Papers by Gülçin Tuğba Nurdan
Yeni Türk Edebiyatında İleri Araştırmalar, 2024
Mavi atlas, Sep 11, 2023
Öz Bu çalışmada daha önce çok fazla akademik çalışmaya konu olmamış Nev-Yunanîlik akımı ile şiirl... more Öz Bu çalışmada daha önce çok fazla akademik çalışmaya konu olmamış Nev-Yunanîlik akımı ile şiirlerini kaleme alan Salih Zeki Aktay incelenmiştir. Salih Zeki Aktay Cumhuriyet Döneminde çeşitli dergilerde aktif bir yazın hayatı olan şairlerden biridir. Bu çalışmada 1920-40'lı dönemlerde eserlerini kaleme alan şairin eserlerindeki mitolojik ögeler üzerinde durulmuştur. Bu bağlamda da onun şiirlerinin Yunan mitolojisi, Türk kültür ve gelenekleri gibi farklı metinlerin harmanlanmasından oluşturulduğu tespit edilmiştir. Fakat onu sadece şair olarak değerlendirmek eksik bir tanımlama olacaktır. Edebiyatın birçok türünde (hikâye, oyun, deneme, çeviri) eserler veren Salih Zeki Aktay, mitolojik unsurları şiirlerinde kullanmasının yanı sıra bu konuda düşünsel eserler de (Mitoloji) ortaya koymuştur. Mitoloji başlıklı eserinde mit kavramına bir tanımlama getirerek bunu örneklerle de desteklemektedir. Onun şiirleri üzerinden mitoloji algısına örnekler veren bu çalışmada şairin hayat, ölüm, öte dünya, cennet, İsrafil gibi metaforları şiirlerinde sıklıkla kullandığı görülmektedir. Özellikle Yunan mitolojisinden etkilenen şairin şiirlerinde Venüs, Afrodit, Heredot gibi dinî ve tarihî figürlere sıklıkla rastlanmaktadır. Salih Zeki Aktay şiirlerinde gerçek olmayan bir dünya yaratmanın peşindedir. Bunun için de gerçek dışı unsurlardan (büyü, sihir, peri, …) sıklıkla faydalanmaktadır. Fakat bu yaratmak istediği dünyanın arayışını kendi geleneklerinde değil başka kültürlerin geleneklerinde aramıştır. Bu durumda da şiirlerinde sadece farklı kültürlerin bu kavramlarından sadece ismen bahsetmiştir. Bunun neticesinde de şiirlerinde derinleşememiştir.
Avrasya uluslararası araştırmalar dergisi, Oct 26, 2023
Külliye
Bu çalışmada İstanbul Darülfunun bünyesinde Mart 1916 tarihinde çıkartılmaya başlanan Darülfunun ... more Bu çalışmada İstanbul Darülfunun bünyesinde Mart 1916 tarihinde çıkartılmaya başlanan Darülfunun Edebiyat Mecmuası’nın ilk sayısında Cenab Şahabeddin tarafından yazılan üç buçuk sayfalık “Mesâi-i Lisâniye” başlıklı yazısına odaklanılmıştır. Metnin aslı üç buçuk sayfa olup çalışmanın ekler bölümüne de yerleştirilmiştir. Bu yazı çerçevesinde Cenab Şahabeddin’in ve dönemin dil meseleleri üzerinde durulmuştur. Servet-i Fünun Dönemine bakıldığında lügat eksikliği ve bundan kaynaklı olarak da dilde çokça yabancı kelimeler barındırması oldukça dikkat çeken bir husustur. Cenab Şahabeddin bu yazısında bir dil müessesinin kurulmasının ne kadar elzem olduğu konu üzerinde durur. Bunun için ise dil komitelerinin kurulmasını ve sistemli bir şekilde çalışılmasını öneren Cenab Şahabeddin bu dil meselelerinin eğitim temelli olması gerektiğini de vurgulamaktadır. Sonuç olarak dil meselesinin önemini vurgulayan Cenab Şahabeddin, bu mevzunun her açıdan büyük bir özenle ilgilenilmesi gerektiğinin altını...
Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2020
NURDAN, Gulcin Tugba, Postmodern Grotesque in Turkish Novel Doctoral Thesis. Ankara. 2020. The co... more NURDAN, Gulcin Tugba, Postmodern Grotesque in Turkish Novel Doctoral Thesis. Ankara. 2020. The concept of grotesque, which emerged as a name given to cave decorations in Europe in the 15th century, has started to appear in all art branches such as theater, painting, and literature in time. We can say that grotesque has covered many sub-concepts in time and thus no clear limit has been defined for its definition. As a result, the content of the grotesque has changed about its content over the centuries and has evolved with rich connotations in modern times. Although many artists comment on the concept of Grotesque, we see two fundamental theorists, Mihail Bakhtin (1895-1975) and Wolfgang Kayser (1906-1960). While Bakhtin, one of the mentioned theorists, focuses on the grotesque concept with a comic aspect, Kayser takes the grotesque concept based on fear and theorizes it. In this study, the fear-centered perception of grotesque was emphasized through the views of W. Kayser. Since the comic aspect of the grotesque concept in Turkish literature is emphasized, this study focuses on the fearful and alienating aspect of Kayser's perception. In total number, twenty-five (25) novels of fourteen (14) authors were examined in the study. Considering the novels that are examined, we can say that the concept of grotesque mainly focuses on alienation, differentiation of the human body, grotesque body, fragmentation, contrast, and finally polyphony and pluralistic expression. If we consider the way that is followed by the Turkish novel within the framework of the grotesque perception after 1980, we can say that the concept has changed over the years. Also we can say that when the postmodernity was dominant, grotesque perception was completely intertwined with postmodernity.NURDAN, Gülçin Tuğba. Postmodern Türk Romanında Grotesk. Doktora Tezi, Ankara, 2020. 15. yy.’da Avrupa’da mağara süslemelerine verilen bir isim olarak ortaya çıkan grotesk kavramı zaman içerisinde tiyatro, resim, edebiyat gibi tüm sanat dallarında görülmeye başlamıştır. Groteskin zaman içerisinde birçok alt kavramı kapsadığını ve bu sayede tanımlamasına net bir sınır getirilemediğini söyleyebiliriz. Bunun sonucunda grotesk yüzyıllar içerisinde içeriğinde değişiklik göstermiş, modern çağlarda zengin çağrışımlarla dolu olarak gelişmiştir. Grotesk kavramından bahsedileceği zaman birçok sanatçı görüş ve yorumlarda bulunmuş olmasına rağmen, Mihail Bakhtin (1895-1975) ve Wolfgang Kayser (1906-1960) olmak üzere iki temel kuramcı karşımıza çıkmaktadır. Bahsedilen kuramcılardan Bakhtin groteski güldürü merkezli ele alırken Kayser groteski korku temelli ele alıp kuramsallaştırmaktadır. Bu çalışmada W. Kayser üzerinden korku merkezli grotesk algısı üzerinde durulmuştur. Türk edebiyatında groteskin mizahi yönü üzerinde çok durulduğu için bu çalışmada Kayserci algıdaki korkutan ve yabancılaştıran yönü üzerinde durulmuştur. Çalışmada on dört (14) yazarın toplamda yirmi beş (25) romanı incelenmiştir. İncelenen romanlar düşünüldüğünde grotesk kavramının temel olarak yabancılaşma, insan bedeninin farklılaşması yahut grotesk beden, parçalanma, karşıtlık ve son olarak da çokseslilik yahut da çoğulcu anlatım unsurlarına yoğunlaştığını söyleyebiliriz. 1980 sonrası Türk romanının grotesk algı çerçevesinde izlediği yol dikkate alınırsa yıllar içerisinde kavramda da değişimlerin meydana geldiğini söyleyebiliriz. Postmodernitenin baskın olduğu yıllarda grotesk algının tamamen postmoderniteyle iç içe geçtiğini söyleyebiliriz
Koy sorunlari ve koy hayatini anlatan romanlar koy romani veyahut koy edebiyati algisini dogurmus... more Koy sorunlari ve koy hayatini anlatan romanlar koy romani veyahut koy edebiyati algisini dogurmustur. Koy Enstitulerinde yetisen bir ogretmen olan Talip Apaydin, Turk edebiyatinda koy romanlari ile varligini kanitlamis yazarlardandir. Talip Apaydin’in ilk romani olan ve 1958 yilinda yayimlanan Sari Traktor romani koy romani icerisinde yenilikci tutumu destekleyen bir noktada yer almaktadir. Koye gelen traktor, tarimda makinelesmeye gecis surecini yani yeniligi temsil eder. Her yenilige oldugu gibi traktore de tepkili olan bir koy halki ve bu yenilik, modernlik karsisinda geleneksel tarim yontemlerinin sakil kalmasi durumu temel olarak islenmektedir. Yeni olan her seye olan on yargili tutum Sari Traktor romaninda da gorulmektedir. Fakat romanda modernite gibi traktor de buyuk ilgi gormekte ve geleneksel tarim yontemlerine kiyasla ozellikle genclerin gozdesi olmaktadir. Bu durumda koy halkindan daha yasli olan anne babalarin gelenegi temsil ettigini soyleyebiliriz. Gelenek ile moderni...
Turkish Studies - Language and Literature, 2021
Newspapers and magazines have a great importance in Turkish literature as well as in Turkish publ... more Newspapers and magazines have a great importance in Turkish literature as well as in Turkish publishing life. Newspapers and magazines, which were seen as a means of reaching the public, especially since the Tanzimat period it entered into a serious order after the declaration of the Constitutional Monarchy. II. The periodical publication culture, which was enriched with the Constitutional Monarchy, was carried to the Republic era. When it comes to the 1940s, we encounter a great richness in terms of newspaper diversity. One of the contributors to this wealth is Reşat Nuri Güntekin. As a writer, Reşat Nuri, who has proven his existance in Turkish literature, also benefited from newspaper while performing his novels and stories. In addition, Reşat Nuri published a newspaper named Memleket, which was published in 1947. Between March and December, Reşat Nuri handed over the daily newspaper to Ferid Celâl Güven after July 18, 1947. Reşat Nuri took an active part in the newspaper in his publishing life of about five months and made the newspaper valuable literally. As in other newspapers of the period, the Memleket also featured literary genres such as novels and story serials, literary columns, memories, plays,… where literary conversations and discussions take place, As can be understood from its name, the newspaper is the newspaper of the country and all the news from Anadolu has been included. However, no matter how much space it gives to Anatolia, the newspaper is based in Istanbul and mainly the events of Istanbul and its environs are handled by the writers of region. Reşat Nuri Güntekin contributes to the newspaper with his writer identity by writing literary articles such as novel detachments, story translations travel notes in addition to his publishing at Memleket newspaper. Reşat Nuri Güntekin, whom we know as a writer and whose publishing is examined within the framework of Memleket newspaper, once again reflected his republican, intellectual side through this newspaper.
Edebiyat tarihleri akademik çalışma yapan edebiyat araştırmacıları için temel kaynak olmakla birl... more Edebiyat tarihleri akademik çalışma yapan edebiyat araştırmacıları için temel kaynak olmakla birlikte genel olarak edebiyata meraklı okurlar içi de temel başvuru kaynakları arasında yer almaktadır. Çünkü bu kitaplar, bir ulusun yüzyıllar süren edebî eserlerini inceleyen, onları, kronolojik bir sıraya koyan bir bilimsel yöntemi benimserler ve bu yönleri ile bağımsız bir bilim dalı olma özelliği taşırlar. Genel olarak edebiyat tarihlerinde, dönemler, sanat akımları, yazarlar ve eserler gibi edebiyat biliminin içerisinde yer alan bütün konulara yer verilir. Bu yönleri ile de edebî şahsiyetlerin, dönemlerin, akımların daha iyi anlaşılmasını sağlarlar. Öte yandan edebiyat tarihleri zaman içerisinde bilimin gelişmesine paralel olarak, sadece edebiyat ve tarih olmak üzere iki disiplin sınırları içerisine sığdırılamayacak bir yapıya bürünmüşlerdir. Günümüz bakış açısında artık edebiyat tarihleri geniş bir söylem alanına doğru genişlemiştir. Bu özellikleri ile edebiyat tarihleri edebiyat ve tarih dışında, sosyoloji, psikoloji, filoloji, halkbilimi gibi birçok alana ana kaynak malzemesi sağlamakta, tüm sosyal bilimlerin gelişiminde bir nirengi noktası oluşturmaktadır. 1889 yılında Abdülhalim Memduh tarafından yazılan Târîh-i Edebiyyât-ı Osmâniyye isimli ilk edebiyat tarihinden günümüze kadar Dünya edebiyatlarında olduğu gibi Türk edebiyatında da yazılan edebiyat tarihlerinde çeşitli yöntemler kullanılmıştır. Örneğin Nihal Atsız'ın Türk Edebiyatı Tarihi (1943) kitabı, milletlerin edebiyatlarını; Ahmet Hamdi Tanpınar'ın yazdığı
Uploads
Papers by Gülçin Tuğba Nurdan