Ankara Okulu Yayınları: 435
© Ankara Okulu Basım Yay. San. Tic. Ltd. Şti.
Dizgi, kapak: Ankara Dizgi Evi
Baskı, cilt, kapak baskısı: Repro Bir
Sertifika No: 47381
Birinci baskı: Eylül 2023
ISBN: 978-625-7387-92-7
Ankara Okulu Yayınları
Şehit Mehmet Baydar Sokak 2/A Maltepe/Ankara
Tel: (0312) 341 06 90 GSM: 0542 382 74 12
web: www.ankaraokulu.com.tr
e-mail: ankaraokulu@ankaraokulu.com.tr
ankaraokuluyayinlari@gmail.com
İslam Tarih Usulü
ve Kaynakları
-1-
Editör
Mehmet Mahfuz Söylemez
Ankara Okulu Yayınları
Ankara 2023
İslam Tarihi Kaynakları ve İslam Tarihi Usulü derslerini aldığım
kıymetli hocalarım Prof. Dr. Sabri Hizmetli, Prof. Dr. İrfan Aycan
ve merhum Prof. Dr. İbrahim Sarıçam’a…
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ .......................................................................................................... 7
İSLAM TARİH USULÜ
Mehmet Mahfuz SÖYLEMEZ ........................................................................ 11
KUR’AN-TARİH İLİŞKİSİ ÜZERİNE
Mehmet Mahfuz SÖYLEMEZ ...................................................................... 139
HADİS EDEBİYATININ OLUŞUMU VE TEMEL KAYNAKLAR
Musa BAĞCI ................................................................................................169
SİYER KAYNAKLARI
Şaban ÖZ ....................................................................................................221
ŞEMAİL KAYNAKLARI
Rıza SAVAŞ .................................................................................................263
TABAKÂT, TERÂCİM VE VEFEYÂT KİTAPLARI
Mehmet Mahfuz SÖYLEMEZ-Hatice Nur ERTÜRK ........................................269
İSLAM TARİHİ KAYNAKLARINDAN FÜTÛHÂT KİTAPLARI
Âdem APAK .................................................................................................337
HARAC VE EMVÂL KİTAPLARI
Mustafa ÖZKAN ...........................................................................................349
İSLAM TARİHİ’NİN TEMEL KAYNAKLARI: GENEL TARİH KİTAPLARI
Mehmet Mahfuz SÖYLEMEZ-Yakup AKYÜREK ............................................359
İSLAM COĞRAFYACILIĞI VE COĞRAFYAYA DAİR ESERLER
M. Hanefi PALABIYIK ...................................................................................391
İSLAM TARİHİNİN KAYNAĞI OLARAK SEYAHATNÂMELER
M. Hanefi PALABIYIK ...................................................................................441
ENSÂB İLMİ VE ENSÂB’A DAİR ESERLER
Ünal KILIÇ ...................................................................................................461
6
İslam Tarih Usulü ve Kaynakları
ŞEHİR VE BÖLGE TARİHLERİ
Mehmet Mahfuz SÖYLEMEZ-Furkan ÇELEBİ ..............................................507
İSLAM TARİHİNİN KAYNAĞI OLARAK EDEBİYAT KİTAPLARI
Hakan TEMİR .............................................................................................553
KABÂİL (KABİLE) KİTAPLARI
Korkut DİNDİ ..............................................................................................589
ŞEHİR VE BÖLGE TARİHLERİ
Mehmet Mahfuz SÖYLEMEZ*
Furkan ÇELEBİ**
İslam tarih yazıcılığı içerisinde şehir ve bölge tarihlerinin önemli
bir yerinin bulunduğunu ifade etmek izahtan vareste bir husustur. Bir şehrin veya bir bölgenin önemli oranda ele alınıp işlendiği
bu kitaplar ele aldıkları şehirlerin siyasi, dinî, sosyal, ilmî, askerî
ve ekonomik yönleri hakkında da ciddi bilgiler içermektedirler. Bu
kabil eserler genelde ele aldıkları şehrin topoğrafik bilgileri ile başlamaktadırlar. Akabinde kuruluşları ve tarihlerini ele alınmaktadırlar. Hatta kuruluşları dönemindeki mitolojik bilgilerden de verdikleri görülmektedir. Şayet şehrin İslam öncesi döneme dayanan bir
geçmişi varsa Müslümanların hakimiyetine girişi, bir başka ifade
ile fethi de anlatılmaktadır. Fethinin anlatılması esnasında buraya
uğrayan sahâbe veya tâbiînin kimler olduğu mutlaka zikredilmektedir. Bu bilgileri aktarmakla kentin nasıl İslamlaştığının anlaşılmasını amaçlandıkları anlaşılmaktadır. Ashâbdan itibaren artık bu
eserlerin âdeta bir tabakât ve terâcim kitabına dönüştükleri görülmektedir. Bu bölümde ele alınan kentin ilim adamları veya burada
eğitim gören mensuplarının biyografileri verilmeye başlanmaktadır.
Bu da aslında şehirde hangi ilmî sahanın hâkim olduğunu, hangi
düşünce, mezhep veya meşrebin yoğun olarak bulunduğunu anlamamıza imkân tanımaktadır. Son olarak bu kabil kitapların yöre
halkının dinî ve mezhebî duruşları ile burada İslam tarihi boyunca
patlak veren siyasi olaylar da anlatılmaktadır. Bu bilgiler aynı zamanda söz konusu hadiseleri besleyen sâikleri görmemize de ciddi katkı sağladığını söylemek gerekir. Bu kısa girişten sonra şimdi
şehri tarihlerinin en meşhurlarını kronolojik olarak ele alabiliriz.
1. Ubeyd b. Şeriyye (ö. 67/686[?]), Kitâbun fî Ahbâri’lYemen ve Eş‘ariha ve Ensâbiha, Yemen 1979
Muammerûndan olduğu rivayet edilen İbn Şeriyye’nin Hz. Peygamber’i görüp Müslüman olduğu rivayet edilmektir. Müslümanlar
*
**
Prof. Dr., İstanbul Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü, mahfuz@istanbul.edu.tr, Orcid: 0000-0002-8966-5716.
Arş. Gör., Muş Alparslan Üniversitesi, İslami İlimler Fakültesi, İslam Tarihi ve
Sanatları Bölümü, f.celebi@alparslan.edu.tr, Orcid: 0000-0002-5858-0824.
508
İslam Tarih Usulü ve Kaynakları
tarafından şehir ve bölge tarihine dair olarak yazılan ilk eserin kendisine nisbet edildiği Ubeyd b. Şeriyye, Muâviye b. Ebî Süfyân’a elçi
olarak giden heyetin içerisinde Şam’a gitmiştir. Muâviye’nin kendisine özellikle Yemen tarihi, insanların farklı diller konuşmalarının sebepleri ve Arapların nesepleri konusunda sorular sorduğu,
verdiği cevaplardan hoşnut kalınca Şam’dan ayrılmamasını istediği
aktarılmaktadır. Bu tarihten itibaren Şam’a yerleşen Ubeyd, Muâviye’nin yanında kalmış ve ona Yemen’e dair bazı eserler de kaleme
almıştır.1 Kaynaklarımıza göre Muâviye her akşam yatmadan önce
onun tarafından yazılan bu eserlerden bazı pasajlar okurdu. Onun
Muâviye’nin emsiyât toplantılarına da iştirak ettiği ve kendisine
tarih konusunda bilgiler aktardığı da rivayet edilmektedir.2 Ubeyd
b. Şeriyye Emevî halifelerinden Abdülmelik b. Mervân döneminde
Şam’da vefat etmiştir.
İbn Şeriye’nin bu kitabı Kitâbü’l-mulûk ve ahbâru’l-madiyyîn olarak da bilinmekte olup Lahmîler, Gassânîler ve Yemen devletleri tarihine dair idi. Maalesef eserin tamamı günümüze ulaşmamıştır. Bir
parçası bize ulaşan bu değerli çalışmanın söz konusu bölümü ilk
1347/1928 yılında İbn Hişâm’a (ö. 218/834) nisbet edilen, ama gerçekte Vehb b. Münebbih’e ait olan, Kitâbu’t-Ticânî adlı eserin zeyli
olarak yayımlanmıştır. Daha sonra Abdulazîz el-Mekâlih tarafından
yapılan baskısı olmak üzere farklı birkaç baskısı daha yapılmıştır.
2. Hasan el-Basrî (ö. 110/728), Fadâilu Mekke ve’s-Seknu
fîhâ, Kuveyt 1980
Hz. Ömer’in hilafeti döneminde 21/641de Medine’de doğan Hasan Basrî, Mekke ve Medine’de sahâbe neslinin içerisinde yetişmiştir. 37/657 yılında Basra’ya yerleşince kendisinden önce Basra’ya
yerleşen sahâbîlerden dersler almıştır. On yıl kadar Horasan bölgesinde kalmış, yörenin valisi er-Rebi’ b. Ziyâd el-Hârisî’nin kâtipliğini
yapmıştır. Daha sonra Basra’ya dönmüş ve bir daha bu kentten ayrılmamıştır. Basra’da başlattığı ders halkasından birçok âlim yetişmiştir. Vâsıl b. Atâ bu halkadan ayrılarak Mu‘tezile mezhebini kurmuştur. Hatta onun “Vâsıl bizden ayrıldı” anlamında söylediği “اعتزل
”واصل عناcümlesinde geçen i’tezele ifadesinin bu mezhebe özel isim
olduğu kaydedilmektedir. Çok yönlü bir âlim olan Hasan el-Basrî,
1
2
Ubeyd b. Şeriye’nin hayatı ve kitabında kullandığı yöntem hakkında bkz. Ahmed
Hasan Abdulğânî, Kitâbu ahbâri Ubeyd b. Şeriyye el-Curhumî: Tahkik ve Dirasetun Nakdiyetun, Aynuşşems Üniversitesi, Kahire 2007.
Konu ile ilgili olarak bkz. Mehmet Mahfuz Söylemez “İslamın Erken Döneminde
Eğitim ve Öğretim Faaliyetleri”, Dinî Araştırmalar Dergisi, Ankara 2002, cilt 5,
sayı 13, ss. 57-80.
Şehir ve Bölge Tarihleri
509
tefsir, hadis, fıkıh, tarih ve zühd ile ilgilenmiştir. Zühd ile ilgilenmesi kendisinin tasavvufun kurucuları arasında zikredilmesine neden
olmuştur. İlgi duyduğu alanlardan biri de Mekke tarihidir. Mekke
ve Medine’de bulunduğu dönemde ilgi duyduğu bu kente, ayrıldıktan sonra iştiyakının arttığı ve özellikle de buranın faziletiyle ilgilendiği anlaşılmaktadır. Onun tarafından Mekke ile ilgili yazılan kitap
bu sahanın ilk çalışmalarından biri olarak kabul edilmektedir. Eser
daha çok manevi bir şehir olarak Mekke’yi ele almaktadır.
Bu eser Hasan el-Basrî’nin Mekke’de ikâmet eden ve zâhitliği ile
tanınan Abdurrahim veya Abdurrahman b. Enes er-Remâdî adındaki onun tarafından tanınan şahsın Mekke’den ayrılıp Yemen’e
yerleşmek istediğini öğrenince, muhtemelen Mekke’ye olan özlemi
artmış ve kendisine bir mektup yazmıştır. Özü itibariyle bu mektup
olan Fedâili Mekke ve seknu fiha adlı risale, bu sahanın en eski
çalışmalarından biri olarak kabul edilmektedir. Hasan el-Basrî’nin
bu risalesi erken dönemden itibaren Türk okuyucunun da ilgisini
çekmiştir. Nitekim Mustafa Hami tarafından Osmanlı Türkçesine
aktarmış olup hicri 1280/1863 yılında İstanbul’da basılmıştır. Eser
Mekke hususunda Kur’an’da var olan ayetlerin serdedilmesiyle başlamaktadır. Daha sonra Hz. Peygamber’in özellikle Medine’ye hicretinden sonra Mekke’ye duyduğu özlemi ifade eden bazı hadisleri
aktarmaktadır. Müellif bu risalesinde Mekke’de 300 Peygamberin
medfûn olduğu gibi birçoğu ispatlanması mümkün olmayan hatta
mitoloji kabilinden iddialarda da bulunmaktadır. Risale, Kâbe ve
tavafın önemi, tavaf yapan şahısları kazanacağı sevap gibi konuları
aktararak bitmektedir. Bu kıymetli risale toplamda kırk iki sayfadan oluşmaktadır.
3. Vehb b. Münebbih (ö. 114/732), Kitâbu’t-ticân fî mulûki
Himyer (thk. Merkezu Dirâse fî Ahbâri Yemen), San‘a 1979
Hemmâm b. Münebbih’in kardeşi olan Vehb b. Münebbih aslen Yemenli olup Zimâr kentinde doğmuştur. Bu nedenle de nisbesi Zimârî’dir. Ebna’dan olan Vehb’in annesi Yemenli, babası ise
İran asıllıdır. Babasının Heratlı olduğu kaydedilmektedir. Tâbiînden olup Hz. Osman döneminde doğduğu rivayet edilmektedir. İbn
Abbas, Ebû Hüreyre, Abdullah b. Ömer gibi sahâbîlerden istifade
ettiği ifade edilen3 Vehb, İslam öncesi döneme yoğunlaşmış, çoğunlukla da İslam öncesi Arap tarihi, özellikle de Yemen tarihi, hakkında bilgiler toplamıştır. Zaman zaman Arap kökenli olmayanlar
3
Vehb ile ilgili geniş bilgi için bkz. Zehebî (ö. 748/1348), Siyeru a’lâmi’n-nubelâ,
I-XXV (thk. Şuayb Arnavud vd.), Müessetü’r-Risâle, Beyrut 1982, IV/544-557.
510
İslam Tarih Usulü ve Kaynakları
hakkında da bilgiler aktarmaktadır. Yâkût el-Hamevî onu çağının
en önemli bilim insanlarından biri olarak zikreder ve İsrâiliyat, İran
ve Süryânî haberlerine vukûfiyetine dikkat çeker. Mes‘ûdî, ilgilendiği alanları dikkate alarak Yunanca, Süryânîce ve Himyer yazısı ve
lehçesini bildiğini ileri sürtmektedir. Yemen’de vefat etmiş ve oraya
defnedilmiştir.
İslam öncesi Yemen ile ilgili önemli bilgiler içeren Vehb b. Münebbih’in bu eseri İbn Hişâm’ın rivayetiyle kendinden sonraki döneme ulaşmış ve onun adıyla anılmıştır. Eser ilk kez 1928 yılında
Hindistan’da basılmıştır. Daha sonra San‘a’da ikinci kez Yemen
Araştırmaları Merkezi tarafından tahkik edilerek, Dr. Abdulaziz
el-Mekâli’nin takdim yazısıyla San‘a’da neşredilmiştir. Âlemin yaratılışı ile başlamakta olan bu eser, daha sonra Arapların atası olarak
kabul edilen Hz. Nuh’un oğlu Hâm’dan bahsetmekte, arkasından
Himyer ve onun soyu konusuna geçmektedir. Eserde Yemen bağlamında Âd kavmi, Cürhümlüler, Tebâbia, Habeş-Yemen ilişkileri
gibi konular üzerinde de durulmuştur. Kısmen mitolojik, kısmen
tarihten yalıtık ve tenkide dayanıklı sair verilerle desteklenmesi olası olmayan bilgiler de içermesine rağmen dönemin en önemli bölge
tarihlerinden biri konumundadır.
4. İbn Zebâle, Ebü’l-Hasen Muhammed b. el-Hasen (ö.
199/814), Ahbârü’l-Medine (thk. Salâh Abdulazîz Zeyn
Selâme), Medine 2003
Tam adı Muhammed b. Hasan b. Ebî Hasan el-Kureşî el-Mahzûmî el-Medenî’dir. Hicri ikinci asırda yaşamış ve tarihçiliği ile ünlenmiştir. Medine ile ilgili yazdığı eser bu alanda yazılmış ilk eser
olarak kabul edilmektedir. Terâcim ve tabakât kitapları, İbn Zebâle’nin hayatıyla ilgili fazla bilgi vermemiş olsa da Enes b. Mâlik başta
olmak üzere dönemin önemli âlimlerden ders aldığı bilinmektedir.
Doğum yeri ile ilgili kesin bilgi olmamakla birlikte Mekke veya Medine yakınında olan Zebâle’de doğduğu tahmin edilmektedir. Hadis
âlimlerinden hadis rivayeti konusunda çok eleştiri almış olmakla
beraber tarihçiler tarafından rivayetleri sıkça kullanılmıştır. Öyle
ki Medine şehriyle ilgili bilgi aktarıp da İbn Zebâle’ye atıfta bulunmayan müellif yok gibidir. Abbâsîlerin erken dönemde Medine’de
yaşamış olan İbn Zebâle’nin 199/814 senesinde vefat ettiği rivayet
edilmektedir.4
4
İbn Zebâle (ö. 199/814), Ahbârü’l-Medine (thk. Salâh Abdulazîz Zeyn Sellâme),
Merkezü’l-Buhûs, Medine 2003, 23, 34, 67 (Tahkik edenin mukaddimesi).
Şehir ve Bölge Tarihleri
511
Medine tarihiyle ilgili yazılan en eski eser olan Târîhu Medine
bize müstakil bir eser olarak ulaşmamıştır. Yukarıda da değindiğimiz gibi Medine şehri ile ilgili yazılan eserlerin büyük bir kısmı İbn
Zebâle’den fazlaca nakillerde bulunmuşlardır. Bu yüzden eser bize
Medine şehir tarihleri kitaplarının içerisinde mezcedilmiş olarak
ulaşmıştır. Sehâvî’nin naklettiğine göre bu eser büyükçe bir ciltti. Semhûdî (ö. 911/1506) kendisinden çokça rivayetlerde bulunmaktadır. Hatta ünlü Vefâ’ü’l-Vefâ adlı eserini neredeyse bu kitaba
dayandırarak yazmıştır. Müsteşrik Wüstenfeld, Semhûdî’deki bu
rivayetleri bir araya getirerek İbn Zebâle’nin adıyla bir cilt hâlinde
yayınlamıştır.5 İbn Zebâle bu eserinde Medine şehrinin isimlerinden, ne zaman kurulduğundan, Yahudilerin Medine’ye ne zaman
yerleştiğinden, Evs ve Hazreç kabileleri ile hicret yolundan bahsetmektedir. Ayrıca Hz. Peygamberin inşa ettiği mescidi çok ayrıntılı
bir şekilde tanıtmaktadır. Bu mescide yönelik Hulefâ-yi Râşidîn ve
Emevîler döneminde yapılan genişletme faaliyetlerinden de bahsetmektedir. Keza bu değerli Medine tarihçisi, eserinde Hz. Peygamber
ile Sahâbe-i Kirâmın kabirlerinden de bahsettiği gibi şehrin cadde
ve sokaklarının yanı sıra Hz. Peygamber’in namaz kıldığı sair mescitlerden de bahsetmektedir.
5. Ezrakî, Ebü’l-Velîd Muhammed (ö. 250/864), Ahbâru
Mekke, I-II, Mekke 1352/1933
Ebü’l-Velîd Muhammed el-Ezrakî, Mekke’de doğmuştur. Doğum
tarihi kesin olarak bilinmemektedir. en-Nedîm hayatı hakkında hiçbir bilgi vermezken Hacı Halife Keşfu’z-Zunûn adlı kitabında ölüm
tarihinin hicri 223/837 olduğunu belirtmektedir. Ancak Fâsî bunun yanlış olduğunu söylemekte ve bu tarihin 244/858 olduğunda
ısrar etmektedir. Romalılar ile İran arasındaki savaşlarda İranlılara esir düşen Romalı bir aileye mensup olduğu ifade edilmektedir.6
en-Nedîm, onun Ahbâru Mekke ile Kitâbü’l-kebîr adında iki eserinin bulunduğunu söylerken, Fuat Sezgin Zübdetu’l-a’mâl ve hulasâtu’l-ef’al adında bir başka kitabının daha olduğunu, bu eserin
İbn Hasan Ali b. Nasr el-İsferâinî’nin kitabının şerhi olduğunu ve
henüz yazma hâlinde olup basılmadığını belirtmektedir.7
Ahbâru Mekke, Türkçeye Yunus Vehbi Yavuz tarafından tercüme
edilmiş olup 1980 yılında İstanbul’da basılmıştır. Bu baskı tanıtımımıza esas olarak alınmıştır. Eser on beş bölümden oluşmakta
5
6
7
Osman Çetin, “İbn Zebâle”, DİA, Ankara 1999, XX, 458.
Bkz. Fuat Sezgin, Târîhu Turasi’l-Arabî, I-II, Riyad 1983, I/202-204.
Bkz. Sezgin, Târîhu Turasi’l-Arabî, I/202-204.
512
İslam Tarih Usulü ve Kaynakları
olup tek cilttir. Konuları kısaca şöyledir: Kâbe’nin tanıtılması, tarifi,
isimleri, Kâbe ile ilgili ayetler, Kâbe’nin tarihçesi: İlk kez Hz. Âdem
tarafından kurulması, daha sonraki dönemlerde Şit, Nûh, İbrahim,
Amâlikalılar, Cürhümîler, Kusay b. Kilâb, Kureyşliler, İbn Zübeyr
ve Haccâc tarafından yeniden inşası ve onarımı. Naşirler bu bölüme
Kâbe’nin Ezrakî’den sonrasındaki tamirlerini de ilave ederek kitabı zenginleştirmiştir. Kitap daha sonra Kâbe’nin askıları, örtüleri,
Hacerü’l-Esved ve faziletleri, Kâbe’nin tavanı, penceresi vesaire gibi
fiziki özellikleri, Kâbe’nin tarihçesi ve faziletleri: zemzem kuyusu,
Safa ve Merve, Mescid-i Haram gibi konular üzerinde durmaktadır.
İçindekilerden de anlaşıldığı gibi Ezrakî’nin bu kitabına Mekke tarihi denmesinden ziyade Kâbe tarihi denilmesinin daha doğru olduğu
kanaatindeyiz. Yazar eserine Hz. Âdem tarafından Kâbe’nin inşası
ile başlamış, yaşadığı döneme kadar Kâbe ile ilgili malumat vermiştir. Zaten yazarın kendisi asıl amacının Kâbe’nin önemli olaylarını
yazmak olduğunu söylemektedir. Bu da bizzat kendisinin eserinin
bir Mekke tarihinden ziyade Kâbe tarihi olduğunu kabul ettiği anlamına gelmektedir. Ezrakî’nin kaynakları ise daha çok dedesi Ahmed
b. Muhammed b. Ezrakî el-Mekkî, Abdullah b. Abbas’ın talebeleri, Vehb b. Münebbih’in kitapları, İbn İshâk’ın kitapları, Vâkıdî’nin
Kitâbu ahbâri Mekke adlı eseri ile Osman b. Amr b. Sâc’ın Târîhu
Mekke’sidir.
6. İbn Şebbe, Ebû Zeyd Ömer el-Numeyrî (ö. 262/876),
Târîhu’l-Medineti’l-Münevvere, I-IV (thk. Fehim Muhammed
Şeltût), Cidde 1979
İbn Şebbe hicri 173 yılında Basra’da doğmuştur. Daha sonra
Bağdat’a yerleşen bu değerli ilim adamı zamanının ünlü muhaddislerinden hadis dersleri almıştır. Kütübi Sitte’nin ünlü muhaddislerinden İbn Mâce de kendisinden hadis rivayet etmektedir. İbn
Şebbe, Mu‘tezilî düşüncenin revaçta olduğu bir dönemde yaşamıştır. Nitekim o da ister istemez bu tartışmaların ortasında kendisini
bulmuştur. Resmî tezin hilafına Kur’an’ın mahluk olmadığını kabul
edip bunu savununca birçok âlim gibi işkenceye maruz kalmıştır.
Sâmerrâ’da Mu‘tezilîler tarafından evi taşlanmış, kitapları yakılmış,
can emniyeti olmadığı için uzun süre evinden dışarı çıkamamıştır. Mevâlî kökenli olan İbn Şebbe, Numeyr kabilesine nisbet edilmiş olup başta hadis, edebiyat, şiir, tarih ve dil olmak üzere birçok
alanla ilgilenmiş çeşitli eserler yazmıştır. en-Nedîm onun şu eserlerini zikretmektedir: Kitâbü’l-Kûfe, Kitâbü’l-Basra, Kitâbü’l-Medine,
Kitâbu Mekke, Kitâbu Umerâi’l-Kûfe, Kitâbu Umerâ’i-Basra, Kitâbu
Şehir ve Bölge Tarihleri
513
Umerâi Medine, Kitâbu’ş-şi’r ve’ş-şuara. Eserlerinin adlarından da
anlaşıldığı gibi İbn Şebbe tam bir şehir tarihçisidir. Ama maalesef
yirmiye yakın eserinden günümüze bir tek Târîhu Medineti’l-Münevvere adlı kitabı gelmiştir. İbn Şebbe’nin bu eseri nâşirler tarafından ilave edilen fihrist, indeks ve içindekiler dışında dört cilt olup
toplam 1315 sayfadır. Esere muhakkik tarafından on sayfalık bir
de mukaddime ilave edilmiştir. Muhakkik bu mukaddimede İslam
tarih yazıcılığında şehir tarihçiliği hakkında bilginin yanı sıra eserin
günümüze gelen tek yazma nüshası hakkında da malumatlar vermektedir.
Eserin muhtevasına gelince; ilk bölüm Allah Resulünün Medine’deki yaşamına ayrılmıştır. İkinci kısımda Hz. Ömer dönemindeki
hâdiseler ele alınmaktadır. Hz. Osman ile ilgili bilgiler ise üçüncü
bölümde serdedilmiştir. Hz. Osman dönemi diğerlerine oranla daha
geniş ele alınmıştır. Hz. Osman dönemindeki siyasi kriz, etkileri,
sonuçları, Medine ablukası, asilerin Medine’de yaptıkları vb. birçok olay bu eserde detaylı olarak yer alınmaktadır. Dolayısıyla eser,
Hz. Osman dönemi için bir hazine mesabesindedir. Eserde Hz. Ebû
Bekir dönemi ile Hz. Ali dönemleri bulunmamaktadır. Bu da kitabın tamamının günümüze gelmediğini, elimizdeki nüshanın eksik
nüsha olduğunu göstermektedir. İbn Şebbe’nin bu eseri, o dönemde revaçta bulunan hadis rivayet metoduna göre kaleme alınmıştır.
Kısaca bahsettiğimiz bu kitap bir şehir tarihi olmasının yanında
içerisinde yer alan Resulullah ile ilgili malumatlara bakarak bir siyer kitabı denebileceği gibi, Hz. Ömer ve özellikle Hz. Osman ile ilgili
geniş bilgiden dolayı monografik eser olarak da değerlendirilebilir.
7. Fâkihî, Ebû Abdullah Muhammed b. İshâk b. Abbâs (ö.
272/885), Târîhu Mekke, I-VI (thk. Abdülmelik b. Abdullah
b. Dehîş), Leipzig 1859
Fâkihî’nin ne zaman doğduğu ve ne zaman vefat ettiği ile ilgili elimizde yeterli bilgi bulunmamaktadır. Takiyüddîn el-Fâsî, Fâkihî’nin Mekke’yle ilgili olan bu kitabının Ezrakî’nin Mekke’yle ilgili
olan Ahbâru Mekke kitabından daha iyi/faydalı olduğunu söylemekte ve kendisiyle görüşmemesine rağmen müttaki ve faziletli bir
insan olduğunu düşündüğünü belirtmektedir. Fâkihî’nin hayatına
dair bir diğer bilgi ise İbn Hacer’in kitabında geçmekte ve kendisini Buhârî’nin Hüffâz râvileri arasında zikretmektedir.8 Bunların
8
İbn Hacer el-Askalânî (ö. 852/1449), Tağliku’t ta’lîk ‘ala Sahihi’l Buhârî, I-V (thk.
Abdurrahman Mûsa Kazfî), el-Mektebü’l-İslamî, Beyrut-Ürdün 1985/1405, V,
437-439.
514
İslam Tarih Usulü ve Kaynakları
dışında hayatıyla ilgili bir bilgi bulunmamakla beraber, muhakkik
İbn Dehiş, tahkik esnasında kitaptan çıkardığını belirttiği bazı bilgiler aktarmaktadır. Buna göre Fâkihî’n 215-220/830-835 yılları
arasında Mekke’de doğduğu tahmin edilmektedir. Mekke’de aldığı
eğitimden sonra ilim talebi için Bağdat, Kûfe, San‘a ve Yemen gibi
ilim merkezlerine yolculuk yapmış, bilgilerini geliştirmiştir.
Bu eserin bize intikal eden eksik nüshasının bir kısmı ilk kez
Die chroniken der Stadt Mekka serisinin ikinci cildi içinde 1859’da
Leipzig’de yayınlanmıştır. Daha sonra Mekke el-Mükerreme Tarihi
Kitapları Mecmuası içerisinde Beyrut’ta 1964 tarihinde yeniden neşredilmiştir. Abdülmelik b. Abdullah b. Dehîş, Târîhu Mekke’yi bir
mukaddime ve indeksle beraber 6 cilt hâlinde yayınlamıştır. Eserin
bize intikal etmeyen I. cildini de birçok kitaptan faydalanmak suretiyle tekrar oluşturmuş ve V. cildin içerisinde neşretmiştir.9 Eserde,
Hz. İbrahim’in Mekke’ye gelişi, Hz. İsmail ile ilgili olaylar, Amâlikalılar, Cürhümlüler, haram aylar, putlar gibi konuların varlığı ilk başta göze çarpmaktadır. Eserin I. cildinde Kâbe, II. cildinde Mescidi
Haram ve sonraki ciltlerde de Mekke ile ilgili ayrıntılı bilgilere yer
verilmesi, yazarın kitabı yazarken özelden genele doğru bir yöntem
takip ettiği intibaını uyandırmaktadır. Topoğrafya ile ilgili bilgilerin
çok fazla olduğu kitapta özellikle Kâ’be ve Hac’la ilgili bazı fıkhî hükümlerin de bulunması kitabı diğer Mekke tarihlerinden ayırmaktadır.
8. İbn Tayfûr, Ebü’l-Fadl Ahmed b. Ebî Tâhir Tayfûr elHorasânî (ö. 280/893), Târîhu Bağdât (thk. İzzet el-Attâr
el-Hüseynî- Zâhid el-Kevserî), Mısır 1949
İbn Tayfûr el-Horasânî 204/819’da Bağdat’ta doğmuştur. İbn
Tayfûr’un doğduğu yıl, Me’mûn’un Horasan’dan Bağdat’a döndüğü
yıldır. İlme ileri yaşlarda başladığı rivayet edilmektedir. Çırak olarak başladığı kitap istinsah mesleğini sonraları Bağdat’ta bulunan
Sûku’l-Verrâkîn’de bir dükkân açmak suretiyle profesyonelce devam ettirmiştir. Şair ve tarihçi kimliğiyle meşhur olan İbn Tayfûr,
280/893 yılında doğum yeri olan Bağdat’ta vefat etmiştir. Yazdığı
eserlerin neredeyse tamamı kaybolan İbn Tayfûr’un elliye yakın telifinden bize yalnızca Târîhu Bağdât’ının altıncı cildi gelmiştir.
İlk defa Hans Keller tarafından Almanca tercümesiyle birlikte Sechster Band des Kitab Bağdad adıyla neşredilen ve Kate Chambers
Seelye tarafından İngilizceye çevrilen eseri daha sonra İzzet el-Attâr
9
Abdülkerim Özaydın, “Fâkihî”, DİA, Ankara 1995, XII, 128-129.
Şehir ve Bölge Tarihleri
515
el-Hüseynî ve Zâhid el-Kevserî yayınlamışlardır.10 Kitap Bağdat’la
ilgili kaleme alınmış en eski eserlerden birisidir. Pek çok halife ve
vezirle ilgili bilgiler ihtiva etmektedir. Taberî, İsfahânî ve Mes‘ûdî
gibi pek çok kişiye kaynaklık etmiş bir eserdir. Bize ulaşan altıncı
cildinin ele aldığı bazı konuları şu şekilde sıralayabiliriz: Me’mûn’un
hilafetiyle ilgili bilgiler, o dönemde yaşamış bazı şair ve şarkıcılar,
kendi meclisinde cereyan eden bazı münazaralar, Bâbek’e karşı
gerçekleştirilen harekât, Horasan ve Kum’da çıkan isyanlar. Kitap
halife Muhtedî’ye kadar olan olayları ele alırken İbn Tayfûr’un oğlu
Ebü’l-Hüseyin Abdullah tarafından Muktedir Billâh’a kadar olan bir
de zeyl eklenmiştir.
9. Bahşel, Ebü’l-Hasan Eslem b. Sehl b. Selm er-Rezâz elVâsıtî (ö. 292/905), Târîhu Vâsıt (thk. Korkis Avvâd), Beyrut
1987
Günümüze kadar gelen en eski şehir tarihi örneklerinden biri
olan Bahşel’in bu kitabı, başta Kuşeyrî (ö. 334/946)’nin Târîhu Rakka, Havlânî (ö. 365/981)’nin Târîhu Dareyyâ, Bebi’in Fedâilu’ş-Şam
ve Dımaşk, Hatîb el-Bağdâdî’nin Târîhu Bağdât ve Medînetu’s-Selâm
adlı çalışmalarına örneklik ve kaynaklık etmiştir. Hayatı hakkında
fazla bilgi bulunmayan ve hadis konusunda engin bir kültüre sahip
olduğu kaydedilen Bahşel, birçok tarihçi tarafından çağının en büyük muhaddisi olarak kabul edilmesinin yanı sıra, sika olarak da
tanınmıştır.
Bahşel’in ünlü Târîhu Vâsıt adlı eseri Korkis Avvad tarafından
tahkik edilerek 1986 yılında Beyrut’ta neşredilmiştir. Eser temelde iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümünde kentin kendisi ikinci
bölümünde ise yetiştirdiği ilim adamları ile ilgili bilgiler sunmaktadır. Bahis mevzuu ettiğimiz bu eser Vâsıt şehrinin kuruluşu ile
başlamaktadır. Daha sonra şehrin sınırları ve topoğrafik yapısı ile
ilgili kısa bilgiler vermektedir. Akabinden de şehirde hicri ikinci ve
üçüncü asırda yaşamış olan muhaddis, fakîh, müfessir ve benzeri Vâsıtlı ilim adamları hakkında malumat aktarmaktadır. Kitabın
başlıkları şu şekilde tanzim edilmiştir: Hicri birinci yüzyılda Resulullah’ı görüp onunla konuşan, ondan hadis rivayet eden sahâbîlerden Vâsıt’a uğrayanlar, hicri birinci, ikinci ve üçüncü asırda Vâsıt
şehrinde yaşayan ilim adamları. Bu kıymetli eserde Vâsıt şehriyle
alakalı birçok apokrif rivayet de yer almaktadır. Eser hadis rivayet
metodu ile yazılmıştır. Bahşel’in bu kitabı Vâsıt’ın kurulduğu yere
10
Sabri Hizmetli, “İbn Ebû Tahir”, DİA, Ankara 1999, XIX, 445.
516
İslam Tarih Usulü ve Kaynakları
yakın olan, hatta daha sonra Vâsıt ile birleşerek tek şehre dönüşen
Kesker ile ilgili önemli bilgilerin yanı sıra Sevâd’ın yerlileri hakkında
da bazı ayrıntılar sunmaktadır.
10. İbn Sağîr el-Mâlikî (H. III. asır), Ahbâru Eimmeti’rRüstemiyyîn (thk. Muhammed Nâsır-İbrahim Behaz), Beyrut
1986
İbn Sağîr’in kendi hayatıyla ilgili anlattıkları dışında yaşamına
dair bilgiye sahip değiliz. Rüstemî devletinin son yıllarında yaşadığı tahmin edilmektedir. Bu devletin başkenti Tâhert’te mi doğduğu yoksa başka bir yerden mi buraya geldiği bilinmemektedir.
Kitabından yola çıkarak, Rüstemîlerin lideri İmam Ebû Yakzân’ın
(ö. 281/894-895) son dönemlerine doğru Tâhert’e geldiği tahmin
edilmektedir. Ömrünün geriye kalanını burada geçirmiştir. Buradan hareketle onun, Rüstemî devletinin kuruluşu ve gelişimiyle ilgili kısımları tanıyıp güvendiği İbâdî kaynaklardan, sonraki kısımları
ise kendi gözlemlerinden faydalanarak yazdığı söylenebilir. Kitaptan onun Mâlikî veya Şiî mezhebine bağlı olduğu anlaşılmaktadır.
Ama kitabında savunduğu görüşlerden yola çıkarak mutedil bir Şiî
olduğunu söylemek daha isabetli gibi gözükmektedir.11
Eser ilk olarak müsteşrik Motylinski tarafından Cezair’de Vadi
Miyzab’da bulunmuş ve 1905 yılında Cezair’de gerçekleştirilen bir
konferansın bildirileri arasında neşredilmiştir. Daha sonra 1976 yılında Tunus’ta, Tunus Üniversitesinin Ma’rifetü’l-Mağrib serisinin
XI. cildi olarak basılmıştır.12 Kitabın içeriği göz önüne alındığında
290/902 civarında yazıldığı tahmin edilmektedir. İbn Sağîr, kitabında Rüstemî imamlarını sırasıyla -ikinci İmam Abdulvahâb’dan
başlayarak imam Ebû Hâtim’e kadar olanları- zikretmekte ve her
birisi hakkında bilgiler vermektedir. Ayrıca fitne olarak değerlendirilen pek çok olayı da kitabına almıştır. İmam Ebû Hâtim ve amcası
İmam Yakub’un liderlik için giriştiği savaş bunlardan birisi olarak
zikredilebilir. İbn Sağîr’in kaynaklarını şifahi ve gözleme dayalı olarak elde ettiği bilgiler şeklinde zikretmek mümkündür. İbn Sağîr’in
Tâhert’te yaşıyor olması dolayısıyla çoğunlukla sadece burada gerçekleşen hadiseleri zikrettiği görülmektedir. Eser bu açıdan Rüstemîler dönemi Tâhert şehir tarihi olarak görülebilir.
11
12
İbn Sağîr (h. III. asır), Ahbâru eimmeti’r-Rüstemiyyîn (thk. Muhammed Nasır-İbrahim Beccaz), Dârü’l-Garbi’l-İslamî, Beyrut 1986, 11 (Tahkik edenin mukaddimesi).
Age., 7.
Şehir ve Bölge Tarihleri
517
11. Hemdânî, Ebû Muhammed Lisanu’l-Yemen el-Hasan b.
Ahmet b. Yakub (ö. 334/945), el-İklîl min ahbâri’l-Yemen ve
ensâbi’l-Himyer (thk. Muhibuddin el-Hatîb), Beyrut 1987
Ensâb âlimi, tarihçi, coğrafyacı ve şair olan Hemdânî 280/893
yılında doğmuştur. Lakabından da anlaşıldığı üzere Yemen’in büyük kabilelerinden olan Hemdân kabilesine mensuptur. Yemen asıllı Arap kabilelerinin çoğunda olduğu gibi Hemdânî’nin atalarının da
erken tarihlerden itibaren göçebeliği bırakıp yerleşik hayata geçen
hadarîler olduğu Hemdânî’nin kendisi tarafından zikredilmektedir.
Babasının kervancılık ve altın ticaretiyle uğraşması sebebiyle Hemdânî’nin kervanlarla birçok yere seyahat ettiği anlaşılmaktadır. Yemen’de yetişen Hemdânî, eğitiminin büyük kısmını Yemenli âlimlerden tahsil etmekle beraber Hadramut, Necid ve Hicaz’daki âlimlerden de dersler almıştır. Yaşadığı dönemde Yemen, Zeydî imamların
merkezi hâline gelmiş ve Adnânî-Kahtânî rekabeti tebellür etmişti. Adnânî Araplarının daha üstün olduğunu iddia edenlere karşı
Hemdânî harekete geçmiş ve Kahtânî Araplarını savunmuştur. Bu
durum Zeydî imamlardan Ahmed’in, Hemdânî’yi hapsetmesine kadar varmıştır. Ölüm tarihiyle ilgili farklı rivayetler mevcuttur. Çoğu
kaynak onun 334/945 yılında vefat ettiğini söylese de 344/955 ve
360/970lardan sonra vefat ettiğini iddia edenler de bulunmaktadır.13
Yemen’in tarihi ve ensâbı konusunda en önemli kaynaklardan
olan el-İklîl, İbnü’l-Kelbî’nin (ö. 204/819-820) Adnânîlerin ensâbıyla ilgili olan Cemheretü’n-neseb kitabının, Kahtânîler ve Güney
Arabistan açısından muadili kabul edilmektedir. On ciltten oluşan
eserden bize sadece I, II, VIII ve X. ciltleri ulaşmıştır. I. ve II. ciltler
Berlin’de, II. cildin bir başka nüshası ve VIII. cilt Kahire’de, X. cilt
de Paris’te bulunmaktadır. Bütün ciltler ayrı ayrı olarak, farklı zamanlarda ve farklı muhakkikler tarafından neşredilmiştir. Eser, Yemen’deki kabilelerin kökenleri, kolları ve önde gelenlerini zikrettiği
gibi Yemen’den göç eden kabilelerin dahi nereye göç ettiklerini ve ne
yaptıkları hakkında bilgiler sunmaktadır. Bu açıdan Hemdânî’nin
küçük-büyük ayrımı yapmaksızın bütün Arap kabileleri hakkında
bilgi verdiğini söylemek abartı olmayacaktır.
13
Nasuhi Ünal Karaaslan, “Hemdânî”, DİA, Ankara 1998, XVII, 181-182.
518
İslam Tarih Usulü ve Kaynakları
12. el-Kuşeyrî, Muhammed b. Said b. Abdurrahman (ö.
334/946), Târîhu Rakka ve men nezele min eshâbi Rasûlillah
(sav) ve’t-Tâbiîn ve’l-fukahâ ve’l-muhaddisîn (thk. İbrahim
Salih), Beyrut 1998
Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber 250/864 yıllarında doğduğu tahmin edilmektedir. Hayatıyla ilgili bilgi veren en
eski kaynak olan Sem‘ânî’nin Ensâb kitabına göre Harran’da doğmuş Rakka’ya göçmüştür. İlim yolculukları bağlamında Halep’e gittiğine dair bilgiler vardır. Ancak bu bilgilerin doğru olmayabileceği
ifade edilmektedir. Rakka’yı ilmî açıdan Bağdat, Halep ve Dımaşk
ile rekabet edebilecek düzeyde gören Kuşeyrî, hadis hafızı olup, fıkıh mezheplerini taklid etmeyen bir müctehid olduğu belirtilmektedir. Bu duruma delil olarak isminin fıkhî mezhep âlimleriyle ilgili
yazılan terâcim ve tabakât kitaplarında geçmemesi gösterilmektedir. 334/945 yılında Rakka’da vefat etmiştir.14
Kitabı bize ulaşan el-Kuşeyrî’nin bu eserinin şimdiye kadar bilinen tek bir nüshası bulunmaktadır. Muhammed b. Yâkût b. Sârimî tarafından 631/1233 yılında Kahire’de istinsah edilen bu nüsha, kitabın nâsihi tarafından Dımaşk’a getirilmiştir. Eser 1998 yılı
itibariyle Esed Milli Kütüphanesinde 3771 numarada bulunmaktaydı.15 Üç bölümden oluşan ve toplamda 43 varak olan bu eserin
tahkikli neşri İbrahim Salih tarafından 1998 yılında gerçekleştirilmiştir. Bilinen tek nüshanın doğal şartlardan dolayı yıpranması ve
bazı sayfalarının okunamaz duruma gelmesi dolayısıyla 1911 ve
1937 yıllarında kitabın orijinali üzerinde yapılan düzeltmeler, kitabın orijinal hâlini tartışma konusu yapmıştır. Eser Rakka’ya yerleşenler ya da orada bir müddet ikamet edenler hakkındadır. Hadis
ve bibliyografya âlimleri tarafından kaynak olarak kullanılan eser
tabakalara ve vefat tarihlerine göre düzenlenmiştir. Kuşeyrî’nin bu
eserdeki kaynağı çoğunlukla, hocası olan Ebû Ömer Hilâl b. Ömer
b. Hilâl b. Atiyye’dir.
13. el-Ezdî, Ebû Zekeriye Yezîd b. Muhammed b. İyâs elMevsulî (ö. 334/945), Târîhu’l-Musul (thk. Ali Habibe),
Kahire 1967
Zehebî’nin Tezkiretu’l-hufâz adlı eserinde verdiği bilgilere göre,
Yemen kökenli olan el-Ezdî, hadis hafızı olmasının yanında fakîh14
15
el-Kuşeyrî (ö. 334/946), Târîhu Rakka ve men Nezele min ashâbi Rasûlillah (sav)
ve Tâbiîn ve’l-fukahâ ve’l-Muhaddisîn (thk. İbrahim Salih), Dârü’l-Beşâir, yy
1998, 5-8 (Tahkik edenin mukaddimesi).
Age., 8-9.
Şehir ve Bölge Tarihleri
519
tir. Bu özelliğinden dolayı Abbâsîler döneminde kadılık da yapmıştır. 334/945 tarihinde Musul’da vefat etmiştir. Ezdî, problemli bir
dönemin adamıdır. Büveyhîlerin Bağdat’a girdiği yıl olan 334/945
senesinde vefat eden yazarımız birçok olayın canlı şahidi olmuş,
bunların bir kısmını Târîhu Musul adlı kitabında da anlatmıştır. Bu
açıdan eser büyük bir öneme sahiptir. Bu önemine binaen başta
İbn Haldûn, İbnü’l-Esîr ve Zehebî olmak üzere birçok yazarın Musul
ile ilgili haberlerinin en önemli kaynağı olmuştur. Yazarın bu kitabının dışında el-Kabâil ve’l-hitât ile Kitâbu’t-tabakât adında iki ayrı
eserinin daha bulunduğu ifade ediliyor olsa da Târîhu’l-Musul’unun
bir bölümü dışında günümüze ulaşan yoktur.
Yazarın kendi ifadesine göre bu kitap üç ciltten oluşan hacimli
bir eserdi. Ama maalesef eserin birinci ve üçüncü ciltleri kaybolmuş, sadece ikinci cildi günümüze gelmiştir. Burada var olan bilgilerin başlıklarını özetle şu şekilde ta’dat edebiliriz: Musul tarihi
ve Musul ile ilgili siyasi hadiseler işlenmiştir, halkın refah düzeyi,
yönetim tarafından ihmal edilişleri ve gördükleri zulümler ile vali
ve kadılar da bu ciltte zikredilmiştir. Bununla da yetinmeyen Ezdî,
şehirde görev yapan devlet ricalinin neseplerini vermiş, yaptığı ıslahatlar ve bu ıslahatların şehir halkı üzerindeki etkilerini anlatılmıştır. Hz. Ömer döneminde kurulmuş olan Musul kentine yerleşen
halkın etnik kökenleri de bu ciltte anlatmaktadır. Bunun yanı sıra
Musul’un yetiştirdiği ilim adamlarının biyografileri de takdim etmektedir. Bu eserde ayrıca, Abbâsîlerin siyasi yapısı, bu devletin
kuruluşunda pay sahibi olan Horasanlıların Emevîlerle bağlarını
koparmaları, Abbâsî halifelerinden Mehdi ve Hâdi dönemindeki zındıklık hareketi, Abbâsî devletinin doğuşu ve kuzeyindeki sınır savaşları, Abbâsî dönemindeki ilmî hareketler, Mu’tasım dönemindeki
Türklerin nüfuzu ile ilgili önemli bilgiler bulunmaktadır. Hadis rivayet metoduna göre tanzim edilmiş olan bu eserde hicri 101/719 ile
224/838 yıllar arasındaki hâdiseler işlenmiştir. Eserin önemli bir
kısmı yazılı kaynaklara dayanmasına rağmen sözlü kaynaklardan
da yararlanılmıştır.
14. er-Râzî, Ebûbekir Ahmed b. Muhammed b. Mûsa b. Beşir
er-Râzî el-Kenânî el-Kurtubî (ö. 344/955), Ahbâru mulûki’lEndelüs, 1953
Ebûbekir Ahmed b. Muhammed b. Mûsa b. Beşir er-Râzî elKenânî el-Kurtubî, Endülüs’te 274/887’de doğmuştur. Tarihçi ve
dilcidir. Babası Muhammed b. Mûsa’nın, I. Muhammed (852-886)
zamanında Rey şehrinden Endülüs’e göçtüğü ve hükümdarın ya-
520
İslam Tarih Usulü ve Kaynakları
kınları arasına girdiği kaydedilmektedir. Önceleri edebiyata ilgi duyan er-Râzî el-Kurtubî, sonraları tarihe yönelmiştir. Hayatının büyük kısmını III. Abdurrahman döneminde geçirmiş olan er-Râzî, bu
hükümdarın da yakın dostları arasına girmiştir. Vefat tarihi hakkında tartışma bulunmakta olan bu değerli ilim adamının 344/955,
350/960 veya 363/973 yılında vefat ettiği ifade edilmektedir.16
er-Râzî’nin üç bölümden oluşan eserinin birinci bölümü Endülüs
coğrafyasını, ikinci bölümü İspanya’nın İslam hâkimiyeti öncesi dönemini, üçüncü bölümünün ise Endülüs’ün fetihten sonraki ilk üç
yüzyılını işlediği anlaşılmaktadır. Başta İbn Hayyân, İbnü’l-Esîr ve
Yâkût el-Hamevî’nin çalışmaları olmak üzere bir çok esere kaynaklık da etmiş olan bu çalışma, bir çok dile de tercüme edilmiştir. Bu
dillerden biri olan Fransızcaya Le Description de l’Espagne d’el Razi
al Andulus başlığıyla tercüme edilmiş olup 1953’te yayınlanmıştır.17
Portekizce çevirisinin çok daha önceleri yapıldığı anlaşılmaktadır.
Eser bu Portekizce tercümeden İspanyolcaya da aktarılmıştır.
15. Nerşahî, Ebubekir Muhammed b. Ca‘fer (ö. 348/959),
Târîhu Buhârâ (thk. Emin Abdulmecid Bedevî ve Nasrullah
Mubşir Tırâzî), Kahire ts.
Ebubekir Muhammed b. Ca‘fer el-Nerşahî 286/899 yılında doğmuştur. Onun yaşadığı dönemde Buhârâ’da Sâmânî hükümdarlarından Emir Hâmit Ebû Muhammed Nuh b. Nasr b. Ahmed b. İsmail
es-Sâmânî hüküm sürmekteydi. Eserini 331/943 yılında tamamlamış ve adı geçen Sâmânî hükümdarı Nuh b. Nasr’a ithaf etmiştir.18
Arapça olarak yazılan eserin orijinali kaybolmuş günümüze gelmemiştir. Eser 522/1128’de Ebû Nasr Ahmed b. Nasr el-Kubâvî
tarafından Farsçaya tercüme edilmiştir. Kubâvî kitabı tercüme
ederken bazı tasarruflarda da bulunmuştur. Kimi parçalarını attığı gibi değişik kaynaklardan faydalanarak ilavelerde de bulunmuş böylece orijinal hâlini değişimine neden olmuştur. Kaynakları
arasında Ebû Hasan Abdurrahman b. Muhammed en-Nîsâbûrî’nin
Hazâinü’l-ulûm ve Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed el-Buhârî
el-Gancârî’nin Târîhu Buhârâ adlı eserlerinin de bulunduğu bu
Farsça kitap, bu kez Muhammed b. Züfer tarafından kısaltılarak
574/1178 yılında Buhârâ hâkimi Sadrüssudûr Abdulaziz b. Mu16
17
18
E. Levi Provençal, “Razî, er-Razî, Muhammed al-Razî, Ahmed el-Razî, İsa el-Razî”,
İA, İstanbul 1978, IX, 640.
Mehmet Özdemir, “Razî, Ahmed b. Muhammed”, DİA, Ankara 2007, XXXIV, 478479.
Narşahî (ö. 348/959), Târîhu Buhârâ (thk. Emin Abdulmecid Bedevî ve Nasrullah
Mubşir Tırazî), Dârü’l-Meârif, Kahire t.y, 5 (Tahkik edenin mukaddimesi).
Şehir ve Bölge Tarihleri
521
hammed’e takdim etmiştir. Böylece eser ikinci kez değişime maruz
kalarak orijinalinin tamamen değişmesine neden olunmuştur. İleriki dönemlerde kim tarafından eklendiği bilinmeyen bazı kısımlar
da esere ilave edilmiştir. Maalesef bu kıymetli çalışma günümüze
bu şekilde gelebilmiştir. Bugün Nerşahî’ye atfedilerek kullanılsa da
gerçekte ona ait olmaktan çoktan çıkan bu eser ilk kez Müsteşrik
Charles Schefer tarafından Farsça bazı metinler de eklenerek 1892
yılında neşredilmiştir. Sonraki yıllarda hem Farsçası yeniden neşredilmiş hem de başta Türkçe olmak üzere Fransızca, Rusça, İngilizce
ve Arapçaya tercüme edilmiştir.
Eser, genelde Sâmânî devletiyle ilgili önemli bilgiler içerirken,
özelde ise Buhârâ’nın hem İslam öncesi hem de fetihten sonraki
coğrafi, iktisadî, siyasi, kültürel vb. yönlerini ayrıntılı olarak ele almaktadır. Buhârâ’da kimlerin hüküm sürdüğü, kâdıların kimler olduğu, İslam’ın nasıl yayıldığı gibi konuları da ihtiva eden bu kitap,
özellikle Buhârâ’nın tarihi ve faziletine dair mitolojik hikâyeler ile
bazı apokrif bilgilere de yer vermektedir.
16. el-Kindî, Muhammed b. Yûsuf (ö. 351/961), Fedâilu
Mısır el-mahrusa, Mektebetü’l-Hancî, Kahire 1997
Eserin müellifi konusunda araştırmacılar arasında ihtilaf bulunmaktadır. Eseri zikreden kaynakların müellif olarak sadece el-Kindî nisbesini kullanmaları, eserin baba olan el-Kindî mi yoksa oğlu
olan İbnü’l-Kindî tarafından mı yazıldığını belirsiz hâle getirmiştir.
Her ne kadar kaynaklarda el-Kindî hakkında bilgi bulunsa de oğlu
İbnü’l-Kindî hakkında bilgi bulunmamaktadır.19 Baba ve oğuldan
hangisine ait olursa olsun bu kıymetli eser, Mısır tarihiyle ilgili yazılan en eski kaynaklardan biri olup yöre tarihi açısından ciddi bir
kaynaktır.
Eserin birçok el yazma nüshası günümüze ulaşmıştır. Ezher ve
Buhârâ nüshaları bunlardan ikisidir. Ezher nüshasında eserin İhşîdîlerden Ebü’l-Misk Kâfûr’un isteği üzerine yazıldığı notu bulunmaktadır. Küçük hacimli bir çalışma olan bu eserde Mısır’ın diğer
coğrafyalardan daha faziletli olduğu, buraya dair ayet ve hadislerin
bulunduğu iddia edilmiştir. Keza Firavn gibi Kur’an’da ismi geçen
Mısırlılar, Mısır’da mukîm olan peygamberler, sahâbîlerden Mısır’a
gelenler, Mısırlı muhaddis, fakîh, zâhid şahsiyetler ve Mısır’ın sahip
olduğu ilginç özellikler kitapta işlenen konular arasındadır. Müellif
19
el-Kindî (ö. 351/961), el-Vulât ve Kitâbü’l-kudât (tsh. Rhuvon Guest), Beyrut
1908, 4-5 (Tahkik edenin mukaddimesi).
522
İslam Tarih Usulü ve Kaynakları
bütün bunları şahit kullanarak Mısır’ın fazilet bakımından pek çok
coğrafyadan daha üstün olduğunu savunmaktadır.20
17. ed-Dârânî, Abdulcabbâr el-Havlânî (ö. 365/975), Târîhu
Dareyyâ (thk. Said Afgânî), Dımaşk 1950
ed-Dârânî’nin hayatıyla ilgili bilgi neredeyse yok denecek kadar
azdır. Sadece Yâkût’un Mu‘cemü’l-büldân’ındaki Dareyyâ maddesinde kendisinden kısaca bahsedilmektedir. Buna göre o Abdulcabbâr b. Abdullah b. Muhammed b. Abdurrahîm’dir. Ayrıca kendisine
Abdurrahman b. Davud Ebû Ali Havlânî ed-Dârânî de denilmektedir. Yâkût da bu bilgilere kendilerinden rivayette bulunduğu bazı
isimler ile kendisinden rivayette bulunan bazı şahısları ilave etmekle yetinmiştir.21 Bu değerli eserden anladığımız kadarıyla ed-Dârânî
bu kıymetli kent ile halkını çok iyi tanımaktadır. Bu da onun bu şehirde hayatını geçirdiğini akla getirmektedir. Her ne kadar İbn Asâkir’in Târîhu Dımaşk adlı eserinde Dareyyâ’ya dair epeyce bilgi bulunuyor olsa da ed-Dârânî’nin bu küçük hacimli eseri İbn Asâkir’in
eserinde bulunmayan bilgi ve belgeleri barındırmakta ve bu açıdan
Dareyyâ tarihi için önemli bir kaynak eser hâline gelmektedir.
Henüz neşredilmemiş olan bu eserin bir elyazması Britanya müzesinde 3616 numarada kayıtlıdır. Bir başka nüshasının ise Tunus
Ahmediye Kütüphanesinde 5032’de kayıtlı olduğu ifade edilmektedir.22 Eserin ne zaman yazıldığı tam olarak bilinmemektedir. Sistematik bir tarzda telif edilen bu eser, ilk önce Bilâl-i Habeşî, Esved
b. Bilâl el-Muhâribî gibi Dareyyâ’ya uğrayan veya burada bir süre
kalan sahâbîleri zikretmekle başlamaktadır. Sahâbîlerden sonra sırasıyla etbeu’t-tâbiîn’den buraya gelenlere yer verilmektedir. Akabinde de bunlardan sonrakilere değinmektedir. Ele aldığı şahsiyetlerin öncelikle hayatlarıyla ilgili kısa bilgiler vermekte sonrasında
Dareyyâ’ya ne zaman geldikleri ve ne kadar kaldıkları gibi hususlar
üzerinde durmaktadır.
18. İbnü’l-Kûtiye, Ebûbekir Muhammed b. Ömer b.
Abdulazîz (ö. 367/977), Târîhu İftitahi’l-Endelus (thk.
İbrahim el-İbyârî) Beyrut ve Kahire 1989
İbnü’l-Kûtiye 285/898 yılında Kurtuba’da doğmuştur. Soyu
anne tarafından Got krallarına dayandırılmaktadır. Ders aldığı ho20
21
22
Bkz. Muhammed b. Yusuf el-Kindî (ö. 351/961), Fedâilu Mısır el-mahrusa, Mektebetü’l-Hancî, Kahire 1997.
Yâkût el-Hamevî (ö. 626/1229), Mu‘cemü’l-büldân, I-VII, Dârü’s-Sadr, Beyrut
1995, II, 431.
Abdulcabbâr el-Havlânî ed-Dârânî (ö. 365/975), Târîhu Dareyyâ (thk. Said Afgânî), Metbû’atü’l-Mecmei’l-İlmî, Dımaşk 1950, 14 (Tahkik edenin mukaddimesi).
Şehir ve Bölge Tarihleri
523
calarından bir kısmının İşbiliyyeli olması dolayısıyla İşbiliyye’de
doğduğu söylenmişse de İşbiliyye’ye babasının kadılık görevi dolayısıyla geç yaşlarında geldiği de söylenebilir. Arap dili ve edebiyatında zamanının üstadlarından biri olarak zikredilmekte olup, hadis,
fıkıh, tarih ve şiirde de geniş bilgilere sahip olduğu aktarılmaktadır.
Aynı zamanda şair olan İbnü’l-Kûtiye’nin ömrünün sonlarına doğru
şiir yazmayı bıraktığı zikredilmektedir. Doğduğu şehir olan Kurtuba’da 367/977 senesinde vefat ettiği kaydedilmektedir.23
İbnü’l-Kûtiye’nin eserinin birden fazla adı bulunmaktadır. En eski
kaynaklarda kitabın ismi Târîhu Endelüs olarak geçmekte iken, sonraki bazı kaynaklarda Târîhu iftitâhi’l-Endelüs veya Fî fethi’l-Endelüs
ya da Fî iftitâhi’l-Endelüs gibi isimlerle de anılmaktadır. İbnü’l-Kûtiye’nin öğrencisi olan İbnü’l-Faradî’nin Târîhü’l-Ulemai’l Endelüs
adlı eserinde hocasının bu kitabının adını zikretmemesi hem kitabın
isimlendirmesi hem de kitabın İbnü’l-Kûtiye’ye nispeti konusunda
tartışmalara sebebiyet vermiştir. Söz konusu eser Endülüs’ün fethinden başlayarak 280/893 yılına kadar cereyan eden hadiseleri
ele almaktadır. Eser fetihleri içermesi açısından, Endelüs’ün fethini
de içeren, Belâzürî’nin (ö. 279/892) Fütûhü’l-Büldân’ından sonraki
en eski eser olarak kabul edilmektedir. Endelüs’ün fethinden Emir
Abdullah b. Muhammed b. Abdurrahman döneminin sonuna kadar
olan hadiseleri ele alan bu eserin içerdiği bazı konular ve tartışmalar
dolayısıyla İbnü’l-Kûtiye’ye nisbet edilemeyeceği söylenmişse de esas
aldığımız tahkikli neşrin önsözünde muhakkik, kitabın ona nispetinde herhangi bir sorun olmadığını delilleriyle ortaya koymaktadır. Paris, Londra, Münih ve Kahire’de farklı nüshaları bulunan bu eser ilk
olarak 1878 yılında Madrid’de basılmıştır. Daha sonra Kahire, Beyrut ve Cezair’de farklı zamanlarda müteaddit defalar neşredilmiştir.
1926 yılında ise İspanyolcaya tercüme edilmiştir.
19. el-Kummî, Hasan b. Muhammed b. Hasan (ö. 378/988),
Târîhu Kum (tsh. Seyyid Celâleddîn Tahrânî) Tahran 1934
Hicri dördüncü asırda yaşayan Hasan b. Muhammed b. Hasan
el-Kummî, Kitabı Farsçaya tercüme eden mütercimin belirttiğine
göre Kummî, Arap dili ve edebiyatında devrinin ileri gelen âlimlerinden biri idi. Hayatı hakkında ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır.
Târîhu Kum adındaki eserini Büveyhî hükümdarı Fahrüddevle’nin
veziri meşhur Sâhib b. Abbâd’ın teşvikleri ile 378/988 yılında yaz23
İbn Kutiye (ö. 367/977), Târîhu iftitahi’l-Endelüs (thk. İbrahim el-Ebyârî), Dârü’l-Kitâbi’l-Misrî-Dârü’l-Kitâbi’l-Lübnânî, Beyrut ve Kahire 1989, 7-18 (Tahkik
edenin mukaddimesi).
524
İslam Tarih Usulü ve Kaynakları
dığı bilinmektedir. Ancak maalesef eserin Arapça orijinali kaybolmuştur. Bugün elimizde bulunan ise 806/1403 yılında Hasan b. Ali
b. Hasan b. Abdulmelik Kummî tarafından Farsçaya yapılmış tercümenin bir kısmıdır. Farsçasının da bazı bölümleri kaybolmuştur.
Farsçaya tercüme edilmesinin nedenine gelince; mütercim kitabın
önsözünde, çok faydalı bulduğu bu eseri, Arapçayı iyi bilmeyenlerin
de faydalanması için tercüme ettiğini ve yirmi bölümden oluştuğunu söylemektedir.24 Ancak az önce de ifade ettiğimiz gibi bu bölümlerin bazısı günümüze ulaşmamıştır.
Elimizde bulunan kısım Kum kentinin adının nereden geldiği,
şehrin kuruluşu, sınırları, yüz ölçümü, fizikî özellikleri ve diğer şehirlere olan uzaklığı gibi konularla başlamaktadır. Sonra bu şehre göçen Arap kabilelerinin hangileri olduğu, Kahtânî Araplarının
Kum’daki durumu, Arapların kendi aralarında ve Farsla yaşadıkları
çekişmeler ve İslam’ın Kum’da yayılışı gibi konular üzerinde durmaktadır. Daha sonra da hükümdarlar, vezirler, kadılar, şairler,
edipler, şehrin önde gelenleri ile gayrimüslimlerden Yahudiler ile
Mecûsîler gibi Kum’da bulunan farklı din mensuplarının durumuyla ilgili bilgiler aktarılmaktadır.
20. İbn Zûlâk (ö. 386-387/997) Fedâilu Mısır ve ahbâruha ve
havâssuha (thk. Ali Muhammed Ömer), Mektebetü’l-Üsre,
1999
Ebû Muhammed b. İbrahim b. Hüseyin b. Zûlak el-Leysî,
306/919’da Fustat şehrinde doğmuştur. Dedesi Mısır’da bilinen
meşhur bir fıkıh, tarih ve dil âlimidir. İbn Zûlâk’ın ilimle lebalep
dolu olan bir ortamda yetişmesinin ilmî hayatını şekillendirdiği söylenebilir. İlk eğitimini ailesinden aldıktan sonra, tarih sahasında
en çok Ebû Ömer el-Kindî’den faydalanmıştır. Nitekim İbn Zûlâk’ın
eserinde hocası el-Kindî’nin etkisi fazlaca görülmektedir. Yaşadığı
dönem, İhşîdîler devletinin sonlarına, Fâtımîler devletinin de başlarına denk gelmektedir. Şiî kökenli olan İbn Zûlâk, dönemin tanınan
tarihçilerinden biridir. Aynı zamanda fıkıhta da derin bilgilere haiz
olduğu anlaşılmaktadır. Zira kadılık yapması bunu ihsas ettirmektedir. Sevilen bir ilim adamı olduğu anlaşılan İbn Zûlâk’ın 386/996
veya 387/997 yılında 80 yaşında Mısır’da vefat ettiğinde cenazesine
büyük bir kalabalığın katıldığı ifade edilmektedir.25
24
25
Kummî (ö. 378/988), Târîh-u Kum (thk. Seyyid Celâleddîn Tahrânî), Danişgâh-ı
Tahran, Tahran 1361/1945, “Tashih edenin Mukaddimesi”.
Bkz. Muhammed ‘Ayid Mâni’ el-Hüseynî, “el-Menhecü’t-Târîhi li’l Hasan b. Zûlak”, el-Mecelletü’l-Akademiyyetü’l-İlmiyye, 15/3, 2015, 267-296.
Şehir ve Bölge Tarihleri
525
Henüz bütünü basılmamış olan bu kıymetli eserin el yazma nüshaları Paris, Ezher ve Veliduddîn kütüphanesi ile Kahire’deki Halim
kütüphanesi başta olmak üzere birçok kütüphanede yer almaktadır.26 Tolunoğulları ve İhşîdîler ile ilgili kısmı Nadir Özkuyumcu
tarafından İlk Müslüman Türk Devletleri Tolunoğulları ve ihşidiler
adıyla Türkçeye tercüme edilmiştir. Eser, Mısır hakkındaki ayet ve
hadislerle başlamakta ve Mısır’ın ismi, coğrafi sınırları ile burada
kalmış olan Hz. İbrahim, Hz. Yusuf ve Hz. Musa peygamberlerden
bahsetmektedir. Bizans ve Sâsânî hâkimiyetlerinden bahsettikten
sonra İslam tarihine geçmekte ve Hz. Peygamber, Hulefâ-yi Râşidîn,
Emevîler, Abbâsîler, Tolunoğulları, İhşîdîler hakkında bilgiler verdikten sonra Fâtımîler devletine geçmekte ve kendi dönemine kadar
olan olayları aktarmaktadır.
21. İbnü’l-Faradî, Abdullah b. Muhammed b. Yûsuf b. Nasr
el-Ezdî (ö. 403/1013), Târîhu Ulemâi’l-Endelüs, I-II (nşr.
Seyyid İzzet el-Attâr el-Hüseynî), Kahire 1988
İbnü’l-Faradî 351/962 yılında Kurtuba’da doğmuştur. Yazdığı
eserden anlaşıldığına göre İbnü’l-Faradî, döneminin tanınmış veya
ilimle meşgul olan ailelerinden birine mensup değildir. Küçük yaşlarda eğitime başlamış henüz 15 yaşındayken hadis, tefsir gibi ilimlerle uğraşmıştır. İlk eğitimini Kurtuba ve diğer Endülüs şehirlerinden aldıktan sonra ilim talebi gayesiyle Mekke, Mısır ve Kayravan’a
gitmiştir. Konumuz itibariyle üzerinde durduğumuz eserini bu
yolculuktan döndükten sonra yazmıştır. Bu dönemde daha başka
eserler yazdığı söylense de bize ulaşan tek kitabı Târîhu Ulemâi’l-Endelüs’tür. İbn Faradî 403 senesinde Kurtuba’da çıkan Berberî isyanı esnasında bir Berberî tarafından evinde öldürülmüştür.27
Eserin var olan tek bir nüshası Tunus’ta Ahmediyye Kütüphanesinde 194 numarada kayıtlıdır.28 Bize ulaşan nüshada eserin adı
yer almamaktadır. Bundan dolayı kitap, farklı şekilde isimlendirilmiştir. Bu farklı isimlendirmeler iki veya üç ayrı kitap olduğu izlenimi oluşturmuştur. Elimizdeki nüshada Târîhu ulemâi’l-Endelüs
başlığı tercih edilmiştir. Bu başlık da eseri ilk kez 1890 yılında yayınlayan müsteşrik Kodera tarafından konulmuştur. Eserin başında, Endülüs Emevî devletinin başlangıcından 976 yılına kadar olan
26
27
28
Eymen Fuâd Seyyid, “İbn Zûlâk”, DİA, Ankara 1999, XX, 468-469.
İbnü’l-Faradî (ö. 403/1013), Târîhu ulemai’l-Endelûs, I-II (thk. Beşar Avvad
Ma’ruf), Dârü’l-Garbi’l-İslamî, Tunus 2008, I/10, 13 (Tahkik edenin mukaddimesi).
İbnü’l-Faradî (ö. 403/1013), Târîhu ulemai’l-Endelûs, I-II (nşr. Seyyid İzzet el-Attâr el-Hüseynî), Kahire 1988, I/18 (Tahkik edenin mukaddimesi).
526
İslam Tarih Usulü ve Kaynakları
siyasi olaylar kısaca ele alınmaktadır. Bu kısımdan sonra Endülüslü âlimlerin hayatları alfabetik sıraya göre aktarılmaktadır. Bu
çalışmanın Endülüs’le ilgili yazılan ilk kitap olması onu çok değerli
kılmaktadır.29
22. Hakîm en-Nîşâbûrî, Ebû Abdullah b. Muhammed b.
Abdullah (ö. 405/1014), Târîhu Nîşâbur (nşr. Behmen
Kerîmî), Tahran t.y.
Nîşâbûrî’nin hayatı hakkında fazla bir bilgiye sahip değiliz. On
küsur eseri bulunduğu söylenen Hakîm’in eserleri günümüze ulaşmamıştır. Günümüze gelip ona atfedilen eser bu eser ise, aslında
onun günümüze gelmeyen, bir başka ifade ile kaybolan on iki ciltlik eserinin Ahmed b. Muhammed b. Hasan b. Ahmed Halife enNîşâbûrî tarafından özetlenerek Farsçaya yapılan çevirisidir. Bir
nüshası Bursa’da bulunmakta olan bu özet, Richard Frye tarafından İngilizceye de tercüme edilerek basılmıştır.
Eser temelde iki bölümden oluşmaktadır: birinci bölümünde Muhacir ve Ensara mensup olan sahâbe ve tâbiîn âlimlerden Nîşâbur’a
uğrayan veya oraya yerleşenleri ele almakta, bunların ilmî faaliyetlerini hatta ilmî eserlerini de zaman zaman anlatmaktadır. Yine bu
bölümde Nîşâbur şehrinin mimari yapıları, mescitleri, kale ve mezarlıkları ile buraya bağlı olan yerleşim birimleri hakkında bilgiler
verilmektedir. Eserin ikinci bölümünde ise Nîşâbur’un fethinin yanı
sıra ünlü bilginleri de tanıtılmaktadır. Elimizdeki eser Dr. Behmen
Kerîmî tarafından tahkik edilerek Çaphane İttihat yayınevi tarafından Tahran’da basılmış ve tarihsizdir. Eser alışkın olduğumuz
hadis rivayet metoduna göre yazılmayıp “İmam Hakîm buyurdu
ki” şeklinde ilerleyen pasajlarla devam etmektedir. Bu ifade eserin
ya Hakîm en-Nîşâburî’nin talebelerinden birinin direk hocasından
duyduğunu yazması şeklinde oluştuğu veya Halife Nîşâburî’nin ondan yaptığı nakillerle ilerlediğini göstermektedir.
23. İbnü’l-Beyyi’, Ebû Abdulhakîm Muhammed b. Abdullah
b. Muhammed b. Hamdeveyh b. Nuaym en-Nîşâburî (ö.
405/1014), Telhîsu Târîhi Nîsâbur (telhis: Halife enNîşâburî-Ahmed b. Muhammed b. el-Hasan b. Ahmed),
Kitabhâne-i ibn Sînâ, Tahran t.y.
Nîşâburî, 321/933 senesinde Nîşâbur’da doğmuştur. Babası ve
dayısının teşvikleriyle erken yaşlarda ilim öğrenmeye başlamıştır.
29
Abdulvâhîd Zennûn Tâhâ, “Endülüs’te Arap Tarih Yazıcılığının Doğuşu” (çev. Mustafa Hizmetli), Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 39/1, 1999, 738.
Şehir ve Bölge Tarihleri
527
13 yaşındayken İbn Hibbân’dan hadis dersleri almıştır. 20 yaşında
Irak’a gittiği burada birçok hocadan faydalandığı aktarılmaktadır.
Yaklaşık iki bin civarında hocadan ders aldığı söylenmektedir. Hatîb
el-Bağdâdî, Sem‘ânî ve Zehebî gibi âlimler tarafından Nîsâbûrî’nin
Şiî veya Râfizî olduğuyla ilgili eleştiriler bulunmaktadır. Sübkî ise
Tabakâtü’ş-Şâfiîyyeti’l-kübrâ adlı eserinde bu eleştirilere karşı çıkmış ve Nîşâburî’nin bugün elimizde bulunmayan Erbain kitabından okuduğu bazı bölümleri delil göstererek Ehl-i sünnet’e mensup
olduğunu ortaya koymuştur. Yazarımız, 403/1012 veya 405/1013
senesinde vefat etmiştir.30
Beyhakî’nin 12 cilt olduğunu söylediği bu eserin Arapçası bugün
elimizde bulunmamaktadır. Elimizdeki nüsha Halife es-Nîsâbûrî
tarafından yapılan Farsça tercümeye dayanmaktadır. Bu da eserin maalesef tamamı değildir. Behmen Kerîmî tarafından Arapçaya tercüme edilen bu bölümün Nîsâbûrî’nin Târîhu Nîsâbur’unun
telhisi olduğunu söylemek daha doğru görünmektedir.31 Elimizdeki
nüshanın ilk babı “Tebeü’t-Tâbiîn’den olan Nîsâburlular” başlığını taşımaktadır. Buradan da eserin baş kısmının eksik olduğunu
tahmin etmek mümkündür. Sonraki bölümler “Nîsâburlu dilciler”,
“yedinci tabakadaki âlim Nîsâburlular”, “benim dönemimde yaşayan âlim Nîsâburlular”, “hocalarım ve öğrencilerim” gibi bablardan
oluşmaktadır.
24. es-Sehmî, Ebü’l-Kâsım Hamza b. Yûsuf b. İbrahim esSehmî el-Kureşî el-Cürcânî (ö. 427/1035), Târîhu Cürcân,
Beyrut 1987
Ebü’l-Kâsım Hamza b. Yûsuf b. İbrahim es-Sehmî el-Kureşî
el-Cürcânî, 345/956 yılı civarında Cürcân’da doğmuş ve burada
hitabet ile vaaz sanatını öğrenmiştir. Devrinin büyük hadis hafızlarından biri olarak kabul edilmekte olup 427/1035 tarihinde
Nîşâbur’da vefat etmiştir.32
es-Sehmî’nin Tarîhu Cürcân’ı 477/1055 senesinde vefat eden
öğrencisi Ebü’l-Kâsım İsmail b. Muhammed kanalıyla gelen rivayete
dayanmakta olup on dört bölüme ayrılmıştır. Her bir bölüm otuz küsur sayfa kadardır. Eser Cürcân’ın fethi ile başlamaktadır. Sahâbî
ve tâbiîn tabakalarından Cürcân’a uğrayan veya buraya yerleşenler
30
31
32
en-Nîsâbûrî (ö. 405/1014), el-Müstedrek, I-V (thk. Mustafa Abdulkâdir ‘Ata), Dârü’l-Kütübi’l İlmiyye, Beyrut ty, I/7, 10 (Tahkik edenin mukaddimesi).
M. Yaşar Kandemir, “Hâkim en-Nîsâbûrî”, DİA, Ankara 1997, XV, 190-193.
es-Sehmî (ö. 427/1035), Târîhu Cürcân (thk. Abdurrahman b. Yahya el-‘ilmî), y.y.
1950, 8-10 (Tahkik edenin mukaddimesi).
528
İslam Tarih Usulü ve Kaynakları
sıralanmakta ve Cürcân fâtihi Yezîd b. Mühelleb’in nesebi, çocukları ve kendisine isnat edilen hadisler zikredilmektedir. Emevîler ile
Cürcân’a gelen Abbâsî halifelerinden sonra, şehrin Abbâsîler devrindeki tarihine değinilmektedir. Bunlardan sonra eser bir terâcim
kitabına dönüşmekte ve alfabetik olarak devam etmektedir.
25. el-İsbahânî, Ebû Nuaym Ahmed b. Abdullah b. Ahmed
b. İshâk b. Mûsa b. Mehrân (ö. 430/1038), Târîhu İsbahân
(Ahbâru Isbahân), I-II (thk. Seyyid Kisrevi Hasan),
Dârü’Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1990
Ebû Nuaym 336/947 senesinde İsbahân’da doğmuş olup Fars
kökenlidir. Onun yaşadığı dönemde İsbahân, İslamî ilimler noktasında en parlak günlerini yaşamaktaydı. Özellikle hadis ilminin
merkezlerinden biri olarak sayılmaktaydı. Ebû Nuaym’ın ailesi de
bu feyizli ortamdan istifade eden, hatta ilimde meşhur olan ailelerden biri idi. Abdürrezzâk b. Abdullah b. Ahmed ile Muhammed b.
Abdullah b. Ahmed, Ebû Nuaym’ın bilinen âlim kardeşleridir. Ebû
Nuaym, yaşadığı dönemde genel kabul gören yönteme uygun olarak öncelikle İsbahân’daki âlimlerden dersler almıştır. Daha sonra
diğer eyalet merkezlerine -emsâr- ilim yolculuklarına başlamıştır.
İlk yolculuğuna çıktığında 20 yaşlarında olduğu söylenmektedir.
Yolculukları boyunca birçok kente gitmiş buralardaki ilim ehlinden
faydalanmıştır. Nîşâbur, Bağdat, Kûfe, Basra ve Mekke bunlardan
bazısıdır. Buralarda geçen beş senelik ilim yolculuğu sonunda tekrar İsbahân’a dönmüştür. Birçok talebe de yetiştiren bu değerli ilim
adamı ilim ve telifle geçen uzun bir ömürden sonra 430/1038 senesinde vefat etmiştir. Yaşadığı dönem ve coğrafyada Şiî Büveyhîler
hâkim olmalarına rağmen Ebû Nuaym Ehl-i sünnet müdafaası yapan kişilerin başında gelmektedir.33
Ebû Nuaym’ın konumuz itibariyle önemli olan eseri bir mukaddime ve iki bölümden oluşmaktadır. Müellif, mukaddime kısmında
kendisini eseri telife yönlendiren âmillerden bahsetmektedir. Daha
sonra İsbahân/İsfahân şehrinin kuruluşuna geçmektedir. Ayrıca İsbahân şehrinin topoğrafyası, civar şehirlere uzaklığı, camiileri, mescidleri, Müslümanlar tarafından fethi ile buraya uğrayan sahâbeler
gibi başlıklara geçmektedir. Eserin bir ve ikinci bölümlerinde ise
alfabetik sırayla İsbahân şehrine mensup olan âlimler tanıtılmaktadır. Ayrıca İsbahân’a gelen burada bir süre kalan kadılar, fakîhler
gibi aslen İsbahânlı olmayan âlimlere de bu bölümde yer verilmiştir.
33
Mahmud Magravî, Menhecü’n nakd ‘inde el-Hafız Ebû Nuaym el-İsfahânî, I-II, Basılmamış Doktora Tezi, Mekke 1411, I/51-55.
Şehir ve Bölge Tarihleri
529
Bu âlimlerin İsbahân’a hangi yıl veya ayda geldikleri, İsbahân’dan
ne zaman çıktıkları gibi bilgiler de dikkatle kaydedilmiştir.
26. Hatîb el-Bağdâdî (ö. 463/1070), Târîhu Bağdâd, I-XIV,
Kahire 1349
Bağdâdî 392/1001 yılında Darzican’da doğmuştur. Hadis öğrenmek için Basra, Nîşâbur, İsfahân, Hemedân, Dımaşk gibi birçok
kente seyahatlerde bulunmuştur. Daha sonra Bağdat’a dönmüş ve
burada hatiplik yapmıştır. Bu görevinden dolayı da hatip unvanı
almıştır. Hadisteki derin bilgisi kendisine büyük bir şöhret ve nüfuz kazandırmıştır. Önceleri Hanbelî mezhebine mensup iken sonra Şâfiî mezhebine geçmesi ve de Eş‘arîliği benimsemesi dolayısıyla
tutucu Hanbelîlerin hedefi hâline gelmiştir. Bu nedenle derslerine
bir süre ara vermek zorunda kaldığı rivayet edilmektedir. Ancak
Abbâsî halifesi Kâim ve veziri İbn Müslim’in himayeleri sonucunda
el-Mansûr camiinde hadis takriri (imlâ) dersleri vermeye muvaffak
olabilmiştir. Hatîb el-Bağdâdî bu derslerinde tutucu Hanbelîleri eleştirmekten de geri durmamıştır. el-Besâsirî’nin isyanı döneminde Bağdat’ı terk eden Hatîb, Mısır’a gitmiş, Fâtımîlerce idam ile
cezalandırılmak istenince buradan da kaçmak zorunda kalmıştır.
Bir süre Halep’te yaşayan bu mütebahhir ilim adamı, Selçuklular
döneminde ortalık yatışınca ancak Bağdat’a dönebilmiştir. Bağdâdî,
anıldığı bu ünlü kentte 463/1071 yılında vefat etmiştir.
Yüze yakın eser yazan ve hemen hemen tümü hadise dair olan
Bağdâdî’nin kuşkusuz en önemli kitabı Târîhu Bağdât adındaki hacimli eseridir. Hatîb el-Bağdâdî, bu eserini Bağdat’ta yazmıştır. Eser
14 ciltten oluşmakta olup alfabetik olarak kaleme alınmıştır. Bağdâdî’nin bu eserine es-Sem‘ânî (ö. 562/1166) de 15 ciltlik tekmile
yazmıştır. Bağdat’ın kurulduğu bölgeye uğrayan sahâbîler hakkında bilgiler ile başlayan bu eser daha sonra şehrin kuruluşu ve fizikî
yapısı hakkında kısa bilgilerle devam etmektedir. Akabinde de Bağdat’ta yetişen veya burada yaşayan ya da uğrayan ilim adamlarının
hâl tercümelerini sunmaktadır. Eser bu yönüyle bir terâcim kitabını andırmaktadır. Gerek eserinin bu özelliği gerekse kitaplarının
kâhir ekseriyetinin hadis sahasına ait olması bu büyük tarihçinin
tarihçiden ziyade muhaddis olarak tanınmasına neden olmuştur.
27. İbn Kelânisî, Hamza b. Esed b. Ali b. Muhammed, Ebû
Ya’la et-Temimî (ö. 555/1160), Târîhu Dımaşk (thk. Süheyl
Zekkâr), Daru Hassân li tebâati ve’n-neşr, Dımaşk 1983
Hamza b. Esed b. Ali b. Muhammed Ebû Ya’la et-Temimî’nin
doğum yeri ve yılı bilinmemektedir. Vefat ettiğinde 80 yaşını aşkın
530
İslam Tarih Usulü ve Kaynakları
olduğuyle ilgili rivayetler dikkate alındığında 470/1077-475/1082
yılları arasında doğduğu tahmin edilmektedir. İbn Asâkir ve Yâkût
el-Hamevî’nin naklettiğine göre hadis âlimi ve edip olan İbn Kelânisî,
Dımaşk’ta Dîvânü’r-Resâil ve İnşâ’da reislik yapmıştır. Dımaşk’ta
bilinen, saygın bir aileye mensup olduğu, kendisinin de alanında
yetkin olduğu aktarılmaktadır. 555/1160 yılında Dımaşk’ta vefat
etmiştir.34
Kelânisî’nin konumuz itibariyle önemli olan eserinin Oxford
Bodleian Kütüphanesi’nde bir nüshası bulunmaktadır (nr. Hunt.
125).35 Bu nüshanın baş tarafından 14 varak eksiktir. Bu eksiklik
eserin Hilâl b. Muhassin es-Sâbî’nin (ö. 448/1056) 360-448 yıllarına ait olayları anlatan eserinin bir zeyli mi yoksa ondan bağımsız bir
eser mi olduğunun tartışılmasına neden olmuştur. Eser 360/970
yılından başlayarak müellifinin vefat ettiği sene olan 555/1160 yılına kadar olan olayları içermektedir. Eserin 2 bölümden oluştuğunu
söylemek mümkündür. 440/1048 veya 441/1049 yılına kadar olan
olayları Sâbit b. Sinan ve Hilâl b. Muhassin es-Sâbî’nin eserlerinden
istifade ederek kaleme almıştır. Eserin bu bölümünde Karmatîler ve
Fâtımîler ile ilgili bilgiler bulmaktadır. Özellikle Fâtımîlerin Dımaşk’ı
ele geçirmesi, Dımaşk halkının Fâtımîlere karşı giriştikleri mücadeleler gibi hadiseler ilk bölümde önemli bir yekûn oluşturmaktadır.
İkinci bölüm ise 458/1065 yılından başlayarak 555/1160 yılına
kadar olan olayları içermektedir. Bu bölümde Muvahhidlerin kuruluşu ile ilgili ayrıntılı bilgiler yer almaktadır. Sonra da Dımaşkli
meşhur kişilerin isimleri alfabetik olarak aktarılmaktadır.
28. İbn Fendime, Ebü’l-Hasan Zahiruddin Ali b. Zeyd b.
Muhammed b. el-Hasan el-Beyhakî (ö. 565/1169), Târîhu
Beyhak (thk. Yusuf el-Hâdî), Dımaşk 2004
İbn Fendime, 490/1096 senesinde doğmuş olup, Şerefüddîn
el-Beyhakî ile olan isim benzerliği dolayısıyla onunla karıştırılmaktadır. İbn Fendime’nin ailesi bugün Afganistan sınırları içerisinde
yer alan Kâbil ile Herat arasındaki Baştan mıntıkasında yaşamaktaydı. Gazneliler ve Selçuklular döneminde dinî-siyasi pek çok görev aldıklarından dolayı tanınan bir aileye mensuptur. İlim tahsiline Beyhak’ta başlamış, sonrasında ise babasının vefatına kadar
Nîşâbur’da eğitimine devam etmiştir. Bir ara Rey’e gitmiş ve orada
uzun bir süre matematik ve gökbilimi ilimleriyle meşgul olmuştur.
34
35
İbn Kelânisî (ö. 555/1160), Târîhu Dımaşk (thk. Süheyl Zekkâr), Dâru Hassân li
tebâati ve’n-neşr, Dımaşk 1983, 13, 14, 15 (Tahkik edenin mukaddimesi).
Age., 17.
Şehir ve Bölge Tarihleri
531
Beyhakî’nin İmâmiye Şîasına mensup olduğu iddia edilmişse de
eserlerinden böyle bir sonuca ulaşmak mümkün olmadığı gibi genel
kanaat Sünnî olduğu yönündedir. 565/1169 senesinde Beyhak’ta
vefat etmiştir.36
Aslı Farsça olan ve sonradan Arapçaya tercüme edilen bu eser
5 bölümden oluşmaktadır. Eserin ilk bölümünde meşhur bazı tarih
kitaplarıyla ilgili bilgiler verilmektedir. Beyhak’ın fethi, fazileti, havası, burada yaşayanları mübtela oldukları hastalıklar, doğal afetleri ile Beyhak’a gelmiş olan sahâbîlerden bahsetmektedir. İkinci
bölümde Sâmânîler, Selçuklular, Şeddâdîler, Saffârîler gibi hanedanlıklarla ilgili kısa bilgiler içermektedir. Üçüncü bölümde Beyhak
yakınında, dördüncü bölümde de Beyhak’ta bilinen meşhur kişiler
ile Beyhak ve çevresine gelen kişiler anlatılmaktadır. Beşinci bölümde ise Beyhak’la ilgili ilginç ve Beyhak’ı diğer şehirlerden ayıran
özelliklerinden bahsedilmektedir.
29. el-Yemenî, Necmuddin Ebû Muhammed Umara b. Ali (ö.
569/1173), Târîhu’l-Yemen (thk. Muhammed b. Ali el-Ekvâ),
Kahire 1976
Kahtânoğullarının ünlü şairi olan Umara b. Ali, Yemen bölgesinin Tihâme kısmında bulunan Murtan’da 515/1121 yılında doğmuştur. Yemen’de bulunan ve o dönem ilim merkezlerinden birisi
olarak ön plana çıkan Zebid şehrine genç yaşlarında ilim için gitmiştir. Burada fıkıh eğitimi alan Umara Zebid’de kâdılık da yapmıştır.
Hatta bu lakabıyla da ünlenmiştir. Zebid’den Aden’e geçmiş, Aden’e
yerleştikten sonra ise daha çok şair kimliğiyle şöhret kazanmıştır.
Mekke’ye haç için de giden müellif, Şerif Kâsım b. Hâşim tarafından Fâtımî halifesine elçi olarak gönderilmiş, daha sonra Mısır’a
gidip oraya yerleşmiştir. Önceleri Selâhaddîn Eyyûbî’nin taraftarı
iken bilinmeyen sebeplerden dolayı muhalifleri arasında yer almıştır. 569/1175 yılında fukahânın fetvasıyla Selâhaddîn Eyyûbî tarafından idam edilmiştir. Sonradan Umara’ya iftira edildiğini anlayan
Selâhaddîn’in iftira atanları darağacında astığı rivayet edilmekle beraber37 bunun Umara’nın destekçileri tarafından uydurulmuş olma
ihtimali de yüksektir.
Yazarın konumuz ile ilgili önemli olan Târîhu’l-Yemen adlı eseri
1892 yılında H. Cassel Kay tarafından İngilizce tercümesiyle beraber
36
37
İbn Fendime (ö. 565/1169), Târîhu Beyhak, Dâru İkra’, Dımaşk 2004, 44 (Tahkik
edenin mukaddimesi).
Umara b. Ali el-Yemânî (ö. 569/1173), Târîhü’l-Yemen (thk. Muhammed b. Ali
el-Ekva’), Kahire 1976, 24-33 (Tahkik edenin mukaddimesi).
532
İslam Tarih Usulü ve Kaynakları
basılmıştır. Eser sadece Arapça olarak da sonraki dönemlerde birkaç
kez neşredilmiştir. Özellikle müellifin kendi dönemiyle ilgili önemli
bilgiler içeren bu eser, Yemen tarihine dair yazılan en eski eserlerden
birisidir. Yemen’e hakîm olan sultanlar, bu sultanlar arasında meydana gelen savaşlar, bu sultanların Yemen’deki faaliyetleri hakkında
bilgiler içermektedir. Müellifin kendisinin de şair olması -hatta şairliğinin ölümüne sebebiyet verdiği düşünüldüğünde- kitabında Yemenli şair ve ediplerle ilgili oldukça fazla bilgi bulunması yadsınmamalıdır. Bu bilgilerin birinci elden kaynak olması, eseri Yemen tarihiyle
ilgili önemli eserlerden birisi hâline getirmektedir.
30. İbn Asâkir, Ebû Kasım Ali b. Hasan b. Hibbetillah b.
Abdullah b. Hüseyin (ö. 571/1175), Târîhu Dımaşk, I-LXXX,
Dımaşk 1371
Asıl adı Ebü’l-Kasım Ali b. Hasan b. Hibbetillah b. Abdullah b.
Hüseyin olan İbn Asâkir 499/1105 yılında Dımaşk’ta doğmuştur.
İlk öğrenimini ailesinden aldıktan sonra dönemin ilim geleneğine
uyarak Mekke, Medine, Kûfe, Basra, Merv-ı Şâhicân, Nîşâbur, Herat, Serahs, Tiz, Rey ve Horasan gibi birçok şehir ve bölgeye seyahatler yapmıştır. Kaynakların ifadesine göre bu seyahatleri esnasında
1800’e yakın hocadan ilim tahsil etmiştir. Daha sonra memleketine
dönen Dımaşkî, Şam’da Medresetu’n-Nûriyye’de müderrislik yapmıştır. İbn Asâkir, çok yönlü âlimlerden birisidir. Tarih, hadis fıkıh
ve edebiyat ile uğraşmış ve bu alanlarda kırktan fazla eser vermiştir. Çoğu günümüze gelmeyen bu eserlerin kuşkusuz en önemlisi,
onun adını her yönde duyuran Târîhu Dımaşk adlı eseridir.
Dımaşkî bu eserinde Hatîb el-Bağdâdî’nin, Târîhu Bağdâd’ını örnek almıştır. Seksen cilt olan bu eseri 529/1134 tarihinde yazmaya başlamış 559/1163 tarihinde bitirmiştir. Yazımı toplam otuz yıl
sürmüştür. Eserin içeriğine gelince: İbn Asâkir’in eseri de sair şehir
tarihleri gibi iki bölümden oluşmaktadır. Eserin birinci bölümü Dımaşk şehrini, ikinci bölümü ise Dımaşklı ilim adamlarını içermektedir. Yazar bu dev eserin birinci cildinde Dımaşk’ın faziletini aktardıktan sonra yıl yıl Suriye’nin fethini anlatmaktadır. Fetihleri yıl yıl
serdetmesi Taberî’yi andırmaktadır. İkinci cildinde ise Dımaşk şehrinin haritasını takdim etmekte ve bu harita üzerinden adı geçen
şehirde bulunan mescit, kilise, kale kapıları, nehir, hamam, han,
sanat mekânları, debbağlar, kâğıt imalatçıları, okullar, hastaneler,
manastırlar, ciltçiler, caddeler ve benzeri şehrin fizikî unsurlarını
anlatmaktadır. Yazar başlıklar hâlinde takdim ettiği bu unsurların
bazen sadece adlarını vermekte bazen de haklarında geniş bilgiler
Şehir ve Bölge Tarihleri
533
sunmaktadır. Eserin geri kalan kısmı ise Dımaşk’ta yaşadığı iddia
edilen peygamberlerin yanı sıra ulu şahsiyetler, halifeler, valiler,
fakîhler, kadılar, âlimler, muhaddisler, râviler, kariler ve diğer zevata ayrılmıştır. Eserin bu kısmı tabakât ve terâcim kitaplarını andırmaktadır. Bu bölümde hâl tercümeleri sunulmuş olan şahıslar alfabetik olarak verilmişlerdir. Eserin bir başka özelliği ise Dımaşk’ın
yanında Baalbek, Remle gibi şehirlerin sakinlerinin de hâl tercümelerini içermesidir. Bu değerli eser, sadece Dımaşk için değil hicri beşinci asır için kullanılabilecek engin kültür hazinelerimizden
biridir. İbn Asâkir, hadis yönü ağır basan bir tarihçidir. Dolayısıyla
eserini hadis rivayet metoduna uygun bir biçimde kaleme almıştır.
Kitabında aktardığı bilginin önce senedini vermiş, arkasından da
haberi aktarmıştır. Bu durum eseri keyifle okunabilen, insicamlı
bir anlatıya sahip olmaktan uzaklaştırmıştır. Suriye’nin fethini izah
ederken ise Taberî’nin tarihini örnek almakta, hadiseleri yıllara göre
serdetmektedir. Bu nadide esere zeyller de yazılmıştır. Hamza b.
Esed Ebû Ya’la İbn el-Kalânisî (ö. 555/1160) tarafından yazılmış
olup miladi 1160 yılına kadar olan hadiseleri ve şehrin ünlülerini
ele alan zeyl, Haçlıların İslam âlemini istilasına da değindiği için
dönemin aydınlatılmasına büyük bir katkı sağlamaktadır. Kısacası
bu zeyl, Haçlı seferlerinin en önemli kaynaklarından biridir.
31. el-Yemenî, Nişvân b. Said el-Himyerî (ö. 573/1177),
Hulâsatu’s-siyeri’l-câmiati li acâibi ahbâri’l-mulûki’ttebabiati (şerh li kasideti Nişvân el-Himyerî: Mulukû Himyer
ve akyâl (thk. Ali b. İsmail el-Müeyyid-İsmail b. Ahmed elCerâfî), Beyrut 1978
Nişvân b. Said’in doğum yeri ve yılı konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak San‘a ve Sa’da şehirleri arasında bulunan
Hûs köyünde doğduğu tahmin edilmektedir. Nişvân, erken yaşlarda
ilim yolculuklarına çıkmış, fakat sonra bunu bırakarak kendisini kütüphanelere kapatmış ve orada ilim tahsiliyle uğraşmıştır. Tefsir, hadis, fıkıh, tarih, ensâb, dil ve gökbilimleri konusunda kendisini yetiştirmiş ve devrinin önemli âlimlerinden biri hâline gelmiştir. Nişvân’ın
hayatıyla ilgili bilgi veren terâcim kaynaklarında Mu‘tezilî olduğu da
zikredilmektedir. Yaşadığı dönem dikkate alındığında Mu‘tezilî olarak görülmesinin nedeni imâmet konusunda sahip olduğu görüşler
olmalıdır. O dönem Yemen’inde ılımlı Zeydîler, aşırı Zeydîler, İsmâililer, Kâsımîler gibi Şiî temayüllü olmakla beraber farklı pek çok dinî
ve siyasi yönü olan gruplar da bulunmaktaydı. Bu gruplar arasında
cereyan eden en temel anlaşmazlık konularından birisi de imâmet
534
İslam Tarih Usulü ve Kaynakları
ve imamın kimlerden olacağı meselesi idi. Nişvân bu konuda Mu‘tezilî fikri savunuyor ve imamın, ümmetin en efdalinin olmasının dinî
bir zorunluluk olmadığını söylüyordu. Nişvân’ın hayatının, siyasetle
lebalep dolu olan ileriki yıllarına baktığımızda bu fikri savunmasının arkasında siyasi mücadelesi için etrafına adam toplama arzusu
olduğu söylenebilir. Dönemin yöneticilerine karşı siyasi mücadele
başlatan Nişvân, kendisine biat eden kişilerle ilk başta başarı sağlamış olsa da maddi yönden güçsüz olması, kıyamının kısa sürede
bastırılmasına ve etrafındaki şahısların dağılmasına sebep olmuştur.
Bu değerli ilim adamı 573/1178 senesinde vefat etmiş ve Sa’da bölgesindeki Haydan’a defnedilmiştir. Nişvân’ın kabri günümüzde hâlâ
halk tarafından ziyaret edilmektedir.38
Nişvân el-Himyerî’nin, konumuz açısından önemli olan eseri,
Himyer melikleri, Yemenle ilgili söylenenler, Yemen’e hükmetmiş
Tubba’lar (Tabâbia), bu Tubba’lar döneminde Yemen’in ekonomik
durumu gibi bize ulaşmamış bilgileri içeren 137 beytinin bir şerhidir. Eserde hem Himyer melikleri, hem Himyer’in meşhur şairleri
hem de Yemen hakkında bilinmedik bazı bilgiler bulmak mümkündür. Eser bu yönüyle Yemen tarihi için önemli bir kaynaktır. İlk
olarak 1865 yılında müsteşrik Wone Krimer tarafından neşredilen
eser, 1879 yılında da İngilizceye tercüme edilmiştir.
32. İbnü’l-Ezrak, Ahmed b. Yûsuf b. Ali b. Ezrak (ö.
577/1181 sonrası), Târîhu Meyyâfârikîn (thk. Bedevî
Abdullatif Avvâd) Kahire 1959
Ahmed b. Yûsuf b. Ali b. Ezrak 510/1116 senesinde Meyyâfârikîn’de (Silvan) doğmuştur. Önemli bir aileden olduğu tahmin edilmekle beraber ailesi ve kendisinin çocukluk ve ilk gençlik yılları
hakkında bilgi bulunmamaktadır. Pek çok önemli idarî görevde yer
aldığı bilinen İbnü’l-Ezrak’ın çok seyahat eden birisi olduğu, eserinden anlaşılmaktadır. Fars, Irak, Ermeniyye, Azerbaycan bölgeleri
onun gittiği yerlerdendir. Bir süre Bağdat’ta kalmış ve burada dersler almıştır. Son yolculuğunu Ahlat’a yaptığı aktarılmaktadır. Aynı
zamanda iyi bir seyyah olan bu değerli ilim adamının nerede vefat
ettiği bilinmemektedir. Zaten komuz itibariyle incelediğimiz eserinin
baş ve son kısımları eksik olduğu için vefat tarihi de buradan çıkarılamamıştır.39 Ancak onun tarafından istinsah edilen İmam Gaz38
39
Nişvân b. Said (ö. 573/1177), Şemsü’l-Ulûm ve Devaü’l-Kelâm, I-XI (thk. Hüseyin
b. Abdullah Ömerî ve arkadaşları), Dârü’l-Fikr, Dımaşk 1999, 2 (Tahkik edenin
mukaddimesi).
İbnü’l-Fârikî (ö. 577/1181 sonrası), Târîhü’l-Fârikî (thk. Bedevî Abdullatif Avvâd),
Kahire 1959, 9 (Tahkik edenin mukaddimesi).
Şehir ve Bölge Tarihleri
535
zâlî’ye ait bir İhyâ’ü ulûmi’d-din kitabının bir nüshasının istinsah
kaydından 1181 tarihinden sonra vefat ettiği anlaşılmaktadır.40
İbnü’l-Ezrak el-Farikî’nin bu eserinin ne zaman yazıldığı bilinmemektedir. Ancak, verdiği bilgilere bakılacak olursa ömrünün
sonlarına doğru bu eseri yazmış olma ihtimali oldukça yüksektir.
Eserini 3 ciltte hazırladığı anlaşılan İbnü’l-Ezrak’ın bize yalnızca III.
cildi ulaşmıştır. III. cilt içerisinde atıfta bulunduğu diğer ciltlerden
birincisinin İslamiyetin ortaya çıktığı döneme kadar olan zamanı, II.
cildin ise Asr-ı saâdet dönemini ele aldığı anlaşılmaktadır. Elimizde bulunan III. cilt ise Hulefâ-yi Râşidîn dönemi ile başlamaktadır.
Yazarın eserini birisine takdim etmek için değil, tarih ilmine olan
merakından yazdığı müellifin kendisi tarafından ifade edilmektedir.
Kuşkusuz, müellifinin daha önce zikredildiği üzere, önemli bir devlet görevlisi olması, keza eserinde birinci elden bilgiler aktarıyor olması bakımından da çalışmasını değerli kılmaktadır. Birçok mahtutası bulunan bu eserin, British Museum’da iki nüshası bulunmaktadır. Eserin, Târîh-u Meyyâfarkîn ve Âmid, Târîh-u Meyyâfârkîn,
Târîhu’l-Fârikî gibi birbirine benzer isimleri bulunmaktadır. Eserin
kaynakları arasında Dîneverî, İsfahânî ve İbn Kuteybe gibi meşhur
tarihçiler bulunmakla beraber yazarın kendi tecrübelerini de aktarması eseri dikkat çekici hâle getirmiştir. İbn Hallikân, İbnü’l-Cevzî
ve İbn Şeddâd gibi âlimler İbnü’l-Ezrak’tan faydalanmışlardır.41 Kitabın bazı kısımları farklı dillere çevrilmiştir. Türkçeye de Mehmet
Emin Bozarslan tarafından Mervani Kürtleri Tarihi adıyla tercüme
edilmiştir.
Eser halifelerin, emirlerin, sultanların, vezirlerin, âlimlerin hayatından bahsetmekte, bahis mevzu kişilerin kendi aralarında ve
başlarında bulundukları uluslarla kendi aralarındaki çekişmelerini
de ele almaktadır. Emevîler, Abbâsîler ve bu dönemlerde meydana
gelen bazı olaylara da kısaca değinmektedir. Ayrıca gezmiş olduğu
Şam, Irak, Cezire, Ermeniye ve Fars bölgelerine de eserinde genişçe
yer vermiştir.
33. İbnü’l-Cevzî, Cemalüddin Ebü’l-Ferec Abdurrahman b.
Ali b. Muhammed (ö. 597/1201), Târîhu Beyti’l-Makdis (thk.
Muhammed Zeynuhum), Mektebetu es-Sekâfe ed-Diniyye
İbnü’l-Cevzî, 510/1116 senesinde Bağdat’ta doğmuştur. Soyu
Hz. Ebû Bekir’e dayanmaktadır. Selçuklular’ın Abbâsî devletini et40
41
Ahmet Savran, “İbnü’l--Ezrak”, DİA, Ankara 2000, XXI, 34-35.
Age., 15.
536
İslam Tarih Usulü ve Kaynakları
kisi altına aldığı dönemde yaşamıştır. Üç yaşında babasını kaybeden İbnü’l-Cevzî’nin bakımını halası üstlenmiş ve onu Muhammed
b. Nâsır el-Hâfız’ın yanına eğitim için vermiştir. İbnü’l-Cevzî otuz
seneye yakın faydalandığı bu hocasından çok istifade ettiğini söylemektedir. Ayrıca seksen yedi hocadan ders aldığını da gene kendisi
ifade etmektedir. Hitabet sanatında çok iyi olan İbnü’l-Cevzî’nin pek
çok ders halkasının bulunduğu ve bu halkalarda dersler verdiği ve
vaazlar verdiği bilinmektedir. Belki de bu yüzden Hz. Ebû Bekir
soyundan gelmesi bahane edilerek Vâsıt’a sürgün edilmiş ve ömrünün 5 senesini orada geçirmek zorunda kalmıştır. 597/1200 yılında
geçirdiği kısa bir hastalık süresinden sonra 87 yaşında, arkasında
farklı alanlardan pek çok eser bırakarak vefat etmiştir. Cenazesine
Bağdat’tan çok fazla kişinin katıldığını anlatmak için “Bağdat onun
için ağladı” cümlesi kullanılmaktadır.42
Elimizdeki eserin İbnü’l-Cevzî’ye nisbet edilmesi tartışmalıdır.
Ona ait olamayabileceği söylenmektedir. Eserin İbnü’l-Cevzî’ye ait
olduğuyla ilgili kitabın içerisinden de bir kayıt bulunamaması bu
iddiayı köpürtmüştür. İbnü’l-Cevzî’ye nisbet edilen bu eserin Kudüs’le ilgili önemli bilgiler içermesi kitabı önemli kılmaktadır. Onüç
bölümden oluşan eserin her bir bölümünde başlığı konulan hususa dair hadisler yer almaktadır. Ayrıca eser, klasik bir hadis kitabı
tarzında yazılmıştır. Kitabın içerdiği bölümlerden bazıları ise şu şekildedir; Beytü’l-Makdis ve Mescidi Aksa’nın inşaası, Beytü’l-Makdis’te namaz kılmanın fazileti, Beytü’l-Makdis’te ölenin durumu ve
Beytü’l-Makdis’in faziletleri.
34. İbnü’l-Belhî (ö. VI/XII. yüzyıl), Farsnâme (nşr. Gay Le
Strange-R.A. Nicholson), Dünya-yı Kitap, Tahran 1363
İbnü’l-Belhî hakkında fazla bilgiye sahip değiliz. Adı geçen eserinde kendisinin verdiği bilgiler dışında hayatıyla ilgili hemen hemen
hiçbir şey bilmiyoruz. Eserinden edindiğimiz bilgiye göre; büyük babası 492/1099 yılında Büyük Selçuklu hakanı Berkyaruk’un Fars
eyaletine vali olarak atadığı Atabek Ruknuddin Humarketin’in vergi
toplama memuru idi. Dedesi ile beraber bu bölgeye gelen İbnü’l-Belhî, eğitimini burada tamamlamış ve bölgeyi yakından tanıma fırsatı
bulmuştur. Eserinde Fars bölgesi ile ilgili verdiği teferruatlı bilgiler
bunun bir neticesidir. Adı geçen eser, Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’ın oğlu Sultan Muhammed Tapar’a ithaf edilmiştir. Eserin girişinin büyük bir kısmı -iki sayfaya yakın- adı geçen Türk hakanına
42
Cemal b. Muhammed es-Seyyid, İbnü’l-Kayyim el-Cevzîyye ve Cühûduhu, I-III,
Medine 2004, I/31-35.
Şehir ve Bölge Tarihleri
537
övgülerle doludur. Yazar, bu bölümde Selçuklu yöneticileri ile kadim
Fars sultanlarını karşılaştırmakta, kadim Fars kralları da dâhil, yer
yüzüne Selçuklu sultanları kadar adil yöneticilerin gelmediğini dile
getirmektedir. Bu övgülerden hemen sonra da eserini Sultan Muhammed Tapar’ın isteği üzerine yazdığını söylemektedir.43
35. Abdulvahid el-Merrâküşî (ö. XIII. yüzyılın ortaları), elMuacceb fî telhîsi ahbâri’l-Mağrib
Abdulvâhid b. Ali el-Temimî el-Merrâküşî hakkında kendisinin
eserinde verdiği bilgiler dışında malumata sahip değiliz. Kendisinin verdiği bilgilere göre yazar, Merakeş’te 581/1185 tarihinde Muvahhidler’in üçüncü halifesi Ebû Yûsuf Yakub’un hükümdarlığının
başlangıcında doğmuştur. Henüz dokuz yaşında iken medreseleri ve
hocaları ile meşhur olan Fas şehrine eğitim için gitmiştir. Tahsili esnasında ünlü filozoflardan Ebubekir b. Zuhur ve İbn Tufeyl’in oğlu
ile tanışmış, onlarla dostluk kurmuştur. 605/1208’de İşbiliye’deki
Muvahhidler’in valiliğinde çalışan bir dostu tarafından valiye takdim edilmiştir. Ondan sonra Abdulvâhid, gerek Endülüs’te, gerekse
İşbiliye’de saray mensupları ile dostluk kurmuştur. 617/1220’de
hacca giden Merrâküşî, 620/1223’de Mekke’de yer aldığına göre üç
yıl burada kalmıştır. Yazar eserini bu tarihten sonra yazmaya başlamıştır.
el-Muacceb fî talhîs adlı eser, günümüze gelen tek nüshadan yapılmış bir baskı olup, küçük bir cilt ve 253 sayfadan oluşmaktadır.
Eser bilinmeyen bir şahsa ithaf edilmiştir. Yazar kitabına başlarken “Ey bana iyiliği dokunan efendim, bana Endülüs ile ilgili soruyorsun. Ben de sana Endülüs’ün sınırları, durumu, kıtası, özet
olarak padişahları, özellikle Muvahhidler’in padişahları ile ilgili
başlangıçtan günümüz olan 621/1224 yılına kadar bilgi vereceğim.
Bunun yanında âlimler, şairlerden görüştüklerimi buna ekleyeceğim.” diyerek eserin birine ithafen yazıldığını ortaya koymaktadır.
Ancak bu şahsın kim olduğu bilinmemektedir. Eserin içindekilere
gelince: Endülüs yarımadası, sınırları, tâbiînden Endülüs’e yerleşenler, Endülüs Emevî devleti’nin kurucusu olan Abdurrahman b.
Muâviye’nin doğudaki katliamdan kurtularak Endülüs’e kadar gelebilmesi ile ilgili bilgi verdikten sonra Hişâm b. Abdurrahman b.
Muâviye, Hakem b. Hişâm, Hişâm el-Müeyyed Yûsuf b. Muhammed
ile ilgili bilgiler de aktarmaktadır. Yazar, Muvahhidler’in yanı sıra
Endülüs’te bulunan madenler hakkında da bilgi vermektedir. Eser
43
Eser ve yazarı hakkında geniş bilgi için bkz. M. Mahfuz Söylemez, “Farsnâme”
(Kitap Tahlili), Ankara Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, 43/2, 2002, 489-496.
538
İslam Tarih Usulü ve Kaynakları
dönemin anlatı usûlüne uygun olarak kaleme alınmış, düz anlatı
ile yazılmıştır.
36. el-Kazvînî, Abdulkerim b. Muhammed b. Abdulkerim (ö.
623/1226), et-Tedvîn fî ahbâri Kazvin, I-IV (thk. Azizullah elUtaridî), Daru’l-Kutub el-İlmiyye, 1987
el-Kazvînî 555/1160 senesinde doğmuştur. Şeyhu’ş-Şâfiiyye
olarak da tanınmaktadır. Künyesinde bulunan er-Râfi’i nisbesinin
Kazvin’e bağlı bir köy olduğu söylenmişse de yaygın kanaat Sahâbe-i
Kirâmdan olan Râfi’ b. Hadîc’e nisbeten olduğu yönündedir. Hocaları arasında babası, Ebû Süleyman ez-Zübeyrî, Ebü’l-‘Ala el-Hemedânî gibi âlimler yer alırken öğrencileri arasında da el-Mühellebî
ve el-Münzirî bulunmaktadır. Şâfiî ve Eş‘arî mezheplerine mensup
olan bu değerli ilim adamı 623/1226 senesinde vefat etmiştir.44
Dört cilt olarak yayınlanan Ahbâru Kazvîn’in mukaddimesinde
müellif, kitabını yazma gerekçesi olarak şunları söylemektedir: “Hafız Halil b. Abdullah’ın -rahimehullah- telif ettiği muhtasar Kazvin
Tarihi dışında Kazvin’le ilgili herhangi bir eser görmedim. Hafız Halil’in yazdığı muhtasar da yeterli değildi ve yazılmasının üstünden
de çok zaman geçmiştir. Ve bugüne değin kimse bu işin altına elini
koymamıştır.” Âdeta bu cümlelerle bu işin kendisine kaldığını ve
bu boşluğu doldurmayı amaçladığını söylemektedir. Eserde Kazvin
veya Kazvin’in köylerinde yaşayanlar ile kısa veya uzun süreliğine
Kazvin’e uğran meşhur simalar, ilim ve tasavvuf ehli hakkında bilgiler verilmektedir. Müellif bu kişilerin hayatlarını, kimi dikkat çekici özdeyişlerini ve rivayetlerinden beğendiklerini kitabına almıştır.
Dört bölüm hâlinde tasarlanan eserin ilk bölümünde Kazvin’in faziletleri ve özellikleri, ikinci bölümünde isimleri, üçüncü bölümünde
fethi ve fizikî yapısı, dördüncü bölümünde ise mahalleleri, vadileri, kuyuları, mescidleri ve kabirleri işlenmiştir. Bunlardan sonra
Sahâbîlerden başlayarak Kazvin’e uğrayan kişilerin hâl tercümeleri
alfabetik sırayla işlenmiştir.
37. İbn Müstevfî, el-Mübarek b. Ahmed b. el-Mübarek b.
Mevhûb el-Lahmî el-Erbilî (ö. 637/1239), Târîhu Erbil, I-II
(thk. Samî b. Seyid Hammâs es-Sakkâr), Irak 1980
İbn Müstevfî 564/1169 senesinde Erbil’de doğmuştur. Tarihçi,
edip, şair, hadis âlimi ve matematik bilginidir. Ailesi Erbil’de ilim
44
el-Kazvînî (ö. 623/1226), Şerhu Müsnedi’ş-Şâfiîi, I-IV (thk. Ebubekir Vail Muhammed Bekr Zehrân), Vizâretü’l-Evkâf, Katar 2007, I/37 (Tahkik edenin mukaddimesi).
Şehir ve Bölge Tarihleri
539
sahibi olarak bilinen ve değer gören ailelerinden biridir. Babasının
vefatından sonra İstifa’ Divanı’nın reisliğini yapmıştır. Erbil Atabegi
Muzafferüddin Kökbörî’nin vezirliğini de yaptığı bilinmektedir. Moğolların Erbil’e saldırmasından dolayı bir grup asker ve halkla birlikte Erbil kalesine saklanmış ve bu şekilde Moğolların katliamından kurtulmuştur. 637/1239 yılında vefat etmiştir.45
Dört cilt olduğu ifade edilen eserin bize I. ve II. ciltleri ulaşmıştır. Erbil tarihi konusunda yazılmış nadir eserlerdin birisi olan bu
değerli çalışma Erbil tarihi açısından vazgeçilmez bir kaynak olarak
kabul edilmektedir. Bunda, İbn Müstevfî’nin vezirlik gibi yüksek
devlet görevlerinde bulunmuş olması ve döneminde meydana gelen
olayları kendi tecrübelerine dayanarak kaleme almış olmasının payı
büyüktür. Eser biyografi kitabı özelliği taşımakta ve Erbilli veya Erbil’e gelmiş meşhur kişileri tanıtmaktadır. Eseri önemli hâle getiren
özelliklerden birisi, hayatını anlattığı çoğu kişinin en az birkaç beytini de kitaba almış olmasıdır. Bu durum hem onun şiire ilgi duyduğunu belki de şair olduğunu akla getirmektedir.
38. İbnü’l-Adîm (ö. 660/1262), Zübdetu’l-haleb min Târîhi
Haleb, I-II, Dımaşk 1951-1954
Kemaleddin Ebü’l-Kasım Ömer b. Ahmed, Halep’te doğmuştur. Memleketinde önceleri müderrislik ve vaizlik yapmış, bilahare
Halep ve yöresinin kadılığına getirilmiştir. Bürokrasi tecrübesi de
bulunan İbn Adîm, Eyyûbî hükümdarı Gıyasettin el-Melik el-Aziz
Mahmud’un vezirliğini yapmıştır. 1262’de Kahire’de vefat etmiş
olan bu ilim adamının çok sayıda eseri bulunmaktadır. Ancak bu
eserlerinin kuşkusuz en ünlüsü Hatîb el-Bağdâdî ile İbn Asâkir’i
örnek alarak yazdığı Halep tarihidir.
Kırk cilde yakın olduğu kaydedilen bu eser daha sonra bizzat
yazarı tarafından özetlenerek Zubdetu’l-haleb min Târîhi Haleb adlı
eser meydana getirilmiştir. Yazarın mufassal kitabı kaybolmuş, bu
muhtasar eser günümüze kadar ulaşmıştır. İbn Adîm bu eserine
Halep şehrinin fizikî yapısı hakkında özet bilgiler vererek başlamaktadır. Akabinde Halepli ünlü şahısların geniş bibliyografyalarını
sunmaktadır. Eser, hadis rivayet metoduna uygun olarak kaleme
alınmış olup, Selçuklular ile ilgili araştırma yapacak olanlar için
kıymetli malumatlar içermektedir. Ali Sevim bu eserdeki Selçuklular ile ilgili hâl tercümelerini on cildin tamamını tarayarak bir
45
Bkz. Mina Şefîk, “Kirâetün fi Resâil-i İbni’l Müstevfî el-Erbili”, Mecelletü’l-Feth,
Sayı:32, 2008.
540
İslam Tarih Usulü ve Kaynakları
cilt hâline getirip yayınlamıştır. İbn Adîm’in kaynaklarına gelince;
yazarın kaynaklarını kendi içerisinde ikiye ayırabiliriz. İlk gurubunu kendisinden önceki yazarların eserleri oluşturmaktadır. Bu kabil eserlere; Hatîb el-Bağdâdî’nin Târihi, İbn Ca‘fer’in kitabı, Kâtib
el-İsfahânî’nin Tarih’i, es-Sem‘ânî’nin eserlerini örnek olarak verebiliriz. Yazarın kaynaklarının ikinci kısmını ise şifahî kaynaklar
oluşturmaktadır. Yazar özellikle bürokraside olduğu için daha geniş
bilgilere ulaşmış, bu bilgileri de eserinde değerlendirmiştir. Onun
bizzat kendisinin şahit olduğu ya da şahit olanlardan dinleyerek
aldığı bilgiler açısından bu eser ana kaynak konumundadır.
39. el-Merrâküşî, İbnü’l-İzârî (ö. 695/1295), Kitâbu beyâni’lmuğrib fî ahbâri’l Endelus ve’l-Mağrib, I-II, Liden, 1948
XIII. asrın ikinci yarısıyla XIV asrın ilk çeyreğinde yaşamış olan
İbnü’l-İzârî, Faslı bir tarihçidir. Hayatı hakkında fazla bilgi bulunmamaktadır. Sadece Fas’ta kumandanlık yaptığı bilinmektedir.
Başlıca eseri Kitâbu beyâni’l-Muğrib fî ahbâril-Endelus vel-Mağrib’dir. Bu eseri 712/1312 senesinde yazmıştır. Mağrib-Endelüs
tarihi araştırmacıları için en önemli kaynaklardan biri olan bu kitap üç kısımdan oluşmaktadır.46 Birinci Kısımda, 20/641 yılından
-yani Mısır’ın fethinden-, 602/1205 yılına kadar Kuzey Afrika ve
Endülüs’te hüküm sürmüş olan hanedanların tarihi, ikinci kısımda
ise Endülüs’ün fethinden itibaren halifelerin ve Mülûkü’t-tavâif’in
tarihleri tahlilli bir biçimde ele alınmaktadır. Kitabın üçüncü kısım
ise ağırlıklı olarak Murâbıtlar ve Muvahhitleri içermektedir. Bu kısımda aynı zamanda Merînîler, Hafsîler ve Nâsırîler hakkında da
bilgiler bulunmaktadır. Eserin bu üçüncü bölü yeni bulunan yazma nüshalar vasıtasıyla gözden geçirilmiş ve daha kullanılır hâle
getirilmiştir. Bu değerli eserin Batıda ve İslam ülkelerinde değişik
neşirleri yapılmıştır.47 Keza eser İngilizce, Fransızca ve İspanyolcaya
da tercüme edilmiştir.
40. Fâsî, Takiyyüddin Muhammed b. Ahmed b. Ali el-Hasenî
(ö. 832/1429), el-İkdu’s-Semîn fî tarîhi’l-Beledi’l-Emîn, I-VIII
(thk. Fuad Seyyid ve arkadaşları), Beyrut 1986
Takiyyüddin Muhammed b. Ahmed b. Ali el-Hasenî el-Fâsî
775/1373 senesinde Mekke’de doğmuştur. Hasenî nisbesi Hz.
Ali’nin evladı Hz. Hasan’ın soyuna, Fâsî nisbesi ise aslen Faslı olduğuna delalet etmektedir. Mekke’de gördüğü eğitimden sonra Bi46
47
Şeşen, 174.
Şeşen, 175.
Şehir ve Bölge Tarihleri
541
ladu’ş-Şam ve Kahire’ye gitmiştir. Yemen, Gazze, Remle, Nablus ve
İskenderiye’de de bazı hocalardan dersler almıştır. Kahire’de İbn
Haldûn ile görüşmesi sonrasında Tarih ilmine fazlaca ilgi duymaya başladığı söylenmektedir. İbn Hacer el-Askalânî ile beraber ders
okudukları ve müzakerelerde bulundukları da kaydedilmektedir.
Mekke’de Mâlikî kadılığı yapan Fâsî, Mescid-i Haram’da dört mezhebe göre fetvalar veren şahıslardan biridir. 832/1429 tarihinde
Mekke’de vefat etmiştir.48
Elimizdeki bu büyük ansiklopedik eser, sekiz cilt hâlinde M.
Fuad Seyyid ve arkadaşları tarafından yayınlanmıştır. Eser uzunca
bir mukaddime ile başlamaktadır. Mukaddimede Mekke, isimleri,
sınırları, bu sınırlar içerisinde alışveriş yapmanın hükmü, Mekke’ye
ve Mekke’nin faziletine dair hadisler, Kâbe, Kâbe ile ilgili konular ile
Mekke’nin cadde ve sokakları, mescitleri ile ilgili bilgiler verilmiştir. Mukaddimeden sonra teberrüken Hz. Peygamberin muhtasar
siyerini arz etmektedir. Bunlardan sonra eser ayrıntılı ve çok hacimli bir terâcim kitabına dönüşmektedir. Eserin bu kısmına Hz.
Peygamber’e hürmeten onun isimleri olan Muhammed ve Ahmed
ile başlanmıştır. Daha sonra alfabetik olarak erkeklerden başlamak
suretiyle hacimli bir biyografi kitabı ortaya konmuştur. Özel isimleri ile şöhret kazananlar anlatıldıktan sonra, künyeleri ile şöhret
kazananlar işlenmiştir, bu grubun bitmesinden sonra kabileleri ile
şöhret kazananlara geçilmiştir. Bütün bunlar bablar şeklinde tasnif
edimiştir.
41. Fâsî, Takiyyüddin Muhammed b. Ahmed b. Ali el-Hasenî
(ö. 832/1429), Şifâu’l-ğarâm bi ahbâri’l-beledi’l-harâm, I-II
(thk. Fuad Seyyid ve arkadaşları), Daru’l-Kutub el-İlmiyye,
yy. 2000
Fâsî’nin konumuzun mündericatına giren ikinci kitabıdır. Yazarı hakkında bir önceki başlıkta bilgi verdiğimiz için burada yeniden bilgi verilmemiştir. Bu değerli eser bir önceki kitabı da tahkik
eden Fuad Seyyid ve arkadaşları tarafından tahkik edilmiş ve Darü’l-Kütübü’l-Mısriyye tarafından yayınlanmıştır. Bu neşirde Muhammed b. Mustafa ed-Diyarbekrî tarafından istinsah edilen nüsha esas alınmıştır.49 Fâsî’nin bu eseri, Ezrakî’nin Ahbâru Mekke ve
Fakihî’nin Târîhu Mekke kitaplarından sonra bu alandaki en temel
48
49
Cevat İzgi, “Fâsî, Takıyyüddin”, DİA, Ankara 1995, XII, 212-213.
el-Fâsî (ö. 832/1429), Şifâu’l-ğarâm bi ahbâri’l-beledi’l-harâm, I-II (thk. Fuad Seyyid ve arkadaşları), Daru’l-Kutub el-İlmiyye, y.y 2000, I/4, 6 (Tahkik edenin mukaddimesi).
542
İslam Tarih Usulü ve Kaynakları
kaynaklardan biri olarak kabul edilmektedir. Ayrıca Fâsî’nin eserinde, ismi geçen diğer iki kaynağı karşılaştırması ve ikisi arasında tercihlerde bulunması esere değer katan önemli noktalardan birisidir.
Bunun yanı sıra Fâsî’nin diğer iki eserde bulunmayan bilgilere de
eserinde yer vermesi esere artı değer katmıştır. Fâsî’nin bu kıymetli eseri 40 babdan oluşmaktadır. Cahiliye döneminden başlayarak
müellifin vefat ettiği zaman dilimine kadar Mekke ile ilgili ulaşabildiği haberleri bir araya getirmeyi amaç edinen bu çalışmada Mescid-i Haram’ın tarihi, inşaası, Arap Yarımadasının topoğrafyası ile
siyasi, sosyal ve tarihî serüvenine kronolojik olarak yer verilmiştir.
Ayrıca Kâbe’nin fazileti, Mekke’deki kutsal mekânlar ile müellifin
-Hz. Peygamber döneminden başlayarak- Mekke’de valilik yaptığını
bildiği kişileri eserinde özellikle zikretmesi kitaba katkı koymuştur.
42. el-Makrîzî, Takiyuddin Ahmed b. Abdulkahir (ö.
845/1441), Kitâbü’l-mevâiz ve’l-i’tibâr fi zikri’l-hıtât ve’lâsâr, I-IV, Beyrut 1997
Takiyuddin Ebü’l-Abbas Ahmed b. Ali el-Makrîzî 766/1363 senesinde Kahire’de doğmuştur. İbn Haldûn’un öğrencilerindendir. Hanbelî mezhebine mensup olan hocası İbn Dokmak’ın aksine mutaassıp
bir Şâfiî idi. Aldığı eğitim sonrasında Kahire’de kadılık ve muhtesiblik
yapmıştır. Dımaşk’a gitmiş 10 seneye yakın orada kalmıştır. Daha
sonra Kahire’ye dönmüş ve tarihle ilgili telif faaliyetleriyle meşgul olmuştur. 834/1430 yılında ailesiyle Hacc’a giden Makrîzî 839/1435
senesinde tekrar Kahire’ye dönmüştür. 845/1441 yılında da Kahire’de vefat etmiştir.50 Asrının en büyük tarihçilerinden biri olarak kabul edilen Makrîzî, Mısır tarihi denilince akla ilk gelen isimlerdendir.
Bunda onun tarih ilmini sadece rivayet nakli olarak görmeyip, belli
bir metot ve usûl içerisinde anlaması da etkili olmuştur.
Makrîzî bu eserinde Kahire’nin topoğrafyası ile başlamaktadır.
Bu kıymetli kentin surları, kapıları, mescitleri, hamamları da dahil
olmak üzere fizikî yapısına dair ciddi bilgiler aktarmaktadır. Anlattığı her bir mekânın kim tarafından inşa edildiği ve hangi işlemlerden
geçtiği gibi ayrıntılara girilmiştir. Mısır’da hüküm süren sultanlar
ve hüküm süreleri boyunca Mısır’ın siyasi, ekonomik ve kültürel
hayatına katkıları da ele alınmıştır. Bu eserde Mısır’da meskûn olan
Yahudi, Hıristiyan gibi gayrimüslimlerle ilgili bilgiler de yer almaktadır. Matbu olan bu eserin başta Kahire ve Beyrut olmak üzere
değişik coğrafyalarda çeşitli baskıları yapılmıştır.
50
Makrîzî (ö. 845/1441), Resâilü’l-Makrîzî (thk. Ramazan el-Bedrî ve Ahmed Mustafa Kâsım), Dârü’l-Hadîs, Kahire 1998, 3 (Tahkik edenin mukaddimesi).
Şehir ve Bölge Tarihleri
543
43. İbnü’z-Ziya el-Mekkî, Muhammed b. Ahmed b. ez-Ziyâ
Muhammed (ö. 854/1450), Târîhu Mekketi’l-Müşerrefe ve’lMescidi’l-Harâm ve’l-Medineti’ş-Şerife ve’l-Kabr eş-Şerif (thk.
Alâ İbrahim-Eymen Nasr), Beyrut 2004
İbnü’z-Ziya el-Mekkî, 789/1387 senesinde Mekke’de doğmuştur.
Mekke’de başta babası olmak üzere, şehrin meşhur âlimlerinden
dersler almış olmakla beraber ilim talebi için Kahire ve Kudüs’e de
gitmiştir. İzzeddin b. Cema’a ve İbn Hacer el-Askalânî hocaları arasında yer almaktadır. Fıkıh, fıkıh usûlü, tefsir, hadis başta olmak
üzere pek çok ilim dalınnda ciddi bir eğitim almıştır. Babasının vefatından sonra 825/1422 senesinde onun yerine Mekke’ye kâdılkudât olarak atanmıştır. Bir süre Mekke muhtesibliği görevini de
yürüten İbnü’z-Ziya el-Mekkî, Mekke’deki Gıyasiye Medresesinde de
dersler vermiştir. Sehâvî en bilinen talebeleri arasında yer almaktadır. 854/1450 senesinde Mekke’de vefat etmiş ve babasının yanına
defnedilmiştir.51
İbnü’z-Ziya el-Mekkî’nin dokuz bölümden oluşan eseri, Mekke, ama özellikle de Medine ile ilgili ayrıntılı bilgiler içermektedir.
Kâbe’nin ilk defa Hz. Âdem tarafından inşa edildiğini söyleyen rivayetlerden başlayarak genelde Mekke özelde ise Kâbe’yle bağlantılı
olan olayları anlatmaktadır. Mescid-i Haram’ın isimleri, sıfatları,
minareleri, müezzinleri gibi konular da ayrıca Mekke ile ilgili olan
bu ilk bölümde yer vermektedir. İkinci bölümden başlayarak eserin
geriye kalan bölümlerinin tamamı Medine şehri ile alakalıdır. Medine şehrinin kuruluşu, Medine’ye ilk yerleşenler, Yahudilerin Medine’ye yerleşmeleri, Hz. Peygamberin mescidini inşa etmesi, Medine’deki diğer mescidler gibi konular ile halifeler tarafından Mescide
yapılan genişletilme çalışmaları da bu bölümlerde ayrıntılı olarak
kronolojik de dikkate alınarak anlatılmaktadır.
44. Ebû Zer el-Halebî, Ahmed b. İbrahim b. Muhammed b.
Halîl (ö. 884/1479), Kunûzu’z-zeheb fî târîhi Haleb, I-II (thk.
Şevki Şa’t ve Falih el-Bekûr), Haleb 1996
818/1415 tarihinde Halep’te doğmuş olup aslen Trablusludur.
Hadis, tarih ve edebiyat gibi alanlarda köklü eğitimler almış ve bunların her birine dair ciddi teliflerde bulunmuştur. İlk eğitimini babası Sıbt İbnü’l-Acemî’den almıştır. Sirâcüddin el-Hımsî, İbn Hacer
el-Askalânî gibi âlimler de ders aldığı hocaları arasında yer almak51
Ebü’l-Baka’ (ö. 854/1450), Muhtasaru tenzîhi’l-Mescidi’l-Harâm (thk. Nizâm Muhammed Salih Ya’kûbî), Dârü’l-Beşairi’l İslamiyye, Beyrut 1999, 5 (Tahkik edenin
mukaddimesi).
544
İslam Tarih Usulü ve Kaynakları
tadır. Pek çok eser telif etmiş olmakla beraber bunların çoğu günümüze ulaşmamıştır. 884/1480 tarihinde vefat etmiştir.52
İncelediğimiz başlık açısından önemli olan Kunûzu’z-zeheb adlı
eser, İbnü’l-Adîm’in Buğyetü’t taleb fî Târîh’i Haleb adlı kitabına İbnü’l-Hatîb en-Nâsırî’nin yazmış olduğu ed-Dürrü’l-münteheb fî târîh’i
Haleb adlı zeylin zeylidir. Elimizdeki tahkikli baskı Vatikan Kütüphanesindeki (borg: 235) numaralı mahtuta nüshası esas alınarak
yapılmıştır. Darü’l-Kütüb el-Mısriyye’de (837) numarada kayıtlı bir
nüshasının daha bulunduğu belirtilmektedir. İki cilt olan bu kıymetli eserin ilk cildi beşinci kısımdan başlamaktadır ki bu da ilk
dört kısmın kayıp olduğunu göstermektedir. İlk ciltte Halep’le ilgili
ilginç olaylara, mekânlara, şiirlere ve kendi yaşadığı döneme kadar
Halep’le bağlantısı olmuş halife, emir, vezir gibi şahıslara yer vermektedir. İkinci cilt ise biyografik bir eser tarzında kaleme alınmıştır. Ebû Zer el-Halebî’nin bu eserinin ed-Dürrü’l-münteheb fî târîh’i
Haleb adlı esere zeyl olduğuna yukarıda ifade etmiştik. Müellif bu
ciltte Hz. Âdem’den başlayarak peygamberleri, sahâbîleri, halifeleri,
önemli kişilikleri ele almakta bunu yaparken de zeylde bulunduğu
eserde olmayan bilgileri İbnü’l-Cevzî’den de yararlanarak serd etmektedir.
45. el-Mar’âşî, Zahirüddîn b. Nasıruddin b. Kemalettin elHuseynî (ö. 892/1489) Târîhu Taberistan, Tahran 1333
Seyyid Zahirüddîn b. Seyyid Nasuriddîn b. Sultan Azzâm Kemaleddîn, Taberistan meliki Kemaleddîn’in torunudur. 815/1412
tarihinde Tabristan’ın Âmul kentinde dünyaya gelmiştir. Eserine 88l/1476 yılında başlayan Zahirüddîn, yaklaşık on yıl sonra
892/1487 senesinde bitirmiştir. Gilân kıralı Sultan II. Keya ve Sultan Mirza Ali tarafından himaye edilmiş olan Zahirüddîn, 892/1487
yılında memleketi olan Âmul’da vefat etmiştir.
Farsça yazılmış olan bu eser sadece Taberistan ile ilgili değil,
komşu bölgeler Mazenderân, Gîlân ve çevresiyle ilgili de bilgiler
içermektedir. Eserde yörenin coğrafyasının dışında bölgeye egemen
olan devletlerden Sâsânîler, Abbâsîler, Gazneliler, Tahirîler, Saffârîler, Büveyhîler, Sâmânîler, Selçuklular, Harezmşahlar ve Karakoyunlu devletleri hakkında da bilgiler bulunmaktadır. Bu nadide
eser rivayet yöntemi ile aktarılan kitapların aksine, insicamlı bir
tarih kitabı olup hadiseleri başlıklar çerçevesinde ele almaktadır.
52
Ebû Zer el-Halebî (ö. 884/1479), Kunûzu’z-zeheb fî târîhi Haleb, I-II, Dârü’l-Kalem, Halep 1996, I/4 (Tahkik edenin mukaddimesi).
Şehir ve Bölge Tarihleri
545
Hazar denizi çevresindeki şehir ve bölgelerle ilgili tarih çalışmaların
azlığının daha da önemli hâle getirdiği Seyyid Zahirüddîn’in işbu
Taberistan Tarihi, 1850 tarihinde meşhur Alman oryantalist Prof.
Dr. Bernhard Daren tarafından Petersburg’da yayınlanmıştır. Nâşir
esere Almanca geniş bir giriş yazmış, bu girişte Taberistan hakkında yapılan sair çalışmalar hakkında da bilgiler vermiştir. Bu giriş
daha sonra Abbas Şaylan tarafından Farsçaya tercüme edilerek kitabın başına konmuştur. Taberistan Tarihi daha sonra Tahran’da
1333’de tıpkıbasım yapılarak yayınlanmıştır. Daren’in verdiği bilgilere göre Zahirüddîn’in bu eseri, büyük ölçüde aslı günümüze
gelmemiş olan İsfendiyârî’nin Taberistan Tarihi’ne dayanmaktadır.
Yazarın bu eseri dışında Târih-i Gîlân ve Deylemistân adında bir
başka kitabı daha bulunmaktadır. Bu kitap da Rabinu tarafından
Reş’de Urvetu’l-Vuskâ matbaasında basılarak yayınlanmıştır. Zahirüddin’in bu eseri Gilân ve Deylemistan hakkında yazılan en eski
kaynaklardan biri olarak kabul edilmektedir.
46. es-Sehâvî, Ebü’l-Hayr Şemsüddîn Muhammed b.
Abdirrahmân b. Muhammed (ö. 902/1497), el-Büldâniyyât
(thk. Hüsam b. Muhammed el-Kattân), Riyad 2001
Sehâvî 831/1427 yılında Kahire’de doğmuştur. Uzun süre İbn
Hacer’e öğrencilik yapmıştır. Hocasından ayrılmamak için Hacca
bile gitmemiş, bu ibadeti onun vefatından sonra yapmıştır. Hocası da kendisine özel ihtimam göstermekteydi. Yaşadıkları dönem
itibariyle akran oldukları Süyûtî ile aralarında reddiyeler yazılmış
olmakla beraber Zehebî ve İbn Nâsiruddîn ed-Dımaşkî gibi âlimler,
akranlar arasında bu tarz çatışmaların olabileceğini fakat bunları
ulu orta yazıp yaygınlaştırmanın uygun olmadığını söyleyip bunları
serdetmekten imtina etmişlerdir. Velûd bir yazar olan müellifin 400
cilde yakın eser yazdığı da gelen rivayetler arasındadır. 902/1496
senesinde ziyaret için gittiği Medine-i Münevvere’de vefat etmiştir.53
Bu mütebahhir müellifin konumuz açısından önemli olan eseri
yani el-Buldaniât, Chester Beatty Library’deki (1/3664) numaralı bilinen tek nüsha esas alınarak yayınlanmıştır. Bu nüsha Sehâvî’nin
öğrencisi Ebû Bekir b. Muhammed b. Ebî Bekir el-Hişî tarafından 886/1481 senesinde istinsah edilmiştir. Bu eserin Sehâvî’ye
okunduğu ve onun da bu nüshayı tasdik ettiğine dair müstensih
tarafından düşülen bir de not bulunmaktadır. Sehâvî’nin bu kitabı, şahsen gittiği ve gezdiği 80 şehir, kasaba veya köy hakkında
53
es-Sehâvî (ö. 902/1497), el-Büldâniyyât (thk. Hüsam b. Muhammed el-Kattan),
Dârü’l-‘Atâ’, Riyad 2001, 12, 15 (Tahkik edenin mukaddimesi).
546
İslam Tarih Usulü ve Kaynakları
verdiği bilgilerden oluşmaktadır. Mekke, Medine, Kahire, Dımaşk,
Kudüs, Hama, Halep gibi büyük şehirlerin yanında tarihi pek bilinmeyen küçük yerleşim yerleri de kitapta yer almaktadır. Bahsettiği
mekânla ilgili olarak önce fizikî bazı bilgiler vermekte daha sonra
da meşhur âlimleri hakkında bilgiler aktarmaktadır. Ayrıca bu şehirlerin her birisinden aldığı hadis ve şiirleri de o mekânların ilgili
yerlerinde zikretmektedir. Bu özelliği dolayısıyla Sehâvî’nin bu eseri, hadisle ilgili yazdığı telifatı arasında da zikredilmektedir. Eseri
aslında coğrafya kitapları veya seyahatnâmeler içerisinde zikretmek
de mümkündür. Ancak bu başlık altında değerlendirilmesi daha
isabetli görülmüştür.
47. es-Semhûdî, Nureddin Ali b. Abdullah (ö. 911/1506),
Vefâu’l-vefâ bi-ahbâri Dâri’l-Mustafâ, I-IV, Beyrut 1955
Nureddin Ali b. Abdullah es-Semhûdî 844/1440 senesinde Mısır’ın Said bölgesindeki Semhûd’da doğmuştur. Babası Hz. Hasan
soyuna mensup bir kadıydı. Mısırın önde gelen âlimlerinin yanında çeşitli ilimleri tedris etmiştir. İyi bir öğrenimin ardından sûfîlik
hırkası giymiştir. Hadis, nahiv, fıkıh, tarih konularında geniş bilgi
sahibi olduğu aktarılmaktadır. 860/1456’da hacca gittikten sonra
Medine’ye yerleşmiştir. 886/1481 senesinde Mekke’ye umreye gittiği sırada Medine’de Peygamberin mescidinde bulunan kütüphanesi yanmıştır. Bunun üzerine kutsal beldeleri terk ederek Kahire’ye
dönmüştür. Memlük sultanı Kayıtbay’ın kendisine ilgi gösterdiği bilinmektedir. Kudüs’e yaptığı kısa bir ziyaretin ardından 890/1485
yılında yeniden Medine’ye yerleşmiştir. Sahâbîlerden Temîm edDârî’nin evini satın almış, burada ikamet etmiştir. Medine’de Şeyhülislam unvanıyla anılan bu değerli ilim adamı 911/1506 yılında
vefat etmiştir.
Semhûdî’nin hayatı yoğun bir tedris ve telif faaliyeti ile geçmiş
olup yirmiye yakın eser telif etmiştir. Tarihe dair başlıca eseri Medine tarihine dair olan İktifâ’ü’l-vefâ bi ahbâri dâril-Mustafâ’dır. Ancak
bu eser 886/1481’deki Mescidu Nebevî yangınında yanmış ve yazar
eserini Vefâu’l-vefa bi ahbâri dâril-Mustafâ adıyla ihtisar etmiştir.
Sekiz baba ayrılan eserde sırasıyla Medine’nin adları, faziletleri,
Medineli ünlü şahsiyetlerin biyografileri, Mescidu Nebevî, musalla,
Medine’deki kuyular, vadiler ve Peygamberin kabrini ziyaret konuları ele alınmaktadır. Semhûdî, yukarıdaki eserini Hulâsatü’l-vefâ
bi ahbâri dâril-Mustafâ adıyla telhis de etmiştir.54 Semhûdî’nin bu
54
Şeşen, 277.
Şehir ve Bölge Tarihleri
547
iki eseri Medine tarihi ve topoğrafyası hakkında başlıca kaynaklarımız arasında yer almaktadır. Bu kutsal kentteki önemli binalar, türbeler, mezarlar ve dinî merasimler hakkında ayrıntılı bilgiler
ihtiva etmesi açısından Medine tarihi çalışacak olanlar için, âdeta
vazgeçilmezdir.55
Semhûdî’nin bu eseri Miftâhu’s-Saâde fî Târîhi’l-Medîne başlığı
ile Abdullah Efendi tarafından Osmanlı Türkçesine tercüme edilmiştir. Bu çevirinin bir nüshası Çorum Hasan Paşa kütüphanesinde bulunmaktadır. Semhûdî’nin bu kıymetli eseri yakın zamanda
Siyer Vakfı yayınları tarafından yeniden tercüme ettirilerek neşredilmiştir.
48. el-Uleymî, Ebü’l-Yümn (ö. 928/1522), el-Ünsü’l-celîl bi
târîhi’l Kuds ve’l-Halîl, I-II (thk. Adnan Yûnus Abdülmecid
Nebata), Mektebetu Dendîs, Amman
Ebü’l-Yümn Mucîrüddîn el-Ömerî 860/1455 senesinde Kudüs’te
doğmuştur. Kendisine Ömerî nisbesi, soyunun Abdullah b. Ömer
b. el-Hattâb’a dayanması dolayısıyla verilmiştir. İlk eğitimini babasından almıştır. el-Ünsü’l-Celîl kitabında ders aldığı diğer hocalarını
da zikretmektedir. Bahis mevzu ettiğimiz bu eseri dışında başka
eserleri de bulunmaktadır. 922/1516 yılına kadar Kudüs kadılığı
yapmıştır. 928/1521 yılında da Kudüs’te vefat etmiştir.56
Uleymî’nin bu eseri yaratılıştan 900/1494 yılına kadar Kudüs
ve civarını anlatmaktadır. Eser iki ciltten oluşmaktadır. İlk ciltte
Peygamberler tarihi, bazı kıssalar, Beytü’l-Makdis’in inşası ile Hz.
Ebû Bekir, Abdülmelik b. Mervân gibi Kudüs’e katkı sağlamış olan
şahsiyetler ve onların faaliyetlerini anlatmaktadır. Eserin II. cildinde Mescid-i Aksa, el-Halil şehrinin tarihi, Kudüs’ün meşhur âlim,
zâhid ve kadıları ile Eyyûbîler döneminde Kudüs’ün durumu gibi
konular işlenmektedir.
49. İbn İyâs, Ebü’l-Berekât Zeynüddîn b. İyâs el-Hanefî (ö.
930/1524), Bedâiu’z-Zuhûr, I-V (thk. Muhammed Mustafa),
1984
Ebü’l-Berekât Zeynüddîn b. İyâs el-Hanefî 852/1448 senesinde
Kahire’de doğmuştur. Memlüklü devletinde önemli devlet makamlarında bulunan dedesi Emir İyâs el-Fahrî ez-Zâhirî’ye nisbetle İbn
55
56
Şeşen, 278.
el-Uleymî, Ebü’l-Yümn (ö. 928/1522), el-Ünsü’l-celîl bi târîhi’l Kuds ve’l Halîl, I-II
(thk. Adnan Yûnus Abdülmecid Nebâta), Mektebetu Dendîs, Amman, I/5 (Tahkik
edenin mukaddimesi).
548
İslam Tarih Usulü ve Kaynakları
İyâs olarak tanınmıştır. Hayatıyla ilgili bilgiler Bedâiu’z-Zuhûr adlı
eserinde dağınık hâlde geçen verilerden oluşmaktadır. Babasının
teşvikiyle ilme yönelmiştir. Tarih ve coğrafya alanlarına yoğunlaşmış ve döneminin meşhur hocalarından olan Süyûtî ve Abdulbasit
b. Halîl el-Malatî gibi âlimlerden dersler almıştır. Kendisine bağlanan ikta sayesinde bir dönem müreffeh bir hayat yaşayan İbn İyâs,
bu iktanın kesilmesiyle bir dönem maddi sıkıntılar yaşamışsa da
dönemin Memlük sultanı Kansu Gavri’nin emriyle iktaları kendisine tekrar bağlanmıştır. 930/1524 yılında vefat etmiştir.57
Elimizdeki çalışmayı tamamlayabilmek için yaklaşık 37 tarih
kitabından yaralandığını kitabının başında bizzat kendisi zikretmektedir. Mısır’la ilgili Kur’an-ı Kerim’de ve hadislerde geçen bahisleri eserinin en başında zikretmektedir. Eser, Mısır tarihini detaylıca ele almakta ve başlangıçtan 928 yılına kadar olan olayları
bazen kısa bazen de uzunca zikretmektedir. Muhammed Mustafa
tarafından eserin tahkikli neşri yapılmış ve 5 cilt olarak basılmıştır. I. cilt iki bölüme ayrılmıştır. İlk bölümde Mısır’a yerleşen Hz.
Âdem’in çocuklarından 764/1362 yılına kadar olan olaylar, ikinci
bölümde ise 764/1362-815/1412 yılları arası anlatılmaktadır. II.
ciltte 815/1412-872/1467, III. Ciltte 872/1467-906/1500, IV. ciltte 906/1500-921/1515 ve son ciltte de 922/1516-928/1522 yılları
arasında gerçekleşen olaylar anlatılmıştır. Eserin özellikle V. Cildi Osmanlının hakimiyetindeki Mısır tarihi ile ilgili ayrıntılı bilgiler
içermesi açısından Osmanlı tarihi için önemli bir kaynak mesabesindedir.
50. Kutbuddîn el-Mekkî, Muhammed b. Alâaddîn Ali
b. Muhammed (ö. 990/1582), Kitâbü’l-a’lâm bi a’lâmi
Beytillâhi’l-Harâm (thk. Hişâm Abdulaziz ‘Ata), 1996
Asıl adı Muhammed b. Alâaddîn Ali b. Muhammed b. Kâdı Hân
Mahmûd olan Kutbeddîn el-Mekkî, aslen Nahravala (Gücerât)lı olup
Mekke’ye göç eden bir ailenin çocuğu olarak burada 917/1511 yılında doğmuştur. Öğrenimi için iki kez Kahire ve İstanbul’a gitmiş,
daha sonra Mekke’ye dönmüş ve burada Hanefî fıkhı müderrisi olarak çalışmıştır. 990/1580 yılında Mekke’de müftü iken vefat etmiştir. Yazarın, Sultan III. Murad’a ithaf ettiği Kitâbü’l-a’lâm’ı dışında,
Sadrazam Sinan Paşa’ya ithaf ettiği Yemen’in Osmanlılar tarafından
fethini anlatan el-Bark el-Yemânî fi feth el-Osmanî veya el-Futûhatu’l-Osmaniyye li’l-aktâri’l-Yemaniyye adında bir eseri daha vardır.
57
Muhammed Razûk, “İbn İyâs”, DİA, Ankara 1999, XX, 97-98.
Şehir ve Bölge Tarihleri
549
Yazarın bu eseri, Osmanlılar döneminde Mekke ve Kâbe’ye yapılan
hizmetleri ele alması açısından ayrı bir öneme sahiptir.
III. Murad’a ithaf edilen Kitâbü’l-a’lam’ın yazımı 985/1575 yılında tamamlanmıştır. el-A’lâm ilk kez müsteşrik Ferdinand Wüstenfeld tarafından uzunca bir Almanca mukkadime eklenerek 1857
yılında yayınlanmıştır. Ayrıca eser, şair Bâkî tarafından Osmanlı
Türkçesine tercüme edilmiştir. Ebü’l-Velâd el-Ezrakî, Fâkihî, Takıyüddin el-Fâsî ve Muhibbuddîn ibn Fehd’in çalışmalarından faydalanılarak kaleme alınan bu eserde58 Mekke’nin fazileti, isimleri,
Mekke’de alışveriş, Kâbe’nin inşası, Kâbe’nin kapıları, Cahiliye ve
İslam dönemlerinde Mescid-i Harâm’ın durumu ile Mescide yapılan
ilave ve genişletme çalışmaları ayrıntılı olarak ele alınmaktadır. Ayrıca eserde Mekke’ye hâkim olan devletler ve bu devletlerin tarihi ele
alındığı gibi, Osmanlı padişahı III. Murad’a ithaf edilmesi dolayısıyla
Osmanlı padişahlarının, müellifin yaşadığı döneme kadar Kâbe’ye
yaptıkları hizmet ve Mekke’deki faaliyetleri eserin içerisinde önemli
bir kısmını oluşturmaktadır.
58
Kutbuddîn el-Mekkî (ö. 990/1582), Kitâbü’l-a’lâm (thk. Hişâm Abdulaziz ‘Ata),
El-Mektebetü’t Ticariyye Mustafa Ahmed el-Baz, y.y. t.y., 11 (Tahkik edenin mukaddimesi).
550
İslam Tarih Usulü ve Kaynakları
Kaynakça
Abdulğânî, Ahmed Hasan, Kitâbu ahbâri Ubeyd b. Şeriyye el-Curhumî: Tahkik ve
Dirasetun Nakdiyetun, Aynuşşems Üniversitesi, Kahire 2007.
Çetin, Osman, “İbn Zebâle”, DİA, Ankara 1999, XX, 458.
Ebü’l-Baka’, Muhammed b. Ahmed b. Ez-Ziyâ Muhammed el-Kureşî el-Umerî
el-Mekkî (ö. 854/1450), Muhtasaru tenzîhi’l-Mescidi’l-Harâm (thk. Nizâm
Muhammed Salih Ya’kûbî), Dârü’l-Beşairi’l-İslamiyye, Beyrut 1999.
ed-Dârânî, Abdulcabbâr el-Havlânî (ö. 365/975), Târîhu Dareyyâ (thk. Said Afgânî), Metbû’atü’l-Mecmei’l-İlmî, Dımaşk 1950.
el-Askalânî, İbn Hacer (ö. 852/1449), Tağliku’t ta’lîk ‘ala Sahihi’l Buhârî, I-V
(thk. Abdurrahman Mûsa Kazfî), el-Mektebü’l-İslamî, Beyrut-Ürdün
1985/1405.
el-Fâsî, Takiyyüddin Muhammed b. Ahmed b. Ali el-Hasenî (ö. 832/1429),
Şifâu’l-ğarâm bi ahbâri’l-beledi’l-harâm, I-II (thk. Fuad Seyyid ve arkadaşları), Daru’l-Kutub el-İlmiyye, y.y 2000.
el-Halebî, Ebû Zer (ö. 884/1479), Kunûzu’z-zeheb fî târîhi Haleb, I-II, Dârü’l-Kalem, Halep 1996.
el-Hamevî, Yâkût (ö. 626/1229), Mu‘cemü’l-büldân, I-VII, Dârü’s-Sadr, Beyrut
1995.
el-Hüseynî, Muhammed ‘Ayid Mâni’, “el-Menhecü’t Târîhi li’l Hasan b. Zûlak”,
el-Mecelletü’l-Akademiyyetü’l-İlmiyye, 15/3, 2015, 267-296.
el-İsbahânî, Ebû Nuaym Ahmed b. Abdullah b. Ahmed b. İshâk b. Mûsa b. Mehrân (ö. 430/1038), Târîhu İsbahân (Ahbâru Isbahân), I-II (thk. Seyyid Kisrevi Hasan), Dârü’Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1990.
el-Kazvînî, Abdulkerim b. Muhammed b. Abdulkerim (ö. 623/1226), Şerhu Müsnedi’ş-Şâfiîi, I-IV (thk. Ebubekir Vail Muhammed Bekr Zehrân), Vizâretü’l-Evkâf, Katar 2007.
el-Kindî, Muhammed b. Yusuf (ö. 351/961), Fedâilu Mısır el-Mahrusa, Mektebetü’l-Hancî, Kahire 1997.
el-Vulât ve Kitâbü’l-kudât (tsh. Rhuvon Guest), Beyrut 1908.
el-Kuşeyrî, Muhammed b. Said b. Abdurrahman (ö. 334/946), Târîhu Rakka ve
men Nezele min eshâbi Rasûlillah (sav) ve Tâbiîn ve’l-fukahâ ve’l-muhaddisîn (thk. İbrahim Salih), Dârü’l-Beşâir, yy 1998.
el-Mekkî, Kutbuddîn (ö. 990/1582), Kitâbü’l-a’lâm (thk. Hişâm Abdulaziz ‘Ata),
El-Mektebetü’t Ticariyye Mustafa Ahmed el-Baz, y.y. t.y.
el-Uleymî, Ebü’l-Yümn (ö. 928/1522), el-Ünsü’l-celîl bi târîhi’l-Kuds ve’l-Halîl, I-II
(thk. Adnan Yûnus Abdülmecid Nebâta), Mektebetu Dendîs, Amman t.y.
el-Yemânî, Umara b. Ali (ö. 569/1173), Târîhü’l-Yemen (thk. Muhammed b. Ali
el-Ekva’), Kahire 1976.
en-Nîsâbûrî, Ebû Abdillâh Muhammed b. Abdillâh b. Muhammed el-Hâkim (ö.
405/1014), el-Müstedrek, I-V (thk. Mustafa Abdulkâdir ‘Ata), Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut ty.
es-Sehâvî, Ebü’l-Hayr Şemsüddîn Muhammed b. Abdirrahmân b. Muhammed
(ö. 902/1497), el-Büldâniyyât (thk. Hüsam b. Muhammed el-Kattan), Dârü’l-‘Atâ’, Riyad 2001.
es-Sehmî (ö. 427/1035), Târîhu Cürcân (thk. Abdurrahman b. Yahya el-‘ilmî),
y.y. 1950.
es-Seyyid, Cemal b. Muhammed, “İbnü’l-Kayyim el-Cevzîyye ve cühûduhu”, I-III,
Medine 2004.
ez-Zehebî, Ebû Abdillâh Şemsüddîn Muhammed b. Ahmed b. Osmân (ö.
748/1348), Siyeru a’lâm en-Nubelâ, I-XXV (thk. Şuayb Arnavud vd.), Müessetü’r-Risâle, Beyrut 1982.
Hizmetli, Sabri, “İbn Ebû Tahir”, DİA, Ankara 1999, XIX, 445.
Şehir ve Bölge Tarihleri
551
İbnü’l-Faradî, Abdullah b. Muhammed b. Yûsuf b. Nasr el-Ezdî (ö. 403/1013),
Târîhu ulemai’l-Endelûs, I-II (nşr. Seyyid İzzet el-Attâr el-Hüseynî), Kahire
1988.
Târîhu ulemai’l-Endelûs, I-II (thk. Beşar Avvad Ma’ruf), Dârü’l-Garbi’l-İslamî, Tunus 2008.
İbn Fendime, Ebü’l-Hasan Zahiruddin Ali b. Zeyd b. Muhammed b. El-Hasan
el-Beyhakî (ö. 565/1169), Târîhu Beyhak, Dâru İkra’, Dımaşk 2004.
İbn Kelânisî, Hamza b. Esed b. Ali b. Muhammed, Ebû Ya’la et-Temimî (ö.
555/1160), Târîhu Dımaşk (thk. Süheyl Zekkâr), Dâru Hassân li tebâati
ve’n-neşr, Dımaşk 1983.
İbn Kûtiye, Ebûbekir Muhammed b. Ömer b. Abdulazîz (ö. 367/977), Târîhu
iftitahi’l-Endelüs (thk. İbrahim el-İbyârî), Dârü’l-Kitâbi’l-Misrî-Dârü’lKitâbi’l-Lübnânî, Beyrut ve Kahire 1989.
İbn Sağîr, el-Mâlikî (H. III. asır), Ahbâru eimmeti’r-Rüstemiyyîn (thk. Muhammed
Nasır-İbrahim Beccaz), Dârü’l-Garbi’l-İslamî, Beyrut 1986.
İbn Zebâle, Ebü’l-Hasen Muhammed b. el-Hasen (ö. 199/814), Ahbârü’l-Medine
(thk. Salâh Abdulazîz Zeyn Sellâme), Merkezü’l-Buhûs, Medine 2003.
İbnü’l-Fârikî, Ahmed b. Yûsuf b. Alî b. el-Ezrak (ö. 577/1181 sonrası), Târîhü’l-Fârikî (thk. Bedevî Abdullatif Avvâd), Kahire 1959.
İzgi, Cevat, “Fâsî, Takıyyüddin”, DİA, Ankara 1995, XII, 212-213.
Kandemir, M. Yaşar, “Hâkim en-Nîsâbûrî”, DİA, Ankara 1997, XV, 190-193.
Karaaslan, Nasuhi Ünal, “Hemdânî”, DİA, Ankara 1998, XVII, 181-182.
Kummî, Hasan b. Muhammed b. Hasan (ö. 378/988), Târîhu Kum (thk. Seyyid
Celâleddîn Tahrânî), Danişgâh-ı Tahran, Tahran 1361(Rûmî).
Magravî, Mahmud, Menhecü’n nakd ‘inde el-Hafız Ebû Nuaym el-İsfahânî, I-II,
Basılmamış Doktora Tezi, Mekke 1411.
Makrîzî, Takiyuddin Ahmed b. Abdulkahir (ö. 845/1441), Resâilü’l-Makrîzî (thk.
Ramazan el-Bedrî ve Ahmed Mustafa Kâsım), Dârü’l-Hadîs, Kahire 1998.
Nerşahî, Ebû Bekr Muhammed b. Ca‘fer b. Zekeriyyâ b. el-Hattâb b. Şureyh (ö.
348/959), Târîhu Buhârâ (thk. Emin Abdulmecid Bedevî ve Nasrullah
Mubşir Tırazî), Dârü’l-Meârif, Kahire t.y.
Nişvân b. Said (ö. 573/1177), Şemsü’l-ulûm ve devaü’l-kelâm, I-XI (thk. Hüseyin
b. Abdullah Ömerî ve arkadaşları), Dârü’l-Fikr, Dımaşk 1999.
Özaydın, Abdülkerim, “Fâkihî”, DİA, Ankara 1995, XII, 128-129.
Özdemir, Mehmet, “Razî, Ahmed b. Muhammed”, DİA, Ankara 2007, XXXIV,
478-479.
Provençal, E. Levi, “Razî, er-Razî, Muhammed al-Razî, Ahmed el-Razî, İsa elRazî”, İA, İstanbul 1978, IX, 640.
Razûk, Muhammed, “İbn İyâs”, DİA, Ankara 1999, XX, 97-98.
Savran, Ahmet, “İbnü’l--Ezrak”, DİA, Ankara 2000, XXI, 34-35.
Seyyid, Eymen Fuâd, “İbn Zûlâk”, DİA, Ankara 1999, XX, 468-469.
Sezgin, Fuat, Târîhu Turasi’l-Arabî, I-II, Riyad 1983.
Söylemez, M. Mahfuz, “Farsnâme” (Kitap Tahlili), Ankara Ü. İlahiyat Fakültesi
Dergisi, 43/2, 2002, 489-496.
Şefîk, Mina, “Kirâetün fi Resâil-i İbni’l-Müstevfî el-Erbili”, Mecelletü’l-Feth,
Sayı:32, 2008.
Tâhâ, Abdulvâhîd Zennûn, “Endülüs’te Arap Tarih Yazıcılığının Doğuşu” (çev.
Mustafa Hizmetli), Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 39/1,
1999, 731-764.