Papers by Mehmet Akif KORKMAZ
Halk Gastronomisi 2, 2024
10. Milletlerarasi Türk Halk Kongresi , 2024
Uluslararası deniz ve kıyı sempozyumu bildiri kitabı, 2024
Cumhuriyetin 100. Yılında Türkoloji Üzerine İncelemeler , 2023
Giresun türkülerinde yaşama kültürü, kırsaldan kasabalara ve kentlere doğru göçler ve türkülerde ... more Giresun türkülerinde yaşama kültürü, kırsaldan kasabalara ve kentlere doğru göçler ve türkülerde değişen temalar, türkülerde hayatın izleri...
Schtetl ile Getto arasinda bir seyahat, Orta ve Dogu Avrupa Yahudilerinin XX.yy. tarihinin bir to... more Schtetl ile Getto arasinda bir seyahat, Orta ve Dogu Avrupa Yahudilerinin XX.yy. tarihinin bir topografyasidir. Avrupa Modernitesinde, diaspora ile sinirlanmis bir kultur cikar karsimiza. Schtetl, tarihte oldugu gibi, tasrada kurulmus kirsal yerlerdir. O, tarihe kaydi gecmemis halkin, tarihi olmustur. Gelenek ve gorenekler, gunumuze bu tarih vasitasiyla ulastigina gore, puslu resimler arasinda kaybolmus gecmisi, iste bu bahse konu olan Schtetl, yasatmaktadir. Gecmisin hayatlarini gostermek istiyorsak, Avrupa edebiyatinda post modern bir tur olan “Ghetto Anlatilari”na bakmaliyiz. Otantik imgeler icin, bugunun Schtetl’lerinden yansiyan yakici soykirim imgeleri, sararmis fotograf albumleri veya orijinal Klezmer calgisinin repertuari; Amerika ve Israil’i benimseyen, Avrupa’yi tekrar insa edecek edebiyat icin bir topografin ortaya konan tablosu iste bu Schtetl’dir.

Elimizdeki bu yazi sosyal bilimlerin ortak alani olarak aile, kadin, cocuk ve aile bireylerinin i... more Elimizdeki bu yazi sosyal bilimlerin ortak alani olarak aile, kadin, cocuk ve aile bireylerinin is hayati, gecimi ve temel aile kavramlari ile arastirma yontemleri ve incelemelerini ele almistir. Bunu yaparken de gecen asrin kultur ve toplum bilimlerinin anahtar konusu aileyi tarihsel surecte elestirel bicimde degerlendirmistir. Makale bu yonuyle aileyi merkezde tutarak sosyal bilimlere etnografik ve halkbilimsel bakis acisiyla yontemler onermekte, analiz metotlari hakkinda bilgiler icermektedir. Diger yandan halkbilimi ile etnolojinin kaynaklari, kuram ve yontemleri ilk defa burada birbirine “baglanmistir”. Aile calismasinda eski adi Volkskunde (halkbilimi/halkbilgisi) olan ve bazi Alman universitelerinde “Avrupa etnolojisi” olarak yakin gecmiste yeniden tarif edilen kultur bilimi arastirmasinin esaslari bu vasitayla ortaya konmustur. Yazinin genel hatlari boyunca halkbiliminin kaynak ve metotlari, ailenin sosyal tarihiyle baglantili bicimde ele alinmistir. Tarih, kuram ve yontemle...
Uluslararası Halkbilimi Araştırmaları Dergisi, May 31, 2021
Alman halkbiliminin tür ve form anlayışının tanıtılması ve Türkiye'deki sözlü kültür çalışmaların... more Alman halkbiliminin tür ve form anlayışının tanıtılması ve Türkiye'deki sözlü kültür çalışmalarına katkı sağlaması amaçlanmıştır.
Aşık Veysel Kitabı, 2023
Âşık Veysel Şatıroğlu, 20. yüzyılın bilge ozanıdır. İrfan sahibi, sözü dinlenen
bir ozandır. Bu ... more Âşık Veysel Şatıroğlu, 20. yüzyılın bilge ozanıdır. İrfan sahibi, sözü dinlenen
bir ozandır. Bu yönüyle Dede Korkut’a; Türkçeyi ilmek ilmek dokumasıyla
Yunus Emre’ye; tekkelerde şiirinin olgunlaşmasıyla Abdalân-ı Rum’a; köy
köy, şehir şehir gezmesiyle Karacaoğlan’a benzer. Yani Türk âşıklık geleneğini
besleyen çoğu kanallar, Veysel’i de beslemiş; ortaya cumhuriyet terkibi yeni
bir şahsiyet çıkmıştır ve bu şahsiyet Türk şiirini, müziğini ve âşıklık geleneğini
yeni yüzyıla taşımıştır.
Yaşadığımız Giresun , 2023

ANASAY, 2021
ÖZ 1960'lı yıllarda Almanya'ya başlayan işçi göçü başlangıçta sadece iş bulma ve çalışmayla sınır... more ÖZ 1960'lı yıllarda Almanya'ya başlayan işçi göçü başlangıçta sadece iş bulma ve çalışmayla sınırlıyken 1970'lerde çocuk, eş ve ailelerin bu göçe katılmaları göçün boyutunu, sınırlar üstü kültürel etkileşim içinde yerleşmeye ve yeni bir memlekette yurt edinmeye dönüştürmüştür. 1990'lara gelindiğinde Almanya'da yaşayan üç nesil Türkiye'den farklı ekonomik, sosyal ve kültürel oluşum geçirmiştir. İki millet arasındaki sosyal ve kültürel davranış kalıplarının farklılıkları Türk gençlerinin Almanlarla etkileşimine engel olurken kendi milletinden birisiyle evlenme, geleneksel sosyal ağlarını sürdürmek, yemek içmek gibi damak zevklerinden vazgeçmemek gibi bağlar üzerinden Türk kültürü yeni yurtlarında yeni biçimiyle devam etmiştir. Ev süslemeleri, sofra düzeni gibi alanlarda Alman kültüründen daha fazla etkilenilmiştir. Almanya'ya göçen Türkler köken yurtlarının kültür çeşitliliğini burada tanıma fırsatı bulmuşlardır. Karadenizli buradaki Türk komşularından Arap aşını, çiğ köfteyi tanımış; bu

İnsan, Din ve Erdemlilik, 2022
Almanya’nın 1961’de işçi alımıyla ilgili Türkiye ile yaptığı anlaşma dönemindeki ilk göçmenlerde ... more Almanya’nın 1961’de işçi alımıyla ilgili Türkiye ile yaptığı anlaşma dönemindeki ilk göçmenlerde yaş ortalaması 20–30 aralığındaki genç erkeklerdi. 1964’teki anlaşmada tekstil ve elektronik sektörünün iş gücü ihtiyacına binaen kadın göçmenler işçi alımına dâhil edildiler. 1973 krizine kadar tek göçmenler Almanya’ya giriş izni alabiliyorken bu tarihten sonra yeni işçi alımı durmuş, işçi ailelerinin birleştirilmesi uygulamasıyla hareketlilik eş ve çocuklardan oluşan Almanya göçüne dönüşmüştür. Bu olgu dini ve milli değerlere bağlı göçmen işçi aile yapısının oluşmasını sağlayan faktördür. 1990’lara gelindiğinde ise Almanya’da yaşayanlar kendilerine özgü ekonomik, sosyal ve kültürel toplumsal oluşumu büyük oranda sağlamıştır. İki millet arasındaki sosyal ve kültürel davranış kalıplarının farklılıkları Türk gençlerinin Almanlarla etkileşimine engel olurken kendi milletinden birisiyle evlenmek, geleneksel sosyal bağlarını sürdürmek, buna bağlı olarak yeme içme alışkanlıklarıyla oluşan damak zevklerinden vaz geçmemek gibi geleneksel Türk kültürüyle uyumlu biçimde devam etmiştir.
Gönüllü gitmiş işçi bireylerin birçoğu Almanya’ya gelmeden önce Türkiye’de kırsal bölgelerde ve kasabalarda yaşamıştır. Teorilere göre bu insanların modern bir toplumla beraber daha seküler bir yaşantıyı benimsemeleri beklenmiştir. Oysa tüm işçi gruplarının ilk sosyal sivil kurumu inanç ve ibadetlerini temsil eden yapılar olmuştur. Diğer yandan yaşamın gündelik ihtiyaçlarından olan toplanma mekânı kahvehanelerle etnik gıda ve eşya ihtiyaçlarının mekânı bakkallar da bu sivil kurumsal yapı etrafında gelişmiştir. Müslümanlık ve Türklük gibi üst yapıların yanı sıra bireysel bağlamda kendi olmak, kendi olarak Almanya’da kalmak, gelecek nesillere bu değerleri ve inançları aktarma işlevi dini ve kültürel cemiyetlerle birlikte gerçekleştirilmiştir.
Kişinin hayatı maddi ihtiyaçların karşılanmasına yönelik çabalarla örülür. Fakat bu karmaşık ve uzun yolculuğun düzenini zihni, soyut ilkeler ve ülküler çizmeye çalışır. Maddi ve zihni şeyler arasındaki çeşitli etkileşimler memleketi veyahut vatanı dışında yaşayan kişilerde büyük yansımalar bulur. Yardımseverlik, çalışkanlık, dürüstlük, dini inançlar ve ibadetler, gelenek ve görenekler gibi kendi öz değerlerine bağlı kalmak birinci nesilde işçilerin ve ailelerin yaşama değer katan ana prensiplerini oluşturmuştur. Değerler onları kültür erozyonuna karşı koruyan, dışarıya karşı milli kimliği temsil eden, bunların yanı sıra onun aylık kazancını koruyan ve birikiminin artmasına katkı veren başlıca düstur olarak kabul görmüştür. Sosyal işlevin yukarıda sayılan rolü kamusal kurumlarda kabul gördüğünden bu olguları canlı tutmak için desteklenmiştir. Değerler, toplumsal ilişkilerin sağlıklı kalmasının teminatını sürdüren araç gibi kullanılmıştır.
Bu sunumda insani ve milli değerlerin teşhisi ve muhasebesi örneği olarak 1939 Rize doğumlu Medar Bak ile 2008 yılında Berlin’de yapılan uzun soluklu görüşmenin üzerinde durulacaktır. Görüşmeci senaryosunu çizdiği kırk yıllık hayat hikâyesinde bu toplantımızın amacına paralel biçimde hem değerlerin tespitini yapmış hem de muhasebesini çıkarmıştır. Çalışma bu doğrultuda değerlerin diasporik ortamda kişilerde yansıyışını ve öne çıkışını onların anlattıklarıyla ele almıştır.

TÜRK TARİHİ ARAŞTIRMALARI-I, 2022
Giresun'da genel bir turizm potansiyeli oluşmamış ve eski turizm faaliyeti yaylacılıkla ve şenlik... more Giresun'da genel bir turizm potansiyeli oluşmamış ve eski turizm faaliyeti yaylacılıkla ve şenliklerle sınırlı kalmıştır. İlin ekonomisini canlandırmak maksadıyla turizmin sürdürülebilirliği ve çeşitlenmesi için yeni projelere ihtiyaç vardır. Bu doğrultuda jeolojik doğal mirasın ve doğal turizm kaynağı jeositleri temel alan bu çalışmanın amacı ilk aşamada Giresun ili sınırları içindeki jeosit potansiyeli olan oluşumları tespit etmektir. Araştırma aynı zamanda bu doğal yapıların oluşum süreçlerini açıklamayı, bu yolla bireylerin doğa okuryazarlığına ve eko turizm aktivitelerine katkı sağlamayı, doğanın sürdürülebilirliğine dikkat çekmeyi, Giresun turizmi için alternatif bir destinasyon oluşturmayı hedeflemiştir. Günümüz şartlarında kullanılabilir bu potansiyele dikkat çekmek ve onun uygulamaya alınmasına zemin hazırlamak, yatırımcılara yol göstermek için makalenin ekinde bulunan Giresun Jeosit Gezi Rehberi hazırlanmıştır. Araştırmada işlevsel bir alan tarama modeli kullanılmıştır. Çalışma Giresun ili coğrafyası ile sınırlandırılmıştır. Arazi çalışması ile elde edilen bilgiler MTA Genel Müdürlüğünden elde edilen 1/25.000 ölçekli jeoloji haritalarına koordinatları ile birlikte aktarılarak oluşumlar sınıflandırılmış, özellikleri ortaya konulmuş ve sonuçlara bu şekilde ulaşılmıştır. Araştırmada Giresun ili sınırları içerisinde 28 doğal ve 1 adet jeoarkeokojik oluşum belirlenmiştir. Belirlenen 30 oluşum volkanik, karstik, aşınım, stratigrafik, jeomorfolojik, jeoarkeolojik ve erozyon oluşumları olmak üzere 7 kategoriye ayrılmıştır. Bu sonuç Giresun ilinin jeosit potansiyelinin oldukça zengin olduğunu, sürdürülebilir kalkınma ve turizm için bir alternatif destinasyon oluşturduğunu göstermektedir.
ANASAY, 2021
Toplumları gelişmeci bir ilerleme çizgisine göre inceleyip analiz eden kültür ve uygarlık kuramın... more Toplumları gelişmeci bir ilerleme çizgisine göre inceleyip analiz eden kültür ve uygarlık kuramında avcı toplayıcılık kültürü, basit kültürel toplum olarak tanımlanmıştır. Kültür tarihinde en uzun süren dönem avcı toplayıcı dönemdir. İlk kültür deneyimiyle başlayan toplumsal hafıza ve bilgi birikiminin yarattığı bahçecilik, tarım, hayvancılık, sanayi ve endüstriyel bilgi teknolojileri geçmişten bugüne tabakalar halinde üst üste yükselmiştir. Bu yaşama tecrübelerinin hepsinin tabanında yabani bitkileri toplayıp yabani hayvanları avlayan

HASAN TAHSĠN OKUTAN'IN GĠRESUN ġEBĠNKARAHĠSAR TAMZARA DÜĞÜN ÂDETLERĠ HALK OYUNLARI VE TÜRKÜLERĠ ... more HASAN TAHSĠN OKUTAN'IN GĠRESUN ġEBĠNKARAHĠSAR TAMZARA DÜĞÜN ÂDETLERĠ HALK OYUNLARI VE TÜRKÜLERĠ "Kareyser oylum oylum/ İçinde selvi boylum" M. Akif KORKMAZ ÖZ Giresun'da bilinen en eski halkbilimi derlemesi Tirebolu'da yayla ot göçü âdeti üzerine bir çalıĢmadır. Bu araĢtırma 1915 yılında Türk Yurdu Dergisi'nde çıkmıĢtır. Yayın, Tirebolulu ġehit BinbaĢı Hüseyin Avni Beye aittir. Bu yayından sonra Cumhuriyetin onuncu yılından itibaren Halkevleri teĢkilatı üzerinden yerli ve milli kültürü derleme, tanıtma, iĢleme ve yayma faaliyetleri çerçevesinde Giresun'da görevli eğitimcilerle folklor çalıĢmaları baĢlamıĢ ve ardından kırklı yıllarda ilk folklor makaleleri ve yayınları çıkmıĢtır. Giresun Aksu Halkevi Mecmuası'nda folklorun ilk teorik-kuramsal makalelerini Tirebolulu Osman Turgut Pamirli yazmıĢtır. Tirebolu'dan derlediği sözlü geleneğe ait çeĢitli folklor malzemelerini 1943 yılında müstakil bir eser olarak yayımlamıĢtır. O yıllarda Giresun ġebinkarahisar ilçesi Tamzara Ġlkokulu BaĢöğretmeni Tamzaralı Hasan Tahsin Okutan, özgün folklor malzemesinden oluĢan bir ġebinkarahisar monografisi hazırlamıĢtır. 1949 tarihli eserde 20 âdet düğün oyunu türküsü, 5 oturak havası türküsü ile 2 iĢ ve meslek türküsü sözlü olarak derlenmiĢtir. Bu makale ġebinkarahisar'a ait köy düğünü danslarının ve oturak türkülerinin derlenmesini, icra bağlamını, biçimini, dansların niteliklerini Giresun'daki eski halkbilimi çalıĢmaları bağlamında incelemiĢtir. ġebinkarahisar'ın köylü dansları ve buna eĢlik eden türkülerle beraber sözlü gelenekleri hem o yıllarda hem daha sonra yapılmıĢ diğer derlemelerle karĢılaĢtırılarak inceleme tamamlanmıĢtır.
Bi̇r Müslüman Bosna Köyünün Halk Şarkilari
makifkorkmaz.com
... Gusle (çifte telli, tambura) denilen telli bir âletle metni ön plana çıkarılmış bu eski tür t... more ... Gusle (çifte telli, tambura) denilen telli bir âletle metni ön plana çıkarılmış bu eski tür türküyü köyde orta yaşlı biri dışında çalan kalmamıştır. ... DOĞAN, D. Mehmet (1982), Büyük Türkçe Sözlük, Ankara: Birlik Yayınları ... (İlahî,Yunus Emre; Köprülü 1976: 319) ...

Uhland-Ampirik Kültürel Araştırmalar Enstitüsü'nün başkanlığını yürütmüştür. Halkbiliminin yaşaya... more Uhland-Ampirik Kültürel Araştırmalar Enstitüsü'nün başkanlığını yürütmüştür. Halkbiliminin yaşayan efsanesi Bausinger Hocayı geçen ayın sonunda 24 Kasım 2021 günü 95 yaşında Reutlingen'de kaybettik. Bausinger'i efsane yapan çalışması Alman folklorunun geçmişiyle bir hesaplaşma olarak hazırlanmış habilitasyon yayını olan Teknolojik Dünyada Halk Kültürü eseridir. Ülke folklorunun aşırı gelenekçi, fanatik ve Nazi yöneliminin yerine gündelik yaşam kültürüne, çağdaş günlük anlatı araştırmasına, lehçe sorunlarına, bölgesel ve yerel araştırmalara, kültürel ve sosyal tarih üzerine odaklanmıştır. O güne kadar uygulanmış kuram ve yöntemlerle hesaplaşmak için folklorda bir paradigma değişimini başlatmıştır. Tübingen Folklor Kürsüsünü, Ludwig Uhland Ampirik Kültürel Çalışmalar Enstitüsü adıyla yeniden programlamış; folkloru deneysel kültürel çalışmalara doğru genişleterek gelenekçi çalışmaları terk etmiş ve bu yüzden o, savaş sonrası Alman
Giresun'da fındık ekonomisini düzenleyen kurumlar, 2021
Uploads
Papers by Mehmet Akif KORKMAZ
bir ozandır. Bu yönüyle Dede Korkut’a; Türkçeyi ilmek ilmek dokumasıyla
Yunus Emre’ye; tekkelerde şiirinin olgunlaşmasıyla Abdalân-ı Rum’a; köy
köy, şehir şehir gezmesiyle Karacaoğlan’a benzer. Yani Türk âşıklık geleneğini
besleyen çoğu kanallar, Veysel’i de beslemiş; ortaya cumhuriyet terkibi yeni
bir şahsiyet çıkmıştır ve bu şahsiyet Türk şiirini, müziğini ve âşıklık geleneğini
yeni yüzyıla taşımıştır.
Gönüllü gitmiş işçi bireylerin birçoğu Almanya’ya gelmeden önce Türkiye’de kırsal bölgelerde ve kasabalarda yaşamıştır. Teorilere göre bu insanların modern bir toplumla beraber daha seküler bir yaşantıyı benimsemeleri beklenmiştir. Oysa tüm işçi gruplarının ilk sosyal sivil kurumu inanç ve ibadetlerini temsil eden yapılar olmuştur. Diğer yandan yaşamın gündelik ihtiyaçlarından olan toplanma mekânı kahvehanelerle etnik gıda ve eşya ihtiyaçlarının mekânı bakkallar da bu sivil kurumsal yapı etrafında gelişmiştir. Müslümanlık ve Türklük gibi üst yapıların yanı sıra bireysel bağlamda kendi olmak, kendi olarak Almanya’da kalmak, gelecek nesillere bu değerleri ve inançları aktarma işlevi dini ve kültürel cemiyetlerle birlikte gerçekleştirilmiştir.
Kişinin hayatı maddi ihtiyaçların karşılanmasına yönelik çabalarla örülür. Fakat bu karmaşık ve uzun yolculuğun düzenini zihni, soyut ilkeler ve ülküler çizmeye çalışır. Maddi ve zihni şeyler arasındaki çeşitli etkileşimler memleketi veyahut vatanı dışında yaşayan kişilerde büyük yansımalar bulur. Yardımseverlik, çalışkanlık, dürüstlük, dini inançlar ve ibadetler, gelenek ve görenekler gibi kendi öz değerlerine bağlı kalmak birinci nesilde işçilerin ve ailelerin yaşama değer katan ana prensiplerini oluşturmuştur. Değerler onları kültür erozyonuna karşı koruyan, dışarıya karşı milli kimliği temsil eden, bunların yanı sıra onun aylık kazancını koruyan ve birikiminin artmasına katkı veren başlıca düstur olarak kabul görmüştür. Sosyal işlevin yukarıda sayılan rolü kamusal kurumlarda kabul gördüğünden bu olguları canlı tutmak için desteklenmiştir. Değerler, toplumsal ilişkilerin sağlıklı kalmasının teminatını sürdüren araç gibi kullanılmıştır.
Bu sunumda insani ve milli değerlerin teşhisi ve muhasebesi örneği olarak 1939 Rize doğumlu Medar Bak ile 2008 yılında Berlin’de yapılan uzun soluklu görüşmenin üzerinde durulacaktır. Görüşmeci senaryosunu çizdiği kırk yıllık hayat hikâyesinde bu toplantımızın amacına paralel biçimde hem değerlerin tespitini yapmış hem de muhasebesini çıkarmıştır. Çalışma bu doğrultuda değerlerin diasporik ortamda kişilerde yansıyışını ve öne çıkışını onların anlattıklarıyla ele almıştır.
bir ozandır. Bu yönüyle Dede Korkut’a; Türkçeyi ilmek ilmek dokumasıyla
Yunus Emre’ye; tekkelerde şiirinin olgunlaşmasıyla Abdalân-ı Rum’a; köy
köy, şehir şehir gezmesiyle Karacaoğlan’a benzer. Yani Türk âşıklık geleneğini
besleyen çoğu kanallar, Veysel’i de beslemiş; ortaya cumhuriyet terkibi yeni
bir şahsiyet çıkmıştır ve bu şahsiyet Türk şiirini, müziğini ve âşıklık geleneğini
yeni yüzyıla taşımıştır.
Gönüllü gitmiş işçi bireylerin birçoğu Almanya’ya gelmeden önce Türkiye’de kırsal bölgelerde ve kasabalarda yaşamıştır. Teorilere göre bu insanların modern bir toplumla beraber daha seküler bir yaşantıyı benimsemeleri beklenmiştir. Oysa tüm işçi gruplarının ilk sosyal sivil kurumu inanç ve ibadetlerini temsil eden yapılar olmuştur. Diğer yandan yaşamın gündelik ihtiyaçlarından olan toplanma mekânı kahvehanelerle etnik gıda ve eşya ihtiyaçlarının mekânı bakkallar da bu sivil kurumsal yapı etrafında gelişmiştir. Müslümanlık ve Türklük gibi üst yapıların yanı sıra bireysel bağlamda kendi olmak, kendi olarak Almanya’da kalmak, gelecek nesillere bu değerleri ve inançları aktarma işlevi dini ve kültürel cemiyetlerle birlikte gerçekleştirilmiştir.
Kişinin hayatı maddi ihtiyaçların karşılanmasına yönelik çabalarla örülür. Fakat bu karmaşık ve uzun yolculuğun düzenini zihni, soyut ilkeler ve ülküler çizmeye çalışır. Maddi ve zihni şeyler arasındaki çeşitli etkileşimler memleketi veyahut vatanı dışında yaşayan kişilerde büyük yansımalar bulur. Yardımseverlik, çalışkanlık, dürüstlük, dini inançlar ve ibadetler, gelenek ve görenekler gibi kendi öz değerlerine bağlı kalmak birinci nesilde işçilerin ve ailelerin yaşama değer katan ana prensiplerini oluşturmuştur. Değerler onları kültür erozyonuna karşı koruyan, dışarıya karşı milli kimliği temsil eden, bunların yanı sıra onun aylık kazancını koruyan ve birikiminin artmasına katkı veren başlıca düstur olarak kabul görmüştür. Sosyal işlevin yukarıda sayılan rolü kamusal kurumlarda kabul gördüğünden bu olguları canlı tutmak için desteklenmiştir. Değerler, toplumsal ilişkilerin sağlıklı kalmasının teminatını sürdüren araç gibi kullanılmıştır.
Bu sunumda insani ve milli değerlerin teşhisi ve muhasebesi örneği olarak 1939 Rize doğumlu Medar Bak ile 2008 yılında Berlin’de yapılan uzun soluklu görüşmenin üzerinde durulacaktır. Görüşmeci senaryosunu çizdiği kırk yıllık hayat hikâyesinde bu toplantımızın amacına paralel biçimde hem değerlerin tespitini yapmış hem de muhasebesini çıkarmıştır. Çalışma bu doğrultuda değerlerin diasporik ortamda kişilerde yansıyışını ve öne çıkışını onların anlattıklarıyla ele almıştır.
Türk-Alman Üniversitesi Yayını, 2022.
Not: Kitapta bildiri metinlerim ve makalem unutulmuş.
Türk-Alman Üniversitesi Yayını, 2022.
Not: Kitapta bildiri metinlerim ve makalem unutulmuş.
Anadolu’da fındık yetiştiriciliğinin varlığı antik çağlara kadar götürülse bile üretici için ekonomik ve ticari anlamda değer kazanması 19. yüzyıl itibarıyla geliştirilen tarım ve ekonomi politikaları ile hız kazanmıştır.
19. yüzyılda ticaret ve liman şehirlerini kaybetmeye başlayan Osmanlı Devleti, Tanzimat ile girdiği modernleşme sürecinin getirdiği ekonomik sorunlara çözüm bulabilmek için sınırları içerisinde kalan en büyük ekonomik faaliyet olan tarımı desteklemek ve geliştirmek zorunda kalmıştır. Devlet desteği ve ürün geliştirmeleri Cumhuriyet döneminde kurumlaşarak devam etmiştir.
Bu çalışma, Osmanlı Devleti’nde Tanzimat ile başlayan modernleşme süreciyle paralel olarak ortaya çıkan ekonomik gerileme karşısında tarımsal üretimden elde edilen gelirleri arttırmak için geliştirilen reform hareketleri içerisinde yer alan ve Cumhuriyet döneminde devam ettirilen tarımda kurumsal oluşumların Giresun’da fındık ve fındık ticareti ile ilgili faaliyetlerini ve görev alanlarını kapsamaktadır.
Çalışmanın içeriği giriş, kurumlarla ilgili bölüm ve bir sonuç kısmından oluşmaktadır.
Çalışmanın Giriş bölümünde dünyada yaşanan ekonomik ve siyasi gelişmeler sonucunda Osmanlı Devleti’nin 19. yüzyılda tarım ve ekonomi politikalarına genel bir bakışa yer verilmiştir. Cumhuriyet ile devam eden tarımsal reform hareketleri, fındık ve fındıkçılığın kökeni, Giresun’un Türkiye fındık üretimindeki konumundan bahsedilmiş; konuya kültürel bir temel oluşturmak maksadıyla Giresun’un tarihi ve coğrafi özelliklerine kısaca yer verilmiştir.
Giriş kısmını takip eden ilk bölümde fındık ekonomisinin 16 kurumu ve kimlik bilgileriyle bir kurumlar tablosu yer almaktadır. Tabloda Giresun’da fındıkçılık alanında faaliyet gösteren 16 kurumun yapısı, bağlı olduğu birim, internet sitesi ve iletişim adresleri bulunmaktadır.
Çalışmanın omurgası olan kısa kurum bilgisi içeren tablodan sonra gelen bölümde, 16 kurumun kurumsal tarihçesi, kuruluşunu hazırlayan süreç, temel faaliyet alanları, Giresun’da fındık üretimi ve ticareti ile ilgili çalışmaları hakkında bilgi verilmiştir. Bölümün içerisinde kurumların Giresun’da fındıkçılık alanındaki çeşitli faaliyet, çalışma ve projelerine ait görseller de yer almaktadır.
Sonuç kısmında Giresun’da fındık ile ilgili faaliyet gösteren kurumların çalışmalarının fındıkçılık adına olumlu ve olumsuz etkilerinin ele alındığı, görüş, öneri ve eleştirilerin sunulduğu değerlendirme yer almaktadır.
Fındık başımızın tacıdır. Biz de elinizdeki çalışmayı fındık üreticisi çiftçilerin emektar ellerine ve çiftçi-bahçeci kadınların sevgi dolu kalplerine armağan ediyoruz. Cumhuriyetin tarımsal kalkınması için kurumsallaşma politikalarının hayata geçmesine ve köylü temelli kalkınmanın geliştirilmesine öncülük eden Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmetle ve minnetle yâd ediyoruz.
In this PhD thesis, the social and cultural structures of Turks in Germany have been investigated. The impact of family traditions on their life styles in Germany has been analyzed from the narratives based on the experiences of success and failure. Their leisure, sense of entertainments, families and social circles are formed by communication networks as depending on their worldviews. Their attitudes towards problems and steps taken for their solutions are shaped by traditional structures which they belong to and their worldviews. In order to identify this impact, conversations, chats and narratives have been collected. Subject materials and observations done on site reflect their own positive or negative life experiences.
Turks in Germany emigrated from various parts of Turkey fifty years before. They made this new country their homeland and did not return. As a result of immigration, settlement and acculturation a new society, different from that of the first immigrants society, was formed in Germany. The interaction between immigrant origin and resident community has changed both sides. Their solution approaches for the problems that have emerged as a result of immigration construct their new “Germany Turks” identity.
Education in German and in their mother tongue, their relations with social environment, school and career, retirement life and difficulties which they encounter in daily life comprise all together their life experiences. Transitions from temporary labor to permanent and from immigrant to citizenship confront both communities with the basic problem of identity. In spite of a demographic need, Germany is reluctant to recognize this different identity. The laws discriminating against “immigrant-origin Germans” are the most important handicap to be overcome. The non-egalitarian and anti-democratic applications prevent immigrants from integrating to German society. Moreover, “option-model citizenship” and a never-ending-temporariness cause a lower statue than that of the other immigrant groups. However, the
evolution of the immigration process clearly demonstrates with social, cultural, political and economic indicators that they are permanent. From the very beginning, discriminatory politics have aimed to make them temporary in Germany. This has postponed their feeling of acceptance in social and political areas and prevented integration with the country.
During this immigration process, the relationship of Germany with Turkey has become a mass of problems. In spite of problems in past, political and economic developments require to continue with strong ties. The strong relations based on differences and mutual respect to identities should be realized by taking into account the presence of “Germany Turks”. Germany and Turkey should determine their stance by considering those sensitive
points. Moreover, “Germany Turks” should be aware that it is impossible to overcome all problems on their own efforts alone. Producing remedies for today’s problems with approaches of the past is not the solution. Germany and Turkey should give them support and guidance on the steps of this new re-organization. “Germany Turks” have experienced turmoil because of the “prepared” prescriptions not complying with their identity. The indicator of the most important development in recent years is their unique solutions.
The most of the people who have gone to Europe from Turkey as temporary labor for a few years have not returned. Those workers later on had brought their children and wife, and as a result of this, a new life has begun in various European countries. Due to this reality, the concept of “gurbetçi (expatriate)”, which has been used for a very long time for people who move to another city to live or work in Turkey, has been used as “yurtdışı gurbetçi (abroad expatriate)” for Turks in Germany. Over time in Turkey, this new expatriation is mentioned as “Almancılık (at a first glance, it can be translated as German-ist-ness, but its meaning in Turkish is completely different)” and this new expatriate type is called as “Almancı (again, it can be translated as German-ist, but its meaning in Turkish is completely different)”, since the new concept is completely different from the previous one. This is a nickname of their new identity. With this concept, it is emphasized that they are not similar to homeland expatriates and, moreover, that place and country are different than their original homeland. Changes they went through, staying in Germany for good and yet keeping their physical and social bounds with Turkey for half a century have led to an emergence of a new concept of “Germany Turks” instead of “Almancı”. Concepts such as
foreigners, guest workers, migrant workers, immigrants, “Germany Turks” reflect of the problems of identity formation. The heavy pain of new identity, which transforms to “yurtdışı gurbetçisi”, “Almancı”, “Germany Turks” and “European Turks (or Euro-Turks in short), has not cured yet. The social layer formed by those immigrants does not adhere to the suit cut out for them and to the cutting out time. This identity is a formation by selecting a different country and by continuing the effort of adoption to this new country for a while as a new homeland for them.
Key Words:
Immigration, Migrant, Guest Worker, Turks in Germany, Success Story, Family and Social Environment, Cultural Identity, World Vision.