Academia.eduAcademia.edu

OSMANLI KADI SİCİLLERİ HAKKINDA BİR DERLEME

OSMANLI KADI SİCİLLERİ HAKINDA BİR DERLEME İsmail Sercan, Araştırmacı Tarih Yazarı, ism.sercan@gmail.com ÖZET Tarih boyunca İslam devletlerinde adalet işlerine çok önem verilmiş ve kadıların yetkisinde olup mahkemelerde görülen bütün işler ve alınan kararlar özel defterlere işlenmiştir. İslam geleneğini Osmanlı Devleti de devam ettirmiştir. Osmanlı Devleti’ne ait olan belgelerden şer’iyye sicili veya kadı sicili Osmanlı şehirlerinin adli teşkilatının temelinde yer alan Kadılar tarafından tutulan ve mahkeme tutanakları olarak bilinen bu belgeler Osmanlı toplumunun, siyasi, ekonomik, askerî ve kültürel yapısının ortaya konmasında önemli bir kaynaktır. Osmanlı adlî teşkilatının uygulayıcısı olan kadılar; bulundukları yerin hâkimi, belediye başkanı, emniyet âmiri, mülkî âmiri ve halkın her konuda müracaat edebileceği sosyal güvenlik makamıydı. Tarihimiz, özellikle şehir tarihleri bakımından bu belgeler oldukça önemlidir. Bu belgeler içinde bizzat kadılar tarafından yazılan hüccet, ilâm, maruz ve mürase bulunmaktadır. Ayrıca merkezden ve diğer yerlerden kadıya gönderilen ferman, berat, buyruldu, tezkire ve temessük bulunmaktadır. Kadı sicilleri ayrıca Osmanlı hukuk sistemi ve Osmanlı şehirlerindeki yaşamlarla ilgili birçok bilgiyi araştırmacılara kaynak olarak sunmaktadır. Bundan dolayıdır ki Osmanlı tarihi üzerine yapılan araştırmalarda yoğun olarak başvurulan kaynakların başında gelmektedir. Anahtar Kelimeler: Sicil, Kadı, Kadı Sicili, Şer’iyye Sicili, Osmanlı Devleti GİRİŞ Tarih araştırmalarında yazılı ve sözlü olarak çok çeşitli kaynaklar olmakta olup bunlar içinde arşiv malzemeleri de oldukça önemli bir konumdadır. Arşiv malzemeleri içinde ise yazılı olan kadı sicilleri daha ön plana çıkan kaynaklar olmaktadır. Tarih boyunca İslam devletlerinin adalet işlerine büyük önem verdiklerini ve ilk halifeler, hatta Hz. Peygamber zamanında teessüs eden geleneklerin büyük bir titizlikle korunarak müstakil ve güçlü bir adlı teşkilatın kurulduğu bilinmektedir. Şüphesiz İslam adli teşkilatlının özünü, merkezi idare tarafından tayin edilen kadılar ve onların naipleri teşkil ediyordu ve hem kadılar hem de naipler kararları kendi özel defterlerine yazarlardı. Abbasiler döneminde ise bu kayıtlar tutulmuş ve diğer devletlere de aktarılmıştır Osman Çetin, “Bursa Şer’i Mahkeme Sicillerinden Notlar” Uludağ Üniversitesi Dergisi, Cilt 2, Sayı 2, Yıl 2, 1987, s.59.. Ancak bu defterler çeşitli nedenlerden kaynaklı olarak yok olmuştur. Örneğin Selçuklularda böyle defterler bulunmamıştır. Bundan dolayı da Osmanlı Devleti üzerine yapılan çalışmalar neden daha fazla olduğu bilinmektedir. Osmanlı Devleti ise kısa sürede büyük bir devlet haline geldiği için idareye büyük bir önem vermiştir. Bu öneme bağlı olarak adalet işlerine ağırlık verilerek şehirlerinde hem idari işlerini gerçekleştirmek hem de adalet işlerini gerçekleştirmek için de kadılar tayin edilmiştir. Kadılık kurumunun yanında birçok kurumlarla birlikte Osmanlı Devleti XVI. yüzyıl itibariyle büyük bir gelişme göstermiş ve en mükemmel şeklini almıştır. Osmanlı şeri mahkemelerinde, Osman Gazi döneminden 1924 yılındaki şeri mahkemelerin kapatıldığı tarihe kadar “sicil” geleni sürdürülmüş ve mahkemelerin yetkisine giren her türlü işlemlerle resmi belgeler kaydedilmiştir. Osmanlı tarihinin taşra teşkilatının ortaya konulmasında kadı sicilleri önemli bir kaynak olarak karşımıza çıkmaktadır. Müslüman-gayrimüslim ilişkileri, o dönemde kullanılan eşyalar, kıyafetler tereke kayıtları vasıtasıyla ortaya konulabilmektedir. Kadıların, bireyler arasındaki davaları halleden bir hâkim, bir adliye memuru olmaktan başka, bütün mülki işlerde "merkezi idarenin mümessili" görevlerini üstlenmeleri onlara, idari, mail, askeri hatta beledi bazı görevler de yüklüyordu. Bu çerçevede olmak üzere kadıların İslam hukuku esaslarına göre davaları hallettikleri, vakıf hizmetlerinin yürütülmesine nezaret ettikleri, soruşturmayı yürüttükleri, noter hizmetlerini yaptıkları, aile hukukunu ilgilendiren konulara baktıkları, işleyişi temine çalıştıkları, suiistimalleri tahkik ettikleri, tapu muamelelerini yürüttükleri ve her türlü belediye hizmetlerini yerine getirdikleri görülmektedir. Buna bağlı olarak da şer'iyye sicillerinde; her türlü dava zabıtları ile mukavele, senet, satış, vakfiye, vekâlet, kefalet, veraset, borçlanma, nikâh, boşanma, tereke ve taksim vs. gibi şer'i muamelelere dair resmi kayıtlar, narhlarla esnaf teftişine ait notlar, başta hükümdar olmak üzere her derecedeki büyük ve küçük makamlardan yazılan ferman, berat divan tezkeresi, mektup vs. gibi resmî mahiyetteki emir ve yazı suretleri, hatta yangın, sel, fırtına, deprem, salgın hastalık gibi olayların kayıtları günlük olarak işlenmiştir. Osman Çetin, a.g.m., s.60. Kadılar ve naipleri tarafından düzenli bir şekilde ve günü gününe işlenmiş olduklarından güvenilir birer belge durumundaki kadı sicilleri, bu zengin muhtevaları ile kültür tarihimiz için vazgeçilmez kaynak niteliğini kazanmıştır. Özellikle şehir tarihi üzerine yapılacak çalışmalar için kadı sicillerine başvurulmalıdır. Zira siciller, halkın duygu, düşünce, inanç ve davranışlarını, yaşanan acı tatlı olayları olduğu gibi aksettiren, dolayısı ile geçmişin adeta aynası durumunda bulunan birinci derecede önemli belgelerdir Osman Çetin, a.g.m., s.60-61.. Şer’i mahkemelerde yapılan yazılı muamelelerin hepsi sicile kaydedilmezdi. Kaydedilmesi gereken kadı sicilleri de bu günkü mahkeme zabıtlarına pek benzemezdi. Eski tarihli sicil defterlerinde vakıf tescili (vakfiye) dışındaki bütün kayıtların genellikle bir sayfanın yarısını geçmediği, hatta çoğu zaman bir sayfaya beş, altı, bazen yedi, sekiz hukukî muamelenin kaydedildiği müşahede olunurdu. Osmanlı Devleti’nde daha beylik döneminden itibaren fethedilen yerlere hukuku temsilen bir kadının, idareyi temsilen bir subaşının tayini, yerleşmiş bir gelenekti. Osmanlı Devleti idarî taksimat olarak eyaletlere, eyaletler livalara, livalar kazalara, kazalar nahiyelere ve nahiyeler de köylere ayrılıyordu. Nahiye ve köyler dışında kalan diğer idarî merkezler aynı zamanda birer yargı merkeziydi. Her yargı merkezinde birer kadı bulunurdu. Tek kadının görev yaptığı bu usule kadı mahkemeleri adı verilmekteydi ki, esası İslam hukukuna dayanan bu müesseseler, adalet ve hükümet işlerinde tamamıyla fıkıh esaslarına ve muhtelif zamanlarda bazen de kanunnamelere istinat etmişlerdir Mümtaz Yaman, “Şer‘î Mahkeme Sicilleri”, Ülkü Dergisi, Cilt 12, Sayı 68, 1938, s.154.. Şer‛iyye mahkemeleri, Osmanlı Devleti’nde Tanzimat’ın ilanına kadar görev yapmışlar ve hukukî, cezaî, idarî, askerî, malî ve her çeşit davaya bakmışlardır. Osmanlı adlî teşkilatının temel taşı olan kadılar, bulundukları yerin hem hâkimi hem belediye başkanı hem emniyet âmiri, belirli dönemlerde de hem mülkî âmiri ve hem de halkın her konuda müracaat edebileceği sosyal güvenlik makamıydı Muhammed Ceyhan, “Tanzimat Dönemi Sonrası Şer‛iyye Sicil Defterlerinin Muhteva ve Diplomatik Açıdan Tahlili”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, Sayı 29, 2011, s.52.. Bunun içindir ki kadılar yapmış olduğu işleri kaydetmeye çalışmış ve çok çeşitli olan kadı sicilleri ortaya çıkmıştır. I. BÖLÜM KADI SİCİLLERİ VE MUHTEVASI Kadı sicilleri, kadı divanı, mahkeme kayıtları, sicillât-ı şer‘iyye ve yaygın kullanımı ile şer‘iyye sicilleri veya kadı sicilleri denilen bu defterler kadı yahut nâibi tarafından tutulmakta ve çeşitli türden belgeleri içermektedir. Osmanlı Devleti’nde merkezde ve taşrada her tabakadan insanlar arasındaki hukukî ilişkilere dair kayıtları içeren bu defterler Osmanlı hayatının aile, toplum, ekonomi ve hukuk gibi birçok alanının tarihi için en önemli kaynaklardır Yunus Uğur, “Şer‘iyye Sicilleri”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), İstanbul: İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) Yayınları, Cilt 39, 2010, s.8.. Bu belgeler, Osmanlı Devleti’nde bireylerin mahkeme sonuçlarının kaydedildiği, başta merkez olmak üzere birçok makamdan yerel idareci olan kadılara gönderilen emirlerin uygulanmasını emreden resmi işlemlerin kaydedildiği defterlerdir. Bundan dolayıdır ki bu belgeler tarih biliminde yapılacak toplumsal tarih ve hukuk araştırmalar için özellikle büyük bir kaynak teşkil etmektedir. Kaleme alınan ilk kadı sicilleri genel olarak kadının cebine girecek ölçüde olup küçük, dar ve uzundur. Daha geç dönemlerde kayda alınan siciller ise, içerdiği bilgilerden dolayı detaylı olduğu için ilk dönemlere göre daha büyüktür Arzu Kuru Yoon, Şer’iyye Sicilleri Hakkında Genel Bilgi, https://www.academia.edu, Erişim Tarihi: 20.12.2019.. Osmanlı Devleti’nde kadı sicillerinin en erken tarihli örneklerine Bursa’da rastlanmaktadır. 1455 tarihli bu defterler, XIX. yüzyılın ikinci yarısında yeni mahkemelerin kurulması sebebiyle içerdiği konular açısından bir daralmaya uğramışsa da XX. yüzyıl başlarına kadar düzenli biçimde tutulmuştur. Kadılık müessesesinin Osmanlıların ilk devrinden itibaren mevcudiyeti dikkate alındığında bu tür defterlerin daha erken dönemlerde de var olduğu, ancak bunların günümüze ulaşmadığı ileri sürülebilir Yunus Uğur, a.g.e., s.9.. Kadı sicillerde kullanılan dil, başlangıçta XVI. asır sonlarına kadar Arapçadır. Zamanla büyük bir bölümünün tamamen Türkçe olarak kullanılmaya başlanıldığı da bilinmektedir. Yine de birçok halde özellikle vakfiyeler, bazı tereke ve aile hukukuna ilişkin kayıtlar ve sicilleri tutan kadının göreve başlamasını gösteren kısımlar Arapça kaleme alınmışlardır. Ayrıca herhangi bir belge içinde de yer yer Arapça ibareler görülmektedir. Bazı sicillerin Rumca yazıldığı da görülmektedir. Bu sicillerde kullanılan yazı çeşitleri ise rika kırması, talik kırması, divanî gibi yazılardır. Söz konusu yazıların okunması bugün bir uzmanlık alanı haline gelmiştir Fethi Gedikli, “Osmanlı Hukuk Tarihi Kaynağı Olarak Şer‘iyye Sicilleri”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, Cilt 3, Sayı 5, 2005, s.188-189.. Kayıtlardaki konu çeşitliliği mahiyetleri, özellikleri, kapsamı yer yer kadı sicillerinin tasnifini güçlendirmektedir. Mahkeme tarafından tutulup muhafaza edilen kadı sicillerindeki tasnif güçlüğü; daha İslâm tarihinin başlangıcında ortaya çıkan “kadılık müessesinin” mülki amir ve yargıç olarak iki önemli toplumsal meseleye cevap veren makam olmasından kaynaklanmıştır İlber Ortaylı, Hukuk Ve İdare Adamı Olarak Kadı, Ankara: Turhan Kitapevi Yayınları, 1994, s.67.. İslâm tarihinin ilk dönemlerinden itibaren kadılık makamı bir ihtiyaçtan dolayı ortaya çıkmış olup kadı sicilleri de buna bağlı olarak kayda geçmiştir. Osmanlı Devleti’ndeki mahkeme kayıtlarında da aynı ihtiyaç bir zorunluluk olup tutularak korunmuştur. Çünkü kadı, ilâm ve hüccetlerin bir nüshasını hak sahibine verdiği zaman, evrakta sahtekârlık ihtimali ortaya çıkabilirdi. Çeşitli şikâyetler, karar örnekleri, taraflar arasındaki sulh anlaşmaları sicillere kaydedilerek ortaya çıkabilecek aksaklıklara imkân tanımıyordu Naciye Subaşı, 422 Numaralı Bitlis Şer’iyye Siciline Göre “Siirt”H.1317-1325 (1889-1907) , (Yüksek Lisans Tezi), Van: Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1998, s.1.. Kadı sicillerinin tutulması ve saklanması, yeni tayin edilen kadı içinde önemliydi. Alacağı kararların isabetli olması kimi zaman davaları bilmesi ve hükümlerin yeninden gözden geçirilmesi ile mümkündü. Ayrıca ceza mahkemesi, ticaret ve noterlik arşivi hüviyeti de bu kayıtlar için söz konusudur. Siciller tetkik edildiğinde insanlarla ilgili bütün olayları; din, dil ve ırk ayrımı yapmaksızın toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren olayları ve bu olayları ilgilendiren birçok tafsilatı ihtiva ettiği anlaşılmaktadır Naciye Subaşı, a.g.e., s.2.. Bütün sicillerin başında bir giriş vardır. Burada şer’i hükümlere ve bunları vazeden Allah’a ve Resulüne saygı arz edilmekte, daha sonra ise sicilli tutan kadının ismi ve görev unvanı kaydedilmektedir İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti’nin İlmiye Teşkilatı, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1989, s.109.. Kadı göreve başladığında ilk olarak defterin ilk sayfasına adını ve unvanını yazar, ardından da başladığı tarihi yazardı. Bu defterleri bulunduğu yerden ayrılacağı zamana kadar da kullanırdı. Bir sonraki kadı ise göreve başladığında sicil defterini sabık kadıdan mutlaka isterdi. Kadı sicilleri, kadıların bulundukları görev bölgesinin şer’i mahkemelerdeki davaları olay sırasına göre kaydettikleri ve sosyal, siyasi, mali, askeri hayat hakkında önemli bilgiler sunmaktadır. Mahallî konularla ilgili kadılarla nâiblerin verdikleri kararlar sicilin bir tarafına, merkezden gelen her türlü evrak ise sicilin diğer tarafına yazılırdı. Mahallî konuların yazıldığı bölüme “sicil-i mahfuz”, merkezden gelen evrakın yazıldığı bölüme “sicil-i mahfuz defterlü” denilirdi Fasih Dinç, 235 Nolu Şeriye Sicil Defrerine Göre Mardin, (Yüksek Lisans Tezi), Diyarbakır: Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007, s.7.. Osmanlı dönemine ait kadı sicilleri içerisinde birçok kayıt türü vardır. Bunların bir kısmı bizzat mahkemedeki işlemler sonucu oluşanlar, bir kısmı da İstanbul’dan gelen belge örnekleridir. İlâm, hüccet, tereke kayıtları birinci türden belgelere; ferman, emir, buyuruldu, tezkere, berat ise ikinci tür belgelere örnek verilebilir. İlk tür belgeler genellikle sicil defterinin ön kısmına (sicill-i mahfûz), merkezden gelen belgelerin örnekleri ise arka kısmına (sicill-i mahfûz defterlü) kaydedilmiştir. Fetva örnekleri ve kadıların şahsî notları da sicillerde bulunabilmektedir. Bu belgelerin hacmi sicil defterinin ait olduğu şehre veya kazaya göre değişmektedir Yunus Uğur, a.g.e., s.9.. Kadı sicilleri tutuluş şekillerine göre üçe ayrılır: Tereke, vekâlet, hüccet, ilâm gibi yalnızca bir konuya ait kayıtların tutulduğu defterler. Bir tarafına evlenme-boşanma, alacak-verecek, alım-satım, nafaka, vakıf, hibe, cürüm-cinâyet gibi mahalli olayların, diğer tarafına merkezden gelen belgelerin kaydedildiği defterler. Kayıt sırasında konu, hatta tarih sırasına bile dikkat edilmeden karışık tutulan defterler Mustafa Itrı Küçükoğlu, Üsküdar Mahkemesi 510 Numaralı Şer‘iyye Sicilinin Transkripsiyon Ve Değerlendirmesi: 1782-1783 (H. 1196-1197), (Yüksek Lisans Tezi), Şanlıurfa: Harran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2015, s.13.. Osmanlı Devleti’ne ait bu belgeler günümüzde daha çok başta Türkiye olmak üzere Ortadoğu ülkelerinde kısmen de eskiden Osmanlı toprağı olan ülkelerde bulunmaktadır. II. BÖLÜM KADI SİCİLLERİNDEKİ BELGE ÇEŞİTLERİ Kadı sicillerinde bulunan kayıtları iki temel grupta incelemek mümkündür. İslam hukukunun gereklerine bağlı olarak haklı ve haksızı ayırmak kadının göreviydi. Davalar mahkemelerde görülürdü. Mahkemeleri masrafı bakım ve onarımı gibi giderler ya vakıflar tarafından ya da sancaktan toplanan vergilerle karşılanmaktaydı. Şer‘iyye mahkemelerini ifade içinde “Mehakim-i Şer‘iyye, Meclis-i Şer‘i Enver” veya “Nebevi” gibi tabirler kullanılırdı Mustafa Özdemir, 275 Nolu Söke Şer‘iyye Sicilinin ( 1-212 Arası Hükümler ) Transkribi,(Yüksek Lisans Tezi), Aydın: Adnan Menderes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2009, s.12.. Kadı sicilleri ya da şer’iyye sicilleri kadıların yazdığı resmi belgelerin kaydı ile birlikte kadılara hitaben yazılmış tüm resmi belge kayıtlarını da içermektedir. Her ne kadar sadece iki farklı tür gibi görünüyor olsa da kendi içlerinde içeriklerine göre kategorilere ayırmak mümkündür. 2. 1. Kadı Tarafından Tutulan Belgeler Kadı sicillerinin birçoğu bizzat kadıların yazmış olduğu belgelerin bir araya gelmesi ile oluşmaktadır. Sakk mecmualarında da şekilleri belirtilen kadı sicilleri hüccetler, ilamlar, maruzlar ve müraseler gibi farklı türdeki belgelerden meydana gelmektedir. Hüccetler Hüccet, bir davayı ispat eden şahitlik, yemin veya yeminden imtina anlamına gelir. Kadı sicilindeki manasıyla ise hüccet; kadının kararını ihtiva etmeden, taraflardan birinin ikrarıyla diğerinin tasdikini içeren ve üzerinde belgeyi düzenleyen kadının mühür ve imzasını taşıyan yazılı belgeye denir Naciye Subaşı, a.g.e., s.3.. Taraflara verilen hüccetlerin bir örneği kaydedilir. Hüccetin üst tarafında kadının imzası ve mührü mutlaka bulunur. Sicil defterindeki belgede ise mühür bulunmazdı. Hüccetlerde yer alan diğer bilgiler; tarafların isim, adreslerinin açık bir şekilde yazımı, hüccet konusu mal, mülk, vasi, vekilin tafsilatlı tanıtılması, hukuki muamele, açıklanan şartlar, iki tarafın ikrarını belirtilmesi, tarih ve şahitlerin yazılması şeklinde sıralanmaktadır Ahmet Akgündüz, Şer’iyye Sicilleri, Cilt 1, İstanbul: Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, 1988, s.21.. Delil hüviyeti taşıyan hüccetlerin bazıları; “nikâh, talak, nafaka, köle azadı, bey, vasiyet, vekalet, ikrar, sulh, vasi, icare, kefalet, vakfiyelerle ilgili hüccetler, hüccet-i zahriye adı verilen padişah fermanına dayanılarak yapılan hüccetler gibi birçok isimle ile belge olarak kullanılmaktadır Abdülaziz Bayındır, İslam Muhakeme Hukuku, İstanbul: İslami İlimler Araştırma Vakfı Yayınları, 1986, s.12.. b) İlâmlar Bildirmek anlamına gelen, şer’i bir Hükmü ve altında kararı veren kadının imza ve mührünü taşıyan yazılı belgeye denir. Başka bir deyişle kadının kararını ihtiva eden her belge ilâmdır Yılmaz Kurt, Osmanlıca Dersleri, Cilt 2, Ankara: Akçağ Yayınları, 2000, s.174.. İlamlar, kadının gerekli gördüğü durumlarda re’sen veya vuku bulan sual üzerine verilirdi. Davalı ve davacıya talepleri halinde birer ilâm verilirdi. Kadı ilâmı düzenlerken çok titiz davranır, yanlış yoruma mahal verecek bir mananın ortaya çıkmamasına özen gösterirdi Mustafa Itrı Küçükoğlu, a.g.e., s.14.. İlâmların genel unsurları arasında kadıya ait imza ve mühür ilâmın altına yazılması ve dava mahallinin tanıtılması, hüccetlerde olduğu gibi davacı ayrıntılı olarak tanıtılırken davalının daha kısa ve öz takdim edilmesi, davacının iddiasının kısa fakat tam anlamıyla anılması, davacının cevabı, iddiayı kabul veya ret, ret ise itiraz gerekçesi, ispat vasıtaları, kararın açıklanması ve tarihi sayılabilir Naciye Subaşı, s.4.. Konulara göre ilâm çeşitleri ise; borç, alacak, kefalet, tazminat, icare, evlenme, boşanma, tazir cezaları, iftira, içki içme, zina, hırsızlık, irtidad, Ramazan ayı veya Kurban Bayramı’nın tespitine dair ilâmlar, diyet bina keşif ilâmları gibi çeşitli isimlerle düzenlenmiştir Ahmet Akgündüz, a.g.e., s.32.. c) Marûzlar Terim olarak arz edilen şey demek olan, kadı tarafından kaleme alındığı halde kadı kararını içermeyen ve hüccet gibi hukukî bir durumun tespiti açısından yazılı delil olarak kabul edilemeyen ve sadece kadının icra makamlarına idarî bir durumu arz ettiği yazılı kayıtlar, halkın icra makamına veya kadıya hitaben yazdığı şikâyet dilekçeleridir. Kısaca astın üstüne yazdığı belge ve kayıtlardır Mustafa Özdemir, a.g.e., s.14.. Kadı genelde; bulunduğu yerdeki bazı kimselerin (vezir, çevre, kadılar, müftüler vb.) iyi hâlini bildirip taltif talebinde bulunabilir, zararlı kimselerin kötü halini bildirip gereğini arz edebilir, boşalan görevleri bildirip merkezden gönderilen emirlerin ulaştığını arz eder, tutukluların salıverilmesi veya vali ve kadıların vefatlarını beyan ederdi Naciye Subaşı, a.g.e., s.5.. d) Mürâseleler Kadılar yukarıda belirtilen belgeler dışında mürase adı verilen kadının kendisine denk veya aşağı rütbedeki şahıs yahut makamlara hitaben kaleme aldığı bazı resmi yazışmalarda bulunabilirdi. Bu suretle kaleme aldığı yazılı belgelere mürâsele/müraselât denirdi. Mürâseleler genellikle kadı tarafından, merkezden gelen bir ferman veya buyruldu üzerine, herhangi bir sanığın yakalanması için yörenin voyvodasına veya kethüdasına yazılan resmi bir yazı veya tayin edildiği kadılık görevinin bir naibe devri yahut sanığın mahkemeye celbi isteğini içeren değişik konulara ilişkin olabilirdi Ahmet Akgündüz a.g.e., s.38.. 2. 2. Kadıya Yazılan Belgeler Kadı sicilleri sadece kadıların bulunduğu yerde, kadı tarafından kaleme alınan belgelerden oluşmamaktadır. Kadının görev yaptığı yere merkezden gönderilen ferman, berat, buyruldu ve benzeri belgeler de kaydedilmektedir. Kadılar bu şekilde şer’i işlere memur oldukları gibi bulundukları bölgede merkezden aldığı emirle yürütme gücünü de almıştır. Kadı kendisine padişah tarafından gönderilen ferman, berat ve benzeri emirleri; sadrazam, beylerbeyi ve kazaskerlerden gelen buyruldular ve ilgili devlet teşkilatından kendisine gönderilen diğer yazılı belgeleri sicile kaydederdi. Bu belgeler, sicilin baş tarafına, ters olarak sonra, ortaya kaydedilirdi Kader Kaya, 1451 Numaralı Hopa Şerʿiyye Sicil Defteri (İnceleme-Metin), (Yüksek Lisans Tezi), İstanbul: Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 2011, s.XLVI-XLVII (Giriş Bölümü).. a) Fermanlar Padişah tarafından verilen yazılı emir, berat, buyruldu demek olan ferman, ıstılahta ise, uygulanmak üzere doğrudan doğruya bir topluluğa, cemaate, sınıfa ya da sorumlu bir görevliye gönderilen ve üçüncü şahıslara da bağlayan yaptırımlı emirlerdir Kader Kaya, a.g.e., s.XLVI-XLVII (Giriş Bölümü).. Bununla beraber tevki, nişan ismi de verilen fermanlar, İslam hukuku tarafından padişahın kendisine tanınan içi boş yasama yetkisine dayanarak veya icra kuvvetinin başı olarak kalem aldığı veya kadı sicillerinde evamir ve feramin diye zikredilen hükümlerdir Mustafa Itrı Küçükoğlu, s.16.. Fermanları inceleyerek padişah ile kadı arasındaki yazışmaları doğrudan görmek mümkün olmaktadır. Böylece merkez ile taşra iletişiminin boyutunu da görebilmekteyiz. Beratlar Bir göreve atama, maaş bağlanması, rütbe, unvan, dirlik verilmesi, vergi bağışıklığı ya da herhangi başka bir ayrıcalık tanınması, maden işletmek, tuz çıkarılması ve tekeli, para basımı ve tedavülü, gümrük ve kapanları sabun, hububat, mum, pirinç susam gibi zorunlu ihtiyaç maddeleri inhisar ve iltizamları verilmesi padişahın genel olarak berat-ı hümayun denilen tuğralı ruhsat belgesi ile olurdu Mustafa Itrı Küçükoğlu, s.s.16. . c) Buyruldular Sadrazamlar, kadılara padişahın mutlak vekili olarak icra ve takip amaçlı hatırlatmalarda bulunabilirdi. Sadrazamların hazırladıkları bu nevi belgelere buyruldu denilmektedir. Bazen beylerbeyi, kazasker ve kaptan-ı derya, vezirlerin de buyruldu gönderdiği görülmektedir Ahmet Akgündüz, a.g.e., s.14.. d) Tezkireler Tezkerenin sözlük manası alınan izin kâğıdıdır. Osmanlı belgelerinde üstten alta veya aynı seviyedeki makamlara yazılan ve resmî bir konuyu içeren belgelere tezkere denmektedir. Kadı sicillerinde yer alan birinci manada tezkereler, başta sadrazam olmak üzere yüksek devlet memurlarının özel kalem müdürü demek olan tezkereciler tarafından kaleme alınırdı Naciye Subaşı, a.g.e., s.6. . e) Temessükler Kadı sicillerine kaydedilen temessük; miri arazide ve gayr-ı sahih vakıflarda tasarruf hakkı sahiplerine yetkili makam veya şahıslar tarafından verilen belge demek olan temessük tasarruf vesikası demektir. Yetkili makam ve şahıslar sahib-i arz denilen tımar ve zeamet sahipleri, vakıf mütevellileri, mültezimler, muhassıllar veya muhasebe kalemlerinden biri olabilir. Zamanla temessük tabiri yerine tapu tabiri geçmiştir Ahmet Akgündüz, a.g.e., s.48.. 2. 3. Diğer Kayıtlar Daha önce belirtilen kadı sicilleri dışında yer alan kayıtlar arasında hayır kurumu olan vakfiyelerin tanzim ve tescili, memurlara izin verilmesi ve yerlerine vekil ataması, yapıların keşif ve onarımı, ihtida işlemleri, esnafların denetimi, mukataa denetimi gibi farklı türdeki kayıtlar da yine bu belgelerde bulunmaktadır Bayındır, a.g.e., s.26-27.. SONUÇ Altı yüz boyunca varlığını devam ettiren Osmanlı Devleti adli kurumlara önem vermiştir. Adli işlerin başına ve taşra teşkilatında kadıları tayin etmiştir. Ancak kadılar sadece adli işlerle ilgilenmemiş birçok konuyla meşgul olmuştur. Meşgul olduğu işler esnasında kadılar bir takım belgeler tutmuş ve bu belgelere kadı sicili veya şer’iyye sicili denilmiştir. Kadı Sicilleri özellikle şehir tarihi açısından şehrin siyasi, sosyal, askerî ve iktisadi bilgi ve belgelerin bulunduğu önemli kaynaklar olduğu görülmektedir. Osmanlı şehrinin sosyal tarihinin ortaya konulmasında oldukça bu kaynaklar önemlidir. Osmanlı Devleti’nin gelişmiş bir bürokrasi sistemine sahip olması merkez dışına taşraya yansımıştır. Bundan dolayı da diğer Türk devletlerinden farklı olarak Osmanlı taşrasını özellikle kadı sicillerinden çok rahat anlamaktayız. Kadıların geniş yetki ağına sahip olması taşra idaresine yansımış ve geniş bir alana yayılarak belge çeşidini de arttırmıştır. Osmanlı tarihinin hukuki, idari, askeri, iktisadi, sosyal ve kültürel alanlarının incelenmesinde kadı sicillerinin temel kaynaklardan birisi olduğuna şüphe yoktur. Bölgesel nitelikli olan kadı sicilleri, mikro ölçekli tarihsel önermelerden makro ölçekli genellemeler yapma imkânı verir. Özellikle, kadı sicillerinde konu edilen kentin, merkez-taşra ilişkisi içerisinde ki idari, ekonomik ve askeri açıdan sahip olduğu önem doğrultusunda incelendiğinde ve diğer kaynaklarla desteklendiğinde yapılacak olan genellemelerin doğruluğu artar. Bu bağlamda, kadı sicilleri bölgesel ve genel çıkarımlar yapma imkânı sunar. Bu sicillerden çıkarılabilecek bilgileri tarih biliminin alt disiplinleri ile incelemek daha sağlıklı bilgiler verebilir. Hukuk tarihi açısından incelendiğinde; kadı sicilleri şahıs hukuku, aile hukuku, miras hukuku, eşya, borçlar ve ticaret hukuku, kamu hukukunun Osmanlı Devleti’nde uygulanma biçimini ve halka yansıtılması hakkında bilgiler içerir. Kadı sicillerinden, gerçek ve tüzel kişilerin, gaiplik, kişisel haklar ve rüştünü ispat etme gibi davalardan şer’i hukukun aynen uygulandığını anlamak mümkündür. Sicillerde bulunan aile ile ilgili davalardan Osmanlı Devleti’nde nişanlanma, evlilik ve boşanma süreçlerinin nasıl işlediğini, erkeğin haiz olduğu haklar karşısında kadının sahip olduğu haklar, karı-kocanın çocuklar üzerinde sahip velayet hakkı, karı-koca arasında ki mal rejimi uygulamalarında şer’i hukukun yanı sıra örfi hukukta uygulanmıştır. Miras hukukuyla ilgili olarak, tereke taksimi, tereke sahibi şahsın yakınlarının haklar ile ilgili olarak şer’i hukuk aynen uygulanmıştır. Ayrıca bu defterlerden, bölgede bulunan gayrimüslimlerin şer’i hukukla ilişkileri hakkında değerli veriler vardır. Sicillerin kapsadığı dönemde, halkın hayat ve geçim tarzı, alım gücü ve sahip olduğu servet, icra edilen meslekler, şehirde imal edilen sanayi mamulleri, üretilen tarımsal ürünler, şehrin ithalat ve ihracat kalemleri, alınan vergiler ve devletin pazar ekonomisine müdahalesi anlamına gelen narh ile ilgili değerli istatistiki bilgiler çıkarılabilir. Şehirlerin mimarisi açısından özellikle günümüze ulaşmayan yapıların tespitinde oldukça önemli bir yere sahiptir, çünkü Osmanlı şehirlerinde yapılacak imar faaliyetleri ve tamirat işlerini yine kadı yazmıştır. Özellikle kamu ve vakıf binalarının imarında bizzat kadı aktif bulunmuş ve buraları takip etmiştir. Bu açıdan da kadı sicilleri önemlidir. Çalışma sürecinde değerlendirilen kaynaklarda ortaya çıkan bir husus ise Osmanlı Devleti’nde merkez ile taşra arasındaki iletişimi anlayabilmek için bu belgeleri bilmek ve anlamak gerekmektedir. Çünkü merkezden bizzat padişah veya sadrazam gibi diğer devlet yöneticilerinin kadılara göndermiş olduğu belgeler bu iletişimin ana kaynağı olmaktadır. Merkezden gelen belgelerle Osmanlı belgelerinde kullanılan üslup ve ifadeleri tespit etmek mümkün olup Osmanlı bürokrasisini anlayabilmekteyiz. Yukarıda verilen bilgilerden yola çıkarak özellikle Osmanlı Devleti tarihi üzerine yapılacak çalışmalar için bu belgeler büyük bir önem arz etmekte olmaktadır. Bugün tüm dünyada Türk tarihinde önemli bir yer edinen Osmanlı Devleti için yapılan her türlü çalışmalarda hem akademisyenler hem de diğer araştırmacılar bu belgelere başvurması bir kez daha önemli olduğunu göstermektedir. KAYNAKÇA AKGÜNDÜZ Ahmet, Şer’iyye Sicilleri, Cilt 1, İstanbul: Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, 1988. BAYINDIR Abdülaziz, İslam Muhakeme Hukuku, İstanbul: İslami İlimler Araştırma Vakfı Yayınları, 1986. CEYHAN Muhammed, “Tanzimat Dönemi Sonrası Şer‛iyye Sicil Defterlerinin Muhteva ve Diplomatik Açıdan Tahlili”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, Sayı 29, 2011. ÇETİN Osman, “Bursa Şer’i Mahkeme Sicillerinden Notlar” Uludağ Üniversitesi Dergisi, Cilt 2, Sayı 2, Yıl 2, 1987. DİNÇ Fasih, 235 Nolu Şeriye Sicil Defrerine Göre Mardin, (Yüksek Lisans Tezi), Diyarbakır: Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007. GEDİKLİ Fethi, “Osmanlı Hukuk Tarihi Kaynağı Olarak Şer‘iyye Sicilleri”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, Cilt 3, Sayı 5, 2005. KAYA Kader, 1451 Numaralı Hopa Şerʿiyye Sicil Defteri (İnceleme-Metin), (Yüksek Lisans Tezi), İstanbul: Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, 2011. KURT Yılmaz, Osmanlıca Dersleri, Cilt 2, Ankara: Akçağ Yayınları, 2000. KURU YOON Arzu, Şer’iyye Sicilleri Hakkında Genel Bilgi, https://www.academia.edu, Erişim Tarihi: 20.12.2019. KÜÇÜKOĞLU Mustafa Itrı, Üsküdar Mahkemesi 510 Numaralı Şer‘iyye Sicilinin Transkripsiyon Ve Değerlendirmesi: 1782-1783 (H. 1196-1197), (Yüksek Lisans Tezi), Şanlıurfa: Harran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2015. ORTAYLI İlber, Hukuk Ve İdare Adamı Olarak Kadı, Ankara: Turhan Kitapevi Yayınları, 1994. ÖZDEMİR Mustafa, 275 Nolu Söke Şer‘iyye Sicilinin ( 1-212 Arası Hükümler ) Transkribi,(Yüksek Lisans Tezi), Aydın: Adnan Menderes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2009. SUBAŞI Naciye, 422 Numaralı Bitlis Şer’iyye Siciline Göre “Siirt”H.1317-1325 (1889-1907) , (Yüksek Lisans Tezi), Van: Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1998. UĞUR Yunus, “Şer‘iyye Sicilleri”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (DİA), İstanbul: İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) Yayınları, Cilt 39, 2010. UZUNÇARŞILI İsmail Hakkı, Osmanlı Devleti’nin İlmiye Teşkilatı, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1989. YAMAN Mümtaz, “Şer‘î Mahkeme Sicilleri”, Ülkü Dergisi, Cilt 12, Sayı 68, 1938. EKLER EK – 1 Görsel 1: Şayka Şayka: Türklerin Karadeniz'deki ırmak kıyılarının korunmasında, Rus Kazakların kıyılara saldırmada kullandıkları altı düz, yayvan gemi. Kaynak: TDK SÖZLÜK satışıyla ilgili Ziştovi Kadısı Mehmed b. Kutbüddin’in Zilhicce 1001 (Eylül 1593) tarihli hücceti (BA, Ali Emîrî Efendi, III. Murad, nr. 381) EK – 2 Görsel 2: İspat vasıtası şahitlik olan bir alacak i‘lâmı (İstanbul Şer‘iyye Sicilleri Arşivi, Bab Mahkemesi, nr. 2/110, vr. 43a) EK – 3 Görsel3: Baltacıların kışlık giyecek masraflarıyla ilgili bir buyruldu (TSMA, nr. E. 735/104) 1