Es ist eine wohlbekannte Tatsache, dass jedes Volk seine eigene Kulturbrille trägt und dazu neigt... more Es ist eine wohlbekannte Tatsache, dass jedes Volk seine eigene Kulturbrille trägt und dazu neigt, alles durch diese kulturell getönten Gläser zu sehen. Ausgehend davon ist es nicht zu leugnen, dass jede Kultur ihr eigenes Wertssystem bildet. Auch geschlechterspezifische Klischees, die vorherbestimmen, was typisch Mann oder typisch Frau sein soll, sind Bestandteil dieses Systems jeder Kultur und jeder Gesellschaft. Das Ziel dieser Studie ist auf diese geschlechterspezifischen Klischees im Werk "Die fremde Braut" näher einzugehen und den Einfluss solcher Schubladen im türkischen Gedanken auf das Verhalten der Menschen zu untersuchen. Durch den Vergleich von männlichen und weiblichen Geschlechterklischees bezweckt man in diesem Zusammenhang ans Licht zu bringen, welche Rollen den Männern und Frauen in der türkischen Kultur zugeteilt sind und wie diese Rollen die Lebensweise der Charaktere im Roman beeinflussen.
The main focus of this study is to compare the drama "The Robbers" by German playwriter Friedrich... more The main focus of this study is to compare the drama "The Robbers" by German playwriter Friedrich Schiller which is one of the most celebrated works of German literature with "The Epic of Koroghlu" in Anatolian folk epic tradition. Things that make these two works comparable with each other are hard-hitting characters in good and noble souls. The idea behind the term "noble robber" in these two works is to reflect visible reality directly and to teach ethical values to readers by introducing them to catharsis. Furthermore, these works mirror from a realist perspective and narrate the events in chronological order. All these common properties demonstrate that these two works are part of the genre known as traditional literature. Therefore at the beginning of the study we focus on what we do mean by traditional literature and what are the characteristics of this literary type. After that, we analyze elements of traditional literature in five-act play "The Robbers" by Schiller reflecting behind the conflict between two brothers the concept of "robbery" in 19th century German history. Then, we examine relationship between "the Epic of Koroghlu" who was one of the noble robbers in Ottoman Empire at the end of the 16th century, and the literary perspective during the nineteenth century, basing upon concrete reality. This paper will examine common motifs in these two works belonging to the different cultures in light of comparative literature studies with text based approach. As conclusion, this study will show that these common motifs existing within traditional literature are universal.
Erhan Bener'in "Böcek", Rawi Hage'in "Hamamböceği" ve Clarice Lispector'un "G.H.'nin Çilesi" adlı... more Erhan Bener'in "Böcek", Rawi Hage'in "Hamamböceği" ve Clarice Lispector'un "G.H.'nin Çilesi" adlı romanlarındaki iğrenilen böceğe dönüşüm motifinin Sartre ontolojisi perspektifinden karşılaştırıldığı bu çalışmanın amacı, Türk, Lübnan-Kanada ve Ukrayna-Latin Amerika edebiyatlarından seçilen üç eserdeki (Böcek, Hamamböceği ve G.H.'nin Çilesi) böcek(leşme) motifini Sartre ontolojisinin ve varoluşçu psikanalizin verileri ışığında çözümlemektir ve karşılaştırmaktır. Çalışmanın sonucunda ise Sartre perspektifinden okunmaya açık olan ve birbirine ayna tutan bu üç eserin, ilk günah ile cennetteki bahçesinden kapı dışarı edilen insanın yitirdiği kaotik bütünlüğüne yeniden ulaşma çabasına ve adım adım Sartre'ın varlık bataklığına gömülmesini yansıttığı sonucuna ulaşılmıştır.
DOAJ (DOAJ: Directory of Open Access Journals), Dec 1, 2014
In this study, we examine Sabahattin Ali's "Kürk Mantolu Madonna", one of the most ... more In this study, we examine Sabahattin Ali's "Kürk Mantolu Madonna", one of the most important literary classics of Contemporary Turkish Literature, and Max Frisch's "Homo Faber", a famous novel in Contemporary German Literature. The main purpose of this study on these works which belong to Turkish and German cultures is to evaluate the characters related to their social and personal alienation. Therefore we carry out our analysis in line with the similarities and differences between main characters named Raif and Walter and between female characters named Maria and Hanna in terms of the criteria of Comparative Literature by sociological criticism. As a conclusion, we reach the conclusion that, both the works reflect the alienation of human being in the society.
Sigmund Freud'un psikanaliz kuramını felsefi açıdan yeniden temellendiren psikiyatr Jacques-Marie... more Sigmund Freud'un psikanaliz kuramını felsefi açıdan yeniden temellendiren psikiyatr Jacques-Marie Emile Lacan, 13 Nisan 1901'de doğduğu Paris'te 9 Eylül 1981 yılında ölmüştür. Bilinçdışının dil gibi yapılandığı görüşünden hareket eden ve yapısalcı dilbiliminden yararlanan Lacan, Freud'un psikanalitik kuramından yola çıksa da Freud'un bilinçdışında aradığı öznenin psişik yapısını, dış gerçeklikteki öteki ile bağıntılı olarak ele almıştır. Bunun sonucunda insanın bilinçdışı tarafından şekillendirildiğine değil, aksine bilinçdışının insanın içinde bulunduğu dış gerçeklik tarafından biçimlendirildiği görüşünü dile getirmiştir. Kısacası imgesel, sembolik ve gerçek olmak üzere doğası gereği bölünmüş haldeki insan psişesinin bütün unsurlarının dış dünyadaki bir ötekinin / Ötekinin bakışı altında dönüşüme uğradığını, bütün psikolojik sorunların temelinde yatanın da özne ile öteki arasındaki gerilim olduğunu ileri sürmüştür. Biz de bu çalışmamızda Lacanyen psikanalizin bahsi geçen unsurlarını ve psişik öznenin geçirdiği üç dönemi (imgesel, sembolik ve gerçek) ele alacağız. Bu teorik bilgilerin ardından Marie Luise Kaschnitz'in kısa öyküsü "Kuş Rock" taki kuş imgesini Lacanyen psikanalizmin bu bilgileri ışığında metne bağlı inceleme yöntemi ile inceleyeceğiz. Öznenin Ayna Evresi ile başlayan ve benliğini bütünleştirmek uğruna girdiği ötekileşme ve Ötekileşme süreçlerinin eserdeki izdüşümlerini tespit etme girişiminde bulunacağız.
RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, Jun 21, 2020
Vorurteile den Juden gegenüber anhand der Hauptfigur des Dramas Andri mit der werkimmanenten Meth... more Vorurteile den Juden gegenüber anhand der Hauptfigur des Dramas Andri mit der werkimmanenten Methode zu untersuchen, und im Rahmen der Allports Vorurteilsforschung, die die Natur und Entwicklung des Vorurteils in fünf Stufen teilt, ans Licht zu bringen, dass Vorurteile unbewusst das Denken des Menschen steuern und analog zu den in Allports Skala genannten Stufen der Vorurteile Schritt für Schritt einen unschuldigen Menschen zum Tode führen können. Im Drama "Andorra", das der Schweizer Schriftsteller Max Frisch 1961 verfasste, sind fünf Stufen Allports auffällig, die vom schwächsten bis zum stärksten angeordnet sind. Auf der ersten Stufe tritt Andri als der Betroffene von Vorurteilen von andorranischen Mitbürgern auf die Bühne. Auf der zweiten Stufe geht es um konsequente Kontaktvermeidung der Andorraner mit dem Betroffenen, der wegen seiner jüdischen Herkunft angefeindet und als ein "Anderer" ausgegrenzt wird. Auf der dritten Stufe ist die Hauptfigur aus allen Bereichen des sozialen Lebens ausgegrenzt, was Allport als Diskriminierung bezeichnet. Dieser Stufe folgt körperliche Gewaltanwendung, die alle körperliche Misshandlungen umfasst. Im Andorra wird Andri von intoleranten Landesleuten (von den Soldaten) verprügelt. Und als höchste Stufe der Vorurteil-Skala Allports wird er in einer Judenschau unter Leitung eines Judenschauers im "weißen" Andorra zum Tode verurteilt. In einem schneeweißen Land findet Andri keinen Platz für sich selbst und in diesem Land, dessen Gebäude geweißelt sind und dessen Bürger nichts zu fürchten haben, wird er unschuldiges Opfer von Vorurteilen. Die Menschen in Andorra, die sich nicht im geringsten schuldig fühlen und sich dennoch für ihre rassistischen Handlungen unschuldig fühlen, beweisen die entscheidende Kraft von Vorurteilen bei menschlichen Handlungen. Schlüsselwörter: Vorurteil, antisemitismus, Max Frisch, diskriminierung Max Frisch' in "Andorra" eserinde etnik önyargilar Öz Bu çalışma, Max Frisch'in draması olan "Andorra" daki Yahudilere yönelik önyargıları eserin ana karakteri Andri örneklemi üzerinden ve Allport'un insan düşüncesini kontrol altına alan ve masum bir insanı adım adım ölüme sürükleyebilecek önyargılara ilişkin skalasının aşamalarını dikkate alarak metne bağlı inceleme yöntemi ile inceleme amacı taşımaktadır. İsviçreli yazar Max Frisch'in 1961 yılında kaleme aldığı "Andorra" adlı dramada Allport'un en zayıfından en şiddetlisine varan beş önyargı aşaması söz konusudur. İlk aşamada Andri Andorralı vatandaşların önyargılarının bir kurbanı rolünde sahneye çıkar. İkinci aşamada Andorralıların Yahudi kökeninden dolayı kendisine karşı düşmancıl duygular beslenen ve "öteki" olarak toplumun dışına itilen söz konusu kurbanla her
Diyalog Interkulturelle Zeitschrift Für Germanistik, 2020
Sigmund Freud'un psikanaliz kuramını felsefi açıdan yeniden temellendiren psikiyatr Jacques-Marie... more Sigmund Freud'un psikanaliz kuramını felsefi açıdan yeniden temellendiren psikiyatr Jacques-Marie Emile Lacan, 13 Nisan 1901'de doğduğu Paris'te 9 Eylül 1981 yılında ölmüştür. Bilinçdışının dil gibi yapılandığı görüşünden hareket eden ve yapısalcı dilbiliminden yararlanan Lacan, Freud'un psikanalitik kuramından yola çıksa da Freud'un bilinçdışında aradığı öznenin psişik yapısını, dış gerçeklikteki öteki ile bağıntılı olarak ele almıştır. Bunun sonucunda insanın bilinçdışı tarafından şekillendirildiğine değil, aksine bilinçdışının insanın içinde bulunduğu dış gerçeklik tarafından biçimlendirildiği görüşünü dile getirmiştir. Kısacası imgesel, sembolik ve gerçek olmak üzere doğası gereği bölünmüş haldeki insan psişesinin bütün unsurlarının dış dünyadaki bir ötekinin / Ötekinin bakışı altında dönüşüme uğradığını, bütün psikolojik sorunların temelinde yatanın da özne ile öteki arasındaki gerilim olduğunu ileri sürmüştür. Biz de bu çalışmamızda Lacanyen psikanalizin bahsi geçen unsurlarını ve psişik öznenin geçirdiği üç dönemi (imgesel, sembolik ve gerçek) ele alacağız. Bu teorik bilgilerin ardından Marie Luise Kaschnitz'in kısa öyküsü "Kuş Rock" taki kuş imgesini Lacanyen psikanalizmin bu bilgileri ışığında metne bağlı inceleme yöntemi ile inceleyeceğiz. Öznenin Ayna Evresi ile başlayan ve benliğini bütünleştirmek uğruna girdiği ötekileşme ve Ötekileşme süreçlerinin eserdeki izdüşümlerini tespit etme girişiminde bulunacağız.
Rilke’nin Islamiyete yonelik ilgisini melek imgesi araciligiyla yansitan bu eserin karsilastirmal... more Rilke’nin Islamiyete yonelik ilgisini melek imgesi araciligiyla yansitan bu eserin karsilastirmali edebiyat alaninda ucuncu eser oldugunu soyleyebiliriz. Cunku daha once Annemarie Schimmel ve ondan sonra Ingeborg Solbrig, Rilke’nin Islamiyet’i alimlamasina yonelik cok onemli incelemeler yapmislardir. Nitekim “West-Ostlicher Diwan”i begenerek okuyan ve “Goethe’ye gitgide daha cok yakinlastigini” dile getiren Rilke’nin Kuran’i Kerim’in Hz. Muhammed’e Cebrail araciligiyla indirilmesinin ve Hz. Muhammed’e peygamberlik gorevini vahyedilmesinin anlatildigi “ Mohammeds Berufung ” siirinde dolaysiz olarak yansitilan Islamiyet’e ve Hz. Muhammed’e duydugu derin ilgi ve saygi bu incelemelerin odak noktasina alinsa da, Duino Agitlarinin meleginin Islamiyetin melek imgesiyle olan buyuk benzerligi uzerinde fazla durulmamistir.
18. yuzyil Avrupa’sinda rasyonalizmi bas taci eden Klasisizm akimina bir tepki olarak dogan Roman... more 18. yuzyil Avrupa’sinda rasyonalizmi bas taci eden Klasisizm akimina bir tepki olarak dogan Romantizm Akimi rasyonel dusuncenin arka plana ittigi duygu ve sezgi dunyasini ve yaratici imgelem gucunu guncel yasamin temeline yerlestirmistir. Bu sekilde tarihsel alanin disina itilen insana ozgu olan dogal alana radikal bir donus gerceklesmistir. Avrupa’yi kokten sarsan bu donum, Alman Edebiyatinda da etkisini gostermistir ve 1797’den 1830’a kadar suren sure zarfinda kimi zaman kulturel bir reform araci rolu ustlenmis, kimi zaman Alman ulusunu yeniden birlestirme amacina hizmet etmistir. Prusya kokenli bir ailenin oglu olarak dunyaya gelen Ernst Theodor Wilhelm Hoffmann da romantizm akiminin etkisinde kalarak gercek ile hayal dunyasi arasindaki duvara ayna tutan eserler kaleme almistir. Hoffmann’nin Altin Saksi eserini odak noktasina alan bu calismanin amaci da bahsi gecen eserin romantik doneme ozgu unsurlari ve siradan gercekligin temelindeki romantik gercek disiligi ne sekilde somutla...
RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2021
R um eliDE Journ a l o f L a n gua ge an d Li t er at ure St udi es 2021.S 9 (A ug us t) Translat... more R um eliDE Journ a l o f L a n gua ge an d Li t er at ure St udi es 2021.S 9 (A ug us t) Translation strategies in the translation of Yüksel Kocadoru's poem "Städte" / İ. Aras (pp. 470-479
Bu karsilastirmali edebiyat calismasinin amaci, Erhan Bener’in “Bocek”, Rawi Hage’in “Hamambocegi... more Bu karsilastirmali edebiyat calismasinin amaci, Erhan Bener’in “Bocek”, Rawi Hage’in “Hamambocegi” ve Clarice Lispector’un “G.H.’nin Cilesi” adli romanlarindaki igrenilen bocege donusum motifini Sartre ontolojisi baglaminda karsilastirmaktir. Calismada hedeflenen, birbirinden farkli uc kulturun (Turk, Lubnan-Kanada ve Ukrayna-Latin Amerika) urunu olan “Bocek”, “Hamambocegi” ve “G. H.’nin Cilesi”nin odak noktasindaki boceklesme olgusunun Sartrevari bir perspektiften karsilastirilmasi ve benzerliklerinin ve farkliliklarinin tespit edilmesidir. Felsefeye dayali bir inceleme yontemi ile okunmaya ve karsilastirilmaya uygun olan bu eserler, Sartre’in varoluscu felsefesi isiginda karsilastirilmistir. Calismanin sonucunda, ele alinan uc eserin, Sartre ontolojisinin temelini teskil eden ve ilk gunah ile lanetlenerek dunyaya firlatilan insanin kendi ozunu sekillendirme cabasinin tum asamalarini birbirine benzer sekilde yansittigi tespit edilmistir. Nitekim bu uc eseri birbirleriyle karsilasti...
Ozet Amin Maalouf’u Semerkant’indaki kisi-uzam iliskisini metne bagli inceleme yontemi isiginda e... more Ozet Amin Maalouf’u Semerkant’indaki kisi-uzam iliskisini metne bagli inceleme yontemi isiginda ele alan bu calismanin amaci, eserin uzamsal boyutunun eserin karakterlerindeki icsel ve dissal etkisini ortaya koymaktadir. Nitekim 11. yuzyilda bilim ve sanatin merkezi, esenlikli bir yer olarak gorulen Semerkant’in iki farkli zaman diliminde yasayan Omer Hayyam ile Benjamin Omar Lesage icin ne denli esenliksiz bir kimlige burundugu ve eserde barizdir. Biri Dogu, digeri Bati kulturunun etkisinde yetisen bu iki karakteri bir araya getiren ise kendilerini icine dogdugu kulturden soyutlayarak otekine yonelmeleridir. Eserde Dogu kulturunden gelen Hayyam’in Batili bir yasam tarzina yonelisine benzer olarak, Bati kulturunden gelen Benjamin, Dogu‘nun gizemli dunyasina yonelir. Ama ikisinin de ortak yonu Dogu ve Bati kulturunu kisiliklerinde harmanlamis olmalaridir. Nitekim Hayyam’in 11. yuzyildaki iki farkli mezhep catismasinda tarafsiz ve yapici bir rol ustlenmesine benzer sekilde, Benjamin d...
Bu calismada, Cagdas Turk edebiyatinin klasikleri arasinda sayilabilecek nitelikte olan Sabahatti... more Bu calismada, Cagdas Turk edebiyatinin klasikleri arasinda sayilabilecek nitelikte olan Sabahattin Ali'nin "Kurk Mantolu Madonna" eseri ile Cagdas Alman Edebiyatinin onemli eserlerinden biri olan Max Frisch'in "Carpik Sevda" eseri uzerinde calisilacaktir. Iki farkli kulture ve edebiyata ait bu eserlere yonelik gerceklestirilen calismanin amaci, iki eserdeki Walter und Raif adlarindaki iki ana karakteri ve Maria ve Hanna adli kadin yan karakterleri icinde bulunduklari topluma ve kendilerine yabancilasmalari baglaminda karsilastirmaktir. Bu iki ana karakter arasindaki ortak ve farkli yonler toplumsal ve kisisel yabancilasma duygusu baglaminda karsilastirmali edebiyat bilimi kriterlerince toplumbilimsel inceleme yontemi cercevesinde degerlendirilecektir ve bu iki eserin gunumuz toplumundaki bireyin icine dustugu yabancilasma sorununu ne derece yansittigi saptanmaya calisilacaktir. In this study, we examine Sabahattin Ali's "Kurk Mantolu Madonna"...
In this study, we examine Sabahattin Ali's "Kürk Mantolu Madonna", one of the most ... more In this study, we examine Sabahattin Ali's "Kürk Mantolu Madonna", one of the most important literary classics of Contemporary Turkish Literature, and Max Frisch's "Homo Faber", a famous novel in Contemporary German Literature. The main purpose of this study on these works which belong to Turkish and German cultures is to evaluate the characters related to their social and personal alienation. Therefore we carry out our analysis in line with the similarities and differences between main characters named Raif and Walter and between female characters named Maria and Hanna in terms of the criteria of Comparative Literature by sociological criticism. As a conclusion, we reach the conclusion that, both the works reflect the alienation of human being in the society.
Eski dönemlerden beri edebiyat eserlerine konu olan kitlesel salgınlar, Apollonik-Diyonizyak dual... more Eski dönemlerden beri edebiyat eserlerine konu olan kitlesel salgınlar, Apollonik-Diyonizyak dualizm bağlamında düşünüldüğünde Diyonizyak özgürlüğün Apollonik kuralcılığa galibiyetine zemin hazırlayan aracı rollerinde karşımıza çıkmaktadır. Apollonik bilincin çöküşüne yok açan kitlesel salgınlar, Diyonizyak esrime ve doğayla bütünleşme imkânı yaratır. Bu sayede Diyonizyak esrikliğin ve sarhoşluğun etkisinde kural tanımaz ve normsuz yeni bir dünya düzeni inşa edilir. Bu çalışmada dünya edebiyatının önde gelen beş eseri olan Camus'un "Veba"sı Poe'nun "Kızıl Ölümün Maskesi", Boccaccio'nun "Decameron"u, Daniel Defoe'nun "Veba Yılı Günlüğü" ve Thomas Mann'ın "Venedik'te Ölüm"ü kitlesel salgın motifi ve Apollonik-Diyonizyak düalizm bağlamında incelenmektedir. Apollonik dünyanın katı kuralcılığından ilkel, anomik ve çok katmanlı Diyonizyak dünyaya kaçış motifini işleyen Fransız, İngiliz, İtalyan ve Alman Edebiyatından seçilen eserleri ortak noktada buluşturan ise kitlesel salgınlarda Apollonik-Diyonizyak çatışmanın galibi olan Diyonizyak bilincin zaferini edebi eserlerin kurmacalığında benzer şekillerde dile getirmeleridir. Apollonca düzlemi erozyona uğratan Diyonizyak enerjinin hükümranlığı Albert Camus'nun "Veba"sında diktatörlük dönemlerinde insanlığın darbe alan değer yargılarına ışık tutan bir metafor olarak, Edgar Allan Poe'nun "Kızıl Ölümün Maskesi"nde ekinsel düzlemin dev aynasını paramparça eden bir ölüm meleği eşkalinde, Boccaccio'nun "Decameron"unda baş tacı edilen bir "epidemi tanrısı" olarak, Daniel Defoe'nun "Veba Yılı Günlüğü"nde Apollonik hiyerarşiden özgürleşmenin bir aracı olarak ve Thomas Mann'ın "Venedik'te Ölüm"ünde ise eril yapıdaki Apollonik normlardan kopuşun bir sembolü olarak karşımıza çıkmaktadır ve yeni bir düzeni müjdelemektedir.
Es ist eine wohlbekannte Tatsache, dass jedes Volk seine eigene Kulturbrille trägt und dazu neigt... more Es ist eine wohlbekannte Tatsache, dass jedes Volk seine eigene Kulturbrille trägt und dazu neigt, alles durch diese kulturell getönten Gläser zu sehen. Ausgehend davon ist es nicht zu leugnen, dass jede Kultur ihr eigenes Wertssystem bildet. Auch geschlechterspezifische Klischees, die vorherbestimmen, was typisch Mann oder typisch Frau sein soll, sind Bestandteil dieses Systems jeder Kultur und jeder Gesellschaft. Das Ziel dieser Studie ist auf diese geschlechterspezifischen Klischees im Werk "Die fremde Braut" näher einzugehen und den Einfluss solcher Schubladen im türkischen Gedanken auf das Verhalten der Menschen zu untersuchen. Durch den Vergleich von männlichen und weiblichen Geschlechterklischees bezweckt man in diesem Zusammenhang ans Licht zu bringen, welche Rollen den Männern und Frauen in der türkischen Kultur zugeteilt sind und wie diese Rollen die Lebensweise der Charaktere im Roman beeinflussen.
The main focus of this study is to compare the drama "The Robbers" by German playwriter Friedrich... more The main focus of this study is to compare the drama "The Robbers" by German playwriter Friedrich Schiller which is one of the most celebrated works of German literature with "The Epic of Koroghlu" in Anatolian folk epic tradition. Things that make these two works comparable with each other are hard-hitting characters in good and noble souls. The idea behind the term "noble robber" in these two works is to reflect visible reality directly and to teach ethical values to readers by introducing them to catharsis. Furthermore, these works mirror from a realist perspective and narrate the events in chronological order. All these common properties demonstrate that these two works are part of the genre known as traditional literature. Therefore at the beginning of the study we focus on what we do mean by traditional literature and what are the characteristics of this literary type. After that, we analyze elements of traditional literature in five-act play "The Robbers" by Schiller reflecting behind the conflict between two brothers the concept of "robbery" in 19th century German history. Then, we examine relationship between "the Epic of Koroghlu" who was one of the noble robbers in Ottoman Empire at the end of the 16th century, and the literary perspective during the nineteenth century, basing upon concrete reality. This paper will examine common motifs in these two works belonging to the different cultures in light of comparative literature studies with text based approach. As conclusion, this study will show that these common motifs existing within traditional literature are universal.
Erhan Bener'in "Böcek", Rawi Hage'in "Hamamböceği" ve Clarice Lispector'un "G.H.'nin Çilesi" adlı... more Erhan Bener'in "Böcek", Rawi Hage'in "Hamamböceği" ve Clarice Lispector'un "G.H.'nin Çilesi" adlı romanlarındaki iğrenilen böceğe dönüşüm motifinin Sartre ontolojisi perspektifinden karşılaştırıldığı bu çalışmanın amacı, Türk, Lübnan-Kanada ve Ukrayna-Latin Amerika edebiyatlarından seçilen üç eserdeki (Böcek, Hamamböceği ve G.H.'nin Çilesi) böcek(leşme) motifini Sartre ontolojisinin ve varoluşçu psikanalizin verileri ışığında çözümlemektir ve karşılaştırmaktır. Çalışmanın sonucunda ise Sartre perspektifinden okunmaya açık olan ve birbirine ayna tutan bu üç eserin, ilk günah ile cennetteki bahçesinden kapı dışarı edilen insanın yitirdiği kaotik bütünlüğüne yeniden ulaşma çabasına ve adım adım Sartre'ın varlık bataklığına gömülmesini yansıttığı sonucuna ulaşılmıştır.
DOAJ (DOAJ: Directory of Open Access Journals), Dec 1, 2014
In this study, we examine Sabahattin Ali's "Kürk Mantolu Madonna", one of the most ... more In this study, we examine Sabahattin Ali's "Kürk Mantolu Madonna", one of the most important literary classics of Contemporary Turkish Literature, and Max Frisch's "Homo Faber", a famous novel in Contemporary German Literature. The main purpose of this study on these works which belong to Turkish and German cultures is to evaluate the characters related to their social and personal alienation. Therefore we carry out our analysis in line with the similarities and differences between main characters named Raif and Walter and between female characters named Maria and Hanna in terms of the criteria of Comparative Literature by sociological criticism. As a conclusion, we reach the conclusion that, both the works reflect the alienation of human being in the society.
Sigmund Freud'un psikanaliz kuramını felsefi açıdan yeniden temellendiren psikiyatr Jacques-Marie... more Sigmund Freud'un psikanaliz kuramını felsefi açıdan yeniden temellendiren psikiyatr Jacques-Marie Emile Lacan, 13 Nisan 1901'de doğduğu Paris'te 9 Eylül 1981 yılında ölmüştür. Bilinçdışının dil gibi yapılandığı görüşünden hareket eden ve yapısalcı dilbiliminden yararlanan Lacan, Freud'un psikanalitik kuramından yola çıksa da Freud'un bilinçdışında aradığı öznenin psişik yapısını, dış gerçeklikteki öteki ile bağıntılı olarak ele almıştır. Bunun sonucunda insanın bilinçdışı tarafından şekillendirildiğine değil, aksine bilinçdışının insanın içinde bulunduğu dış gerçeklik tarafından biçimlendirildiği görüşünü dile getirmiştir. Kısacası imgesel, sembolik ve gerçek olmak üzere doğası gereği bölünmüş haldeki insan psişesinin bütün unsurlarının dış dünyadaki bir ötekinin / Ötekinin bakışı altında dönüşüme uğradığını, bütün psikolojik sorunların temelinde yatanın da özne ile öteki arasındaki gerilim olduğunu ileri sürmüştür. Biz de bu çalışmamızda Lacanyen psikanalizin bahsi geçen unsurlarını ve psişik öznenin geçirdiği üç dönemi (imgesel, sembolik ve gerçek) ele alacağız. Bu teorik bilgilerin ardından Marie Luise Kaschnitz'in kısa öyküsü "Kuş Rock" taki kuş imgesini Lacanyen psikanalizmin bu bilgileri ışığında metne bağlı inceleme yöntemi ile inceleyeceğiz. Öznenin Ayna Evresi ile başlayan ve benliğini bütünleştirmek uğruna girdiği ötekileşme ve Ötekileşme süreçlerinin eserdeki izdüşümlerini tespit etme girişiminde bulunacağız.
RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, Jun 21, 2020
Vorurteile den Juden gegenüber anhand der Hauptfigur des Dramas Andri mit der werkimmanenten Meth... more Vorurteile den Juden gegenüber anhand der Hauptfigur des Dramas Andri mit der werkimmanenten Methode zu untersuchen, und im Rahmen der Allports Vorurteilsforschung, die die Natur und Entwicklung des Vorurteils in fünf Stufen teilt, ans Licht zu bringen, dass Vorurteile unbewusst das Denken des Menschen steuern und analog zu den in Allports Skala genannten Stufen der Vorurteile Schritt für Schritt einen unschuldigen Menschen zum Tode führen können. Im Drama "Andorra", das der Schweizer Schriftsteller Max Frisch 1961 verfasste, sind fünf Stufen Allports auffällig, die vom schwächsten bis zum stärksten angeordnet sind. Auf der ersten Stufe tritt Andri als der Betroffene von Vorurteilen von andorranischen Mitbürgern auf die Bühne. Auf der zweiten Stufe geht es um konsequente Kontaktvermeidung der Andorraner mit dem Betroffenen, der wegen seiner jüdischen Herkunft angefeindet und als ein "Anderer" ausgegrenzt wird. Auf der dritten Stufe ist die Hauptfigur aus allen Bereichen des sozialen Lebens ausgegrenzt, was Allport als Diskriminierung bezeichnet. Dieser Stufe folgt körperliche Gewaltanwendung, die alle körperliche Misshandlungen umfasst. Im Andorra wird Andri von intoleranten Landesleuten (von den Soldaten) verprügelt. Und als höchste Stufe der Vorurteil-Skala Allports wird er in einer Judenschau unter Leitung eines Judenschauers im "weißen" Andorra zum Tode verurteilt. In einem schneeweißen Land findet Andri keinen Platz für sich selbst und in diesem Land, dessen Gebäude geweißelt sind und dessen Bürger nichts zu fürchten haben, wird er unschuldiges Opfer von Vorurteilen. Die Menschen in Andorra, die sich nicht im geringsten schuldig fühlen und sich dennoch für ihre rassistischen Handlungen unschuldig fühlen, beweisen die entscheidende Kraft von Vorurteilen bei menschlichen Handlungen. Schlüsselwörter: Vorurteil, antisemitismus, Max Frisch, diskriminierung Max Frisch' in "Andorra" eserinde etnik önyargilar Öz Bu çalışma, Max Frisch'in draması olan "Andorra" daki Yahudilere yönelik önyargıları eserin ana karakteri Andri örneklemi üzerinden ve Allport'un insan düşüncesini kontrol altına alan ve masum bir insanı adım adım ölüme sürükleyebilecek önyargılara ilişkin skalasının aşamalarını dikkate alarak metne bağlı inceleme yöntemi ile inceleme amacı taşımaktadır. İsviçreli yazar Max Frisch'in 1961 yılında kaleme aldığı "Andorra" adlı dramada Allport'un en zayıfından en şiddetlisine varan beş önyargı aşaması söz konusudur. İlk aşamada Andri Andorralı vatandaşların önyargılarının bir kurbanı rolünde sahneye çıkar. İkinci aşamada Andorralıların Yahudi kökeninden dolayı kendisine karşı düşmancıl duygular beslenen ve "öteki" olarak toplumun dışına itilen söz konusu kurbanla her
Diyalog Interkulturelle Zeitschrift Für Germanistik, 2020
Sigmund Freud'un psikanaliz kuramını felsefi açıdan yeniden temellendiren psikiyatr Jacques-Marie... more Sigmund Freud'un psikanaliz kuramını felsefi açıdan yeniden temellendiren psikiyatr Jacques-Marie Emile Lacan, 13 Nisan 1901'de doğduğu Paris'te 9 Eylül 1981 yılında ölmüştür. Bilinçdışının dil gibi yapılandığı görüşünden hareket eden ve yapısalcı dilbiliminden yararlanan Lacan, Freud'un psikanalitik kuramından yola çıksa da Freud'un bilinçdışında aradığı öznenin psişik yapısını, dış gerçeklikteki öteki ile bağıntılı olarak ele almıştır. Bunun sonucunda insanın bilinçdışı tarafından şekillendirildiğine değil, aksine bilinçdışının insanın içinde bulunduğu dış gerçeklik tarafından biçimlendirildiği görüşünü dile getirmiştir. Kısacası imgesel, sembolik ve gerçek olmak üzere doğası gereği bölünmüş haldeki insan psişesinin bütün unsurlarının dış dünyadaki bir ötekinin / Ötekinin bakışı altında dönüşüme uğradığını, bütün psikolojik sorunların temelinde yatanın da özne ile öteki arasındaki gerilim olduğunu ileri sürmüştür. Biz de bu çalışmamızda Lacanyen psikanalizin bahsi geçen unsurlarını ve psişik öznenin geçirdiği üç dönemi (imgesel, sembolik ve gerçek) ele alacağız. Bu teorik bilgilerin ardından Marie Luise Kaschnitz'in kısa öyküsü "Kuş Rock" taki kuş imgesini Lacanyen psikanalizmin bu bilgileri ışığında metne bağlı inceleme yöntemi ile inceleyeceğiz. Öznenin Ayna Evresi ile başlayan ve benliğini bütünleştirmek uğruna girdiği ötekileşme ve Ötekileşme süreçlerinin eserdeki izdüşümlerini tespit etme girişiminde bulunacağız.
Rilke’nin Islamiyete yonelik ilgisini melek imgesi araciligiyla yansitan bu eserin karsilastirmal... more Rilke’nin Islamiyete yonelik ilgisini melek imgesi araciligiyla yansitan bu eserin karsilastirmali edebiyat alaninda ucuncu eser oldugunu soyleyebiliriz. Cunku daha once Annemarie Schimmel ve ondan sonra Ingeborg Solbrig, Rilke’nin Islamiyet’i alimlamasina yonelik cok onemli incelemeler yapmislardir. Nitekim “West-Ostlicher Diwan”i begenerek okuyan ve “Goethe’ye gitgide daha cok yakinlastigini” dile getiren Rilke’nin Kuran’i Kerim’in Hz. Muhammed’e Cebrail araciligiyla indirilmesinin ve Hz. Muhammed’e peygamberlik gorevini vahyedilmesinin anlatildigi “ Mohammeds Berufung ” siirinde dolaysiz olarak yansitilan Islamiyet’e ve Hz. Muhammed’e duydugu derin ilgi ve saygi bu incelemelerin odak noktasina alinsa da, Duino Agitlarinin meleginin Islamiyetin melek imgesiyle olan buyuk benzerligi uzerinde fazla durulmamistir.
18. yuzyil Avrupa’sinda rasyonalizmi bas taci eden Klasisizm akimina bir tepki olarak dogan Roman... more 18. yuzyil Avrupa’sinda rasyonalizmi bas taci eden Klasisizm akimina bir tepki olarak dogan Romantizm Akimi rasyonel dusuncenin arka plana ittigi duygu ve sezgi dunyasini ve yaratici imgelem gucunu guncel yasamin temeline yerlestirmistir. Bu sekilde tarihsel alanin disina itilen insana ozgu olan dogal alana radikal bir donus gerceklesmistir. Avrupa’yi kokten sarsan bu donum, Alman Edebiyatinda da etkisini gostermistir ve 1797’den 1830’a kadar suren sure zarfinda kimi zaman kulturel bir reform araci rolu ustlenmis, kimi zaman Alman ulusunu yeniden birlestirme amacina hizmet etmistir. Prusya kokenli bir ailenin oglu olarak dunyaya gelen Ernst Theodor Wilhelm Hoffmann da romantizm akiminin etkisinde kalarak gercek ile hayal dunyasi arasindaki duvara ayna tutan eserler kaleme almistir. Hoffmann’nin Altin Saksi eserini odak noktasina alan bu calismanin amaci da bahsi gecen eserin romantik doneme ozgu unsurlari ve siradan gercekligin temelindeki romantik gercek disiligi ne sekilde somutla...
RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2021
R um eliDE Journ a l o f L a n gua ge an d Li t er at ure St udi es 2021.S 9 (A ug us t) Translat... more R um eliDE Journ a l o f L a n gua ge an d Li t er at ure St udi es 2021.S 9 (A ug us t) Translation strategies in the translation of Yüksel Kocadoru's poem "Städte" / İ. Aras (pp. 470-479
Bu karsilastirmali edebiyat calismasinin amaci, Erhan Bener’in “Bocek”, Rawi Hage’in “Hamambocegi... more Bu karsilastirmali edebiyat calismasinin amaci, Erhan Bener’in “Bocek”, Rawi Hage’in “Hamambocegi” ve Clarice Lispector’un “G.H.’nin Cilesi” adli romanlarindaki igrenilen bocege donusum motifini Sartre ontolojisi baglaminda karsilastirmaktir. Calismada hedeflenen, birbirinden farkli uc kulturun (Turk, Lubnan-Kanada ve Ukrayna-Latin Amerika) urunu olan “Bocek”, “Hamambocegi” ve “G. H.’nin Cilesi”nin odak noktasindaki boceklesme olgusunun Sartrevari bir perspektiften karsilastirilmasi ve benzerliklerinin ve farkliliklarinin tespit edilmesidir. Felsefeye dayali bir inceleme yontemi ile okunmaya ve karsilastirilmaya uygun olan bu eserler, Sartre’in varoluscu felsefesi isiginda karsilastirilmistir. Calismanin sonucunda, ele alinan uc eserin, Sartre ontolojisinin temelini teskil eden ve ilk gunah ile lanetlenerek dunyaya firlatilan insanin kendi ozunu sekillendirme cabasinin tum asamalarini birbirine benzer sekilde yansittigi tespit edilmistir. Nitekim bu uc eseri birbirleriyle karsilasti...
Ozet Amin Maalouf’u Semerkant’indaki kisi-uzam iliskisini metne bagli inceleme yontemi isiginda e... more Ozet Amin Maalouf’u Semerkant’indaki kisi-uzam iliskisini metne bagli inceleme yontemi isiginda ele alan bu calismanin amaci, eserin uzamsal boyutunun eserin karakterlerindeki icsel ve dissal etkisini ortaya koymaktadir. Nitekim 11. yuzyilda bilim ve sanatin merkezi, esenlikli bir yer olarak gorulen Semerkant’in iki farkli zaman diliminde yasayan Omer Hayyam ile Benjamin Omar Lesage icin ne denli esenliksiz bir kimlige burundugu ve eserde barizdir. Biri Dogu, digeri Bati kulturunun etkisinde yetisen bu iki karakteri bir araya getiren ise kendilerini icine dogdugu kulturden soyutlayarak otekine yonelmeleridir. Eserde Dogu kulturunden gelen Hayyam’in Batili bir yasam tarzina yonelisine benzer olarak, Bati kulturunden gelen Benjamin, Dogu‘nun gizemli dunyasina yonelir. Ama ikisinin de ortak yonu Dogu ve Bati kulturunu kisiliklerinde harmanlamis olmalaridir. Nitekim Hayyam’in 11. yuzyildaki iki farkli mezhep catismasinda tarafsiz ve yapici bir rol ustlenmesine benzer sekilde, Benjamin d...
Bu calismada, Cagdas Turk edebiyatinin klasikleri arasinda sayilabilecek nitelikte olan Sabahatti... more Bu calismada, Cagdas Turk edebiyatinin klasikleri arasinda sayilabilecek nitelikte olan Sabahattin Ali'nin "Kurk Mantolu Madonna" eseri ile Cagdas Alman Edebiyatinin onemli eserlerinden biri olan Max Frisch'in "Carpik Sevda" eseri uzerinde calisilacaktir. Iki farkli kulture ve edebiyata ait bu eserlere yonelik gerceklestirilen calismanin amaci, iki eserdeki Walter und Raif adlarindaki iki ana karakteri ve Maria ve Hanna adli kadin yan karakterleri icinde bulunduklari topluma ve kendilerine yabancilasmalari baglaminda karsilastirmaktir. Bu iki ana karakter arasindaki ortak ve farkli yonler toplumsal ve kisisel yabancilasma duygusu baglaminda karsilastirmali edebiyat bilimi kriterlerince toplumbilimsel inceleme yontemi cercevesinde degerlendirilecektir ve bu iki eserin gunumuz toplumundaki bireyin icine dustugu yabancilasma sorununu ne derece yansittigi saptanmaya calisilacaktir. In this study, we examine Sabahattin Ali's "Kurk Mantolu Madonna"...
In this study, we examine Sabahattin Ali's "Kürk Mantolu Madonna", one of the most ... more In this study, we examine Sabahattin Ali's "Kürk Mantolu Madonna", one of the most important literary classics of Contemporary Turkish Literature, and Max Frisch's "Homo Faber", a famous novel in Contemporary German Literature. The main purpose of this study on these works which belong to Turkish and German cultures is to evaluate the characters related to their social and personal alienation. Therefore we carry out our analysis in line with the similarities and differences between main characters named Raif and Walter and between female characters named Maria and Hanna in terms of the criteria of Comparative Literature by sociological criticism. As a conclusion, we reach the conclusion that, both the works reflect the alienation of human being in the society.
Eski dönemlerden beri edebiyat eserlerine konu olan kitlesel salgınlar, Apollonik-Diyonizyak dual... more Eski dönemlerden beri edebiyat eserlerine konu olan kitlesel salgınlar, Apollonik-Diyonizyak dualizm bağlamında düşünüldüğünde Diyonizyak özgürlüğün Apollonik kuralcılığa galibiyetine zemin hazırlayan aracı rollerinde karşımıza çıkmaktadır. Apollonik bilincin çöküşüne yok açan kitlesel salgınlar, Diyonizyak esrime ve doğayla bütünleşme imkânı yaratır. Bu sayede Diyonizyak esrikliğin ve sarhoşluğun etkisinde kural tanımaz ve normsuz yeni bir dünya düzeni inşa edilir. Bu çalışmada dünya edebiyatının önde gelen beş eseri olan Camus'un "Veba"sı Poe'nun "Kızıl Ölümün Maskesi", Boccaccio'nun "Decameron"u, Daniel Defoe'nun "Veba Yılı Günlüğü" ve Thomas Mann'ın "Venedik'te Ölüm"ü kitlesel salgın motifi ve Apollonik-Diyonizyak düalizm bağlamında incelenmektedir. Apollonik dünyanın katı kuralcılığından ilkel, anomik ve çok katmanlı Diyonizyak dünyaya kaçış motifini işleyen Fransız, İngiliz, İtalyan ve Alman Edebiyatından seçilen eserleri ortak noktada buluşturan ise kitlesel salgınlarda Apollonik-Diyonizyak çatışmanın galibi olan Diyonizyak bilincin zaferini edebi eserlerin kurmacalığında benzer şekillerde dile getirmeleridir. Apollonca düzlemi erozyona uğratan Diyonizyak enerjinin hükümranlığı Albert Camus'nun "Veba"sında diktatörlük dönemlerinde insanlığın darbe alan değer yargılarına ışık tutan bir metafor olarak, Edgar Allan Poe'nun "Kızıl Ölümün Maskesi"nde ekinsel düzlemin dev aynasını paramparça eden bir ölüm meleği eşkalinde, Boccaccio'nun "Decameron"unda baş tacı edilen bir "epidemi tanrısı" olarak, Daniel Defoe'nun "Veba Yılı Günlüğü"nde Apollonik hiyerarşiden özgürleşmenin bir aracı olarak ve Thomas Mann'ın "Venedik'te Ölüm"ünde ise eril yapıdaki Apollonik normlardan kopuşun bir sembolü olarak karşımıza çıkmaktadır ve yeni bir düzeni müjdelemektedir.
Uploads
Papers by İnci Aras