Conference Presentations by Cengiz Güler
YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ TARİH BÖLÜMÜ II. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE TARİHİ SEMPOZYUMU 01 – 02 KAS... more YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ TARİH BÖLÜMÜ II. ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ VE TARİHİ SEMPOZYUMU 01 – 02 KASIM 2018 BİLDİRİ ÖZETLERİ KİTABI
İshak Paşa; II. Murat, Fatih Sultan Mehmet ve II. Bayezit dönemlerin- de yaşamış önemli devlet ad... more İshak Paşa; II. Murat, Fatih Sultan Mehmet ve II. Bayezit dönemlerin- de yaşamış önemli devlet adamlarından birisidir. Dönemin siyasi hayatında önemli rol oynamış, birçok hayır eserleri yaptırmış, zamanında vezirül-kebir olarak anılmış ve sadaret makamını birkaç defa üslenmiştir. Ancak belgelere baktığımızda aynı dönemde yaşamış ve sadrazamlık yapmış ikinci bir İshak Paşa’nın olduğu görülmektedir.
Başta Osmanlı Kronikleri olmak üzere bu kroniklerden nakil yapan bir- çok tarihçi iki İshak Paşa’yı tek bir kişi olarak değerlendirmiştir. Ekrem Hakkı Ayverdi ve Hüseyin Hüsameddin Efendi, dönemin kaynaklarına inerek aynı dö- nemde iki İshak Paşa’nın olduğunu tespit etmişlerdir. Kısmen kaynak yetersiz- liğinden, kısmen de yetersiz araştırmadan dolayı bu konu gri bir alan olarak kalmıştır. Bundan dolayı Aynı dönemde, aynı ismi taşıyan ve aynı görevlerde bulunmuş bu iki devlet adamının tespit edilmesine rağmen hala günümüz tarih kitaplarında birbiriyle karıştırılmaktadır.
Yapmış olduğum araştırmamın ana sorunsalı, İshak Paşaları dönemin kaynaklarını inceleyerek tespitte bulunmak ve Kabri İnegöl’de bulunan İshak Paşa’nın hem devlete hem de İnegöl’e nasıl hizmetlerde bulunduğunu ortaya koymak olacaktır.
Papers by Cengiz Güler
Journal of Turkis Studies, 2019
Tarih, belgelere dayanan bir bilim olduğundan, yeni bilgilerin ortaya çıkarılışında yeni belge ve... more Tarih, belgelere dayanan bir bilim olduğundan, yeni bilgilerin ortaya çıkarılışında yeni belge veya bulgular son derece önemlidir. Özellikle Osmanlı Tarihinin kuruluş dönemi hakkında bilgi verecek olan çağdaş kaynakların oldukça az ve yetersiz olması dolayısıyla bu döneme ait yeni bilgilerin ortaya çıkarılması oldukça mühimdir. Kaynakların yetersizliği dolayısıyla Osmanlı Devleti’nin kuruluşu, özellikle Osman Gazi ve Orhan Gazi dönemleri, pek çok tarihçinin farklı sonuçlara ulaştığı bir mesele olmuştur. Birçok tarihçi de bu durumdan istifade ederek sözü edilen meseleyi oldukça suistimal etmiştir. Bu dönem hakkında bilgi veren ilk Osmanlı kaynakları, menkıbevi anlatımlarla ele alınıp yaklaşık yüz elli yıl sonra yazılmış olduğu için, bu kaynaklarda verilen bilgilerin teyit edilmesi gerekmektedir. Teyit edilip aydınlatılması gereken konulardan biri de Osman Gazi’nin ilk zaferi olan Kulaca Kalesi’ni fethetmesi olayıdır. Bu kale, kaynaklarda adı geçmesine rağmen yerinin tespit edilememesi dolayısıyla çalışmamıza konu olmuştur. Bu çalışmada; yapılan alan çalışmaları, sözlü tarih çalışmaları ile elde edilen yeni belge ve bulgular ışığında Osman Gazi’nin ilk gaza faaliyeti aydınlatılmaya çalışılacak ve adı geçen kalenin yeri tespit edilecektir.
Bitinya coğrafyasında kurulan ve kısa sürede beylikten imparatorluğa dönüşen Osmanlı Devleti, tar... more Bitinya coğrafyasında kurulan ve kısa sürede beylikten imparatorluğa dönüşen Osmanlı Devleti, tarih
araştırmacılarının her zaman ilgi odağı olmuştur. Özellikle kuruluş dönemiyle ilgili birçok mesele hâlâ
tartışılmaktadır. Osmanlı Devleti’nin kurucularının menşei, ilk siyasi ve askerî faaliyetleri, beyliğin siyasi olarak
ortaya çıkışı gibi konular hâlâ tarihçiler arasında tartışma konusu olarak devam etmektedir. Bu konuların tam
olarak açıklanamamasının nedeni Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna dair kaynakların yetersiz olması ve bu
kaynakların menkıbevi bir anlatımla yazılmış olmasındandır. Sadece sınırlı sayıdaki bu kaynaklara bağlı kalmak,
kuruluş dönemi hakkındaki tartışmalara son verilmesine imkân tanımamaktadır. Bundan dolayı Halil İnalcık’ın
izinden giderek bizzat sahaya inmek, coğrafyayı adım adım dolaşmak, tarihi kaynaklardaki her türlü bilgiyi
coğrafya üzerinde tartışmak gerekmektedir. Bu çalışmada Osman Gazi’nin bağımsızlığını ilan etmesinden
önceki faaliyetleri incelenecektir. Özellikle Osmanlı tarihçilerinin çok fazla üzerinde durmadığı İnegöl
tekfurluğu ile aralarındaki ilişkiler üzerinde durulacaktır. Mevcut olan Osmanlı kroniklerindeki bilgiler tekrardan
eleştirel bir gözle incelenip, olayların gerçekleştiği coğrafya üzerinde saha çalışması yapılarak ve daha önce
yapılan saha çalışmalarından elde edilen veriler de kullanılarak toponomik veriler ışığında Osman Gazi’nin
İnegöl tekfurluğu ile mücadeleleri ele alınacaktır.
13. yüzyıl İslâm tarihçileri arasında önemli bir yere sahip olan İbn Nazîf
hakkında bilinenler ... more 13. yüzyıl İslâm tarihçileri arasında önemli bir yere sahip olan İbn Nazîf
hakkında bilinenler oldukça sınırlıdır. Onun hakkında bilinenler, yazdığı tarih
kitaplarında kendisi hakkında verdiği bilgilerden ibarettir. Onu çağdaşı olan diğer tarihçilerden ayıran en önemli özelliği, Eyyûbiler devletinde vezirlik ve
kâtiplik gibi önemli görevlerde bulunmasıdır. Çünkü bu sayede birçok idari ve
askeri yetkiliyle görüşmüş ve kimsenin ulaşamadığı birçok arşiv vesikalarına
ulaşmıştır. Bu sayede diğer tarihçilerin ulaşamadığı birçok bilgiye ulaşma imkânı bulmuştur. Ne yazık ki İbn Nazîf, günümüz tarihçileri tarafından uzun zamandır ihmal edilmektedir. Bu çalışmada İslâm tarihi açısından önemli bir yere
sahip olan İbn Nazîf’in hayatı ve yazmış olduğu eserler hakkında bilgi verilip
İslâm tarihi açısından önemi anlatılacaktır.
Türkistan Coğrafyasında kendilerine ait bir inanç sistemini kabul eden Türkler, zamanla
geniş co... more Türkistan Coğrafyasında kendilerine ait bir inanç sistemini kabul eden Türkler, zamanla
geniş coğrafyalara yayılarak hâkim oldukları bölgelerdeki dinleri de benimsemişlerdir.
Farklı coğrafyaların ve kültürlerin mahsulü olan bu dinler, Türk toplumları sayesinde bir
arada varlıklarını korumuşlardır. Hatta diğer dinlere karşı ılımlı olan Türkler kimi zaman
bir dinden diğer dine kolaylıkla geçmişlerdir. Bu din değiştirmelerden dolayı Türkler
arasında bazı inanç motifleri kalıcı hale gelmiştir. Çünkü bu dinler bir arada devam
ettiklerinden dolayı inanç sistemlerinde birbirlerinden etkilenmeler olmuştur. Bir dinde
devam ettirilen bir motif, sosyal hayat içerisinde diğer dinler tarafından da kabul
edilmiştir. Zamanla bu dinlerin yerini onlardan daha etkili bir şekilde İslam dini almıştır.
Ancak İslamiyet Türkler arasında hemen yayılmayıp, Türklerin bu dini kabul etmeleri
uzun bir zaman sürmüştür. Bu süreç içerisinde İslamiyet’te diğer dinler ile bir arada
devam etmiştir. Zamanla İslamiyet’i kabul eden Türkler, diğer dinlerde olduğu gibi
İslamiyet’e geçişte de bazı örf ve adetlerinden vazgeçemeyerek yeni dinlerinin kalıbına
uyarlayarak devam ettirmişlerdir. Bu çalışmanın konusu olan buyan evirmek âdeti de
İslami kalıplara uydurularak devam eden âdetlerden birisidir. Burkan dinine mensup
Uygurlarda gördüğümüz bu adet, kazanılan bir sevabın bir başkasına hediye edilmesidir.
Türkler bu adetlerinden vazgeçemeyerek İslamiyet’teki sadaka-i câriyeden yola çıkarak
İslami kalıplara sokmuşlar ve günümüze kadar devam ettirmişlerdir.
Uploads
Conference Presentations by Cengiz Güler
Başta Osmanlı Kronikleri olmak üzere bu kroniklerden nakil yapan bir- çok tarihçi iki İshak Paşa’yı tek bir kişi olarak değerlendirmiştir. Ekrem Hakkı Ayverdi ve Hüseyin Hüsameddin Efendi, dönemin kaynaklarına inerek aynı dö- nemde iki İshak Paşa’nın olduğunu tespit etmişlerdir. Kısmen kaynak yetersiz- liğinden, kısmen de yetersiz araştırmadan dolayı bu konu gri bir alan olarak kalmıştır. Bundan dolayı Aynı dönemde, aynı ismi taşıyan ve aynı görevlerde bulunmuş bu iki devlet adamının tespit edilmesine rağmen hala günümüz tarih kitaplarında birbiriyle karıştırılmaktadır.
Yapmış olduğum araştırmamın ana sorunsalı, İshak Paşaları dönemin kaynaklarını inceleyerek tespitte bulunmak ve Kabri İnegöl’de bulunan İshak Paşa’nın hem devlete hem de İnegöl’e nasıl hizmetlerde bulunduğunu ortaya koymak olacaktır.
Papers by Cengiz Güler
araştırmacılarının her zaman ilgi odağı olmuştur. Özellikle kuruluş dönemiyle ilgili birçok mesele hâlâ
tartışılmaktadır. Osmanlı Devleti’nin kurucularının menşei, ilk siyasi ve askerî faaliyetleri, beyliğin siyasi olarak
ortaya çıkışı gibi konular hâlâ tarihçiler arasında tartışma konusu olarak devam etmektedir. Bu konuların tam
olarak açıklanamamasının nedeni Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna dair kaynakların yetersiz olması ve bu
kaynakların menkıbevi bir anlatımla yazılmış olmasındandır. Sadece sınırlı sayıdaki bu kaynaklara bağlı kalmak,
kuruluş dönemi hakkındaki tartışmalara son verilmesine imkân tanımamaktadır. Bundan dolayı Halil İnalcık’ın
izinden giderek bizzat sahaya inmek, coğrafyayı adım adım dolaşmak, tarihi kaynaklardaki her türlü bilgiyi
coğrafya üzerinde tartışmak gerekmektedir. Bu çalışmada Osman Gazi’nin bağımsızlığını ilan etmesinden
önceki faaliyetleri incelenecektir. Özellikle Osmanlı tarihçilerinin çok fazla üzerinde durmadığı İnegöl
tekfurluğu ile aralarındaki ilişkiler üzerinde durulacaktır. Mevcut olan Osmanlı kroniklerindeki bilgiler tekrardan
eleştirel bir gözle incelenip, olayların gerçekleştiği coğrafya üzerinde saha çalışması yapılarak ve daha önce
yapılan saha çalışmalarından elde edilen veriler de kullanılarak toponomik veriler ışığında Osman Gazi’nin
İnegöl tekfurluğu ile mücadeleleri ele alınacaktır.
hakkında bilinenler oldukça sınırlıdır. Onun hakkında bilinenler, yazdığı tarih
kitaplarında kendisi hakkında verdiği bilgilerden ibarettir. Onu çağdaşı olan diğer tarihçilerden ayıran en önemli özelliği, Eyyûbiler devletinde vezirlik ve
kâtiplik gibi önemli görevlerde bulunmasıdır. Çünkü bu sayede birçok idari ve
askeri yetkiliyle görüşmüş ve kimsenin ulaşamadığı birçok arşiv vesikalarına
ulaşmıştır. Bu sayede diğer tarihçilerin ulaşamadığı birçok bilgiye ulaşma imkânı bulmuştur. Ne yazık ki İbn Nazîf, günümüz tarihçileri tarafından uzun zamandır ihmal edilmektedir. Bu çalışmada İslâm tarihi açısından önemli bir yere
sahip olan İbn Nazîf’in hayatı ve yazmış olduğu eserler hakkında bilgi verilip
İslâm tarihi açısından önemi anlatılacaktır.
geniş coğrafyalara yayılarak hâkim oldukları bölgelerdeki dinleri de benimsemişlerdir.
Farklı coğrafyaların ve kültürlerin mahsulü olan bu dinler, Türk toplumları sayesinde bir
arada varlıklarını korumuşlardır. Hatta diğer dinlere karşı ılımlı olan Türkler kimi zaman
bir dinden diğer dine kolaylıkla geçmişlerdir. Bu din değiştirmelerden dolayı Türkler
arasında bazı inanç motifleri kalıcı hale gelmiştir. Çünkü bu dinler bir arada devam
ettiklerinden dolayı inanç sistemlerinde birbirlerinden etkilenmeler olmuştur. Bir dinde
devam ettirilen bir motif, sosyal hayat içerisinde diğer dinler tarafından da kabul
edilmiştir. Zamanla bu dinlerin yerini onlardan daha etkili bir şekilde İslam dini almıştır.
Ancak İslamiyet Türkler arasında hemen yayılmayıp, Türklerin bu dini kabul etmeleri
uzun bir zaman sürmüştür. Bu süreç içerisinde İslamiyet’te diğer dinler ile bir arada
devam etmiştir. Zamanla İslamiyet’i kabul eden Türkler, diğer dinlerde olduğu gibi
İslamiyet’e geçişte de bazı örf ve adetlerinden vazgeçemeyerek yeni dinlerinin kalıbına
uyarlayarak devam ettirmişlerdir. Bu çalışmanın konusu olan buyan evirmek âdeti de
İslami kalıplara uydurularak devam eden âdetlerden birisidir. Burkan dinine mensup
Uygurlarda gördüğümüz bu adet, kazanılan bir sevabın bir başkasına hediye edilmesidir.
Türkler bu adetlerinden vazgeçemeyerek İslamiyet’teki sadaka-i câriyeden yola çıkarak
İslami kalıplara sokmuşlar ve günümüze kadar devam ettirmişlerdir.
Başta Osmanlı Kronikleri olmak üzere bu kroniklerden nakil yapan bir- çok tarihçi iki İshak Paşa’yı tek bir kişi olarak değerlendirmiştir. Ekrem Hakkı Ayverdi ve Hüseyin Hüsameddin Efendi, dönemin kaynaklarına inerek aynı dö- nemde iki İshak Paşa’nın olduğunu tespit etmişlerdir. Kısmen kaynak yetersiz- liğinden, kısmen de yetersiz araştırmadan dolayı bu konu gri bir alan olarak kalmıştır. Bundan dolayı Aynı dönemde, aynı ismi taşıyan ve aynı görevlerde bulunmuş bu iki devlet adamının tespit edilmesine rağmen hala günümüz tarih kitaplarında birbiriyle karıştırılmaktadır.
Yapmış olduğum araştırmamın ana sorunsalı, İshak Paşaları dönemin kaynaklarını inceleyerek tespitte bulunmak ve Kabri İnegöl’de bulunan İshak Paşa’nın hem devlete hem de İnegöl’e nasıl hizmetlerde bulunduğunu ortaya koymak olacaktır.
araştırmacılarının her zaman ilgi odağı olmuştur. Özellikle kuruluş dönemiyle ilgili birçok mesele hâlâ
tartışılmaktadır. Osmanlı Devleti’nin kurucularının menşei, ilk siyasi ve askerî faaliyetleri, beyliğin siyasi olarak
ortaya çıkışı gibi konular hâlâ tarihçiler arasında tartışma konusu olarak devam etmektedir. Bu konuların tam
olarak açıklanamamasının nedeni Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna dair kaynakların yetersiz olması ve bu
kaynakların menkıbevi bir anlatımla yazılmış olmasındandır. Sadece sınırlı sayıdaki bu kaynaklara bağlı kalmak,
kuruluş dönemi hakkındaki tartışmalara son verilmesine imkân tanımamaktadır. Bundan dolayı Halil İnalcık’ın
izinden giderek bizzat sahaya inmek, coğrafyayı adım adım dolaşmak, tarihi kaynaklardaki her türlü bilgiyi
coğrafya üzerinde tartışmak gerekmektedir. Bu çalışmada Osman Gazi’nin bağımsızlığını ilan etmesinden
önceki faaliyetleri incelenecektir. Özellikle Osmanlı tarihçilerinin çok fazla üzerinde durmadığı İnegöl
tekfurluğu ile aralarındaki ilişkiler üzerinde durulacaktır. Mevcut olan Osmanlı kroniklerindeki bilgiler tekrardan
eleştirel bir gözle incelenip, olayların gerçekleştiği coğrafya üzerinde saha çalışması yapılarak ve daha önce
yapılan saha çalışmalarından elde edilen veriler de kullanılarak toponomik veriler ışığında Osman Gazi’nin
İnegöl tekfurluğu ile mücadeleleri ele alınacaktır.
hakkında bilinenler oldukça sınırlıdır. Onun hakkında bilinenler, yazdığı tarih
kitaplarında kendisi hakkında verdiği bilgilerden ibarettir. Onu çağdaşı olan diğer tarihçilerden ayıran en önemli özelliği, Eyyûbiler devletinde vezirlik ve
kâtiplik gibi önemli görevlerde bulunmasıdır. Çünkü bu sayede birçok idari ve
askeri yetkiliyle görüşmüş ve kimsenin ulaşamadığı birçok arşiv vesikalarına
ulaşmıştır. Bu sayede diğer tarihçilerin ulaşamadığı birçok bilgiye ulaşma imkânı bulmuştur. Ne yazık ki İbn Nazîf, günümüz tarihçileri tarafından uzun zamandır ihmal edilmektedir. Bu çalışmada İslâm tarihi açısından önemli bir yere
sahip olan İbn Nazîf’in hayatı ve yazmış olduğu eserler hakkında bilgi verilip
İslâm tarihi açısından önemi anlatılacaktır.
geniş coğrafyalara yayılarak hâkim oldukları bölgelerdeki dinleri de benimsemişlerdir.
Farklı coğrafyaların ve kültürlerin mahsulü olan bu dinler, Türk toplumları sayesinde bir
arada varlıklarını korumuşlardır. Hatta diğer dinlere karşı ılımlı olan Türkler kimi zaman
bir dinden diğer dine kolaylıkla geçmişlerdir. Bu din değiştirmelerden dolayı Türkler
arasında bazı inanç motifleri kalıcı hale gelmiştir. Çünkü bu dinler bir arada devam
ettiklerinden dolayı inanç sistemlerinde birbirlerinden etkilenmeler olmuştur. Bir dinde
devam ettirilen bir motif, sosyal hayat içerisinde diğer dinler tarafından da kabul
edilmiştir. Zamanla bu dinlerin yerini onlardan daha etkili bir şekilde İslam dini almıştır.
Ancak İslamiyet Türkler arasında hemen yayılmayıp, Türklerin bu dini kabul etmeleri
uzun bir zaman sürmüştür. Bu süreç içerisinde İslamiyet’te diğer dinler ile bir arada
devam etmiştir. Zamanla İslamiyet’i kabul eden Türkler, diğer dinlerde olduğu gibi
İslamiyet’e geçişte de bazı örf ve adetlerinden vazgeçemeyerek yeni dinlerinin kalıbına
uyarlayarak devam ettirmişlerdir. Bu çalışmanın konusu olan buyan evirmek âdeti de
İslami kalıplara uydurularak devam eden âdetlerden birisidir. Burkan dinine mensup
Uygurlarda gördüğümüz bu adet, kazanılan bir sevabın bir başkasına hediye edilmesidir.
Türkler bu adetlerinden vazgeçemeyerek İslamiyet’teki sadaka-i câriyeden yola çıkarak
İslami kalıplara sokmuşlar ve günümüze kadar devam ettirmişlerdir.