Academia.eduAcademia.edu

Neden yükseköğretim reformu gerekli?

Türkiye’de yükseköğretim sistemine ilişkin tartışmalar, genellikle Yükseköğretim Kurulu (YÖK) üzerinden şekillenmektedir. 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrasında hazırlanan 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile YÖK’ün kurulmuş olması, tartışmaların odağını oluşturmaktadır. Bu yazıda, Türkiye yükseköğretim sistemine ilişkin reform çalışmalarının arka planı sunulduktan sonra, yükseköğretim sisteminin reformunu gerektiren gerekçeler ele alınmaktadır. Son olarak, muhtemel bir reform çalışmasından dikkat edilmesi gereken hususlar, öneri olarak sunulmuştur.

Zafer Çelik* Bekir S. Gür** Türkiye’de yükseköğretim sistemine ilişkin tartışmalar, genellikle Yükseköğretim Kurulu (YÖK) üzerinden şekillenmektedir. 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrasında ha­ zırlanan 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile YÖK’ün kurulmuş olması, tartışmaların odağını oluşturmaktadır. Bu yazıda, Türkiye yükseköğretim sistemine ilişkin reform çalışmalarının arka planı sunulduktan sonra, yükseköğretim sisteminin reformunu gerek­ tiren gerekçeler ele alınmaktadır. Son olarak, muhtemel bir reform çalışmasından dikkat edilmesi gereken hususlar, öneri olarak su­ nulmuştur. Arka Plan YÖK’ün kurulması, yükseköğretim sis­ teminin yapısında oldukça önemli değişimlere neden olmuştur. Böylece Türkiye yükseköğ­ retim sistemi, ulusal düzeyde bir koordinas­ yon sağlayan, merkeziyetçi bir yapıya bürün­ müştür. Ayrıca, 1961 Anayasasında özerk bir kurum olarak tanımlanan üniversitelerin bir üst otorite olan YÖK’e bağlanması ve geçmiş­ te öğretim üyeleri tarafından seçilen rektörle­ rin, artık YÖK’ün önerdiği üç kişi arasından Cumhurbaşkanınca atanması; üniversitelerin özerkliği bağlamından tartışılmıştır. İlaveten, 12 Eylül darbesi sonrasında, 1402 sayılı Sıkı­ yönetim Kanunu ile birçok öğretim üyesinin üniversiteden uzaklaştırılması ve YÖK’ün bu müdahalelere sessiz kalması, YÖK’e yöne­ lik eleştirilerin yapılmasına neden olmuştur (Gür & Çelik, 2011). Geçen 30 yıldan fazla zamanda YÖK’ün kaldırılması, lağvedilmesi, dönüş­ türülmesi gibi konular, kamuoyunda ve özellikle politika yapıcılar tarafından sıklık­ la telaffuz edilmiştir. Hemen her kalkınma planı ve hükümet programında bir YÖK re­ formuna ihtiyaç duyulduğu belirtilmiştir. Bu belgelerde, yükseköğretim sisteminde bir re­ form ihtiyacının olduğu ve özellikle YÖK’ün bir koordinasyon kurumuna dönüştürüleceği vurgulanmıştır. Örneğin, 61. Hükümet prog­ ramında şu ifadeler yer almaktadır: Yüksek Öğretim Sistemimiz, bu dö­ nemde tüm yönleriyle reforme edile­ cektir. Bu sayede üniversitelerimizin daha özerk olacağı ve kendi özgün gelişme alanları içerisinde yarışacağı rekabetçi bir ortam oluşturulacaktır. YÖK’ü sadece üniversiteler arasın­ da koordinasyon, akreditasyon sağ­ layan ve kalite standartları belirleyen bir kurum haline dönüştüreceğiz (61. Hükümet Programı, 2011, para. 392). Benzer ifadeler kalkınma planlarında da yer almaktadır. Örneğin, 2014-2018 yılları için hazırlanan 10. Kalkınma Planında yük­ seköğretim sisteminin çeşitliliği az olan mer­ keziyetçi yapısının ve eğitim-araştırma kalite­ sindeki sorunların, yükseköğretim sisteminin rekabetçiliğini, toplumsal talepleri karşılama becerisini ve üretkenliğini olumsuz etkiledi­ ğini vurgulanmaktadır. Bu sorunları aşmak için Planda şunlar önerilmiştir: (*) Dr., Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi. (**) Dr., Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi. SETA, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Direktörü. 719 YENİ TÜRKİYE 58/2014 Neden Yükseköğretim Reformu Gerekli? Toplumun ve ekonominin ihtiyaçla­ rına duyarlı, paydaşlarıyla etkileşim içerisinde olan, ürettiği bilgiyi ürüne, teknolojiye ve hizmete dönüştüren, akademik, idari ve mali açıdan özerk üniversite modeli çerçevesinde küresel ölçekte rekabetçi bir yükseköğretim sistemine ulaşılması hedeflenmektedir. Yükseköğretim sistemi, hesap verebi­ lirlik temelinde özerklik, performans odaklılık, ihtisaslaşma ve çeşitlilik ilke­ leri çerçevesinde kalite odaklı rekabet­ çi bir yapıya dönüştürülecektir. Yükseköğretim Kurulu, standart be­ lirleme, planlama ve koordinasyondan sorumlu olacak şekilde yeniden yapı­ landırılacaktır (Kalkınma Bakanlığı, 2013, s.34-35). YENİ TÜRKİYE 58/2014 720 En güncel hükümet programı ve kal­ kınma planındaki yükseköğretim reformuna ilişkin bu vurgulara paralel olarak son yıl­ larda YÖK’e ilişkin bazı reform çalışmaları başlatılmıştır. Yükseköğretim reformunun kapsamını belirlemeye yönelik olarak 2012 yılında YÖK tarafından; üniversiteler, akade­ misyenler, sivil toplum örgütlerinin katıldığı birçok çalıştay düzenlenmiştir. Daha sonra, Eylül 2012’de YÖK tarafından hazırlanan bir yükseköğretim yasa taslağının temel ilkeleri ortaya çıkmış ve Kasım 2012’de ilk yasa tas­ lağı kamuoyu ile paylaşılmıştır. Üniversiteler, akademisyenler, sivil toplum örgütleri kanun taslağına ilişkin görüşlerini iletmişler ve bu görüşler ekseninde taslakta düzenlemeler yapılmıştır. Taslak, Ocak 2013’te son halini almış ve yasal düzenlemelerin gerçekleşmesi için MEB’e gönderilmiştir. Ocak 2013’ten itibaren yasa taslağıyla ilgili herhangi bir çalışma kamuoyuna yansımamış ve yükse­ köğretim reformu Meclis gündemine gelme­ miştir (Çelik & Gür, 2013). Resmi belgelere ilaveten, toplumun çeşitli kesimleri tarafından da hazırlanan ra­ por ve çalışmalarda da YÖK’ün yetkilerinin azaltılması, eşgüdüm ve planlamadan sorum­ lu bir üst kurula dönüştürülmesi konusunda bir uzlaşı söz konusudur (Barblan, Ergüder & Gürüz, 2008; Gürüz, 2008; Küçükcan & Gür, 2009; Mutluer, 2008; TÜSİAD, 2003; YÖK, 2007). Hatta farklı YÖK başkanlarının açıklamalarında ve çalışmalarında da benzer hususlar dile getirilmiş; son iki YÖK başka­ nı Yusuf Ziya Özcan ve Gökhan Çetinsaya, çeşitli vesilelerle YÖK’ün kapatılması gerek­ tiğini belirtmişlerdir (Özcan, 2009; “YÖK artık lağvedilmelidir,” 2014). Yükseköğreti­ me yönelik reform taleplerinin odağında aşırı merkeziyetçi ve tek tipçi yapının terk edilme­ si, bunun yerine çeşitlenmiş ve daha özerk bir üniversite anlayışının getirilmesi yer almakta­ dır. Yükseköğretimde bir reform yapılması gerektiği konusundaki bu geniş bir uzlaşıya rağmen, yükseköğretim reformunun neleri içermesi gerektiği konusunda farklılaşmalar yaşanmış, dolayısıyla mevcut reform girişim­ leri bugüne kadar başarısızlıkla sonuçlan­ mıştır. Yükseköğretim reformuna ilişkin tüm tartışmalar, genellikle YÖK üyelerinin ve rek­ törlerinin atama usullerine odaklanmış, diğer konular (ör. hesap verebilirlik, üniversite ve toplum ilişkileri, finansman, planlama, ko­ ordinasyon vs.) geri planda kalmıştır. Yük­ seköğretim reformlarındaki asıl tartışma, hangi yetkiye kimin sahip olacağına ilişkindir. Başka bir ifade ile, YÖK başkanı, üyeleri ve rektörleri kim tarafından atanacak ve bu kişi­ ler hangi yetkilere sahip olacağı tartışılmıştır (Gür ve Çelik, 2011). Bundan dolayı, tüm tarafların bir reform talebine ve çabasına rağ­ men, köklü bir adım atılamamıştır. Hatta bu tartışma ve çalışmalarda mesele, bir yükse­ köğretim reformu olarak değil, “YÖK refor­ mu” olarak ele alınmıştır. Bu durumun en son örneği yeni Ana­ yasa çalışmalarında da görülmüştür. Mecliste temsil edilen dört partinin temsilcilerinden oluşan Meclis Anayasa Komisyonu 2013 yılı içinde yükseköğretime ilişkin taslak madde­ de uzlaşmıştır. Buna göre, YÖK yerine Yük­ seköğretim Düzenleme Kurulu (YDK)’nun kurulması öngörülmüştür. Taslak maddeye Yükseköğretim Reformunun Gerekçeleri Türkiye yükseköğretim sistemi, 12 Ey­ lül sonrası askeri darbe döneminin yapısına göre tasarlandığı için o günkü güncel sorun­ lara ve önceliklere cevap verme kaygısıyla oluşturulmuştur. Oysa 30 yıldan fazla olan bir süreçte Türkiye’nin toplumsal, siyasal ve ekonomik yapısında önemli bir dönüşüm yaşanmıştır. Dahası, hem Türkiye yükseköğ­ retim sistemi hem de dünya yükseköğretim sistemleri oldukça önemli finansal, yönetsel ve öğrenci yapısına ilişkin dönüşümler yaşan­ mıştır. Aşağıda tartışılacak olan bu hususlar Türkiye yükseköğretim sisteminin kapsamlı bir reforma ihtiyaç duyduğunu göstermekte­ dir. a. Yükseköğretim kurum sayısı artmış­ tır ve bu büyüme devam etmekte­ dir. YÖK öncesinde Türkiye’de 19 olan üniversite sayısı 1982 yılında açılan 7 üniversite ile 26’ya; 1990 yı­ lında 29’a; 2003 AK Parti iktidarı ile 76’ya yükselmiştir (Günay & Günay, 2011). 2006 yılında başlayan, yükse­ köğretim sistemini elit bir sistemden kitlesel ve evrensel bir sisteme dönüş­ türme çalışmaları ile birlikte, bu son yedi yılda 100’e yakın devlet ve vakıf üniversitesi kurulmuştur (Çetinsaya, 2014). Dahası, her yıl birçok yeni va­ kıf ve devlet üniversitesi kurulmaya devam etmektedir. Ak Parti iktida­ ra geldiğinde sadece 40 ilde bulunan üniversiteler, 2006-2008 yılları arasın­ da açılan özellikle devlet üniversiteleri ile birlikte her şehirde en az bir tane olacak şekilde tüm ülkeye yayılmıştır (Günay & Günay, 2011). Türkiye’deki üniversitelerin yaklaşık yarısı İstanbul (9 devlet, 39 vakıf üniversitesi), Anka­ ra (6 devlet, 11 vakıf üniversitesi) ve İzmir (4 devlet, 5 vakıf üniversitesi) olmak üzere üç büyük şehirde toplan­ mıştır. Niceliksel bu artışlara ilaveten, son yıllarda yükseköğretim kurum yapıları çeşitlenmeye başlanmıştır. Bi­ lindiği üzere, Anayasa’nın 130. Mad­ desi vakıf üniversitelerinin ancak kâr amacı gütmemek şartıyla kurulabile­ ceğini belirtmektedir. Bu çerçevede ilk vakıf üniversitesi 1984 yılında ku­ rulmuştur. İkinci bir vakıf üniversitesi ancak 1992 yılında açılmıştır. Özellikle 1996-2001 yılları arasında 20 civarında daha vakıf üniversitesi kurulmuştur. Özellikle 2007 yılından itibaren vakıf üniversiteleri ve vakıf meslek yükseko­ kulları daha hızlı bir şekilde büyüme­ ye başlamıştır. Bugün 80’nin üzerinde vakıf üniversitesi ve vakıf meslek yük­ sekokulu bulunmaktadır (Çetinsaya, 2014). b. Yükseköğretim kurum sayısındaki artışa paralel olarak, öğrenci sayısı da artmıştır; bu artışın devam etmesi beklenmektedir. 1984 yılında 320 bin civarında olan öğrenci sayısı bugün 5,5 milyona ulaşmıştır (Çetinsaya, 2014). Başka bir ifade ile YÖK’ün kuruldu­ ğu dönemden bugüne yükseköğretim sistemindeki öğrenci sayısı yaklaşık 20 kat büyümüştür. Dahası bu büyümenin önümüzdeki yıllarda da devam etmesi beklenmektedir. Özellikle, 2012 yılın­ da çıkan 6287 sayılı kanunla zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmış olmasının 721 YENİ TÜRKİYE 58/2014 göre, YDK görev ve işlev olarak YÖK’e ben­ zemektedir. Ayrıca, YDK üyelerinin bazıları­ nın öğretim elemanlarının oyları ile seçilmesi öngörülmektedir. YDK’nın öngörülen bu üye yapısı ve seçimi, gelişmiş ülke örneklerinden farklılaşmaktadır. ABD ve OECD ülkelerinde yükseköğretimi düzenleyen üst kurulların üye yapısı, genellikle toplum tarafından seçi­ len siyasi iktidarlar tarafından belirlenmekte ve üniversite dışı üyeleri içermektedir (Çelik & Gür, 2013). Özetle, bugüne kadar tasarla­ nan yükseköğretim yasa taslakları, kapsamlı bir yükseköğretim reformundan ziyade, ge­ nellikle yükseköğretimden sorumlu bir üstotorite olarak YÖK’ün dönüşümü olarak karşımıza çıkmıştır. YENİ TÜRKİYE 58/2014 722 yükseköğretime yönelik talebi artırma­ sı beklenmektedir. Zaten, 1980’den günümüze yükseköğretime yönelik talep sürekli olarak artmıştır. 1980’de yaklaşık 470 bin kişi üniversite giriş sı­ navlarına başvurmuşken, bu sayı 2000 yılında 1,4 milyona, 2014 yılında ise ilk kez 2 milyona ulaşmıştır. Yükseköğre­ timi talep eden kesimler de çeşitlenmiş durumdadır. Yükseköğretim geçmişte yalnızca belirli bir kesim tarafından talep edilmekteyken bugün nüfusun çeşitli kesimleri tarafından da yoğun bir şekilde talep edilmektedir. Özellikle 2006 yılından sonra atılan adımlarla Türkiye yükseköğretim sistemi elit bir yapıdan kitlesel bir yapıya hatta çağ nüfusunun yarısından çoğuna hizmet sunan evrensel bir boyuta doğru iler­ lemektedir. Bunun en önemli göster­ gesi 2014 yılında üniversite giriş sınava başvuranların sadece %40’a yakın bir kesiminin lise son sınıf öğrencisi olma­ sıdır. Farklı yaş gruplarının, özellikle kadınların, çalışanların ve hatta daha önce üniversite eğitimi almış olanların yükseköğretime yönelik talebi artarak devam etmektedir. c. Hâlihazırda yürürlükte olan Yükse­ köğretim Kanunu, Türkiye’nin son yıllarda demokratikleşme ve sivilleşme konusunda vardığı düzeyin gerisin­ de kalmaktadır. Yükseköğretim Ka­ nununun temel amaç ve hedeflerine bakıldığında bilimsellik ve akademik özgürlüğün arka plana atıldığı en te­ mel amaçların, Atatürk milliyetçiliği, Türklük ve millet sevgisi olduğu gö­ rülmektedir. Kanun, askeri dönemin bir ürünü olarak, üniversiteyi bilimin öğrenildiği ve öğretildiği bir kurum olarak tanımlamaktan ziyade insan­ ların belirli bir ideoloji ekseninde ye­ tişmesini öngörmektedir (Küçükcan ve Gür, 2009). Kanundan da kaynak­ lanan bu sorun üniversitelerde geçen zaman içinde öğrenim, öğretim ve araştırma özgürlüklerinin kısıtlanma­ sı gibi birçok soruna neden olmuştur. Yükseköğretim Kanunu’nun 5. Mad­ desine göre, yükseköğretim kurumla­ rında Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi ile Türk dili dersi halen zorunlu ola­ rak okutulmaktadır. Bir kurum olarak üniversitenin endoktrinasyon merkezi değil, fikirlerin özgürce tartışıldığı bir kurum olarak tasarlandığı bir düzenle­ meye ihtiyaç vardır. d. Öğrenci sayılarının aşırı büyümesi fi­ nansmanla ilgili sorunları beraberinde getirmektedir. Türkiye’deki mevcut öğrenci sayısı ve önümüzdeki yıllar­ da beklenen artış da dikkate alındı­ ğında yükseköğretim kurumlarının finansmanı bir mesele olarak ortaya çıkmaktadır. Uluslararası eğilimlere bakıldığında, yükseköğretim kurumla­ rının finansmanında bir çeşitlenmenin olduğu görülmektedir. Son yıllarda, yükseköğretimde özelleşme oranları artmış, özel üniversiteler kurulmaya başlanmış, öğrenciler yükseköğretim almak için daha fazla finansal katkı vermeye başlamıştır (Eurydice, 2008; OECD, 2008). Sürdürülebilir bir yük­ seköğretim finansmanı için Türkiye’de de bir yandan sosyal adaleti ve fırsat eşitliğini gözeten öte yandan yükse­ köğretim kaynaklarını artırıcı yeni fi­ nansman modellerine ihtiyaç vardır. Bu çerçevede, hem kamunun destek­ lerini artırması hem de özel finansma­ nın artırılması seçenekleri üzerinde durulmalıdır. e. Uluslararası eğilimlere bakıldığında, 1980’lerden itibaren yükseköğretim sistemlerinin yönetiminde önemli de­ ğişimler görülmektedir. Artık, merke­ zi yönetimler, toplumun ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamak ve daha rekabetçi bir ekonomiye sahip olmak için yükseköğretim sistemini daha faz­ la denetlemeye başlamıştır (Çelik & Gür, 2014). Yükseköğretim sistemleri, kalite güvence çerçeveleri, performans temelli bütçeleme, yönetim kurullarına Sonuç ve Öneriler Gelinen noktada, Türkiye yükseköğ­ retim sisteminin reform edilmesi konusunda ciddi gerekçeler ve toplumsal talep söz konu­ sudur. Muhtemelen bir reformda dikkat edil­ mesi gereken bazı önemli hususlar şu şekilde sıralanabilir: • Türkiye’de önümüzdeki yıllarda yük­ seköğretime yönelik taleplerin arta­ rak devam edeceği dikkate alındığın­ da, halen yeni üniversitelere ihtiyaç duyulduğu görülmektedir. Türkiye yükseköğretim sistemi, öncelikli ola­ rak toplumsal talepleri karşılayacak şekilde büyümeye devam etmelidir. Buna ilaveten, yükseköğretimin, nite­ likli işgücü yetiştirme, AR-GE ve bilgi ekonomilerine dâhil olmadaki etkileri de dikkate alınarak büyümenin nite­ likli bir şekilde gerçekleşmesi için yeni politika tedbirleri alınmalıdır. Yeni yükseköğretim sisteminin üst yapısı belirlenirken, bu büyümenin sekteye uğramaması gözetilmelidir. • Üniversitenin en temel öğelerden biri akademik özgürlüktür. Bundan dola­ yı akademik özgürlüklerin (öğrenim, öğretim ve araştırma özgürlükleri) garanti altına alınması gerekmektedir. Buna çerçevede, öğrenim özgürlüğünü kısıtlayan, endokrinasyona yöne­ lik hususların yasal düzenlemeler­ den çıkarılması gerekmektedir. Bu çerçevede öncelikli olarak, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi ile Türk dili dersleri gibi derslerin YÖK tarafından zorunlu kılınan dersler kategorisinden çıkarılması gerekmektedir. • Uluslararası tecrübeler de dikkate alındığında, üniversiteler arasında ko­ ordinasyonu sağlayacak bir üst kurul/ kurullara ihtiyaç olduğu görülmekte­ dir. Bu kurumların üye yapıları sadece akademik personelden oluşmamalı­ dır. Toplum ile daha etkin bir iletişim kurması ve hesap verebilir bir yapıya sahip olması için, yükseköğretim sis­ temini düzenleyen kurum ya da kuru­ luşların üyelerinin yarısı ya da çoğunun üniversite dışından ve toplumun fark­ lı kesimlerini temsil eden kişilerden oluşmalıdır. Söz konusu kurum ve ku­ ruluşların, doğrudan ya da dolaylı ola­ rak halka hesap verebilir yapılar olması sağlanmalıdır. • Yükseköğretim kurumlarının çok da­ ha şeffaf ve topluma hesap verebilir bir yapıya sahip olması gerekmek­ tedir. Bunun için, dünya eğilimleri dikkate alınarak, rektör seçim siste­ mi değişmelidir. Rektörler, öğretim üyelerinin oyları ile değil, toplum ta­ rafından seçilmişlerin de etkin olduğu mekanizmalarla belirlenmelidir. Bu 723 YENİ TÜRKİYE 58/2014 dış paydaşların katılımı ile daha fazla denetime tabi tutulmaktadır (OECD, 2003, 2008). Öte yandan, hükümetler, doğrudan yönetim ve denetim süreçle­ rinden çekilmekte, yetki ve sorumlu­ luklarını aracı ya da üst kurullara dev­ retmektedir. Yükseköğretim kurumları üzerinde bir üst otorite olan üst ya da aracı kurulların yapısına bakıldığında, kurul üyelerin bazı ülkelerde tamamı­ nın bazı ülkelerde ise çoğunluğunun üniversite dışı paydaşlardan oluştu­ ğu görülmektedir. Dahası, bu kişiler, üniversite personeli tarafından değil, topluma doğrudan hesap veren seçil­ mişler tarafından belirlenmektedir. Ayrıca, uluslararası eğilimler dikkate alındığında, rektörlerin öğretim üyeleri tarafından belirlenmesi terk edilen bir uygulamadır. Birkaç ülke haricinde rektörler, öğretim üyelerinin oylarıyla değil, doğrudan hal tarafından seçil­ miş siyasi otorite (bakan, başbakan, cumhurbaşkanı) ya da bu otorite ta­ rafından üyeleri belirlenen bir konsey/ kurul tarafından atanmaktadır. Bütün bu süreçlere ek olarak, yükseköğretim kurumlarının özerklikleri genişlemek­ te, rektörlerin yetki ve sorumlulukları artmaktadır (Küçükcan & Gür, 2009). çerçevede, halk tarafından seçilen bir Cumhurbaşkanının rektörleri atama­ sı, topluma hesap verebilirliği artırma potansiyeline sahiptir. Buna mukabil, üniversitelerin akademik, idari ve mali konulardaki özerklikleri artırılmalıdır. Kaynakça 61. Hükümet Programı. (2011). 61. Hükümet Programı. Başbakanlık. http://www.basbakanlik.gov.tr/ Forms/pgGovProgramme.aspx Çelik, Z., & Gür, B. S. (2013). Turkey’s educa­ tion policy during the AK party era (2002-2013). Insight Turkey, 15(4), 151–176. Çelik, Z., & Gür, B. S. (2014). Yükseköğretim sistemlerinin yönetimi ve üniversite özerkliği: Küresel eğilimler ve Türkiye örneği. Yükseköğretim ve Bilim Dergisi, 4(1), 18–27. doi:10.5961/jhes.2014.085 Çetinsaya, G. (2014). Büyüme, kalite, uluslararasılaşma: Türkiye yükseköğretimi için bir yol haritası. Eskişehir: Yükseköğretim Kurulu. 724 Barblan, A., Ergüder, Ü. & Gürüz, K. (2008). Higher education in Turkey: Institutional autonomy and responsibility in a modernising society. Bologna: Bologna University Press. Eurydice. (2008). Higher education governance in Europe. Policies, structures, funding and academic staff. Brussels: Eurydice. YENİ TÜRKİYE 58/2014 Günay, D., & Günay, A. (2011). 1933’ten günü­ müze Türk yükseköğretiminde niceliksel gelişmeler. Yükseköğretim ve Bilim Dergisi, (1), 1–22. Gür, B. S., & Çelik, Z. (2011). YÖK’ün 30 yılı (Rapor No. 4). Ankara: Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı. Gürüz, K. (2008). Yirmi birinci yüzyılın başında Türk milli eğitim sistemi. İstanbul: Türkiye İş Bankası. Kalkınma Bakanlığı. (2013). Onuncu kalkınma planı (2014-2018). Ankara: Kalkınma Bakanlığı. Küçükcan, T., & Gür, B. S. (2009). Türkiye’de yükseköğretim: Karşılaştırmalı bir analiz. Ankara: SETA Yayınları. Mutluer, M. K. (2008). Türkiye’de yükseköğretimin başlıca sorunları ve sorunlara çözüm önerileri. Ankara: Maliye Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı. OECD. (2003). Education policy analysis 2003. Paris: OECD. OECD. (2008). Higher education to 2030 (Vol. 1): Demography. Paris: OECD. Özcan, Y. (2009, Temmuz). En büyük hayalim YÖK’ü yok etmek. Aksiyon. http://www.aksiyon.com. tr/aksiyon/newsDetail_getNewsById.action?sectionId =26&newsId=24511 TÜSİAD. (2003). Yükseköğretimin yeniden yapılandırılması: temel ilkeler. İstanbul: Türk Sanay­ icileri ve İşadamları Derneği. YÖK. (2007). Türkiye’nin yükseköğretim stratejisi. Ankara: Yükseköğretim Kurulu. “YÖK artık lağvedilmelidir”. (2014, March 23). Milliyet. http://www.milliyet.com.tr/yok-artiklagvedilmelidir/gundem/detay/1855788/default.htm