ORTODOKSLUĞUN TARİHSEL GELİŞİMİ
Sinan YILMAZ
1
İÇİNDEKİLER
1. ORTODOKSLUĞUN TARİHSEL GELİŞİMİ ...............................................................................................3
2. ORTODOSK TEOLOJİSİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ .............................................................................5
2.1. 4.yüzyıl Kapadokya Babaları ...................................................................................................................... 5
2.2. 5.yüzyıl Dionysius Areopagita .................................................................................................................... 6
2.3. 6.yüzyıl Maximus ........................................................................................................................................ 6
2.4. 8.yüzyıl Şam’lı Yuhanna ............................................................................................................................. 6
2.5. Gregory Palamas ......................................................................................................................................... 7
3. TANRI İNANCI .................................................................................................................................................7
3.1. İlahi Bilginin Doğası ................................................................................................................................... 7
3.2. Tanrı Doktrini .............................................................................................................................................. 7
3.3. Mesih İnancı ................................................................................................................................................ 8
4. TÜRK ORTODOKSLUĞU...............................................................................................................................9
5. ORTODOKS KİLİSE YAPISI .......................................................................................................................10
5.1. Fener Rum Patrikhanesi ............................................................................................................................ 11
6. SAKRAMENTLER .........................................................................................................................................11
6.1. Eucharist (ekmek-şarap) sakramenti ......................................................................................................... 12
6.2. Vaftiz ......................................................................................................................................................... 12
6.3. Konfirmasyon ............................................................................................................................................ 12
6.4. Tövbe......................................................................................................................................................... 13
6.5. Kutsal Hiyerarşi ......................................................................................................................................... 13
6.6. Evlilik ........................................................................................................................................................ 13
6.7. Hasta yağlanması ....................................................................................................................................... 13
6.8. İkon teolojisi .............................................................................................................................................. 13
7. ORTODOKSLUK VE KATOLİKLİK ARASINDAKİ FARKLAR ...........................................................14
KAYNAKÇA ........................................................................................................................................................18
2
1. ORTODOKSLUĞUN TARİHSEL GELİŞİMİ
Resmi olarak değerlendirilince, Ortodoks kilisesinin tarihsel başlangıcı, İstanbul ve
Roma’daki piskoposlukların, 11.yüzyılda birbirlerini aforoz etmelerine kadar gitmektedir.
Esas itibariyle, kilisenin 1.yüzyılın sonundan itibaren Avrupa topraklarında yayılmaya
başlamasıyla birlikte, ayrılıklarında ortaya çıkmaya başlamıştır. Anadolu, Ortodoksluğu
oluşturan bölge olması açısından önemlidir ve bu bölge sürekli temasta olduğu İskenderiye
teologlarında yakındı.
Ortodoks coğrafyası entelektüel açıdan Grek, ahlak açısından doğulu bir anlayışa
sahipti. Bu anlayış Ortodokslukta yoğun bir şekilde görülebilir.
Her şeyden önce Avrupa’nın erken dönemlerdeki siyasal yapısı, Ortodoks
coğrafyasındakinden daha istikrarsızdı. Latin Hristiyanları kendilerini daima yeni uluslarla
mücadele içinde bulmuşlardır. Cermen, Slav, Türkler sık sık Avrupa’nın güneyine inip
bölgenin siyasal anlamda istikrarsızlaşmasına yol açmışlardır. Doğuda ise daha sabit bir
devlet ve toplum düzeni mevcuttu. Böylelikle Katolik adını verdiğimiz Latin Hristiyanları
sürekli olarak uyanık kalma ihtiyacı hissetmişlerdir.
Ortodoks kültürü Grek kültürü üzerine, Katolik kültürü Latin kültürü üzerine
şekillenmiştir. Bu farklılıkların hepsi tarih sahnesinde iki şehrin –Roma Katolik, İstanbul
Ortodoksluk- çekişmesi şeklinde devam etmiştir. Gerek siyasal, gerekse kültürel anlamdaki
bu farklılık iki şehri birbirinden kopartması süreci İmparator Konstantin (4.yüzyıl) ile
gündeme gelmeye başlamıştır. Konstantin Ortodoksluk tarihinin dönüm noktası olmuştur.
İmparatorluğun merkezini doğuya taşıyan Konstantin’in ilk yıllarında kilise Roma,
İskenderiye ve Antakya olmak üzere üç patrikliğe ayrılmıştır. Roma ve Antakya havari
Petrus, İskenderiye’nin ise Markos tarafından kurulduğu düşünülmekteydi.
Roma ile İstanbul arasındaki ilk çekişme, Konstantin’in Ariusçuluğu resmi mezhep
olarak kabulünden sonra oldu. Konstantin’in bu tercihine Roma tarafından şiddetle karşı
çıkıldı.
Konstantin kısa bir süre sonra Ariusçu doktrinden vazgeçecektir ve İmparator
Thedosius imparatorluğun bütününü tehdit eden bu hareketi silmek üzere 381 yılında
İstanbul’da ikinci bir konsil toplayacaktı. Bu konsilde İstanbul’un Roma piskoposluğundan
3
sonra ikinci derecede önemli piskoposluk merkezi olduğunu ilan edildi. İstanbul artık Yeni
Roma olmuştu.
Roma’nın saf dışı bırakılmasına yönelik ikinci adım Kadıköy’de toplanan dördüncü
ökümenik konsilde (451) alındı. Burada, ne kadar Roma’dan sonra geldiği kabul edilse bile
İstanbul’a Roma ile eş imtiyazlar tanındı.
Roma ile İstanbul’un arasını açan bir başka gelişme 6.yüzyılda meydana geldi. 595
yılında İstanbul patriği John tarihte ilk defa “ökümenik patrik ünvanını aldı. Bu olaya
Roma’da Papa I.Gregory şiddetle karşı çıktı.
Ortodoks ve Katolik ayrımlaşmasının bundan sonraki safhası patrik Photius’un seçimi
ile ilgilidir. Gerek laik kimliği dolayısıyla patriklik makamına getirilmesinin sakıncaları,
gerekse Ortodoks inancın sıkı bir takipçisi olması dolayısıyla Roma Photius’un seçilmesine
şiddetle karşı çıkmıştır.
Teolojik açıdan bakıldığında Doğu ve Batı kiliseleri arasında görünürde en temel
ayrım Flioque kavramıdır. 325 İznik konsilinde Kutsal Ruh babadan çıktığı kabul edilmiş ve
bu inanç uzun zaman devam etmiştir. Ortodoks kilisesi bu iman akidesini sürdürmüştür.
Batıda Katolik kilisesi 6.yüzyılda İspanya’da başlayarak yavaş yavaş Baba’dan ve Oğuldan
(Filioque) çıkar ifadesi ile simgeleşecek şekilde Kutsal Ruh’un hem Baba’dan hem de
Oğul’dan çıktığını kabul etmeye başlamıştır. Filioque kelimesi ilk önce 447’de bir sinodda
dile getirildi ve Toledo konsili (589) Mass ayininde bu akidenin okunması emredildi.
Batı’da Filioque kavramının ortaya çıkışını hazırlayan sebepler Ariusçuluğun Fransa
ve İspanya’da yayılması ile ilgilidir. 5.yüzyılda Loire ve Garonne arasındaki bölgede yaşayan
Batı Gotları Ariusçuluğu kabul etmişti.
İspanya’da kökleşmeye başlayan bu akide yavaş yavaş Almanlar arasında yayılmaya
başlamıştır. 10.yüzyılda Almanların İtalya’da egemenlik kazanması bu problemin yeniden
canlanmasına yol açtı. 1014’te imparator II. Henry’in taç giyme töreninde söylenişinden
itibaren batıda resmi inancın parçası oldu.
Bu olaydan sonra 1043 yılında İstanbul’da Michael Cerularius’un patrik olarak
seçilmesi iki şehrin kesin olarak ayrılmasına sebep olacak bir olayla sonuçlandı. 1054 yılında
4
iki şehrin birbirini aforoz etmesine yol açtı. Bu tarih resmi anlamda Katolik ve Ortodoks
mezheplerinin doğuşuna yol açtı1.
2. ORTODOSK TEOLOJİSİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ
Ortodoks kültürünü Katoliklerden ayıran temel unsurlar bir takım farklı ritüeller ve
gelenek üzerinde yapılan yorum farklılıklarıdır.
Ortodoksluk, teolojik kavramlarını mistik bir kurgu içerisinde bütünleştirir. Katoliklik
ise rasyonel bir kurguya dayanır. Esasta farklılık iki teolojik yorumda değil, iki farklı insan
tipinden kaynaklanır.
Resmi olarak, kendine has bu teolojinin alt sınırını Kadıköy konsili (451) civarına
yerleştirilebilir. Çünkü bu konsil sonucunda Monofizitlik gündeme gelmiş ve İstanbul
Kilisesi, Monofizit tehdidine karşı apolojik çalışmalarda kendi inanç biçimlerini formüle
etmeye başlamıştır. Bununla birlikte Ortodoks teolojisinin başlangıcı, 4.yüzyılda yaşayan üç
Kapadokyalı Babanın Anadolu’daki Hristiyanlık mirasını yorumlama biçiminde aranmalıdır.
Daha sonra üretilen çalışmaların çoğu bir anlamda bu babaların fikirlerinin açılımı
mahiyetindedir.
Ortodoks teoloji mistik bir teolojidir ve rasyonel aklın çıkarımlarını içine alan bir
anlayışı kabul etmez. Ortodoksların Latin teologlarına eleştirisi bu tema üzerine
dayanmaktadır. Ortodokslara göre Katolik geleneği felsefeyi dinselleştirmiş ve İncil yerine
okunan Aristo olmuştur. Bizanslı Ortodoks babalar Latin Kiliselerdeki bu eğilimden sorumlu
olarak tek bir isim gösterirler; oda St. Augustin’dir. Onlara göre Katolik öğretisi, Augustin’in
felsefi yorumlarından başka bir şey değildir.
Ortodoks babalar kendi teolojilerinin felsefi bir sisteme değil, kutsal kitabı muhafaza
eden kilise babalarının görüşleri üzerine temellendiğini iddia ederler.
2.1. 4.yüzyıl Kapadokya Babaları
Nyssa’lı Gregory, Nazienzus’lu Gregory ve Aziz Basil olmak üzere üç babanın
oluşturduğu Kapadokyalı teologlar, kristolojik meselelerden, kozmolojiye ve ilahi bilginin
doğasına kadar uzanan geniş bir alanla uğraştılar. Onların Hristiyan teolojisine yaptığı en
1
DEMİRCİ, Kürşat, Bir Hristiyan Mezhebi Olarak Ortodoksluğun Teolojisi, Ayışığı Kitapları, İstanbul,
2005, s.17-23.
5
önemli katkı büyük oranda kutsal ruhun oğul ve baba ile denk olduğunu ve kendi dönemlerine
kadar bu kavramların farklılıklarını net olarak gösterme çabalarını ortaya koyar.
Baba doğurulmamış modunda (agennesia) oğul doğurulmuşluk modunda (gennesia)
89ruh ise babadan çıkış anlamında (ekporeusis veya probole) modundadır.
2.2. 5.yüzyıl Dionysius Areopagita
Dionysius özellikle Tanrı bilgisinin doğası konusunda Ortodoks kültürünün sınırlarını
çizer. Tanrının her şeyde yansıdığını söylemektedir, ama tanrının yarattıklarından farklı bir
varlık olduğunu ileri sürmekle de Kapadokyalı babalarla hem fikirdir. Onun Ortodoks
teolojisine en büyük katkısı, Tanrı bilgisine ulaşmanın imkânsızlığını dillendirişinde yatar.
Tanrı ancak tecrübe edildiğinde kavranabilen bir şey olmakla beraber asla bilinebilir bir şey
değildir.
2.3. 6.yüzyıl Maximus
Maximus, Bizans ve dolayısıyla Ortodoks düşüncesinin gerçek anlamda kurucu olma
sıfatını hak etmiş bir İlahiyatçıdır. Özellikle kozmoloji düşüncesi noktasında o, yaratıklar ve
yaratıcı arasındaki uzaklığı ve yakınlığı belirleyerek Origenist panteizmin etkisine son
vermiştir. Yine Origen’in varlıkların tanrının zihninde varoluş öncesi prototipler olarak
mevcut olduğu şeklindeki görüşünün Ortodoks imanına girmesine set çeken kişi Maximustur.
İnsan iradesinin hür olduğu görüşünü Ortodoks imana yerleştiren Maximus’tur.
Maximus, İsa’da hem insanlık hem de tanrılık iradelerinin mevcudiyetini vurgulayarak
geleneksel görüşün yerini sağlamlaştırmıştır.
2.4. 8.yüzyıl Şam’lı Yuhanna
Yuhanna mevcut doktrinleri tasnif eden ve eğitici bir rol üstlenen öğretmen
pozisyonundadır. Onun yaratıcı olduğu bir nokta ikon telojisine yönelik geliştirdiği düşüncede
yer almaktadır. İkon kültürünün Ortodoks teolojisindeki sürekliliğinde Şam’lı Yuhanna’nın
payı büyüktür.
6
2.5. Gregory Palamas
Palamas insanın tanrılaşma tecrübesine yaptığı vurgu ile Ortodoksluğun mistik ve sofu
hayatına katkıda bulunmuştur. Palamas’ın Tanrılaşma tecrübesine yaptığı vurgu, Bizans’a
kristolojik tartışmaların yerine manastır yaşamının popülerleşmesine yol açmıştır2.
3. TANRI İNANCI
3.1. İlahi Bilginin Doğası
Tanrı ile ilgili alanı içeren ilahi bilgi ve seküler bilgi arasındaki, bütün dinlere has
geleneksel ayrım doğal olarak Ortodoks teolojisinde de mevcuttur.
İlahi bilgi, baştan Tanrı’nın mahiyeti olmak üzere uhrevi aleme ait bilgileri ve insanı
bu aleme ulaştırmaya yarayan hikmet bilgilerini ima eder. Bununla birlikte bu esasta agnosia
(bilememek) üzerine temellenen bir bilme olduğunu hatırlamak gerekmektedir. Çünkü
Tanrının doğası gerçekte asla bilinemeyecektir (agnosia), bilinebilen tek bilgi (gnosis) onun
hiçbir şeye benzemediğini öğreten bilgidir, bu noktada gnosis ve agnosis içi içe geçmektedir.
Ortodoks teologlarına göre bilginin üç derecesi vardır. Kökeni Suriyeli Aziz İsaak’a
kadar çıkan bu tasnif bütün Ortodoks babalarca kabul görmüştür. Ona göre bu üç bilgi türü,
akli, bedeni ve ruhi olmak üzere insanın üç özelliğine denk düşer. Bunlar dan akli ve bedeni
bilgiler koordineli çalışırlar ve dünyevi şeylerle sınırlıdırlar; ruhun bilgisi ise Tanrı ile ilişki
içerisindedir.
İkinci yani akli bilgi Aziz İsaak’ın “Natural Bilgi” adını verdiği bilgi türüdür. Bu bilgi
zihinden veya akıldan kaynaklanır ve öncekinden daha foksiyoneldir. Bu bilgi insanı tanrıya
daha yakın kılabilme potansiyeline sahiptir, fakat, ruhi bilgi ile koordineli çalıştırıldığında bu
özelliği açığa çıkar.
Üçüncü ve yüksek derecedeki bilgi türü ise, insanın tanrı yoluna gitmesi ve ona
ulaşmasında araç olan gnosis’tir. Bu bilgi ruhun mistik tecrübeleriyle donatılmıştır ve insanı
sınırlı dünyanın ötesine götüren bir güçle kuşatır.
3.2. Tanrı Doktrini
Tanrının mahiyeti üzerine Ortodoks literatüründe özellikle teslis, natüre ve ousia
(tabiat, cevher), hypostasis (kişilik) ve enerji kavramlarına vurgu yapmaktadır. Tanrı fikri söz
2
DEMİRCİ, Kürşat, 2005, s. 27-32.
7
konusu olduğunda bu teolojik ve felsefi kavramlar Ortodoks inancının ana çatısını
oluştururlar.
Babanın, teslis’in bir anlamda özünü oluşturması ve insanlarla doğrudan ilişkiye
geçmediği için bilinememesi gösterilir. Fakat Baba’nın dört temel fonksiyonu vardır, Teslis’in
kaynağı olması, Oğul’un zamansız ve doğurulmamış bir şekilde Baba’sı olması teslisteki
“düşünme” eylemini gerçekleştirmesi ve Katoliklerle Ortodokslar arasındaki en temel ayrıma
zemin hazırlayan bir unsur olarak Kutsal Ruh’un kaynağı olmasıdır.
Oğul, Ortodoks teolojisinde yaratılış ve kurtuluşla ilgilidir. Oğul, teslisin üç unsurunun
ortak iradesi ile Baba’nın planı doğrultusunda bedenlenir ve aramızda İsa olarak yer almıştır.
Oğulun görevi yaratmak olduğu için Tanrı’nın enerjisi ile ilişki içindedir.
Kutsal Ruh’un gelişi ile birlikte Teslis içimize dolar ve böylece yola gireriz. Kiliseyi
koruyan, sakrementleri kutsayan ve onlarda hazır bulunan yine Kutsal Ruh’tur. Onun bir
başka fonksiyonuda Oğul’un inkarnasyonunu sağlamasıdır.
Ortodoks inancı aşkın bir Tanrı anlayışı üzerine oturur. İnsanın Tanrılaşması söz
konusu olduğunda, insanın Tanrı’nın cevheriyle değil, ilahi enejisiyle birleştiğidir. Bu
birleşim ile insan tabiat yönünden Tanrı olmaz ancak izzet ve statü yönünden Tanrılaşmış
kabul edilir. Öte yandan Tanrı ezeli ve ebedidir, doğmamış ve doğurulmamıştır. Tanrının
iradesi tektir. Her şeyi görür, mutlak hikmet sahibidir ve adildir.
3.3. Mesih İnancı
Mesih’in Hristiyanların temel mezhepleri (Protestanlık ve Katoliklik) için ifade ettiği
anlam söz konusu olduğunda Ortodoks doktrini diğer mezheplerden farklı bir inanca sahip
olduğu söylenemez. Bununla birlikte İsa’nın tarihsel yanına fazla vurgu yapılmaması
dolayısıyla Ortodoksluk diğer mezheplerden ayrılır.
Hristiyanlık geleneği içerisinde Mesih’in üç genel karakteri vardır. Kurtarıcı olarak
Mesih, Tanrı oğlu olarak Mesih ve İnsan olarak Mesih’tir. Ortodoks teologları Mesih’in bu üç
karakterini eş derecede ele almışsa da, diğer mezheplerle farklılığın yol açtığı savunma
arzusundan dolayı kurtarıcı olarak Mesih ve Tanrı olarak Mesih konuları üzerinde ayrıcalıklı
bir şekilde durulmuştur. Ortodoks Kristolojisi daha çok bu konuya adanmıştır3.
3
DEMİRCİ, Kürşat, 2005, s. 32-44.
8
4. TÜRK ORTODOKSLUĞU
Geçmişten günümüze kadar kimi erimiş, kimi halen varlığını sürdüren topluluklardan
günümüze ulaşanlar Gagauzlar, Çuvaşlar, Mişer Tatarları, Şaman Altaylılar, Yakutlar, Musevi
Karaimler, Anadolu Karaman Hristiyan Türkleri bunlardan bazılarıdır. Bu gruplar değişik
dinlere mensup oldukları halde Türktürler. Çoğu Oryantalistler bu toplulukları Yuananlılığa
dayandırmaktadırlar.
Tarih boyunca Anadolu’da yaşamış ve çoğu zaman Hristiyan olmaları sebebiyle
genellikle Rum olarak tanıtılmış, daha sonra Türk Yunan harbi sonunda Yunanistan’a göçe
zorlanan Hristiyan Türkler 5.yy’dan itibaren Balkanlar ve Kafkasya üzerinden Anadoluya göç
eden Türk boylarındandır. Genel olarak Karamanlı “Karaman Türkü” “Ortodoks Türkler”
diye tabir edilirler.
Anadolu Ortodoks Türklerinin Anadolu’ya iskanlarına ilişkin iki tez öne
sürülmektedir. Birincisi doğrudan Asya’dan Anadolu’ya gelen Oğuzlar ki bu teze göre
bunların Hristiyanlaşmaları ya geldikten sonra veya oradan Hristiyan olarak gelmiş
olmalarıdır. Öte yandan Şark kiliseleri (Nesturiler, Süryaniler) Orta Asya Türklerine Gog ve
Magog adını verip Şark Kilisesi kanalıyla 5. ve 6.yy’larda Hristiyanlaştırmak için misyoner
faaliyetlerinde bulunduklarını ve bunun sonucunda Hristiyanlığın Orta Asya’da güçlendiği
belirtilmektedir. Bu teze göre, Anadolu’da Hristiyan Türkler, Balkanlar üzerinden Anadolu’ya
geçen Oğuz, Peçenek, Kuman-Kıpçak menşeilidir. Balkanlar başta Hristiyan Kilisesinin
faaliyetleri sonucunda Avar, Peçenek, Kuman-Kıpçak Türklerinin Hristiyanlaşması da yine
Bizans eliyle olur.
Selçuklular buraya geldiklerinde bu Türk grupları ile karşı karşıya gelmişlerdir. Bu
gruplar Bizans tarafından Karaman-Kayseri bölgesine yerleştirilmişlerdi. Dinde ve milli
şuurda erime olmasına karşılık Hristiyanlaşan bu Türkler eski Türk unsurlarıyla dillerini
korudular4.
Mondros mütakeresi ve işgal sonrası Fener Patrikhanesi’nin işgalci güçlere destek
vermesi, Fenere bağlı olan, ancak Türk kuvvetlerinin etkin olduğu bölgelerde yaşayan
4
CİHANGİR, Erol, Papa Eftim’in Muhtıraları ve Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi, Turan Yayıncılık,
İstanbul, 1996, s. (I-IX).
9
Ortodoksları rahatsız ediyordu. Karamanlı adı verilen, Yunan Alfabesini kullanıp, Türkçe
konuşup yazmaktadırlar.
Kurtuluş savaşı sırasında keskin metropolit vekili Eftim’in liderliğinde fener
patrikhanesine karşı bir hareket başlatıldı. Eftim, 21 Eylül 1922’de Kayseri’de Türk Ortodok
Patrikhanesini kurdu. Papa Eftim Kurtuluş savaşı boyunca Mustafa Kemal’e destek verdi.
1922-23’te Kayseri’de, 16 sayılık “Anadolu Ortodoksluk Sadası” adlı gazeteyi, İsnitan Zihni
ve Çeneoğlu Filip ile beraber çıkardı.
Fener ile zaman zaman şiddete dönüşen kavga dönemi başlar. 2 Ekim 1923’te Eftim
bir grupla beraber Fener’deki Sen Sinod toplantısını basar ve Patrik IV.Meletios’un görevden
alındığı bu toplantıyı dağıtır. Yeni bir Sen Sinod oluşturur. Burada Eftim, Ankara nezdinde
Patrikhane temsilcisi olarak tayin edilir. 6 Aralık 1923’te Kadıköy metropoliti Grigorios’un
patrik seçilmesi üzerine patrikhaneyi ikinci kez basar, zorlukla patrikhaneden çıkartılır.
Türk Ortodoks Patrikhanesinin en canlı ve renkli dönemi Atatürk’ün yaşadığı
dönemde gerçekleşmiştir5.
5. ORTODOKS KİLİSE YAPISI
Ortodoks dünyasında bağımsız birim olarak, dördü tarihi olmak üzere sekiz patriklik
ile beşi otosefal ve ikisi otonom toplam on beş kilise mevcuttur. Tarihi Patrikler kent adıyla
anılırken, diğer bağımsız kiliseler ülke adlarıyla anılmaktadır.
Tarihi Patrikler
- Fener
- İskenderiye
- Antakya
- Kudüs
Ulusal Patrikler
- Moskova
- Sırbistan
5
BENLİSOY, Yorgo -ELÇİN, Macar, Fener Patrikhanesi, Ayraç Yayınevi, Ankara, 1996, s.(57-59).
10
- Romanya
- Bulgaristan
Otosefal Patrikler
- Gürcistan Kilisesi
- Kıbrıs Kilisesi
- Yunanistan Kilisesi
- Polonya Kilisesi
- Arnavutluk Kilisesi
Otonom Kilisesi
- Çekya ve Slovakya Kiliseleri
- Finlandiya Kilisesi
5.1. Fener Rum Patrikhanesi
Bu kilisenin Aziz Andreas tarafından kurulduğuna inanılır. Büyük Kostantin
tarafından başkent yapılıncaya kadar Ereğli Metropolitliği’ne bağlı bir piskoposluk olarak
kaldı. 330’da başkent olunca, adı Yeni Roma olarak değişen kentin dini organizasyon içindeki
yeri de değişti ve bağımsız bir piskoposluk oldu. Bu tarihten sonra kilisenin başında bulunan
başpiskopos Yeni Roma ve Konstantinopol başpiskoposu olarak anılmaya başlandı.
Başpiskopos bu makama bağlı olan piskoposlardan bir sinod (meclis) tarafından seçiliyordu.
Bu meclis kökleri 4.yüzyılın ilk yarısına saraydaki din erkanına kadar uzanmaktadır. 5.yy’dan
itibaren ise İstanbul Patrikhanesinin tüm kararları sinod tarafından alınmıştır. Bu sinod’da üye
sayısı sabit olmamakla beraber, bugüne dek başkan dahil dördün altına inmemiş, yirmiyi de
aşmamıştır6.
6. SAKRAMENTLER
Ortodoks literatüründe sakrament mysterion (sır) olarak bilinir. Dioynsius Areopagit
“sırların sırrı” adını verir. Ortodoks kilisesinin bu tabiri kullanmasındaki esas amaç,
6
BENLİSOY, Yorgo -ELÇİN, Macar, 1996. s.19
11
Katoliklerden farklı olarak, sakrament uygulamalarının iman için olmazsa olmaz formülüne
vurgu yapmaktan ziyade ulaştıran ve derinlikleri bilinmeyen yönüne vurgu yapar.
Sakrementlerin amacı, İsa’nın yaptığı bütün işleri yaparak Tanrılaşmaya giren sürece
girmektedir, çünkü Tanrı olarak o bunu yapıyorsa, insanlarında kurtuluşa ulaşmaları için
aynıları yapması gerekir.
Ortodokslar her ne kadar yedi sakramenti kabul etseler de bazı eylemleri de sakrament
niyetiyle yerine getirirler. Mesela bazı Ortodoks kiliseleri Son Akşam Yemeğinde İsa’nın
havarilerinin ayaklarını yıkamasını bir sakrament olarak kabul ederler ve uygularlar.
6.1. Eucharist (ekmek-şarap) sakramenti
Vaftizle birlikte Ortodoksluğun en önemli iki sakramentinden birini teşkil eder. Bu
ayinde İsa’nın şarap ve ekmekte tam olarak inkarnasyonunu ifade ettiği bir anlama sahiptir.
Bu ayin kilisede altarda icra edilir. Normalde Hristiyan olmayanlar veya dine
girenlerin vaazdan sonra çıkmaları gerekir; onların çıkmasından sonra kapılar kapanır ve
şarap ekmek ayini yalnızca inananların katıldığı şekilde yapılır.
Ortodoks kilisesinde eucharist ayini dört ayrı serviste yapılır;
- Pazar günleri (St. John Chrysostom’un Liturjisi)
- Yılda on defa (St. Basil Litujisi)
- Yılda bir kere, Ekim 23’de Aziz Yakup gününde
- Lent zamanı Çarşamba ve Cumaları (Presenctife / Anonim Liturjisi)
6.2. Vaftiz
İsa’nın Erden nehrinde vaftizi tanrılığının simgesi olduğu için vaftiz, Ortodoks
kilisesinde, inkarnasyonun sembolü olarak yorumlanır. Ortodokslarda vaftiz, Konfirmasyon
ve Eucharist ayini birleştirilerek yerine getirilir. Çocuklara hem vaftiz, hem Konfirmasyon
hem de Komünyon ayini bir arada yapılır.
6.3. Konfirmasyon
Konfirmasyon sakramenti Vaftizden hemen sonra yapılır. Görevli din adamı özel bir
yağ ile çocuğun alnına, gözlerine, burnuna, ağzı ve kulaklarına haç işareti yapar. Bu
sakramentle çocuk Kutsal Ruh’la muhatap olur ve cemaate girer.
12
6.4. Tövbe
Tövbe (metonia) sakrementi çocuğun iyi ve kötüyü ayırt etme yeteneğine ulaştığı
andan itibaren yılda hiç olmazsa bir defa kilisede bir ruhaninin önünde günah çıkartılır. Bu
sakrament vaftizden sonra işlenen günahlar temizlenir, bu sebepten dolayı ikinci vaftiz olarak
da bilinir.
6.5. Kutsal Hiyerarşi
Ortodoks Kilisesinde üç temel rütbe vardır. Piskopos, Papaz ve Deacon. Bu görevlere
atanış Liturji sırasında olur. Ortodoks ruhaniler iki temel guruba ayrılırlar. Bunlar; beyazlar
(evli ruhaniler) ve karalar (manastır ruhanileri). Evlenmek isteyenler deacon olarak atanmada
önce bunu yapmalıdırlar. Manastırlarda görevli olanlar evlenemezler ve piskopos olanlar
manastır ruhanilerden seçilir.
Patrik ünvanı esasta, temel hierarşik ünvanlardan değil sadece makam adı
durumundadır.
6.6. Evlilik
Evlilik Ortodokslarca yalnızca doğal bir durum olarak kabul edilmez; aynı zamanda
Kutsal Ruh’un izzetiyle şereflenme yollarından biri olarak kabul edilir. Evliliğin sakrament
olarak kabulü Tanrı’nın Adem ve Havva çiftini kutsamasına kadar geri götürülür. Tanrı’nın
onları kutsayışı bu sakrament yoluyla bütün evlenenlerin kutsanmasına katsıda bulunur.
Ortodoks kilisesi boşanmaya ve üçüncüye kadar yeniden evlenmeye izin verir.
6.7. Hasta yağlanması
Grekçede euchelaion olarak bilinen hasta yağlanması sakramentinin kökeni Yakub’un
Mektubuna çıkartılır. Bu sakramentin iki amacı vardır; 1) Hastayı şifaya kavuşturmak, 2)
günahların affını sağlamak.
6.8. İkon teolojisi
Ortodoks kültürünün en tanınmış sembolü, büyük bir kısmı İsa’nın, Meryem’in,
Meleklerin ve Azizlerin suretlerini yansıtan ikonalardır. İkon Ortodoks imanının ve pratiğinin
görsel hale dökülmüş karşılığıdır. Manevi anlamda bir kilise ibadet için ne kadar
13
vazgeçilmezse ikonda bir Ortodoks için o kadar vazgeçilmezdir. İkon, Ortodoksların sanatsal
arayışından, Liturjisine kadar uzanan geniş bir yaşam alanının olmazsa olmazıdır7.
İLK YEDİ KONSİL
325 İznik Konsili
Oğul, baba ile aynı cevherdedir.
381 İstanbul Konsili
Kutsal Ruh’un Tanrılığı vurgulanmıştır
431 Efes Konsili
İsa’da bir tek ilahi tabiat vardır; ilahi tabiat, insani
yönü kendi içinde eritmiştir. Meryem Tanrı Anasıdır.
451 Kadıköy Konsili
İsa’da birbirine karışmayan ilahi ve insani iki ayrı
tabiat yan yana mevcuttur.
553 İstanbul Konsili
İsa’daki iki tabiat daha güçlü şekilde vurgulanmış;
şahıs birliği ifade edilmiştir.
680-681 İstanbul Konsili
Mesih’te tek bir irade olduğu vurgulanmıştır.
787 İznik Konsili
İkonalara tazim meşru kabul edilmiş.
Tablo: Şinasi Gündüz8.
7. ORTODOKSLUK VE KATOLİKLİK ARASINDAKİ FARKLAR
KATOLİKLİK
ORTODOKSLUK
Kitabı Mukaddes, İlk yedi ekümenik konsilin Kendine has bir mistizimden uzak olup,
iman esasları, kanonlar, kilise içerisinde skolastik ve akılcı bir karakterdir. Popüler
ortaya konan bütün gelenekler (İlahiler, dini gelenekten çok resmi dini gelenekten
İkonalar gibi) üzerine temellenmiştir.
çok resmi dini gelenekler önemlidir. İlk yedi
konsille birlikte 8. Konsil olan 869 IV.
7
DEMİRCİ, Kürşat, 2005, s. 52-56.
8
GÜNDÜZ, Şinasi, Hristiyanlık, İsam Yayınları, İstanbul, 2008.
14
İstanbul
konsilinden
1964
II.
Vatikan
konsiline kadar toplam 22 konsil meşru
olarak kabul edilir.
Kıtabı Mukaddes’in Kutsal Ruh’un şlhamı Kitabı
Mukaddes’in
ile yazılması konusunda her iki mezhep hem rasyonalist
yaklaşım
tefsiri
konusunda
önemlidir.
Tefsirin
fikirdir. Bununla birlikte Ortodoksluk kutsal genel amacı eğitime yöneliktir.
kitabın yorumu konusunda kilise babaların
geleneğine fazlaca vurgu yapar. Yuhanna
İncil’inin diğerlerinden ayrı bir yeri vardır.
Kutsal Kitap kanonundan deutorakanonik
kitaplarda mevcuttur.
Akideler ile ilgili temel kabulü İznik iman Doktrin oluşması genellikle kuzeyli paganist
esaslarına dayalıdır.
unsurlarla mücadele sonucu mevcut bir
dinamizm çevresinde vuku bulmuştur.
Kutsal Ruh yalnız babadan çıkmıştır.
Kutsal Ruh’un hem babadan hemde oğuldan
çıktığını düşünürler.
Asli günah kavramına inanılsa bile çok Ali günah oldukça belirleyicidir. Kurtuluş
belirleyici değildir. İnsanın tabii durumunu ancak İsa aracılığıyla olacaktır. Küçük günah
genel olarak iyi kabul etme şeklinde eğilim adını alan bazı günahların giderilmesinde
vardır.
Kurtuluş
sağlanacaktır.
İsa
Günahtan
aracılığıyla hayırlı işler yapmanın katkısı büyüktür.
kurtulmak
için
İsa’ya mutlak teslim olmak görevdir
Yedi Sakramenti kabul eder. Ayrıca Vaftiz, Sakramentleri
Konfirmasyon ve Evharist bir arada yapılır.
yedi
tanedir.
Hristiyan
olmanın gerekliliğinden biridir.
Evharist elementlerde (ekmek-şarap) İsa’nın Ayinde kullanılan ekmek ve şarabın tam
gerçek varlığının ne şekilde bulunduğu bir sır olarak İsa’nın kanı ve eti olduğuna inanılır.
olarak kabul edilse de liturji sırasında şarap Fakat şarap ve ekmeğin özellikle (koku,
ve ekmek bütünüyle İsa’nın kanı ve eti rengi gibi) İsa’nın cevherini yansıtmaz.
15
olmuştur.
Meryem Tanrı Anası ilan edilmiş olmakla Katolik kilisede Mariology anlayışına göre
beraber Meryem tam olarak insan kabul ilahi
hikmetin
bedenleşmiş
halidir.
edilir. Meryem’in insanlığına vurgu yapar. O Ortodokslar bu noktada Katolikleri Meryem’i
kurtuluşa erenlerin başında gelmektedir.
Tanrılaştırmakla suçlarlar.
Meryem’in göğe kaldırılışını ima eden Assumption’a inanırlar.
Assumption inancını reddederler.
15 Ağustos’ta Dormition’u (Meryem’in) 15 Ağustos’ta Assumption’u kutlarlar.
ölümünü kutlarlar.
Hür irade kavramı önemlidir. İnsan iyilik Reform Kiliselei kadar olmasa da Katolik
veya kötülük yapmayı kendisi seçer. Kader kilise kaderci anlayışı benimser.
Tanrı ve insan arasındaki sinerjik ilişki
tarafından belirlenir.
Tanrıya ulaştırıcı araçlar olarak ikonlar İkon kültürü varsa da bunlar sembolik veya
neredeyse sakrament derecesinde önemlidir.
öğretici unsurlar olarak kabul edilir. Tanrıya
ulaştırıcı bir araç değildirler.
Vahiy kitabı oldukça okunan bir kutsal Ölümden
sonra
kurtulanlar
ve
metindir. Ezeli bir cehennem fikrine sıcak kurtulamayanlar arasında yapılan belirgin bir
bakılmaz. Araf inancı yoktur.
ayrımla ilgilidir. Ezeli cehennem fikri resmi
görüştür. Araf inancı önemlidir.
Güçlü bir kilise hiyerarşisi yoktur. İstanbul Kilise hiyerarşisi güçlüdür. Papa bütün
Piskoposu bütün Ortodoks kiliselerin başı Katoliklerin
tek
ve
yanılmaz
başıdır.
olsa bile, bu durum daha çok semboliktir. Yetkisini Peter aracılığıyla doğrudan İsa’dan
Din
adamlarının
yanılmazlığı
ilkesine alır. Temel dini görevlerde bulunanların
inanılmaz. Dini hiyerarşide yükselmek için bekar olmaları zaruridir.
bekarlık öneli ise de, alt hiyerarşiler için
evlenmek mümkündür.
16
Manastır hayatı oldukça yaygındır.
Manastır hayatı yaygın ve oldukça canlıdır.
Azizlere dua edilir ve onların şefaati Azizlere saygı gösterilse bile şefaat istenmez.
beklenir. Azizlere ait kutsal emanetleri
korumak ve onlara saygı göstermek önemli
bir görevdir.
17
KAYNAKÇA
BENLİSOY, Yorgo -ELÇİN, Macar, Fener Patrikhanesi, Ayraç Yayınevi, Ankara, 1996.
CİHANGİR, Erol, Papa Eftim’in Muhtıraları ve Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi,
Turan Yayıncılık, İstanbul, 1996.
DEMİRCİ, Kürşat, Bir Hristiyan Mezhebi Olarak Ortodoksluğun Teolojisi, Ayışığı
Kitapları, İstanbul, 2005.
GÜNDÜZ, Şinasi, Hristiyanlık, İsam Yayınları, İstanbul, 2008.
18