Academia.eduAcademia.edu

70- NEVRUZ ve TÜRK KÜLTÜRÜ son.doc

Milleti meydana getiren önemli unsurlardan biri de kültür birliğidir. Bu birliği sağlayan değerler, bizim bir ve beraber olmamızı sağlayan değerlerdir. Kültürel değerlerimizi maddi ve manevi olmak üzere iki başlıkta ele alıp inceleyebiliriz. Ölümlerimiz, düğünlerimiz, aşımız, kaşığımız, eşiğimiz, beşiğimiz, halımız, kilimimiz, kazanımız, kepçemiz gibi her bir obje, kültürel kimliğimizi belirleyen unsurlardan sadece birkaçı.

NEVRUZ ve TÜRK KÜLTÜRÜ Gıyasettin AYTAŞ  Yrd. Doç. Dr. Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Milleti meydana getiren önemli unsurlardan biri de kültür birliğidir. Bu birliği sağlayan değerler, bizim bir ve beraber olmamızı sağlayan değerlerdir. Kültürel değerlerimizi maddi ve manevi olmak üzere iki başlıkta ele alıp inceleyebiliriz. Ölümlerimiz, düğünlerimiz, aşımız, kaşığımız, eşiğimiz, beşiğimiz, halımız, kilimimiz, kazanımız, kepçemiz gibi her bir obje, kültürel kimliğimizi belirleyen unsurlardan sadece birkaçı. Nevruzun bir gelenek olarak nasıl başladığı, bizim kültürümüzde var olma gerekçesi ve uygulama biçimleri ile ilgili değişik görüşler ileri sürülmektedir. Bu geleneğin Türk toplumunun dışında, başka toplumlarda da olup olmadığı, kutlanıp kutlanmadığı hep tartışıla gelmiştir. Bazı araştırmacılar, bundan 15.000 yıl önce, eski Pers Kralı Cemşid döneminde, baharın gelişi ile ilgili törenler düzenlendiğini. Mevsim geçişlerine bağlı ve daha çok kıştan bahara geçişin sevinci olarak ele alınan Nevruz kutlamalarının bizimle aynı nitelik ve özelliğe sahip olup olmadığı tam anlamıyla tespit edilmiş değildir. Türk mitolojisinde tabiatın ayrı ve özel bir yere sahiptir. Yaratılış Destanı’ndan başlamak üzere, bütün destanlarımızda tabiat temel bir unsur olarak yer alır. Tabiatla iç içe yaşayan Türkler, toprağı var eden, çoğaltan bir unsur olarak kabul etmiş, onun var olmasını hep önemsemiştir. Toprağın hayat bulması, canlanması, baharın gelmesi kültürümüzde her zaman özel bir anlam ifade etmiştir. Baharın gelişi kutlanmış ve kutsanmıştır. Bu kutlamaların adına da Nevruz denmiştir. Nevruz, Türk coğrafyasının kuzeyinden güneyine, batısından doğusuna kadar kutlanmakta ve sevinçle karşılanmaktadır. Kış, kapalılığı ve kapanmayı ifade eder. Bahar ise, yeniden hayat bulma, bir başka söyleyişle dirilişi ifade eder. Güneş bütün haşmetiyle doğayı aydınlatırken, kuş ve hayvan sesleriyle oluşturulan orkestranın musikisi insanı coşturur. Kış kuşatır, bahar coşturur, yaz aydınlatır, sonbahar ise soldurur. Bütün bayramları, dinî ve millî bir inanıştan doğar. İslamiyet’i kabul eden Türkler, geçmiş kültürlerinden getirdiklerini İslamiyet’le uzlaştırmış ve bir çatışmaya meydan vermeden yaşamıştır. Nevruz, sürgün avı, toy, şölen, yuğ vb. gibi İslâmiyet'le çatışmayan âdetlerden biri olarak devam ede gelmiştir. Nevruz, eldeki tarihi kaynaklardan hareketle en eski Türk adetlerinden, bayramlarından biri olduğu kesinleşmiştir. Eski Çin kaynaklarından başlamak üzere, birçok eserde Nevruz geleneğine rastlamaktayız. Türk klasikleri arasında önemli yere sahip olan Kutadgu Bilig ve Divan-ı Lügati’t-Türk’te; Nizâmü'l Mülk'ün Siyasetname’sinde, Melikşah'ın takviminde, Akkoyunlu Uzun Hasan Bey'in kanunlarında Nevruz ile ilgili kayıtlar mevcuttur. Kadı Burhaneddin Ahmed, Safevi Türkmen Devletinin kurucusu Şah İsmail (Hataî), Osmanlılarda Sultan I. Ahmed ve Sultan Dördüncü Murad gibi hükümdarların, Mustafa Kemal Atatürk'ün; din adamlarımızdan Kazasker Bâki Efendi ve Şeyhülislam Yahya Efendilerin, şairlerimizden Kuloğlu, Pir Sultan Abdal, Kaygusuz Abdal, Şükrü Baba, Hüsnü Baba, Fuzulî, Nev'î Efendi, Nef'î, Nedim, Hüseyin Suad ve Namık Kemal gibi şairlerimizin Fatih devri vezirlerinden Ahmed Paşa'nın; büyük Azeri şairi Şehriyar'ın ve büyük Türkmen şairi Mahdumkulu'nun uzun bir tarih boyunca Nevruz bayramının gelişini "Nevruziye" veya "Bahariye" denilen şiirlerle kutladıklarını da biliyoruz. Nevruz, aynı zamanda bir musiki makamı olarak kültürümüzde yedi yüzyıldan fazla bir maziye sahip olduğunu da biliyoruz. Bu makam ilk defa Urmiyeli Safıyûddîn Abdu’l-mü'mîn Urmevî (1224–1294) tarafından kullanılmıştır. Bu şekilde elimizde yirminin üzerinde makam bulunmaktadır. Nevruz geleneği, İslamiyet’ten çok önce kutlanan bir gelenek olduğu için, herhangi bir dinsel unsur taşımaz ve dinsel bir guruba mal edilmez. Ancak, İslamiyet’ten sonra çeşitli dinsel anlayışlar, Nevruz’a kendilerine özgü anlamlar yüklemişlerdir. Bunların çoğu da Nevruz’a bir Türk kültür değeri olarak yaklaşmışlardır. 1990 yılında bağımsızlıklarını ilan eden Türk devletleri ve akraba topluluklarında Nevruz milli bir bayram olarak kutlanmaktadır. Yaygın olarak Nevruz adıyla kutlanan bahar bayramıyla ilgili olarak Türk topluluklarında çeşitli gelenekler meydana gelmiştir. Orta Asya'dan, Balkan Türkleri'ne ve hatta Amerika'daki Kızılderililerin yaşatılan âdetlerinde bu gelenekleri ve törenleri tespit edebiliyoruz. Kırgız Türkleri'nde bu günde adına "Nouruz Köcö " denilen özel bir yemek yaparlar. "Köcö", darı yarması veya bulgur konulmak suretiyle yapılan bir nevi tirittir. Kazak Türkleri de Kırgız Türkleri'nin yaptığı aşı pişirirler. O günü evler baştanbaşa temizlenir, yeni elbiseler giyilir. Nevruz törenleri sırasında ev duvarlarına veya çeşitli eşyaların üzerine kil kaplar atılarak parçalanır. Ateş üzerinden atlanır. Çadırlar kurulup sofralar açılır. Özbekistan'ın Semerkant, Buhara, Andican taraflarında, Nevruz günü başlayan törenler bir hafta kadar devam eder. Halk bu törenlerde çadır çadır gezerek birbirlerinin bayramını kutlar. Bu ziyaretlerde ikram edilen yemek "aş" adı verilen pilavdır. Köpkarı, güreş, at yarışları, horoz dövüşleri gibi gösteriler düzenlenir. Tacikistan'da Nevruz Mart ayının başından, 21 Mart gününe kadar baharın gelişini ve tabiatın canlanmasını karşılamak amacıyla kutlanır. Nevruzda yenilen "Ş" harfi ile başlayan 7 yiyecekten süt; temizliği, tatlı; yaşama sevincini, şeker; serinlik ve dinlenmeyi, mum; ateşe tapınmayı, tarak; kadının güzelliğini temsil eder. İslâmeyetten sonra İslâmî geleneklere göre "Ş" ile başlayan 7 nesne bunların yerini almıştır. Afganistan'da Nevruz, Türkler arasında doğum günü olarak kutlanır. Bugün herkes en yeni elbiselerini giyerler. Kabir ve akraba ziyaretleri yapılır, güreş tutulur ve oğlak oyunu oynanır. İnsanlar arasındaki dargınlıkların kaldırılmasına çalışılır. Yeni yıla nasıl başlanırsa, yılın öyle geçeceğine inanılır. Türkmenistan'da Nevruz bayramında halk gününü ülkemizdeki dini bayramlara benzer bir şekilde geçinmekte, karşılıklı ev ziyaretleri yapılmakta, tebrik mesajları gönderilmektedir. Nevruz kutlamaları basın yayın organlarında geniş bir şekilde yer almaktadır. Türk Dünyası Nevruz'u yıllardan beri, renkli elbiseleri, coşkulu kutlamaları ve ümit bağladıkları dilekleriyle karşılıyorlar. Azerbaycan'da her yıl Mart'ın 21-23'ünde, Nevruz bayramı büyük törenlerle kutlanır. Mezarlık ziyareti yapılır. Bu ziyaretlerde hazırlanan helva pilav ve diğer yiyecekler fakirlere dağıtılır. "Gapı Pusma", "Suya Yüzük Atma", "Su Başı", "Baca Baca" adetlerinde uzun yılların gelenekleri çeşitli motif ve oyunlarla sürdürülür. Semeni göğertilir. Yani tohum çimlendirilir. Nevruz; Karapapaklar'da Nevruz, Kırım Türkleri'nde Navrez, gündönümü; Batı Trakya Türkleri'nde Mevris, Makedonya ve Kosova Türkleri'nde Sultanı Navrız , Gagauzlarda İlkyaz bayramı adıyla yukarıda bahsettiğimiz ortak coşku ve geleneklerle kutlanmaktadır. Çok geniş coğrafyaya yayılmış olan topluluklarda Nevruz törenlerinde genellikle şu oyunların değişmeden devam ettiği gözlenir: Gökböri Oyunu. Türkistan'da oynanan milli oyunların başında yer alır. Bu oyuna "gökböri, köpkâri, oğlak/ulak, buzkaşi, kökpar, kükbar" gibi isimler de verilir. At yarışları, cirit oyunu, kılıç sallama, yamba kapma, güreş, at üzerinde güç gösterisi, sinsin oyunu, huntu oyunu. Bu oyunlar genellikle spora dayalıdır. Oyunların bir kısmı ise seyirliktir. Bunları halk tiyatrosu veya Orta oyunu şeklinde değerlendirebiliriz: Koskosa oyunu; deve oyunu; ekende yoh, biçende yoh, yeyende ortag gardaş oyunu; kış bovay; yolbars; argımak. Nevruz bayramında mahalli eğlencelere de yer verilir. Gençler aralarında mani ve şiir söyleyerek yarışırlar. Bunlardan bazıları: Halay oyunu, Yaşıl yarpag, Gızılgül, Hahışta, Benövşe, Bahtıyar ve atışmalardır. Anadolu sahasında da oynanan bu oyunların yanı sıra 21 Mart'ta büyük bir coşkuyla kutlamalar yapılmaktadır. Geçmişte o güne has olarak macunlar, şerbetler, hediyeler hazırlanarak devlet erkanı büyükten küçüğe, bunları birbirlerine takdim ederlerdi. Bu adetler günümüzde Mesir Macunu Şenlikleri adı altında hâlâ devam etmektedir. Anadolu'da Yörük Bayramı günümüzde de kutlanarak bu adeti yaşatmaktadırlar. Anadolu'da "Sultanı Nevruz", "Nevruz Sultan", "Mart Dokuzu" ve "Mart Bozumu" gibi adlarla bilinen nevruz, gelenekleriyle bütün Türk toplumu içerisinde yaşamaya devam etmektedir. Tahtacı Türkmenlerinde; Nevruz Bayramı eski Mart'ın dokuzudur ve Sultan Nevruz olarak adlandırılır. Nevruz, Tahtacı Türkmenlerinin yaylaya çıkışında; 22-23 Mart tarihlerinde kutlanmaktadır. Tahtacı Türkmenlerinde Nevruz; ölülerin yedirilip içirildiği gün olarak kabul edilir. Burada eski Türk inanç sisteminin atalar kültürü kendini gösterir. 22 Mart Nevruz'dan bir gün önceyi karşılamaktadır. Bu gün Nevruz hazırlıkları yapılır. Çamaşırlar yıkanır, yemekler hazırlanır Nevruz günü yenilen yemekler arasında ıspanaklı börek, soğan kabuğu ile boyanmış yumurtalar, yufka, sarı burma, şeker, leblebi, lokum sayılabilir. 23 Mart günü öğleden sonra kadınlar geniş bir tabağa çerezler koyarak "hak üleştirir"ler. Yiyecekler dağıtılarak "ölünün ruhuna değsin" dileğinde bulunurlar. Bu bayramda herkes güler yüzlüdür. Suçlar bağışlanır. Bayrama katılmak zorunludur. Katılmayanlar köy halkınca dışlanır. Yörükler arasında; Nevruz ile birlikte, kışın bittiği ve bahar mevsiminin başladığı kabul edilir. Köy ve yaylalarda 22 Mart'ta, şehirlerde ise Nevruz günü pazara rastlamazsa, bu tarihi takip eden Pazar günü kutlanır. Köy halkı 22 Mart sabahı yaylalara doğru yola çıkarlar. Daha önceden "davar evleri"ne yerleşmiş olanlar köylerden gelen akraba ve komşularına ev sahipliği ederler. Köylerden gelen grupla, yayladakiler karşılaştıklarında bir el silah atarak "Nevruzunuz kutlu, dölünüz hayır ve bereketli olsun" şeklinde selamlaşırlar. Gelen misafirler çadırlara yerleşir, kendilerine ikramlarda bulunulur. Sürü sahipleri tarafından kesilen kurbanlar birlikte yenilir. Sünni olan yörüklerde imamlar tarafından yapılan dualara halk katılır ve şükrederler. Gençler tarafından eğlenceler düzenlenir, yemekler yenir, şarkı ve türküler söylenir, oyunlar oynanır. Eğlenceler geç saatlere kadar devam eder. Güneydoğu Anadolu Bölgesi illerimizden Gaziantep ve çevresinde 22 Mart gününe "Sultan Nevruz" adı verilir. Diyarbakır'da; Nevruz günü halk, eğlence ve mesire yerlerine giderek Nevruz'u kutlarlar. Kars ve çevresinde; bu tarihte kapı dinleme, baca baca adetleri görülür. Evde bulundurulan çeşitli meyvelerden baca baca gezenlere verilir. Tunceli ve çevresinde; bu gün erkekler alınlarına kara sürerek su kaynaklarına giderler. Bu karaları orada temizleyerek dua ve niyazda bulunurlar. Özellikle Orta Anadolu'da Nevruz, "Mart Dokuzu" olarak bilinir. Diğer bölgelerdekine benzer kutlama adetleri yapılır. Nevruzla ilgili Anadolu'da görülen diğer gelenekler arasında, ağacın güneşten etkilenmemesi için ağaca bez bağlanarak yapılan "Mart ipliği" adeti ve özellikle Giresun'da "Mart Bozumu" adeti önem taşır. Tekirdağ'da Nevruz soğukların sonu, baharın başlangıcı olarak kabul edilir ve "Nevruz Şenlikleri" adıyla kutlanır. İzmir, Uşak, Sivas ve Şebinkarahisar'da hemen hemen aynı geleneklerin devam ettiği görülür. Bilindiği üzere eski takvim Mart ayından başlardı. Mart ayının ilk on iki günü ayrı ayrı ayları temsil etmek suretiyle, o yıl içinde neler olacağı ilk on iki günden tespit olunurdu. O gün yedi çift, bir tek baş harfi "S" ile başlayan yiyeceklerden yenilmesi adettendir. Nevruz, Türk insanını birbirine kenetleyen, bağlayan önemli bir pekiştireçtir. Bu güzelliğimiz tarihin her döneminde olduğu gibi, bundan sonra da . ortak sevincimiz ve değerimiz olacaktır. Bütün Türk dünyasının bu mutlu günü mutluluklarla ve esenliklerle geçecek, gelecek nesiller de bundan pay alacaktır. KAYNAKÇA AKÇORA, Ergünöz, “Kazakistan’da Nevruz Bayramı”, Türk Dünyasında Nevruz Üçüncü Uluslararası Bilgi Şöleni Bildirileri, (Elazığ, 18-20 Mart 1999), (Haz. Elmas Kılıç), Atatürk Kültür Merkezi, Ankara, 2000, s.21-30. AKÇORA, Ergünöz, “Tarihi ve Kültürel Boyutlarıyla Nevruz” Prof. Dr. Abdulhalûk M. Çay Armağanı, C:I, Ankara, 1998, s.21-38. ANNAKILIÇEV, Kazakbay, “Bağımsız Türkmenistan’da Nevruz Bayramı”, Nevruz ve Renkler- Türk Dünyasında Nevruz İkinci Bilgi Şöleni Bildirileri (Ankara, 19-21 Mart 1996), (Hazırlayan: Sadık Tural, Elmas Kılıç), Atatürk Kültür Merkezi, Ankara, 1996, s.101-106. ASKARUV, Akhmatali, “Özbekistan’da Nevruz Tekrar Halkın Bayramı Oldu”, (Aktaran: Hüseyin Özbay), Nevruz, Türk Kültüründe Nevruz Uluslar arası Bilgi Şöleni Bildirileri (Ankara, 20-22 Mart 1995), (Hazırlayan: Sadık Tural), Atatürk Kültür Merkezi, Ankara, 1995, s.237-243. ÇAY, Abdulhalûk M., Türk Ergenekon Bayramı Nevrûz, Türk Kültürü Araştırma Enstitüsü Yayınları:119, Ankara, 1991. DEMİR, Necati, “Orta Karadeniz Bölgesinde Nevruz- Mart Dokuzu”, Nevruz Dördüncü Uluslararası Bilgi Şöleni Bildirileri, (21-23 Mart 2001 Sivas), AKM, Ankara, 2001, s.59-66. GÜZEL, Abdurrahman, “Türk Kültüründe Nevruz ve Millî Birlik-Beraberlik”, Nevruz ve Renkler- Türk Dünyasında Nevruz İkinci Bilgi Şöleni Bildirileri (Ankara, 19-21 Mart 1996), (Hazırlayan: Sadık Tural, Elmas Kılıç), Atatürk Kültür Merkezi, Ankara, 1996, s.166-181. PARLAKYILDIZ, Hayrettin, “Çanakkale ve Çevresinde Nevruz”, Nevruz Dördüncü Uluslararası Bilgi Şöleni Bildirileri, (21-23 Mart 2001 Sivas), AKM, Ankara, 2001, s.121-130. Türk Boyları S. 15,Şubat, 2008, s. 25-28