EĞITIME
BAKIŞ
2017
IZLEME VE DEĞERLENDIRME RAPORU
EĞİTİME BAKIŞ 2017
İZLEME ve DEĞERLENDİRME RAPORU
Eğitim-Bir-Sen Yayınları: 81
Eğitim-Bir-Sen Adına Sahibi
Ali YALÇIN / Genel Başkan
Genel Yayın Yönetmeni
Şükrü KOLUKISA / Genel Başkan Yardımcısı
Proje Yöneticisi
Atilla Olçum / Genel Başkan Yardımcısı
Yayın Kurulu
Ali Yalçın
Latif Selvi
Ramazan Çakırcı
Mithat Sevin
Şükrü Kolukısa
Hasan Yalçın Yayla
Atilla Olçum
tasarım. ümare altun
baskı. semih ofset. 0312 341 40 75
baskı adedi. 5.500
baskı tarihi. 1. Baskı. Aralık 2017
ISBN. 978-975-6153-79-6
Eğitim-Bir-Sen Genel Merkezi
Oğuzlar Mahallesi Av. Özdemir Özok Sokak No:5 Balgat/ANKARA
Tel: (0312) 231 23 06 - Faks: (0312) 230 65 28
www.ebs.org.tr - e-posta: ebs@ebs.org.tr
Atıf için:
Çelik, Z., Yurdakul, S., Bozgeyikli, H. ve Gümüş, S. (2017). Eğitime bakış 2017: İzleme ve değerlendirme raporu. Ankara: Eğitim-Bir-Sen
Stratejik Araştırmalar Merkezi.
EĞİTİME BAKIŞ 2017
İZLEME ve DEĞERLENDİRME RAPORU
Zafer Çelik
Serkan Yurdakul
Hasan Bozgeyikli
Sedat Gümüş
TAKDİM
Eğitimin hem fonksiyonel hem organik açıdan çok farklı şekillerde tanımlanmasının bir yansıması
olarak, toplumların ve devletlerin benimsedikleri eğitim felsefesi, kurdukları eğitim sistemi, uyguladıkları eğitim yöntemleri ile eğitime dair beklentileri noktasındaki farklılıklar olağan hatta gerekli
kabul edilmektedir.
Doğrudan ve sadece insanı merkeze alan ilk insani faaliyet olmasının ve insanlık var oldukça bu vasfını koruyacak olmasının bir sonucu olarak eğitimi “bireyin kendi olma, beşerin insanı bulma hedeine
ulaşmasını mümkün kılan faaliyetlerinin bütünü olarak” da tanımlamak yanlış olmaz. Bu anlamıyla,
eğitim alanına dair her faaliyet, değişim çabası, gelişmeye dair arayış, ortak çalışmayı, çok taralı
tartışmayı, asgari düzeyde olsa dahi müşterek karar oluşturmayı mümkün kılan bir sürecin sonucu
olarak ortaya çıkmaktadır.
Süreç öncesine ilişkin bu şartları sağlamak, “eğitimi, olması gereken noktaya taşımak” açısından tek
başına yeterli değildir. Sonuç sonrası döneme ilişkin yapılanın, yapılamayanın, eksiklerin, doğruların, yanlışların, değişim ihtiyaçlarını tespite, tahlile, tasvire dönük bir çabanın da ortaya konması
gerekiyor. Bireyi yetiştirmeye, yönlendirmeye, değiştirmeye dönük bir insani faaliyetler bütünü
olarak kabul edilen eğitimle ilgili çalışmaları planlamaya, hedelere dayalı olarak gerçekleştirmek
elbette gerekli ve önemlidir. Bunun yanı sıra, planladığınız süreçlerin gereklerini yerine getirip getirmediğinizi, hedelerinize ulaşıp ulaşamadığınızı da masaya yatırmanız ve nesnel bir çerçeveyle
ortaya koymanız gerekiyor.
Nasıl başardığınızı anlatmak da niye başaramadığınızı anlamak da artık dış öznelerin kaçınılmaz bir
talebi ve baskısı olarak kişilerin ve kurumların görev tanımları arasında yerini almıştır. Bu anlamıyla
gerek kişiler gerekse kurumlar; icra ettiği, denetlendiği, ilgilendiği, yetkilendirildiği faaliyet alanındaki
çalışmalarını, çabalarını, işlettiği süreçleri ve elde ettiği sonuçları belirlenmiş dönem aralıklarıyla ve
belli temel başlıklar üzerinden kamuoyuyla paylaşmak, değerlendirmelerini birikim üretebilecek ve
gelecek dönem süreçlerine yön verecek şekilde deklare etmek sorumluluğunun gereklerini de icra
etmek durumundadır. Bütün bunların derli toplu içerikle ve bunu yapmayı mümkün kılan bir metodolojiyle yapılması, süreç analizlerini, sonuç gözlemlerini yansıtan bir perspektile hem iç hem de dış
muhataplara sunulması da gerekiyor.
Türkiye’nin en büyük eğitim sendikası ve sivil toplum örgütü olmanın yüklediği sorumluluğun bir
yansıması olarak, eğitim sistemine dönük izleme ve değerlendirme faaliyetlerinin asli öznesi olmamız gerektiği bilinciyle hareket ediyoruz. Türkiye’nin eğitim gerçeğini farklı yönlerden ve bir bütün
olarak izlemek ve değerlendirmek noktasındaki çalışmalarımızı; eğitim alanına dair istekleri, talepleri,
teklileri ve eleştirileri güncel politik zeminin, gündem hareketliğinin bir parçası olarak görmemek erdemini somutlaştırmak noktasındaki uygulamalarımızdan biri olarak kabul ediyoruz. Bu bakışla 2016
yılında Eğitime Bakış 2016: İzleme ve Değerlendirme Raporu’nu, 2017 yılında ise Yükseköğretime Bakış
2017: İzleme ve Değerlendirme Raporu’nu hazırlayıp kamuoyuyla paylaşmıştık.
Bu raporlarla hem millî eğitim hem de yükseköğretim sistemini, yıllık bazda ve belirlediğimiz temel
konu başlıklarıyla izleme ve değerlendirmeyi kendimiz için görev bildik; eğitimle ilgilenen kamuoyu
açısından beklenti haline getirecek bir hedef faaliyet zemini oluşturduk. Yayınladığımız iki raporun da
kamuoyunun, eğitimcilerin, akademisyenlerin ve karar alıcıların dikkatini çekmesi, kararımızın doğruluğunu teyit etmiş ve bu hedefe dair motivasyonumuzu yükseltmiştir.
Eğitim-Bir-Sen olarak, Eğitime Bakış 2017: İzleme ve Değerlendirme Raporumuz ile eğitim sistemine
ilişkin sorunlu alanlara dair veri temelli analiz yapılmasını, eğitim sistemini iyileştirecek tartışmalara
zemin oluşturmayı, kaliteli eğitim ve kendini gerçekleştiren insan noktasındaki hedelere ulaşmayı
hızlandıracak ve mümkün kılacak politikaların geliştirilmesine katkıda bulunmayı amaçlıyoruz. Raporumuzun eğitimde karar alma süreçlerinde katılımcılığa odaklanan, toplumsal talepleri dikkate alan,
veri temelli planlama yapan, sorun tespiti ve çözüm teklii noktasında dış seslere kulak kabartan bir
kamu yönetimi zemininin oluşmasına katkı sağlamasını umuyoruz.
Sivil toplum zeminindeki yetkili özne olarak, eğitim sistemine katkı yapma anlayışıyla, nesnel merceklere sahip tarafsızlık gözlüğü üzerinden gerçekleşen bir bakışla hazırlayarak yayımladığımız raporun
eğitim camiası özelinde tüm Türkiye için faydalı olacağına ve eğitim alanıyla ilgili başucu kaynağı olarak kullanılacağına inanıyorum.
Bu vesileyle, raporun hazırlanmasında ve yayımlanmasında emek veren, ter döken, akademik hassasiyetleriyle içeriği zenginleştiren, sivil toplumun katkı yapma sorumluluğunu kararlılıkla yüklenen
ekibimize teşekkür ediyorum.
Ali Yalçın
Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen
Genel Başkanı
ÖNSÖZ
Ülkemizde son yıllarda tüm kademelerde okullaşma oranı hızlı bir şekilde artmaya, eğitime ayrılan
kaynaklar büyümeye, öğretmen ve derslik başına düşen öğrenci sayıları azalmaya başlamıştır. Bu
gelişmelerle birlikte OECD ortalamalarına hızla yaklaşılmıştır. Eğitime ayrılan kaynaklar ve nicel göstergelerdeki bu büyümenin eğitim sisteminin kalitesini nasıl etkilediği, sistemin ne kadar etkin ve
verimli çalıştığı, hizmetlerin ne kadar eşit bir şekilde dağıtıldığı oldukça önemli hususlardır. Bundan
dolayı eğitim sistemine ilişkin çeşitli göstergelerin düzenli olarak izlenmesi gerekmektedir. Bu vesileyle sistemde aksayan ya da olumlu bir gelişme sürdüren unsurlar görülebilir.
Bu hedeler çerçevesinde geçen yıl Eğitime Bakış 2016: İzleme ve Değerlendirme Raporu’nu yayımladık.
Eğitim alanındaki nicel gelişmelerin izlenmesi ve nitel sonuçların değerlendirilmesi açısından önemli
bir ihtiyacı gideren bu raporumuzun ikincisi olan Eğitime Bakış 2017: İzleme ve Değerlendirme Raporu’nu kamuoyunun takdirine sunuyoruz.
Rapor, eğitime erişim ve katılım, eğitimin çıktıları, öğretmenler, eğitim-öğretim ortamları, inansman
başlıkları altında beş bölümden oluşmaktadır. Bir önceki rapora göre bu raporun yapısında bazı değişiklikler yapılmıştır. Eğitime Bakış 2016 referans alınarak bu yıl bazı bölüm ve göstergeler çıkarılmış,
bazı göstergelerin de bölümü değiştirilmiş ve bazı yeni göstergeler eklenmiştir. Özellikle, öğrenci devamsızlığı, ortaöğretimde sınıf tekrarı, ikili eğitim gibi göstergelere ilişkin veriler bu yıl ayrıntılı olarak
analiz edilememiştir. Kamu yönetiminde paydaş görüşü ve eleştiriler üzerinden eksikliği gidermek
gibi iyi yönetişim kültürünün yeterince gelişmemiş olması nedeniyle ilgili makamlarca veri taleplerimizin bazılarına yanıt verilmemiştir. Ayrıca raporun yapısında da değişikliğe gidilerek, “Öğrencilerin
Kararlılığı” bölümü “Eğitimin Çıktıları” bölümü ile birleştirilmiş, “Güncel Politikalar ve Sorunlar” bölümü
ise ayrı bir bölüm olarak ele alınmayıp her bir bölümün sonunda yer alan “Odaktakiler” kısmında
münhasıran bölüm konusu bazında ele alınmıştır.
Veri taleplerimizin eleştiriye açık olmayan kamu yönetimince cevapsız bırakılması nedeniyle özel veri kullanılmamış, sadece MEB, ÖSYM, TÜİK gibi kuruluşlar tarafından yayınlanan açık veriler ile OECD’nin her
yıl yayınladığı Bir Bakışta Eğitim ile TIMSS ve PISA verileri kullanılmıştır. Her bir gösterge analiz edilirken,
veriler imkân verdiği ölçüde, yıllara, cinsiyete, bölgelere ve illere, öğrenim düzeyi ve eğitim kademelerine
göre incelenmiş ve bazı veriler uluslararası verilerle karşılaştırılmıştır. Raporda kullanılan tablo, şekil ve
haritalar, konuyla ilgili uluslararası raporlarda kullanılan formatlar dikkate alınarak hazırlanmıştır.
Eğitim sisteminin daha etkin bir şekilde izlenmesi ve değerlendirilmesi için Millî Eğitim Bakanlığı’nın
eğitim sistemiyle ilgili verileri kamuoyu ve araştırmacılar ile daha fazla ve şefaf bir şekilde paylaşması
önem arz etmektedir. Bakanlık, veri paylaşmaktan çekinmemeli, paylaşılan verilerin eğitim sistemini
iyileştirmek için kullanılacağını bilmelidir. Bu raporun, eğitim sisteminin iyileşmesine, gelişmesine,
sorunlarının çözümüne yönelik politikaların geliştirilmesine katkı sunmasını temenni ediyorum.
Raporumuzun hazırlanmasında emeği geçen Doç.Dr. Zafer Çelik, Serkan Yurdakul, Doç.Dr. Hasan
Bozgeyikli ve Doç. Dr. Sedat Gümüş’e ve raporu okuyup eleştirel görüşleriyle katkı sunan Doç. Dr.
Bekir S. Gür’e teşekkür ederim.
Atilla Olçum
Genel Başkan Yardımcısı
İçindekiler
Takdim
Önsöz
İçindekiler
Şekil, Tablo ve Harita Listesi
Kısaltmalar Listesi
Giriş
Yönetici Özeti
5
7
9
11
17
19
23
BÖLÜM A
28
EĞİTİME ERİŞİM VE KATILIM
Gösterge
Gösterge
Gösterge
Gösterge
Gösterge
Gösterge
Bölüm
Bölüm
Bölüm
BÖLÜM B
A1
A2
A3
A4
A5
A6
A
A
A
80
B1
B2
B3
B4
83
89
94
Gösterge B5
Gösterge
Bölüm
Bölüm
Bölüm
B6
B
B
B
Nüfusun Eğitim Düzeyi
Öğrencilerin TIMSS 2015 Performansı
Öğrencilerin PISA 2015 Performansı
Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ve Lisans Yerleştirme
Sınavları (LYS)’nda Ortalama Başarı Durumu
Yükseköğretime Geçiş Oranları ve
Yükseköğretim Kontenjanları
Eğitimin İşgücü Piyasasındaki Rolü
Odaktakiler
Öneriler
Kaynaklar
ÖĞRETMENLER
Gösterge
Gösterge
Gösterge
Bölüm
Bölüm
Bölüm
EĞİTİME BAKIŞ 2017
31
41
50
56
61
66
71
77
78
EĞİTİMİN ÇIKTILARI
Gösterge
Gösterge
Gösterge
Gösterge
BÖLÜM C
Okullaşma Oranları
Öğrenci Sayıları
Okul Türleri
Özel Öğretim
Açıköğretim
Özel Eğitim
Odaktakiler
Öneriler
Kaynaklar
C1
C2
C3
C
C
C
Öğretmenlerin Sayısı ve Cinsiyet Proili
Öğretmen Arz ve Talebi
Öğretmen Maaşları
Odaktakiler
Öneriler
Kaynaklar
100
104
114
123
129
130
132
134
140
148
150
154
155
9
BÖLÜM D
EĞİTİM-ÖĞRETİM ORTAMLARI
Gösterge
Gösterge
Gösterge
Gösterge
Bölüm
Bölüm
Bölüm
BÖLÜM E
Okul, Şube ve Derslik Sayıları
Ortalama Sınıf Mevcutları
Öğrenci-Öğretmen Oranı
Taşımalı Eğitim
Odaktakiler
Öneriler
Kaynaklar
FİNANSMAN
Gösterge
Gösterge
Gösterge
Gösterge
Bölüm
Bölüm
Bölüm
10
D1
D2
D3
D4
D
D
D
E1
E2
E3
E4
E
E
E
156
158
162
174
183
188
194
195
196
Eğitime Ayrılan Bütçe
Öğrenci Başına Yapılan Harcama
Ekonomik Sınılandırmaya Göre Bütçe Dağılımı
Eğitim ve Öğretim Desteği
Odaktakiler
Öneriler
Kaynaklar
198
202
209
214
216
220
221
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil, Tablo ve Harita Listesi
Şekil
A.1.1
Yaş gruplarına ve cinsiyete göre net okullaşma oranları (%) (2016)
31
Şekil
A.1.2
Yaş gruplarına ve cinsiyete göre net okullaşma oranlarında yaşanan değişim (%)
(2015, 2016)
32
Şekil
A.1.3
İllere ve yaş gruplarına göre net okullaşma oranları (2016)
33
Şekil
A.1.4
Cinsiyete göre okul öncesi (4-5 yaş) net okullaşma oranlarında yaşanan değişim
(2009-2016)
34
Şekil
A.1.5
Cinsiyete göre ilkokulda brüt okullaşma oranlarında yaşanan değişim (2012-2016)
35
Şekil
A.1.6
Cinsiyete göre ilkokulda net okullaşma oranlarında yaşanan değişim (2012-2016)
35
Şekil
A.1.7
Cinsiyete göre ortaokulda brüt okullaşma oranlarında yaşanan değişim (2012-2016)
36
Şekil
A.1.8
Cinsiyete göre ortaokulda net okullaşma oranlarında yaşanan değişim (2012-2016)
37
Şekil
A.1.9
Cinsiyete göre ortaöğretimde brüt okullaşma oranlarında yaşanan değişim
(1995-2016)
37
Şekil
A.1.10
Cinsiyete göre ortaöğretimde net okullaşma oranlarında yaşanan değişim
(1995-2016)
38
Şekil
A.1.11
İllere göre ortaöğretimde net okullaşma oranlarında yaşanan değişim
(2007, 2011 ve 2016)
39
Şekil
A.1.12
OECD ülkelerinde yaş gruplarına göre okullaşma oranları (%) (2015)
40
Şekil
A.2.1
Kademelere göre toplam öğrenci sayılarında yaşanan değişim (1950-2016)
41
Şekil
A.2.2
İlkokul ve ortaokul öğrenci sayılarında yaşanan değişim (2012-2016)
42
Şekil
A.2.3
Cinsiyete göre tüm kademelerdeki toplam öğrenci sayılarında ve cinsiyet
oranında yaşanan değişim (1990-2016)
43
Şekil
A.2.4
Kademelere göre öğrencilerin cinsiyet oranlarında yaşanan değişim (1950-2016)
44
Şekil
A.2.5
İlkokul ve ortaokul öğrencilerinin cinsiyet oranlarında yaşanan değişim (2012-2016)
45
Şekil
A.2.6
İlköğretim ve ortaöğretimde yeni kayıt öğrenci sayılarında yaşanan değişim
(1990-2016)
45
Şekil
A.2.7
Sınılara göre ilköğretimde öğrenci sayıları (2016)
46
Şekil
A.2.8
Okul türüne göre ortaöğretimde yeni kayıt öğrenci sayılarında yaşanan değişim
(2000-2016)
46
Şekil
A.2.9
Okul türüne göre ortaöğretimde yeni kayıt yaptıran öğrencilerin cinsiyet
oranlarında yaşanan değişim (2000-2016)
47
Şekil
A.2.10
İllere göre ortaöğretim cinsiyet oranında yaşanan değişim (2006-2016)
48
Şekil
A.3.1
Okul türüne göre ortaöğretimde toplam öğrenci sayılarında yaşanan değişim
(1990-2016)
50
Şekil
A.3.2
Okul türüne göre ortaöğretim öğrencilerinin cinsiyet oranlarında yaşanan
değişim (1990-2016)
51
Şekil
A.3.3
Cinsiyete göre ortaöğretimde meslek lisesi öğrenci oranlarında yaşanan değişim
(%) (1990-2016)
51
Şekil
A.3.4
Açıköğretime kayıtlı öğrenciler hariç cinsiyete göre ortaöğretimde meslek lisesi
öğrenci oranlarında yaşanan değişim (%) (2000-2016)
52
Şekil
A.3.5
OECD ülkelerine göre 15-19 yaş grubu öğrencilerin ortaöğretim program türüne
göre oransal dağılımı (%) (2015)
53
Şekil
A.3.6
Cinsiyete göre fen liselerindeki öğrenci sayılarında yaşanan değişim (2010-2016)
53
Şekil
A.3.7
Cinsiyete göre sosyal bilimler liselerindeki öğrenci sayılarında yaşanan değişim
(2010-2016)
54
Şekil
A.3.8
Cinsiyete göre imam hatip ortaokul öğrenci sayılarında yaşanan değişim
(2012-2016)
54
EĞİTİME BAKIŞ 2017
11
12
Şekil
A.3.9
Cinsiyete göre imam hatip liselerindeki öğrenci sayılarında yaşanan değişim
(2010-2016)
55
Şekil
A.4.1
Kademelere göre özel öğretim kurumlarındaki öğrenci sayılarında yaşanan
değişim (1990-2016)
56
Şekil
A.4.2
Cinsiyete göre özel öğretim kurumlarındaki öğrenci sayılarında ve cinsiyet
oranında yaşanan değişim (2007-2016)
57
Şekil
A.4.3
Kademelere göre özel öğretim kurumlarındaki öğrencilerin oransal dağılımında
yaşanan değişim (%) (1990-2016)
57
Şekil
A.4.4
Kademelere göre özel öğretim kurumlarındaki öğrencilerin toplam öğrenci sayısı
içindeki payında yaşanan değişim (%) (1990-2016)
58
Şekil
A.4.5
OECD ülkelerine göre farklı kademelerde özel öğretim öğrenci oranı (%) (2015)
59
Tablo
A.4.6
Temel liselerde okul, öğrenci ve öğretmen sayıları (2016, 2017)
59
Şekil
A.4.7
Temel liselerde öğrencilerin sınılara göre orantısal dağılımı (%) (2015, 2016)
60
Şekil
A.4.8
Temel lise kurum, öğrenci ve öğretmenlerinin özel ortaöğretim kurum, öğrenci
ve öğretmenlerinin içindeki payı (%) (2015, 2016)
60
Şekil
A.5.1
Açıköğretim ortaokulu ve açıköğretim lisesi öğrenci sayılarında yaşanan değişim
(2000-2016)
62
Şekil
A.5.2
İlköğretim ve ortaöğretimde açıköğretim öğrenci oranlarında yaşanan değişim
(%) (2000-2016)
63
Şekil
A.5.3
Cinsiyete göre açıköğretim lisesi öğrenci sayılarında ve cinsiyet oranında yaşanan
değişim (2000-2016)
63
Şekil
A.5.4
Okul türüne göre açık ortaöğretimdeki öğrencilerin oransal dağılımında yaşanan
değişim (%) (2000-2016)
64
Şekil
A.5.5
Açıköğretim lisesi mezun öğrenci sayılarında yaşanan değişim (2000-2015)
64
Tablo
A.6.1
Yıllara göre okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretimde özel eğitim alan öğrenci
sayısı (2010-2016)
67
Şekil
A.6.2
İlköğretimde kaynaştırma eğitimi alan öğrenci sayılarında ve oranında yaşanan
değişim (%) (2010-2016)
68
Şekil
A.6.3
Ortaöğretimde kaynaştırma eğitimi alan öğrenci sayılarında ve oranında yaşanan
değişim (%) (2010-2016)
68
Şekil
A.6.4
İlköğretim özel eğitim sınılarındaki öğrenci sayıları ve toplam ilköğretim özel
öğrenci sayısı içindeki paylarında yaşanan değişim (%) (2010-2016)
69
Şekil
A.6.5
Bilim ve Sanat Merkezi kurum sayısı ve kurum başına düşen kursiyer sayısında
yaşanan değişim (2004-2015)
70
Şekil
A.6.6
Bilim sanat merkezi kursiyer sayıları ve cinsiyet oranında yaşanan değişim
(2004-2015)
70
Şekil
B.1.1
Cinsiyete göre 18-21 yaş grubunda en az lise mezunu olanların oranında
yaşanan değişim (%) (2009-2016)
83
Şekil
B.1.2
Cinsiyete göre ortaöğretim mezuniyet oranlarında yaşanan değişim (2008-2015)
84
Şekil
B.1.3
Bölgelere ve cinsiyete göre 18-21 yaş grubunda en az lise mezunu olanların
oranı (%) (2011, 2016)
85
Şekil
B.1.4
Bölgelere ve cinsiyete göre genç (18-21) ve orta yaş (40-44) nüfusta en az lise
mezunu olanların oranı (%) (2016)
86
Şekil
B.1.5
OECD ülkelerinde 25 yaş altı ilk kez (öğrencilerin) ortaöğretimden mezuniyet
oranları (2005, 2015)
87
Şekil
B.1.6
Okul türüne göre ortaöğretimde mezun öğrenci sayılarında yaşanan değişim
(1994-2015)
88
Tablo
B.2.1
Ülkelere göre matematik ve fen puanı ortalamaları (TIMSS 2015)
89
Şekil
B.2.2
Yıllara göre 4 ve 8. sınıların TIMSS matematik ve fen puanı ortalamaları
(1999-2015)
91
Şekil
B.2.3
Cinsiyete göre 4 ve 8. sınıların TIMSS 2015 matematik ve fen puanı
ortalamalarında yaşanan değişim
91
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil
B.2.4
Yeterlik düzeyine göre TIMSS 2015 matematik ve fen alanlarında öğrencilerin
oransal dağılımı
92
Şekil
B.2.5
Bölgelere göre 4. sınıların matematik ve fen puanı ortalamaları (TIMSS 2015)
93
Şekil
B.2.6
Bölgelere göre 8. sınıların matematik ve fen puanı ortalamaları (TIMSS 2015)
93
Tablo
B.3.1
Ülkelere göre fen, okuma ve matematik puanı ortalamaları (PISA 2015)
94
Şekil
B.3.2
Yıllara göre Türkiye ve OECD ülkelerinin PISA fen, okuma ve matematik puanı
ortalamaları (2003- 2015)
96
Şekil
B.3.3
Cinsiyete göre Türkiye’nin PISA fen, okuma ve matematik puanı ortalamalarında
yaşanan değişim (2003- 2015)
97
Şekil
B.3.4
Bölgelere göre PISA 2015 fen, okuma ve matematik puanı ortalamaları
97
Şekil
B.3.5
Okul türüne göre PISA 2015 fen, okuma ve matematik puanı ortalamaları
98
Şekil
B.3.6
Yeterlik düzeyine göre PISA 2015 fen, okuma ve matematik alanlarında
öğrencilerin oransal dağılımı
98
Şekil
B.4.1
YGS’de Türkçe ve sosyal bilimler sınavına giren adayların ortalama netlerinde
yaşanan değişim (2010-2017)
100
Şekil
B.4.2
YGS’de matematik ve geometri sınavına giren adayların ortalama netlerinde
yaşanan değişim (2010-2017)
101
Şekil
B.4.3
LYS’de matematik ve geometri sınavına giren adayların ortalama netlerinde
yaşanan değişim (2011-2017)
101
Şekil
B.4.4
LYS’de izik, kimya ve biyoloji sınavına giren adayların ortalama netlerinde
yaşanan değişim (2011-2017)
102
Şekil
B.4.5
LYS’de Türk dili ve edebiyatı ile coğrafya 1 sınavına giren adayların ortalama
netlerinde yaşanan değişim (2011-2017)
102
Şekil
B.4.6
LYS’de tarih, coğrafya 2 ve felsefe grubu sınavına giren adayların ortalama
netlerinde yaşanan değişim (2011-2017)
103
Şekil
B.4.7
LYS’de İngilizce, Almanca ve Fransızca sınavına giren adayların ortalama
netlerinde yaşanan değişim (2011-2017)
103
Şekil
B.5.1
Üniversite giriş sınavına başvuran aday sayısı ile başvuranların lise
mezuniyetlerine ve daha önce yerleşme durumlarına göre oransal dağılımında
yaşanan değişim (%) (2008-2017)
104
Şekil
B.5.2
Farklı yükseköğretim programlarına yerleşen öğrencilerin üniversite giriş
sınavına başvuran öğrenci sayısına oranında yaşanan değişim (%) (2008-2017)
105
Şekil
B.5.3
Lise son sınıf düzeyinde bir yükseköğretim programına yerleşen öğrencilerin, lise
son sınıfta üniversite giriş sınavına başvuran öğrenci sayısına oranında yaşanan
değişim (%) (2008-2017)
106
Şekil
B.5.4
Üniversite giriş sınavına başvuranların mezun oldukları lise türüne göre oransal
dağılımında yaşanan değişim (%) (2008-2016)
107
Şekil
B.5.5
Lise türüne göre üniversite giriş sınavına başvuranların içinde bir yükseköğretim
programına yerleşenlerin oranında yaşanan değişim (%) (2008-2016)
107
Şekil
B.5.6
Lise türüne göre üniversite giriş sınavına başvuranların içinde bir önlisans
programına yerleşenlerin oranında yaşanan değişim (%) (2008-2016)
108
Şekil
B.5.7
Lise türüne göre üniversite giriş sınavı başvuranların içinde bir lisans programına
yerleşenlerin oranında yaşanan değişim (2008-2016)
109
Şekil
B.5.8
Lise türüne göre üniversite giriş sınavına başvuranların içinde bir açıköğretim
programına yerleşenlerin oranında yaşanan değişim (2008-2016)
109
Şekil
B.5.9
Lise türüne göre üniversite giriş sınavına lise son sınıfta başvuranların içinde bir
yükseköğretim programına yerleşenlerin oranı (%) (2016)
110
Şekil
B.5.10
ÖSYS’ye başvuran ve yerleşen sayılarında yaşanan değişim (2008-2017)
111
Şekil
B.5.11
Yükseköğretimde lisans ve önlisans programları kontenjanlarına yerleştirme
oranlarında yaşanan değişim (2008-2017
111
Şekil
B.5.12
Yükseköğretimde önlisans programları kontenjanları ile yerleşen ve boş kalan
kontenjan sayılarında yaşanan değişim (2008-2017)
112
EĞİTİME BAKIŞ 2017
13
14
Şekil
B.5.13
Yükseköğretimde lisans programları kontenjanları ile yerleşen ve boş kalan
kontenjan sayılarında yaşanan değişim (2008-2017)
112
Şekil
B.6.1
Eğitim düzeyine göre işgücüne katılım, istihdam ve işsizlik oranlarında yaşanan
değişim (%) (2001-2016)
114
Şekil
B.6.2
OECD ülkelerinde 25-34 yaş arası eğitim düzeyine göre istihdam oranları (2016)
115
Şekil
B.6.3
OECD ülkelerinde 25-64 yaş arasında eğitim düzeyine göre istihdam oranları (2016)
116
Şekil
B.6.4
OECD ülkelerinde 25-34 yaş arası eğitim düzeyi işsizlik oranları (2016)
116
Şekil
B.6.5
15+ yaş grubunda genel lise mezunu olanların cinsiyete göre işgücü
istatistiklerinde yaşanan değişim (%) (2001-2016)
117
Şekil
B.6.6
15+ yaş grubunda lise dengi meslek okul mezunu olanların cinsiyete göre işgücü
istatistiklerinde yaşanan değişim (2001-2016)
117
Şekil
B.6.7
Bölgelere, eğitim düzeyine ve cinsiyete göre işgücüne katılım oranları (2016)
119
Şekil
B.6.8
Bölgelere, eğitim düzeyine ve cinsiyete göre istihdam oranları (2016)
120
Şekil
B.6.9
Bölgelere, eğitim düzeyine ve cinsiyete göre işsizlik oranları (2016)
121
Şekil
C.1.1
Kademelere göre kamu ve özel sektörde çalışan öğretmen sayılarında yaşanan
değişim (1990-2016)
134
Şekil
C.1.2
Özel ilköğretim ve ortaöğretim okullarındaki öğretmen sayılarında yaşanan
değişim (1990-2016)
135
Şekil
C.1.3
Öğretmenlerin bölgelere göre oransal dağılımı (2016)
136
Şekil
C.1.4
Kademelere göre kadın öğretmen oranında yaşanan değişim (1990-2016)
136
Şekil
C.1.5
Özel ilköğretim ve ortaöğretim okullarında kadın öğretmen oranlarında yaşanan
değişim (1990-2016)
137
Şekil
C.1.6
Kadın öğretmen oranlarının bölgelere göre dağılımı (2016)
137
Şekil
C.1.7
Eğitim fakültelerine yeni kayıt yaptıran öğrenciler içindeki kadın öğrenci
oranlarında yaşanan değişim (2007-2016)
138
Şekil
C.1.8
OECD ülkelerinde kademelere göre kadın öğretmen oranları (2015)
138
Tablo
C.2.1
Öğretmen ihtiyaç analizi
140
Şekil
C.2.2
Eğitim fakültelerinden mezun olan öğrenci sayısında yaşanan değişim
(2006-2015)
141
Şekil
C.2.3
Eğitim fakültelerine yeni kayıt yaptıran öğrenci sayısında yaşanan değişim
(2007-2016)
142
Tablo
C.2.4
Yıllara göre pedagojik formasyon programları kontenjan sayıları (2013-2017)
142
Şekil
C.2.5
KPSS eğitim bilimleri testine giren aday sayısı ve ortalama netlerinde yaşanan
değişim (2005-2017)
143
Şekil
C.2.6
Ataması yapılan öğretmen sayılarında yaşanan değişim (2003-2017)
144
Tablo
C.2.7
Sözleşmeli olarak atanan öğretmenlerin branş bazında Türkiye geneli oluşan en
düşük KPSS puanı, mülakat puanı ve sayıları (2016, 2017)
144
Tablo
C.2.8
Dershane ve etüt merkezlerinde çalışanlardan sözleşmeli olarak atanan
öğretmenlerin branş bazında Türkiye geneli oluşan en düşük mülakat puanı ile
sayıları (2016, Ekim)
145
Şekil
C.2.9
Sözleşmeli olarak atanan öğretmenlerin
bölgelere göre oransal dağılımı (2017)
146
Şekil
C.2.10
Sözleşmeli olarak atanan öğretmenlerin illere göre oransal dağılımı (2017)
167
Şekil
C.2.11
Bölgelere göre devlet okullarında çalışan öğretmenlerin hizmet süresi ortalaması
(Şubat, 2016)
147
Şekil
C.3.1
OECD ülkelerinde öğretmenliğe yeni başlayan ve 15 yıl deneyim sahibi
öğretmenlerin maaşları ($) (2015)
148
Şekil
C.3.2
Farklı ülkelerde öğretmenlerin maaşlarında yaşanan değişim (ortaokul
öğretmenleri) (2005, 2015)
149
Tablo
D.1.1
Kademelere göre okul sayıları (2006-2016)
158
Tablo
D.1.2
Bazı okul türlerine göre okul sayıları (2010-2016)
159
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Tablo
D.1.3
Kademelere göre derslik ve şube sayıları (2006-2016)
160
Tablo
D.1.4
Ortaöğretimde okul türlerine göre derslik ve şube sayıları (2006-2016)
161
Tablo
D.1.5
Yeni yapılan derslik sayıları (2006-2016)
161
Şekil
D.2.1
İlköğretim ve ortaöğretimde şube ve derslik başına düşen öğrenci sayılarında
yaşanan değişim (1990-2016)
162
Şekil
D.2.2
Özel ilköğretim ve ortaöğretimde şube başına düşen öğrenci sayılarında
yaşanan değişim (1990-2016)
163
Şekil
D.2.3
İlkokul ve ortaokulda şube başına düşen öğrenci sayılarında yaşanan değişim
(2012-2016)
163
Şekil
D.2.4
Ortaöğretimde okul türlerine göre şube başına düşen öğrenci sayılarında
yaşanan değişim (1990-2016)
164
Şekil
D.2.5
İlkokul ve ortaokulda okul başına düşen öğrenci sayılarında yaşanan değişim
(2012-2016)
165
Şekil
D.2.6
Ortaöğretimde okul türlerine göre okul başına düşen öğrenci sayılarında
yaşanan değişim (2012-2016)
165
Şekil
D.2.7
İlkokulda bölgelere göre şube başına düşen öğrenci sayısı (2012, 2016)
166
Şekil
D.2.8
Ortaokulda bölgelere göre şube başına düşen öğrenci sayısı (2012, 2016)
166
Şekil
D.2.9
Ortaöğretimde bölgelere göre şube başına
düşen öğrenci sayısı (2006, 2011 ve 2016)
167
Şekil
D.2.10
İlkokulda bölgelere göre okul başına düşen öğrenci sayısı (2012, 2016)
167
Şekil
D.2.11
Ortaokulda bölgelere göre okul başına düşen öğrenci sayısı (2012, 2016)
168
Şekil
D.2.12
Ortaöğretimde bölgelere göre okul başına düşen öğrenci sayısı (2012, 2016)
168
Şekil
D.2.13
İlkokulda illere göre şube başına düşen öğrenci sayısı (2012, 2016)
169
Şekil
D.2.14
Ortaokulda illere göre şube başına düşen öğrenci sayısı (2012, 2016)
171
Şekil
D.2.15
Ortaöğretimde illere göre şube başına düşen öğrenci sayısı (2006, 2011 ve 2016)
172
Şekil
D.2.16
OECD ülkelerinde kademelere göre ortalama sınıf mevcudu (2015)
173
Şekil
D.3.1
Kademelere göre öğretmen başına düşen öğrenci sayısında yaşanan değişim
(1990-2016)
174
Şekil
D.3.2
Özel ilköğretim ve ortaöğretimde öğretmen başına düşen öğrenci sayılarında
yaşanan değişim (1998-2016)
175
Şekil
D.3.3
İlkokul ve ortaokulda öğretmen başına düşen öğrenci sayılarında yaşanan
değişim (2012-2016)
175
Şekil
D.3.4
Ortaöğretimde okul türlerine göre öğretmen başına düşen öğrenci sayılarında
yaşanan değişim (1990-2016)
176
Şekil
D.3.5
İlkokulda bölgelere göre öğretmen başına düşen öğrenci sayısı (2012, 2016)
176
Şekil
D.3.6
Ortaokulda bölgelere göre öğretmen başına düşen öğrenci sayısı (2012, 2016)
177
Şekil
D.3.7
Ortaöğretimde bölgelere göre öğretmen başına düşen öğrenci sayısı
(2006, 2011 ve 2016)
177
Şekil
D.3.8
İlkokulda illere göre öğretmen başına düşen öğrenci sayısı (2012, 2016)
179
Şekil
D.3.9
Ortaokulda illere göre öğretmen başına düşen öğrenci sayısı (2012, 2016)
180
Şekil
D.3.10
Ortaöğretimde illere göre öğretmen başına düşen öğrenci sayısı (2006, 2011 ve
2016)
181
Şekil
D.3.11
OECD ülkelerinde kademelere göre öğrenci-öğretmen oranları (2015)
182
Şekil
D.4.1
Kademelere göre taşımalı eğitim kapsamında taşınan öğrenci sayılarında
yaşanan değişim (2012-2016)
183
Şekil
D.4.2
Kademe ve bölgelere göre taşımalı eğitim kapsamında taşınan öğrenci oranları
(%) (2016)
184
Harita D.4.3
İlkokulda taşımalı eğitim kapsamında taşınan öğrenci oranlarının illere göre
dağılımı (%) (2016)
185
Harita D.4.4
Ortaokulda taşımalı eğitim kapsamında taşınan öğrenci oranlarının illere göre
dağılımı (%) (2016)
185
EĞİTİME BAKIŞ 2017
15
Şekil
D.4.5
Ortaöğretimde bölgelere göre taşımalı eğitim kapsamında taşınan öğrenci
oranları (%) (2016)
186
Harita D.4.6
Ortaöğretimde taşımalı eğitim kapsamında taşınan öğrenci oranlarının illere
göre dağılımı (%) (2016)
187
Şekil
E.1.1
MEB’in toplam bütçesi ve bu bütçenin GSYH’ye ve konsolide/merkezi yönetim
bütçesine oranında yaşanan değişim (2000-2017)
198
Şekil
E.1.2
Eğitim hizmetleri fonksiyonel sınılandırmasına göre merkezi yönetim bütçesinin
bölgelere göre oransal dağılımı (2016)
199
Şekil
E.1.3
OECD ülkelerinde eğitime yapılan harcamanın toplam bütçeye oranı (2014)
199
Şekil
E.1.4
OECD ülkelerinde kademelere göre eğitime yapılan toplam harcamanın GSYH’ye
oranı (2014)
200
Şekil
E.1.5
OECD ülkelerinde tüm kademelerde eğitime yapılan kamu ve özel harcamaların
GSYH’ye oranı (2014)
200
Şekil
E.1.6
OECD ülkelerinde eğitime yapılan toplam harcama içinde kamu ve özel
harcamaların oranı (2014)
201
Şekil
E.2.1
Kademelere göre öğrenci başına yapılan harcamalarda yaşanan değişim (TL)
(2007-2016)
202
Şekil
E.2.2
Ortaöğretimde lise türüne göre öğrenci başına yapılan harcamalarda yaşanan
değişim (TL) (2007-2016)
203
Şekil
E.2.3
İllere göre yükseköğretim dâhil tüm kademelerde öğrenci başına yapılan
harcama (TL) (2016)
204
Şekil
E.2.4
OECD ülkelerinde kademelere göre öğrenci başına yapılan harcama tutarı ($)
(2014)
205
Şekil
E.2.5
İlköğretim ve ortaöğretim genelinde OECD ülkelerinde öğrenci sayısı, eğitim
harcamaları ve öğrenci başına yapılan harcamada yaşanan değişim (2010, 2014)
206
Şekil
E.2.6
Öğrenci başına yapılan harcamanın cari iyatlarla kişi başına milli gelire oranında
yaşanan değişim (%) (2007-2016)
207
Şekil
E.2.7
OECD ülkelerinde kademelere göre öğrenci başına yapılan harcamanın kişi
başına gelire oranı (2014)
208
Şekil
E.3.1
MEB bütçesinin ekonomik sınılandırmaya göre dağılımında yaşanan değişim
(2008-2017)
209
Şekil
E.3.2
MEB bütçesinde cari ve sermaye (yatırım) giderlerinin dağılımında yaşanan
değişim (2008-2017)
210
Şekil
E.3.3
Konsolide bütçe yatırımlarından MEB yatırımlarına ayrılan payda yaşanan
değişim (%) (2008-2017)
211
Şekil
E.3.4
MEB bütçesinde personel giderlerinin cari giderler içerisindeki payında yaşanan
değişim (2008-2017)
211
Şekil
E.3.5
OECD ülkelerinde yükseköğretim ve okul öncesi haricinde diğer kademelerde
yapılan harcamaların cari ve sermaye giderlerine göre dağılımı (2014)
212
Şekil
E.3.6
OECD ülkelerinde personel giderlerinin cari giderler içindeki payı (2014)
212
Tablo
E.4.1
Yıllara göre eğitim ve öğretim desteğinden yararlanacak öğrenci sayısı ve özel
okullara ödenecek destek tutarları (2014-2017)
214
Tablo
E.4.2
Eğitim ve öğretim desteğinden yararlanan öğrencilerin kademelere göre sayısal
ve oransal dağılımı (2014-2017)
215
Tablo
E.4.3
Kademelere göre eğitim ve öğretim desteğinden yararlanan öğrenciler ile bu
öğrencilerin özel öğretimdeki öğrenciler içindeki payları (2016)
215
Kısaltmalar Listesi
ABD
Amerika Birleşik Devletleri
AK Parti
Adalet ve Kalkınma Partisi
BİLSEM
Bilim ve Sanat Merkezleri
BÖTE
Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi
GSYH
Gayri Sai Yurtiçi Hâsıla
IEA
Uluslararası Eğitim Başarılarını Değerlendirme Kuruluşu
International Association for the Evaluation of Educational Assessment
KHK
Kanun Hükmünde Kararname
KPSS
Kamu Personel Seçme Sınavı
LYS
Lisans Yerleştirme Sınavları
MEB
Milli Eğitim Bakanlığı
OECD
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü
The Organisation for Economic Co-operation and Development
ÖSYM
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi
PISA
Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı
Programme for International Student Assessment
TEOG
Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş
TIMSS
Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması
Trends in International Mathematics and Science Study
TÜİK
Türkiye İstatistik Kurumu
TYT
Temel Yeterlilik Testi
YGS
Yükseköğretime Geçiş Sınavı
YKS
Yükseköğretim Kurumları Sınavı
YÖK
Yükseköğretim Kurulu
EĞİTİME BAKIŞ 2017
17
GİRİŞ
Günümüz dünyasında, ülkelerin ekonomik gelişmesi ve refahının artması, demokratik ve katılımcı bir
toplumun var olması, bireylerin kişisel beceri ve kapasitelerinin gelişmesi ve kendi refahlarını sağlaması için eğitime kilit bir rol atfedilmektedir. Özellikle, küresel dünyada daha rekabetçi bir ekonomik
yapıya sahip olmak, katma değeri yüksek ürünler üretmek ve ülkenin ekonomik rekabette geride
kalmaması için eğitim sistemlerini iyileştirmeye yönelik reformlar yapılmaktadır. Ayrıca, eğitime katılım oranları ve okullaşma süresi özellikle gelişmekte olan ülkelerde hızlı bir şekilde artmaktadır.
Türkiye’de özellikle okul öncesi ve ortaöğretim düzeyinde son yıllarda okullaşma oranı çok hızlı bir
şekilde artmıştır. Dahası, Türkiye’nin eğitim yatırımları da çok hızlı bir şekilde büyümüş ve Ekonomik
Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ortalamalarına yaklaşmıştır. Bu nedenlerden dolayı, eğitim süreçlerinin girdi ve çıktılarının izlenmesi ve değerlendirilmesi bir zorunluluk haline gelmektedir. OECD
uzun yıllardır çeşitli göstergeler halinde Education at Glance’i hazırlayarak eğitim sistemlerinin performanslarını karşılaştırmalı olarak analiz etmekte ve ülkelere hangi alanda eğitim politikaları uygulaması gerektiği konusunda ipuçlarını sunmaktadır. 2016 yılından itibaren de Eğitim-Bir-Sen, Türkiye
eğitim sisteminin izleme ve değerlendirmesini yapmaktadır. Bu çerçevede hazırlanan ikinci rapor ile
Türkiye eğitim sisteminin mevcut durumu tüm göstergeleriyle ortaya konularak ve tarihsel süreci
detaylı bir şekilde veriye dayalı olarak incelenerek analizlerde bulunulmuştur.
Amaç ve Kapsam
Bu raporun temel amacı, Türkiye eğitim sisteminin tarihsel eğilimlerini ve mevcut durumunu, eğitimde yaşanan gelişmeleri ve uluslararası göstergelerdeki kıyaslamaları da göz önüne alarak kapsamlı bir şekilde veriye dayalı olarak ve yıllık bir periyotla incelemek ve değerlendirmektir. Rapor
özelde, Türkiye eğitim sistemine ilişkin çeşitli göstergelerin yıllık olarak izlenmesini ve değerlendirilmesini hedelemektedir. Eğitime erişim ve katılım, eğitimin çıktıları, öğretmenler, eğitim-öğretim
ortamları ve inansman olmak üzere beş ana bölümden meydana gelen raporda her bölüm de
farklı göstergeler ele alınmış ve her bir gösterge ilgili veriler baz alınarak tablo, şekil ve haritalarla
desteklenmiştir.
Geçen yıl yayınlanan Eğitime Bakış 2016: İzleme ve Değerlendirme Raporu’nda yedi ana bölüm bulunmaktaydı (Eğitim-Bir-Sen, 2016). Bu yıl ise Eğitime Bakış 2016’da yer alan Öğrencilerin Kararlılığı
bölümü Eğitimin Çıktıları bölümü ile birleştirilmiş ve Güncel Politikalar ve Sorunlar bölümü ise ayrı bir
bölüm olarak ele alınmayıp ilgili bölümlerin sonunda yer alan Odaktakiler alt bölümünde tartışılmıştır. Bu durumun sonucu olarak Eğitime Bakış 2017 beş bölümden oluşmuştur. Eğitime Bakış 2016’nın
tecrübesini dikkate alarak, bu yıl bazı bölüm ve göstergeler çıkartılmış, bazı göstergelerin de bölümü
değiştirilmiş ve bazı yeni göstergeler eklenmiştir. Özellikle, öğrenci devamsızlığı, ortaöğretimde sınıf
tekrarı, ikili eğitim gibi göstergelere ilişkin verilerin açık veri olarak paylaşılmaması nedeniyle bahsedilen göstergeler Eğitime Bakış 2017’de yer almamıştır. Bahsedilen göstergeler eğitim sisteminin durumunu anlamada önemli veriler sunduğundan, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB)’in bu verileri açık olarak
EĞİTİME BAKIŞ 2017
19
yayınlaması en uygunudur. Buna ilaveten, Eğitime Bakış 2017’de her bir bölümün organizasyonunda
değişime gidilmiş ve her bir bölüm; kendi içindeki kapsamına göre ilgili göstergeler, elde edilen bulgular ışığında tartışmaların yer aldığı odaktakiler; bu tartışmalar bağlamında politika önerileri olan
öneriler ve ilgili bölümün kaynaklarını içeren kaynakça kısımlarından oluşmaktadır.
Türkiye eğitim sisteminin bütüncül bir yaklaşımla izleme ve değerlendirmesini içeren bu raporun,
halen uygulanan politikaların etkinliğini ve verimliliğini değerlendirmesi; uygulanması planlanan eğitim politikalarının muhtemel etkisini tespit etmesi ve hangi alanlarda yeni politikaların geliştirilmesi
gerektiğini veriler ekseninde sunarak karar alıcılara önderlik etmesi ve eğitim alanında araştırma
yapanlar için ise önemli katkılar sağlaması hedelenmektedir.
Yöntem
Eğitime Bakış 2016’ya benzer şekilde, elinizdeki rapor, nicel araştırma yöntemlerinden olan betimsel
araştırma özelliğine sahiptir. Rapor geçmişten günümüze meydana gelen değişimleri de ele aldığı
için hem kesitsel hem de boylamsal niteliktedir. Veri analizinde görsel teknik olarak şekil ve haritalarla birlikte tablolama teknikleri de yer almaktadır. Kullanılan teknikler arasında özellikle sıklık dağılımları, oran ve orantı istatistikleri, yüzde dağılımları, yüzde değişim istatistikleri, merkezi eğilim ölçüleri,
kategoriler arası karşılaştırmalar için çapraz tablo analiz teknikleri yer almaktadır. Ayrıca, tüm harita,
şekil ve tablolarda, bir standart olması için öğretim yılının başlangıç yılı referans alınmıştır. Daha somut ifade etmek gerekirse, 2016-2017 öğretim yılına ait veriler, şekil, harita ve tablolarda 2016 olarak
gösterilmiştir. Mezuniyet oranları sunulan verilerde 2015 yılı 2015-2016 yılı sonunda mezun olma
durumunu ifade etmektedir. Bütçe ile ilgili şekillerde ise yıl bazlı olarak alınmıştır.
Verilerin analizlerinde izlenilen yol iki aşamadan oluşmaktadır. Öncelikle konu alanındaki mevcut
göstergelerde son durumun ortaya konması için veriler güncellenmiştir. Önemli konularla ilgili de
uygun olan yeni göstergeler seçilmiş ve bu göstergeler temelinde hangi tür verilerin toplanacağına
karar verilmiştir. Ardından, eklenen göstergelerle ilgili veriler uygunsa geçmiş yılları da içerecek şekilde derlenmiş veya ilgili kurum ve kuruluşların yayınlanmış raporlarından ve web sitelerinden toplanmıştır. Bu süreçte çok çeşitli kaynak, kurum ve kuruluşlardan veriler derlenmiş ve analize hazır hale
getirilmiştir. İkinci aşamada ise, bu göstergelerin değerlendirilmesine uygun olan veri analiz teknikleri
belirlenerek analizler yapılmıştır. Verilerin derlenmesinde ve analize hazır hale getirilmesinde ortaya
çıkabilecek maddi hataların giderilmesi için araştırma ekibi tarafından analizlerin ve verilerin kontrol edilmesi sağlanmıştır. Ancak bazı durumlarda, yuvarlama hataları nedeni ile resmi istatistiklerle
raporda sunulan istatistikler arasında da göz ardı edilebilir farklılıklar bulunması muhtemeldir. Son
olarak veriler analiz edildikten sonra, araştırma ekibi tarafından analiz/yorumlama sürecinde tutarsız
gözüken verilerin olması durumunda bu veriler yeniden gözden geçirilmiştir.
Temel Veri Kaynakları
Bir önceki raporda olduğu gibi bu raporda da kullanılan veriler çok çeşitli kaynaklardan elde edilmiştir. Eğitime Bakış 2016’daki veriler güncellenmiş olup hem güncellemede hem de bu rapora
eklenen göstergelerde temel veri kaynaklarını Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM)’nin
web sitesinde yer alan sınavlara ilişkin sayısal bilgiler, MEB (MEB, 2017) tarafından yıllık olarak
20
EĞİTİME BAKIŞ 2017
yayımlanan Milli Eğitim İstatistikleri, Maliye Bakanlığı’nın web sitesinden elde edilen resmi veriler
oluşturmaktadır. İşgücü istatistikleri, eğitim harcamaları istatistikleri, yaş grupları ve illere göre
eğitim istatistikleri Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’nun ilgili veritabanlarından elde edilmiştir. Buna
ilaveten MEB’in ilgili yıllarda hazırladığı Bütçe Sunuş raporları, Uluslararası Öğrenci Değerlendirme
Programı (PISA) ve Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması (TIMSS) Ulusal Raporlarında yer alan verilerden yararlanılmıştır. Bu raporda, açık veri haricinde herhangi bir özel bir veri kullanılmamıştır. Uluslararası karşılaştırmalar yapılırken kullanılan başlıca veri kaynağı ise, OECD’nin
her yıl düzenli olarak yayımladığı Bir Bakışta Eğitim raporudur (OECD, 2017).
Kaynaklar
Eğitim-Bir-Sen. (2016). Eğitime bakış 2016: İzleme ve değerlendirme raporu. Ankara: Eğitimciler Birliği
Sendikası.
MEB. (2017). Milli eğitim istatistikleri: Örgün eğitim 2016-2017 (I. dönem). Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı.
OECD. (2017). Education at a glance 2017: OECD indicators. Paris: Organisation for Economic
Co-operation and Development.
EĞİTİME BAKIŞ 2017
21
YÖNETİCİ ÖZETİ
BÖLÜM A: Eğitime Erişim ve Katılım
2016 yılında 6-9 ve 10-13 yaş gruplarında hem kız hem de erkek öğrencilerin net okullaşma oranları
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ortalamalarının üzerinde; okul öncesi ve ortaöğretim
düzeyinde ise OECD ortalamasının altındadır. Ayrıca, okul öncesi eğitim ve ortaöğretimde okullaşmada bölgesel eşitsizlik sorunu halen çözülememiştir. Cinsiyet oranına bakıldığında tüm kademeler
için 100 erkek öğrenciye 93 kız öğrenci düşmektedir.
Milli eğitim sisteminde yükseköğretim hariç 17 milyondan fazla öğrenci bulunmaktadır. Sistemdeki
öğrencilerin 1 milyon 750 bini açık öğretimdedir. Oldukça büyük olan bu sayı, açıköğretim liselerinin
“depo” olma özelliğini devam ettirdiğini göstermektedir. Özel öğretim kurumlarındaki öğrenci sayısı
son yıllarda hızlı bir şekilde artış göstermiş ve 1,2 milyon düzeyine ulaşmıştır. Son yıllardaki artışın
temel nedeni, dershanelerin kapatılma sürecinde özel dershanelerin temel liselere dönüştürülmesi
ve özel okul öğrencilerine verilmeye başlanan öğrenim desteğidir.
İlkokula yeni kayıt sayısı 1,2 milyon civarında ortaöğretime yeni kayıt ise 1 milyon civarında gerçekleşmektedir. Ortaöğretimde okul türüne göre yeni kayıt oranlarına bakıldığında 2011 yılından sonra
meslek liselerine yeni kayıt yaptıran öğrenci sayısı, genel liselerin yeni kayıt sayısını geçmiştir.
2016’da farklı kademelerde özel eğitim alan toplam öğrenci sayısı 306 bindir. Özel eğitim alan bu öğrencilerin büyük çoğunluğu ilköğretim kademesinde olup ortaöğretimde özel eğitim alan öğrenci sayısı daha azdır. Bu veri, ilköğretimde özel eğitim alan öğrencilerin büyük bir bölümünün ortaöğretim
çağına geldikleri zaman sistem dışında kaldığını göstermektedir. Bilim ve Sanat Merkezi (BİLSEM)’lerde öğrenim gören özel yetenekli öğrenci sayısı ise son 10 yılda 5 binden 25 bine yükselmiştir. Gerek
kurum sayısı gerekse kurum başına düşen kursiyer sayısında yaşanan artış, özel yetenekli bireylerin
eğitime erişimlerinin son yıllarda önemli oranda arttığını göstermesi açısından önemlidir.
BÖLÜM B: Eğitimin Çıktıları
En az lise mezunu olma oranı son yıllarda önemli oranda artmış olmasına rağmen OECD ortalamasından önemli oranda düşüktür. En az lise mezunu olma oranlarının bölgelere göre dağılımında yıllar
içinde ciddi bir artış yaşanmış ancak bölgeler arasında mezun olma oranlarında belirgin bir eşitsizlik
var olmaya devam etmektedir. Diğer OECD ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de kızlar erkeklerden
daha yüksek oranda ve hızlı bir şekilde ortaöğretimden mezun olmaktadır.
Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması (TIMSS) 2015’te 4 ve 8. sınılarda hem matematik
hem de fen puanları bir önceki araştırmaya göre yükselmesine rağmen TIMSS ortalamasının altında
kalmıştır. Daha önemlisi 4 ve 8. sınılarda iki testte de temel alt düzey ve altındaki öğrenci oranı hayli
yüksektir. 8. sınıf matematik testinde bu oran %60’a yaklaşmış durumdadır. TIMSS’deki önemli bulgulardan biri de bölgelere göre başarının önemli oranda farklılaşması hususudur. İki testte ve her
iki sınıf düzeyinde de en başarılı ve en başarısız bölgeler arasındaki başarı farkı 70-90 arasında de-
EĞİTİME BAKIŞ 2017
23
ğişmektedir. Bu veri bölgeler arası eğitimsel eşitliğin 4 ve 8. sınılarda belirgin bir şekilde var olmaya
devam ettiğini göstermektedir.
Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) 2015’te Türkiye puanlarını bir önceki araştırmaya
göre fen alanında 38, matematik de 28 ve okuma da 47 puan düşürmüş ve OECD ülkeleri ortalamasının oldukça gerisinde kalmıştır. Dahası, Türkiye’nin sıralaması ise her üç alanda da 70 ülke arasında
50. sıralar civarındadır. PISA 2015’te her 30 puanın bir öğretim yılına denk geldiği dikkate alındığında
Türkiye’nin puanlarında yaşadığı düşüşün ciddiyeti daha iyi anlaşılabilir. TIMSS’de olduğu gibi PISA’da
da bölgeler arası eşitsizlik oldukça belirgindir. Örneğin matematik alanında en başarılı olan Batı Marmara ile en başarısız Ortadoğu Anadolu arasında 60 puandan fazla fark vardır. 60 puan, PISA 2015
hesaplamasına göre iki öğretim yılı farka denk düşmektedir.
PISA 2015’te en başarılı liseler olan fen liseleri ile en başarısız liseler olan çok programlı Anadolu
liseleri, mesleki ve teknik Anadolu liseleri ve imam hatip Anadolu liseleri arasındaki başarı farkı üç
alanda 120-150 arasında değişmektedir. Bu ise en başarılı lise türleri ile en başarısız olanlar arasında 4-5 öğretim yılı başarı farkı olduğunu göstermektedir. Daha somut ifade ile eğer fen liselerinde
öğrencilerin performansı 10. sınıf düzeyinde ise çok programlı Anadolu liselerinde ortaokul 5. sınıf, imam hatip öğrencilerinin performansı ise ortaokul 6. sınıf düzeyindedir. PISA’da görülen liseler
arasındaki hiyerarşinin varlığı yükseköğretime geçiş sınavlarında da açık bir şekilde görülmektedir.
Sosyal bilimler lisesi, özel fen lisesi, özel liseler, öğretmen lisesi, fen lisesi, temel lise ve Anadolu lisesi
gibi akademik okul türlerinin mezunları çoğunlukla lisans programlarına yerleşmekteyken; mesleki ve
teknik eğitim veren farklı lise türleri ise çoğunlukla önlisans programlarına ve çok azı ise lisans programlarına yerleşmiştir. Liseler arasındaki bu hiyerarşi farkı, ortaöğretim sistemi üzerindeki baskıyı
daha da artırmaktadır.
PISA 2015’te Türkiye’deki öğrencilerin fen, okuma ve matematik alanlarında üst düzey performans
gösterenlerin oranları, OECD ülkeleri ortalamalarının oldukça altındadır. Buna karşın her üç alanda
da düşük başarı performansı gösteren Türkiye’deki öğrencilerin oranı, OECD ortalamalarının hayli
üstündedir. Örneğin matematikte öğrencilerin yarıdan fazlası temel düzeyin altında bir performansa
sahiptir. TIMSS ve PISA gibi uluslararası sınavlarda karşılaşılan, Türkiye’deki öğrencilerin başarılarının
düşük olması hususu, üniversiteye geçiş sınavlarında da görülmektedir. Yükseköğretime Geçiş Sınavı
(YGS)’deki ortalama netlere bakıldığında 2017 yılı matematik ve fen bilimleri testinde net ortalaması
5 civarındadır. Lisans Yerleştirme Sınavı (LYS)’deki testlere bakıldığında da öğrencilerin ortalama netlerinin zaman içinde farklılaştığı ve net ortalamalarının düşük olduğu görülmektedir.
2017’de üniversite giriş sınavına başvuran sayısı 2,3 milyona yaklaşmıştır. Sınava başvuranların yaklaşık üçte birlik bir kesimi, daha önce bir üniversiteye yerleşmiş ve mezun olmuş kişilerden oluşmaktadır. Sınava başvuranların yaklaşık üçte biri bir programa yerleşebilmiş, programa yerleşme oranı
özellikle 2017’de önemli oranda azalmıştır. Bu durum yükseköğretime yönelik arz ve talep arasındaki
uçurumun oldukça büyük olduğunu göstermektedir. 2017 yılında yükseköğretime yerleştirme sürecinde önemli oranda kontenjanların boş kalması sorunu yaşanmıştır. 437 bin önlisans kontenjanın
211 bini, 474 bin lisans kontenjanın 111 bini boş kalmıştır. Adayların istihdam oranı düşük programları tercih etmemesi kadar YÖK’ün mühendislik ve öğretmenlik alanları için 240 bin sıralama barajı
uygulaması büyük sayıda kontenjanların boş kalmasına neden olmuştur.
24
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Genel ve mesleki lise mezunlarının işgücüne katılımı ve istihdam oranı yükseköğretim mezunları ile
kıyaslandığında hayli düşüktür. Genel lise mezunlarının işsizlik oranı ise meslek liselerine ve üniversite mezunlarına göre çok daha yüksektir. Türkiye, 25-34 yaş arası yükseköğretim ve lise mezunlarının
istihdam oranın OECD ortalamasının altında ve en düşük olduğu ülkelerden birisidir. Genel lise mezunu kadınların işgücüne katılım oranı ve istihdam oranı erkeklerden oldukça düşük, işsizlik oranı ise
yüksektir. Lise dengi meslek okul mezunu hem erkek hem de kadınların işgücüne katılım ve istihdam
oranlarının genel lise mezunu olanların işgücüne katılım oranlarından daha yüksek olduğu, bununla
birlikte işsizlik oranlarının da nispeten daha düşük olduğu görülmektedir. Lise mezunu olanların işgücüne katılım, istihdam ve işsizlik oranlarının hem bölgelere göre hem de bölgelerde cinsiyete göre
farklılaşmaktadır. Bölgelerin ekonomik gelişmişlik düzeyleri, sosyo-kültürel yapılarının farklılıkları ve
bölgeler arası istihdam olanaklarının farklı olması işgücü piyasalarını etkilemektedir.
BÖLÜM C: Öğretmenler
Türkiye’de kamu ve özel okullarda toplam 1 milyondan fazla öğretmen görev yapmaktadır. Özel öğretim kurumlarında ise 110 bin civarında öğretmen görev yapmaktadır. Öğretmenlerin üçte biri ortaöğretim kademesinde çalışırken geri kalanı ise okul öncesi ve ilköğretim kurumlarında çalışmaktadır.
Okul öncesinden liseye doğru kademeler yükseldikçe cinsiyet oranı kadınlar aleyhine azalmaktadır.
Son yıllarda kadın öğretmen oranı artmasına rağmen, kadın öğretmen oranı açısından Türkiye tüm
kademelerde OECD ortalamasının altında kalmaktadır.
Öğretmen ihtiyacı tahmini olarak net 80 bin, norm fazlası öğretmenlerde hesaba katıldığında 120
bin civarındadır. Haftalık ders saatlerinin değişmesi ve beşinci sınıların yabancı dil ağırlıklı olarak
pilot uygulamasının başlaması sonrasında norm fazlası öğretmen sayısının çok daha fazla olduğu
tahmin edilmektedir. Buna göre, reel öğretmen ihtiyacı 120 binden çok daha yüksektir. Diğer taraftan eğitim fakültesi öğrenci sayısı azalmakta ancak pedagojik formasyon yoluyla çok sayıda kişi bu
belgeye sahip olmaktadır. Kamu Personel Seçme Sınavı (KPSS) sınavına giren, eğitim fakültesi öğrencisi
ve pedagojik formasyona kaynaklık edecek programlardaki öğrenci sayıları dikkate alındığında yakın
zamanda “atanamayan öğretmen” sayısının 1 milyonu aşması beklenmektedir. Bu ise hükümet ve
Bakanlık için önümüzdeki yıllarda oldukça önemli bir sorun haline gelecektir.
2016 yılından itibaren uygulamaya konan sözleşmeli öğretmenlik ve öğretmen atama sürecinde
mülakat uygulaması başlatılmıştır. Bu çerçevede son iki yılda 40 binden fazla sözleşmeli öğretmen
atanmış ve 2017’deki atamaların %90’ından fazlası Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine yapılmıştır.
Türkiye’de öğretmenliğe yeni başlayan öğretmenlerin maaşları OECD ortalamasının altında yer almaktadır. Kıdemli öğretmen maaşlarındaki fark daha da büyümektedir. Türkiye’deki öğretmenlerin
önemli bir kısmı aldıkları ücretlerden memnun değildir. Dahası mesleki kıdem artıkça memnuniyetsizlik düzeyi de artmaktadır.
BÖLÜM D: Eğitim-Öğretim Ortamları
Tüm kademelerdeki resmi ve özel okul sayısı 83 bin civarındadır. Özel okul sayısı ise son on yılda hızlı
bir şekilde artmış ve 5 binin üzerine çıkmıştır. Burada dikkat çeken husus temel lise ve özel meslek
lisesi sayısındaki artıştır. Özellikle 2014 yılında genel liselerin Anadolu lisesine dönüştürülmesi ve
EĞİTİME BAKIŞ 2017
25
Anadolu öğretmen liselerinin kapatılması ile geçmişte az sayıda olan fen lisesi sayısı 300’e, sosyal bilimler lisesi sayısı ise 100 civarına yükselmiştir. 2.800 civarında imam hatip ortaokulu, 1.400 civarında
imam hatip lisesi bulunmaktadır. Son yıllardaki okul sayısındaki artış ile birlikte derslik sayısı da artmış
ve son on yılda 200 bin civarında derslik yapılmış ve toplamda derslik sayısı 680 bine yükselmiştir.
Şube sayısı ise 765 bin olarak gerçekleşmiştir. Derslik ve şube sayısı arasındaki fark, halen ikili eğitimin önemli bir oranda devam ettiğini göstermektedir.
Okul sayısı ve yeni derslik sayısındaki artışın doğal bir sonucu olarak şube ve derslik başına düşen
öğrenci sayılarında da önemli bir azalma yaşanmıştır. 2016’da ilköğretimde şube başına düşen öğrenci sayısı 23 ortaöğretimde ise 18’dir. Derslik başına düşen öğrenci sayısı ise ilköğretimde 24, ortaöğretimde 22’dir. Şube başına düşen ortalama öğrenci sayısında OECD ortalamasının ilkokullarda
21, ortaokullarda ise 23 olduğu göz önüne alındığında Türkiye’nin ilkokullarda OECD ortalamasını
yakaladığı, ortaokullarda ise OECD ortalamasına yaklaştığı, ancak halen OECD ortalamasının üstünde
olduğu görülmektedir. Öğretmen başına düşen öğrenci sayıları son yıllarda önemli oranda azalmış
ve ilköğretimde 17, ortaöğretimde ise 12 olarak gerçekleşmiştir. Öğretmen başına düşen öğrenci
sayısı da bölgelere ve illere göre aşırı farklılaşmaktadır.
Taşımalı eğitim kapsamında 2016 yılında ilkokullarda 270 bin, ortaokullarda 550 bin, liselerde 450
bin öğrenci taşınmaktadır. Ayrıca ortaokul ve liseye göre ilkokullarda taşınan öğrenci sayısı daha
düşüktür. Hem ilkokul hem de ortaokul kademesinde taşımalı eğitim uygulamasının en fazla yapıldığı bölgeler görece dağınık yerleşim yerlerine sahip olan Doğu Karadeniz, Batı Karadeniz, Ortadoğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri de her iki kademede taşımalı eğitimin yoğun olarak
yapıldığı bölgelerdir.
BÖLÜM E: Finansman
Türkiye’de eğitime ayrılan kamusal kaynaklar son yıllarda hem miktar olarak hem de genel bütçe ve
Gayri Sai Yurtiçi Hâsıla (GSYH) içindeki oran bazında önemli artışlar göstermiş ve OECD ortalamasına
yaklaşmıştır. OECD ülkelerinde eğitim harcamalarının %91’i kamu harcaması iken Türkiye’de bu oran
%80 olarak gerçekleşmiştir. Yani, %20 özel harcama oranı ile Türkiye, OECD ülkeleri arasında zirvededir. Bu durum, Türkiye’de hanehalkının eğitim harcamalarının fazla olduğunu göstermektedir.
Türkiye’de son 10 yılda öğrenci sayısı ciddi oranda büyürken öğrenci başına yapılan harcamalarda
büyümüştür. Ancak iller arasında öğrenci başına yapılan harcama oranlarının aşırı farklılaştığı görülmektedir. Buna ilaveten, Türkiye son yıllarda öğrenci başına yapılan harcamalarda OECD ülkeleri
arasında en çok oranda artış gösteren ülke olmasına rağmen, öğrenci başına yapılan ortalama harcamalarda OECD ülkelerinin en sonunda yer almaktadır. Türkiye’de öğrenci başına yapılan harcama
OECD ortalamasının yaklaşık üçte biridir.
2014’de başlayan özel öğretim kurumlarında öğrenim gören öğrencilere eğitim ve öğretim desteği
verilmesi uygulanması kapsamında destek verilen öğrenci sayısı 316 bindir. Teşvikten en çok yararlanan kesim özel ilkokul öğrencileri ve temel lise öğrencileridir. Özel okul iyatları dikkate alındığında
dezavantajlı kesimlerin bu programdan faydalanması pek mümkün görünmemektedir.
26
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Öneriler
¦ Hem TIMSS ve PISA gibi uluslararası öğrenci başarısı araştırmalarının hem de ulusal yükseköğreti-
me geçiş sınavlarının sonuçları, Türkiye’deki öğrencilerin önemli bir çoğunluğunun temel düzeyde
bilgiye sahip olamadığını göstermektedir. Bundan dolayı öğrencilere temel becerileri kazandıracak
telai imkânları sunulmalıdır.
¦ TIMSS ve PISA verileri Türkiye’de bölgeler arasında eğitim başarısı konusunda ciddi bir eşitsizliğin
olduğunu göstermektedir. Bölgeler arasındaki eğitimsel eşitsizliği azaltmak için beşeri ve iziki kaynakların dağılımında dezavantajlı bölgelere öncelik verilmelidir.
¦ PISA ve YGS verilerine göre, Türkiye’de liseler arasında çok büyük bir başarı farkının olduğu ve açık
bir hiyerarşinin varlığı görülmektedir. Öğrencilerin okullarda homojen bir şekilde dağıldığı bir uygulamanın terk edilerek öğrencilerin okullara heterojen olarak dağıldığı bir sistem benimsenmelidir.
Bu bağlamda ortaöğretime yerleştirmede Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG)’dan vazgeçilmesi olumlu bir gelişmedir.
¦ Yükseköğretime yönelik arz ve talep arasındaki uyum sorunu var olmaya devam etmektedir. Bu
talebi karşılamak üzere, kapasite verimli kullanılmalıdır.
¦ Türkiye’deki mevcut öğretmen açığı dikkate alındığında, bu açığı kapatmaya yönelik her yıl büyük
sayıda (40-50 bin civarı) öğretmen alım politikalarının sürdürülmesi gerekmektedir.
¦ Sözleşmeli öğretmenlik ve öğretmenlik alım sürecinde birçok sorun görülmektedir. Bundan dolayı
sözleşmeli öğretmenlik ve öğretmen atama sürecinde mülakat uygulamasından vaz geçilmelidir.
Öğretmenleri, dezavantajlı bölgelerde çalışmaya teşvik edici ve özendirici ek ekonomik haklar ve
sosyal imkânlar sağlanmalıdır.
¦ Türkiye’deki öğretmen maaşlarının diğer OECD ülkeleri ile kıyaslandığında düşük olduğu görülmek-
tedir. Bunun için öğretmen maaşları iyileştirilmeli ve OECD düzeyine çıkarılmalıdır.
¦ Derslik ve şube başına düşen öğrenci sayısı azalmış ancak bölgeler arası eşitsizlik ve ikili öğretim
devam etmektedir. Bu sorunları ortadan kaldırmak için yeni okul ve derslik yapımında dezavantajlı
bölge ve illere öncelik verilmelidir.
¦ Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı önemli oranda azalmış ancak bölgelere ve illere göre aşırı
farklılaşmaktadır. Bundan dolayı bölgeler ve iller arası eşitliği sağlamak için öğretmenlerin dezavantajlı bölgelerde çalışmasını teşvik edecek programlar geliştirilmelidir.
¦ Türkiye eğitime ayırdığı bütçeyi artırmaya devam etmelidir. Ayrıca, öğrenci başına yapılan harca-
maların 3,5 binlerden 5 bin TL’ler düzeyine çekilmeli ve öğrenci başına harcamanın az yapıldığı
bölgelere kaynakların gönderilmesinde öncelik verilmelidir.
¦ Okullar için hayati önem taşıyan cari harcamalarda (tüketim malzemeleri, temizlik, güvenlik, vb.)
kısıtlamaya gidilmemeli ve okullara bu konularda harcanmak üzere daha fazla bütçe ayrılmalıdır.
¦ Okul öncesi eğitim yaygınlaştırılmalıdır. Bunun için özellikle dezavantajlı ailelerden herhangi bir üc-
ret alınmamalıdır.
¦ Açıköğretim liselerinin zorunlu eğitim çağındaki başarısız öğrencilerin yığıldığı bir depo olmaktan
çıkarılması ve ağırlıklı olarak çağ nüfusu dışındaki kişilere hizmet vermesi sağlanmalıdır.
¦ Türkiye’de son yıllarda lise mezuniyet oranları hızlı bir şekilde artmasına rağmen halen OECD or-
talamasının önemli oranda altındadır. Bunun için lise mezuniyet oranlarını artırmaya yönelik çalışmalar devam ettirilmelidir.
¦ Özel eğitim gereksinimi olan çocukların özellikle ortaöğretime katılımlarını sağlayacak önlemler
alınmalıdır.
¦ Özel yetenekli öğrencilere yönelik hizmet veren BİLSEM’lerin sayısı ve niteliği artırılmalıdır.
EĞİTİME BAKIŞ 2017
27
BÖLÜM A
EĞİTİME ERİŞİM VE
KATILIM
GÖSTERGE A1
Okullaşma Oranları
GÖSTERGE A2
Öğrenci Sayıları
GÖSTERGE A3
Okul Türleri
GÖSTERGE A4
Özel Öğretim
GÖSTERGE A5
Açıköğretim
GÖSTERGE A6
Özel Eğitim
BÖLÜM A
BÖLÜM A
28
Odaktakiler
Öneriler
EĞİTİME BAKIŞ 2017
B
ir ülkedeki eğitim sisteminin belli bir dönemdeki durumu ve eğilimlerini anlayabilmek için, çeşitli göstergeler kullanılmaktadır. Bu göstergelerin başında ise eğitime erişim ve katılım gelmektedir. Eğitime erişim, temelde farklı
özelliklere ve gereksinimlere sahip bireylerin mevcut eğitim imkânlarından herhangi bir ayrımcılığa uğramadan adil ve eşit bir şekilde faydalanmasını ifade etmektedir. Eğitime erişim imkânlarını analiz ederken kullanılacak en temel göstergelerden
birisi ise eğitime katılımdır.
Eğitime erişim ve katılım oranları, toplumların ve o toplumdaki bireylerin refah düzeyini arttırmak için gereken bilgi, yetkinlik, beceri ve tutumların ne oranda sağlandığı konusunda yeterli bilgi vermez (OECD, 2017a) ancak en temel insan hakkı
olan fırsat eşitliğinin sağlanması için gerekli politikaların oluşturulmasına önemli bir
zemin oluşturur. Bu nedenle zorunlu eğitim çağını kapsayan tüm eğitim kademelerinde eğitime erişim ve katılım oranlarının incelenmesinin, sistemdeki gelişimin
değerlendirilmesi açısından göz ardı edilemez bir önemi bulunmaktadır.
Eğitime erişim ve katılımla ilgili göstergelerin ele alınacağı bu bölümde zorunlu eğitim çağını kapsayan tüm eğitim kademeleri (okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise)
için eğitime katılımda yaşanan gelişmeler ve eğilimler ele alınmıştır. Bu kapsamda
öncelikle okullaşma oranları yaş grupları, cinsiyet, il ve eğitim kademelerine göre
incelenmiştir. Daha sonra ise öğrenci sayılarındaki değişimler muhtelif değişkenler
(eğitim kademesi, okul türü, açık öğretim ve özel eğitim) çerçevesinde kapsamlı bir
şekilde analiz edilmiştir.
Eğitime erişim ve katılım bağlamında bu bölümde sıkça kullanılacak bazı terimlerin
tanımlarının en başta yapılması önemli görülmektedir. Bu terimlerden birisi okullaşma oranlarıdır. Okullaşma oranları, farklı eğitim kademeleri açısından bir ülke-
deki eğitime erişim, katılım veya eğitimin yaygınlığı hakkında bilgi veren kısaca bir ülkenin, eğitim çağındaki nüfusun eğitim
ihtiyaçlarını ne ölçüde karşılayabildiğini gösteren en önemli göstergelerden birisidir. Okullaşma oranı hesaplamalarında
öncelikle hangi eğitim kademesine ya da yaş grubuna dair hesaplama yapılacağı ve hangi yaş grubuna ait nüfusun kullanılacağı belirlenir. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) resmi istatistiklerinde, okul öncesi teorik yaş 3-5, ilkokulda teorik yaş 6-9,
ortaokulda teorik yaş 10-13, ortaöğretimde teorik yaş 14-17 ve yükseköğretimde teorik yaş 18-22 olarak tanımlanmıştır
(MEB, 2017). Buna göre, brüt ve net okullaşma oranları ile yaş gruplarına göre net okullaşma oranları terimlerinin anlamları aşağıda verilmiştir.
Brüt okullaşma oranı, belli bir eğitim düzeyinde (örneğin ortaöğretim) kayıtlı öğrenci sayısının, söz konusu eğitim düzeyinde eğitim alması beklenen çağ nüfusuna bölünmesinin 100’le çarpılmasıyla elde edilir. Ortaöğretim açısından brüt okullaşma oranı ortaöğretime kayıtlı öğrenci sayısının, ortaöğretime gitmesi gereken öğrenci sayısına bölünmesi ile hesaplanır.
Ancak brüt okullaşma oranının hesaplanmasında okula erken veya geç başlayan veya sınıf tekrarı yapan öğrenciler gibi
Bölüm A EĞİTİME ERİŞİM VE KATILIM
29
teorik yaş grubu dışındaki öğrencilerinde hesaba katılması nedeniyle brüt okullaşma oranı %100’ü
aşabilir (UNESCO, 2016). Brüt okullaşma oranının yüksek olması, eğitim sisteminin kapasitesinin ve
katılımının yüksek olduğunu gösterir. Örneğin, ortaöğretimde brüt okullaşma oranının %100’e yaklaşması, eğitim sisteminin 14-17 yaş teorik çağ nüfusunu karşılayabilecek kapasitede olduğunu gösterir. Ancak söz konusu çağ nüfusunun ne kadarının okullaştığı hakkında ikir vermez. Bu nedenle çağ
nüfusunun ne kadarının ortaöğretime katıldığını anlamak için net okullaşma oranını hesaplamaya
ihtiyaç vardır.
Net okullaşma oranı ise, belli bir öğretim yılında, ilgili eğitim düzeyindeki teorik yaş grubunda bulunan öğrencilerin ait olduğu eğitim düzeyindeki teorik yaş grubunda bulunan toplam nüfusa oranıdır.
Örneğin, ortaöğretim için net okullaşma oranı 14-17 yaş aralığındaki ortaöğretime kayıtlı öğrenci
sayısının, 14-17 yaş aralığındaki çağ nüfusuna bölünüp çıkan sonucun 100’le çarpılmasıyla elde edilir.
Yaş gruplarına göre net okullaşma oranları; öğrencinin ait olduğu eğitim kademesine bakılmaksızın,
ilgili yaş grubunda bulunan toplam öğrencilerin, ilgili yaş grubunda bulunan toplam nüfusa bölünmesi ile hesaplanmaktadır.
30
EĞİTİME BAKIŞ 2017
GÖSTERGE A1
OKULLAŞMA ORANLARI
Bu göstergede, öncelikle 2016 yılında eğitim kademelerin-
3-5 yaş grubunda net okullaşma oranı kız ve erkek öğren-
deki net okullaşma oranları cinsiyete göre incelenmiştir.
ciler için %42 civarında iken 4-5 yaş grubunda %53 civa-
Cinsiyet oranı eğitime erişim ve katılımda toplumsal cin-
rındadır. 5 yaş grubunda ise bu oran her iki cinsiyet içinde
siyet eşitsizliklerini yansıtan bir gösterge olması açısından
%70 civarındadır. Teorik olarak ortaöğretim kademesini
önemlidir. Bu nedenle daha sonra eğitim kademelerindeki
ifade eden 14-17 yaş grubunda hem kız hem de erkek
net okullaşma oranının 2015 ile 2016 yılları arasındaki de-
öğrenciler için net okullaşma oranı ise %87 düzeyindedir.
ğişimi yine cinsiyete göre ele alınmıştır. İllere ve yaş gruplarına göre net okullaşma oranının ardından her bir kademe
Yaş gruplarındaki net okullaşma oranları genel olarak ince-
için hesaplanan net ve brüt okullaşma oranlarının yıllar içe-
lendiğinde özellikleteorik olarak okul öncesi dönemi kapsa-
risindeki gelişimi de cinsiyet ekseninde incelenmiştir. Son
yan 3-5, 4-5 ve 5 yaş okullaşma oranlarının diğer yaş grup-
olarak özellikle ortaöğretim açısından iller arası okullaşma
larına kıyasla daha düşük olduğu görülmektedir. Bunun
oranı önemli farklılıklar gösterdiği için il düzeyinde ortaöğ-
temel nedenlerinden birisi okul öncesi eğitimin, ilkokul,
retim net okullaşma oranları ele alınmış ve Türkiye’nin okul-
ortaokul ve ortaöğretim gibi zorunlu eğitim kapsamında
laşma oranı noktasında diğer ülkeler arasındaki konumu-
olmamasıdır. Türkiye’de, ilkokul ve ortaokullar 18.08.1997
nu görmek açısından bazı ülkelerdeki yaş gruplarına göre
tarihli ve 4306 sayılı Kanun ile 1997/1998 eğitim-öğretim
okullaşma oranları verilmiştir.
yılından itibaren 8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitim kapsamına alınmıştır. Ortaöğretim ise kamuoyunda 4+4+4 olarak
2016 yılında yaş gruplarına ve cinsiyete göre net okullaş-
bilinen 30 Mart 2012 tarihli ve 6287 sayılı Kanun ile 2012-
ma oranları Şekil A.1.1’de verilmiştir. Şekil A.1.1’deki net
2013 öğretim yılından itibaren 12 yıllık kademeli zorunlu
okullaşma oranları incelendiğinde 6-9 yaş ve 10-13 yaş
eğitim kapsamına alınmış ve ilköğretim ilk dört yıl ilkokul
gruplarında hem kız hem de erkek öğrenciler için net
sonraki dört yıl ortaokul olmak üzere kademelendirilmiş-
okullaşma oranının %99 civarında olduğu görülmektedir.
tir. İleride de değinileceği üzere zorunlu eğitim uygulama-
Şekil A.1.1
Yaş gruplarına ve cinsiyete göre net okullaşma oranları (%) (2016)
Toplam
Erkek
Kız
100
90
80
70
60
50
40
30
20
10
0
3-5 Yaş
4-5 Yaş
5 Yaş
6-9 Yaş
10-13 Yaş
14-17 Yaş
Kaynak: MEB (2017)
Bölüm A EĞİTİME ERİŞİM VE KATILIM
31
Yaş gruplarına ve cinsiyete göre net okullaşma oranlarında yaşanan değişim (%) (2015, 2016)
100
90
90
80
80
20
20
30
30
40
40
50
50
60
60
70
70
2016
2015
110
Toplam
Kız
Erkek
14-17 Yaş
Toplam
Kız
Erkek
10-13 Yaş
Toplam
Kız
Erkek
6-9 Yaş
Toplam
Kız
Erkek
5 Yaş
Toplam
Erkek
Toplam
Kız
Erkek
4-5 Yaş
100
110
3-5 Yaş
Kız
Şekil A.1.2
0,18
2,71
1,5
2,12
Erkek
Kız
Toplam
3,26
Toplam
Toplam
3,11
Kız
0,14
3,39
Erkek
Kız
2,55
Toplam
0,22
2,51
Kız
Erkek
2,59
Erkek
Toplam -0,68
2,14
Toplam
Kız -0,71
2,09
Kız
Erkek -0,64
2,18
Erkek
0
0
10
10
Okullaşma oranları yüzde farkı (%)
Kaynak: 2016 ve 2017 yıllarında MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
larının başladığı dönemlerde ilgili eğitim kademelerindeki
şüş gözlenirken 10-13 yaş grubunda okullaşma oranının
okullaşma oranları önemli düzeyde yükselme göstermiştir.
değişmediği görülmektedir. Cinsiyetler arasında okullaşma
oranında en fazla fark 14-17 yaş grubunda bulunmaktadır.
Şekil A.1.2’de yaş grupları ve cinsiyete göre 2015 ve 2016
2015 yılına kıyasla erkek öğrencilerin 14-17 yaş net okullaş-
yıllarındaki net okullaşma oranları verilmiştir. MEB tara-
ma oranı %2,7 oranında artarken kız öğrencilerin okullaş-
fından yaş gruplarına göre net okullaşma oranları ilk kez
ma oranındaki artış %1,5 oranında gerçekleşmiştir.
2015-2016 eğitim-öğretim döneminden itibaren paylaşıldığı için sadece 2015 ve 2016 yıllarına ilişkin veriler değerlen-
Şekil A.1.3’te il düzeyinde yaş gruplarına göre net okullaş-
dirilmiştir. Buna göre teorik olarak ilkokul kademesini kap-
ma oranları verilmiştir. Buna göre Türkiye genelinde özel-
sayan 6-9 yaş grubu haricindeki diğer yaş gruplarında 2016
likle 4-5 yaş ve 14-17 yaş gruplarında il düzeyinde önemli
yılı net okullaşma oranlarının hem kız hem de erkek öğren-
farklılıklar bulunmaktadır. 4-5 yaş gurubundaki net okul-
ciler için bir önceki yıla kıyasla arttığı görülmektedir. 3-5 yaş
laşma oranları incelendiğinde yedi ilde (Ağrı, Bayburt, Ga-
grubunda her iki cinsiyet için okullaşma oranı 2015 yılına
ziantep, İstanbul, Kahramanmaraş, Osmaniye ve Yozgat)
kıyasla %2 oranında artarken, en fazla artış %3’le 5 yaş gru-
okullaşma oranının Türkiye ortalamasının çok altında oldu-
bunda gerçekleşmiştir. 6-9 yaş grubunda hem kız hem de
ğu diğer illerin ise 4-5 yaş grubunda %50 ve üzerinde bir
erkek öğrencilerin okullaşma oranında az da olsa bir dü-
okullaşma oranına sahip oldukları görülmektedir. 4-5 yaş
32
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil A.1.3
İllere ve yaş gruplarına göre net okullaşma oranları (2016)
4-5 Yaş
6-9 Yaş
10-13 Yaş
14-17 Yaş
Bolu
Bilecik
Isparta
Rize
Amasya
Artvin
Karabük
Burdur
Trabzon
Eskişehir
Kütahya
Kırıkkale
Malatya
Ankara
Kırşehir
Bartın
Kastamonu
Yalova
Karaman
Sinop
Edirne
Kocaeli
Denizli
Uşak
Erzincan
Bursa
Zonguldak
Antalya
Kayseri
Osmaniye
Çanakkale
Kırklareli
Sakarya
Çorum
Samsun
Balıkesir
Giresun
İzmir
Muğla
İstanbul
Elazığ
Sivas
Aydın
Tokat
Düzce
Ordu
Mersin
Manisa
Tekirdağ
Konya
Aksaray
Nevşehir
Çankırı
Tunceli
Türkiye
Adana
Adıyaman
Ardahan
Hatay
Afyonkarahisar
Niğde
Yozgat
Kilis
Kahramanmaraş
Iğdır
Gaziantep
Erzurum
Batman
Bingöl
Bayburt
Diyarbakır
Siirt
Kars
Mardin
Hakkari
Şanlıurfa
Şırnak
Van
Bitlis
Ağrı
Muş
Gümüşhane
Bolu
Bilecik
Isparta
Rize
Amasya
Artvin
Karabük
Burdur
Trabzon
Eskişehir
Kütahya
Kırıkkale
Malatya
Ankara
Kırşehir
Bartın
Kastamonu
Yalova
Karaman
Sinop
Edirne
Kocaeli
Denizli
Uşak
Erzincan
Bursa
Zonguldak
Antalya
Kayseri
Osmaniye
Çanakkale
Kırklareli
Sakarya
Çorum
Samsun
Balıkesir
Giresun
İzmir
Muğla
İstanbul
Elazığ
Sivas
Aydın
Tokat
Düzce
Ordu
Mersin
Manisa
Tekirdağ
Konya
Aksaray
Nevşehir
Çankırı
Tunceli
Türkiye
Adana
Adıyaman
Ardahan
Hatay
Afyonkarahisar
Niğde
Yozgat
Kilis
Kahramanmaraş
Iğdır
Gaziantep
Erzurum
Batman
Bingöl
Bayburt
Diyarbakır
Siirt
Kars
Mardin
Hakkari
Şanlıurfa
Şırnak
Van
Bitlis
Ağrı
Muş
Gümüşhane
40
45
50
55
60
65
70
75
80
85
90
95
100
105
Kaynak: MEB (2017)
Bölüm A EĞİTİME ERİŞİM VE KATILIM
33
grubunda okullaşma oranı en yüksek il ise %75 üzeri bir
nan değişim verilmiştir. Buna göre, 2009-2016 yılları arasın-
oranla Kilis’tir.
dan gerek toplamda gerekse cinsiyete göre dalgalı bir seyrin
olduğu görülmektedir. 2009’da %39 civarında olan net okul-
Şekil A.1.3’te görüleceği üzere, 6-9 ve 10-13 yaş gruplarında
laşma oranı 2011 yılına gelindiğinde %44 civarına yükselmiş,
2016 yılı net okullaşma oranları altı ilin (Bayburt, Çankırı, Gi-
2012 yılında ise %37 gibi bir orana düşerek 2009 yılının daha
resun, Gümüşhane, Tokat ve Yozgat) haricinde diğer bütün
altına gerilemiştir. 2014’ten itibaren yükselme eğilimine gi-
illerde %95 ve üzerinde gerçekleşmiştir. Bartın ve Van’da 6-9
ren net okullaşma oranı 2016 yılında gelindiğinde ise %46,2
yaş grubunda net okullaşma oranı %100 düzeyine ulaşmıştır.
olarak gerçekleşmiştir. 2012 yılında okul öncesi net okullaşma oranında yaşanan keskin düşüşün nedeni kamuoyunda
14-17 yaş grubuna ait net okullaşma oranlarına bakıldığında
4+4+4 olarak bilinen 6287 sayılı kanun ile birlikte 60 aylık
ise 43 ilde net okullaşma oranının %90’ın üzerinde olduğu
çocukların ilkokula başlayabileceği ve 66 aylıklarında zorunlu
görülmektedir. 14-17 yaş grubunda 2015 yılında %90 ve
olarak ilkokula başlaması kararının alınmasıdır.
üzerinde 29 il varken (Eğitim-Bir-Sen, 2016) bu sayının 2016
yılında 43’e yükselmiş olması, iller arası farklılıkların kısmen
Okul öncesi dönemde kız ve erkek öğrencilerin net okullaş-
kapandığını göstermesi açısından olumlu bir gelişmedir. An-
ma oranları incelendiğinde ise her iki cinsiyetinde birbirine
cak 2015 yılında %75’in altında bulunan ve büyük bir çoğun-
paralel bir gelişme sergilediği görülmektedir. Bununla birlik-
luğunu doğu bölgelerindeki illerin oluşturduğu (Muş, Ağrı,
te erkek çocukların okul öncesi eğitime katılım oranları az da
Van, Bitlis, Hakkâri, Şanlıurfa, Mardin, Şırnak, Kars, Diyarba-
olsa kız çocuklarından daha yüksektir. Okul öncesi eğitime
kır, Siirt ve Gümüşhane) yerlerde önemli bir değişim bulun-
ilişkin okullaşma oranları yıllar itibarıyla yükseliş eğilimi gös-
mamaktadır. Adı geçen illerde 14-17 yaş gurubunun 2016
terse de Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) orta-
yılı net okullaşma oranlarının hâlâ %75’in altında olması, bu
lamasının %95’in üzerinde olduğu (OECD, 2017b) göz önüne
illerde özellikle ortaöğretime katılımda mevcut sorunların
alındığında halen çok düşük düzeyde olduğu söylenebilir.
devam ettiğini göstermesi açısından önemlidir.
Şekil A.1.5’te 2012 yılı ile 2016 yılları arasında ilkokullardaki kız
Şekil A.1.4’te 2009 ile 2016 yılları arasında 4-5 yaş okul önce-
ve erkek öğrencilerin brüt okullaşma oranları; Şekil A.1.6’da
si grubunda cinsiyete göre net okullaşma oranlarında yaşa-
ise 2012 yılı ile 2016 yılları arasında ilkokullardaki kız ve erkek
Şekil A.1.4
Cinsiyete göre okul öncesi (4-5 yaş) net okullaşma oranlarında yaşanan değişim (2009-2016)
Toplam
Erkek
Kız
47,5
45,0
42,5
40,0
37,5
35,0
32,5
30,0
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
Kaynak: Muhtelif yıllarda MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
34
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil A.1.5
Cinsiyete göre ilkokulda brüt okullaşma oranlarında yaşanan değişim (2012-2016)
Toplam
Erkek
Kız
114
112
110
108
106
104
102
100
98
96
94
2012
2013
2014
2015
2016
Kaynak: Muhtelif yıllarda MEB tarafından yayınlanan Milli Eğitim İstatistikleri kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Şekil A.1.6
Cinsiyete göre ilkokulda net okullaşma oranlarında yaşanan değişim (2012-2016)
Toplam
Erkek
Kız
102
100
98
96
94
92
90
2012
2013
2014
2015
2016
Kaynak: Muhtelif yıllarda MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
öğrencilerin net okullaşma oranları verilmiştir. 2012-2016 yıl-
öncesi eğitime bir kısmının da Şekil A.1.7’de görüldüğü üzere
ları arasında ilkokullarda brüt okullaşma oranları erkeklerde
ortaokula devam etmesinden kaynaklanmaktadır. Bu veri 6-9
%107,2’den %95,9’a kızlarda ise %107,8’den %96’ya inmiştir.
yaş arası ilkokul çocuklarının önemli bir kısmının okul dışın-
Şekil A.1.6’ya göre 2012-2016 yılları arasında erkeklerin net
da kaldığı anlamına gelmemektedir. Bu veri bu çocukların il-
okullaşma oranı %98,82’den %91’e; kızların net okullaşma
kokul kademesine değil diğer kademelere de devam ettiğini
oranı ise %98,9’den %91’e inmiştir. Bu net okullaşma oranın-
göstermektedir. Şekil A.1.1’de görüldüğü üzere 6-9 yaş arası
daki düşüklük 6-9 yaş grubundaki çocukların bir kısımını okul
çocukların %99’u okullaşmış durumdadır.
Bölüm A EĞİTİME ERİŞİM VE KATILIM
35
Şekil A.1.7
Cinsiyete göre ortaokulda brüt okullaşma oranlarında yaşanan değişim (2012-2016)
Toplam
Erkek
Kız
112
111
110
109
108
107
106
105
104
2012
2013
2014
2015
2016
Kaynak: Muhtelif yıllarda MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Brüt okullaşma oranı yukarıda ifade edildiği üzere teorik
değişim verilmiştir. Buna göre, 2012-2016 yılları arasında
yaş grubunun dışındaki daha küçük ya da büyük yaş gru-
ortaokulda brüt okullaşma oranı erkeklerde %106,1’den
bundaki öğrencilerin de sistemde öğrenci olduğunu gös-
%104,5’e; kızlarda ise %109,1’den %106,1’e; toplamda ise
termektedir. Okula erken başlama, geç başlama ya da sı-
%107,6’dan %105,3’e düşmüştür. Şekil A.1.8’de 2012 ile
nıf tekrarı gibi faktörler nedeniyle brüt okullaşma oranları
2016 yılları arasında cinsiyete göre ortaokullardaki net
%100’ü aşabilmektedir. Diğer taraftan özellikle 2014 yılında
okullaşma oranları verilmiştir. Buna göre, 2012 yılında
ve sonrasında hem brüt hem de net okullaşma oranlarında
net okullaşma oranı erkekler için %93,1, kızlar için %93
gözlenen düşüşün diğer bir nedeni okullaşma oranlarının
iken, 2016 yılına gelindiğinde yaklaşık %3 oranında arta-
hesaplanmasında 2014 yılından sonra yapılan teknik bir
rak erkekler için %95,6 ve kızlar için %95,7 olmuştur. Bu
değişikliktir. MEB, 2013-2014 eğitim öğretim yılı ve daha
toplamda ise %93,12’den %95,7’ye yükselmiştir. Ortaokul-
önceki yıllarda okullaşma oranlarını hesaplamada öğrenci
larda brüt ve net okullaşma oranlarına bakıldığında çok
sayılarını alırken sisteme kayıtlı aktif pasif (yurt dışına çıkan,
az farkla kızların okullaşma oranının daha yüksek olduğu
vefat eden, açık öğretime geçiş yapan) tüm öğrencileri he-
görülmektedir. İkinci olarak net okullaşma oranı %96’ya ya-
saplamaya dâhil etmekteydi. Ancak 2014-15 eğitim öğre-
kınken brüt okullaşma oranları bundan yaklaşık on puan
tim yılından itibaren aktif-pasif öğrencilerin ayrıştırılmasına
daha yüksek ve %105 civarındadır. Brüt okullaşma oranının
gidilmiş olup; sistem üzerindeki pasif duruma düşen öğ-
yüksek olmasının en temel nedeni, daha önce ifade edildi-
renciler (yurt dışına çıkan, vefat eden, açık öğretime geçiş
ği üzere 2012 ve 2013 yıllarında 60-66 ay arasında önemli
yapan öğrenciler) okullaşma oranlarının hesabında kullanı-
sayıda çocuğun ilkokula başlaması ve bu çocukların artık
lan öğrenci sayılarına dâhil edilmemiştir. 2014-2015 eğitim
ortaokul öğrencisi olmasıdır.
öğretim yılından itibaren pasif duruma düşenler, öğrenci
sayılarına dâhil edilmediğinden okullaşma oranlarında bir
1995 ile 2016 yılları arasında cinsiyete göre ortaöğretim-
düşüş yaşanmıştır (Eğitim-Bir-Sen, 2016).
de brüt okullaşma oranında yaşanan değişim Şekil A.1.9’da
verilmiştir. Buna göre 1995-2016 yılları arasında ortaöğre-
Şekil A.1.7’de 2012-2016 yılları arasında ortaokullarda kız
timde brüt okullaşma oranı önemli bir ilerleme sergilemiş
ve erkek öğrencilerin brüt okullaşma oranlarında yaşanan
ve toplamda %53,4’den %106,9’a; erkeklerde %63,5’den
36
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil A.1.8
Cinsiyete göre ortaokulda net okullaşma oranlarında yaşanan değişim (2012-2016)
Toplam
Erkek
Kız
96
95
94
93
92
2012
2013
2014
2015
2016
Kaynak: Muhtelif yıllarda MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Şekil A.1.9
Cinsiyete göre ortaöğretimde brüt okullaşma oranlarında yaşanan değişim (1995-2016)
Toplam
Erkek
Kız
115
105
95
85
75
65
55
45
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2000
1999
1998
1997
1996
1995
35
Kaynak: Muhtelif yıllarda DİE, TÜİK ve MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
Bölüm A EĞİTİME ERİŞİM VE KATILIM
37
Şekil A.1.10
Cinsiyete göre ortaöğretimde net okullaşma oranlarında yaşanan değişim (1995-2016)
Toplam
Erkek
Kız
85
75
65
55
45
35
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2000
1999
1998
1997
1996
1995
25
Kaynak: Muhtelif yıllarda DİE, TÜİK ve MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
%110’a kızlarda ise %42,9’dan %103,7’ye yükselmiştir. Şekil
illere göre belirgin bir farklılaşma olmaması nedeniyle bu
A.1.10’da 1995 ile 2016 yılları arasında cinsiyete göre or-
kademelere ilişkin verilere yer verilmemiştir. Ortaöğretimde
taöğretimde net okullaşma oranları verilmiştir. Buna göre
ise okullaşma oranlarının daha hızlı bir şekilde büyümesi ve
ortaöğretimde toplam net okullaşma oranı 1995 yılında
illere göre önemli bir okullaşma oranı farklılaşması olması
toplamda %38,7’den, erkeklerde %44,1’den kızlarda ise
nedeniyle ortaöğretimde net okullaşma oranlarının illere
%33,2’den %82,4’e yükselmiştir.
göre dağılımı sunulmuştur. Buna göre, 2007 ile 2016 arasında tüm illerde ortaöğretimde net okullaşma oranları önemli
Ortaöğretimde hem kız hem de erkek öğrenciler için brüt
bir ilerleme kaydetmiştir. Ancak iller arasında ortaöğretimde
ve net okullaşma oranlarında önemli bir artış gerçekleş-
net okullaşma oranı ciddi bir şekilde farklılaşmaya devam
miştir. 1995’ten sonra düzenli bir artış görülürken özellikle
etmektedir. 2007 yılında çoğunluğu Doğu ve Güneydoğu
2012 sonrasında zorunlu eğitimin 12 yıla çıkması ile birlikte
Anadolu bölgelerindeki iller olmak üzere ortaöğretimde net
okullaşma oranları brüt ve net olarak daha hızlı bir şekilde
okullaşma oranı %60’ın altında olan 34 il bulunmaktadır.
artmıştır. Buna ilaveten, brüt okullaşma oranları %100’ü
2011 yılında ise ortaöğretim net okullaşma oranı %60’ın al-
aşmıştır. Bu veri, ortaöğretimdeki öğrencilerin bazılarının
tında olan il sayısı 17’ye düşmüştür. Ortaöğretimin zorunlu
yaşının çağ nüfusundan küçük olduğunu ama önemli bir
eğitim kapsamına alınmasından sonra yaşanan gelişmelerle
bölümünün başarısızlık veya sınıf tekrarı gibi nedenlerle
birlikte 2016 yılında ortaöğretim okullaşma oranı %60’ın al-
çağ nüfusu dışında kalmalarına rağmen ortaöğretime de-
tında olan sadece 5 il kalmıştır (Muş, Ağrı, Gümüşhane, Van
vam ettiğini göstermektedir.
ve Şırnak). Bu durum iller arası eşitsizliklerin azalmış olduğunu göstermektedir. Ancak, halen iller arasında ortaöğretim
Şekil A.1.11’de 2007, 2011 ve 2016 yıllarında illere göre or-
çağındaki çocukların eğitime erişim ve katılımında önemli
taöğretimde net okullaşma oranlarında yaşanan değişim
farklılıklar bulunmaktadır. Ortaöğretim okullaşma oranı
verilmiştir. İlkokul ve ortaokullarda bir önceki yıla göre net
%90’ın üzerinde toplam 22 il bulunurken Ağrı ve Muş’ta bu
okullaşma oranında önemli bir değişiminin olmaması ve
oran hâlâ %50 civarındadır.
38
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil A.1.11
İllere göre ortaöğretimde net okullaşma oranlarında yaşanan değişim (2007, 2011 ve 2016)
2007
2011
2016
Bolu
Rize
Bilecik
Isparta
Amasya
Artvin
Karabük
Trabzon
Eskişehir
Kütahya
Bartın
Kırıkkale
Ankara
Malatya
Kastamonu
Burdur
Kırşehir
Kocaeli
Zonguldak
Karaman
Yalova
Sinop
Erzincan
Giresun
Samsun
Bursa
Sakarya
Kayseri
Denizli
Uşak
Antalya
Balıkesir
Çanakkale
Ordu
Kırklareli
Edirne
Elazığ
Sivas
İzmir
Düzce
Aydın
Muğla
İstanbul
Çorum
Manisa
Tunceli
Tokat
Aksaray
Nevşehir
Konya
Mersin
Tekirdağ
Çankırı
Osmaniye
Ardahan
Türkiye
Adıyaman
Adana
Hatay
Afyonkarahisar
Yozgat
Niğde
Bayburt
Kilis
Kahramanmaraş
Gaziantep
Iğdır
Bingöl
Erzurum
Batman
Diyarbakır
Kars
Mardin
Siirt
Hakkari
Bitlis
Şanlıurfa
Şırnak
Van
Gümüşhane
Ağrı
Muş
Bolu
Rize
Bilecik
Isparta
Amasya
Artvin
Karabük
Trabzon
Eskişehir
Kütahya
Bartın
Kırıkkale
Ankara
Malatya
Kastamonu
Burdur
Kırşehir
Kocaeli
Zonguldak
Karaman
Yalova
Sinop
Erzincan
Giresun
Samsun
Bursa
Sakarya
Kayseri
Denizli
Uşak
Antalya
Balıkesir
Çanakkale
Ordu
Kırklareli
Edirne
Elazığ
Sivas
İzmir
Düzce
Aydın
Muğla
İstanbul
Çorum
Manisa
Tunceli
Tokat
Aksaray
Nevşehir
Konya
Mersin
Tekirdağ
Çankırı
Osmaniye
Ardahan
Türkiye
Adıyaman
Adana
Hatay
Afyonkarahisar
Yozgat
Niğde
Bayburt
Kilis
Kahramanmaraş
Gaziantep
Iğdır
Bingöl
Erzurum
Batman
Diyarbakır
Kars
Mardin
Siirt
Hakkari
Bitlis
Şanlıurfa
Şırnak
Van
Gümüşhane
Ağrı
Muş
0
10
20
30
40
50
60
70
80
90
100
110
Kaynak: Muhtelif yıllarda MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Bölüm A EĞİTİME ERİŞİM VE KATILIM
39
Şekil A.1.12
OECD ülkelerinde yaş gruplarına göre okullaşma oranları (%) (2015)
5-14 Yaş
15-19 Yaş
100
90
80
70
60
50
40
30
20
10
İsrail
Meksika
Türkiye
Lüksemburg
Şili
Avusturya
ABD
İtalya
Yeni Zelanda
İngiltere
Slovakya
OECD Ortalaması
İsviçre
Macaristan
Kore
İsveç
Norveç
Finlandiya
Danimarka
İzlanda
İspanya
EU22 Ortalaması
Almanya
Estonya
Portekiz
Çek Cumhuriyeti
Belçika
Letonya
Avustralya
Polonya
Slovenya
Hollanda
İrlanda
0
Kaynak: OECD (2017a)
Not: Ülkeler 15-19 yaş grubu okullaşma oranına göre sıralanmıştır
2015 yılı için OECD ülkeleri ve Türkiye’nin 5-14 ve 15-19
ve Macaristan’ın okullaşma oranı Türkiye’dekine benzer bir
yaş gruplarının okullaşma oranları Şekil A.1.12’de verilmiş-
şekilde %96’dır. 15-19 yaş grubu okullaşma oranında ülke-
tir. 5-14 yaş okullaşma oranlarının OECD ülkeleri ortalama-
ler arasında ciddi farklılıklar bulunmaktadır. Türkiye 15-19
sı %97’dir. Türkiye’nin bu yaş grubundaki okullaşma oranı
yaş grubunda %70 olan okullaşma oranıyla OECD ortala-
OECD ortalamasının 1 puan altındadır. 5-14 yaş grubun-
ması olan %85’in çok gerisinde kalmaktadır. Türkiye’den
da okullaşma oranları verilen ülkelerden sadece Slovakya
daha düşük okullaşma oranına sahip olan ülkeler Meksika
(%93) ve Polonya (%95) Türkiye’nin gerisindedir. Finlandiya
(%57) ve İsrail’dir (%66).
40
EĞİTİME BAKIŞ 2017
GÖSTERGE A2
ÖĞRENCİ SAYILARI
Eğitime erişim ve katılım düzeyinin belirlenmesinde eği-
lenen artışın temel nedenlerinden birisi çağ nüfusunda ve
tim sistemi içindeki öğrenci sayıları temel bir göstergedir.
okullaşma oranlarında yaşanan artıştır.
Bu göstergede, 1950-2016 yılları arasında kademelere
göre toplam öğrenci sayıları, ilkokul ve ortaokul öğrenci
Öğrenci sayısındaki artış kademelere göre incelendiğin-
sayıları, cinsiyete göre toplam öğrenci sayıları ve cinsiyet
de okul öncesi eğitim kademesindeki öğrenci sayısının
oranları, kademelere göre öğrencilerin cinsiyet oranların-
1950’den itibaren sürekli artış gösterdiği görülmektedir.
da yaşanan değişim ve ilkokul ve ortaokul öğrencilerinin
Okul öncesi eğitimdeki öğrenci sayısında en hızlı artışın
cinsiyet oranlarında yaşanan değişimlere yer verilmiştir.
gerçekleştiği dönem ise 2002 ile 2012 yılları arasıdır. 2012-
Bunun yanı sıra ilköğretim ve ortaöğretimde yeni kayıt
2013 öğretim yılında uygulamaya geçilen 6287 sayılı eğitim
öğrenci sayıları ile yeni kayıt yaptıran öğrencilerin cinsi-
kanunu ile çağ nüfusu tanımının değişmesine bağlı olarak
yet oranlarında yaşanan değişim de kapsamlı bir şekilde
ilkokula kayıt yaptıran öğrenci sayısında yaşanan normalüs-
ele alınmıştır.
tü artış nedeniyle okul öncesi eğitimdeki öğrenci sayısında
bir düşüş olmuştur. 2013 yılından itibaren yine hızlı bir artış
1950 ile 2016 yılları arasında okul öncesi, ilköğretim ve or-
gösteren okul öncesi eğitimdeki öğrenci sayısı 2016 yılında
taöğretim kademelerindeki toplam öğrenci sayısında yaşa-
1 milyon 315 bine yükselmiştir.
nan değişim Şekil A.2.1’de gösterilmiştir. Buna göre, tüm
kademelerde, 1950 ile 2016 yılları arasında toplam öğrenci
İlköğretim kademesinde öğrenci sayısı 1990-2011 yılları
sayısı genel olarak sürekli artış göstermiştir. 1990 yılında
arasında -sekiz yıllık eğitim kararının ilk yılları haricinde- di-
10 milyon 789 bin olan toplam öğrenci sayısı 2016’da 17
ğer kademelere kıyasla daha yavaş bir büyüme sergilemiş-
milyon 319 bine ulaşmıştır. Toplam öğrenci sayısında göz-
tir. 2012 yılında uygulamaya giren 4+4+4 düzenlemesi ile
Şekil A.2.1
Kademelere göre toplam öğrenci sayılarında yaşanan değişim (1950-2016)
Milyon
Toplam
Okul Öncesi
İlköğretim
Ortaöğretim
20
18
16
14
12
10
8
6
4
2
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2000
1999
1998
1997
1996
1995
1994
1993
1992
1991
1990
1985
1980
1975
1970
1965
1960
1955
1950
0
Kaynak: Muhtelif yıllarda DİE, TÜİK ve MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
Bölüm A EĞİTİME ERİŞİM VE KATILIM
41
Şekil A.2.2
İlkokul ve ortaokul öğrenci sayılarında yaşanan değişim (2012-2016)
İlkokul
Ortaokul
5.700.000
5.600.000
5.500.000
5.400.000
5.300.000
5.200.000
5.100.000
5.000.000
4.900.000
4.800.000
4.700.000
2012
2013
2014
2015
2016
Kaynak: Muhtelif yıllarda MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
ilköğretimdeki öğrenci sayısı 11 milyon 160 bin ile en yük-
2015 yılına kadar hem ilkokul hem de ortaokullardaki öğ-
sek sayıya ulaşırken 2013 yılından sonra düşüş eğilimine
renci sayılarında kademeli bir düşüş olduğu görülmekte-
girmiştir. 2013 yılından itibaren öğrenci sayısında gözlenen
dir. 2012-2015 yılları arasında yaşanan düşüşün en temel
düşüşün nedeni 6287 sayılı kanun ile birlikte 60 aya ge-
nedeni alt eğitim kademelerinden gelen alt yaş grubu
lenlere ilkokula başlama imkânının sunulması ve 66 aydan
baskısının azalmasıyla açıklanabilir. Nitekim 2015 yılı he-
büyük çocuklarında okula başlamasında esneklik getiril-
saplamalarına göre önümüzdeki 3-5 yıllık dönemde ilkokul
mesidir (Çelik, Boz, Gümüş ve Taştan, 2013). Nitekim okul
çağ nüfusunun %1,77 azalması beklenmektedir (Eğitim-Bir-
öncesi eğitimdeki öğrenci sayısında 2013 yılından sonra
Sen, 2016). İlkokul ve ortaokullardaki toplam öğrenci sayı-
gözlenen artışta bu durumu teyit etmektedir.
sında en belirgin fark ise 2016 yılında gerçekleşmiştir. 2015
yılında ilkokulda kayıtlı öğrenci sayısı 5 milyon 360 bin iken
Ortaöğretim kademesindeki öğrenci sayısında yaşanan de-
2016 yılında 4 milyon 970 bine düşerek yaklaşık 390 bin
ğişim incelendiğinde de genel olarak sürekli bir artış eğili-
azalış göstermiştir. Ortaokullarda ise 2016 yılında 2015’e
minin olduğu görülmektedir. 1990 yılında 1 milyon 426 bin
kıyasla önemli oranda artmıştır. 2015 yılında ortaokullarda
olan ortaöğretim öğrenci sayısı 2002 yılında 2,1 kat artarak
toplam 5 milyon 211 bin öğrenci kayıtlı iken bu sayı 2016’da
3 milyon 23 bine ulaşmıştır. Ortaöğretimdeki öğrenci sayısı
5 milyon 519 bine çıkmıştır. 2016 yılında meydana gelen
2003-2011 yılları arasında genel olarak sürekli bir artış gös-
bu farklılığın en temel nedeni, 2012-2013 eğitim öğretim
termiştir. Özellikle liselerin 4 yıla çıkarılması ile birlikte 2008
yılında okula başlama yaşının 66 aya indirilmesi, okula baş-
yılında öğrenci sayıları daha hızlı büyümüş ve 2011 yılında
lamayı ertelemede herhangi bir esneklik getirilmemesi ve
4 milyon 756 bine ulaşmıştır. 2012 yılında 12 yıllık zorunlu
60 aylık çocukların da ilkokula başlamasını destekleyen bir
eğitim yasasının kabulü ile birlikte öğrenci sayısı artmış ve 5
yaklaşım sergilenmesidir. Bu sebeple 2012-2013 eğitim öğ-
milyon 514 bine yükselmiştir.
retim yılında ilkokula kayıt yaptıran öğrenci sayısı bir önceki yıla kıyasla yaklaşık 600 bin artmıştır. Başka bir ifade ile
Şekil A.2.2’de 2012-2016 yılları arasında ilköğretim kurum-
2011 yılında ilkokula kayıt yaptıran öğrenci sayısı 1 milyon
ları olarak hizmet veren ilkokul ve ortaokullardaki öğrenci
244 bin civarında iken, 2012 yılında yeni kayıt sayısı 1 mil-
sayılarında yaşanan değişim verilmiştir. Buna göre 4+4+4
yon 870 bine çıkmıştır (MEB, 2012). Yaklaşık 600 binlik bu
uygulamasının başladığı yıl olan 2012 yılından itibaren
öğrencinin ilkokuldan mezun olup ortaokula başlamasıyla,
42
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil A.2.3
Cinsiyete göre tüm kademelerdeki toplam öğrenci sayılarında ve cinsiyet oranında yaşanan değişim (1990-2016)
Erkek
Milyon
Kız
Cinsiyet oranı (sağ eksen)
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
0
2007
0
2006
10
2005
1
2004
20
2003
30
2
2002
40
3
2001
50
4
2000
5
1999
60
1998
6
1997
70
1996
7
1995
80
1994
8
1993
90
1992
9
1991
100
1990
10
Kaynak: Muhtelif yıllarda DİE, TÜİK ve MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
2016’da ilkokul öğrenci sayısı keskin bir şekilde azalmış ve
sistemine dâhilken, bu oran 2016 yılında 93 olmuştur.
ortaokul öğrenci sayısı da keskin bir şekilde artmıştır.
Kız çocuklarını okullaştırmaya yönelik yürütülen ulusal ve
uluslararası projeler, kızların okullaşmasını artıran önemli
Şekil A.2.3’te okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim kade-
bir faktördür. Buna ilaveten, 1990-2016 yılı arasında kız
melerindeki toplam öğrenci sayılarında ve cinsiyet oran-
ve erkek öğrenci sayıları önemli bir artış sergilemiş ve
larında 1990 ile 2016 yılları arasında yaşanan değişim
toplam kız öğrenci sayısı daha hızlı bir artış sergileyerek
verilmiştir. Şekilde çizgisel olarak belirtilen cinsiyet oranı,
erkek öğrenci sayısına yaklaşmıştır. Bu tarihler arasında
100 erkek öğrenciye karşılık öğrenim gören kız öğrenci sa-
kız öğrenciler 4.715.534’den 8.539.422’ye erkeklerde ise
yısını göstermektedir. Buna göre, kız öğrencilerin eğitime
6.074.186’dan 8.960.011’e yükselmiştir. Kız ve erkekler
katılımları yıllar içinde istikrarlı bir artış göstermiştir. 2002
arasında okullaşma sürecinde az da olsa halen bir eşitsiz-
yılında 100 erkek öğrenciye karşılık 83 kız öğrenci eğitim
liğin olduğu görülmektedir.
Bölüm A EĞİTİME ERİŞİM VE KATILIM
43
Şekil A.2.4
Kademelere göre öğrencilerin cinsiyet oranlarında yaşanan değişim (1950-2016)
Okul öncesi
İlköğretim
Ortaöğretim
120
100
80
60
40
20
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2000
1999
1998
1997
1996
1995
1994
1993
1992
1991
1990
1985
1980
1975
1970
1965
1960
1955
1950
0
Kaynak: Muhtelif yıllarda DİE, TÜİK ve MEB tarafından yayınlanan istatistikler Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
Şekil A.2.4’te 1950-2016 yılları arasında kademelere göre
tış 4+4+4 uygulamasının başlatıldığı 2012 yılından itibaren
öğrencilerin cinsiyet oranlarında yaşanan değişim gösteril-
olmuştur. 2002 yılında 100 erkek öğrenciye karşılık 69 kız
mektedir. Buna göre 1990 ile 2016 yılları arasında ilköğre-
öğrenci ortaöğretim sistemine dâhilken, bu oran 2016’da
tim ve ortaöğretime kayıtlı öğrenciler içinde eğitime katılan
90 olmuştur.
kızların oranları giderek artan bir eğilim gösterirken okul
öncesinde ise belirgin bir değişim görülmemektedir. Okul
İlkokul ve ortaokul öğrencilerinin cinsiyet oranlarında 2012-
öncesi düzeyde 1990 yılında her 100 erkek öğrenciye karşı-
2016 yılları arasındaki değişimi Şekil A.2.5’te gösterilmiştir.
lık 89 kız öğrenci bulunurken 2016 ya gelindiğinde bu oran
Buna göre, 2012-2016 yılları arasında ilkokullarda 100 erkek
sadece 91’e çıkmıştır.
öğrenciye 97,7 kız öğrenci oranından 96,3 kız öğrenci oranına inmiş; ortaokullarda ise erkek kız öğrenci oranı 95,4’den
İlköğretimdeki cinsiyet oranlarına bakıldığında 1990 yı-
94,9’a inmiştir. Bu veriler, halen kızlar aleyhine ilkokul ve or-
lından sekiz yıllık zorunlu eğitimin başladığı 1998’e kadar
taokula erişimde bir dezavantajın olduğunu göstermektedir.
ilköğretime kayıtlı her 100 erkek öğrenciye karşılık 81 kız
öğrenci bulunurken bu oran 1998 yılında 83’e yükselmiş
Şekil A.2.6’da ilköğretim ve ortaöğretim kademelerinde
ve sonraki yıllarda artmaya devam ederek 2016 yılında
1990 yılı ile 2016 yılları arasında yeni kayıt öğrenci sayıla-
95 olmuştur. İlköğretime kayıtlı kız-erkek öğrenci sayıları
rında yaşanan değişim verilmiştir. Yeni kayıt öğrenci sayısı
üzerinden hesaplanan cinsiyet oranlarına göre ilköğretim
eğitime katılım düzeyini ve üst eğitim kademelerinde ya-
düzeyinde eğitime katılımda yaşanan cinsiyet eşitsizliğinin
şanacak değişimi belirleyen önemli bir göstergedir. 1990-
önemli oranda azaldığı söylenebilir.
2016 yılları arasında 2012 yılı hariç ilköğretime yeni kayıtta
önemli bir farklılaşma yaşanmamıştır. 1990’da 1.253.866
Ortaöğretim düzeyinde ise cinsiyet oranının diğer kade-
olan ilköğretime yeni öğrenci kayıt sayısı 2016 yılında
melere kıyasla daha dalgalı bir seyir izlediği görülmektedir.
1.234.999 olmuştur. 2012’de 4+4+4 düzenlemesi sonra-
Her ne kadar 1990’dan sonra kız öğrencilerin ortaöğretime
sında okula başlama yaşı 66 aya çekilmiş ve sadece sağlık
katılımları yıllar içinde bir artış gösterse de en önemli ar-
raporu ile 66 aydan büyük çocukların ilkokula başlamasının
44
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil A.2.5
İlkokul ve ortaokul öğrencilerinin cinsiyet oranlarında yaşanan değişim (2012-2016)
İlkokul
Ortaokul
99
98,3
98
97,7
97,7
97,7
97
96,3
96
95,6
95,4
95,4
95,4
94,9
95
94
93
2012
2013
2014
2015
2016
Kaynak: Muhtelif yıllarda MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Şekil A.2.6
İlköğretim ve ortaöğretimde yeni kayıt öğrenci sayılarında yaşanan değişim (1990-2016)
İlköğretim
Ortaöğretim
2.000.000
1.800.000
1.600.000
1.400.000
1.200.000
1.000.000
800.000
600.000
400.000
200.000
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2000
1999
1998
1997
1996
1995
1994
1993
1992
1991
1990
0
Kaynak: Muhtelif yıllarda DİE, TÜİK ve MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
Not: 2013-2016 verilerinde açık öğretime kayıt yaptıranların sayısı toplama dâhil edilmemiştir.
ertelenmesi kararı alınmıştır. Bu durumun sonucu olarak
1990-2014 yılları arasında ortaöğretime yeni kayıt sayısı
2012’de ilkokula başlayan çocuk sayısı oldukça keskin bir
yıllar içerisinde sürekli bir artış sergilemiş ve 471.224’ten
artış sergilemiş ve 1.756.618 olmuştur. 2013 yılında 66 ay-
1.208.611’e yükselmiştir. 2014’ten sonra ortaöğretime
dan büyük çocukların okula başlamasının ertelenmesi için
yeni kayıt sayısı azalmaya başlamış ve 2016’da 1.040.124’e
velisinin izni yeterli görülmüştür. Bu kararın sonucu olarak
inmiştir. 2012 yılında ortaöğretimin zorunlu hale gelmesi
2013 yılından itibaren ilkokula yeni kayıt sayısı 1,2 milyon
ile birlikte ortaöğretime kayıt yaptıran öğrenci sayısı ciddi
civarında olmaya devam etmiştir.
miktarda bir artış göstermiştir. Ancak, sonraki yıllarda bazı
Bölüm A EĞİTİME ERİŞİM VE KATILIM
45
Şekil A.2.7
Sınılara göre ilköğretimde öğrenci sayıları (2016)
1.800.000
1.600.000
1.400.000
4. sınıf
1.185.860
3. sınıf
1.238.900
1.208.218
400.000
1.181.446
600.000
1.204.268
1.356.131
800.000
1.727.405
1.000.000
1.204.176
1.200.000
7. sınıf
8. sınıf
200.000
0
1. sınıf
2. sınıf
5. sınıf
6. sınıf
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Şekil A.2.8
Okul türüne göre ortaöğretimde yeni kayıt öğrenci sayılarında yaşanan değişim (2000-2016)
Genel ortaöğretim
Mesleki ve teknik ortaöğretim
800.000
700.000
600.000
500.000
400.000
300.000
200.000
100.000
0
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
Kaynak: Muhtelif yıllarda MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
öğrencilerin Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG)
de ilkokul 1. sınıfta toplam 1 milyon 356 bin öğrenci, orta-
sistemi ile herhangi bir örgün programa yerleştirilemedi-
okul 5. sınıfta ise 1 milyon 727 bin öğrenci öğrenim gör-
ğinden ve zorunlu olarak açıköğretim lisesine yönlendirildi-
mektedir. Diğer sınıf düzeylerindeki öğrenci sayısı ise 1,2
ğinden dolayı bu sayı hızlı bir şekilde düşmüştür.
milyon civarındadır. Ortaokul 5. sınıftaki öğrenci sayısının
diğer sınılara göre yüksek olmasının nedeni yukarıda ifade
Şekil A.2.7’de ilköğretimde sınılara göre öğrenci sayıları
edildiği üzere okula başlama yaşının 66 aya indirilmesi ve
verilmiştir. Buna göre 2016-2017 eğitim öğretim dönemin-
okula başlamanın ertelenmesindeki zorluklar ile 60 aydan
46
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil A.2.9
Okul türüne göre ortaöğretimde yeni kayıt yaptıran öğrencilerin cinsiyet oranlarında yaşanan değişim (2000-2016)
Genel ortaöğretim
Mesleki ve teknik ortaöğretim
120
100
80
60
40
20
0
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
Kaynak: Muhtelif yıllarda MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
büyüklerinde okula başlama imkânının verilmesi ile 2012
programlarına sınavsız geçiş imkânının olması ve özellikle
yılında önceki ve sonraki yıllara göre 1. sınıfa 600 bin ek
2012 sonrasında üniversiteye geçişte meslek liseliler için
çocuk kayıt yaptırmıştır. Bu çocuklar 2016 yılında ilkokulu
lisans programlarında öğrenim görmek için bir dezavantaj
bitirmiş ve 5. sınıfa kayıt yaptırmıştır.
oluşturan farklı katsayı kararının kaldırılmasıdır. Buna ilaveten, imam hatip liseleri meslek eğitim istatistiklerine dahil
Şekil A.2.8’de 2000 yılı ile 2016 yılları arasında genel liseler
edilmektedir. Katsayı kararının kalkması, imam hatiplere
ve meslek liselerine yeni kayıtlı öğrenci sayısında yaşanan
yönelik ilginin artması ve 2011’den sonra imam hatip lise-
değişim verilmiştir. Buna göre 2000 yılında meslek liseleri-
lerinin sayısının hızlı bir şekilde artması (bk. Şekil D.1.2) gibi
ne yeni kayıt yaptıran öğrenci sayısı 255 bin civarında iken
hususlar nedeniyle mesleki eğitime yeni kayıt oranları hızlı
genel liselere yeni kayıt sayısı 502 bin civarında olup mes-
bir şekilde artırmıştır. Son olarak okul dönüşümleri süreci-
lek lisesinin yaklaşık iki kattır. 2000 ile 2011 yılları arasında-
nin sonrasında ve TEOG yerleştirme sistemi ile birlikte ge-
ki yeni kayıt sayısı genel liseler de görece durağan ve aşağı
nel ortaöğretime yerleşemeyen öğrenciler zorunlu olarak
yönlü bir seyir izlerken meslek liselerine yeni kayıtta düzenli
mesleki eğitim statüsündeki okullara yerleştirilmiştir. Genel
bir artış olmuş ve 2011 yılında ilk kez meslek liselerine yeni
liselerdeki bir şube için tanımlanan sınıf kontenjanı meslek
kayıt olan öğrenci sayısı genel liselere yeni kayıt olan öğren-
liselerindeki bir şube için ayrılan sınıf kontenjanından daha
ci sayısını geçmiştir. Takip eden yıllarda meslek liselerine
az olarak belirlenmiştir.
yeni kayıtlı öğrenci sayısı genel liselere kıyasla daha da artmış ve aradaki makas iyice açılmıştır. Örneğin, 2014 yılında
2000 ile 2016 yılları arasında genel liseler ve meslek lise-
genel liselere yeni kayıt yaptıran öğrenci sayısı 471 bin ci-
lerine yeni kayıt yaptıran öğrencilerin cinsiyet oranlarında
varında iken meslek liselerinde bu sayı 737 bin civarında
yaşanan değişim Şekil A.2.9’da verilmiştir. Buna göre 2000
gerçekleşmiştir. 2016’da genel liselere 480 bin meslek lise-
yılında genel liselere 100 erkek öğrenciye karşın 78 kız öğ-
lerine ise 559 bin civarında öğrenci yeni kayıt yapmıştır. Ge-
renci yeni kayıt yaptırmaktaydı. Bu oranlarda 2016 yılında
nel liselere kıyasla meslek liselerine yeni kayıtlı öğrenci sayı-
kızlar lehine oldukça hızlı bir ilerleme gerçekleşmiş ve 100
sında gözlenen bu yükselişin nedenlerinden birisi ön lisans
erkeğe karşın 110 kız öğrenci genel ortaöğretime kayıt yap-
Bölüm A EĞİTİME ERİŞİM VE KATILIM
47
Şekil A.2.10
İllere göre ortaöğretim cinsiyet oranında yaşanan değişim (2006-2016)
2006
2016
Burdur
Edirne
Uşak
İzmir
Denizli
Aydın
Antalya
Ankara
Balıkesir
Bingöl
Muğla
İstanbul
Çanakkale
Karabük
Yalova
Kilis
Nevşehir
Karaman
Kırklareli
Tekirdağ
Eskişehir
Sinop
Isparta
Bilecik
Kırşehir
Mersin
Manisa
Ardahan
Trabzon
Samsun
Amasya
Adana
Kayseri
Konya
Artvin
Ordu
Giresun
Düzce
Hatay
Osmaniye
Bursa
Niğde
Türkiye
Bolu
Rize
Çorum
Kırıkkale
Aksaray
Hakkari
Sakarya
Zonguldak
Kocaeli
Sivas
Bartın
Kastamonu
Erzincan
Afyonkarahisar
Tokat
Kütahya
Malatya
Kahramanmaraş
Iğdır
Kars
Çankırı
Yozgat
Adıyaman
Gaziantep
Gümüşhane
Diyarbakır
Erzurum
Elazığ
Bayburt
Batman
Bitlis
Mardin
Tunceli
Şanlıurfa
Siirt
Ağrı
Şırnak
Muş
Van
Burdur
Edirne
Uşak
İzmir
Denizli
Aydın
Antalya
Ankara
Balıkesir
Bingöl
Muğla
İstanbul
Çanakkale
Karabük
Yalova
Kilis
Nevşehir
Karaman
Kırklareli
Tekirdağ
Eskişehir
Sinop
Isparta
Bilecik
Kırşehir
Mersin
Manisa
Ardahan
Trabzon
Samsun
Amasya
Adana
Kayseri
Konya
Artvin
Ordu
Giresun
Düzce
Hatay
Osmaniye
Bursa
Niğde
Türkiye
Bolu
Rize
Çorum
Kırıkkale
Aksaray
Hakkari
Sakarya
Zonguldak
Kocaeli
Sivas
Bartın
Kastamonu
Erzincan
Afyonkarahisar
Tokat
Kütahya
Malatya
Kahramanmaraş
Iğdır
Kars
Çankırı
Yozgat
Adıyaman
Gaziantep
Gümüşhane
Diyarbakır
Erzurum
Elazığ
Bayburt
Batman
Bitlis
Mardin
Tunceli
Şanlıurfa
Siirt
Ağrı
Şırnak
Muş
Van
30
35
40
45
50
55
60
65
70
75
80
85
90
95
100
105
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
48
EĞİTİME BAKIŞ 2017
tırmıştır. Mesleki ve teknik ortaöğretime 2000’de 100 erke-
lu Bölgelerinde bulunan illerde 2016 yılına gelindiğinde kız
ğe karşın 53 kız yeni kayıt yaptırırken 2016 yılında bu oran
öğrenciler lehine çok önemli bir artış gerçekleşmiştir. Birçok
100 erkeğe karşın 79 kız olarak gerçekleşmiştir. Sonuç
ilde on yıllık süreçte 40 puandan daha fazla bir artış kızlar le-
olarak genel liselere yeni kayıt olan kız öğrencilerin sayısı
hine gerçekleşmiştir. Örneğin, 2006’da Siirt, Ağrı, Şırnak, Muş
erkek öğrencilere oranla daha fazla iken, meslek liselerinde
ve Van’da 100 erkeğe karşı 40’dan daha az kız ortaöğretime
önemli bir artış olmasına rağmen hâlâ yeni kayıt yaptıran
devam ederken bu oran 2016’da 100 erkeğe karşın 70 kız
erkek öğrenci sayısı daha yüksektir.
gibi bir orana yükselmiştir. Her ne kadar 2016 yılında ortaöğretimde illerdeki cinsiyet oranları 2006’ya kıyasla önemli
Şekil A.2.10’da illere göre ortaöğretimde cinsiyet oranların-
düzeyde artmış olsa da Karaman, Kastamonu ve Iğdır hari-
da yaşanan değişim incelendiğinde cinsiyet oranının Burdur
cindeki diğer illerde cinsiyet oranın %100’ün altında olması
ve Edirne illeri hariç diğer tüm illerde 2006 yılına kıyasla ol-
ortaöğretime katılımda cinsiyet eşitsizliğinin halen devem
dukça yükseldiği görülmektedir. Ortaöğretimde 2006 yılında
ettiğini göstermektedir. Cinsiyet eşitsizliği özellikle Doğu ve
erkeklere göre kızların okullaşmasının çok düşük olduğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgelerinde oldukça belirgin bir şekil-
büyük bir çoğunluğu Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anado-
de var olmaya devam etmektedir.
Bölüm A EĞİTİME ERİŞİM VE KATILIM
49
GÖSTERGE A3
OKUL TÜRLERİ
Bu gösterge altında öncelikle ortaöğretim kademesindeki
leri artmıştır. 2012’den sonra katsayı kararının kaldırılması
genel lise ve meslek liselerinde 1990 ile 2016 yılları arasında
ile meslek lisesindeki toplam öğrenci sayısı genel liseye
öğrenci sayısında yaşanan değişim oranları cinsiyet eksenin-
yaklaşmıştır. Daha önemli husus Şekil A.2.8’de gösterildi-
de incelenmiştir. Daha sonra meslek liseleri ile ilgili durum
ği üzere 2012 yılından itibaren meslek liselerine genel li-
daha detaylı olarak ele alınmış ve genel ortaöğretimdeki
seye göre çok daha yüksek sayıda yeni kayıt yapılmasına
fen liseleri, sosyal bilimler liseleri, imam hatip ortaokulları
rağmen, genel lisedeki toplam öğrenci sayısı meslek lisesi
ve imam hatip liselerindeki öğrenci sayılarında yıllara göre
toplam öğrenci sayısından yüksektir. Bunun muhtemel ne-
yaşanan değişim genel ve cinsiyet açısından ele alınmıştır.
deni ise, meslek liselerinde çok yüksek sayıda okul terkinin
ve açık liseye geçişin gerçekleşmesidir.
Şekil A.3.1’de 1990 ile 2016 yılları arasında genel liseler
ve meslek liselerindeki öğrenci sayılarında yaşanan de-
Şekil A.3.2’de 1990-2016 yılları için okul türüne göre orta-
ğişim gösterilmiştir. Buna göre, genel ve meslek liselerin-
öğretimde cinsiyet oranlarında yaşanan değişim verilmiş-
deki toplam öğrenci sayısı yıllar içerisinde sürekli bir ar-
tir. 1990-2016 yılları arasında genel liselerde cinsiyet oranı,
tış sergilemiştir. 1990-2016 yılları arasında meslek lisesi
genellikle olumlu bir seyir izleyerek, 1990 yılında 100 erkek
öğrenci sayısı 627.274’ten 2.601.638’e; genel lise öğrenci
öğrenciye karşılık 75 kız öğrenciden, 2016 yılında 100 erkek
sayısı ise 799.358’den 2.912.093’e yükselmiştir. 1998 yılı-
öğrenciye karşılık 95 kız öğrenciye ulaşmıştır. Meslek lise-
na kadar meslek ve genel liseler birbirine yakın bir öğrenci
lerindeki cinsiyet oranlarının da genel liselere benzer bir
sayısına sahip iken bu yıldan itibaren genel liseler lehine
seyir izlediği görülmektedir. Her ne kadar genel liselere kı-
öğrenci sayısında bir artış görülmüştür. 28 Şubat sonrası
yasla her zaman düşük olsa da meslek lisesi cinsiyet oran-
yükseköğretime geçişte uygulanmaya başlayan katsayı ka-
ları da genel itibarıyla olumlu bir seyir izlemiştir. 1990’da
rarı ile meslek lisesi öğrencisi azalmış ve genel lise öğrenci-
meslek lisesindeki her 100 erkek öğrenciye karşılık 47 kız
Şekil A.3.1
Okul türüne göre ortaöğretimde toplam öğrenci sayılarında yaşanan değişim (1990-2016)
Genel Lise
Meslek Lisesi
3.500.000
3.000.000
2.500.000
2.000.000
1.500.000
1.000.000
500.000
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2000
1999
1998
1997
1996
1995
1994
1993
1992
1991
1990
0
Kaynak: Muhtelif yıllarda DİE, TÜİK ve MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
50
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil A.3.2
Okul türüne göre ortaöğretim öğrencilerinin cinsiyet oranlarında yaşanan değişim (1990-2016)
Genel Lise
Meslek Lisesi
120
100
80
60
40
20
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2000
1999
1998
1997
1996
1995
1994
1993
1992
1991
1990
0
Kaynak: Muhtelif yıllarda DİE, TÜİK ve MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
Şekil A.3.3
Cinsiyete göre ortaöğretimde meslek lisesi öğrenci oranlarında yaşanan değişim (%) (1990-2016)
Toplam
Erkek
Kız
60
50
40
30
20
10
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2000
1999
1998
1997
1996
1995
1994
1993
1992
1991
1990
0
Kaynak: Muhtelif yıllarda DİE, TÜİK ve MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
öğrenci öğrenim görürken, 2016’ya gelindiğinde bu sayı
olumlu olsa da mevcut durum ortaöğretimde cinsiyet eşit-
her 100 öğrenciye karşılık 85’e yükselmiştir. Meslek lisele-
liğinin henüz sağlanamadığını göstermektedir.
rindeki kızların oranındaki artışta hem genel olarak kızların
okullaşma oranındaki artışın hem de meslek liselerinde kız
Şekil A.3.3’te meslek lisesinde öğrenim gören kız ve erkek
öğrencilere hitap eden programların sayısındaki artışın et-
öğrencilerin ortaöğretim genelindeki toplam öğrenci nüfu-
kili olduğu düşünülmektedir. Gerek genel gerekse meslek
su içindeki oranlarında, 1990 ile 2016 yılları arasında yaşa-
liselerindeki kız öğrencilerin oranlarında yaşanan değişim
nan değişim gösterilmiştir. Bu şekilde verilen meslek lisesi
Bölüm A EĞİTİME ERİŞİM VE KATILIM
51
Şekil A.3.4
Açıköğretime kayıtlı öğrenciler hariç cinsiyete göre ortaöğretimde meslek lisesi öğrenci oranlarında yaşanan
değişim (%) (2000-2016)
Toplam
Erkek
Kız
70
60
50
40
30
20
10
0
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
Kaynak: Muhtelif yıllarda DİE, TÜİK ve MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
öğrenci oranları örgün ve açıköğretim olmak üzere bütün
2015 yılı için bazı OECD ülkeleri ve Türkiye’nin 15-19 yaş
ortaöğretimi kapsamaktadır. 1990 yılında ortaöğretim ge-
gruplarının ortaöğretim program türüne göre oransal da-
nelindeki kız öğrencilerin %37’si meslek lisesinde öğrenim
ğılımları Şekil A.3.5’te verilmiştir. Buna göre 2015 yılında
görürken, erkeklerin %48’i meslek lisesi öğrencisidir. Katsa-
OECD ülkelerinde 15-19 yaş grubu öğrencilerinin orta-
yı uygulaması nedeniyle meslek lisesi öğrenci sayısının en
öğretim program türüne göre oransal dağılım ortalaması
düşük olduğu 2000 yılında meslek lisesinde öğrenim gören
%58 genel lise, %42 meslek lisesi şeklindedir. Türkiye’de
erkeklerin oranı %35’e düşerken, kızların oranı %29’a geri-
15-19 yaş grubu öğrencilerinin 2015 yılı genel ve meslek
lemiştir. Meslek lisesindeki öğrenci sayısının genel liseleri
lisesi program türüne göre oransal dağılımı ise %53 meslek
yakaladığı 2014 yılında ise meslek liselerindeki erkeklerin
lisesi, %47 genel lise şeklinde gerçekleşmiştir. Bu ise Tür-
oranı %50, kızların oranı ise %47 olarak gerçekleşmiştir.
kiye’deki meslek lisesi öğrenci oranının yüksek olduğunu
2016 yılına gelindiğinde ise ortaöğretim genelindeki kız-
göstermektedir. Buradaki daha önemli bir veri, Türkiye’de
ların %46’sı, erkelerin ise %48’i meslek lisesinde öğrenim
uzun yıllar mesleki eğitimin Almanya’da önemli olduğu ve
görmektedirler. Bu oranlar, ortaöğretim genelinde kızların
Almanya’da mesleki eğitimin %65 genel eğitimin %35 oldu-
%54’ünün erkeklerin ise %52’sinin genel lise öğrenimini
ğu birçok kişi ve kurum tarafından dile getirilmiştir. Ancak,
tercih ettiklerini göstermektedir.
bu iddiaların gerçeği yansıtmadığı ve Almanya’da bu iddiaların tersine akademik eğitimin %66 mesleki eğitimin %34
Şekil A.3.4’te açıköğretim hariç örgün meslek lisesinde öğ-
olduğu görülmektedir. Bu veriler, Türkiye’nin mesleki eğiti-
renim gören kız ve erkek öğrencilerin sayısının örgün or-
mi artırmaya yönelik politikasına temel teşkil eden yaygın
taöğretimdeki toplam öğrenci sayısı içindeki oranları gös-
bilgilerin doğru olmadığını göstermektedir.
terilmektedir. 2000-2016 yılları arasında açıköğretim hariç
tutulduğunda meslek lisesinde öğrenim gören kız oranları
Şekil A.3.6’da 2010 ile 2016 yılları arasında fen liselerindeki
%35’den %50’ye; erkek öğrencilerin oranları ise %42’den
toplam öğrenci sayısının yanı sıra kız ve erkek öğrenci sayıla-
%57’ye; toplamda ise %39’dan %54’e yükselmiştir. Açıköğ-
rında yaşanan değişim gösterilmiştir. Buna göre 2010 yılında
retim öğrencileri çıkarıldığında; örgün eğitim programındaki
resmi fen liselerinde öğrenim gören öğrenci sayısı 29 bin ci-
öğrencilerin çoğu meslek liselerinde öğrenim görmektedir.
varında iken sayı 2013 yılına kadar kademeli bir artış göster-
52
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil A.3.5
OECD ülkelerine göre 15-19 yaş grubu öğrencilerin ortaöğretim program türüne göre oransal dağılımı (%) (2015)
Genel
Mesleki
100
90
80
70
60
50
40
30
20
10
Çek Cumhuriyeti
Slovakya
Avusturya
İsviçre
İtalya
Slovenya
Belçika
Hollanda
Lüksemburg
Polonya
Norveç
Finlandiya
İsveç
Türkiye
EU21 ortalaması
İsrail
Fransa
OECD ortalaması
Portekiz
Meksika
Almanya
Şili
Birleşik Krallık
Estonya
G20 ortalaması
Danimarka
Macaristan
İspanya
Japonya
Avustralya
Kore
İzlanda
Yeni Zelanda
İrlanda
0
Kaynak: OECD (2017b)
Şekil A.3.6
Cinsiyete göre fen liselerindeki öğrenci sayılarında yaşanan değişim (2010-2016)
Toplam
Erkek
Kız
120.000
100.000
80.000
60.000
40.000
20.000
0
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
Kaynak: Muhtelif yıllarda MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Not: Özel öğretim fen liseleri hariçtir.
miş ve 2013’te 46 bin civarına yükselmiştir. 2014’ten sonra
da 150 olan fen Lisesi sayısı 2014’de 232’ye çıkmıştır. Ayrıca,
çok hızlı bir yükseliş gösteren Fen liselerindeki öğrenci sayısı
fen liselerindeki sınıf mevcudu en fazla 24 iken 2014 yapılan
2016’ya geldiğinde 100 bini aşmıştır. Fen liselerindeki öğren-
yönetmelik değişikliği ile 30’a çıkmıştır. 2010-2016 yılları ara-
ci sayısının 2014 yılından sonra hızlı bir yükseliş göstermesi-
sında fen liselerindeki kız öğrenci sayısı 12.578’den 56.099’a
nin temel nedeni Anadolu öğretmen liselerinin kapatılması
erkek öğrenci sayısı ise 16.480’den 44.3102’a yükselmiştir.
ve bu liselerin fen, sosyal bilimler ve Anadolu liselerine dö-
Fen liselerinde zaman içinde kızların lehine öğrenci sayısın-
nüştürülmesidir. Tablo D.1.2’de görüleceği üzere 2013 yılın-
da bir artış olduğu görülmektedir.
Bölüm A EĞİTİME ERİŞİM VE KATILIM
53
Şekil A.3.7
Cinsiyete göre sosyal bilimler liselerindeki öğrenci sayılarında yaşanan değişim (2010-2016)
Toplam
Erkek
Kız
35.000
30.000
25.000
20.000
15.000
10.000
5.000
0
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
Kaynak: Muhtelif yıllarda MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Not: Özel Sosyal bilimler liseleri hariçtir.
Şekil A.3.8
Cinsiyete göre imam hatip ortaokul öğrenci sayılarında yaşanan değişim (2012-2016)
Toplam
Erkek
Kız
700.000
600.000
500.000
400.000
300.000
200.000
100.000
0
2012
2013
2014
2015
2016
Kaynak: Muhtelif yıllarda MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Şekil A.3.7’de verilen 2010-2016 yılları arasında sosyal bi-
da kız öğrenci sayısı 2.755’den 19.972’ye erkek öğrenci sa-
limler liselerindeki kız ve erkek öğrenci sayılarında yaşanan
yısı 2.970’den 11.000’e yükselmiştir. Bu ise zaman içinde
değişim gösterilmiştir. Farklı bir okul türü olarak eğitim
sosyal bilimler liselerinde öğrenci sayılarında kızlar lehine
sistemine 2003 yılında dâhil olan İstanbul’da 96 öğren-
önemli bir artışın olduğunu göstermektedir.
ciyle açılan sosyal bilimler liselerinin sayısı, 2010 yılında
27’ye toplam öğrenci sayısı ise 5 bin 725’e yükselmiştir.
Şekil A.3.8’de 2012 ile 2016 yılları arasında imam hatip or-
2014 yılında yukarıda bahsedilen Anadolu öğretmen li-
taokullarındaki öğrenci sayısında yaşanan değişim cinsiyet
selerinin dönüşümü sonrasında öğrencileri sayıları hızla
ekseninde gösterilmiştir. 28 Şubat sürecinin antidemokratik
artmış ve 30.972’ye yükselmiştir. 2010-2016 yılları arasın-
uygulamaları ile ilköğretimin 8 yıl kesintisiz eğitim kapsamına
54
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil A.3.9
Cinsiyete göre imam hatip liselerindeki öğrenci sayılarında yaşanan değişim (2010-2016)
Toplam
Erkek
Kız
600.000
500.000
400.000
300.000
200.000
100.000
0
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
Kaynak: Muhtelif yıllarda MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
alındığı 1988 yılında kapatılan imam hatip ortaokulları 2012
Şekil A.3.9’da 2010 ile 2016 yılları arasında imam hatip lise-
yılında tekrar açılmıştır. İmam hatip ortaokullarının yeniden
lerindeki kız ve erkek öğrenci sayılarında yaşanan değişim
öğrenci almaya başladığı 2012 yılında toplam öğrenci sayısı
gösterilmiştir. Buna göre meslek liselerine yönelik katsayı
94 bin 467 olarak gerçekleşmiştir. Takip eden yıllarda imam
farkı uygulamasının kalktığı 2010 yılında imam hatip lise-
hatip ortaokulu öğrenci sayıları belirgin bir şekilde artış gös-
lerindeki öğrenci sayısı 236 bin civarında iken takip eden
termiş ve 2016 yılına gelindiğinde 7 kat artarak 657 bine
yıllarda önemli oranda artmış ve 2016 yılında 517 bine
ulaşmıştır. 2012 ve 2013 yıllarında imam hatip ortaokulların-
yükselmiştir. 2010-2016 yılları arasında imam hatip lisele-
daki kız ve erkek öğrencilerin sayısı birbirine eşit bir durum-
rindeki kız öğrenci sayısı 123 binden 278 bine, erkek öğ-
dayken 2014 yılından sonra kızların sayısı erkek öğrencilerin
renci sayısı ise 113 binden 239 bine yükselmiştir. Katsayı
sayısını geçmiştir. 2016 yılında imam hatip ortaokullarında
kararının kaldırılması ile birlikte imam hatip okullarına ilgide
okuyan kız öğrencilerin sayısı 348 bine ulaşırken erkek öğ-
önemli bir artışın gerçekleştiği söylenebilir.
rencilerin sayısı 310 bin civarında gerçekleşmiştir.
Bölüm A EĞİTİME ERİŞİM VE KATILIM
55
GÖSTERGE A4
ÖZEL ÖĞRETİM
Bu gösterge altında öncelikle 1990 ile 2016 yılları arasında
temel liselere dönüştürülmesi ile ilgilidir. Özel liselerdeki
kademelere göre özel öğretim kurumlarındaki öğrenci sayı-
öğrenci sayısı 2014’de 240.171 iken 2015 yılında iki katına
larında gözlenen değişim incelenmiştir. Ardından özel öğre-
çıkarak 472.611’e yükselmiştir. 1990-2016 yılları arasında
tim kurumlarındaki öğrenci sayısı cinsiyet ekseninde ele alı-
özel okul öncesi okul öğrenci sayısı 7 binden 203 bine; özel
narak cinsiyet oranındaki değişim verilmiştir. Yıllar itibarıyla
ilköğretim öğrencisi ise 111 binden 500 bine yükselmiştir.
özel öğretim kurumlarındaki öğrencilerin kademelere göre
2013 yılından itibaren liseler haricindeki diğer özel okul ka-
orantısal dağılımı ve özel öğretim kurumlarındaki öğrencile-
demelerinde önemli bir artış görülmüştür. Bu artışın muh-
rin toplam öğrenci sayısı içindeki payı kademeler açısından
temel en önemli nedeni ise özel okullara teşvik programı-
detaylı olarak incelendikten sonra Türkiye’nin özel öğretim-
nın uygulanmasıdır.
de diğer ülkeler arasındaki konumunu görmek açısından
farklı ülkelerdeki özel öğretim öğrenci oranları verilmiştir.
Şekil A.4.2’de özel öğretim kurumlarındaki kız ve erkek
öğrenci sayıları ile cinsiyet oranlarında 2007 ile 2016 yıl-
1990 ile 2016 yılları arasında özel öğretim kurumların-
ları arasında yaşanan değişim gösterilmiştir. Şekil A.4.2’de
daki toplam öğrenci sayısına bakıldığında (bk. Şekil A.4.1)
çizgisel olarak belirtilen cinsiyet oranı, özel öğretim kurum-
1990’dan 2002 yılına kadar toplam öğrenci sayısında
larındaki 100 erkek öğrenciye karşılık öğrenim gören kız
önemli bir değişim olmadığı görülmektedir. 2003 yılında
öğrenci sayısını göstermektedir. Buna göre, özel öğretim
özel öğretim kurumlarının tüm kademelerindeki öğrenci
kurumlarında kayıtlı kız öğrencilerin sayısının 2007 ile 2016
sayısı 233 bin civarında iken 2016 yılına geldiğinde yaklaşık
yılları arasında düzenli bir artış eğiliminde olduğu görül-
5 kat artarak 1 milyon 205 bine yükselmiştir. Bunun nedeni
mektedir. 2007 yılında özel öğretim kurumlarında kayıtlı kız
ise özellikle 2014’ten itibaren dershanelerin özel liselere ve
öğrenci sayısı 177 bin civarında iken 2016 yılına geldiğinde
Şekil A.4.1
Kademelere göre özel öğretim kurumlarındaki öğrenci sayılarında yaşanan değişim (1990-2016)
Okul öncesi
İlköğretim
Toplam
Ortaöğretim
1.400.000
1.200.000
1.000.000
800.000
600.000
400.000
200.000
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2000
1999
1998
1997
1996
1995
1994
1993
1992
1991
1990
0
Kaynak: Muhtelif yıllarda DİE, TÜİK ve MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
56
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil A.4.2
Cinsiyete göre özel öğretim kurumlarındaki öğrenci sayılarında ve cinsiyet oranında yaşanan değişim (2007-2016)
Erkek
Kız
Cinsiyet oranı (sağ eksen)
700.000
89
600.000
88
87
500.000
86
400.000
85
300.000
84
200.000
83
100.000
82
0
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
81
Kaynak: Muhtelif yıllarda MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Şekil A.4.3
Kademelere göre özel öğretim kurumlarındaki öğrencilerin oransal dağılımında yaşanan değişim (%) (1990-2016)
Okul öncesi
Ortaöğretim
İlköğretim
100
90
80
70
60
50
40
30
20
10
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2000
1999
1998
1997
1996
1995
1994
1993
1992
1991
1990
0
Kaynak: Muhtelif yıllarda MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
yaklaşık 3,2 kat artarak bu sayı 551 bine yükselmiştir. Özel
Şekil A.4.3’te 1990 ile 2016 yılları arasında okul öncesi, ilköğ-
okullardaki erkek öğrenci sayısı ise 210 binden üç kattan
retim ve ortaöğretimdeki öğrencilerin oransal dağılımında
fazla artarak 653 bine yükselmiştir. Cinsiyet oranı referans
yaşanan değişim gösterilmiştir. Buna göre 1990 yılında
yıllar arasında dalgalanma yaşamakla birlikte 100 erkek öğ-
özel öğretim kurumlarındaki öğrencilerin %71’i ilköğretim,
renciye karşın 84 kız öğrenci olarak gerçekleşmiştir. Başka
%25’i ortaöğretim öğrencisi iken okul öncesi öğrencileri-
bir ifade ile okullaşmada kızlar aleyhine olan genel durum,
nin oranı sadece %4’tür. 2016 yılına gelindiğinde ise özel
özel okullarda da görülmektedir.
öğretim kurumlarındaki toplam öğrencilerin %41,5’i orta-
Bölüm A EĞİTİME ERİŞİM VE KATILIM
57
Şekil A.4.4
Kademelere göre özel öğretim kurumlarındaki öğrencilerin toplam öğrenci sayısı içindeki payında yaşanan değişim
(%) (1990-2016)
Okul öncesi
İlköğretim
Lise
Toplam
18
16
14
12
10
8
6
4
2
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2000
1999
1998
1997
1996
1995
1994
1993
1992
1991
1990
0
Kaynak: Muhtelif yıllarda DİE, TÜİK ve MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
öğretim, %41,6’sı ilköğretim ve %16,8’i okul öncesi öğretim
olarak istikrarlı bir büyüme eğilimi söz konusudur. Ancak
kurumlarına devam etmektedir. Dershanelerin özel okula
okul öncesi eğitimde özel kurumlardaki öğrenci oranı
veya temel liseye dönüşümü ile birlikte özel okullar içindeki
1990-2016 arasında inişli çıkışlı bir graik izlemiştir. Okul
liselerin oranı önemli oranda artmıştır.
öncesi kademesindeki toplam öğrenciler içerisinde özel
okul öncesi öğrencilerinin oranı 1990 yılında %5,7 iken
Şekil A.4.4’te özel öğretim kurumlarında eğitim alan öğren-
2000 yılında %11’e yükselmiş, 2003’te %7’ye gerileyen oran
cilerin toplam öğrenci sayısı içindeki payının 1990 ile 2016
tekrar yükselerek 2016’da %15,5 olarak gerçekleşmiştir.
yılları arasında nasıl değiştiği gösterilmiştir. Özel öğretim
kurumlarının tüm kademelerindeki öğrencilerin toplam öğ-
Şekil A.4.5’te OECD ülkelerinde farklı kademelerdeki özel
renciler içindeki oranı 1990 yılında %1,45 iken, 2003 yılına
öğretim öğrenci oranları verilmiştir. OECD ülkelerinde
gelindiğinde çok az bir artış göstererek %1,86’ya çıkmıştır.
özel okullardaki okullaşma oranı kademelere göre farklı-
2003’ten itibaren daha hızlı bir artış eğilimi içine giren özel
laşmaktadır. Bunun nedeni ülkelerin eğitimin özel kurum-
öğretim kurumlarındaki öğrencilerin oranı 2013’e gelindi-
lar yoluyla verilmesine ilişkin uyguladığı politikalardır. Bir-
ğinde %3,99’a yükselmiştir. Özel öğretim kurumlarındaki
çok ülkede ilkokul düzeyinde özel okullaşma oranı daha
öğrencilerin toplam öğrenciler içindeki oranında gözlenen
düşük iken lise düzeyinde daha yüksek olduğu görülmek-
en belirgin yükseliş ise 2014 yılı sonrasında yaşanmıştır.
tedir. 2015 yılı verilerine göre Türkiye’de ilkokul, ortaokul
Dershanelerin temel liselere dönüştürülmesi ve özel okullar
ve lise kademelerinde özel öğretim kurumlarındaki öğren-
için teşvik programının başlatılmasından sonra 2014 yılında
ci oranının %4-5 civarında olduğu, bununda birçok ülke
%4,69 olan oran 2016’da gelindiğinde %6,96’ya yükselmiştir.
oranından düşük olduğu görülmektedir. Şekilde A.4.5’te
en dikkat çeken hususlardan biri ülkelerin büyük bir ço-
Özel eğitim kurumlarındaki öğrencilerin toplam öğrenci
ğunluğunda özellikle özel liselerdeki öğrenci oranlarının
sayısı içindeki payı kademeler açısından incelendiğinde il-
yüksekliğidir. Daha öncede ifade edildiği gibi Türkiye’de
köğretim ve ortaöğretim kademesinde yıllar içinde genel
özellikle son yıllarda özel ortaöğretim kurum sayısı ve öğ-
58
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil A.4.5
OECD ülkelerine göre farklı kademelerde özel öğretim öğrenci oranı (%) (2015)
İlkokul
Ortaokul
Lise
İrlanda
Letonya
Danimarka
Slovenya
Estonya
Yunanistan
İsrail
Türkiye
Kanada
ABD
Almanya
İtalya
Norveç
Hollanda
Avusturya
İsviçre
Yeni Zelanda
Polonya
Çek Cumhuriyeti
İsveç
Slovakya
Lüksemburg
Meksika
Finlandiya
İzlanda
Portekiz
İspanya
Fransa
Macaristan
Japonya
Kore
Avustralya
Belçika
Şili
İngiltere
80
70
60
50
40
30
20
10
0
Kaynak: http://stats.oecd.org/
renci oranlarında yaşanan ciddi artışa rağmen özel lise-
Bu kapsamda Tablo A.4.6’da 2016 ve 2017 yıllarında Tür-
lerdeki öğrenci oranı özel ilköğretimlerle aynı düzeydedir.
kiye’deki temel lise kurum sayısı yanında öğrenci ve öğret-
Bu da geçmiş yıllarda özel ortaöğretim öğrenci oranları-
men sayıları verilmiştir. Buna göre 2016 yılı Şubat döne-
nın çok düşük olduğunu göstermektedir.
minde temel lise kurum sayısı 1205’dir. 2016-2017 Eğitim
öğretim yılı Ekim döneminde ise temel lise sayısı azalarak
Temel Liseler
1046’ya düşmüştür. 2016-2017 II. Dönemde ise bu kurum-
2014 yılında Özel Öğretim Kanununda değişiklik yapılarak
ların bir kısmı kapatılmış ve temel lise kurum sayısı 1007’ye
dershane ibaresi kanundan çıkarılmıştır. Aynı yıl çıkarılan
düşmüştür. Son üç dönemde temel lise kurum sayısında-
Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğinde özel okula dö-
ki azalmaya bağlı olarak öğretmen sayılarında da azalma
nüşemeyen dershanelerin 2018-2019 yılı sonuna kadar
olurken öğrenci sayısı artmıştır. Nitekim 2016 Şubat dö-
temel lise olarak devam edebileceği belirtilmiştir. Bu dü-
neminde bu kurumlarda toplam 22 bin 67 öğretmen ve
zenlemeler sonrasında özel öğretim kurumu ve öğrenci
182 bin 876 öğrenci bulunurken, 2016 Ekim döneminde
sayısında önemli bir artış yaşanmıştır. Çünkü geçmişte
öğretmen sayısı 20 bin 300’e düşmüş öğrenci sayısı ise 199
yaygın eğitim kapsamında yer alan dershaneler temel li-
bin 486’ya yükselmiştir. 2016-2017 II. Dönemde ise kurum
seye dönüşerek özel öğretim kapsamına dâhil olmuştur
sayısında düşüşe bağlı olarak öğretmen sayısı 19 bin 928’e
(Eğitim-Bir-Sen, 2016).
düşerken öğrenci sayısı 214 bin 551’e yükselmiştir.
Tablo A.4.6
Temel liselerde okul, öğrenci ve öğretmen sayıları (2016, 2017)
Öğretim yılı
Temel liselerde sınılara göre öğrenci sayıları
Temel lise
Temel lise
kurum sayısı
9. sınıf
10. sınıf
11. sınıf
12. sınıf
Toplam
öğretmen sayıları
2016 Şubat
1.205
31.409
14.627
30.292
106.548
182.876
22.067
2016 Ekim
1.046
28.066
39.672
42.485
89.263
199.486
20.300*
2016-2017 II. dönem
1.007
-
-
-
-
214.551
19.928
Kaynak: MEB tarafından paylaşılan veriler (Şubat ve Ekim 2016) ile Milli Eğitim İstatistikleri kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Not: * 2016-2017 I. Dönem Milli Eğitim İstatistikleri verisini içermektedir.
Bölüm A EĞİTİME ERİŞİM VE KATILIM
59
Şekil A.4.7’de 2015 ve 2016 yıllarında temel liselerde öğrenim gören öğrencilerin sınılara göre dağılımı verilmiştir. Te-
Şekil A.4.7
mel liselerdeki öğrencilerin sınılara göre dağılımları incelen-
Temel liselerde öğrencilerin sınılara göre
orantısal dağılımı (%) (2015, 2016)
9. Sınıf
diğinde 2015 yılında temel liselerdeki öğrencilerin %17’sinin
10. Sınıf
11. Sınıf
12. Sınıf
9. sınıf, %8’inin 10. sınıf, %17’sinin 11. sınıf ve %58’inin 12.
sınıf öğrencilerinden oluştuğu görülmektedir. 2016 yılına
%14
gelindiğinde ise 9. Sınıf öğrencilerinin oranı %14’e düşerken
%17
10. sınıf öğrencilerinin oranı %20’ye yükselmiştir. Temel liselerdeki öğrencilerin %21’i 11. sınıf öğrencileri iken 12. sınıfa
devam eden öğrencilerin oranı %45’e düşmüştür. Temel
liselerdeki öğrenci sayısında en dikkat çekici husus 12. sınıfa giden öğrenci oranının yüksekliğidir. 20/3/2012 tarihli ve
%8
İç halka 2015
%45
%20
Dış halka 2016
%58
28239 sayılı Millî Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları
%17
Yönetmeliğinin 51. maddesinde her sınıf düzeyinde kayıtlı
öğrenci sayısının toplam kontenjanın yüzde 40’ını geçemeyeceği belirtilmiş olmasına rağmen, 12. sınıf öğrencilerinin
%21
oranı 2015 yılında %58 ve 2016 yılında ise %45 oranındadır.
Bu durumun, yükseköğretime geçişte temel liselerin diğer
liselerden daha avantajlı olduğu yönündeki algı nedeniyle
Kaynak: MEB tarafından paylaşılan veriler (Şubat ve Ekim 2016) kullanılarak
tarafımızca hazırlanmıştır.
son sınıf düzeyindeki devlet okullarından temel liselere geçiş yapıldığını göstermektedir. Dahası, temel liselerin 2018-
olarak düşmüştür. 2015 yılında temel liselerdeki öğretmen-
2019 yılında kapanacağı ilgili kanunda belirtilmesine rağmen
lerin tüm özel ortaöğretim kurumlarındaki öğretmenler için-
9. sınıfa öğrenci alınmaya devam edildiği görülmüştür.
deki oranı %38 iken 2016 yılında %37’ye düşmüştür. Diğer
taraftan temel liselere giden öğrencilerin özel ortaöğretim
Şekil A.4.8’de 2015 ve 2016 yıllarında temel lise kurum, öğ-
kurumlarına giden tüm öğrenciler içindeki payı ise 2015 yılın-
renci ve öğretmenlerinin özel ortaöğretim kurum, öğrenci
da %39 iken 2016 yılına gelindiğinde %41’e yükselmiştir. Te-
ve öğretmenleri içindeki payı gösterilmiştir. Buna göre 2015
mel liselerde kurum sayısının azalmasına rağmen öğrenci sa-
yılında temel liselerin kurum sayısı olarak tüm özel ortaöğ-
yısında gözlenen bu artış, özel okul arayışı içinde olan aileler
retim kurumları içindeki oranı %41 iken 2016 yılında kurum
için temel liselerin hâlâ önemli bir cazibe merkezi olduğunu
sayısının azalmasına bağlı olarak bu oran %39’a düşmüştür.
göstermektedir. Temel liselerin hem okul hem de dershane
Temel liselerin toplam özel ortaöğretim kurumları içindeki
işlevini bir arada götürmesi, gelecek dönemlerde de benzer
payının azalmasına bağlı olarak öğretmen sayıları da oran
bir yönelimin olacağını göstermektedir.
Şekil A.4.8
Temel lise kurum, öğrenci ve öğretmenlerinin özel ortaöğretim kurum, öğrenci ve öğretmenlerinin içindeki payı (%)
(2015, 2016)
Temel liseler
%61
%59
KURUM
Toplam özel
ortaöğretim
kurum sayısı
2.576
İç halka 2015
Dış halka 2016
%39
%41
%59
%61
Diğer özel öğretim kurumları
ÖĞRENCİ
Toplam özel
ortaöğretim
öğrenci sayısı
500.441
İç halka 2015
Dış halka 2016
%39
%41
%63
ÖĞRETMEN
Toplam özel
ortaöğretim
öğretmen sayısı
20.300
İç halka 2015
%62 Dış halka 2016
%37
%38
Kaynak: MEB tarafından paylaşılan veriler (Şubat 2016) ile Milli Eğitim İstatistikleri kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
60
EĞİTİME BAKIŞ 2017
GÖSTERGE A5
AÇIKÖĞRETİM
2015 yılında yapılan Birleşmiş Milletler 70. genel kurulun-
Genel Müdürlüğüne bağlı olarak açık ilköğretim okulu kurul-
da dünyada yoksulluğu ortadan kaldırmak, gezegeni ko-
muş ve 2011 yılı Kasım ayından itibaren Hayat Boyu Öğren-
rumak ve tüm insanların barış ve refah içinde yaşamasını
me Genel Müdürlüğü’ne bağlanmıştır. 2012 yılındaki zorunlu
sağlamak amacıyla sürdürülebilir kalkınma hedeleri kap-
eğitimi 12 yıla çıkaran 6287 sayılı kanunla ilköğretimin ilko-
samında 17 temel hedef belirlenmiştir. Bu 17 hedeften
kul ve ortaokul olarak ayrılmasına bağlı olarak 21 Temmuz
dördüncüsü “Herkesi kapsayan ve herkese eşit derecede
2012 Tarihinde Millî Eğitim Bakanlığı Açık İlköğretim Okulu
kaliteli eğitim sağlamak ve herkese yaşam boyu eğitim im-
Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile
kânı tanımak” olarak tanımlanmıştır (OECD, 2017a, s.27).
adı “Açık Öğretim Ortaokulu” olarak değişmiştir.
Çeşitli nedenlerle örgün eğitim dışında kalan insanların
eğitime erişim ve katılımını sağlamak amacıyla geliştirilen
Uzaktan eğitim uygulaması kapsamında bulunan açıköğre-
uzaktan eğitim modelleri bu hedein gerçekleştirilme-
tim okullarının tümünde kayıtlı öğrenci sayıları dikkate alın-
sinde kritik bir öneme sahiptir. Uzaktan eğitim modelle-
dığında açıköğretimin eğitime erişim ve katılımı sağlamada
ri içerisinde en yaygın kullanılan model ise açıköğretim
önemli bir rolü olduğu görülmektedir. Bu nedenle bu gös-
modelidir. Türkiye’de ilk olarak yükseköğretim kademe-
terge altında öncelikle açıköğretim ortaokulu ve lisesinde
sinde uygulanan açıköğretim modeli, 1980’lerde Anadolu
yıllara göre öğrenci sayısı ve oranında yaşanan değişim ele
Üniversitesi bünyesinde kurulmuş ve son yıllarda başka
alınmıştır. Daha sonra açıköğretim lisesindeki öğrenci sa-
üniversiteler tarafından da uygulanmaya başlamıştır (Çe-
yıları ve oranları cinsiyet ve okul türüne göre açıklanmıştır.
tinsaya, 2014; YÖK, 2007).
Son olarak 2000-2015 yılları arasındaki açıköğretim mezun
sayıları incelenmiştir.
Ortaöğretim kademesinde uzaktan eğitim uygulaması ise
MEB Film Radyo ve Televizyonla Eğitim Başkanlığı’na bağ-
Şekil A.5.1’de 2000-2016 yılları arasında açıköğretim ortao-
lı olarak 1992 yılında kurulan açıköğretim lisesi ile başla-
kulu ve açıköğretim lisesi öğrenci sayılarında yaşanan deği-
mıştır. Açıköğretim lisesi 1998 yılından sonra faaliyetlerini
şim verilmiştir. Buna göre 2000 yılında açıköğretim ortaoku-
Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü bünyesinde devam
lu ve lisesinde öğrenim gören toplam öğrenci sayısı 600 bin
ettirmiş ve daha sonra 14 Eylül 2011 tarih ve 652 sayılı
244 iken bu oran 2015 yılına gelindiğinde toplam 1 milyon
kanun hükmünde kararname ile kurulan Hayat Boyu Öğ-
874 bine ulaşmıştır. 2016 yılında ise 2015’e kıyasla yaklaşık
renme Genel Müdürlüğü’ne bağlanmıştır (YEĞİTEK, 2015).
450 bin düşerek 1 milyon 429 bin olarak gerçekleşmiştir. Bu
1996 yılında açıköğretim lisesi kapsamında mesleki orta-
öğrencilerin 142 bin 557’si açıköğretim ortaokulu öğrencisi
öğretim programları da verilmeye başlamıştır. Açıköğretim
iken 1 milyon 287 bini açıköğretim lisesi öğrencisidir.
lisesi kapsamındaki mesleki ortaöğretim programlarının
daha etkin bir şekilde uygulanması amacıyla 2006’da Eğitim
Açıköğretim lisesinde 2000-2016 yılları arasında öğrenci
Teknolojileri Genel Müdürlüğü bünyesinde mesleki açıköğ-
sayısında yaşanan değişimde en dikkat çeken husus orta-
retim lisesi kurulmuştur (Güçlü ve Bozgeyikli, 2017). Ayrıca
öğretimin zorunlu eğitim kapsamına alındığı 2012 yılından
yine Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü bünyesinde
sonra açıköğretim lisesindeki öğrenci sayısında gözlenen
2016-2017 Eğitim öğretim yılında faaliyet vermeye başla-
artıştır. Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğine göre, iki kez
yan açıköğretim imam hatip lisesi de bulunmaktadır.
sınıf tekrarı yapan öğrenci açıköğretime yönlendirilmektedir. 12 yıllık zorunlu eğitim nedeniyle açık liselerdeki
İlköğretim kademesinde uzaktan eğitim uygulaması ise
öğrenci sayısı artmaktadır. Buna ilaveten, TEOG sistemi-
1998-1999 eğitim öğretim yılında yine Eğitim Teknolojileri
nin yerleştirme sürecinde herhangi bir liseye yerleştiri-
Bölüm A EĞİTİME ERİŞİM VE KATILIM
61
Şekil A.5.1
Açıköğretim ortaokulu ve açıköğretim lisesi öğrenci sayılarında yaşanan değişim (2000-2016)
Açıköğretim ortaokul
Açıköğretim lise
Açıköğretim toplam
2.000.000
1.800.000
1.600.000
1.400.000
1.200.000
1.000.000
800.000
600.000
400.000
200.000
0
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
Kaynak: Muhtelif yıllarda DİE, TÜİK ve MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
lemeyen öğrenciler zorunlu olarak açık liseye yerleştiril-
ve II. dönem istatistiklerine bakıldığında ise açıköğretim
mişlerdir. Örneğin sadece 2017 yılında 270 bin öğrenci
lisesinde bir artışın olduğu görülmektedir.
9. sınıf düzeyinde açık liseye yönlendirilmiştir (Çelik, Boz,
Arkan ve Toklucu, 2017). Bakanlığın doğrudan kendisinin
Şekil A.5.2’de 2000 ile 2016 yılları arasında ilköğretim ve
zorunlu eğitim çağında yer alan yüzbinlerce öğrenciyi Açı-
ortaöğretimde açıköğretim öğrenci oranlarında yaşanan
köğretime yönlendirmesi, açık liselerin nispeten başarısız
değişim verilmiştir. Buna göre ilköğretim ve ortaöğretim
öğrenciler için bir “depo” (Eğitim-Bir-Sen, 2016) olarak
açıköğretim öğrenci sayısının eğitim sistemindeki toplam
görülmeye devam ettiğini göstermektedir. Son olarak
öğrenci sayısına oranı 2000 yılında %4,6’iken 2007 yılın-
2015’ten 2016’ya geçişte önemli bir düşüş yaşanmıştır.
dan sonra belirgin bir artış eğilimine girmiş ve 2015 yılında
Bunun muhtemel nedenlerinden biri açıköğretime yılda
%11,4’e yükselmiştir. 2016 yılında ise bu oran %8,7 olarak
üç kez kayıt yaptırılmasıdır ve MEB bu yıl ilk kez istatistik
gerçekleşmiştir. İlköğretimde çağ nüfusundaki öğrenci-
kitabını iki farklı dönemde yayınlamıştır. 2016-2017 II. dö-
lerin ilköğretime gitmesi esastır. Yani, açık ilköğretimdeki
nem Milli Eğitim İstatistiklerine göre açıköğretim ortaoku-
öğrenciler, çağ nüfusu dışındakilerden oluşmaktadır. Açık
lunda 199 bin, açıköğretim lisesinde 1 milyon 555 bin ve
ilköğretimdeki öğrenci oranı da açık liseye oranla olduk-
toplamda da açıköğretimde 1 milyon 754 bin öğrenci bu-
ça düşüktür. 2000-2016 arasında %1,6’dan %1,3’e inmiş-
lunmaktadır (MEB 2017). Dolayısıyla 2016-2017 öğretim
tir. 2000-2016 yılları arasında açık lisedeki öğrenci oranı
yılı başındaki açıköğretim verilerinden hareketle, açıköğ-
%16,5’den %23,4’e yükselmiştir. Yani lise öğrencilerinin
retim öğrenci sayısında bir düşüşün söz konusu olmadığı
dörtte biri açık lisede öğrencidir.
62
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil A.5.2
İlköğretim ve ortaöğretimde açıköğretim öğrenci oranlarında yaşanan değişim (%) (2000-2016)
Toplam (ilköğretim + ortaöğretim)
İlköğretim
Ortaöğretim
30
25
20
15
10
5
0
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
Kaynak: Muhtelif yıllarda DİE, TÜİK ve MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
Şekil A.5.3
Cinsiyete göre açıköğretim lisesi öğrenci sayılarında ve cinsiyet oranında yaşanan değişim (2000-2016)
Erkek
Kız
Cinsiyet oranı (sağ eksen)
1.000.000
90
900.000
80
800.000
70
700.000
60
600.000
50
500.000
40
400.000
30
300.000
200.000
20
100.000
10
0
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
0
Kaynak: Muhtelif yıllarda DİE, TÜİK ve MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
Şekil A.5.3’te 2000 ile 2016 yılları arasında açıköğretim li-
retim lisesine kayıtlı her 100 erkek öğrenciye karşılık 48
sesinde kayıtlı kız ve erkek öğrenci sayısı ile cinsiyet oran-
kız öğrenci varken bu oran 2011 yılına kadar istikrarlı bir
larında yaşanan değişim gösterilmiştir. Şekil A.5.3’te çizgi-
şekilde artmış ve 2011 yılında her 100 erkek öğrenciye
sel olarak belirtilen cinsiyet oranı, açıköğretim lisesindeki
karşılık 86 kız öğrenciye ulaşmıştır. 2012 yılından sonra
100 erkek öğrenciye karşılık öğrenim gören kız öğrenci
düşüşe geçen cinsiyet oranı 2016 yılına gelindiğinde 73
sayısını göstermektedir. Buna göre 2000 yılında açıköğ-
olarak gerçekleşmiştir.
Bölüm A EĞİTİME ERİŞİM VE KATILIM
63
Şekil A.5.4
Okul türüne göre açık ortaöğretimdeki öğrencilerin oransal dağılımında yaşanan değişim (%) (2000-2016)
Açıköğretim genel lisesi oranı
Açıköğretim meslek lisesi oranı
100
90
80
70
60
50
40
30
20
10
0
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
Kaynak: Muhtelif yıllarda DİE, TÜİK ve MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
Şekil A.5.5
Açıköğretim lisesi mezun öğrenci sayılarında yaşanan değişim (2000-2015)
250.000
200.000
150.000
100.000
50.000
0
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
Kaynak: Açıköğretim Lisesi web sitesinden elde edilen veriler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
Şekil A.5.4’te 2000 ile 2016 yılları arasında açıköğretim ge-
gun gördüğü meslek liselerinde yüz yüze eğitim şeklinde
nel lise ve meslek lisesi öğrencilerinin oransal dağılımında
almaktadırlar. 2000 yılında açıköğretim genel lisesine kayıtlı
yaşanan değişim verilmiştir. Meslek eğitiminin, uygulamalı
öğrencilerin oranı %88,3 iken açıköğretim meslek lisesine
yüz yüze eğitimi gerektiren bir eğitim olmasından dola-
kayıtlı öğrencilerin oranı %11,7’dir. Diğer bir ifadeye göre
yı açıköğretim meslek lisesi öğrencileri teorik eğitimlerini
2000 yılında açık ortaöğretime kayıtlı 100 öğrenciden 88’i
uzaktan eğitimle alırken uygulamalı eğitimlerini bulun-
genel lise eğitimi alırken 12’si meslek lisesi eğitimi almakta-
dukları illerde il veya ilçe milli eğitim müdürlüklerinin uy-
dır. Yıllar içinde açıköğretim meslek liselilerin oranı artarak
64
EĞİTİME BAKIŞ 2017
2009 ve 2010 yıllarında oran %30’a yükselmiştir. 2016 yılına
sayısında gözlenen düşüştür. Bunun temel nedeni 2006 yı-
gelindiğinde ise açıköğretim meslek lisesine kayıtlı öğrenci-
lında açıköğretim lisesine kaydolan öğrencilere dört yıllık eği-
lerin toplam açık ortaöğretim içerisindeki oranı %25 olarak
timin zorunlu hale getirilmesi ve örgün eğitimdeki liselerden
gerçekleşmiştir. Bu orana göre 2016 yılında açık ortaöğreti-
çeşitli nedenlerle kaydını açıköğretim lisesine alanlar için
me kayıtlı her dört öğrenciden üçü genel lise eğitimi alırken
2009-2010 döneminden başlayarak eğitim süresinin bütün
biri meslek lisesi eğitimi almaktadır.
öğrenciler için dört yıla çıkarılmasıdır. Müfredatta yapılan değişiklikle mezuniyet için gerekli krediyi toplayamayan öğrenci
Şekil A.5.6’da 2000 yılı ile 2015 yılları arasında açıköğretim
sayısında kademeli geçiş sebebiyle artan sayı, 2009 yılında
lisesi mezun öğrenci sayılarında yaşanan değişim gösteril-
mezun sayısının düşmesine neden olmuştur (Eğitim-Bir-Sen,
miştir. Buna göre 2000 ile 2015 yılları arası açıköğretim lisesi
2016). 2009 yılından sonra mezun sayısında kademeli bir ar-
mezun sayısı inişli çıkışlı bir durum sergilemiştir. Yıllara göre
tış olmuş ve 2014 yılında 111 bin öğrenci mezun olurken bu
mezun sayısında en dikkat çekici husus 2009 yılında mezun
sayı 2015’te 2 kat artarak 221 bine yükselmiştir.
Bölüm A EĞİTİME ERİŞİM VE KATILIM
65
GÖSTERGE A6
ÖZEL EĞİTİM
Uluslararası ve ulusal mevzuat düzeyinde engeli olan bi-
sınıları uygulaması da yaygın olan özel eğitim uygulama-
reylerin hakları güvence altına alınmış olmasına rağmen
larından birisidir.
engelli bireyler farklı düzeylerde ve farklı formlarda ötekileştirmeye, ayrımcılığa ve sosyal dışlanmaya (Barnes, 2002)
Özel eğitim uygulamalarından bir diğeri ise kaynaştırma
maruz kalmaktadır. Bütün yasal düzenlemelere rağmen
eğitimidir. Özel eğitimin, çocukların sadece yetersizliklerine
özellikle 18 yaş altı engeli olan çocukların eğitim hakların-
uygun ortamlarda eğitim vermek değil, onların özel eğitim
dan tam anlamıyla yararlanamadıkları ve kaliteli eğitime
ihtiyaçlarını karşılayacak en uygun ve onları en az kısıtlayı-
erişimde çeşitli problem yaşadıkları bilinen bir durumdur.
cı ortamlarda eğitmek olduğu anlayışına dayalı olarak uy-
Türkiye’de engellilerin toplam nüfusuna ilişkin en güncel
gulanan kaynaştırma eğitimi, ülkemizde de en yaygın özel
veriler TÜİK’in 2011 Nüfus ve Konut Araştırması verileridir.
eğitim uygulaması olarak öne çıkmaktadır. Engelli de olsa
Bu araştırmanın verilerine göre en az bir engeli (görme;
bir birey için en az kısıtlayıcı eğitim ortamı, ailesi ve akran-
duyma; konuşma; yürüme, merdiven inme- çıkma; bir şey-
larıyla en fazla birlikte olabileceği ve aynı zamanda eğitim
ler taşıma-tutma; yaşıtlarına göre öğrenme hatırlama gibi)
gereksinimlerinin en iyi şekilde karşılanabileceği ortamıdır.
olan nüfusun (3 ve daha yukarı yaş) toplam nüfus içindeki
Özel eğitim gereksinimi olan bireyler, en az kısıtlayıcı eğitim
oranı %6,9’dur (TÜİK, 2011). Bu oran azımsanmayacak bir
ortamını temel alan kaynaştırma eğitimi yoluyla ihtiyaçları
orandır. Eğitime erişimin, temelde farklı özelliklere ve ge-
olan eğitimi almalarının yanı sıra engelli olmayan akranla-
reksinimlere sahip bireylerin mevcut eğitim imkânlarından
rıyla aynı sosyal ortamda bulunmanın sağladığı beğenilme,
herhangi bir ayrımcılığa uğramadan adil ve eşit bir şekilde
takdir edilme ve değer görme gibi en temel insani ihtiyaçla-
faydalanmasını ifade ettiği göz önüne alındığında 18 yaş altı
rını da karşılamaktadırlar.
engeli olan çocukların eğitime erişim ve katılım düzeylerine
ilişkin göstergeler önem arz etmektedir. Bununla birlikte
Türkiye’de engeli olan çocukların eğitimi, özel eğitim kapsa-
günümüzde normalüstü zihinsel becerilere sahip özel ye-
mında ele alınmakta, bu çocuklar mevzuat ve uygulamalar-
tenekli olan çocuklarda özel eğitim gerektiren bireyler ola-
da, “özel eğitim gerektiren bireyler” olarak tanımlanmaktadır
rak değerlendirilmektedir. Ancak toplumdaki engelli birey
(Özel Eğitim Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 1997).
oranının daha fazla olması nedeniyle özel eğitim denilince
Bu kapsamda bu gösterge altında öncelikle 2010 ile 2016
daha çok engeli olan bireyler anlaşılmaktadır.
yılları arasında ilköğretim ve ortaöğretimde özel eğitim alan
öğrenci sayısına ilişkin veriler incelenmiştir. Daha sora özel
Dünyadaki özel eğitim gerektiren bireylerin eğitimine iliş-
eğitimde kaynaştırma eğitimi alan özel eğitim gerektiren bi-
kin uygulamalara bakıldığında daha çok bireyin engel türü
reylerin sayı ve oranlarında yıllara göre yaşanan değişim ince-
ve düzeyine ilişkin farklı uygulamalar olduğu görülmekte-
lenmiş ve ilköğretim özel eğitim sınılarındaki öğrenci sayıları
dir. Bu kapsamda Türkiye’de de engelli bireylere yönelik
ve toplam ilköğretim özel öğrenci sayısı içindeki paylarında
çeşitli özel eğitim uygulamaları bulunmaktadır. Bu uygu-
yaşanan değişim detaylı olarak ele alınmıştır. Son olarak yu-
lamalardan birisi bireylerin engel türlerine (işitme, görme
karıda da ifade edildiği gibi özel eğitim kapsamında değerlen-
vb.) göre hizmet veren özel eğitim okullarıdır. Bunun yanı
dirilen özel yetenekli çocuklara ilişkin Türkiye’de 2004 yılın-
sıra okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim kademelerinde
dan itibaren yaygın eğitim kapsamında hizmet veren Bilim ve
durumları ayrı bir sınıfta eğitim görmeyi gerektiren öğren-
Sanat Merkezlerine (BİLSEM) ilişkin göstergeler ele alınmıştır
ciler için yetersizlik türü, eğitim performansları ve özellikleri göz önünde bulundurularak, özel araç-gereçler ile
Tablo A.6.1’de 2010 ile 2016 yılları arasında okul öncesi,
eğitim materyalleri sağlanarak oluşturulmuş özel eğitim
ilköğretim ve ortaöğretimde özel eğitim alan kız ve erkek
66
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Tablo A.6.1
Yıllara göre okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretimde özel eğitim alan öğrenci sayısı (2010-2016)
Okul öncesi
Toplam
İlköğretim
Ortaöğretim
Erkek
Kadın
Toplam
Erkek
Kadın
Toplam
Kadın
Toplam
Erkek
Kadın
727
424
303
125.729
53.023
72.706
14.792
9.613
5.179
141.248
63.060
78.188
2011
890
516
374
179.664
110.236
69.428
18.959
12.122
6.837
199.513
122.874
76.639
2012
1.006
564
442
194.462
119.335
75.127
25.181
15.975
9.206
220.649
135.874
84.775
2013
1.225
747
478
203.775
125.511
78.264
37.716
23.900
13.816
242.716
150.158
92.558
2014
1.935
1.239
696
215.577
133.151
82.426
41.770
26.476
15.294
259.282
160.866
98.416
2015
2.409
1.568
841
231.541
143.657
87.884
54.539
34.262
20.277
288.489
179.487
109.002
2016
2.736
1.797
939
247.207
154.690
92.517
56.262
35.606
20.656
306.205
192.093
114.112
2010
Erkek
Örgün özel eğitim toplam
Kaynak: Muhtelif yıllarda MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan tablo tarafımızca güncellenmiştir.
öğrenci sayıları gösterilmektedir. Farklı kademelerde 2010
time kıyasla oldukça düşük olması ilköğretimde özel eğitim
yılında özel eğitim alan toplam öğrenci sayısı 141 bin civa-
alan çocukların önemli bir bölümünün ortaöğretim çağına
rında iken bu sayı yıllar itibarıyla düzenli bir artış göstermiş
geldiklerinde sistem dışında kaldıklarını göstermektedir.
ve 2016 yılına gelindiğinde özel eğitim alan toplam öğrenci
sayısı iki kattan fazla artarak 306 bine yükselmiştir. Yıllar iti-
Tablo A.6.1’de okul öncesi, ilköğretim ve orta öğretim ka-
barıyla özel eğitim alan öğrenci sayısındaki bu değişim özel
demelerinde özel eğitim alan kız ve erkek öğrenci sayıları,
eğitim gerektiren bireylerin eğitime erişim ve katılımının art-
özel eğitime erişimde cinsiyet eşitsizliği bulunduğunu gös-
tığını göstermesi açısından olumludur. Farklı kademelerdeki
termektedir. Bütün eğitim kademelerinde özel eğitim alan
öğrenci sayıları incelendiğinde ise okul öncesinde özel eği-
erkek çocuklarının sayısının kız çocuklarından fazla olma-
tim alan öğrenci sayısının diğer kademelere kıyasla olduk-
sı, kız çocuklarının özel eğitime erişimde erkeklere kıyasla
ça düşük olduğu görülmektedir. Bunun temel nedeni daha
daha dezavantajlı olduğunu göstermektedir.
önce de ifade edildiği gibi hem okul öncesi eğitimde okullaşma oranının düşüklüğü, okul öncesi eğitimin zorunlu eğitim
Türkiye’de 2010 ile 2016 yılları arasında ilköğretimde kay-
kapsamında olmaması ve devlet okullarında da okul öncesi
naştırma eğitimi alan öğrencilerin sayıları ve oranında
eğitim için ailelerden belirli bir ücret istenmesidir.
yaşanan değişim Şekil A.6.2’de gösterilmiştir. 2010-2016
yılları arasında özel eğitim gerektiren öğrencilerin kay-
İlköğretimdeki özel eğitim alan öğrenci sayısının diğer ka-
naştırma eğitimi alma oranı %67’den %75’e; kaynaştırma
demelere göre oldukça yüksek olması ise özel eğitim ge-
eğitimi alan öğrenci sayısı ise 84.580’den 184.362’ye yük-
rektiren bireylerin özel eğitime çoğunlukla ilköğretim kade-
selmiştir. Bu veri, özel eğitim gerektiren bireylerin eğitime
mesinde giriş yaptıklarını ifade etmektedir. Bununla birlikte
erişim oranlarının ve sayısının zaman içinde artış içinde
ortaöğretimdeki özel eğitim alan öğrenci sayısının ilköğre-
olduğunu göstermektedir.
Bölüm A EĞİTİME ERİŞİM VE KATILIM
67
Şekil A.6.2
İlköğretimde kaynaştırma eğitimi alan öğrenci sayılarında ve oranında yaşanan değişim (%) (2010-2016)
Kaynaştırma öğrenci sayısı
Kaynaştırma öğrencilerin oranı (sağ eksen)
200.000
78
180.000
76
160.000
74
140.000
72
120.000
70
100.000
80.000
68
60.000
66
40.000
64
20.000
62
0
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
Kaynak: Muhtelif yıllarda MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
Şekil A.6.3
Ortaöğretimde kaynaştırma eğitimi alan öğrenci sayılarında ve oranında yaşanan değişim (%) (2010-2016)
Kaynaştırma öğrenci sayısı
40.000
Kaynaştırma öğrencilerin oranı (sağ eksen)
62
35.000
60
30.000
58
56
25.000
54
20.000
52
15.000
50
10.000
48
5.000
46
0
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
44
Kaynak: Muhtelif yıllarda MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
2010 ile 2016 yılları arasında ortaöğretimde kaynaştırma
eğitim alan toplam öğrenci sayısı içindeki oranı gösterilmiş-
eğitimi alan öğrenci sayısı ve oranında yaşanan değişim
tir. Buna göre, 2010-2016 yılları arasında ilköğretim özel
Şekil A.6.3’te gösterilmiştir. Şekle göre 2010 yılında ortaöğ-
eğitim sınılarında eğitim alan öğrenci sayısında düzenli
retimde özel eğitim alan toplam 7.775 öğrenci içinde kay-
bir artış olduğu görülmektedir. 2010 yılında özel eğitim
naştırma eğitimi alan öğrencilerin oranı %53 iken 2016’ya
sınıfındaki öğrenci sayısı 18 bin civarında iken 2016 yılına
gelindiğinde ortaöğretimde özel eğitim alan öğrenci sayısı
gelindiğinde 41 bin civarına yükselmiştir. Özel eğitim sınıfı
4,3 kat artarak 33.658’e kaynaştırma eğitimi alan öğrenci
öğrencilerinin, ilköğretimde özel eğitim alan toplam öğren-
oranı da %60’a yükselmiştir.
ciler içindeki payı ise 2016’da geçmiş yıllara kıyasla yükselerek yaklaşık %17 olarak gerçekleşmiştir. Gelinen noktada
Şekil A.6.4’te 2010 ile 2016 yılları arasında ilköğretim özel
gerek özel eğitim sınıfı öğrenci sayısında gözlenen artış
eğitim sınılarındaki öğrenci sayıları ve ilköğretimde özel
gerekse özel eğitim sınıfı öğrencilerinin özel eğitim alan
68
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil A.6.4
İlköğretim özel eğitim sınılarındaki öğrenci sayıları ve toplam ilköğretim özel öğrenci sayısı içindeki paylarında
yaşanan değişim (%) (2010-2016)
Özel eğitim sınıfı öğrenci sayısı
Özel eğitim sınıfı öğrenci payı (sağ eksen)
45.000
18
40.000
16
35.000
14
30.000
12
25.000
10
20.000
8
15.000
6
10.000
4
5.000
2
0
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
0
Kaynak: Muhtelif yıllarda MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
toplam öğrenciler arasındaki oranında gözlenen artış, tam
lanmalarını sağlamak amacıyla açılmış olan bağımsız özel
kaynaştırma eğitimi alamayacak düzeyde engeli bulunan
eğitim kurumlarıdır. Bu merkezlerde öğrenciler uyum,
çocuklarında eğitime katılımlarının önündeki bazı engelle-
destek eğitimi, bireysel yetenekleri fark ettirme, özel ye-
rin kaldırıldığını göstermesi açısından oldukça olumludur.
tenekleri geliştirme ve proje üretimi/yönetimi alanlarında
düzenlenmiş eğitim programlarına alınırlar (MEB, 2016).
Bilim ve Sanat Merkezleri
İlki 1996 yılında açılan ve özel yetenekli öğrencilerin kendi
Normalüstü zihinsel becerilere sahip özel yetenekli ço-
potansiyellerini anlamaları, kendilerine ve topluma katkı-
cukların eğitiminin de özel eğitim kapsamında olduğuna
da bulunabilmeleri için normal okullarda verilen eğitimin
yukarıda değinilmişti. Nitekim özel yetenekli öğrencilerin
ötesinde farklılaştırılmış bir eğitim programı sunan bilim
farklı eğitsel ihtiyaçları olduğu ve bu nedenle normal öğ-
ve sanat merkezleri, 2016 yılında 80 ilde 106 BİLSEM ile
retim programlarına ek olarak ilgi ve kabiliyetlerini des-
hizmet vermektedir. Özel yetenekli öğrencilerin eğitimine
tekleyecek alternatif öğrenme ortamlarına gereksinim
yönelik düzenli bir eğitim modeli sunması açısından Bilim
duydukları birçok araştırmayla da ortaya konulmuştur
sanat merkezleri ile ilgili göstergelerin önemli olduğu dü-
(Fiedler, Lang ve Wibebrenner, 2002). Özel yetenekli bi-
şünülmektedir.
reylerin toplumsal gelişmeye yaptıkları katkıyı göz ardı
etmeyen bütün toplumlarda, bu türden bireylerin eğitim
Şekil A.6.5’te 2004 ile 2015 yılları arasında BİLSEM kurum
öğretimlerinde farklı eğitim modelleri geliştirilmiş ve uy-
sayısı ve kurum başına düşen kursiyer sayısında yaşanan
gulanmıştır. Bu kapsamda Türkiye’de biraz geç kalmakla
değişim verilmiştir. Buna göre 2004 yılında toplam 24 olan
birlikte özel yetenekli çocukların eğitimi için BİLSEM adı al-
BİLSEM kurum sayısı yıllar itibarıyla düzenli bir şekilde artmış
tında yaygın eğitim kurumları hizmet vermeye başlamıştır.
ve 2015 yılına gelindiğinde 106’ya ulaşmıştır. 2004 yılında
BİLSEM’ler okul öncesi eğitim, ilkokul, ortaokul ve lise ça-
kurum başına düşen kursiyer sayısı 60 iken 2016 yılına ge-
ğındaki özel yetenekli öğrencilerin (resim, müzik ve genel
lindiğinde kurum başına düşen kursiyer sayısı 229 olmuştur.
zihinsel yetenek) örgün eğitim kurumlarındaki eğitimlerini
Gerek kurum sayısı gerekse kurum başına düşen kursiyer
aksatmayacak şekilde bireysel yeteneklerinin farkında ol-
sayısında yaşanan artış üstün veya özel yetenekli bireylerin
malarını ve kapasitelerini geliştirerek en üst düzeyde kul-
eğitime erişimlerinin önemli oranda arttığını göstermektedir.
Bölüm A EĞİTİME ERİŞİM VE KATILIM
69
Şekil A.6.5
Bilim ve Sanat Merkezi kurum sayısı ve kurum başına düşen kursiyer sayısında yaşanan değişim (2004-2015)
Kurum sayısı
Kurum başına düşen kursiyer sayısı
250
229
201
200
174
173
171
151
152
150
210
134
111
122
106
89
100
60
50
28
34
2004
2005
43
50
2006
2007
57
61
62
2008
2009
2010
66
70
72
2011
2012
2013
0
2014
2015
Kaynak: Muhtelif yıllarda MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Şekil A.6.6.’da 2004-2005 ile 2015-2016 eğitim-öğretim yıl-
yılında BİLSEM’lerde öğrenim gören her 100 erkek öğren-
ları arasında BİLSEM kursiyer sayıları ve cinsiyet oranında
ciye karşılık 98 kız öğrenci varken 2012 yılında kız kursiyer
yaşanan değişim verilmiştir. Buna göre BİLSEM kursiyer sa-
sayısı 83’e kadar düşmüştür 2015-2016 eğitim-öğretim dö-
yıları yıllar itibarıyla kademeli bir şekilde artış göstermiştir.
neminde ise her 100 erkek öğrenciye karşılık 97 kız kursi-
2004 yılında toplam 1676 üstün veya özel yetenekli öğren-
yer BİLSEM’de eğitim görmektedir. Bu gelişmeler, cinsiyet
cinin eğitim aldığı BİLSEM’lerde 2015-2016 eğitim-öğretim
eşitliğinin sağlanması yönünde kayda değer bir ilerleme
yılında kursiyer sayısı toplam 24 bin 291’e çıkmıştır. 2004
gerçekleştiğini göstermektedir.
Şekil A.6.6
Bilim sanat merkezi kursiyer sayıları ve cinsiyet oranında yaşanan değişim (2004-2015)
Bilim sanat merkezi kursiyer sayısı
Cinsiyet oranı (sağ eksen)
30.000
120
25.000
100
20.000
80
15.000
60
10.000
40
5.000
20
0
0
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
Kaynak: Muhtelif yıllarda MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Not: Özel eğitim Yaygın Eğitim Kurumlarına ait kursiyer sayısı bilgileri her öğretim yılı sonu itibarıyla verilmiştir.
70
EĞİTİME BAKIŞ 2017
BÖLÜM A
ODAKTAKİLER
Türkiye’de zorunlu eğitim kapsamındaki yaş gruplarının okullaşma oranlarında son yıllarda önemli
gelişmeler yaşanmıştır. Özellikle bütün yaş gruplarında kız öğrencilerin okullaşma oranının erkek öğrencilerle neredeyse aynı düzeyde olması, yıllardır kız öğrenciler aleyhine var olan durumun giderek
azaldığını göstermesi açısından önemlidir. 2016 yılında 6-9 ve 10-13 yaş gruplarında hem kız hem
de erkek öğrencilerin net okullaşma oranları %99 düzeyine (bk. Şekil A.1.1) yükselerek OECD ortalamalarının üzerinde gerçekleşmiştir. Ortaöğretimde 2011-2012 eğitim ve öğretim yılında %67 olan
net okullaşma oranı, ortaöğretimin zorunlu eğitim kapsamına alınmasının ardından hızlı bir şekilde
artarak 2016’da %83’e ulaşmıştır. Ortaöğretimde okullaşma oranında yaşanan gelişmeler sevindirici
olmakla birlikte halen OECD ülkeleri ortalamalarının altındadır. Ortaöğretimde okullaşma oranının
yükselmesine rağmen hâlâ beklentilerin altında kalmasının en önemli nedenlerinden birisi ise bölgeler arasındaki eşitsizliktir. Özellikle çoğunluğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde bulunan 17
ilde ortaöğretimde okullaşma oranı hâlâ %80’ın altında olması ortaöğretimde hedelenen okullaşma
oranına ulaşılamamasının en önemli sebeplerindendir (bk. Şekil A.1.3).
Okullaşma oranları ile ilgili dikkat çeken bir diğer husus ise ortaokul ve ortaöğretim kademelerinde
brüt okullaşma oranlarının %100’ün (bk. Şekil A.1.7 ve Şekil A.1.9) üzerinde olmasıdır. Brüt okullaşma
oranının hesaplanmasında okula erken veya geç başlayan veya sınıf tekrarı yapan öğrenciler gibi teorik
yaş grubu dışındaki öğrencilerinde hesaba katılması nedeniyle brüt okullaşma oranı %100’ü aşabilir
(UNESCO, 2016).4+4+4 sürecinde 2012 yılında ilkokula başlama yaşının 66 aya çekilmesi ve 66 aydan
büyük çocukların okula başlamasını ertelemek için ebeveynlerinin ve öğretmenin talebi ya da değerlendirmesinin dikkate alınmadan yalnızca sağlık raporu ile mümkün olması, okula başlama yaşının kamuoyunda uzun süre 60 ay olarak konuşulması sonucunda 2012-2013 öğretim yılı başında ilkokula
başlayan öğrenci sayısında önceki yıllara göre bir patlama yaşanmıştır (Çelik vd., 2013). Bu öğrenciler,
2016 yılının başında ortaokula başlamışlardır. Ortaöğretimde ise öğrenci sayısı artışı ve sınıf tekrarı gibi
sorunların olması gibi sebeplerle brüt okullaşma oranları %100’ün üzerinde gerçekleşmiştir.
Okullaşma oranı açısından değerlendirilmesi gereken bir diğer nokta okul öncesi kademesinde okullaşma oranının oldukça düşük olmasıdır. OECD Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) 2015
yılı verileri, 15 yaşındaki öğrenciler arasında okul öncesi dönemde en az 2 yıl eğitim alan öğrencilerin,
diğerlerinden daha başarılı olduklarını göstermektedir (OECD, 2017b). Bu da öğrenci başarısında okul
öncesi eğitimin önemini ortaya koymaktadır. Ancak ülkemizde 2016 yılında okul öncesi eğitim 5 yaş
grubunda net okullaşma oranı %70 düzeyinde gerçekleşerek OECD ülkeleri ortalaması olan %95’in çok
gerisinde kalmaya devam etmiştir. Okul öncesi okullaşma oranının diğer eğitim kademelerine kıyasla
daha düşük kalmasının en önemli nedeni okul öncesi eğitimin zorunlu eğitim kapsamı dışında olmasıdır. Bakanlık ve hükümet okul öncesi eğitimi zorunlu eğitim kapsamına alma ve okullaşma oranlarını
artırma hedelerini açıkça ifade etmişledir. Millî Eğitim Bakanlığı, 2015-2019 Stratejik Planında 1. sınıf
öğrencilerinden en az bir yıl okul öncesi eğitim almış olanların oranını, 2019’da %92’ye çıkarmayı hedelenmiştir (MEB, 2015). Buna ilaveten, 2017-2019 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Program’da ise okul
öncesi eğitimin zorunlu eğitim kapsamına alınacağı ifade edilmiştir (Kalkınma Bakanlığı, 2016).
Bölüm A EĞİTİME ERİŞİM VE KATILIM
71
Bir eğitim sisteminde erişim ve katılım düzeyini belirlemede kullanılan temel göstergelerden bir diğeri öğrenci sayılarıdır. Tüm kademelerde 1990 yılında 10 milyon 790 bin civarında olan toplam öğrenci
sayısı, zorunlu eğitim uygulamalarının da etkisiyle sürekli bir artış göstererek 2016 yılında 17 milyon
319 bine ulaşmıştır. 2016 yılı için ilköğretimdeki öğrenci sayılarında en dikkat çeken nokta ilkokul
kademesinde öğrenci sayısındaki düşüş ve ortaokul kademesindeki öğrenci sayında yaşanan artıştır.
2015 yılında ilkokuldaki öğrenci sayısı 5 milyon 360 bin iken 2016 yılında, yaklaşık 400 bin azalarak 4
milyon 970 bine inmiştir. 2015 yılında ortaokuldaki öğrenci sayısı ise 5 milyon 211 bin iken, 2016 yılında yaklaşık 300 bin artarak 5 milyon 519 bine yükselmiştir (bk. Şekil A.2.2). İlkokul ve ortaokullardaki öğrenci sayısında 2016 yılında gerçekleşen bu durumun nedeni 2012-2013 eğitim öğretim yılında
yürürlüğe giren 4+4+4 eğitim reformu ile birlikte ilkokula başlama zorunluluğu nedeniyle o yıl ilkokula
yeni kayıt yaptıran öğrenci sayısında yaşanan ciddi artıştır. Nitekim 2012-2013 eğitim öğretim yılında
ilkokula yeni kayıt yaptıran öğrenci sayısı bir önceki yıla kıyasla yaklaşık 600 bin artmıştır. O dönemde
ilkokula başlayan öğrencilerin 2016 yılında ilkokuldan mezun olup ortaokula geçiş yapmaları nedeniyle 2016’da ilkokul ve ortaokuldaki öğrenci sayısında gözlenen bu değişim yaşanmıştır.
Kız ve erkek öğrenci sayıları ve cinsiyet oranı açısından da özellikle son yıllarda önemli gelişmeler
yaşandığı görülmektedir (bk. Şekil A.2.3). Zorunlu eğitim kapsamında bulunan eğitim kademelerinde
2002 yılında 100 erkek öğrenciye karşılık 83 kız öğrenci eğitim sistemine dâhilken, bu oran 2016 yılında 93’e yükselmiştir. Cinsiyet oranının yükselmesinde zorunlu eğitim uygulamalarının yanı sıra, özellikle 2003 yılından sonra Bakanlık tarafından yürütülen ulusal ve uluslararası projelerin önemli etkisi
olmuştur (Eğitim-Bir Sen, 2016; Gümüş ve Gümüş, 2013). 2002 yılında eğitim sistemi içindeki erkek
öğrencilerle kız öğrencilerin sayısı arasındaki fark 1 milyon 246 bin iken 2016 yılına gelindiğinde bu
fark yarı yarıya azalarak 600 bine kadar düşmüştür (bk. Şekil A.2.3). Cinsiyet oranında gözlenen ciddi
artışa rağmen kız öğrenci sayısının, henüz erkek öğrenci sayısıyla eşitlenmediği ve eğitim sisteminin
genelinde bir cinsiyet dengesinin tam olarak yakalanamadığı görülmektedir. Özellikle ortaöğretim
kademesinde 4+4+4 uygulamasının başladığı 2012 yılında ortaöğretimde her 100 erkek öğrenciye
karşılık 69 kız öğrenci bulunurken, ilerleyen yıllarda bu oran ciddi oranda yükselmiş ve 2016 yılında
90 olmuştur. Erkek ve kız eşitliğinin özellikle ortaöğretim düzeyinde sağlanamadığı görülmektedir.
Bunun bir nedeni, bazı dezavantajlı bölgelerdeki kız öğrencilerin okullaşma oranının düşük olmasıdır.
Ancak daha önemlisi Gösterge B.1’de tartışıldığı üzere, kızlar erkeklerden çok daha hızlı ve yüksek bir
oranda ortaöğretimden mezun olmaktadır. Şekil B.1.2’de gösterildiği üzere, ortaöğretim sistemine
4 yıl önce giren öğrenciler arasından ne kadarının mezun olduğu hesaplandığında erkeklerin %73’ü,
kızların ise %93’ü mezun olmaktadırlar. Dahası, zorunlu 12 yıllık eğitim gereğince mezun olamayan
öğrenciler sistemin dışına atılmamakta, açıköğretim lisesine yönlendirilmektedir. Bu nedenler dolayısıyla, sistemdeki erkek öğrenci sayısı kız öğrenci sayısından çok fazla olmaktadır.
Eğitime katılım ve üst eğitim kademelerinde yaşanacak değişimleri belirleyen en önemli göstergelerden birisi eğitim sistemine yeni dâhil olan öğrencilerdir. Yıllar itibarıyla bakıldığında Türkiye’de
ilkokula yeni kayıt yaptıran öğrenci sayısı yıllık ortalama 1 milyon 250 bin civarındadır. İlköğretimde
zorunlu eğitim uygulamalarının başladığı dönemlerde yeni kayıt sayısında önemli bir yükseliş gözlenirken takip eden yıllarda tekrar ortalamalar düzeyinde gerçekleşmiştir. Ortaöğretimde ise 1990
yılında 471 bin civarında olan yeni kayıt sayısı 2016 yılına gelindiğinde 1 milyon 40 bin civarına
yükselmiştir (bk. Şekil A.2.6). Ortaöğretimde okul türüne göre yeni kayıt oranları noktasında en
72
EĞİTİME BAKIŞ 2017
dikkat çekici husus ise 2011 yılına kadar genel liselere yeni kayıt yaptıran öğrenci sayısının meslek
liselerine kayıt yaptıran öğrencilerden daha fazla olmasına rağmen 2011 yılından sonra meslek liselerine yeni kayıt yaptıran öğrenci sayısının genel liseleri geçerek oldukça yükselmesidir. Örneğin,
2014 yılında genel liselere yeni kayıt yaptıran öğrenci sayısı 471 bin civarında iken meslek liselerinde bu sayı 737 bin civarında gerçekleşmiştir. 2016’da genel liselere 480 bin meslek liselerine
ise 559 bin civarında öğrenci yeni kayıt yapmıştır (bk. Şekil A.2.8). Bunun sebebi, 2000’li yıllarda
mesleki eğitimin Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) iktidarları tarafından teşvik edilmesi ve 2010
yılında katsayı sorununun çözülmesiyle mesleki eğitime yönelimin ciddi oranda artmasıdır (Özer,
Çavuşoğlu ve Gür, 2011). Meslek lisesine kayıt sayısını artıran diğer önemli faktörler ise, imam
hatip ortaokullarının açılması, imam hatip liseleri içinde katsayı uygulamasının kalkması, mesleki
eğitim istatistikleri içinde yer alan imam hatip okulları ve öğrenci sayılarında 2012 sonrasında hızlı
bir artışa neden olmuştur. Bir diğer husus ise okul dönüşümleri sürecinin sonrasında ve TEOG
yerleştirme sistemi ile birlikte tüm öğrenciler merkezi olarak tüm okullara yerleştirilmeye başlanmıştır. Bu süreçte, daha başarılı öğrenciler genel lise kapsamındaki okul türlerine yerleşmiştir.
Genel lise kapsamındaki okullarda bir şube başına 30 ya da 34 kontenjan tanımlanmıştır. Genel
liselere yerleşemeyen öğrenciler ise mesleki eğitim istatistikleri kapsamında ele alınan meslek liseleri ve imam hatip liselerine yerleştirilmişlerdir. Bu okullarda şube başına ayrılan kontenjan genel
lise kapsamındakilerden çok daha yüksektir.
Meslek liselerine yeni kayıt oranının yükselmesiyle, 2000 yılında %37 olan meslek lisesi öğrenci sayısının toplam öğrenci sayısına oranı 2016 yılına gelindiğinde %47’ye yükselmiştir (bk. Şekil
A.3.2). Açıköğretim öğrencileri hariç tutulduğunda 2016 yılında öğrencilerin %54’ü mesleki eğitime,
%46’sı akademik eğitime devam etmektedir (bk. Şekil A.3.4). Mesleki ve akademik eğitime yönelen
öğrencilerin OECD ülkeleri ortalamasına bakıldığında %58 akademik eğitim %42’si mesleki eğitim
aldığı görülmektedir (bk. Şekil A.3.5). Dahası, OECD verileri Türkiye’deki eğilimin ve mesleki eğitim
oranını artırmanın tersini göstermektedir. Türkiye’de uzun yıllar mesleki eğitimi artırma konusunda Almanya örneği verilmiş ve “Almanya’da mesleki eğitimin %65 akademik eğitimin %35 olduğu
uzun yıllar bir klişe olarak kullanılmıştır. Ancak OECD verisine göre 2015 yılında Almanya’da akademik eğitime katılım %66 mesleki eğitim %34 olarak gerçekleşmiştir. Bu veriler, Türkiye’de mesleki
eğitime ilişkin yaygın algıların ve bu algılara dayalı olarak geliştirilen politikalarının gözden geçirilmesini zorunlu kılmaktadır.
Ortaöğretimde yeni kayıt yaptıran öğrencilerin cinsiyet oranlarında özellikle meslek liselerinde erkekler lehine olan durum devam etmektedir. Genel liselerde ise durum kız öğrenciler lehinedir. 2016
yılında genel liselere yeni kayıt yaptıran her 100 erkek öğrenciye karşılık yeni kayıtlı kız öğrenci sayısı
109’dur. Meslek liselerinde ise her 100 öğrenciye karşılık sadece 79 kız öğrenci yeni kayıt yaptırmıştır
(bk. Şekil A.2.9). İller bazında bakıldığında son yıllarda ortaöğretimde kız ve erkek öğrencilerin okullaşma oranları tüm illerde önemli oranda artmıştır. 2006 yılında kızların okullaşma oranlarının çok
düşük olduğu ve büyük bir çoğunluğu Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde bulunan
illerde, 2016 yılına gelindiğinde kız öğrenciler lehine önemli bir artış gerçekleştiği görülmektedir (bk.
Şekil A.2.10). Ayrıca fen liseleri, sosyal bilimler liseleri ve imam hatip liselerinde öğrenim gören kız
öğrencilerin sayısının erkek öğrencilerden daha fazla olması cinsiyet açısından dikkat çeken diğer bir
husustur (bk. Şekil A.3.6, Şekil A.3.7 ve Şekil A.3.9).
Bölüm A EĞİTİME ERİŞİM VE KATILIM
73
Özel öğretim kurumlarının durumuna ilişkin göstergeler incelendiğinde 1990’dan 2002 yılına kadar
toplam öğrenci sayısında önemli bir değişim olmadığı görülmektedir (bk. Şekil A.4.1). 2003 yılında
özel öğretim kurumlarının tüm kademelerindeki öğrenci sayısı 233 bin civarında iken 2016 yılına
geldiğinde yaklaşık 5 kat artarak 1 milyon 205 bine yükselmiştir. Özel öğretim kurumlarındaki toplam
öğrenci sayısında yıllara göre yaşanan değişimde en dikkat çekici husus, 2014 yılında 824 bin olan
toplam öğrenci sayısının 2015 yılında yaklaşık %43 artarak 1 milyon 174 bine yükselmesidir. Özel öğretim kurumlarının tüm kademelerinde öğrenci sayısında son yıllarda gözlenen bu artışın temel nedenlerinden birisi 2014-2015 eğitim-öğretim yılından itibaren özel okul öğrencilerine sağlanan özel
okul teşvikidir. Diğer taraftan kademeler açısından bakıldığında 2014 ile 2015 yılı arasında yaşanan
değişimin en fazla ortaöğretim kademesinde gerçekleştiği görülmektedir. Bu yükselişin sebebi ise
2014 yılına kadar yaygın eğitim hizmeti veren bazı özel dershanelerin temel liselere dönüştürülmesi
sonucunda çok sayıda ortaöğretim öğrencisinin bu okullara yönelmesidir.
Özel öğretim kurumlarındaki öğrencilerin toplam öğrenciler içindeki oranı 1990 yılında %1,45 iken,
2003 yılına gelindiğinde çok az bir artış göstererek %1,86’ya çıkmıştır. 2003’ten itibaren daha hızlı
bir artış eğilimi içine giren özel öğretim oranı 2013’e gelindiğinde %3,99’a yükselmiştir. Özel öğretim kurumlarındaki öğrencilerin toplam öğrenciler içindeki oranının da gözlenen en belirgin yükseliş
ise dershanelerin temel liselere dönüştürüldüğü 2014 yılında %4,69 olarak gerçekleşmiştir. 2015’te
%6,68’e yükselen oran 2016’ya gelindiğinde %7 civarına gelerek yükselişini devam ettirmiştir. Özel
öğretim kurumlarındaki öğrenci oranı, ülkelerin eğitimin özel kurumlar yoluyla verilmesine ilişkin uyguladığı politikalar nedeniyle farklılaşmaktadır. OECD 2015 yılı verilerine göre birçok ülkede özellikle
özel liselerdeki öğrenci oranlarının oldukça yüksek olduğu dikkat çekmektedir (bk. Şekil A.4.5). Ancak
Türkiye’de özellikle son yıllarda özel ortaöğretim kurum sayısı ve öğrenci oranlarında yaşanan ciddi
artışa rağmen özel liselerdeki öğrenci oranı özel ilköğretimlerle aynı düzeydedir. Bu da geçmiş yıllarda özel ortaöğretim öğrenci oranlarının çok düşük olduğunu göstermektedir.
Bazı özel dershanelerin temel liselere dönüştürüldüğü 2015 yılında temel liselerdeki öğrencilerin
%17’si 9. sınıf, %8’i 10. sınıf, %17’si 11. sınıf ve %58’i 12. sınıf öğrencilerinden oluşmakta iken, 2016
yılına gelindiğinde ise 9. sınıf öğrencilerinin oranı %14’e düşerken 10. sınıf öğrencilerinin oranı %20
’ye yükselmiştir. Temel liselerdeki öğrencilerin %21’i 11. sınıf öğrencileri iken 12. sınıfa devam eden
öğrencilerin oranı %45’e düşmüştür. 20 Mart 2012 tarihli ve 28239 sayılı Millî Eğitim Bakanlığı Özel
Öğretim Kurumları Yönetmeliğinin 51. Maddesinde her sınıf düzeyinde kayıtlı öğrenci sayısının toplam kontenjanın yüzde 40’ını geçemeyeceği belirtilmiş olmasına rağmen, 12. sınıf öğrencilerinin oranı
2015 yılında %58 ve 2016 yılında ise %45 oranındadır. Bu durumun, yükseköğretime geçişte temel
liselerin diğer liselerden daha avantajlı olduğu yönündeki algıdan kaynaklandığı düşünülmektedir.
Temel liselerle ilgili dikkat çeken diğer bir husus kurum sayısının azalmasına rağmen bu kurumlardaki öğrenci sayısının yükselmesidir. Temel lise sayılarındaki azalmanın muhtemel nedeni bazı küçük
aktörlerin piyasadan çekilmesi ya da bazılarının özel okula dönüşmesidir. Öte yandan bazı temel liseler ise daha da kurumsallaştığı ve kapasitelerinin ve öğrenci sayılarının arttığı tahmin edilmektedir.
Mevzuata göre, temel liseler 2018-2019 öğretim yılının sonunda kapatılacaktır. Ancak, temel liselere yönelik toplumsal talebin arttığı ve bu liselerin kurumsallaşmasının geliştiği bir süreçte, özellikle
yükseköğretime geçiş sınavları için bir avantaj sağlayan bu liselerin kapatılma sürecinde bir direnç
görülebilir (Eğitim-Bir-Sen, 2016).
74
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Çeşitli nedenlerle örgün eğitim dışında kalan insanların eğitime erişim ve katılımını sağlamak amacıyla geliştirilen uzaktan eğitim modelleri kapsamında Türkiye’de uygulanan açıköğretim ortaokulu ve açıköğretim lisesi öğrenci sayıları da son yıllarda önemli düzeyde yükselmiştir. 2000 yılında
açıköğretim ortaokulu ve lisesinde öğrenim gören toplam öğrenci sayısı 600 bin iken 2015 yılına
gelindiğinde toplam 1,9 milyona ulaşmıştır. 2016 yılında ise 2015’e kıyasla yaklaşık 450 bin düşerek
1,4 milyon olarak gerçekleşmiştir. Bu öğrencilerin 140 bini açıköğretim ortaokulu öğrencisi iken 1,3
milyonu açıköğretim lisesi öğrencisidir. Açıköğretim sisteminin doğası gereği sisteme dâhil olan öğrencilerin bir bölümünün pasif olarak sistem içerisinde kalması ve açıköğretime bir eğitim öğretim
dönemi içerisinde üç farklı dönemde kayıt yaptırılabilmesi nedeniyle sistem içindeki öğrenci sayısı
sürekli değişim gösterebilmektedir. MEB’in 2016-2017 II. dönem Milli Eğitim İstatistiklerine göre
açıköğretim lisesinde ki öğrenci sayısının daha da arttığı ve 1,75 milyona ulaştıığı görülmektedir (MEB
2017b). Dolayısıyla 2016 yılında öğrenci sayısında gözlenen düşüş açıköğretime yönelimin azaldığı
şeklinde yorumlanmamalıdır. Açıköğretime kayıtlı öğrencilerin cinsiyet oranlarına bakıldığında ise
2000 yılında açıköğretim lisesine kayıtlı her 100 erkek öğrenciye karşılık 48 kız öğrenci varken bu
oran 2011 yılına kadar istikrarlı bir şekilde artmış ve 2011 yılında her 100 erkek öğrenciye karşılık 86
kız öğrenciye ulaşmıştır. 2012 yılından sonra düşüşe geçen cinsiyet oranı 2016 yılına gelindiğinde
%72,5 olarak gerçekleşmiştir. Genel olarak değerlendirildiğinde, gerek TEOG yerleştirmesinde herhangi bir örgün eğitim kurumuna yerleşemeyenlerin açıköğretim lisesine kaydedilmesi gerekse başarısızlık veya devamsızlık gibi nedenlerle üst üste iki yıl sınıf tekrarı yapanların kayıtlarının bu liseye
kaydırılması gibi nedenlerle açıköğretim lisesindeki öğrenci sayısı artmıştır. Daha somut ifade etmek
gerekirse, 2017 TEOG yerleştirme sürecinde yaklaşık 270 bin öğrenci ya tercihte bulunmadığı ya da
bir tercihine yerleşemediğinden dolayı açık liselere yerleştirilmişlerdir (Çelik, vd., 2017). Açıkçası, bu
veriler, açıköğretim liselerinin özellikle daha az başarılı öğrenciler için bir “depo” olarak işlev gördüğünü göstermektedir (Eğitim-Bir-Sen, 2016).
Eğitime erişimin, temelde farklı özelliklere ve gereksinimlere sahip bireylerin mevcut eğitim imkânlarından herhangi bir ayrımcılığa uğramadan adil ve eşit bir şekilde faydalanmasını ifade ettiği göz
önüne alındığında 18 yaş altı engeli olan veya normalüstü zihinsel becerilere sahip üstün yetenekli
çocukların eğitime erişim ve katılım düzeylerine ilişkin göstergeler de önem arz etmektedir. Bir ülkede hizmet üretmekten daha önemlisi, o hizmete erişimi kolaylaştırmak ya da mümkün kılmaktır. Özellikle engellilere yönelik hizmetlerin onların sosyal ortamında sunulması, hizmetlerde verimi arttırmaktadır (Genç, 2015). Bu açıdan özellikle son yıllarda engelli çocukların eğitimine yönelik
yaşanan gelişmeler oldukça olumludur. Farklı kademelerde 2010 yılında özel eğitim alan toplam
öğrenci sayısı 141 bin civarında iken bu sayı yıllar itibarıyla düzenli bir artış göstermiş ve 2016 yılına
gelindiğinde özel eğitim alan toplam öğrenci sayısı iki kattan fazla artarak 306 bine yükselmiştir. Özel
eğitim alan bu öğrencilerin büyük çoğunluğu ilköğretim kademesinde olup ortaöğretimde özel eğitim alan öğrenci sayısı nispeten daha azdır. Bu da ilköğretimde özel eğitim alan öğrencilerin büyük
bir bölümünün ortaöğretim çağına geldiklerinde sistem dışında kaldıklarını göstermektedir. Diğer
taraftan bütün eğitim kademelerinde özel eğitim alan erkek çocuklarının sayısının kız çocuklarından
fazla olması, kız çocuklarının özel eğitime erişimde erkeklere kıyasla daha dezavantajlı olduğunu
göstermektedir (bk. Tablo A.6.1). Özel eğitimin, çocukların sadece yetersizliklerine uygun ortamlarda
eğitim vermek değil, onların özel eğitim ihtiyaçlarını karşılayacak en uygun ve onları en az kısıtlayıcı
ortamlarda eğitmek olduğu anlayışına dayalı olarak uygulanan kaynaştırma eğitimi oranı %75 düzeyi
Bölüm A EĞİTİME ERİŞİM VE KATILIM
75
ile oldukça yüksektir. Bununla birlikte tam kaynaştırma eğitimi alamayacak düzeyde engeli bulunan
ve özel eğitim sınılarında eğitim alan çocukların oranlarının da geçmiş yıllara kıyasla artmış olması
(bk. Şekil A.6.4) bu çocukların eğitime katılımlarının önündeki bazı engellerin kaldırıldığını göstermesi
açısından olumlu gelişmelerdir.
Özel yetenekli öğrencilerin normal akranlarıyla birlikte aynı sınıfta mı yoksa özel bir sınıfta mı eğitim
almaları gerektiği konusunda değişik görüşler olmasına rağmen, bu öğrencilerin normal müfredat
dışında niteliksel olarak farklı bir programa gereksinim duydukları ve özel öğrenme ihtiyaçlarının karşılanması gerektiği görüşü genel olarak kabul görmektedir (Chan, 2001; van Tassel-Baska ve Stambaugh, 2005). Bu kapsamda Türkiye’de özel yetenekli öğrencilerin kendi potansiyellerini anlamaları, kendilerine ve topluma katkıda bulunabilmeleri için normal okullarda verilen eğitimin ötesinde
farklılaştırılmış bir eğitim programına ihtiyaçları vardır. BİLSEM’ler, öğrencilerin yeteneklerine göre
farklılaşmış programlarla eğitim sunmak üzere kurulmuşlardır. Özel yetenekli öğrencilerin eğitimine
yönelik düzenli bir eğitim modeli sunması açısından BİLSEM ile ilgili göstergelerin önemli olduğu
düşünülmektedir. 2004 yılında toplam 1676 üstün veya özel yetenekli öğrencinin eğitim aldığı BİLSEM’lerde 2015 yılında kursiyer sayısı toplam 24 bine çıkmıştır. Gerek kurum sayısı gerekse kurum
başına düşen kursiyer sayısında yaşanan artış, üstün veya özel yetenekli bireylerin eğitime erişimlerinin önemli oranda arttığını göstermesi açısından önemli olarak görülmektedir. Artan öğrenci sayısına
bağlı olarak öğrenci ve öğretmenlerin seçimi ve iziki donanım gibi gerekli alt yapının sağlanması
konusunda Bakanlığın daha fazla gayret göstermesi gerekmektedir. Aksi takdirde, BİLSEM’lerin kendilerinden beklenen işlevi tam olarak yerine getiremeyecekleri de göz ardı edilmemelidir.
76
EĞİTİME BAKIŞ 2017
BÖLÜM A
ÖNERİLER
¦ Erken çocukluk dönemi eğitiminin bireylerin ilerleyen dönemlerdeki eğitim faaliyetlerine olumlu
katkısı göz önüne alındığında okul öncesi eğitimde okullaşma oranlarının yükseltilmesi için etkili politikalar geliştirilmelidir. Bu kapsamda farklılaşmış türden okul öncesi eğitim kurumlarının
açılmasına imkân verilmelidir. Buna ilaveten, okul öncesi eğitim zorunlu eğitim kapsamında olmadığından ve bu okullarda öğrenim görmek için ailelerden belirli bir ücret talep edildiğinden
dolayı, özellikle sosyoekonomik olarak dezavantajlı aileler, çocuklarını okul öncesine gönderme
konusunda güçlük yaşayabilmektedir. Bundan dolayı, özellikle dezavantajlı aile çocuklarının okul
öncesine devam etmesini sağlamak öncelikli bir politika olarak benimsenmeli ve bu çocuklardan
ücret alınmamalıdır.
¦ İlkokul ve ortaokul düzeyindeki okullaşma oranları bölgelere ve cinsiyete göre pek farklılaşma-
maktadır. Ancak, ortaöğretim düzeyinde cinsiyet ve bölgeler açısından önemli farklar bulunmaktadır. Bu nedenle, ortaöğretim kademesinde okullaşma oranını yükseltmek amacıyla özellikle
okullaşma oranının düşük olduğu Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki illerde kız çocuklarının eğitime katılımlarını sağlayacak projeler uygulanmalıdır.
¦ Son yıllarda hükümet ve bakanlık mesleki eğitimin oldukça önemli olduğunu vurgulamış ve öğ-
rencileri mesleki eğitime yönlendirerek mesleki eğitime yeni kayıt oranlarını ve toplam lise öğrenci içindeki meslek lisesi oranını önemli oranda artırmıştır. Artık Türkiye’deki meslek lisesi oranı
OECD ortalamasının bir hayli üstündedir. Hatta uzun yıllar Türkiye’de mesleki eğitime en çok
önem veren ülke olarak Almanya örneği gösterilmiştir. Almanya’da bugün 15-19 yaş grubunda
meslek lisesi oranı %34’tür. Bu veriler dikkate alınarak, mesleki eğitime öğrencileri zorlayarak
yönlendirme politikalarından vazgeçilmelidir.
¦ Açıköğretim liselerinin zorunlu eğitim çağındaki başarısız öğrencilerin yığıldığı bir depo olmaktan
çıkarılması ve ağırlıklı olarak çağ nüfusu dışındaki kişilere hizmet vermesi sağlanmalıdır. Bu çerçevede özellikle genç nüfusun fazla olduğu illerde yüz yüze eğitim kapasitesini arttırmaya yönelik
olarak yatırımlar yapılmalıdır.
¦ Özel eğitim gereksinimi olan çocukların eğitimine yönelik özellikle öğrenci sayılarında son yıllarda
önemli gelişmeler olmuştur. Ancak mevcut durum ilköğretimde özel eğitim alan öğrencilerin büyük bir bölümünün ortaöğretim çağına geldiklerinde sistem dışında kaldıklarını göstermektedir.
Bu nedenle özel eğitim gerektiren ortaöğretim çağındaki öğrencilerin ortaöğretime katılımlarını
sağlayacak önlemlerin alınması elzem görülmektedir. Bu kapsamda bu bireylere yönelik mesleki
ortaöğretim programlarının geliştirilmesi sorunun çözümüne katkı sağlayabilir.
¦ Özel yetenekli öğrenciler, yaşıtlarına göre ileri bilişsel kapasiteye sahiptir ve normal programlar
yoluyla sağlanamayan geniş kapsamlı öğretim olanaklarına gereksinim duyarlar. Bu nedenle
yaygın eğitim kapsamında hizmet veren BİLSEM’lerin geliştirilerek devam ettirilmesi önemlidir.
Buna ek olarak, bu öğrencilere yönelik ayrı okullar ve kaynak odası gibi farklı modeller de geliştirilmelidir. Bu çerçevede, unutulmaması gereken en temel husus, eğitim sisteminde her bir
bireyin olayın farklı ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik farklı modellerin geliştirilmesi ve uygulanması gerekliliğidir.
Bölüm A EĞİTİME ERİŞİM VE KATILIM
77
BÖLÜM A
KAYNAKLAR
Barnes, M. (2002). Social exclusion and the life course. M. Barnes, C. Heady, S. Middleton, J. Millar,
F. Papadopoulos, G. Room ve P. Tsakloglou (der.), Poverty and social exclusion in Europe içinde.
Cheltenham: Edward Elgar.
Chan, D.W. (2001). Learning styles of gifted and non gifted secondary students in Hong Kong. Gifted
Child Quarterly, 45(1), 35-44.
Çelik, Z., Boz, N., Gümüş, S., ve Taştan, F. (2013). 4 + 4 + 4 eğitim reform izleme raporu. Ankara: Eğitimciler Birliği Sendikası.
Çelik, Z., Boz, N.,Arkan, Z. ve Toklucu D. (2017). TEOG yerleştirme sistemi: Güçlükler ve öneriler (Rapor
no. 94). Ankara: Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı.
Çetinsaya, G. (2014). Büyüme, kalite, uluslararasılaşma: Türkiye yükseköğretimi için bir yol haritası.
Eskişehir: Yükseköğretim Kurulu
Eğitim-Bir-Sen. (2016). Eğitime bakış 2016: İzleme ve değerlendirme raporu. Ankara: Eğitimciler Birliği
Sendikası.
Fiedler, E.D., Lange, R. ve Wibebrenner, S. (2002). Guest editors’ comments on in search of reality:
Unraveling the myths about tracking, ability grouping, and the gifted, Roeper Review, 24(3),
108- 108.
Genç, Y. (2015). Engellilerin sosyal sorunları ve beklentileri, Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi, 35(2),
65-92.
Güçlü, M. ve Bozgeyikli, H. (2017). Türkiye’de mesleki açık öğretim liseleri: Tarihsel gelişim açısından
bir değerlendirme. HAK-İŞ Uluslararası Emek ve Toplum Dergisi, 6(14), 139-155
Gümüş, S., ve Gümüş, E. (2013). Türkiye’de “Haydi Kızlar Okula” kampanyası yardımı ile ilköğretimde
cinsiyet eşitliğinin sağlanması. Eğitim ve Bilim, 38(167), 17-26
Kalkınma Bakanlığı. (2016) 2017-2019 dönemini kapsayan orta vadeli program. http://www.kalkinma.
gov.tr/Lists/Yaynlar/Attachments/722/Orta%20Vadeli%20Program%20(2017-2019).pdf
MEB. (2012). Milli eğitim istatistikleri: Örgün eğitim 2012-2013. Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı.
MEB. (2015). Milli Eğitim Bakanlığı 2015-2019 stratejik planı. Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı
MEB. (2016). Bilim ve sanat merkezleri öğrenci tanılama klavuzu, https://orgm.meb.gov.tr/meb_iys_
dosyalar/2016_10/11093901_bilim_ve_sanat_merkezleri__20162017_kilavuzu.pdf
MEB. (2017). Milli eğitim istatistikleri: Örgün eğitim 2016-2017 (I. dönem). Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı.
OECD. (2017a). Education at a glance 2017: OECD indicators. Paris: Organisation for Economic
Co-operation and Development.
OECD. (2017b), Starting Strong 2017: Key OECD Indicators on Early Childhood Education and Care,
Paris: Organisation for Economic Co-operation and Development.
Özel Eğitim Hakkında Kanun Hükmünde Kararname. (1997) https://orgm.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2012_10/10111011_ozel_egitim_kanun_hukmunda_kararname.pdf
Özer, M., Çavuşoğlu, A. ve Gür, B. S. (2011). Resterasyon ve toparlanma dönemi: Mesleki ve teknik
eğitimde 2000’li yıllar. B.S. Gür (Ed.), 2000’li yıllar: Türkiye’de Eğitim içinde (ss. 163-192). İstanbul:
Meydan.
78
EĞİTİME BAKIŞ 2017
TÜİK. (2011). Nüfus ve konut araştırması 2011. Ankara: Türkiye İstatistik Kurumu
UNESCO. (2016). Institute for statistics, glossary. http://www.uis.unesco.org/Pages/Glossary.aspx
VanTassel-Baska, J. ve Stambaugh, T. (2005). Challenges and possibilities for serving gifted learners
in the regular classroom. Theory Into Practice, 44(3), 211-217, Columbus, OH: The Ohio State
University.
YEĞİTEK. (2015). Sınırsız öğretime açılan kapı. T.C. MEB Yeğitek.
YÖK. (2007). Türkiye’nin yükseköğretim stratejisi. Ankara: Yükseköğretim Kurulu.
Bölüm A EĞİTİME ERİŞİM VE KATILIM
79
BÖLÜM B
EĞİTİMİN ÇIKTILARI
GÖSTERGE B1
Nüfusun Eğitim Düzeyi
GÖSTERGE B2
Öğrencilerin TIMSS 2015 Performansı
GÖSTERGE B3
Öğrencilerin PISA 2015 Performansı
GÖSTERGE B4
Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ve Lisans Yerleştirme
Sınavları (LYS)’nda Ortalama Başarı Durumu
Yükseköğretime Geçiş Oranları ve Yükseköğretim
Kontenjanları
Eğitimin İşgücü Piyasasındaki Rolü
GÖSTERGE B5
GÖSTERGE B6
BÖLÜM B
BÖLÜM B
80
Odaktakiler
Öneriler
EĞİTİME BAKIŞ 2017
E
ğitim sisteminden mezun olan bireylerin ne tür becerilere ve yetkinliğe sahip olduğunu görmek, sistemin verimliliğini ve performansını değerlendirmek için oldukça önemlidir. Bu şekilde eğitim sisteminin olumlu taraları ve
sorun alanları tespit edilebilir. Dahası, bireylerin nitelik ve becerilerinin ne kadar
geliştiği ve iş hayatına ne kadar hazır olduğu da bu verilerle görülebilir. Bu çerçevede, bu bölümde yükseköğretim düzeyi haricinde mezuniyet oranları, öğrencilerin akademik başarıları, yükseköğretime yerleşme oranları ve işgücü piyasalarına
erişim boyutları tartışılacaktır. Buna ilaveten, eğitim sisteminin performansı, yani
öğrencilerin ne kadar iyi öğrendiğine ilişkin veriler, yükseköğretime geçiş sınavları
verileri ile uluslararası karşılaştırmalar yapan Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması (TIMSS) ve Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA)
çalışmaları verileri çerçevesinde analiz edilecektir. Bu bölümdeki göstergeleri ve
verileri tartışmadan önce bazı temel kavramları açıklamak yararlı olacaktır.
Nüfusun eğitim düzeyi ülkelerin gelişmişlik ve refah düzeyinin önemli bir göstergesi
olarak ele alınmaktadır. Raporda en az lise mezunu olma oranları, toplam nüfus
içindeki en az lise mezunu olanları göstermektedir. Ortaöğretimden mezuniyet
oranı ise, ortaöğretim sistemine giren bir öğrencinin mezun olma durumunu ifade
etmektedir. Buradaki mezuniyet oranı hesaplaması yaklaşık bir hesaplamadır. Liseye kaydolan öğrencilerin sayısının, aynı öğrencilerin mezun olanlarının sayılarına
oranı hesaplanarak elde edilmiştir (Eğitim-Bir-Sen, 2016).
Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması (Trends in International
Mathematics and Science Study, TIMSS), Uluslararası Eğitim Başarılarını Değer-
lendirme Kuruluşu (International Association for the Evaluation of Educational
Assessment, IEA) tarafından dört yılda bir gerçekleştirilmektedir. 8. sınıf düzeyindeki öğrencilerin matematik ve fen bilimleri performansını karşılıklı olarak ölçen
bu araştırma ilk olarak 1995 yılında uygulanmıştır. 2011 yılından itibaren 4. sınıf öğrencilerinin de matematik ve fen
bilimleri performansı ölçülmeye başlanmıştır (MEB, 2016a). TIMSS matematik ve fen bilimleri müfredatı çerçevesinde
öğrencilerin bilgi ve becerilerini ölçmeyi hedelemektedir (IEA, 2015a). TIMSS, 4 ve 8. sınıf öğrencilerinin fen bilimleri
ve matematik performansında zaman içinde nasıl bir gelişme olduğunu hem de farklı ülkeler arasındaki öğrencilerin
performansını kıyaslama imkânı vermektedir. TIMSS’de ayrıca, öğrenci, ev, öğretmen, okul ve müfredat anketleri uygulanmaktadır. Öğrenci anketinde, öğrencinin ev ve okul yaşamı, temel demograik veriler, okul iklimi, matematik ve
fen bilimleri öğrenmeye yönelik öz algı ve tutumlarına ilişkin ayrıntılı veriler içeren sorular sorulmaktadır. Ev anketi,
erken öğrenmeye odaklanmakta ve 4. sınıf öğrencilerinin ebeveynlerine uygulanmaktadır. Öğretmen anketinde, eğitim,
profesyonel gelişme, öğretim tecrübesi, müfredatın kapsamı ve kullanılan öğretim yöntem ve araçlarına ilişkin veriler
toplanmaktadır. Okul müdürlerine ise öğrencilerin demograik özellikleri, okulun kaynakları, uygulanan programlar ve
öğrenme ortamına dair sorular yöneltilmektedir. Müfredat anketinde de ülkelerin matematik ve fen bilimleri müfreda-
Bölüm B EĞİTİMİN ÇIKTILARI
81
tının içeriğine ilişkin bilgi vermesi istenmektedir (IEA, 2015b). TIMSS, öğrencilerin başarılarını farklı
değişkenler ve veriler ekseninde değerlendirerek, eğitim sisteminin performansına ilişkin oldukça
zengin bir veri sunmaktadır.
Üç yılda bir düzenlenen Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (Programme for International
Student Assessment, PISA) ise 2000 yılında Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (Organization of
Ekonomic Cooperation and Development, OECD) tarafından başlatılmıştır. PISA, 15 yaşındaki öğrencilerin gündelik yaşamda gerekli olan beceri ve bilgilere ne derecede sahip olduklarını ölçmeyi hedeflemektedir. Daha açık ifade ile PISA, fen, okuma ve matematik okuryazarlığı alanlarında öğrencilerin
karşılaştıkları problemleri yorumlarken ve çözerken, beceri ve bilgilerini kullanma, mantık kurma ve
analiz yapma yeterliliklerini ölçerek gerçek hayatta ihtiyaç duyulan önemli beceri ve bilgilere ne düzeyde sahip olduklarını tespit etmeyi amaçlamaktadır. PISA ile eğitim sistemi performansının zaman
içinde nasıl bir gelişme gösterdiği ve araştırmaya katılan ülkeler arasında eğitim sisteminin yerinin ne
olduğunu görmek mümkündür (MEB, 2016b; OECD, 2016). TIMSS’de olduğu gibi PISA’da da öğrenci,
öğretmen ve okul anketleri uygulanmaktadır. Okul anketi, okul müdürü tarafından doldurulur ve
okul hakkındaki genel bilgiler, öğretmenlerin özellikleri ve okul iklimi ile ilgili sorular vardır. Öğretmen
hakkında mesleki gelişim, tecrübesi, demograik özellikleri ve öğretim uygulamalarına yönelik sorular
yöneltilmektedir. Öğrenci anketinde, öğrencinin sosyoekonomik özellikleri, hayata yönelik yaklaşımı,
derslere çalışma biçimi, okuldaki öğrenme ortamı, derslere yönelik görüşlerine ilişkin veriler toplanmaktadır (OECD, 2017a). PISA, öğrencilerin başarılarını farklı değişkenler ve veriler ekseninde değerlendirerek, eğitim sisteminin performansına ilişkin oldukça zengin bir veri sunmaktadır.
Göstergelere geçmeden önce açıklanması yararlı olacak diğer kavramlar ise raporda kullanılan Türkiye
İstatistik Kurumu (TÜİK) istatistiklerinde sıklıkla karşımıza çıkan işgücü, istihdam ve işsizlik oranlarıdır.
İşgücü nüfusu, çalışabilir çağdaki işsizler ve istihdamda olanların toplanması ile elde edilir. 15-64 yaş
arası çalışabilir çağ olarak kabul edilmektedir. İşsiz ve istihdamdakilerin toplamının çalışabilir çağdaki
nüfusa bölümü 100 ile çarpılarak işgücüne katılım oranı elde edilir. İstihdamda olan nüfusun, çalışabilir
çağdaki nüfusa bölümü 100 ile çarpılarak istihdam oranı bulunur. İşsiz nüfusun çalışabilir çağdaki nüfusa bölünüp 100 ile çarpımından ise işsizlik oranı elde edilir (Gür, Çelik, Kurt ve Yurdakul, 2017).
İşgücü istatistiklerinin hesaplanmasında son yıllarda bazı değişiklikler yaşanmıştır. Bunlardan ilki Şubat 2014 tarihinde Avrupa Birliği’ne tam uyum sağlanması için yürütülen çalışmalar çerçevesinde
TÜİK’in Eurostat tarafından öngörülen istatistiksel hesaplama biçimlerini kullanmaya başlamasıdır.
Türkiye’deki işsizlik ve iş arama ile ilgili hesaplamada artık son “3 ay” yerine Eurostat’ın iş arama kriteri
olan son “4 hafta” kriteri kullanılmaya başlanmıştır (TÜİK, 2017). İşsizlik ile ilgili istatistikleri etkileyen
önemli bir gelişme ise 2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı yasa ile 14 ilde Büyükşehir Belediyelerinin kurulmasıdır. Çünkü bu yasayla birlikte köy ve beldelerin tüzel kişiliği kaldırılarak mahalleye dönüştürülmüştür. Başka bir ifade ile bu yasa ile birlikte büyükşehirlere dönüşen illerdeki kırsal alan metropol
kapsamında ele alınmaya başlanmıştır.
82
EĞİTİME BAKIŞ 2017
NÜFUSUN EĞİTİM DÜZEYİ
GÖSTERGE B1
Bir ülkedeki nüfusun eğitim düzeyi, o ülkenin hem ekono-
2008 ile 2015 yılları arasında cinsiyete göre ortaöğretim
mik hem de akademik anlamda gelişmişlik düzeyinin bir
mezuniyet oranlarında yaşanan değişim Şekil B.1.2’de
göstergesi olarak ele alınmaktadır. Bu gösterge altında,
gösterilmiştir. Burada ortaöğretim sistemine 4 yıl önce
genç ve orta kuşaktaki nüfusta en az lise mezunu olanlara
giren öğrenciler arasından mezun olanlar hesaplanarak
ilişkin veriler ele alınmış ve analiz edilmiştir. Bu çerçevede,
ortaöğretimden mezuniyet oranları elde edilmiştir. Buna
Türkiye’de farklı yaş ve cinsiyet gruplarında en az lise me-
göre, 2008 yılından 2015 yılına kadar mezuniyet oran-
zunu olanların oran ve sayılarının zaman içindeki değişimi,
larında hem erkekler hem de kızlar için büyük gelişme
bölgesel bazlı olarak gösterilmiştir.
sağlandığı görülmüştür. 2005-2006 öğretim yılında ortaöğretime başlayan öğrencilerin %53’ü 2008-2009 öğre-
2009 ile 2016 yılları arasında cinsiyete göre 18-21 yaş gru-
tim yılında mezun olmuşken, bu oran 2012-2013 öğretim
bunda yer alıp en az lise mezunu olanların oranında yaşa-
yılında ortaöğretime başlayanlar için 2015-2016 öğretim
nan değişim Şekil B.1.1’de gösterilmiştir. Şekil B.1.1 incelen-
yılında %83’e yükselmiştir. Cinsiyet bazlı olarak bakıldı-
diğinde, 2009 yılında 18-21 yaş grubunda en az lise mezunu
ğında, 4 yıl önce ortaöğretime başlayan erkeklerin 2008-
olanların oranı hem erkeklerde hem de kadınlarda %48 civa-
2015 yılları arasında mezuniyet oranı %46’dan %73’e; kız
rında iken 2016 yılında dikkate değer bir artış gerçekleşmiş
öğrencilerde ise %63’den %94’e yükselmiştir. Burada açık
ve kadınlarda %63,6’ya, erkeklerde ise %58’e toplamda ise
bir şekilde ortaöğretime başlayan kız öğrencilerin mezu-
%60,2’ye yükselmiştir. Bununla birlikte cinsiyetler arasındaki
niyet oranlarının erkeklerden yüksek olduğu görülmekte-
oransal fark kadınlar lehine yıllar itibarıyla artmıştır. Bu ar-
dir. Ortaöğretime başlayan hemen her kız öğrenci mezun
tışın nedeni 2012 yılından itibaren liselerin zorunlu eğitim
olurken erkeklerin ise ancak 4’te 3’e yakını mezun olmak-
kapsamına alınmasıyla birlikte ilk mezunların 2016 yılında
tadır. Kızların erkeklerden daha yüksek oranda mezun ol-
verilmesidir. Önümüzdeki yıllarda lise mezuniyet oranların-
ması durumu diğer OECD ülkeleri için de geçerli olan bir
daki artış eğiliminin devam etmesi beklenmektedir.
durumdur (Eğitim-Bir-Sen, 2016).
Şekil B.1.1
Cinsiyete göre 18-21 yaş grubunda en az lise mezunu olanların oranında yaşanan değişim (%) (2009-2016)
Erkek
Kadın
Toplam
66
64
62
60
58
56
54
52
50
48
46
44
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
Kaynak: TÜİK Ulusal Eğitim İstatistikleri ve Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi veritabanları kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Bölüm B EĞİTİMİN ÇIKTILARI
83
Şekil B.1.2
Cinsiyete göre ortaöğretim mezuniyet oranlarında yaşanan değişim (2008-2015)
Erkek
Kadın
Toplam
100
90
80
70
60
50
40
30
20
10
0
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
Kaynak: Muhtelif yıllarda yayınlanan MEB istatistikleri kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
Not: Açıköğretim lisesi öğrencileri hesaplamalara dahil edilmemiştir.
Şekil B.1.3’te bölgelere ve cinsiyete göre 18-21 yaş grubun-
da 2011 ile 2016 yılları arasında en fazla oransal artış Batı
da en az lise mezunu olanların oranı 2011 ve 2016 yıllarına
Karadeniz (%33,5) ve Kuzeydoğu Anadolu (%31,5) bölgele-
göre verilmiştir. 2016 yılı verilerine göre 18-21 yaş grubun-
rinde gerçekleşmiştir. Buna karşın en az artış Doğu Marma-
da en az lise mezunu olanların oranının en fazla olduğu
ra (%15,3) ve İstanbul (%16,6) bölgelerinde görülmektedir.
bölgeler sırasıyla Doğu Karadeniz (%77,4), Batı Karadeniz
Başka bir ifade ile geçmişte en az lise mezunu olma oranının
(%73,7) ve Batı Marmara (%72,6) bölgeleridir. 18-21 yaş
düşük olduğu bölgelerde mezun oranı daha hızlı bir şekilde
grubunda en az lise mezunu olanların oranının en az ol-
artmıştır. Daha öncede ifade edildiği gibi liselerin zorunlu
duğu bölgeler ise Güneydoğu Anadolu (%38,9), Ortadoğu
eğitim kapsamına alınmasından dolayı ilerleyen yıllarda bu
Anadolu (%47,7) ve Kuzeydoğu Anadolu (%54) bölgeleridir.
oranların giderek artacağı, bölgeler ve cinsiyetler arası oran-
18-21 yaş grubunda en az lise mezunu olan kadın ve erkek-
sal farklılıkların ise azalacağı tahmin edilmektedir.
lerin oranı Güneydoğu ve Ortadoğu Anadolu bölgelerinde
hemen hemen aynı olmakla birlikte diğer tüm bölgelerde
2016 yılında bölgelere ve cinsiyete göre genç (18-21) ve
kadınların oranının daha fazla olduğu ortaya çıkmaktadır.
orta yaş (40-44) nüfusta en az lise mezunu olanların oranı
Türkiye ortalamasına bakıldığında ise 18-21 yaş grubunda
Şekil B.1.4’te gösterilmiştir. Genç (18-21 yaş) ve orta yaş
en az lise mezunu olan kadınların oranı erkeklerin oranın-
(40-44 yaş) gruplarının en az lise mezunu olma oranları
dan fazladır (bk. Şekil B.1.1 ve Şekil B.1.3).
yaş gruplarına göre incelendiğinde, genç yaş nüfusundaki
en az lise mezunu olma oranı, orta yaş nüfusundaki en az
Tüm bölgelerde 2011 yılı ile 2016 yılları arasında hem kadın
lise mezunu olma oranına göre oldukça yüksektir. Türkiye
hem de erkeklerde en az lise mezunu olma oranı artmıştır.
genelinde bu iki grup arasında %20,4’lük bir fark vardır.
Dahası, en az lise mezunu olma oranındaki artış erkeklere
Cinsiyete göre değerlendirildiğinde ise en az lise mezunu
göre kadınlarda daha hızlı bir şekilde gerçeklemiştir. Özellikle
olan genç ve orta yaş kadınların oranları arasındaki fark
Güneydoğu, Ortadoğu ve Kuzeydoğu Anadolu bölgelerinde
%27,9 iken genç ve orta yaş erkeklerin oranları arasında-
bu oransal fark daha fazladır. Bölgelere göre incelendiğinde
ki fark %13 olarak gerçekleşmiştir. Orta ve genç nüfuslar
ise 18-21 yaş grubunda en az lise mezunu olanların oranın-
kıyaslandığında genç kuşaklarda en az lise mezunu olma
84
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil B.1.3
Bölgelere ve cinsiyete göre 18-21 yaş grubunda en az lise mezunu olanların oranı (%) (2011, 2016)
2011
0
10
20
30
40
50
60
70
80
2016
90
11,8
Erkek
Kadın
26,8
Toplam
Erkek
10,6
Erkek
Kadın
41,1
Kadın
Toplam
22,8
Toplam
Erkek
18,9
Erkek
Kadın
47,7
Kadın
Toplam
31,5
Toplam
21,7
Toplam
Erkek
14,0
Erkek
Kadın
19,1
Kadın
Toplam
16,6
Toplam
Erkek
16,5
Erkek
Kadın
25,7
Kadın
Toplam
21,0
22,1
Toplam
20,5
Erkek
21,6
Erkek
Kadın
Toplam
Erkek
Kadın
35,3
28,5
Erkek
13,7
Erkek
Kadın
17,0
Kadın
Toplam
15,3
Toplam
Toplam
Erkek
18,7
Kadın
Toplam
17,6
Toplam
Erkek
18,6
Erkek
Kadın
21,1
Toplam
Erkek
25,3
Erkek
Kadın
42,0
Kadın
Toplam
33,5
Toplam
Erkek
13,2
Erkek
Kadın
24,6
Kadın
Toplam
18,8
Toplam
-10
0
10
20
30
40
50
60
70
80
TR9
23,0
TR8
Kadın
Toplam
TR2
Batı
Batı
Doğu
Marmara Karadeniz Karadeniz
16,2
TR5
Batı
Anadolu
Erkek
Kadın
TR4
Doğu
Marmara
Kadın
Toplam
TR7
Orta
Anadolu
18,9
Toplam
TR3
Ege
Erkek
Kadın
TR
Kadın
Toplam
2011-2016 yüzde değişim (%)
TÜRKİYE
Erkek
23,5
TR1
İstanbul
20,0
TR6
Akdeniz
Erkek
Kadın
TRA
48,1
TRB
Kuzeydoğu
Anadolu
Kadın
Toplam
TRC
Güneydoğu Ortadoğu
Anadolu
Anadolu
Erkek
90
Kaynak: TÜİK Ulusal Eğitim İstatistikleri ve Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi veritabanları kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
oranı kadınlarda erkeklere göre çok daha hızlı bir şekilde
Özellikle Batı Anadolu, Doğu Karadeniz, Ege ve Doğu Mar-
artmıştır. Tüm bölgelerde genç ve orta yaş grupları bakı-
mara bölgelerinde kadınlar lehine olan bu oransal fark
mından en az lise mezunu olan kadınların oranındaki de-
daha fazladır. Bölgelere göre incelendiğinde genç (18-21)
ğişim erkeklerin oranındaki değişimden oldukça fazladır.
ve orta yaş (40-44) nüfusta en az lise mezunu olanların
Bölüm B EĞİTİMİN ÇIKTILARI
85
Şekil B.1.4
Bölgelere ve cinsiyete göre genç (18-21) ve orta yaş (40-44) nüfusta en az lise mezunu olanların oranı (%) (2016)
40-44 Yaş
0
10
20
30
40
50
60
70
80
18-21 Yaş
90
Kadın
Toplam
17,2
Toplam
Erkek
12,2
Erkek
Kadın
38,6
Kadın
Toplam
24,9
Toplam
Erkek
6,9
Erkek
Kadın
23,6
Kadın
Toplam
15,1
Toplam
Erkek
13,0
Erkek
Kadın
27,9
Kadın
Toplam
20,4
Toplam
Erkek
11,0
Erkek
Kadın
30,7
Kadın
Toplam
20,7
Erkek
16,2
Kadın
35,4
Toplam
25,7
Erkek
16,8
Kadın
45,2
Toplam
30,9
Erkek
15,4
Erkek
Kadın
36,9
Kadın
Toplam
26,0
Toplam
Erkek
8,3
Erkek
Kadın
31,7
Kadın
Toplam
20,0
Toplam
Erkek
20,0
Erkek
Kadın
44,2
Kadın
Toplam
31,6
Toplam
Erkek
24,1
Erkek
Kadın
50,1
Kadın
Toplam
37,1
Toplam
Erkek
25,1
Erkek
Kadın
49,0
Kadın
Toplam
36,9
Toplam
Erkek
Kadın
Toplam
Erkek
Kadın
Toplam
50
60
70
80
TR9
40
TR8
30
TR2
20
TR5
10
TR4
0
Toplam
TR7
Doğu
Karadeniz
28,3
TR3
Batı
Anadolu
Erkek
Kadın
TR
Doğu
Marmara
Toplam
6,2
TR6
Batı
Batı
Karadeniz Marmara
13,7
Erkek
TR1
Ege
Kadın
Toplam
TRA
Orta
Anadolu
23,6
Yaş grupları yüzde farkı (%)
İstanbul
Erkek
Kadın
TRB
TÜRKİYE
3,9
TRC
Güneydoğu Ortadoğu Kuzeydoğu Akdeniz
Anadolu Anadolu
Anadolu
Erkek
90
Kaynak: TÜİK Ulusal Eğitim İstatistikleri ve Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi veritabanları kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
oranları arasındaki farkın en fazla olduğu bölgeler sıra-
dolu (%13,7), Akdeniz (%15,1) ve Ortadoğu Anadolu’dur
sıyla Batı Anadolu (%37,1), Doğu Karadeniz (%36,9), Batı
(%17,2). Diğer taraftan orta yaş grubunda en az lise me-
Marmara (%31,7) ve Doğu Marmara’dır (%31,6). Buna
zunu olanların oranı bakımından tüm bölgelerde kadınlar
karşın farkın en az olduğu bölgeler ise Güneydoğu Ana-
aleyhindeki cinsiyet eşitsizliği, genç kuşakta Güneydoğu
86
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil B.1.5
OECD ülkelerinde 25 yaş altı ilk kez (öğrencilerin) ortaöğretimden mezuniyet oranları (2005, 2015)
2015
2005
100
90
80
70
60
50
40
30
20
10
Kosta Rika
Brezilya
Meksika
Türkiye
İsveç
İspanya
Endonezya
Lüksemburg
Çek Cumhuriyeti
Norveç
İtalya
Slovakya
EU22 ortalaması
OECD ortalaması
Danimarka
Almanya
Macaristan
ABD
Kanada
Portekiz
Letonya
Polonya
Avusturya
Şili
Slovenya
Hollanda
Finlandiya
Yeni Zelanda
Litvanya
İsrail
Güney Kore
0
Kaynak: OECD (2017a)
ve Ortadoğu Anadolu bölgelerinde hemen hemen eşit ol-
Bazı OECD ülkelerinde 25 yaş altı ilk kez ortaöğretimden
makla birlikte diğer tüm bölgelerde kadınlar lehine geliş-
mezun olma oranlarının 2005 ve 2015 yılları arasında na-
miştir. Bu, kadınların eğitim hayatında erkeklerden daha
sıl değiştiği Şekil B.1.5’te gösterilmiştir. 2005 ve 2015 yılla-
fazla yer aldığının bir göstergesidir. Burada ifade edilen
rı arasında hemen hemen tüm ülkelerde ortaöğretimden
en az lise mezunu olma durumu, 18-21 yaş grubu için
mezuniyet oranları artmışken, İsveç ve Slovakya’da ortaöğ-
hem lise hem de önlisans mezunu olma durumunu kap-
retimden mezuniyet oranı azalmıştır. Referans yıllar arasın-
samaktadır. 40-44 yaş grubu için ise lise, önlisans, lisans
da Portekiz, Türkiye ve Meksika’da mezuniyet oranları hızlı
ve lisansüstü mezun olma durumunu kapsamaktadır. Bu
bir şekilde yükselmiştir. Türkiye’de 2005-2015 yılları arasın-
durumlar göz önünde bulundurulduğunda ise genç nü-
da 25 yaş altı nüfusun ortaöğretimden mezun olma oranı
fusta ve özellikle genç kadın nüfusta eğitime erişim nokta-
%47,6’dan %67,8’e yükselmesine rağmen OECD ortalama-
sında kayda değer artışın olduğu ortaya çıkmaktadır.
sından (%80,2) önemli oranda daha düşüktür.
Bölüm B EĞİTİMİN ÇIKTILARI
87
Şekil B.1.6
Okul türüne göre ortaöğretimde mezun öğrenci sayılarında yaşanan değişim (1994-2015)
Ortaöğretim
Genel ortaöğretim
Mesleki ve teknik ortaöğretim
1.200.000
1.000.000
800.000
600.000
400.000
200.000
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2000
1999
1998
1997
1996
1995
1994
0
Kaynak: Muhtelif yıllarda MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
1994 ile 2015 yılları arasında okul türüne göre ortaöğre-
kişi sayısı dalgalı bir seyir izlemesine rağmen, 1994-2005
timde mezun öğrenci sayılarında yaşanan değişim Şekil
öğretim yılında 270 bin olan mezun sayısı 2015-2016 öğ-
B.1.6’da gösterilmiştir. Ortaöğretim kurumlarından mezun
retim yılında 472 bine yükselmiştir. 1994’de 238 bin olan
olan kişi sayısı 1994-2015 yılları arasında dalgalı bir seyir
mesleki ve teknik ortaöğretim mezun sayısı 2015-2016
izlemesine rağmen yaklaşık iki kat büyüyerek 507 binden
öğretim yılında 515 bine yükselmiştir. 2008 yılından son-
988 bine yükselmiştir. 2007 yılında liselerin 4 yıla çıkarılma-
ra mesleki ve teknik ortaöğretim mezun sayısı istikrarlı bir
sı nedeniyle mezun sayısı oldukça düşmüş ve bu yıl sade-
şekilde büyümüş ve 2015-2016 öğretim yılında genel orta-
ce daha önce hazırlık eğitimi almış olan öğrenciler mezun
öğretimden daha fazla mezun vermiştir. Bunun en temel
olmuştur. Genel ile mesleki ve teknik ortaöğretim mezun
nedeni, MEB’in mesleki ve teknik eğitimdeki öğrenci kapa-
sayılarına bakıldığında genel ortaöğretimden mezun olan
sitesini artırmaya yönelik uygulandığı politikadır.
88
EĞİTİME BAKIŞ 2017
ÖĞRENCİLERİN TIMSS 2015 PERFORMANSI
GÖSTERGE B2
TIMSS, 4. ve 8. sınıf öğrencilerinin fen ve matematik beceri-
okul ve 6.079 öğrenci katılmıştır (MEB, 2016b). TIMSS 2015
lerini ölçmektedir. 1995 yılından itibaren her dört yılda bir
araştırmasına 57 ülke ile 7 kıyaslama ülkesi katılmıştır. Ayrı-
yapılan TIMSS araştırmasına Türkiye 1999 ve 2007’de 8. sı-
ca, bu araştırmaya 57 ülkenin 49’undan 4. sınıf düzeyinde
nıf düzeyinde, 2011 ve 2015’te ise 4 ve 8. sınıf düzeyinde
312 binden, 39’undan 8. sınıf düzeyinde 270 binden faz-
katılmıştır. TIMSS 2015 araştırmasına Türkiye genelinden 4.
la öğrenci katılmıştır (Martin, Mullis, Foy ve Hooper, 2016;
sınılarda 260 okul ve 6.456 öğrenci, 8. sınılarda ise 238
Mullis, Martin, Foy ve Hooper, 2016)
Tablo B.2.1
Ülkelere göre matematik ve fen puanı ortalamaları (TIMSS 2015)
4. sınıf
Matematik
puanı
ortalaması
8. sınıf
Sıralama
Ülke
1
Singapur
618
1
2
Hong Kong
615
2
3
Kore Cumhuriyeti
608
3
4
4
Çin-Tayvan
597
Sıralama
Matematik
puanı
ortalaması
Sıralama
Fen puanı
ortalaması
Sıralama
Singapur
590
1
Singapur
621
1
Singapur
597
Kore Cumhuriyeti
589
2
Kore Cumhuriyeti
606
2
Japonya
571
Japonya
569
3
Çin-Tayvan
599
3
Çin-Tayvan
569
Rusya
Federasyonu
567
4
Hong Kong SAR
594
4
Kore Cumhuriyeti
556
Ülke
Ülke
Ülke
Fen puanı
ortalaması
5
Japonya
593
5
Hong Kong SAR
557
5
Japonya
586
5
Slovenya
551
6
Kuzey İrlanda
570
6
Çin-Tayvan
555
6
Rusya Federasyonu
538
6
Hong Kong SAR
546
7
Rusya
564
7
Finlandiya
554
7
Kazakistan
528
7
Rusya Federasyonu
544
8
Norveç
549
8
Kazakistan
550
8
Kanada
527
8
İngiltere
537
9
İrlanda
547
9
Polonya
547
9
İrlanda
523
9
Kazakistan
533
10
Amerika Birleşik
Devletleri
10
Amerika Birleşik
Devletleri
518
10
İrlanda
530
530
10
İngiltere
11
Belçika (Flaman
Bölgesi)
546
11
Slovenya
543
11
İngiltere
518
11
Amerika Birleşik
Devletleri
12
Kazakistan
544
12
Macaristan
542
12
Slovenya
516
12
Macaristan
527
13
Portekiz
541
13
İsveç
540
13
Macaristan
514
13
Kanada
526
14
Amerika
539
14
Norveç
538
14
Norveç
512
14
İsveç
522
15
Danimarka
539
15
İngiltere
536
15
Litvanya
511
15
Litvanya
519
16
Litvanya
535
16
Bulgaristan
536
16
İsrail
511
16
Yeni Zelanda
513
17
Finlandiya
535
17
Çek Cumhuriyeti
534
17
Avustralya
505
17
Avustralya
512
18
Polonya
535
18
Hırvatistan
533
18
İsveç
501
18
Norveç
509
TIMSS ölçek orta
noktası
500
19
İsrail
507
TIMSS ölçek orta
noktası
500
20
İtalya
499
19
Hollanda
546
530
19
İrlanda
546
529
20
Macaristan
529
20
Almanya
528
19
İtalya
494
21
Çek Cumhuriyeti
528
21
Litvanya
528
20
Malta
494
22
Bulgaristan
524
22
Danimarka
527
21
Yeni Zelanda
493
21
Türkiye
493
23
Güney Kıbrıs
523
23
Kanada
525
22
Malezya
465
22
Malta
481
24
Almanya
522
24
Sırbistan
525
23
Birleşik Arap
Emirlikleri
465
23
Birleşik Arap
Emirlikleri
477
25
Slovenya
520
25
Avustralya
524
24
Türkiye
458
24
Malezya
471
26
İsveç
519
26
Slovakya
520
25
Bahreyn
454
25
Bahreyn
466
27
Sırbistan
518
27
Kuzey İrlanda
520
26
Gürcistan
453
26
Katar
457
27
İran, İslam
Cumhuriyeti
456
28
Avusturalya
517
Bölüm B EĞİTİMİN ÇIKTILARI
28
İspanya
518
27
Lübnan
442
89
Tablo B.2.1
Ülkelere göre matematik ve fen puanı ortalamaları (TIMSS 2015) (devamı)
4. sınıf
Sıralama
Ülke
29
Kanada
30
İtalya
8. sınıf
Matematik
puanı
ortalaması
Sıralama
511
29
507
30
Ülke
Hollanda
İtalya
Ülke
Matematik
puanı
ortalaması
Sıralama
Fen puanı
ortalaması
Sıralama
517
28
Katar
437
28
Tayland
456
29
İran, İslam
Cumhuriyeti
436
29
Umman
455
516
Fen puanı
ortalaması
Ülke
31
İspanya
505
31
Belçika (Flaman)
512
30
Tayland
431
30
Şili
454
32
Hırvatistan
502
32
Portekiz
508
31
Şili
427
31
Gürcistan
443
TIMSS ölçek orta
noktası
500
33
Yeni Zelanda
506
32
Umman
403
32
Ürdün
426
Slovakya
498
TIMSS ölçek orta
noktası
500
33
Kuveyt
392
33
Kuveyt
411
33
34
Yeni Zelenda
491
34
Fransa
487
34
Mısır
392
34
Lübnan
398
35
Fransa
488
35
Türkiye
483
35
Makedonya
391
35
Suudi Arabistan
396
36
Türkiye
483
36
Güney Kıbrıs
481
36
Ürdün
386
36
Fas
393
37
Gürcistan
463
37
Şili
478
37
Fas
384
37
Makedonya
392
38
Şili
459
38
Bahreyn
459
38
Güney Afrika
372
38
Mısır
371
39
Birleşik Arap
Emirlikleri
452
39
Gürcistan
451
39
Suudi Arabistan
368
39
Suudi Arabistan
358
451
40
Bahreyn
451
40
Birleşik Arap
Emirlikleri
41
Katar
439
41
Katar
436
42
İran
431
42
Umman
431
43
İran, İslam
Cumhuriyeti
421
43
Umman
425
44
Endonezya
397
44
Endonezya
397
45
Ürdün
388
45
Suudi Arabistan
390
46
Suudi Arabistan
383
46
Fas
352
47
Fas
377
47
Kuveyt
337
48
Güney Afrika
376
49
Kuveyt
353
Kaynak: IEA TIMSS 2015 verileri kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
TIMSS 2015’te ülkelere göre matematik ve fen puanı
1999-2015 yılları arasında TIMSS araştırmasında 4 ve 8. sı-
ortalamaları Tablo B.2.1’de gösterilmiştir. TIMSS araştır-
nıların matematik ve fen puanı ortalamaları Şekil B.2.2’de
masında ülkelerin başarı ortalamaları 500 puan olarak
verilmiştir. Türkiye’nin 4. sınılarda 2011 yılında ilk defa ka-
sabitlenip hesaplamalar bu TIMSS ölçek orta noktasına
tıldığı TIMSS araştırmasında matematik puanı ortalaması
göre yapılmaktadır. Bu verilere göre Türkiye’nin hem ma-
469, fen puanı ortalaması 463’tür. TIMSS 2015’te ise Türki-
tematik hem de fen testlerindeki 4. ve 8.sınıf ortalama pu-
ye, 4. sınılarda matematik puanı ortalamasını 14, fen puanı
anları TIMSS ölçek orta noktasının altında kalmıştır. Ülke
ortalamasını da 20 puan arttırmıştır. Türkiye 8. sınılarda
sıralamalarında ise Türkiye 4. sınıf matematik puanı bakı-
hem matematik hem de fen puanı ortalamalarında önemli
mından 49 ülke arasından 36., fen puanı bakımından 47
bir artış göstermiştir. Türkiye’nin 8. sınılarda TIMSS 2015
ülke arasından 35., 8. sınıf matematik puanı bakımından
matematik puanı ortalaması 1999 yılına göre 60, fen pua-
39 ülke arasından 24. ve fen puanı bakımından 39 ülke
nı ortalaması ise 35 puan artmıştır. Bir önceki TIMSS 2011
arasından 21. sırada yer almıştır. 4 ve 8. sınılarda hem
araştırmasına göre ise matematik puanı ortalaması 10, fen
matematik hem de fen puanı sıralamalarında ilk sıralarda
puanı ortalaması da 6 puan artmıştır. Türkiye’nin TIMSS’te
uzak doğu ülkeleri yer almakta olup Singapur tüm sınıf ve
4 ve 8. sınılarda hem matematik hem de fen puanı ortala-
test türlerinde ilk sıradadır.
malarını istikrarlı bir şekilde arttırdığı görülmektedir.
90
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil B.2.2
Yıllara göre 4 ve 8. sınıların TIMSS matematik ve fen puanı ortalamaları (1999-2015)
Matematik puanı ortalaması
Fen puanı ortalaması
505
495
493
485
483
483
475
469
465
463
455
458
454
452
445
435
433
429
425
2011
2015
432
1999
2007
2011
4. sınıf
2015
8. sınıf
Kaynak: IEA TIMSS verileri kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Türkiye’nin katıldığı TIMSS araştırmalarında cinsiyete göre 4
arasında da anlamlı bir fark bulunmazken, TIMSS 2011 ve
ve 8. sınıların matematik ve fen puanı ortalamalarında yaşa-
2015 araştırmalarında ise geçmiş araştırmalara göre, katılan
nan değişim Şekil B.2.3’te gösterilmektedir. TIMSS 2011 ve
kız ve erkek öğrencilerin matematik ve fen puanı ortalama-
2015 araştırmasına Türkiye’den katılan 4. sınıf kız ve erkek
ları arasındaki fark açılmıştır. Matematik puanı ortalamala-
öğrencilerin matematik ve fen puanı ortalamaları arasında
rı arasındaki fark TIMSS 2011’de 9, TIMSS 2015’de 6 puan,
anlamlı bir farklılık bulunmamakta olup her iki cinsiyetin de
fen puanı ortalamaları arasındaki fark ise TIMSS 2011’de 16,
ortalama puanları hemen hemen birbirine eşittir. 8. sınıf
TIMSS 2015’de 19 puan kızlar lehine gerçekleşmiştir. Türki-
düzeyinden TIMSS 1999 ve 2007 araştırmasına katılan kız
ye’de 8. sınılardaki kızların, erkeklere göre matematik ve fen
ve erkek öğrencilerin matematik ve fen puanı ortalamaları
alanlarında çok daha başarılı olduğu görülmektedir.
Şekil B.2.3
Cinsiyete göre 4 ve 8. sınıların TIMSS 2015 matematik ve fen puanı ortalamalarında yaşanan değişim
Erkek
505
503
495
484
485
475
465
491
484
484
483
482
475
470
465
461
469
457
455
461
457
452
455
448
445
435
425
Kız
429
434
431
432
428
2011
2015
2011
Matematik puanı
ortalaması
2015
1999
Fen puanı
ortalaması
4. sınıf
2007
2011
2015
1999
Matematik puanı ortalaması
2007
2011
2015
Fen puanı ortalaması
8. sınıf
Kaynak: IEA TIMSS verileri kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Bölüm B EĞİTİMİN ÇIKTILARI
91
Yeterlik düzeyine göre TIMSS 2015 matematik ve fen alanlarında öğrencilerin oransal dağılımı
Türkiye
38
30
18
20
18
16
22 22
16
Fen
4. sınıf
7
8
Üst düzey
Orta düzey
Alt düzey
İleri düzey
6
Alt düzey altı
İleri düzey
Üst düzey
Orta düzey
Alt düzey altı
Matematik
20
5
4
Alt düzey
5
22
20
17
14
5
31
24
21
7
İleri düzey
0
28
6
7
Üst düzey
5
20
18
35
30
24
Orta düzey
10
19
Alt düzey
15
Alt düzey altı
20
34
32
24
25
36
32
Matematik
İleri düzey
30
Üst düzey
35
Alt düzey
39
40
2015 TIMSS ortalaması
Alt düzey altı
45
Orta düzey
Şekil B.2.4
Fen
8. sınıf
Kaynak: IEA TIMSS 2015 verileri kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
TIMSS 2015’te yeterlik düzeyine göre matematik ve fen alan-
TIMSS 2015 araştırmasına Türkiye’den 8. sınıf düzeyinde
larında öğrencilerin oransal dağılımı Şekil B.2.4’te verilmek-
katılan öğrencilerin matematik yeterliklerine göre dağılı-
tedir. Bu tür oransal dağılımlarda görselin, normal dağılıma
mına bakıldığında; %20’sinin üst ve ileri düzey performans
benzemesi beklenir. TIMSS 2015 araştırmasına Türkiye’den
gösterdiği, %58’inin alt düzey ve alt düzey altı performans
4. sınıf düzeyinde katılan öğrencilerin matematik yeterlikleri-
sergilediği ortaya çıkmaktadır. Aynı öğrencilerin fen alanın-
ne göre dağılımı incelendiğinde; %25’i üst ve ileri düzey per-
daki yeterlilikleri incelendiğinde ise, %28’i üst ve ileri düzey,
formans gösterirken %43’ü alt düzey ve alt düzey altı per-
%41’i alt düzey ve alt düzey altı performans göstermiştir.
formans sergilemiştir. TIMSS ortalamasında ise üst ve ileri
TIMSS 2015 ortalamasına bakıldığında alt düzey ve alt dü-
düzeyde yer alan öğrenci oranı %36 ile Türkiye’den çok daha
zey altı performas sergileyen öğrenci oranı matematik ve
yüksektir. Daha önemlisi ise alt düzey ve alt düzey altında yer
fen testlerinde %37; üst ve ileri düzey performans sergi-
alan kişi oranının TIMSS ortlaması %26 ile Türkiye’den çok
leyen kişi oranı ise matematik testinde %26, fen testinde
daha düşüktür. Yine 4. sınıf öğrencilerin fen alanındaki yeter-
%29’dur. Buna göre Türkiye’deki öğrencilerin alt düzey altı
liliklerine bakıldığında, %24’ü üst ve ileri düzey performans
performans gösterme oranı TIMSS ortalamasından hayli
sergilerken %44’ü ise alt düzey ve alt düzey altı performans
yüksek, üst ve ileri düzey performans sergileme oranı ise
göstermiştir. TIMSS ortalamasına göre alt düzey ve alt düzey
oldukça düşüktür. Alt düzey altı performans sergileyen öğ-
altında yer alan 4. sınıf öğrencisi oranı %23, üst ve ileri dü-
renci oranının fazla olması Türkiye’de öğrencilerin temel
zeyde yer alan öğrenci ortalaması ise %39’dur.
bilgileri öğrenmeden bir üst sınıfa geçtiğini göstermektedir.
92
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil B.2.5
Bölgelere göre 4. sınıların matematik ve fen
puanı ortalamaları (TIMSS 2015)
Matematik
Güneydoğu Anadolu
Kuzeydoğu
Anadolu
550
500
Şekil B.2.6
Bölgelere göre 8. sınıların matematik ve fen
puanı ortalamaları (TIMSS 2015)
Fen
Matematik
Batı Karadeniz
Ege
Ortadoğu Anadolu
Batı Anadolu
Güneydoğu
Anadolu
Batı
Marmara
400
Doğu
Marmara
TÜRKİYE
Orta Anadolu
Akdeniz
İstanbul
Batı Marmara
Batı Karadeniz
500
Akdeniz
450
450
Ortadoğu
Anadolu
550
Fen
Doğu Karadeniz
Doğu
Marmara
Orta Anadolu
400
Batı Anadolu
TÜRKİYE
Doğu Karadeniz
İstanbul
Ege
Kuzeydoğu Anadolu
Kaynak: IEA TIMSS 2015 verileri kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Kaynak: IEA TIMSS 2015 verileri kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
TIMSS 2015 araştırmasına Türkiye’den katılan 4. sınıf öğ-
Şekil B.2.6’da TIMSS 2015’e Türkiye’den katılan 8. sınıf öğ-
rencilerin bölgelere göre matematik ve fen puanı ortala-
rencilerin bölgelere göre matematik ve fen puanı ortalama-
maları Şekil B.2.5’te gösterilmiştir. TIMSS 2015’te 4.sınıla-
ları yer almaktadır. TIMSS 2015’te 8. sınıların matematik
rın matematik ve fen puanları Türkiye’de bölgelere göre
ve fen puanları da bölgelere göre farklılık göstermektedir.
önemli bir farklılık göstermektedir. Güneydoğu Anadolu,
Ortadoğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Marmara
Kuzeydoğu Anadolu ve Ortadoğu Anadolu bölgelerinde
bölgelerindeki 8. sınıf öğrencilerin iki alanda da aldığı pu-
hem matematik hem de fen alanında alınan puanların or-
anların ortalamaları Türkiye ortalamasından ve diğer böl-
talamaları Türkiye ortalamasından daha düşük düzeydedir.
gelerden daha düşüktür. 8. sınıların matematik alanında
Doğu Marmara, Batı Marmara, Batı Anadolu, Ege ve Batı
aldıkları puanlar tüm bölgelerde TIMSS ölçek orta noktasın-
Karadeniz bölgeleri ise her iki alanda da TIMSS ölçek orta
dan daha düşük düzeydedir. Orta Anadolu, Akdeniz, Batı
noktası olan 500 puanın üstünde bir puan ortalamasına sa-
Karadeniz ve Batı Marmara bölgelerindeki 8. sınıf öğren-
hiptir. Türkiye’de en başarılı bölge ise Batı Karadeniz olup,
cilerin fen alanından aldıkları puanların ortalamaları TIM-
matematik alanında 530, fen alanında da 524 puan ortala-
SS ölçek orta noktasından daha yüksektir. Bölgelere göre
ması bulunmaktadır. Diğer taraftan en başarısız bölge olan
TIMSS 2015 8. sınılarda en başarılı olan bölge Batı Karade-
Güneydoğu Anadolu Bölgesi ortalaması matematikte 437
niz (matematik: 493 puan, fen: 526), en başarısız bölge ise
ve fende 438 puan ile Batı Karadeniz’den yaklaşık 100 puan
Ortadoğu Anadolu (matematik: 416, fen: 456) bölgesidir.
daha düşüktür. Bu veri bölgeler arasında 4. sınıf düzeyinde
Bu veriler 8. sınıf düzeyinde bölgeler arasında önemli oran-
önemli oranda eşitsizliğin olduğunu göstermektedir.
da bir eşitsizliğin olduğunu göstermektedir.
Bölüm B EĞİTİMİN ÇIKTILARI
93
ÖĞRENCİLERİN PISA 2015 PERFORMANSI
GÖSTERGE B3
PISA, 15 yaş öğrencilerinin fen, okuma ve matematik okurya-
Tablo B.3.1’de ülkelerin PISA 2015’te fen okuma ve mate-
zarlığı alanlarında öğrencilerin başarılarını kıyaslamak üzere
matik puanı ortalamaları gösterilmektedir. Türkiye’nin PISA
OECD tarafından 2000 yılında başlatılan ve her üç yılda bir
2015 araştırmasında fen, okuma ve matematik puanı or-
yapılan araştırmadır. PISA öğrencilerin öğrendiklerini gerçek
talamaları OECD ülkeleri ortalamasının oldukça altındadır.
hayatta ne derecede kullanabildiğini ölçmeye çalışmaktadır
Türkiye PISA 2012’ye göre hem ortalama puanlarını düşür-
(MEB, 2016b; OECD, 2016). 2015 yılında yapılan PISA araştır-
müş hem de ülke sıralamalarında daha gerilerde yer almış-
masına 72 ülkeden 15 yaş grubunda yaklaşık 540 bin öğren-
tır. PISA 2015 araştırmasında 70 ülke arasında, Türkiye fen
ci katılmıştır. Türkiye üç yılda bir yapılan PISA araştırmasına
alanında 52. sırada, okuma alanında 50. sırada ve matema-
2003 yılından itibaren düzenli olarak katılmaktadır.
tik alanında ise 49. sırada yer almaktadır.
Tablo B.3.1
Sıralama
Ülkelere göre fen, okuma ve matematik puanı ortalamaları (PISA 2015)
Ülke
OECD ortalaması
94
Fen puanı ortalaması
Ülke
493
Okuma puanı
ortalaması
Ülke
493
Matematik puanı
ortalaması
490
1
Singapur
556
Singapur
535
Singapur
564
2
Japonya
538
Hong Kong (Çin)
527
Hong Kong (Çin)
548
3
Estonya
534
Kanada
527
Macao (Çin)
544
4
Çin Taipei
532
Finlandiya
526
Çin Taipei
542
5
Finlandiya
531
İrlanda
521
Japonya
532
6
Macao (Çin)
529
Estonya
519
B-S-J-G (Çin)
531
7
Kanada
528
Kore
517
Kore
524
8
Vietnam
525
Japonya
516
İsviçre
521
9
Hong Kong (Çin)
523
Norveç
513
Estonya
520
10
B-S-J-G (Çin)
518
Yeni Zelanda
509
Kanada
516
11
Kore
516
Almanya
509
Hollanda
512
12
Yeni Zelanda
513
Macao (Çin)
509
Danimarka
511
13
Slovenya
513
Polonya
506
Finlandiya
511
14
Avustralya
510
Slovenya
505
Slovenya
510
15
Birleşik Krallık
509
Hollanda
503
Belçika
507
16
Almanya
509
Avustralya
503
Almanya
506
17
Hollanda
509
İsveç
500
Polonya
504
18
İsviçre
506
Danimarka
500
İrlanda
504
19
İrlanda
503
Fransa
499
Norveç
502
20
Belçika
502
Belçika
499
Avusturya
497
21
Danimarka
502
Portekiz
498
Yeni Zellanda
495
22
Portekiz
501
Birleşik Krallık
498
Vietnam
495
23
Portekiz
501
Çin Taipei
497
Rusya
494
24
Norveç
498
ABD
497
İsveç
494
25
ABD
496
İspanya
496
Avustralya
494
26
Avusturya
495
Rusya
495
Fransa
493
27
Fransa
495
B-S-J-G (China)
494
Birleşik Krallık
492
28
İsveç
493
İsviçre
492
Çek Cumhuriyeti
492
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Tablo B.3.1
Sıralama
Ülkelere göre fen, okuma ve matematik puanı ortalamaları (PISA 2015) (devamı)
Ülke
Fen puanı ortalaması
Ülke
Okuma puanı
ortalaması
Ülke
Matematik puanı
ortalaması
29
Çek Cumhuriyeti
493
Letonya
488
Portekiz
492
30
İspanya
493
Çek Cumhuriyeti
487
İtalya
490
31
Letonya
490
Hırvatistan
487
İzlanda
488
32
Rusya
487
Vietnam
487
İspanya
486
33
Lüksemburg
483
Avusturya
485
Lüksemburg
486
34
İtalya
481
İtalya
485
Letonya
482
35
Macaristan
477
İzlanda
482
Malta
479
36
Litvanya
475
Lüksemburg
481
Litvanya
478
37
Hırvatistan
475
İsrail
479
Macaristan
477
38
CABA (Arjantin)
475
CABA (Arjantin)
475
Slovakya
475
39
İzlanda
473
Litvanya
472
İsrail
470
40
İsrail
467
Macaristan
470
ABD
470
41
Malta
465
Yunanistan
467
Hırvatistan
464
42
Slovakya
461
Şili
459
CABA (Arjantin)
456
43
Yunanistan
455
Slovakya
453
Yunanistan
454
44
Şili
447
Malta
447
Romanya
444
45
Bulgaristan
446
Güney Kıbrıs
443
Bulgaristan
441
46
Birleşik Arap
Emirlikleri
437
Uruguay
437
Güney Kıbrıs
437
47
Uruguay
435
Romanya
434
Birleşik Arap
Emirlikleri
427
48
Romanya
435
Birleşik Arap
Emirlikleri
434
Şili
423
49
Güney Kıbrıs
433
Bulgaristan
432
Türkiye
420
50
Moldova
428
Türkiye
428
Moldova
420
51
Arnavutluk
427
Kosta Rika
427
Uruguay
418
52
Türkiye
425
Trinidad ve Tobago
427
Karadağ
418
53
Trinidad ve Tobago
425
Karadağ
427
Trinidad ve Tobago
417
54
Tayland
421
Kolombiya
425
Tayland
415
55
Kosta Rika
420
Meksika
423
Arnavutluk
413
56
Katar
418
Moldova
416
Meksika
408
57
Kolombiya
416
Tayland
409
Gürcistan
404
58
Meksika
416
Ürdün
408
Katar
402
59
Karadağ
411
Brezilya
407
Kosta Rika
400
60
Gürcistan
411
Arnavutluk
405
Lübnan
396
61
Ürdün
409
Katar
402
Kolombiya
390
62
Endonezya
403
Gürcistan
401
Peru
387
63
Brezilya
401
Peru
398
Endonezya
386
64
Peru
397
Endonezya
397
Ürdün
380
65
Lübnan
386
Tunus
361
Brezilya
377
66
Tunus
386
Dominik Cumhuriyeti
358
Makedonya
371
67
Makedonya
384
Makedonya
352
Tunus
367
68
Kosova
378
Cezayir
350
Kosova
362
69
Cezayir
376
Kosova
347
Cezayir
360
70
Dominik Cumhuriyeti
332
Lübnan
347
Dominik
Cumhuriyeti
328
Kaynak: OECD PISA 2015 verileri kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Bölüm B EĞİTİMİN ÇIKTILARI
95
Şekil B.3.2
Yıllara göre Türkiye ve OECD ülkelerinin PISA fen, okuma ve matematik puanı ortalamaları (2003- 2015)
Türkiye matematik puan ortalaması
OECD ortalaması
510
500
500
498
496
490
494
490
494
492
493
480
498
496
494
490
464
460
450
445
440
430
410
500
493
475
470
420
496
423
424
2003
2006
448
447
445
441
428
423
420
2009
2012
2015
2003
Fen puanı ortalaması
2006
2009
2012
Okuma puanı ortalaması
2015
2003
448
424
2006
420
2009
2012
2015
Matematik puanı ortalaması
Kaynak: OECD PISA verileri kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
2003 ile 2015 yılları arasında yapılan PISA araştırmaların-
Dahası, Türkiye’nin PISA 2015’de okuma alanında ortalama
da Türkiye ve OECD ülkelerinin fen, okuma ve matematik
puanı PISA 2012’ye göre 47 puan düşmüştür. Matematik
puanı ortalamaları Şekil B.3.2’de yer almaktadır. Türkiye’nin
alanında ise Türkiye PISA 2012’ye kadar ortalama puanlarını
bugüne kadar katıldığı beş PISA araştırmasında aldığı fen
artırmıştır. Ancak, PISA 2015’te ise keskin bir düşüş yaşanmış
alanı ortalama puanı, OECD ülkeleri ortalamasının altında-
ve puanı 428 olmuştur. Yine PISA 2015’te matematik alanın-
dır. PISA 2015 araştırması hariç Türkiye’nin fen alanındaki
da aldığı ortalama puan, PISA 2003’te aldığı puanın altında
ortalama başarısı PISA 2012’ye kadar istikrarlı bir şekilde
kalmıştır. Dahası, Türkiye’nin PISA 2015 matematik alanında-
artmıştır. PISA 2015’te ise fen alanındaki ortalama puan
ki ortalama puanı PISA 2012’ye göre 28 puan düşmüştür.
425’e düşmüş ve Türkiye’nin 2003’teki PISA araştırmasında
aldığı puanın da (434) altında bir düzeye gerilemiştir. Daha-
PISA araştırmalarında Türkiye’nin cinsiyete göre fen, oku-
sı, Türkiye PISA 2015’te, PISA 2012’ye göre fen alanındaki
ma ve matematik alanlarındaki ortalama puanlarında yaşa-
ortalama puanını 38 puan düşürmüştür.
nan değişim Şekil B.3.3’te verilmiştir. Buna göre Türkiye’nin
katıldığı 5 PISA araştırmasında da, fen alanında kızlar er-
Türkiye’nin PISA’da okuma alanında aldığı ortalama puanlar
keklere göre nispeten daha başarılı iken, okuma alanında
da OECD ortalamasının altında kalmıştır. Türkiye’nin PISA
ise kızların başarısı erkeklere kıyasla çok daha yüksektir.
2003 araştırmasından PISA 2012 araştırmasına kadar oku-
Örneğin, PISA 2015’te kızların okuma alanı puanı 442 iken
ma alanındaki puanları istikrarlı bir şekilde artırmıştır. Ancak,
erkeklerin okuma alanı puanı 28 puan daha düşük olup
PISA 2015 araştırmasında okuma alanındaki ortalama puan,
414’tür. Matematik alanında ise erkekler -PISA 2012 hariç-
PISA 2003’de aldığı ortalama puanın çok altına düşmüştür.
kızlardan görece daha başarılıdır.
96
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil B.3.3
Cinsiyete göre Türkiye’nin PISA fen, okuma ve matematik puanı ortalamalarında yaşanan değişim (2003- 2015)
Erkek
Kız
510
500
499
490
486
480
470
471
469
460
460
450
448
459
458
453
443
440
430
434
420
410
431
429
422
419
2003
2006
2009
2012
2015
426
2003
Fen puanı ortalaması
452
451
442
430
427
444
440
427
423
418
421
2006
2009
2012
414
415
2015
2003
2006
Okuma puanı ortalaması
2009
2012
2015
Matematik puanı ortalaması
Kaynak: OECD PISA verileri kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
PISA 2015’te bölgelere göre fen, okuma ve matematik
puan ortalamaları Şekil B.3.4’te gösterilmiştir. Ortadoğu ve
Şekil B.3.4
Bölgelere göre PISA 2015 fen, okuma ve
matematik puanı ortalamaları
Güneydoğu Anadolu bölgeleri, PISA 2015 araştırmasında,
Fen
her üç alanda da diğer bölgelere göre daha düşük düzeyde
Okuma
ortalama başarıya sahiptir. Örneğin, matematik puanı Batı
Marmara’da 432 iken Ortadoğu Anadolu’da ise 370 puandır. PISA 2015’te 30 puanlık bir farkın bir öğretim yılına
denk düştüğü dikkate alındığında (OECD 2016, s. 65); 62
500
Ortadoğu Anadolu
sında çok ciddi bir eşitsizlik bulunmaktadır. Fen, okuma ve
matematik alanında Akdeniz, İstanbul, Batı Anadolu, Doğu
Marmara, Ege ve Batı Marmara bölgeleri, Türkiye ortalama puanlarının üstünde bir başarı göstermiştir. PISA 2015
araştırmasında, bölgesel olarak Türkiye’nin doğusundan
Batı Marmara
Ege
450
Güneydoğu
Anadolu
Doğu
Marmara
400
puanlık fark, iki öğretim yılı farka denk düşmektedir. Başka bir ifade ile Türkiye’de bölgeler arasında eğitim başarı-
Matematik
350
Doğu
Karadeniz
Batı
Anadolu
300
Kuzeydoğu
Anadolu
İstanbul
Batı Karadeniz
Orta Anadolu
Akdeniz
TÜRKİYE
batısına doğru gidildikçe her üç alanda da alınan ortalama
puanların yükselmesi dikkat çekmektedir.
Bölüm B EĞİTİMİN ÇIKTILARI
Kaynak: OECD PISA 2015 verileri kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
97
Şekil B.3.5
puanın üstünde bir ortalama puana ulaşmıştır. Anadolu
Okul türüne göre PISA 2015 fen, okuma ve
matematik puanı ortalamaları
imam hatip, güzel sanatlar, mesleki ve teknik Anadolu ile
çok programlı Anadolu lisesi öğrencilerinin her üç alandaki
Fen
Okuma
Matematik
veriler okul türleri arasında oldukça belirgin bir hiyerarşinin
Fen Lisesi
550
olduğunu göstermekte, başarılı öğrencilerin belirli okul tür-
Sosyal Bilimler
Lisesi
500
Ortaokul
başarıları Türkiye ortalama puanlarının altında kalmıştır. Bu
450
lerinde başarısız öğrencilerin ise belirli okullarda yığıldığını
göstermektedir. Başka bir ifade ile en başarılı olan fen lisesi
400
350
Çok Programlı
Anadolu Lisesi
ile lise düzeyinde en başarısız olan çok programlı Anadolu
Anadolu
Lisesi
300
lisesi puan ortalaması arasındaki fark üç alanda da yaklaşık
250
150 puan civarındadır. Bu fark, PISA 2015’de her 30 puanın
bir öğretim yılına denk düştüğü dikkate alındığında (OECD,
Mesleki ve Teknik
Anadolu Lisesi
TÜRKİYE
2016, s.65), en başarılı lise türü ile en başarısız olan lise
türü arasında akademik anlamda yaklaşık beş öğretim yılı
Anadolu İmam
Hatip Lisesi
Güzel Sanatlar
Lisesi
gibi korkunç bir farkın olduğunu göstermektedir.
PISA 2015’te yeterlik düzeyine göre fen, okuma ve mate-
Kaynak: OECD PISA 2015 verileri kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
matik alanlarında Türkiye’nin ve OECD ülkeleri ortalamaPISA 2015 araştırmasına Türkiye’den katılan öğrencilerin
sının oransal dağılımı Şekil B.3.6’da gösterilmektedir. PISA
okul türüne göre fen, okuma ve matematik puanı ortala-
araştırmalarında öğrencilerin ilgili alanlardaki performan-
maları Şekil B.3.5’te verilmiştir. Her üç alandaki ortalama
sını değerlendirmek için 6 yeterlik düzeyi belirlenmiştir. 1.
puanlar bakımından okul türleri arasında ciddi düzeyde
yeterlik düzeyi ve altında başarı gösteren öğrenciler düşük
farlılıklar ortaya çıkmaktadır. Fen, okuma ve matematik
başarılı grup, 5. düzey ve üzerinde performans gösteren
alanında Anadolu, sosyal bilimler ve fen lisesi öğrencileri
öğrenciler ise üst performans grubu öğrencileri olarak
Türkiye ortalamasının üstünde bir başarı puanı elde eder-
ifade edilmektedir. Buna göre Türkiye’den PISA 2015’e ka-
ken, özellikle fen ve sosyal bilimler lisesi öğrencileri 500
tılan öğrenciler arasında fen, okuma ve matematik alanla-
Şekil B.3.6
Yeterlik düzeyine göre PISA 2015 fen, okuma ve matematik alanlarında öğrencilerin oransal dağılımı
Türkiye
OECD ortalaması
50
45
43,3
24,8
25
20
22,9
21,1
13,2
25,3
Fen yeterlik düzeyi
7,2
1,1
0,1
1,0
2. Düzey
5. Düzey
4. Düzey
3. Düzey
2. Düzey
1b Düzeyi
1a Düzeyi
Okuma yeterlik düzeyi
8,4
5,9
1a Düzeyi
0,0
0,6
18,6
16,3
8,5
1b Düzeyi
5,7
1,1
6. Düzey
0,0
5. Düzey
3. Düzey
2. Düzey
0,3
4. Düzey
4,8
1,1
1a Düzeyi
0,6
6,5
6. Düzey
6,7
24,8
22,5
14,9
13,6
1b Düzeyi
0
28,4
20,5
19,1
10
5
27,9
23,2
19,0
20,7
15
26,8
2,3
6. Düzey
27,2
5. Düzey
32,6
31,3
30
4. Düzey
35
3. Düzey
40
Matematik yeterlik düzeyi
Kaynak: OECD PISA 2015 verileri kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
98
EĞİTİME BAKIŞ 2017
rında üst düzey performans gösterenlerin oranları, OECD
%44,4, okumada %40 ve matematikte %51,3 iken 1. dü-
ülkeleri ortalamalarının altındadır. Türkiye’de üst düzey ye-
zey ve altındaki öğrenci oranının OECD ortalaması fende
terlilik sergileyen öğrenci oranı fende %0,3, matematikte
%21,3, okumada %20,1 ve matematikte ise %23,4’tür.
%0,1 ve okumada %0,6 iken OECD ortalaması ise fende
Yani, Türkiye’de fen, matematik ve okumada temel düzey
%7,8, matematikte %7,7 ve okumada %8,3’dür. Dahası,
olarak tanımlanan 2. düzeyin altındaki öğrenci oranının
Türkiye’de üç alanda da en üst düzey olan 6. düzeyde per-
oldukça yüksek olduğu ve hatta matematikte öğrencilerin
formans sergileyen öğrenci bulunmamaktadır. Diğer taraf-
yarısından fazlasının temel düzey beceriye dahi sahip ol-
tan en düşük düzeyde performans sergileme durumuna
madığı görülmektedir. Bu veriler Türkiye’nin eğitim siste-
bakıldığında Türkiye’nin performansı OECD ortalamasına
minin başarısı hakkında oldukça önemli bir veri sunmakta
göre oldukça yüksektir. Türkiye’de en başarısız kesim ola-
ve öğrencilerin temel becerilere sahip olmadan sistemden
rak tanımlanan 1. düzey ve altındaki öğrenci oranı fende
mezun olduğunu ifade etmektedir.
Bölüm B EĞİTİMİN ÇIKTILARI
99
YÜKSEKÖĞRETİME GEÇİŞ SINAVI (YGS) VE
LİSANS YERLEŞTİRME SINAVLARI (LYS)’NDA
ORTALAMA BAŞARI DURUMU
GÖSTERGE B4
Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından
(YÖK) yapılan açıklama ile kaldırılmış ve 2018 yılında yerine
yükseköğretim kurumlarına seçme ve yerleştirme işlemleri
Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nın (YKS) uygulanacağı ifade
merkezi olarak yürütülmektedir. Bu çerçevede, yükseköğre-
edilmiştir. Yeni uygulanması planlanan YKS’nin bir hafta so-
time geçişte iki basamaklı bir sınav sistemi uygulanmaktaydı.
nunda gerçekleştirileceği; Cumartesi günü iki oturumlu bir
İlk olarak bütün adaylara yönelik olarak Yükseköğretime Ge-
sınav olacağı ve Pazar günü ise yabancı dil sınavının yapıla-
çiş Sınavı (YGS) yapılırken, bu sınavda belli bir baraj puanını
cağı ifade edilmiştir. Cumartesi sabah yapılacak oturumda
geçen adaylar Lisans Yerleştirme Sınavları (LYS)’na girebil-
Temel Yeterlilik Testinde (TYT) 40’ar sorunun yer aldığı te-
mekteydi. YGS’de tüm adaylar her biri 40’ar sorudan oluşan
mel matematik ve Türkçe ile adayların bu alanlardaki temel
matematik, Türkçe, sosyal bilimler ve fen bilimleri alanların-
yeterliliklerinin ölçülmesi amaçlanmıştır. Cumartesi öğleden
daki testlere girmekteydi. Sınav, tüm adayların bu 4 alandaki
sonraki oturumda ise Türk dili ve edebiyatı-coğrafya 1, sosyal
temel bilgi ve becerilerini ölçmekteydi. LYS’de ise 5 oturumlu
bilimler, matematik ve fen bilimleri olmak üzere toplamda 4
sınavda 13 test türü (2017 yılında matematik ve geometri
test yer alacak ve her bir test türünden 40’ar soru sorulacak-
birleştirildi ve 12 test türüne indi) yer alırken toplamda da
tır (YÖK, 2017a). Kamuoyundan gelen eleştiriler sonrasında
12 puan türü vardı. Matematik sınavında (LYS-1) matematik
YÖK, TYT’nin içeriğinde bir revizyon yapmış ve 40 Türkçe ve
testinde 50 ve geometri testinde 30 soru, fen bilimleri sına-
40 matematik sorusuna ilaveten, 20 sosyal bilimler ve 20 fen
vında (LYS-2) izik, kimya ve biyoloji testlerinden her birin-
bilimleri sorusunu sınava eklemiş olup buna ilaveten ikinci
de 30 soru, edebiyat-coğrafya sınavında (LYS-3) Türk dili ve
oturumu ise Pazar sabahına almıştır (YÖK, 2017b).
edebiyatı testinde 56 ve coğrafya 1 testinde 24 soru, sosyal
bilimler sınavında (LYS-4) tarih testinde 44, coğrafya 2 tes-
Bu gösterge altında YGS ve LYS sınavlarına giren adayla-
tinde 14 soru ve felsefe grubu testinde 32, yabancı dil sı-
rın ortalama netleri incelenecektir. Adayların bu netlerinin
navında (LYS-5) İngilizce, Almanca ve Fransızca testlerinden
analiz edilmesi, lise son sınıftaki öğrenciler ile ortaöğretim
her birinde 80 soru sorulmaktaydı (ÖSYM, 2016). Ancak bu
mezunlarının başarı durumları ve eğitim sisteminin perfor-
sistem 12 Ekim 2017 tarihinde Yükseköğretim Kurulu’ndan
mansı hakkında ikir vermesi açısından önemlidir.
Şekil B.4.1
YGS’de Türkçe ve sosyal bilimler sınavına giren adayların ortalama netlerinde yaşanan değişim (2010-2017)
Lise son sınıfta okuyan adayların ortalaması
23
21
21,6
21,5
21,8
21,9
19,3
19,0
19
18,0
18,0
17
17,2
18,7
16,8
15,9
19,1
17,3
17,3
15,8
15
12,4
13
12,4
11
9
2010
Tüm adayların ortalaması
2011
2012
2013
2014
Türkçe (40 soru)
2015
2016
2017
2010
11,6
11,6
11,3
11,3
2011
2012
12,1
12,0
12,3
11,2
10,7
10,9
2013
2014
10,8
10,4
10,5
2015
2016
11,7
2017
Sosyal bilimler (40 soru)
Kaynak: ÖSYM tarafından yayınlanan YGS istatistikleri kullanılarak hazırlanan ve Yükseköğretime Bakış 2017’de yer alan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
100
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil B.4.2
YGS’de matematik ve geometri sınavına giren adayların ortalama netlerinde yaşanan değişim (2010-2017)
Lise son sınıfta okuyan adayların ortalaması
Tüm adayların ortalaması
14
12
10
11,9
11,4
7,8
8
7,5
6
7,9
7,3
7,5
6,9
7,9
6,5
7,9
5,4
6,1
5,2
4
5,5
5,1
5,1
4,9
4,6
4,1
2010
2011
4,4
4,5
4,5
4,6
3,6
3,5
3,5
3,9
2012
2013
2014
2015
2
0
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
2017
Temel matematik (40 soru)
5,8
5,7
4,7
4,6
2016
2017
Fen bilimleri (40 soru)
Kaynak: ÖSYM tarafından yayınlanan YGS istatistikleri kullanılarak hazırlanan ve Yükseköğretime Bakış 2017’de yer alan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
2010-2017 yılları arasında YGS’ye giren adayların Türkçe,
farklılaşarak inişli çıkışlı bir eğilim göstermiştir. YGS’ye giren
sosyal bilimler, temel matematik ve fen bilimleri testlerin-
adayların ortalama netleri, söz konusu yıllar içerisinde 40
deki ortalama netlerinde diğer bir ifadeyle bu testlerdeki
soru üzerinden Türkçe için 16 ile 22, sosyal bilimler için 10
ortalama başarılarında yaşanan değişim Şekil B.4.1 ve Şe-
ile 13, temel matematik için 5 ile 12, fen bilimleri için ise 3 ile
kil B.4.2’de gösterilmektedir. YGS’ye giren adayların Türkçe,
6 arasında değişmektedir. 2017 YGS’ye giren lise son sınıf
sosyal bilimler, temel matematik ve fen bilimleri testlerinde-
öğrencilerin ortalama netleri ise Türkçe’de 17,3, sosyal bilim-
ki ortalama netlerine genel olarak bakıldığında, Türkçe hariç
lerde 11,7, temel matematikte 5,1 ve fen bilimlerinde 5,7’dir.
diğer alanlardaki ortalama net sayıları sorulan soru sayısına
oranla oldukça düşüktür. Lise son sınıfta okuyan adaylarla
2011-2017 yılları arasında LYS’ye giren adayların matema-
YGS’ye giren tüm adayların ortalama netleri benzerlik gös-
tik, geometri, izik, kimya ve biyoloji testlerindeki ortalama
termektedir. Türkçe testindeki ortalama netler ise yıldan yıla
netlerinde yaşanan değişim Şekil B.4.3 ve Şekil B.4.4’te ve-
Şekil B.4.3
LYS’de matematik ve geometri sınavına giren adayların ortalama netlerinde yaşanan değişim (2011-2017)
Lise son sınıfta okuyan adayların ortalaması
Tüm adayların ortalaması
30
25,0
25
23,7
20
15,9
15
19,9
14,4
13,2
12,3
10,6
9,7
10,2
10,4
9,7
9,9
9,1
8,5
7,5
4,5
6,7
4,2
2011
2012
2013
16,6
15,2
5
0
17,4
16,5
12,9
15,1
10
22,0
2014
Matematik (50 soru)
2015
2016
2011
2012
2013
6,0
5,5
2014
Geometri (30 soru)
4,1
4,6
3,8
4,2
2015
2016
2011
2012
2013
2014
14,3
15,9
13,5
14,1
2015
2016
16,2
15,7
2017
Matematik (80 soru)
Kaynak: ÖSYM tarafından yayınlanan LYS istatistikleri kullanılarak hazırlanan ve Yükseköğretime Bakış 2017’de yer alan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
Not: Matematik ve geometri kitapçıkları 2017 yılından itibaren tek kitapçık (matematik) altında toplanmış olup önceki yıllarla da uyumlu olması açısından birleştirilerek yeniden ortalama hesaplanmıştır.
Bölüm B EĞİTİMİN ÇIKTILARI
101
Şekil B.4.4
LYS’de izik, kimya ve biyoloji sınavına giren adayların ortalama netlerinde yaşanan değişim (2011-2017)
Lise son sınıfta okuyan adayların ortalaması
Tüm adayların ortalaması
14
12,2
12
10,4
11,4
10
8
6
8,1
9,9
9,8
7,2
7,5
12,1
10,8
5,5
6,5
5,3
4
10,2
9,5
8,6
8,8
7,3
7,0
6,0
6,5
11,2
10,6
9,5
10,8
11,9
11,2
11,4
10,2
10,1
10,1
11,1
9,3
8,5
9,8
10,1
7,7
7,5
6,8
10,7
10,5
5,0
2
0
2011
2012
2013
2014
2015
2016
2017
2011
2012
Fizik (30 soru)
2013
2014
2015
2016
2017
2011
2012
Kimya (30 soru)
2013
2014
2015
2016
2017
Biyoloji (30 soru)
Kaynak: ÖSYM tarafından yayınlanan LYS istatistikleri kullanılarak hazırlanan ve Yükseköğretime Bakış 2017’de yer alan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
rilmektedir. ÖSYM 2017 yılında matematik ve geometriyi tek
ne karşın, izik testine giren adayların ortalama netleri daha
test altında toplamış ve soru sayıları da aynı kalmak şartıyla
düşüktür. 2017 yılında LYS’de lise son sınıf düzeyinde sınava
80 sorulu matematik testinde birleştirmiştir. Şekil B.4.3’te
giren adayların 30’ar soru üzerinden izik testinde ortalama
adayların 80 soru üzerinden matematik testi ortalama net-
neti 7,3, kimya testinde ortalama neti 10,8 ve biyoloji testin-
leri yeniden hesaplanmıştır. Buna göre 2011’den 2016’ya
de ortalama neti 10,7’dir.
kadar LYS’de matematik ve geometri testlerinde adayların
ortalama netleri düşüş eğilimindedir. 2017 yılında LYS’de
2011-2017 yılları arasında LYS’ye giren adayların Türk dili ve
matematik testine giren lise son sınıf adayların 80 soru üze-
edebiyatı, coğrafya 1, tarih, coğrafya 2 ve felsefe grubu test-
rinden ortalama neti 16,2 iken tüm adayların ortalama neti
lerindeki ortalama netlerinde yaşanan değişim Şekil B.4.5
ise 15,7’dir. Şekil B.4.4’teki verilere göre, kimya ve biyoloji tes-
ve Şekil B.4.6’da gösterilmiştir. Matematik ve izik testlerine
tine giren adayların ortalama netleri benzerlik göstermesi-
oranla bu testlerin ortalama netleri nispeten daha yüksek
Şekil B.4.5
LYS’de Türk dili ve edebiyatı ile coğrafya 1 sınavına giren adayların ortalama netlerinde yaşanan değişim (2011-2017)
Lise son sınıfta okuyan adayların ortalaması
30
25
20
Tüm adayların ortalaması
27,6
24,1
21,5
21,8
23,5
27,4
23,5
23,2
19,2
18,7
21,8
20,1
21,8
21,0
15
9,4
10
9,6
5
0
2011
2012
2013
2014
2015
Türk dili ve edebiyatı (56 soru)
2016
2017
2011
7,6
9,3
8,6
8,7
7,6
7,6
2012
2013
2014
9,9
10,2
7,8
7,9
2015
2016
9,0
9,3
2017
Coğrafya 1 (24 soru)
Kaynak: ÖSYM tarafından yayınlanan LYS istatistikleri kullanılarak hazırlanan ve Yükseköğretime Bakış 2017’de yer alan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
102
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil B.4.6
LYS’de tarih, coğrafya 2 ve felsefe grubu sınavına giren adayların ortalama netlerinde yaşanan değişim (2011-2017)
Lise son sınıfta okuyan adayların ortalaması
20
18
16
14
17,8
17,7
16,5
13,1
12,6
12
Tüm adayların ortalaması
14,5
13,8
12,8
13,1
14,9
17,1
14,6
11,9
12,7
12,4
10
8
6,6
6
6,3
4
9,7
6,3
6,2
4,8
4,7
5,2
5,2
5,8
5,8
5,1
5,2
5,1
5,1
2016
2017
10,8
10,7
10,1
6,9
10,7 10,9
7,9
9,5
12,0
9,8
8,0
6,8
2
0
2011
2012
2013
2014
2015
2016
2017
Tarih (44 soru)
2011
2012
2013
2014
2015
Coğrafya 2 (14 soru. 2011 ve 2012’de 16 soru)
2011
2012
2013
2014
2015
2016
2017
Felsefe grubu (32 soru. 2011 ve 2012’de 30 soru)
Kaynak: ÖSYM tarafından yayınlanan LYS istatistikleri kullanılarak hazırlanan ve Yükseköğretime Bakış 2017’de yer alan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
olmasına karşın yine de düşük düzeydedir. 2017 LYS’ye lise
ma net 4 ile 7 arasında ve felsefe grubu testinde ortalama
son sınıf düzeyinde giren adayların Türk dili ve edebiyatı tes-
net 6 ile 12 arasında değişmektedir.
tinde 56 soru üzerinden ortalama neti 21,8, coğrafya 1 testinde 24 soru üzerinden 9, tarih testinde 44 soru üzerinden
2011-2017 yılları arasında LYS’ye giren adayların İngilizce,
17,1, coğrafya 2 testinde 14 soru üzerinden 5,1 ve felsefe
Almanca ve Fransızca testlerindeki ortalama netlerinde ya-
grubu testinde 32 soru üzerinden 12’dir. Ortalama netlerin
şanan değişim Şekil B.4.7’de verilmiştir. 2011-2017 yılları
yıllara göre nasıl bir değişim izlediği incelendiğinde, Türk dili
arasında İngilizce testindeki ortalama net 20 ile 33 arasında,
edebiyatı testindeki ortalama net 18 ile 28 arasında, coğraf-
Almanca testindeki ortalama net 25 ile 55 arasında, Fransızca
ya 1 testindeki ortalama net 7 ile 10 arasında, tarih testinde
testindeki ortalama netler ise 48 ile 30 arasında değişmiştir.
ortalama net 12 ile 18 arasında, coğrafya 2 testinde ortala-
Şekil B.4.7
LYS’de İngilizce, Almanca ve Fransızca sınavına giren adayların ortalama netlerinde yaşanan değişim (2011-2017)
Lise son sınıfta okuyan adayların ortalaması
60
54,43
49,6
50
30,7
27,8
33,1
20
24,0
24,9
32,61
35,6
28,1
28,6
47,54
21,5
21,3
21,6
20,1
20,0
2015
2016
43,03
40,69
44,5
40
30
Tüm adayların ortalaması
31,36 29,6
30,6
24,6
25,2
22,7
26,6
45,45
40,76 41,93
36,83
34,3
35,3
37,7
36,2
32,8
28,9
34,79
35,6
31,1
25,0
28,9
10
0
2011
2012
2013
2014
İngilizce (80 soru)
2017
2011
2012
2013
2014
2015
Almanca (80 soru)
2016
2017
2011
2012
2013
2014
2015
2016
2017
Fransızca (80 soru)
Kaynak: ÖSYM tarafından yayınlanan LYS istatistikleri kullanılarak hazırlanan ve Yükseköğretime Bakış 2017’de yer alan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
Bölüm B EĞİTİMİN ÇIKTILARI
103
YÜKSEKÖĞRETİME GEÇİŞ ORANLARI VE
YÜKSEKÖĞRETİM KONTENJANLARI
GÖSTERGE B5
Türkiye’de yükseköğretim arzı ve talebi arasındaki fark
daha önce yerleşme durumlarına göre oransal dağılımında
son yıllarda giderek artmaktadır (Gür, Çelik, Kurt ve Yur-
yaşanan değişim Şekil B.5.1’de verilmiştir. 2008 yılında üni-
dakul, 2017). Rekabetin arttığı bu ortamda bir yükseköğ-
versite giriş sınavına başvuran kişi sayısı 1 milyon 645 bin
retim programına yerleşmek isteyen lise son sınıftaki veya
kişi iken bu sayı 2017’de 2 milyon 266 bine yükselmiştir. Bu
mezun öğrenciler, yükseköğretime giriş sınavlarına yoğun
veri, yükseköğretime yönelik talebin halen oldukça güçlü
bir şekilde çalışmaktadır. Türkiye’de genç nüfusun fazla ve
bir şekilde devam ettiğini göstermektedir. Başvuran sayısı
yükseköğretim kapasitesinin de sınırlı olmasından dolayı
2008-2017 yılları arasında genel olarak artmasına rağmen
ortaöğretimden yükseköğretime geçiş için merkezi sınav-
2009-2010 yıllarında başvuran kişi sayından bir düşüş ya-
lar yapılmaktadır.
şanmıştır. Bunun temel nedeni, Şekil B.1.6’da görüldüğü
üzere 2005 yılında liselerin öğrenim süresinin 4 yıla çıka-
Bu gösterge altında yükseköğretime geçiş oranları ve yük-
rılması ile 2007-2008 eğitim-öğretim dönemindeki mezun
seköğretim kontenjanları; lise türüne, yükseköğretim prog-
sayısında yaşanan azalmadır. Üniversite giriş sınavına baş-
ram türüne, başvuranların lise mezuniyetlerine ve daha
vuranlar arasında son sınıf düzeyindekilerin oranına bakıl-
önce yerleşme durumlarına göre incelenmiş ve analiz edil-
dığında da bu durum görülebilir. 2008 yılı haricinde diğer
miştir. ÖSYM ayrıntılı veri yayınlanmadığı için bazı şekillerde
tüm yıllarda lise son sınıf düzeyinde sınava başvuranların
son yıl verisi olarak 2016 veya 2017 yer almaktadır.
oranı %40’dan daha yüksek iken 2008 yılında %17,4’dür.
Buna ilaveten, 2008-2017 yılları arasında sınava başvuran-
2008 ile 2017 yılları arasında üniversite giriş sınavına baş-
ların içerisinde bir yükseköğretim programını bitirmiş olan-
vuran aday sayısı ile başvuranların lise mezuniyetlerine ve
lar ile daha önce yükseköğretim programına yerleştirilen-
Şekil B.5.1
Üniversite giriş sınavına başvuran aday sayısı ile başvuranların lise mezuniyetlerine ve daha önce yerleşme
durumlarına göre oransal dağılımında yaşanan değişim (%) (2008-2017)
Bir yükseköğretim kurumunu bitirmiş
Daha önce yerleşmiş
Liseden mezun daha önce yerleşmemiş
Lise son sınıf düzeyinde
Toplam başvuran öğrenci sayısı (sağ eksen)
2.500.000
2.265.844
1.895.478
1.924.547
2.086.115
2.126.670
2.256.377
2.000.000
1.759.403
1.645.416
1.750.000
1.587.866
1.450.582
1.500.000
100 %
80 %
23,0
60 %
40 %
0%
21,4
23,0
22,6
35,5
29,6
29,5
40,1
43,4
43,7
41,2
41,6
2009
2010
2011
2012
2013
55,5
20 %
24,1
29,7
24,6
25,6
23,4
23,9
21,1
29,1
28,3
27,3
25,8
27,9
40,3
41,9
42,1
42,4
2014
2015
2016
2017
1.250.000
1.000.000
750.000
500.000
17,4
2008
2.250.000
250.000
0
Kaynak: Muhtelif yıllarda yayınlanan MEB istatistikleri kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
104
EĞİTİME BAKIŞ 2017
lerin yükseköğretim sınavına başvurma oranı oldukça hızlı
yüksek orana erişilmiş ve sonraki yıllarda başvuranlar için-
bir şekilde artmıştır. 2008 yılında bir yükseköğretim prog-
de yerleşme oranı azalma eğilimi takip etmiş ve 2017 yılın-
ramını bitirenlerin sınava başvuranlar içindeki oranı %4,1
da %36,4’e inmiştir. Bu veri açık bir şekilde yükseköğretime
ile 68.100 iken 2017 yılında %8,5 ile 193,715’e yükselmiştir.
giriş sisteminde arz ve talep arasındaki büyük uçurumun
Benzer şekilde, daha önce bir yükseköğretim kurumuna
sürdüğünü ve yükseköğretim sisteminin büyümesinin bir
yerleştirilmiş olup sınava başvuranların sayısı 2008 yılında
zorunluk olduğunu göstermektedir.
377.718 iken, bu sayı 2017 yılında 478.997 olmuştur. Bu
iki veri birlikte değerlendirildiğinde, üniversite giriş sistemi
Şekil B.5.2’de en dikkat çekici hususlardan biri de farklı
üzerinde artan baskının en önemli nedenin, sınavı kazanıp
programlara yerleşme oranıdır. 2008-2017 yılları arasında
bir üniversitede okuyan ve mezun olanların tekrar sına-
lisans programlarına yerleşme oranı %16,1’den %18,7’ye
va girmeleri olduğu görülmektedir. Sınava başvuranların
yükselmiştir. Başka bir ifade ile on yıllık süreçte yükseköğ-
yaklaşık üçte birlik bir kesimi, daha önce bir üniversiteye
retim sistemini büyütmek ve geliştirmek için yapılan bunca
yerleşmiş ve mezun olmuş kişilerden oluşmaktadır. Bu ise,
yatırıma rağmen, başvuranların beşte biri dahi bir lisans
yükseköğretim programlarının çoğunun öğrenciler/mezun-
programına yerleşememektedir. Kontenjan artmasına rağ-
lar için yeterince memnun edici ve istihdam için yeterince
men, lisansa yerleşme oranının artmamasının en temel
cazip olmaması ile yükseköğretim sisteminin büyümesi ve
nedeni, geçmiş yıllara göre oldukça büyük sayıdaki konten-
artan erişim imkânlarının sonucu olarak öğrencilerin/me-
janın boş kalması ile ilgilidir. Şekil B.5.13’te görüldüğü üzere
zunların hayat boyu öğrenme hedeiyle yeni arayışlara gir-
ek yerleştirme sonunda 2017 yılında lisans programlarında
mesiyle ilişkilidir (Gür vd., 2017).
111 bin boş kontenjan kalmıştır. Bu kadar büyük sayıda bir
kontenjanın boş kalmasının nedeni, YÖK’ün öğretmenlik,
2008 ile 2017 yılları arasında farklı yükseköğretim prog-
mühendislik gibi birçok programa yerleşmek için “ilk 240
ramlarına yerleşen öğrencilerin üniversite giriş sınavına
binde olma” barajı uygulamasıdır (ÖSYM, 2017). YÖK’ün
başvuran öğrenci sayısına oranında yaşanan değişim Şekil
uyguladığı bu baraj nedeniyle, öğrenciler bu programlarda
B.5.2’de gösterilmiştir. Buna göre 2008-2010 yılları arasın-
öğrenim görmeyi istemesine rağmen birçok program boş
da üniversite giriş sınavına başvuranlar arasındaki yerleş-
kalmıştır. Örneğin, jeoloji ve maden mühendisliği ile özel-
me oranı %50’nin üzerindedir. 2009 yılında %59,9 ile en
likle bilgisayar ve teknoloji öğretmenliği programları ilk 240
Şekil B.5.2
Farklı yükseköğretim programlarına yerleşen öğrencilerin üniversite giriş sınavına başvuran öğrenci sayısına
oranında yaşanan değişim (%) (2008-2017)
Lisans
Önlisans
Açıköğretim
Tüm programlar
70
59,9
60
50
40
50,7
10
19,5
15,2
20,0
30
20
55,1
19,3
16,1
45,7
45,6
44,2
10,5
11,8
10,8
9,0
9,3
14,4
15,0
14,9
16,1
17,3
16,3
42,6
7,5
36,4
5,7
17,9
14,6
46,2
44,9
12,1
21,1
22,0
19,9
18,9
20,1
19,0
19,6
18,8
18,7
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
2017
0
2008
Kaynak: Muhtelif yıllarda yayınlanan MEB istatistikleri kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
Bölüm B EĞİTİMİN ÇIKTILARI
105
Şekil B.5.3
Lise son sınıf düzeyinde bir yükseköğretim programına yerleşen öğrencilerin, lise son sınıfta üniversite giriş sınavına
başvuran öğrenci sayısına oranında yaşanan değişim (%) (2008-2017)
Lisans
60
51,7
50
8,1
10,1
40
30
55,3
53,5
6,1
46,2
4,6
21,0
16,7
Önlisans
23,2
20,3
Açıköğretim
48,7
49,4
50,3
4,8
4,8
4,0
21,1
20,6
22,1
Tüm programlar
53,4
4,7
49,2
3,5
23,2
34,9
21,5
2,0
11,2
20
10
25,0
26,3
24,2
21,3
22,8
23,9
24,1
25,5
24,3
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
21,7
0
2017
Kaynak: Muhtelif yıllarda yayınlanan MEB istatistikleri kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
binde olma şartı nedeniyle birkaç üniversite haricinde ne-
2008-2016 yılları arasında %46-%56 arasında değişen baş-
redeyse tamamen boş kalmıştır.
vuranlar arasındaki yerleşme oranının 2017 yılında keskin
bir şekilde düşmüş olmasıdır. 2008-2017 yılları arasında
Önlisans programlarına yerleşme oranı 2008-2017 yılları
lisans programlarına yerleşme oranı %25’ten, %21,7’ye
arasında %14,6’dan %12,1’e inmiştir. 2017 yılında bir ön-
düşmüştür. 2016 yılı ile 2017 arasında ise %2,6 puanlık
ceki yıla göre oldukça keskin bir düşüş yaşanmıştır. Bunun
bir düşüş yaşanmıştır. Son sınıf öğrencilerinin yerleşme
temel nedeni Şekil B.5.12’de görüldüğü üzere, önlisansa
oranını etkileyen en önemli değişim önlisans program-
ayrılan kontenjanlardan 211 bininin boş kalması ile ilgilidir.
larına yerleşmede gerçekleşmiştir. 2008’de %16,7 olan
2008-2017 yılları arasında en keskin değişim açıköğretim
önlisans programlarına yerleşme oranı, 2016’da %21,5’e
programlarına yerleşme oranlarında görülmüştür. 2008
yükselmiş ve 2017 yılında keskin bir düşüş ile %11,2’ye
yılında başvuranların %20’si açıköğretime yerleşirken bu
inmiştir. Yukarıda da ifade edildiği üzere lisans ve önlisans
oran 2017 yılında %5,7’ye inmiştir. Açıköğretime yerleşme
programları kontenjanlarının önemli oranda boş kalması
oranlarındaki azalma, yeni üniversitelerin açılmasıyla orta-
bu düşüşü açıklamaktadır. Son olarak, son sınıf öğrenci-
ya çıkan kapasite artışı ve mevcut üniversitelerin konten-
lerinin açıköğretim programlarına yerleşme oranı 2008-
janlarının arttırılması ve bazı açıköğretim kontenjanlarına
2017 yılları arasında %10,1’den, %2’ye inmiştir. Bu ise son
sınır getirilmesi ile ilgilidir.
sınıf öğrencilerinin açıköğretim programlarını çok fazla
tercih etmediğini göstermektedir. Son olarak son sınıf öğ-
2008 ile 2017 yılları arasında lise son sınıf düzeyinde bir
rencilerin sadece yaklaşık üçte birinin bir yükseköğretim
yükseköğretim programına yerleşen öğrencilerin, lise son
programına yerleşmiş olması, geri kalanının ise yerleş-
sınıfta üniversite giriş sınavına başvuran öğrenci sayısı-
memiş olması hayli dikkat çekici bir husustur. Dahası, bu
na oranında yaşanan değişim Şekil B.5.3’te gösterilmiştir.
kişiler büyük oranda ne okulda ne de iştedir. Bu durum
2008-2017 yılları arasında lise son sınılar arasında yük-
yükseköğretim sisteminin daha rasyonel bir şekilde plan-
seköğretime giriş sınavına başvuranların yerleşme oranı
lanmasını, kontenjanların düzenlemesini ve sisteminin
%51,7’den %34,9’a inmiştir. Burada dikkat çeken husus,
büyümesi gerektiğini göstermektedir.
106
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil B.5.4
Üniversite giriş sınavına başvuranların mezun oldukları lise türüne göre oransal dağılımında yaşanan değişim (%)
(2008-2016)
Tüm başvuranların içinde
Genel
Lise son sınıfta başvuranların içinde
Meslek
Genel
Meslek
53,6
51,9
36,3
35,8
35,5
35,1
32,2
26,5
25,9
49,2
70
47,3
34,0
33,1
30,3
32,1
90
80
28,6
90
25,6
100
23,8
100
80
70
48,1
46,4
40
63,7
64,2
64,5
64,9
67,8
73,5
74,1
50,8
20
52,7
66,0
66,9
67,9
69,7
30
71,4
50
40
74,4
60
50
76,2
60
10
30
20
10
0
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
0
Kaynak: Muhtelif yıllarda yayınlanan MEB istatistikleri kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
Not: MEB yıllık istatistik kitabında çok programlı liseler, açıköğretim liseleri ve güzel sanatlar liseleri, 2015 yılına kadar genel liseler kategorisi altında yer almıştır. Ancak, 2015 yılından itibaren meslek liseleri kategorisi altında yer almıştır. Öğretmen liseleri ise MEB istatistiklerinde 2015 yılından itibaren ayrı bir kategori olarak verilmiştir. Ancak, tutarlı olması açısından graikte genel liseler altında verilmiştir. Bu durumlar, 2015 öncesi ve sonrası verileri yorumlanırken göz önüne alınmalıdır.
Şekil B.5.5
Lise türüne göre üniversite giriş sınavına başvuranların içinde bir yükseköğretim programına yerleşenlerin oranında
yaşanan değişim (%) (2008-2016)
Tüm başvuranların içinde
Genel
Lise son sınıfta başvuranların içinde
Meslek
Genel
Meslek
80
80
70
70
60
60
50
50
40
40
30
30
20
20
10
10
0
0
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
Kaynak: Muhtelif yıllarda yayınlanan MEB istatistikleri kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
2008 ile 2016 yılları arasında üniversite giriş sınavına başvu-
bu oran 2016’da %53,6’ya yükselmiştir. Başka bir ifadeyle
ranların mezun oldukları lise türüne göre oransal dağılımın-
meslek lisesi mezunlarının üniversite giriş sınavına başvuran
da yaşanan değişim Şekil B.5.4’te gösterilmiştir. Buna göre,
öğrenciler içerisindeki oranı zaman içerisinde ciddi oranda
2008 yılında üniversite giriş sınavına başvuran tüm öğren-
artmıştır. Bu durumun temel nedeni katsayı kararının kaldı-
cilerin %23,8’si meslek liseliyken, bu oran 2016’de %49,2’ye
rılması, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) hükümetlerinin
yükselmiştir. Üniversite giriş sınavına başvuran lise son sı-
mesleki eğitimdeki öğrenci oranlarını artırma politikaları ve
nıf öğrencilerinin %25,9’u 2008 yılında meslek liseliyken,
meslek lisesi sayısı ile birlikte öğrenci oranının artırılmasıdır.
Bölüm B EĞİTİMİN ÇIKTILARI
107
Şekil B.5.6
Lise türüne göre üniversite giriş sınavına başvuranların içinde bir önlisans programına yerleşenlerin oranında
yaşanan değişim (%) (2008-2016)
Tüm başvuranların içinde
Genel
Lise son sınıfta başvuranların içinde
Meslek
Genel
Meslek
70
70
60
60
50
50
40
40
30
30
20
20
10
10
0
0
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
Kaynak: Muhtelif yıllarda yayınlanan MEB istatistikleri kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
2008 ile 2016 arasında lise türüne göre üniversite giriş sı-
2008 ile 2016 yılları arasında lise türüne göre üniversite gi-
navına başvuranların içinde bir yükseköğretim programına
riş sınavına başvuranların içinde bir önlisans programına
yerleşenlerin oranında yaşanan değişim Şekil B.5.5’te gös-
yerleşenlerin oranında yaşanan değişim Şekil B.5.6’da gös-
terilmektedir. Buna göre, 2008-2014 yılları arasında meslek
terilmektedir. Buna göre, 2008-2016 yılları arasında tüm
liseliler arasından üniversiteye geçiş sınavlarına başvurduk-
başvuranların içinde genel liseliler arasında önlisans prog-
tan sonra bir yükseköğretim programına yerleşenlerin oranı
ramına yerleşme oranı %11,6’dan %8,9’a inmiş; meslek li-
genel lise mezunlarına kıyasla daha yüksek iken bu durum
seliler arasında 2008’de %24,2 olan ön lisans programına
2015-2016 yıllarında tersine dönmüştür. Artık genel liseliler
yerleşme oranı 2016’da %32,3’e yükselmiştir. 2008-2016
meslek liselilerden daha yüksek bir oranda sınava başvurup
yılları arasında genel liselerin son sınıf düzeyinde olup ön-
yerleşmiştir. Son sınıf düzeyinde ise 2008-2015 yılları arasın-
lisans programlarına yerleşenlerin oranı %5,8’den %11,5’e
da meslek liseliler arasında sınava başvurup yerleşenlerin
yükselmiştir. Aynı yıllar arasında meslek lisesi son sınıf dü-
oranı genel liselilerden daha yüksek iken 2016 yılında bu
zeyinde sınava başvurup önlisans programına yerleşenle-
tablo tersine dönmüş ve son sınıf düzeyindeki genel liseler-
rin oranı keskin bir azalma yaşayarak %45,7’den %21,4’e
den başvurup yerleşenlerin oranı meslek liselilerden daha
inmiştir. Meslek liselilerin önlisans programlarına yerleşme
yüksek hale gelmiştir. Meslek liselilerin 2016’dan itibaren yer-
oranındaki düşüşün temel nedeni, 2016 yılından itibaren
leşme oranının düşmesinin nedeni, sınavsız geçişle önlisans
sınavsız geçişin kaldırılmasıdır.
programlarına yerleştirme uygulamasının sonlandırılmasıdır.
108
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil B.5.7
Lise türüne göre üniversite giriş sınavı başvuranların içinde bir lisans programına yerleşenlerin oranında yaşanan
değişim (2008-2016)
Tüm başvuranların içinde
Genel
Lise son sınıfta başvuranların içinde
Meslek
Genel
Meslek
50
50
45
45
40
40
35
35
30
30
25
25
20
20
15
15
10
10
5
5
0
0
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
Kaynak: Muhtelif yıllarda yayınlanan MEB istatistikleri kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
2008 ile 2016 yılları arasında lise türüne göre üniversite
2008 ile 2016 yılları arasında lise türüne göre üniversite gi-
giriş sınavına başvuranlar içinde bir lisans programına yer-
riş sınavına başvuranların içinde bir açıköğretim programı-
leşenlerin oranında yaşanan değişim Şekil B.5.7’de göste-
na yerleşenlerin oranında yaşanan değişim Şekil B.5.8’de
rilmiştir. Buna göre, 2008-2016 arasında tüm başvuranlar
gösterilmiştir. 2008-2016 yılları arasında tüm başvuranlar
içinde genel liselilerin lisans programlarına yerleşme oran-
içinde açıköğretim programlarına genel liselilerin yerleşme
ları %19,8’den %28,9’a, lise son sınıf düzeyinde başvuranlar
oranı %18,1’den %5,5’e; meslek liselilerin yerleşme oranı
arasında ise %31,5’den %42,6’ya yükselmiştir. 2008-2016
%25,9’dan %9,7’ye; açık açıköğretim programlarına son
yılları arasında tüm başvuranlar arasında meslek liselilerin
sınıf düzeyindeki genel liselilerin yerleşme oranı %9,7’den
lisans programına yerleşme oranı %4,3’ten %8,3’e; son sınıf
%0,7’ye meslek liselilerin yerleşme oranı ise %11’den %5,9’a
düzeyindekiler arasında ise %6,3’ten %8,4’e yükselmiştir.
inmiştir. Bu azalmanın temel nedeni, daha önce belirtildiği
Şekil B.5.8
Lise türüne göre üniversite giriş sınavına başvuranların içinde bir açıköğretim programına yerleşenlerin oranında
yaşanan değişim (2008-2016)
Tüm başvuranların içinde
Genel
Lise son sınıfta başvuranların içinde
Meslek
Genel
Meslek
30
30
25
25
20
20
15
15
10
10
5
5
0
0
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
Kaynak: Muhtelif yıllarda yayınlanan MEB istatistikleri kullanılarak hazırlanan ve Yükseköğretime Bakış 2017’de yer alan şekil tarafımızca güncellenmiştir
Bölüm B EĞİTİMİN ÇIKTILARI
109
Şekil B.5.9
Lise türüne göre üniversite giriş sınavına lise son sınıfta başvuranların içinde bir yükseköğretim programına
yerleşenlerin oranı (%) (2016)
Lisans
Sosyal Bilimler Lisesi
Önlisans
Açıköğretim
80,3
Özel Fen Lisesi
77,5
Özel Lise (Yabancı Dil)
3,6
64,2
Öğretmen Liseleri
60,8
Fen Lisesi
59,7
Özel Temel Lise
7,4
52,0
Anadolu Lisesi (Resmi)
47,5
Lise Çıkışlılar Toplamı
7,6
9,2
41,7
Tüm Lise Türleri
21,5
24,3
İmam Hatip Liseleri
13,2
19,2
Lise (Resmi)
15,1
Otelcilik ve Turizm M. Liseleri
7,9
16,1
12,7
Diğer Meslek Liseleri
Teknik Liseler
11,8
48,0
50,6
Açıköğretim Lisesi
8,6
8,4
Ticaret Meslek Liseleri
3,4
16,3
12,0
32,3
5,9
6,6
Kız Meslek Liseleri
2,9
50,4
9,8
Meslek Lisesi Çıkışlılar Toplamı
3,5
4,5
50,3
5,3
35,9
Sağlık Meslek Liseleri 3,9
4,5
41,6
Güzel Sanatlar Liseleri
Çok Programlı Liseler
41,9
Endüstri Meslek Liseleri
41,5
Spor Lisesi
0
10
20
30
40
50
60
70
80
90
Kaynak: MEB 2016-2017 istatistikleri kullanılarak hazırlanan ve Yükseköğretime Bakış 2017’de yer alan şekil kullanılmıştır.
üzere, yüzyüze eğitim kontenjanlarının artırılması ve açı-
bir şekilde farklılaşmaktadır. Sosyal bilimler lisesi, özel fen
köğretim kontenjanlarının giderek azaltılması ile ilgilidir.
lisesi, özel liseler, öğretmen lisesi, fen lisesi, temel lise ve
Anadolu lisesi gibi daha akademik okul türlerinin mezun-
2016 yılında üniversite giriş sınavına lise son sınıfta baş-
ları çoğunlukla lisans programlarına yerleşmekteyken;
vuranların içinde lise türüne göre bir yükseköğretim prog-
mesleki ve teknik eğitim veren farklı lise mezunlarının ise
ramına yerleşenlerin oranı Şekil B.5.9’da gösterilmiştir.
çoğunlukla önlisans programlarına ve çok azının ise lisans
Buna göre, üniversite giriş sınavına lise son sınıfta başvu-
programlarına yerleştiği görülmektedir. Bu veriler liseler
ranların içinde lisans, önlisans ve açıköğretim programla-
arasındaki eşitsizliğin büyüklüğünü ve mevcut hiyerarşiyi
rına yerleşenlerin oranları, okul türleri arasında çok açık
açık bir şekilde göstermektedir.
110
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil B.5.10
ÖSYS’ye başvuran ve yerleşen sayılarında yaşanan değişim (2008-2017)
Başvuran
Yerleşen
2.500.000
2.000.000
1.500.000
1.000.000
500.000
0
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
2017
Kaynak: Muhtelif yıllarda yayınlanan ÖSYM istatistikleri kullanılarak hazırlanan ve Yükseköğretime Bakış 2017’de yer alan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
2008 ile 2017 yılları arasında Öğrenci Seçme ve Yerleştir-
yıllarda sürekli bir artış eğilimine girmiş ve 2017 yılında da
me Sistemi’ne başvuran ve yerleşen sayılarında yaşanan
en yüksek düzeye çıkmıştır. Dahası, AK Parti hükümetleri-
değişim Şekil B.5.10’da gösterilmiştir. Buna göre 2008-
nin Türkiye yükseköğretim sistemini büyütme çabalarına
2017 yılları arasında sınava başvuran kişi sayısı 1 milyon
rağmen, yükseköğretime yerleşen öğrenci sayısı son iki
645 binden 2 milyon 266 bine çıkmıştır. Bir programa yer-
yıla kadar geçen sekiz yılda çok az artsa da durağan bir sü-
leşen sayısı ise 2008-2015 yılları arasında 833 binden 980
reç sergilemiş ve son iki yılda da bir düşüş yaşamıştır. Bu
binlere çıksa da son 2 yılda düşüş eğilimi göstererek 825
durum geçmişten günümüze Türkiye’deki yükseköğretim
bine inmiştir. Başka bir ifade ile 2008-2009 yılları arasın-
giriş sistemindeki arz ve talep arasındaki sorunun halen
da başvuran ve yerleşen arasında daralan makas sonraki
ciddi bir düzeyde sürdüğünü göstermektedir.
Şekil B.5.11
Yükseköğretimde lisans ve önlisans programları kontenjanlarına yerleştirme oranlarında yaşanan değişim (2008-2017
Lisansa yerleştirme oranı
100
90
97,3
91,6
90,8
93,4
80
91,1
79,4
70
91,1
88,1
91,4
92,8
92,2
89,9
95,7
94,8
94,3
89,3
91,4
79,7
75,0
Önlisansa yerleştirme oranı
73,0
62,6
60
50
56,9
42,1
38,0
40
30
69,8
61,9
67,6
64,6
45,5
40,7
26,0
31,3
65,9
30,2
30,2
31,9
36,9
35,1
20
15,2
10
0
10,9
2008
2009
2010
2011
2012
2013
İlk yerleştirme
2014
2015
2016
2017
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
2017
Ek yerleştirme
Kaynak: Muhtelif yıllarda yayınlanan ÖSYM yerleştirme ve ek yerleştirme sonuçlarına ilişkin sayısal bilgiler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Bölüm B EĞİTİMİN ÇIKTILARI
111
Şekil B.5.12
Yükseköğretimde önlisans programları kontenjanları ile yerleşen ve boş kalan kontenjan sayılarında yaşanan
değişim (2008-2017)
Önlisans kontenjan
Önlisans yerleşen
Önlisans boş kalan kontenjan
450.000
400.000
350.000
300.000
250.000
211.102
200.000
163.562
150.000
100.000
73.006
77.723
61.932
24.781
17.007
0
2008
2009
2010
31.836
2011
2012
28.328
2013
73.689
67.986
50.000
2014
20.019
2015
34.608
2016
17.803 38.552
2017
2008
2009
2010
2011
İlk yerleştirme
36.291
36.150
23.499
2012
2013
2014
34.981
2015
30.370
2016
2017
Ek yerleştirme
Kaynak: Muhtelif yıllarda yayınlanan ÖSYM yerleştirme ve ek yerleştirme sonuçlarına ilişkin sayısal bilgiler kullanılarak hazırlanan ve Yükseköğretime Bakış
2017’de yer alan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
Şekil B.5.13
Yükseköğretimde lisans programları kontenjanları ile yerleşen ve boş kalan kontenjan sayılarında yaşanan değişim
(2008-2017)
Lisans kontenjan
Lisans yerleşen
Lisans boş kalan kontenjan
500.000
450.000
400.000
350.000
300.000
250.000
200.000
150.000
110.912
100.000
50.000
0
48.402
33.103
7.354
2008
26.639
2009
2010
36.183
33.652
2011
30.684
2012
2013
2014
50.821
18.770
2015
13.589
35.018 31.729 43.360
53.247
45.011 37.260
25.693
28.244
25.539
2016
İlk yerleştirme
2017
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
2017
Ek yerleştirme
Kaynak: Muhtelif yıllarda yayınlanan ÖSYM yerleştirme ve ek yerleştirme sonuçlarına ilişkin sayısal bilgiler kullanılarak hazırlanan ve Yükseköğretime Bakış
2017’de yer alan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
2008 ile 2017 yılları arasında yükseköğretimde önlisans ve
terilmiştir. Buna göre 2008-2017 yılları arasında önlisans
lisans programları kontenjanları ile yerleşen ve boş kalan
kontenjanları 256.860’dan 436.904’e yükselmiştir. Önlisans
kontenjan oranlarında yaşanan değişim Şekil B.5.11’de;
programlarında boş kalan kontenjan sayısı ilk yerleştirme
bu yıllar arasında önlisans ve lisans programları konten-
sonrasında yıllara göre dalgalı bir seyir gösterse de 2017
janları ile yerleşen ve boş kalan kontenjan sayılarında
yılında 163.562 kontenjan boş kalmıştır. 2017 yılında önli-
yaşanan değişimler ise Şekil B.5.12 ve Şekil B.5.13’te gös-
sans programlarına yerleştirme oranı ise %62,6 olmuştur.
112
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Başka bir ifade ile her beş kontenjandan yaklaşık ikisine
leştirme sonucunda bu kontenjanların 110.912’si boş kal-
yerleştirme yapılamamıştır. Ek yerleştirme sürecinde kayıt
mıştır. Bu ise lisans programlarına ayrılan kontenjanların
yaptırmayan öğrenciler ile birlikte önlisans kontenjan sa-
yaklaşık dörtte birinin boş kaldığını göstermektedir. Dahası,
yısı 248.971 olmuş ve ek yerleştirme yapıldıktan sonra bu
yükseköğretime yönelik talep hızla büyümekte ancak kon-
kontenjanların 211.102’si boş kalmıştır. Daha açık ifade ile
tenjan artış hızı ise aynı hızda artmamaktadır. Özellikle
436.904 önlisans kontenjanından ek yerleştirme süreci so-
2017 yılında önlisans kontenjanlarının yarısının ve lisans
nucunda 211.102’ni yani toplam boş kontenjanın yaklaşık
kontenjanlarının dörtte birinin boş kalması, yükseköğreti-
yarısı yine boş kalmıştır.
me yerleştirme sisteminin verimsizliğinin ve yanlış politikaların doğrudan sonucudur. YÖK’ün özellikle, belirli prog-
Lisans programlarına ayrılan kontenjan 2008-2017 yılları
ramlar için baraj uygulaması, boş kontenjan oranını daha
arasında 272.584’den 473.767’ye yükselmiştir. Başvuran
da artırmıştır. 2006 sonrasında birkaç yıl boyunca yükse-
sayısındaki hızlı artışa rağmen, lisans kontenjanlarının 2013
köğretim sistemi üzerindeki arz talep eksenli baskı azalmış-
yılından itibaren artma hızı yavaşlamıştır. 2017 yılında ilk
tır. Ancak, yeni üniversite açma ve kontenjan artış hızının
yerleştirme sürecinde 50.821 kontenjan boş kalmıştır. Ek
yavaşlaması, sıralama barajı uygulamasının devam etmesi,
yerleştirme sürecinde ise yerleştiği halde kayıt olmayan-
yükseköğretime yönelik baskıyı önümüzdeki yıllarda daha
larla birlikte ek kontenjan sayısı 124.443 olmuş ve ek yer-
da büyüteceği tahmin edilmektedir.
Bölüm B EĞİTİMİN ÇIKTILARI
113
EĞİTİMİN İŞGÜCÜ PİYASASINDAKİ ROLÜ
GÖSTERGE B6
Bireylerin beceri ve vasılarını geliştiren en önemli unsur
2001 ile 2016 yılları arasında eğitim düzeyine göre işgücü-
eğitimdir. Eğitim düzeyi arttıkça bireylerin işgücü piyasaların-
ne katılım, istihdam ve işsizlik oranlarında yaşanan değişim
daki istihdamının da artacağı varsayılmaktadır. Bu bölümde
Şekil B.6.1’de gösterilmiştir. 2001-2016 yılları arasında lise
eğitim ile işgücü piyasasına katılım arasındaki ilişkiyi ortaya
dengi mesleki okul mezunlarına bakıldığında işgücüne ka-
koyan çeşitli veriler incelenmiştir. Yükseköğretime Bakış: İzle-
tılım oranının yıllara göre küçük değişimler sergilemesine
me ve Değerlendirme raporunda eğitim ve istihdam arasındaki
rağmen aynı oranda (%65,9) kaldığı görülmektedir. 2001-
ilişki tartışılırken yükseköğretim boyutuna odaklanılmıştır. Bu
2016 yılları arasında genel lise mezunlarının işgücüne ka-
çalışmada ise işgücü piyasaları lise düzeyi bağlamında ele
tılım oranları ise %51’den %54,4’e yükselmiştir. Genel ve
alınmıştır. İşgücü, istihdam ve işsizlik ile ilgili verileri tartışma-
mesleki lise mezunlarının işgücüne katılımı yükseköğretim
dan önce, bu kavramlar ile ilgili hesaplamaların nasıl yapıldı-
mezunları ile kıyaslandığında (%79,7) hayli düşüktür. Bu
ğının açıklanması gerekmektedir. İşgücüne katılım, çalışabilir
ise, eğitim düzeyi yükseldikçe işgücüne katılımın arttığını
çağda olan işsizler ile istihdamda olanların toplamından oluş-
göstermektedir. 2001-2016 yılları arasında istihdam oran-
maktadır. Çalışabilir çağ, 15 ve üzeri yaşı ifade etmektedir.
ları genel lise mezunlarında %44,2’den %47,2’ye meslek
İşgücüne katılım oranı, işsiz ve istihdamdakilerin toplamının
lisesi mezunları için ise %57,2’den %58,2’ye yükselmiştir.
çalışabilir çağdaki nüfusa bölümünün 100 ile çarpımından
Yükseköğretim mezunları ile kıyaslandığında lise mezunla-
elde edilir. İstihdam oranı, istihdamda olan nüfusun, çalışa-
rının istihdam oranının çok daha düşük olduğu görülmek-
bilir çağdaki nüfusa bölümünün 100 ile çarpımından; işsizlik
tedir. Eğitim düzeyleri itibarıyla işsizlik oranları incelendi-
oranı ise işsiz nüfusun çalışabilir çağdaki nüfusa bölümünün
ğinde, 2001-2016 yılları arasında işsizlik oranları; genel lise
100 ile çarpımından elde edilir (Gür vd., 2017).
mezunlarında %13,3’den %13,4’e çok az bir oranda yüksel-
Şekil B.6.1
Eğitim düzeyine göre işgücüne katılım, istihdam ve işsizlik oranlarında yaşanan değişim (%) (2001-2016)
Genel lise
Lise dengi meslek okul
Yüksekokul veya fakülte
90
80
70
60
50
40
30
20
10
İşgücüne katılım oranı
İstihdam oranı
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
0
İşsizlik oranı
Kaynak: TÜİK işgücü istatistikleri kullanılarak hazırlanan ve Yükseköğretime Bakış 2017’de yer alan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
114
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil B.6.2
OECD ülkelerinde 25-34 yaş arası eğitim düzeyine göre istihdam oranları (2016)
Lise altı
Lise
Yükseköğretim
100
90
80
70
60
50
40
30
20
10
İtalya
Türkiye
Yunanistan
İspanya
Güney Kore
Slovakya
Meksika
Çek Cumhuriyeti
Finlandiya
Estonya
Portekiz
Slovenya
EU22 ortalaması
Danimarka
Macaristan
OECD ortalaması
ABD
İrlanda
Şili
Avustralya
Fransa
Kanada
İsrail
Yeni Zelanda
İsveç
Norveç
Belçika
Birleşik Krallık
Letonya
Almanya
Polonya
İsviçre
Avusturya
İzlanda
Hollanda
0
Kaynak: OECD (2017b)
mişken; meslek lisesi mezunlarında ise %13,2’den %11,6’ya
düşük olanlardan biri olduğu görülmektedir. Bununla
inmiştir. Lise düzeyi mezunların işsizlik oranlarının yükse-
birlikte lise altı istidam oranı OECD ortalamasının altında
köğretim mezunlarından daha yüksek olduğu görülmekte-
ancak, İrlanda, Belçika, Polonya gibi bazı ülkelerden daha
dir. Ayrıca, meslek lisesi mezunlarının işsizlik oranı, genel
yüksektir (Şekil B.6.3). Bu veriler, Türkiye’deki istihdam
lise mezunlarından çok az daha düşüktür. Bu ise, mesleki
imkânlarının OECD ülkelerine göre daha sınırlı olduğunu,
eğitimin iş piyasalarında çok az da olsa istihdam açısından
kısmen lise altı düzeydekiler için olan niteliği düşük iş im-
bir avantaj olduğunu göstermektedir.
kânın daha yüksek olduğunu göstermektedir.
2016 yılında OECD ülkelerinde 25-34 yaş arası eğitim dü-
OECD ülkelerinin 25-34 yaş arası 2016 yılına ait işsizlik
zeyine göre istihdam oranları Şekil B.6.2’de gösterilmiş-
oranları Şekil B.6.4’te gösterilmiştir. Buna göre, Türkiye’deki
tir. Buna göre OECD ülkelerinde eğitim düzeyi arttıkça
yükseköğretim düzeyi işsizlik ortalaması OECD ortalama-
istihdamın da arttığı görülmektedir. Türkiye’nin, 25-34
sının üzerinde olup Yunanistan, İspanya ve Slovenya’dan
yaş arası yükseköğretim ve lise mezunlarının istihdam
ise daha düşüktür. Lise mezunlarının işsizlik oranı açısın-
oranın OECD ortalamasının altında ve en düşük olduğu
dan bakıldığında ise Türkiye’deki işsizlik oranının OECD
ülkelerden biri olduğu görülmektedir. Lise altı düzey-
ortalamasından yüksek olduğu ancak Yunanistan, İspanya,
de ise OECD ülkelerinin istihdam ortalamasından daha
Fransa ve İrlanda gibi ülkelerden ise daha düşük olduğu
düşük ancak diğer iki eğitim düzeyine göre daha iyi bir
görülmektedir. Lise alt düzeye bakıldığında ise Türkiye’de-
istihdam oranının olduğu görülmektedir. 25-64 yaş ara-
ki işsizlik oranının OECD ortalamasında çok daha düşük
sında OECD ülkelerindeki istihdam oranlarına bakıldığın-
olduğu görülmektedir. Bu ise daha nitelikli iş konusunda
da, 25-34 yaş arasındakine benzer bir şekilde, Türkiye’nin
Türkiye’de istihdam edilme konusunda güçlüklerin olduğu
yükseköğretim ve lise mezunlarının istihdam oranlarının
ancak niteliksiz işlerde ise istidamın daha yüksek olduğunu
OECD ortalamasının altında ve Yunanistan ile birlikte en
ifade etmektedir.
Bölüm B EĞİTİMİN ÇIKTILARI
115
Estonya
Letonya
Kanada
Finlandiya
İsviçre
Norveç
Portekiz
İzlanda
İsveç
Birleşik Krallık
İsviçre
Danimarka
Çek Cumhuriyeti
Norveç
Yeni Zelanda
Almanya
Portekiz
Hollanda
Avustralya
Estonya
Avusturya
Macaristan
OECD ortalaması
EU22 ortalaması
Slovakya
Fransa
Finlandiya
Güney Kore
Belçika
Şili
ABD
Letonya
Avustralya
Slovenya
Meksika
Yeni Zelanda
Lise
Lüksemburg
Birleşik Krallık
Güney Kore
İzlanda
Meksika
İspanya
ABD
Polonya
İrlanda
Türkiye
Yunanistan
Yükseköğretim
İsrail
Yükseköğretim
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Hollanda
İtalya
Lise
Danimarka
Şili
Lise altı
Lise altı
Kanada
Türkiye
OECD ülkelerinde 25-64 yaş arasında eğitim düzeyine göre istihdam oranları (2016)
İsveç
Almanya
Şekil B.6.3
Macaristan
90
OECD ortalaması
100
Avusturya
80
Polonya
70
EU22 ortalaması
60
Slovenya
50
Çek Cumhuriyeti
40
İtalya
30
Belçika
20
İrlanda
0
Fransa
10
OECD ülkelerinde 25-34 yaş arası eğitim düzeyi işsizlik oranları (2016)
İspanya
Kaynak: OECD (2017b)
Şekil B.6.4
40
35
30
25
20
15
10
5
0
Kaynak: OECD (2017b)
116
Slovakya
Yunanistan
Şekil B.6.5
15+ yaş grubunda genel lise mezunu olanların cinsiyete göre işgücü istatistiklerinde yaşanan değişim (%) (2001-2016)
Erkek
Kadın
80
70
60
50
40
30
20
10
İşgücüne katılım oranı
İstihdam oranı
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
0
İşsizlik oranı
Kaynak: TÜİK işgücü istatistikleri kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Şekil B.6.6
15+ yaş grubunda lise dengi meslek okul mezunu olanların cinsiyete göre işgücü istatistiklerinde yaşanan değişim
(2001-2016)
Erkek
Kadın
90
80
70
60
50
40
30
20
10
İşgücüne katılım oranı
İstihdam oranı
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
0
İşsizlik oranı
Kaynak: TÜİK işgücü istatistikleri kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
2001 ile 2016 yılları arasında 15+ yaş grubunda genel lise
erkekler arasında ise 2001 yılında %67,4 olan işgücüne ka-
mezunu olanların cinsiyete göre işgücü istatistiklerinin de-
tılım oranı 2016 yılında %71,2’ye yükselmiştir.
ğişimi Şekil B.6.5’te gösterilmiştir. Buna göre, genel lise mezunu kadınların işgücüne katılım oranı, 2001 yılında %27,2
İşgücüne katılım eğilimlerine benzer şekilde, istihdam oran-
iken, 2016 yılında %33,7’ye yükselmiştir. Genel lise mezunu
ları açısından da genel lise mezunu erkeklerin kadınlardan
Bölüm B EĞİTİMİN ÇIKTILARI
117
daha yüksek oranda istihdam edildiği ortaya çıkmaktadır
nu hem erkek hem de kadınların işgücüne katılım ve istih-
(Şekil B.6.5). Zaman içinde genel lise mezunu hem erkekle-
dam oranlarının genel lise mezunu olanların işgücüne katılım
rin hem de kadınların istihdamında nispeten çok az bir de-
oranlarından daha yüksek olduğu, bununla birlikte işsizlik
ğişim yaşanmıştır. Genel lise mezunu erkeklerin istihdam
oranlarının da nispeten daha düşük olduğu görülmektedir.
oranları yıllar itibarıyla dalgalı bir seyir izlemiş olup 2001
yılında %59,7 olan istihdam oranı 2016 yılında %63,7’ye
2016 yılında bölgelere, eğitim düzeyine ve cinsiyete göre iş-
ulaşmıştır. Kadınlarda ise 2001 yılında %21,8 olan istihdam
gücüne katılım oranları Şekil B.6.7’de gösterilmiştir. Şekilde,
oranı 2016 yılında %26,7’ye yükselmiştir.
bölgelere, eğitim düzeyi ve cinsiyete göre işgücüne katılım
oranlarının önemli oranda farklılaştığı görülmektedir. Tüm
İşsizlik oranlarına bakıldığında, genel lise mezunu kadın-
bölgeler ile kadın ve erkeklerde yükseköğretim mezunları-
lar arasındaki işsizlik oranının erkeklere göre daha yüksek
nın işgücüne katılım oranı lise ve dengi mesleki okul me-
olduğu görülmektedir (Şekil B.6.5). Genel lise mezunu er-
zunları ile lise altı eğitimlilerden çok daha yüksektir. Buna
keklerde işsizlik oranı 2001 yılında %11, iken 2016 yılında
ilaveten, lise altı düzeydekiler hem cinsiyet hem de bölge-
%10,5’e düşmüştür. Kadınlarda ise 2001 yılında %20 olan
lere göre işgücüne katılımın en düşük olduğu kesimdir. Lise
bu oran 2016 yılında %21,1’e yükselmiştir.
ve dengi meslek okulu mezunları arasında işgücüne katılım
oranı en yüksek bölgeler, Batı Marmara, İstanbul, Ege ve
2001 ile 2016 yılları arasında 15+ yaş grubunda lise dengi
Batı Karadeniz’dir. Bu bölgelerde işgücüne katılım oranı
meslek okul mezunu olanların cinsiyete göre işgücü istatis-
Türkiye ortalaması olan %60’tan yüksektir. Lise ve dengi
tiklerinin değişimi Şekil B.6.6’da verilmiştir. Bu verilere göre,
meslek okulu mezunlarının işgücüne katılım oranlarının
lise dengi meslek okul mezunu kadınların işgücüne katılım
dağılımına bakıldığında, Batı Marmara’da %80’in üzerinde
oranı, 2001 yılında %40,3 iken, 2016 yılında %41,4’e yüksel-
ve yükseköğretim mezunlarına benzer bir işgücüne katılım
miştir. Lise dengi meslek okul mezunu erkekler arasında
vardır. Lise ve dengi meslek okulu mezunlarının işgücüne
2001 yılında %79 olan işgücüne katılım oranı 2016 yılında
katılımı, Orta ve Batı Anadolu’da %80 civarında iken Orta-
%81,6’ya yükselmiştir.
doğu Anadolu bölgesinde ise %70’in altında olup en düşük
düzeydedir. Lise ve dengi meslek okulu kadınların işgücü-
İstihdam oranları bakımından lise dengi meslek okul me-
ne katılımı bölgelere göre aşırı farklılaşmaktadır. Ortadoğu
zunu erkeklerin kadınlardan daha yüksek oranda istihdam
Anadolu, Kuzeydoğu Anadolu, Orta Anadolu ve Güneydoğu
edildiği görülmektedir (Şekil B.6.6). Lise dengi meslek okul
Anadolu bölgelerinde %30’un altında iken, Batı Marmara ve
mezunu erkeklerin istihdam oranları da genel lise mezunu
İstanbul’da %40’ın üzerindedir. Bu veri, cinsiyet bağlamın-
erkeklerin istihdam oranlarına benzer şekilde yıllar itibarıy-
da tüm bölgelerde işgücüne katılımda kadınlar aleyhine
la dalgalı bir seyir izlemiştir. 2001 yılında %70,2 olan lise
oldukça büyük bir farkın olduğunu göstermektedir. Lise
dengi meslek okul mezunu erkeklerin istihdam oranı 2016
altı eğitimlilerin işgücüne katılımı, Ege, Kuzeydoğu Anadolu
yılında %74,5’e yükselmiştir. Lise dengi meslek okul me-
ve Batı Karadeniz’de %50’nin üzerindedir. Lise altı eğitimli
zunu kadınlarda ise 2001 yılında %32 olan istihdam oranı
olan erkeklerin işgücüne katılımına bakıldığında, Ege, Batı
2016 yılında %32,9 olmuştur.
Anadolu, Orta Anadolu, Güneydoğu Anadolu bölgelerinde
%70’e yakın iken İstanbul’da %70’in üzerindedir. Kadınlar
İşsizlik oranları incelendiğinde ise, lise dengi meslek okul me-
açısından bakıldığında ise Güneydoğu Anadolu’da %20’nin
zunu kadınlar arasındaki işsizlik oranı erkeklere göre daha
altında iken Batı Karadeniz, Kuzeydoğu Anadolu, Ege ve
yüksektir (Şekil B.6.6). Lise dengi meslek okul mezunu er-
Batı Marmara’da %30’un üzerindedir.
keklerde işsizlik oranı 2001 yılında %11,2, iken 2016 yılında
%8,7’ye düşmüştür. Kadınlarda ise bu oran 2001-2016 yılları
Özetle ifade etmek gerekirse, eğitim düzeyi yükseldikçe
arasında dalgalı bir seyir izlese de 2001 yılında %20,7 iken
işgücüne katılım oranları artmakta, kadınlar ile erkekler
2016 yılında %20,6 olmuştur. Lise dengi meslek okul mezu-
arasında işgücüne katılım oranın tüm bölgelerde ve eğitim
118
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil B.6.7
Bölgelere, eğitim düzeyine ve cinsiyete göre işgücüne katılım oranları (2016)
Lise altı eğitimliler
0
10
20
30
40
50
Lise ve dengi meslek okulu
60
70
80
90
Yükseköğretim
100
Erkek
Kadın
Kadın
Toplam
TRB
Ortadoğu
Anadolu
Erkek
Toplam
Erkek
Kadın
Kadın
Toplam
TR9
Doğu
Karadeniz
Erkek
Toplam
Erkek
Kadın
Kadın
Toplam
TR2
Batı
Marmara
Erkek
Toplam
Erkek
Kadın
Kadın
Toplam
TR6
Akdeniz
Erkek
Toplam
Erkek
Kadın
Toplam
TR3
Ege
Erkek
Kadın
Toplam
Erkek
Kadın
Toplam
TRA
Kuzeydoğu
Anadolu
Erkek
Kadın
Toplam
Erkek
Kadın
Kadın
Toplam
TR5
Batı
Anadolu
Erkek
Toplam
Erkek
Kadın
Kadın
Toplam
TR7
Orta
Anadolu
Erkek
Toplam
Erkek
Kadın
Kadın
Toplam
TR8
Batı
Karadeniz
Erkek
Toplam
Erkek
Kadın
Kadın
Toplam
TR
TÜRKİYE
Erkek
Toplam
Erkek
Kadın
Toplam
TR4
Doğu
Marmara
Erkek
Kadın
Toplam
Erkek
Kadın
Toplam
TRC
Güneydoğu
Anadolu
Erkek
Kadın
Toplam
Erkek
Kadın
Toplam
TR1
İstanbul
Erkek
Kadın
Toplam
0
10
20
30
40
50
60
70
80
90
100
Kaynak: TÜİK işgücü istatistikleri kullanılarak hazırlanan ve Yükseköğretime Bakış 2017’de yer alan şekil kullanılmıştır.
Bölüm B EĞİTİMİN ÇIKTILARI
119
Şekil B.6.8
Bölgelere, eğitim düzeyine ve cinsiyete göre istihdam oranları (2016)
Lise altı eğitimliler
0
10
20
30
40
50
Lise ve dengi meslek okulu
60
70
80
90
Yükseköğretim
100
Erkek
Kadın
Toplam
TRC
Güneydoğu
Anadolu
Erkek
Kadın
Toplam
Erkek
Kadın
Toplam
TRB
Ortadoğu
Anadolu
Erkek
Kadın
Toplam
Erkek
Kadın
Toplam
TR6
Akdeniz
Erkek
Kadın
Toplam
Erkek
Kadın
Toplam
TR8
Batı
Karadeniz
Erkek
Kadın
Toplam
Erkek
Kadın
Kadın
Toplam
TR3
Ege
Erkek
Toplam
Erkek
Kadın
Kadın
Toplam
TR
TÜRKİYE
Erkek
Toplam
Erkek
Kadın
Kadın
Toplam
TR7
Orta
Anadolu
Erkek
Toplam
Erkek
Kadın
Kadın
Toplam
TR2
Batı
Marmara
Erkek
Toplam
Erkek
Kadın
Kadın
Toplam
TR9
Doğu
Karadeniz
Erkek
Toplam
Erkek
Kadın
Kadın
Toplam
TR5
Batı
Anadolu
Erkek
Toplam
Erkek
Kadın
Kadın
Toplam
TR4
Doğu
Marmara
Erkek
Toplam
Erkek
Kadın
Toplam
TR1
İstanbul
Erkek
Kadın
Toplam
Erkek
Kadın
Toplam
TRA
Kuzeydoğu
Anadolu
Erkek
Kadın
Toplam
0
10
20
30
40
50
60
70
80
90
100
Kaynak: TÜİK işgücü istatistikleri kullanılarak hazırlanan ve Yükseköğretime Bakış 2017’de yer alan şekil kullanılmıştır.
120
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil B.6.9
Bölgelere, eğitim düzeyine ve cinsiyete göre işsizlik oranları (2016)
Lise altı eğitimliler
0
5
10
15
Lise ve dengi meslek okulu
20
25
30
Yükseköğretim
35
Erkek
Kadın
Kadın
TR9
Doğu
Karadeniz
Erkek
Toplam
Toplam
Erkek
Kadın
Kadın
TRA
Kuzeydoğu
Anadolu
Erkek
Toplam
Toplam
Erkek
Kadın
Kadın
TR2
Batı
Marmara
Erkek
Toplam
Toplam
Erkek
Kadın
Kadın
TR5
Batı
Anadolu
Erkek
Toplam
Toplam
Erkek
Kadın
Kadın
TR4
Doğu
Marmara
Erkek
Toplam
Toplam
Erkek
Kadın
Kadın
TRB
Ortadoğu
Anadolu
Erkek
Toplam
Toplam
Erkek
Kadın
Kadın
TR3
Ege
Erkek
Toplam
Toplam
Erkek
Kadın
Kadın
TR7
Orta
Anadolu
Erkek
Toplam
Toplam
Erkek
Kadın
Kadın
TR
TÜRKİYE
Erkek
Toplam
Toplam
Erkek
Kadın
Kadın
TR8
Batı
Karadeniz
Erkek
Toplam
Toplam
Erkek
Kadın
Kadın
TR1
İstanbul
Erkek
Toplam
Toplam
Erkek
Kadın
Kadın
TR6
Akdeniz
Erkek
Toplam
Toplam
Erkek
Kadın
Kadın
TRC
Güneydoğu
Anadolu
Erkek
Toplam
Toplam
0
5
10
15
20
25
30
35
Kaynak: TÜİK işgücü istatistikleri kullanılarak hazırlanan ve Yükseköğretime Bakış 2017’de yer alan şekil kullanılmıştır.
Bölüm B EĞİTİMİN ÇIKTILARI
121
düzeylerinde erkeklerin lehine olduğu görülmektedir. Da-
2016 yılında bölgelere, eğitim düzeyine ve cinsiyete göre
hası, kadınların eğitim düzeyi düştükçe işgücüne katılımı er-
işsizlik oranları Şekil B.6.9’da verilmiştir. Eğitim düzeyi art-
keklere oranla çok daha yüksek bir düzeyde azalmaktadır.
tıkça işgücüne katılım ve istihdam oranları artmaktayken
Türkiye ortalaması olarak lise altı düzeyde kadın ve erkek-
işsizlik oranlarında doğru orantılı bir azalma olmadığı gö-
lerin işgücüne katılımında 40 puana yakın bir fark vardır.
rülmektedir. Türkiye ortalaması olarak işsizlik oranları en
Lise ve dengi mesleki okul düzeyinde de kadın ve erkekler
yüksek, lise ve dengi mesleki okul mezunlarında iken, yük-
arasında, kadınlar aleyhine 40 puana yakın bir fark var iken,
seköğretim mezunlarının işsizlik oranı buna çok yakın ve
yükseköğretim düzeyinde bu fark 15 puana düşmektedir.
en az işsizlik oranı lise altı kesimdedir. Erkeklerde, Türkiye
geneline bakıldığında çok düşük bir fark olmasına rağmen
2016 yılında bölgelere, eğitim düzeyine ve cinsiyete göre
eğitim düzeyi arttıkça işsizlik oranı azalmaktadır. Kadın-
istihdam oranları Şekil B.6.8’de verilmiştir. Bölgelere, eğitim
larda ise lise ve dengi mesleki okul mezunlarının işsizlik
düzeyi ve cinsiyete göre istihdama katılım oranları ciddi bir
oranı %20’nin üzerinde, yükseköğrenim mezunlarının ki
şekilde farklılaşmaktadır. Eğitim düzeyi arttıkça istihdama
%15’in üzerinde, lise altı eğitimliler için ise %10’un üzerin-
katılım oranları da artmaktadır. Erkeklerde, eğitim düzeyi
dedir. Batı Anadolu, Ortadoğu Anadolu, Ege, Orta Anado-
arttıkça istihdama katılım artarken, kadınlarda ise Kuzey-
lu, İstanbul ve Akdeniz’de %10’un, Güneydoğu Anadolu’da
doğu Anadolu, Doğu Karadeniz, Orta Anadolu, Batı Karade-
ise %20’nin üzerinde iken, Kuzeydoğu Anadolu’da %5’e
niz, bölgelerinde lise altı mezunlarının lise ve dengi meslek
yakındır. Lise ve dengi mesleki okul mezunu erkeklerin
okulu mezunlarından çok daha yüksek oranda istihdama
işsizlik oranlarına bakıldığında Kuzeydoğu Anadolu %5’in
katıldığı görülmektedir. Lise ve dengi meslek okul mezun-
altında iken, Ortadoğu Anadolu, İstanbul ve Akdeniz’de
larının istihdam edilme oranlarının en yüksek olduğu bölge
%10’un Güneydoğu Anadolu’da ise %15’in üzerindedir.
%60 ile Batı Marmara iken, Güneydoğu Anadolu ve Orta-
Kadınlar açısından bakıldığında Kuzeydoğu Anadolu’da
doğu Anadolu bölgeleri ise istihdam oranının en düşük ol-
%10’un altında iken Orta Anadolu ve Güneydoğu Ana-
duğu ve %50’nin altında kaldığı bölgelerdir. Lise altı eğitim-
dolu’da %30’un üzerindedir. Lise altı eğitimlilerin işsizlik
lilerin istihdam oranlarına bakıldığında Doğu Karadeniz’de
oranına bakıldığında Doğu Karadeniz ve Kuzeydoğu Kara-
%50’nin üzerinde, Batı Karadeniz, İstanbul ve Ege bölgele-
deniz’de %5’in altında iken, İstanbul ve Akdeniz’de %10’un
rinde ise %50’ye yakın, Doğu Marmara ve Batı Anadolu ve
Güneydoğu Anadolu’da ise %15’in üzerindedir. Erkekler
Güneydoğu Anadolu’da %40’larda ve Güneydoğu Anado-
açısından bakıldığında Doğu Karadeniz, Kuzeydoğu Ana-
lu’da %40’ın altındadır. Lise altı eğitimli erkeklerin istihdam
dolu ve Batı Marmara %5’in altında iken İstanbul ve Akde-
oranlarına bakıldığında, Güneydoğu Anadolu ve Ortadoğu
niz’de %10’un, Güneydoğu Anadolu’da ise %15’in üzerin-
Anadolu’da %60’ın altında iken diğer bölgelerde %60’dan
dedir. Kadınlar açısından bakıldığında, Doğu Karadeniz ve
yüksektir. Lise altı eğitimli kadınların istihdam oranları ise
Kuzeydoğu Anadolu’da %5’in altında Batı Anadolu, Orta
bölgesel olarak aşırı farklılaşmaktadır. Güneydoğu Anadolu
Anadolu, Akdeniz ve Doğu Marmara’da %10’un, İstanbul
ve Batı Anadolu’da %20’nin altında iken, Doğu Karadeniz ve
ve Güneydoğu Anadolu’da ise %15’in üzerindedir.
Doğu Marmara’da %40’ın üzerindedir.
122
EĞİTİME BAKIŞ 2017
BÖLÜM B
ODAKTAKİLER
Eğitim ile toplumsal refah ve ekonomik büyüme arasında doğrusal bir ilişki kurulmaktadır. Bunun
sonucu olarak da ülkeler, eğitim sürelerini artırmaya yönelik politikalar geliştirmektedir. Türkiye, herkesin en az lise mezunu olmasını sağlamak ve okullaşma süresini artırmak için 2012 yılında 12 yıllık
zorunlu eğitime geçiş kararı almıştır (Çelik, Boz, Gümüş, ve Taştan, 2013). Bu karar sonrasında 18-21
yaş grubunda en az lise mezunu olanların oranı hızla artmış ve 2012 yılında %47 olan ortaöğretimden mezuniyet oranı 2016 yılında %61’e yükselmiştir. Bu sürede kızlarda mezuniyet oranı %49’dan
%64’e, erkeklerde ise %46’dan %58’e çıkmıştır (bk. Şekil B.1.1). Ortaöğretime başlayıp mezun olma
oranları 2008-2009 öğretim yılında toplamda %53, kızlarda %63, erkeklerde %46 iken 2015-2016
öğretim yılında bu oranlar toplamda %83’e, kızlarda %94’e ve erkeklerde %73’e yükselmiştir (bk. Şekil
B.1.2). OECD ülkelerinde 25 yaş altı ortaöğretimden mezuniyet oranlarına bakıldığında ise Türkiye,
2005-2015 yılları arasında mezuniyet oranlarını en hızlı artıran ülkelerden biridir. 2015 yılında Türkiye’de 25 yaş altı ortaöğretimden mezuniyet oranı %68’e yükselmesine rağmen OECD ortalaması
olan %80’in altında kalmıştır (bk. Şekil B.1.5). 12 yıllık zorunlu eğitim uygulaması ve okullaşma oranlarındaki artışın bir sonucu olarak önümüzdeki yıllarda ortaöğretimden mezuniyet oranlarının daha
da artması beklenmektedir. Türkiye’de dikkat çeken bir diğer husus ise kızların mezuniyet oranının
erkeklerden çok daha yüksek olmasıdır. Benzer bir durum OECD ülkeleri içinde geçerlidir. OECD
ülkelerinin tamamında kızların erkeklerden daha yüksek oranda liseden mezun oldukları görülmektedir. Erkeklerin kızlara göre mezuniyetlerini ertelemeleri ve sınıf tekrarının daha yüksek olması, kızların akademik başarısının daha yüksek olması ve okula yönelik tutumlarının daha pozitif olması gibi
faktörlerle açıklanabilir (OECD, 2017b).
En az lise mezunu olma oranlarının bölgelere göre dağılımına bakıldığında, 2011-2016 yılları arasında
tüm bölgelerde mezuniyet oranlarının önemli bir artış gösterdiği ve bu artışın kızlarda erkelere göre
daha belirgin bir şekilde gerçekleştiği görülmektedir. Ancak bu ilerlemeye rağmen bölgeler arasında
mezun olma oranlarında belirgin bir eşitsizlik var olmaya devam etmektedir. 2016 yılı verilerine göre
18-21 yaş grubunda en az lise mezunu olanların oranının en fazla olduğu bölgeler sırasıyla Doğu Karadeniz (%77), Batı Karadeniz (%74) ve Batı Marmara (%73) iken, mezuniyet oranı Güneydoğu Anadolu’da %40’ın ve Ortadoğu Anadolu’da %50’nin altındadır (bk. Şekil B.1.3). Genç yaş (18-21) nüfusundaki en az lise mezunu olma oranı, orta yaş (40-44) nüfusundaki en az lise mezunu olma oranına göre
oldukça yüksektir. Cinsiyet açısından ise en az lise mezunu olan genç ve orta yaş kadınların oranları
arasındaki fark %27,9 iken genç ve orta yaş erkeklerin oranları arasındaki fark ise %13’tür (bk. Şekil
B.1.4). Bu veriler, son yıllarda Türkiye’de toplamda ve özellikle kadınlarda gerçekleşen okullaşma ve
mezuniyet oranlarındaki gelişmeyi göstermektedir.
Türkiye’deki 4. sınıf öğrencilerinin TIMSS 2015’teki puanları bir önceki araştırmaya göre önemli bir
ilerleme sergilemiş ve fen bilimlerinde 20 puan matematikte 14 puan artmıştır. Bu ilerlemeye rağmen 4. sınıf öğrencilerinin iki testteki ortalaması uluslararası ortalamanın altında kalmıştır. Benzer
bir şekilde 8. sınılarda TIMSS’te hem matematik hem de fen puanı ortalamaları istikrarlı bir şekilde
artmış, TIMSS 2015’te bir önceki yıla göre fen bilimleri ve matematik testleri puanı 10 ve 6 puan artış
Bölüm B EĞİTİMİN ÇIKTILARI
123
göstermiştir. Bu artışa rağmen 8. sınıların başarısı TIMSS uluslararası ortalamasının altında kalmıştır
(bk. Şekil B.2.1 ve Şekil B.2.2). Buna ilaveten Türkiye’de 8. sınıftaki kızlar fen ve matematik alanında
erkeklere göre daha başarılıdır (bk. Şekil B.2.3). Türkiye’den TIMSS 2015 araştırmasına katılan 8. sınıf
öğrencilerinin matematik alanındaki yeterlik düzeylerinin oransal dağılımı, alt düzey ve alt düzey
altına doğru bir yığılmanın olduğunu göstermektedir. Öğrencilerin %43’ü 4. sınıf matematik testinde;
%44’ü fen alanında, 8. sınıf öğrencilerinin ise %41’i fen alanında, %58’si ise matematik alanında alt
düzey ve daha altında bir performans sergilemiştir (bk. Şekil B.2.4). TIMSS ortalamasının hayli üstünde olan bu oranlar, Türkiye’deki öğrencilerin önemli bir çoğunluğunun temel yeterliliklere sahip
olmadan bir üst sınıfa geçtiğini ve sistemden mezun olduğunu göstermektedir. Daha açık ifade ile
8. sınıf düzeyinde matematikte alt düzeydeki öğrencilerin, tam sayılar, ondalıklar, işlemler ve temel
graiklerle ilgili bazı bilgilere sahip olması beklenmektedir. Ancak 8. sınıf öğrencilerinin %30’u en alt
düzeye dahi ulaşamamıştır (MEB, 2016a).
TIMSS 2015’te hem matematik hem de fen alanında alınan puan ortalamalarında 4. sınılarda Güneydoğu Anadolu, Kuzeydoğu Anadolu ve Ortadoğu Anadolu bölgelerindeki öğrenciler, 8. sınılarda
ise Ortadoğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Marmara bölgelerindeki öğrenciler, Türkiye
ortalamasından çok daha düşük düzeyde performans sergilemiştir. Dahası, 4. sınıf matematik ve fen
derslerinde en başarılı bölgeler olan Batı Karadeniz ve Ege ile en başarısız olan Güneydoğu Anadolu
arasında 90 puan, Kuzeydoğu Anadolu ile ise 70 puan civarında fark bulunmaktadır. Benzer durum,
8. sınıf matematik ve fen testleri içinde geçerlidir. En başarılı bölgeler olan Batı Marmara ve Batı Karadeniz ile en başarısız bölgeler olan Ortadoğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde 70-80
puanlık fark gözlenmektedir (bk. Şekil B.2.5 ve Şekil B.2.6). Bu veri, bölgeler arası eğitimsel eşitliğin
4. ve 8. sınılarda belirgin bir şekilde var olmaya devam ettiğini göstermektedir. Özellikle dezavantajın olduğu bu iki bölgede, çalışan öğretmenlerin hızlı sirkülasyonu, öğretmen eksikliği ve tecrübe
eksikliği gibi faktörlerin bu bölgelerin başarısını olumsuz etkileyen unsurlar olduğu düşünülmektedir
(Eğitim-Bir-Sen, 2016).
Türkiye’nin PISA 2015 araştırmasında fen, okuma ve matematik puanı ortalamaları OECD ülkeleri
ortalamasının oldukça altında kalmış ve Türkiye 70 ülke arasında fende 52. okumada 50. ve matematikte 49. olmuştur (bk. Şekil B.3.1). Türkiye PISA 2009 ve PISA 2012’de fen, okuma ve matematik alanındaki ortalama başarısını geçmişe kıyasla istikrarlı bir şekilde artırmıştı. PISA 2009 ve PISA
2012’deki Türkiye’nin ortalama puanlarındaki bu yükselme özellikle okullaşma oranlarındaki artış ile
birlikte ele alındığında oldukça önemli bir gelişme olarak değerlendirilmiştir (Dünya Bankası, 2013).
Ancak, PISA 2015’te ortalama puanlar fen alanında 38, matematik de 28 ve okuma da 47 puan
düşmüştür (bk. Şekil B.3.2). PISA 2015’te her 30 puanın bir öğretim yılına denk geldiği (OECD, 2016)
dikkate alındığında Türkiye’nin puanlarında yaşadığı düşüş PISA 2015 hesaplamalarına göre 1 ile 1,5
öğretim yılı düşüşü ifade etmektedir.
Türkiye’nin katıldığı beş PISA araştırmasında da fen ve okuma alanında kızlar erkeklerden daha başarılıdır. Fen bilimleri testinde kızlar lehine 7 puan okuma alanında ise 28 puan fark vardır. PISA 2012
hariç matematik alanında ise erkekler kızlara göre daha başarılıdır (bk. Şekil B.3.3). Ancak, diğer ulusal sınavlar ve okul notları da dikkate alındığında Türkiye’de matematik alanında kızların erkeklerden
genellikle daha başarılı olduğu görülmektedir (Bulut, Gür ve Sriraman, 2010). PISA 2015 okuma alanı
124
EĞİTİME BAKIŞ 2017
ortalamasına bakıldığında ise kızların erkeklerden çok daha başarılı olduğu ve bu başarı farkının 27
puan olduğu görülmektedir. Fen bilimleri alanında ise erkekler kızlardan 4 puan daha yüksek performans sergilemiştir. Bu başarı puan farkı az olmasına rağmen istatistiksel olarak anlamlıdır. Finlandiya, Arnavutluk ve Bulgaristan gibi ülkelerde ise fen alanında kızlar erkeklerden 15 puan daha yüksek
başarı göstermiştir. PISA 2015 matematik alanında erkekler daha başarılıdır. Finlandiya, Makao (Çin),
Malezya gibi 9 ülkede ise matematik alanında kızlar erkeklerden daha başarılıdır (OECD, 2016).
PISA 2015 araştırmasında bölgesel olarak Türkiye’nin doğusundan batısına doğru gidildikçe her üç
alanda da alınan ortalama puanlar yükselmektedir (bk. Şekil B.3.4). Örneğin, matematik puanı Batı
Marmara’da 432 iken Ortadoğu Anadolu’da 370’dir. PISA 2015’de 30 puanlık bir farkın bir öğretim
yılına denk düştüğü dikkate alındığında iki bölge arasında iki öğretim yılı farkın olduğu görülmektedir. Geçmiş PISA araştırmalarında da bölgeler arası eşitsizlik belirgin bir şekilde görülmektedir. PISA
2012 verileri üzerinden yapılan bir analiz, Ortadoğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki
başarısızlığın nedeninin sadece sosyoekonomik olarak dezavantajlı olmaktan kaynaklanmadığını, bu
bölgelerde eğitimin kalitesinde bir sorun olduğunu göstermiştir. Bu bölgelerde eğitim kalitesini etkileyen faktörlerden biri de bu iki bölgede diğer bölgelere göre 15 yaş grubundaki çocukların okullaşma oranlarının çok hızlı bir şekilde artmış olmasıdır. Bu bölgelerde eşitsizliğin nedeninin sosyoekonomik dezavantajdan farklı olması, eğitimin kalitesini geliştirmeye yönelik adımlar atılmasını zorunlu
kılmaktadır (Polat, 2014). Ayrıca altyapı eksikliklerine ilaveten öğretmen sirkülasyonun hızlı olması,
tecrübesi az olan öğretmenlerin bu bölgelerde çalışması (Eğitim-Bir-Sen, 2016) gibi faktörlerin de
olumsuz etkisinin olduğu düşünülmektedir.
PISA 2015 verilerine göre, fen, okuma ve matematik alanlarında ortalama puanlar bakımından okul
türleri arasında ciddi düzeyde başarı farklılığı görülmektedir. Üç alanda da Anadolu, sosyal bilimler ve
fen lisesi öğrencileri Türkiye ortalamasının üstünde bir başarı puanı elde etmiş, özellikle fen ve sosyal
bilimler lisesi öğrencileri 500 puanın üstünde bir ortalama puana ulaşmıştır (bk. Şekil B.3.5). Başka
bir ifade ile en başarılı olan fen lisesi ile lise düzeyinde en başarısız olan çok programlı Anadolu lisesi
puan ortalaması arasındaki fark üç alanda da yaklaşık 150 puan civarında iken imam hatip liseleri ile
120-140 puan civarındadır. Yukarıda ifade edildiği üzere PISA 2015’de her 30 puanın bir öğretim yılı
süreye denk düştüğü dikkate alındığında Türkiye’deki en başarılı liseler ile en başarısız liseler arasında 4-5 öğretim yılı fark olduğu ortaya çıkmaktadır. Daha açık ifade ile Türkiye’de PISA’ya çoğunlukla
onuncu sınıf öğrencilerinin girdiği dikkate alındığında fen lisesi öğrencilerinin performansı onuncu
sınıf düzeyinde ise çok programlı lise öğrencilerinin performansı ortaokul beşinci sınıf, imam hatip
lisesi öğrencilerinin performansı ise ortaokul altıncı sınıf düzeyindedir. PISA 2009 ve PISA 2012’de de
benzer bir şekilde okullar arası büyük başarı farkı görülmektedir (Dünya Bankası, 2013; Polat, 2014).
Açıkçası bu durum, Türkiye’deki çok az okulun nitelikli bir eğitim verdiği, diğer okulların eğitim kalitesinin ise hayli sorunlu olduğu (World Bank, 2005) gerçeğinin halen devam ettiğini göstermektedir.
Dahası, bu sonuçlar okullar arasındaki açık bir hiyerarşinin var olduğunu, okulların başarı sırasına
göre yukarıdan aşağıya sıralandığını göstermektedir. Başka bir ifade ile Türkiye’deki okullarda sosyal
tabakalaşmanın OECD ortalamasından daha yüksek olduğunu göstermektir. Okullar arasındaki farkın temel nedeni ise öğrencilerin tabakalandırılarak yerleştirilmesidir. Dahası, sosyoekonomik olarak
en dezavantajlı çocuklar başarı düzeyi en düşük okullar olan meslek liselerine giderlerken en yüksek %20’de yer alanlar ise en seçkin Anadolu liseleri ve fen liselerine gitmektedirler (Dünya Bankası,
Bölüm B EĞİTİMİN ÇIKTILARI
125
2013). Sosyoekonomik olarak avantajlı kişilerin gittiği başarı düzeyi yüksekokullarda öğrenci başına
yapılan harcamaların yüksek olması ise mevcut eşitsizlikleri daha da derinleştirmektedir (Polat, 2014).
PISA’da görülen liseler arasındaki hiyerarşinin varlığı yükseköğretime geçiş sınavlarında da açık bir
şekilde görülmektedir. Sosyal bilimler lisesi, özel fen lisesi, özel liseler, Anadolu öğretmen lisesi, fen
lisesi, temel lise ve Anadolu lisesi gibi akademik okul türlerinin mezunları çoğunlukla lisans programlarına yerleşmekteyken; mesleki ve teknik eğitim veren farklı lise türlerinin mezunları ise çoğunlukla
önlisans programlarına ve çok azı ise lisans programlarına yerleşmiştir (bk. Şekil B.5.9). Bu veri lisans
programlarına yerleşmede okullar arasında büyük bir farkın olduğunu göstermektedir. Yukarıda belirtildiği üzere yıllar içinde oluşan bu açık fark nedeniyle okullar arasında katı bir hiyerarşi ortaya
çıkmıştır. Bu durum ise öğrenciler ve aileler üzerinde iyi liselere gitmek için yoğun bir baskıya neden
olmuştur (Çelik, 2015; Bekir S. Gür, Çelik ve Coşkun, 2013). Tüm öğrencileri merkezi olarak sıralayan
ve bir okula yerleştiren Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sistemi ile bu hiyerarşi daha
da büyümüştür. TEOG ile birlikte tüm okullar öğrenci başarısının homojen hala geldiği bir ortama
bürünmüştür. Tüm öğrencileri, gruplandıran ve sıralayan bu sistem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan’ın 15 Eylül 2017 tarihinde yaptığı TEOG’un kaldırılması gerektiği açıklamasından sonra kaldırılmıştır. Eğitim sistemindeki krizleri derinleştiren TEOG’un kaldırılmış olması olumlu bir gelişmedir
(Eğitim-Bir-Sen, 2017).
Türkiye’den PISA 2015’e katılan öğrenciler arasında fen, okuma ve matematik alanlarında üst düzey
performans gösterenlerin oranları, OECD ülkeleri ortalamalarının altındadır. Buna karşın her üç alanda da düşük başarı gösteren öğrencilerin oranı OECD ortalamalarının üstündedir (bk. Şekil B.3.6).
PISA 2015’teki önemli verilerden biri de öğrencilerin yeterlilik düzeylerine göre dağılımıdır. Fen, okuma ve matematik alanlarında üst düzey performans gösterenlerin oranları Türkiye’de üç alanda da
%1’e dahi erişememişken, OECD ülkelerinde bu oran her alanda %8 civarındadır. Temel yeterlilik
düzeyinin altında performans sergileyen öğrenci oranı ise OECD ortalamasının hayli üzerindedir.
Türkiye’de 1. düzey ve altındaki öğrenci oranı fende %44,4, okumada %40 ve matematikte %51,3
iken OECD ortalaması fende %21,3, okumada %20,1 ve matematikte ise %23,4’tür (bk. Şekil B.3.6). Bu
veriler Türkiye’deki öğrencilerin yarıya yakının temel düzey bilgiye dahi sahip olmadan lise düzeyine
eriştiğini göstermektedir.
TIMSS ve PISA gibi uluslararası sınavlarda görülen öğrenci başarılarının düşük olması hususu üniversiteye geçiş sınavlarında da görülmektedir. YGS’deki ortalama netlere bakıldığında 2017 yılında 40
soruluk matematik testinde ortalama net 5,1; fen bilimlerinde 4,6, Türkçe’de 17,3 ve sosyal bilimlerde
12,3’tür (bk. Şekil B.4.1 ve Şekil B.4.2). LYS’deki testlere bakıldığında da öğrencilerin ortalama netlerinin zaman içinde farklılaştığı ve net ortalamalarının düşük olduğu görülmektedir. Bu veriler, TIMSS ve
PISA gibi sınavlarda görülen temel yeterlilik oranlarının altındaki öğrenci oranının çok olması olgusunun yükseköğretime geçiş sınavlarınca da desteklendiğini göstermektedir.
Üniversite giriş sınavına 2008 yılında 1 milyon 645 bin kişi başvurmuşken, bu sayı 2017’de 2 milyon
266 bine yükselmiştir. Sınava başvuranların yaklaşık üçte birlik kesimi, daha önce bir üniversiteye yerleşmiş ve mezun olmuş kişilerden oluşmaktadır (bk. Şekil B.5.1). 2008-2010 yılları arasında üniversite
giriş sınavına başvuranlar arasındaki yerleşme oranı 2017 yılında %36,4 olarak gerçekleşmiştir (bk. Şekil
126
EĞİTİME BAKIŞ 2017
B.5.2). Son sınıf öğrencilerin yaklaşık üçte birinin bir yükseköğretim programına yerleştiği geri kalanının ise yerleşmediği görülmektedir (bk. Şekil B.5.3). Bir yükseköğretim programına yerleşen kişi sayısı
2015 yılında 980 binlere çıksa da son iki yılda düşüş eğilimi göstererek 825 bine inmiş ve başvuran ile
yerleşen arasındaki makas gittikçe açılarak 2017 yılında en yüksek düzeye çıkmıştır (bk. Şekil B.5.10).
Bu verilerden de anlaşılacağı üzere Türkiye’de, yükseköğretim arz (kontenjanlar) ve talebi (başvuranlar) arasındaki uyum sorunu büyüyerek devam etmektedir (Çetinsaya, 2014; World Bank, 2007; YÖK,
2007). Yeni devlet üniversitesi açma hızının düşmesi, yükseköğretimde temel bilimler gibi bazı programların kontenjanlarının azaltılması ve mühendislik ve öğretmenlik programlarına başvuru sırası kotası uygulanması sonrasında jeoloji, maden ve petrol mühendisliği ile bilgisayar ve öğretim teknolojileri
eğitimi (BÖTE) bölümlerindeki kontenjanların önemli oranda boş kalması, yükseköğretimdeki arz ve talep arasındaki sorunu büyütmüştür. Birçok ülke II. Dünya savaşı sonrası yükseköğretim sistemlerini büyütmeyi hedelemiş ve yükseköğretim sistemini önce elit bir sistemden kitlesel bir sisteme, daha sonra
da evrensel bir sisteme dönüştürerek yükseköğretimdeki arz ve talep arasındaki dengeyi korumuştur.
Türkiye ise uzun yıllar yükseköğretim sistemini büyütme konusunda çekingen davranmış ve yükseköğretim sistemi yakın zamana kadar seçkinci yapısını sürdürmüştür (Arlı, 2016; Gür, 2016a, 2016b). 1992
yılında 23 yeni üniversitenin açılması ile 2006-2008 yılları arasında yükseköğretim sistemini büyütmek
adına tüm şehirlerde en az bir devlet üniversitesinin kurulması sonrasında yükseköğretim sistemi çok
daha fazla kitleselleşmiş ve hemen herkesin erişebileceği evrensel bir sistem halini almaya başlamıştır
(Günay ve Günay, 2011; Gür vd., 2017).
2017 yılında ise yükseköğretime yerleştirme sürecinde önemli oranda kontenjanların boş kalması sorunu yaşanmıştır. Önlisans kontenjanları 437 bin iken ek yerleştirmeler sonrasında bu kontenjanların
211 bini boş kalmıştır (bk. Şekil B.5.12). Lisans programlarına ayrılan kontenjan 2017 yılında 474 bin
iken ek yerleştirme sonucunda bu kontenjanların 111 bini boş kalmıştır (bk. Şekil B.5.13). Öğrencilerin istihdam alanı yüksek programları tercih etmesi, istihdam imkânı düşük programları ise daha az
tercih etmesi kontenjanların boş kalmasını etkileyen en önemli faktördür. Ancak, bir diğer faktör ise,
özellikle mühendislik ve öğretmenlik alanları için konulan 240 bin sıralama kotası sonrasında, özellikle
mühendislik alanında jeoloji, maden ve petrol mühendisliği ile BÖTE programlarının boş kalmasıdır.
240 binden sonraki adayların bu programları tercih edememesi nedeniyle bu programların önemli
bir kısmı boş kalmıştır. Bu durum Türkiye’deki yükseköğretim giriş sistemindeki arz ve talep arasındaki sorunun, ciddi bir düzeyde sürdüğünü göstermektedir. Özellikle 2017 yılında önlisans ve lisans
kontenjanlarının yaklaşık üçte birinin boş kalmış olması, yükseköğretime yerleştirme sistemindeki verimsizliği göstermektedir. Dahası, sıralama barajı uygulamasının özellikle mühendislik ve öğretmenlik
alanlarında yerleştirme sistemi açısından doğru bir uygulama olmadığını ortaya koymaktadır.
2001-2016 yılları arasında genel lise mezunlarının işgücüne katılım oranları %51’den %54,4’e yükselmiştir. Genel ve mesleki lise mezunlarının işgücüne katılımı yükseköğretim mezunları ile kıyaslandığında (%79,7) ise hayli düşüktür. 2001-2016 yılları arasında istihdam oranları genel lise mezunlarında
%44,2’den %47,2’ye meslek lisesi mezunları için ise %57,2’den %58,2’ye yükselmiştir. Yükseköğretim
mezunları ile kıyaslandığında lise mezunlarının istihdam oranının çok daha düşük olduğu görülmektedir. Ayrıca, meslek lisesi mezunlarının işsizlik oranı, genel lise mezunlarından çok az daha düşüktür. Bu ise, mesleki eğitimin iş piyasalarında çok az da olsa istihdam açısından bir avantaj olduğunu
göstermektedir (bk. Şekil B.6.1). Türkiye, 25-34 yaş arası yükseköğretim ve lise mezunlarının istihdam
Bölüm B EĞİTİMİN ÇIKTILARI
127
oranın OECD ortalamasının altında ve en düşük olduğu ülkelerden birisidir. Türkiye’nin 2016 yılına
ait 25-34 yaş arası işsizlik oranları OECD ortalamasından yüksekken Yunanistan, İspanya, Fransa ve
İrlanda gibi ülkelerden ise daha düşüktür (bk. Şekil B.6.4).
Genel lise mezunu kadınların işgücüne katılım oranı 2016 yılında %33,7 iken erkeklerin oranı ise
%71,2’dir. İşgücüne katılım eğilimlerine benzer şekilde, istihdam oranları açısından da genel lise mezunu erkeklerin kadınlardan daha yüksek oranda istihdam edildiği, işsizlik oranlarına bakıldığında ise
genel lise mezunu kadınlar arasındaki işsizlik oranının erkeklere göre daha yüksek olduğu görülmektedir (bk. Şekil B.5). Lise dengi meslek okul mezunu hem erkek hem de kadınların işgücüne katılım ve
istihdam oranlarının genel lise mezunu olanların işgücüne katılım oranlarından daha yüksek olduğu,
bununla birlikte işsizlik oranlarının da nispeten daha düşük olduğu görülmektedir. Lise ve dengi
meslek okul mezunu olanların işgücüne katılım (bk. Şekil B.6.7), istihdam (bk. Şekil B.6.7) ve işsizlik
(bk. Şekil B.6.7) oranlarının, hem bölgelere göre hem de bölgelerde cinsiyete göre farklılaşmasının;
bölgelerin ekonomik gelişmişlik düzeyleri, sosyo-kültürel yapılarının farklılıkları ve bölgeler arası istihdam olanaklarının farklı olması ile ilgili olduğu düşünülmektedir.
128
EĞİTİME BAKIŞ 2017
BÖLÜM B
ÖNERİLER
¦ Türkiye’de son yıllarda lise mezuniyet oranları hızlı bir şekilde büyümesine rağmen halen OECD
ortalamasının önemli oranda altındadır. Buna ilaveten, bölgelere göre lise mezunu olma oranı
önemli oranda farklılaşmaktadır. Eğitim ile bireysel ve toplumsal refah arasındaki ilişki de dikkate
alınarak, dezavantajlı bölgelere öncelik verilerek, lise mezuniyet oranlarını artırmaya yönelik çalışmalar devam ettirilmelidir.
¦ Hem TIMSS ve PISA gibi uluslararası öğrenci başarısı araştırmalarının hem de ulusal yükseköğreti-
me geçiş sınavlarının sonuçları, Türkiye’deki öğrencilerin önemli bir çoğunluğunun temel düzeyde
bilgiye sahip olmadığını göstermektedir. Bu veriler, öğrencilerin asgari bilgi düzeyine erişmeden
bir üst sınıfa ya da kademeye geçtiği anlamına gelmektedir. Bakanlığın, düşük başarı düzeyinin
nedenine yönelik kapsamlı araştırmalar yapması gerekmektedir. Ayrıca, öğrencilerin temel asgari
düzey bilgiyi elde etmeden bir üst sınıf ya da kademeye geçmemesi, telai mekanizması kurarak
öğrencilerin temel becerileri kazanması sağlanmalıdır.
¦ TIMSS ve PISA verileri Türkiye’de bölgeler arasında eğitim başarısı konusunda ciddi bir eşitsizliğin
olduğunu göstermektedir. Bölgeler arasındaki eğitimsel eşitsizliği azaltmak için beşeri ve iziki
kaynakların dağılımında dezavantajlı bölgelere öncelik verilmelidir.
¦ PISA ve YGS verilerine göre Türkiye’de liseler arasında çok büyük bir başarı farkının olduğu görül-
mektedir. Bu ise liseler arasında büyük bir hiyerarşinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. En
başarılı ve en başarısız öğrenciler homojen bir şekilde gruplandırılarak aynı okullara yerleştirilmektedirler. Bu durum ortaöğretim sistemi üzerinde oldukça büyük bir baskıya neden olmaktadır. Dahası, aileler çocuklarını daha iyi bir liseye göndermek için oldukça yoğun bir çaba içerisine
girmektedirler. Bunun için, öğrenci başarısının heterojen bir şekilde dağıldığı bir ortaöğretim sistemi kurulmalıdır. Bu yolla akran öğrenmesi gerçekleşebilir ve öğrencilerin öğrenme motivasyonu artabilir. Dahası, liseler arasındaki hiyerarşi azaldığında bir bütün olarak ortaöğretim sistemi
ve özelde geçiş sistemi üzerindeki baskı da azalmış olacaktır.
¦ Yükseköğretime geçiş sistemi üzerindeki talep ve baskının önümüzdeki yıllarda daha da artması
beklenmektedir. Arz ve talep arasındaki dengesizlik sorununu çözmek için, yükseköğretim sisteminin büyümesinin sağlanması, yeni üniversitelerin açılması ve kontenjanların artırılması gerekmektedir. Buna ilaveten, özellikle 2017 yılında çok ciddi bir oranda program boş kalmıştır.
Mevcut programların kontenjanların daha etkin kullanılması için sıralama kotasının kaldırılması
gerekmektedir. Buna ilaveten, bazı programların kontenjanlarının doldurulmaması nedeniyle
üniversiteler ve YÖK’ün program açma ve onay süreçlerinin yeniden incelenmesi gerekmektedir.
Bölüm B EĞİTİMİN ÇIKTILARI
129
BÖLÜM B
KAYNAKLAR
Arlı, A. (2016). Yükseköğretimde büyüme, farklılaşma ve reorganizasyon: İstanbul örneği (1980-2015).
Sosyoloji Konferansları (54), 199–243.
Bulut, S., Gür, B. S., ve Sriraman, B. (2010). Commentary 2 on feminist pedagogy and mathematics. Içinde B. Sriraman & L. English (Ed.), Theories of mathematics education: Seeking new frontiers
(ss. 455–466). New York: Springer.
Çelik, Z. (2015). Ortaöğretime ve yükseköğretime geçiş sınavları kıskacında ortaöğretim sistemi.
A. Gümüş, (ed.) Türkiye’de eğitim politikaları içinde (1. baskı, ss. 273–296). Ankara: İlem Kitaplığı ve
Nobel Yayınları.
Çelik, Z., Boz, N., Gümüş, S., ve Taştan, F. (2013). 4+4+4 eğitim reformu izleme raporu. Ankara: Eğitimciler Birliği Sendikası.
Çetinsaya, G. (2014). Büyüme, kalite, uluslararasılaşma: Türkiye yükseköğretimi için bir yol haritası.
Eskişehir: Yükseköğretim Kurulu.
Dünya Bankası. (2013). Türkiye’de okullarda mükemmeli teşvik etmek. Washington, DC: World Bank.
Eğitim-Bir-Sen. (2016). Eğitime bakış 2016: İzleme ve değerlendirme raporu. Ankara: Eğitimciler Birliği
Sendikası.
Eğitim-Bir-Sen. (2017). Yeni ortaöğretime geçiş sistemi paydaşların görüşleriyle şekillenmeli. http://
www.ebs.org.tr/manset/4271/MTSK%20s%C4%B1nav%20g%C3%B6rev%20%C3%BCcretlerindeki%20sorun%20gideriliyor
Günay, D., ve Günay, A. (2011). 1933’ten günümüze Türk yükseköğretiminde niceliksel gelişmeler.
Yükseköğretim ve Bilim Dergisi, (1), 1–22.
Gür, B. S. (2016a). Democratization and massiication of higher education in Turkey and challenges
ahead. (Research & Occasional Paper Series No. CSHE.3.16). Berkeley, CA: University of
California, Berkeley. http://www.cshe.berkeley.edu/publications/democratization-and-massiication-higher-education-turkey-and-challenges-ahead
Gür, B. S. (2016b). Egemen üniversite: Amerika’da yükseköğretim sistemi ve Türkiye için reform önerileri.
İstanbul: EDAM.
Gür, B. S., Çelik, Z., ve Coşkun, İ. (2013). Türkiye’de ortaöğretimin geleceği: Hiyerarşi mi, eşitlik mi? (Analiz
No. 69). Ankara: Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı.
Gür, B. S., Çelik, Z., Kurt, T., ve Yurdakul, S. (2017). Yükseköğretime bakış 2017: İzleme ve değerlendirme
raporu. Ankara: Eğitim-Bir-Sen Stratejik Araştırmalar Merkezi.
IEA. (2015a). About TIMSS 2015. TIMSS & PIRLS International Study Center. http://timssandpirls.bc.edu/timss2015/international-results/wp-content/uploads/ilebase/full%20pdfs/T15-About-TIMSS-2015.pdf
IEA. (2015b). TIMSS 2015 context questionnaries. TIMSS & PIRLS International Study Center.
https://timssandpirls.bc.edu/timss2015/questionnaires/index.html
Martin, M. O., Mullis, I. V. S., Foy, P., ve Hooper, M. (2016). TIMSS 2015 international result in
science. Boston College: TIMSS & PIRLS International Study Center. http://timssandpirls.bc.edu/
timss2015/international-results/
MEB. (2016a). TIMSS 2015 ulusal matematik ve fen bilimleri ön raporu: 4. ve 8. sınılar. Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürlüğü.
MEB. (2016b). PISA 2015 ulusal raporu. Ankara: Milli Eğitim Bakanlığı Ölçme, Değerlendirme ve Sınav
Hizmetleri Genel Müdürlüğü.
130
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Mullis, I. V. S., Martin, M. O., Foy, P., ve Hooper, M. (2016). TIMSS 2015 international result in mathematics. Boston College: TIMSS & PIRLS International Study Center.
OECD. (2016). PISA 2015 results (volume I): Excellence and equity in education. Paris: Organisation for
Economic Co-operation and Development.
OECD. (2017a). PISA 2015 Assessment and analytical framework: Science, reading, mathematic,
inancial literacy and collaborative problem solving. Paris: Organisation for Economic Co-operation
and Development.
OECD. (2017b). Education at a glance 2017: OECD indicators. Paris: Organisation for Economic
Co-operation and Development. https://doi.org/10.1787/eag-2017-en
ÖSYM. (2016). 2016 öğrenci seçme ve yerleştirme sistemi (ÖSYS) kılavuzu. ÖSYM. http://dokuman.
osym.gov.tr/pdfdokuman/2016/YGS/2016-OSYSKILAVUZU11012016.pdf
ÖSYM. (2017). 2017-YGS sayısal bilgiler. http://dokuman.osym.gov.tr/pdfdokuman/2017/OSYS/YGS/
SAYISAL28032017.pdf
Polat, S. (2014). Türkiye’nin 2023 vizyonu ve eğitimde “orta kalite” tuzağı. Ankara: Siyaset, Ekonomi ve
Toplum Araştırmaları Vakfı.
TÜİK. (2017). İşgücü istatistikleri, Şubat 2017 (Haber Bülteni No. 24941). Ankara: Türkiye İstatistik
Kurumu.
World Bank. (2005). Turkey-education sector study: Sustainable pathways to an efective, equitable, and
eicient education system for preschool through secondary school education (World Bank Other
Operational Studies No. 32450). Washington, DC: The World Bank.
World Bank. (2007). Turkey: higher education policy study, volume 1. Strategic directions for higher
education in Turkey (World Bank Other Operational Studies No. 7628). Washington, DC: The
World Bank.
YÖK. (2007). Türkiye’nin yükseköğretim stratejisi. Ankara: Yükseköğretim Kurulu.
YÖK. (2017a). Yükseköğretim kurumları sınavı hakkında genel bilgi. Yükseköğretim Kurulu. http://
www.yok.gov.tr/documents/10279/36772609/Yuksekogretim_Kurumlari_Sinavi_Hakk%C4%B1nda_Genel_Bilgi.pdf
YÖK. (2017b). Yükseköğretim kurumları sınavı ile ilgili sıkça sorulan sorular ve cevapları. Yükseköğretim Kurulu. http://www.yok.gov.tr/web/guest/yks-sss
Bölüm B EĞİTİMİN ÇIKTILARI
131
BÖLÜM C
ÖĞRETMENLER
GÖSTERGE C1
Öğretmenlerin Sayısı ve Cinsiyet Proili
GÖSTERGE C2
Öğretmen Arz ve Talebi
GÖSTERGE C3
Öğretmen Maaşları
BÖLÜM C
BÖLÜM C
132
Odaktakiler
Öneriler
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Ö
ğretmen, eğitim ve öğretim faaliyetlerinin en önemli unsurlarından birisi,
hatta öğrencilerle birlikte en vazgeçilmez olanıdır. Özellikle Uluslararası
Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması (TIMSS) ve Uluslararası Öğrenci
Değerlendirme Programı (PISA) gibi çalışmalarda en başarılı olan eğitim sistemlerinin ortak özelliğinin kaliteli öğretmen olduğu bilinmektedir (Barber ve Mourshed, 2007). Dahası, geçmişten günümüze yapılan birçok araştırma, öğretmenlerin
öğrenci başarısına etki eden en önemli okul içi faktör olduğu konusunda birleşmektedir (Coleman vd., 1966; Rivkin, Hanushek ve Kain, 2005). Bu araştırmalar
özellikle dezavantajlı öğrencilerin başarısında öğretmen faktörünün çok daha belirleyici olduğunu göstermektedir. Kaliteli öğretmen, dezavantajlı çocukların dezavantajını ortadan kaldıracak en önemli unsur olarak ele alınmaktadır. Yapılan
araştırmalar, öğretmenin akademik bilgisi, mesleğe hazırlanma süreci, tecrübesi gibi faktörlerin öğrenci başarısında oldukça önemli olduğunu göstermektedir
(Darling-Hammond, 2010). Öğretmenlere atfedilen bu önemden dolayı, 2014 yılı
Dünya Öğretmenler Günü’nde Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü
(UNESCO) Genel Direktörü Irina Bukowa, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Genel
Direktörü Guy Ryder, Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) Yönetici
Direktörü Anthony Lake, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Yöneticisi
Helen Clark ve Eğitim Enternasyonel Genel Sekreteri Fred Van Leeuwen yayınladıkları ortak mesajda “Bir eğitim sistemi ancak öğretmenleri kadar iyidir. Öğretmenler, evrensel ve herkes için kaliteli eğitim açısından vazgeçilmezdir” ifadesine
yer vermişlerdir (UNESCO, 2015, s.3).
Öğretmenin eğitim sistemi açısından önemi dikkate alındığında, öğretmene ayrılan
kaynağın büyüklüğü, bu kaynağın tecrübeye ve kademeye göre nasıl farklılaştığı
önemli hale gelmektedir. Buna ilaveten, çalışma koşulları ve ortamının nasıl olduğu
da, eğitim sisteminin kalitesini etkileyen bir unsurdur. Sonuç olarak, eğitim sisteminin en önemli aktörü olan öğretmenlerin nicelik ve niteliklerine yönelik göstergelerin ortaya konulması ve bu göstergeler üzerinden mevcut durumun analiz edilerek
geleceğe yönelik iyileştirme önerileri getirilmesi büyük önem taşımaktadır.
Bu bölümde, Türkiye’deki kamu ve özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenler
ile ilgili bazı temel göstergeler, uluslararası karşılaştırmalara da yer verilerek ortaya konulmuştur. Bu göstergelerden başlıcaları; öğretmen sayıları ile öğretmenlerin
cinsiyet proili, öğretmenlerin tecrübeye göre dağılımı ve öğretmen maaşlarıdır. Ayrıca, öğretmen arz ve talebine yönelik analizlere de yer verilmiştir.
Bölüm C ÖĞRETMENLER
133
ÖĞRETMENLERİN SAYISI VE
CİNSİYET PROFİLİ
GÖSTERGE C1
Bu gösterge çerçevesinde öğretmen sayılarının özel ve
Öğretmen sayıları kademelere göre incelendiğinde en
devlet okulları olmak üzere cinsiyete ve kademelere göre
fazla öğretmenin ilköğretim kademesinde çalıştığı görül-
nasıl dağılım gösterdiği sunulmuştur. Buna ilaveten, bölge-
mektedir. İlköğretim kademesinde görev yapan öğret-
lere göre öğretmen oranlarının cinsiyet bazlı olarak dağılı-
men sayısı toplam öğretmen sayısının yaklaşık %60’ına
mı da ele alınmıştır.
tekabül etmektedir. 1990 yılında 266.835 olan öğretmen
sayısı 2016’da 587.415’e yükselmiştir. Ortaöğretimdeki
Öğretmen Sayısı
öğretmen sayısı 1990’da 116.490 iken 2016’da 341.581’e
Kademelere göre öğretmen sayılarının yıllara göre dağı-
yükselmiştir. Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarıldığı 2012 yılı
lımı Şekil C.1.1’de verilmiştir. Görüldüğü üzere, kamu ve
sonrasında ortaöğretim öğretmen sayısı daha hızlı bir şe-
özel sektörde çalışan öğretmen sayısı son yirmi yılda sü-
kilde büyümüştür. 1990-2016 yılları arasında okul önce-
rekli bir artış eğilimi göstermiştir. 1990-2016 yılları arasın-
si öğretmen sayısı 7.124’den 76.384’e yükselmiştir. Okul
da öğretmen sayısı önemli oranda artmış ve 1990 yılında
öncesi öğretmen sayısı 2009 yılında okul öncesini yaygın-
390.449 olan öğretmen sayısı 2002 yılında 513.556’ya
laştırma kararının alınmasından sonra çok daha hızlı bir
yükselmiştir. Özellikle AK Parti hükümetleri döneminde
şekilde büyümeye başlamıştır. 2009 yılında öğretmen ata-
oldukça büyük sayıda öğretmen istihdamı gerçekleşti-
ma kontenjanlarının önemli bir kısmı okul öncesi öğret-
rilmiştir. Bunun sonucu olarak 2003-2016 yılları arasın-
menliğine ayrılmıştır. Daha somut ifade etmek gerekirse
da öğretmen sayısı daha hızlı bir şekilde büyümüş ve
2008’de 29.342 olan öğretmen sayısı 2009’da 42.716’ya
1.005.380’e yükselmiştir.
yükselmiştir. Sonraki yıllarda da okul öncesi öğretmenliği-
Şekil C.1.1
Kademelere göre kamu ve özel sektörde çalışan öğretmen sayılarında yaşanan değişim (1990-2016)
Okul öncesi
İlköğretim
Ortaöğretim
Toplam
1.100.000
1.000.000
900.000
800.000
700.000
600.000
500.000
400.000
300.000
200.000
100.000
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2000
1999
1998
1997
1996
1995
1994
1993
1992
1991
1990
0
Kaynak: Muhtelif yıllarda DİE, TUİK ve MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
134
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil C.1.2
Özel ilköğretim ve ortaöğretim okullarındaki öğretmen sayılarında yaşanan değişim (1990-2016)
İlköğretim
Ortaöğretim
120.000
110.000
100.000
90.000
80.000
70.000
60.000
50.000
40.000
30.000
20.000
10.000
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2000
1999
1998
1997
1996
1995
1994
1993
1992
1991
1990
0
Kaynak: Muhtelif yıllarda DİE, TUİK ve MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
ne geçmişe göre yeni atamalarda çok daha yüksek sayıda
birkaç yıl içerisinde öğretmen sayısında önemli bir yüksel-
kontenjan ayrılmıştır.
me ivmesi yakalandığı görülmektedir. 2000 yılında yaklaşık
23 bin olan toplam öğretmen sayısı 2002 yılında 20 bin
Şekil C.1.2 Özel ilköğretim ve ortaöğretim okullarında ça-
civarına gerilemiş, daha sonra uzun süreli bir artış ivmesi
lışan öğretmen sayılarında yıllara göre yaşanan değişimi
kazanarak 2014 yılında 76 binlere çıkmıştır. Özel okullara
göstermektedir. Buna göre, 1990’dan bu yana özel ilköğ-
giden öğrencilere yönelik teşvik uygulaması ve özel ders-
retim ve ortaöğretimdeki öğretmen sayısı hızla büyümüş
hanelerin temel liselere dönüştürülmesi ile bu sayı 2015
ve 2016 yılında ilköğretimde 52.871’e ortaöğretimde ise
yılında 115 bini aşmıştır. Ancak, 2015 yılı sonrasında bu
54.369’a yükselmiştir. Şekil incelendiğinde 2001 yılında
sayıda 9 bin civarında bir düşüş yaşanmıştır. Bu düşüş, 15
yaşanan ekonomik kriz sonrasında özel okullarda çalışan
Temmuz darbe girişimi sonrasında FETÖ ile ilişkisi bulunan
öğretmen sayısında kısa süreli bir düşüş yaşandığı ancak
özel okulların kapatılması ile açıklanabilir.
Bölüm C ÖĞRETMENLER
135
Şekil C.1.3
Marmara (37.138) bölgeleridir. Coğrai bölge açısından
Öğretmenlerin bölgelere göre oransal dağılımı
(2016)
bakıldığında, Türkiye’de görev yapan tüm öğretmenlerin
dörtte birinden fazlası Marmara bölgesinde çalışmaktadır.
Doğu Karadeniz
Kuzeydoğu Anadolu
İstanbul
%3,3
Batı Marmara
%3,5
%3,8
Orta Anadolu
%5,5
Ortadoğu
Anadolu
Şekil C.1.4’te 1990-2016 yılları arasında kadın öğretmenlerin oranında yaşanan değişim gösterilmektedir. 1990-2016
%5,8
%13,6
Batı
Karadeniz
Öğretmenlerin Cinsiyeti
%14,4
yılları arasında toplam öğretmen içindeki kadın öğretmen
Akdeniz
oranı toplamda %41’den %58,1’e ilköğretimde %41,2’den
%6,0
%58,5’e; ortaöğretimde %39,4’den, %49,1’e yükselmiş, okul
Doğu
Marmara
%9,1
öncesinde ise %99,6’dan %94,7’ye inmiştir. Bu veriler okul
%12,6
Ege
öncesi dışındaki tüm düzeylerde ve toplamda kadın öğret-
%10,3
Batı Anadolu
%12,1
men oranının zaman içinde önemli bir ilerleme kaydettiğini
Güneydoğu
Anadolu
göstermektedir.
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca
hazırlanmıştır.
1990-2016 yılları arası özel okullarda çalışan kadın öğretmen oranları Şekil C.1.5’te verilmiştir. Bu oranlar incelendiğinde son 20 yıl içerisinde toplam kadın öğretmen
Şekil C1.3, öğretmenlerin bölgelere göre dağılımını gös-
oranlarında yaşanan eğilimden farklı bir eğilim olduğu
termektedir. Beklendiği üzere en fazla öğretmenin bulun-
gözlenmektedir. Özellikle 1991-2001 yılları arasında özel
duğu bölge İstanbul’dur. İstanbul’da görev yapmakta olan
ilköğretim kademesinde çalışan kadın öğretmen oranı
toplam öğretmen sayısı 139.082’dir. İstanbul’un ardından
%90’lardan %70’lere gerilemiş, 2001-2015 yılları arasında
en fazla öğretmene sahip bölgeler Akdeniz (132.067), Ege
ise bu oran büyük ölçüde sabit kalmıştır. Özel ortaöğretim
(121.743) ve Güneydoğu Anadolu (117.222) bölgeleridir.
okullarında çalışan kadın öğretmen oranının ise 1990’lı yıl-
En az sayıda öğretmenin görev yaptığı üç bölge ise Kuzey-
lardan itibaren aşağıya doğru ama dalgalı bir seyir izlediği
doğu Anadolu (31.984), Doğu Karadeniz (34.206) ve Batı
gözlemlenmektedir. 1990 yılında bu oran %61 civarınday-
Şekil C.1.4
Kademelere göre kadın öğretmen oranında yaşanan değişim (1990-2016)
Toplam
Okul öncesi
İlköğretim
Ortaöğretim
100
90
80
70
60
50
40
30
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2000
1999
1998
1997
1996
1995
1994
1993
1992
1991
1990
20
Kaynak: Muhtelif yıllarda DİE, TUİK ve MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
136
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil C.1.5
Özel ilköğretim ve ortaöğretim okullarında kadın öğretmen oranlarında yaşanan değişim (1990-2016)
İlköğretim
Ortaöğretim
100
90
80
70
60
50
40
30
20
10
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2000
1999
1998
1997
1996
1995
1994
1993
1992
1991
1990
0
Kaynak: Muhtelif yıllarda DİE, TUİK ve MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
ken 2000 yılında %53’e gerilemiş, 2010 yılında ise %50 ci-
mektedir. Şekil incelendiğinde en yüksek kadın öğretmen
varına düşmüştür. 2016 yılında özel ilköğretimlerde çalışan
oranına sahip bölgelerin İstanbul (%64,1) ve Batı Anadolu
kadın öğretmen oranı %73,1; ortaöğretimde ise %55,8 ola-
(%62,9), en düşük kadın öğretmen oranına sahip bölgele-
rak gerçekleşmiştir.
rin ise Güneydoğu Anadolu (%46,9) ve Ortadoğu Anadolu (%47,4) bölgeleri olduğu görülmektedir. Genel olarak
Şekil C.1.6, 2016 yılında kamu ve özel okullarda çalışan
doğudan batıya doğru gidildikçe kadın öğretmen oranının
kadın öğretmenlerin bölgelere göre dağılımını göster-
arttığı söylenebilir.
Şekil C.1.6
Kadın öğretmen oranlarının bölgelere göre dağılımı (2016)
70
60
50
40
30
20
10
İstanbul
Batı Anadolu
Ege
Doğu Marmara
Batı Marmara
Türkiye
Kuzeydoğu
Akdeniz
Batı Karadeniz
Doğu Karadeniz
Orta Anadolu
Ortadoğu Anadolu
Güneydoğu
0
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan istatistiklerkullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Bölüm C ÖĞRETMENLER
137
Şekil C.1.7
Eğitim fakültelerine yeni kayıt yaptıran öğrenciler içindeki kadın öğrenci oranlarında yaşanan değişim (2007-2016)
70
60
50
40
30
58
53
53
55
2007
2008
2009
60
60
2011
2012
64
66
66
64
2014
2015
2016
20
10
0
2010
2013
Kaynak: ÖSYM ve YÖK web sitesinden elde edilen veriler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
Şekil C.1.7’de 2007-2016 yılları arasında eğitim fakültelerine
2015 yılında Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD)
kayıt yaptıran öğrenciler içindeki kadın öğrenci oranlarında
ülkelerinde kademelere göre görev yapan kadın öğretmen
yaşanan değişim gösterilmiştir. Buna göre, 2007-2016 ara-
oranları Şekil C.1.8’de verilmiştir. 2015 yılına ait karşılaştır-
sında kadınların eğitim fakültelerine kayıt yaptırma oranı-
malı veriler incelendiğinde Türkiye’nin kadın öğretmen ora-
nın zaman içinde arttığı görülmektedir. 2007’de %53 olan
nı en düşük olan ülkelerden birisi olduğu görülmektedir.
eğitim fakültesine yeni kayıtlar arasındaki kadın oranı 2016
Okul öncesi kademesinde, birçok ülkede öğretmenlerin ta-
yılında %64,5’e yükselmiştir.
mamına yakını kadın öğretmenlerden oluşmaktadır. Bu ka-
Şekil C.1.8
OECD ülkelerinde kademelere göre kadın öğretmen oranları (2015)
Okul öncesi
İlkokul
Ortaokul
Lise
110
100
90
80
70
60
50
40
30
Kolombiya
Türkiye
Meksika
Lüksemburg
Çin
Kore
Endonezya
Hollanda
Yunanistan
İsveç
Norveç
Fransa
Almanya
İspanya
G20 ortalaması
Şili
Avusturya
ABD
Kosta Rika
OECD ortalaması
Brezilya
Çek Cumhuriyeti
Finlandiya
Yeni Zelanda
Belçika
EU22 ortalaması
Polonya
Macaristan
İtalya
Portekiz
İsrail
Slovenya
Estonya
Slovakya
Letonya
Litvanya
20
Kaynak: OECD (2017)
138
EĞİTİME BAKIŞ 2017
demede, Türkiye’den (%95) daha düşük seviyede kadın öğ-
ülkeler Endonezya (%54,1), Çin (%52,9), Kolombiya (%52,8),
retmene sahip sadece yedi ülke olduğu gözükmektedir. Bu
Meksika (%52,7) ve Hollanda’dır (%52,1). Lise düzeyinde ise
ülkeler; ABD (%94,1), Meksika (%93,9), Kosta Rika (%93,7),
%58,9 olan OECD ortalamasına karşın Türkiye (%49), Mek-
Norveç (%93), İspanya (%92,6), Fransa (%92,3) ve Hollanda
sika (%47) ve Kolombiya (%45,3) ile birlikte en düşük kadın
(%87,1) şeklindedir. Okul öncesi kademesinde görev yapan
öğretmen oranına sahip üç ülkeden biri konumundadır. Bu
kadın öğretmen oranının OECD ortalaması ise %96,8 sevi-
sonuçlar, dünyanın gelişmiş ülkelerinde öğretmenlik mes-
yesindedir. İlk ve ortaokul seviyesinde de benzer bir durum
leğinin daha çok kadınlar tarafından icra edilen bir meslek
söz konusudur. İlkokul seviyesinde %83’lük OECD ortala-
olduğunu ortaya koymaktadır. Öğretmenlik Türkiye’de de
masına karşın Türkiye %61’lik ortalaması ile en düşük kadın
özellikle son yıllarda daha çok kadınlar tarafından tercih
öğretmen ortalamasına sahip ülke konumundadır. Orta-
ediliyor olsa da kadın öğretmen oranları tüm kademelerde
okul seviyesinde ise OECD ortalaması %69,2 iken Türkiye
OECD ortalamasının altındadır. Ayrıca, Türkiye de dâhil ol-
ortalaması %56‘dır. Bu seviyede Türkiye’den daha düşük
mak üzere tüm OECD ülkelerinde eğitim kademesi arttıkça
kadın öğretmen oranına sahip beş ülke bulunmaktadır. Bu
kadın öğretmen oranlarının azaldığı görülmektedir.
Bölüm C ÖĞRETMENLER
139
ÖĞRETMEN ARZ VE TALEBİ
GÖSTERGE C2
Eğitime katılım oranlarındaki artış, nüfus artışı ve eğitim
Tablo C.2.1’de Kasım 2017’de Türkiye’deki kamu okulların-
ortamlarının iyileştirilmesi yönündeki çabalar, gelişmekte
daki öğretmen ihtiyacını gösteren tahmini bir hesaplama
olan ülkelerin birçoğunda ciddi sayıda öğretmen açığının
yapılmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından öğretmen ihti-
ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Ayrıca, öğretmenlik
yacına yönelik güncel veriler yayınlanmadığından dolayı Şu-
mesleğinin toplum içerisindeki statüsü ve çalışma koşulları
bat 2016 öğretmen ihtiyacı verileri (Eğitim-Bir-Sen, 2016)
da bazı ülkelerde meslekten ayrılmaya dayalı olarak gelişen
üzerinden norm fazlası öğretmen sayısını sabit alınarak, son
öğretmen açığına neden olabilmektedir. Bu nedenlerin dı-
iki yıldaki atanan öğretmen sayısı ile sistemden emeklilik,
şında tüm ülkelerde mevcut öğretmenlerin emekli olmala-
farklı kurumlara geçiş, ihraç vb. gerekçelerle ayrılan öğret-
rına bağlı olarak belli oranlarda öğretmen ihtiyacı süreklilik
men sayısı dikkate alınarak bir hesaplama yapılmıştır. Buna
göstermektedir. Öğretmen ihtiyacını karşılayacak sayıda
göre, net öğretmen ihtiyacı 77 bin, norm fazlası öğretmen-
öğretmen adayı bulunamaması veya ihtiyacın çok üze-
lerin de ihtiyaç duyulan yerlere eş vb. gerekçelerle gideme-
rinde bir aday kitlenin olmasından kaynaklanan arz-talep
yeceği dikkate alındığında reel ihtiyacın 120 bin civarında
dengesizlikleri ise birçok ülkede önemli bir problem olarak
olduğu görülmektedir. Ancak, 2017 yılında Talim ve Terbiye
varlığını sürdürmektedir. Öğretmen arzının var olan talebi
Kurulu tarafından alınan kararla haftalık ilköğretim ve or-
karşılayamaması durumunda öncelikle öğretmen başına
taöğretim düzeyinde bazı derslerin haftalık ders saati art-
düşen öğrenci sayısının artmasından kaynaklanan sorunlar
mış ve bazıları azalmıştır. Bu karar ile birçok dersin haftalık
ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, arzın yetersiz olduğu durum-
ders saati değiştiğinden haftalık ders saati artan derslerde
larda öğretmenliğe giriş şartlarının esnetilmesi gündeme
öğretmen ihtiyacı sayısı artarken, ders saati azalan dersler-
gelmekte ve bu da öğretmen niteliğini düşürebilmektedir
de norm fazlası öğretmen ihtiyacı artmıştır. Buna ilaveten,
(Eğitim-Bir-Sen, 2016). Ülkemizde olduğu gibi öğretmen
2017-2018 öğretim yılında Türkiye’de 600’den fazla okulda
arzının var olan talebin çok üzerinde olduğu durumlarda
beşinci sınıların yabancı dil ağırlıklı hale getirilmesi kararı
ise öğretmenlerin hangi kriterlere göre seçileceği sorusu
pilot olarak uygulanmaya konulmuştur. Bu karar ile birlikte
gündeme gelmektedir.
İngilizce öğretmeni ihtiyacı bu okullarda karşılanamamıştır.
Tablo C.2.1
Öğretmen ihtiyaç analizi
Şubat 2016
Mart-Aralık 2016
Ocak-Aralık 201
Genel
Mevcut öğretmen sayısı
Kurum bazlı ihtiyaç
Norm fazlası
Net ihtiyaç
Emekli
İstifa, nakil, ihraç vb.
Atanan
825.869
131.369
40.943
90.426
-
-
30.805
-
-
-
-
9.943
-
18.506
-
-
-
-
10.000
-
21.492
868.269
117.509
-
76.566
19.943
37.000
70.803
Kaynak: MEB tarafından sağlanan Şubat 2016 tarihli veriler ile MEB Bütçe Sunuş raporlarındaki veriler ve MEB web sitesinden elde edilen veriler kullanılarak
tarafımızca hazırlanmıştır.
Not: Norm fazlası öğretmen sayısının artmadığı göz önünde bulundurularak hesaplanmıştır.
140
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Dahası, bu okullardaki diğer branş öğretmenleri ise norm
Şekil C.2.2, 2006-2015 yılları arasında eğitim fakültelerin-
fazlası duruma düşmüştür (Eğitim-Bir-Sen, 2017). Beşinci
den mezun olan öğrenci sayısının dağılımını göstermekte-
sınıların yabancı dil ağırlıklı hale getirilmesi pilot uygulama-
dir. Türkiye’de öğretmen arzını belirleyen ana kaynaklardan
dan genel bir uygulamaya dönüşmesi durumunda bir ta-
birisi eğitim fakülteleridir. Dolayısıyla, eğitim fakültelerin-
raftan İngilizce öğretmen ihtiyacı oldukça büyürken, diğer
den mezun olan öğrenci sayıları öğretmen arzı açısından
taraftan da norm fazlası öğretmen sayısı artacaktır. Okul
önemli bir veri oluşturmaktadır. 2006-2015 yılları arasında
öncesi eğitimin zorunlu hale getirilmesi durumunda, okul
eğitim fakültesi mezun sayılarının dalgalı bir seyir izlediği
öncesi öğretmen ihtiyacının daha fazla artması beklenmek-
görülmektedir. 2006-2007 öğretim yılında eğitim fakültele-
tedir (Gür, Çelik ve Yurdakul, 2016). Açıkçası, haftalık ders
rinden mezun olan toplam öğrenci sayısı 48.884 iken bu
saatlerinin değişmesi ve beşinci sınıların yabancı dil ağırlık-
sayı 5 bin civarında bir düşüşle 2010-2011 öğretim yılında
lı hale getirilmesi kararları sonrasında Şubat 2016’daki 40
43 binlere gerilemiştir. Bu tarihten sonra tekrar bir yüksel-
bin norm fazlası öğretmen sayısının daha da arttığı tahmin
me eğilimine giren mezun sayısı 2014-2015 öğretim yılında
edilmektedir. Bu ise reel öğretmen ihtiyacının 120 binden
67.460’a çıkmış ve 2015-2016 öğretim yılında tekrar azal-
çok daha yüksek olduğunu göstermektedir.
mış ve 55.743 olmuştur.
Şekil C.2.2
Eğitim fakültelerinden mezun olan öğrenci sayısında yaşanan değişim (2006-2015)
70.000
60.000
50.000
67.460
2012
2013
2014
55.743
66.178
2008
61.707
2007
52.451
53.692
2006
43.494
50.520
20.000
48.884
30.000
45.575
40.000
10.000
0
2009
2010
2011
2015
Kaynak: ÖSYM ve YÖK web sitesinden elde edilen veriler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
Bölüm C ÖĞRETMENLER
141
Şekil C.2.3
Eğitim fakültelerine yeni kayıt yaptıran öğrenci sayısında yaşanan değişim (2007-2016)
80.000
70.000
60.000
59.191
62.925
58.092
57.705
2010
60.035
2009
70.291
67.972
20.000
45.159
30.000
59.291
40.000
69.984
50.000
10.000
0
2007
2008
2011
2012
2013
2014
2015
2016
Kaynak: ÖSYM ve YÖK web sitesinden elde edilen veriler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
Şekil C.2.3, 2007-2016 yılları arasında eğitim fakültelerine
sında üniversitelere yaklaşık 170 bin civarında pedagojik
yeni kayıt yaptıran öğrenci sayısında yaşanan değişimi gös-
formasyon kontenjanı ayrılmıştır. 2016 yılından itibaren ise
termektedir. Eğitim fakültelerine kayıt yaptıran öğrenci sayısı
pedagojik formasyon kontenjanı belirleme yetkisi üniver-
2007-2011 yılları arasında düzenli bir artış göstermiş ve 2007
sitelere devredilmiş ve üniversiteler istedikleri kadar kon-
yılında 45 bin civarında olan yeni kayıt sayısı, 2011 yılında 70
tenjan açmışlardır. Bu düzenlemenin bir sonucu olarak her
bini aşmıştır. 2011 yılından itibaren eğitim fakültelerine yeni
isteyen pedagojik formasyon alabilecek duruma gelmiştir.
kayıt yaptıran öğrenci sayısı azalmış ve 2016 yılında eğitim
Bu karar sonrasında kaç kişinin pedagojik formasyon aldı-
fakültelerine yeni kayıt yaptıran toplam öğrenci sayısı 59.191
ğına dair bir veri bulunmamaktadır (Gür vd., 2017).
olmuştur. Bunun temel nedeni olarak 2012 yılında YÖK tarafından eğitim fakültelerinde bulunan birçok bölümde ikinci
öğretim programlarının kapatılmış olması gösterilebilir.
Eğitim fakültelerinden mezun olan öğrenci sayıları öğretmen arzı ile ilgili bazı ipuçları vermekle birlikte büyük resmi
tam olarak ortaya koyamamaktadır. Özellikle son birkaç
Tablo C.2.4
Yıllara göre pedagojik formasyon programları
kontenjan sayıları (2013-2017)
Tercih yapan aday sayısı
Kontenjan sayısı
Ek kontenjan sayısı
2013
65.735
30.000
-
2014
45.893
40.000
-
2014
-
62.045
4.450
yılda pedagojik formasyon eğitimi alan aday sayısındaki ar-
2015
-
41.490
3.390
tış bunun en önemli sebeplerinden birisidir. Tablo C.2.4,
2016
-
Sınırsız
-
pedagojik formasyon programlarına YÖK tarafından ayrılan
2017
-
Sınırsız
-
kontenjan sayılarını göstermektedir. 2013-2015 yılları ara-
Kaynak: Yükseköğretime Bakış 2017: İzleme ve Değerlendirme Raporunda
ÖSYM ve YÖK verileri kullanılarak hazırlanan tablo tarafımızca güncellenmiştir.
142
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil C.2.5
KPSS eğitim bilimleri testine giren aday sayısı ve ortalama netlerinde yaşanan değişim (2005-2017)
Ortalama
Aday sayısı (sağ eksen)
60
50
48,4
417.480
49,9
48,5
46,1
40
39,8
40,9
279.849
34,9
34,9
202.710
237.520
244.269
230.333
205.433
412.005
350.000
41,0
314.085
33,8
300.000
250.000
252.741
200.000
150.000
173.428
100.000
10
0
450.000
400.000
43,5
38,9
36,9
279.638
30
20
500.000
457.866
50.000
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
2017
0
Eğitim bilimleri (80 soru)
Kaynak: Yükseköğretime Bakış 2017: İzleme ve Değerlendirme Raporunda ÖSYM ve YÖK verileri kullanılarak hazırlanan tablo tarafımızca güncellenmiştir.
Not: KPSS’de 2013 ve sonrasında eğitim bilimleri sınavının soru sayısı 120’den 80’e indirilmiştir. Yıllar içerisinde karşılaştırma yapabilmek için, 120 sorulu olan
yıllardaki ortalama netler 80 soru üzerinden yeniden hesaplanmıştır.
Türkiye’de öğretmen arzını belirleyen temel kaynakların
na giren aday sayısında ciddi bir artış ivmesi ortaya çıkmış-
eğitim fakülteleri ve diğer fakültelerden mezun olanlar
tır. Bunun muhtemel nedeni 2013 yılından itibaren başta
için pedagojik formasyon eğitimi olduğu söylenebilir. Bu
fen ve edebiyat fakülteleri olmak üzere birçok farklı fakül-
kaynaklardan gelen adayların kamu okullarında öğretmen
teden mezun olan kişilerin pedagojik formasyon belgesi
olabilmelerinin ön şartı ise KPSS sınavına girmek ve yeterli
alması ve bu kişilerin de KPSS’ye girmesidir.
puanı almaktır. Dolayısıyla, kamu okulları açısından toplam
öğretmen arzını ortaya koyabileceğimiz en önemli verinin
2005-2017 yılları arasında KPSS eğitim bilimleri sınavına
Kamu Personel Seçme Sınavı (KPSS) eğitim bilimleri sınavı-
girenlerin ortalama netlerinde yaşanan değişime bakıldı-
na giren kişi sayısı olduğu söylenebilir. Bu kapsamda, Şekil
ğında, adayların performansları yıllara göre farklılaşmakta-
C.2.5, 2005-2017 yılları arasında KPSS eğitim bilimleri tes-
dır. Yıllar içinde adayların netleri 80 soru üzerinden 49,9
tine giren aday sayısı ve ortalama netlerinde yaşanan deği-
ile 33,8 arasında değişmektedir. Farklı yıllardaki sınav so-
şimi göstermektedir.
ruları zorluk düzeylerine göre birbiri ile karşılaştırılabilir
olmadığından dolayı, ortalama netlerin düşmesi ya da yük-
Şekil C.2.5’te görüleceği üzere KPSS eğitim bilimleri sınavına
selmesinin nedeni adayların performanslarından mı yoksa
giren öğrenci sayısı 2005-2017 yılları arasında 173.428’den
soruların zorluk düzeyinden mi kaynaklandığına dair bir
412.005’e yükselmiştir. 2013 yılından itibaren KPSS sınavı-
değerlendirme yapılamamaktadır.
Bölüm C ÖĞRETMENLER
143
Şekil C.2.6
Ataması yapılan öğretmen sayılarında yaşanan değişim (2003-2017)
60.000
50.000
49.311
2011
50.990
2010
41.579
56.106
39.945
2015
2016
21.492
2008
40.922
21.016
2007
23.893
19.493
20.777
19.029
10.000
22.814
20.000
31.000
30.000
52.736
40.000
0
2003
2004
2005
2006
2009
2012
2013
2014
2017
Kaynak: Yükseköğretime Bakış 2017: İzleme ve Değerlendirme Raporunda MEB tarafından sağlanan Şubat 2017 tarihli veriler kullanılarak hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
Not: 2016 yılında 3.633’ü dershane ve etüt merkezlerinde çalışanlar olmak üzere toplamda 18.506 sözleşmeli öğretmen ataması yapılmıştır.
Not: Sözleşmeli pozisyonda atanıp kadrolu statüye (4/A) geçirilen öğretmen sayısı 71.820 olup rakamlara dâhil değildir.
Tablo C.2.7
Sözleşmeli olarak atanan öğretmenlerin branş bazında Türkiye geneli oluşan en düşük KPSS puanı, mülakat puanı
ve sayıları (2016, 2017)
Alan adı
En düşük mülakat puanı
En düşük KPSS puanı
Atama sayısı
Sınıf Öğretmenliği
76,00
71,56743
8.312
İngilizce
68,00
67,23339
3.898
DKAB
74,00
69,82836
3.759
İlköğretim Matematik
68,67
65,78918
2.930
Okul Öncesi
79,01
76,90487
2.566
Fen Bilimleri/Fen ve Teknoloji
80,00
77,55431
1.755
Türkçe
80,66
78,12854
1.777
Rehberlik
82,00
77,38297
1.258
Özel Eğitim
74,00
67,67679
980
Beden Eğitimi
78,00
74,27743
1.208
Matematik
87,01
84,28359
1.703
Türk Dili ve Edebiyatı
86,33
82,05431
1.572
İ.H.L. Meslek Dersleri
73,00
68,08105
754
Arapça
60,33
52,22622
291
Müzik
63,00
60,42402
557
Görsel Sanatlar
74,33
69,45086
443
Fizik
80,00
78,02196
809
Biyoloji
83,00
78,11809
779
Bilişim Teknolojileri
86,33
82,42550
570
Kimya/Kimya Teknolojisi
82,33
78,73174
694
Sosyal Bilgiler
84,34
80,57878
672
Teknoloji ve Tasarım
70,66
70,74165
236
Tarih
85,67
81,19762
592
Coğrafya
84,00
79,80888
473
Kaynak: MEB web sitesinden elde edilen veriler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Not: Dershane ve etüt öğretmenleri atama sayılarına dâhil olup mülakat puanlarına dâhil değildir.
144
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil C.2.6, 2003 yılından günümüze MEB tarafından ger-
Tablo C.2.8
çekleştirilen öğretmen atama sayılarını göstermektedir.
Şekilde görüldüğü üzere, 2003 ve 2009 yılları arasında
genel olarak yıllık 20 bin civarında bir öğretmen ataması
gerçekleştirilmiştir. Bu yıllar arasındaki tek istisna ise 31 bin
Dershane ve etüt merkezlerinde çalışanlardan
sözleşmeli olarak atanan öğretmenlerin branş
bazında Türkiye geneli oluşan en düşük mülakat
puanı ile sayıları (2016, Ekim)
Alan adı
En düşük mülakat puanı Atama sayısı
Matematik
70,0
950
Türk Dili ve Edebiyatı
64,3
634
Fizik
80,0
400
Biyoloji
60,0
324
öğretmen ataması sayıları genel olarak yıllık 50 bin civarın-
Kimya/Kimya Teknolojisi
60,0
312
da gerçekleşmiştir. 2017 yılında ise 21.492 ile son yılların
Tarih
85,0
300
en düşük öğretmen alımı gerçekleşmiştir.
Coğrafya
64,3
239
Sosyal Bilgiler
60,0
161
Fen Bilimleri/Fen ve Teknoloji
69,3
111
Felsefe
90,7
100
İlköğretim Matematik
65,7
20
öğretmen atamasının yapıldığı 2006 yılıdır. 2010 yılında ise
41 bine yakın öğretmen ataması gerçekleştirilmiştir. 2010
yılı sonrasında ise 4+4+4 eğitim reformunun da etkisi ile
27 Temmuz 2016 tarihli 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile getirilen düzenleme ile kamuda sözleşmeli öğretmen istihdamı mümkün hale getirilmiştir.
Türkçe
60,0
20
Uygulama kapsamında, alım yapılacak her bir pozisyonun
Sınıf
70,7
10
üç katı kadar aday KPSS puan üstünlüğüne göre belirlen-
Muhasebe ve Finansman
80,0
9
mekte ve sözlü sınava tabi tutulmaktadır. Atama konu-
İngilizce
73,0
7
sunda sözlü sınav puanları nihai belirleyici durumundadır.
Türk Dili ve Edebiyatı
71,7
6
Tablo C.2.7’de 2016 ve 2017 yıllarında yapılan toplam söz-
Diğer
-
30
leşmeli öğretmen atama sayıları ve en düşük mülakat ve
Toplam
-
3.633
KPSS puanları verilmiştir. Buna göre her iki yılda toplam
Kaynak: MEB web sitesinden elde edilen veriler kullanılarak tarafımızca
hazırlanmıştır.
40 binin üzerinde sözleşmeli öğretmen ataması yapılmıştır. En fazla atama yapılan branşlar sınıf (8.312), İngilizce
(3.898), din kültürü ve ahlak bilgisi (3.759) ve ilköğretim
bağlı olarak yapılan sözleşmeli öğretmen atamalarına ek
matematik (2.930) olmuştur. Ancak, ilgili alandaki öğret-
olarak 2016 yılında dershane ve etüt merkezlerinde çalışan
men arzı veya mevcut öğretmenlerin dağılımından kay-
öğretmenler arasından mülakat yöntemiyle 3.633 sözleş-
naklanan bazı farklılıklar da ortaya çıkabilmiştir. Örneğin,
meli öğretmen ataması yapılmıştır. Dershane ve etüt mer-
ihtiyaç yüksek olmasına rağmen arzın çok yüksek olmadığı
kezlerinde çalışan öğretmenlerin genel proillerine bağlı
özel eğitim alanında atama sayıları daha düşük seviyede
olarak, atamaların daha çok ortaöğretim kurumlarına yö-
kalmıştır. Sınıf öğretmenliği alanında ise net ihtiyaç çok
nelik branşlarda gerçekleştiği görülmektedir. Bu kapsam-
yüksek olmamasına rağmen özellikle dezavantajlı bölge-
da, en fazla öğretmen ataması yapılan branşlar Matematik
lerde öğretmen bulunamamasından dolayı beklenenden
(950), Türk Dili ve Edebiyatı (634), Fizik (400), Biyoloji (324),
daha yüksek seviyede atama gerçekleştirilmiştir.
Kimya (312) ve Tarih (300) olarak öne çıkmaktadır. Dershane ve etüt merkezlerinde çalışanlar arasından yapılan söz-
Ekim 2016’da dershane ve etüt merkezlerinde çalışanlar-
leşmeli öğretmen ataması tek seferlik bir uygulama olarak
dan sözleşmeli olarak atanan öğretmenlerin branş bazında
planlandığı için bu kapsamda yapılan atamaların öğretmen
Türkiye geneli oluşan en düşük mülakat puanları ve sayıları
ihtiyacından ziyade başvuranların proilleri doğrultusunda
Tablo C.2.8’de gösterilmiştir. KPSS ve mülakat puanlarına
gerçekleştiği söylenebilir.
Bölüm C ÖĞRETMENLER
145
Şekil C.2.9
Sözleşmeli olarak atanan öğretmenlerin
bölgelere göre oransal dağılımı (2017)
Şekil C.2.10
Sözleşmeli olarak atanan öğretmenlerin illere
göre oransal dağılımı (2017)
Diğer bölgeler
Akdeniz
%6
Şanlıurfa
%2
%15
Diğer iller
%24
Kuzeydoğu
Anadolu
%17
%10
Hakkari
Erzurum
%25
Ortadoğu
Anadolu
%4
Güneydoğu
Anadolu
%8
%4
Mardin
%49
Van
%5
%7
%5
Muş
Şırnak
%5
Diyarbakır
%6
Ağrı
%6
Hatay
Gaziantep
Kaynak: MEB web sitesinden elde edilen veriler kullanılarak tarafımızca
hazırlanmıştır.
Kaynak: MEB web sitesinden elde edilen veriler kullanılarak tarafımızca
hazırlanmıştır.
Şekil C.2.9, 2017 yılında atanan sözleşmeli öğretmenlerin
öğretmenler dört yıl boyunca atandıkları kurumda çalış-
bölgelere göre oransal dağılımını göstermektedir. 2017 yı-
tıktan sonra kadrolu öğretmenliğe geçiş yapabileceği ve
lında yapılan toplam 21.492 sözleşmeli öğretmen atama-
kadroya geçtikten sonra da 2 yıl daha atandıkları yerde
sının yaklaşık yarısı (10.485) yalnızca Güneydoğu Anadolu
çalışması gerekmektedir.
Bölgesine yapılmıştır. Kuzeydoğu Anadolu ve Ortadoğu
Anadolu bölgelerine yapılan toplam öğretmen ataması
Şekil C.2.10, 2017 yılında atanan sözleşmeli öğretmenlerin
da (9.218) oldukça yüksek seviyededir. Ayrıca, Akdeniz
illere göre oransal dağılımını göstermektedir. Uygulama
bölgesine 1.369, diğer tüm bölgelere ise 420 sözleşmeli
kapsamında atanan öğretmenlerin yaklaşık %75’nin 11 ile
öğretmen ataması yapılmıştır. Bu veriler, Güneydoğu ve
atandığı görülmektedir. 2017 yılında atanan sözleşmeli öğ-
Doğu Anadolu bölgelerindeki öğretmen açığının yeni söz-
retmenlerin %15’i Şanlıurfa, %10’ü Van, %8’i Şırnak ve %7’si
leşmeli öğretmenlik atamalarıyla kapatılmaya çalışıldığını
Ağrı’ya atanmıştır. En fazla sözleşmeli öğretmen ataması
göstermektedir. Sözleşmeli öğretmenlik uygulaması, öğ-
yapılan illerin tamamının Türkiye’de öğretmen başına dü-
retmenlerin ilk atandıkları yerde kalma süresini artırmak
şen öğrenci sayısı en yüksek olduğu iller arasında bulun-
için getirilmiştir. Bu kapsamda, sözleşmeli olarak atanan
dukları görülmektedir (bk. Bölüm D).
146
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil C.2.11
Bölgelere göre devlet okullarında çalışan öğretmenlerin hizmet süresi ortalaması (Şubat, 2016)
Doğu Marmara
Ege
12,8
13,9
Batı Anadolu
12,4
13,6
Batı Marmara
12,1
13,4
14,3
13,3
Akdeniz
11,7
Doğu Karadeniz
11,4
Orta Anadolu
12
TÜRKİYE
14
Batı Karadeniz
16
10
8
6
6,0
6,7
7,2
4
2
İstanbul
Ortadoğu Anadolu
Güneydoğu Anadolu
Kuzeydoğu Anadolu
0
Kaynak: MEB tarafından sağlanan Şubat 2016 tarihli veriler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil kullanılmıştır.
Daha önce belirtildiği üzere öğretmen talebinin en önem-
Dolayısıyla, öğretmen planlaması yapılırken mevcut öğ-
li nedenlerinden birisi emeklilik nedeniyle gerçekleşen
retmenlerin emekli olma durumlarının da alan bazlı ola-
meslekten ayrılmalardır. Bu kapsamda, mevcut öğret-
rak göz önünde bulundurulması büyük önem arz etmek-
menlerin hizmet sürelerinin analiz edilmesi önem arz
tedir. Şekil C.2.11’de sunulan öğretmenlerin ortalama
etmektedir. Şekil C.2.11, 2016 yılında, Türkiye’de devlet
hizmet sürelerine dair veriler analiz edildiğinde bölgesel
okullarında çalışan öğretmenlerin hizmet süresi ortalama-
bazda önemli farklılıklar olduğu görülmektedir. Ortalama
larını bölgelere göre göstermektedir. Şekil’de görüldüğü
hizmet süresi batıya doğru gittikçe 14,3 yıla kadar yük-
üzere 2016 yılı itibari ile Türkiye’deki tüm öğretmenlerin
selmekte, doğu bölgelerinde ise 6 yıla kadar düşmekte-
ortalama hizmet süreleri 11,7 yıldır. Bu veri kapsamında,
dir. Ortalama öğretmenlik tecrübesinin en yüksek olduğu
Türkiye’deki öğretmenlerin genel olarak genç bir proile
bölgeler Ege (14,3), Batı Anadolu (13,9) ve Batı Marmara
sahip oldukları söylenebilir. Ayrıca, bir öğretmenin emek-
(13,6) iken, en düşük olduğu iller Kuzeydoğu Anadolu (6),
li olabilmek için yaklaşık 25-30 yıl çalışması gerektiği göz
Güneydoğu Anadolu (6,7) ve Ortadoğu Anadolu’dur (7,2).
önünde bulundurulduğunda Türkiye’de emekliliğe bağlı
Sözleşmeli olarak atanan öğretmenlerin en fazla atandığı
gerçekleşecek öğretmen talebinin en azından yakın za-
üç bölgedeki öğretmenlerin hizmet süresi diğer bölgelere
manda çok yüksek seviyelerde olmayacağı söylenebilir.
göre önemli oranda daha düşüktür.
Bölüm C ÖĞRETMENLER
147
ÖĞRETMEN MAAŞLARI
GÖSTERGE C3
Şekil C.3.1, farklı ülkelerde öğretmenliğe yeni başlayan ve
dir. Türkiye’de ise bu ücret OECD ortalamasının yaklaşık
15 yıl deneyim sahibi öğretmenlerin maaşlarını satın alma
5.000 $ altında olup 27.285 $’dır. Lüksemburg 75.657 $
paritesi kapsamında dolar olarak göstermektedir. Tüm
yıllık kazançla OECD ülkeleri arasında öğretmen maaşla-
mesleklerde olduğu gibi öğretmenlik mesleğinde de eko-
rının en yüksek olduğu ülke olurken, Danimarka (47.048
nomik kazanç, mesleğe olan ilgi ve mesleğin itibarı (top-
$), Norveç (43.998 $) ve ABD (43.521 $) gibi ülkeler öğret-
lumsal statü) açısından önemli bir gösterge olarak kabul
men maaşının en yüksek olduğu ülkelerdir. Diğer taraftan,
edilmektedir. Ekonomik kazanç aynı zamanda hem daha
Letonya (8.555 $), Slovakya (12.742 $), Macaristan (13.724
nitelikli kişilerin mesleğe yönelmesi hem de mesleği icra
$), Polonya (15.468 $) ve Çek Cumhuriyeti (17.906 $) ise
edenlerin motivasyonlarının artırılması açısından da önem-
en düşük öğretmen maaşı olan ülkeler konumundadırlar.
li bir rol oynamaktadır.
Öğretmenlik başlangıç maaşlarının yanında önemli başka
bir gösterge ise bu maaşların zamanla ne ölçüde arttığı-
Şekil C.3.1’de görüleceği üzere Türkiye, öğretmenlerin yıl-
dır. Şekil C.3.1’de sunulan verilere göre 15 yıl deneyime
lık kazançları açısından OECD ortalamasının altında bulun-
sahip bir öğretmenin kazancı OECD ortalaması başlan-
maktadır. OECD ülkelerinde yeni başlayan öğretmenlerin
gıç seviyesinin yaklaşık olarak 12.500 $ üzerine çıkarak
ortalama yıllık kazançları satın alma paritesi göz önünde
44.705 $ seviyesine ulaşmaktadır. Türkiye’de ise 15 yıllık
bulundurularak hesaplandığında 32.288 $ seviyesinde-
bir öğretmenin yıllık kazancı başlangıç seviyesinin yaklaşık
Şekil C.3.1
OECD ülkelerinde öğretmenliğe yeni başlayan ve 15 yıl deneyim sahibi öğretmenlerin maaşları ($) (2015)
Başlangıç maaşı
15 yıl deneyim sonrası maaşı
120.000
110.000
100.000
90.000
80.000
70.000
60.000
50.000
40.000
30.000
20.000
10.000
35
21
23
75
70
45
10
52
50
34
51
Kosta Rika
Fransa
İtalya
Kore
İngiltere (BK)
Meksika
Türkiye
Slovenya
İsrail
Yunanistan
Şili
4
41
EU22 ortalaması
Letonya
38
OECD ortalaması
41
20
Portekiz
45
23
Finlandiya
Slovakya
17
İsveç
Macaristan
68
Hollanda
64
15
İspanya
Polonya
45
8
41
ABD
Avustralya
82
9
Norveç
Kolombiya
42
Çek Cumhuriyeti
47
Danimarka
-10.000
Yüzde değişim (%)
Lüksemburg
0
Kaynak: OECD (2017)
Not: Satınalma Gücü Paritesi kullanılmıştır.
148
EĞİTİME BAKIŞ 2017
3.000 $ daha fazlası olarak 30.129 $ seviyesine ulaşmak-
yanı sıra yıllara göre öğretmen maaşlarında yaşanan deği-
tadır. Öğretmen maaşlarının tecrübeye göre artışı açısın-
şimin ortaya konulması da hem geçmişten günümüze ya-
dan Türkiye, tüm OECD ülkeleri arasında en sonlarda yer
şanan değişimi anlamak hem de geleceğe yönelik tahmin-
almaktadır. Şekil C.3.1’de görüldüğü üzere birçok OECD
lerde bulunabilmek açısından önemlidir. Şekil C.3.2, 2005
ülkesinde öğretmen maaşları tecrübeye göre ciddi artış-
ve 2015 yıllarında farklı ülkelerde öğretmen maaşlarındaki
lar göstermektedir. Örneğin, Hollanda, Kore, İngiltere, İs-
değişimi göstermektedir. Görüldüğü üzere, bu 10 yıllık pe-
koçya, Slovenya, Kolombiya ve Polonya gibi bazı ülkelerde
riyot içerisinde Türkiye, İsrail ve Polonya’nın ardından öğ-
öğretmen maaşları 15 yıl içerisinde %50’den daha fazla
retmen maaşlarında en yüksek artışın görüldüğü üçüncü
bir artış yaşamaktadır. Türkiye’de ise bu artış yalnızca %11
ülke olmuştur. 2015 yılı sabit iyatlarına göre yapılan he-
civarındadır.
saplama, Türkiye’de öğretmen maaşlarının 10 yıllık süreçte
%20 reel bir artış gösterdiğini ortaya koymaktadır. Bu eği-
Türkiye’de öğretmen maaşlarının hem başlangıç ücretleri
limin devam etmesi durumunda ileriki yıllarda Türkiye’nin
hem de tecrübeye göre artış açısından OECD ortalamala-
öğretmen maaşları açısından OECD ortalamasına daha da
rının gerisinde olduğu görülmektedir. Ancak, bu bilgilerin
yakınlaşacağı söylenebilir.
Şekil C.3.2
Farklı ülkelerde öğretmenlerin maaşlarında yaşanan değişim (ortaokul öğretmenleri) (2005, 2015)
2005
2015
150
140
130
120
110
100
90
80
70
Yunanistan
İngiltere (BK)
Portekiz
İspanya
İtalya
Japonya
Fransa
Slovenya
Macaristan
Avusturya
Finlandiya
Kore
OECD ortalaması
Danimarka
ABD
Meksika
İrlanda
Avustralya
İsveç
Lüksemburg
Norveç
Türkiye
Polonya
İsrail
60
Kaynak: OECD (2017)
Not: 2005 yılından itibaren değişim endeksi (2005=100); 2015 sabit iyatları ile; 15 yıl tecrübe sahibi öğretmenlerin maaşları üzerinden hesaplanmıştır.
Bölüm C ÖĞRETMENLER
149
BÖLÜM C
ODAKTAKİLER
Bir eğitim sistemindeki başarıyı artırmanın en kritik unsuru olarak kaliteli öğretmen tanımlanmaktadır. Hatta bir eğitim sistemi ancak öğretmenin kalitesi kadardır (UNESCO, 2015). Bu durum ise
öğretmenlerinin niteliği, meslek öncesi eğitim süreci, mesleğe başlayanların özellikleri gibi faktörleri
öne çıkarmaktadır. Dahası öğretmenlerin aldıkları ücret gibi faktörler bu süreçte daha anlamlı hale
gelmektedir (Yurdakul, Gür, Çelik ve Kurt, 2016). Tüm ülkeler eğitim sistemlerini iyileştirmek için öğretmenlere özel yatırım yapmakta ve politikalar geliştirmektedir (OECD, 2005). Türkiye’de son yıllarda
eğitim sistemini iyileştirmek için öğretmen sayısını artırma konusunda yoğun bir çalışma içine girmiştir. 1997 yılında 445 bin civarında olan toplam öğretmen sayısı, 2002 yılında 500 bine yükselmiş, 2017
yılında ise 1 milyonu aşmıştır (bk. Şekil C.1.1). Öğretmen sayısındaki artışın PISA 2009’da Türkiye’nin
eğitim başarısındaki gelişmesinin faktörlerinden biri olduğu ifade edilmiştir (Dünya Bankası, 2013).
Türkiye’deki öğretmenlerin yaklaşık %59’u ilköğretim kurumlarında, %34’ü ortaöğretim kurumlarında
ve %8’e yakını okul öncesi eğitim kurumlarında görev yapmaktadırlar (bk. Şekil C.1.1). Okul öncesi
öğretmen sayısı 2009 yılından itibaren oldukça hızlı bir şekilde artmıştır. 2008 yılında 28.392 olan
okul öncesi öğretmen sayısı ertesi yıl 42.716’ya yükselmiştir. Çünkü 2009 yılında MEB yayınladığı bir
genelge ile okul öncesini yaygınlaştırma kararı almıştır. 2009 yılında öğretmen atama kontenjanlarının üçte biri sadece okul öncesi öğretmenliğine ayrılmıştır. Örneğin, 2009-2 öğretmen ataması için
verilen 15.800 kadronun 5.356’sı okul öncesi öğretmenliğine ayrılmıştır (MEB, 2009).
Özel ilköğretim ve ortaöğretim okullarında çalışan öğretmen sayıları da zaman içinde oldukça hızlı bir
artış yaşamıştır. 1990 yılında öğretmen sayısı özel ilköğretimde 2.390, ortaöğretimde ise 7.027 iken bu
sayı 2017 yılında ilköğretimde 52.871’e, ortaöğretimde 54.369’a yükselmiştir (bk. Şekil C.1.2). Özel okullardaki öğretmen sayıları 2012 yıllından itibaren daha hızlı bir artış yaşamıştır. Bunun nedeni ise özel
okul ve öğrenci sayılarında yaşanan artıştır. 2013 yılında başlayan dershane dönüşüm sürecinin sonucu olarak temel liseler özel okul statüsüne dönüşmüş ve bunun sonucu olarak da özel ortaöğretim
kurumları sayısında bir patlama yaşanmıştır. Buna ilaveten, 2012 yılından itibaren önce özel mesleki
ve teknik ortaöğretim kurumları için başlayan özel okul öğrencilerine yönelik desteğin daha sonra tüm
özel okullar için yaygınlaştırılması ile özel okullara yönelim daha hızlı bir şekilde artmıştır (Eğitim-Bir-Sen,
2016). Zaten kalkınma planları ve hükümet programlarında da özel öğretime devam eden öğrenci oranını artırmak bir hedef olarak konulmuştur (64. Hükümet Programı, 2015; Kalkınma Bakanlığı, 2013).
Öğretmenlerin cinsiyet dağılımlarına bakıldığında son 20 yıl içerisinde kadın öğretmen oranının genel
olarak artış eğiliminde olduğu görülmektedir. Kadın öğretmen oranı 1997 yılında %44 iken, 2016
yılında %58’e yükselmiştir. İlköğretim ve ortaöğretim kademelerinin her ikisinde de 2002 yılında %43
olan kadın öğretmen oranı, 2016 yılında ilköğretim kademesinde %59’a, ortaöğretim kademesinde
ise %49’a çıkmıştır (bk. Şekil C.1.4). Okul öncesi kademesinde ise 2000 yılı öncesinde neredeyse
tüm öğretmenler kadınken, 2016 yılı itibari ile kadın öğretmen oranı yaklaşık %95 olarak gerçekleşmiştir. Özel öğretim kurumlarında ise öğretmenlerin cinsiyet dağılımları toplam kadın öğretmen
oranlarında yaşanan değişimin tam tersi bir eğilim göstermektedir. 1990’da kadın öğretmen oranları
150
EĞİTİME BAKIŞ 2017
özel ilköğretim okullarında %89, ortaöğretim kurumlarında %62 iken bu oran 2016’da ilköğretimde
%73’e ortaöğretimde ise %58’e inmiştir (bk. Şekil C.1.5). Özel okullarda kadın öğretmen oranı azalmasına rağmen kamu okullarına göre kadın öğretmen oranı çok daha yüksektir. Hem kamu hem de
özel okullarda kadın öğretmen oranlarının 2000’li yıllarda azalmasının en önemli nedeni, 28 Şubat
kararları sonrasında başörtülü çalışma yasağının getirilmesidir. Bu yasak ile birlikte birçok kadın öğretmen meslekten ayrılmıştır (Eğitim-Bir-Sen, 2016). Sonraki yıllarda hem kadınların yükseköğretime
ve özellikle eğitim fakültelerine katılım oranlarının artması hem de başörtüsü yasağının kalkmasının
sonucu olarak kadın öğretmen oranı artmıştır. Halen eğitim fakültelerinde öğrenim gören öğrenciler
arsında kadınların oranı %64,5’tir (bk. Şekil C.1.7). Bu veri ise önümüzdeki yıllarda kadın öğretmen
oranının bir miktar daha artmasının muhtemel olduğunu göstermektedir. Kamu ve özel okullarda
çalışan kadın öğretmenlerin bölgelere göre dağılımına bakıldığında önemli bir farklılaşma görülmektedir. Kadın öğretmen oranı Güneydoğu, Orta Anadolu, Ortadoğu Anadolu, Doğu Karadeniz ve Batı
Karadeniz’de %50’nin altında iken İstanbul ve Batı Anadolu’da %60’ın üzerindedir (bk. Şekil C.1.6).
Son yirmi yıl boyunca yaşanan genel artışa rağmen, kadın öğretmen oranı açısından Türkiye tüm kademelerde OECD ortalamasının altında kalmaktadır (bk. Şekil C.1.8). Bu da birçok ülkede öğretmenlik mesleğinin kadınlar tarafından daha fazla tercih edildiğini göstermektedir. Kadınların öğretmenlik
mesleğini daha fazla tercih etmelerinin temel nedenleri öğretmenliğin kadınlar için ideal bir meslek
olduğu yönündeki bazı kültürel kabuller olabilir. Ayrıca, birçok ülkede erkek ve kadın öğretmenlerin
gelirleri birbirine çok yakın olmakla birlikte erkekler yükseköğretim gerektiren diğer mesleklerde çok
daha yüksek gelir elde edebilmektedirler (OECD, 2017).
Son yıllarda öğretmen sayısı artmasına rağmen halen önemli sayıda öğretmen ihtiyacı da bulunmaktadır. Yapılan tahmini hesaplamaya göre, 80 bin civarında net öğretmen ihtiyacının olduğu görülmektedir. Norm fazlası öğretmenlerin eş vb. gerekçelerle ihtiyaç duyulan yerlere gidemeyeceği
dikkate alındığında reel öğretmen ihtiyaç sayısı 120 bin civarındadır. Talim ve Terbiye Kurulunun
aldığı kararla ilköğretim ve ortaöğretimdeki birçok dersin haftalık ders saatlerinin değişmesi ile beşinci sınıların yabancı dil ağırlıklı hale getirilmesi kararları ile birlikte İngilizce gibi bazı branşlarda
öğretmen ihtiyacının artacağı, bazı branşlarda ise norm fazlası öğretmen sayısının çok daha fazla
büyüyeceği tahmin edilmektedir. Yani, Türkiye’deki kamu okullarındaki reel öğretmen ihtiyacı, 120
binden çok daha fazladır (bk. Tablo C.2.1).
Son yıllarda 60 binden fazla, 2015-2016 öğretim yılında ise 56 bin öğretmen adayı sistemden mezun
olmuştur (bk. Şekil C.2.2). Buna ilaveten, 2011 yılında 70 bin kişi eğitim fakültesine kayıt yaptırırken bu
sayı 2016 yılında 59 bin olmuştur. 2013 yılında fen edebiyat fakülteleri öğretim elemanları ve öğrencilerden gelen yoğun talep üzerine Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı döneminde YÖK ile yapılan görüşmeler
sonrasında pedagojik formasyon programlarına merkezi yerleştirme ile öğrenci alınmasına karar verilmiştir (Gür, Çelik, Coşkun ve Görmez, 2014). Eğitim fakültesine giren ve mezun olan öğrenci sayısındaki
azalma arz-talep arasında bir denge oluşturması beklenirken pedagojik formasyon sertiikasının verilmeye başlanması kararı ile öğretmen arz-talep dengesinde önemli bir değişim yaşanmıştır. 2013-2015
yılları arasında pedagojik formasyon sertiikası YÖK tarafından merkezi olarak yürütülmüş ve sınırlı
sayıda öğrenciye verilmiştir. Ancak 2016 yılından sonra pedagojik formasyon sertiikası verme konusundaki sınırlama kalkmış ve her üniversite istediği kadar kişiye bu belgeyi vermeye başlamıştır. Şu
an ne kadar kişinin pedagojik formasyon sertiikasına sahip olduğuna dair bir veri bulunmamaktadır.
Bölüm C ÖĞRETMENLER
151
2017 yılında 410 bin kişi KPSS eğitim bilimleri sınavına girmiş ve toplam 21 bin öğretmen ataması
yapılmıştır. 2015-2016 öğretim yılı verilerine göre eğitim fakültelerinde 275 bin kişi öğrenim görmekteydi. Bir hesaplama yapıldığında eğitim fakültelerinde yaklaşık 300 bin öğrenci, KPSS’ye girmiş ama
atanamayan yaklaşık 400 bin aday ve pedagojik formasyon programlarına başvuracak çeşitli yükseköğretim programlarındaki aday sayısının 700 bin civarında olduğu dikkate alındığında, önümüzdeki
yıllarda KPSS eğitim bilimleri sınavına başvuracak aday sayısının 1 milyonu aşma ihtimali vardır. Reel
öğretmen ihtiyacının en az 120 bin olması ve 2017 yılında 21 bin öğretmen atamasının yapılması,
büyük sayıda öğretmen atama döneminin sonuna gelindiğini göstermektedir. Bu durum önümüzdeki yıllarda, “atanamayan öğretmen” sorunun oldukça ciddi bir mesele olarak MEB’in ve hükümetin
önüne geleceğini göstermektedir (Gür vd., 2017).
27 Temmuz 2016 tarihinde 668 sayılı KHK ile birlikte sözleşmeli öğretmen uygulaması tekrar uygulanmaya konulmuştur. KHK’da atanan sözleşmeli öğretmenin 4 yıl süre ile başka yere atanamayacağı,
aile birleşmesi nedeniyle yer değiştirmede eşin sözleşmeli öğretmene tabi olacağı, talepleri halinde
4. yılın sonunda görev yaptıkları yerde öğretmen kadrolarına atanacağı, kadrolu öğretmen olarak
atandıktan sonra iki yıl daha bulundukları yerde çalışması gerektiği belirtilmiştir (688 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname, 2016). Sözleşmeli öğretmenlik uygulamaları geçmiş yıllarda uygulanmış ve
neden olduğu birçok sorundan dolayı uygulamadan kaldırılmıştır. Diğer meslek gruplarında olmayan
sözleşmeli çalışan öğretmenlerin diğer meslektaşları ile arasında bir ayrıma neden olmaktadır. Buna
ilaveten, sözleşmeli öğretmenler eşinin öğretmen olmadığı durumda dahi eş durumu nedeniyle bir
araya gelemeyeceği, “eş ya da iş”ten birisini seçmesi gerektiği belirtilmiştir. Açıkçası, bu durum aile
birlikteliğini esas alan Anayasanın ilgili hükümleri ile de çelişmektedir. Sözleşmeli öğretmenlik uygulaması kapsamında 2016 ve 2017 yıllarında toplam 40 binin üzerinde öğretmen istihdamı yapılmıştır.
2017 yılında atanan 21.492 sözleşmeli öğretmenin %90’ından fazlası Doğu Anadolu ve Güneydoğu
Anadolu bölgelerine atanmışlardır (bk. Şekil C.2.9 ve Şekil C.2.10). Genel olarak, sözleşmeli öğretmen
atamalarının öğretmen ihtiyacının yüksek olduğu illere yapıldığı görülmektedir. Ancak, öğretmenler
arasında fark oluşturan ve öğretmenlerin özlük haklarında sorunlara neden olan sözleşmeli öğretmenlik uygulaması yerine, dezavantajlı bölgelerde çalışacak öğretmenleri teşvik edecek mekanizmalar geliştirilmelidir (Eğitim-Bir-Sen, 2016).
Sözleşmeli öğretmenlik uygulaması ile birlikte Türkiye’deki öğretmen istihdamı süreçlerine sözlü sınav aşaması da ilk kez dâhil edilmiştir. Uygulamanın başladığı ilk günden itibaren sözlü sınav kamuoyunda tartışılmaktadır. Özellikle, çok sayıda sözlü sınav komisyonu olması, sınav komisyonunda
bulunanların yeterlikleri, sınavlarda sorulan sorular, vb. konular kamuoyunda sıklıkla gündeme gelmektedir. Genel olarak, binlerce adayın çok sayıda farklı komisyon tarafından kısa süreli bir sözlü
sınava tabi tutulmasının hem nitelikli öğretmen seçimine hizmet etmediği hem de adalet duygusunu
zedelediği şeklinde genel bir kanı bulunmaktadır (Eğitim-Bir-Sen, 2016).
Türkiye’de öğretmenlerin genel olarak genç bir proile sahip oldukları görülmektedir. 2016 yılı verilerine göre kamu okullarında görev yapan öğretmenlerin ortalama hizmet süreleri 12 yıl civarındadır.
Ancak, öğretmenlerin ortalama hizmet süreleri açısından önemli bölgesel farklılıklar söz konusudur.
Örneğin, ortalama hizmet süresi Ege bölgesinde yaklaşık 14 yıla çıkarken Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde 6-7 yıl civarına düşmektedir (bk. Şekil C.2.11). Öğretmen kalitesini belirleyen
152
EĞİTİME BAKIŞ 2017
en önemli unsurlardan birisinin tecrübe olduğu genel kabul görmektedir (Clotfelter, Ladd ve Vigdor,
2005; Henry, Fortner ve Bastian, 2012). Eğitimde başarıyı artırmak ve özellikle dezavantajlı bölgelerdeki çocukların dezavantajını ortadan kaldırmak için tecrübeli öğretmen önemli bir unsurdur.
Türkiye’de öğretmenliğe yeni başlayan öğretmenlerin maaşları OECD ortalamasının altında yer almaktadır. Satın alma paritesi göz önüne alınarak yapılan hesaplamalara göre OECD ülkelerinde göreve yeni başlayan bir öğretmenin yıllık ortalama kazancı 32 bin dolar iken Türkiye’de göreve yeni
başlayan bir öğretmenin yıllık kazancı 27 bin dolar civarındadır. OECD ülkelerinde 15 yıl deneyime
sahip bir öğretmenin ortalama yıllık kazancı, başlangıç seviyesinin yaklaşık olarak 12.500 dolar üzerine çıkarak 45 bin dolar seviyesine ulaşmaktadır. Türkiye’de ise 15 yıllık bir öğretmenin yıllık kazancı
başlangıç seviyesinden yaklaşık 3 bin dolar artarak 30 bin dolar seviyesine ulaşmaktadır. Öğretmen
maaşlarının tecrübeye göre artışı açısından Türkiye, tüm OECD ülkeleri arasında en sonlarda yer
almaktadır. Yurdakul, vd. (2016) tarafından gerçekleştirilen öğretmenlik mesleğinin statüsüne yönelik kapsamlı araştırmanın sonuçları da burada sunulan verileri desteklemektedir. Bu araştırmanın
sonuçlarına göre Türkiye’deki öğretmenlerin önemli bir kısmı aldıkları ücretlerden memnun değildir.
Dahası mesleki kıdem artıkça memnuniyetsizlik düzeyi de artmaktadır.
Bölüm C ÖĞRETMENLER
153
BÖLÜM C
ÖNERİLER
¦ Türkiye’de özellikle 2010 yılı sonrasında kamuya çok yüksek sayıda yeni öğretmen alımı gerçekleş-
tirilmiştir. Ancak, öğrenci sayılarındaki artıştan dolayı bu atamalar öğretmen ihtiyacının tamamen
ortadan kaldırılmasını sağlayamamıştır. 2017 yılında ise öğretmen atama sayısı nispeten düşük
seviyede kalmıştır. Öğretmen açığı dikkate alındığında, bu açığı kapatmaya yönelik büyük sayıda
(50 bin civarı) öğretmen alım politikalarının sürdürülmesi gerekmektedir.
¦ Öğretmen ihtiyacının yanı sıra bir başka önemli sorun da öğretmenlerin dağılımları ile ilgilidir.
Bazı kurumlarda norm fazlası öğretmen bulunurken bazı kurumlarda aynı alanlarda öğretmen
ihtiyacı vardır. Bu kapsamda, norm fazlası durumda olan öğretmenlerin ihtiyaç olan kurumlarda
değerlendirilmesine yönelik, öğretmen tercihlerini ve haklarını da koruyacak şekilde politikalar
geliştirilmelidir. Bu kapsamda, ihtiyaç fazlası olan kurum/bölgelerde çalışan mevcut kadrolu öğretmenlerin ihtiyaç bulunan kurum/bölgelere geçmelerini teşvik edecek özendirici uygulamalar
geliştirilmelidir.
¦ Öğretmenlerin bölgesel dağılımları da başka bir sorun alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Öğret-
men ihtiyacı belli bölgelerde yoğunlaşmaktadır. Sözleşmeli öğretmenlik uygulaması bu soruna
çözüm üretmek amacı ile uygulamaya konulmuştur. Ancak, sözleşmeli öğretmenlikteki sorunlar
dikkate alındığında, bu uygulamanın sonlandırılması ve bu sözleşmeli öğretmenlik yerine dezavantajlı bölgelerde çalışmayı teşvik edici uygulamalar geliştirilmesi gerektiği söylenebilir. Ayrıca,
kamuoyundaki endişe ve eleştiriler dikkate alınarak öğretmen alımlarında sözlü sınav uygulamasına bir an önce son verilmelidir.
¦ Türkiye son on yıl içerisinde öğretmen maaşlarını en fazla artıran OECD ülkelerinden birisidir.
Ancak, halen Türkiye’de göreve yeni başlayan bir öğretmenin yıllık kazancı OECD ortalamasının
yaklaşık 5.000 $ aşağısındadır. Dahası bu fark öğretmenlerin tecrübesi arttıkça daha da yükselmektedir. 15 yıllık hizmete sahip bir öğretmenin yıllık kazancı OECD ülkelerinde ortalama 45.000 $
seviyesine yükselirken, bu kazanç Türkiye’de yalnızca 30.000 $ civarına çıkabilmektedir. Bu kapsamda, öğretmen maaşları iyileştirilmeli ve OECD düzeyine çıkarılmalıdır.
154
EĞİTİME BAKIŞ 2017
BÖLÜM C
KAYNAKLAR
64. Hükümet Programı. (2015). http://www.basbakanlik.gov.tr/docs/KurumsalHaberler/64.hukumet_
programi.pdf
668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname. (2016). http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/
07/20160727M2..htm
Barber, M. ve Mourshed, M. (2007). How the world’s best performing schools systems come out on top.
London: McKinsey ve Company.
Coleman, J.S. (1966). Equality of educational opportunity. Washington, DC: US Printing Oice.
Clotfelter, C. T., Ladd, H. F. ve Vigdor, J. (2005). Who teaches whom? Race and the distribution of
novice teachers. Economics of Education Review, 24(4), 377–392.
Darling-Hammond, L. (2010). The lat world and education: How America’s commitment to equity will
determine our future. New York: Teachers College Press.
Dünya Bankası. (2013). Okul seçimi, eşitsizlik ve okul geçişleri. Dünya Bankası: Washington D.C.
Eğitim-Bir-Sen. (2016). Eğitime bakış 2016: İzleme ve değerlendirme raporu. Ankara: Eğitimciler Birliği
Sendikası.
Eğitim-Bir-Sen. (2017). Yabancı dil hazırlık sınıfı uygulamasında erken uyarı. http://www.ebs.org.tr/
ebs_iles/iles/YABANCI_DIL_HAZIRLIK_SINIFI_ERKEN_UYARI.pdf
Gür, B.S., Çelik, Z. Coşkun, İ. ve Görmez, M. (2014). 2013’te eğitim. Ankara: Siyaset, Ekonomi ve Toplum
Araştırmaları Vakfı.
Gür, B. S., Çelik, Z., ve Yurdakul, S. (2016). Beşinci sınıfın yabancı dil dersi ağırlıklı hale getirilmesi: Zorluklar, riskler ve alternatiler (Odak Analiz No. 1). Ankara: Eğitim-Bir-Sen Stratejik Araştırmalar Merkezi.
Gür, B.S., Çelik, Z., Kurt, T. ve Yurdakul, S. (2017). Yükseköğretime bakış 2017: İzleme ve değerlendirme
raporu. Ankara: Eğitim-Bir-Sen Stratejik Araştırmalar Merkezi.
Henry, G. T., Fortner, C. K. ve Bastian, K. C. (2012). The efects of experience and attrition for novice
high-school science and mathematics teachers. Science, 335 (6072), 1118-1121.
Kalkınma Bakanlığı. (2013). Onuncu kalkınma planı (2014-2018). Ankara: Kalkınma Bakanlığı.
MEB. (2009). 2009-2 öğretmenlik için başvuru ve atama kılavuzu. Erişim adresi: http://personel.meb.
gov.tr/kilavuz/2009-2%20%C3%96%C4%9Fretmenlik%20%C4%B0%C3%A7in%20Ba%C5%9Fvuru%20ve%20Atama%20K%C4%B1lavuzu.pdf
OECD. (2005). Teachers matter: Attracting, developing and retaining efective teachers (Overview). Paris:
Organisation for Economic Co-operation and Development.
OECD. (2017). Education at a glance 2017: OECD Indicators. Paris: Organisation for Economic
Co-operation and Development.
Rivkin, S., Hanushek, E. ve Kain, J. (2005). Teachers, schools, and academic achievement.
Econometrica, 73(2), 417-458.
UNESCO. (2015). The right to education and the teaching profession: Overview of the measures
supporting the rights, status and working conditions of the teaching profession reported on by
member states. Paris: UNESCO.
Yurdakul, S., Gür, B.S., Çelik, Z. ve Kurt, T. (2016). Öğretmenlik mesleği ve mesleğin statüsü.
Ankara: Eğitim-Bir-Sen Stratejik Araştırmalar Merkezi.
Bölüm C ÖĞRETMENLER
155
BÖLÜM D
EĞİTİM-ÖĞRETİM
ORTAMLARI
GÖSTERGE D1
Okul, Şube ve Derslik Sayıları
GÖSTERGE D2
Ortalama Sınıf Mevcutları
GÖSTERGE D3
Öğrenci-Öğretmen Oranı
GÖSTERGE D4
Taşımalı Eğitim
BÖLÜM D
BÖLÜM D
156
Odaktakiler
Öneriler
EĞİTİME BAKIŞ 2017
T
ürkiye’de son yıllarda eğitime erişim ve katılımda önemli gelişmeler olmuş
ve zorunlu eğitim uygulamalarının da etkisiyle her kademede okullaşma
oranı ve öğrenci sayıları ciddi oranda artmıştır. Öğrenci sayısı ve okullaşma
oranlarında yaşanan artış olumlu bir gelişme olmakla birlikte, öğrencilerin eğitim
gördükleri ortamların ihtiyacı karşılamaması durumunda eğitimin kalitesinde ciddi
problemler yaşanması da kaçınılmazdır. Eğitim ortamları, eğitim-öğretim faaliyetlerinin yürütüldüğü iziksel ortamlardan, eğitim-öğretim faaliyetlerinde kullanılan
materyallere (kaynaklar) ve personele (öğretmen, idareci, yardımcı personel vs.)
kadar birçok unsuru içerisinde barındırmaktadır (Eğitim-Bir-Sen, 2016). Bu nedenle
eğitimin kalitesini etkileyen temel unsurlardan biri olan eğitim-öğretim ortamlarının ayrı bir bölümde ele alınması gerekir
Bu bölümde farklı eğitim kademelerinin eğitim-öğretim ortamları ile ilgili göstergeler ele alınmış ve eğitim ortamları ile ilgili gelişmeler; derslik sayıları, sınıf mevcutları, öğrenci-öğretmen oranı ve taşımalı eğitim oranları ile ilgili birtakım göstergeler
ışığında incelenmiştir.
Bölüm D EĞİTİM-ÖĞRETİM ORTAMLARI
157
OKUL, ŞUBE VE DERSLİK SAYILARI
GÖSTERGE D1
Bu gösterge altında okul, şube ve derslik sayılarında zaman
incelendiğinde de son on yılda yaklaşık %28’lik bir artışın
içinde nasıl bir değişim yaşandığı incelenmiştir. Öncelikle
olduğu görülmektedir. 2006 yılında resmi ve özel toplam
son on yıllık süreçte farklı kademe ve türdeki resmi ve özel
4.244 olan meslek lisesi sayısı 2016’ya gelindiğinde 5.444
okul sayılarındaki değişim ele alındıktan sonra kademelere
olmuştur. 2006 ile 2016 yılları arasında ilköğretimdeki (İl-
göre derslik ve şube sayıları detaylı olarak analiz edilmiştir.
kokul + Ortaokul) toplam okul sayısındaki artış ise %25
Ardından ortaöğretim kademesindeki genel lise ve meslek
oranında olup nispeten diğer kademelerden daha düşük
liselerindeki derslik ve şube sayılarındaki durum incelenmiş
düzeyde gerçekleşmiştir.
ve son olarak farklı kademelerde 2006 yılından sonra yapılan
yeni derslik sayılarındaki durum detaylı olarak ele alınmıştır.
İlköğretimdeki toplam okul sayısında en dikkat çeken husus 2006 yılı ile 4+4+4 uygulamasının başladığı 2012 yılları
2006 ile 2016 yılları arasında kademelere göre resmi ve
arasındaki düşüştür. 2006 yılında ilköğretimdeki toplam
özel okul sayılarında yaşanan değişim Tablo D1.1’de veril-
okul sayısı 34.656 iken takip eden yıllarda düşüş eğilimi-
miştir. Buna göre tüm kademelerde 2006 yılında 63.265
ne girmiş ve 2011 yılında 32.108 olmuştur. Okul sayısın-
olan toplam resmi ve özel okul sayısı 2016 yılına gelindi-
daki azalmanın nedeninin, öğrenci sayısının çok az olduğu
ğinde yaklaşık %31 artarak 82 bin 899’a ulaşmıştır. Kade-
yerlerdeki okulların kapatılması ve bu öğrencilerin taşımalı
meler açısından bakıldığında ise okul sayısındaki en fazla
eğitim kapsamında daha merkezi okullara taşınması ile ilgili
artış okul öncesi ve genel liselerde olmuştur. Okul öncesi
olduğu tahmin edilmektedir. 2012 yılında 4+4+4 olarak bili-
kademesinde 2006 yılında 20.675 olan okul sayısı 2016 yı-
nen 6287 sayılı eğitim düzenlemesi ile ilköğretim ilkokul ve
lına geldiğinde yaklaşık %40 oranında artarak 28 bin 891’e,
ortaokul olarak yeniden yapılandırılmıştır. İlköğretim okul-
genel liselerde ise 2006 yılında 3.690 olan okul sayısı yine
larının ilkokul ve ortaokul olarak ayrışması ile okul sayısı
yaklaşık %40 oranında artarak 2016’da 5.152’ye ulaşmıştır.
46.156’ya yükselmiştir. 2016 yılında ilkokul ve ortaokuldaki
Meslek lisesi okul sayısında yıllara göre yaşanan değişim
okul sayısı 43.412’ye inmiştir. Dört yıl içerisinde ilköğretim
Tablo D.1.1
Kademelere göre okul sayıları (2006-2016)
İlköğretim
İlkokul
Ortaokul
Toplam
Özel
Toplam
Özel
Tüm
kademeler
toplam
757
3.690
696
4.244
21
63.265
866
3.830
711
4.450
21
64.879
33.769
907
4.053
783
4.622
27
66.097
26.681
33.310
879
4.067
709
4.846
22
68.904
27.606
32.797
898
4.102
774
5.179
24
69.684
2011
28.625
32.108
931
4.171
840
5.501
45
70.405
2012
27.197
46.156
1.896
29.169
992
16.987
4.214
907
6.204
126
83.771
2013
26.698
45.551
2.043
28.532
1.071
17.019
972
3.744
1.007
7.211
426
83.204
2014
26.972
44.513
2.316
27.544
1.205
16.969
1.111
3.955
1.174
5.106
429
80.546
2015
27.793
43.865
2.944
26.522
1.389
17.343
1.555
5.311
2.504
5.239
419
82.208
2016
28.891
43.412
2.688
25.523
1.274
17.889
1.414
5.152
2.208
5.444
368
82.899
Yıl
Okul öncesi
Toplam
Toplam
Özel
2006
20.675
34.656
2007
22.506
34.093
2008
23.653
2009
2010
Toplam
Özel
Toplam
Genel lise
Özel
904
Meslek lisesi
Kaynak: Muhtelif yıllarda MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Not: Okul öncesi kademesinde özel okul sayıları ile geçmiş yıllara dönük sağlıklı veriler sağlanamadığı için kamu-özel ayrımı yapılamamıştır.
158
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Tablo D.1.2
Yıl
Bazı okul türlerine göre okul sayıları (2010-2016)
İmam hatip ortaokulu
İmam hatip lisesi bünyesinde imam hatip ortaokulu
İmam hatip lisesi
Fen lisesi
Sosyal bilimler lisesi
2010
493
115
27
2011
537
141
32
2012
1.099
369
708
144
32
2013
1.361
415
854
150
32
2014
1.597
378
1.017
232
88
2015
1.961
339
1.149
261
92
2016
2.777
410
1.408
294
93
Kaynak: Muhtelif yıllarda MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Not: İmam hatip lisesi bünyesindeki imam hatip ortaokulu sayıları, imam hatip ortaokulu sayıları içinde gösterilmiştir.
kademesindeki yaklaşık 3 bin okul sayısının azalmasının
imam hatip lisesi bünyesinde 730’u bağımsız olmak üzere
muhtemel nedeni, öğrenci sayısının çok az olduğu kırsal
toplam 1.099 okulla tekrar eğitime başlayan imam hatip or-
alandaki okulların kapanması ve bu öğrencilerin taşımalı
taokulu sayısı, 2016 yılında 410’u imam hatip lisesi bünyesin-
eğitim ile daha merkezi okullara taşınmasıdır.
de 2.367’si bağımsız olmak üzere toplam 2.777’ye ulaşmıştır.
2010 yılında 493 olan imam hatip lisesi sayısı 2016 yılında
Tablo D.1.1’de dikkat çeken bir diğer husus tüm kademe-
1.408’e yükselmiştir. Gerek imam hatip ortaokulu gerekse
lerde özel öğretim kurumlarının sayısında gözlenen artıştır.
imam hatip liselerinin sayısında gözlenen bu ciddi orandaki
2006 yılında özel öğretim kurumu sayısı, 757’si ilköğretim,
artışın temel nedenlerinden birisi yükseköğretime geçişteki
696’sı genel lise ve 21’i meslek lisesi olmak üzere toplam
katsayı uygulamasının kaldırılmasıdır.
1.474 iken, bu sayı 2016 yılına gelindiğinde 2.688’i ilköğretim, 2.208’i genel lise ve 368’i meslek lisesi olmak üzere
Tablo D.1.2’de fen ve sosyal bilimler liselerinin sayısının
toplam 5.264’e ulaşmıştır. Bütün kademlerde özel öğretim
da son on yıllık süreçte ciddi oranda arttığı görülmektedir.
kurum sayısının özellikle 2014 yılından sonra daha fazla ar-
2010 yılında toplam 110 olan fen lisesi sayısı 2016 yılına
tış göstermiş olması da ayrıca dikkati çekmektedir. Bu artışa
geldiğinde 294’e, 27 olan sosyal bilimler lisesi sayısı ise
neden olan birkaç faktör bulunmaktadır. Bunlardan birisi
93’e yükselmiştir. Fen ve sosyal bilimler liseleri sayısındaki
2014-2015 yılından itibaren özel okul öğrencilerine sağla-
artış özellikle 2014 yılında genel liselerin Anadolu lisesine
nan özel okul teşviki, diğeri ise özellikle 2014 yılından itiba-
dönüştürülmesi ve Anadolu öğretmen liselerinin kapa-
ren özel dershanelerin temel liselere dönüştürülmesidir.
tılması sonrasında bu liselerin çoğunun fen ya da sosyal
bilimler liselerine dönüştürülmesi ile ilgilidir (MEB, 2013).
Tablo D.1.2’de 2010 ile 2016 yılları arasında imam hatip or-
Bu kararın sonucunda 2013 yılında 150 olan fen lisesi sa-
taokulu, imam hatip lisesi, fen lisesi ve sosyal bilimler lise-
yısı, 2014 yılında 232’ye, 32 olan sosyal bilimler lisesi sayısı
si okul sayıları gösterilmiştir. Buna göre 2012 yılında 369’u
88’e yükselmiştir.
Bölüm D EĞİTİM-ÖĞRETİM ORTAMLARI
159
Tablo D.1.3
Kademelere göre derslik ve şube sayıları (2006-2016)
İlköğretim
Okul öncesi
Yıl
Toplam
Toplam
Ortaöğretim
Toplam
Özel
Tüm kademeler toplam
Özel
Derslik
Şube
Derslik
Şube
Derslik
Şube
2006
33.213
36.654
307.511
387.351
14.739
11.797
2007
36.236
40.857
315.887
392.521
16.808
12.980
100.853
105.606
8.708
6.510
452.976
538.984
2008
39.481
45.030
320.393
408.221
14.973
13.488
109.042
123.930
9.245
7.041
468.916
577.181
2009
45.703
53.235
332.902
416.930
17.952
14.160
110.310
139.420
8.271
7.399
488.915
609.585
2010
46.336
57.707
339.653
418.334
18.460
14.346
117.760
146.814
9.404
7.973
503.749
622.855
2011
48.802
61.937
344.710
422.751
19.450
15.188
121.914
148.703
10.119
8.330
515.426
633.391
2012
49.372
61.920
359.504
444.106
22.548
17.153
129.566
170.184
11.133
9.220
538.442
676.210
2013
50.466
63.273
371.856
447.074
26.031
19.463
140.560
177.774
16.047
12.554
562.882
688.121
2014
52.788
67.387
385.453
456.671
28.165
22.477
151.661
200.339
19.345
13.825
589.902
724.397
2015
58.265
71.003
411.033
459.695
40.336
29.147
182.530
214.871
41.727
29.348
651.828
745.569
2016
70.104
75.942
422.874
458.901
38.896
27.143
189.783
230.276
37.353
27.152
682.761
765.119
Derslik
98.748
Şube
Derslik
Şube
Derslik
Şube
105.697
7.796
6.184
439.472
529.702
Kaynak: Muhtelif yıllarda MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016a) tarafından hazırlanan tablo tarafımızca güncellenmiştir.
Not: Derslik sayıları 2006 yılından itibaren paylaşılmaya başlandığı için gelişmeler bu yıldan itibaren incelenmiştir. Ayrıca okul öncesi kademesinde özel okul derslik ve
sayılarında geçmiş yıllara dönük sağlıklı veriler sağlanamadığı için kamu özel ayrımı yapılamamıştır.
Kademelere göre derslik ve şube sayılarında 2006 ile 2016
Tablo D.1.4’te 2006 ile 2016 yılları arasındaki dönemde
yılları arasında yaşanan değişimi ortaya koymak amacıyla
genel lise ve meslek liselerindeki derslik ve şube sayıları
Tablo D.1.3 verilmiştir. Buna göre, 2006-2016 yılları arasın-
verilmiştir. Buna göre, her iki lise türünde de 2008-2016
da toplam derslik sayısı 439.472’den 682.761’e; şube sayı-
yılları arasında derslik ve şube sayılarında ciddi bir artış
sı ise 529.702’den 765.119’a yükselmiştir. Yani, Türkiye’de
gözlenmiştir. Bunun nedeni ise ortaöğretimin 3 yıldan 4
son on yılda toplam derslik sayısı %55 şube sayısı ise %44
yıla çıkarılması ile liselerin zorunlu eğitim kapsamına alın-
oranında artmıştır. Aynı dönemde tüm kademelerdeki öğ-
masıdır. Lise türleri açısından bakıldığında en dikkat çeken
renci sayısı artışı ise %16 civarındadır (Bk. Gösterge A.2).
husus ise özellikle 2011 yılından sonra meslek liselerinde-
Bu veri, derslik ve şube başına düşen öğrenci sayısı ile ikili
ki derslik ve şube sayısında genel liselere kıyasla yaşanan
eğitim yapan okul sayısının azaldığını göstermektedir.
hızlı artıştır. 2011 yılında genel liselerdeki toplam derslik
sayısı 69.882 iken 2016 yılında 88.885’e yükselmiştir. Aynı
2006-2016 yılları arasında kademelere göre derslik ve şube
dönemde meslek liselerindeki derslik sayısı ise 52.032’den
sayıları yıllara göre incelendiğinde en fazla oransal artışın
100.898’e yükselmiştir. Meslek liselerinde derslik ve şube
okul öncesinde, şube bazında ise ortaöğretim düzeyinde
sayısındaki hızlı artışın nedenleri, okul dönüşümleri kapsa-
gerçekleştiği görülmektedir. Okul öncesi eğitime katılım
mında bazı genel liselerin meslek liselerine dönüştürülme-
oranlarını artırmanın temel bir politika hedei olmasının
si, mesleki eğitime katılım oranlarını artırmanın bir politika
sonucu olarak 2006’da 33.213 olan derslik sayısı 2016’da
olarak benimsenmesi ve özel meslek liseleri sayılarındaki
70.104’e yükselmiştir. Ortaöğretimdeki derslik sayısı da
artıştır. Özel meslek liselerinin sayısının artmasında, 2012-
2006-2016 yılları arasında 98.748’den 189.783’e yüksel-
2013 eğitim-öğretim yılında yürürlüğe giren organize sa-
miştir. Ortaöğretimdeki hızlı derslik sayısı artışının temel
nayi bölgelerindeki özel meslek liselerinde öğrenim gören
nedeni ise 2012 yılından itibaren ortaöğretimin de zorunlu
öğrencilere verilen mali desteğin önemli bir etkisi olduğu
eğitim kapsamına alınmasıdır.
düşünülmektedir.
160
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Tablo D.1.4
Ortaöğretimde okul türlerine göre derslik ve şube sayıları (2006-2016)
Genel lise
Yıl
Meslek lisesi
Toplam
Derslik
Toplam
Özel
Şube
Derslik
Şube
Derslik
Özel
Şube
Şube
Derslik
2006
58.388
62.664
7.708
6.112
40.360
43.033
88
72
2007
60.880
62.380
8.533
6.434
39.973
43.226
175
76
2008
65.859
69.959
9.064
6.946
43.183
53.971
181
95
2009
65.314
75.180
8.122
7.285
44.996
64.240
149
114
2010
68.964
77.966
9.235
7.845
48.796
68.848
169
128
2011
69.882
77.608
9.715
8.076
52.032
71.095
404
254
2012
70.107
85.533
10.030
8.317
59.459
84.651
1.103
903
2013
64.499
84.803
11.196
9.386
76.061
92.971
4.851
3.168
2014
67.826
80.665
13.470
10.635
83.835
119.674
5.875
3.190
2015
90.806
90.749
34.401
26.397
91.724
124.122
7.326
2.951
2016
88.885
93.433
30.476
24.417
100.898
134.108
6.877
2.735
Kaynak: Muhtelif yıllarda MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016a) tarafından hazırlanan tablo tarafımızca güncellenmiştir.
Tablo D.1.5’te kademelere ve yıllara göre kamuda yeni ya-
ortaöğretim kurumları için yapılmıştır. Özellikle, ortaöğreti-
pılan derslik sayıları verilmiştir. Buna göre 2006-2016 yıl-
min zorunlu eğitim kapsamına alındığı 2012 yılından sonra
ları arasında toplam 197.567 derslik yapılmıştır. Yapılan
ortaöğretim kademesinde yeni yapılan derslik sayısında
dersliklerin 113.056’sı ilköğretim okulları için 36.398’i ise
önemli bir artışın olduğu dikkat çekmektedir.
Tablo D.1.5
Yıl
Yeni yapılan derslik sayıları (2006-2016)
Toplam
Ortaöğretim (mesleki teknik dahil)
Yaygın eğitim
2006
28.243
Anaokulu/ anasınıfı
748
İlköğretim
19.301
1.336
114
Eğitime %100 destekten yapılan
6.744
2007
15.728
425
10.721
928
124
3.530
2008
16.790
505
14.169
716
42
1.358
2009
9.844
1.304
6.148
1.720
48
624
2010
17.317
1.500
10.098
2.725
27
2.967
2011
9.802
1.627
3.347
1.763
54
3.011
2012
18.706
8.024
2.231
4.300
72
4.079
3.466
2013 (1)
17.266
9.826
3.849
125
2014
(1)
28.748
18.857
6.812
68
3.011
2015
(1)
15.145
9.158
4.468
1
1.518
2016 (1)
19.978
9.200
7.781
12
2.985
Toplam
197.567
113.056
36.398
687
33.293
14.133
Kaynak: MEB (2017)
Not. Hayırseverler, Dünya Bankası, Avrupa Birliği Hibesi, Milli Piyango, EFİKAP, TELEKOM ve TOKİ kaynakları ile yaptırılan derslik sayıları dâhil edilmiştir.
(1) Bu yıllar için Anaokulu/Anasınıfı derslikleri ilköğretim içinde yer almaktadır.
Bölüm D EĞİTİM-ÖĞRETİM ORTAMLARI
161
ORTALAMA SINIF MEVCUTLARI
GÖSTERGE D2
Bu göstergede zorunlu eğitim kapsamındaki eğitim kademe-
yılarındaki değişim Şekil D.2.1’de gösterilmiştir. Buna göre
lerinde ortalama sınıf mevcudunun, yıllara, bölgelere ve ille-
1990 ile 2016 yılları arasında hem ilköğretim hem de orta
re göre değişimi ele alınmıştır. Şube başına düşen ortalama
öğretimde şube başına düşen öğrenci sayıları çok ciddi bir
öğrenci sayısı, derslik ve şube sayılarında yaşanan değişimi
şekilde azalmış ve ilköğretimde 34‘ten 23’e; ortaöğretimde
birlikte değerlendirdiğinden standart bir veri sağlamaktadır.
ise 42’den 18’e inmiştir. 2005-2016 yılları arasında ilköğre-
Bu göstergede, öncelikle yıllara göre ilköğretim ve ortaöğ-
timde derslik başına düşen öğrenci sayısı 35’ten 24’e; orta-
retim kademesindeki derslik ve şube başına düşen öğrenci
öğretimde ise 31’den 22’ye inmiştir. Derslik ve şube başına
sayılarında yaşanan değişim incelenmiştir. Daha sonra özel
düşen öğrenci sayılarının birbirine yaklaşması ilköğretimde
öğretim kurumlarındaki şube başına düşen öğrenci sayıları
ikili eğitim uygulamasının azaldığını göstermesi bakımından
ele alınmış, ilköğretim ve ortaöğretimde öğrenci sayılarında
önemlidir. Türkiye’deki ilk ve ortaöğretimdeki öğrenci sayı-
yaşanan değişim şube ve okul ekseninde analiz edilmiştir.
sındaki artışa rağmen derslik ve şube başına düşen öğrenci
Son olarak farklı kademelerdeki şube ve okul başına düşen
sayısındaki azalma oldukça önemli bir gelişmedir. Bunun
öğrenci sayıları bölgeler, iller ve Ekonomik Kalkınma ve İş-
temel nedeni de yukarıda ifade edildiği üzere son yıllarda
birliği Örgütü (OECD) ülkelerindeki durum açısından ayrıntılı
büyük miktarlarda yeni dersliklerin yapılmasıdır. Ayrıca,
olarak değerlendirilmiştir.
özellikle ortaöğretimde derslik ve şube başına düşen öğrenci sayısı ilköğretime göre çok daha hızlı bir şekilde azal-
1990 ile 2016 yılları arasında ilköğretim ve ortaöğretim
mıştır. Bunun nedenleri ise yeni dersliklerin yapılması ve
kademelerindeki şube ve derslik başına düşen öğrenci sa-
açık ortaöğretime yönelen öğrenci sayısındaki artıştır.
Şekil D.2.1
İlköğretim ve ortaöğretimde şube ve derslik başına düşen öğrenci sayılarında yaşanan değişim (1990-2016)
İlköğretim şube
İlköğretim derslik
Ortaöğretim şube
Ortaöğretim derslik
45
40
35
30
25
20
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2000
1999
1998
1997
1996
1995
1994
1993
1992
1991
1990
15
Kaynak: Muhtelif yıllarda DİE, TÜİK ve MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016a) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca
güncellenmiştir.
Not: Derslik verileri 2005 yılından itibaren verilmeye başlandığı için graiğe bu yıldan itibaren yansıtılmıştır.r.
162
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil D.2.2
Özel ilköğretim ve ortaöğretimde şube başına düşen öğrenci sayılarında yaşanan değişim (1990-2016)
Özel ilköğretim
Özel ortaöğretim
35
30
25
20
15
10
5
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2000
1999
1998
1997
1996
1995
1994
1993
1992
1991
1990
0
Kaynak: Muhtelif yıllarda DİE, TÜİK ve MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016a) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca
güncellenmiştir.
Şekil D.2.2, özel ilköğretim ve özel ortaöğretimde 1990 ile
Şekil D.2.3’te 4+4+4 uygulamasının başladığı 2012 yılı ile
2016 yılları arasında şube başına düşen öğrenci sayılarında
2016 yılları arasında ilkokul ve ortaokullarda şube başına
yaşanan değişimi göstermektedir. Buna göre 1990 yılında
düşen ortalama öğrenci sayılarında yaşanan değişim veril-
özel ilköğretimde şube başına düşen ortalama öğrenci sa-
miştir. Buna göre 2012 yılında ilkokulda şube başına düşen
yısı 29, özel ortaöğretimde ise 30 iken 2016 yılına gelindi-
öğrenci sayısı 22 iken 2016 yılına gelindiğinde bu sayı 21
ğinde hem özel ilköğretim hem de özel ortaöğretimde 18’e
olmuştur. Ortaokullarda ise son beş yıllık dönemde şube
düşmüştür. Genel ortalama ile kıyaslandığında özel okul-
başına düşen ortalama öğrenci sayısı 27’den 25’e düşmüş-
larda şube başına düşen öğrenci sayısı ilköğretimde daha
tür. Şube başına düşen ortalama öğrenci sayısında OECD
düşük iken ortaöğretimde ise benzerdir.
ortalamasının ilkokullarda 21 ortaokullarda ise 23 olduğu
Şekil D.2.3
İlkokul ve ortaokulda şube başına düşen öğrenci sayılarında yaşanan değişim (2012-2016)
İlkokul şube
Ortaokul şube
29
27
27
27
25
25
25
24
23
22
22
21
21
21
2014
2015
21
19
17
2012
2013
2016
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Bölüm D EĞİTİM-ÖĞRETİM ORTAMLARI
163
(Bk. Şekil D.2.16) göz önüne alındığında Türkiye ilkokullar-
Meslek liselerinde şube başına düşen öğrenci sayısı 1990
da OECD ortalamasını yakalamış, ortaokullarda ise OECD
ile 2016 yıllarında 37’den 16’ya inmiştir. 28 Şubat sonrasın-
ortalamasına ise yaklaşmıştır. Bu veriler, özellikle ortaokul
da meslek liselerine yönelimin azalması ile meslek liselerin-
düzeyinde derslik ihtiyacının halen devam etmekte olduğu-
de şube başına düşen öğrenci sayısı hızla düşmüş ve 2002
nu göstermektedir.
yılında 24 olmuştur. Önlisans programlarına sınavsız geçiş
uygulaması ile 2003-2010 yılları arasında meslek lisesinde
Şekil D.2.4’te verilen ortaöğretimde meslek lisesi ve genel
şube başına düşen öğrenci sayısı artmış ve 24’den 27’ye
liselerdeki şube başına düşen öğrenci sayılarında 1990 ile
çıkmıştır. 2011’den itibaren meslek lisesinde şube başına
2016 yılları arasında yaşanan değişim incelendiğinde, her iki
düşen öğrenci sayısı hızla azalmaya başlamıştır.
okul türünde de şube öğrenci ortalamasının önemli düzeyde azaldığı görülmektedir. 1990 yılında genel liselerde şube
Şekil D.2.5’te 2012-2016 yılları arasında ilkokul ve ortaokul-
başına düşen öğrenci sayısı 46 iken, 1999’a kadar önemli
larda okul başına düşen öğrenci sayılarında yaşanan deği-
oranda düşerek 31’e inmiştir. 28 Şubat sonrasında üniver-
şim gösterilmiştir. Buna göre 2012 yılında okul başına dü-
siteye girişte uygulanan katsayı farkı nedeniyle genel lisele-
şen öğrenci sayısı ilkokulda 192, ortaokullarda ise 306 iken,
re yönelim artması sonucunda şube başına düşen öğrenci
2016 yılında okul başına düşen öğrenci sayısı ilkokullarda
sayısı da artarak 2001 yılında 37’ye yükselmiştir. 2002’den
195, ortaokullarda ise 301 olarak gerçekleşmiştir. Her iki
itibaren genel liselerde şube başına düşen öğrenci sayısında
okul türünde de son beş yılda okul başına düşen ortalama
sürekli azalma gerçekleşmiş ve 2016’da 21 olmuştur.
öğrenci sayısı çok fazla değişmemiştir.
Şekil D.2.4
Ortaöğretimde okul türlerine göre şube başına düşen öğrenci sayılarında yaşanan değişim (1990-2016)
Genel lise şube
Mesleki lise şube
50
45
40
35
30
25
20
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2000
1999
1998
1997
1996
1995
1994
1993
1992
1991
1990
15
Kaynak: Muhtelif yıllarda DİE, TÜİK ve MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016a) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca
güncellenmiştir.
164
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil D.2.5
İlkokul ve ortaokulda okul başına düşen öğrenci sayılarında yaşanan değişim (2012-2016)
İlkokul okul
Ortaokul okul
330
310
306
304
301
292
290
281
270
250
230
210
190
192
195
197
2012
2013
2014
202
195
170
150
2015
2016
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
2012 yılı ile 2016 yılları arasında ortaöğretimde genel lise
likte genel ortaöğretimde okul başına düşen öğrenci sayısı
ve meslek liselerinde okul başına düşen öğrenci sayıların-
azalmıştır. Meslek liselerinde okul başına düşen öğrenci
da yaşanan değişim Şekil D.2.6’da verilmiştir. Buna göre
sayısının artmasının temel nedeni, 2014 yıllında okul dönü-
2012-2016 yılları arasında meslek liselerinde okul başına
şümleri ile birlikte aynı kampüsteki farklı isimdeki meslek
düşen öğrenci sayısı 326’dan 419’a çıkmış; genel liselerde
liselerinin tek bir okul haline getirilmesidir.
ise 464’den 377’ye inmiştir. Yeni okulların açılması ile bir-
Şekil D.2.6
Ortaöğretimde okul türlerine göre okul başına düşen öğrenci sayılarında yaşanan değişim (2012-2016)
Genel lise
Mesleki lise
550
506
500
450
481
464
465
446
419
400
377
350
345
326
300
308
250
2012
2013
2014
2015
2016
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan istatistikler tarafımızca hazırlanmıştır.
Bölüm D EĞİTİM-ÖĞRETİM ORTAMLARI
165
Batı Karadeniz
Doğu Karadeniz
Doğu Karadeniz
33
Orta Anadolu
Batı Karadeniz
Ege
Orta Anadolu
Batı Marmara
Kuzeydoğu Anadolu
Doğu Marmara
Akdeniz
Akdeniz
Batı Anadolu
Türkiye
Türkiye
Ortadoğu Anadolu
İstanbul
31
27
29
2012
17
Ege
Batı Marmara
Kuzeydoğu Anadolu
Doğu Marmara
Batı Anadolu
Ortadoğu Anadolu
İstanbul
Güneydoğu Anadolu
Kuzeydoğu Anadolu
Batı Karadeniz
Ortadoğu Anadolu
Orta Anadolu
Doğu Karadeniz
Ege
Batı Marmara
Güneydoğu Anadolu
Batı Anadolu
Doğu Marmara
İstanbul
12
14
19
16
21
18
23
20
22
25
24
26
2012
28
30
2016
Ortaokulda bölgelere göre şube başına düşen
öğrenci sayısı (2012, 2016)
2016
Kuzeydoğu Anadolu
Güneydoğu Anadolu
Şekil D.2.8
32
Batı Karadeniz
Ortadoğu Anadolu
Doğu Karadeniz
Orta Anadolu
Ege
Türkiye
Türkiye
Batı Marmara
Akdeniz
Güneydoğu Anadolu
Akdeniz
İlkokulda bölgelere göre şube başına düşen
öğrenci sayısı (2012, 2016)
Batı Anadolu
Doğu Marmara
İstanbul
Şekil D.2.7
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca
hazırlanmıştır.
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan istatistiklerkullanılarak tarafımızca
hazırlanmıştır.
Şekil D.2.7’de 2012 ile 2016 yıllarında bölgelere göre ilko-
şen öğrenci sayısı İstanbul’da 27, Doğu Marmara’da 22 iken
kullarda şube başına düşen öğrenci sayıları gösterilmiştir.
Kuzeydoğu Anadolu’da 14, Batı Karadeniz’de 17’dir.
Buna göre, Karadeniz bölgesi haricindeki diğer bölgelerde
şube başına düşen öğrenci sayısında önemli oranda dü-
Şekil D.2.8’de 2012 ile 2016 yıllarında bölgelere göre orta-
şüş görülmektedir. 2012-2016 yılları arasında şube başı-
okullarda şube başına düşen öğrenci sayıları gösterilmiş-
na düşen öğrenci sayısı İstanbul ve Güneydoğu Anadolu
tir. Buna göre, tüm bölgelerde ortaokullarda şube başına
bölgelerinde diğer bölgelere göre daha hızlı bir düşüş
düşen öğrenci sayısı azalmıştır. Ancak bölgeler arasındaki
yaşamıştır. 2012-2016 yılları arasında şube başına düşen
şube başına düşen öğrenci sayısındaki farklılaşma var ol-
öğrenci sayısı Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ise 27’den
maya devam etmektedir. 2016 yılında ortaokullarda şube
24’e İstanbul’da ise 31’den 27’ye inmiştir. Şekilde bölgeler
başına düşen öğrenci sayısı Güneydoğu Anadolu Bölge-
arasında şube başına düşen öğrenci sayısına göre büyük
sinde 29, İstanbul’da 28 iken Doğu Karadeniz’de 20, Batı
bir farklılaşmanın olduğu görülmektedir. Şube başına dü-
Karadeniz de ise 21’dir.
166
EĞİTİME BAKIŞ 2017
650
Kuzeydoğu Anadolu
Batı Karadeniz
Ortadoğu Anadolu
Orta Anadolu
Orta Anadolu
Doğu Karadeniz
Batı Marmara
Batı Marmara
Güneydoğu Anadolu
Türkiye
Türkiye
Ege
Akdeniz
Akdeniz
Doğu Marmara
İstanbul
550
2016
450
350
50
Kuzeydoğu Anadolu
Batı Karadeniz
Ortadoğu Anadolu
Doğu Karadeniz
Güneydoğu Anadolu
Ege
Doğu Marmara
Batı Anadolu
İstanbul
Doğu Karadeniz
Batı Marmara
Kuzeydoğu Anadolu
Ege
Ortadoğu Anadolu
Güneydoğu Anadolu
Doğu Marmara
İstanbul
15
17
150
19
21
250
23
25
2006
27
29
İlkokulda bölgelere göre okul başına düşen
öğrenci sayısı (2012, 2016)
2012
35
31
33
2016
2011
Batı Anadolu
Şekil D.2.10
Doğu Karadeniz
Batı Marmara
Orta Anadolu
Orta Anadolu
Kuzeydoğu Anadolu
Batı Anadolu
Batı Anadolu
Ege
Batı Karadeniz
Batı Karadeniz
Türkiye
Türkiye
Ortadoğu Anadolu
Akdeniz
Akdeniz
Ortaöğretimde bölgelere göre şube başına
düşen öğrenci sayısı (2006, 2011 ve 2016)
Güneydoğu Anadolu
Doğu Marmara
İstanbul
Şekil D.2.9
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca
hazırlanmıştır.
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca
hazırlanmıştır.
Şekil D.2.9’da 2006, 2011 ve 2016 yıllarında bölgelere göre
vardır. Ortaöğretimde şube başına düşen öğrenci sayısı İs-
ortaöğretimde şube başına düşen öğrenci sayıları verilmiş-
tanbul’da 21, Doğu Marmara’da 20 iken Doğu Karadeniz’de
tir. Buna göre 2006 yılından 2016’ya kadar geçen süreç-
16, Batı Karadeniz’de ise 17’dir.
te ortaöğretimde şube başına düşen öğrenci sayısı bütün
bölgelerde önemli oranda azalmıştır. Örneğin, İstanbul’da
Şekil D.2.10’da 2012 ile 2016 yıllarında bölgelere göre ilko-
ortaöğretim şube başına düşen öğrenci sayısı 34’den 21’e,
kulda okul başına düşen öğrenci sayıları verilmiştir. Buna
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde 33’ten 19’a, Ortadoğu
göre 2012 yılından 2016 yılına kadar geçen süreçte ilko-
Anadolu’da 31’den 19’a inmiştir. Şube başına düşen öğ-
kullarda okul başına düşen öğrenci sayısı Türkiye ortala-
renci sayıları ortaöğretimde oldukça önemli bir gelişme
ması 192 olarak sabit kalmış ve bölgelere göre okul başına
sağlamasına rağmen bölgeler arasındaki eşitsizlik varlığını
düşen öğrenci sayılarında –Doğu Marmara hariç- önemli
korumaktadır. Ancak, ortaöğretimde bölgelere göre şube
bir değişim yaşanmamıştır. Ancak, bölgeler arasında okul
başına düşen öğrenci sayısındaki eşitsizlik ilkokul ve ortao-
başına düşen öğrenci sayısı oldukça farklılaşmaktadır. Okul
kula göre daha azdır. İlkokulda şube başına düşen öğrenci
başına düşen öğrenci sayısı İstanbul’da 595, Batı Anado-
sayısı en yüksek olan bölge ile en düşük olan bölge arasın-
lu’da 267 iken Kuzeydoğu Anadolu’da 78 ve Ortadoğu Ana-
da 13 puan, ortaokullarda 9 puan ve lisede ise 5 puan fark
dolu’da 121’dir.
Bölüm D EĞİTİM-ÖĞRETİM ORTAMLARI
167
Batı Marmara
Batı Marmara
250
Doğu Karadeniz
Kuzeydoğu Anadolu
Ege
Batı Anadolu
Türkiye
Ortadoğu Anadolu
Akdeniz
Doğu Marmara
İstanbul
300
350
400
450
500
2012
550
600
Batı Karadeniz
Doğu Karadeniz
Orta Anadolu
Orta Anadolu
Batı Karadeniz
Kuzeydoğu Anadolu
Ege
Batı Anadolu
Türkiye
Ortadoğu Anadolu
Akdeniz
Doğu Marmara
İstanbul
Ortaöğretimde bölgelere göre okul başına düşen
öğrenci sayısı (2012, 2016)
2016
Güneydoğu Anadolu
Şekil D.2.12
Güneydoğu Anadolu
Doğu Karadeniz
Kuzeydoğu Anadolu
Ege
Batı Marmara
Ortadoğu Anadolu
Doğu Marmara
Güneydoğu Anadolu
Batı Anadolu
İstanbul
2012
150 200 250 300 350 400 450 500 550 600 650
Doğu Karadeniz
Orta Anadolu
Orta Anadolu
Kuzeydoğu Anadolu
Batı Karadeniz
Batı Karadeniz
Ege
Batı Marmara
Türkiye
Türkiye
Ortadoğu Anadolu
Akdeniz
Akdeniz
Doğu Marmara
Güneydoğu Anadolu
Batı Anadolu
Ortaokulda bölgelere göre okul başına düşen
öğrenci sayısı (2012, 2016)
2016
İstanbul
Şekil D.2.11
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca
hazırlanmıştır
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca
hazırlanmıştır
Bölgelere göre ortaokullarda okul başına düşen öğrenci
ortaokullar görece olarak daha merkezi yerlerde ve farklı
sayısının 2012 ile 2016 yıllarındaki değişimi Şekil D.2.11’de
branş öğretmenlerine de ihtiyaç duyulduğundan daha bü-
gösterilmiştir. Buna göre, 2012-2016 yılları arasında bazı
yük yapılardır.
bölgelerde ortaokulda okul başına düşen öğrenci sayısı
artarken bazıların da ise azalmıştır. Bu yıllar arasında İs-
Şekil D.2.12’de 2006 ile 2016 yıllarında son on yıllık dö-
tanbul’da ortaokul başına düşen öğrenci sayısı 560’dan
nemde ortaöğretimde bölgelere göre okul başına düşen
597’ye, Batı Marmara’da 228’den 263’e, Doğu Marmara’da
öğrenci sayıları sunulmuştur. Buna göre, ortaöğretim ka-
296’dan 308’e Akdeniz’de 285’den 302’ye yükselmiş; diğer
demesindeki okul başına düşen öğrenci sayıları, ilkokul ve
yandan, Batı Anadolu’da 386’dan 344’e, Güneydoğu Ana-
ortaokul kademesinden daha farklı bir tablo sunmaktadır.
dolu’da 364’den 329’a, Kuzeydoğu Anadolu’da 217’den
Öncelikle diğer kademelerde olduğu gibi ortaöğretim ka-
186’ya inmiştir. Ayrıca, bölgeler arasında ortaokul düzeyin-
demesinde de okul başına düşen öğrenci sayısının bölge-
de okul başına düşen öğrenci sayısındaki büyük fark var
lere göre önemli düzeyde farklılaştığı göze çarpmaktadır.
olmaya devam etmiştir. İstanbul’da okul başına 597 öğren-
Ortaöğretimde okul başına düşen öğrenci sayısı Türkiye
ci düşerken Doğu Karadeniz’de 176 öğrenci düşmektedir.
ortalaması olarak 2006-2016 yılları arasında 382’den 389’a
Ortaokullarda okul başına düşen öğrenci sayısında, hem
yükselmiştir. Buna ilaveten 2006-2016 yılları arasında Gü-
Türkiye ortalaması hem de bölge ortalamaları ilkokullara
neydoğu Anadolu, İstanbul ve Batı Anadolu’da ortaöğre-
göre yüksektir. Birleştirilmiş sınıf gibi uygulamalarla çok
timde okul başına düşen öğrenci sayısı azalmışken, diğer
küçük sayıda öğrencinin bulunduğu ilkokullar bulunurken,
bölgelerde ise artmıştır. Ortaöğretimde okul başına düşen
168
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil D.2.13
İlkokulda illere göre şube başına düşen öğrenci sayısı (2012, 2016)
2012
2016
İstanbul
Gaziantep
Kocaeli
Şırnak
Tekirdağ
Bursa
Şanlıurfa
Ankara
Adana
Antalya
Hatay
Diyarbakır
Kayseri
Türkiye
Mersin
Yalova
Osmaniye
İzmir
Kahramanmaraş
Bilecik
Konya
Sakarya
Kırklareli
Düzce
Batman
Ordu
Eskişehir
Karabük
Van
Mardin
Denizli
Niğde
Kilis
Trabzon
Malatya
Bolu
Elazığ
Aksaray
Karaman
Edirne
Çanakkale
Giresun
Siirt
Rize
Uşak
Samsun
Manisa
Balıkesir
Hakkari
Muğla
Aydın
Isparta
Sinop
Amasya
Kırşehir
Çankırı
Nevşehir
Muş
Afyonkarahisar
Iğdır
Adıyaman
Kastamonu
Kütahya
Çorum
Yozgat
Zonguldak
Kırıkkale
Burdur
Ağrı
Bartın
Erzincan
Sivas
Bayburt
Artvin
Tokat
Bingöl
Gümüşhane
Tunceli
Bitlis
Ardahan
Erzurum
Kars
İstanbul
Gaziantep
Kocaeli
Şırnak
Tekirdağ
Bursa
Şanlıurfa
Ankara
Adana
Antalya
Hatay
Diyarbakır
Kayseri
Türkiye
Mersin
Yalova
Osmaniye
İzmir
Kahramanmaraş
Bilecik
Konya
Sakarya
Kırklareli
Düzce
Batman
Ordu
Eskişehir
Karabük
Van
Mardin
Denizli
Niğde
Kilis
Trabzon
Malatya
Bolu
Elazığ
Aksaray
Karaman
Edirne
Çanakkale
Giresun
Siirt
Rize
Uşak
Samsun
Manisa
Balıkesir
Hakkari
Muğla
Aydın
Isparta
Sinop
Amasya
Kırşehir
Çankırı
Nevşehir
Muş
Afyonkarahisar
Iğdır
Adıyaman
Kastamonu
Kütahya
Çorum
Yozgat
Zonguldak
Kırıkkale
Burdur
Ağrı
Bartın
Erzincan
Sivas
Bayburt
Artvin
Tokat
Bingöl
Gümüşhane
Tunceli
Bitlis
Ardahan
Erzurum
Kars
10
15
20
25
30
35
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Bölüm D EĞİTİM-ÖĞRETİM ORTAMLARI
169
öğrenci sayısı Güneydoğu Anadolu’da 497, İstanbul’da 496
mişken diğer illerde ise zaman içinde azalmıştır. Diğer bir
ile en yüksek iken, Batı Karadeniz’de 297 ve Doğu Karade-
husus ise iller arasında ortaokullarda şube başına düşen
niz’de 295 ile en düşüktür.
öğrenci sayısının önemli oranda farklılaştığı görülmektedir.
2016 yılı esas alındığında ortaokullarda şube başına düşen
Şekil D.2.13’te 2012 ile 2016 yılları arasında ilkokullarda
ortalama öğrenci Şanlıurfa (30), Diyarbakır (30), Gaziantep
şube başına düşen öğrenci sayısının illere göre nasıl bir
(29), İstanbul (28), Siirt (28), Mardin (28) ve Şırnak’ta (28) en
değişim gösterdiği verilmiştir. Şube başına düşen ortala-
yüksek iken, Tunceli (15), Artvin (17), Bayburt (18), Gümüş-
ma öğrenci sayılarının il düzeyinde incelenmesi, coğrai
hane (18), Bartın (18), ve Rize’de (18) ise en azdır.
farklılıklar açısından daha detaylı bilgi sunması açısından
önemlidir. Buna göre ilk olarak ilkokullarda şube başına
Şekil D.2.15’te verilen illere göre, 2006, 2011 ve 2016 yıl-
düşen öğrenci sayısının illere göre aşırı derecede farklılaş-
larına göre ortaöğretimde şube başına düşen öğrenci sa-
tığı görülmektedir. İstanbul (27), Gaziantep (25), Kocaeli
yıları gösterilmektedir. Buna göre, 2011 yılında Kilis, Gazi-
(24), Şırnak (23), Tekirdağ (23), Bursa (23), Şanlıurfa (23),
antep, Şanlıurfa ve Çanakkale illerinde ortaöğretim şube
Ankara (22) ve Adana’da (22) ilkokulda şube başına düşen
başına düşen öğrenci sayısının 2006 yılına kıyasla arttığı
öğrenci sayısı en yüksek iken, Kars, Erzurum, Ardahan,
diğer illerin tamamında ise düştüğü görülmektedir. 2016
Bitlis ve Tunceli illeri 13 öğrenci ortalamasıyla ilkokulda
yılına gelindiğinde ise Bingöl haricindeki diğer tüm illerde
şube başına düşen öğrenci sayısının en az olduğu illerdir.
ortaöğretimde şube başına düşen öğrenci sayısının önemli
Buna ilaveten, 2012-2016 yılları arasında Türkiye’deki he-
düzeyde düştüğü görülmektedir. 2016 yılında ortaöğretim
men her ilde şube başına düşen öğrenci sayısı azalırken,
sınıf mevcudu Türkiye ortalamasının üzerinde olan 23 il
Düzce, Ordu, Karaman, Amasya, Kastamonu, Bayburt ve
bulunurken diğer iller ise Türkiye ortalamasına eşit veya al-
Ardahan’da artmıştır.
tında sınıf mevcudu ortalamasına sahiptirler. 2016 yılı esas
alındığında ortaöğretimde şube başına düşen ortalama öğ-
Şekil D.2.14’te ortaokulda illere göre şube başına düşen
renci sayısının en yüksek olduğu iller sırasıyla Batman (23),
öğrenci sayısının 2012 ile 2016 yıllarına göre değişimi veril-
Kilis (22), Bursa (22), Kocaeli (22), Gaziantep (21), Eskişehir
miştir. Buna göre 2012-2016 yılları arasında ortaokullarda
(21) ve İstanbul (21) iken, Tunceli (9) ve Ardahan (12) illeri-
şube başına düşen öğrenci sayısı Ardahan, Bayburt, Amas-
nin şube başına düşen öğrenci sayısının en düşük olan iller
ya, Kastamonu, Karaman, Ordu ve Düzce illerinde yüksel-
olduğu görülmektedir.
170
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil D.2.14
Ortaokulda illere göre şube başına düşen öğrenci sayısı (2012, 2016)
2012
2016
Şanlıurfa
Diyarbakır
Gaziantep
İstanbul
Siirt
Mardin
Şırnak
Batman
Kilis
Van
Adana
Ağrı
Muş
Kahramanmaraş
Kocaeli
Hatay
Hakkari
Türkiye
Tekirdağ
Elazığ
Ankara
Adıyaman
Bursa
Mersin
Kayseri
Osmaniye
Aksaray
Malatya
İzmir
Konya
Eskişehir
Niğde
Antalya
Uşak
Bitlis
Kırklareli
Erzurum
Samsun
Sakarya
Karaman
Bingöl
Manisa
Aydın
Iğdır
Bilecik
Balıkesir
Denizli
Kars
Tokat
Afyonkarahisar
Sivas
Zonguldak
Çorum
Ordu
Çanakkale
Çankırı
Muğla
Düzce
Yalova
Isparta
Nevşehir
Edirne
Kütahya
Erzincan
Karabük
Amasya
Kastamonu
Ardahan
Kırşehir
Kırıkkale
Giresun
Trabzon
Bolu
Sinop
Burdur
Yozgat
Rize
Bartın
Gümüşhane
Bayburt
Artvin
Tunceli
Şanlıurfa
Diyarbakır
Gaziantep
İstanbul
Siirt
Mardin
Şırnak
Batman
Kilis
Van
Adana
Ağrı
Muş
Kahramanmaraş
Kocaeli
Hatay
Hakkari
Türkiye
Tekirdağ
Elazığ
Ankara
Adıyaman
Bursa
Mersin
Kayseri
Osmaniye
Aksaray
Malatya
İzmir
Konya
Eskişehir
Niğde
Antalya
Uşak
Bitlis
Kırklareli
Erzurum
Samsun
Sakarya
Karaman
Bingöl
Manisa
Aydın
Iğdır
Bilecik
Balıkesir
Denizli
Kars
Tokat
Afyonkarahisar
Sivas
Zonguldak
Çorum
Ordu
Çanakkale
Çankırı
Muğla
Düzce
Yalova
Isparta
Nevşehir
Edirne
Kütahya
Erzincan
Karabük
Amasya
Kastamonu
Ardahan
Kırşehir
Kırıkkale
Giresun
Trabzon
Bolu
Sinop
Burdur
Yozgat
Rize
Bartın
Gümüşhane
Bayburt
Artvin
Tunceli
10
15
20
25
30
35
40
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Bölüm D EĞİTİM-ÖĞRETİM ORTAMLARI
171
Şekil D.2.15
Ortaöğretimde illere göre şube başına düşen öğrenci sayısı (2006, 2011 ve 2016)
2006
2011
2016
Batman
Kilis
Bursa
Kocaeli
Gaziantep
Eskişehir
İstanbul
Adana
Bayburt
Elazığ
Manisa
Çorum
Hakkari
Diyarbakır
Karabük
Şanlıurfa
Kayseri
Samsun
Bingöl
Ordu
Hatay
Bitlis
Kahramanmaraş
Van
Osmaniye
Sakarya
Türkiye
Antalya
Zonguldak
Iğdır
Aksaray
Malatya
Ağrı
Nevşehir
Tokat
Ankara
Mersin
Tekirdağ
Muş
Siirt
Adıyaman
Düzce
Uşak
Edirne
İzmir
Kars
Konya
Denizli
Çankırı
Yalova
Çanakkale
Burdur
Erzurum
Gümüşhane
Şırnak
Isparta
Niğde
Kastamonu
Balıkesir
Mardin
Sivas
Bilecik
Kütahya
Karaman
Trabzon
Afyonkarahisar
Bolu
Kırıkkale
Muğla
Kırşehir
Amasya
Aydın
Giresun
Yozgat
Kırklareli
Sinop
Erzincan
Artvin
Bartın
Rize
Ardahan
Tunceli
Batman
Kilis
Bursa
Kocaeli
Gaziantep
Eskişehir
İstanbul
Adana
Bayburt
Elazığ
Manisa
Çorum
Hakkari
Diyarbakır
Karabük
Şanlıurfa
Kayseri
Samsun
Bingöl
Ordu
Hatay
Bitlis
Kahramanmaraş
Van
Osmaniye
Sakarya
Türkiye
Antalya
Zonguldak
Iğdır
Aksaray
Malatya
Ağrı
Nevşehir
Tokat
Ankara
Mersin
Tekirdağ
Muş
Siirt
Adıyaman
Düzce
Uşak
Edirne
İzmir
Kars
Konya
Denizli
Çankırı
Yalova
Çanakkale
Burdur
Erzurum
Gümüşhane
Şırnak
Isparta
Niğde
Kastamonu
Balıkesir
Mardin
Sivas
Bilecik
Kütahya
Karaman
Trabzon
Afyonkarahisar
Bolu
Kırıkkale
Muğla
Kırşehir
Amasya
Aydın
Giresun
Yozgat
Kırklareli
Sinop
Erzincan
Artvin
Bartın
Rize
Ardahan
5
10
15
20
25
30
35
40
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
172
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil D.2.16
OECD ülkelerinde kademelere göre ortalama sınıf mevcudu (2015)
İlkokul
Ortaokul
35
30
25
20
15
10
5
Şili
Japonya
İsrail
Birleşik Krallık
Güney Kore
Avustralya
G20 ortalaması
Fransa
Türkiye
İspanya
ABD
OECD ortalaması
Macaristan
Portekiz
Almanya
Çek Cumhuriyeti
EU21 ortalaması
Meksika
İtalya
Fİnlandiya
Slovenya
Polonya
İzlanda
Avusturya
Slovakya
Yunanistan
Estonya
Lüksemburg
0
Kaynak: OECD (2017)
Türkiye’de farklı kademelerdeki ortalama sınıf mevcudu-
larda ise en düşük sınıf mevcudu ortalaması Letonya (15),
nun diğer ülkelerdeki sınıf mevcuduna göre durumunu
Estonya (18), İngiltere (19), Lüksemburg (19) ve Slovakya
belirlemek için Şekil D.2.16’da OECD ülkelerinde ilkokul
(19) ülkelerinde iken en kalabalık sınıf mevcudu Türkiye
ve ortaokul kademelerinde 2015 yılı ortalama sınıf mev-
(34), Japonya (32), Kore (30) ve Meksika (28) ülkelerinde-
cutları verilmiştir. Buna göre 2015 yılında sınıf mevcudu
dir. Şekil D.2.16’da OECD hesaplamalarına göre verilen
bakımından OECD ülkeleri ortalaması ilkokullarda 21, or-
Türkiye ortalaması ilkokullarda 23 iken ortaokullarda 34
taokullarda ise 23’tür. OECD ülkeleri içinde ilkokullarda en
olarak gösterilmiştir. Buna göre Türkiye’nin ilkokullarda
düşük sınıf mevcudu Lüksemburg (16), Letonya (16), Yu-
sınıf mevcudu ortalaması (23) OECD ortalamasının biraz
nanistan (17) ve Avusturya (18) iken; en yüksek sınıf mev-
üzerinde iken ortaokul sınıf mevcudu diğer ülkelere kıyas-
cudu İsrail (27), Japonya (27) ve İngiltere’dir (26). Ortaokul-
la en yüksek düzeydedir.
Bölüm D EĞİTİM-ÖĞRETİM ORTAMLARI
173
ÖĞRENCİ-ÖĞRETMEN ORANI
GÖSTERGE D3
Öğretmen başına düşen öğrenci sayısını ifade eden öğren-
masının yapılmasının bir sonucu olarak öğretmen başına
ci-öğretmen oranı, bir ülkedeki eğitimin kalitesini göster-
düşen öğrenci oranı azalmıştır. Ortaöğretimde ise 2004-
mesi açısından eğitim ortamlarıyla birlikte ele alınan önemli
2007 yılında 16 ve 15 olan öğretmen başına düşen öğren-
bir göstergedir. Bu nedenle bu gösterge altında öncelikle
ci sayısı 2008-2010 yılları arasında artış eğilimine girmiş
kademelere göre öğretmen başına düşen öğrenci sayısı yıl-
sonrasında ise tekrar azalma eğilimine girmiştir. Liselerin
lar açısından ele alınmıştır. Özel öğretim kurumlarındaki öğ-
dört yıla çıkarılması ve ortaöğretime erişim oranlarının art-
retmen öğrenci oranı incelendikten sonra yine kademelere
masının bir sonucu olarak 2007-2010 arasında öğretmen
göre bölge ve iller bazındaki durum detaylı analiz edilmiştir.
başına düşen öğrenci sayısı artarken, sonrasında yüksek
Son olarak öğretmen öğrenci oranı açısından Türkiye’nin
sayıda öğretmen atamalarının bir sonucu olarak öğretmen
OECD ülkeleri arasındaki yerini görmek amacıyla mevcut
başına düşen öğrenci sayısı azalmıştır.
veriler üzerinde değerlendirmelerde bulunulmuştur.
Şekil D.3.2’de özel ilköğretimde 1990 ile 2016 yılları araŞekil D.3.1’de 1990 yılı ile 2016 yılları arasında ilköğretim
sında öğretmen başına düşen öğrenci sayıları incelendi-
ve ortaöğretim kademelerinde öğretmen başına düşen
ğinde sürekli bir düşüş olduğu görülmektedir. Nitekim
öğrenci sayısında yaşanan değişim gösterilmiştir. Buna
1990 yılında özel ilköğretimde öğretmen başına düşen
göre 1990-2016 yılları arasında ilköğretimde öğretmen
öğrenci sayısı 47 iken, bu sayı 2016 yılında 9’a kadar düş-
başına düşen öğrenci sayısı 25’ten 17’ye inmiştir. Bu yıl-
müştür. Özellikle 1990-1998 arasında keskin bir düşüş;
lar arasında ortaöğretimde öğretmen başına düşen öğ-
1999-2002 arasında ise daha düzenli bir azalma eğilimi
renci sayısı dalgalı bir seyir izlemiş ancak 1990’da 12 olan
takip etmiştir. Sonraki yıllarda ise pek bir farklılaşma ol-
sayı 2016’da yine 12 olarak gerçekleşmiştir. İlköğretimde
mamıştır. 1990-2016 yılları arasında özel ortaöğretimde
2005’ten itibaren öğretmen başına düşen öğrenci oranı
öğretmen başına düşen öğrenci sayısı dalgalı bir seyir iz-
azalmıştır. 2003 sonrasında yüksek sayıda öğretmen ata-
lemiş ve 5’den 9’a yükselmiştir.
Şekil D.3.1
Kademelere göre öğretmen başına düşen öğrenci sayısında yaşanan değişim (1990-2016)
İlköğretim
Ortaöğretim
35
30
25
20
15
10
5
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2000
1999
1998
1997
1996
1995
1994
1993
1992
1991
1990
0
Kaynak: Muhtelif yıllarda DİE, TÜİK ve MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016a) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca
güncellenmiştir.
174
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil D.3.2
Özel ilköğretim ve ortaöğretimde öğretmen başına düşen öğrenci sayılarında yaşanan değişim (1998-2016)
Özel ilköğretim
Özel ortaöğretim
18
16
14
12
10
8
6
4
2
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2000
1999
1998
0
Kaynak: Muhtelif yıllarda DİE, TÜİK ve MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016a) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca
güncellenmiştir.
Şekil D.3.3’te 2012 ile 2016 yılları arasında ilkokul ve or-
az da olsa artmıştır. Bunun nedeni ise 2012 yılında uygu-
taokul kademesinde öğretmen başına düşen öğrenci sa-
lamaya giren 6287 sayılı yasa kapsamında okula başlama
yıları verilmiştir. Buna göre 2012 yılında ilkokullarda öğ-
yaşının 60 aya çekilmesiyle ilkokula kayıt olan öğrenci sayı-
retmen başına düşen öğrenci sayısı 20 iken bu sayı 2016
sında yaşanan artıştır. 2012 yılında ilkokula kayıt yaptıran
yılına gelindiğinde 17’ye düşmüştür. Ortaokullarda ise
öğrencilerin 2015 yılında ilkokulu bitirip ortaokula kayıt
2012 yılında 19 olan öğretmen başına düşen öğrenci sa-
yaptırmaları nedeniyle ortaokullarda öğrenci sayısı artmış
yısı 2016 yılında 16’ya inmiştir. Ortaokullarda 2015’te 15
ve buna bağlı olarak da öğretmen öğrenci oranı bir önceki
olan öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 2016 yılında
yıla kıyasla yükselmiştir.
Şekil D.3.3
İlkokul ve ortaokulda öğretmen başına düşen öğrenci sayılarında yaşanan değişim (2012-2016)
İlkokul öğretmen
Ortaokul öğretmen
21
20
20
19
19
19
18
18
17
18
18
17
17
16
16
15
15
14
2012
2013
2014
2015
2016
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Bölüm D EĞİTİM-ÖĞRETİM ORTAMLARI
175
Şekil D.3.4
Ortaöğretimde okul türlerine göre öğretmen başına düşen öğrenci sayılarında yaşanan değişim (1990-2016)
Genel lise öğretmen
Mesleki lise öğretmen
25
20
15
10
5
2016
2015
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2000
1999
1998
1997
1996
1995
1994
1993
1992
1991
1990
0
Kaynak: Muhtelif yıllarda DİE, TÜİK ve MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016a) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca
güncellenmiştir.
Şekil D.3.4’te 1990 ile 2016 yılları arasında ortaöğretimde öğretmen başına düşen öğrenci sayıları okul türlerine göre ve-
Şekil D.3.5
İlkokulda bölgelere göre öğretmen başına düşen
öğrenci sayısı (2012, 2016)
Batı Karadeniz
Batı Karadeniz
26
Doğu Karadeniz
Batı Marmara
Batı Marmara
Doğu Karadeniz
Orta Anadolu
Orta Anadolu
Ege
Batı Anadolu
Kuzeydoğu Anadolu
Akdeniz
Ortadoğu Anadolu
Batı Anadolu
öğretmen başına düşen öğrenci sayısının hızla yükselmesi,
2016
seyir izlemiştir. Özellikle genel liselerde 1998 yılından sonra
Doğu Marmara
sayısı meslek liselerine kıyasla genel liselerde daha dalgalı bir
Türkiye
1990 ile 2010 yılları arasında öğretmen başına düşen öğrenci
Türkiye
kadar inişli çıkışlı bir seyir izleyerek 18’e kadar yükselmiştir.
İstanbul
Güneydoğu Anadolu
de 12 olan öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 2010 yılına
İstanbul
rilmiştir. Buna göre 1990 yılında genel lise ve meslek liselerin-
22
2012
lı katsayı uygulaması sebebiyle genel liselere yönelimin art-
24
daha önce de ifade edildiği gibi meslek liselerine yönelik farkmasıdır. 2010-2016 yılları arasında öğretmen başına düşen
20
öğrenci sayısı her iki lise türünde de yaşanan düşüşle birlikte
18
genel liselerde 13, meslek liselerinde ise 12 olmuştur.
16
2012 ile 2016 yılları için ilkokullarda öğretmen başına dü-
14
şen öğrenci sayısının bölgelere göre verildiği Şekil D.3.5 incelendiğinde, genel olarak bütün bölgelerde önemli oranda
yüksek olan bölgeler sırasıyla İstanbul (21) ve Güneydoğu
Anadolu (21) iken en düşük olduğu bölgeler Batı Karadeniz
(13), Doğu Karadeniz (14) ve Ege (14) bölgeleridir.
176
Ege
Akdeniz
Kuzeydoğu Anadolu
sıdır. 2016 yılında öğretmen başına düşen öğrenci sayısı en
Ortadoğu Anadolu
başına düşen öğrenci sayısının önemli oranda farklılaşma-
Doğu Marmara
azalmıştır. Bir diğer husus ise bölgeler arasında öğretmen
Güneydoğu Anadolu
tüm bölgelerde öğretmen başına düşen öğrenci sayısı
12
bir düşüş olduğu görülmektedir. Buna göre zaman içinde
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca
hazırlanmıştır.
EĞİTİME BAKIŞ 2017
24
Batı Marmara
Batı Marmara
Doğu Karadeniz
Batı Anadolu
Batı Karadeniz
Batı Karadeniz
Ege
Orta Anadolu
Orta Anadolu
Batı Anadolu
Doğu Marmara
Türkiye
Türkiye
Doğu Marmara
Akdeniz
Ortadoğu Anadolu
Ortadoğu Anadolu
Akdeniz
Kuzeydoğu Anadolu
Kuzeydoğu Anadolu
İstanbul
Güneydoğu Anadolu
22
18
20
2011
16
2006
10
Doğu Karadeniz
Ege
İstanbul
Güneydoğu Anadolu
Ege
Türkiye
Kuzeydoğu Anadolu
Doğu Marmara
Akdeniz
İstanbul
12
14
12
16
14
18
20
22
2012
24
2016
Ortaöğretimde bölgelere göre öğretmen başına
düşen öğrenci sayısı (2006, 2011 ve 2016)
2016
Doğu Karadeniz
Şekil D.3.7
26
Batı Karadeniz
Doğu Karadeniz
Orta Anadolu
Orta Anadolu
Ege
Batı Marmara
Batı Marmara
Batı Karadeniz
Batı Anadolu
Kuzeydoğu Anadolu
Batı Anadolu
Türkiye
Doğu Marmara
Ortadoğu Anadolu
Akdeniz
Güneydoğu Anadolu
Ortadoğu Anadolu
İstanbul
Ortaokulda bölgelere göre öğretmen başına
düşen öğrenci sayısı (2012, 2016)
Güneydoğu Anadolu
Şekil D.3.6
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca
hazırlanmıştır.
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca
hazırlanmıştır.
Şekil D.3.6’da 2012 ile 2016 yıllarında bölgelere göre ortao-
liselerin dört yıla çıkarılması ve okullaşma oranındaki bü-
kullarda öğretmen başına düşen öğrenci sayıları sunulmuş-
yümedir. 2006-2011 yılları arasında, öğretmen başına dü-
tur. Buna göre, 2012-2016 yılları arasında tüm bölgelerde
şen öğrenci sayısı, Güneydoğu Anadolu ve Ortadoğu Ana-
ortaokulda öğretmen başına düşen öğrenci sayısı azalmıştır.
dolu bölgelerinde azalırken, diğer bölgelerde artmıştır.
İlaveten, bölgeler arasında ortaokul düzeyinde sınıf mevcut-
2011-2016 yılları arasında ise tüm bölgelerde öğretmen
larının önemli oranda farklılaştığı görülmektedir. 2016 yılın-
başına düşen öğrenci sayısı önemli oranda azalmıştır.
da ortaokullarda öğretmen başına düşen öğrenci sayısı en
Ancak bölgeler arası eşitsizlik önemli oranda var olmaya
yüksek olan bölgeler sırasıyla İstanbul (21) ve Güneydoğu
devam etmiştir. Daha somut ifade etmek gerekirse, 2016
Anadolu (20) iken en düşük olduğu bölgeler Doğu Karadeniz
yılında ortaöğretimde öğretmen öğrenci oranının en yük-
(12), Batı Karadeniz (13) ve Ege (14) bölgeleridir.
sek olduğu ve Türkiye ortalamasının üzerinde bulunan
bölgeler sırasıyla, Güneydoğu Anadolu (15), İstanbul (14),
Şekil D.3.7’de ortaöğretimde bölgelere göre öğretmen
Kuzeydoğu Anadolu ve Ortadoğu Anadolu (13) bölgeleri-
başına düşen öğrenci sayıları 2006, 2011 ve 2016 yıllarına
dir. 11 öğrenci ortalamasına sahip Doğu Karadeniz, Batı
göre verilmiştir. Burada en dikkat çeken husus 2006 ile
Marmara, Batı Anadolu ve Ege bölgeleri ise öğretmen ba-
2011 yılları arasında öğretmen başına düşen öğrenci sa-
şına düşen öğrenci sayısının en düşük olduğu bölgelerdir.
yısında önemli bir değişim olmamasıdır. Bunun nedeni ise
Bölüm D EĞİTİM-ÖĞRETİM ORTAMLARI
177
Şekil D.3.8’de 2012 ile 2016 yılları arasında ilkokullarda öğ-
(21), Gaziantep (20), Hakkâri (20), Van (20), Ağrı (20) iken
retmen başına düşen öğrenci sayısının illere göre nasıl bir
Tunceli (9), Burdur (11), Kırşehir (11), Erzincan (11), Amasya
değişim gösterdiği verilmiştir. Buna göre 2012-2016 yılları
(11) ve Gümüşhane (11) ise ortaokulda öğretmen başına
arasında Bayburt haricindeki diğer tüm illerde öğretmen
düşen öğrenci sayısının en az olduğu illerdir.
başına düşen öğrenci sayıları azalmıştır. Ancak iller arasında ilkokullarda öğretmen başına düşen öğrenci sayısı aşırı
Şekil D.3.10’da verilen illere göre, 2006, 2011 ve 2016 yılla-
derecede farklılaşmaktadır. 2016 yılı esas alındığında ilko-
rında ortaöğretimde öğretmen başına düşen öğrenci sayıları
kulda öğretmen başına düşen ortalama öğrenci sayısının
incelendiğinde, birçok ilde 2006 ile 2011 yılları arasında öğ-
en yüksek olduğu iller sırasıyla Şanlıurfa (23), Şırnak (23),
renci sayısının yükseldiği görülmüştür. Bu artışın temel nede-
Gaziantep (21), İstanbul (21), Kilis (20), Diyarbakır (20) iken
ni daha önce de ifade edildiği gibi liselerin 2005 yılında 4 yıla
Burdur, Kırşehir ve Tunceli ise ilkokullarda öğretmen başı-
çıkarılması ve okullaşma oranlarındaki yükselmedir. 2011-
na düşen öğrenci sayısının 11 ile en düşük olduğu illerdir.
2016 yılları arasında ise ortaöğretimde öğretmen başına düşen öğrenci sayısı Hakkâri ve Bingöl haricindeki tüm illerde
Şekil D.3.9’da ortaokulda illere göre öğretmen başına dü-
azalmıştır. Bu azalmada, yeni öğretmen istihdamının önemli
şen öğrenci sayısı 2012 ile 2016 yılları için verilmiştir. Buna
bir etkisi bulunmaktadır. 2016 yılı esas alındığında ortaöğre-
göre 2016 yılında ortaokullarda öğretmen başına düşen
timde öğretmen başına düşen ortalama öğrenci sayısının en
öğrenci sayısının Yozgat ve Artvin illerinde 2012 yılına kı-
yüksek iller sırasıyla Hakkâri (17), Şırnak (17), Diyarbakır (16),
yasla arttığı diğer illerin tamamında ise azaldığı gözlenmek-
Ağrı (15), Şanlıurfa (15), Gaziantep (15), Van (15) ve Muş (15)
tedir. Buna ilaveten iller arasındaki eşitsizlik ise varlığını de-
gibi Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki illerdir. Tun-
vam ettirmektedir. 2016 yılı esas alındığında ortaokullarda
celi (8), Edirne (9), Çanakkale (9), ve Artvin (9) illeri ise 2016
öğretmen başına düşen ortalama öğrenci sayısının en yük-
yılında ortaöğretimde öğretmen başına düşen öğrenci sayısı
sek olduğu iller sırasıyla Şanlıurfa (21), Şırnak (21), İstanbul
açısından en düşük olan illerin başında gelmektedir.
178
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil D.3.8
İlkokulda illere göre öğretmen başına düşen öğrenci sayısı (2012, 2016)
2012
2016
Şanlıurfa
Şırnak
Gaziantep
İstanbul
Kilis
Diyarbakır
Batman
Mardin
Hakkari
Van
Ağrı
Kahramanmaraş
Bursa
Tekirdağ
Muş
Siirt
Kocaeli
Kayseri
Adana
Türkiye
Hatay
Adıyaman
Iğdır
Sakarya
Bilecik
Bitlis
Bingöl
Çankırı
Ankara
Aksaray
Osmaniye
Antalya
Yalova
Konya
Erzurum
Kars
İzmir
Elazığ
Sivas
Kırklareli
Mersin
Düzce
Ordu
Sinop
Manisa
Bayburt
Giresun
Çorum
Niğde
Kastamonu
Malatya
Bolu
Zonguldak
Trabzon
Karaman
Afyonkarahisar
Eskişehir
Bartın
Çanakkale
Denizli
Nevşehir
Rize
Kütahya
Samsun
Yozgat
Uşak
Kırıkkale
Ardahan
Gümüşhane
Aydın
Tokat
Muğla
Balıkesir
Karabük
Isparta
Amasya
Artvin
Edirne
Erzincan
Tunceli
Kırşehir
Burdur
Şanlıurfa
Şırnak
Gaziantep
İstanbul
Kilis
Diyarbakır
Batman
Mardin
Hakkari
Van
Ağrı
Kahramanmaraş
Bursa
Tekirdağ
Muş
Siirt
Kocaeli
Kayseri
Adana
Türkiye
Hatay
Adıyaman
Iğdır
Sakarya
Bilecik
Bitlis
Bingöl
Çankırı
Ankara
Aksaray
Osmaniye
Antalya
Yalova
Konya
Erzurum
Kars
İzmir
Elazığ
Sivas
Kırklareli
Mersin
Düzce
Ordu
Sinop
Manisa
Bayburt
Giresun
Çorum
Niğde
Kastamonu
Malatya
Bolu
Zonguldak
Trabzon
Karaman
Afyonkarahisar
Eskişehir
Bartın
Çanakkale
Denizli
Nevşehir
Rize
Kütahya
Samsun
Yozgat
Uşak
Kırıkkale
Ardahan
Gümüşhane
Aydın
Tokat
Muğla
Balıkesir
Karabük
Isparta
Amasya
Artvin
Edirne
Erzincan
Tunceli
Kırşehir
Burdur
10
12
14
16
18
20
22
24
26
28
30
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Bölüm D EĞİTİM-ÖĞRETİM ORTAMLARI
179
Şekil D.3.9
Ortaokulda illere göre öğretmen başına düşen öğrenci sayısı (2012, 2016)
2012
2016
Şanlıurfa
Şırnak
İstanbul
Hakkari
Gaziantep
Ağrı
Van
Kilis
Diyarbakır
Batman
Siirt
Muş
Kahramanmaraş
Tekirdağ
Mardin
Hatay
Bursa
Adana
Kayseri
Bitlis
Türkiye
Kocaeli
Osmaniye
Sakarya
Çankırı
Bingöl
Kırklareli
Antalya
Mersin
Aksaray
Konya
Ankara
Karaman
Manisa
Zonguldak
Bilecik
Adıyaman
Iğdır
Düzce
Elazığ
İzmir
Kars
Erzurum
Niğde
Afyonkarahisar
Yozgat
Eskişehir
Sivas
Kütahya
Uşak
Yalova
Kırıkkale
Çorum
Ordu
Balıkesir
Nevşehir
Sinop
Samsun
Denizli
Kastamonu
Aydın
Çanakkale
Muğla
Malatya
Edirne
Rize
Ardahan
Bartın
Tokat
Isparta
Artvin
Bolu
Karabük
Giresun
Bayburt
Trabzon
Amasya
Erzincan
Burdur
Gümüşhane
Kırşehir
Tunceli
10
Şanlıurfa
Şırnak
İstanbul
Hakkari
Gaziantep
Ağrı
Van
Kilis
Diyarbakır
Batman
Siirt
Muş
Kahramanmaraş
Tekirdağ
Mardin
Hatay
Bursa
Adana
Kayseri
Bitlis
Türkiye
Kocaeli
Osmaniye
Sakarya
Çankırı
Bingöl
Kırklareli
Antalya
Mersin
Aksaray
Konya
Ankara
Karaman
Manisa
Zonguldak
Bilecik
Adıyaman
Iğdır
Düzce
Elazığ
İzmir
Kars
Erzurum
Niğde
Afyonkarahisar
Yozgat
Eskişehir
Sivas
Kütahya
Uşak
Yalova
Kırıkkale
Çorum
Ordu
Balıkesir
Nevşehir
Sinop
Samsun
Denizli
Kastamonu
Aydın
Çanakkale
Muğla
Malatya
Edirne
Rize
Ardahan
Bartın
Tokat
Isparta
Artvin
Bolu
Karabük
Giresun
Bayburt
Trabzon
Amasya
Erzincan
Burdur
Gümüşhane
Kırşehir
Tunceli
12
14
16
18
20
22
24
26
28
30
32
34
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
180
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil D.3.10
Ortaöğretimde illere göre öğretmen başına düşen öğrenci sayısı (2006, 2011 ve 2016)
2006
2011
2016
Hakkari
Şırnak
Diyarbakır
Ağrı
Şanlıurfa
Gaziantep
Van
Muş
Batman
Kahramanmaraş
Mardin
Bitlis
Iğdır
Hatay
Siirt
Kars
Sakarya
Osmaniye
İstanbul
Aksaray
Kilis
Adana
Kocaeli
Kayseri
Düzce
Adıyaman
Erzurum
Tekirdağ
Niğde
Türkiye
Tokat
Manisa
Bingöl
Mersin
Konya
Uşak
Kütahya
Bilecik
Bursa
Karaman
Bayburt
Antalya
Afyonkarahisar
Sivas
Samsun
Zonguldak
Malatya
Ardahan
Ordu
Elazığ
Kırklareli
Yalova
İzmir
Amasya
Yozgat
Denizli
Kastamonu
Çankırı
Burdur
Çorum
Nevşehir
Bolu
Rize
Trabzon
Kırıkkale
Ankara
Bartın
Gümüşhane
Balıkesir
Aydın
Giresun
Kırşehir
Sinop
Eskişehir
Karabük
Isparta
Muğla
Erzincan
Artvin
Çanakkale
Edirne
Tunceli
Hakkari
Şırnak
Diyarbakır
Ağrı
Şanlıurfa
Gaziantep
Van
Muş
Batman
Kahramanmaraş
Mardin
Bitlis
Iğdır
Hatay
Siirt
Kars
Sakarya
Osmaniye
İstanbul
Aksaray
Kilis
Adana
Kocaeli
Kayseri
Düzce
Adıyaman
Erzurum
Tekirdağ
Niğde
Türkiye
Tokat
Manisa
Bingöl
Mersin
Konya
Uşak
Kütahya
Bilecik
Bursa
Karaman
Bayburt
Antalya
Afyonkarahisar
Sivas
Samsun
Zonguldak
Malatya
Ardahan
Ordu
Elazığ
Kırklareli
Yalova
İzmir
Amasya
Yozgat
Denizli
Kastamonu
Çankırı
Burdur
Çorum
Nevşehir
Bolu
Rize
Trabzon
Kırıkkale
Ankara
Bartın
Gümüşhane
Balıkesir
Aydın
Giresun
Kırşehir
Sinop
Eskişehir
Karabük
Isparta
Muğla
Erzincan
Artvin
Çanakkale
Edirne
5
10
15
20
25
30
35
40
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Bölüm D EĞİTİM-ÖĞRETİM ORTAMLARI
181
Şekil D.3.11
OECD ülkelerinde kademelere göre öğrenci-öğretmen oranları (2015)
Ortaokul
İlkokul
Lise
35
30
25
20
15
10
5
Lüksemburg
Norveç
Yunanistan
İzlanda
Macaristan
Polonya
İtalya
Avusturya
İsveç
Belçika
Estonya
Portekiz
Finlandiya
Kanada
İspanya
İsviçre
EU21 ortalaması
OECD ortalaması
ABD
İsrail 2
Almanya
Avustralya
Slovenya
İrlanda
Slovakya
Yeni Zelanda
Kore
Hollanda
Japonya
G20 ortalaması
Fransa
Çek Cumhuriyeti
Türkiye
Şili
Birleşik Krallık
Meksika
0
Kaynak: OECD (2017)
Not: Ülkeler ilkokul düzeyindeki öğrenci-öğretmen oranları esas alınarak büyükten küçüğe doğru sıralanmıştır.
Şekil D.3.11’de 2015 yılında farklı kademeler açısından
ülkeler sırasıyla Meksika (34), Şili (22) iken üçüncü sırada 17
OECD ülkelerindeki öğretmen öğrenci oranları verilmiştir.
ortalamayla Türkiye gelmektedir. Ortaöğretim kademesin-
Buna göre 2015 yılında OECD ülkelerinde öğretmen başına
de ise öğretmen öğrenci oranının en yüksek olduğu ülkeler
düşen öğrenci ortalaması ilkokullarda 15 iken ortaokullar-
sırasıyla Şili (23), Meksika (20), Hollanda (18) ve Finlandiya
da ve ortaöğretimde 13’tür. İlkokullarda söz konusu oranın
(16)’dır. Türkiye, ilkokul ve ortaokul kademelerinden öğret-
en yüksek olduğu ülkeler sırasıyla Meksika (27), Şili (21),
men öğrenci oranı en yüksek ülkeler arasında yer alırken
Fransa (19), Çek Cumhuriyeti (19) ve Türkiye’dir (18). Orta-
ortaöğretimde OECD ortalamasına yakın bir konumda yer
okullarda ise öğretmen öğrenci oranının en yüksek olduğu
almaktadır.
182
EĞİTİME BAKIŞ 2017
TAŞIMALI EĞİTİM
GÖSTERGE D4
Bu göstergede çeşitli nedenlerle okula erişimde sorunlar
cak özellikle uzun mesafeli taşımalı eğitim uygulamalarında
yaşayan ilk ve ortaöğretim öğrencilerinin belirlenen okullara
okula ulaşım için çok fazla sürenin harcanması, bu nedenle
günübirlik taşınarak eğitim ve öğretim görmelerini sağlamak
öğrencilerin ders dışı sosyal, kültürel ve eğitsel etkinliklere
amacıyla yapılan taşımalı eğitim uygulaması (MEB, 2012) ile
ayıracak zamanının kalmaması gibi dezavantajları da bu-
ilgili veriler incelenmiştir. Taşımalı eğitim uygulaması, ülke-
lunmaktadır. Bunun yanı sıra özellikle kış mevsiminin sert
mizde ilk olarak 1989-1990 eğitim öğretim yılının ikinci ya-
geçtiği bölgelerde, zaman zaman kapanan yollar nedeniyle
rısından itibaren nüfus yoğunluğunun az olduğu dağınık/
taşımalı eğitim kapsamındaki öğrencilerin okula devamları-
kırsal yerleşim birimlerindeki öğrencilere, eğitimde fırsat ve
nın güçleşmesi, ikili eğitim yapılan okullarda çok erken saat-
imkân eşitliğinin sağlanması ve eğitimde kalitenin arttırılma-
lerde yola çıkan çocukların düzenli kahvaltı yapamamaları
sı amacıyla uygulanmıştır. 1998 yılında ilköğretimin zorunlu
ve bu nedenle derse motive olamamaları gibi pedagojik
eğitim kapsamına alınmasıyla okulu olmayan yerleşim yerle-
ve sosyal dezavantajları da bulunmaktadır. Ancak, 12 yıllık
rinde yaşanan sıkıntılar nedeniyle uygulama alanı genişlemiş
zorunlu eğitim kapsamında eğitimin tüm çağ nüfusuna yay-
ve 2012 yılında zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmasıyla orta-
gınlaştırılması zorunluluğu, bunun yanı sıra çeşitli neden-
öğretim kademesi de taşımalı eğitim kapsamına alınmıştır.
lerle göç veren yerlerde nüfusun azalmasına bağlı olarak
okullardaki öğrenci sayısının düşmesi ve eğitim niteliğinin
MEB, özellikle nüfusu az ve dağınık olan yerlerde bulunan
yükseltilmesi gerekliği, taşımalı eğitimi Türkiye’de zorunlu
zorunlu eğitim yaşındaki öğrencileri, merkezi okullara her
kılmaktadır (Akyüz, 2013; Memduhoğlu, 2012). Sonuç ola-
gün taşıyarak bu öğrencilerin eğitim-öğretim faaliyetleri
rak, taşımalı eğitim uygulaması eğitime erişimi arttırmaya
sürdürmesine çalışmaktadır. Taşımalı eğitim daha düşük
dönük ekonomik ve verimli bir model olmakla birlikte bir-
bir maliyete neden olduğundan tercih edilmektedir (Eği-
çok dezavantajı da içermektedir. Bu kapsamda Türkiye’de-
tim-Bir-Sen, 2016). Taşımalı eğitim, zorunlu eğitim uygu-
ki taşımalı eğitim uygulamasının boyutunu ortaya koymak
lamasının yaygınlaşması ile kız ve yoksul aile çocuklarının
amacıyla bu gösterge altında, öncelikle farklı kademelere
eğitime erişim ve katılımlarının sağlanmasında da önemli
göre taşımalı eğitim kapsamındaki öğrenci sayı ve oranları
avantajlar sağlamaktadır (Yurdabakan ve Tektaş, 2013). An-
yıl ve bölgeler açısından detaylı olarak ele alınmıştır.
Şekil D.4.1
Kademelere göre taşımalı eğitim kapsamında taşınan öğrenci sayılarında yaşanan değişim (2012-2016)
Ortaokul
İlkokul
Ortaöğretim
600.000
549.134
500.000
451.550
400.000
300.000
268.665
200.000
100.000
0
2012
2013
2014
2015
2016
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Bölüm D EĞİTİM-ÖĞRETİM ORTAMLARI
183
Şekil D.4.2
Kademe ve bölgelere göre taşımalı eğitim kapsamında taşınan öğrenci oranları (%) (2016)
İlkokul
Ortaokul
30
25
20
15
10
5
İstanbul
Batı Anadolu
Doğu Marmara
Orta Anadolu
Akdeniz
Ege
TÜRİKYE
Batı Marmara
Kuzey Doğu Anadolu
Güney Doğu Anadolu
Ortadoğu Anadolu
Batı Karadeniz
Doğu Karadeniz
0
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Şekil D.4.1’de 2012 ile 2016 yılları arasında farklı kademe-
Doğu Karadeniz (ilkokul: %24,1, ortaokul: %28,2) ve Batı
lerde taşımalı eğitim kapsamında taşınan öğrenci sayıların-
Karadeniz (ilkokul: %13,5, ortaokul: %21,9) bölgeleridir.
da yaşanan değişim verilmiştir. Buna göre ilkokul kademe-
Bunların yanı sıra kırsal yerleşimin yoğun olduğu Ortado-
sinde 2012 yılında taşımalı eğitim kapsamında olan öğrenci
ğu Anadolu (ilkokul: %9,5, ortaokul: %20,3) ve Güneydoğu
sayısı 274 bin civarında iken 2014 yılında bu sayı 302 bine
Anadolu (ilkokul: %6,3, ortaokul: %15,7) bölgeleri de her iki
çıkmış ve 2016 yılına gelindiğinde ise 268 bine düşmüştür.
kademede taşımalı eğitimin yoğun olarak yapıldığı bölgeler
Ortaokullarda taşınan öğrenci sayısı 2012-2016 yılları ara-
olarak öne çıkmaktadır. Kuzeydoğu Anadolu bölgesinde ise
sında 536 binden 549 bine yükselmiştir. Ortaöğretimde ise
ilkokul kademesinde taşımalı eğitim oranı %4,6 ile Türkiye
2012-2016 yılları arasında taşınan öğrenci sayısı 377 bin-
ortalamasının altında iken ortaokulda %14,6 ile Türkiye
den 452 bine yükselmiştir. Bu verilere göre ortaokul ve lise-
ortalamasının üstündedir. Her iki kademede de taşımalı
ye göre ilkokullarda taşınan öğrenci sayısı daha düşüktür.
eğitim uygulamasının en düşük olduğu bölgeler ise İstan-
Bunun nedeni ise ilkokullarda birleştirilmiş sınıf gibi uygu-
bul (ilkokul: %0,7, ortaokul: %0,9) ve Batı Anadolu (ilkokul:
lamalar dolayısıyla taşınan öğrenci sayısı diğer kademelere
%2,1, ortaokul: %4,1) bölgeleridir. Bu bölgelerde her iki ka-
göre daha az olmaktadır.
demede de taşımalı eğitim uygulama oranın oldukça düşük
olmasının sebebi kırsal yerleşimde nüfus oranının oldukça
Şekil D.4.2’de 2016-2017 öğretim yılında bölgelere göre il-
düşük olmasıdır.
kokul ve ortaokullarda taşımalı eğitim kapsamında taşınan
öğrenci oranları verilmiştir. Türkiye genelinde ilkokullarda-
2016-2017 eğitim öğretim yılı için ilkokullarda taşımalı
ki öğrencilerin %5,4’ünün ortaokullardaki öğrencilerin ise
eğitim uygulaması kapsamında taşınan öğrenci oranları
%10,2’sinin taşımalı eğitim kapsamında merkezdeki okul-
il düzeyinde incelendiğinde, taşımalı eğitim kapsamında
lara taşındığı görülmektedir. Hem ilkokul hem de ortaokul
taşınan öğrenci oranlarının en yoğun olduğu illerin Batı
kademesinde taşımalı eğitim uygulamasının en fazla yapıl-
Karedeniz, Doğu Karadeniz, Ortadoğu Anadolu ve Gü-
dığı bölgeler görece dağınık yerleşim yerlerine sahip olan
neydoğu Anadolu bölgesindeki iller olduğu görülmekte-
184
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Harita D.4.3 İlkokulda taşımalı eğitim kapsamında taşınan öğrenci oranlarının illere göre dağılımı (%) (2016)
Kırklareli
Sa
ka
rya
Kocaeli
Bursa
Çankırı
Bolu
Ordu
Amasya
Çorum
Bilecik
Balıkesir
Ankara
Eskişehir
Kütahya
e
an
şh
mü
Gü
Kars
Kırşehir
Afyonkarahisar
Tunceli
İzmir
Nevşehir
Kayseri
Bingöl
Niğde
Isparta
Burdur
Muğla
Adana
Karaman
Antalya
Osmaniye
Mersin
Siirt
Adıyaman
Hakkâri
Şırnak
Mardin
Şanlıurfa
Gaziantep
Kilis
Van
Bitlis
Diyarbakır
Ka
hr
am
an
m
ar
aş
Konya
Denizli
Iğdır
Muş
Elazığ
Malatya
Aksaray
Aydın
Erzurum
Ağrı
Manisa
Uşak
Ardahan
Rize
Erzincan
Sivas
Yozgat
Trabzon
Giresun
Tokat
Kır
ıkk
ale
Çanakkale
Artvin
Samsun
K
Ba
Yalova
Düzce
Sinop
Kastamonu
ük
b
ara
t
Zon
yb
ur
e
rn
Ed
i
ak
guld
İstanbul
Bat
ma
n
rtın
Ba
Tekirdağ
Hatay
<5 (26 il)
5-10 (26 il)
>15 (16 il)
10-15 (13 il)
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
dir (Harita D.4.3). İlkokulda taşımalı eğitim kapsamındaki
radeniz bölgelerinde olan toplam 16 ilde taşımalı eğitim
öğrenci oranlarının en yüksek olduğu iller sırasıyla Bartın
oranı %15’in üzerindedir. İlkokulda taşımalı eğitim oranı
(%36), Hakkâri (%33), Giresun (%28), Ardahan (%27) ve
Türkiye ortalaması olan %5,4’ün altında olan sadece 29 il
Ordu (%26) illeridir. Büyük çoğunluğu Batı ve Doğu Ka-
bulunmaktadır.
Harita D.4.4 Ortaokulda taşımalı eğitim kapsamında taşınan öğrenci oranlarının illere göre dağılımı (%) (2016)
Sinop
Çankırı
Ordu
Amasya
Çorum
Eskişehir
Ankara
Kütahya
e
an
şh
mü
Gü
Kars
Ba
y
Erzurum
Kırşehir
İzmir
Afyonkarahisar
Tunceli
Nevşehir
Kayseri
Bingöl
Malatya
Ka
hr
am
an
m
ar
aş
Konya
Denizli
Niğde
Isparta
Burdur
Muğla
Antalya
Karaman
Adana
Osmaniye
Mersin
Gaziantep
Kilis
Muş
Elazığ
Aksaray
Aydın
Iğdır
Ağrı
Manisa
Uşak
Ardahan
Rize
Erzincan
Sivas
Yozgat
Trabzon
Giresun
Tokat
Bilecik
Balıkesir
Artvin
Samsun
Van
Bitlis
Diyarbakır
an
Kastamonu
K
Bolu
Sa
Bursa
Çanakkale
Düzce
ka
Yalova
rya
Kocaeli
ük
b
ara
Bat
m
gu
Zon
rt
ldak
İstanbul
bu
rtın
Ba
Tekirdağ
Kır
ıkk
ale
Ed
irn
e
Kırklareli
Adıyaman
Siirt
Şırnak
Şanlıurfa
Hakkâri
Mardin
Hatay
<10 (23 il)
10-20 (34 il)
20-30 (18 il)
>30 (6 il)
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Bölüm D EĞİTİM-ÖĞRETİM ORTAMLARI
185
Şekil D.4.5
Ortaöğretimde bölgelere göre taşımalı eğitim kapsamında taşınan öğrenci oranları (%) (2016)
30
25
20
15
10
5
İstanbul
Batı Anadolu
Doğu Marmara
Ege
Orta Anadolu
TÜRİKYE
Akdeniz
Batı Marmara
Doğu Karadeniz
Batı Karadeniz
Güney Doğu Anadolu
Kuzey Doğu Anadolu
Ortadoğu Anadolu
0
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Ortaokul kademesinde 2016-2017 eğitim öğretim yılı için ta-
renci oranları verilmiştir. Buna göre ortaöğretim kade-
şımalı eğitim uygulaması kapsamında taşınan öğrenci oran-
mesinde Türkiye geneli taşımalı eğitim oranı %10,7’dir.
ları il düzeyinde incelendiğinde, ilkokullarda olduğu gibi ço-
Bölgeler açısından bakıldığında ise Ortadoğu Anadolu
ğunluğu Batı Karedeniz, Doğu Karadeniz, Ortadoğu Anadolu
%25 oranıyla taşımalı eğitimin en fazla yapıldığı bölge
ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki illerde taşımalı eğitim
olarak öne çıkmaktadır. Diğer bir ifadeyle Ortadoğu Ana-
kapsamında taşınan öğrenci oranlarının yüksek olduğu gö-
dolu bölgesinde her dört lise öğrencisinden biri taşımalı
rülmektedir (Harita D.4.4). Ortaokulda taşımalı eğitim kapsa-
eğitim kapsamında merkezdeki okullardan birine taşın-
mındaki öğrenci oranlarının en yüksek olduğu illerin başında
maktadır. Ortadoğu Anadolu bölgesinden sonra ortaöğ-
%43 gibi yüksek bir oranla Bartın ve Hakkâri gelirken bunları
retimde taşımalı eğitim oranının en yüksek olduğu böl-
sırasıyla Kastamonu (%33), Ardahan (%33), Giresun (%32),
geler sırasıyla Kuzey Doğu Anadolu (%20,3), Güney Doğu
Ordu (%31) ve Van (%28) izlemektedir. Büyük çoğunluğu
Anadolu (%19,2), Batı Karadeniz (%18,8) ve Doğu Kara-
Batı ve Doğu Karadeniz bölgelerinde olan toplam 24 ilde
deniz (%18,2) bölgeleridir. Ortaöğretimde taşımalı eğitim
taşımalı eğitim oranı %20’nin üzerindedir. Ortaokul kademe-
kapsamında taşınan öğrenci oranının en düşük olduğu
sinde taşımalı eğitim oranı Türkiye ortalaması olan %10,2’nin
bölge ise %0,3 ile İstanbul iken Batı Anadolu bölgesi de
altında başta İstanbul (%0,9) ve Ankara (%1,7) olmak üzere
%4,9 oranıyla taşımalı eğitimin en az yapıldığı bölgeler-
toplam 24 il bulunmaktadır.
den birisidir. Başta İstanbul olmak üzere Batı Anadolu
kırsal yerleşim birimlerindeki nüfus oranı oldukça düşük
Şekil D.4.5’te 2016 yılında bölgelere göre ortaöğretim
olduğundan bu bölgelerde taşımalı eğitim uygulaması-
kademesinde taşımalı eğitim kapsamında taşınan öğ-
nın düşük olması beklenen bir durumdur.
186
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Harita D.4.6 Ortaöğretimde taşımalı eğitim kapsamında taşınan öğrenci oranlarının illere göre dağılımı (%) (2016)
Kırklareli
Sa
ka
rya
Kocaeli
Bursa
Çankırı
Bolu
Ordu
Amasya
Çorum
Eskişehir
Ankara
Kütahya
e
an
şh
mü
Gü
Kırşehir
Uşak
Tunceli
İzmir
Nevşehir
Kayseri
Malatya
Denizli
Ka
hr
am
an
m
ar
aş
Aydın
Niğde
Isparta
Burdur
Muğla
Antalya
Karaman
Adana
Osmaniye
Mersin
Erzurum
Gaziantep
Kilis
Bingöl
Iğdır
Muş
Elazığ
Aksaray
Konya
Kars
Ağrı
Manisa
Afyonkarahisar
Ardahan
Rize
Erzincan
Sivas
Yozgat
Trabzon
Giresun
Tokat
Bilecik
Balıkesir
Artvin
Samsun
Kır
ıkk
ale
Çanakkale
Sinop
Kastamonu
Ba
Yalova
Düzce
ük
rab
Ka
Van
Bitlis
Diyarbakır
Bat
ma
n
gu
Zon
t
e
rn
Ed
i
ldak
İstanbul
yb
ur
rtın
Ba
Tekirdağ
Adıyaman
Siirt
Şırnak
Şanlıurfa
Hakkâri
Mardin
Hatay
<8 (17 il)
8-16 (26 il)
16-24 (23 il)
>24 (15 il)
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Harita D.4.6’da ortaöğretim kademesinde 2016-2017
olduğunu göstermektedir. Hakkâri’den sonra ortaöğre-
eğitim öğretim döneminde taşımalı eğitim kapsamında
timde taşımalı eğitim oranının en yüksek olduğu iller sı-
merkezdeki okullara taşınan öğrenci oranları iller açısın-
rasıyla Bingöl (%37), Van (%35), Şırnak (%35) Muş (%32)
dan incelendiğinde, özellikle Ortadoğu Anadolu ve Kuzey
illeridir. Ortaöğretim kademesinde taşımalı eğitim oranı
Doğu Anadolu bölgelerindeki illerde oranın çok yüksek
Türkiye ortalaması olan %10,7’nin üzerinde olan toplam
olduğu dikkat çekmektedir. Ortaöğretimde taşımalı eğitim
57 il bulunmaktadır. İstanbul (%0,3), Yalova (%0,7), Anka-
oranının en yüksek olduğu illerin başında %43 oranıyla
ra ve Eskişehir (%1,2) illeri ise ortaöğretim kademesinde
Hakkâri gelmektedir. Bu oran neredeyse Hakkâri’deki her
taşımalı eğitim uygulama oranının en düşük olduğu iller
iki lise öğrencisinden birisinin taşımalı eğitim kapsamında
olarak öne çıkmaktadır.
Bölüm D EĞİTİM-ÖĞRETİM ORTAMLARI
187
BÖLÜM D
ODAKTAKİLER
Sınıf mevcudu ve öğretmen öğrenci oranı gibi hususların öğrenci başarısı üzerindeki etkisi biraz karmaşıktır. Hatta okul ortamları ile eğitim kalitesi ve başarısı arasında doğrusal bir ilişkiden bahsedilemez (Barber ve Mourshed, 2007; OECD, 2017). Ancak, sınıf mevcudu ve öğretmen öğrenci oranı gibi
unsurlar, öğrencinin öğretim zamanı, öğretmenin iş yükü, öğretmenin öğretime ve diğer görevlere
ayırdığı zaman ile ilişkidir. Bu oranlar, en temelde öğretmenden beklenenlerle ilişkilidir. Dahası, bu
gibi göstergeler, eğitime ayrılan ve ayrılacak olan kaynaklar ile ilgilidir. Sınıf mevcudunun daha küçük
olmasının, öğretmenin öğrencinin bireysel ihtiyaçları ile daha fazla ilgilenmesi ve öğrenciye daha fazla zaman ayırması gibi olumlu katkıları vardır (OECD, 2017). Öğrenmenin daha etkili bir şekilde gerçekleşmesi için eğitim-öğretim ortamının öğrencilerin farklı öğrenme amaçları, ilgileri, gereksinimleri
ve becerileri ile uygunluk içinde olması önemlidir. Bu kapsamda bu gösterge altında ele alınan okul,
derslik ve şube sayıları ile okul, derslik, şube ve öğretmen başına düşen öğrenci sayılarında 2016 yılı
verileri geçmiş yıllara kıyasla oldukça önemli gelişmeler olduğunu göstermektedir.
Özellikle son on yılda okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim kademelerinde eğitim öğretim ortamlarının başında gelen okul sayılarında önemli artışın gerçekleşmiş olması oldukça önemlidir. Nitekim, 2006 yılında 63.265 olan toplam resmi ve özel okul sayısı 2016 yılına gelindiğinde yaklaşık %31
artarak 82.899’a ulaşmıştır. Kademeler açısından okul sayısındaki en fazla artış %40 oranında okul
öncesi ve genel liselerde olurken 2006 ile 2016 yılları arasında ilköğretimdeki (İlkokul + ortaokul)
toplam okul sayısındaki artış %25 oranında gerçekleşmiştir. Son on yılda özel öğretim kurumlarının
sayısında da önemli bir artış yaşanmıştır. 2006 yılında özel öğretim kurumu sayısı, 757’si ilköğretim,
696’sı genel lise ve 21’i meslek lisesi olmak üzere toplam 1.474 iken, bu sayı 2016 yılına gelindiğinde 2.688’i ilköğretim, 2208’i genel lise ve 368’i meslek lisesi olmak üzere toplam 5.264’e ulaşmıştır
(bk. Tablo D.1.1).
1998 yılında 8 yıllık kesintisiz eğitim uygulamasıyla kapatılan ve 2012 yılında 4+4+4 eğitim reformu ile
yeniden açılan imam hatip ortaokullarının sayısı 2012-2016 yılları arasında 1.099’dan 2.777’ye yükselmiştir. 2010-2016 yılları arasında imam hatip lisesi sayısı da 493’den 1408’e yükselmiştir. Gerek
imam hatip ortaokulu gerekse imam hatip liselerinin sayısında gözlenen bu ciddi orandaki artışın
temel nedenlerinden birisi yükseköğretime geçişteki farklı katsayı uygulamasının kaldırılmasıdır.
Ayrıca, akademik ortaöğretim kurumları ve mesleki eğitim kurumlarının çeşitliliği uzun yıllar Türkiye’deki en temel sorunlardan biri olarak sunulmuştur (Çelik, 2015). Bu kapsamda ortaöğretimde okul
çeşitliliğini azaltma ve sistemi program çeşitliliği üzerinden sürdürme yönünde yapılan çalışmalarla
fen ve sosyal bilimler liselerinin sayısında da son on yıllık süreçte ciddi oranda artış gerçekleşmiştir.
Özellikle 2014 yılında genel liselerin Anadolu lisesine dönüştürülmesi ve Anadolu öğretmen liselerinin kapatılması ile 2013 yılında 150 olan fen lisesi sayısı, 2016’da 294’e; sosyal bilimler lisesi sayısı
32’den 93’e yükselmiştir (bk. Tablo D.1.2). Ancak gelinen noktada okul çeşitliliğini azaltma çalışmalarının ortaöğretim sisteminde yapısal bir değişiklikten ziyade tabela, yani okul adlarının değiştirilmesiyle
sınırlı kalmıştır.
188
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Okul sayısındaki artışa bağlı olarak 2006-2016 yılları arasında toplam derslik sayısı 439.472’den
682.761’e; şube sayısı ise 529.702’den 765.119’a yükselmiştir. Yani, Türkiye’de son on yılda toplam
derslik sayısı %55 şube sayısı ise %44 oranında artmıştır (bk. Tablo D.1.3). Aynı dönemde tüm kademelerdeki öğrenci sayısı artışı ise %16 civarında gerçekleşmiştir (bk. Gösterge A.2). Derslik sayısındaki artışın öğrenci sayısındaki artıştan oldukça yüksek olması ikili eğitim yapan okul sayısının azaldığını
göstermesi açısından önemlidir. Ayrıca 2009 yılından itibaren okul öncesi eğitimi artırmak temel
bir politika olarak benimsenmiştir (Çelik, 2011). Bu politikanın sonucunda 2006’da okul öncesinde
33.213 olan derslik sayısı 2016’da 70.104’e yükselmiştir. 4+4+4 eğitim reformu ile ortaöğretiminde
zorunlu eğitim kapsamına alınmasıyla birlikte, ortaöğretimdeki derslik ve şube sayısı da çok hızlı
bir şekilde artmış ve 2006-2016 yılları arasında 98.748’den 189.783’e yükselmiştir (bk. Tablo D.1.3).
Lise türleri açısından bakıldığında, özellikle 2011 yılından sonra meslek liselerindeki derslik ve şube
sayısında genel liselere kıyasla hızlı bir artış yaşanmıştır. 2011 yılında genel liselerdeki toplam derslik sayısı 69.882 iken 2016 yılında 88.885’e yükselmiştir. Aynı dönemde meslek liselerindeki derslik
sayısı ise 52.032’den 100.898’e yükselmiştir (bk. Tablo D.1.4). 2006-2016 yılları arasında yeni yapılan
toplam 197.567 dersliğin 113.056’sı ilköğretim okulları için 16.398’i ise ortaöğretim okulları için yapılmıştır (bk. Tablo D.1.5). 2000’li yılların başında uygulanan Avrupa Birliği ve Dünya Bankası projeleri
ile hazırlanan raporlarda okullaşmayı artırmak için yeni okulların ve dersliklerin yapılması, okulların
altyapılarının iyileştirilmesi temel bir politika hedei olarak önerilmiştir. Zaten Türkiye’deki çeşitli hükümet programları, kalkınma planları ve MEB’in hazırladığı çeşitli belgelerde de okullaşmayı artırmak
için yeni okulların yapılması gerektiği belirtilmiştir (Çelik ve Gür, 2013). Bu politikalar sonucunda, eğitime ayrılan kaynaklar son dönemlerde önemli oranda artmış ve Gösterge A’da ifade edildiği üzere
okullaşma oranları tüm kademelerde zaman içinde önemli bir artış sergilemiştir.
Türkiye’de bazı bölgelerde daha yoğun bir şekilde ikili eğitim devam etmektedir. İkili eğitim sorununu
aşmak isteyen hükümet, 2017-2019 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Plan’da 2019 sonuna kadar ikili
eğitimi sona erdirmeyi hedelediklerini ifade etmiştir (Kalkınma Bakanlığı, 2016). Ancak ikili eğitimi
sona erdirmek için 60 bin yeni dersliğe yani, 24 derslikli 2.500 okula ihtiyaç vardır (Eğitim-Bir-Sen,
2016b). Bu ise önümüzdeki yıllarda okul yapımına öncelik verileceğini göstermektedir.
Okul sayısı ve yeni derslik sayısındaki artışın doğal bir sonucu olarak şube ve derslik başına düşen
öğrenci sayılarında da önemli bir azalma yaşanmıştır. 1990 ile 2016 yılları arasında hem ilköğretim
hem de ortaöğretimde şube başına düşen öğrenci sayıları çok ciddi bir şekilde düşmüş ve ilköğretimde 34‘ten 23’e ortaöğretimde ise 42’den 18’e inmiştir. 2005-2016 yılları arasında ilköğretimde derslik
başına düşen öğrenci sayısı 35’ten 24’e; ortaöğretimde ise 31’den 22’ye inmiştir (bk. Şekil D.2.1). Ayrıca
ilköğretim kapsamındaki ilkokullarda 2012 yılında ilkokulda şube başına düşen öğrenci sayısı 22 iken
2016 yılına gelindiğinde bu sayı 21 olmuştur. Ortaokullarda ise son beş yıllık dönemde şube başına
düşen ortalama öğrenci sayısı 27’den 25’e düşmüştür (bk. Şekil D.2.3). Ortaöğretimde ise 1990 yılında
genel liselerde şube başına düşen öğrenci sayısı 46 iken 2016’da 21’e kadar düşmüştür. Meslek liselerinde ise şube başına düşen öğrenci sayısı 1990-2016 arasında 37’den 16’ya inmiştir (Şekil D.2.4).
Şube başına düşen ortalama öğrenci sayısında OECD ortalamasının ilkokullarda 21 ortaokullarda ise
23 olduğu (OECD, 2017) göz önüne alındığında Türkiye’nin ilkokullarda OECD ortalamasını yakaladığı,
ortaokullarda ise OECD ortalamasına yaklaştığı ancak halen OECD ortalamasının üstünde olduğu görülmektedir. Bu durum ise, Türkiye’de halen derslik ihtiyacının olduğunu göstermektedir.
Bölüm D EĞİTİM-ÖĞRETİM ORTAMLARI
189
İlköğretimde okul sayısında önemli oranda artış olmasına rağmen okul başına düşen öğrenci sayılarında çok fazla bir değişim olmamıştır. 2012 yılında okul başına düşen öğrenci sayısı ilkokulda 192, ortaokullarda ise 306 iken, 2016 yılında okul başına düşen öğrenci sayısı ilkokullarda 195, ortaokullarda ise
301 olarak gerçekleşmiştir (bk. Şekil D.2.5). 2012-2016 yılları arasında ortaöğretimde ise genel liselerde
okul başına düşen öğrenci sayısı 464’den 377’ye düşerken meslek liselerindeki öğrenci sayısı 326’dan
419’a çıkmıştır (Şekil D.2.6). Meslek liselerinde okul başına düşen öğrenci sayısının artmasının temel
nedenleri, 2014 yıllında okul dönüşümleri ile birlikte aynı kampüsteki farklı isimdeki meslek liselerinin
tek bir okul haline getirilmesi ile mesleki eğitimdeki öğrenci sayısında yaşanan artıştır.
Gerek okul başına düşen öğrenci sayısı gerekse derslik ve şube başına düşen öğrenci sayılarının
Türkiye ortalaması önemli oranda düşmüş olmasına rağmen bölgeler arası farklılıklar önemli oranda
var olmaya devam etmiştir. Tüm bölgelerde ilkokul, ortaokul ve liselerde şube başına düşen öğrenci
sayısı azalmıştır. Ancak şube başına düşen öğrenci sayısında bölgeler arasındaki aşırı farklılaşma
sorunu var olmaya devam etmiştir. İlkokullarda, 2016 yılı verilerine göre şube başına düşen öğrenci
sayısı İstanbul’da 27, Doğu Marmara’da 22 iken Kuzeydoğu Anadolu’da 14, Batı Karadeniz’de 17’dir.
Ortaokullarda ise 2016 yılı verilerine göre şube başına düşen öğrenci sayısı Güneydoğu Anadolu
Bölgesinde 29, İstanbul’da 28 iken Doğu Karadeniz’de 20, Batı Karadeniz de ise 21’dir. Liselerde ise
bu oran İstanbul’da 21, Doğu Marmara’da 20 iken Doğu Karadeniz’de 16, Batı Karadeniz’de ise 17
olarak gerçekleşmiştir (bk. Şekil D.2.7, Şekil D.2.8, Şekil D.2.9). İl bazlı bakıldığında ise zaman içinde
hemen hemen tüm kademelerde ve tüm illerde zaman içinde şube başına düşen öğrenci sayısı azalmıştır. Ancak iller arasındaki aşırı farklılaşma bölgeler arasında olduğu gibi ciddiyetini korumuştur.
İlkokulda şube başına düşen öğrenci oranı 2016’da İstanbul’da 27, Gaziantep’te 25, Kocaeli’de 24,
Şırnak, Tekirdağ, Bursa ve Şanlıurfa’da 23 ile en yüksek iken Kars, Erzurum, Ardahan, Bitlis ve Tunceli
illerinde ise ilkokulda şube başına düşen öğrenci oranı 13 ile en düşüktür. 2016 yılı esas alındığında
ortaokullarda şube başına düşen ortalama öğrenci sayısı Şanlıurfa ve Diyarbakır’da 30, Gaziantep’te
29, İstanbul, Siirt, Mardin ve Şırnak’ta 28 ile en yüksek iken, Tunceli 15, Artvin 17, Bayburt, Gümüşhane, Bartın ve Rize’de 18 ile en azdır. 2016 yılı esas alındığında liselerde şube başına düşen ortalama
öğrenci sayısı Batman’da 23, Kilis, Bursa ve Kocaeli’de 22, Gaziantep, Eskişehir ve İstanbul’da 21 iken,
Tunceli’de 9 ve Ardahan’da 12’dir (bk. Şekil D.2.13, Şekil D.2.14, Şekil D.2.15 ).
Okul başına düşen öğrenci sayısı da bölgelere göre önemli oranda farklılaşmaktadır. İlkokullarda,
okul başına düşen öğrenci sayısı İstanbul’da 595, Batı Anadolu’da 267 iken Kuzeydoğu Anadolu’da 78
ve Ortadoğu Anadolu’da 121’dir. Ortaokullarda ise okul başına düşen öğrenci sayısı İstanbul’da 597
iken Doğu Karadeniz’de 176’dır. Ortaöğretimde okul başına düşen öğrenci sayısı Güneydoğu Anadolu’da 497 ve İstanbul’da 496 ile en yüksek iken, Batı Karadeniz’de 297 ve Doğu Karadeniz’de 295 ile
en düşüktür (bk. Şekil D.2.10, Şekil D.2.11, Şekil D.2.12). İlkokullarda İstanbul harici diğer bölgelerde
okul başına düşen öğrenci sayısının düşük olmasının temel nedeni, bu bölgelerde özellikle kırsal
alanda öğrenci sayısı az olan okulların olmasından ve bazı yerlerde ilkokullarda oldukça az öğrenci ile
birleştirilmiş sınılarda eğitim görülmesinden kaynaklanmaktadır. Ortaokul ve lise düzeyine ise, birçok branştan öğretmene ihtiyaç duyulduğundan, öğrenci sayısının az olduğu yerlerden daha merkezi
yerlere öğrenciler taşınmaktadır. Diğer bir husus ise, İstanbul’da okul mevcutlarının büyük olmasının
etkileyen önemli faktörlerin başında daha büyük iziki yapıya sahip okulların olması ve daha fazla bir
oranda ikili öğretim yapılmasıdır.
190
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Öğretmen başına düşen öğrenci sayılarında da önemli azalmalar olmuştur. 1990-2016 yılları arasında ilköğretimde öğretmen başına düşen öğrenci oranı genel olarak azalma eğilimi takip etmiş ve
25’ten 17’ye inmiştir. Ortaöğretimde ise 1990-2016 yılları arasında öğretmen başına düşen öğrenci
oranı 12 olarak gerçekleşmiştir (bk. Şekil D.3.1). Ancak ortaöğretimde öğretmen başına düşen öğrenci oranı yıllar içinde dalgalı bir seyir izlemiştir. Özellikle liselerin üç yıldan dört yıla çıkarılmasıyla
2008 sonrasında artmış ve 2011 yılından sonra yüksek sayıda öğretmen atamasının gerçekleştirilmesi ile öğretmen başına düşen öğrenci oranı azalmıştır. Hatta, 2012’den sonra liselerin zorunlu
eğitim kapsamına alınmasına ve öğrenci sayısı daha hızlı artmasına rağmen yüksek sayıda öğretmen
atamasının sonucu olarak öğretmen başına düşen öğrenci sayısı azalmıştır. Daha açık ifade ile 20102016 yılları arasında yaklaşık 330 bin yeni öğretmen atanmıştır (bk. Şekil C.2.6). 2012 yılında ilköğretim 4+4 olarak ayrıştırılarak yeniden yapılandırılmıştır. 2012 sonrasında ilkokul ve ortaokullarda
öğretmen başına düşen öğrenci sayısına bakıldığında 2012-2016 yılları arasında ilkokulda 20’den
17’ye; ortaokulda ise 19’dan 16’ya inmiştir (bk. Şekil D.3.3). Ortaöğretimde ise genel lise ve mesleki liselerde öğretmen başına düşen öğrenci oranına bakıldığında 1990 yılında her iki okul türünde de 12
olan öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 2010 yılına kadar inişli çıkışlı bir seyir izleyerek 18’e kadar
yükselmiştir. 2010-2016 yılları arasında her iki lise türünde de yaşanan düşüşle birlikte öğretmen
başına düşen öğrenci sayısı genel liselerde 13 meslek liselerinde ise 12 olmuştur (bk. Şekil D.3.4).
Özel okullara bakıldığında ise 1990-2016 yılları arasında öğretmen başına düşen öğrenci sayısı özel
ilköğretimde 47’den 9’a inerken, liselerde ise 5’den 9’a çıkmıştır (bk. Şekil D.3.2). Öğretmen başına
düşen öğrenci sayısının kademelere göre OECD ülkelerinde nasıl farklılaştığına bakıldığında ilkokul,
ortaokul ve liselerde Türkiye’deki öğretmen başına düşen öğrenci sayısının OECD ortalamasının üstünde olduğu görülmektedir. 2015 yılında OECD ülkelerinde öğretmen başına düşen öğrenci sayısı
ilkokullarda 15 iken ortaokullarda ve ortaöğretimde 13’tür. Türkiye yıllar içinde öğretmen başına
düşen öğrenci sayısını azaltmasına rağmen, ilkokul (18) ve ortaokul (17) kademelerinde öğretmen
başına düşen öğrenci sayısı ile OECD ortalamasına yaklaşmasına rağmen halen bu sayının en yüksek olduğu ülkeler arasında yer almaktadır. Ortaöğretimde ise Türkiye’nin öğretmen başına düşen
öğrenci sayısı (14) OECD ortalamalarına oldukça yaklaştığı görülmektedir (bk. D.3.11). Daha önce de
ifade edildiği üzere öğretmen başına düşen öğrenci sayısının az olmasının eğitimsel başarı üzerinde
doğrudan bir etkisi bulunmamaktadır. Ancak öğretmen bir öğrenciye daha fazla bir zaman ayırabilmektedir (OECD, 2017). Hatta, Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) ve Uluslararası
Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması (TIMSS) çalışmalarının en başarılı ülkeleri olan Kore, Japonya
ve Singapur gibi ülkelerde öğretmen başına düşen öğrenci sayısı OECD ülkeleri ortalamasından çok
daha yüksektir. Bu nedenle kaliteli eğitimin belirleyicisinin öğretmen başına düşen öğrenci sayısı
değil, öğretmenin kalitesi olduğu vurgulanmaktadır (Barber ve Mourshed, 2007).
Şube başına düşen öğrenci sayısında olduğu gibi öğretmen başına düşen öğrenci sayısı da bölgelere
ve illere göre aşırı farklılaşmaktadır. Buna ilaveten, zaman içinde tüm bölgelerde ve hemen her ilde
öğretmen başına düşen öğrenci sayısı zaman içinde önemli oranda azalmıştır. 2012- 2016 yılında
öğretmen başına düşen öğrenci sayısı tüm bölgelerde ve Bayburt hariç tüm illerde ilkokul düzeyinde azalmıştır. 2016 yılında ilkokulda öğretmen başına düşen öğrenci sayısı İstanbul ve Güneydoğu
Anadolu’da 21 Batı Karadeniz’de 13, Doğu Karadeniz ve Ege’de ise 14’tür (bk. Şekil D.3.5). Bölgeler ile
kıyaslandığında, iller arasında öğretmen başına düşen öğrenci sayısı ilkokulda daha da farklılaşmaktadır. 2016 yılında ilkokulda öğretmen başına düşen ortalama öğrenci sayısı Şanlıurfa ve Şırnak’ta 23,
Bölüm D EĞİTİM-ÖĞRETİM ORTAMLARI
191
Gaziantep ve İstanbul’da 21, Kilis ve Diyarbakır’da 20 iken Burdur, Kırşehir ve Tunceli ise 11’dir (bk.
Şekil D.3.8). 2012-2016 yılında ortaokullarda öğretmen başına düşen öğrenci sayısı tüm bölgelerde
ve Yozgat ve Artvin hariç tüm illerde azalmıştır. Ancak, bölgeler ve iller arasındaki aşırı farklılaşma
var olmaya devam etmiştir. Bölgelere göre bakıldığında 2016 yılında ortaokullarda öğretmen başına düşen öğrenci sayısı İstanbul’da 21 ve Güneydoğu Anadolu’da 20 iken Doğu Karadeniz’de 12,
Batı Karadeniz’de 13 ve Ege’de 14 olarak gerçeklemiştir (bk. Şekil D.3.6). 2016 yılı esas alındığında
ortaokullarda öğretmen başına düşen ortalama öğrenci sayısı Şanlıurfa, Şırnak ve İstanbul’da 21,
Gaziantep, Hakkâri, Van ve Ağrı’da 20 iken Tunceli’de 9, Burdur, Kırşehir, Erzincan, Amasya ve Gümüşhane’de ise 11’dir (bk. Şekil D.3.9). Liselerde ise 2011-2016 yılları arasında tüm bölgelerde ve
Hakkari ve Bingöl hariç tüm illerde öğretmen başına düşen öğrenci sayısı azalmış ancak bölgelere
ve illere göre farklılaşma ciddiyetini korumuştur. Lise düzeyinde öğretmen başına düşen öğrenci
sayısı Güneydoğu Anadolu’da 15 ve İstanbul’da 14 iken Doğu Karadeniz, Batı Marmara, Batı Anadolu ve Ege’de ise 11’dir (bk. Şekil D.3.7). 2016 yılı esas alındığında ortaöğretimde öğretmen başına
düşen ortalama öğrenci sayısı Hakkâri ve Şırnak’ta 17, Diyarbakır’da 16, Ağrı, Şanlıurfa, Gaziantep,
Van ve Muş’ta 15 ile en yüksek düzeydedir. Tunceli (8), Edirne, Çanakkale ve Artvin (9) (Şekil D.3.10)
illeri ise 2016 yılında ortaöğretimde öğretmen başına düşen öğrenci sayısının en düşük olduğu illerin başında gelmektedir. Kısacası, tüm bölgeler ve hemen her ilde tüm kademelerde zaman içinde
öğretmen başına düşen öğrenci sayısı azalırken, bölgeler arasındaki eşitsizlik ciddi bir şekilde var
olmaya devam etmektedir.
İlk olarak 1989-1990 eğitim-öğretim yılından itibaren uygulamasına başlanan taşımalı eğitimin temel
amacı nüfusu az ve dağınık yerleşim birimlerinde bulunan ilköğretim çağındaki öğrencilerin seçilen merkezdeki ilköğretim kurumlarına günü birlik taşınarak eğitim-öğretim verilmesini sağlamaktır
(MEB, 1994). Öncelikle ilköğretimde başlayan taşımalı eğitim uygulamasına, 2011-2012 eğitim-öğretim yılından itibaren ilkokul, ortaokul ve liselerin tamamı dâhil edilmiştir (Aytan, Güney, Şahin ve Bayar, 2014). 2012-2016 yılları arasında taşımalı eğitim kapsamında taşınan öğrenci sayısı ilkokullarda
274 binden 269 bine inmiş, ortaokullarda 536 binden 549 bine, liselerde ise 377 binden 452 bine yükselmiştir (bk. Şekil D.4.1). Bu verilere göre ortaokul ve liseye göre ilkokullarda taşınan öğrenci sayısı
daha düşüktür. Bunun nedeni ise ilkokullarda birleştirilmiş sınıf gibi uygulamalar dolayısıyla taşınan
öğrenci sayısının diğer kademelere göre daha az olmasıdır. Türkiye genelinde ilkokullardaki öğrencilerin %5,4’ü ortaokullardaki öğrencilerin ise %10,2’si taşımalı eğitim kapsamında merkezdeki okullara taşınmaktadırlar. Hem ilkokul hem de ortaokul kademesinde taşımalı eğitim uygulamasının en
fazla yapıldığı bölgeler görece dağınık yerleşim yerlerine sahip olan Doğu Karadeniz (ilkokul: %24,1,
ortaokul: %28,2) ve Batı Karadeniz (ilkokul: %13,5, ortaokul: %21,9) bölgeleri olarak öne çıkmaktadır.
Bunların yanı sıra kırsal yerleşimin yoğun olduğu Ortadoğu Anadolu (ilkokul: %9,5, ortaokul: %20,3)
ve Güneydoğu Anadolu (ilkokul: %6,3, ortaokul: %15,7) bölgeleri de her iki kademede taşımalı eğitimin yoğun olarak yapıldığı bölgelerdir. Kuzeydoğu Anadolu bölgesinde ise ilkokul kademesinde
taşımalı eğitim oranı %4,6 ile Türkiye ortalamasının altında iken ortaokulda oran %14,6 ile Türkiye
ortalamasının üstündedir. Her iki kademede de taşımalı eğitim uygulamasının en düşük olduğu
bölgeler ise İstanbul (ilkokul: %0,7, ortaokul: %0,9) ve Batı Anadolu (ilkokul: %2,1, ortaokul: %4,1)
olarak öne çıkmaktadır (bk. Şekil D.4.2). Bu bölgelerde her iki kademede de taşımalı eğitim uygulama oranın oldukça düşük olmasının sebebi kırsal yerleşimde nüfus oranının oldukça düşük
olmasıdır.
192
EĞİTİME BAKIŞ 2017
2016-2017 eğitim öğretim yılı için taşımalı eğitim kapsamında taşınan öğrenci oranlarının en yoğun
olduğu illerin Batı Karadeniz, Doğu Karadeniz, Ortadoğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki illeri olduğu gözlenmektedir (Bk. Harita D.4.3). İlkokulda taşımalı eğitim kapsamındaki öğrenci
oranlarının en yüksek olduğu iller sırasıyla Bartın (%36), Hakkâri (%33), Giresun (%28), Ardahan (%27)
ve Ordu (%26) illeri iken büyük çoğunluğu Batı ve Doğu Karadeniz bölgelerindedir. Ortaöğretim kademesinde Türkiye geneli taşımalı eğitim ortalaması %10,7’dir. Bölgeler açısından bakıldığında ise
lise öğrencilerinin taşınma oranı Ortadoğu Anadolu’da %25 Kuzey Doğu Anadolu’da %20,3, Güneydoğu Anadolu’da %19,2, Batı Karadeniz’de %18,8 ve Doğu Karadeniz’de %18,2’dir. Bu bölgelerde
kırsal nüfusun dağınık ve fazla olması nedeniyle taşımalı eğitim daha fazla bir şekilde yapılmaktadır.
Ortaöğretimde taşımalı eğitim kapsamında taşınan öğrenci oranının en düşük olduğu bölge ise %0,3
ile İstanbul’dur (bk. Şekil D.4.5). Başta İstanbul olmak üzere Batı Anadolu bölgelerinde kırsal yerleşim
birimlerindeki nüfus oranı oldukça düşük olduğundan taşımalı eğitim kapsamında öğrenci taşıma
oranı azdır. İller açısından bakıldığında taşımalı eğitim kapsamında taşınan lise öğrencisi oranı Hakkari’de %43, Bingöl’de %37, Van ve Şırnak’ta %35 ve Muş’ta ise %32’dir. Diğer taraftan bu oran İstanbul ve Yalova’da %1’den daha azdır (bk. Şekil D.4.6).
Bölüm D EĞİTİM-ÖĞRETİM ORTAMLARI
193
BÖLÜM D
ÖNERİLER
¦ Genel olarak eğitim sistemindeki eğitim öğretim ortamlarının kapasitesini, iziki ve beşerî imkân-
larını zenginleştirme konusunda son yıllarda önemli gelişmeler olmuştur. Bu gelişmeler kaliteli
eğitim için gerekli alt yapının oluşması açısından önemlidir. Bununla birlikte eğitimin niteliğini
arttıracak uygulamaların niceliksel gelişmelere uyum sağlamaması önemli bir problem durumu
oluşturmaktadır. Türkiye’nin bu noktada asıl ihtiyaç duyduğu okul ve derslik sayılarını arttırmanın
yanında okullarda verilen eğitimin daha nitelikli hale getirilmesine yönelik politikaların geliştirilmesi ve uygulanmasıdır.
¦ Son yıllarda şube başına düşen öğrenci sayısı oldukça azalmış ve tüm kademelerde her ne ka-
dar OECD ortalamasının üzerinde olsa da bu ortalamalara hayli yaklaşmıştır. Ancak, bölgelere
ve illere göre sınıf mevcutları aşırı derecede farklılaşmaktadır. Bu ise Türkiye eğitim sisteminde
kaynakların dağılımı açısından önemli bir eşitsizliğin olduğunu göstermektedir. Bundan dolayı,
yeni okul ve derslik yapımında dezavantajlı bölge ve illere öncelik verilmeli, bölgeler ve iller arası
eşitsizlik azaltılmalıdır.
¦ Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı da yıllar içinde tüm kademelerde önemli oranda azalmış
ve OECD ortalamalarına yaklaşılmıştır. Ancak buradaki temel sorun, öğretmen başına düşen öğrenci sayısının bölgeler ve illere göre aşırı farklılaşmasıdır. Bundan dolayı bölgeler ve iller arası
eşitliği sağlamak için öğretmen atamalarında dezavantajlı bölgelere öncelik verilmelidir. Bunun
yanı sıra dezavantajlı bölgelere atanan öğretmenlerin bu bölgelerde daha uzun çalışmalarını sağlamak amacıyla ek ödeme, lojman, vb. çeşitli teşvik edici imkanlar sunulmalıdır.
¦ Eğitime erişim sorununu çözmek adına uygulanan taşımalı eğitim bazı sorunları barındırmaya de-
vam etmektedir. Özellikle, ikili eğitim yapılan okullarda çok erken saatlerde yola çıkan çocukların
düzenli kahvaltı yapamamaları ve bu nedenle derse motive olamamaları gibi birçok sorun yaşanmaktadır. Bunun için özellikle taşımalı eğitim yapılan okullarda ikili eğitim değil tam gün eğitime
geçiş gerçekleştirilmelidir. Buna ilaveten, küçük yaştaki çocukların taşınması yerine bu öğrencilerin bulundukları yere öğretmenlerin taşınmasına öncelik verilmelidir. Çünkü taşımalı eğitimin
neden olduğu sorunlar küçük çocukları daha derinden etkilemektedir.
194
EĞİTİME BAKIŞ 2017
BÖLÜM D
KAYNAKLAR
Akyüz, Y. (2013). Türk eğitim tarihi (25. Baskı). Ankara: PegemA Yayınları
Aytan, T., Güney, N., Şahin, E. ve Bayar, A. (2014). Altıncı sınıf öğrencilerinin dinleme becerilerinin taşımalılık değişkeni açısından değerlendirilmesi. Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 7(2), 269-285.
Barber, M. and Mourshed, M. (2007). How the world’s best performing schools come out on top.
London: McKinsey and Company.
Başar, H. (2001). Sınıf yönetimi. Ankara: PegemA Yayınları
Çelik, Z. (2011). 2000’li yıllarda Türk eğitim sisteminin genel görünümü. B. S. Gür (Ed.), 2000’li yıllar:
Türkiye’de eğitim içinde (ss. 17-76). İstanbul: Meydan.
Çelik, Z. (2015). Ortaöğretime ve yükseköğretime geçiş sınavları kıskacında ortaöğretim sistemi.
Gümüş (Ed.), Türkiye’de eğitim politikaları içinde (ss. 273–296). İlem Kitaplığı & Nobel
Çelik, Z. and Gür, B. S. (2013). Turkey’s education policy during the AK Party era (2002-2013). Insight
Turkey, 15(4), 151-176.
Eğitim-Bir-Sen. (2016a). Eğitime bakış 2016: İzleme ve değerlendirme raporu. Ankara: Eğitimciler Birliği
Sendikası.
Eğitim-Bir-Sen. (2016b). Tam gün eğitim için ne kadar dersliğe ihtiyaç var? (Eğitime Bakış Notu 1).
Ankara: Eğitim-Bir-Sen Stratejik Araştırmalar Merkezi.
Gür, B. S., Çelik, Z. ve Coşkun, İ. (2013). Türkiye’de ortaöğretimin geleceği: Hiyerarşi mi, eşitlik mi? (Analiz
No. 69). Ankara: Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı.
Kalkınma Bakanlığı. (2016). Orta Vadeli Program (2017-2019). http://www.kalkinma.gov.tr/Lists/Yaynlar/Attachments/722/Orta%20Vadeli%20Program%20(2017-2019).pdf
MEB. (1994). Taşımalı Eğitim Yönergesi. http://mevzuat.meb.gov.tr/html/107.html
MEB. (2012). Milli eğitim istatistikleri: Örgün eğitim 2012-2013. Ankara: Millî Eğitim Bakanlığı.
MEB. (2017). Milli eğitim istatistikleri: Örgün eğitim 2016-2017 (1. dönem). Ankara: Millî Eğitim Bakanlığı.
OECD. (2007). Basic education in Turkey. Paris: Organisation for Economic Co-operation and
Development.
OECD. (2017). Education at a glance 2017: OECD indicators. Paris: Organisation for Economic
Co-operation and Development.
Yurdabakan, İ. ve Tektaş, M. (2013). Taşımalı ilköğretim öğrencilerinin taşımalı eğitime ilişkin görüşleri. Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 15(3), 511-527.
World Bank. (2005). Turkey: Education sector study (Report no 32450-TU). Washington, DC: The World
Bank.
Bölüm D EĞİTİM-ÖĞRETİM ORTAMLARI
195
BÖLÜM E
FİNANSMAN
GÖSTERGE E1
Eğitime Ayrılan Bütçe
GÖSTERGE E2
Öğrenci Başına Yapılan Harcama
GÖSTERGE E3
Ekonomik Sınılandırmaya Göre Bütçe Dağılımı
GÖSTERGE E4
Eğitim ve Öğretim Desteği
BÖLÜM E
BÖLÜM E
196
Odaktakiler
Öneriler
EĞİTİME BAKIŞ 2017
E
ğitim ve sosyo-ekonomik gelişmişlik arasında güçlü bir ilişki vardır. Araştırmalar birçok farklı ülkede eğitim seviyesi ile bireysel gelir arasında yüksek
düzeyde bir ilişki olduğunu ortaya koymaktadır (Acemoğlu ve Angrist, 1999).
Dahası, bireylerin eğitim seviyesi arttıkça ülkelerin ekonomik büyümeleri de hızlanmaktadır (Hanushek ve Kimko, 2000; Psacharopoulos ve Patrinos, 2002). Eğitimin
ekonomik getirilerinin yanı sıra toplumsal refahı artırıcı farklı sosyal faydaları da söz
konusudur. Örneğin, eğitim seviyesindeki yükselmenin suç oranları, çocuk ölüm
oranları ve toplumsal eşitsizlikler gibi sorunların azaltılması yönünde etki yaptığı
bilinmektedir (Schultz, 1994).
Eğitimin ekonomik ve sosyal getirilerinden dolayı birçok ülke, vatandaşlarının daha
uzun süreli eğitim alması için zorunlu eğitim sürelerini artırmakta ve eğitimi toplumun farklı katmanlarına yaymaya çalışmaktadır (Eğitim-Bir-Sen, 2016). Ayrıca, eğitimin niceliğinin yanı sıra niteliğinin de toplumsal ve ekonomik gelişimde önemli
bir role sahip olduğu düşüncesi son yıllarda büyük kabul görmektedir. Uluslararası
Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) ve Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması (TIMSS) benzeri uluslararası öğrenci değerlendirme sınavlarına atfedilen önem de, öğrenci başarısı ve ekonomik gelişme arasında kabul edilen güçlü
bağla ilişkilidir. İlgili araştırmalar öğrenci başarısı ile ülkelerin ekonomik gelişmişlik düzeyi arasında güçlü bir ilişki olduğunu göstermektedir (Hanushek ve Kimko,
2000; Barro, 2001; Hanushek ve Wößmann, 2007).
Bunun sonucu olarak ülkeler hem toplumsal refahı geliştirmek hem de uluslararası
rekabet güçlerini artırabilmek için vatandaşlarına daha uzun ve daha kaliteli bir
eğitim vermeye çalışmaktadır. Bu durum Türkiye gibi hızlı büyüyen ve geleneksel
olarak okullaşma oranlarının düşük olduğu ülkelerde eğitimin inansmanını daha
da zor hale getirmektedir. Hem öğrenci sayılarının giderek artması hem de öğrenci
başına düşen harcamalardaki artış gerekliliği eğitime ayrılan kamu kaynaklarının
artırılmasını gerektirmektedir. Bu kapsamda, eğitime harcanan kamu kaynaklarının
düzenli olarak izlenmesi ve değerlendirilmesi de önemli bir gereklilik olarak karşımızda durmaktadır. Bu gereklilik çerçevesinde, bu bölümde, kamu bütçesinden
yapılan eğitim harcamaları ve bu harcamalarda yıllara göre yaşanan değişim ele
alınmıştır. Bununla birlikte, farklı eğitim kademeleri bazında öğrenci başına yapılan
harcama miktarları da detaylı olarak incelenmiştir.
Bölüm E FİNANSMAN
197
EĞİTİME AYRILAN BÜTÇE
GÖSTERGE E1
Eğitim temel bir hak ve kamu hizmeti olarak tanımlan-
dönem incelendiğinde MEB’e ayrılan bütçenin sürekli
maktadır. Bundan dolayı ülkeler eğitime önemli oranlarda
olarak artış gösterdiği ve 3,3 milyar TL seviyesinden 85
kaynak ayırmaktadır. Eğitime ayrılan kaynağın büyüklüğü
milyar TL seviyesine çıktığı görülmektedir. Bu sayısal ar-
oldukça önemlidir. Bu kısımda, Gayri Sai Yurtiçi Hâsıla
tışta Türkiye ekonomisinin son 15 yıl içerisinde yaşadığı
(GSYH) ve merkezi yönetim bütçesinden eğitime ayrılan
ciddi büyüme ve genel bütçede yaşanan artışın önemli
oranlar ile bu oranların bölgelere ve kademelere göre nasıl
bir etkisi vardır. Bununla birlikte, bu süre zarfında MEB’e
farklılaştığı gibi hususlar ele alınacaktır.
ayrılan bütçenin genel bütçeye oranında da önemli ölçüde artış olduğu görülmektedir. 2000 yılında %7,2 olan
Şekil E.1.1, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bütçesinin yani
bu oran yaklaşık 2 katına çıkarak 2017 yılında %13,2 sevi-
eğitime ayrılan kamusal inansmanın GSYH ve konsoli-
yesine ulaşmıştır. Yani, Türkiye’de merkezi bütçenin yak-
de bütçe içindeki payının yıllara göre değişimini göster-
laşık %13’ü yükseköğretim öncesi eğitim harcamalarına
mektedir. 2000 yılından günümüze kadar geçen 17 yıllık
ayrılmaktadır.
Şekil E.1.1
MEB’in toplam bütçesi ve bu bütçenin GSYH’ye ve konsolide/merkezi yönetim bütçesine oranında yaşanan değişim
(2000-2017)
Milyar
GSYH oranı (sağ eksen)
MEB bütçesi
Konsolide bütçeye oranı (sağ eksen)
90
18
80
16
70
60
50
40
7,2
8,3
9,5
7,6
9,5
10,4
10,3
10,5
10,9
11,2
11,8
12,8
13,1
13,4
13,2
12
9,8
10
8,2
8
6,9
30
6
20
10
14
2,0
1,7
2000
2001
2,1
2,2
2,2
2,3
2,2
2,5
2,4
2,9
2,6
2,6
2,8
3,0
3,2
3,2
3,6
3,5
4
2
0
0
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
2017
Kaynak: Muhtelif yıllarda yayınlanan Milli Eğitim İstatistikleri kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
Not: Yükseköğretim bütçesi hariç
MEB’e ayrılan bütçenin genel bütçe içindeki payında görü-
oran bazında önemli artışlar gösterdiğini ortaya koymak-
len artışa benzer şekilde MEB bütçesinin GSYH’ye oranı da
tadır. Bu durum, hem eğitime katılan öğrenci sayısındaki
son 17 yıl içerisinde önemli ölçüde yükselmiştir. 2000 yılın-
artışla hem de uzayan zorunlu eğitim süreleri ile yakından
da %2 seviyesinde olan bu oran yaklaşık %80’lik bir artışla
ilişkilidir. Aynı zamanda, eğitim kalitesini artırmak amacıyla
2017 yılında %3,5 seviyesine çıkmıştır. Tüm bu sayısal bilgi-
iziksel ve teknolojik alt yapının iyileştirilmesine yönelik ça-
ler geçen 17 yıl içerisinde eğitime ayrılan kamusal kaynakla-
lışmalar da eğitime ayrılan bütçedeki artışların önemli bir
rın hem miktar olarak hem de genel bütçe ve GSYH içindeki
sebebi durumundadır.
198
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil E.1.2’de eğitim hizmetleri fonksiyonel sınılandırması-
lere düşen en yüksek payın yaklaşık %19’luk oran ile Batı
na göre merkezi yönetim bütçesinin bölgelere göre oransal
Anadolu bölgesinde olduğu görülmektedir. Batı Anadolu’yu
dağılımı yer almaktadır. Bu dağılımın genel olarak bölgelerin
Akdeniz (%11,6), Ege (%11,2) ve İstanbul (%10,6) takip et-
nüfus yoğunluğu ve toplam öğrenci sayıları ile uyumlu oldu-
mekte, en düşük pay ise Batı Marmara (%3,6), Doğu Kara-
ğu görülmektedir. Bu kapsamda, merkezi yönetim bütçesi-
deniz (%3,8) ve Kuzeydoğu Anadolu (%3,9) bölgelerindedir.
nin eğitim hizmetleri fonksiyonel sınılandırmasında bölgeTürkiye’de son yıllarda eğitime ayrılan merkezi bütçe
Şekil E.1.2
önemli ölçüde artmıştır. Ancak, mevcut durumun daha iyi
Eğitim hizmetleri fonksiyonel sınılandırmasına
göre merkezi yönetim bütçesinin bölgelere göre
oransal dağılımı (2016)
anlaşılabilmesi için eğitime ayrılan bütçenin diğer gelişmiş
dünya ülkeleri ile karşılaştırılmalı olarak analiz edilmesi
gerekmektedir. Şekil E.1.3 Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği
Batı
Marmara
Örgütü (OECD) ülkelerinde eğitime (ilköğretim+ ortaöğre-
Doğu Karadeniz
%4
Kuzeydoğu Anadolu
%4
Orta Anadolu
Batı
Karadeniz
tim) ayrılan kamu bütçesinin genel bütçeye oranlarını gös-
Batı Anadolu
%4
Ortadoğu
Anadolu %6
termektedir. Buna göre, Türkiye merkezi bütçeden eğitime
%19
ayrılan pay açısından OECD ortalamasının altında kalmaktadır. 2014 verilerine göre eğitime genel bütçeden %7,8
%6
%12
%6
pay ayıran Türkiye, %8,2 olan OECD ortalamasının altında
Akdeniz
yer almıştır. Şekil E.1.3’te görüldüğü üzere eğitime yapılan
harcamanın toplam bütçeye oranın en yüksek olduğu ül-
Doğu %9
Marmara
%11
kelerin başında Meksika (%13,0), Yeni Zelanda (%12,7),
Ege
%10
Güneydoğu
Anadolu
%11
Güney Kore (%11,2) ve Şili (%10,7) gelmektedir. Bu oranın
İstanbul
Türkiye’den daha düşük olduğu OECD ülkelerinden bazıları
ise Hollanda (%7,5), İsveç (%7,4), Polonya (%7,3), Estonya
Kaynak: Maliye Bakanlığı (2016)
(%7,2) ve Portekiz’dir (%7,1). Ayrıca, Japonya (%6,4), Fransa
Not: 2016 yılı iller bazında merkezi yönetim bütçe harcamaları içinde eğitim
hizmetleri fonksiyonel sınılandırması altında yapılan harcamaları kapsamaktadır. Yükseköğretim harcamalarını da içermektedir.
(%6,2) ve Almanya (%6,1) gibi büyük ekonomilerin listenin
Şekil E.1.3
alt sıralarında olduğu göze çarpmaktadır.
OECD ülkelerinde eğitime yapılan harcamanın toplam bütçeye oranı (2014)
14
12
10
8
6
4
2
İtalya
Macaristan
Çek Cumhuriyeti
İspanya
Avusturya
Almanya
Fransa
Slovakya
Japonya
Slovenya
Finlandiya
Lüksemburg
EU22 ortalaması
Estonya
Portekiz
Polonya
İsveç
Türkiye
Hollanda
Belçika
Norveç
OECD ortalaması
ABD
İrlanda
Litvanya
Avustralya
Danimarka
Birleşik Krallık
İzlanda
Şili
İsviçre
Güney Kore
Meksika
Yeni Zelanda
0
Kaynak: OECD (2017)
Not: Yükseköğretim hariç.
Bölüm E FİNANSMAN
199
İspanya
Hollanda
Kanada
Slovenya
ABD
OECD ortalaması
Polonya
Fransa
Çek Cumhuriyeti
EU22 ortalaması
Slovakya
İtalya
İzlanda
Macaristan
Danimarka
Belçika
Lüksemburg
Kamu
Yeni Zelanda
Belçika
Güney Kore
Finlandiya
Meksika
Avustralya
Fransa
İsveç
OECD ortalaması
Hollanda
ABD
Slovenya
EU22 ortalaması
İrlanda
İsviçre
Polonya
Litvanya
Şili
Türkiye
Avusturya
Lüksemburg
İspanya
İtalya
Japonya
Almanya
Estonya
Finlandiya
Slovakya
Norveç
Çek Cumhuriyeti
İsveç
Özel
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Estonya
Litvanya
Norveç
Potekiz
Macaristan
İlköğretim + Ortaöğretim
Avusturya
İzlanda
Ortaöğretim
İrlanda
Danimarka
İlköğretim
Japonya
Birleşik Krallık
OECD ülkelerinde kademelere göre eğitime yapılan toplam harcamanın GSYH’ye oranı (2014)
Almanya
Şekil E.1.4
İsrail
5
Portekiz
4
Güney Kore
3
Şili
2
Meksika
1
Türkiye
OECD ülkelerinde tüm kademelerde eğitime yapılan kamu ve özel harcamaların GSYH’ye oranı (2014)
Birleşik Krallık
0
Avustralya
Kaynak: OECD (2017)
Not: Yükseköğretim hariç.
Şekil E.1.5
5,0
4,5
4,0
3,5
3,0
2,5
2,0
1,5
1,0
0,5
0,0
Kaynak: OECD (2017)
Not: Yükseköğretim hariç.
200
Yeni Zelanda
Şekil E.1.4, OECD ülkelerinde ilköğretim ve ortaöğretim ka-
Şekil E.1.5 OECD ülkelerinde yükseköğretim hariç tüm ka-
demeleri için eğitime yapılan toplam harcamaların GSYH’ye
demelerde eğitime yapılan kamu ve özel harcamaların GS-
oranını göstermektedir. 2014 yılı verilerine göre bu oran
YH’ye oranını göstermektedir. Şekil E.1.5’e göre kamu har-
Türkiye’de %3,2 iken OECD ülkelerinin ortalaması %3,6’dır.
camalarının GSYH’ye oranının OECD ortalaması %3,35’tir.
Yani, burada da Şekil E.1.3’te görülen duruma benzer bir
Bu oranın en yüksek olan ülkelerin Danimarka (%4,68),
durum söz konusudur. Türkiye OECD ortalamasının altında
Norveç (%4,51) ve İzlanda (%4,49) olduğu görülmektedir.
kalmakla birlikte ortalamaya nispeten yakın bir orana sa-
Türkiye ise %2,56 ile kamu harcamaların GSYH’ye oranı-
hiptir. Ancak, eğitime ayrılan bütçenin genel bütçeye oranı
nın en düşük olduğu birkaç ülke arasında bulunmaktadır.
açısından OECD ülkeleri arasında 15. sırada bulunan Tür-
Özel harcamaların GSYH’ye oranına bakıldığında ise OECD
kiye’nin eğitim harcamalarının GSYH’ye oranı açısından 22.
ortalamasının %0,3 seviyesinde olduğu görülmektedir. Bu
sıraya gerilediği görülmektedir. Toplam eğitim harcamala-
oranın en yüksek olduğu ülkeler ise Yeni Zelanda (%0,79),
rının GSYH’ye oranı en yüksek olan üç ülke sırasıyla Birleşik
Avustralya (%0,72) ve Birleşik Krallık’tır (%0,62). Türkiye,
Krallık (%4,8), Danimarka (%4,8) ve İzlanda (%4,6) iken en
%0,62’lik özel harcama oranı ile Birleşik Krallığın hemen
düşük olduğu ülkeler Macaristan (%2,6), Çek Cumhuriyeti
ardından özel harcamaların GSYH’ye oranın en yüksek ol-
(%2,6) ve Slovakya’dır (%2,7).
duğu 4. ülke olarak göze çarpmaktadır.
OECD ülkelerinde eğitime yapılan toplam harcama içinde kamu ve özel harcamaların oranı (2014)
99
100
İsveç
97
100
97
Danimarka
Norveç
96
İzlanda
Lüksemburg
98
96
Belçika
Latviya
95
Avusturya
Özel kaynaklar
Estonya
95
95
94
İtalya
İrlanda
93
EU22 ortalaması
Macaristan
92
91
ABD
92
91
OECD ortalaması
Japonya
91
Çek Cumhuriyeti
Polonya
91
91
Fransa
91
Kanada
89
Slovakya
Slovenya
88
88
88
İspanya
İsrail
88
Hollanda
Portekiz
87
87
Almanya
87
Yeni Zelanda
Birleşik Krallık
Güney Kore
83
82
Meksika
83
81
Avustralya
Şili
80
Türkiye
Kamu kaynakları
100
90
80
70
60
50
40
30
20
10
0
Finlandiya
Şekil E.1.6
Kaynak: OECD (2017)
Not: Yükseköğretim hariç.
Şekil E.1.6’da OECD ülkelerinde eğitime yapılan toplam harca-
yapılan özel harcamaların artış eğiliminde olduğu göze çarp-
ma içindeki kamu ve özel harcamaların oranı gösterilmekte-
maktadır. 2012 yılı verilerine göre Türkiye’de özel harcamala-
dir. Şekilde görüldüğü üzere Türkiye, eğitime yapılan toplam
rın toplam eğitim harcamalarına oranı %16 seviyesinde iken
harcamalar içerisinde özel harcamaların payının en yüksek ol-
2 yıl içerisinde bu oran %20 seviyesine çıkmıştır (Eğitim-Bir-
duğu ülkedir. Türkiye’de eğitime yapılan toplam harcamaların
Sen, 2016). Bu artışta temel liselerin ortaya çıkışı ile birlikte
%20’sini özel harcamalar oluşturmaktadır. Özel harcamaların
özel okula devam eden öğrenci sayısındaki artış etkili olduğu
toplam harcamalara oranının OECD ortalaması ise %9 seviye-
tahmin edilmektedir. Ayrıca, üniversite giriş sınavına hazırlık
sindedir. Bu bilgiler Şekil E.1.5 ile birlikte değerlendirildiğinde,
kurslarının yanında TEOG uygulaması ile birlikte tüm öğrenci-
Türkiye’de eğitime yapılan toplam kamu harcamalarının GS-
lerin liselere giriş sınavına hazırlanmaya başlamaları ve liseye
YH’ye oranının yükseltilmesine ihtiyaç görülmektedir. Ayrıca,
devam eden öğrencilerin okul servisi kullanma oranlarının
önceki yılların verileri ile karşılaştırıldığında Türkiye’de eğitime
yükselmesi de özel harcamaları artırdığı düşünülmektedir.
Bölüm E FİNANSMAN
201
ÖĞRENCİ BAŞINA YAPILAN HARCAMA
GÖSTERGE E2
Ülkelerin eğitime ayırdıkları özel veya kamusal kaynağın mik-
Şekil E.2.1’de görüldüğü üzere 2007 yılında tüm kademeler
tarı ve bu kaynağın toplam harcamalar içerisindeki payı, eği-
için yapılan öğrenci başına harcama 2016 iyatlarına göre
time yapılan harcamaların önemli göstergeleri arasındadır.
2.376 TL düzeyindeyken bu harcama 2012 yılında 2.765 TL,
Ancak, ülkelerin genç nüfus oranları dolayısıyla da öğrenci
2016 yılında ise 3.561 TL düzeyine çıkmıştır. İlköğretim ka-
sayıları önemli farklılıklar gösterebilmektedir. Bu açıdan, ya-
demesine bakıldığında genel eğilime benzer bir artış eğilimi
pılan harcamaların her bir öğrenciye düşen miktarı, eğitim
gözükmektedir. 2007 yılından 2.081 TL düzeyinde olan öğ-
inansmanı açısından önemli bir gösterge olarak kabul edil-
renci başına yapılan harcama miktarı 2012 yılında 2.552 TL
mektedir. Genç nüfusun hızlı bir şekilde arttığı, aynı zaman-
düzeyine, 2016 yılında ise 3.162 TL düzeyine çıkmıştır. Orta-
da okullaşma oranlarının yükseldiği Türkiye gibi ülkelerde
öğretim kademesine bakıldığında ise 2007-2010 yılları ara-
eğitime yapılan toplam harcamaların artması beklenen bir
sında öğrenci başına yapılan harcamaların kısmi bir düşüş
durumdur. Ancak, öğrenci sayısındaki hızlı artıştan dolayı öğ-
gösterdiği görülmektedir. 2007 yılında 3.424 TL olan öğrenci
renci başına düşen harcama miktarını arttırmak hatta sabit
başına yapılan harcama üç yıl süren bir düşüş eğilimi sonra-
düzeyde tutmak bile her zaman mümkün olmayabilir.
sında, 2010 yılında 2.940 TL olmuş ve bu yıldan sonra tekrar
artış eğilimine geçerek 2013 yılında 3.476 TL, 2016 yılında
Şekil E.2.1, farklı kademelere göre öğrenci başına yapılan ka-
ise 4.415 TL seviyesine çıkmıştır. 2005-2006 eğitim-öğretim
musal harcamaların yıllara göre değişimini göstermektedir.
yılından itibaren liselerin dört yıla çıkarılması ve dolayısıyla
Buna göre Türkiye’de son on yıl içerisinde öğrenci başına ya-
ortaöğretim kademesindeki öğrenci sayısında yaşanan artış
pılan kamusal harcamalar incelendiğinde oldukça pozitif bir
bu geçici durumun bir nedeni olabilir. Ancak, kamu harca-
tablo ortaya çıktığı söylenebilir. Öğrenci sayısındaki önemli
malarının hızlı bir şekilde yeni duruma uygun hale getirildiği
yükselmeye rağmen tüm eğitim kademeleri için öğrenci ba-
ve öğrenci başına yapılan harcama miktarının tekrar artış
şına yapılan harcamalarda genel artış eğilimi devam etmiştir.
eğilimine girdiği gözükmektedir.
Şekil E.2.1
Kademelere göre öğrenci başına yapılan harcamalarda yaşanan değişim (TL) (2007-2016)
Temel eğitim
Ortaöğretim
Tüm kademeler
5.000
4.415
4.500
TL (2016 iyatları ile)
4.000
3.500
3.424
3.051
3.000
2.500
2.000
2.376
2.359
2.982
2.381
2.081
2.129
2.167
2007
2008
2009
2.940
2.501
3.193
2.596
2.329
2.362
2010
2011
3.289
2.765
3.476
2.902
2.552
2.645
2012
2013
3.620
3.728
3.103
3.182
2.855
2.913
2014
2015
3.561
3.162
1.500
1.000
500
0
2016
Kaynak: Muhtelif yıllarda MEB tarafından yayınlanan istatistikler ile Maliye Bakanlığının 2016 yılı istatistikleri kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır. Hesaplamalarda, 2016 yılı Aralık ayı sabit iyatları esas alınmıştır.
Not: Temel eğitim okul öncesi, ilkokul ve ortaokulu kapsamaktadır.
202
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil E.2.2
Ortaöğretimde lise türüne göre öğrenci başına yapılan harcamalarda yaşanan değişim (TL) (2007-2016)
Ortaöğretim genel programlar
Mesleki ve teknik ortaöğretim
7.000
5.897
TL (2016 iyatları ile)
6.000
4.867
5.000
4.279
4.000
3.586
3.418
3.408
2.683
2.654
2.577
2008
2009
2010
3.719
3.822
4.217
4.446
3.000
2.878
2.000
2.780
2.845
2.835
2.827
2.696
2011
2012
2013
2014
2015
3.091
1.000
0
2007
2016
Kaynak: Muhtelif yıllarda MEB tarafından yayınlanan istatistikler ile Maliye Bakanlığı’nın 2016 yılı istatistikleri kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır. Hesaplamalarda,
2016 yılı Aralık ayı sabit iyatları esas alınmıştır.
Şekil E.2.2, 2007-2016 yılları arasında ortaöğretimde lise
2007-2010 yılları arasında mesleki ve teknik eğitimde öğren-
türüne göre öğrenci başına yapılan harcamalarda yaşa-
ci başına yapılan harcamalarda yaşanan düşüş eğilimi 2010
nan değişimi göstermektedir. Buna göre, 2007-2010 yılları
yılından itibaren tersine dönmüştür. 2007 yılında 4.279 TL
arasında hem mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarında
düzeyinde olan öğrenci başına yapılan harcama miktarı 2010
hem de diğer ortaöğretim kurumlarında öğrenci başına ya-
yılında 3.408 TL, 2016 yılında ise 5.897 TL şeklinde gerçekleş-
pılan harcamada bir düşüş yaşanmıştır. Bu düşüş belirtilen
miştir. Mesleki ve teknik eğitimde görülen bu dalgalı eğilimin
dönemde ortaöğretime devam eden öğrenci sayısının cid-
aksine diğer ortaöğretim kurumları için öğrenci başına yapı-
di miktarda yükselmesine rağmen eğitime ayrılan toplam
lan harcamada zaman içinde pek fazla bir değişim olmamış
bütçenin aynı oranda artmamasından kaynaklanmaktadır.
ve genel ortaöğretimde öğrenci başına harcama 2007’de
Öğrenci başına düşen harcamada yaşanan azalmanın özel-
2.878 TL iken 2016 yılında ise 3.091 TL’ye yükselmiştir. Son
likle mesleki ve teknik eğitimde daha büyük oranda olduğu
on yılın verileri incelendiğinde dikkat çeken başka bir nokta
gözükmektedir. Bunun nedeni ise 2007-2010 yılları ara-
ise mesleki ve teknik ortaöğretim kurumları için yapılan öğ-
sında mesleki ve teknik ortaöğretime devam eden öğrenci
renci başına yapılan harcamanın diğer ortaöğretim kurumla-
sayısındaki artışın bu yıllar arasında diğer ortaöğretim ku-
rına göre daha yüksek olmasıdır. Son üç yılda ise mesleki ve
rumlarındaki öğrenci sayısı artışına göre daha fazla olması-
teknik ortaöğretim kurumları ile diğer ortaöğretim kurumları
dır (Eğitim-Bir-Sen, 2006).
arasındaki farkın daha da açıldığı görülmektedir.
Bölüm E FİNANSMAN
203
Şekil E.2.3
İllere göre yükseköğretim dâhil tüm kademelerde öğrenci başına yapılan harcama (TL) (2016)
Ankara
Bayburt
Tunceli
Ardahan
Artvin
Sinop
Eskişehir
Kırşehir
Gümüşhane
Amasya
Yozgat
Rize
Erzincan
Çankırı
Bartın
Bolu
Erzurum
Kastamonu
Burdur
Trabzon
Kırıkkale
Samsun
Giresun
Bilecik
Kars
Tokat
Niğde
Edirne
Ordu
Sivas
Elazığ
Çorum
Malatya
Bingöl
Çanakkale
Balıkesir
Bitlis
Zonguldak
Yalova
Karaman
Hakkari
Kilis
Iğdır
Düzce
Nevşehir
Aydın
Denizli
Afyonkarahisar
Uşak
Isparta
Aksaray
Türkiye
Osmaniye
Kütahya
Muğla
Siirt
Karabük
Muş
Adıyaman
Manisa
Kayseri
İzmir
Kırklareli
Ağrı
Konya
Adana
Van
Mersin
Hatay
K. Maraş
Antalya
Batman
Diyarbakır
Bursa
Kocaeli
Sakarya
Mardin
Şırnak
Tekirdağ
Şanlıurfa
Gaziantep
İstanbul
0
2.000
4.000
6.000
8.000
10.000
12.000
Kaynak: YÖK’ün Yükseköğretim Bilgi Yönetim Sistemi verileri ve MEB tarafından yayınlanan istatistikler ile Maliye Bakanlığı’nın 2016 yılı istatistikleri kullanılarak
tarafımızca hazırlanmıştır.
Not: 2016 yılı iller bazında merkezi yönetim bütçe harcamaları içinde Eğitim Hizmetleri fonksiyonel sınılandırması altında yapılan harcamaların il içerisindeki
toplam öğrenci sayısına bölünmesi ile bulunmuştur. Tüm eğitim kademelerini kapsamaktadır. Yükseköğretimde açık öğretim öğrenci sayıları kapsam dışı
bırakılmıştır.
204
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil E.2.3, 2016 yılında tüm kademelerde (yükseköğretim
düşen öğrenci sayısının düşük olması bu durumun ana
dâhil) öğrenci başına yapılan harcamayı il bazında göster-
kaynağı olarak gösterilebilir. Ancak, nüfusu nispeten daha
mektedir. Şekilde görüldüğü üzere öğrenci başına düşen
yüksek olan Eskişehir, Erzurum, Malatya, Trabzon, Samsun
harcama açısından iller arasında ciddi farklılıklar vardır. Tüm
ve Balıkesir gibi bazı illerde de öğrenci başına düşen harca-
eğitim kademeleri için Türkiye genelinde öğrenci başına yapı-
ma Türkiye ortalamasının üzerindedir. Öğrenci başına dü-
lan ortalama harcama 4.907 TL’dir. Ancak, bu rakam öğrenci
şen harcamanın Türkiye ortalamasının altında olduğu illere
başına harcamanın en düşük olduğu İstanbul ilinde 2.878
bakıldığında ise başta İstanbul olmak üzere yüksek düzeyde
TL seviyesine kadar düşmekte, öğrenci başına harcamanın
göç alan ve nüfus yoğunluğu oldukça yüksek olan Gazian-
en yüksek olduğu Ankara ilinde ise 11.860 TL seviyesine
tep, Şanlıurfa, Tekirdağ, Mardin, Sakarya, Kocaeli, Bursa ve
kadar çıkmaktadır. Ankara gibi büyük bir ilde öğrenci başı-
Diyarbakır gibi iller olduğu göze çarpmaktadır. Ancak, nispe-
na düşen harcama miktarının bu kadar yüksek olması MEB
ten az nüfusa sahip Şırnak, Batman, Ağrı ve Muş gibi bazı
merkez teşkilatının Ankara’da bulunması ve merkez teşkilat
illerde öğrenci başına düşen harcama Türkiye ortalamasının
harcamalarının da Ankara ilinde yapılan harcamalara dâhil
altında kalmaktadır. Nüfus yoğunluğu az olmasına rağmen
edilmesi ile açıklanabilir (Eğitim-Bir-Sen, 2016). Ancak, öğ-
öğrenci başına düşen harcamanın düşük seviyede kaldığı
renci başına düşen harcamaların oldukça yüksek seviyede
illerin genel olarak Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu
olduğu Ankara dışında başka iller olduğu da görülmektedir.
bölgelerinde yer aldığı gözükmektedir.
Örneğin, Bayburt, Tunceli, Ardahan, Artvin ve Sinop illerinde
öğrenci başına düşen harcama miktarları sırasıyla 10.176 TL,
Şekil E.2.4, 2014 yılında OECD ülkelerinde kademelere göre
8.648 TL, 7827 TL, 7.622 TL ve 7.433 TL şeklindedir.
öğrenci başına yapılan harcama miktarını göstermektedir.
Şekilde görüldüğü üzere Türkiye lise düzeyinde tüm OECD
Öğrenci başına harcamanın Türkiye ortalamasının üzerinde
ülkeleri arasında öğrenci başına düşen harcama açısından
olduğu illerin genel olarak daha az nüfusa sahip iller oldu-
en son sırada bulunmaktadır. İlkokul ve ortaokul kademe-
ğu görülmektedir. Dolayısıyla, bu illerde öğretmen başına
lerinde öğrenci başına yapılan harcama açısından ise sa-
Şekil E.2.4
OECD ülkelerinde kademelere göre öğrenci başına yapılan harcama tutarı ($) (2014)
Ortaokul
İlkokul
Lise
17.500
15.000
12.500
10.000
7.500
5.000
2.500
Türkiye
Polonya
Meksika
Slovakya
Estonya
Letonya
Slovenya
Çek Cumhuriyeti
İzlanda
Macaristan
İspanya
İtalya
Finlandiya
Portekiz
Avustralya
EU22 ortalaması
OECD ortalaması
İrlanda
Danimarka
Japonya
Yeni Zelanda
İsveç
İsviçre
Güney Kore
Birleşik Krallık
Belçika
Hollanda
Almanya
ABD
Fransa
Norveç
Avusturya
Lüksemburg
0
Kaynak: OECD (2017)
Bölüm E FİNANSMAN
205
Şekil E.2.5
İlköğretim ve ortaöğretim genelinde OECD ülkelerinde öğrenci sayısı, eğitim harcamaları ve öğrenci başına yapılan
harcamada yaşanan değişim (2010, 2014)
Harcamalarda yaşanan değişim
Öğrenci başına yapılan harcamadaki değişim
Öğrenci sayılarında yaşanan değişim
150
140
130
120
110
100
90
İspanya
Slovenya
ABD
Avustralya
İtalya
Fransa
Norveç
Kanada
Hollanda
İsveç
Estonya
Finlandiya
Danimarka
Belçika
EU22 ortalaması
Çek Cumhuriyeti
Almanya
OECD ortalaması
Japonya
İzlanda
Meksika
Polonya
Macaristan
İsrail
Slovakya
Şili
Güney Kore
Birleşik Krallık
Letonya
Portekiz
Türkiye
80
Kaynak: OECD (2017)
Not: 2010=100, sabit iyat
dece Meksika’yı küçük bir farkla geride bırakabilmiştir. İlko-
Belirtilen süre içerisinde OECD ülkeleri genelinde öğren-
kul, ortaokul ve lise kademelerinde öğrenci başına yapılan
ci sayısı %1 civarında bir düşüş yaşamış, eğitime yapılan
harcamaların OECD ortalamaları sırasıyla 8.733 $, 10.235 $
toplam harcamalarda ise %4 civarında bir artış gerçekleş-
ve 10.182 $ seviyesindeyken aynı kademeler için Türki-
miştir. Öğrenci başına yapılan harcamalarda OECD ortala-
ye’de öğrenci başına yapılan harcamalar 3.589 $, 2.953 $
masında yaşanan artış ise %5 seviyesinde gerçekleşmiştir.
ve 3.570 $ düzeyindedir.
Aynı süre içerisinde Türkiye’de yaşanan değişime bakıldığında öğrenci sayısında %13 artış, toplam harcamada %47
Şekil E.2.5, ilköğretim ve ortaöğretim genelinde farklı ülke-
artış ve öğrenci başına yapılan harcamada %30 artış oldu-
lerde öğrenci sayısı, eğitim harcamaları ve öğrenci başına
ğu görülmektedir. Bu veriler, Türkiye’nin son yıllarda eğiti-
yapılan harcamada 2010 ile 2014 yılları arasında yaşanan
me yapılan harcamalardaki artış konusunda oldukça iyi bir
değişimi göstermektedir. Şekilde görüldüğü üzere Türkiye
ivme yakaladığını ortaya koymaktadır. Özellikle, öğrenci sa-
hem toplam harcama ve öğrenci başına yapılan harcama
yılarının ciddi oranlarda arttığı bir ortamda öğrenci başına
miktarları hem de öğrenci sayılarında yaşanan artış açısın-
düşen harcamaların da bu oranlarda arttırılabilmesi büyük
dan tüm OECD ülkeleri arasında ilk sırada yer almaktadır.
bir başarı olarak göze çarpmaktadır.
206
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil E.2.6
Öğrenci başına yapılan harcamanın cari iyatlarla kişi başına milli gelire oranında yaşanan değişim (%) (2007-2016)
Tüm kademeler
Ortaöğretim
Temel eğitim
16
14
13,6
12,0
12
10
8
13,5
9,4
9,2
8,3
8,3
2007
2008
12,6
11,5
10,0
9,8
9,1
9,1
2009
2010
11,7
11,5
11,5
11,6
11,5
9,5
9,7
9,6
9,9
9,8
8,6
8,9
8,7
9,1
9,0
2011
2012
2013
2014
2015
10,9
9,7
6
4
2
0
2016
Kaynak: Muhtelif yıllarda MEB tarafından yayınlanan istatistikler ile TÜİK tarafından yayınlanan GSYH verileri ve Maliye Bakanlığı’nın 2016 yılı istatistikleri kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Not: Belirli bir yıldaki öğrenci başına yapılan TL tutarındaki harcama o yılki TL tutarında cari iyatlarla kişi başına milli gelire (Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi yıllık sonuçları kullanılarak elde edilen yıl ortası nüfus ile hesaplanan cari iyatlarla kişi başına milli gelir) bölünmüş ve yorum kolaylığı açısından 100 ile çarpılmıştır.
Şekil E.2.6, 2007-2016 yılları arasında Türkiye’de öğrenci
benzer bir eğilime işaret etmektedir. Ancak, ortaöğretim
başına yapılan harcamanın cari iyatlarla kişi başına milli ge-
seviyesinde 2007-2010 yılları arasında öğrenci başına yapı-
lire oranının yıllara göre değişimini göstermektedir. Buna
lan harcamanın kişi başına milli gelire oranı ciddi bir düşüş
göre son on yıl içerisinde öğrenci başına yapılan harcama-
göstererek %13,6 seviyesinden %11,5 seviyesine gerile-
ların kişi başına milli gelire oranı genel olarak nispi bir artış
miştir. Sonraki yıllarda ise bu oran neredeyse aynı seviyede
göstermiştir. Tüm kademeler için 2007 yılında öğrenci ba-
kalmış ve 2015 yılında yine %11,5 olarak gerçekleşmiştir.
şına yapılan harcama, kişi başına milli gelirin %9,4’üne denk
Son bir yıl içerisinde ise ciddi bir artışla bu oran %13,5 se-
düşerken bu oran 2012 yılında %9,7, 2015 yılında ise %9,8
viyesine çıkmıştır. Genel olarak, tüm kademelerde öğrenci
seviyesinde gerçekleşmiştir. Temel eğitim seviyesinde aynı
başına yapılan harcamanın kişi başına milli gelire oranı son
yıllar için gerçekleşen, sırasıyla %8,3, %8,9 ve %9 oranları
bir yıl içerisinde ciddi şekilde artmıştır.
Bölüm E FİNANSMAN
207
Şekil E.2.7
OECD ülkelerinde kademelere göre öğrenci başına yapılan harcamanın kişi başına gelire oranı (2014)
İlkokul
Ortaokul
Lise
40
35
30
25
20
15
Türkiye
Şili
İsviçre
İzlanda
Finlandiya
İrlanda
Avustralya
Lüksemburg
Danimarka
Polonya
Slovakya
Meksika
İsveç
Estonya
Çek Cumhuriyeti
İtalya
ABD
Slovenya
Hollanda
İspanya
OECD ortalaması
EU22 ortalaması
Litvanya
Japonya
Almanya
Belçika
Norveç
Yeni Zelanda
Birleşik Krallık
Portekiz
Avusturya
Macaristan
Fransa
Güney Kore
10
Kaynak: OECD (2017)
Şekil E.2.7, 2014 yılında OECD ülkelerinde kademelere göre
sırasıyla %21,7, %25,1 ve %25,4 iken Türkiye ilkokul kade-
öğrenci başına yapılan harcamanın kişi başına gelire oranı-
mesinde %15,5 oranı ile tüm OECD ülkeleri arasında Mek-
nı göstermektedir. Şekilde açıkça görüldüğü üzere Türkiye
sika’nın ardından sondan ikinci konumda, ortaokul ve lise
öğrenci başına yapılan harcamanın kişi başına gelire oranı
kademelerinde ise %12,7 ve %15,4 oranları ile listenin en
açısından OECD ülkelerinin oldukça gerisinde kalmaktadır.
sonunda yer almıştır.
İlkokul, ortaokul ve lise kademeleri için OECD ortalamaları
208
EĞİTİME BAKIŞ 2017
EKONOMİK SINIFLANDIRMAYA GÖRE
BÜTÇE DAĞILIMI
GÖSTERGE E3
Genel olarak, eğitime ayrılan bütçe payları; bina yapımı ve
%72 seviyesine ulaşmıştır. 2017 yılı itibari ile personel
makine/taşıt alımı gibi harcamaları içeren yatırım/serma-
giderlerinin toplam MEB bütçesine oranı ise %69 seviye-
ye harcamaları, çalışan maaşları, aydınlatma-su giderleri
sindedir. Yeni okul-derslik yapımı, büyük onarımlar veya
ve hizmet alımı gibi harcamaları içeren cari harcamalar ve
mamul mal alımı gibi kalemlerden oluşan sermaye gider-
parasal kaynakların belli kurumlara aktarımından oluşan
lerinin ise 2008-2011 yılları arasında genel olarak düşüş
transfer harcamaları şeklinde üç ana başlık altında incele-
eğiliminde olduğu, 2011 yılından sonra ise artış eğilimine
nebilir (Eğitim-Bir-Sen, 2016). Bu bölümde ekonomik sınıf-
girdiği görülmektedir. 2008 yılında %5,5 seviyesinde olan
landırmaya göre bütçe dağılımı konusu ele alınmıştır.
sermaye harcamaları, 2011 yılında %5 seviyesine gerilemiştir. Sonraki üç yılda ise hızlı bir artış göstererek 2014
Şekil E.3.1 incelendiğinde, MEB bütçesinden yapılan
yılında %9 seviyesine çıkmıştır. 2017 yılı itibari ile sermaye
harcamaların en büyük kısmını personel harcamalarının
harcamalarının toplam MEB bütçesine oranı %8,5 düze-
oluşturduğu görülmektedir. Personel giderleri, 2008-
yindedir. Sermaye harcamalarında özellikle 2011-2014
2011 yılları arasında genel olarak bir yükselme eğilimi
yılları arasında yaşanan hızlı artışın, 4+4+4 düzenlemesi
göstermekte, 2011 yılından sonra ise nispi bir düşüş gös-
sonrasında yapılan yeni okul ve derslikler ile FATİH Projesi
termektedir. Personel giderlerinin MEB bütçesine oranı
kapsamında yapılan harcamalarla ilişkili olduğu düşünül-
2008 yılında %67 seviyesinde iken bu oran 2011 yılında
mektedir (Eğitim-Bir-Sen, 2016).
Şekil E.3.1
MEB bütçesinin ekonomik sınılandırmaya göre dağılımında yaşanan değişim (2008-2017)
100
Sermaye transferleri
90
80
9,7
70
7,9
11,0
8,2
Sermaye giderleri
7,6
7,6
7,8
8,3
8,3
9,4
9,2
9,5
12,1
11,4
11,5
11,0
10,7
10,7
10,6
10,5
Cari transferler
Mal ve hizmet alım giderleri
Devlet primi giderleri
Personel giderleri
60
70,8
72,1
70,7
69,4
68,7
68,1
69,1
68,8
30
71,0
40
67,2
50
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
2017
20
10
0
Kaynak: Muhtelif yıllarda yayınlanan Milli Eğitim İstatistikleri kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
MEB bütçesindeki önemli bir harcama kalemi de mal ve
yılında %7,8 ve 2017 yılında ise %9,5 seviyesindedir. Son
hizmet alımlarıdır. Mal ve hizmet alımları için yapılan har-
üç yıl içerisinde sürekli olarak %9’un üzerinde bir oran
camaların toplam MEB bütçesine oranı bazı yıllar küçük
oluşması dolayısıyla genel olarak bir artış eğilimi olduğu
artış ve yükselişler gösterse de genel olarak %8-10 ara-
söylenebilir. Son olarak, MEB bütçesinin nispeten daha
sında değişmektedir. Bu oran, 2008 yılında %9,7, 2012
küçük bir kısmını oluşturan transfer harcamalarına bakıl-
Bölüm E FİNANSMAN
209
dığında genel olarak bir düşüş eğilimi olduğu ortaya çık-
gütmeyen kuruluşlara yapılan transferler, hane halkına
maktadır. Türkiye’nin yurt dışında ortak olarak kurduğu
yapılan transferler, devlet ve hükümet burslusu öğrenci-
üniversitelere (örn; Kırgızistan Manas Üniversitesi) ayrılan
lere yapılan ödemeler ve benzeri harcamaları kapsayan
bütçelerden oluşan sermaye transferlerinin toplam MEB
cari transferlerin toplam MEB bütçesine oranının ise 2009
bütçesine oranı yıllar içerisinde ciddi değişiklikler göster-
yılında önemli bir düşüş yaşadığı ve sonrasında da aynı
miştir. 2008 yılında %0,6 seviyesinde olan bu oran 2009-
seviyede devam ettiği görülmektedir. 2008 yılında %9-10
2011 yıllarında %1 seviyelerine çıkarken, 2017 yılında ise
seviyesinde olan bu oran 2009-2017 yılları arasında %2,5-
oldukça azalmış ve %0,02 seviyesine inmiştir. Kâr amacı
3 civarında gerçekleşmiştir.
Şekil E.3.2
MEB bütçesinde cari ve sermaye (yatırım) giderlerinin dağılımında yaşanan değişim (2008-2017)
Cari giderler
Sermaye giderleri
100
90
80
70
93,6
94,1
93,3
91,6
90,6
91,1
91,6
91,5
40
93,2
50
93,8
60
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
2017
30
20
10
0
Kaynak: Muhtelif yıllarda yayınlanan Milli Eğitim İstatistikleri kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
Şekil E.3.2, 2008-2017 yılları arasında cari ve sermaye har-
bilir. Yani, MEB’in son birkaç yıldır oransal olarak sermaye
camalarının MEB bütçesi içerisindeki oransal dağılımının
harcamalarını artırdığı söylenebilir.
yıllara göre değişimini göstermektedir. Görüldüğü üzere
cari harcamalar MEB bütçesinin çok büyük bir bölümünü
Şekil E.3.3, 2008-2017 yılları arasında konsolide bütçe ya-
oluşturmaktadır. Cari harcamaların MEB bütçesi içinde-
tırımları arasında MEB’e ayrılan yatırım payında yaşanan
ki payı 2008-2017 yılları arasında sürekli olarak %90’nın
değişimi göstermektedir. 2008 yılında konsolide bütçeden
üzerindedir. 2008 yılında %93,8 seviyesinde olan bu oran
MEB’e ayrılan pay %14,8’dir. 2012 yılına gelindiğinde ise bu
2011 yılında %94,1 ile son on yılın en yüksek değerini almış,
oran %9,3’e gerilemiştir. 4+4+4 eğitim reformu sonrasın-
sonrasında ise düşüş eğilimine girerek 2014 yılında %90,6
da ise konsolide yatırım bütçesinden MEB’e ayrılan payda
ile en düşük değeri almıştır. Son üç yıldır ise bu oran %91
önemli bir yükselme olduğu görülmektedir. Bu kapsamda,
civarındadır. Cari harcamaların MEB bütçesi içerisindeki
2014 yılında konsolide yatırım bütçesinden MEB’e ayrılan pay
payının 2011 yılına kadar gösterdiği artış bu yıllar arasın-
%14,3’e ulaşmıştır. 2017 yılında ise konsolide bütçeden eğiti-
da yapılan yüksek sayıdaki öğretmen ataması ve dolayısıyla
me ayrılan pay %10,9 olarak gerçekleşmiştir. Özellikle öğren-
personel harcamalarında yaşanan yükselişle açıklanabilir.
ci sayılarında ciddi artışların olduğu yıllarda yatırım bütçesin-
2011 yılı sonrasında ise özellikle 4+4+4 değişikliği ve FATİH
den MEB’e ayrılan payda bir yükselme olduğu görülmektedir.
Projesi kapsamında yapılan sermaye harcamaları cari har-
Çünkü artan öğrenci sayısı ile birlikte, okul ve derslik yapımı
camaların oransal olarak gerilemesine sebep olmuş ola-
ile yeni öğretmen istihdam oranları da artmaktadır.
210
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Şekil E.3.3
Konsolide bütçe yatırımlarından MEB yatırımlarına ayrılan payda yaşanan değişim (%) (2008-2017)
16
14,8
14,3
13,9
14
13,6
12,0
11,8
12
10,9
10
9,4
9,3
9,3
2010
2011
2012
8
6
4
2
0
2008
2009
2013
2014
2015
2016
2017
Kaynak: Muhtelif yıllarda yayınlanan Milli Eğitim İstatistikleri kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
Şekil E.3.4’te 2008-2017 yılları arasında MEB bütçesinde
rin %11,5’i de personeller için devlete ödenen primlerden
personel giderleri ve diğer cari giderlerin tüm cari giderler
oluşmaktadır. Okullarda ihtiyaç duyulan tüketim malze-
içerisindeki payının yıllara göre dağılımı gösterilmektedir.
meleri ve çeşitli hizmetler (temizlik, güvenlik, vb.) için ya-
Daha önceki veriler, MEB bütçesinin çok önemli bir kısmı-
pılan harcamalar ise diğer cari giderler kapsamında ele
nın cari giderler için harcandığını ifade etmekteydi. Şekil
alınmaktadır. 2008-2017 yılları arasında diğer cari giderler
E.3.4 ise cari giderlerin kendi içerisindeki dağılımını daha
için ayrılan oran cari giderler içinde %19,9’dan %13,3’e in-
detaylı şekilde ortaya koymaktadır. 2008-2017 yılları ara-
miştir. Bunun temel nedeni ise, artan öğretmen istihdamı
sında cari giderler içinde personel giderlerine ayrılan oran
ile birlikte personel giderleri ve primleri için yapılan harca-
%71,6’dan, %75,3’e yükselmiştir. 2017 yılında cari giderle-
maların daha fazla artmasıdır.
MEB bütçesinde personel giderlerinin cari giderler içerisindeki payında yaşanan değişim (2008-2017)
11,5
11,2
11,8
12,2
12,4
13,5
13,0
13,3
Devlet primi giderleri
12,9
12,1
12,4
12,0
11,8
11,7
11,6
11,5
Diğer cari giderler
15,0
80
8,4
90
19,9
100
8,8
Şekil E.3.4
Personel giderleri
70
60
75,6
76,7
75,8
75,8
75,8
74,8
75,4
75,3
30
76,2
40
71,6
50
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016
2017
20
10
0
Kaynak: Muhtelif yıllarda yayınlanan Milli Eğitim İstatistikleri kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil tarafımızca güncellenmiştir.
Bölüm E FİNANSMAN
211
Şekil E.3.5
OECD ülkelerinde yükseköğretim ve okul öncesi haricinde diğer kademelerde yapılan harcamaların cari ve sermaye
giderlerine göre dağılımı (2014)
Cari giderler
Sermaye giderleri
100
90
80
70
97,6
97,5
97,0
97,0
Portekiz
93,0
Kanada
96
92,9
Almanya
Belçika
92,5
Finlandiya
96,6
92,2
ABD
İspanya
92,1
Fransa
96,1
91,6
Avustralya
İtalya
91,5
Danimarka
94,7
91,1
Lüksemburg
Macaristan
90,8
İsrail
94,0
90,0
Estonya
İzlanda
89,8
Slovenya
93,7
89,1
Hollanda
93,7
89,0
Türkiye
İsveç
89,0
Güney Kore
İrlanda
88,0
20
Norveç
30
55,6
40
85,9
82,3
50
Japonya
60
10
Slovakya
Birleşik Krallık
Avusturya
Latviya
Çek Cumhuriyeti
0
Kaynak: OECD (2017)
Şekil E.3.6
OECD ülkelerinde personel giderlerinin cari giderler içindeki payı (2014)
Personel giderleri
Diğer giderler
100
90
80
70
78,6
78,5
76,3
75,3
74,5
74,4
74,3
71,2
70,9
69,2
67,5
66,9
63,9
63,4
Danimarka
Avustralya
Birleşik Krallık
Avusturya
Güney Kore
Macaristan
İzlanda
Latviya
Estonya
İsveç
Slovakya
Finlandiya
Çek Cumhuriyeti
79,3
İtalya
Slovenya
80,0
81,0
Türkiye
Kanada
81,3
İspanya
80,1
81,8
Almanya
Fransa
82,2
Norveç
80,3
82,7
İsrail
Hollanda
84,4
Japonya
80,7
85,4
Lüksemburg
ABD
87,7
Belçika
40
87,8
50
Portekiz
60
30
20
10
0
Kaynak: OECD (2017)
Şekil E.3.5, OECD ülkelerinde ilköğretim ve ortaöğretim ka-
Cumhuriyeti’nin ardından Letonya (%18), Japonya (%14) ve
demelerinde yapılan harcamaların cari ve sermaye giderle-
Norveç (%12) gelmektedir. Türkiye ise %11’lik oran ile tüm
rine göre dağılımını göstermektedir. Sermaye giderlerinin
OECD ülkeleri arasında sermaye giderlerinin eğitim harca-
tüm eğitim harcamalarına oranının en yüksek olduğu ül-
malarına oranı açısından 6. sırada yer almıştır. Sermaye gi-
kenin %44 ile Çek Cumhuriyeti olduğu görülmektedir. Çek
derlerinin eğitim harcamalarına oranının en düşük olduğu
212
EĞİTİME BAKIŞ 2017
ülkeler ise sırasıyla Slovakya (%2,4), Birleşik Krallık (%2,5) ve
lerinden oluşmaktadır. Bu kapsamda, personel gider-
Avusturya’dır (%3). Şekil E.3.5 incelendiğinde Türkiye’deki
lerinin cari harcamalara oranı OECD ülkeleri genelinde
duruma benzer olarak tüm ülkelerde cari giderlerin eği-
ortalama %76,7 olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’de ise bu
tim harcamalarının çok büyük bir bölümünü oluşturduğu
oran %79,9 ile OECD ortalamasının bir miktar üzerinde
görülmektedir. Sermaye gideri oranları ise genellikle geliş-
bulunmaktadır. Öğretmen maaşlarının üst seviyelerde
me sürecini devam ettiren ve hızlı büyüyen ülkelerde daha
olduğu İsviçre, Lüksemburg ve Belçika gibi ülkelerde bu
yüksek seviyelerdedir.
oranın daha da yüksek olduğu göze çarpmaktadır. Bu
ülkelerde personel giderleri cari harcamaların %85’in-
Şekil E.3.6, OECD ülkelerinde personel giderlerinin cari
den daha fazlasını oluşturmaktadır. Personel giderlerinin
giderler içerisindeki payını göstermektedir. Şekilde gö-
tüm cari giderler içindeki payının en düşük olduğu ülke-
rüldüğü üzere Türkiye’deki duruma benzer olarak tüm
ler ise sırasıyla Çek Cumhuriyeti (%54), Slovakya (%63) ve
ülkelerde cari giderlerin önemli bir kısmı personel gider-
Finlandiya’dır (%63).
Bölüm E FİNANSMAN
213
GÖSTERGE E4
EĞİTİM VE ÖĞRETİM DESTEĞİ
Bu bölümde 2014 yılı sonrasında MEB tarafından eğitim ve
Tablo E.4.2, 2014-2017 yılları arasında eğitim ve öğretim
öğretim desteği kapsamında özel okullara giden öğrencile-
desteğinden yararlanan toplam öğrenci sayısını göster-
re yönelik veriler incelenmiştir. Ayrıca bu göstergede eği-
mektedir. Tabloda görüldüğü üzere eğitim ve öğretim
tim ve öğretim desteğinin okul türlerine göre nasıl dağıldığı
desteğinin ilk kez uygulandığı 2014 yılında destekten fay-
analiz edilmiştir.
dalanan toplam öğrenci sayısı 167 bin 414’tür. Yani, uygulama kapsamında ayrılan toplam kontenjanın yaklaşık
Tablo E.4.1’de yıllara göre (2014-2017) eğitim ve öğretim
%67’si kullanılabilmiştir. Takip eden yıl ise bu sayıya 171
desteğinden yararlanacak öğrenci sayısı ve özel okullara
bin 316 yeni öğrenci eklenmiş ve destekten yararlanan
ödenecek destek tutarları gösterilmiştir. Buna göre, eğitim
toplam öğrenci sayısı 338 bin 730’a çıkmıştır. 2016-2017
ve öğretim desteğinden ilk kez yararlanması planlanan öğ-
yılında destekten yararlanan toplam öğrenci sayısı bir ön-
renci sayısı yıllar içerisinde önemli bir azalma göstermiştir.
ceki yıla göre azalmış ve 315 bin 716’ya düşmüştür. Buna
2014 yılında toplam 250 bin kontenjan planlanmışken 2015
ilaveten, kademelere göre eğitim ve öğretim desteğinden
yılında 230 bin kontenjan ayrılmış, 2016 ve 2017 yıllarında
yararlanma durumuna bakıldığında, 2016-1017 öğretim
ise sadece 75 bin kontenjana yer verilmiştir. Kontenjanlar-
yılında okul öncesinde 5 bin 831 öğrenci, ilkokulda 82 bin
daki azalmaya karşın, öğrencilere sağlanacak destek tutar-
279 öğrenci, ortaokulda 84 bin 850 öğrenci liselerde 73
larında nispi bir iyileşme olduğu görülmektedir. Öğrenci ba-
bin 291 öğrenci ve temel liselerde ise 69 bin 465 öğrenci
şına ödenecek tutar okul öncesi kademesi için 2014 yılında
teşvikten yararlanmıştır. Burada en dikkat çeken husus,
2.500 TL iken 2017 yılında 3.060 TL’ye yükselmiştir. Yine aynı
okul öncesinde eğitim ve öğretim desteğinden yararlan-
yıllar arasında ilkokullar ve temel liseler için öğrenci başına
ma oranının diğer kademelere göre hayli düşük olması
yapılacak ödeme 3.000 TL’den 3.680 TL’ye, ortaokul ve diğer
ve temel liselere devam eden öğrencilerin üçte birinin bu
özel liseler için ise 3.500 TL’den 4.280 TL’ye çıkmıştır.
teşvikten yararlanmasıdır.
Tablo E.4.1
Yıllara göre eğitim ve öğretim desteğinden yararlanacak öğrenci sayısı ve özel okullara ödenecek destek tutarları
(2014-2017)
2014
Okul türü
Destek tutarı
(TL)
2015
İlk defa
destek verilecek
öğrenci sayısı
Destek tutarı
(TL)
2016
İlk defa
destek verilecek
öğrenci sayısı
Destek tutarı
(TL)
2017
İlk defa
destek verilecek
öğrenci sayısı
Destek tutarı
(TL)
İlk defa
destek verilecek
öğrenci sayısı
Okul öncesi
2.500
50.000
2.680
20.000
2.860
6.000
3.060
6.000
İlkokul
3.000
50.000
3.220
50.000
3.440
15.000
3.680
15.000
Ortaokul
3.500
75.000
3.750
50.000
Lise
3.500
Temel lise
3.000
Toplam
-
75.000
250.000
3.750
3.220
-
110.000
230.000
4.000
15.000
4.280
15.000
4.000
15.000
4.280
15.000
3.440
24.000
3.680
24.000
-
75.000
-
75.000
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan yıllık Bütçe Sunuş raporundaki istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
214
EĞİTİME BAKIŞ 2017
Tablo E.4.2
Eğitim ve öğretim desteğinden yararlanan öğrencilerin kademelere göre sayısal ve oransal dağılımı (2014-2017)
2014-2015
2015- 2016
Okul öncesi
27.772
19.524
5.831
İlkokul
47.563
87.332
82.279
Ortaokul
54.961
91.695
84.850
Ortaöğretim
33.677
68.379
73.291
3.441
71.800
69.465
167.414
338.730
315.716
Temel Lise
Toplam
2016- 2017
Okul öncesi
2014-2015
İlkokul
Ortaokul
Ortaöğretim
2015-2016
Temel Lise
2016-2017
Kaynak: MEB’den sağlanan veriler kullanılarak Eğitim-Bir-Sen (2016) tarafından hazırlanan şekil, MEB’in yıllık Bütçe Sunuş raporundaki istatistikler kullanılarak
tarafımızca güncellenmiştir.
Not: Temel liseler ortaöğretimden ayrı verilmiştir.
Tablo E.4.3, 2016 yılı itibari ile kademelere göre eğitim ve öğ-
Tablo E.4.3
retim desteğinden yararlanan öğrenciler ve bu öğrencilerin
özel öğretimdeki öğrenciler içindeki paylarını göstermektedir. Buna göre, özel öğretim kurumlarına devam eden ilko-
2016- 2017
kul öğrencilerinin %38,6’sı eğitim ve öğretim desteğinden
Okul Öncesi
faydalanırken, bu oran okul öncesi kademesi için sadece
İlkokul
%2,9’dur. Ortaokul seviyesinde ise özel öğretim kurumlarına
devam eden öğrencilerin %29,5’i eğitim ve öğretim desteğinden faydalanmaktadır. Ortaöğretim kademesini oluşturan temel lise ve diğer özel liseler arasında ise önemli bir
fark olduğu görülmektedir. Temel liselere devam eden tüm
Kademelere göre eğitim ve öğretim desteğinden
yararlanan öğrenciler ile bu öğrencilerin özel
öğretimdeki öğrenciler içindeki payları (2016)
Öğrenci sayısı
Destek alanların oranı
5.831
203.411
2,9%
82.279
213.183
38,6%
Ortaokul
84.850
287.928
29,5%
Ortaöğretim
73.291
296.681
24,7%
Temel Lise
Toplam
69.465
203.760
34,1%
315.716
1.204.963
26,2%
Kaynak: MEB tarafından yayınlanan Milli Eğitim İstatistikleri ile yıllık Bütçe
Sunuş raporundaki istatistikler kullanılarak tarafımızca hazırlanmıştır.
Not: Temel liseler ortaöğretimden ayrı verilmiştir.
öğrencilerin %34,1’i özel liselere giden öğrencilerin %24,7’si
eğitim ve öğretim desteğinden faydalanmaktadır.
Bölüm E FİNANSMAN
215
BÖLÜM E
ODAKTAKİLER
1960’lı yıllarda ortaya atılan beşeri sermaye kuramı, eğitimi bir yatırım olarak tanımlamış ve bu yatırımın hem bireylerin hem de toplumların refahı için önemini vurgulamıştır (Schultz, 1961). Beşeri
sermaye kuramının ortaya çıkışının ardından yapılan ampirik çalışmalar da eğitimin bireysel ve toplumsal faydalarını açıkça ortaya koymuştur (Dee, 2004; Hanushek ve Kimko, 2000; OECD, 2017). Mevcut çalışmaların sonuçlarına göre daha yüksek eğitim kademelerinden mezun olmak daha fazla gelir
elde etmek anlamına gelmektedir. Ayrıca, bireylerin ortalama eğitim seviyeleri ile yaşadıkları ülkelerin
ekonomik gelişmişlikleri arasında da önemli bir ilişki olduğu ortaya konulmuştur. Dahası eğitim ve
ekonomik gelişme arasındaki ilişki gelişmekte olan ülkelerde çok daha yüksek düzeydedir (Barro
ve Sala-i Martin, 1995). Bu kapsamda, eğitime yapılan kamusal veya özel harcamaların hem miktar
hem de kullanım alanları açısından detaylı olarak incelenmesi ve bu kapsamda öneriler geliştirilmesi
büyük önem arz etmektedir.
Türkiye’de eğitime ayrılan kamusal kaynaklar son 17 yıl içerisinde hem miktar olarak hem de genel
bütçe ve GSYH içindeki oran bazında önemli artışlar göstermiştir. MEB’e ayrılan bütçe 2000 yılında
3,3 milyar TL’den 85 milyar TL’ye yükselmiştir. Bu süreçte, genel bütçe içinde MEB’e ayrılan bütçenin
oranı önemli bir büyüme yaşamış ve %7,2’den %13,2’ye çıkmıştır. Yani, Türkiye’de merkezi bütçenin
yaklaşık %13’ü yükseköğretim öncesi eğitim harcamalarına ayrılmaktadır. MEB bütçesinin GSYH’ye
oranı da son 17 yıl içerisinde önemli ölçüde yükselerek %2 seviyesinden %3,5 seviyesine çıkmıştır
(bk. Şekil E.1.1).
Eğitim genel olarak bir kamu hizmeti olarak tanımlanmakta ve eğitim harcamalarının önemli bir kısmının kamu bütçesinden karşılanması beklenmektedir. Bu genel yaklaşıma paralel olarak, tüm OECD
ülkelerinde eğitim harcamalarının çok büyük bir bölümünün (OECD ortalaması %91) kamu kaynakları
tarafından karşılandığı görülmektedir. Benzer şekilde, Türkiye’de kamu kaynaklarından yapılan eğitim
harcamalarının tüm eğitim harcamalarına oranı %80’dir (bk. Şekil E.1.6). OECD ülkeleri ile karşılaştırıldığında, Türkiye’nin hem merkezi bütçeden eğitime ayrılan pay hem de eğitime yapılan toplam harcamaların GSYH’ye oranı açısından OECD ortalamasının altında kaldığı görülmektedir. 2014 verilerine göre
OECD ülkelerinin genel bütçeden eğitime (yükseköğretim hariç) ayırdıkları pay %8,2 iken Türkiye genel
bütçesinin %7,8’ini eğitime ayırmaktadır. Toplam eğitim harcamalarının GSYH’ye oranı ise OECD ülkelerinde %3,6, Türkiye’de ise %3,2 seviyesinde gerçekleşmiştir. Ancak, Türkiye kamu kaynaklarından eğitime harcanan payın GSYH’ye oranı en düşük olan birkaç ülkeden birisidir. 2014 yılı itibarıyla bu oranın
OECD ortalaması %3,35 iken Türkiye’de bu oran %2,56 olarak gerçekleşmiştir (bk. Şekil E.1.3 ve Şekil
E.1.5). Türkiye son yıllarda GSYH ve genel bütçe içinde eğitime ayırdığı payı hızlı bir oranda artırmasına
rağmen eğitime ayrılan pay konusunda halen OECD ortalamasının gerisindedir. Ancak son yıllardaki
eğitime ayrılan kaynakların sonucu olarak Türkiye, OECD ortalamasına yaklaşmıştır.
Kamu harcamalarındaki sıralamasının aksine Türkiye %0,62 ile eğitime yapılan özel harcamaların
GSYH’ye oranı en yüksek olan 4. ülke konumundadır. Giriş sınavları için hazırlık kursları ve özel dersler için yapılan harcamalara ek olarak, son birkaç yıl içerisinde gerçekleştirilen dershanelerin temel
216
EĞİTİME BAKIŞ 2017
liseye dönüştürülmesi ve özel öğretim kurumlarına devam eden öğrencilere devlet desteği sağlanması gibi uygulamalar özel öğretim kurumlarına yönelimi arttırmıştır (bk. Bölüm A). Eğitime yapılan
özel harcamalarda son yıllarda yaşanan artış, bu yönelmenin doğal bir sonucu olarak düşünülebilir. Bazı araştırmacılar özel sektörün eğitim süreçlerinde daha fazla rol almasını eğitimin kalitesine
olumlu etki edebileceğini iddia etmektedirler (Bray, 2002; Moumné ve Saudemont, 2015). Hatta
eğitimde özel sektörün payının artması gerektiği ifadeleri 64. Hükümet Programı’na ve 10. Kalkınma
Planı’na (Kalkınma Bakanlığı, 2013) da yansımıştır. Ancak, eğitim harcamaları içindeki özel harcamaların önemli bir orana karşılık gelmesi, eğitime daha fazla kaynak ayırma imkanına sahip olmayanların
dezavantajlarını artırabilir (Moumné ve Saudemont, 2015). Yani, eğitime yönelik özel harcamalardaki
artış eğitimdeki eşitsizliğin yeniden üretilmesini sağlayabilir.
Türkiye’de son 10 yıl içerisinde öğrenci sayısında çok ciddi artışlar meydana gelmesine rağmen öğrenci başına yapılan harcamalarda da genel bir artış eğilimi görülmektedir. 2007 yılında tüm kademeler için yapılan öğrenci başına harcama 2.376 TL (2016 yılı iyatlarına göre) düzeyindeyken bu
rakam 2016 yılında 3.561 TL düzeyine çıkmıştır. İlköğretim kademesinde bu miktarlar sırasıyla 2.081
TL ve 3.162 TL, ortaöğretim kademesinde ise 3.424 TL ve 4.415 TL düzeyindedir. Ayrıca, son 10 yıl
içerisinde öğrenci başına yapılan harcamaların, meslek liselerinde 4.279 TL’den 5.897 TL’ye çıktığı
buna karşın genel liselerde nispeten daha düşük bir artışla 2.878 TL’den 3.019 TL’ye yükseldiği görülmektedir (bk. Şekil E.2.1). Yani, Türkiye son 10 yıl içerisinde öğrenci başına yapılan harcamaları
ilköğretim düzeyinde yaklaşık %50, ortaöğretim düzeyinde ise yaklaşık %30 oranında artırmıştır.
Türkiye’de tüm eğitim kademeleri için öğrenci başına yapılan ortalama harcama 4.907 TL’dir. Ancak,
iller arasında öğrenci başına yapılan harcamalar konusunda ciddi farklılıklar olduğu görülmektedir.
Bakanlık merkez teşkilatın bulunduğu Ankara’da öğrenci başına harcama 11.860 TL iken İstanbul’da
bu miktar sadece 2.878 TL’dir. İstanbul’a benzer şekilde özellikle çok fazla göç alan ve nüfus yoğunluğu fazla olan bazı şehirlerde öğrenci başına harcama 4.000 TL’nin altında gerçekleşmektedir (bk.
Şekil E.2.3). Ayrıca, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde bulunan bazı illerde nüfus
yoğunluğu oldukça düşük olmasına rağmen öğrenci başına harcamaların Türkiye ortalamasının altında kaldığı görülmektedir. Türkiye’de hem eğitime katılım (MEB, 2017; Tomul, 2007) hem de öğrenci başarısı açısından bölgeler arasında önemli eşitsizlikler bulunduğu özellikle de Doğu Anadolu
ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin dezavantajlı konumda oldukları bilinmektedir (Polat, 2014). Bu
kapsamda, öğrenci başına yapılan harcamaların iller arasında ciddi farklılıklar göstermesi mevcut
eşitsizliklerin giderilmesi konusundaki endişeleri artırmaktadır.
Türkiye, öğrenci başına yapılan ortalama harcama konusunda OECD ülkeleri arasında lise seviyesinde en sonda yer alırken, ilkokul ve ortaokul seviyelerinde ise sadece Meksika’yı geçebilmektedir. İlkokul, ortaokul ve lise kademelerinde öğrenci başına yapılan harcamaların OECD ortalamaları sırasıyla
8.733 $, 10.235 $ ve 10.182 $ düzeyindeyken aynı kademeler için Türkiye’de öğrenci başına yapılan
harcamalar 3.589 $, 2.953 $ ve 3.570 $ düzeyindedir (bk. Şekil E.2.4). Eğitime yapılan yatırımlar öğrencilere sunulan eğitimin kalitesi ile doğrudan ilişkilidir. Bu kapsamda eğitime yapılan harcamalar
arttıkça öğrenci başarısının da artması beklenmektedir. Mevcut veriler de bu beklentiyi destekler niteliktedir. Örneğin, ülkelerin öğrenci başına yaptıkları harcamalar ile PISA 2015’teki öğrenci başarıları
arasında pozitif yönde güçlü bir ilişki olduğu görülmektedir (OECD, 2017).
Bölüm E FİNANSMAN
217
2010-2014 yılları arasında hem eğitime yapılan toplam harcama hem de öğrenci başına yapılan
harcama miktarlarında görülen artış açısından Türkiye tüm OECD ülkeleri arasında ilk sırada yer
almaktadır (bk. Şekil E.2.5). Belirtilen süre içerisinde OECD ülkeleri genelinde eğitime yapılan toplam
harcamalarda %4 ve öğrenci başına yapılan harcamalarda %5 seviyesinde bir artış gerçekleşmiştir.
Aynı süre içerisinde Türkiye’de yaşanan değişime baktığımızda ise toplam harcamada %47 ve öğrenci
başına harcamada %30 gibi ciddi bir artış ortaya çıkmaktadır. Türkiye son on yıl içerisinde öğrenci
sayısını en çok artıran ülkelerden birisidir. Bu artışa rağmen öğrenci başına yapılan harcamaların
ciddi miktarlarda artmıştır (OECD, 2017). Ancak, tüm bu olumlu gelişmelere rağmen mevcut harcama
miktarları halen OECD ortalamasının altında kalmaya devam etmektedir.
MEB bütçesinden yapılan harcamaların en büyük kısmını personel harcamaları oluşturmaktadır. Personel giderlerinin MEB bütçesine oranı 2008 yılında %67 seviyesinde iken bu oran 2017 yılında %69’a
yükselmiştir. Mal ve hizmet alımları ile sermaye harcamaları ise diğer önemli bütçe harcamalarıdır.
Sermaye giderlerinin MEB bütçesine oranı 2008 yılında %5,5 iken, 2017 yılında %8,5 olarak gerçekleşmiştir. Mal ve hizmet alımları için yapılan harcamaların bütçeye oranı 2008-2017 %9,7’den %9,5’e
çok az oranda düşüş göstermiştir (bk. Şekil E.3.1). MEB bütçesi içerisinde cari ve sermaye giderlerinin
paylarına bakıldığında son on yıl içerisinde genel olarak cari giderlerin %91-94 arasında sermaye
giderlerinin ise %6-9 aralığında gerçekleştiği görülmektedir (bk. Şekil E.3.2). Özellikle, 2012 yılı sonrasında 4+4+4 reformunun da etkisi ile sermaye giderlerinde bir miktar artış olduğu ve %6’lardan
%9’lara çıktığı görülmektedir.
Sermaye giderlerinin toplam eğitim bütçesine oranı açısından Türkiye tüm OECD ülkeleri arasında
beşinci sıradadır. Tüm OECD ülkelerinde cari harcamalar sermaye harcamalarından daha yüksek
seviyededir. Genel olarak ise, sermaye giderlerinin toplam eğitim bütçesine oranının %10’nun altında
olduğu görülmektedir. Personel giderlerinin tüm cari giderler içerisindeki payı açısından ise Türkiye
%80’lik oran ile %77’lik OECD ortalamasının üzerinde bulunmaktadır. Bu oranın daha yüksek olduğu
ülkeler ise genellikle erişim ve okullaşma sorunlarını uzun yıllar önce çözmüş ve altyapı sorunu bulunmayan ülkelerdir.
MEB tarafından 2014 yılında başlatılan özel öğretim kurumlarına devam eden öğrencilere eğitim ve
öğretim desteği sağlanması uygulamasından kısa süre içerisinde yüzbinlerce öğrenci faydalanmıştır.
Uygulamanın ilk kez yapıldığı 2014-2015 eğitim ve öğretim yılında bu destekten faydalanan öğrenci
sayısı 167 bin iken, bir sonraki yıl uygulamadan ilk kez faydalanan öğrencilerle birlikte toplam sayı,
339 bine yükselmiştir. Ancak, 2016-2017 eğitim ve öğretim yılında uygulamadan ilk kez faydalanacak
öğrencilere 75 bin kontenjan ayrılmasına rağmen destekten yararlanan toplam öğrenci sayısı 316
bine düşmüştür. Bu düşüşün nedenlerinden birisi okul öncesi kademesine sağlanan kontenjanın
2016 yılında ciddi sayıda düşürülmesi ile ilgilidir. Ancak, diğer kademelerde de önceki yıla göre ciddi
bir artış olmadığı hatta nispi düşüşler olduğu görülmektedir. Bu düşüşler daha önceki yıllarda eğitim
ve öğretim desteğinden faydalanmaya hak kazanan öğrencilerden bazılarının bulundukları kademeden mezun olması ve sonraki kademede devlet okuluna devam etmesi ile ilgili olabilir. Daha açık bir
ifade ile ortaokul düzeyinde özel okula giden bir öğrenci lise düzeyine geçtiğinde bir devlet lisesine
devam etmiş olabilir. 2016-1017 öğretim yılında okul öncesi kademesinde yaklaşık 6 bin öğrenci,
ilkokulda 82 bin öğrenci, ortaokulda 85 bin öğrenci, liselerde 73 bin öğrenci ve temel liselerde ise 69
218
EĞİTİME BAKIŞ 2017
bin öğrenci bu destekten faydalanmışlardır. Başka bir ifade ile yaklaşık olarak özel ilkokul öğrencilerinin %40’ı temel lise öğrencilerinin %35’i, özel ortaokul öğrencilerinin %30’u, özel lise öğrencilerinin
%25’i ve özel okul öncesi eğitim öğrencilerinin %3’ü eğitim ve öğretim desteğinden faydalanmıştır.
Diğer kademelerle karşılaştırıldığında okul öncesi öğrencilerinin çok azının eğitim ve öğretim desteği
aldığı görülmektedir. Buna ilaveten, temel liseyi de ortaöğretime dâhil ettiğimizde eğitim ve öğretim
desteği alan öğrencilerin yaklaşık yarısı ortaöğretim düzeyindedir.
MEB tarafından 2014 yılında başlatılan eğitim ve öğretim desteği uygulaması, özel okullara öğrenci
akışını teşvik eden bir politikadır. Özel okula giden öğrencilere teşvik kararının özel dershanelerden
özel okula dönüşüm sürecini nasıl etkilediği önemli bir sorudur (Eğitim-Bir-Sen, 2016). Diğer taraftan
Gösterge A’da tartışıldığı üzere son yıllarda özel okul öğrenci sayılarında önemli bir artış olmuştur. Bu
artışta eğitim ve öğretim desteğinin önemli bir etkisinin olduğu düşünülmektedir. Özet olarak ifade
etmek gerekirse, Türkiye’de özel öğretim kurumlarına devam eden öğrencilerin dörtte biri eğitim ve
öğretim desteğinden faydalanmaktadır. Yani özel öğretim kurumlarındaki her dört öğrenciden biri,
devlet tarafından sağlanan teşviklerden faydalanmaktadır. Burada en önemli sorun, eğitim ve öğretim
desteğinden kimlerin faydalandığı hususudur. Yapılan düzenleme ile gelir düzeyi düşük ailelerin destek
alma ihtimali artmıştır. Ancak, en düşük özel okul ücretlerinin dahi asgari ücretle çalışan bir kişinin yıllık
gelirinin en az yarısı kadar olduğu, hatta bazı özel okul ücretlerinin yıllık 60-70 bin TL’ye kadar çıktığı,
(enokul, 2017) düşünüldüğünde gelir düzeyi düşük ailenin çocuğunu özel okula gönderme ihtimali
hayli düşüktür. Bundan dolayı, eğitim ve öğretim desteğinden sosyoekonomik olarak avantajlı ailelerin çocuklarının yararlanma ihtimali daha fazladır. Bir diğer husus ise bu programın kamunun eğitim
yükünü azaltmayı ne kadar karşıladığı ise bilinmemektedir. Çünkü eğitim yükünün en yüksek olduğu
yerler gelir düzeyi düşük ailelerin yaşadığı dezavantajlı bölgelerdir. Bu bölgelerdeki aileler, bu program
kapsamında çocuklarını özel okula gönderme ihtimali düşüktür. Dolayısıyla, dezavantajlı bu politikanın
dezavantajlı bölgelerdeki eğitim yükünü azaltma ihtimali düşüktür (Eğitim-Bir-Sen, 2016).
Bölüm E FİNANSMAN
219
BÖLÜM E
ÖNERİLER
¦ Türkiye’nin eğitime ayırdığı bütçenin hem merkezi bütçeye oranı hem de GSYH’ye oranı yıllar
boyunca sürekli bir artış göstermiştir. Ancak, diğer OECD ülkeleri ile karşılaştırıldığında bu göstergelerin halen OECD ortalamasının altında kaldığı görülmektedir. Özellikle, kamu harcamalarının
GSYH’ye oranı açısından Türkiye tüm OECD ülkeleri arasından en sonlarda bulunmaktadır. Bu
kapsamda, genel bütçeden eğitime ayrılan payda görülen artış eğilimi sürdürülmelidir. Genç nüfusa daha nitelikli bir eğitim hizmeti sunabilmesi ve uluslararası rekabet edebilirliğin artırılabilmesi için eğitime ayrılan bütçe daha da artırılmalıdır.
¦ Türkiye’de farklı kademeler için öğrenci başına yapılan harcamaların hem toplam miktar olarak
hem de kişi başına gelire oranı açısından genel bir yükselme eğiliminde olduğu görülmektedir.
Türkiye aynı zamanda 2010-2014 yılları arasında öğrenci başına harcamayı en fazla artıran OECD
ülkesi olarak ön plana çıkmaktadır. Ancak, tüm bu pozitif eğilime rağmen Türkiye’de öğrenci başına yapılan harcamanın miktarı OECD ülkelerinde yapılan ortalama harcamanın yaklaşık üçte
birine karşılık gelmektedir. Bu haliyle Türkiye, OECD ülkeleri arasında en sonlarda yer almaktadır.
Dolayısıyla, öğrenci başına harcamalarda görülen artış eğiliminin daha da hızlanarak devam etmesi gerekmektedir. Bunun için 2017’de yaklaşık 3.500 TL olan kişi başı harcamanın kısa sürede
5 bin TL’ler düzeyine çıkarılması hedelenmelidir.
¦ Öğrenci başına yapılan harcamaların iller arasında çok ciddi farklılıklar gösterdiği görülmektedir.
Özellikle, İstanbul, Gaziantep ve Şanlıurfa gibi yüksek seviyede göç alan yoğun nüfuslu illerde bu
oran Türkiye ortalamasının oldukça altına düşmektedir. Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu
bölgelerinde bulunan ve nispeten az nüfusa sahip bazı illerde de benzer bir tablo gözlenmektedir. Öğrenci başına harcamaların Türkiye ortalamasının altında olduğu illere özel önem verilerek
bu illere ayrılan bütçenin artırılması gerekmektedir. Yani, bölgelere, illere ve okullara göre bütçe
dağılımı yapılırken, dezavantajlı bölgelere öncelik verilmesi, buralardaki eğitimin iyileştirilmesi için
bu bölge/il/okullara daha fazla kaynak aktarılması gerekmektedir.
¦ Birçok ülkeye benzer olarak Türkiye’de de eğitim harcamalarının çok büyük bir kısmı cari giderle-
re ayrılmaktadır. Türkiye personel giderlerinin tüm cari giderler arasındaki payı açısından OECD
ortalamasının üzerinde bulunmakla birlikte birçok gelişmiş ülkenin gerisindedir. Bu kapsamda,
özellikle öğretmen maaşlarında daha fazla iyileştirme yapılmalıdır.
¦ Personel giderleri dışından kalan cari harcamaların (tüketim malzemeleri, temizlik, güvenlik, vb.)
tüm cari giderler içerisindeki payının özellikle 2010 yılı sonrasında ciddi bir düşüş yaşadığı görülmektedir. Bahsedilen harcamaların da okullar için hayati önem taşıdığı dikkate alındığında bu
kapsamda yapılacak harcamalarda kısıtlamaya gidilmemeli ve okullara bu konularda harcanmak
üzere daha fazla bütçe ayrılmalıdır.
220
EĞİTİME BAKIŞ 2017
BÖLÜM E
KAYNAKLAR
Acemoglu, D. ve Angrist, J. (2000). How large are human-capital externalities? Evidence from
compulsory schooling laws. NBER Macroeconomics Annual, 15, 9-59.
Barro, R. J. (2001). Human capital and growth. The American Economic Review, 91(2), 12-17.
Barro, R.J. ve Sala-i-Martin, X. (1995). Technological difusion, convergence, and the growth, NBER
Working Papers, no. 5151.
Bray, M. (2002). The costs and inancing of education: Trends and policy implications. Manila: Asian
Development Bank.
Dee, T. S. (2004). Are there civic returns to education? Journal of Public Economics, 88(9), 1697-1720.
Eğitim-Bir-Sen. (2016). Eğitime bakış 2016: İzleme ve değerlendirme raporu. Ankara: Eğitimciler Birliği
Sendikası.
Enokul. (2017). 2017-2018 Özel Okul Fiyatları, Taban Puanları ve Kontenjanlar. https://www.enokul.
com/okul-iyatlari/2017-2018-ozel-okul-iyatlari-kolej-iyat-listesi/
Hanushek, E. A. ve Kimko, D. D. (2000). Schooling, labor-force quality, and the growth of nations.
American Economic Review, 90(5), 1184-1208.
Hanushek, E. A. ve Wößmann, L. (2007). The role of education quality for economic growth. World
Bank Policy Research Working Paper No: 4122. Washington, DC: World Bank.
Kalkınma Bakanlığı. (2013). Onuncu kalkınma planı (2014-2018). Ankara: Kalkınma Bakanlığı.
Karaaslan, E. (2005). Kamu kesimi eğitim harcamalarının analizi. Maliye Dergisi, 149, 36-73.
Maliye Bakanlığı. (2016). İller itibariyle bütçe istatistikleri. Ankara: Maliye Bakanlığı.
MEB. (2017). Milli eğitim istatistikleri 2016-2017. Ankara: MEB.
Moumné, R. ve Saudemont, C. (2015). Overview of the role of private providers in education in light of
the existing international legal framework. Paris: UNESCO.
OECD. (2017). Education at a glance 2017: OECD indicators. Paris: Organisation for Economic
Co-operation and Development.
Polat, S. (2014). Türkiye’nin 2023 vizyonu ve eğitimde “orta kalite tuzağı”. Ankara: Siyaset, Ekonomi ve
Toplum Araştırmaları Vakfı.
Psacharopoulos, G. ve Patrinos, H. A. (2002). Returns to investment in education: A further update.
World Bank Policy Research Working Paper, 288.
Schultz, T. W. (1961). Investment in human capital. The American Economic Review, 51(1), 1-17.
Schultz, T. P. (1994). Human capital investment in women and men. California: ICEG Publication.
Tomul, E. 2007. The change in educational inequality in Turkey: A comparison by regions.
Educational Planning 16(3): 16–24.
Bölüm E FİNANSMAN
221
Eğitim-Bir-Sen Genel Merkezi
Oğuzlar Mahallesi Av. Özdemir Özok Sokak No:5 Balgat/ANKARA
Tel: (0312) 231 23 06 - Faks: (0312) 230 65 28
www.ebs.org.tr
facebook.com/egitimbirsen
twitter.com/egitimbirsen