Son yıllarda girişimcilik kavramı gerek akademik yaşamda ve gerekse iş hayatında çok önemli bir k... more Son yıllarda girişimcilik kavramı gerek akademik yaşamda ve gerekse iş hayatında çok önemli bir konu haline gelmiştir. Üniversite öğrencilerinin girişimcilik özelliklerinin belirlenmesi, ülkelerin girişimcilik potansiyelini geliştirmenin önemli adımlarından birisini oluşturduğundan bu özelliklerin kültürler-arası düzeyde irdelenmesi gerekmektedir. Araştırmanın Amacı: Bu çalışmanın temel amacı, Kazakistan ve Türkiye Üniversiteleri öğrencilerinin kültürlerarası girişimcilik özelliklerini belirlemektir. Yöntem: Kazakistan'daki Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi ile Türkiye'deki Hacettepe Üniversitesi olmak üzere eğitim hizmetlerini sürdüren iki büyük üniversitenin İktisadi İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü birinci ve son sınıfında okuyan toplam 353 (Kazakistan-151, Türkiye-202) öğrenciye, girişimci profil ve eğilimlerini saptamaya yönelik soruları içeren anket çalışması yapılmıştır. Araştırma kitlesi olarak İşletme Bölümü öğrencilerinin seçilmesinin nedeni, bu bölümün temel kuruluş amacının, girişimci yetiştirme olmasından kaynaklanmaktadır. Anket formunun hazırlanmasında Herrman Brain Dominance Kişilik Analizi formundan yararlanılmıştır. Elde edilen bulgular Ki-kare ve Mann-Whitney Test Analizleri yapılarak yorumlanmaya çalışılmıştır Bulgular ve Sonuçlar: İstatistiksel analiz sonuçlarına göre; Kazak gençlerinin Türk gençlerine nazaran yaratıcı olarak tanınmaktansa, kontrollü ve mantıklı kişiler olarak tanınmayı tercih ettikleri ve orijinal kişilikleri ön plana çıktıkları görülmüştür. Türk gençlerinin ise Kazak gençlerine nazaran orijinal tanınmaktansa, güvenilir kişiler olarak tanınmayı tercih ettikleri ve yaratıcı kişilikleri ön plana çıktıkları görülmüştür. Öneriler: Gençlerin girişimcilik eğilimlerinin geliştirilmesi için, üniversite eğitim programları uygun şekilde düzenlenmelidir.
This study aims to investigate the effects of cognition and affect-based trust on organizational ... more This study aims to investigate the effects of cognition and affect-based trust on organizational identification and test whether the predictive power of these two trust dimensions differs for male and female employees. Data were collected from 161 white-collar employees of a Turkish public organization. The results of path analysis did not support the hypotheses indicating that affect and cognitionbased trust positively predicted organizational identification. However, the effects of affect and cognition-based trust on identification were found to be significant after controlling the effects of demographic variables and social desirability. In multi-group path analysis, the differential effect of gender was not found to be significant. That is, the effects of affect and cognition-based trust on identification were not stronger for women and men employees respectively. Despite the insignificant effects of trust dimensions, this study demonstrated the importance of overall supervisory trust on the development of identification. In line with Social Exchange Theory, employees tend to reciprocate their supervisors' trustworthiness by being identified with their organization. Alternatively, employees may feel identification because existence of trustworthy supervisors within the organization could help them to portray good image to both themselves and other people.
Dünyada bir milyardan fazla insan engelli olarak yaşamını sürdürmektedir, fakat hem sosyal yaşamd... more Dünyada bir milyardan fazla insan engelli olarak yaşamını sürdürmektedir, fakat hem sosyal yaşamda hem de iş yaşamında engelli bireylere yönelik sorunlar gündem olmamaktadır. Özellikle örgütlerde engelli çalışanlara yönelik yapılan çalışmalar oldukça azdır. Bu kapsamda çalışmanın amacı engelli çalışanlarda yıldırmanın işten ayrılma niyeti üzerindeki etkisinde, örgütsel sinizm ve iş doyumunun seri aracılık rolünü test etmektir. Kamu sektörü ve özel sektörde farklı meslek gruplarında çalışmakta olan 184 fiziksel, işitme, konuşma, öğrenme güçlüğü ve kronik hastalıkları olan engelli birey, uygunluk ve kartopu örnekleme yöntemleri ile seçilmiştir. Kamu sektöründe kullanılan %40 engellilik oranı çalışmaya dahil edilme kriteri olarak belirlenmiştir. Bu oranda ve bu oranın üzerinde engellilik raporuna sahip olan bireyler engelli olarak kabul edilmiştir. İlk olarak, ölçüm araçlarının faktör yapılarının uyumlu olup olmadığını ortaya koymak ve faktör geçerliklerini kontrol etmek için Doğrulayıcı Faktör Analizi (DFA) yapılmıştır. Uyum indekslerinin incelenmesi sonucunda, veri setinin ölçüm modeline iyi uyum gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır. Araştırmanın hipotezleri seri çoklu aracılık analizleri ile test edilmiştir. Bulgular, yıldırmanın örgütsel sinizm ve iş doyumunun seri aracılık etkisi yoluyla işten ayrılma niyetleri üzerinde dolaylı etkisi olduğunu ortaya koymuştur. Başka bir ifadeyle engelli çalışanların yıldırmaya olan maruziyetleri arttıkça, sinizm düzeylerinin de yükseldiği, ardından iş doyumlarının azaldığı ve takiben işten ayrılma niyetlerinin de arttığı görülmüştür. Bulgular, engelli bireylerin iş yaşamında karşılaştıkları bir takım olumsuz tutum ve davranışları belirleyerek gerekli önlemlerin alınması ve uygulamaların düzenlenmesi ile ilgili topluma, yöneticilere ve çalışanlara ışık tutacak şekilde tartışılmıştır. İşle ilgili sorunlara, engelli bireylerden kaynaklanan bir eksiklik olarak bakmaktan ziyade sorunların toplumun bakış açısıyla ilgili olduğunu öne süren sosyal model yaklaşımıyla bakmanın önemi bu çalışma ile bir kez daha vurgulanmıştır. Çalışma ayrıca iş ortamında engelli bireylere yönelik olumsuz davranış ve tutumların etkilerinin belirlenmesinde gerekli uygulamaların yapılmasının önemine ışık tutmaktadır.
Destructive Leadership and Management Hypocrisy, 2021
Much of the cross-cultural research addresses the ongoing debate regarding the convergence or div... more Much of the cross-cultural research addresses the ongoing debate regarding the convergence or divergence of leadership theories and models in countries having different cultures and socio-economic conditions. This chapter aims to integrate destructive leadership and culture by pointing out the plausible cultural norms and values inducing or preventing destructive leadership. The chapter firstly provides brief definitions of culture and destructive leadership along with the cultural dimensions used to categorize the societies. Additionally, the chapter reviews the research findings pertaining to the perception of destructive leadership in different cultures and societies. While acknowledging the existence of universals regarding negative/dark leadership behaviours, the divergence regarding the understanding and enactment of the leadership is also stressed out.
International Journal of Organizational Leadership, 2021
The current study tests an integrative model that considers the plausible effects of transformati... more The current study tests an integrative model that considers the plausible effects of transformational and passive-avoidant leadership styles on employees' affective, normative, and continuance commitment to the organization. While leadership styles are treated as predictors of commitment, perceived stress is treated as a mediating factor in understanding the underlying mechanism of commitment. Data were collected from 232 white and blue-collar employees working at regional divisions of a privatized organization, monitoring Turkey's electricity distribution services. The hypothesized mediation model was tested using structural equation modeling. Using the bootstrapping method, the indirect effects of both transformational leadership and passive-avoidant leadership on affective and normative commitment via perceived stress were found to be significant. However, contrary to the expectations, the mediating effects of perceived stress were found to be insignificant for relations between transformational leadership and continuance commitment and between passive-avoidant leadership and continuance commitment. The overall results suggest that employees tend to feel less tension and stress and thus ultimately become more affectively and normatively committed to the organizations when the supervisors exhibit transformational leadership behaviors. Passive-avoidant leadership behaviors, on the other hand, act as distal predictors of affective and normative commitment via perceived stress. By enacting passively and showing ignorance to subordinates' needs, passive leaders seem to intensify workplace stressors for followers.
This study aims to investigate the effects of cognition and affect-based trust on organizational ... more This study aims to investigate the effects of cognition and affect-based trust on organizational identification and test whether the predictive power of these two trust dimensions differs for male and female employees. Data were collected from 161 white-collar employees of a Turkish public organization. The results of path analysis did not support the hypotheses indicating that affect and cognitionbased trust positively predicted organizational identification. However, the effects of affect and cognition-based trust on identification were found to be significant after controlling the effects of demographic variables and social desirability. In multi-group path analysis, the differential effect of gender was not found to be significant. That is, the effects of affect and cognition-based trust on identification were not stronger for women and men employees respectively. Despite the insignificant effects of trust dimensions, this study demonstrated the importance of overall supervisory trust on the development of identification. In line with Social Exchange Theory, employees tend to reciprocate their supervisors' trustworthiness by being identified with their organization. Alternatively, employees may feel identification because existence of trustworthy supervisors within the organization could help them to portray good image to both themselves and other people.
The target group of the study is composed of the entrepreneurs having business in manufacturing a... more The target group of the study is composed of the entrepreneurs having business in manufacturing and services in Istanbul (Marmara Region), Kayseri (Central Anatolia Region), and Van (Eastern Anatolia Region), Turkey. Istanbul is a first degree developed city, Kayseri is a second degree developed city, and Van is a fifth degree developed city. A questionnaire having three parts was developed to collect data for the study. The first part of the questionnaire was about the factors influencing the decisions of establishment of a new business, the second part was about the personality characteristics, and the third part was about the demographic features of the entrepreneurs. One-hundred-seventy-eight questionnaires were collected from the companies in the targeted regions, and their results are analyzed statistically.
Journal of international women's studies, Nov 1, 2006
This paper examines managerial attitudes toward women managers in Turkey and Pakistan by using "M... more This paper examines managerial attitudes toward women managers in Turkey and Pakistan by using "Managerial Attitudes toward Women Executives Scale (MATWES)" and draws a cross-cultural comparison between these two countries' respondents. Significant differences were found in several managerial attitudes between these two countries' respondents, and both women and men in Turkey have a negative attitude toward women managers as compared to Pakistani respondents. In contrast to the early findings in the literature, women's attitudes toward women managers in Turkey were more negative than that of men's while Pakistani women have more favorable attitudes than Turkish women toward women managers. The last result of this study indicated that Pakistani men showed more positive attitudes toward women managers than Turkish men.
Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü dergisi, Dec 1, 2007
Son yıllarda girişimcilik kavramı gerek akademik yaşamda ve gerekse iş hayatında çok önemli bir k... more Son yıllarda girişimcilik kavramı gerek akademik yaşamda ve gerekse iş hayatında çok önemli bir konu haline gelmiştir. Üniversite öğrencilerinin girişimcilik özelliklerinin belirlenmesi, ülkelerin girişimcilik potansiyelini geliştirmenin önemli adımlarından birisini oluşturduğundan bu özelliklerin kültürler-arası düzeyde irdelenmesi gerekmektedir. Araştırmanın Amacı: Bu çalışmanın temel amacı, Kazakistan ve Türkiye Üniversiteleri öğrencilerinin kültürlerarası girişimcilik özelliklerini belirlemektir. Yöntem: Kazakistan'daki Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi ile Türkiye'deki Hacettepe Üniversitesi olmak üzere eğitim hizmetlerini sürdüren iki büyük üniversitenin İktisadi İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü birinci ve son sınıfında okuyan toplam 353 (Kazakistan-151, Türkiye-202) öğrenciye, girişimci profil ve eğilimlerini saptamaya yönelik soruları içeren anket çalışması yapılmıştır. Araştırma kitlesi olarak İşletme Bölümü öğrencilerinin seçilmesinin nedeni, bu bölümün temel kuruluş amacının, girişimci yetiştirme olmasından kaynaklanmaktadır. Anket formunun hazırlanmasında Herrman Brain Dominance Kişilik Analizi formundan yararlanılmıştır. Elde edilen bulgular Ki-kare ve Mann-Whitney Test Analizleri yapılarak yorumlanmaya çalışılmıştır Bulgular ve Sonuçlar: İstatistiksel analiz sonuçlarına göre; Kazak gençlerinin Türk gençlerine nazaran yaratıcı olarak tanınmaktansa, kontrollü ve mantıklı kişiler olarak tanınmayı tercih ettikleri ve orijinal kişilikleri ön plana çıktıkları görülmüştür. Türk gençlerinin ise Kazak gençlerine nazaran orijinal tanınmaktansa, güvenilir kişiler olarak tanınmayı tercih ettikleri ve yaratıcı kişilikleri ön plana çıktıkları görülmüştür. Öneriler: Gençlerin girişimcilik eğilimlerinin geliştirilmesi için, üniversite eğitim programları uygun şekilde düzenlenmelidir.
Yönetim ve Ekonomi: Celal Bayar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Mar 1, 2006
Bu çalışmanın amacı liderliğin ahlaki yönü üzerinde betimleyici bir analiz yapmak, literatürde ye... more Bu çalışmanın amacı liderliğin ahlaki yönü üzerinde betimleyici bir analiz yapmak, literatürde yer alan değişik görüşleri ifade etmektir. Bu çalışmada, ayrıca, ahlaki bir işyeri ortamının yaratılmasında ve yönetilmesinde liderliğin önemi ve sorumluğu da tartışılacaktır .
Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi dergisi, Jan 11, 2015
Bu çalışmanın amacı iletişim doyumu ve verimlilik arasındaki olası ilişkinin belirlenmesi ve bu i... more Bu çalışmanın amacı iletişim doyumu ve verimlilik arasındaki olası ilişkinin belirlenmesi ve bu ilişkide örgütsel bağlılık ve iş tatmini değişkenlerinin rollerinin ortaya çıkarılmasıdır. Araştırmada anket yöntemi kullanılarak, Ankara'da faaliyet gösteren kamu kurumlarındaki 339 uzman ve yardımcısından veri toplanılmıştır. Elde edilen veriler önyükleme yöntemi kullanılarak %95 güven aralığında 5000 önyükleme ile analiz edilmiştir. Sonuçlar; iletişim doyumunun verimliliği olumlu yönde etkilediğini, örgütsel bağlılık ve iş tatmini değişkenlerinin iletişim doyumu-verimlilik ilişkisinde aracılık rolü oynadıklarını göstermiştir.
In today's globalized economy, the entrepreneurship phenomenon paves the way for economic and soc... more In today's globalized economy, the entrepreneurship phenomenon paves the way for economic and social developments. Hence, entrepreneurial activities has become a matter that is greatly sought-after, both in the academic sense and on sectoral basis. At this juncture, the future of entrepreneurial growth relies greatly on business students therefore it's crucial to understand their intentions, yet such understanding has not been questioned before in a Turkish setting using the Shapero's model. This paper investigates the entrepreneurial intentions of Turkish business students, and examines the influence of components from Shapero's model on their intentions to become entrepreneurs. So as to measure these, self-administrated questionnaires were distributed to 103 business students at major universities in Ankara and Istanbul. The findings indicated that, in accordance with global trends, most of the students have an enthusiastic approach towards entrepreneurship.
Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi dergisi, Jun 1, 2003
Kuresellesmenin etkisiyle degisime ugrayan orgutsel ve toplumsal yasam, yonetim literaturunde ara... more Kuresellesmenin etkisiyle degisime ugrayan orgutsel ve toplumsal yasam, yonetim literaturunde arastirilan ve tartisilan konulari da degistirmistir. Bu surecin sonuclarindan birisi, ekonomik kalkinma ve gelismenin saglanmasinda ‘insan merkezli’ modellerin onemli bir konuma yerlesmesi ve insana ozgu uret-kenlik kabiliyeti olan ‘girisimciligin’ onemli hale gelmesidir. Digeri ise, politika ve ekonomiyi cevreleyen onemli sorunlarin, giderek daha fazla kulturel kavramlarla ifade edilir ve cozumlenir olmasidir. Bu calismanin amaci da, ulke-mizin ‘girisimcilik’ konusunda geldigi noktayi ‘kultur’ konusuyla iliskilendirerek aciklamaya calismaktir. Calismada ulusal kulturun girisimcilik uzerindeki etkileri ve Turkiye’de girisimciligin gelisememe nedenleri uzerinde durulmaktadir.
Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi dergisi, Sep 1, 2007
Örgüt-işgören ilişkileri, 21. yüzyılın rekabet dünyasında giderek daha büyük anlam ve önem kazana... more Örgüt-işgören ilişkileri, 21. yüzyılın rekabet dünyasında giderek daha büyük anlam ve önem kazanan bir faydalar değiş-tokuşudur. Algılanan örgütsel destek, işgörenlerin, çalıştıkları örgütün katkılarına ne derece değer verdiğine ve refahlarını ne derece önemsediğine dair geliştirdikleri inançlardır. Çabalarının ödüllendirildiğini ve duygusal ihtiyaçlarının örgüt tarafından içtenlikle giderildiğini hisseden işgörenler, bu olumlu muameleye, örgütün faaliyetlerine katılımlarını, örgütün hedeflerine ulaşmasına dair istekliliklerini ve örgütte kalma arzularını arttıran bir ait olma ve özdeşleşme hissi ile, yani, duygusal bağlılık ile karşılık vereceklerdir. İşgörenlerin iş ve örgütsel deneyimler doğrultusunda gelişen öz-saygı düzeylerinin, bu tarz bir örgüt-işgören değiş-tokuşunu etkileyebileceği düşünülmektedir. Bu araştırmanın genel amacı, algılanan örgütsel desteğin, duygusal örgütsel bağlılık gelişimini etkileyip etkilemediğini ve bu etkinin gücünü belirlemede örgüt-temelli öz-saygının düzenleyici bir rol oynayıp oynamadığını ortaya koymaktır. Araştırma, Bursa'da bir devlet hastanesi ve üç özel hastanede çalışan 205 doktor ve hemşire üzerinde yapılmıştır. Ölçümlerde, Eisenberger ve arkadaşlarına ait Algılanan Örgütsel Destek Ölçeğinin kısa versiyonu (1997); Pierce ve arkadaşlarının Örgüt-Temelli Öz-Saygı Ölçeği (1989) ve Meyer, Allen ve Smith'in Duygusal Örgütsel Bağlılık Anketi (1993) kullanılmıştır. Çalışmada, algılanan örgütsel desteğin, duygusal örgütsel bağlılık üzerinde anlamlı bir olumlu etkiye sahip olduğu ortaya çıkmış; örgüttemelli öz-saygının bu ilişkide herhangi bir düzenleyici etkisine rastlanamamışsa da, onun da duygusal örgütsel bağlılık üzerinde olumlu etkisi görülmüştür.
In today's business world, concepts such as technology, diversity, competition, uncertainty a... more In today's business world, concepts such as technology, diversity, competition, uncertainty and confusion stand out. Businesses that want to succeed by overcoming all of these concepts are required to take into consideration their most important assets - human resources. Human resources, as a distinct concept from other business sources, have psycho-social characteristics, wherefore concepts such as satisfaction, morale, motivation, leadership, commitment and communication gain importance in great deal in the work environment. In this study, two of the aforementioned concepts – organizational communication and work commitment – are discussed and the effects of open communication which has a constructive and closed communication that has a bureaucratic nature on the work commitment of employees are examined. A result is that open communication has a positive effect on work commitment. On the other hand closed communication, contrary to expectations, has a positive effect on commitment towards work as well. According to authors, it seems reasonable that closed communication, with its bureaucratic tone, fits public institutions that also have a more bureaucratic social environment.
International Journal of Nursing Studies, Nov 1, 2008
Background: The effect of emotional intelligence and its dimensions on job satisfaction and organ... more Background: The effect of emotional intelligence and its dimensions on job satisfaction and organisational commitment of nurses has been investigated in this study. Objectives: This paper examines the relations among emotional intelligence, job satisfaction and organisational commitment of nurses and the mediating effect of job satisfaction between emotional intelligence and organisational commitment. Design: A questionnaire survey was carried out to explore the relations between emotional intelligence, job satisfaction and organisational commitment. Setting: Teaching hospital in Ankara, Turkey. Participants: Questionnaires were distributed by Nursing Services Administration to 550 nurses working at different departments of the hospital and 267 questionnaires were analyzed. Methods: A 45-item questionnaire which consists of emotional intelligence, job satisfaction and organisational commitment parts was carried out to investigate the relations among these variables. Some basic socio-demographic questions were included. Results: Emotional intelligence was significantly and positively related to job satisfaction ðr ¼ 0:236; p 0:01Þ and organisational commitment ðr ¼ 0:229; p 0:01Þ. The positive relation between job satisfaction and organisational commitment was also significant ðr ¼ 0:667; p 0:01Þ. Job satisfaction was found to be related with ''regulation of emotion (ROE)'' ðr ¼ 0:228; p 0:01Þ and ''use of emotion (UOE)'' ðr ¼ 0:155; p 0:01Þ but not with other dimensions of emotional intelligence. ''Others's emotional appraisal'' did not have any relations with job satisfaction or organisational commitment and ''self-emotional appraisal (SEA)'' was found to be a suppressor. Conclusion: It was found that job satisfaction is a mediator between emotional intelligence and organisational commitment. The other finding of the study was that ''SEA'' and ''UOE'' have direct effects on organisational commitment whereas job satisfaction is a mediator between ''regulation of emotion'' and organisational commitment.
positive meaning in work, meaning making through work, and greater good motivations were examined... more positive meaning in work, meaning making through work, and greater good motivations were examined in relation to meaning of work; and the variables of altruism, courtesy, sportsmanship, conscientiousness, and civic virtue were examined in relation to OCBs in this study. Based on the study hypotheses, it is expected that each dimension of the meaning of work variable (positive meaning in work, meaning making through work, and greater good motivations) will be positively correlated with OCB. The sample consisted of 104 employees in four Nursing Home Geriatric Care and Rehabilitation Centers, which give service under the Ministry of Family and Social Policies and located in Çankaya and Yenimahalle districts of Ankara. The questionnaire including The Work and Meaning Inventory, the Organizational Citizenship Behaviour Scale and personal information form was filled out by participants voluntarily in their work place. The results of Pearson correlation analysis showed significant positive correlations between meaning of work and dimensions of OCB, and dimensions of meaning of work and OCB. Independent samples t-test analyses were conducted to test whether there are significant differences on meaning of work, OCB and demographic variables regarding the employees' gender and level of education. As a result, it was demonstrated that male participants worked for longer periods than females in terms of both professions and institutions, and participants having a higher level of education displayed more OCB than those having a lower level of education. Lastly, the results of the hierarchical regression analysis showed that each dimension of meaning of work (positive meaning in work, meaning making through work, and greater good motivations) positively predicted OCB. That is, the employees who ascribe positive meaning to their work, make meaning through work, and have greater good motivations showed more OCB. These findings support the study hypotheses. The findings of the current study emphasize the importance of meaning of work in promoting the employees' OCB.
Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi dergisi, Jul 1, 2002
Krizler günümüz iş dünyasının en önemli gerçeklerinden birisidir. Karşılaştıkları krizleri başarı... more Krizler günümüz iş dünyasının en önemli gerçeklerinden birisidir. Karşılaştıkları krizleri başarılı bir biçimde yönetmeyi başarabilen örgütler bir fırsat yakalamış olurken, krizleri etkili bir biçimde yönetemeyen işletmeler yıkıcı sonuçlarla karşı karşıya kalmaktadır. Değişik kişi ve kuruluşlara işletmenin olumlu bir biçimde tanıtılmasına, iyi ve güçlü bir işletme imajının oluşmasına ve olumsuz söylenti ve dedikoduların önlenmesine yönelik çabalar şeklinde tanımlanabilecek halkla ilişkiler işlevi kriz dönemlerinde daha önemli hale gelmektedir. Bu çalışmanın amacı kriz ve kriz yönetimine ilişkin genel bilgiler sunduktan sonra, kriz yönetiminde halkla ilişkilerin başarı şartlarını ifade etmektir. Kriz yönetiminde halkla ilişkilerin başarı şartlarını halkla ilişkiler stratejisi oluştururken bir dizi kural oluşturmak, planlamaya önem vermek, doğru kişilerden seçilmiş bir kriz ekibi oluşturmak, uygun bir sözcü bulmak ve bu kişiyi iyi bir şekilde eğitmek, eğitime önem vermek, kriz konusunda sadece medyaya değil tüm ilgililere bilgiler vermek, açık ve net mesajlar vermek, krizde medya ile ilişkilere önem vermek, teknolojinin haber alma ve yaymadaki rolünü gözönünde bulundurmak ve iletişim kanallarını en geniş şekilde kullanmak şeklinde özetlemek mümkündür.
In today's globalized economy, the entrepreneurship phenomenon paves the way for economic and soc... more In today's globalized economy, the entrepreneurship phenomenon paves the way for economic and social developments. Hence, entrepreneurial activities has become a matter that is greatly sought-after, both in the academic sense and on sectoral basis. At this juncture, the future of entrepreneurial growth relies greatly on business students therefore it's crucial to understand their intentions, yet such understanding has not been questioned before in a Turkish setting using the Shapero's model. This paper investigates the entrepreneurial intentions of Turkish business students, and examines the influence of components from Shapero's model on their intentions to become entrepreneurs. So as to measure these, self-administrated questionnaires were distributed to 103 business students at major universities in Ankara and Istanbul. The findings indicated that, in accordance with global trends, most of the students have an enthusiastic approach towards entrepreneurship.
Son yıllarda girişimcilik kavramı gerek akademik yaşamda ve gerekse iş hayatında çok önemli bir k... more Son yıllarda girişimcilik kavramı gerek akademik yaşamda ve gerekse iş hayatında çok önemli bir konu haline gelmiştir. Üniversite öğrencilerinin girişimcilik özelliklerinin belirlenmesi, ülkelerin girişimcilik potansiyelini geliştirmenin önemli adımlarından birisini oluşturduğundan bu özelliklerin kültürler-arası düzeyde irdelenmesi gerekmektedir. Araştırmanın Amacı: Bu çalışmanın temel amacı, Kazakistan ve Türkiye Üniversiteleri öğrencilerinin kültürlerarası girişimcilik özelliklerini belirlemektir. Yöntem: Kazakistan'daki Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi ile Türkiye'deki Hacettepe Üniversitesi olmak üzere eğitim hizmetlerini sürdüren iki büyük üniversitenin İktisadi İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü birinci ve son sınıfında okuyan toplam 353 (Kazakistan-151, Türkiye-202) öğrenciye, girişimci profil ve eğilimlerini saptamaya yönelik soruları içeren anket çalışması yapılmıştır. Araştırma kitlesi olarak İşletme Bölümü öğrencilerinin seçilmesinin nedeni, bu bölümün temel kuruluş amacının, girişimci yetiştirme olmasından kaynaklanmaktadır. Anket formunun hazırlanmasında Herrman Brain Dominance Kişilik Analizi formundan yararlanılmıştır. Elde edilen bulgular Ki-kare ve Mann-Whitney Test Analizleri yapılarak yorumlanmaya çalışılmıştır Bulgular ve Sonuçlar: İstatistiksel analiz sonuçlarına göre; Kazak gençlerinin Türk gençlerine nazaran yaratıcı olarak tanınmaktansa, kontrollü ve mantıklı kişiler olarak tanınmayı tercih ettikleri ve orijinal kişilikleri ön plana çıktıkları görülmüştür. Türk gençlerinin ise Kazak gençlerine nazaran orijinal tanınmaktansa, güvenilir kişiler olarak tanınmayı tercih ettikleri ve yaratıcı kişilikleri ön plana çıktıkları görülmüştür. Öneriler: Gençlerin girişimcilik eğilimlerinin geliştirilmesi için, üniversite eğitim programları uygun şekilde düzenlenmelidir.
This study aims to investigate the effects of cognition and affect-based trust on organizational ... more This study aims to investigate the effects of cognition and affect-based trust on organizational identification and test whether the predictive power of these two trust dimensions differs for male and female employees. Data were collected from 161 white-collar employees of a Turkish public organization. The results of path analysis did not support the hypotheses indicating that affect and cognitionbased trust positively predicted organizational identification. However, the effects of affect and cognition-based trust on identification were found to be significant after controlling the effects of demographic variables and social desirability. In multi-group path analysis, the differential effect of gender was not found to be significant. That is, the effects of affect and cognition-based trust on identification were not stronger for women and men employees respectively. Despite the insignificant effects of trust dimensions, this study demonstrated the importance of overall supervisory trust on the development of identification. In line with Social Exchange Theory, employees tend to reciprocate their supervisors' trustworthiness by being identified with their organization. Alternatively, employees may feel identification because existence of trustworthy supervisors within the organization could help them to portray good image to both themselves and other people.
Dünyada bir milyardan fazla insan engelli olarak yaşamını sürdürmektedir, fakat hem sosyal yaşamd... more Dünyada bir milyardan fazla insan engelli olarak yaşamını sürdürmektedir, fakat hem sosyal yaşamda hem de iş yaşamında engelli bireylere yönelik sorunlar gündem olmamaktadır. Özellikle örgütlerde engelli çalışanlara yönelik yapılan çalışmalar oldukça azdır. Bu kapsamda çalışmanın amacı engelli çalışanlarda yıldırmanın işten ayrılma niyeti üzerindeki etkisinde, örgütsel sinizm ve iş doyumunun seri aracılık rolünü test etmektir. Kamu sektörü ve özel sektörde farklı meslek gruplarında çalışmakta olan 184 fiziksel, işitme, konuşma, öğrenme güçlüğü ve kronik hastalıkları olan engelli birey, uygunluk ve kartopu örnekleme yöntemleri ile seçilmiştir. Kamu sektöründe kullanılan %40 engellilik oranı çalışmaya dahil edilme kriteri olarak belirlenmiştir. Bu oranda ve bu oranın üzerinde engellilik raporuna sahip olan bireyler engelli olarak kabul edilmiştir. İlk olarak, ölçüm araçlarının faktör yapılarının uyumlu olup olmadığını ortaya koymak ve faktör geçerliklerini kontrol etmek için Doğrulayıcı Faktör Analizi (DFA) yapılmıştır. Uyum indekslerinin incelenmesi sonucunda, veri setinin ölçüm modeline iyi uyum gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır. Araştırmanın hipotezleri seri çoklu aracılık analizleri ile test edilmiştir. Bulgular, yıldırmanın örgütsel sinizm ve iş doyumunun seri aracılık etkisi yoluyla işten ayrılma niyetleri üzerinde dolaylı etkisi olduğunu ortaya koymuştur. Başka bir ifadeyle engelli çalışanların yıldırmaya olan maruziyetleri arttıkça, sinizm düzeylerinin de yükseldiği, ardından iş doyumlarının azaldığı ve takiben işten ayrılma niyetlerinin de arttığı görülmüştür. Bulgular, engelli bireylerin iş yaşamında karşılaştıkları bir takım olumsuz tutum ve davranışları belirleyerek gerekli önlemlerin alınması ve uygulamaların düzenlenmesi ile ilgili topluma, yöneticilere ve çalışanlara ışık tutacak şekilde tartışılmıştır. İşle ilgili sorunlara, engelli bireylerden kaynaklanan bir eksiklik olarak bakmaktan ziyade sorunların toplumun bakış açısıyla ilgili olduğunu öne süren sosyal model yaklaşımıyla bakmanın önemi bu çalışma ile bir kez daha vurgulanmıştır. Çalışma ayrıca iş ortamında engelli bireylere yönelik olumsuz davranış ve tutumların etkilerinin belirlenmesinde gerekli uygulamaların yapılmasının önemine ışık tutmaktadır.
Destructive Leadership and Management Hypocrisy, 2021
Much of the cross-cultural research addresses the ongoing debate regarding the convergence or div... more Much of the cross-cultural research addresses the ongoing debate regarding the convergence or divergence of leadership theories and models in countries having different cultures and socio-economic conditions. This chapter aims to integrate destructive leadership and culture by pointing out the plausible cultural norms and values inducing or preventing destructive leadership. The chapter firstly provides brief definitions of culture and destructive leadership along with the cultural dimensions used to categorize the societies. Additionally, the chapter reviews the research findings pertaining to the perception of destructive leadership in different cultures and societies. While acknowledging the existence of universals regarding negative/dark leadership behaviours, the divergence regarding the understanding and enactment of the leadership is also stressed out.
International Journal of Organizational Leadership, 2021
The current study tests an integrative model that considers the plausible effects of transformati... more The current study tests an integrative model that considers the plausible effects of transformational and passive-avoidant leadership styles on employees' affective, normative, and continuance commitment to the organization. While leadership styles are treated as predictors of commitment, perceived stress is treated as a mediating factor in understanding the underlying mechanism of commitment. Data were collected from 232 white and blue-collar employees working at regional divisions of a privatized organization, monitoring Turkey's electricity distribution services. The hypothesized mediation model was tested using structural equation modeling. Using the bootstrapping method, the indirect effects of both transformational leadership and passive-avoidant leadership on affective and normative commitment via perceived stress were found to be significant. However, contrary to the expectations, the mediating effects of perceived stress were found to be insignificant for relations between transformational leadership and continuance commitment and between passive-avoidant leadership and continuance commitment. The overall results suggest that employees tend to feel less tension and stress and thus ultimately become more affectively and normatively committed to the organizations when the supervisors exhibit transformational leadership behaviors. Passive-avoidant leadership behaviors, on the other hand, act as distal predictors of affective and normative commitment via perceived stress. By enacting passively and showing ignorance to subordinates' needs, passive leaders seem to intensify workplace stressors for followers.
This study aims to investigate the effects of cognition and affect-based trust on organizational ... more This study aims to investigate the effects of cognition and affect-based trust on organizational identification and test whether the predictive power of these two trust dimensions differs for male and female employees. Data were collected from 161 white-collar employees of a Turkish public organization. The results of path analysis did not support the hypotheses indicating that affect and cognitionbased trust positively predicted organizational identification. However, the effects of affect and cognition-based trust on identification were found to be significant after controlling the effects of demographic variables and social desirability. In multi-group path analysis, the differential effect of gender was not found to be significant. That is, the effects of affect and cognition-based trust on identification were not stronger for women and men employees respectively. Despite the insignificant effects of trust dimensions, this study demonstrated the importance of overall supervisory trust on the development of identification. In line with Social Exchange Theory, employees tend to reciprocate their supervisors' trustworthiness by being identified with their organization. Alternatively, employees may feel identification because existence of trustworthy supervisors within the organization could help them to portray good image to both themselves and other people.
The target group of the study is composed of the entrepreneurs having business in manufacturing a... more The target group of the study is composed of the entrepreneurs having business in manufacturing and services in Istanbul (Marmara Region), Kayseri (Central Anatolia Region), and Van (Eastern Anatolia Region), Turkey. Istanbul is a first degree developed city, Kayseri is a second degree developed city, and Van is a fifth degree developed city. A questionnaire having three parts was developed to collect data for the study. The first part of the questionnaire was about the factors influencing the decisions of establishment of a new business, the second part was about the personality characteristics, and the third part was about the demographic features of the entrepreneurs. One-hundred-seventy-eight questionnaires were collected from the companies in the targeted regions, and their results are analyzed statistically.
Journal of international women's studies, Nov 1, 2006
This paper examines managerial attitudes toward women managers in Turkey and Pakistan by using "M... more This paper examines managerial attitudes toward women managers in Turkey and Pakistan by using "Managerial Attitudes toward Women Executives Scale (MATWES)" and draws a cross-cultural comparison between these two countries' respondents. Significant differences were found in several managerial attitudes between these two countries' respondents, and both women and men in Turkey have a negative attitude toward women managers as compared to Pakistani respondents. In contrast to the early findings in the literature, women's attitudes toward women managers in Turkey were more negative than that of men's while Pakistani women have more favorable attitudes than Turkish women toward women managers. The last result of this study indicated that Pakistani men showed more positive attitudes toward women managers than Turkish men.
Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü dergisi, Dec 1, 2007
Son yıllarda girişimcilik kavramı gerek akademik yaşamda ve gerekse iş hayatında çok önemli bir k... more Son yıllarda girişimcilik kavramı gerek akademik yaşamda ve gerekse iş hayatında çok önemli bir konu haline gelmiştir. Üniversite öğrencilerinin girişimcilik özelliklerinin belirlenmesi, ülkelerin girişimcilik potansiyelini geliştirmenin önemli adımlarından birisini oluşturduğundan bu özelliklerin kültürler-arası düzeyde irdelenmesi gerekmektedir. Araştırmanın Amacı: Bu çalışmanın temel amacı, Kazakistan ve Türkiye Üniversiteleri öğrencilerinin kültürlerarası girişimcilik özelliklerini belirlemektir. Yöntem: Kazakistan'daki Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi ile Türkiye'deki Hacettepe Üniversitesi olmak üzere eğitim hizmetlerini sürdüren iki büyük üniversitenin İktisadi İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü birinci ve son sınıfında okuyan toplam 353 (Kazakistan-151, Türkiye-202) öğrenciye, girişimci profil ve eğilimlerini saptamaya yönelik soruları içeren anket çalışması yapılmıştır. Araştırma kitlesi olarak İşletme Bölümü öğrencilerinin seçilmesinin nedeni, bu bölümün temel kuruluş amacının, girişimci yetiştirme olmasından kaynaklanmaktadır. Anket formunun hazırlanmasında Herrman Brain Dominance Kişilik Analizi formundan yararlanılmıştır. Elde edilen bulgular Ki-kare ve Mann-Whitney Test Analizleri yapılarak yorumlanmaya çalışılmıştır Bulgular ve Sonuçlar: İstatistiksel analiz sonuçlarına göre; Kazak gençlerinin Türk gençlerine nazaran yaratıcı olarak tanınmaktansa, kontrollü ve mantıklı kişiler olarak tanınmayı tercih ettikleri ve orijinal kişilikleri ön plana çıktıkları görülmüştür. Türk gençlerinin ise Kazak gençlerine nazaran orijinal tanınmaktansa, güvenilir kişiler olarak tanınmayı tercih ettikleri ve yaratıcı kişilikleri ön plana çıktıkları görülmüştür. Öneriler: Gençlerin girişimcilik eğilimlerinin geliştirilmesi için, üniversite eğitim programları uygun şekilde düzenlenmelidir.
Yönetim ve Ekonomi: Celal Bayar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Mar 1, 2006
Bu çalışmanın amacı liderliğin ahlaki yönü üzerinde betimleyici bir analiz yapmak, literatürde ye... more Bu çalışmanın amacı liderliğin ahlaki yönü üzerinde betimleyici bir analiz yapmak, literatürde yer alan değişik görüşleri ifade etmektir. Bu çalışmada, ayrıca, ahlaki bir işyeri ortamının yaratılmasında ve yönetilmesinde liderliğin önemi ve sorumluğu da tartışılacaktır .
Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi dergisi, Jan 11, 2015
Bu çalışmanın amacı iletişim doyumu ve verimlilik arasındaki olası ilişkinin belirlenmesi ve bu i... more Bu çalışmanın amacı iletişim doyumu ve verimlilik arasındaki olası ilişkinin belirlenmesi ve bu ilişkide örgütsel bağlılık ve iş tatmini değişkenlerinin rollerinin ortaya çıkarılmasıdır. Araştırmada anket yöntemi kullanılarak, Ankara'da faaliyet gösteren kamu kurumlarındaki 339 uzman ve yardımcısından veri toplanılmıştır. Elde edilen veriler önyükleme yöntemi kullanılarak %95 güven aralığında 5000 önyükleme ile analiz edilmiştir. Sonuçlar; iletişim doyumunun verimliliği olumlu yönde etkilediğini, örgütsel bağlılık ve iş tatmini değişkenlerinin iletişim doyumu-verimlilik ilişkisinde aracılık rolü oynadıklarını göstermiştir.
In today's globalized economy, the entrepreneurship phenomenon paves the way for economic and soc... more In today's globalized economy, the entrepreneurship phenomenon paves the way for economic and social developments. Hence, entrepreneurial activities has become a matter that is greatly sought-after, both in the academic sense and on sectoral basis. At this juncture, the future of entrepreneurial growth relies greatly on business students therefore it's crucial to understand their intentions, yet such understanding has not been questioned before in a Turkish setting using the Shapero's model. This paper investigates the entrepreneurial intentions of Turkish business students, and examines the influence of components from Shapero's model on their intentions to become entrepreneurs. So as to measure these, self-administrated questionnaires were distributed to 103 business students at major universities in Ankara and Istanbul. The findings indicated that, in accordance with global trends, most of the students have an enthusiastic approach towards entrepreneurship.
Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi dergisi, Jun 1, 2003
Kuresellesmenin etkisiyle degisime ugrayan orgutsel ve toplumsal yasam, yonetim literaturunde ara... more Kuresellesmenin etkisiyle degisime ugrayan orgutsel ve toplumsal yasam, yonetim literaturunde arastirilan ve tartisilan konulari da degistirmistir. Bu surecin sonuclarindan birisi, ekonomik kalkinma ve gelismenin saglanmasinda ‘insan merkezli’ modellerin onemli bir konuma yerlesmesi ve insana ozgu uret-kenlik kabiliyeti olan ‘girisimciligin’ onemli hale gelmesidir. Digeri ise, politika ve ekonomiyi cevreleyen onemli sorunlarin, giderek daha fazla kulturel kavramlarla ifade edilir ve cozumlenir olmasidir. Bu calismanin amaci da, ulke-mizin ‘girisimcilik’ konusunda geldigi noktayi ‘kultur’ konusuyla iliskilendirerek aciklamaya calismaktir. Calismada ulusal kulturun girisimcilik uzerindeki etkileri ve Turkiye’de girisimciligin gelisememe nedenleri uzerinde durulmaktadir.
Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi dergisi, Sep 1, 2007
Örgüt-işgören ilişkileri, 21. yüzyılın rekabet dünyasında giderek daha büyük anlam ve önem kazana... more Örgüt-işgören ilişkileri, 21. yüzyılın rekabet dünyasında giderek daha büyük anlam ve önem kazanan bir faydalar değiş-tokuşudur. Algılanan örgütsel destek, işgörenlerin, çalıştıkları örgütün katkılarına ne derece değer verdiğine ve refahlarını ne derece önemsediğine dair geliştirdikleri inançlardır. Çabalarının ödüllendirildiğini ve duygusal ihtiyaçlarının örgüt tarafından içtenlikle giderildiğini hisseden işgörenler, bu olumlu muameleye, örgütün faaliyetlerine katılımlarını, örgütün hedeflerine ulaşmasına dair istekliliklerini ve örgütte kalma arzularını arttıran bir ait olma ve özdeşleşme hissi ile, yani, duygusal bağlılık ile karşılık vereceklerdir. İşgörenlerin iş ve örgütsel deneyimler doğrultusunda gelişen öz-saygı düzeylerinin, bu tarz bir örgüt-işgören değiş-tokuşunu etkileyebileceği düşünülmektedir. Bu araştırmanın genel amacı, algılanan örgütsel desteğin, duygusal örgütsel bağlılık gelişimini etkileyip etkilemediğini ve bu etkinin gücünü belirlemede örgüt-temelli öz-saygının düzenleyici bir rol oynayıp oynamadığını ortaya koymaktır. Araştırma, Bursa'da bir devlet hastanesi ve üç özel hastanede çalışan 205 doktor ve hemşire üzerinde yapılmıştır. Ölçümlerde, Eisenberger ve arkadaşlarına ait Algılanan Örgütsel Destek Ölçeğinin kısa versiyonu (1997); Pierce ve arkadaşlarının Örgüt-Temelli Öz-Saygı Ölçeği (1989) ve Meyer, Allen ve Smith'in Duygusal Örgütsel Bağlılık Anketi (1993) kullanılmıştır. Çalışmada, algılanan örgütsel desteğin, duygusal örgütsel bağlılık üzerinde anlamlı bir olumlu etkiye sahip olduğu ortaya çıkmış; örgüttemelli öz-saygının bu ilişkide herhangi bir düzenleyici etkisine rastlanamamışsa da, onun da duygusal örgütsel bağlılık üzerinde olumlu etkisi görülmüştür.
In today's business world, concepts such as technology, diversity, competition, uncertainty a... more In today's business world, concepts such as technology, diversity, competition, uncertainty and confusion stand out. Businesses that want to succeed by overcoming all of these concepts are required to take into consideration their most important assets - human resources. Human resources, as a distinct concept from other business sources, have psycho-social characteristics, wherefore concepts such as satisfaction, morale, motivation, leadership, commitment and communication gain importance in great deal in the work environment. In this study, two of the aforementioned concepts – organizational communication and work commitment – are discussed and the effects of open communication which has a constructive and closed communication that has a bureaucratic nature on the work commitment of employees are examined. A result is that open communication has a positive effect on work commitment. On the other hand closed communication, contrary to expectations, has a positive effect on commitment towards work as well. According to authors, it seems reasonable that closed communication, with its bureaucratic tone, fits public institutions that also have a more bureaucratic social environment.
International Journal of Nursing Studies, Nov 1, 2008
Background: The effect of emotional intelligence and its dimensions on job satisfaction and organ... more Background: The effect of emotional intelligence and its dimensions on job satisfaction and organisational commitment of nurses has been investigated in this study. Objectives: This paper examines the relations among emotional intelligence, job satisfaction and organisational commitment of nurses and the mediating effect of job satisfaction between emotional intelligence and organisational commitment. Design: A questionnaire survey was carried out to explore the relations between emotional intelligence, job satisfaction and organisational commitment. Setting: Teaching hospital in Ankara, Turkey. Participants: Questionnaires were distributed by Nursing Services Administration to 550 nurses working at different departments of the hospital and 267 questionnaires were analyzed. Methods: A 45-item questionnaire which consists of emotional intelligence, job satisfaction and organisational commitment parts was carried out to investigate the relations among these variables. Some basic socio-demographic questions were included. Results: Emotional intelligence was significantly and positively related to job satisfaction ðr ¼ 0:236; p 0:01Þ and organisational commitment ðr ¼ 0:229; p 0:01Þ. The positive relation between job satisfaction and organisational commitment was also significant ðr ¼ 0:667; p 0:01Þ. Job satisfaction was found to be related with ''regulation of emotion (ROE)'' ðr ¼ 0:228; p 0:01Þ and ''use of emotion (UOE)'' ðr ¼ 0:155; p 0:01Þ but not with other dimensions of emotional intelligence. ''Others's emotional appraisal'' did not have any relations with job satisfaction or organisational commitment and ''self-emotional appraisal (SEA)'' was found to be a suppressor. Conclusion: It was found that job satisfaction is a mediator between emotional intelligence and organisational commitment. The other finding of the study was that ''SEA'' and ''UOE'' have direct effects on organisational commitment whereas job satisfaction is a mediator between ''regulation of emotion'' and organisational commitment.
positive meaning in work, meaning making through work, and greater good motivations were examined... more positive meaning in work, meaning making through work, and greater good motivations were examined in relation to meaning of work; and the variables of altruism, courtesy, sportsmanship, conscientiousness, and civic virtue were examined in relation to OCBs in this study. Based on the study hypotheses, it is expected that each dimension of the meaning of work variable (positive meaning in work, meaning making through work, and greater good motivations) will be positively correlated with OCB. The sample consisted of 104 employees in four Nursing Home Geriatric Care and Rehabilitation Centers, which give service under the Ministry of Family and Social Policies and located in Çankaya and Yenimahalle districts of Ankara. The questionnaire including The Work and Meaning Inventory, the Organizational Citizenship Behaviour Scale and personal information form was filled out by participants voluntarily in their work place. The results of Pearson correlation analysis showed significant positive correlations between meaning of work and dimensions of OCB, and dimensions of meaning of work and OCB. Independent samples t-test analyses were conducted to test whether there are significant differences on meaning of work, OCB and demographic variables regarding the employees' gender and level of education. As a result, it was demonstrated that male participants worked for longer periods than females in terms of both professions and institutions, and participants having a higher level of education displayed more OCB than those having a lower level of education. Lastly, the results of the hierarchical regression analysis showed that each dimension of meaning of work (positive meaning in work, meaning making through work, and greater good motivations) positively predicted OCB. That is, the employees who ascribe positive meaning to their work, make meaning through work, and have greater good motivations showed more OCB. These findings support the study hypotheses. The findings of the current study emphasize the importance of meaning of work in promoting the employees' OCB.
Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi dergisi, Jul 1, 2002
Krizler günümüz iş dünyasının en önemli gerçeklerinden birisidir. Karşılaştıkları krizleri başarı... more Krizler günümüz iş dünyasının en önemli gerçeklerinden birisidir. Karşılaştıkları krizleri başarılı bir biçimde yönetmeyi başarabilen örgütler bir fırsat yakalamış olurken, krizleri etkili bir biçimde yönetemeyen işletmeler yıkıcı sonuçlarla karşı karşıya kalmaktadır. Değişik kişi ve kuruluşlara işletmenin olumlu bir biçimde tanıtılmasına, iyi ve güçlü bir işletme imajının oluşmasına ve olumsuz söylenti ve dedikoduların önlenmesine yönelik çabalar şeklinde tanımlanabilecek halkla ilişkiler işlevi kriz dönemlerinde daha önemli hale gelmektedir. Bu çalışmanın amacı kriz ve kriz yönetimine ilişkin genel bilgiler sunduktan sonra, kriz yönetiminde halkla ilişkilerin başarı şartlarını ifade etmektir. Kriz yönetiminde halkla ilişkilerin başarı şartlarını halkla ilişkiler stratejisi oluştururken bir dizi kural oluşturmak, planlamaya önem vermek, doğru kişilerden seçilmiş bir kriz ekibi oluşturmak, uygun bir sözcü bulmak ve bu kişiyi iyi bir şekilde eğitmek, eğitime önem vermek, kriz konusunda sadece medyaya değil tüm ilgililere bilgiler vermek, açık ve net mesajlar vermek, krizde medya ile ilişkilere önem vermek, teknolojinin haber alma ve yaymadaki rolünü gözönünde bulundurmak ve iletişim kanallarını en geniş şekilde kullanmak şeklinde özetlemek mümkündür.
In today's globalized economy, the entrepreneurship phenomenon paves the way for economic and soc... more In today's globalized economy, the entrepreneurship phenomenon paves the way for economic and social developments. Hence, entrepreneurial activities has become a matter that is greatly sought-after, both in the academic sense and on sectoral basis. At this juncture, the future of entrepreneurial growth relies greatly on business students therefore it's crucial to understand their intentions, yet such understanding has not been questioned before in a Turkish setting using the Shapero's model. This paper investigates the entrepreneurial intentions of Turkish business students, and examines the influence of components from Shapero's model on their intentions to become entrepreneurs. So as to measure these, self-administrated questionnaires were distributed to 103 business students at major universities in Ankara and Istanbul. The findings indicated that, in accordance with global trends, most of the students have an enthusiastic approach towards entrepreneurship.
Uploads
Papers by Semra Güney