KASTAMONU’DA ASA SULARI * **
1
2
ASA WATERS IN KASTAMONU
Gülten KÜÇÜKBASMACI***
3
Öz
Su, hayatımızı idame ettirmede en önemli maddedir. Ayrıca ilk çağlardan beri şifalı suların kullanıldığı
yapılan kazılarda görülmektedir. Kaplıca ve içmelerden başka şifalı olduğuna inanılan kutsal sular
da vardır. Bu suların şifa verici etkileri inanışlara, kişiler arası telkinlere, efsanelere, kişisel inançlara,
yapanları bilinmeyen etkileyici yorumlara ve faydalandıklarını anlatanların tesirlerine vb. bağlıdır.
Türklerde suyun kutsal olduğu bilinmektedir. Yer-su kültü VIII. yy’da devletin resmi kültlerinden
biri olmuştur. Türkler İslamiyet’i kabul ettikten sonra su kültünün izlerini uzun müddet muhafaza
etmişlerdir. Suyun kutsiyetine dair inançların günümüze kadar geldiği görülür. Suyun kutsallığı
düşüncesi “zemzem suyu” ve “asa suları” ile devam etmektedir.
Bu makalenin konusu “asa suları”dır. Araştırma alanı Kastamonu ile sınırlı tutulmuştur. Kastamonu’da
kutsal ve şifalı olduklarına inanılan Hz. Pîr Şeyh Şabân-ı Velî Külliyesi Asa Suyu, Benli Sultan Külliyesi
Asa Suyu, Abdal Hasan Külliyesi Asa Suyu, Haraçoğlu Türbesi Asa Suyu, ve Mehmet Efendi Türbesi
Asa Suyu etrafında oluşan efsane, inanış ve uygulamalarla birlikte ele alınacaktır. Yapılan derlemeler ve
gözlemler sonucu asa suları etrafında oluşan inanç ve uygulamaların devam ettiği görülmüştür. Ayrıca
internet ortamında “asa suyu” ile ilgili bir tarama yapıldığında binlerce sonuçla karşılaşılmaktadır. Bu
bulgular Türk kültüründe suyun kutsallığı fikrinin yüzyıllardan beri devam ederek günümüz insanının
davranışlarına yön verdiğini göstermektedir.
Anahtar kelimeler: su, asa suları, velî kültü, ağaç kültü, su kültü, kutsallık, şifa, Kastamonu
Abstract
Water is the most important factor in sustaining our lives to maintain. It is seen in excavations that
healing waters have been used since the early ages. There are different sacred waters are believed to be
healing, such as hot spring and spas. The healing effects of these waters depend on beliefs, interpersonal
incuncation, legends, personal beliefs, impressive anonymous interpretations and influence of people
who say they have healing etc.
It is known that water is sacred among Turks. The ground-water cult has become one of the official
cults of the state in the eighth century. After the Turks converted to Islam, they kept the marks of the
water cult for a long time. Beliefs about the holiness of water still exist today. Today, the belief that water
is thought to be a life-giving and a creative sacred is continuing with “zemzem water” beside the “asa
waters”.
In this article “asa waters” will be studied. Research limited to Kastamonu. Pir Sheikh Shaban-i Velî
* Makalenin Geliş Tarihi: 18.01.2017, Kabul Tarihi: 30.05.2017.
** 07-08 Kasım 2013 tarihlerinde Tekirdağ’da düzenlenen “Halk Kültüründe Su Uluslararası Sempozyumu”nda
sunulan “Suyun Kutsallığı ve Asa Suları” başlıklı sözlü bildirinin yeniden kurgulanmış ve genişletilmiş şeklidir.
*** Yrd. Doç. Dr., Kastamonu Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Kastamonu,
gkucukbasmaci@kastamonu.edu.tr, ORCID ID: orcid.org/0000-0002-1715-7843.
GÜZ 2017 / SAYI 83
199-221
199
Gülten KÜÇÜKBASMACI
Külliyesi Asa Suyu, Benli Sultan Külliyesi Asa Suyu, Abdal Hasan Külliyesi Asa Suyu, Haraçoğlu
Türbesi Asa Suyu and Mehmet Efendi Türbesi Asa Suyu will be discussed together with myths, beliefs
and practices. They are believed to be holy and healing in Kastamonu.
At the end of compilations and observations, it was observed that beliefs and practices around “asa
waters” continue. Also there are thousands results when a search is made on “asa water” in the internet
environment. These findings show that the sanctity of water in Turkish culture has been going on for
centuries and has been direct to the behaviors of today’s people.
Key Words: water, “asa waters”, saint cult, tree cult, water cult, sanctity, healing, Kastamonu
1. Giriş
Su, insan fizyolojisinde tuttuğu yere bağlı olarak kazandığı önemin yanında
temizlenme ve arınma nesnesi olarak da önemlidir. Suyun şifa kaynağı olarak da ilk
çağlardan bu yana kullanıldığı yapılan kazılardan anlaşılmaktadır (Dramur, 1989:
125). Kaplıca ve içme gibi şifası suyun kendi bileşimlerinden kaynaklanan sulardan
başka şifalı olduğuna inanılan ve kutsal kabul edilen sular da vardır. Bu suların şifa
verici etkileri, suyun yapısında bulunan minerallere değil; daha çok kişiler arası
telkinlere, efsanelere, kişisel inanışlara dayanmaktadır. Kutsallığına inanılan suların
ziyaret yerlerinin veya kutsal kabul edilen ağaçların yanlarında oldukları ve bu sularla
ilgili efsanelerin oluştuğu (Başar, 1989: 48) görülmektedir.
Velî türbelerinin yanında veya yakınlarında bulunan ve “asa suyu” olarak
adlandırılan sular, Türklerde suyun kutsallığı fikrinin günümüzdeki tezahürüdür.
Ayrıca bu sular şifa kaynağı olarak da görülmektedir. Asa suları söz konusu
olduğunda su kültü, velî kültü ve ağaç kültü bir arada düşünülmek durumundadır.
Velînin şahsında su kültü ve ağaç kültü birleşmiş, “asa suyu” ile somutlaşmıştır.
Makalede öncelikle asa sularının su kültü, velî kültü ve ağaç kültü ile ilişkisi
üzerinde durulacaktır. Araştırma alanı Kastamonu ile sınırlandırılmış, Kastamonu’da
kutsal ve şifalı olduklarına inanılan Hz. Pîr Şeyh Şabân-ı Velî Külliyesi Asa Suyu, Benli
Sultan Külliyesi Asa Suyu, Abdal Hasan Külliyesi Asa Suyu, Haraçoğlu Türbesi Asa
Suyu, ve Şeyh Mehmed Efendi Türbesi Asa Suyu ele alınmıştır. Bu suların etrafında
oluşan inanışlar, efsane ve uygulamalar değerlendirilmiştir.
2. Asa Suları ve Su Kültü
Su, Türklerin kutsal kabul ettikleri önemli unsurlardandır. “Yer-su kültü, Köktürk
kitabelerinden anlaşıldığına göre VIII. yy’da Türklerde devletin resmi kültlerinden
biri olmuştur” (İnan, 1998: 491). Kültigin Kitabesinde geçen “Üze Türk tengrisi
Türk ıduk yiri subı ança itmiş” (Ergin, 2004: 10-12) ve Tonyukuk Kitabesinde
geçen, “Tengri Umay ıduk yir sub basa birti erinç” (Ergin, 2004: 76) cümleleri yersu kültünün varlığının ifadeleridir.
200
GÜZ 2017 / SAYI 83
KASTAMONU’DA ASA SULARI
Türklerde ıduk [kutsal]1 kabul edilen yer-suya; dağ, orman, çay, su, od-ocak
hâmileri ve ecdat ruhları dâhildir (Bayat, 2007: 31). Emel Esin’e göre kitabelerde
“ıduk yir suv” olarak geçen ruhlar “bir bölgeye hâkim oldukları sanılan dağların
ve derelerin, insan ve hayvan şeklinde düşünülen ruhlarıydı” (2001: 87). Roux’ya
göre de “Mevcut olan her şey gibi, suların da hâkim-sahipleri vardır” ve “suların
hâkim sahipleri tıpkı yeryüzünün hâkim-sahipleri gibi etkin ve güçlü”dür (1998:
111). Ancak yer-suyun yüceliği hiçbir zaman Tanrı’nın üzerinde değildir. “Tıpkı
göklerin yıldızları gibi dünyanın ayrıcalıklı kısmı olan iduk yer sub, tek veya çoğul
olarak, tehlikeli anlarda, halkı galeyana getirmek gerektiğinde veya ulusal birliği
gerçekleştirmek lazım geldiği vakit, yazıtlarda belirtildiği gibi Tengri ile birlikte
harekete geçmekte, fakat Tengri olmadan hiçbir zaman müdahale etmemektedir”
(Roux, 1998:107). Türklerin inançlarında canlı kabul edilen çaylar, ırmaklar
ve göller, Bahaeddin Ögel’e göre de Tanrı gibi insanların çok üzerinde bulunan
mukaddes varlıklar değillerdi. İnsanlar onlarla iletişim kurabilirlerdi (1998: 322).
Türklerin kutsal suların kıyılarında kurban kesmek için toplandıkları (Roux,
1998: 111); Türk oldukları kabul edilen Çu hükümdarının savaşa giderken geçtiği
yerlerin, ordugâh veya yeni yurt kabul edilen yerlerin “yer-su”larına kurban verdiği;
yeni yurt kurarken ve geleneksel olarak yapılan ayinlerde hayvan, içki, kumaş ve
yeşimtaşı gibi adaklar sunulduğu belirtilmektedir (Esin, 2001: 160). Osman Turan,
yüksek dağlar ve pınarlarda Tanrı’ya dua edildiğini ve kurbanlar kesildiğini belirterek
bu makamları İslam evliyalarının türbelerine benzetmekte ve buraların vatan
şuurunu doğurup kuvvetlendirdiğini söylemektedir (1980: 111).
Türk yaratılış mitlerinin günümüze ulaşan metinlerine bakıldığında, başlangıçta
hiçbir şey yokken dünyanın uçsuz bucaksız sonsuz sularla kaplı olduğu görülmektedir
(Ögel, 1998: 432-474). Su, topraktan önce vardır (Eliade, 1991: 108) ve ilk yaratılış
anına şahitlik etmiştir. Suyun kutsallığı da bu yaratılış anına şahitlikten, her şeyin
sudan yaratılmasından gelmektedir. Başlangıçtaki “su” fikri başka kültürlerde de
olmakla birlikte Türk kozmolojisindeki özellikleri taşımamaktadır (Oğuz, 1998: 22).
Suyun kutsallığı fikri belli davranış kalıplarına uyma zorunluluğunu beraberinde
getirmiştir. İbn-i Fadlan, X. yüzyılda Oğuzların yıkanmadığını söyler (Şeşen, 1995:
35). XII. yüzyılda Moğollar da bu âdeti Çingiz Han yasasıyla kanunlaştırmıştır.
Eski Oğuzlarda ve Moğollarda tespit edilen bu âdetin İslamiyet’in yayılışından
sonra yaşamasına imkân olmadığını söyleyen Abdülkadir İnan, sudan çekinme
âdetinin izlerinin XIX. yüzyılın ilk yarısında devam ettiğini söylemekte ve bunun
sebebi olarak da “arı ve kutlu bir ruh veya ruhun makamı sayılan suyu kirletmekten
çekinme ve sakınma”nın gerekliliğini göstermektedir (İnan, 1998: 492). Su, ancak
belli kurallara ve törene uyularak kullanılabilmektedir.
Dede Korkut Kitabı’nda suyun kutsiyetine dair inançların yaşadığı görülür. Salur
Kazan’ın suyla söyleşmesini2 Roux, suyun enginliğinin göğü yansıtan bir aynaya
GÜZ 2017 / SAYI 83
201
Gülten KÜÇÜKBASMACI
benzetilerek gaipten haber almak için su vasıtasıyla Tanrı veya ruhlarla konuşma
(Roux, 1998:113) olarak değerlendirmektedir. Salur Kazan’ın soylamasında yer
alan “Su Hak dîdârın görmişdür” (Ergin, 1997: 101) ifadesi, suyun başlangıçta,
yaratılışta karşımıza çıkan ilk unsur olduğunu hatırlatır. Su yaratıcının yaratma
anına şahitlik etmiştir. Bu ifadeyi Orhan Şaik Gökyay, İslamî bir unsur olarak
yorumlayarak arştan sonra ilk yaratılanın su olması, bundan dolayı da suyun Hak
didarını görmüş olması inancına bağlamaktadır. Allah önce suyu yaratmış ve suya
nazar kılmıştır (Gökyay, 1973: CCLXXVII). Salur Kazan’ın suya hitabına benzer
bir ifade Hacı Bektaş Velâyetnâmesi’nde, Kolu Açık Hacım Sultan menakıbında da
geçmektedir. Velâyetnâme’ye göre Kolu Açık Hacım Sultan geçit vermeyen Banaz
suyuna, “ey didar görmüş tertemiz, arı-duru su” diye hitap eder (Gölpınarlı, 1995:
82). Suyun başlangıçta yer alması, bütün canlıların sudan yaratılması suyun kutsallık
kazanmasında önemli olmalıdır.
Anadolu’da suyun kutsallığı anlayışının izleri devam etmiştir. Örneğin Denizli
Kızılcabölük’te su kaynağından su almaya gidildiğinde şu mani söylenmekteydi:
“Merhaba ey akan su
Aya güne bakan su
Ayın günün dürrisi
Muhammed’in nurisi
Ben sana su almaya geldim
Mübarek yüzünü görmeye geldim” (KK-9).3
Kaynak kişi, çocukların maniyi söyleme konusunda tembihlendiklerini, su
kaynağının başına gidildiğinde “Hû” diye selam verilerek yukarıdaki sözlerin
söylendiğini ve testi dolduktan sonra tekrar “Hû” diyerek kaynaktan ayrıldıklarını
anlatmıştır. Bu mani söylenmezse suyun küseceğine, suyunu keseceğine inandıklarını
belirtmiştir (KK-9).
Destanlarda, halk hikâyelerinde, masallarda, yağmur dualarında suyun hayat
bahşedici özelliği ile karşılaşılır. Halk hikâyelerinde kutsal sular yoluyla kahramanın
doğumu sağlanmakta, bu sudan abdest alan kahraman güç kazanmakta ve ırmağa
atıldığında canlandığı görülmektedir. Bütün bunlar sularda yaşadığına inanılan iyi
ruhlara bağlanmaktadır. Bu ruhlara dualar edilerek, adaklar adanarak dilenenin
olacağı, alınacağı inancı hikâyelerde yer alır (Aydoğan, 2006: 78). Masallarda da
çocuk sahibi olmada suyun etkisi karşımıza çıkar (Seyidov, 1997: 262). Manas
Destanı’nda Cakıp Han’ın çocuk sahibi olamamasının sebepleri arasında Çıırçı’nın
şifalı sularda gecelemeyişini (Yıldız, 1995: 537) de sayması suyun yaratılış anına
şahitliğiyle ilgili olmalıdır. Dede Korkut Kitabı’nda da “Kazan Bey Oğlu Uruz’un
Birgün Tutsak Olduğu” boyda oğlunun ilk çıktığı avdan dönmediğini gören Burla
Hatun, Kazan’a oğlunun nerede olduğunu sorarken; “ [k]uru kuru çaylara su
saldum… Dilek ile bir oğulı güç-ile buldum” (Ergin, 1997: 164-165) demektedir.
202
GÜZ 2017 / SAYI 83
KASTAMONU’DA ASA SULARI
Türkler, her suyun bir iyesi olduğuna inanırlardı. Su iyelerini memnun etmeye
çalışır, onların yardımıyla çocuk sahibi olacaklarını kabul ederlerdi (Yıldız, 2009:
79, 80). Yaratılışta rolü olan suyun üremede de etkili olacağı düşünülmüş, bu inanç
günümüze kadar gelmiştir. Çocuk sahibi olmak isteyenler kutsallığına inandıkları asa
sularından şifa beklemektedirler.
Suyun kutsallığı atasözü ve deyimlerde de kendini göstermektedir. “Su gibi aziz
ol!” deyiminde, suyun azizliği başlangıca, yaratılışa şahitlik etmesi, Tanrı dîdârını
görmesindendir. Dile yansımalarından başka hâlâ uygulanmakta olan ritüellerde de
su önemli bir yer tutmaktadır. Bir gözlemimize göre Çorum’un İskilip ilçesinde bir
düğünde gelin, oğlan evine getirildikten sonra kendisini görmek için sokak kapısının
önünde toplananların üzerine bir tas içindeki suyu üç kere, damat da bir kere
tepmektedir.4 Burada yeni evlilikle birlikte yaratılışın tekrarında suyun rolü hatıra
gelmektedir. Her yeni evlilik ilk ana dönüştür (Eliade, 1994: 38-39, 71, 85) ve suyla
temas da yeniden canlanmayı içermektedir (Eliade, 1991: 108-109). İlk yaratılışta
her şey sudan yaratılmıştır.
Su, fiziksel ve manevî temizlik sağlar. Bazı dinlerde, bazı durumlarda ve
ibadetlerden önce yıkanılması fiziksel temizlikle birlikte manevi arınmayı
hedeflemektedir (Kıyak, 2013: 23). Ayrıca gömmeden önce ölüyü yıkama
uygulamasında da bu arınma fikrinin olduğunu söyleyebiliriz. Cooper’a göre “[s]
uyla yıkanma sadece eski yaşamdan ve ölümden yeni yaşam ve doğuma ve yeni saf
yaşama dönüş olarak değil aynı zamanda ruhun madde dünyasına dönüşümünü de
sembolize eder” (Aktaran Akman, 2002: 2). Kutsallıkla ilgili çok yönlülük dolayısıyla,
ritüel olarak banyolar ve yıkanmalar emredilebilir diyen Roux; bu takdirde suyun
daha büyük bir anlam kazandığını söyler (1998: 111).
“Dirilik suyu”, “bengisu”, “âb-ı hayat”, “hayat suyu”, “ölümsüzlük suyu” gibi
isimler verilen ve içene ölümsüzlük, dirilik, şifa ve can bahşettiğine inanılan su da
suyun kutsallığının ve hayat bahşedici yönünün bir başka yansımasıdır. Hayat suyu
geniş bir coğrafyada yaşayan Türklerin masal, efsane ve destanlarında pek çok defa
karşımıza çıkmaktadır (Ögel, 1998: 106-107).
Su, bir taraftan hayatın kaynağı iken diğer taraftan hayatın sonu da olabilmektedir.
Yaratılış mitlerinde gördüğümüz su eskatoloji mitlerinde de yer alır. Bu yönüyle
suya bir taraftan olumlu diğer taraftan olumsuz olmak üzere iki anlam yüklenmiştir.
Suyun birbirine zıt bu iki anlamı hakkında Jean Rudhardt, suyun saf bir yokluğu ve
Tanrıların kullandığı şekilsiz bir maddeyi sembolize ettiğini, yaratıcı güce benzer
bir şekilde üretken ve hayat veren niteliğiyle ilahi ve kutsal olduğunu söylerken
olumsuz bir role de sahip olduğunu ve Tanrılar tarafından yıkıcı bir güç olarak da
kullanıldığını belirtir (Rudhardt, 2006: 135).
GÜZ 2017 / SAYI 83
203
Gülten KÜÇÜKBASMACI
Suyun Türk mitolojisinde başlangıçta yer almasıyla oluşan kutsallığı İslamiyet’in
kabulüyle birlikte Kur’ân-ı Kerim’de geçen ayetlerle de desteklenerek sürekliliğini
sürdürmüştür.5 Türk yaratılış mitlerinde yer alan başlangıçtaki sonsuz su fikri
tasavvuf anlayışında da yerini almış, mutasavvıf şairlerce şiirlerde işlenmiştir. Söz
konusu fikrin sürekliliği açısından Veli Baba’dan alınan aşağıdaki dörtlük önemlidir:
“Arif sundu, aldı cihânı biçti
Cebrail çok vakit deryada uçtu,
Hak bir avuç toprak deryaya saçtı
Derya süzülüp de yer olmadı mı” (Ögel, 1998: 437)
Suyun kutsallığıyla ilgili pek çok inanç ve uygulama mitik devirlerden tarihi
devirlere bütün zamanlarda Türkler arasında görülmüş (Esin; 2001; İnan, 1995;
Ögel, 1995; Ögel, 1998; Seyidov, 1997) ve bu inanç ve uygulamaların izleri
Anadolu’da da günümüze kadar gelmiştir. Asa suları etrafında bu izleri takip etmek
mümkündür.
3. Asa Suları ve Velî Kültü
İslamiyet’in kabulüyle su kültünün velî kültüyle birleştiği görülmektedir.
Velîlerin türbelerinde bulunan “asa suları” bunun göstergesidir. Ahmet Yaşar
Ocak velî kültünün Budizm, Hıristiyanlık ve İslamiyet gibi büyük dinlerin hâkim
olduğu sahalarda benzerlikler gösterdiğine dikkat çekerek Anadolu’nun ve İslam
âleminin hemen her tarafında, muhtelif velî kültlerine rastlandığını söyler. Bunun
sebebini de ata kültü gibi bazı kültlerin tasavvufun da yardımıyla halk çevrelerinde
yorumlanıp velî kültü haline gelmesinde görür. Ocak’a göre kült konusu velîler
toplumun değerlerinin temsilcisidir. Dolayısıyla söz konusu velî, toplum için sadece
bir insan değil, herkesin inandığı değerler bütünüdür. Bir velînin diğer insanlardan
farklı düşünülmesinin başında ise “keramet” unsuru gelmektedir (Ocak, 2010: 6-8).
Makalede inceleme konusu yapılan asa sularının bağlandığı velîlerle ilgili olarak pek
çok keramet anlatılmaktadır. Evliya menakıpnamelerinde geçen keramet motifleri
arasında ise velînin yerden, taş veya kayadan su fışkırtması yer almaktadır (Ocak,
2010: 89).
Tasavvufî metinlerde velîlerin ilmiyle su arasında benzerlik kurulmuştur. Âşık
Paşa’nın Garipnâme’sinde; “Evliyânun ‘ilmi benzer şol suya / Kim gerek bu halkı her
dem ol yuya” (Yavuz, 2000: 783) şeklinde geçen mısralarda evliyanın ilmi suyun
temizleyici özelliğine benzetilmiş, suyun kirleri temizlemesi gibi evliyanın da ilmiyle
gönülleri temizlediği ifade edilmiştir. Burada Martin Lings’in suyu bilginin simgesi
olarak görmesi (2003: 78) hatırlanmalıdır.
204
GÜZ 2017 / SAYI 83
KASTAMONU’DA ASA SULARI
4. Asa Suları ve Ağaç Kültü
Asa suları, etrafında oluşan anlatılara göre, velînin asasını yere vurmasıyla fışkıran
sulardır. Velînin kerameti olarak görülen bu suların etrafında şekillenen inanış ve
uygulamalar günümüze kadar gelmiştir. Kutsallığı velînin kerametine bağlanan asa
suları, bir asanın yere vurulmasıyla yeryüzüne çıktığı için ağaç kültünü de hatırlamak
gerekmektedir. Kültünün ve izlerinin her toplumda görüldüğü (Tanyu, 1976: 129)
ağaç, Türklerin en önemli kutsalları arasında yer almaktadır. Altay yaratılış mitinde
Tanrı, dokuz insan ırkının dokuz dallı ağaç altında türemesi (Ögel, 1998: 453) için
buyruk vererek ağacı önemli bir konuma yükseltmiştir. Ağaç kültü Tanrı’yı temsil
ederek, “Tanrı kutunun kaynağı olarak” (Ergun, 2004: 16) kabul edilmiştir. Türk
destan, efsane ve inanışlarında pek çok kere karşımıza çıkan kutsal ağaçlar arasında
kayın, çam, sedir, ardıç, çınar ilk sırada gelmektedir. Ulu ve tek ağaçlar, yatır ve
türbelere yakın ağaçlar çeşitli adaklar için ziyaret edilmekte, ağaç dallarından ve
meyvelerinden yapılan nazarlıklar kullanılmakta, Anadolu’da düğünlerde çam dalı
kullanıldığı görülmektedir (Turan, 1992: 552-553).
Ağaç kültüyle ilgili inançların kökeninde hayat ağacı bulunmaktadır. “Dünyanın
üç tabakasını temsil eden hayat ağacının kökleri, gövdesi ve dal-budaklarıyla, kozmik
düzeyle arasında sağladığı iletişimle ideal bir semboldür” (Ergun, 2004: 145). Ayrıca
hayat ağacı nesillerin devamının garantisidir, dünyadaki insan kadar hayat ağacının
yaprağı vardır (Ergun, 2004: 147). Hayat ağacı ile hayat suyu arasında da bir ilişki
vardır. Bir Altay efsanesinde kayın ağacının altında hayat suyu bulunmaktadır (Ögel,
1998: 107). Asa, su ve ikisinin teması neticesinde ortaya çıkan asa suyu, hayat ağacı
ile hayat suyu arasındaki birlikteliği de düşündürmektedir.
Asa, Türklerde ağaç kültüne bağlanabileceği gibi İslam ve tasavvuf anlayışıyla
da ayrıca değer kazanmıştır. Asa taşımanın peygamber sünneti (Cebecioğlu, 2009:
62) olduğu, özellikle Hz. Musâ, Hz. İbrahim ve Hz. Peygamber’in asa kullandığı
bilinmektedir (Tatcı, 2012: 98-99). Mustafa Tatcı, Şabâniyye mürşidlerinin asalarının
üç kademeli olduğunu; el ile tutulan yerden yukarısının vahdet ve cemâl âlemine;
el ile tutulan yerin berzah âlemine; aşağısının kesrete, eşyâ âlemine delâlet ettiğini
söylemektedir (2012: 99). Velî etrafında oluşan asa sularına Kur’ân-ı Kerim’de geçen,
“Hani, Mûsâ kavmi için su dilemişti. Biz de, ‘[a]sanı kayaya vur’ demiştik, böylece,
kayadan on iki pınar fışkırmış, her boy kendi su alacağı pınarı bilmişti” (Bakara/60)
âyeti de referans olarak gösterilebilir.
5. Kastamonu Asa Suları
Kastamonu’da bulunan asa suları, halkın inanış ve uygulamalarında tuttukları
yerle toplumsal belleğin sürekliliğini sağlamaktadır. Hz. Pîr Şeyh Şabân-ı Velî
GÜZ 2017 / SAYI 83
205
Gülten KÜÇÜKBASMACI
Külliyesi Asa Suyu, Benli Sultan Külliyesi Asa Suyu, Abdal Hasan Külliyesi Asa Suyu,
Haraçoğlu Türbesi Asa Suyu ve Mehmet Efendi Türbesi Asa Suyu, suyun kutsallığı
fikrinin asa suları bağlamında Kastamonu özelinde devam ettiğini göstermektedir.
5.1. Şeyh Şabân-ı Velî Külliyesi Asa Suyu
Musa Fakih Mahallesi, Gümüşlüce Caddesi üzerinde bulunan külliye; cami,
kütüphane, dergâh evleri, şadırvan ve türbeden oluşmaktadır. Şeyh Şabân-ı Velî,
Halvetîye tarikatının Şabâniyye kolunun kurucusudur. Taşköprü ilçesi Harmancık
Mahallesinde, 1499-1500 tarihinde dünyaya gelmiştir. Medrese eğitimi için
İstanbul’a gitmiş, medrese eğitiminin ardından Hayreddîn Tokadî’nin yanında on
iki yıl tasavvuf eğitimi almış ve halîfe olarak 1530-31 senesinden sonraki bir tarihte
Kastamonu’ya gönderilmiştir. Şeyh Şabân-ı Velî, 4 Mayıs 1569 Çarşamba günü bu
dünyadan göçmüş ve tekkesinin bahçesine defnedilmiştir (Tatcı, 2012: 3-16). Türbe
1611 tarihinde tamamlanmıştır (Yazar, 1998: 105).
Şeyh Şabân-ı Velî hakkında kerametler anlatılmakta (Abdülkadiroğlu ,1991: 4654; Çağımlar, 2005: 454-461); külliye şehir içi ve dışından pek çok kişi tarafından
ziyaret edilmektedir. Sünnette, sünnet çocuğuyla birlikte; düğünlerde, gelin ve
damatla birlikte türbeye gelinerek dua edilir (Küçükbasmacı, 2000: 163). Türbe,
her türlü istek için adak adanan ve ruhsal hastalıkları olanların, çocuk sahibi olmak
isteyenlerin ziyaret ettikleri yerler arasındadır (KK-8).
Külliyenin içinde bir de asa suyunun aktığı çeşme6 bulunmaktadır. Şeyh Şabân-ı
Velî Külliyesi’nin içindeki bu asa suyu Kastamonu’da şifalı olduğuna inanılan
suların başında gelmektedir. Su çok yumuşaktır ve tadından dolayı zemzeme
benzetilmektedir. “Âb-ı zemzem”den galat olarak suya “ebizemzem” denilmektedir.
Bu su, her hastalığa şifa olduğu düşünülerek türbeyi ziyarete gelenler tarafından içilir.
Ayrıca ziyaretçiler yanlarında getirdikleri kapları asa suyuyla doldurmaktadırlar.
Abdülkerim Abdülkadiroğlu, suyun yarım parmak kadar aktığını, artılıp
eksilmediğini söylemektedir (Abdülkadiroğlu, 1991: 115). 1998 yılından
günümüze kadar olan gözlemlerimize göre, çeşmedeki kurna sayısı arttırılmış,
ancak 2011 yılında yapılan yenilemeyle birlikte kurna sayısı tekrar bire indirilmiştir.
Kurna sayısının fazla olduğu dönemlerde asa suyundan içmek ya da doldurmak
isteyenler en az akan kurnaya yönelmekteydiler. Diğerlerinin şebeke suyu, az
akan kurnanın asa suyu olduğuna inanmaktaydılar. Söz konusu suyun zemzeme
benzerliğine dikkat çekilmektedir. “Çevredeki dağlardan çıkarak buraya akan suda
zemzem rayihası vardır. Bu hâl, içilir içilmez hemen fark edilir. Hafif bir sudur ve ne
kadar içilirse içilsin şişkinlik vermez. Halk ve ziyaretçiler bereket, bazı hastalıklara
şifa ve psikolojik rahatlama duydukları için söz konusu bu sudan mutlaka içerler”
(Abdülkadiroğlu, 1991: 115). Abdülkadiroğlu, asa suyunun zemzem kabul
edilmesiyle ilişkilendirebileceğimiz şu geleneği bildirmektedir:
206
GÜZ 2017 / SAYI 83
KASTAMONU’DA ASA SULARI
“Eskiden ramazanlarda şehrin Nasrullah Camii’ne asa suyundan getirilir ve
camide bulunan çok sayıdaki madenî ve porselen zemzem fincanlarına konarak bir
tepsi üzerine dizilirdi. İftar vaktinin yaklaşmasıyla camiye gelenler birer tane alarak
içeri girerler ve saflardaki yerlerine, ön tarafa bu fincanı koyarlar; ya tespih çekerek
veya Kur’an okuyarak iftar vaktini beklerlerdi” (1991: 116).
Halk arasındaki “asa suyu” ile ilgili rivayetlerden birine göre, Şeyh Şabân
zamanında bir adam hacca gitmek ister, ancak çok fakir olduğundan gidemez. Bir
gün Hz. Pîr’in yanında bu isteğini yine dile getirir. Ağlayarak, “[h]iç olmazsa zemzem
suyundan içebilseydim” der. Bunun üzerine Hz. Pîr elindeki asayı yere vurur ve
yerden su çıkar (Küçükbasmacı, 2000: 163). Asa suyunun çıkışıyla ilgili başka bir
rivayete göre de Hz. Pîr’in sabah namazını tayy-ı mekân ederek Kâbe’de kıldığına
inanmayanlar delil olarak Kâbe’den zemzem getirmesini isterler. Bunu duyan Şeyh
Şabân-ı Velî, şimdi yanında ev bulunan külliyenin önündeki kayalıkların dibine
asasını vurur ve vurduğu yerden “asa suyu” çıkar (Atlı, 2012: 56).
Asa suyunu içme adabı zemzemin içiliş adabını hatırlatmaktadır. Su ayakta,
kıbleye dönülerek besmeleyle üç yudumda içilir ve içerken dilek dilenir (Atlı, 2012:
57). Asa suyu konuşamayan çocuklara içirildiği gibi, yeni doğan çocuğa ilk tattığı
nimetin zemzem olması isteğiyle; zemzemli gitsin diye de ölüm döşeğindeki kişiye
içirilmektedir (Çağımlar, 2005: 461).
Zemzem, kutsal su algısının dünyadaki tezahürüdür. İskender Oymak’a göre ab-ı
hayat metaforik ve mitolojik bir suyu; Kevser suyu ve cennetteki ırmaklar, cennetteki
suları; zemzem dünyada olanı ifade eder (2016: 88). Şeyh Şabân-ı Velî asa suyuna
yapılan zemzem suyu vurgusu Hz. Pîr’in şahsiyetine dair kabullerle ilgili olmalıdır.
Hz. Pîr, pîr-i hatem, son pîrdir. “Tarih boyunca yaşayan bütün kâmil mürşidlerin ve
pîrlerin irfânının vârisi ve hatemi; ledün ilminin manevî tasarrufun zirvesidir. Şabân-ı
Velî hazretleri tarikat kurucusu pîrdir” (Tatcı, 2012: 22-23). Tarikat kurucusu bir
pîr olan Şeyh Şabân-ı Velî’nin asasını yere vurmasıyla kaynadığına inanılan su da
diğer sulardan farklı algılanmıştır. Tasavvufî terminolojide zemzem kelimesi ile
“hakikatlerin bilgilerine işaret edilir” (Cebecioğlu, 2009: 724).
Allah inancı olmayan birisi gelip bu sudan içmek isterse suyun kesileceği
inancı da halk arasında görülmektedir. Bu durum kutsalın saflığının bozulmaması,
kirletilmemesi düşüncesiyle eski Türklerde de görülen inancı hatırlatmaktadır.
Zekiye Çağımlar’ın çalışmasında geçen başka bir inanca göre de hırsızlar, ayyaşlar,
hayat kadınları, vb. rüyalarında Şeyh Şabân-ı Velî’yi görüp Hz. Pîr’in çağrısıyla
türbeye gelmekte, tövbe edip türbenin bahçesinde akan zemzemden eve götürüp
bununla yıkandıktan sonra rahatladıklarına inanmaktadırlar (2005: 457). Asa
suyunun tadının; onu içen kişinin niyetine, kalbinin temizliğine ve türbeyi ziyaret
amacına bağlı olarak değiştiğine de inanılmaktadır. Kalbi temiz olmayan kötü niyetli
GÜZ 2017 / SAYI 83
207
Gülten KÜÇÜKBASMACI
kişilere suyun tadı acı gelirken, iyi niyetli temiz kalpli kişilere tatlı geldiği (Atlı, 2012:
57) söylenmektedir.
Şeyh Şabân-ı Velî’nin Taşköprü’deki evinin bahçesinde bulunan kuyu suyunun
da şifalı olduğuna inanılmaktadır. Bu sudan içenler “suyun tadını unutamadık”larını
söylemektedirler. Eskiden at koşularına katılacak atlara da bu kuyudan su içirilirmiş
(Abdülkadiroğlu, 1991: 116).
Şeyh Şabân-ı Velî asa suyu etrafındaki inanç ve uygulamalara bakıldığında bu
suyun zemzem suyu ile benzerliğine ya da zemzem olduğuna inanıldığı, çocuk sahibi
olmak isteyenlerin, psikolojik rahatsızlığı olanların, konuşamayan çocukların şifa
bekledikleri, yeni doğan çocuklara ya da ölüm anında içirildiği, her türlü dilek için
adak adandığı görülmektedir.
Fotoğraf
1: Şeyh
Velî
Asa Suyu7
Fotoğraf
1: Şeyh
Ş Şabân-ı
ı Velî Asa
Suyu
5.2. Benli Sultan Külliyesi Asa Suyu
Fotoğraf
ŞeyhŞ Şabân-ı
Fotoğraf 2:
: Şeyh
ı VelîVelî’nin
Taşköprü’deki
Taşköprü’deki Evinin Bahçesinde Bulunan
Bahçesinde Bulunan
Kuyu
Benli Sultan Külliyesi Kastamonu’ya 27 km. uzaklıkta ve Ilgaz
ağı nı kuzey eteğinde yer
Benli Sultan Külliyesi Kastamonu’ya 27 km. uzaklıkta ve Ilgaz Dağı’nın kuzey
bulunmaktadır. Külliye türbe, cami, mutfak ve
eteğinde yer öyünde
alan Ahlat
köyünde bulunmaktadır. Külliye; türbe, cami, mutfak ve
oluşmaktadır. Sonradan
bazı tamirler
yapılarak bazı
yeni bölümler
hakkında
misafirhaneden
oluşmaktadır.
Sonradan
tamirler eklenmiştir.
yapılarak Hayatı
yeni bölümler
eklenmiştir.yazılı
Hayatı
hakkında
veren
yazılı
kaynakların
az olduğu
BenliMuhiddin
Sultan,
kaynakların
az bigi
olduğu
Benli
Sultan
Bayramî Şeyhi
Mehmed
Bayramî
Şeyhi
Mehmed
Muhiddin
Efendi’dir.
Yanağında
büyükçe
bir
ben
bulunduğu
dir. Yanağında büyükçe bir ben bulunduğu için bu lakapla meşhurdur Türbenin içinde
için bu lakapla meşhurdur. Türbenin içinde biri Şeyh Mehmed Muhittin Efendi’ye
biri olmak
Şeyh Mehmed
Muhittin
olmak
üzere on adet
sanduka
vardı 2000: 48-53).
ait
üzere on
adet Efendi’ye
sanduka ait
vardır
(Demirci,
1962:
71; Çifci,
ÇifciGökoğlu külliyenin
Ahmet
Gökoğlu külliyenin
bir bölümünün
yıllarında
Ahmet
bir bölümünün
1512-1520
yıllarında1512
Yavuz1520
Sultan
Selim
Han
döneminde
ve
onun
emriyle
inşa
edildiğini
söylemektedir
(1952:
288).
Yavuz Sultan Selim Han döneminde ve onun emriyle inşa edildiğini söylemektedir
Benli Sultan’ın asasını yere vurmasıyla kaynamaya başladığına inanılan
suya da “
208
suyun
üzerin
uyu” denir.
ürbenin güney doğusunda bulunmaktadır.
2000’li yıllara doğru yapıldığı anlaşılan bir çeşme ve çeşmenin yakınında
GÜZ 2017 / SAYI 83
yıkanma yeri görülmektedir. Rivayete göre Benli Sultan buraya geldiğinde asa suyunun aktığı
yerdeki derenin başında bulunan büyük bir ağacın kovuğunda riyazete çekilmiş ve vahşi
KASTAMONU’DA ASA SULARI
Benli Sultan’ın asasını yere vurmasıyla kaynamaya başladığına inanılan (KK-7,
KK-11) bu suya da “asa suyu” denir. Benli Sultan asa suyu türbenin güney doğusunda
bulunmaktadır. Bu suyun üzerinde 2000’li yıllara doğru yapıldığı anlaşılan bir çeşme
ve çeşmenin yakınında yıkanma yeri görülmektedir. Rivayete göre Benli Sultan
buraya geldiğinde asa suyunun aktığı yerdeki derenin başında bulunan büyük bir
ağacın kovuğunda riyazete çekilmiş ve vahşi hayvanlarla ünsiyet kurmuştur (Çifci,
2000: 52).
Benli Sultan türbesinin etrafında pek çok inanç ve uygulama oluşmuştur. Çocuk
sahibi olmak isteyen kadınların türbedeki kuşağı sarınmaları, Benli Sultan’ın riyazete
çekildiğine inanılan ağacın kovuğundan şifa niyetine üç kere geçilmesi bu inanç ve
uygulamalar arasındadır. Ayrıca türbeye hemen her dilek, istek ve özellikle çocuk
sahibi olmak için adak adanmaktadır (Küçükbasmacı, 2000: 163). Asa suyundan
şifa bulmak maksadıyla içilmekte ve bu suyla yıkanılmaktadır. Çocuğu olmayanlar
yıkanırlarsa çocuklarının olacağına ve suyun çeşitli cilt hastalıklarına şifa olduğuna
inanılır (Abdülkadiroğlu, 1987: 8; Çifci, 2000: 52). Asa suyu her türlü hastalığa
şifa kabul edildiği gibi büyümeyen, sürekli ağlayan çocuklar bu suyla yıkanırlarsa
şifa bulacaklarına inanılır. Bu sudan doldurup götüren kimse suyu hiçbir yere
dökmemelidir. Suyun yere dökülmesi hastalanmaya sebep olur. (Küçükbasmacı,
2000: 164).
Tevfik Doğruoğlu adlı kaynak kişi asa suyu ile ilgili olarak şunları anlatmıştır:
“Benli Sultan Hazretleri’nin suyu var, asa suyu denir. Orada büyük bir ağaç var.
İşte o ağacın dibinde yedi yıl yaşamış derler. O yedi yıl içinde, yedi gün olsa gine su
ihtiyacı olacak değil mi? Asasını kakmış toprağa, süt gelmiş. ‘Yaa mübarek, bana su
lazım.’ diyerek asasını bir daha kakınca su gelmiş. Şu sigara kalınlığında bir su. Akar
şimdi, hâlâ akar. Efendim, şimdi sevmediği, mındar bir kişi olursa o su dururmuş.
Eski uslulardan8 böyle duyardık. O kişi başından ayrılınca su gine devam edermiş”
(KK-17).
Asa suyunun, velî şahsiyetin riyazete çekildiği ağacın dibinden fışkırması, hayat
ağacı ve hayat suyu ilişkisini hatırlatmaktadır. Ayrıca dikkat çeken bir başka husus
“süt”tür. Buradaki süt, Yakut ve Altay Türklerinde hayat ağacının yanında yer alan
(Ögel, 1998: 365) süt gölünü akla getirmektedir. Altay Türk destanlarından ErSamır’da kahramanın süt saçarak iyelerden yardım aldığı (Dilek, 1998: 333, 346),
Ak-Biy destanında süt saçarak Tanrı’ya ulaştığı (Dilek, 1998: 347) görülmektedir.
Maaday-Kara destanında ise kahraman Kögüdey-Mergen süt gölüne batırılarak
iyileştirilir (Bekki, 2002: 1041). Süt ile kutsala ulaşma ve ilk yaratılış haline dönme
arasında bir ilgi olduğu anlaşılmaktadır. Türk halk anlatılarında süt ile ilgili olarak
yapılan bir çalışmada ise sütün benzetme unsuru olarak kullanıldığı; saflığı, iyiliği,
temizliği, bolluğu, bereketi temsil ettiği; şifa için kullanıldığı tespit edilmiştir
(Doğru, 2013).
GÜZ 2017 / SAYI 83
209
Gülten KÜÇÜKBASMACI
Tasavvufi terminolojide süt, ilmi temsil etmektedir. Su ise, Hacı Bektaş Velî’ye
göre marifet makamındaki ârifleri temsil eder ve suyun aslı yeşil cevherdendir.
Cevherin aslı da Tanrı’nın kendi kudretindendir (Güzel, 2012: 169-172). Benli
Sultan asa suyu ile ilgili anlatıya göre; ilmi temsil eden süt9 (Uludağ, 2010: 269)
velînin asasıyla yerden fışkırmakta, velînin suya olan ihtiyacını belirtmesiyle sütün
yerine arifleri temsil eden su10 (Güzel, 2012: 172) akmaktadır.
Asa suyunun şifa uman kişinin niteliğine göre kesildiğine inanılması kutsalı
koruma anlayışını hatırlatmaktadır. Söz konusu asa suyunun her türlü hastalıkta
şifa niyetiyle içildiği, bu suyla yıkanıldığı, büyümeyen çocuklar yıkandıklarında
büyüyeceklerine inanıldığı görülmektedir.
Fotoğraf
Benli Sultan Külliyesi Asa Suyu
Fotoğraf 3:
Benli Sultan Külliyesi Asa Suyu
Fotoğraf 4 Benli Sultan Külliyesi Asa
Fotoğraf
4: Benli Sultan Külliyesi Asa
Suyu
Yıkanma
Yıkanma
Yeri Yeri
5.3. Abdal Hasan Külliyesi Asa Suyu
Taşköprü’nün
AbdalAbdal
HasanHasan
öyündeki
külliye külliye,
OsmanlıOsmanlı
mimarisinin
erken döneminin
Taşköprü’nün
köyündeki
mimarisinin
erken
döneminin
örnekleri
olan
hamam,
medrese,
türbe
ve
20.
yy.
başlarına
tarihlenen
örnekleri olan
medrese, türbe ve 20. yy. başlarına tarihlenen camiden oluşmaktadır.
camiden oluşmaktadır. Abdal Hasan’ın Horasan’dan geldiği ve II. Beyazıd zamanında
’ın Horasan’dan geldiği ve II. Beyazıd zamanında yaşadığı söylenmektedir.
yaşadığı söylenmektedir.
Türbenin giriş kapısının sağındaki sanduka Abdal Hasan’a,
Türbenin giriş
kapısının
sağındaki
sandukasöylenen
Abdal Hasan’a,
ise II.(Abdal
Beyazıd’ın
kızı
solundaki
ise II.
Beyazıd’ın
kızı olduğu
Dilsiz solundaki
Sultan’a aittir
Hasan
Haluğu
Tercemesi,
1997:
3-4).
Arşiv
kayıtlarına
göre
Abdal
Hasan’ın
15.
yy’ın
son
16.
söylenen Dilsiz Sultan’a aittir
Arşiv
yy’ın başında yaşadığı öne sürülmektedir (Yıldız, 2005: 584-585). Türbenin ve
kayıtlarına göre Abdal Hasan’ın 15. yy’ın son 16. yy’ın başında yaşadığı öne sürülmektedir
avlusunu çevreleyen duvarların üzerinde geyik başları asılıdır.
(Yıldız
Türbenin ve avlusunu çevreleyen duvarların ü
başları
Abdal Hasan ve türbesi etrafında da pek çok inanç ve uygulama oluşmuştur.
asılıdır.
Çocuk sahibi olmak isteyenler, cinnet geçirenler, her türlü hastalığına şifa arayanlar
türbede
bulunan
sacayağın
altından
tespihin
içindenoluşmuştur.
geçme, sandukadan
Abdal Hasan
ve türbesi
etrafında
da pekgeçme,
çok inanç
ve uygulama
Çocuk sahibi
olmak isteyenler, cinnet geçirenler, her türlü hastalığına şifa arayanlar türbe
sacayağın altından geçme, tespihin içinden geçme, sandukadan
çeşitli
uygulamalara başvurmaktadırlar (Küçükbasmacı
210
GÜZ 2017 / SAYI 83
Derlemeler sırasında İbrahim Demirbaş adlı kaynak kişi türbenin karşısındaki çam ormanının
içinde bulunan
öğüt olduğunu söylediği
ağacı göstererek
’ı asasını
KASTAMONU’DA ASA SULARI
toprak alma gibi çeşitli uygulamalara başvurmaktadırlar (Küçükbasmacı, 2000: 164166).
Derlemeler sırasında İbrahim Demirbaş adlı kaynak kişi, türbenin karşısındaki
çam ormanının içinde bulunan ve söğüt olduğunu söylediği bir ağacı göstererek
Abdal Hasan’ın asasını bu ağacın dibinden fırlattığını anlattı. Asa, türbenin biraz
ilerisine düşmüş ve süt akmaya başlamış. Bunu gören Abdal Hasan, “Allah’ım ben süt
istemedim, su niyaz ederim.” deyince süt suya dönüşmüş (KK-4). “Asa suyu” denilen
bu suyun yanına yıkanmak için bir yer yapılmıştır. Vücudunda kaşıntı olanlar, cinnet
geçirenler, büyümeyen çocuklar ve her türlü hastalığı olanlar şifa ümidiyle bu suyla
yıkanmakta ve sudan içmektedirler. Özellikle konuşamayan çocuklar şifa için buraya
getirilmektedir (KK-4).
ve hayat
ilişkisi,
veilişkisi
süt ilişkisi
Benli
Sultan asa
örneğinde
HayatHayat
ağacı ağacı
ve hayat
suyu suyu
ilişkisi,
su vesusüt
Benli
Sultan
uyusuyu
örneğinde
olduğu
olduğu gibi Abdal Hasanunda
asa da
suyunda
da karşımıza çıkmaktadır. Her türlü hastalık
karşımıza çıkmaktadır. Her türlü hastalık için bu suyla
için bu suyla yıkanıldığı ve sudan içildiği görülmektedir.
yıkanıldığı ve sudan içildiği görülmektedir.
Fotoğraf
Külliyesi Asa Suyu
Fotoğraf 5: Abdal Hasan
Külliyesi Asa
Suyu
Haraçoğlu
Haraçoğlu
Türbesi
Türbe,5.4.
İhsangazi
ilçesinin
İsalarAsa Suyu
Fotoğraf : Abdal Hasan Külliyesi Asa Suyu Yıkanma Yeri
Fotoğraf 6: Abdal Hasan Külliyesi Asa Suyu
Yıkanma Yeri
bulunmaktadır. Türbe ve cami Horasan’dan
Türbe, İhsangazi ilçesinin İsalar mahallesinde bulunmaktadır. Türbe ve cami
cî Efendi tarafından
Nakşibendi
Dergahı
olarak kurulmuştur.
Horasan’dan gelen Hoca Saadettin-i
Harecî Efendi
tarafından
Nakşibendi
Dergahı
olarakdergâh
kurulmuştur.
Ancak dergâh
yapılarıHaraçoğlu
günümüze
ulaşmamıştır.
Haraçoğlu
Ancak
yapıları günümüze
ulaşmamıştır.
türbesinin
giriş kapısında
da geyik
türbesinin
giriş
kapısında
da
geyik
başı
asılıdır.
Ahlat
Köyünde
(Benli
Sultan
Köyü)
başı asılıdır. Ahlat Köyünde (Benli Sultan Köyü) Külliyesi bulunun Benli Sultan hazretleri ile
Külliyesi bulunun Benli Sultan hazretleri ile dost ve postnişin oldukları, dolayısıyla
oldukları, dolayısıyla
16. üzyılda
Nakşibendi
Dergâhı olarak(http://
kurulduğu
16. yüzyıldaşinNakşibendi
Dergâhı olarak
kurulduğu
düşünülmektedir
www.ihsangazim.com/ihsangazi-turizm/ihsangazi-camileri/haracoglu-camisi.html
düşünülmektedir
Erişim tarihi: 09.12.2016).
camisi.html Erişim tarihi: 09.12
Saadettin Efendi buraya bir ikindi vakti gelmiş. Namaz kılmak için su bulamayınca bir çınar
ağacının dibine gitmiş. Allah’ım namaz kılacağım, abdest almak için su ihsan eyle
GÜZ 2017 / SAYI 83
asasını yere vurmuş. Süt akmaya başlamış. Bunun üzerine, “Süt ile abdest
alamam, su 211
niyaz
.” deyince süt suya dönüşmüş. Şifa niyetine bu sudan kim içerse, suyla yıkanırsa şifa
Bir başka rivayete göre ise söz konusu su
avaların kurak gittiği bir dönemde
Gülten KÜÇÜKBASMACI
Saadettin Efendi buraya bir ikindi vakti gelmiş. Namaz kılmak için su
bulamayınca bir çınar ağacının dibine gitmiş. “Allah’ım namaz kılacağım, abdest
almak için su ihsan eyle” deyip asasını yere vurmuş. Süt akmaya başlamış. Bunun
üzerine, “Süt ile abdest alamam, su niyaz ederim.” deyince süt suya dönüşmüş. Şifa
niyetine bu sudan kim içerse, suyla yıkanırsa şifa bulur11. Bir başka rivayete göre ise
söz konusu su, havaların kurak gittiği bir dönemde Saadettin Velî hazretlerinin abdest
almak için kayaya asasını vurarak çıkardığı sudur (Kalafat, http://www.oocities.org/
yasarkalafat/mak12.htm Erişim tarihi: 09.12.2016).
Martin Lings, Kur’an’da rahmet ilkesi ile suyun özellikle yağmurun
ayrılamayacağını söyler. Su da vahiy gibi Rahman tarafından aşağıya gönderilir.
Abdest almak “madde dünyasında kendini bu rahmet dalgasıyla özdeşleştirmektir…
arınma, kökenlerimize bir dönüştür” (Lings, 2003: 77-78). Suyun çıkışında abdest
alma ihtiyacının hareket noktası olması gizli duran rahmetin açığa çıkması olarak
yorumlanabilir. “Bir kaynağın fışkırması, yani gökten inmiş saklı durumdaki suyun
yeniden görünmesi, ‘görünüşü’ aşan bir gerçekliğin örtüsünün ansızın aşılması”dır
(Lings, 2003: 81). Abdest ve abdest almada en önemli araç olan su, beşerî boyuttan
aşkın boyuta geçişi sembolize etmektedir (Oymak, 2016: 89).
Halk arasında “Haraco Türbesi, Horaca Tekkesi” de denilen Haraçoğlu türbesi,
sünnet törenlerinde ve düğünlerde ziyaret edilmektedir. Türbedeki taş dibeğin
Ilgaz’dan keramet yoluyla getirildiği rivayet edilmektedir. Türbeden şifa niyetine
toprak alınır. Çocuğu yaşamayanlar, durmayanlar buraya gelip şeyhe satılır. Kadına
bir bağ geçirilip Haraçoğlu’nun sandukasının etrafında üç kez dolaştırılır. “Çocuğum
olur da kucağıma alırsam kurban keseceğim” diyerek adak adanır. Çocuğun adı Satı,
Satılmış koyulur. Kurban olarak koyun, koç, keçi kesilir. Ancak tavuk, horoz kesen de
vardır (KK-1, KK-3, KK-14). Türbeden şifa niyetine toprak alınır. Hasta olanlar bu
toprağı karıştırdıkları suyla yıkanırlar. Ruhsal-sinirsel hastalıkları olanlar Haraçoğlu
türbesine götürülür. Sacayaklar üzerinde su ısıtılıp hastaya gusül abdesti aldırılır.
Türbedeki büyük tespihin içinden geçirilir (KK-6).
Söz konusu asa suyunun yöre insanı üzerindeki sosyo-psikolojik işlevinin
farkına varan İhsangazi Belediyesi’nin bu durumu dikkate alarak yıkanma yerlerini
yenilettiği görülmüştür. Türbeden uzakta bulunan yıkanma yerleri değiştirilmiş,
güneş enerjili ısıtma sistemi eklenmiştir (http://www.ihsangazi.bel.tr/index.
php?tip=1&modul=9_1&lang= tr&ID=170& pID=2 Erişim tarihi: 09.12.2016).
Yerel yetkililerin bu yaklaşımının asa suyu etrafındaki inanış ve uygulamaların
sürekliliğine katkı sağladığı söylenebilir.
Kaynak kişiler, velînin asasını suyun çıktığı kayaya kakınca suyun çıktığını ve
şifa amaçlı kullanıldığını söylemişlerdir. Çocuklar götürülüp bu suyla yıkanmakta
ve sudan içirilmektedir. Özellikle psikolojik rahatsızlığı olanlar asa suyuyla şifa
aramaktadırlar (KK-5, KK-10, KK-16, KK-18). Mustafa Abaza adlı kaynak kişi,
212
GÜZ 2017 / SAYI 83
KASTAMONU’DA ASA SULARI
asa suyunun insanı rahatlattığını söylerken (KK-10), Kadir Kapıcı ise asa suyuyla
yıkandığını, rahatladığını; bunun yolunun inanmaktan geçtiğini anlatmıştır (KK-5).
Bir başka kaynak kişiye göre asa suyu, gelen ziyaretçileri severse çoğalırmış (KK-15).
Haraçoğlu asa suyunun bir çınarın dibinden çıkması hayat ağacı ve hayat suyu
ilişkisini hatırlatmaktadır. Ayrıca suyun miktarının şifa uman kişinin niteliğine göre
değiştiği inancı kutsalı koruma anlayışının göstergesidir. Asa suyunun bir ağacın
dibinden çıkması ve suyun faydalanacak kişiye göre azalması Benli Sultan asa suyu
ile; susuyun
yerine
önce başlaması
süt fışkırması,
akmaya
Benlisonra
Sultansuyun akmaya başlaması Benli Sultan asa
suyu ve Abdal Hasan asa suyu ile ortak motiflerdir.
Fotoğraf
7: Haraçoğlu
Asa Suyu
Fotoğraf
7: Haraçoğlu
Asa Suyu
. Şeyh Mehmet Efendi Türbesi Asa Suyu
Fotoğraf 8: Yenidenüzenlenen
ıkanma
Fotoğraf
Düzenlenen
Yıkanma
Yerleri
ŞeyhEfendi
Mehmet
Efendi
Türbesi Asa Suyu
Şeyh 5.5.
Mehme
Türbesi
“Sacayaklı
Türbe ” olarak da bilinmektedir. Türbe,
Şeyh Mehmet Efendi Türbesi “Sacayaklı Sultan Türbesi” olarak da bilinmektedir.
Şeyh
köyü
Akçasu
ahallesindedir.
Kitabelerden
türbenin 1662’de
Şeyh1662’de
Mehme Şeyh
Türbe,
Şeyh
köyü Akçasu
Mahallesindedir.
Kitabelerden
türbenin
adına
yaptırıldığı,
1951 yılında
Hedânizâde
Hacı Mehmet
KamilHacı
Efendi
tarafından
tamir
Mehmet
Efendi adına
yaptırıldığı,
1951 yılında
Hedânizâde
Mehmet
Kamil
Efendi tarafından
tamir ettirildiği
anlaşılmaktadır.
Altıait
sandukadan
beşinin kime ait
ettirildiği
anlaşılmaktadır.
Altı sandukadan
beşinin kime
olduğu bilinmemektedir.
olduğu bilinmemektedir. 1662 tarihinden önce vefat eden Şeyh Mehmet Efendi’nin
tarihinden
önceVelî’nin
vefat eden
Şeyhhalifesi
Mehmeolduğu
Efendi’nin
Şabân ı Velî’nin
halifesi
Şeyh Şabân-ı
icazetli
kabulŞeyh
edilmektedir
(Çiftçi,icazetli
1995: 238-
241). kabul edilme
olduğu
dir (Çiftçi, 1995: 238
Sacayaklı
de dilek,
adak
şifa umuduyla
edilmektedir.
Sacayaklı
SultanSultan
türbesitürbesi
de dilek,
adak ve
şifaveumuduyla
ziyaretziyaret
edilmektedir.
Türbenin
Türbenin girişinde bulunan ve Şeyh
Mehmet Efendi’nin oturduğuna inanılan kayaya
Efendi’nin oturduğuna inanılan kayaya oturanların sırt ve
oturanların sırt ve bellerinin ağrımayacağına inanılmakta, sırt ve bel ağrısı olanlar bu
ağrımayacağına
inanılmakta, sırt
ve b ağrısı olanlar
oturarak şifa
kayaya oturarak
şifa beklemektedirler
(KK-2).
girişinde bulunan ve Şeyh
Kaynak kişilerin ifadelerine göre Şeyh Mehmet Efendi defnedildikten sonra
oğlunun
rüyasına
girerek göre
mezarından
su çıktığını, kendisini rahatsız
Kaynak
kişilerin
ifadelerine
Şeyh Mehme
sonraettiğini
oğlununsöyler.
rüyasına
girerek mezarından su çıktığını, kendisini rahatsız ettiğini söyler. Bunun üzerine oğlu Şeyh
Efendi’yi türbenin olduğu yere defneder. Türbenin dışında akmakta olan su “asa
2017 / SAYI
suyu” olarak bilinmektedir ve Şeyh Mehmet Efendi’nin mezarından GÜZ
çıkan
su83 olduğuna
213
inanılmaktadır
Bu asa suyunun da zemzem suyu niteliğinde olduğu kabul
). Tür
camekânın içinde Şeyh Mehmet Efendi’nin asası
Gülten KÜÇÜKBASMACI
Bunun üzerine oğlu Şeyh Mehmet Efendi’yi türbenin olduğu yere defneder.
Türbenin dışında akmakta olan su “asa suyu” olarak bilinmektedir ve Şeyh Mehmet
Efendi’nin mezarından çıkan su olduğuna inanılmaktadır (KK-12, KK-13). Bu asa
suyunun da zemzem suyu niteliğinde olduğu kabul edilmektedir (KK-12). Türbede
camekânın içinde Şeyh Mehmet Efendi’nin asası bulunmaktadır.
Şeyh Mehmet Efendi asa suyu diğer örneklerden farklı olarak velînin asasının
yere, kayaya ya da ağaca vurmasıyla değil, velînin vefatından sonra bedeninin
toprakla teması neticesinde akmaya başlamıştır. Ayrıca asa suyunun zemzem suyu
akmayaolarak
başlamıştır.
Ayrıca asa
suyunun
zemzem
kabul edilmesi
Şeyh Şabân
kabul edilmesi
Şeyh
Şabân-ı
Velî asasuyu
suyuolarak
ile benzerlik
göstermektedir.
Şeyhı
Mehmet
Efendi’nin
Şeyh
Şabân-ı
Velî’nin
halifesi
olduğunun
kabul
edilmesi
bu
Velî asa suyu ile benzerlik göstermektedir. Şeyh Mehmet Efendi’nin Şeyh Şabân ı Velî’nin
benzerlikte etkili olabilir.
halifesi olduğunun kabul edilmesi bu benzerlikte etkili olabilir.
Fotoğraf 9: Şeyh Mehmet Efendi Asa Suyu Fotoğraf 10: Şeyh Mehmet Efendi’nin Asası
Fotoğraf
Şeyh Mehmet Efendi Asa Suyu
6. Sonuç
Fotoğraf
: Şeyh Mehmet Efendi’nin Asası
Yukarıda söz konusu edilen asa sularının her birinin ziyaret yeri haline gelmiş
bir
velînin
türbesinin
yanında
olduğu
görülmektedir.
Asahaline
suları;gelmiş
su, velî
ağaç
Yukarıda söz konusu
edilen asa
sularının
her birinin
ziyaret yeri
bir ve
velînin
kültüne bağlı olarak şekillenmiştir. Şeyh Mehmet Efendi asa suyu dışındaki her bir
türbesinin
olduğu
görülmektedir.
Asa yere
sularıvurmasıyla
velî fışkırmıştır.
ağaç kültüne
bağlıkendisi
olarak
asa yanında
suyu bağlı
olduğu
velînin asasını
Velînin
kadar
kullandığı
eşyalar
da
kutsaldır.
Tasavvufî
terminolojide
asa
kullanımı
sünnet
şekillenmiştir. Şeyh Mehmet Efendi asa suyu dışındaki her bir asa suyu bağlı olduğu velînin
olarak kabul edilir ve tarikatlara göre anlamlar yüklenir. Velînin asasını yere vurarak
asasını su
yere
vurmasıyla
Velîninkabul
kendisi
kadar
kullandığı
eşyalarsudaçıkarmanın
kutsaldır.
çıkarması
onunfışkırmıştır.
kerametlerinden
edilir.
Asayı
yere vurarak
Bakara
sûresinin asa
almışıncı
âyetinde
Kur’ân-ı
referansı
Tasavvufî
terminolojide
kullanımı
sünnet
olarak Kerim
kabul edilir
ve da vardır. göre anlamlar
yüklenir. Velînin
asasını yere
çıkarması
onunasa
kerametlerinden
Asayı
Şeyh Şabân-ı
Velî vurarak
ve Şeyhsu
Mehmet
Efendi
suyu ile ilgili kabul
olarakedilir.
vurgulanan
zemzem çıkarmanın
benzetmesinin diğer
asa almışıncı
sularına âyetinde
yapılmadığı dikkati
sûresinin
ı Kerimçekmektedir.
referansı
vardır.
Bu durumun Şeyh Şabân-ı Velî’nin şahsiyetiyle ilgili algılamadan ve külliyenin
bulunduğu yere yapılan Mekke benzetmesinden kaynaklandığı düşünülebilir. Şeyh
Şeyh Şabân ı Velî ve Şeyh Mehmet Efendi asa s
diğer asa sularına yapılmadığı dikkati çekmektedir. Bu durumun Şeyh Şabân ı
Velî’nin214şahsiyetiyle
ilgili algılamadan ve külliyenin bulunduğu yere yapılan Mekk
GÜZ 2017 / SAYI 83
kaynaklandığı düşünül
Şeyh Şabân ı Velî’nin
Şeyh Mehmet Efendi’nin türbesinde akan asa suyundaki zemzem benzetmesinde bu bağ
KASTAMONU’DA ASA SULARI
Şabân-ı Velî’nin halifesi kabul edilen Şeyh Mehmet Efendi’nin türbesinde akan asa
suyundaki zemzem benzetmesinde bu bağ etkili olabilir.
Benli Sultan ile Haraçoğlu asa sularının bir ağacın dibinden, Abdal Hasan asa
suyunun ise bir ağacın dibinden fırlatılan asanın düştüğü yerden akmaya başladığı
görülmektedir. Bu durum hayat ağacı-hayat suyu birlikteliğini hatırlatmaktadır.
Şeyh Şabân-ı Velî ve Şeyh Mehmet Efendi asa suyu dışındaki asa sularının
çıkışıyla ilgili anlatılarda velînin asasını yere vurmasıyla önce süt kaynamaya
başlamış, anlatılara göre velînin suya olan ihtiyacını dile getirmesiyle sütün yerine
su akmıştır.
Asa sularının çıkışıyla ilgili anlatılarda dikkat çeken bir başka unsur velînin
abdest almak istemesi, ancak etrafta abdest alacak suyun bulunmamadır. Bunun
üzerine velînin asasını yere vurmasıyla suyun kaynamaya başladığı görülmektedir.
Anlatılardaki bu unsur, velî denilen kişinin beşerî boyuttan aşkın boyuta geçişini
temsil eder.
Asa suları etrafında oluşan inanışlar arasında çocuk sahibi olmak için asa sularıyla
yıkanıldığı, asa suyunun içildiği görülmektedir. Burada suyun hayat verici gücü
akla gelmektedir. Yaratılışta rolü olan suyun üremede de etkili olacağı düşünülmüş,
bu inanç günümüze kadar gelmiştir. Çocuk sahibi olmak isteyenler kutsallığına
inandıkları asa sularından şifa beklemektedirler.
Asa suları çocuk sahibi olma arayışının dışında büyümeyen çocuklar için, her türlü
hastalık için ve özellikle ruhsal sıkıntılardan kurtulmak için şifa niyetiyle içilmekte,
bu sularla yıkanılmaktadır. Şifa beklentisi içinde olanlar asa sularından içtiklerinde
ya da asa suyuyla kuralına uygun olarak (ritüellere bağlı kalarak) yıkandıklarında
şifa bulacaklarına inanmaktadırlar. Kutsallığına inanılan bu sular aracılığıyla kişi ilk
ana, yaratılıştaki kusursuz ana dönecektir. Şeyh Şabân-ı Velî asa suyu ile ilgili olan
bir inanca göre de hırsız, ayyaş, hayat kadını gibi kişilere rüya yoluyla Hz. Pîr’den
davet geldiğinde asa suyuyla yıkanmakta ve tövbekâr olmaktadırlar. Asa sularıyla
yıkanmak arınmayı, kökene dönüşü sağlamaktadır.
Asa sularıyla ilgili olarak kutsala yapılan saygısızlık karşısında kutsalın korunduğu
anlatılar da karşımıza çıkmaktadır. Suyun yanına “mundar” kişiler, “kötü niyetli”
kişiler geldiği zaman suyun azaldığına, akışının durduğuna, kişi mekândan ayrıldığı
zaman ise asa suyunun tekrar akmaya, çoğalmaya başladığına inanılmaktadır.
Başlangıçta kendi halinde akan asa sularının üzerine çeşmeler, yanlarına yıkanma
yerleri yapılmıştır. Haraçoğlu asa suyu örneğinde görüldüğü gibi son yıllarda yapılan
yenilemelerde bu yıkanma yerleri modern ihtiyaçlara yönelik olarak (duşa kabin, sıcak
su tesisatı gibi) düzenlenmektedir. Bu durum kültürün sürekliliğinin göstergesidir.
GÜZ 2017 / SAYI 83
215
Gülten KÜÇÜKBASMACI
Suyun kutsallığı geçmişten bugüne devam etmekte, insan davranışlarına yön
vermektedir. Ayrıca internet ortamında “asa suyu” ile ilgili bir tarama yapıldığında
15.08.2013 tarihinde 3.580, 06.11.2014 tarihinde 5940, 04.01.2017 tarihi itibariyle
9.870 sonuçla karşılaşılmaktadır. İnternetteki bu paylaşımlar haber, görsel, forum,
şahıslar veya dergiler adına hazırlanmış internet siteleri, köylerin internet siteleri,
resmî kurumların internet siteleri gibi farklı alanlarda karşımıza çıkmaktadır. Bu
paylaşımların “asa suları”nın kutsallığının sürekliliğini sağladığı düşünülebilir.
Elektronik ortam bilginin yayılmasını hızlandırmakta, paylaşımı arttırmaktadır.
Geçen dört yıllık sürede görülen artış da bunu desteklemektedir. Böylece kutsalın
etrafında oluşanların yeni bir ortam ve söylemde varlığını sürdürdüğünü görmekteyiz.
Söz konusu asa suları, suyun kutsallığı fikrinin günümüzdeki tezahürleridir.
Etrafında oluşan efsane, inanç ve uygulamalarla birlikte asa suları aracılığıyla, Türk
kültüründe suyun kutsallığı asırlardan beri devam ederek günümüz insanının
davranışlarına yön vermeye devam etmektedir. Sonuç olarak; asa suları, velî kültüyle
birlikte kişilerin maddi ve manevi sıkıntılarında başvurdukları kutsal mekânlar
olarak Türk inanç sistemi içerisinde yeri ve önemini korumaktadır.
Sonnotlar
1 Kaynaklarda ıduk, iduk olarak gördüğümüz bu kelimenin karşılığı kısaca kutsal, kutsanmış
olarak verilse de Jean Paul Roux’ya göre bu anlam yanlış olmamakla birlikte yetersizdir. Roux;
Kaşgarlı Mahmut ve VIII. yüzyıla ait yazıtlardan yola çıkarak id- fiiline “serbest bırakılanlar” anlamının
verilebileceğini söylüyor. Ona göre bir mülkün serbest bırakılması, “kutsanması” anlamına geliyor
ve bu da orada yaşayan hayvanların öldürülemeyeceği ve orada yetişen bitkilerin koparılamayacağı
demektir (Roux, 2012: 76-79).
2 “... Kazan’ın önine bir su geldi. Kazan aydur: Su Hak dizdarın görmişdür, ben bu su-y-ile
haberleşeyim didi. Görelüm hanum nice haberleşdi. Kazan aydur:
Çağnam çağnam kayalardan çıkan su
.....
Ordunun haberini bilür misin degil bana
Kara başum kurban olsun suyum sana.” (Ergin, 1997: 101)
3 Makale içinde kaynak kişiler KK kısaltması ve sıra numarası ile gösterilmiş, kaynak kişi bilgileri
“Adı, Soyadı, doğum tarihi, eğitim düzeyi, mesleği, görüşme tarihi ve yeri” sıralamasıyla “Sözlü
Kaynaklar” başlığında kaynakçada verilmiştir.
4 17 Ağustos 2013 tarihinde gözlenmiştir.
5 Su; Kur’an’da yağmur, pınar, sel, deniz, ırmak ve çeşme olarak geçmektedir. Hûd/7, Târık/5-6
âyetleri yaratılışta suyun rolüne dikkat çekerken, En’âm/99, A’râf/ 57 ve Furkân/48-49 âyetleri ise
suyun bereket kaynağı oluşuyla ilgilidir.
6 Zeki Başar, “Şifalarına İnanılan Kutsal Sular” isimli tebliğinde “Asa Suyu”na da yer vermiştir.
Ancak Kastamonu’da bulunan “Pir Sultan Çeşmesi” adlı bir başka şifalı sudan daha bahseder. Bu su “Asa
Suyu” ile aynı sudur. Şeyh Şabân-ı Velî’ye Hz. Pîr, Pîr Sultan da denildiğinden türbede bulunan su “Asa
Suyu”, “Pîr Sultan Çeşmesi”, “Ebizemzem” adlarıyla anılmaktadır.
216
GÜZ 2017 / SAYI 83
KASTAMONU’DA ASA SULARI
7 Fotoğraf 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 9, 10 yazarın arşivindendir. Fotoğraf 8 ise şu adresten alınmıştır:
http://www.ihsangazi.bel.tr/index.php?tip=1&modul=9_1&lang=tr&ID=170&pID=2
Erişim
Tarihi: 09.12.2016.
8 uslu: yaşlı
9 Hz. Peygamver bir rüyasında süt içtiğini ve artanını Hz. Ömer’e verdiğini ve sütün ilmin simgesi
olduğunu söylemiştir (Uludağ, 2010: 269). Hacı Bektaş-ı Velî de Makâlât’ta imanı süte benzetmiştir
(Güzel, 2002: 178).
10 Hacı Bektaş Velî Makâlât’ta Âdem’in toprak, su, ateş ve hava olmak üzere dört nesneden
yaratıldığını ve Cenab-ı Hakk’ın âbidler, zâhidler, ârifler ve muhibler olmak üzere dört bölük insan
yarattığını söyler. Âbidler şeriat kavmidir ve asılları havadır. Zâhidler tarikat kavmidir, asılları ateştendir.
Âriflerin aslı sudandır ve marifet kavmindendir. Muhibler ise hakikat kavmindendir ve asıllar topraktır
(Güzel, 2002: 165-175).
11 Bu bilgiler türbenin duvarında asılı bir levhadan alınmıştır.
Kaynaklar
1. Sözlü Kaynaklar
KK-1: Aliye Çoğalan, 1945, okuma-yazma bilmiyor, çiftçi, 20.05.1999, İhsangaziKastamonu.
KK-2: Cahide Karataş, Kaynak kişi kişisel bilgilerini vermemiştir. 03.05.2015, Terzi
Köyü-Kastamonu.
KK-3: Hanım Gökçe, 1935, okuma- yazma biliyor, çiftçi, 20. 04. 1999, İhsangaziKastamonu.
KK-4: İbrahim Demirbaş, 1917, ilkokul mezunu, ormancı, 08.05.1999, Abdal Hasan
Köyü-Taşköprü-Kastamonu.
KK-5: Kadir Kapıcı, 1954, lise mezunu, emekli ormancı, 20.05.2007, İhsangaziKastamonu.
KK-6: Lütfiye Havancı, 1957, lise mezunu, devlet memuru, 11.03.1999, Kastamonu.
KK-7: Mehmet Kılıç, 1945, okuma-yazma bilmiyor, çiftçi, 06.05.2006, TaşköprüKastamonu.
KK-8: Melek İncegil, 1935, okuma yazma bilmiyor, ev hanımı, 10. 05. 1999,
Kastamonu.
KK-9: Muharrem Ök, 1946, doktora, emekli öğretim üyesi, 04.01.2017, KızılcabölükDenizli.
KK-10: Mustafa Abaza, 1934, okuma-yazma bilmiyor, çiftçi, 10.05.2007, İhsangaziKastamonu.
KK-11: Mustafa Türkmenoğlu, 1952, lise mezunu, 03.07.2005, Kastamonu.
KK-12: Nevin Al, Kaynak kişi kişisel bilgilerini vermemiştir. 03.05.2015, Kastamonu.
GÜZ 2017 / SAYI 83
217
Gülten KÜÇÜKBASMACI
KK-13: Ramazan Açıkel, 1971, lisans mezunu, imam, 03.05.2015, Kastamonu.
KK-14: Reşide Meşe, 1930, okuma-yazma biliyor, çiftçi, 20.05. 1999, İhsangaziKastamonu.
KK-15: Sebahat Ciğerci, 1950, ilkokul mezunu, ev hanımı, 25.11.2005 İhsangaziKastamonu.
KK-16: Selver Hüser, 1947, ilkokul mezunu, çiftçi, 20.05.2007, İhsangaziKastamonu.
KK-17: Tevfik Doğruoğlu, 1930, ilkokul mezunu, çiftçi, 13.12.2005, Benli Sultan
Köyü- Kastamonu.
KK-18: Ziya Sağlık, 1929, ilkokul mezunu, çiftçi, 20.05.2007, İhsangazi-Kastamonu.
2. Yazılı Kaynaklar
Abdal Hasan Hal Tercemesi. (1997). Kastamonu: İl Kültür Müdürlüğü.
Abdülkadiroğlu, Abdülkerim. (1987). “Kastamonu’da Dinî Folklor veya DinîManevî Halk İnançları”. III. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, IV.
Cilt, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1-18.
—. (1991). Havetîlik’in Şa’baniye Kolu, Şeyh Şaban-ı Velî ve Külliyesi. Ankara:
Kastamonu Şeyh Şabân-ı Velî Derneği Yayınları.
Akman, Eyüp. (2002). “Türk ve Dünya Kültürlerindeki Su Kültü Üzerine
Düşünceler”. Kastamonu Eğitim Dergisi 10 (1), 1-10.
Atlı, Sagıp. (2012). “Şeyh Şa’bân-ı Velî’nin Türbesi Etrafında Oluşan İnanç ve
Uygulamalar”. Sufi Araştırmaları-Sufi Studies 6, 51-64. Erişim Tarihi: 25.09.2013.
www. sufiarastirmalari.com
Aydoğan, Emine. (2006). “Anadolu Sahası Türk Halk Hikâyelerinde Mitolojik
Unsurlar”. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Ankara.
Başar, Zeki. (1989). “Şifalarına İnanılan Kutsal Sular”. Türk Halk Hekimliği
Sempozyumu Bildirileri, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 47-58.
Bayat, Fuzuli. (2007). Türk Mitolojik Sistemi 1. İstanbul: Ötüken Yayınları.
Bekki, Selahaddin. (2002). “Altay-Türk Destancılık Geleneği ve Maaday-Kara
Destanı”, Türkler Ansiklopedisi, 3. Cilt, Ankara: Yeni Türkiye Yayınları, 10261046.
Cebecioğlu, Ethem. (2009). Tasavvuf Terileri ve Deyimleri Sözlüğü. İstanbul: Ağaç
Kitabevi Yayınları.
Cooper, J. C.. (1998). “Water,”, An Illustrated Encyclopaedıa of Traditionol Symbols,
London, 188-189.
218
GÜZ 2017 / SAYI 83
KASTAMONU’DA ASA SULARI
Çağımlar, Zekiye. (2005). “Kastamonu Halk Kültürü İçinde Yatır-Ziyaret İnancı
ve Bu İnanç Çerçevesinde Şeyh Şabân-ı Velî Etrafında Oluşturulan Efsaneler”.
İkinci Kastamonu Kültür Sempozyumu Bildirileri, Ankara: Gazi Üniversitesi
İletişim Fakültesi Basımevi, 445-467.
Çifci, Fazıl. (1995). Kastamonu Camileri-Türbeleri ve Diğer Tarihi Eserler. Ankara:
Türkiye Diyanet Vakfı.
Demirci, Ziya. (1962). Kastamonu Evliyaları, Kastamonu: Doğrusöz Matbaası.
Dilek, İbrahim. (2998). “Altay Türk Kayçılık Geleneği ve Kayçı N. U. Ulagaşev”.
Türk Dünyası Dil ve Edebiyat Dergisi 5, 309-361.
Dramur, Rengin. (1989). “Bursa Kaplıcaları”. Türk Halk Hekimliği Sempozyumu
Bildirileri, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 125-137.
Doğru, Meral. (2013). “Türk Halk Anlatmalarında Süt”. Yayımlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya. Erişim tarihi:
18.01.2017. https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/tezSorguSonucYeni.jsp.
Eliade, Mircae. (1991). Kutsal ve Dindışı. Çev. Mehmet Ali Kılıçbay, Ankara: Gece
Yayınları.
—. (1994). Ebedî Dönüş Mitosu. Çev. Ümit Altuğ. Ankara: İmge Kitabevi.
Ergin, Muharrem. (1997). Dede Korkut Kitabı I. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
—. (2004). Orhun Abideleri. İstanbul: Boğaziçi Yayınları.
Ergun, Pervin. (2004). Türk Kültüründe Ağaç Kültü. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi
Başkanlığı Yayınları.
Esin, Emel. (2001). Türk Kozmolojisine Giriş. İstanbul: Kabalcı Yayınevi.
Gökoğlu, Ahmet. (1952). Paphlagonia. Kastamonu: Doğrusöz Matbaası.
Gökyay, Orhan Şahik. (1973). Dedem Korkud’un Kitabı, İstanbul: Millî Eğitim
Basımevi.
Gölpınarlı, Abdülbâki. (1995). Manakıb-ı Hacı Bektâş-ı Velî Vilâyetnâme, İstanbul:
İnkılâp Kitabevi.
Güzel, Abdurrahman. (2001). Hacı Bektaş-ı Velî ve Makâlât, Ankara: Akçağ Yayınları.
http:// İhsangazi.bel.tr/site/haberdetay Erişim tarihi: 09.10.2013.
İnan, Abdülkadir. (1995). Şamanizm. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
— . (1998). “Türklerde Su Kültü ile İlgili Gelenekler”. Makaleler ve İncelemeler I. Cilt,
Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 491-495.
Kalafat, Yaşar. (1995). Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri. Ankara: Atatürk
Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları.
—. “Kastamonu ve Yakın Çevresinde İslam Azizleri”. Erişim tarihi: 09.10.2013.
www. oocities.org/yasarkalafat/mak12.htm.
GÜZ 2017 / SAYI 83
219
Gülten KÜÇÜKBASMACI
Küçükbasmacı, Gülten. (2000). “Kastamonu Halk Tababeti, İnanış ve Uygulamaları”.
Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Ankara.
Kıyak, Abdulkadir. (2013). “Geleneksel Türk İnanışlarındaki Su Kültünün
Elazığ’daki İzleri”. Gümüşhane Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2 (4), 22-39.
Kur’ân-ı Kerim Meâli (2012). Haz. Halil Altuntaş ve Muzaffer Şahin. Ankara: Diyanet
İşleri Başkanlığı Yayınları.
Lings, Martin. (2003). Simge ve Kökenörnek: Oluşum ve Anlamı Üzerine. Çev.
Süleyman Sahra. Ankara: Hece Yayınları.
Ocak, Ahmet Yaşar. (2010). Kültür Tarihi Kaynağı Olarak Menakıpnameler. Ankara:
Türk Tarih Kurumu Yayınları.
— . (2012). Hızır-İlyas Kültü, İstanbul: Kabalcı Yayıncılık.
Oğuz, M. Öcal. (1998). “Mitolojimizde ve Ural Batır Destanında Başlangıçtaki
Sonsuz Su”. Millî Folklor 10(38), 22-24.
Oymak, İskender. (2015). “Türk Mitolojisinde Su Kültü”. Türk Mitolojisine Giriş.
Editör: Fatma Ahsen Turan ve Meral Ozan. Anakara: Gazi Kitabevi, 83-107.
Ögel, Bahaeddin. (1995). Türk Mitolojisi, II. Cilt. Ankara: Türk Tarih Kurumu
Yayınları.
— . (1998). Türk Mitolojisi, I. Cilt. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
Roux, Jean Poul. (1998). Türklerin ve Moğolların Eski Dini. Çev. Aykut Kazancıgil.
İstanbul: İşaret Yayınları.
— . (2012). Eski Türk Mitolojisi, Çev. Musa Yaşar Sağlam, Ankara: Bilgesu Yayıncılık.
Rudhardt, Jean. (2006). “Su”, Çev. Adem Koç. Millî Folklor 70, 125-135.
Seyidov, M. A.. (1997). “Eski Türk Kitabelerinde Yer-Sub Meselesi”. Dil Tarih
Coğrafya Tarih Araştırmaları Dergisi’nden Ayrı Basım, Çev. S. Gömeç. Ankara:
Ekol Yayınevi, 259-265.
Şeşen, Ramazan (haz.). (1995). İbn-i Fadlan Seyahatnamesi. İstanbul, 1995.
Tanyu, Hikmet. (1976). “Türklerde Ağaçla İlgili İnanışlar”. Türk Folklor Araştırmaları
Yıllığı 1975. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.
Tatcı, Mustafa. (2012). Hazret-i Pîr Şeyh Şabân-ı Velî ve Şabâniyye. İstanbul: H
Yayınları.
Turan, Fatma Ahsen. (1992). “Hayat Ağacı”. Türk Kültürü 353, 543-553.
Turan, Osman. (1980). Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi Tarihi. İstanbul: Nakışlar
Yayınevi.
Uludağ, Süleyman (2010). “Şürb”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklpedisi, C. 39,
Ankara: TDV, 269-270.
www. ihsangazim.com/ihsangazi Erişim tarihi: 09.10.2013.
220
GÜZ 2017 / SAYI 83
KASTAMONU’DA ASA SULARI
www.kastamonukulturturizm.gov.tr/belge/1-65967/hz.pir-seyh-saban-ı
velikulliyesi-html Erişim tarihi: 01.11.2013.
www.kastamonukulturturizm.gov.tr/belge/1-65981/osmanli-devleti-donemi.html.
Erişim tarihi: 09.10.2013.
Yavuz, Kemal. (2000). Âşık Paşa Garipnâme II/2. İstanbul: Türk Dil Kurumu
Yayınları.
Yazar, Mehmet Behçet. (1998). Kastamonu Eski Eserleri (Kastamonu Âsâr-ı Kadîmesi).
Haz. Musa S. Cihangir. Kastamonu: Kastamonu Valiliği İl Özel İdaresi Yayınları
Yıldız, Esra. (2005). “Taşköprü Abdalhasan Köyü ve Türk Devri Mimari Eserleri”.
Kastamonu Eğitim Dergisi 13(2), 583-608)
Yıldız, Naciye. (1995). Manas Destanı (W. Radloff) ve Kırgız Kültürü ile İlgili Tespit ve
Tahliller. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
— . (2009). “Türk Destanlarında Çocuksuzluk”, Millî Folklor 82, 76-88.
GÜZ 2017 / SAYI 83
221