Abdullah Öcalan
Address: Kurdistan
less
Related Authors
Katarina Pavičić-Ivelja
University of Pula, Croatia
Massimo D'Angelo
Loughborough University in London
Polly Urquhart
University of Glasgow
Cengiz Gunes
The Open University
Sara Kermanian
University of Sussex
Joost Jongerden
Wageningen University
Sarah Miranda
UFBA - Federal University of Bahia
Mucahit Bilici
John Jay College, CUNY
Simin Fadaee
The University of Manchester
Uploads
Books by Abdullah Öcalan
tarihini başlangıcından bugüne kadarki sürecini irdelemektedir. Hepimizin yaşamını çok yakından ilgilendiren ve etkileyen cumhuriyet nasıl kuruldu? Cumhuriyet öncesi ve sonrası nasıl şekillendi? Cumhuriyet gerçeğinde Kemalizm nedir? Bugün tüm kirliliğiyle demokrasiyi, özgürlüğü katleden, insana maymunlaşmayı dayatan, toplumun bütün dinamiklerini öldürmeye yönelen özel savaşın mantığı nereden besleniyor? Bir bütün olarak insanlığa kasteden cumhuriyet gerçeği nasıl aşılmalıdır? Devrimci savaş ve görevler; devrimci kişilik ve yürüyüş nasıl olmalıdır? Ve sıralamakla bitmeyecek uzunluktaki bütün soruların irdelenmiş cevapları bu kitapta verilmektedir. Bu kitap, PKK Genel Başkanı Abdullah Öcalan yoldaşın, cumhuriyeti aşan insan gerçeğini yaratma ve bu insanla devrimi başarma perspektifiyle yaptığı çözümlemelerden derlenmiştir. Özel savaşın bugün tüm ağırlığıyla TC siyasetini belirleyen durumu dikkate alınırsa, “Sömürgeci Cumhuriyet Kirli ve Suçludur” adlı bu kitap tam zamanında okuruna kavuşmaktadır. Özellikle Türkiye gerçeğini kavramak ve Türkiye tarihini açığa çıkarmak isteyenler için önemli bir kaynak olarak, bir yerde Türkiye Cumhuriyetinin kişilik tahribatını yaşayan herkesin okuması bir şans sayılmalıdır.
günümüzde gerçek bir ayaklanma sorunuyla karşı karşıya getirmiştir.
Kürdistan'da gerçek bir devrim, güçlü bir ayaklanmaya dayanmadan
gelişemez ve hatta barışçıl kapsamda olmayan bir ayaklanma da sonuç
alamaz. Diğer bir gerçeklik, gerillalaşmayan, gerilla ile beslemeyen bir
ayaklanma da sonuca gidemez. Bir anlamda devrimci bir parti gündemine, basitten karmaşığa bir ayaklanma sorununu koymadan devrim yapamayacağı gibi, ayaklanmanın gerilla tarafından beslenmesini, korunmasını esas almadan ve bu temelde gerillayı da sağlam oturtmadan ve netleştirmeye ulaştırmadan devrim yapamaz.
and because of the responsibilities that I hold. The year 2009 has become of utmost importance
in the solution of the Kurdish question which is at the heart of these intensified discussions. The
President, Mr Abdullah Gül has denoted this importance by saying that “It shall be resolved,
there is no other way”. Furthermore, this presentation gained more importance due to the
elucidative manner with which the fundamental institutions concerned with state security have
acted in relation to the resolution of problems, evaluations made about me in the public domain
and the appeals made.
Moreover, the written and verbal wishes of the then President Turgut Özal at the beginning of
the 1990s and of the then Prime Minister Necmettin Erbakan in 1997, the briefing notes sent
from the Army Social Relations Department around about the same period, the discussions held
with certain authorities during and after the ten days of interrogation in the aftermath of my
arrest in 1999, as well as the letters I have sent to various competent authorities and the tendency
of the Republic of Turkey becoming a bit more clear were all amongst the factors that had an
influence on such a presentation.
demand a democratic nation. We are not opposed
to the unitary state and republic. We accept
the republic, its unitary structure and laicism.
However, we believe that it must be redefined
as a democratic state respecting peoples, cultures
and rights. On this basis, the Kurds must
be free to organize in a way that they can live
their culture and language and can develop economically
and ecologically. This would allow
Kurds, Turks and other cultures to come together
under the roof of a democratic nation in Turkey.
This is only possible, though, with a democratic
constitution and an advanced legal framework
warranting respect for different cultures.
Our idea of a democratic nation is not defined
by flags and borders. Our idea of a democratic
nation embraces a model based on democracy
instead of a model based on state structures and
ethnic origins. Turkey needs to define itself as a
country which includes all ethnic groups. This
would be a model based on human rights instead
of religion or race. Our idea of a democratic
nation embraces all ethnic groups.
önemli bir hakikatin kıyısında seyretmektedir. Kıyıdan daha içeri yürüyebilseydi, onun sadece kapitalist
olmayan toplumun varlığına bağlı olmadığını, o toplumu kene gibi emerek şiştiğini, bundan bir damla kanı da
işçiye içirerek kendisine suç ortağı haline getirdiğini görebilecekti. Net vurguluyorum; işçinin çabasını da
inkâr etmiyorum. Ama sermaye oluşumunun işçinin emeğine ancak çok cüzî miktarda bağlanabileceğini,
hatta felsefi-tarihsel-toplumsal düşünülürse bu cüzî miktarın da anlamını yitireceğini belirtiyorum.
Endüstriyalizmin toplumun ve çevrenin sırtından bir vurgun olduğu, ekolojik sorunlardan ötürü giderek açığa
çıkmaktadır. Günümüzde işletme yöneticilerinin ve usta işçilerin toplumun en ayrıcalıklı kesimi haline
geldiğini, bunun karşılığının çığ gibi büyüyen işsizlik olduğunu hangi bilgi ve izan sahibi insan inkâr
edebilir? Gelişmiş endüstri katmanları, tekelci ticaret ve finansal kesimler, yani sermaye tekelleri ‘çok hisseli
ortaklık’ projeleriyle işçi kavramını iyice anlamsızlaştırmışlardır. İşçinin giderek sermaye tekelini topluma
bağlayan kayış rolüne indirgendiğini görmek önemlidir. Reel sosyalizmin rolü nasıl devlet kapitalizmi olarak,
bir ‘tavizci işçi’ olarak tanımlanabilirse, klasik özel kapitalizmin de benzer tavizci işçisi vardır. Bunlar her
zaman toplum içinde bir arada olagelmişlerdir. Geriye kalan toplum, Rosa’nın aklına gelen kapitalist olmayan
toplumdur.
tarihini başlangıcından bugüne kadarki sürecini irdelemektedir. Hepimizin yaşamını çok yakından ilgilendiren ve etkileyen cumhuriyet nasıl kuruldu? Cumhuriyet öncesi ve sonrası nasıl şekillendi? Cumhuriyet gerçeğinde Kemalizm nedir? Bugün tüm kirliliğiyle demokrasiyi, özgürlüğü katleden, insana maymunlaşmayı dayatan, toplumun bütün dinamiklerini öldürmeye yönelen özel savaşın mantığı nereden besleniyor? Bir bütün olarak insanlığa kasteden cumhuriyet gerçeği nasıl aşılmalıdır? Devrimci savaş ve görevler; devrimci kişilik ve yürüyüş nasıl olmalıdır? Ve sıralamakla bitmeyecek uzunluktaki bütün soruların irdelenmiş cevapları bu kitapta verilmektedir. Bu kitap, PKK Genel Başkanı Abdullah Öcalan yoldaşın, cumhuriyeti aşan insan gerçeğini yaratma ve bu insanla devrimi başarma perspektifiyle yaptığı çözümlemelerden derlenmiştir. Özel savaşın bugün tüm ağırlığıyla TC siyasetini belirleyen durumu dikkate alınırsa, “Sömürgeci Cumhuriyet Kirli ve Suçludur” adlı bu kitap tam zamanında okuruna kavuşmaktadır. Özellikle Türkiye gerçeğini kavramak ve Türkiye tarihini açığa çıkarmak isteyenler için önemli bir kaynak olarak, bir yerde Türkiye Cumhuriyetinin kişilik tahribatını yaşayan herkesin okuması bir şans sayılmalıdır.
günümüzde gerçek bir ayaklanma sorunuyla karşı karşıya getirmiştir.
Kürdistan'da gerçek bir devrim, güçlü bir ayaklanmaya dayanmadan
gelişemez ve hatta barışçıl kapsamda olmayan bir ayaklanma da sonuç
alamaz. Diğer bir gerçeklik, gerillalaşmayan, gerilla ile beslemeyen bir
ayaklanma da sonuca gidemez. Bir anlamda devrimci bir parti gündemine, basitten karmaşığa bir ayaklanma sorununu koymadan devrim yapamayacağı gibi, ayaklanmanın gerilla tarafından beslenmesini, korunmasını esas almadan ve bu temelde gerillayı da sağlam oturtmadan ve netleştirmeye ulaştırmadan devrim yapamaz.
and because of the responsibilities that I hold. The year 2009 has become of utmost importance
in the solution of the Kurdish question which is at the heart of these intensified discussions. The
President, Mr Abdullah Gül has denoted this importance by saying that “It shall be resolved,
there is no other way”. Furthermore, this presentation gained more importance due to the
elucidative manner with which the fundamental institutions concerned with state security have
acted in relation to the resolution of problems, evaluations made about me in the public domain
and the appeals made.
Moreover, the written and verbal wishes of the then President Turgut Özal at the beginning of
the 1990s and of the then Prime Minister Necmettin Erbakan in 1997, the briefing notes sent
from the Army Social Relations Department around about the same period, the discussions held
with certain authorities during and after the ten days of interrogation in the aftermath of my
arrest in 1999, as well as the letters I have sent to various competent authorities and the tendency
of the Republic of Turkey becoming a bit more clear were all amongst the factors that had an
influence on such a presentation.
demand a democratic nation. We are not opposed
to the unitary state and republic. We accept
the republic, its unitary structure and laicism.
However, we believe that it must be redefined
as a democratic state respecting peoples, cultures
and rights. On this basis, the Kurds must
be free to organize in a way that they can live
their culture and language and can develop economically
and ecologically. This would allow
Kurds, Turks and other cultures to come together
under the roof of a democratic nation in Turkey.
This is only possible, though, with a democratic
constitution and an advanced legal framework
warranting respect for different cultures.
Our idea of a democratic nation is not defined
by flags and borders. Our idea of a democratic
nation embraces a model based on democracy
instead of a model based on state structures and
ethnic origins. Turkey needs to define itself as a
country which includes all ethnic groups. This
would be a model based on human rights instead
of religion or race. Our idea of a democratic
nation embraces all ethnic groups.
önemli bir hakikatin kıyısında seyretmektedir. Kıyıdan daha içeri yürüyebilseydi, onun sadece kapitalist
olmayan toplumun varlığına bağlı olmadığını, o toplumu kene gibi emerek şiştiğini, bundan bir damla kanı da
işçiye içirerek kendisine suç ortağı haline getirdiğini görebilecekti. Net vurguluyorum; işçinin çabasını da
inkâr etmiyorum. Ama sermaye oluşumunun işçinin emeğine ancak çok cüzî miktarda bağlanabileceğini,
hatta felsefi-tarihsel-toplumsal düşünülürse bu cüzî miktarın da anlamını yitireceğini belirtiyorum.
Endüstriyalizmin toplumun ve çevrenin sırtından bir vurgun olduğu, ekolojik sorunlardan ötürü giderek açığa
çıkmaktadır. Günümüzde işletme yöneticilerinin ve usta işçilerin toplumun en ayrıcalıklı kesimi haline
geldiğini, bunun karşılığının çığ gibi büyüyen işsizlik olduğunu hangi bilgi ve izan sahibi insan inkâr
edebilir? Gelişmiş endüstri katmanları, tekelci ticaret ve finansal kesimler, yani sermaye tekelleri ‘çok hisseli
ortaklık’ projeleriyle işçi kavramını iyice anlamsızlaştırmışlardır. İşçinin giderek sermaye tekelini topluma
bağlayan kayış rolüne indirgendiğini görmek önemlidir. Reel sosyalizmin rolü nasıl devlet kapitalizmi olarak,
bir ‘tavizci işçi’ olarak tanımlanabilirse, klasik özel kapitalizmin de benzer tavizci işçisi vardır. Bunlar her
zaman toplum içinde bir arada olagelmişlerdir. Geriye kalan toplum, Rosa’nın aklına gelen kapitalist olmayan
toplumdur.
We firstly need to know how to win within the ideological arena and to create a libertarian, natural mind-set against the domineering, power hungry mentality of the male. We should always keep in mind that the traditional female subjugation is not physical but social. It is due to the ingrained slavery. Therefore, the most urgent need is to conquer the thoughts and emotions of subjugation within the ideological arena.