Academia.eduAcademia.edu

Islam Sehrlerini Anlatan Kaynaklar

2023, İslam Tarihinin Kaynakları

Bu makele İslam şehirlerini anlatan kaynakları ele almaktadır. This article focuses on sources of Islamic cties

Ankara Okulu Yayınları: 435 © Ankara Okulu Basım Yay. San. Tic. Ltd. Şti. Dizgi, kapak: Ankara Dizgi Evi Baskı, cilt, kapak baskısı: Repro Bir Sertifika No: 47381 Birinci baskı: Eylül 2023 ISBN: 978-625-7387-92-7 Ankara Okulu Yayınları Şehit Mehmet Baydar Sokak 2/A Maltepe/Ankara Tel: (0312) 341 06 90 GSM: 0542 382 74 12 web: www.ankaraokulu.com.tr e-mail: ankaraokulu@ankaraokulu.com.tr ankaraokuluyayinlari@gmail.com İslam Tarih Usulü ve Kaynakları -1- Editör Mehmet Mahfuz Söylemez Ankara Okulu Yayınları Ankara 2023 İslam Tarihi Kaynakları ve İslam Tarihi Usulü derslerini aldığım kıymetli hocalarım Prof. Dr. Sabri Hizmetli, Prof. Dr. İrfan Aycan ve merhum Prof. Dr. İbrahim Sarıçam’a… İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ .......................................................................................................... 7 İSLAM TARİH USULÜ Mehmet Mahfuz SÖYLEMEZ ........................................................................ 11 KUR’AN-TARİH İLİŞKİSİ ÜZERİNE Mehmet Mahfuz SÖYLEMEZ ...................................................................... 139 HADİS EDEBİYATININ OLUŞUMU VE TEMEL KAYNAKLAR Musa BAĞCI ................................................................................................169 SİYER KAYNAKLARI Şaban ÖZ ....................................................................................................221 ŞEMAİL KAYNAKLARI Rıza SAVAŞ .................................................................................................263 TABAKÂT, TERÂCİM VE VEFEYÂT KİTAPLARI Mehmet Mahfuz SÖYLEMEZ-Hatice Nur ERTÜRK ........................................269 İSLAM TARİHİ KAYNAKLARINDAN FÜTÛHÂT KİTAPLARI Âdem APAK .................................................................................................337 HARAC VE EMVÂL KİTAPLARI Mustafa ÖZKAN ...........................................................................................349 İSLAM TARİHİ’NİN TEMEL KAYNAKLARI: GENEL TARİH KİTAPLARI Mehmet Mahfuz SÖYLEMEZ-Yakup AKYÜREK ............................................359 İSLAM COĞRAFYACILIĞI VE COĞRAFYAYA DAİR ESERLER M. Hanefi PALABIYIK ...................................................................................391 İSLAM TARİHİNİN KAYNAĞI OLARAK SEYAHATNÂMELER M. Hanefi PALABIYIK ...................................................................................441 ENSÂB İLMİ VE ENSÂB’A DAİR ESERLER Ünal KILIÇ ...................................................................................................461 6 İslam Tarih Usulü ve Kaynakları ŞEHİR VE BÖLGE TARİHLERİ Mehmet Mahfuz SÖYLEMEZ-Furkan ÇELEBİ ..............................................507 İSLAM TARİHİNİN KAYNAĞI OLARAK EDEBİYAT KİTAPLARI Hakan TEMİR .............................................................................................553 KABÂİL (KABİLE) KİTAPLARI Korkut DİNDİ ..............................................................................................589 ŞEHİR VE BÖLGE TARİHLERİ Mehmet Mahfuz SÖYLEMEZ* Furkan ÇELEBİ** İslam tarih yazıcılığı içerisinde şehir ve bölge tarihlerinin önemli bir yerinin bulunduğunu ifade etmek izahtan vareste bir husustur. Bir şehrin veya bir bölgenin önemli oranda ele alınıp işlendiği bu kitaplar ele aldıkları şehirlerin siyasi, dinî, sosyal, ilmî, askerî ve ekonomik yönleri hakkında da ciddi bilgiler içermektedirler. Bu kabil eserler genelde ele aldıkları şehrin topoğrafik bilgileri ile başlamaktadırlar. Akabinde kuruluşları ve tarihlerini ele alınmaktadırlar. Hatta kuruluşları dönemindeki mitolojik bilgilerden de verdikleri görülmektedir. Şayet şehrin İslam öncesi döneme dayanan bir geçmişi varsa Müslümanların hakimiyetine girişi, bir başka ifade ile fethi de anlatılmaktadır. Fethinin anlatılması esnasında buraya uğrayan sahâbe veya tâbiînin kimler olduğu mutlaka zikredilmektedir. Bu bilgileri aktarmakla kentin nasıl İslamlaştığının anlaşılmasını amaçlandıkları anlaşılmaktadır. Ashâbdan itibaren artık bu eserlerin âdeta bir tabakât ve terâcim kitabına dönüştükleri görülmektedir. Bu bölümde ele alınan kentin ilim adamları veya burada eğitim gören mensuplarının biyografileri verilmeye başlanmaktadır. Bu da aslında şehirde hangi ilmî sahanın hâkim olduğunu, hangi düşünce, mezhep veya meşrebin yoğun olarak bulunduğunu anlamamıza imkân tanımaktadır. Son olarak bu kabil kitapların yöre halkının dinî ve mezhebî duruşları ile burada İslam tarihi boyunca patlak veren siyasi olaylar da anlatılmaktadır. Bu bilgiler aynı zamanda söz konusu hadiseleri besleyen sâikleri görmemize de ciddi katkı sağladığını söylemek gerekir. Bu kısa girişten sonra şimdi şehri tarihlerinin en meşhurlarını kronolojik olarak ele alabiliriz. 1. Ubeyd b. Şeriyye (ö. 67/686[?]), Kitâbun fî Ahbâri’lYemen ve Eş‘ariha ve Ensâbiha, Yemen 1979 Muammerûndan olduğu rivayet edilen İbn Şeriyye’nin Hz. Peygamber’i görüp Müslüman olduğu rivayet edilmektir. Müslümanlar * ** Prof. Dr., İstanbul Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü, mahfuz@istanbul.edu.tr, Orcid: 0000-0002-8966-5716. Arş. Gör., Muş Alparslan Üniversitesi, İslami İlimler Fakültesi, İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü, f.celebi@alparslan.edu.tr, Orcid: 0000-0002-5858-0824. 508 İslam Tarih Usulü ve Kaynakları tarafından şehir ve bölge tarihine dair olarak yazılan ilk eserin kendisine nisbet edildiği Ubeyd b. Şeriyye, Muâviye b. Ebî Süfyân’a elçi olarak giden heyetin içerisinde Şam’a gitmiştir. Muâviye’nin kendisine özellikle Yemen tarihi, insanların farklı diller konuşmalarının sebepleri ve Arapların nesepleri konusunda sorular sorduğu, verdiği cevaplardan hoşnut kalınca Şam’dan ayrılmamasını istediği aktarılmaktadır. Bu tarihten itibaren Şam’a yerleşen Ubeyd, Muâviye’nin yanında kalmış ve ona Yemen’e dair bazı eserler de kaleme almıştır.1 Kaynaklarımıza göre Muâviye her akşam yatmadan önce onun tarafından yazılan bu eserlerden bazı pasajlar okurdu. Onun Muâviye’nin emsiyât toplantılarına da iştirak ettiği ve kendisine tarih konusunda bilgiler aktardığı da rivayet edilmektedir.2 Ubeyd b. Şeriyye Emevî halifelerinden Abdülmelik b. Mervân döneminde Şam’da vefat etmiştir. İbn Şeriye’nin bu kitabı Kitâbü’l-mulûk ve ahbâru’l-madiyyîn olarak da bilinmekte olup Lahmîler, Gassânîler ve Yemen devletleri tarihine dair idi. Maalesef eserin tamamı günümüze ulaşmamıştır. Bir parçası bize ulaşan bu değerli çalışmanın söz konusu bölümü ilk 1347/1928 yılında İbn Hişâm’a (ö. 218/834) nisbet edilen, ama gerçekte Vehb b. Münebbih’e ait olan, Kitâbu’t-Ticânî adlı eserin zeyli olarak yayımlanmıştır. Daha sonra Abdulazîz el-Mekâlih tarafından yapılan baskısı olmak üzere farklı birkaç baskısı daha yapılmıştır. 2. Hasan el-Basrî (ö. 110/728), Fadâilu Mekke ve’s-Seknu fîhâ, Kuveyt 1980 Hz. Ömer’in hilafeti döneminde 21/641de Medine’de doğan Hasan Basrî, Mekke ve Medine’de sahâbe neslinin içerisinde yetişmiştir. 37/657 yılında Basra’ya yerleşince kendisinden önce Basra’ya yerleşen sahâbîlerden dersler almıştır. On yıl kadar Horasan bölgesinde kalmış, yörenin valisi er-Rebi’ b. Ziyâd el-Hârisî’nin kâtipliğini yapmıştır. Daha sonra Basra’ya dönmüş ve bir daha bu kentten ayrılmamıştır. Basra’da başlattığı ders halkasından birçok âlim yetişmiştir. Vâsıl b. Atâ bu halkadan ayrılarak Mu‘tezile mezhebini kurmuştur. Hatta onun “Vâsıl bizden ayrıldı” anlamında söylediği “‫اعتزل‬ ‫ ”واصل عنا‬cümlesinde geçen i’tezele ifadesinin bu mezhebe özel isim olduğu kaydedilmektedir. Çok yönlü bir âlim olan Hasan el-Basrî, 1 2 Ubeyd b. Şeriye’nin hayatı ve kitabında kullandığı yöntem hakkında bkz. Ahmed Hasan Abdulğânî, Kitâbu ahbâri Ubeyd b. Şeriyye el-Curhumî: Tahkik ve Dirasetun Nakdiyetun, Aynuşşems Üniversitesi, Kahire 2007. Konu ile ilgili olarak bkz. Mehmet Mahfuz Söylemez “İslamın Erken Döneminde Eğitim ve Öğretim Faaliyetleri”, Dinî Araştırmalar Dergisi, Ankara 2002, cilt 5, sayı 13, ss. 57-80. Şehir ve Bölge Tarihleri 509 tefsir, hadis, fıkıh, tarih ve zühd ile ilgilenmiştir. Zühd ile ilgilenmesi kendisinin tasavvufun kurucuları arasında zikredilmesine neden olmuştur. İlgi duyduğu alanlardan biri de Mekke tarihidir. Mekke ve Medine’de bulunduğu dönemde ilgi duyduğu bu kente, ayrıldıktan sonra iştiyakının arttığı ve özellikle de buranın faziletiyle ilgilendiği anlaşılmaktadır. Onun tarafından Mekke ile ilgili yazılan kitap bu sahanın ilk çalışmalarından biri olarak kabul edilmektedir. Eser daha çok manevi bir şehir olarak Mekke’yi ele almaktadır. Bu eser Hasan el-Basrî’nin Mekke’de ikâmet eden ve zâhitliği ile tanınan Abdurrahim veya Abdurrahman b. Enes er-Remâdî adındaki onun tarafından tanınan şahsın Mekke’den ayrılıp Yemen’e yerleşmek istediğini öğrenince, muhtemelen Mekke’ye olan özlemi artmış ve kendisine bir mektup yazmıştır. Özü itibariyle bu mektup olan Fedâili Mekke ve seknu fiha adlı risale, bu sahanın en eski çalışmalarından biri olarak kabul edilmektedir. Hasan el-Basrî’nin bu risalesi erken dönemden itibaren Türk okuyucunun da ilgisini çekmiştir. Nitekim Mustafa Hami tarafından Osmanlı Türkçesine aktarmış olup hicri 1280/1863 yılında İstanbul’da basılmıştır. Eser Mekke hususunda Kur’an’da var olan ayetlerin serdedilmesiyle başlamaktadır. Daha sonra Hz. Peygamber’in özellikle Medine’ye hicretinden sonra Mekke’ye duyduğu özlemi ifade eden bazı hadisleri aktarmaktadır. Müellif bu risalesinde Mekke’de 300 Peygamberin medfûn olduğu gibi birçoğu ispatlanması mümkün olmayan hatta mitoloji kabilinden iddialarda da bulunmaktadır. Risale, Kâbe ve tavafın önemi, tavaf yapan şahısları kazanacağı sevap gibi konuları aktararak bitmektedir. Bu kıymetli risale toplamda kırk iki sayfadan oluşmaktadır. 3. Vehb b. Münebbih (ö. 114/732), Kitâbu’t-ticân fî mulûki Himyer (thk. Merkezu Dirâse fî Ahbâri Yemen), San‘a 1979 Hemmâm b. Münebbih’in kardeşi olan Vehb b. Münebbih aslen Yemenli olup Zimâr kentinde doğmuştur. Bu nedenle de nisbesi Zimârî’dir. Ebna’dan olan Vehb’in annesi Yemenli, babası ise İran asıllıdır. Babasının Heratlı olduğu kaydedilmektedir. Tâbiînden olup Hz. Osman döneminde doğduğu rivayet edilmektedir. İbn Abbas, Ebû Hüreyre, Abdullah b. Ömer gibi sahâbîlerden istifade ettiği ifade edilen3 Vehb, İslam öncesi döneme yoğunlaşmış, çoğunlukla da İslam öncesi Arap tarihi, özellikle de Yemen tarihi, hakkında bilgiler toplamıştır. Zaman zaman Arap kökenli olmayanlar 3 Vehb ile ilgili geniş bilgi için bkz. Zehebî (ö. 748/1348), Siyeru a’lâmi’n-nubelâ, I-XXV (thk. Şuayb Arnavud vd.), Müessetü’r-Risâle, Beyrut 1982, IV/544-557. 510 İslam Tarih Usulü ve Kaynakları hakkında da bilgiler aktarmaktadır. Yâkût el-Hamevî onu çağının en önemli bilim insanlarından biri olarak zikreder ve İsrâiliyat, İran ve Süryânî haberlerine vukûfiyetine dikkat çeker. Mes‘ûdî, ilgilendiği alanları dikkate alarak Yunanca, Süryânîce ve Himyer yazısı ve lehçesini bildiğini ileri sürtmektedir. Yemen’de vefat etmiş ve oraya defnedilmiştir. İslam öncesi Yemen ile ilgili önemli bilgiler içeren Vehb b. Münebbih’in bu eseri İbn Hişâm’ın rivayetiyle kendinden sonraki döneme ulaşmış ve onun adıyla anılmıştır. Eser ilk kez 1928 yılında Hindistan’da basılmıştır. Daha sonra San‘a’da ikinci kez Yemen Araştırmaları Merkezi tarafından tahkik edilerek, Dr. Abdulaziz el-Mekâli’nin takdim yazısıyla San‘a’da neşredilmiştir. Âlemin yaratılışı ile başlamakta olan bu eser, daha sonra Arapların atası olarak kabul edilen Hz. Nuh’un oğlu Hâm’dan bahsetmekte, arkasından Himyer ve onun soyu konusuna geçmektedir. Eserde Yemen bağlamında Âd kavmi, Cürhümlüler, Tebâbia, Habeş-Yemen ilişkileri gibi konular üzerinde de durulmuştur. Kısmen mitolojik, kısmen tarihten yalıtık ve tenkide dayanıklı sair verilerle desteklenmesi olası olmayan bilgiler de içermesine rağmen dönemin en önemli bölge tarihlerinden biri konumundadır. 4. İbn Zebâle, Ebü’l-Hasen Muhammed b. el-Hasen (ö. 199/814), Ahbârü’l-Medine (thk. Salâh Abdulazîz Zeyn Selâme), Medine 2003 Tam adı Muhammed b. Hasan b. Ebî Hasan el-Kureşî el-Mahzûmî el-Medenî’dir. Hicri ikinci asırda yaşamış ve tarihçiliği ile ünlenmiştir. Medine ile ilgili yazdığı eser bu alanda yazılmış ilk eser olarak kabul edilmektedir. Terâcim ve tabakât kitapları, İbn Zebâle’nin hayatıyla ilgili fazla bilgi vermemiş olsa da Enes b. Mâlik başta olmak üzere dönemin önemli âlimlerden ders aldığı bilinmektedir. Doğum yeri ile ilgili kesin bilgi olmamakla birlikte Mekke veya Medine yakınında olan Zebâle’de doğduğu tahmin edilmektedir. Hadis âlimlerinden hadis rivayeti konusunda çok eleştiri almış olmakla beraber tarihçiler tarafından rivayetleri sıkça kullanılmıştır. Öyle ki Medine şehriyle ilgili bilgi aktarıp da İbn Zebâle’ye atıfta bulunmayan müellif yok gibidir. Abbâsîlerin erken dönemde Medine’de yaşamış olan İbn Zebâle’nin 199/814 senesinde vefat ettiği rivayet edilmektedir.4 4 İbn Zebâle (ö. 199/814), Ahbârü’l-Medine (thk. Salâh Abdulazîz Zeyn Sellâme), Merkezü’l-Buhûs, Medine 2003, 23, 34, 67 (Tahkik edenin mukaddimesi). Şehir ve Bölge Tarihleri 511 Medine tarihiyle ilgili yazılan en eski eser olan Târîhu Medine bize müstakil bir eser olarak ulaşmamıştır. Yukarıda da değindiğimiz gibi Medine şehri ile ilgili yazılan eserlerin büyük bir kısmı İbn Zebâle’den fazlaca nakillerde bulunmuşlardır. Bu yüzden eser bize Medine şehir tarihleri kitaplarının içerisinde mezcedilmiş olarak ulaşmıştır. Sehâvî’nin naklettiğine göre bu eser büyükçe bir ciltti. Semhûdî (ö. 911/1506) kendisinden çokça rivayetlerde bulunmaktadır. Hatta ünlü Vefâ’ü’l-Vefâ adlı eserini neredeyse bu kitaba dayandırarak yazmıştır. Müsteşrik Wüstenfeld, Semhûdî’deki bu rivayetleri bir araya getirerek İbn Zebâle’nin adıyla bir cilt hâlinde yayınlamıştır.5 İbn Zebâle bu eserinde Medine şehrinin isimlerinden, ne zaman kurulduğundan, Yahudilerin Medine’ye ne zaman yerleştiğinden, Evs ve Hazreç kabileleri ile hicret yolundan bahsetmektedir. Ayrıca Hz. Peygamberin inşa ettiği mescidi çok ayrıntılı bir şekilde tanıtmaktadır. Bu mescide yönelik Hulefâ-yi Râşidîn ve Emevîler döneminde yapılan genişletme faaliyetlerinden de bahsetmektedir. Keza bu değerli Medine tarihçisi, eserinde Hz. Peygamber ile Sahâbe-i Kirâmın kabirlerinden de bahsettiği gibi şehrin cadde ve sokaklarının yanı sıra Hz. Peygamber’in namaz kıldığı sair mescitlerden de bahsetmektedir. 5. Ezrakî, Ebü’l-Velîd Muhammed (ö. 250/864), Ahbâru Mekke, I-II, Mekke 1352/1933 Ebü’l-Velîd Muhammed el-Ezrakî, Mekke’de doğmuştur. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemektedir. en-Nedîm hayatı hakkında hiçbir bilgi vermezken Hacı Halife Keşfu’z-Zunûn adlı kitabında ölüm tarihinin hicri 223/837 olduğunu belirtmektedir. Ancak Fâsî bunun yanlış olduğunu söylemekte ve bu tarihin 244/858 olduğunda ısrar etmektedir. Romalılar ile İran arasındaki savaşlarda İranlılara esir düşen Romalı bir aileye mensup olduğu ifade edilmektedir.6 en-Nedîm, onun Ahbâru Mekke ile Kitâbü’l-kebîr adında iki eserinin bulunduğunu söylerken, Fuat Sezgin Zübdetu’l-a’mâl ve hulasâtu’l-ef’al adında bir başka kitabının daha olduğunu, bu eserin İbn Hasan Ali b. Nasr el-İsferâinî’nin kitabının şerhi olduğunu ve henüz yazma hâlinde olup basılmadığını belirtmektedir.7 Ahbâru Mekke, Türkçeye Yunus Vehbi Yavuz tarafından tercüme edilmiş olup 1980 yılında İstanbul’da basılmıştır. Bu baskı tanıtımımıza esas olarak alınmıştır. Eser on beş bölümden oluşmakta 5 6 7 Osman Çetin, “İbn Zebâle”, DİA, Ankara 1999, XX, 458. Bkz. Fuat Sezgin, Târîhu Turasi’l-Arabî, I-II, Riyad 1983, I/202-204. Bkz. Sezgin, Târîhu Turasi’l-Arabî, I/202-204. 512 İslam Tarih Usulü ve Kaynakları olup tek cilttir. Konuları kısaca şöyledir: Kâbe’nin tanıtılması, tarifi, isimleri, Kâbe ile ilgili ayetler, Kâbe’nin tarihçesi: İlk kez Hz. Âdem tarafından kurulması, daha sonraki dönemlerde Şit, Nûh, İbrahim, Amâlikalılar, Cürhümîler, Kusay b. Kilâb, Kureyşliler, İbn Zübeyr ve Haccâc tarafından yeniden inşası ve onarımı. Naşirler bu bölüme Kâbe’nin Ezrakî’den sonrasındaki tamirlerini de ilave ederek kitabı zenginleştirmiştir. Kitap daha sonra Kâbe’nin askıları, örtüleri, Hacerü’l-Esved ve faziletleri, Kâbe’nin tavanı, penceresi vesaire gibi fiziki özellikleri, Kâbe’nin tarihçesi ve faziletleri: zemzem kuyusu, Safa ve Merve, Mescid-i Haram gibi konular üzerinde durmaktadır. İçindekilerden de anlaşıldığı gibi Ezrakî’nin bu kitabına Mekke tarihi denmesinden ziyade Kâbe tarihi denilmesinin daha doğru olduğu kanaatindeyiz. Yazar eserine Hz. Âdem tarafından Kâbe’nin inşası ile başlamış, yaşadığı döneme kadar Kâbe ile ilgili malumat vermiştir. Zaten yazarın kendisi asıl amacının Kâbe’nin önemli olaylarını yazmak olduğunu söylemektedir. Bu da bizzat kendisinin eserinin bir Mekke tarihinden ziyade Kâbe tarihi olduğunu kabul ettiği anlamına gelmektedir. Ezrakî’nin kaynakları ise daha çok dedesi Ahmed b. Muhammed b. Ezrakî el-Mekkî, Abdullah b. Abbas’ın talebeleri, Vehb b. Münebbih’in kitapları, İbn İshâk’ın kitapları, Vâkıdî’nin Kitâbu ahbâri Mekke adlı eseri ile Osman b. Amr b. Sâc’ın Târîhu Mekke’sidir. 6. İbn Şebbe, Ebû Zeyd Ömer el-Numeyrî (ö. 262/876), Târîhu’l-Medineti’l-Münevvere, I-IV (thk. Fehim Muhammed Şeltût), Cidde 1979 İbn Şebbe hicri 173 yılında Basra’da doğmuştur. Daha sonra Bağdat’a yerleşen bu değerli ilim adamı zamanının ünlü muhaddislerinden hadis dersleri almıştır. Kütübi Sitte’nin ünlü muhaddislerinden İbn Mâce de kendisinden hadis rivayet etmektedir. İbn Şebbe, Mu‘tezilî düşüncenin revaçta olduğu bir dönemde yaşamıştır. Nitekim o da ister istemez bu tartışmaların ortasında kendisini bulmuştur. Resmî tezin hilafına Kur’an’ın mahluk olmadığını kabul edip bunu savununca birçok âlim gibi işkenceye maruz kalmıştır. Sâmerrâ’da Mu‘tezilîler tarafından evi taşlanmış, kitapları yakılmış, can emniyeti olmadığı için uzun süre evinden dışarı çıkamamıştır. Mevâlî kökenli olan İbn Şebbe, Numeyr kabilesine nisbet edilmiş olup başta hadis, edebiyat, şiir, tarih ve dil olmak üzere birçok alanla ilgilenmiş çeşitli eserler yazmıştır. en-Nedîm onun şu eserlerini zikretmektedir: Kitâbü’l-Kûfe, Kitâbü’l-Basra, Kitâbü’l-Medine, Kitâbu Mekke, Kitâbu Umerâi’l-Kûfe, Kitâbu Umerâ’i-Basra, Kitâbu Şehir ve Bölge Tarihleri 513 Umerâi Medine, Kitâbu’ş-şi’r ve’ş-şuara. Eserlerinin adlarından da anlaşıldığı gibi İbn Şebbe tam bir şehir tarihçisidir. Ama maalesef yirmiye yakın eserinden günümüze bir tek Târîhu Medineti’l-Münevvere adlı kitabı gelmiştir. İbn Şebbe’nin bu eseri nâşirler tarafından ilave edilen fihrist, indeks ve içindekiler dışında dört cilt olup toplam 1315 sayfadır. Esere muhakkik tarafından on sayfalık bir de mukaddime ilave edilmiştir. Muhakkik bu mukaddimede İslam tarih yazıcılığında şehir tarihçiliği hakkında bilginin yanı sıra eserin günümüze gelen tek yazma nüshası hakkında da malumatlar vermektedir. Eserin muhtevasına gelince; ilk bölüm Allah Resulünün Medine’deki yaşamına ayrılmıştır. İkinci kısımda Hz. Ömer dönemindeki hâdiseler ele alınmaktadır. Hz. Osman ile ilgili bilgiler ise üçüncü bölümde serdedilmiştir. Hz. Osman dönemi diğerlerine oranla daha geniş ele alınmıştır. Hz. Osman dönemindeki siyasi kriz, etkileri, sonuçları, Medine ablukası, asilerin Medine’de yaptıkları vb. birçok olay bu eserde detaylı olarak yer alınmaktadır. Dolayısıyla eser, Hz. Osman dönemi için bir hazine mesabesindedir. Eserde Hz. Ebû Bekir dönemi ile Hz. Ali dönemleri bulunmamaktadır. Bu da kitabın tamamının günümüze gelmediğini, elimizdeki nüshanın eksik nüsha olduğunu göstermektedir. İbn Şebbe’nin bu eseri, o dönemde revaçta bulunan hadis rivayet metoduna göre kaleme alınmıştır. Kısaca bahsettiğimiz bu kitap bir şehir tarihi olmasının yanında içerisinde yer alan Resulullah ile ilgili malumatlara bakarak bir siyer kitabı denebileceği gibi, Hz. Ömer ve özellikle Hz. Osman ile ilgili geniş bilgiden dolayı monografik eser olarak da değerlendirilebilir. 7. Fâkihî, Ebû Abdullah Muhammed b. İshâk b. Abbâs (ö. 272/885), Târîhu Mekke, I-VI (thk. Abdülmelik b. Abdullah b. Dehîş), Leipzig 1859 Fâkihî’nin ne zaman doğduğu ve ne zaman vefat ettiği ile ilgili elimizde yeterli bilgi bulunmamaktadır. Takiyüddîn el-Fâsî, Fâkihî’nin Mekke’yle ilgili olan bu kitabının Ezrakî’nin Mekke’yle ilgili olan Ahbâru Mekke kitabından daha iyi/faydalı olduğunu söylemekte ve kendisiyle görüşmemesine rağmen müttaki ve faziletli bir insan olduğunu düşündüğünü belirtmektedir. Fâkihî’nin hayatına dair bir diğer bilgi ise İbn Hacer’in kitabında geçmekte ve kendisini Buhârî’nin Hüffâz râvileri arasında zikretmektedir.8 Bunların 8 İbn Hacer el-Askalânî (ö. 852/1449), Tağliku’t ta’lîk ‘ala Sahihi’l Buhârî, I-V (thk. Abdurrahman Mûsa Kazfî), el-Mektebü’l-İslamî, Beyrut-Ürdün 1985/1405, V, 437-439. 514 İslam Tarih Usulü ve Kaynakları dışında hayatıyla ilgili bir bilgi bulunmamakla beraber, muhakkik İbn Dehiş, tahkik esnasında kitaptan çıkardığını belirttiği bazı bilgiler aktarmaktadır. Buna göre Fâkihî’n 215-220/830-835 yılları arasında Mekke’de doğduğu tahmin edilmektedir. Mekke’de aldığı eğitimden sonra ilim talebi için Bağdat, Kûfe, San‘a ve Yemen gibi ilim merkezlerine yolculuk yapmış, bilgilerini geliştirmiştir. Bu eserin bize intikal eden eksik nüshasının bir kısmı ilk kez Die chroniken der Stadt Mekka serisinin ikinci cildi içinde 1859’da Leipzig’de yayınlanmıştır. Daha sonra Mekke el-Mükerreme Tarihi Kitapları Mecmuası içerisinde Beyrut’ta 1964 tarihinde yeniden neşredilmiştir. Abdülmelik b. Abdullah b. Dehîş, Târîhu Mekke’yi bir mukaddime ve indeksle beraber 6 cilt hâlinde yayınlamıştır. Eserin bize intikal etmeyen I. cildini de birçok kitaptan faydalanmak suretiyle tekrar oluşturmuş ve V. cildin içerisinde neşretmiştir.9 Eserde, Hz. İbrahim’in Mekke’ye gelişi, Hz. İsmail ile ilgili olaylar, Amâlikalılar, Cürhümlüler, haram aylar, putlar gibi konuların varlığı ilk başta göze çarpmaktadır. Eserin I. cildinde Kâbe, II. cildinde Mescidi Haram ve sonraki ciltlerde de Mekke ile ilgili ayrıntılı bilgilere yer verilmesi, yazarın kitabı yazarken özelden genele doğru bir yöntem takip ettiği intibaını uyandırmaktadır. Topoğrafya ile ilgili bilgilerin çok fazla olduğu kitapta özellikle Kâ’be ve Hac’la ilgili bazı fıkhî hükümlerin de bulunması kitabı diğer Mekke tarihlerinden ayırmaktadır. 8. İbn Tayfûr, Ebü’l-Fadl Ahmed b. Ebî Tâhir Tayfûr elHorasânî (ö. 280/893), Târîhu Bağdât (thk. İzzet el-Attâr el-Hüseynî- Zâhid el-Kevserî), Mısır 1949 İbn Tayfûr el-Horasânî 204/819’da Bağdat’ta doğmuştur. İbn Tayfûr’un doğduğu yıl, Me’mûn’un Horasan’dan Bağdat’a döndüğü yıldır. İlme ileri yaşlarda başladığı rivayet edilmektedir. Çırak olarak başladığı kitap istinsah mesleğini sonraları Bağdat’ta bulunan Sûku’l-Verrâkîn’de bir dükkân açmak suretiyle profesyonelce devam ettirmiştir. Şair ve tarihçi kimliğiyle meşhur olan İbn Tayfûr, 280/893 yılında doğum yeri olan Bağdat’ta vefat etmiştir. Yazdığı eserlerin neredeyse tamamı kaybolan İbn Tayfûr’un elliye yakın telifinden bize yalnızca Târîhu Bağdât’ının altıncı cildi gelmiştir. İlk defa Hans Keller tarafından Almanca tercümesiyle birlikte Sechster Band des Kitab Bağdad adıyla neşredilen ve Kate Chambers Seelye tarafından İngilizceye çevrilen eseri daha sonra İzzet el-Attâr 9 Abdülkerim Özaydın, “Fâkihî”, DİA, Ankara 1995, XII, 128-129. Şehir ve Bölge Tarihleri 515 el-Hüseynî ve Zâhid el-Kevserî yayınlamışlardır.10 Kitap Bağdat’la ilgili kaleme alınmış en eski eserlerden birisidir. Pek çok halife ve vezirle ilgili bilgiler ihtiva etmektedir. Taberî, İsfahânî ve Mes‘ûdî gibi pek çok kişiye kaynaklık etmiş bir eserdir. Bize ulaşan altıncı cildinin ele aldığı bazı konuları şu şekilde sıralayabiliriz: Me’mûn’un hilafetiyle ilgili bilgiler, o dönemde yaşamış bazı şair ve şarkıcılar, kendi meclisinde cereyan eden bazı münazaralar, Bâbek’e karşı gerçekleştirilen harekât, Horasan ve Kum’da çıkan isyanlar. Kitap halife Muhtedî’ye kadar olan olayları ele alırken İbn Tayfûr’un oğlu Ebü’l-Hüseyin Abdullah tarafından Muktedir Billâh’a kadar olan bir de zeyl eklenmiştir. 9. Bahşel, Ebü’l-Hasan Eslem b. Sehl b. Selm er-Rezâz elVâsıtî (ö. 292/905), Târîhu Vâsıt (thk. Korkis Avvâd), Beyrut 1987 Günümüze kadar gelen en eski şehir tarihi örneklerinden biri olan Bahşel’in bu kitabı, başta Kuşeyrî (ö. 334/946)’nin Târîhu Rakka, Havlânî (ö. 365/981)’nin Târîhu Dareyyâ, Bebi’in Fedâilu’ş-Şam ve Dımaşk, Hatîb el-Bağdâdî’nin Târîhu Bağdât ve Medînetu’s-Selâm adlı çalışmalarına örneklik ve kaynaklık etmiştir. Hayatı hakkında fazla bilgi bulunmayan ve hadis konusunda engin bir kültüre sahip olduğu kaydedilen Bahşel, birçok tarihçi tarafından çağının en büyük muhaddisi olarak kabul edilmesinin yanı sıra, sika olarak da tanınmıştır. Bahşel’in ünlü Târîhu Vâsıt adlı eseri Korkis Avvad tarafından tahkik edilerek 1986 yılında Beyrut’ta neşredilmiştir. Eser temelde iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümünde kentin kendisi ikinci bölümünde ise yetiştirdiği ilim adamları ile ilgili bilgiler sunmaktadır. Bahis mevzuu ettiğimiz bu eser Vâsıt şehrinin kuruluşu ile başlamaktadır. Daha sonra şehrin sınırları ve topoğrafik yapısı ile ilgili kısa bilgiler vermektedir. Akabinden de şehirde hicri ikinci ve üçüncü asırda yaşamış olan muhaddis, fakîh, müfessir ve benzeri Vâsıtlı ilim adamları hakkında malumat aktarmaktadır. Kitabın başlıkları şu şekilde tanzim edilmiştir: Hicri birinci yüzyılda Resulullah’ı görüp onunla konuşan, ondan hadis rivayet eden sahâbîlerden Vâsıt’a uğrayanlar, hicri birinci, ikinci ve üçüncü asırda Vâsıt şehrinde yaşayan ilim adamları. Bu kıymetli eserde Vâsıt şehriyle alakalı birçok apokrif rivayet de yer almaktadır. Eser hadis rivayet metodu ile yazılmıştır. Bahşel’in bu kitabı Vâsıt’ın kurulduğu yere 10 Sabri Hizmetli, “İbn Ebû Tahir”, DİA, Ankara 1999, XIX, 445. 516 İslam Tarih Usulü ve Kaynakları yakın olan, hatta daha sonra Vâsıt ile birleşerek tek şehre dönüşen Kesker ile ilgili önemli bilgilerin yanı sıra Sevâd’ın yerlileri hakkında da bazı ayrıntılar sunmaktadır. 10. İbn Sağîr el-Mâlikî (H. III. asır), Ahbâru Eimmeti’rRüstemiyyîn (thk. Muhammed Nâsır-İbrahim Behaz), Beyrut 1986 İbn Sağîr’in kendi hayatıyla ilgili anlattıkları dışında yaşamına dair bilgiye sahip değiliz. Rüstemî devletinin son yıllarında yaşadığı tahmin edilmektedir. Bu devletin başkenti Tâhert’te mi doğduğu yoksa başka bir yerden mi buraya geldiği bilinmemektedir. Kitabından yola çıkarak, Rüstemîlerin lideri İmam Ebû Yakzân’ın (ö. 281/894-895) son dönemlerine doğru Tâhert’e geldiği tahmin edilmektedir. Ömrünün geriye kalanını burada geçirmiştir. Buradan hareketle onun, Rüstemî devletinin kuruluşu ve gelişimiyle ilgili kısımları tanıyıp güvendiği İbâdî kaynaklardan, sonraki kısımları ise kendi gözlemlerinden faydalanarak yazdığı söylenebilir. Kitaptan onun Mâlikî veya Şiî mezhebine bağlı olduğu anlaşılmaktadır. Ama kitabında savunduğu görüşlerden yola çıkarak mutedil bir Şiî olduğunu söylemek daha isabetli gibi gözükmektedir.11 Eser ilk olarak müsteşrik Motylinski tarafından Cezair’de Vadi Miyzab’da bulunmuş ve 1905 yılında Cezair’de gerçekleştirilen bir konferansın bildirileri arasında neşredilmiştir. Daha sonra 1976 yılında Tunus’ta, Tunus Üniversitesinin Ma’rifetü’l-Mağrib serisinin XI. cildi olarak basılmıştır.12 Kitabın içeriği göz önüne alındığında 290/902 civarında yazıldığı tahmin edilmektedir. İbn Sağîr, kitabında Rüstemî imamlarını sırasıyla -ikinci İmam Abdulvahâb’dan başlayarak imam Ebû Hâtim’e kadar olanları- zikretmekte ve her birisi hakkında bilgiler vermektedir. Ayrıca fitne olarak değerlendirilen pek çok olayı da kitabına almıştır. İmam Ebû Hâtim ve amcası İmam Yakub’un liderlik için giriştiği savaş bunlardan birisi olarak zikredilebilir. İbn Sağîr’in kaynaklarını şifahi ve gözleme dayalı olarak elde ettiği bilgiler şeklinde zikretmek mümkündür. İbn Sağîr’in Tâhert’te yaşıyor olması dolayısıyla çoğunlukla sadece burada gerçekleşen hadiseleri zikrettiği görülmektedir. Eser bu açıdan Rüstemîler dönemi Tâhert şehir tarihi olarak görülebilir. 11 12 İbn Sağîr (h. III. asır), Ahbâru eimmeti’r-Rüstemiyyîn (thk. Muhammed Nasır-İbrahim Beccaz), Dârü’l-Garbi’l-İslamî, Beyrut 1986, 11 (Tahkik edenin mukaddimesi). Age., 7. Şehir ve Bölge Tarihleri 517 11. Hemdânî, Ebû Muhammed Lisanu’l-Yemen el-Hasan b. Ahmet b. Yakub (ö. 334/945), el-İklîl min ahbâri’l-Yemen ve ensâbi’l-Himyer (thk. Muhibuddin el-Hatîb), Beyrut 1987 Ensâb âlimi, tarihçi, coğrafyacı ve şair olan Hemdânî 280/893 yılında doğmuştur. Lakabından da anlaşıldığı üzere Yemen’in büyük kabilelerinden olan Hemdân kabilesine mensuptur. Yemen asıllı Arap kabilelerinin çoğunda olduğu gibi Hemdânî’nin atalarının da erken tarihlerden itibaren göçebeliği bırakıp yerleşik hayata geçen hadarîler olduğu Hemdânî’nin kendisi tarafından zikredilmektedir. Babasının kervancılık ve altın ticaretiyle uğraşması sebebiyle Hemdânî’nin kervanlarla birçok yere seyahat ettiği anlaşılmaktadır. Yemen’de yetişen Hemdânî, eğitiminin büyük kısmını Yemenli âlimlerden tahsil etmekle beraber Hadramut, Necid ve Hicaz’daki âlimlerden de dersler almıştır. Yaşadığı dönemde Yemen, Zeydî imamların merkezi hâline gelmiş ve Adnânî-Kahtânî rekabeti tebellür etmişti. Adnânî Araplarının daha üstün olduğunu iddia edenlere karşı Hemdânî harekete geçmiş ve Kahtânî Araplarını savunmuştur. Bu durum Zeydî imamlardan Ahmed’in, Hemdânî’yi hapsetmesine kadar varmıştır. Ölüm tarihiyle ilgili farklı rivayetler mevcuttur. Çoğu kaynak onun 334/945 yılında vefat ettiğini söylese de 344/955 ve 360/970lardan sonra vefat ettiğini iddia edenler de bulunmaktadır.13 Yemen’in tarihi ve ensâbı konusunda en önemli kaynaklardan olan el-İklîl, İbnü’l-Kelbî’nin (ö. 204/819-820) Adnânîlerin ensâbıyla ilgili olan Cemheretü’n-neseb kitabının, Kahtânîler ve Güney Arabistan açısından muadili kabul edilmektedir. On ciltten oluşan eserden bize sadece I, II, VIII ve X. ciltleri ulaşmıştır. I. ve II. ciltler Berlin’de, II. cildin bir başka nüshası ve VIII. cilt Kahire’de, X. cilt de Paris’te bulunmaktadır. Bütün ciltler ayrı ayrı olarak, farklı zamanlarda ve farklı muhakkikler tarafından neşredilmiştir. Eser, Yemen’deki kabilelerin kökenleri, kolları ve önde gelenlerini zikrettiği gibi Yemen’den göç eden kabilelerin dahi nereye göç ettiklerini ve ne yaptıkları hakkında bilgiler sunmaktadır. Bu açıdan Hemdânî’nin küçük-büyük ayrımı yapmaksızın bütün Arap kabileleri hakkında bilgi verdiğini söylemek abartı olmayacaktır. 13 Nasuhi Ünal Karaaslan, “Hemdânî”, DİA, Ankara 1998, XVII, 181-182. 518 İslam Tarih Usulü ve Kaynakları 12. el-Kuşeyrî, Muhammed b. Said b. Abdurrahman (ö. 334/946), Târîhu Rakka ve men nezele min eshâbi Rasûlillah (sav) ve’t-Tâbiîn ve’l-fukahâ ve’l-muhaddisîn (thk. İbrahim Salih), Beyrut 1998 Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber 250/864 yıllarında doğduğu tahmin edilmektedir. Hayatıyla ilgili bilgi veren en eski kaynak olan Sem‘ânî’nin Ensâb kitabına göre Harran’da doğmuş Rakka’ya göçmüştür. İlim yolculukları bağlamında Halep’e gittiğine dair bilgiler vardır. Ancak bu bilgilerin doğru olmayabileceği ifade edilmektedir. Rakka’yı ilmî açıdan Bağdat, Halep ve Dımaşk ile rekabet edebilecek düzeyde gören Kuşeyrî, hadis hafızı olup, fıkıh mezheplerini taklid etmeyen bir müctehid olduğu belirtilmektedir. Bu duruma delil olarak isminin fıkhî mezhep âlimleriyle ilgili yazılan terâcim ve tabakât kitaplarında geçmemesi gösterilmektedir. 334/945 yılında Rakka’da vefat etmiştir.14 Kitabı bize ulaşan el-Kuşeyrî’nin bu eserinin şimdiye kadar bilinen tek bir nüshası bulunmaktadır. Muhammed b. Yâkût b. Sârimî tarafından 631/1233 yılında Kahire’de istinsah edilen bu nüsha, kitabın nâsihi tarafından Dımaşk’a getirilmiştir. Eser 1998 yılı itibariyle Esed Milli Kütüphanesinde 3771 numarada bulunmaktaydı.15 Üç bölümden oluşan ve toplamda 43 varak olan bu eserin tahkikli neşri İbrahim Salih tarafından 1998 yılında gerçekleştirilmiştir. Bilinen tek nüshanın doğal şartlardan dolayı yıpranması ve bazı sayfalarının okunamaz duruma gelmesi dolayısıyla 1911 ve 1937 yıllarında kitabın orijinali üzerinde yapılan düzeltmeler, kitabın orijinal hâlini tartışma konusu yapmıştır. Eser Rakka’ya yerleşenler ya da orada bir müddet ikamet edenler hakkındadır. Hadis ve bibliyografya âlimleri tarafından kaynak olarak kullanılan eser tabakalara ve vefat tarihlerine göre düzenlenmiştir. Kuşeyrî’nin bu eserdeki kaynağı çoğunlukla, hocası olan Ebû Ömer Hilâl b. Ömer b. Hilâl b. Atiyye’dir. 13. el-Ezdî, Ebû Zekeriye Yezîd b. Muhammed b. İyâs elMevsulî (ö. 334/945), Târîhu’l-Musul (thk. Ali Habibe), Kahire 1967 Zehebî’nin Tezkiretu’l-hufâz adlı eserinde verdiği bilgilere göre, Yemen kökenli olan el-Ezdî, hadis hafızı olmasının yanında fakîh14 15 el-Kuşeyrî (ö. 334/946), Târîhu Rakka ve men Nezele min ashâbi Rasûlillah (sav) ve Tâbiîn ve’l-fukahâ ve’l-Muhaddisîn (thk. İbrahim Salih), Dârü’l-Beşâir, yy 1998, 5-8 (Tahkik edenin mukaddimesi). Age., 8-9. Şehir ve Bölge Tarihleri 519 tir. Bu özelliğinden dolayı Abbâsîler döneminde kadılık da yapmıştır. 334/945 tarihinde Musul’da vefat etmiştir. Ezdî, problemli bir dönemin adamıdır. Büveyhîlerin Bağdat’a girdiği yıl olan 334/945 senesinde vefat eden yazarımız birçok olayın canlı şahidi olmuş, bunların bir kısmını Târîhu Musul adlı kitabında da anlatmıştır. Bu açıdan eser büyük bir öneme sahiptir. Bu önemine binaen başta İbn Haldûn, İbnü’l-Esîr ve Zehebî olmak üzere birçok yazarın Musul ile ilgili haberlerinin en önemli kaynağı olmuştur. Yazarın bu kitabının dışında el-Kabâil ve’l-hitât ile Kitâbu’t-tabakât adında iki ayrı eserinin daha bulunduğu ifade ediliyor olsa da Târîhu’l-Musul’unun bir bölümü dışında günümüze ulaşan yoktur. Yazarın kendi ifadesine göre bu kitap üç ciltten oluşan hacimli bir eserdi. Ama maalesef eserin birinci ve üçüncü ciltleri kaybolmuş, sadece ikinci cildi günümüze gelmiştir. Burada var olan bilgilerin başlıklarını özetle şu şekilde ta’dat edebiliriz: Musul tarihi ve Musul ile ilgili siyasi hadiseler işlenmiştir, halkın refah düzeyi, yönetim tarafından ihmal edilişleri ve gördükleri zulümler ile vali ve kadılar da bu ciltte zikredilmiştir. Bununla da yetinmeyen Ezdî, şehirde görev yapan devlet ricalinin neseplerini vermiş, yaptığı ıslahatlar ve bu ıslahatların şehir halkı üzerindeki etkilerini anlatılmıştır. Hz. Ömer döneminde kurulmuş olan Musul kentine yerleşen halkın etnik kökenleri de bu ciltte anlatmaktadır. Bunun yanı sıra Musul’un yetiştirdiği ilim adamlarının biyografileri de takdim etmektedir. Bu eserde ayrıca, Abbâsîlerin siyasi yapısı, bu devletin kuruluşunda pay sahibi olan Horasanlıların Emevîlerle bağlarını koparmaları, Abbâsî halifelerinden Mehdi ve Hâdi dönemindeki zındıklık hareketi, Abbâsî devletinin doğuşu ve kuzeyindeki sınır savaşları, Abbâsî dönemindeki ilmî hareketler, Mu’tasım dönemindeki Türklerin nüfuzu ile ilgili önemli bilgiler bulunmaktadır. Hadis rivayet metoduna göre tanzim edilmiş olan bu eserde hicri 101/719 ile 224/838 yıllar arasındaki hâdiseler işlenmiştir. Eserin önemli bir kısmı yazılı kaynaklara dayanmasına rağmen sözlü kaynaklardan da yararlanılmıştır. 14. er-Râzî, Ebûbekir Ahmed b. Muhammed b. Mûsa b. Beşir er-Râzî el-Kenânî el-Kurtubî (ö. 344/955), Ahbâru mulûki’lEndelüs, 1953 Ebûbekir Ahmed b. Muhammed b. Mûsa b. Beşir er-Râzî elKenânî el-Kurtubî, Endülüs’te 274/887’de doğmuştur. Tarihçi ve dilcidir. Babası Muhammed b. Mûsa’nın, I. Muhammed (852-886) zamanında Rey şehrinden Endülüs’e göçtüğü ve hükümdarın ya- 520 İslam Tarih Usulü ve Kaynakları kınları arasına girdiği kaydedilmektedir. Önceleri edebiyata ilgi duyan er-Râzî el-Kurtubî, sonraları tarihe yönelmiştir. Hayatının büyük kısmını III. Abdurrahman döneminde geçirmiş olan er-Râzî, bu hükümdarın da yakın dostları arasına girmiştir. Vefat tarihi hakkında tartışma bulunmakta olan bu değerli ilim adamının 344/955, 350/960 veya 363/973 yılında vefat ettiği ifade edilmektedir.16 er-Râzî’nin üç bölümden oluşan eserinin birinci bölümü Endülüs coğrafyasını, ikinci bölümü İspanya’nın İslam hâkimiyeti öncesi dönemini, üçüncü bölümünün ise Endülüs’ün fetihten sonraki ilk üç yüzyılını işlediği anlaşılmaktadır. Başta İbn Hayyân, İbnü’l-Esîr ve Yâkût el-Hamevî’nin çalışmaları olmak üzere bir çok esere kaynaklık da etmiş olan bu çalışma, bir çok dile de tercüme edilmiştir. Bu dillerden biri olan Fransızcaya Le Description de l’Espagne d’el Razi al Andulus başlığıyla tercüme edilmiş olup 1953’te yayınlanmıştır.17 Portekizce çevirisinin çok daha önceleri yapıldığı anlaşılmaktadır. Eser bu Portekizce tercümeden İspanyolcaya da aktarılmıştır. 15. Nerşahî, Ebubekir Muhammed b. Ca‘fer (ö. 348/959), Târîhu Buhârâ (thk. Emin Abdulmecid Bedevî ve Nasrullah Mubşir Tırâzî), Kahire ts. Ebubekir Muhammed b. Ca‘fer el-Nerşahî 286/899 yılında doğmuştur. Onun yaşadığı dönemde Buhârâ’da Sâmânî hükümdarlarından Emir Hâmit Ebû Muhammed Nuh b. Nasr b. Ahmed b. İsmail es-Sâmânî hüküm sürmekteydi. Eserini 331/943 yılında tamamlamış ve adı geçen Sâmânî hükümdarı Nuh b. Nasr’a ithaf etmiştir.18 Arapça olarak yazılan eserin orijinali kaybolmuş günümüze gelmemiştir. Eser 522/1128’de Ebû Nasr Ahmed b. Nasr el-Kubâvî tarafından Farsçaya tercüme edilmiştir. Kubâvî kitabı tercüme ederken bazı tasarruflarda da bulunmuştur. Kimi parçalarını attığı gibi değişik kaynaklardan faydalanarak ilavelerde de bulunmuş böylece orijinal hâlini değişimine neden olmuştur. Kaynakları arasında Ebû Hasan Abdurrahman b. Muhammed en-Nîsâbûrî’nin Hazâinü’l-ulûm ve Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed el-Buhârî el-Gancârî’nin Târîhu Buhârâ adlı eserlerinin de bulunduğu bu Farsça kitap, bu kez Muhammed b. Züfer tarafından kısaltılarak 574/1178 yılında Buhârâ hâkimi Sadrüssudûr Abdulaziz b. Mu16 17 18 E. Levi Provençal, “Razî, er-Razî, Muhammed al-Razî, Ahmed el-Razî, İsa el-Razî”, İA, İstanbul 1978, IX, 640. Mehmet Özdemir, “Razî, Ahmed b. Muhammed”, DİA, Ankara 2007, XXXIV, 478479. Narşahî (ö. 348/959), Târîhu Buhârâ (thk. Emin Abdulmecid Bedevî ve Nasrullah Mubşir Tırazî), Dârü’l-Meârif, Kahire t.y, 5 (Tahkik edenin mukaddimesi). Şehir ve Bölge Tarihleri 521 hammed’e takdim etmiştir. Böylece eser ikinci kez değişime maruz kalarak orijinalinin tamamen değişmesine neden olunmuştur. İleriki dönemlerde kim tarafından eklendiği bilinmeyen bazı kısımlar da esere ilave edilmiştir. Maalesef bu kıymetli çalışma günümüze bu şekilde gelebilmiştir. Bugün Nerşahî’ye atfedilerek kullanılsa da gerçekte ona ait olmaktan çoktan çıkan bu eser ilk kez Müsteşrik Charles Schefer tarafından Farsça bazı metinler de eklenerek 1892 yılında neşredilmiştir. Sonraki yıllarda hem Farsçası yeniden neşredilmiş hem de başta Türkçe olmak üzere Fransızca, Rusça, İngilizce ve Arapçaya tercüme edilmiştir. Eser, genelde Sâmânî devletiyle ilgili önemli bilgiler içerirken, özelde ise Buhârâ’nın hem İslam öncesi hem de fetihten sonraki coğrafi, iktisadî, siyasi, kültürel vb. yönlerini ayrıntılı olarak ele almaktadır. Buhârâ’da kimlerin hüküm sürdüğü, kâdıların kimler olduğu, İslam’ın nasıl yayıldığı gibi konuları da ihtiva eden bu kitap, özellikle Buhârâ’nın tarihi ve faziletine dair mitolojik hikâyeler ile bazı apokrif bilgilere de yer vermektedir. 16. el-Kindî, Muhammed b. Yûsuf (ö. 351/961), Fedâilu Mısır el-mahrusa, Mektebetü’l-Hancî, Kahire 1997 Eserin müellifi konusunda araştırmacılar arasında ihtilaf bulunmaktadır. Eseri zikreden kaynakların müellif olarak sadece el-Kindî nisbesini kullanmaları, eserin baba olan el-Kindî mi yoksa oğlu olan İbnü’l-Kindî tarafından mı yazıldığını belirsiz hâle getirmiştir. Her ne kadar kaynaklarda el-Kindî hakkında bilgi bulunsa de oğlu İbnü’l-Kindî hakkında bilgi bulunmamaktadır.19 Baba ve oğuldan hangisine ait olursa olsun bu kıymetli eser, Mısır tarihiyle ilgili yazılan en eski kaynaklardan biri olup yöre tarihi açısından ciddi bir kaynaktır. Eserin birçok el yazma nüshası günümüze ulaşmıştır. Ezher ve Buhârâ nüshaları bunlardan ikisidir. Ezher nüshasında eserin İhşîdîlerden Ebü’l-Misk Kâfûr’un isteği üzerine yazıldığı notu bulunmaktadır. Küçük hacimli bir çalışma olan bu eserde Mısır’ın diğer coğrafyalardan daha faziletli olduğu, buraya dair ayet ve hadislerin bulunduğu iddia edilmiştir. Keza Firavn gibi Kur’an’da ismi geçen Mısırlılar, Mısır’da mukîm olan peygamberler, sahâbîlerden Mısır’a gelenler, Mısırlı muhaddis, fakîh, zâhid şahsiyetler ve Mısır’ın sahip olduğu ilginç özellikler kitapta işlenen konular arasındadır. Müellif 19 el-Kindî (ö. 351/961), el-Vulât ve Kitâbü’l-kudât (tsh. Rhuvon Guest), Beyrut 1908, 4-5 (Tahkik edenin mukaddimesi). 522 İslam Tarih Usulü ve Kaynakları bütün bunları şahit kullanarak Mısır’ın fazilet bakımından pek çok coğrafyadan daha üstün olduğunu savunmaktadır.20 17. ed-Dârânî, Abdulcabbâr el-Havlânî (ö. 365/975), Târîhu Dareyyâ (thk. Said Afgânî), Dımaşk 1950 ed-Dârânî’nin hayatıyla ilgili bilgi neredeyse yok denecek kadar azdır. Sadece Yâkût’un Mu‘cemü’l-büldân’ındaki Dareyyâ maddesinde kendisinden kısaca bahsedilmektedir. Buna göre o Abdulcabbâr b. Abdullah b. Muhammed b. Abdurrahîm’dir. Ayrıca kendisine Abdurrahman b. Davud Ebû Ali Havlânî ed-Dârânî de denilmektedir. Yâkût da bu bilgilere kendilerinden rivayette bulunduğu bazı isimler ile kendisinden rivayette bulunan bazı şahısları ilave etmekle yetinmiştir.21 Bu değerli eserden anladığımız kadarıyla ed-Dârânî bu kıymetli kent ile halkını çok iyi tanımaktadır. Bu da onun bu şehirde hayatını geçirdiğini akla getirmektedir. Her ne kadar İbn Asâkir’in Târîhu Dımaşk adlı eserinde Dareyyâ’ya dair epeyce bilgi bulunuyor olsa da ed-Dârânî’nin bu küçük hacimli eseri İbn Asâkir’in eserinde bulunmayan bilgi ve belgeleri barındırmakta ve bu açıdan Dareyyâ tarihi için önemli bir kaynak eser hâline gelmektedir. Henüz neşredilmemiş olan bu eserin bir elyazması Britanya müzesinde 3616 numarada kayıtlıdır. Bir başka nüshasının ise Tunus Ahmediye Kütüphanesinde 5032’de kayıtlı olduğu ifade edilmektedir.22 Eserin ne zaman yazıldığı tam olarak bilinmemektedir. Sistematik bir tarzda telif edilen bu eser, ilk önce Bilâl-i Habeşî, Esved b. Bilâl el-Muhâribî gibi Dareyyâ’ya uğrayan veya burada bir süre kalan sahâbîleri zikretmekle başlamaktadır. Sahâbîlerden sonra sırasıyla etbeu’t-tâbiîn’den buraya gelenlere yer verilmektedir. Akabinde de bunlardan sonrakilere değinmektedir. Ele aldığı şahsiyetlerin öncelikle hayatlarıyla ilgili kısa bilgiler vermekte sonrasında Dareyyâ’ya ne zaman geldikleri ve ne kadar kaldıkları gibi hususlar üzerinde durmaktadır. 18. İbnü’l-Kûtiye, Ebûbekir Muhammed b. Ömer b. Abdulazîz (ö. 367/977), Târîhu İftitahi’l-Endelus (thk. İbrahim el-İbyârî) Beyrut ve Kahire 1989 İbnü’l-Kûtiye 285/898 yılında Kurtuba’da doğmuştur. Soyu anne tarafından Got krallarına dayandırılmaktadır. Ders aldığı ho20 21 22 Bkz. Muhammed b. Yusuf el-Kindî (ö. 351/961), Fedâilu Mısır el-mahrusa, Mektebetü’l-Hancî, Kahire 1997. Yâkût el-Hamevî (ö. 626/1229), Mu‘cemü’l-büldân, I-VII, Dârü’s-Sadr, Beyrut 1995, II, 431. Abdulcabbâr el-Havlânî ed-Dârânî (ö. 365/975), Târîhu Dareyyâ (thk. Said Afgânî), Metbû’atü’l-Mecmei’l-İlmî, Dımaşk 1950, 14 (Tahkik edenin mukaddimesi). Şehir ve Bölge Tarihleri 523 calarından bir kısmının İşbiliyyeli olması dolayısıyla İşbiliyye’de doğduğu söylenmişse de İşbiliyye’ye babasının kadılık görevi dolayısıyla geç yaşlarında geldiği de söylenebilir. Arap dili ve edebiyatında zamanının üstadlarından biri olarak zikredilmekte olup, hadis, fıkıh, tarih ve şiirde de geniş bilgilere sahip olduğu aktarılmaktadır. Aynı zamanda şair olan İbnü’l-Kûtiye’nin ömrünün sonlarına doğru şiir yazmayı bıraktığı zikredilmektedir. Doğduğu şehir olan Kurtuba’da 367/977 senesinde vefat ettiği kaydedilmektedir.23 İbnü’l-Kûtiye’nin eserinin birden fazla adı bulunmaktadır. En eski kaynaklarda kitabın ismi Târîhu Endelüs olarak geçmekte iken, sonraki bazı kaynaklarda Târîhu iftitâhi’l-Endelüs veya Fî fethi’l-Endelüs ya da Fî iftitâhi’l-Endelüs gibi isimlerle de anılmaktadır. İbnü’l-Kûtiye’nin öğrencisi olan İbnü’l-Faradî’nin Târîhü’l-Ulemai’l Endelüs adlı eserinde hocasının bu kitabının adını zikretmemesi hem kitabın isimlendirmesi hem de kitabın İbnü’l-Kûtiye’ye nispeti konusunda tartışmalara sebebiyet vermiştir. Söz konusu eser Endülüs’ün fethinden başlayarak 280/893 yılına kadar cereyan eden hadiseleri ele almaktadır. Eser fetihleri içermesi açısından, Endelüs’ün fethini de içeren, Belâzürî’nin (ö. 279/892) Fütûhü’l-Büldân’ından sonraki en eski eser olarak kabul edilmektedir. Endelüs’ün fethinden Emir Abdullah b. Muhammed b. Abdurrahman döneminin sonuna kadar olan hadiseleri ele alan bu eserin içerdiği bazı konular ve tartışmalar dolayısıyla İbnü’l-Kûtiye’ye nisbet edilemeyeceği söylenmişse de esas aldığımız tahkikli neşrin önsözünde muhakkik, kitabın ona nispetinde herhangi bir sorun olmadığını delilleriyle ortaya koymaktadır. Paris, Londra, Münih ve Kahire’de farklı nüshaları bulunan bu eser ilk olarak 1878 yılında Madrid’de basılmıştır. Daha sonra Kahire, Beyrut ve Cezair’de farklı zamanlarda müteaddit defalar neşredilmiştir. 1926 yılında ise İspanyolcaya tercüme edilmiştir. 19. el-Kummî, Hasan b. Muhammed b. Hasan (ö. 378/988), Târîhu Kum (tsh. Seyyid Celâleddîn Tahrânî) Tahran 1934 Hicri dördüncü asırda yaşayan Hasan b. Muhammed b. Hasan el-Kummî, Kitabı Farsçaya tercüme eden mütercimin belirttiğine göre Kummî, Arap dili ve edebiyatında devrinin ileri gelen âlimlerinden biri idi. Hayatı hakkında ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır. Târîhu Kum adındaki eserini Büveyhî hükümdarı Fahrüddevle’nin veziri meşhur Sâhib b. Abbâd’ın teşvikleri ile 378/988 yılında yaz23 İbn Kutiye (ö. 367/977), Târîhu iftitahi’l-Endelüs (thk. İbrahim el-Ebyârî), Dârü’l-Kitâbi’l-Misrî-Dârü’l-Kitâbi’l-Lübnânî, Beyrut ve Kahire 1989, 7-18 (Tahkik edenin mukaddimesi). 524 İslam Tarih Usulü ve Kaynakları dığı bilinmektedir. Ancak maalesef eserin Arapça orijinali kaybolmuştur. Bugün elimizde bulunan ise 806/1403 yılında Hasan b. Ali b. Hasan b. Abdulmelik Kummî tarafından Farsçaya yapılmış tercümenin bir kısmıdır. Farsçasının da bazı bölümleri kaybolmuştur. Farsçaya tercüme edilmesinin nedenine gelince; mütercim kitabın önsözünde, çok faydalı bulduğu bu eseri, Arapçayı iyi bilmeyenlerin de faydalanması için tercüme ettiğini ve yirmi bölümden oluştuğunu söylemektedir.24 Ancak az önce de ifade ettiğimiz gibi bu bölümlerin bazısı günümüze ulaşmamıştır. Elimizde bulunan kısım Kum kentinin adının nereden geldiği, şehrin kuruluşu, sınırları, yüz ölçümü, fizikî özellikleri ve diğer şehirlere olan uzaklığı gibi konularla başlamaktadır. Sonra bu şehre göçen Arap kabilelerinin hangileri olduğu, Kahtânî Araplarının Kum’daki durumu, Arapların kendi aralarında ve Farsla yaşadıkları çekişmeler ve İslam’ın Kum’da yayılışı gibi konular üzerinde durmaktadır. Daha sonra da hükümdarlar, vezirler, kadılar, şairler, edipler, şehrin önde gelenleri ile gayrimüslimlerden Yahudiler ile Mecûsîler gibi Kum’da bulunan farklı din mensuplarının durumuyla ilgili bilgiler aktarılmaktadır. 20. İbn Zûlâk (ö. 386-387/997) Fedâilu Mısır ve ahbâruha ve havâssuha (thk. Ali Muhammed Ömer), Mektebetü’l-Üsre, 1999 Ebû Muhammed b. İbrahim b. Hüseyin b. Zûlak el-Leysî, 306/919’da Fustat şehrinde doğmuştur. Dedesi Mısır’da bilinen meşhur bir fıkıh, tarih ve dil âlimidir. İbn Zûlâk’ın ilimle lebalep dolu olan bir ortamda yetişmesinin ilmî hayatını şekillendirdiği söylenebilir. İlk eğitimini ailesinden aldıktan sonra, tarih sahasında en çok Ebû Ömer el-Kindî’den faydalanmıştır. Nitekim İbn Zûlâk’ın eserinde hocası el-Kindî’nin etkisi fazlaca görülmektedir. Yaşadığı dönem, İhşîdîler devletinin sonlarına, Fâtımîler devletinin de başlarına denk gelmektedir. Şiî kökenli olan İbn Zûlâk, dönemin tanınan tarihçilerinden biridir. Aynı zamanda fıkıhta da derin bilgilere haiz olduğu anlaşılmaktadır. Zira kadılık yapması bunu ihsas ettirmektedir. Sevilen bir ilim adamı olduğu anlaşılan İbn Zûlâk’ın 386/996 veya 387/997 yılında 80 yaşında Mısır’da vefat ettiğinde cenazesine büyük bir kalabalığın katıldığı ifade edilmektedir.25 24 25 Kummî (ö. 378/988), Târîh-u Kum (thk. Seyyid Celâleddîn Tahrânî), Danişgâh-ı Tahran, Tahran 1361/1945, “Tashih edenin Mukaddimesi”. Bkz. Muhammed ‘Ayid Mâni’ el-Hüseynî, “el-Menhecü’t-Târîhi li’l Hasan b. Zûlak”, el-Mecelletü’l-Akademiyyetü’l-İlmiyye, 15/3, 2015, 267-296. Şehir ve Bölge Tarihleri 525 Henüz bütünü basılmamış olan bu kıymetli eserin el yazma nüshaları Paris, Ezher ve Veliduddîn kütüphanesi ile Kahire’deki Halim kütüphanesi başta olmak üzere birçok kütüphanede yer almaktadır.26 Tolunoğulları ve İhşîdîler ile ilgili kısmı Nadir Özkuyumcu tarafından İlk Müslüman Türk Devletleri Tolunoğulları ve ihşidiler adıyla Türkçeye tercüme edilmiştir. Eser, Mısır hakkındaki ayet ve hadislerle başlamakta ve Mısır’ın ismi, coğrafi sınırları ile burada kalmış olan Hz. İbrahim, Hz. Yusuf ve Hz. Musa peygamberlerden bahsetmektedir. Bizans ve Sâsânî hâkimiyetlerinden bahsettikten sonra İslam tarihine geçmekte ve Hz. Peygamber, Hulefâ-yi Râşidîn, Emevîler, Abbâsîler, Tolunoğulları, İhşîdîler hakkında bilgiler verdikten sonra Fâtımîler devletine geçmekte ve kendi dönemine kadar olan olayları aktarmaktadır. 21. İbnü’l-Faradî, Abdullah b. Muhammed b. Yûsuf b. Nasr el-Ezdî (ö. 403/1013), Târîhu Ulemâi’l-Endelüs, I-II (nşr. Seyyid İzzet el-Attâr el-Hüseynî), Kahire 1988 İbnü’l-Faradî 351/962 yılında Kurtuba’da doğmuştur. Yazdığı eserden anlaşıldığına göre İbnü’l-Faradî, döneminin tanınmış veya ilimle meşgul olan ailelerinden birine mensup değildir. Küçük yaşlarda eğitime başlamış henüz 15 yaşındayken hadis, tefsir gibi ilimlerle uğraşmıştır. İlk eğitimini Kurtuba ve diğer Endülüs şehirlerinden aldıktan sonra ilim talebi gayesiyle Mekke, Mısır ve Kayravan’a gitmiştir. Konumuz itibariyle üzerinde durduğumuz eserini bu yolculuktan döndükten sonra yazmıştır. Bu dönemde daha başka eserler yazdığı söylense de bize ulaşan tek kitabı Târîhu Ulemâi’l-Endelüs’tür. İbn Faradî 403 senesinde Kurtuba’da çıkan Berberî isyanı esnasında bir Berberî tarafından evinde öldürülmüştür.27 Eserin var olan tek bir nüshası Tunus’ta Ahmediyye Kütüphanesinde 194 numarada kayıtlıdır.28 Bize ulaşan nüshada eserin adı yer almamaktadır. Bundan dolayı kitap, farklı şekilde isimlendirilmiştir. Bu farklı isimlendirmeler iki veya üç ayrı kitap olduğu izlenimi oluşturmuştur. Elimizdeki nüshada Târîhu ulemâi’l-Endelüs başlığı tercih edilmiştir. Bu başlık da eseri ilk kez 1890 yılında yayınlayan müsteşrik Kodera tarafından konulmuştur. Eserin başında, Endülüs Emevî devletinin başlangıcından 976 yılına kadar olan 26 27 28 Eymen Fuâd Seyyid, “İbn Zûlâk”, DİA, Ankara 1999, XX, 468-469. İbnü’l-Faradî (ö. 403/1013), Târîhu ulemai’l-Endelûs, I-II (thk. Beşar Avvad Ma’ruf), Dârü’l-Garbi’l-İslamî, Tunus 2008, I/10, 13 (Tahkik edenin mukaddimesi). İbnü’l-Faradî (ö. 403/1013), Târîhu ulemai’l-Endelûs, I-II (nşr. Seyyid İzzet el-Attâr el-Hüseynî), Kahire 1988, I/18 (Tahkik edenin mukaddimesi). 526 İslam Tarih Usulü ve Kaynakları siyasi olaylar kısaca ele alınmaktadır. Bu kısımdan sonra Endülüslü âlimlerin hayatları alfabetik sıraya göre aktarılmaktadır. Bu çalışmanın Endülüs’le ilgili yazılan ilk kitap olması onu çok değerli kılmaktadır.29 22. Hakîm en-Nîşâbûrî, Ebû Abdullah b. Muhammed b. Abdullah (ö. 405/1014), Târîhu Nîşâbur (nşr. Behmen Kerîmî), Tahran t.y. Nîşâbûrî’nin hayatı hakkında fazla bir bilgiye sahip değiliz. On küsur eseri bulunduğu söylenen Hakîm’in eserleri günümüze ulaşmamıştır. Günümüze gelip ona atfedilen eser bu eser ise, aslında onun günümüze gelmeyen, bir başka ifade ile kaybolan on iki ciltlik eserinin Ahmed b. Muhammed b. Hasan b. Ahmed Halife enNîşâbûrî tarafından özetlenerek Farsçaya yapılan çevirisidir. Bir nüshası Bursa’da bulunmakta olan bu özet, Richard Frye tarafından İngilizceye de tercüme edilerek basılmıştır. Eser temelde iki bölümden oluşmaktadır: birinci bölümünde Muhacir ve Ensara mensup olan sahâbe ve tâbiîn âlimlerden Nîşâbur’a uğrayan veya oraya yerleşenleri ele almakta, bunların ilmî faaliyetlerini hatta ilmî eserlerini de zaman zaman anlatmaktadır. Yine bu bölümde Nîşâbur şehrinin mimari yapıları, mescitleri, kale ve mezarlıkları ile buraya bağlı olan yerleşim birimleri hakkında bilgiler verilmektedir. Eserin ikinci bölümünde ise Nîşâbur’un fethinin yanı sıra ünlü bilginleri de tanıtılmaktadır. Elimizdeki eser Dr. Behmen Kerîmî tarafından tahkik edilerek Çaphane İttihat yayınevi tarafından Tahran’da basılmış ve tarihsizdir. Eser alışkın olduğumuz hadis rivayet metoduna göre yazılmayıp “İmam Hakîm buyurdu ki” şeklinde ilerleyen pasajlarla devam etmektedir. Bu ifade eserin ya Hakîm en-Nîşâburî’nin talebelerinden birinin direk hocasından duyduğunu yazması şeklinde oluştuğu veya Halife Nîşâburî’nin ondan yaptığı nakillerle ilerlediğini göstermektedir. 23. İbnü’l-Beyyi’, Ebû Abdulhakîm Muhammed b. Abdullah b. Muhammed b. Hamdeveyh b. Nuaym en-Nîşâburî (ö. 405/1014), Telhîsu Târîhi Nîsâbur (telhis: Halife enNîşâburî-Ahmed b. Muhammed b. el-Hasan b. Ahmed), Kitabhâne-i ibn Sînâ, Tahran t.y. Nîşâburî, 321/933 senesinde Nîşâbur’da doğmuştur. Babası ve dayısının teşvikleriyle erken yaşlarda ilim öğrenmeye başlamıştır. 29 Abdulvâhîd Zennûn Tâhâ, “Endülüs’te Arap Tarih Yazıcılığının Doğuşu” (çev. Mustafa Hizmetli), Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 39/1, 1999, 738. Şehir ve Bölge Tarihleri 527 13 yaşındayken İbn Hibbân’dan hadis dersleri almıştır. 20 yaşında Irak’a gittiği burada birçok hocadan faydalandığı aktarılmaktadır. Yaklaşık iki bin civarında hocadan ders aldığı söylenmektedir. Hatîb el-Bağdâdî, Sem‘ânî ve Zehebî gibi âlimler tarafından Nîsâbûrî’nin Şiî veya Râfizî olduğuyla ilgili eleştiriler bulunmaktadır. Sübkî ise Tabakâtü’ş-Şâfiîyyeti’l-kübrâ adlı eserinde bu eleştirilere karşı çıkmış ve Nîşâburî’nin bugün elimizde bulunmayan Erbain kitabından okuduğu bazı bölümleri delil göstererek Ehl-i sünnet’e mensup olduğunu ortaya koymuştur. Yazarımız, 403/1012 veya 405/1013 senesinde vefat etmiştir.30 Beyhakî’nin 12 cilt olduğunu söylediği bu eserin Arapçası bugün elimizde bulunmamaktadır. Elimizdeki nüsha Halife es-Nîsâbûrî tarafından yapılan Farsça tercümeye dayanmaktadır. Bu da eserin maalesef tamamı değildir. Behmen Kerîmî tarafından Arapçaya tercüme edilen bu bölümün Nîsâbûrî’nin Târîhu Nîsâbur’unun telhisi olduğunu söylemek daha doğru görünmektedir.31 Elimizdeki nüshanın ilk babı “Tebeü’t-Tâbiîn’den olan Nîsâburlular” başlığını taşımaktadır. Buradan da eserin baş kısmının eksik olduğunu tahmin etmek mümkündür. Sonraki bölümler “Nîsâburlu dilciler”, “yedinci tabakadaki âlim Nîsâburlular”, “benim dönemimde yaşayan âlim Nîsâburlular”, “hocalarım ve öğrencilerim” gibi bablardan oluşmaktadır. 24. es-Sehmî, Ebü’l-Kâsım Hamza b. Yûsuf b. İbrahim esSehmî el-Kureşî el-Cürcânî (ö. 427/1035), Târîhu Cürcân, Beyrut 1987 Ebü’l-Kâsım Hamza b. Yûsuf b. İbrahim es-Sehmî el-Kureşî el-Cürcânî, 345/956 yılı civarında Cürcân’da doğmuş ve burada hitabet ile vaaz sanatını öğrenmiştir. Devrinin büyük hadis hafızlarından biri olarak kabul edilmekte olup 427/1035 tarihinde Nîşâbur’da vefat etmiştir.32 es-Sehmî’nin Tarîhu Cürcân’ı 477/1055 senesinde vefat eden öğrencisi Ebü’l-Kâsım İsmail b. Muhammed kanalıyla gelen rivayete dayanmakta olup on dört bölüme ayrılmıştır. Her bir bölüm otuz küsur sayfa kadardır. Eser Cürcân’ın fethi ile başlamaktadır. Sahâbî ve tâbiîn tabakalarından Cürcân’a uğrayan veya buraya yerleşenler 30 31 32 en-Nîsâbûrî (ö. 405/1014), el-Müstedrek, I-V (thk. Mustafa Abdulkâdir ‘Ata), Dârü’l-Kütübi’l İlmiyye, Beyrut ty, I/7, 10 (Tahkik edenin mukaddimesi). M. Yaşar Kandemir, “Hâkim en-Nîsâbûrî”, DİA, Ankara 1997, XV, 190-193. es-Sehmî (ö. 427/1035), Târîhu Cürcân (thk. Abdurrahman b. Yahya el-‘ilmî), y.y. 1950, 8-10 (Tahkik edenin mukaddimesi). 528 İslam Tarih Usulü ve Kaynakları sıralanmakta ve Cürcân fâtihi Yezîd b. Mühelleb’in nesebi, çocukları ve kendisine isnat edilen hadisler zikredilmektedir. Emevîler ile Cürcân’a gelen Abbâsî halifelerinden sonra, şehrin Abbâsîler devrindeki tarihine değinilmektedir. Bunlardan sonra eser bir terâcim kitabına dönüşmekte ve alfabetik olarak devam etmektedir. 25. el-İsbahânî, Ebû Nuaym Ahmed b. Abdullah b. Ahmed b. İshâk b. Mûsa b. Mehrân (ö. 430/1038), Târîhu İsbahân (Ahbâru Isbahân), I-II (thk. Seyyid Kisrevi Hasan), Dârü’Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1990 Ebû Nuaym 336/947 senesinde İsbahân’da doğmuş olup Fars kökenlidir. Onun yaşadığı dönemde İsbahân, İslamî ilimler noktasında en parlak günlerini yaşamaktaydı. Özellikle hadis ilminin merkezlerinden biri olarak sayılmaktaydı. Ebû Nuaym’ın ailesi de bu feyizli ortamdan istifade eden, hatta ilimde meşhur olan ailelerden biri idi. Abdürrezzâk b. Abdullah b. Ahmed ile Muhammed b. Abdullah b. Ahmed, Ebû Nuaym’ın bilinen âlim kardeşleridir. Ebû Nuaym, yaşadığı dönemde genel kabul gören yönteme uygun olarak öncelikle İsbahân’daki âlimlerden dersler almıştır. Daha sonra diğer eyalet merkezlerine -emsâr- ilim yolculuklarına başlamıştır. İlk yolculuğuna çıktığında 20 yaşlarında olduğu söylenmektedir. Yolculukları boyunca birçok kente gitmiş buralardaki ilim ehlinden faydalanmıştır. Nîşâbur, Bağdat, Kûfe, Basra ve Mekke bunlardan bazısıdır. Buralarda geçen beş senelik ilim yolculuğu sonunda tekrar İsbahân’a dönmüştür. Birçok talebe de yetiştiren bu değerli ilim adamı ilim ve telifle geçen uzun bir ömürden sonra 430/1038 senesinde vefat etmiştir. Yaşadığı dönem ve coğrafyada Şiî Büveyhîler hâkim olmalarına rağmen Ebû Nuaym Ehl-i sünnet müdafaası yapan kişilerin başında gelmektedir.33 Ebû Nuaym’ın konumuz itibariyle önemli olan eseri bir mukaddime ve iki bölümden oluşmaktadır. Müellif, mukaddime kısmında kendisini eseri telife yönlendiren âmillerden bahsetmektedir. Daha sonra İsbahân/İsfahân şehrinin kuruluşuna geçmektedir. Ayrıca İsbahân şehrinin topoğrafyası, civar şehirlere uzaklığı, camiileri, mescidleri, Müslümanlar tarafından fethi ile buraya uğrayan sahâbeler gibi başlıklara geçmektedir. Eserin bir ve ikinci bölümlerinde ise alfabetik sırayla İsbahân şehrine mensup olan âlimler tanıtılmaktadır. Ayrıca İsbahân’a gelen burada bir süre kalan kadılar, fakîhler gibi aslen İsbahânlı olmayan âlimlere de bu bölümde yer verilmiştir. 33 Mahmud Magravî, Menhecü’n nakd ‘inde el-Hafız Ebû Nuaym el-İsfahânî, I-II, Basılmamış Doktora Tezi, Mekke 1411, I/51-55. Şehir ve Bölge Tarihleri 529 Bu âlimlerin İsbahân’a hangi yıl veya ayda geldikleri, İsbahân’dan ne zaman çıktıkları gibi bilgiler de dikkatle kaydedilmiştir. 26. Hatîb el-Bağdâdî (ö. 463/1070), Târîhu Bağdâd, I-XIV, Kahire 1349 Bağdâdî 392/1001 yılında Darzican’da doğmuştur. Hadis öğrenmek için Basra, Nîşâbur, İsfahân, Hemedân, Dımaşk gibi birçok kente seyahatlerde bulunmuştur. Daha sonra Bağdat’a dönmüş ve burada hatiplik yapmıştır. Bu görevinden dolayı da hatip unvanı almıştır. Hadisteki derin bilgisi kendisine büyük bir şöhret ve nüfuz kazandırmıştır. Önceleri Hanbelî mezhebine mensup iken sonra Şâfiî mezhebine geçmesi ve de Eş‘arîliği benimsemesi dolayısıyla tutucu Hanbelîlerin hedefi hâline gelmiştir. Bu nedenle derslerine bir süre ara vermek zorunda kaldığı rivayet edilmektedir. Ancak Abbâsî halifesi Kâim ve veziri İbn Müslim’in himayeleri sonucunda el-Mansûr camiinde hadis takriri (imlâ) dersleri vermeye muvaffak olabilmiştir. Hatîb el-Bağdâdî bu derslerinde tutucu Hanbelîleri eleştirmekten de geri durmamıştır. el-Besâsirî’nin isyanı döneminde Bağdat’ı terk eden Hatîb, Mısır’a gitmiş, Fâtımîlerce idam ile cezalandırılmak istenince buradan da kaçmak zorunda kalmıştır. Bir süre Halep’te yaşayan bu mütebahhir ilim adamı, Selçuklular döneminde ortalık yatışınca ancak Bağdat’a dönebilmiştir. Bağdâdî, anıldığı bu ünlü kentte 463/1071 yılında vefat etmiştir. Yüze yakın eser yazan ve hemen hemen tümü hadise dair olan Bağdâdî’nin kuşkusuz en önemli kitabı Târîhu Bağdât adındaki hacimli eseridir. Hatîb el-Bağdâdî, bu eserini Bağdat’ta yazmıştır. Eser 14 ciltten oluşmakta olup alfabetik olarak kaleme alınmıştır. Bağdâdî’nin bu eserine es-Sem‘ânî (ö. 562/1166) de 15 ciltlik tekmile yazmıştır. Bağdat’ın kurulduğu bölgeye uğrayan sahâbîler hakkında bilgiler ile başlayan bu eser daha sonra şehrin kuruluşu ve fizikî yapısı hakkında kısa bilgilerle devam etmektedir. Akabinde de Bağdat’ta yetişen veya burada yaşayan ya da uğrayan ilim adamlarının hâl tercümelerini sunmaktadır. Eser bu yönüyle bir terâcim kitabını andırmaktadır. Gerek eserinin bu özelliği gerekse kitaplarının kâhir ekseriyetinin hadis sahasına ait olması bu büyük tarihçinin tarihçiden ziyade muhaddis olarak tanınmasına neden olmuştur. 27. İbn Kelânisî, Hamza b. Esed b. Ali b. Muhammed, Ebû Ya’la et-Temimî (ö. 555/1160), Târîhu Dımaşk (thk. Süheyl Zekkâr), Daru Hassân li tebâati ve’n-neşr, Dımaşk 1983 Hamza b. Esed b. Ali b. Muhammed Ebû Ya’la et-Temimî’nin doğum yeri ve yılı bilinmemektedir. Vefat ettiğinde 80 yaşını aşkın 530 İslam Tarih Usulü ve Kaynakları olduğuyle ilgili rivayetler dikkate alındığında 470/1077-475/1082 yılları arasında doğduğu tahmin edilmektedir. İbn Asâkir ve Yâkût el-Hamevî’nin naklettiğine göre hadis âlimi ve edip olan İbn Kelânisî, Dımaşk’ta Dîvânü’r-Resâil ve İnşâ’da reislik yapmıştır. Dımaşk’ta bilinen, saygın bir aileye mensup olduğu, kendisinin de alanında yetkin olduğu aktarılmaktadır. 555/1160 yılında Dımaşk’ta vefat etmiştir.34 Kelânisî’nin konumuz itibariyle önemli olan eserinin Oxford Bodleian Kütüphanesi’nde bir nüshası bulunmaktadır (nr. Hunt. 125).35 Bu nüshanın baş tarafından 14 varak eksiktir. Bu eksiklik eserin Hilâl b. Muhassin es-Sâbî’nin (ö. 448/1056) 360-448 yıllarına ait olayları anlatan eserinin bir zeyli mi yoksa ondan bağımsız bir eser mi olduğunun tartışılmasına neden olmuştur. Eser 360/970 yılından başlayarak müellifinin vefat ettiği sene olan 555/1160 yılına kadar olan olayları içermektedir. Eserin 2 bölümden oluştuğunu söylemek mümkündür. 440/1048 veya 441/1049 yılına kadar olan olayları Sâbit b. Sinan ve Hilâl b. Muhassin es-Sâbî’nin eserlerinden istifade ederek kaleme almıştır. Eserin bu bölümünde Karmatîler ve Fâtımîler ile ilgili bilgiler bulmaktadır. Özellikle Fâtımîlerin Dımaşk’ı ele geçirmesi, Dımaşk halkının Fâtımîlere karşı giriştikleri mücadeleler gibi hadiseler ilk bölümde önemli bir yekûn oluşturmaktadır. İkinci bölüm ise 458/1065 yılından başlayarak 555/1160 yılına kadar olan olayları içermektedir. Bu bölümde Muvahhidlerin kuruluşu ile ilgili ayrıntılı bilgiler yer almaktadır. Sonra da Dımaşkli meşhur kişilerin isimleri alfabetik olarak aktarılmaktadır. 28. İbn Fendime, Ebü’l-Hasan Zahiruddin Ali b. Zeyd b. Muhammed b. el-Hasan el-Beyhakî (ö. 565/1169), Târîhu Beyhak (thk. Yusuf el-Hâdî), Dımaşk 2004 İbn Fendime, 490/1096 senesinde doğmuş olup, Şerefüddîn el-Beyhakî ile olan isim benzerliği dolayısıyla onunla karıştırılmaktadır. İbn Fendime’nin ailesi bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Kâbil ile Herat arasındaki Baştan mıntıkasında yaşamaktaydı. Gazneliler ve Selçuklular döneminde dinî-siyasi pek çok görev aldıklarından dolayı tanınan bir aileye mensuptur. İlim tahsiline Beyhak’ta başlamış, sonrasında ise babasının vefatına kadar Nîşâbur’da eğitimine devam etmiştir. Bir ara Rey’e gitmiş ve orada uzun bir süre matematik ve gökbilimi ilimleriyle meşgul olmuştur. 34 35 İbn Kelânisî (ö. 555/1160), Târîhu Dımaşk (thk. Süheyl Zekkâr), Dâru Hassân li tebâati ve’n-neşr, Dımaşk 1983, 13, 14, 15 (Tahkik edenin mukaddimesi). Age., 17. Şehir ve Bölge Tarihleri 531 Beyhakî’nin İmâmiye Şîasına mensup olduğu iddia edilmişse de eserlerinden böyle bir sonuca ulaşmak mümkün olmadığı gibi genel kanaat Sünnî olduğu yönündedir. 565/1169 senesinde Beyhak’ta vefat etmiştir.36 Aslı Farsça olan ve sonradan Arapçaya tercüme edilen bu eser 5 bölümden oluşmaktadır. Eserin ilk bölümünde meşhur bazı tarih kitaplarıyla ilgili bilgiler verilmektedir. Beyhak’ın fethi, fazileti, havası, burada yaşayanları mübtela oldukları hastalıklar, doğal afetleri ile Beyhak’a gelmiş olan sahâbîlerden bahsetmektedir. İkinci bölümde Sâmânîler, Selçuklular, Şeddâdîler, Saffârîler gibi hanedanlıklarla ilgili kısa bilgiler içermektedir. Üçüncü bölümde Beyhak yakınında, dördüncü bölümde de Beyhak’ta bilinen meşhur kişiler ile Beyhak ve çevresine gelen kişiler anlatılmaktadır. Beşinci bölümde ise Beyhak’la ilgili ilginç ve Beyhak’ı diğer şehirlerden ayıran özelliklerinden bahsedilmektedir. 29. el-Yemenî, Necmuddin Ebû Muhammed Umara b. Ali (ö. 569/1173), Târîhu’l-Yemen (thk. Muhammed b. Ali el-Ekvâ), Kahire 1976 Kahtânoğullarının ünlü şairi olan Umara b. Ali, Yemen bölgesinin Tihâme kısmında bulunan Murtan’da 515/1121 yılında doğmuştur. Yemen’de bulunan ve o dönem ilim merkezlerinden birisi olarak ön plana çıkan Zebid şehrine genç yaşlarında ilim için gitmiştir. Burada fıkıh eğitimi alan Umara Zebid’de kâdılık da yapmıştır. Hatta bu lakabıyla da ünlenmiştir. Zebid’den Aden’e geçmiş, Aden’e yerleştikten sonra ise daha çok şair kimliğiyle şöhret kazanmıştır. Mekke’ye haç için de giden müellif, Şerif Kâsım b. Hâşim tarafından Fâtımî halifesine elçi olarak gönderilmiş, daha sonra Mısır’a gidip oraya yerleşmiştir. Önceleri Selâhaddîn Eyyûbî’nin taraftarı iken bilinmeyen sebeplerden dolayı muhalifleri arasında yer almıştır. 569/1175 yılında fukahânın fetvasıyla Selâhaddîn Eyyûbî tarafından idam edilmiştir. Sonradan Umara’ya iftira edildiğini anlayan Selâhaddîn’in iftira atanları darağacında astığı rivayet edilmekle beraber37 bunun Umara’nın destekçileri tarafından uydurulmuş olma ihtimali de yüksektir. Yazarın konumuz ile ilgili önemli olan Târîhu’l-Yemen adlı eseri 1892 yılında H. Cassel Kay tarafından İngilizce tercümesiyle beraber 36 37 İbn Fendime (ö. 565/1169), Târîhu Beyhak, Dâru İkra’, Dımaşk 2004, 44 (Tahkik edenin mukaddimesi). Umara b. Ali el-Yemânî (ö. 569/1173), Târîhü’l-Yemen (thk. Muhammed b. Ali el-Ekva’), Kahire 1976, 24-33 (Tahkik edenin mukaddimesi). 532 İslam Tarih Usulü ve Kaynakları basılmıştır. Eser sadece Arapça olarak da sonraki dönemlerde birkaç kez neşredilmiştir. Özellikle müellifin kendi dönemiyle ilgili önemli bilgiler içeren bu eser, Yemen tarihine dair yazılan en eski eserlerden birisidir. Yemen’e hakîm olan sultanlar, bu sultanlar arasında meydana gelen savaşlar, bu sultanların Yemen’deki faaliyetleri hakkında bilgiler içermektedir. Müellifin kendisinin de şair olması -hatta şairliğinin ölümüne sebebiyet verdiği düşünüldüğünde- kitabında Yemenli şair ve ediplerle ilgili oldukça fazla bilgi bulunması yadsınmamalıdır. Bu bilgilerin birinci elden kaynak olması, eseri Yemen tarihiyle ilgili önemli eserlerden birisi hâline getirmektedir. 30. İbn Asâkir, Ebû Kasım Ali b. Hasan b. Hibbetillah b. Abdullah b. Hüseyin (ö. 571/1175), Târîhu Dımaşk, I-LXXX, Dımaşk 1371 Asıl adı Ebü’l-Kasım Ali b. Hasan b. Hibbetillah b. Abdullah b. Hüseyin olan İbn Asâkir 499/1105 yılında Dımaşk’ta doğmuştur. İlk öğrenimini ailesinden aldıktan sonra dönemin ilim geleneğine uyarak Mekke, Medine, Kûfe, Basra, Merv-ı Şâhicân, Nîşâbur, Herat, Serahs, Tiz, Rey ve Horasan gibi birçok şehir ve bölgeye seyahatler yapmıştır. Kaynakların ifadesine göre bu seyahatleri esnasında 1800’e yakın hocadan ilim tahsil etmiştir. Daha sonra memleketine dönen Dımaşkî, Şam’da Medresetu’n-Nûriyye’de müderrislik yapmıştır. İbn Asâkir, çok yönlü âlimlerden birisidir. Tarih, hadis fıkıh ve edebiyat ile uğraşmış ve bu alanlarda kırktan fazla eser vermiştir. Çoğu günümüze gelmeyen bu eserlerin kuşkusuz en önemlisi, onun adını her yönde duyuran Târîhu Dımaşk adlı eseridir. Dımaşkî bu eserinde Hatîb el-Bağdâdî’nin, Târîhu Bağdâd’ını örnek almıştır. Seksen cilt olan bu eseri 529/1134 tarihinde yazmaya başlamış 559/1163 tarihinde bitirmiştir. Yazımı toplam otuz yıl sürmüştür. Eserin içeriğine gelince: İbn Asâkir’in eseri de sair şehir tarihleri gibi iki bölümden oluşmaktadır. Eserin birinci bölümü Dımaşk şehrini, ikinci bölümü ise Dımaşklı ilim adamlarını içermektedir. Yazar bu dev eserin birinci cildinde Dımaşk’ın faziletini aktardıktan sonra yıl yıl Suriye’nin fethini anlatmaktadır. Fetihleri yıl yıl serdetmesi Taberî’yi andırmaktadır. İkinci cildinde ise Dımaşk şehrinin haritasını takdim etmekte ve bu harita üzerinden adı geçen şehirde bulunan mescit, kilise, kale kapıları, nehir, hamam, han, sanat mekânları, debbağlar, kâğıt imalatçıları, okullar, hastaneler, manastırlar, ciltçiler, caddeler ve benzeri şehrin fizikî unsurlarını anlatmaktadır. Yazar başlıklar hâlinde takdim ettiği bu unsurların bazen sadece adlarını vermekte bazen de haklarında geniş bilgiler Şehir ve Bölge Tarihleri 533 sunmaktadır. Eserin geri kalan kısmı ise Dımaşk’ta yaşadığı iddia edilen peygamberlerin yanı sıra ulu şahsiyetler, halifeler, valiler, fakîhler, kadılar, âlimler, muhaddisler, râviler, kariler ve diğer zevata ayrılmıştır. Eserin bu kısmı tabakât ve terâcim kitaplarını andırmaktadır. Bu bölümde hâl tercümeleri sunulmuş olan şahıslar alfabetik olarak verilmişlerdir. Eserin bir başka özelliği ise Dımaşk’ın yanında Baalbek, Remle gibi şehirlerin sakinlerinin de hâl tercümelerini içermesidir. Bu değerli eser, sadece Dımaşk için değil hicri beşinci asır için kullanılabilecek engin kültür hazinelerimizden biridir. İbn Asâkir, hadis yönü ağır basan bir tarihçidir. Dolayısıyla eserini hadis rivayet metoduna uygun bir biçimde kaleme almıştır. Kitabında aktardığı bilginin önce senedini vermiş, arkasından da haberi aktarmıştır. Bu durum eseri keyifle okunabilen, insicamlı bir anlatıya sahip olmaktan uzaklaştırmıştır. Suriye’nin fethini izah ederken ise Taberî’nin tarihini örnek almakta, hadiseleri yıllara göre serdetmektedir. Bu nadide esere zeyller de yazılmıştır. Hamza b. Esed Ebû Ya’la İbn el-Kalânisî (ö. 555/1160) tarafından yazılmış olup miladi 1160 yılına kadar olan hadiseleri ve şehrin ünlülerini ele alan zeyl, Haçlıların İslam âlemini istilasına da değindiği için dönemin aydınlatılmasına büyük bir katkı sağlamaktadır. Kısacası bu zeyl, Haçlı seferlerinin en önemli kaynaklarından biridir. 31. el-Yemenî, Nişvân b. Said el-Himyerî (ö. 573/1177), Hulâsatu’s-siyeri’l-câmiati li acâibi ahbâri’l-mulûki’ttebabiati (şerh li kasideti Nişvân el-Himyerî: Mulukû Himyer ve akyâl (thk. Ali b. İsmail el-Müeyyid-İsmail b. Ahmed elCerâfî), Beyrut 1978 Nişvân b. Said’in doğum yeri ve yılı konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak San‘a ve Sa’da şehirleri arasında bulunan Hûs köyünde doğduğu tahmin edilmektedir. Nişvân, erken yaşlarda ilim yolculuklarına çıkmış, fakat sonra bunu bırakarak kendisini kütüphanelere kapatmış ve orada ilim tahsiliyle uğraşmıştır. Tefsir, hadis, fıkıh, tarih, ensâb, dil ve gökbilimleri konusunda kendisini yetiştirmiş ve devrinin önemli âlimlerinden biri hâline gelmiştir. Nişvân’ın hayatıyla ilgili bilgi veren terâcim kaynaklarında Mu‘tezilî olduğu da zikredilmektedir. Yaşadığı dönem dikkate alındığında Mu‘tezilî olarak görülmesinin nedeni imâmet konusunda sahip olduğu görüşler olmalıdır. O dönem Yemen’inde ılımlı Zeydîler, aşırı Zeydîler, İsmâililer, Kâsımîler gibi Şiî temayüllü olmakla beraber farklı pek çok dinî ve siyasi yönü olan gruplar da bulunmaktaydı. Bu gruplar arasında cereyan eden en temel anlaşmazlık konularından birisi de imâmet 534 İslam Tarih Usulü ve Kaynakları ve imamın kimlerden olacağı meselesi idi. Nişvân bu konuda Mu‘tezilî fikri savunuyor ve imamın, ümmetin en efdalinin olmasının dinî bir zorunluluk olmadığını söylüyordu. Nişvân’ın hayatının, siyasetle lebalep dolu olan ileriki yıllarına baktığımızda bu fikri savunmasının arkasında siyasi mücadelesi için etrafına adam toplama arzusu olduğu söylenebilir. Dönemin yöneticilerine karşı siyasi mücadele başlatan Nişvân, kendisine biat eden kişilerle ilk başta başarı sağlamış olsa da maddi yönden güçsüz olması, kıyamının kısa sürede bastırılmasına ve etrafındaki şahısların dağılmasına sebep olmuştur. Bu değerli ilim adamı 573/1178 senesinde vefat etmiş ve Sa’da bölgesindeki Haydan’a defnedilmiştir. Nişvân’ın kabri günümüzde hâlâ halk tarafından ziyaret edilmektedir.38 Nişvân el-Himyerî’nin, konumuz açısından önemli olan eseri, Himyer melikleri, Yemenle ilgili söylenenler, Yemen’e hükmetmiş Tubba’lar (Tabâbia), bu Tubba’lar döneminde Yemen’in ekonomik durumu gibi bize ulaşmamış bilgileri içeren 137 beytinin bir şerhidir. Eserde hem Himyer melikleri, hem Himyer’in meşhur şairleri hem de Yemen hakkında bilinmedik bazı bilgiler bulmak mümkündür. Eser bu yönüyle Yemen tarihi için önemli bir kaynaktır. İlk olarak 1865 yılında müsteşrik Wone Krimer tarafından neşredilen eser, 1879 yılında da İngilizceye tercüme edilmiştir. 32. İbnü’l-Ezrak, Ahmed b. Yûsuf b. Ali b. Ezrak (ö. 577/1181 sonrası), Târîhu Meyyâfârikîn (thk. Bedevî Abdullatif Avvâd) Kahire 1959 Ahmed b. Yûsuf b. Ali b. Ezrak 510/1116 senesinde Meyyâfârikîn’de (Silvan) doğmuştur. Önemli bir aileden olduğu tahmin edilmekle beraber ailesi ve kendisinin çocukluk ve ilk gençlik yılları hakkında bilgi bulunmamaktadır. Pek çok önemli idarî görevde yer aldığı bilinen İbnü’l-Ezrak’ın çok seyahat eden birisi olduğu, eserinden anlaşılmaktadır. Fars, Irak, Ermeniyye, Azerbaycan bölgeleri onun gittiği yerlerdendir. Bir süre Bağdat’ta kalmış ve burada dersler almıştır. Son yolculuğunu Ahlat’a yaptığı aktarılmaktadır. Aynı zamanda iyi bir seyyah olan bu değerli ilim adamının nerede vefat ettiği bilinmemektedir. Zaten komuz itibariyle incelediğimiz eserinin baş ve son kısımları eksik olduğu için vefat tarihi de buradan çıkarılamamıştır.39 Ancak onun tarafından istinsah edilen İmam Gaz38 39 Nişvân b. Said (ö. 573/1177), Şemsü’l-Ulûm ve Devaü’l-Kelâm, I-XI (thk. Hüseyin b. Abdullah Ömerî ve arkadaşları), Dârü’l-Fikr, Dımaşk 1999, 2 (Tahkik edenin mukaddimesi). İbnü’l-Fârikî (ö. 577/1181 sonrası), Târîhü’l-Fârikî (thk. Bedevî Abdullatif Avvâd), Kahire 1959, 9 (Tahkik edenin mukaddimesi). Şehir ve Bölge Tarihleri 535 zâlî’ye ait bir İhyâ’ü ulûmi’d-din kitabının bir nüshasının istinsah kaydından 1181 tarihinden sonra vefat ettiği anlaşılmaktadır.40 İbnü’l-Ezrak el-Farikî’nin bu eserinin ne zaman yazıldığı bilinmemektedir. Ancak, verdiği bilgilere bakılacak olursa ömrünün sonlarına doğru bu eseri yazmış olma ihtimali oldukça yüksektir. Eserini 3 ciltte hazırladığı anlaşılan İbnü’l-Ezrak’ın bize yalnızca III. cildi ulaşmıştır. III. cilt içerisinde atıfta bulunduğu diğer ciltlerden birincisinin İslamiyetin ortaya çıktığı döneme kadar olan zamanı, II. cildin ise Asr-ı saâdet dönemini ele aldığı anlaşılmaktadır. Elimizde bulunan III. cilt ise Hulefâ-yi Râşidîn dönemi ile başlamaktadır. Yazarın eserini birisine takdim etmek için değil, tarih ilmine olan merakından yazdığı müellifin kendisi tarafından ifade edilmektedir. Kuşkusuz, müellifinin daha önce zikredildiği üzere, önemli bir devlet görevlisi olması, keza eserinde birinci elden bilgiler aktarıyor olması bakımından da çalışmasını değerli kılmaktadır. Birçok mahtutası bulunan bu eserin, British Museum’da iki nüshası bulunmaktadır. Eserin, Târîh-u Meyyâfarkîn ve Âmid, Târîh-u Meyyâfârkîn, Târîhu’l-Fârikî gibi birbirine benzer isimleri bulunmaktadır. Eserin kaynakları arasında Dîneverî, İsfahânî ve İbn Kuteybe gibi meşhur tarihçiler bulunmakla beraber yazarın kendi tecrübelerini de aktarması eseri dikkat çekici hâle getirmiştir. İbn Hallikân, İbnü’l-Cevzî ve İbn Şeddâd gibi âlimler İbnü’l-Ezrak’tan faydalanmışlardır.41 Kitabın bazı kısımları farklı dillere çevrilmiştir. Türkçeye de Mehmet Emin Bozarslan tarafından Mervani Kürtleri Tarihi adıyla tercüme edilmiştir. Eser halifelerin, emirlerin, sultanların, vezirlerin, âlimlerin hayatından bahsetmekte, bahis mevzu kişilerin kendi aralarında ve başlarında bulundukları uluslarla kendi aralarındaki çekişmelerini de ele almaktadır. Emevîler, Abbâsîler ve bu dönemlerde meydana gelen bazı olaylara da kısaca değinmektedir. Ayrıca gezmiş olduğu Şam, Irak, Cezire, Ermeniye ve Fars bölgelerine de eserinde genişçe yer vermiştir. 33. İbnü’l-Cevzî, Cemalüddin Ebü’l-Ferec Abdurrahman b. Ali b. Muhammed (ö. 597/1201), Târîhu Beyti’l-Makdis (thk. Muhammed Zeynuhum), Mektebetu es-Sekâfe ed-Diniyye İbnü’l-Cevzî, 510/1116 senesinde Bağdat’ta doğmuştur. Soyu Hz. Ebû Bekir’e dayanmaktadır. Selçuklular’ın Abbâsî devletini et40 41 Ahmet Savran, “İbnü’l--Ezrak”, DİA, Ankara 2000, XXI, 34-35. Age., 15. 536 İslam Tarih Usulü ve Kaynakları kisi altına aldığı dönemde yaşamıştır. Üç yaşında babasını kaybeden İbnü’l-Cevzî’nin bakımını halası üstlenmiş ve onu Muhammed b. Nâsır el-Hâfız’ın yanına eğitim için vermiştir. İbnü’l-Cevzî otuz seneye yakın faydalandığı bu hocasından çok istifade ettiğini söylemektedir. Ayrıca seksen yedi hocadan ders aldığını da gene kendisi ifade etmektedir. Hitabet sanatında çok iyi olan İbnü’l-Cevzî’nin pek çok ders halkasının bulunduğu ve bu halkalarda dersler verdiği ve vaazlar verdiği bilinmektedir. Belki de bu yüzden Hz. Ebû Bekir soyundan gelmesi bahane edilerek Vâsıt’a sürgün edilmiş ve ömrünün 5 senesini orada geçirmek zorunda kalmıştır. 597/1200 yılında geçirdiği kısa bir hastalık süresinden sonra 87 yaşında, arkasında farklı alanlardan pek çok eser bırakarak vefat etmiştir. Cenazesine Bağdat’tan çok fazla kişinin katıldığını anlatmak için “Bağdat onun için ağladı” cümlesi kullanılmaktadır.42 Elimizdeki eserin İbnü’l-Cevzî’ye nisbet edilmesi tartışmalıdır. Ona ait olamayabileceği söylenmektedir. Eserin İbnü’l-Cevzî’ye ait olduğuyla ilgili kitabın içerisinden de bir kayıt bulunamaması bu iddiayı köpürtmüştür. İbnü’l-Cevzî’ye nisbet edilen bu eserin Kudüs’le ilgili önemli bilgiler içermesi kitabı önemli kılmaktadır. Onüç bölümden oluşan eserin her bir bölümünde başlığı konulan hususa dair hadisler yer almaktadır. Ayrıca eser, klasik bir hadis kitabı tarzında yazılmıştır. Kitabın içerdiği bölümlerden bazıları ise şu şekildedir; Beytü’l-Makdis ve Mescidi Aksa’nın inşaası, Beytü’l-Makdis’te namaz kılmanın fazileti, Beytü’l-Makdis’te ölenin durumu ve Beytü’l-Makdis’in faziletleri. 34. İbnü’l-Belhî (ö. VI/XII. yüzyıl), Farsnâme (nşr. Gay Le Strange-R.A. Nicholson), Dünya-yı Kitap, Tahran 1363 İbnü’l-Belhî hakkında fazla bilgiye sahip değiliz. Adı geçen eserinde kendisinin verdiği bilgiler dışında hayatıyla ilgili hemen hemen hiçbir şey bilmiyoruz. Eserinden edindiğimiz bilgiye göre; büyük babası 492/1099 yılında Büyük Selçuklu hakanı Berkyaruk’un Fars eyaletine vali olarak atadığı Atabek Ruknuddin Humarketin’in vergi toplama memuru idi. Dedesi ile beraber bu bölgeye gelen İbnü’l-Belhî, eğitimini burada tamamlamış ve bölgeyi yakından tanıma fırsatı bulmuştur. Eserinde Fars bölgesi ile ilgili verdiği teferruatlı bilgiler bunun bir neticesidir. Adı geçen eser, Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’ın oğlu Sultan Muhammed Tapar’a ithaf edilmiştir. Eserin girişinin büyük bir kısmı -iki sayfaya yakın- adı geçen Türk hakanına 42 Cemal b. Muhammed es-Seyyid, İbnü’l-Kayyim el-Cevzîyye ve Cühûduhu, I-III, Medine 2004, I/31-35. Şehir ve Bölge Tarihleri 537 övgülerle doludur. Yazar, bu bölümde Selçuklu yöneticileri ile kadim Fars sultanlarını karşılaştırmakta, kadim Fars kralları da dâhil, yer yüzüne Selçuklu sultanları kadar adil yöneticilerin gelmediğini dile getirmektedir. Bu övgülerden hemen sonra da eserini Sultan Muhammed Tapar’ın isteği üzerine yazdığını söylemektedir.43 35. Abdulvahid el-Merrâküşî (ö. XIII. yüzyılın ortaları), elMuacceb fî telhîsi ahbâri’l-Mağrib Abdulvâhid b. Ali el-Temimî el-Merrâküşî hakkında kendisinin eserinde verdiği bilgiler dışında malumata sahip değiliz. Kendisinin verdiği bilgilere göre yazar, Merakeş’te 581/1185 tarihinde Muvahhidler’in üçüncü halifesi Ebû Yûsuf Yakub’un hükümdarlığının başlangıcında doğmuştur. Henüz dokuz yaşında iken medreseleri ve hocaları ile meşhur olan Fas şehrine eğitim için gitmiştir. Tahsili esnasında ünlü filozoflardan Ebubekir b. Zuhur ve İbn Tufeyl’in oğlu ile tanışmış, onlarla dostluk kurmuştur. 605/1208’de İşbiliye’deki Muvahhidler’in valiliğinde çalışan bir dostu tarafından valiye takdim edilmiştir. Ondan sonra Abdulvâhid, gerek Endülüs’te, gerekse İşbiliye’de saray mensupları ile dostluk kurmuştur. 617/1220’de hacca giden Merrâküşî, 620/1223’de Mekke’de yer aldığına göre üç yıl burada kalmıştır. Yazar eserini bu tarihten sonra yazmaya başlamıştır. el-Muacceb fî talhîs adlı eser, günümüze gelen tek nüshadan yapılmış bir baskı olup, küçük bir cilt ve 253 sayfadan oluşmaktadır. Eser bilinmeyen bir şahsa ithaf edilmiştir. Yazar kitabına başlarken “Ey bana iyiliği dokunan efendim, bana Endülüs ile ilgili soruyorsun. Ben de sana Endülüs’ün sınırları, durumu, kıtası, özet olarak padişahları, özellikle Muvahhidler’in padişahları ile ilgili başlangıçtan günümüz olan 621/1224 yılına kadar bilgi vereceğim. Bunun yanında âlimler, şairlerden görüştüklerimi buna ekleyeceğim.” diyerek eserin birine ithafen yazıldığını ortaya koymaktadır. Ancak bu şahsın kim olduğu bilinmemektedir. Eserin içindekilere gelince: Endülüs yarımadası, sınırları, tâbiînden Endülüs’e yerleşenler, Endülüs Emevî devleti’nin kurucusu olan Abdurrahman b. Muâviye’nin doğudaki katliamdan kurtularak Endülüs’e kadar gelebilmesi ile ilgili bilgi verdikten sonra Hişâm b. Abdurrahman b. Muâviye, Hakem b. Hişâm, Hişâm el-Müeyyed Yûsuf b. Muhammed ile ilgili bilgiler de aktarmaktadır. Yazar, Muvahhidler’in yanı sıra Endülüs’te bulunan madenler hakkında da bilgi vermektedir. Eser 43 Eser ve yazarı hakkında geniş bilgi için bkz. M. Mahfuz Söylemez, “Farsnâme” (Kitap Tahlili), Ankara Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, 43/2, 2002, 489-496. 538 İslam Tarih Usulü ve Kaynakları dönemin anlatı usûlüne uygun olarak kaleme alınmış, düz anlatı ile yazılmıştır. 36. el-Kazvînî, Abdulkerim b. Muhammed b. Abdulkerim (ö. 623/1226), et-Tedvîn fî ahbâri Kazvin, I-IV (thk. Azizullah elUtaridî), Daru’l-Kutub el-İlmiyye, 1987 el-Kazvînî 555/1160 senesinde doğmuştur. Şeyhu’ş-Şâfiiyye olarak da tanınmaktadır. Künyesinde bulunan er-Râfi’i nisbesinin Kazvin’e bağlı bir köy olduğu söylenmişse de yaygın kanaat Sahâbe-i Kirâmdan olan Râfi’ b. Hadîc’e nisbeten olduğu yönündedir. Hocaları arasında babası, Ebû Süleyman ez-Zübeyrî, Ebü’l-‘Ala el-Hemedânî gibi âlimler yer alırken öğrencileri arasında da el-Mühellebî ve el-Münzirî bulunmaktadır. Şâfiî ve Eş‘arî mezheplerine mensup olan bu değerli ilim adamı 623/1226 senesinde vefat etmiştir.44 Dört cilt olarak yayınlanan Ahbâru Kazvîn’in mukaddimesinde müellif, kitabını yazma gerekçesi olarak şunları söylemektedir: “Hafız Halil b. Abdullah’ın -rahimehullah- telif ettiği muhtasar Kazvin Tarihi dışında Kazvin’le ilgili herhangi bir eser görmedim. Hafız Halil’in yazdığı muhtasar da yeterli değildi ve yazılmasının üstünden de çok zaman geçmiştir. Ve bugüne değin kimse bu işin altına elini koymamıştır.” Âdeta bu cümlelerle bu işin kendisine kaldığını ve bu boşluğu doldurmayı amaçladığını söylemektedir. Eserde Kazvin veya Kazvin’in köylerinde yaşayanlar ile kısa veya uzun süreliğine Kazvin’e uğran meşhur simalar, ilim ve tasavvuf ehli hakkında bilgiler verilmektedir. Müellif bu kişilerin hayatlarını, kimi dikkat çekici özdeyişlerini ve rivayetlerinden beğendiklerini kitabına almıştır. Dört bölüm hâlinde tasarlanan eserin ilk bölümünde Kazvin’in faziletleri ve özellikleri, ikinci bölümünde isimleri, üçüncü bölümünde fethi ve fizikî yapısı, dördüncü bölümünde ise mahalleleri, vadileri, kuyuları, mescidleri ve kabirleri işlenmiştir. Bunlardan sonra Sahâbîlerden başlayarak Kazvin’e uğrayan kişilerin hâl tercümeleri alfabetik sırayla işlenmiştir. 37. İbn Müstevfî, el-Mübarek b. Ahmed b. el-Mübarek b. Mevhûb el-Lahmî el-Erbilî (ö. 637/1239), Târîhu Erbil, I-II (thk. Samî b. Seyid Hammâs es-Sakkâr), Irak 1980 İbn Müstevfî 564/1169 senesinde Erbil’de doğmuştur. Tarihçi, edip, şair, hadis âlimi ve matematik bilginidir. Ailesi Erbil’de ilim 44 el-Kazvînî (ö. 623/1226), Şerhu Müsnedi’ş-Şâfiîi, I-IV (thk. Ebubekir Vail Muhammed Bekr Zehrân), Vizâretü’l-Evkâf, Katar 2007, I/37 (Tahkik edenin mukaddimesi). Şehir ve Bölge Tarihleri 539 sahibi olarak bilinen ve değer gören ailelerinden biridir. Babasının vefatından sonra İstifa’ Divanı’nın reisliğini yapmıştır. Erbil Atabegi Muzafferüddin Kökbörî’nin vezirliğini de yaptığı bilinmektedir. Moğolların Erbil’e saldırmasından dolayı bir grup asker ve halkla birlikte Erbil kalesine saklanmış ve bu şekilde Moğolların katliamından kurtulmuştur. 637/1239 yılında vefat etmiştir.45 Dört cilt olduğu ifade edilen eserin bize I. ve II. ciltleri ulaşmıştır. Erbil tarihi konusunda yazılmış nadir eserlerdin birisi olan bu değerli çalışma Erbil tarihi açısından vazgeçilmez bir kaynak olarak kabul edilmektedir. Bunda, İbn Müstevfî’nin vezirlik gibi yüksek devlet görevlerinde bulunmuş olması ve döneminde meydana gelen olayları kendi tecrübelerine dayanarak kaleme almış olmasının payı büyüktür. Eser biyografi kitabı özelliği taşımakta ve Erbilli veya Erbil’e gelmiş meşhur kişileri tanıtmaktadır. Eseri önemli hâle getiren özelliklerden birisi, hayatını anlattığı çoğu kişinin en az birkaç beytini de kitaba almış olmasıdır. Bu durum hem onun şiire ilgi duyduğunu belki de şair olduğunu akla getirmektedir. 38. İbnü’l-Adîm (ö. 660/1262), Zübdetu’l-haleb min Târîhi Haleb, I-II, Dımaşk 1951-1954 Kemaleddin Ebü’l-Kasım Ömer b. Ahmed, Halep’te doğmuştur. Memleketinde önceleri müderrislik ve vaizlik yapmış, bilahare Halep ve yöresinin kadılığına getirilmiştir. Bürokrasi tecrübesi de bulunan İbn Adîm, Eyyûbî hükümdarı Gıyasettin el-Melik el-Aziz Mahmud’un vezirliğini yapmıştır. 1262’de Kahire’de vefat etmiş olan bu ilim adamının çok sayıda eseri bulunmaktadır. Ancak bu eserlerinin kuşkusuz en ünlüsü Hatîb el-Bağdâdî ile İbn Asâkir’i örnek alarak yazdığı Halep tarihidir. Kırk cilde yakın olduğu kaydedilen bu eser daha sonra bizzat yazarı tarafından özetlenerek Zubdetu’l-haleb min Târîhi Haleb adlı eser meydana getirilmiştir. Yazarın mufassal kitabı kaybolmuş, bu muhtasar eser günümüze kadar ulaşmıştır. İbn Adîm bu eserine Halep şehrinin fizikî yapısı hakkında özet bilgiler vererek başlamaktadır. Akabinde Halepli ünlü şahısların geniş bibliyografyalarını sunmaktadır. Eser, hadis rivayet metoduna uygun olarak kaleme alınmış olup, Selçuklular ile ilgili araştırma yapacak olanlar için kıymetli malumatlar içermektedir. Ali Sevim bu eserdeki Selçuklular ile ilgili hâl tercümelerini on cildin tamamını tarayarak bir 45 Bkz. Mina Şefîk, “Kirâetün fi Resâil-i İbni’l Müstevfî el-Erbili”, Mecelletü’l-Feth, Sayı:32, 2008. 540 İslam Tarih Usulü ve Kaynakları cilt hâline getirip yayınlamıştır. İbn Adîm’in kaynaklarına gelince; yazarın kaynaklarını kendi içerisinde ikiye ayırabiliriz. İlk gurubunu kendisinden önceki yazarların eserleri oluşturmaktadır. Bu kabil eserlere; Hatîb el-Bağdâdî’nin Târihi, İbn Ca‘fer’in kitabı, Kâtib el-İsfahânî’nin Tarih’i, es-Sem‘ânî’nin eserlerini örnek olarak verebiliriz. Yazarın kaynaklarının ikinci kısmını ise şifahî kaynaklar oluşturmaktadır. Yazar özellikle bürokraside olduğu için daha geniş bilgilere ulaşmış, bu bilgileri de eserinde değerlendirmiştir. Onun bizzat kendisinin şahit olduğu ya da şahit olanlardan dinleyerek aldığı bilgiler açısından bu eser ana kaynak konumundadır. 39. el-Merrâküşî, İbnü’l-İzârî (ö. 695/1295), Kitâbu beyâni’lmuğrib fî ahbâri’l Endelus ve’l-Mağrib, I-II, Liden, 1948 XIII. asrın ikinci yarısıyla XIV asrın ilk çeyreğinde yaşamış olan İbnü’l-İzârî, Faslı bir tarihçidir. Hayatı hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır. Sadece Fas’ta kumandanlık yaptığı bilinmektedir. Başlıca eseri Kitâbu beyâni’l-Muğrib fî ahbâril-Endelus vel-Mağrib’dir. Bu eseri 712/1312 senesinde yazmıştır. Mağrib-Endelüs tarihi araştırmacıları için en önemli kaynaklardan biri olan bu kitap üç kısımdan oluşmaktadır.46 Birinci Kısımda, 20/641 yılından -yani Mısır’ın fethinden-, 602/1205 yılına kadar Kuzey Afrika ve Endülüs’te hüküm sürmüş olan hanedanların tarihi, ikinci kısımda ise Endülüs’ün fethinden itibaren halifelerin ve Mülûkü’t-tavâif’in tarihleri tahlilli bir biçimde ele alınmaktadır. Kitabın üçüncü kısım ise ağırlıklı olarak Murâbıtlar ve Muvahhitleri içermektedir. Bu kısımda aynı zamanda Merînîler, Hafsîler ve Nâsırîler hakkında da bilgiler bulunmaktadır. Eserin bu üçüncü bölü yeni bulunan yazma nüshalar vasıtasıyla gözden geçirilmiş ve daha kullanılır hâle getirilmiştir. Bu değerli eserin Batıda ve İslam ülkelerinde değişik neşirleri yapılmıştır.47 Keza eser İngilizce, Fransızca ve İspanyolcaya da tercüme edilmiştir. 40. Fâsî, Takiyyüddin Muhammed b. Ahmed b. Ali el-Hasenî (ö. 832/1429), el-İkdu’s-Semîn fî tarîhi’l-Beledi’l-Emîn, I-VIII (thk. Fuad Seyyid ve arkadaşları), Beyrut 1986 Takiyyüddin Muhammed b. Ahmed b. Ali el-Hasenî el-Fâsî 775/1373 senesinde Mekke’de doğmuştur. Hasenî nisbesi Hz. Ali’nin evladı Hz. Hasan’ın soyuna, Fâsî nisbesi ise aslen Faslı olduğuna delalet etmektedir. Mekke’de gördüğü eğitimden sonra Bi46 47 Şeşen, 174. Şeşen, 175. Şehir ve Bölge Tarihleri 541 ladu’ş-Şam ve Kahire’ye gitmiştir. Yemen, Gazze, Remle, Nablus ve İskenderiye’de de bazı hocalardan dersler almıştır. Kahire’de İbn Haldûn ile görüşmesi sonrasında Tarih ilmine fazlaca ilgi duymaya başladığı söylenmektedir. İbn Hacer el-Askalânî ile beraber ders okudukları ve müzakerelerde bulundukları da kaydedilmektedir. Mekke’de Mâlikî kadılığı yapan Fâsî, Mescid-i Haram’da dört mezhebe göre fetvalar veren şahıslardan biridir. 832/1429 tarihinde Mekke’de vefat etmiştir.48 Elimizdeki bu büyük ansiklopedik eser, sekiz cilt hâlinde M. Fuad Seyyid ve arkadaşları tarafından yayınlanmıştır. Eser uzunca bir mukaddime ile başlamaktadır. Mukaddimede Mekke, isimleri, sınırları, bu sınırlar içerisinde alışveriş yapmanın hükmü, Mekke’ye ve Mekke’nin faziletine dair hadisler, Kâbe, Kâbe ile ilgili konular ile Mekke’nin cadde ve sokakları, mescitleri ile ilgili bilgiler verilmiştir. Mukaddimeden sonra teberrüken Hz. Peygamberin muhtasar siyerini arz etmektedir. Bunlardan sonra eser ayrıntılı ve çok hacimli bir terâcim kitabına dönüşmektedir. Eserin bu kısmına Hz. Peygamber’e hürmeten onun isimleri olan Muhammed ve Ahmed ile başlanmıştır. Daha sonra alfabetik olarak erkeklerden başlamak suretiyle hacimli bir biyografi kitabı ortaya konmuştur. Özel isimleri ile şöhret kazananlar anlatıldıktan sonra, künyeleri ile şöhret kazananlar işlenmiştir, bu grubun bitmesinden sonra kabileleri ile şöhret kazananlara geçilmiştir. Bütün bunlar bablar şeklinde tasnif edimiştir. 41. Fâsî, Takiyyüddin Muhammed b. Ahmed b. Ali el-Hasenî (ö. 832/1429), Şifâu’l-ğarâm bi ahbâri’l-beledi’l-harâm, I-II (thk. Fuad Seyyid ve arkadaşları), Daru’l-Kutub el-İlmiyye, yy. 2000 Fâsî’nin konumuzun mündericatına giren ikinci kitabıdır. Yazarı hakkında bir önceki başlıkta bilgi verdiğimiz için burada yeniden bilgi verilmemiştir. Bu değerli eser bir önceki kitabı da tahkik eden Fuad Seyyid ve arkadaşları tarafından tahkik edilmiş ve Darü’l-Kütübü’l-Mısriyye tarafından yayınlanmıştır. Bu neşirde Muhammed b. Mustafa ed-Diyarbekrî tarafından istinsah edilen nüsha esas alınmıştır.49 Fâsî’nin bu eseri, Ezrakî’nin Ahbâru Mekke ve Fakihî’nin Târîhu Mekke kitaplarından sonra bu alandaki en temel 48 49 Cevat İzgi, “Fâsî, Takıyyüddin”, DİA, Ankara 1995, XII, 212-213. el-Fâsî (ö. 832/1429), Şifâu’l-ğarâm bi ahbâri’l-beledi’l-harâm, I-II (thk. Fuad Seyyid ve arkadaşları), Daru’l-Kutub el-İlmiyye, y.y 2000, I/4, 6 (Tahkik edenin mukaddimesi). 542 İslam Tarih Usulü ve Kaynakları kaynaklardan biri olarak kabul edilmektedir. Ayrıca Fâsî’nin eserinde, ismi geçen diğer iki kaynağı karşılaştırması ve ikisi arasında tercihlerde bulunması esere değer katan önemli noktalardan birisidir. Bunun yanı sıra Fâsî’nin diğer iki eserde bulunmayan bilgilere de eserinde yer vermesi esere artı değer katmıştır. Fâsî’nin bu kıymetli eseri 40 babdan oluşmaktadır. Cahiliye döneminden başlayarak müellifin vefat ettiği zaman dilimine kadar Mekke ile ilgili ulaşabildiği haberleri bir araya getirmeyi amaç edinen bu çalışmada Mescid-i Haram’ın tarihi, inşaası, Arap Yarımadasının topoğrafyası ile siyasi, sosyal ve tarihî serüvenine kronolojik olarak yer verilmiştir. Ayrıca Kâbe’nin fazileti, Mekke’deki kutsal mekânlar ile müellifin -Hz. Peygamber döneminden başlayarak- Mekke’de valilik yaptığını bildiği kişileri eserinde özellikle zikretmesi kitaba katkı koymuştur. 42. el-Makrîzî, Takiyuddin Ahmed b. Abdulkahir (ö. 845/1441), Kitâbü’l-mevâiz ve’l-i’tibâr fi zikri’l-hıtât ve’lâsâr, I-IV, Beyrut 1997 Takiyuddin Ebü’l-Abbas Ahmed b. Ali el-Makrîzî 766/1363 senesinde Kahire’de doğmuştur. İbn Haldûn’un öğrencilerindendir. Hanbelî mezhebine mensup olan hocası İbn Dokmak’ın aksine mutaassıp bir Şâfiî idi. Aldığı eğitim sonrasında Kahire’de kadılık ve muhtesiblik yapmıştır. Dımaşk’a gitmiş 10 seneye yakın orada kalmıştır. Daha sonra Kahire’ye dönmüş ve tarihle ilgili telif faaliyetleriyle meşgul olmuştur. 834/1430 yılında ailesiyle Hacc’a giden Makrîzî 839/1435 senesinde tekrar Kahire’ye dönmüştür. 845/1441 yılında da Kahire’de vefat etmiştir.50 Asrının en büyük tarihçilerinden biri olarak kabul edilen Makrîzî, Mısır tarihi denilince akla ilk gelen isimlerdendir. Bunda onun tarih ilmini sadece rivayet nakli olarak görmeyip, belli bir metot ve usûl içerisinde anlaması da etkili olmuştur. Makrîzî bu eserinde Kahire’nin topoğrafyası ile başlamaktadır. Bu kıymetli kentin surları, kapıları, mescitleri, hamamları da dahil olmak üzere fizikî yapısına dair ciddi bilgiler aktarmaktadır. Anlattığı her bir mekânın kim tarafından inşa edildiği ve hangi işlemlerden geçtiği gibi ayrıntılara girilmiştir. Mısır’da hüküm süren sultanlar ve hüküm süreleri boyunca Mısır’ın siyasi, ekonomik ve kültürel hayatına katkıları da ele alınmıştır. Bu eserde Mısır’da meskûn olan Yahudi, Hıristiyan gibi gayrimüslimlerle ilgili bilgiler de yer almaktadır. Matbu olan bu eserin başta Kahire ve Beyrut olmak üzere değişik coğrafyalarda çeşitli baskıları yapılmıştır. 50 Makrîzî (ö. 845/1441), Resâilü’l-Makrîzî (thk. Ramazan el-Bedrî ve Ahmed Mustafa Kâsım), Dârü’l-Hadîs, Kahire 1998, 3 (Tahkik edenin mukaddimesi). Şehir ve Bölge Tarihleri 543 43. İbnü’z-Ziya el-Mekkî, Muhammed b. Ahmed b. ez-Ziyâ Muhammed (ö. 854/1450), Târîhu Mekketi’l-Müşerrefe ve’lMescidi’l-Harâm ve’l-Medineti’ş-Şerife ve’l-Kabr eş-Şerif (thk. Alâ İbrahim-Eymen Nasr), Beyrut 2004 İbnü’z-Ziya el-Mekkî, 789/1387 senesinde Mekke’de doğmuştur. Mekke’de başta babası olmak üzere, şehrin meşhur âlimlerinden dersler almış olmakla beraber ilim talebi için Kahire ve Kudüs’e de gitmiştir. İzzeddin b. Cema’a ve İbn Hacer el-Askalânî hocaları arasında yer almaktadır. Fıkıh, fıkıh usûlü, tefsir, hadis başta olmak üzere pek çok ilim dalınnda ciddi bir eğitim almıştır. Babasının vefatından sonra 825/1422 senesinde onun yerine Mekke’ye kâdılkudât olarak atanmıştır. Bir süre Mekke muhtesibliği görevini de yürüten İbnü’z-Ziya el-Mekkî, Mekke’deki Gıyasiye Medresesinde de dersler vermiştir. Sehâvî en bilinen talebeleri arasında yer almaktadır. 854/1450 senesinde Mekke’de vefat etmiş ve babasının yanına defnedilmiştir.51 İbnü’z-Ziya el-Mekkî’nin dokuz bölümden oluşan eseri, Mekke, ama özellikle de Medine ile ilgili ayrıntılı bilgiler içermektedir. Kâbe’nin ilk defa Hz. Âdem tarafından inşa edildiğini söyleyen rivayetlerden başlayarak genelde Mekke özelde ise Kâbe’yle bağlantılı olan olayları anlatmaktadır. Mescid-i Haram’ın isimleri, sıfatları, minareleri, müezzinleri gibi konular da ayrıca Mekke ile ilgili olan bu ilk bölümde yer vermektedir. İkinci bölümden başlayarak eserin geriye kalan bölümlerinin tamamı Medine şehri ile alakalıdır. Medine şehrinin kuruluşu, Medine’ye ilk yerleşenler, Yahudilerin Medine’ye yerleşmeleri, Hz. Peygamberin mescidini inşa etmesi, Medine’deki diğer mescidler gibi konular ile halifeler tarafından Mescide yapılan genişletilme çalışmaları da bu bölümlerde ayrıntılı olarak kronolojik de dikkate alınarak anlatılmaktadır. 44. Ebû Zer el-Halebî, Ahmed b. İbrahim b. Muhammed b. Halîl (ö. 884/1479), Kunûzu’z-zeheb fî târîhi Haleb, I-II (thk. Şevki Şa’t ve Falih el-Bekûr), Haleb 1996 818/1415 tarihinde Halep’te doğmuş olup aslen Trablusludur. Hadis, tarih ve edebiyat gibi alanlarda köklü eğitimler almış ve bunların her birine dair ciddi teliflerde bulunmuştur. İlk eğitimini babası Sıbt İbnü’l-Acemî’den almıştır. Sirâcüddin el-Hımsî, İbn Hacer el-Askalânî gibi âlimler de ders aldığı hocaları arasında yer almak51 Ebü’l-Baka’ (ö. 854/1450), Muhtasaru tenzîhi’l-Mescidi’l-Harâm (thk. Nizâm Muhammed Salih Ya’kûbî), Dârü’l-Beşairi’l İslamiyye, Beyrut 1999, 5 (Tahkik edenin mukaddimesi). 544 İslam Tarih Usulü ve Kaynakları tadır. Pek çok eser telif etmiş olmakla beraber bunların çoğu günümüze ulaşmamıştır. 884/1480 tarihinde vefat etmiştir.52 İncelediğimiz başlık açısından önemli olan Kunûzu’z-zeheb adlı eser, İbnü’l-Adîm’in Buğyetü’t taleb fî Târîh’i Haleb adlı kitabına İbnü’l-Hatîb en-Nâsırî’nin yazmış olduğu ed-Dürrü’l-münteheb fî târîh’i Haleb adlı zeylin zeylidir. Elimizdeki tahkikli baskı Vatikan Kütüphanesindeki (borg: 235) numaralı mahtuta nüshası esas alınarak yapılmıştır. Darü’l-Kütüb el-Mısriyye’de (837) numarada kayıtlı bir nüshasının daha bulunduğu belirtilmektedir. İki cilt olan bu kıymetli eserin ilk cildi beşinci kısımdan başlamaktadır ki bu da ilk dört kısmın kayıp olduğunu göstermektedir. İlk ciltte Halep’le ilgili ilginç olaylara, mekânlara, şiirlere ve kendi yaşadığı döneme kadar Halep’le bağlantısı olmuş halife, emir, vezir gibi şahıslara yer vermektedir. İkinci cilt ise biyografik bir eser tarzında kaleme alınmıştır. Ebû Zer el-Halebî’nin bu eserinin ed-Dürrü’l-münteheb fî târîh’i Haleb adlı esere zeyl olduğuna yukarıda ifade etmiştik. Müellif bu ciltte Hz. Âdem’den başlayarak peygamberleri, sahâbîleri, halifeleri, önemli kişilikleri ele almakta bunu yaparken de zeylde bulunduğu eserde olmayan bilgileri İbnü’l-Cevzî’den de yararlanarak serd etmektedir. 45. el-Mar’âşî, Zahirüddîn b. Nasıruddin b. Kemalettin elHuseynî (ö. 892/1489) Târîhu Taberistan, Tahran 1333 Seyyid Zahirüddîn b. Seyyid Nasuriddîn b. Sultan Azzâm Kemaleddîn, Taberistan meliki Kemaleddîn’in torunudur. 815/1412 tarihinde Tabristan’ın Âmul kentinde dünyaya gelmiştir. Eserine 88l/1476 yılında başlayan Zahirüddîn, yaklaşık on yıl sonra 892/1487 senesinde bitirmiştir. Gilân kıralı Sultan II. Keya ve Sultan Mirza Ali tarafından himaye edilmiş olan Zahirüddîn, 892/1487 yılında memleketi olan Âmul’da vefat etmiştir. Farsça yazılmış olan bu eser sadece Taberistan ile ilgili değil, komşu bölgeler Mazenderân, Gîlân ve çevresiyle ilgili de bilgiler içermektedir. Eserde yörenin coğrafyasının dışında bölgeye egemen olan devletlerden Sâsânîler, Abbâsîler, Gazneliler, Tahirîler, Saffârîler, Büveyhîler, Sâmânîler, Selçuklular, Harezmşahlar ve Karakoyunlu devletleri hakkında da bilgiler bulunmaktadır. Bu nadide eser rivayet yöntemi ile aktarılan kitapların aksine, insicamlı bir tarih kitabı olup hadiseleri başlıklar çerçevesinde ele almaktadır. 52 Ebû Zer el-Halebî (ö. 884/1479), Kunûzu’z-zeheb fî târîhi Haleb, I-II, Dârü’l-Kalem, Halep 1996, I/4 (Tahkik edenin mukaddimesi). Şehir ve Bölge Tarihleri 545 Hazar denizi çevresindeki şehir ve bölgelerle ilgili tarih çalışmaların azlığının daha da önemli hâle getirdiği Seyyid Zahirüddîn’in işbu Taberistan Tarihi, 1850 tarihinde meşhur Alman oryantalist Prof. Dr. Bernhard Daren tarafından Petersburg’da yayınlanmıştır. Nâşir esere Almanca geniş bir giriş yazmış, bu girişte Taberistan hakkında yapılan sair çalışmalar hakkında da bilgiler vermiştir. Bu giriş daha sonra Abbas Şaylan tarafından Farsçaya tercüme edilerek kitabın başına konmuştur. Taberistan Tarihi daha sonra Tahran’da 1333’de tıpkıbasım yapılarak yayınlanmıştır. Daren’in verdiği bilgilere göre Zahirüddîn’in bu eseri, büyük ölçüde aslı günümüze gelmemiş olan İsfendiyârî’nin Taberistan Tarihi’ne dayanmaktadır. Yazarın bu eseri dışında Târih-i Gîlân ve Deylemistân adında bir başka kitabı daha bulunmaktadır. Bu kitap da Rabinu tarafından Reş’de Urvetu’l-Vuskâ matbaasında basılarak yayınlanmıştır. Zahirüddin’in bu eseri Gilân ve Deylemistan hakkında yazılan en eski kaynaklardan biri olarak kabul edilmektedir. 46. es-Sehâvî, Ebü’l-Hayr Şemsüddîn Muhammed b. Abdirrahmân b. Muhammed (ö. 902/1497), el-Büldâniyyât (thk. Hüsam b. Muhammed el-Kattân), Riyad 2001 Sehâvî 831/1427 yılında Kahire’de doğmuştur. Uzun süre İbn Hacer’e öğrencilik yapmıştır. Hocasından ayrılmamak için Hacca bile gitmemiş, bu ibadeti onun vefatından sonra yapmıştır. Hocası da kendisine özel ihtimam göstermekteydi. Yaşadıkları dönem itibariyle akran oldukları Süyûtî ile aralarında reddiyeler yazılmış olmakla beraber Zehebî ve İbn Nâsiruddîn ed-Dımaşkî gibi âlimler, akranlar arasında bu tarz çatışmaların olabileceğini fakat bunları ulu orta yazıp yaygınlaştırmanın uygun olmadığını söyleyip bunları serdetmekten imtina etmişlerdir. Velûd bir yazar olan müellifin 400 cilde yakın eser yazdığı da gelen rivayetler arasındadır. 902/1496 senesinde ziyaret için gittiği Medine-i Münevvere’de vefat etmiştir.53 Bu mütebahhir müellifin konumuz açısından önemli olan eseri yani el-Buldaniât, Chester Beatty Library’deki (1/3664) numaralı bilinen tek nüsha esas alınarak yayınlanmıştır. Bu nüsha Sehâvî’nin öğrencisi Ebû Bekir b. Muhammed b. Ebî Bekir el-Hişî tarafından 886/1481 senesinde istinsah edilmiştir. Bu eserin Sehâvî’ye okunduğu ve onun da bu nüshayı tasdik ettiğine dair müstensih tarafından düşülen bir de not bulunmaktadır. Sehâvî’nin bu kitabı, şahsen gittiği ve gezdiği 80 şehir, kasaba veya köy hakkında 53 es-Sehâvî (ö. 902/1497), el-Büldâniyyât (thk. Hüsam b. Muhammed el-Kattan), Dârü’l-‘Atâ’, Riyad 2001, 12, 15 (Tahkik edenin mukaddimesi). 546 İslam Tarih Usulü ve Kaynakları verdiği bilgilerden oluşmaktadır. Mekke, Medine, Kahire, Dımaşk, Kudüs, Hama, Halep gibi büyük şehirlerin yanında tarihi pek bilinmeyen küçük yerleşim yerleri de kitapta yer almaktadır. Bahsettiği mekânla ilgili olarak önce fizikî bazı bilgiler vermekte daha sonra da meşhur âlimleri hakkında bilgiler aktarmaktadır. Ayrıca bu şehirlerin her birisinden aldığı hadis ve şiirleri de o mekânların ilgili yerlerinde zikretmektedir. Bu özelliği dolayısıyla Sehâvî’nin bu eseri, hadisle ilgili yazdığı telifatı arasında da zikredilmektedir. Eseri aslında coğrafya kitapları veya seyahatnâmeler içerisinde zikretmek de mümkündür. Ancak bu başlık altında değerlendirilmesi daha isabetli görülmüştür. 47. es-Semhûdî, Nureddin Ali b. Abdullah (ö. 911/1506), Vefâu’l-vefâ bi-ahbâri Dâri’l-Mustafâ, I-IV, Beyrut 1955 Nureddin Ali b. Abdullah es-Semhûdî 844/1440 senesinde Mısır’ın Said bölgesindeki Semhûd’da doğmuştur. Babası Hz. Hasan soyuna mensup bir kadıydı. Mısırın önde gelen âlimlerinin yanında çeşitli ilimleri tedris etmiştir. İyi bir öğrenimin ardından sûfîlik hırkası giymiştir. Hadis, nahiv, fıkıh, tarih konularında geniş bilgi sahibi olduğu aktarılmaktadır. 860/1456’da hacca gittikten sonra Medine’ye yerleşmiştir. 886/1481 senesinde Mekke’ye umreye gittiği sırada Medine’de Peygamberin mescidinde bulunan kütüphanesi yanmıştır. Bunun üzerine kutsal beldeleri terk ederek Kahire’ye dönmüştür. Memlük sultanı Kayıtbay’ın kendisine ilgi gösterdiği bilinmektedir. Kudüs’e yaptığı kısa bir ziyaretin ardından 890/1485 yılında yeniden Medine’ye yerleşmiştir. Sahâbîlerden Temîm edDârî’nin evini satın almış, burada ikamet etmiştir. Medine’de Şeyhülislam unvanıyla anılan bu değerli ilim adamı 911/1506 yılında vefat etmiştir. Semhûdî’nin hayatı yoğun bir tedris ve telif faaliyeti ile geçmiş olup yirmiye yakın eser telif etmiştir. Tarihe dair başlıca eseri Medine tarihine dair olan İktifâ’ü’l-vefâ bi ahbâri dâril-Mustafâ’dır. Ancak bu eser 886/1481’deki Mescidu Nebevî yangınında yanmış ve yazar eserini Vefâu’l-vefa bi ahbâri dâril-Mustafâ adıyla ihtisar etmiştir. Sekiz baba ayrılan eserde sırasıyla Medine’nin adları, faziletleri, Medineli ünlü şahsiyetlerin biyografileri, Mescidu Nebevî, musalla, Medine’deki kuyular, vadiler ve Peygamberin kabrini ziyaret konuları ele alınmaktadır. Semhûdî, yukarıdaki eserini Hulâsatü’l-vefâ bi ahbâri dâril-Mustafâ adıyla telhis de etmiştir.54 Semhûdî’nin bu 54 Şeşen, 277. Şehir ve Bölge Tarihleri 547 iki eseri Medine tarihi ve topoğrafyası hakkında başlıca kaynaklarımız arasında yer almaktadır. Bu kutsal kentteki önemli binalar, türbeler, mezarlar ve dinî merasimler hakkında ayrıntılı bilgiler ihtiva etmesi açısından Medine tarihi çalışacak olanlar için, âdeta vazgeçilmezdir.55 Semhûdî’nin bu eseri Miftâhu’s-Saâde fî Târîhi’l-Medîne başlığı ile Abdullah Efendi tarafından Osmanlı Türkçesine tercüme edilmiştir. Bu çevirinin bir nüshası Çorum Hasan Paşa kütüphanesinde bulunmaktadır. Semhûdî’nin bu kıymetli eseri yakın zamanda Siyer Vakfı yayınları tarafından yeniden tercüme ettirilerek neşredilmiştir. 48. el-Uleymî, Ebü’l-Yümn (ö. 928/1522), el-Ünsü’l-celîl bi târîhi’l Kuds ve’l-Halîl, I-II (thk. Adnan Yûnus Abdülmecid Nebata), Mektebetu Dendîs, Amman Ebü’l-Yümn Mucîrüddîn el-Ömerî 860/1455 senesinde Kudüs’te doğmuştur. Kendisine Ömerî nisbesi, soyunun Abdullah b. Ömer b. el-Hattâb’a dayanması dolayısıyla verilmiştir. İlk eğitimini babasından almıştır. el-Ünsü’l-Celîl kitabında ders aldığı diğer hocalarını da zikretmektedir. Bahis mevzu ettiğimiz bu eseri dışında başka eserleri de bulunmaktadır. 922/1516 yılına kadar Kudüs kadılığı yapmıştır. 928/1521 yılında da Kudüs’te vefat etmiştir.56 Uleymî’nin bu eseri yaratılıştan 900/1494 yılına kadar Kudüs ve civarını anlatmaktadır. Eser iki ciltten oluşmaktadır. İlk ciltte Peygamberler tarihi, bazı kıssalar, Beytü’l-Makdis’in inşası ile Hz. Ebû Bekir, Abdülmelik b. Mervân gibi Kudüs’e katkı sağlamış olan şahsiyetler ve onların faaliyetlerini anlatmaktadır. Eserin II. cildinde Mescid-i Aksa, el-Halil şehrinin tarihi, Kudüs’ün meşhur âlim, zâhid ve kadıları ile Eyyûbîler döneminde Kudüs’ün durumu gibi konular işlenmektedir. 49. İbn İyâs, Ebü’l-Berekât Zeynüddîn b. İyâs el-Hanefî (ö. 930/1524), Bedâiu’z-Zuhûr, I-V (thk. Muhammed Mustafa), 1984 Ebü’l-Berekât Zeynüddîn b. İyâs el-Hanefî 852/1448 senesinde Kahire’de doğmuştur. Memlüklü devletinde önemli devlet makamlarında bulunan dedesi Emir İyâs el-Fahrî ez-Zâhirî’ye nisbetle İbn 55 56 Şeşen, 278. el-Uleymî, Ebü’l-Yümn (ö. 928/1522), el-Ünsü’l-celîl bi târîhi’l Kuds ve’l Halîl, I-II (thk. Adnan Yûnus Abdülmecid Nebâta), Mektebetu Dendîs, Amman, I/5 (Tahkik edenin mukaddimesi). 548 İslam Tarih Usulü ve Kaynakları İyâs olarak tanınmıştır. Hayatıyla ilgili bilgiler Bedâiu’z-Zuhûr adlı eserinde dağınık hâlde geçen verilerden oluşmaktadır. Babasının teşvikiyle ilme yönelmiştir. Tarih ve coğrafya alanlarına yoğunlaşmış ve döneminin meşhur hocalarından olan Süyûtî ve Abdulbasit b. Halîl el-Malatî gibi âlimlerden dersler almıştır. Kendisine bağlanan ikta sayesinde bir dönem müreffeh bir hayat yaşayan İbn İyâs, bu iktanın kesilmesiyle bir dönem maddi sıkıntılar yaşamışsa da dönemin Memlük sultanı Kansu Gavri’nin emriyle iktaları kendisine tekrar bağlanmıştır. 930/1524 yılında vefat etmiştir.57 Elimizdeki çalışmayı tamamlayabilmek için yaklaşık 37 tarih kitabından yaralandığını kitabının başında bizzat kendisi zikretmektedir. Mısır’la ilgili Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde geçen bahisleri eserinin en başında zikretmektedir. Eser, Mısır tarihini detaylıca ele almakta ve başlangıçtan 928 yılına kadar olan olayları bazen kısa bazen de uzunca zikretmektedir. Muhammed Mustafa tarafından eserin tahkikli neşri yapılmış ve 5 cilt olarak basılmıştır. I. cilt iki bölüme ayrılmıştır. İlk bölümde Mısır’a yerleşen Hz. Âdem’in çocuklarından 764/1362 yılına kadar olan olaylar, ikinci bölümde ise 764/1362-815/1412 yılları arası anlatılmaktadır. II. ciltte 815/1412-872/1467, III. Ciltte 872/1467-906/1500, IV. ciltte 906/1500-921/1515 ve son ciltte de 922/1516-928/1522 yılları arasında gerçekleşen olaylar anlatılmıştır. Eserin özellikle V. Cildi Osmanlının hakimiyetindeki Mısır tarihi ile ilgili ayrıntılı bilgiler içermesi açısından Osmanlı tarihi için önemli bir kaynak mesabesindedir. 50. Kutbuddîn el-Mekkî, Muhammed b. Alâaddîn Ali b. Muhammed (ö. 990/1582), Kitâbü’l-a’lâm bi a’lâmi Beytillâhi’l-Harâm (thk. Hişâm Abdulaziz ‘Ata), 1996 Asıl adı Muhammed b. Alâaddîn Ali b. Muhammed b. Kâdı Hân Mahmûd olan Kutbeddîn el-Mekkî, aslen Nahravala (Gücerât)lı olup Mekke’ye göç eden bir ailenin çocuğu olarak burada 917/1511 yılında doğmuştur. Öğrenimi için iki kez Kahire ve İstanbul’a gitmiş, daha sonra Mekke’ye dönmüş ve burada Hanefî fıkhı müderrisi olarak çalışmıştır. 990/1580 yılında Mekke’de müftü iken vefat etmiştir. Yazarın, Sultan III. Murad’a ithaf ettiği Kitâbü’l-a’lâm’ı dışında, Sadrazam Sinan Paşa’ya ithaf ettiği Yemen’in Osmanlılar tarafından fethini anlatan el-Bark el-Yemânî fi feth el-Osmanî veya el-Futûhatu’l-Osmaniyye li’l-aktâri’l-Yemaniyye adında bir eseri daha vardır. 57 Muhammed Razûk, “İbn İyâs”, DİA, Ankara 1999, XX, 97-98. Şehir ve Bölge Tarihleri 549 Yazarın bu eseri, Osmanlılar döneminde Mekke ve Kâbe’ye yapılan hizmetleri ele alması açısından ayrı bir öneme sahiptir. III. Murad’a ithaf edilen Kitâbü’l-a’lam’ın yazımı 985/1575 yılında tamamlanmıştır. el-A’lâm ilk kez müsteşrik Ferdinand Wüstenfeld tarafından uzunca bir Almanca mukkadime eklenerek 1857 yılında yayınlanmıştır. Ayrıca eser, şair Bâkî tarafından Osmanlı Türkçesine tercüme edilmiştir. Ebü’l-Velâd el-Ezrakî, Fâkihî, Takıyüddin el-Fâsî ve Muhibbuddîn ibn Fehd’in çalışmalarından faydalanılarak kaleme alınan bu eserde58 Mekke’nin fazileti, isimleri, Mekke’de alışveriş, Kâbe’nin inşası, Kâbe’nin kapıları, Cahiliye ve İslam dönemlerinde Mescid-i Harâm’ın durumu ile Mescide yapılan ilave ve genişletme çalışmaları ayrıntılı olarak ele alınmaktadır. Ayrıca eserde Mekke’ye hâkim olan devletler ve bu devletlerin tarihi ele alındığı gibi, Osmanlı padişahı III. Murad’a ithaf edilmesi dolayısıyla Osmanlı padişahlarının, müellifin yaşadığı döneme kadar Kâbe’ye yaptıkları hizmet ve Mekke’deki faaliyetleri eserin içerisinde önemli bir kısmını oluşturmaktadır. 58 Kutbuddîn el-Mekkî (ö. 990/1582), Kitâbü’l-a’lâm (thk. Hişâm Abdulaziz ‘Ata), El-Mektebetü’t Ticariyye Mustafa Ahmed el-Baz, y.y. t.y., 11 (Tahkik edenin mukaddimesi). 550 İslam Tarih Usulü ve Kaynakları Kaynakça Abdulğânî, Ahmed Hasan, Kitâbu ahbâri Ubeyd b. Şeriyye el-Curhumî: Tahkik ve Dirasetun Nakdiyetun, Aynuşşems Üniversitesi, Kahire 2007. Çetin, Osman, “İbn Zebâle”, DİA, Ankara 1999, XX, 458. Ebü’l-Baka’, Muhammed b. Ahmed b. Ez-Ziyâ Muhammed el-Kureşî el-Umerî el-Mekkî (ö. 854/1450), Muhtasaru tenzîhi’l-Mescidi’l-Harâm (thk. Nizâm Muhammed Salih Ya’kûbî), Dârü’l-Beşairi’l-İslamiyye, Beyrut 1999. ed-Dârânî, Abdulcabbâr el-Havlânî (ö. 365/975), Târîhu Dareyyâ (thk. Said Afgânî), Metbû’atü’l-Mecmei’l-İlmî, Dımaşk 1950. el-Askalânî, İbn Hacer (ö. 852/1449), Tağliku’t ta’lîk ‘ala Sahihi’l Buhârî, I-V (thk. Abdurrahman Mûsa Kazfî), el-Mektebü’l-İslamî, Beyrut-Ürdün 1985/1405. el-Fâsî, Takiyyüddin Muhammed b. Ahmed b. Ali el-Hasenî (ö. 832/1429), Şifâu’l-ğarâm bi ahbâri’l-beledi’l-harâm, I-II (thk. Fuad Seyyid ve arkadaşları), Daru’l-Kutub el-İlmiyye, y.y 2000. el-Halebî, Ebû Zer (ö. 884/1479), Kunûzu’z-zeheb fî târîhi Haleb, I-II, Dârü’l-Kalem, Halep 1996. el-Hamevî, Yâkût (ö. 626/1229), Mu‘cemü’l-büldân, I-VII, Dârü’s-Sadr, Beyrut 1995. el-Hüseynî, Muhammed ‘Ayid Mâni’, “el-Menhecü’t Târîhi li’l Hasan b. Zûlak”, el-Mecelletü’l-Akademiyyetü’l-İlmiyye, 15/3, 2015, 267-296. el-İsbahânî, Ebû Nuaym Ahmed b. Abdullah b. Ahmed b. İshâk b. Mûsa b. Mehrân (ö. 430/1038), Târîhu İsbahân (Ahbâru Isbahân), I-II (thk. Seyyid Kisrevi Hasan), Dârü’Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1990. el-Kazvînî, Abdulkerim b. Muhammed b. Abdulkerim (ö. 623/1226), Şerhu Müsnedi’ş-Şâfiîi, I-IV (thk. Ebubekir Vail Muhammed Bekr Zehrân), Vizâretü’l-Evkâf, Katar 2007. el-Kindî, Muhammed b. Yusuf (ö. 351/961), Fedâilu Mısır el-Mahrusa, Mektebetü’l-Hancî, Kahire 1997. el-Vulât ve Kitâbü’l-kudât (tsh. Rhuvon Guest), Beyrut 1908. el-Kuşeyrî, Muhammed b. Said b. Abdurrahman (ö. 334/946), Târîhu Rakka ve men Nezele min eshâbi Rasûlillah (sav) ve Tâbiîn ve’l-fukahâ ve’l-muhaddisîn (thk. İbrahim Salih), Dârü’l-Beşâir, yy 1998. el-Mekkî, Kutbuddîn (ö. 990/1582), Kitâbü’l-a’lâm (thk. Hişâm Abdulaziz ‘Ata), El-Mektebetü’t Ticariyye Mustafa Ahmed el-Baz, y.y. t.y. el-Uleymî, Ebü’l-Yümn (ö. 928/1522), el-Ünsü’l-celîl bi târîhi’l-Kuds ve’l-Halîl, I-II (thk. Adnan Yûnus Abdülmecid Nebâta), Mektebetu Dendîs, Amman t.y. el-Yemânî, Umara b. Ali (ö. 569/1173), Târîhü’l-Yemen (thk. Muhammed b. Ali el-Ekva’), Kahire 1976. en-Nîsâbûrî, Ebû Abdillâh Muhammed b. Abdillâh b. Muhammed el-Hâkim (ö. 405/1014), el-Müstedrek, I-V (thk. Mustafa Abdulkâdir ‘Ata), Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut ty. es-Sehâvî, Ebü’l-Hayr Şemsüddîn Muhammed b. Abdirrahmân b. Muhammed (ö. 902/1497), el-Büldâniyyât (thk. Hüsam b. Muhammed el-Kattan), Dârü’l-‘Atâ’, Riyad 2001. es-Sehmî (ö. 427/1035), Târîhu Cürcân (thk. Abdurrahman b. Yahya el-‘ilmî), y.y. 1950. es-Seyyid, Cemal b. Muhammed, “İbnü’l-Kayyim el-Cevzîyye ve cühûduhu”, I-III, Medine 2004. ez-Zehebî, Ebû Abdillâh Şemsüddîn Muhammed b. Ahmed b. Osmân (ö. 748/1348), Siyeru a’lâm en-Nubelâ, I-XXV (thk. Şuayb Arnavud vd.), Müessetü’r-Risâle, Beyrut 1982. Hizmetli, Sabri, “İbn Ebû Tahir”, DİA, Ankara 1999, XIX, 445. Şehir ve Bölge Tarihleri 551 İbnü’l-Faradî, Abdullah b. Muhammed b. Yûsuf b. Nasr el-Ezdî (ö. 403/1013), Târîhu ulemai’l-Endelûs, I-II (nşr. Seyyid İzzet el-Attâr el-Hüseynî), Kahire 1988. Târîhu ulemai’l-Endelûs, I-II (thk. Beşar Avvad Ma’ruf), Dârü’l-Garbi’l-İslamî, Tunus 2008. İbn Fendime, Ebü’l-Hasan Zahiruddin Ali b. Zeyd b. Muhammed b. El-Hasan el-Beyhakî (ö. 565/1169), Târîhu Beyhak, Dâru İkra’, Dımaşk 2004. İbn Kelânisî, Hamza b. Esed b. Ali b. Muhammed, Ebû Ya’la et-Temimî (ö. 555/1160), Târîhu Dımaşk (thk. Süheyl Zekkâr), Dâru Hassân li tebâati ve’n-neşr, Dımaşk 1983. İbn Kûtiye, Ebûbekir Muhammed b. Ömer b. Abdulazîz (ö. 367/977), Târîhu iftitahi’l-Endelüs (thk. İbrahim el-İbyârî), Dârü’l-Kitâbi’l-Misrî-Dârü’lKitâbi’l-Lübnânî, Beyrut ve Kahire 1989. İbn Sağîr, el-Mâlikî (H. III. asır), Ahbâru eimmeti’r-Rüstemiyyîn (thk. Muhammed Nasır-İbrahim Beccaz), Dârü’l-Garbi’l-İslamî, Beyrut 1986. İbn Zebâle, Ebü’l-Hasen Muhammed b. el-Hasen (ö. 199/814), Ahbârü’l-Medine (thk. Salâh Abdulazîz Zeyn Sellâme), Merkezü’l-Buhûs, Medine 2003. İbnü’l-Fârikî, Ahmed b. Yûsuf b. Alî b. el-Ezrak (ö. 577/1181 sonrası), Târîhü’l-Fârikî (thk. Bedevî Abdullatif Avvâd), Kahire 1959. İzgi, Cevat, “Fâsî, Takıyyüddin”, DİA, Ankara 1995, XII, 212-213. Kandemir, M. Yaşar, “Hâkim en-Nîsâbûrî”, DİA, Ankara 1997, XV, 190-193. Karaaslan, Nasuhi Ünal, “Hemdânî”, DİA, Ankara 1998, XVII, 181-182. Kummî, Hasan b. Muhammed b. Hasan (ö. 378/988), Târîhu Kum (thk. Seyyid Celâleddîn Tahrânî), Danişgâh-ı Tahran, Tahran 1361(Rûmî). Magravî, Mahmud, Menhecü’n nakd ‘inde el-Hafız Ebû Nuaym el-İsfahânî, I-II, Basılmamış Doktora Tezi, Mekke 1411. Makrîzî, Takiyuddin Ahmed b. Abdulkahir (ö. 845/1441), Resâilü’l-Makrîzî (thk. Ramazan el-Bedrî ve Ahmed Mustafa Kâsım), Dârü’l-Hadîs, Kahire 1998. Nerşahî, Ebû Bekr Muhammed b. Ca‘fer b. Zekeriyyâ b. el-Hattâb b. Şureyh (ö. 348/959), Târîhu Buhârâ (thk. Emin Abdulmecid Bedevî ve Nasrullah Mubşir Tırazî), Dârü’l-Meârif, Kahire t.y. Nişvân b. Said (ö. 573/1177), Şemsü’l-ulûm ve devaü’l-kelâm, I-XI (thk. Hüseyin b. Abdullah Ömerî ve arkadaşları), Dârü’l-Fikr, Dımaşk 1999. Özaydın, Abdülkerim, “Fâkihî”, DİA, Ankara 1995, XII, 128-129. Özdemir, Mehmet, “Razî, Ahmed b. Muhammed”, DİA, Ankara 2007, XXXIV, 478-479. Provençal, E. Levi, “Razî, er-Razî, Muhammed al-Razî, Ahmed el-Razî, İsa elRazî”, İA, İstanbul 1978, IX, 640. Razûk, Muhammed, “İbn İyâs”, DİA, Ankara 1999, XX, 97-98. Savran, Ahmet, “İbnü’l--Ezrak”, DİA, Ankara 2000, XXI, 34-35. Seyyid, Eymen Fuâd, “İbn Zûlâk”, DİA, Ankara 1999, XX, 468-469. Sezgin, Fuat, Târîhu Turasi’l-Arabî, I-II, Riyad 1983. Söylemez, M. Mahfuz, “Farsnâme” (Kitap Tahlili), Ankara Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, 43/2, 2002, 489-496. Şefîk, Mina, “Kirâetün fi Resâil-i İbni’l-Müstevfî el-Erbili”, Mecelletü’l-Feth, Sayı:32, 2008. Tâhâ, Abdulvâhîd Zennûn, “Endülüs’te Arap Tarih Yazıcılığının Doğuşu” (çev. Mustafa Hizmetli), Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 39/1, 1999, 731-764.