Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
5 pages
1 file
Milleti meydana getiren önemli unsurlardan biri de kültür birliğidir. Bu birliği sağlayan değerler, bizim bir ve beraber olmamızı sağlayan değerlerdir. Kültürel değerlerimizi maddi ve manevi olmak üzere iki başlıkta ele alıp inceleyebiliriz. Ölümlerimiz, düğünlerimiz, aşımız, kaşığımız, eşiğimiz, beşiğimiz, halımız, kilimimiz, kazanımız, kepçemiz gibi her bir obje, kültürel kimliğimizi belirleyen unsurlardan sadece birkaçı.
Kültür, bir milletin ortak yaşam tarzıdır. Kültürün en önemli unsurları, gelenek, görenek ve inançlardır. Her milletin sahip olduğu gelenek, görenek ve inançların sosyal yaşama yansıyan yüzü ise bayramlardır. Milletler tarihsel süreç içersinde yaşanılan önemli olayları anmak, örf ve adetlerini yaşatmak ve dini inançlarını yerine getirmek itibariyle özel günler yaşar. İşte Nevruz da Türk dünyası için tarih boyunca yaşatılan bu özel günlerden biridir. Türk dünyasının milli bayramıdır. Türklerin Nevruz gelenekleri, Orta Asya-Selçuklu-Osmanlı-Cumhuriyet çizgisinde ele alınırsa süreklilik gösterir. Bugün büyük Selçuklu Devleti’nin tarihi sınırları içinde bulunan Türkiye, İran, Afganistan, Pakistan, Türkmenistan, Tacikistan, Kırgızistan, Azerbaycan ve Kazakistan’da Nevruz Bayramını aynı coşku ile kutlamaya devam etmektedir. Bu yönü ile Türk dünyasında binlerce yıldan beri yaşayan bu gelenek Türklerin ortak kültür mirasıdır. Türklerin ailesine, örf ve adetlerine, geleneklerine ve devletlerine olan sadakatleri Nevruz’u bugünlere taşımıştır.
ÖZ Bu çalışmada, Nevruzun Türk basınında yer alış biçimi ele alınmıştır ve dönemsel siyasal konjonktüre yönelik çerçevelerle ilişkisi ortaya konmuştur. Nevruz kavramı günümüzde dini, ideolojik ve kültürel olmak üzere üç farklı boyutu ile ele alınmaktadır. Bu çalışmada bu boyutlara ilişkin Türk basının rolü ve etkisi ortaya konmuştur. Bu doğrultuda gazetelerde yayınlanan Nevruz haberleri incelenmiştir. 50 yıllık bir süreyi kapsayan bir arşiv taraması yapılmıştır. Bu çalışmada son 50 yıllık bu yana kesintisiz yayınlanan üç gazete olan Cumhuriyet, Hürriyet ve Milliyet gazeteleri örneklem olarak alınmıştır. Araştırmada içerik çözümlemesi yöntemi kullanılmıştır Araştırma sonucunda Nevruzun Kürt sorununun ele alınışına göre basında farklılaştığı görülmektedir. Nevruz Kürt sorununun çözüm sürecinde kültürel çeşitliği olan bir bayram, Kürt sorununun çatışma sürecinde ise ulusal güvenlik sorunu yaratan bir ritüel olarak yansıtılmaktadır. Genellikle gazeteler Nevruzu bir Kürt bayramı olarak görmektedir. Türk bayramı olarak ele alındığında geleneğin icadı kuramı çerçevesinden bir yaklaşım görülmektedir. ABSTRACT In this study, the form of the Nowruz in the Turkish press is discussed and established by the framework for periodic political conjuncture. Today the concept of Nowruz is discussed with three different sizes including religious and cultural ideology. This research demonstrated the role and the impact of Turkish press on these dimensions. Accordingly, the newspaper news about Nowruz is analyzed. 50 years archive is scanned. The samples of the study are Cumhuriyet Hürriyet and Milliyet. The reason of chosing these newspapers is their publishing continously in the last 50 years. The method of the study is content analysis. The result of the research indicated us that Kurdish issue differentiated according to the approach to it in the media. The Turkish press approaches to Nowruz as a Kurdish Cultural Festival during the Kurdish solution period, and as a rituel during the Kurdish conflict period. Generally, newspapers regard Newruz as Kurdish bairam.When it is dealt with as Turkish bairam, it is seen as an approach from the frame of the invention of tradition.
1870'lerden Günümüze Dersim Nüfusu, 2007
Bu yazıda muhtelif kaynaklardan yararlanılarak yaklaşık son 150 yıllık süreçte Dersim nüfusundaki hareketliliğin, bu nüfusun etnik ve dini kompozisyonunun bir dökümü yapılmaktadır.
Hikmet-Akademik Edebiyat Dergisi, Sayı 3, 2016
Türk Edebiyatının en geniş ve garip bir şekilde en çok göz ardı edilen alanlarından olan nesrin veya düzyazının bizce önemli meselelerinin başında, tasnifi gelmektedir. Bunun için şu tür soruları sormamız gerekir zannındayız: Nesir nasıl tasnif edilmeli, yani, nasıl sınıflandırılmalı, sınıflandırılabilir mi veya sınıflandırılamaz mı? Bilindiği üzere tasnif, bilimsel bir tasarruf olmakla, aynı zamanda ilgili alanda çalışan kişilerin haberdar olmadığı veya olamadığı konu başlıklarını ve hattâ eserleri de bildirmek bakımından ayrıca önem taşır. Bu tür bir tasniften sonra neşirlerin yapılması, yani metinlerin ilmî usûllerle ortaya çıkartılması, muhtemelen daha sağlıklı bir şekilde olacaktır. Bu meselesi henüz halledilmemiş olan nesir sahasının önemli bir başka müşkili ise genellikle, metinlerde kullanılan dilden veya üslûptan hareketle karşımıza çıkan isimlendirme kargaşasıdır. Hemen hemen elli yıldır çoğu kaynakta veya araştırmacının eserinde ısrarlı bir şekilde bahsi geçtiği için özellikle şu sorular sorulabilir: Acaba nesir veya nesir tarzı, gerçekten bu tür kaynaklarda verildiği gibi 'sâde', 'orta', 'süslü' diye adlandırılabilir mi; şâyet bu sınıflandırma doğruysa bahsi geçen tarzlar nasıl olabilir, nasıldır ya da nasıl belirlenebilir; böyle bir tasnif doğru mudur, yanlış mıdır ve belki de daha değişik sorular bâbından bu konu üzerinde konuşulmalı mı, konuşulmamalı mı? Son dönemde 'sâde' ve 'süslü' olmak üzere ikili tasnifler de görülmekle beraber, ders kitaplarında, Eski Türk Edebiyatı el kitaplarında genellikle sâde, orta ve süslü olmak üzere üçlü tasnif baskın gelmektedir. Bunun, yani böyle bir tasnif ve/veya isimlendirmenin, nereden geldiğini, kaynaklandığını takip etmek, ilk ne zaman ve kim/kimler tarafından kullandığını bulmak istediğimizde, sanırız, önce tezkirelere bakmamız gerekecektir. Acaba tezkirelerde gördüğümüz, görmediğimiz, atladığımız başlıklandırmalar veya böylesine bir tasnif var mı; Latîfî, Sehî, Âşık Çelebi, Safâyî, Sâlim vb. gibi önemli tezkirecilerin eserlerinde böyle bir sınıflandırma yapılmış mıdır diye bakmak * Prof. Dr.; Erciyes Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü. * Bu yazı, 4-9 Mayıs 2009 tarihlerinde Kayseri'de 'Prof. Dr. Abdülkerim Abdülkadiroğlu Hatırasına' düzenlenen IV. Klâsik Türk Edebiyatı Sempozyumu'nda sunulan tebliğin gözden geçirilmiş ve genişletilmiş hâlidir. Düzenleme yapılırken konuşma üslûbuna olabildiğince dokunulmamaya çalışılmıştır.
This paper mentioned the presence of the Court determined Necati Bey and Turkish Necati Bey's simple to use has been questioned.
Edebiyat, insanoğlunun düşünce ve duygu dünyasında yer alan her unsurun yansıtılması noktasında bir ayna işlevi taşımaktadır. İnsanın belli bir olay ya da durum karşısında hissettiklerini yansıtan edebi ürünler, bu anlamda ürünü ortaya koyan kişinin duygu ve düşünce dünyasının belli bir kesitini yakalamada önemli ipuçları sunmaktadır. Kişiler için geçerli olan bu durum toplumun genelinde kabul görmüş durumlar ve olaylar için de geçerlidir. Tarihsel süreç içerisinde toplumun yaşadığı olağanüstü olaylar, tarihsel hadiseler ve toplumun kendini inşa etmede kullandığı bilgiler ,edebi eserlerde kendine yer bularak toplumsal hafızanın birikimine dâhil olur. İslamiyet'in kabulüyle birlikte yaşanan kültürel, toplumsal ve psikolojik değişmeler kendisine bu bağlamda edebi eserlerde karşılık bulmakta gecikmemiştir. Kutadgu Bilig'le başlayan ve toplumsal hafızanın kendini yeniden kurması anlamına gelen bu yeni atılım, asırlarca devam etmiştir. Bu dönemi takip eden asırlarda da kabul edilen yeni dinin, tüm hayatta ve zihinsel süreçlerde hâkim olması amacıyla edebi eserler ortaya konmuş, hatta bazı türler özelleşerek sadece bu amaca hizmet etmiştir. Batı tesiri altında yeni bir süreç olarak gelişen modern Türk edebiyatında da bu yaklaşım devam etmiştir. Dinî ve toplumsal birçok olay, bu edebiyatın metinlerinde kendine yer bulmuş, yazarların ve şairlerin zihin dünyasından, okuyucularına yönelen bir anlam akışını oluşturmuştur. Söz konusu kavramlar ya da durumlar yeni edebiyatın birçok türünde atıflar ve anımsatmalar şeklinde kendini belli etmiştir. Temelde Kur'an-ı Kerim'de yer alan kıssada anlatılan Hz. Nuh Aleyhisselam ve Tufan hadisesi, modern edebiyatta da bir metinler arası etkileşim yoluyla kendini göstermektedir. İnsanlık tarihinin en eski metinlerinde bile yer alan bu hadise, toplumun kıssalardan kaynaklanan ortak zihnindeki şekillerine uygun bir biçimde edebi metinlerde gözlemlenmektedir. Bu çalışmamızda Tanzimat sonrasında ortaya çıkan modern Türk edebiyatında Hz. Nuh ve Tufan hadisesinin izini
Vittime e carnefici Le stragi sulla Linea Gotica orientale, 2024
BÁO CÁO NGHIÊN CỨU VỀ VIỆC GIẢI QUYẾT TRANH CHẤP ĐẦU TƯ QUỐC TẾ CỦA TÒA ÁN, TRỌNG TÀI VIỆT NAM, 2015
Memorias del congreso internacional de investigación Academia Journals Celaya 2019, 2019
A. Besussi (ed), A Companion to Political Philosophy, Ashgate: Aldershot, 2012
Routledge eBooks, 2023
Boletim de Conjuntura NERINT, 2017
Journal of cultural analytics, 2024
Lavoro Culturale, 2021
Chemical Engineering Science, 2010
Arte y políticas de identidad, 2023
European Journal of Education Studies, 2017
Land Evaluation for Paddy Cultivation in the Reclaimed Tidal Lowland in Delta Saleh, South Sumatra, Indonesia, 2013
Education Canada, 2009
Research Square (Research Square), 2024
International Journal of Psychology, 2021
PROSIDING SEMINAR NASIONAL HUKUM DAN PEMBANGUNAN YANG BERKELANJUTAN, 2021
Journal of Chemical Education, 1988
RELIES: Revista del Laboratorio Iberoamericano para el Estudio Sociohistórico de las Sexualidades
Journal of Applied Sciences, 2008