PAYASLI✨

119 Pins
·
1mo
PAYASLI
Bir an olsun bakışlarını kaldırmayan, camdan dışarıya bakmayan ve dünya üzerindeki en mühim işle ilgileniyormuş gibi parmaklarını bileğimde dolaştıran adamın bileğine dokundum. + + + "Devran... Krem neredeyse yok oldu. Yeterli bu kadar, teşekkür ederim." Sesimi duyduğu an bir transtan çıkmış gibi baktı yüzüme. İlgilendiğim sen miydin, der gibi boştu ifadesi. Sonra da hemen yanımdaki ağaçlık alana baktın ilk defa uzun uzadıya.
PAYASLI
Gözlerim diktiğimiz ağaçları gören büyük camdaydı çünkü parmakları arasına aldığı ayak bileğim son derece canımı yakarken hafiften şişmeye başlamış tenimi görmek istemiyordum. + Bu ağrı ve acılardan çok daha dayanılmazlarını yaşamıştım ancak şimdi ufacık bir burkulma sızısı bile sığınacağım birinin varlığıyla en büyük acımdan daha özenle geçirilmeye çalışılıyordu.
PAYASLI
Bizi gördüğü an ayaklanan ve anında yanımıza gelen adama bir adım attığımda yüzüm acıyla kasıldı. Parmaklarım hızla yanımdaki adamın koluna sarıldı. "Bileğim," diyebildim sadece. "Devran, acıyor." "Üzengiden çıkarırken burktun değil mi? Basma üzerine, dur." + Bedenim onun güçlü kolları sayesinde havalanırken bacaklarımın altından geçirdiği eline tutundum sıkıca. Onun sözleri kızar bir tonlamayla çıkınca "Senin yüzünden!" demek yeterliydi benim için ancak o kabullenmez belki diye devam ettim: "Engel olayım derken daha beter ettin işte."
PAYASLI
Sıcak nefesi yanağıma vururken omzun göğsüne yaslıyken ve belime sarılı kolu sıcaklığına çekerken yaklaştığımız dikilen ağaçlar ve Seymen Bey'in gül bahçesi tam yanımızdaydı. Üstelik kendisi de içinde. Elindeki budama makasıyla eğilmiş onlarla ilgileniyordu. "Yüzüme bakmıyor," dedim üzüntüyle. "Benimle konuşmuyor." Durduğunda anladım onun yanına gitmek istediğimi anladığını. Hafif bir tebessümle baktım yakınımdaki, epey yakınımdaki yüzüne. "Bir güzelin hasretiyle başetmek kolay mı sanıyorsun demiştim sana hatırlıyor musun?" Önce kendi indi ve hemen sonrasında iki yanımdan kavradığı bedenimi kendisine çekti. Omuzlarından güç alan ellerimi anında çektim. "O da bu acıyla sınanıyordu ve sana baktığında acısı dağlanıyordur, bilemeyiz." dedi. "Onun sınavı da budur."
PAYASLI
Önüne çekişiyle bacaklarım bir yandan sarkıyor ve onun hemen önünde yan bir şekilde duruyordum. Gofret çoktan geri dönmüş hızla ahıra doğru koşuyordu yalnız başına. "Ahra!" diye çıkıştı anlık bir telaşla. "Bana laf yetiştireceğine önündeki yılanı atından önce görseydin o halde." "Yılan mı?" Omzuna sıkıca tutuyordum ve onun belime sarılı kolu sayesinde güvenle ilerliyordum ancak dönüp de omzunun üzerinden arkamıza baktığımda şaşkınlıkla aralandı dudaklarım. "Görseydim elbette yönünü değiştirirdim." dedim altta kalmak istemeyerek. "Koca cüssenine rağmen minicik bir canlıdan nasıl korkup kaçacağını biliyorum elbette.
PAYASLI
"Ne oldu?" dememe kalmadan "Bulduğun her fırsatı değerlendirmek burada bile mi?" diye çıkıştım ve onun aksi yöne doğru yönelttim atımı ancak Gofret o an ani bir hareketle kendini geriye attı. "Biraz olsun sözümü dinlesen incilerin dökülecek!" Belime sarılan kolu dengemi kaybedip de düşmemi engellerken kendimi onun önünde buldum. Korkumu ve şaşkınlığımı yaşayamadığım o saliselik anda hem kızıyor hem de kuvvetli bir tutuşla beni bedenine yaslıyordu. "Sen sahiden beni deneyimsiz mi sanıyorsun!" diye çıkıştım. "Şaha kalkmış bir at üzerinde hüküm sürebilecek kadar anlıyorum atımın dilinden."
PAYASLI
Sanki o yoktu hemen yanımda. Gofret'e duyduğum özlemle tükettim tüm yolları. Hızlandığım her an saçlarımın savruluşu, yüzümü sıyıran hoyrat rüzgar ve yeşilliğin içinde kayboluş ruhumu doyuruyordu. Bir an kendimi tutamayıp öylece güldüğümü bile hatırlıyorum ancak onun sessizlikle yalnızca beni izleyişine dayanamıyordum.
PAYASLI
Binişimle iki yana açılan bacaklarım elbisenin yırtmacı sayesinde bana epey kolaylık sağlarken iki yandan süzülen elbisem ayağımdaki çizmeleri açıkta bırakmış, çıplak tenimi gözler önüne çıkarmıştı. Derin bir soluklanış, sahiden mi Ahra manalarında bir bakış ve hemen ardından ondan yüksekte kalışımla göğsünün hizalarında kalan baldırıma dokundurduğu dudakları.
PAYASLI
Tam karşımda kaldığında "Ben bu evde yalnız başıma tek bir şey bile yapamayacak mıyım?" dedim ancak o tepki dolu fısıldayışımı hafif bir tebessümle karşıladı. "Bana bir eşlikçi isteyip istemediğimi bile sormadın." Ben oldukça kısık sesle ona konuşurken o gayet rahat bir ifadeyle "Elbette sormadım." diyerek alnımdaki saçları şakağıma doğru düzeltti. "Karımı yalnız mı bıraksaydım?"
PAYASLI
Ona karşı hissettiğim soğukluğu belli eder nitelikteki yaklaşımım karşısında "Selma Erdenil," diye başladı söze. Oysa ben daha en baştan sussun istedim. "Tanışmak istiyor sizinle." Böyle bir şeyi bana söyleme cesaretine bile kızgınlıkla yaklaştığımı anlamayacak kadar saf değildi karşımdaki adam. Ancak her ne diyecekse dili bir türlü dönmek bilmiyordu söylemek istediği şeye. Daha makul bir yaklaşımla "Avukatınız olarak değil, o kadının oğlu olarak rica ediyorum bunu sizden." dediğinde hızla atan kalbimin göğüskafesime yaptığı baskının acısını hissettim keskinlikle.
PAYASLI
Sakız ile Gofret'e ulaştığımda "Bakın size ne getirdim!" fısıldamalarıyla girdim yanlarına. "Bugün sizinle özgürce dolaşalım mı?" İkisi de daha ilk andan geldiğimi fark etti ve anında yerlerinde hareketlenmeye başladı.
PAYASLI
"Etkilendin değil mi ondan? Parasından, gücünden, yakışıklılığından... Zalimin, eli kanlı katilin teki oluşunu unuttun. Babanı da bunlar gibileri öldürmemiş gibi... Gerçi ben kime ne anlatıyorum. Senin de katil—" Kardeşim dediği adamın sesini kesen kuvvetli bir çarpma sesiydi. Ahra'nın eli havalanmış, rahatsızlık duyduğu sözlerin sahibinin yanağına hızla çarpmıştı.
PAYASLI
"Allah'ım sonunda!" diyordu şükürle ve aynı sıkı kollar da onun bedenini sarmıştı hızla. Ali'nin endişeyle "Ahra..." deyişleri karşısında bahçedeki sayısız adamın bakışları da merakla üzerlerine düşmüştü. Payaslı ise kendine hâkim olamadığı korkunç bir kıskançlıkla kalmıştı yerinde.
PAYASLI
Ancak asıl teşekkürü Ahra'nın hafifçe başını yana eğişi ve hesabını sorduğu kesiği öpmesini ister gibi hissettirmesindeydi. Yanılsın veya yanılmasın dudakları şimdiden o narin tenin muhtaçlığıyla yanıp tutuşuyordu.