Academia.eduAcademia.edu

01 II. Dünya Savaşı ve TSK_s 2.pdf

2016, WWII and Turkish Armed Forces

Ali Bilgin Varlık, "WWII and Turkish Armed Forces", WWII and Turkey Symposium at Hacettepe University, April 12, 2016

II.Dünya Savaşı ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Yrd.Doç.Dr. Ali Bilgin VARLIK1 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. Giriş Türkiye'nin Millî Güvenlik Politikası ve Sivil-Asker İlişkileri Kriz Yönetimi Harp Ekonomisi ve Türk Savunma Sanayisi Komuta ve Kuvvet Yapısı, Tertiplenme, Harp Silah ve Araçları ve İmkan ve Kabiliyetler Dış Politika ve Dış Askeri Yardımlar Sonuç ve Değerlendirme 1. Giriş Genel ifadesiyle "askerî tarih", özel olarak da "harp tarih" incelemelerinde, muharebelerin veya askerî harekâtın teknik, taktik, operatif ve stratejik boyutları ağırlıklı olarak ele alınmakta, politik durum ise askerlik ihtisasına ışık tutan yönüyle inceleme kapsamına dahil edilmektedir. II. Dünya Savaşı'nda TSK konulu bir inceleme ise iki nedenden ötürü farklı bir metodolojinin benimsenmesini gerektirmektedir. Birincisi, inceleme konusunun münferit bir muharebe değil; bir genel harp olması, ikincisi ise Türkiye'nin bu harbe fiilen dahil olmamış olmasıdır. Bu nedenlerden ötürü, TSK'nın II. Dünya Savaşı içindeki konumu ve rolü, genel çerçevesi aşağıda çizilen metodoloji çerçevesinde ele alınmıştır. İnceleme harbin yönetimi ana kavramı altında yer alan, Türkiye'nin millî güvenlik politikası ve sivil-asker ilişkileri; kriz yönetimi; harp ekonomisi ve Türk savunma sanayisi; kuvvet yapısı, tertiplenme, harp silah ve araçları, imkan ve kabiliyetler, dış politika ve dış askeri yardımlar ve sonuç ve değerlendirme olmak üzere altı inceleme alanından oluşmaktadır. İnceleme birimi ordudan tümen seviyesine kadar olan birliklerdir. Askerî tarih incelemelerinde benimsenen (teknik, taktik, operatif ve stratejik) inceleme düzeylerinden farklı olarak politik-askerî seviyeye ağırlık verilmiştir. 2. Türkiye'nin Millî Güvenlik Politikası ve Sivil-Asker İlişkileri 2.1. Sivil-Asker İlişkilerinin Genel Yapısı Sivil-asker ilişkileri devletin en güçlü bürokratik unsuru; ordu ile en güçlü siyasi unsuru olan yürütmenin, ulusal hedefleri gerçekleştirebilmek için bir arada faaliyet gösterdiği bir alan olması nedeniyle; ehliyet, meşruiyet, karar ve uygulama kudreti başta olmak üzere çok sayıda işlevin kurumsal bir çerçevede yerine getirildiği karmaşık bir yapıyı ifade etmektedir. Askerler ile askerî gücü kullanan siyasetçiler arasındaki ilişkilerin bu karmaşık yapısı, millî güvenlik politikasının belirlenmesi ve kamu yönetiminin olduğu kadar kaynakların tahsissinde de başlıca problem sahaları arasında yer almıştır. Sivil-asker ilişkilerindeki hassas 1 İstanbul Esenyurt Üni., IIBF, bilginvarlik@gmail.com II. Dünya Savaşı ve Türkiye Paneli, "II.Dünya Savaşı ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)", Yrd.Doç.Dr. Ali Bilgin VARLIK denge, harp kararının alınmasından harbin sevk ve idaresine, stratejilerin belirlenmesine ve çatışmanın sonlandırılmasına kadar politik-askeri faaliyetlerin tamamında başarıya doğrudan tesir eder. 2.2. Cumhuriyetin İlk Yıllarında Millî Güvenlik Siyasetinin Kökenleri ve Sivil-Asker İlişkileri II. Dünya Savaşı'nda Türkiye'nin savaş dışında kalmasında göstermiş olduğu başarıda, sivil-asker ilişkilerindeki başarısının büyük etkisi olmuştur. Kurtuluş Savaşı'nı kazanan ve Cumhuriyet'i kuran kadronun askerî birikimi, dış politikanın esaslarının belirlenmesinde, beliren savaş tehdidinin öngörülmesinde, savaş esnasında ortaya çıkması olası durumlara önceden hazır olunmasında etkili olmuştur. II. Dünya Savaşı'nda Türkiye'yi yöneten kadro, Atatürk'ün tesis ettiği, dış politika esaslarını takip etmiştir. Balkan Harbi'nin ve I. Dünya Savaşı'nın ağır kayıplarını ve İmparatorluğun yıkılışını yaşayan, büyük yokluklar içinde küresel sömürgeci ve/veya emperyalist devletlere karşı, dünyadaki ilk başarılı milli kurtuluş mücadelesini başlatan ve devletin kurulmasından sonra da dışarıdan da destek alan iç güvenlik sorunlarıyla baş eden bu kadronun komutanı, Cumhurbaşkanı Atatürk, kurmay başkanı ise Başbakan İnönü idi. I. Dünya Savaşı sonrasında tesis edilen statükonun korunmasından yana olan Türkiye Cumhuriyeti'nin benimsemiş olduğu "Yurtta Sulh Cihanda Sulh"1 ilkesi, ahlakî bir akılcılıktan ve yaşanan acı tecrübelerden çıkarılan derslerden kaynaklanmaktaydı. Siyasetçi yönüyle bu kadro, ulusal güvenlik politikasını ve dolayısıyla ulusal güvenlik stratejilerini başlıca şu esaslar üzerine inşa etmişti: - Meşruiyet: Ahlaki ilkelere ve uluslararası hukuka uygunluk - Tarihsel tecrübe: Tarihten çıkarılan derslere dayandırılması - Gerçekçilik: Mevcut imkân ve kabiliyetler ölçüsünde gerçekleştirilebilir olması - Uygulanabilirlik: Kazanç ve kayıplarının muhakemesinin yapılması - Sürdürülebilirlik: Kalıcı kazanımlar yaratabilmesi - Ulusallık: Her şeyden önce devletin kendi gücüne dayanması ve halkının yararını sağlaması - Tutarlılık: İç politikasıyla uyumlu olması - Konjonktüre uygunluk: Bölgesel, çevresel koşullardan ve uluslararası ortamdan güç alması - Kabul ve destek: Halkın ve dünya kamuoyunun desteğini kazanması - Karşılıklı yarar: İstikrar, barış ve refah yaratması. Asker yönüyle bu kadro, "harbin zaruri olmadıkça bir cinayet"2 olduğunu, silahlı kuvvetlerin asıl görevinin savaşı değil barışı kazanmak olduğunu, siyasi endişelerle askerliğin gereklerini yerine getirmekten kaçınılamayacağının bilincindeydi. 2 II. Dünya Savaşı ve Türkiye Paneli, "II.Dünya Savaşı ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)", Yrd.Doç.Dr. Ali Bilgin VARLIK Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren, askerîn millî güvenlik siyasetinin belirlenmesi ve uygulanması gibi zorunlu olarak katılması gereken konular hariç olmak üzere siyasi faaliyetlerin dışında tutulması ilkesi benimsenmiştir. Bu nedenle Atatürk'ün direktifiyle 1924'te komuta kademesinde yer alanların siyasete devam edebilmek için emekliye ayrılmaları şartı getirildi. Mareşal Fevzi Çakmak Genelkurmay Başkanı olarak görevde kaldı.3 2.3. II. Dünya Savaşı Öncesinde Sivil-Asker İlişkileri II. Dünya Savaşı'nın kaderine yön veren devletin sivil-asker ilişkileri ciddi sorunlar içermekteydi. Bazı yorumcular bu kapsamdaki başarısızlığı, barışın korunamaması ve büyük yenilgilerin sebepleri arasında görmektedirler. Fransız siyasetçiler, savaşa giden yolda askere büyük yetkiler vermenin bedelini, Majino Hattı gibi ancak statik bir harp durumunda kısmi bir fayda sağlayan bir tesisin inşası için kaynaklarının büyük kısmını harcamakla kalmamış, Paris'in kısa sürede düşmesi, donanmalarının müttefikleri tarafından batırılması ve müttefikleri tarafından kurtarılıncaya kadar işgal altında kalarak ödemek durumunda kalmıştır. Japonya'da 25 yaşında başa geçen Hirohito, ordunun sivil kontrolünü elinde tutan başbakan Inukai Tsuyoshi'nin 1932'de öldürülmesinin ardından 1936'da genç subayların darbe teşebbüsü ile karşı karşıya kalmış, ancak Genelkurmay Başkanı Kan'in Kotohito'nun; Çin'in işgali, ABD'ye saldırı gibi siyasi kararlarını sorgulamaksızın kabul etmiştir. Askerlerin siyasetçilere üstün geldiği, Japon siyasi militarizmi II. Genel Harp'te yayılmacı siyasetin başlıca nedenini oluşturmuştur.4 Sivil otoritenin askerlerin önerilerini değerlendirmede zaaf gösterdiği, ABD, Rusya ve Almanya örneklerinde ise yine telafisi imkansız kayıplarla karşılaşılmıştır. Esasen devletin ekonomik bir sistem üzerine kurgulandığı ABD'de I. Dünya Savaşı'nın hemen ardından silahlı kuvvetlerin mevcudunda büyük azalmaya gidilmiş, ordunun yönetimi adeta astsubaylara bırakılmıştı. 1939'da İngiltere Almanya'ya savaş ilan ettiğinde, ABD ordusu 180.000 kişilik gücüyle, dünyada Bulgaristan'dan önce, Portekiz'den sonra19. sırada gelmekteydi (Bu sayı Mayıs 1945'te, 8,3 milyona çıkacaktır)5. Amerikalı siyasetçilerin tehdit algılamasındaki bu körlük, savaş hazırlıklarının gecikmesine olduğu kadar ordunun eğitim seviyesinin yükseltilememesine ve büyük kayıplar verilmesine yol açmıştır. ABD'de sivil ve asker ilişiklilerinin uyumlu bir işbirliği seviyesine ulaşabilmesi ancak II. Dünya Savaşı esnasında sağlanabilmiştir.6 Almanya'da ordunun harbin sevk ve idaresinde üzerlerine düşenleri yapma çabaları, Hitler'in mutlak otoritesi ve gestaponun baskılarıyla pasivize edildi. Stratejik kaynakların tahsis ve kullanılması, stratejik hava kuvvetlerinin kurulamayışı, Rusya'ya karşı savaş ilanının zamanlaması, Barborassa harekâtında hedefin belirlenmesi ve değiştirilmesi gibi harbin sonucuna doğrudan etki eden konularda yapılan karar hataları, siyasi otoritenin, orduda liyakati kişilere ve partiye sadakate tercih eden tercihinin doğal ve kanılmaz bir sonucuydu.7 3 II. Dünya Savaşı ve Türkiye Paneli, "II.Dünya Savaşı ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)", Yrd.Doç.Dr. Ali Bilgin VARLIK Rusya'da ise Stalin 1937'de de Kızıl Ordu'nun komuta kademesinde büyük bir tasfiye gerçekleştirmiş, bazı kaynaklara8 göre 30.000 civarında subayı idam yada sürgün etmişti. Bu uygulamalar, 1939–1940 arasındaki Sovyetlerin Finlandiya yenilgisinde, ve II. Dünya savaşının ilk muharebelerindeki başarısızlıklarda etkili olmuştur. Stalin, 1940'ta Genelkurmay Başkanlığına getirdiği Georgi Jukov'un kararlarına hiç müdahale etmediği gibi kendisine yönelik eleştirilerine de ses çıkaramamıştır. 3. II. Dünya Savaşı'nda Türkiye'nin Uyguladığı Kriz Yönetimi 3.1. Kriz Yönetiminin Genel Yapısı Kriz yönetimi, barışın ve harbin yönetimi arasında, siyasi ve askerî gerilimlerin inişli çıkışlı bir seyir izlediği bir geçiş dönemini ifade eder. Bu sürecin sonunda taraflar ya barış döneminin koşullarına farklı konumlamalarla geri dönerler ya da savaşa girişirler. Ancak her koşulda, krizden sonra farklı bir güç dengesi oluşur. Kriz döneminde tehdide ve caydırmaya ilişkin faaliyetlerde barış dönemine nazaran belirgin gelişmeler kaydedilir. Barış dönemindeki genel nitelikli tehdit, kriz döneminde doğrudan veya ani tehdide dönüşürken devletin varlığını koruma mekanizmaları, genel savunma tedbirlerinden doğrudan savunma tedbirlerinin artırılmasına, silahlanmaya, seferberliğe ve ittifaklaşmaya dönüşür. Bu dönemde, barış döneminde tesis edilmiş mekanizmalar harekete geçirilirken diplomasinin zorlayıcı, önleyici, ön alıcı çeşitleri ile askeri stratejinin kuvvet gösterisi, kuvvet kullanma tehdidinde bulunma, sınırlı güç kullanma, örtülü askerî operasyonlar, bilgi harekâtı gibi unsurları faaliyete geçirilir. Özetle, kriz yönetiminin temel işleci caydırmadır. Bu ise barış döneminden itibaren devam eden hazırlıkların uluslararası faaliyetler örgüsünün sağladığı tutarlılık ve kararlılıkla sağlanabilir. 3.2. II. Dünya Savaşı Öncesi ve Esnasında Uygulana Kriz Yönetimi Tedbirleri 3.2.1. II. Dünya Savaşı Öncesinde Kriz Yönetimi Tedbirleri Barışa son veren barış olan Versay Antlaşmasının ortam ve ardından yaşanan 20 yıl krizi, Almanya'nın yeni bir savaşla yenilmeksizin barışın tesis edilemeyeceği, başarısızlığa mahkum bir uluslararası düzen tesis etmişti. Cumhuriyetin ilk yıllarına karşılık gelen bu dönemde, Türkiye uluslararası düzenin korunması (statüko) ve uluslararası yalnızlıktan kurtulma yönünde bir siyaset izlemişti. Bu süreçte: - Türkiye, 1926'da Musul meselesinin çözümlenmesi esnasında uyguladığı kriz yönetim tedbirlerinde; uluslararası yalnızlıktan ve iç istikrarsızlıktan kaynaklanan başarısızlıkla yüzleşirken, 1937'de kurulan Sadabad Paktı ile doğu sınırlarının güvenliğini uluslararası bir bağdaşma ile güçlendirmiştir. - İtalya'nın imparatorluk hevesi belirtileri (empire ambitions syndrome) ile "bizim deniz (mare nostrum)" söylemiyle sloganlaştırılan Akdeniz'e yönelik yayılmacı (irredesntist) 4 II. Dünya Savaşı ve Türkiye Paneli, "II.Dünya Savaşı ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)", Yrd.Doç.Dr. Ali Bilgin VARLIK politikalarını ve Milletler Cemiyeti üyesi Habeşistan'a karşı ilkini 1935'te ikincisini 1937'de başlattığı saldırganlığın yarattığı tehdidi karşılamak üzere: - 1934'te Balkan Paktı'nı kurmasına öncülük etmiş, - 1935'te İtalya'ya karşı uygulanan yaptırımları iştirak etmiş, - Aynı yıl, Yunanistan-Yugoslavya ve Fransa ile birlikte bir İtalyan-İngiliz harbinde İngiltere'nin yanında yer alma karırı almış, - Alman ve İtalyan silahlanmasının arttığı 1937 yılında, Batılı devletler, yatıştırma (appeasement) politikasına devam ederken Türkiye, 1'inci Ordu'nun (Ordu Müfettişi Org. Fahrettin Altay) katılımıyla Cumhuriyetin en büyük tatbikatı olan Trakya Manevralarını (16-20 Ağustos-Saray/Tekirdağ) Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak nezaretinde icra etmiştir. Bu manevraları, Cumhurbaşkanı Atatürk, Başbakan İnönü, Yüksek Askerî Şura Üyeleri, diğer ordu müfettişleri, Yunanistan, Romanya, İran, Irak, ve Afganistan Genelkurmay Başkanları ile bütün askerî ataşeler izlemiştir. Trakya manevralarını, 2'nci Ordu'nun Ege Manevrası (9-15 Ekim 1937-Söke/Aydın) izlemiştir. - 1938'de Yunanistan ile dostluk antlaşması, İngiltere ile Doğu Akdeniz'in güvenliği antlaşmasını imzalamıştır. - Askerî tedbirler kapsamında batı Anadolu'da bulunan birlikler takviye edilmiş, ulaştırma hatlarının askerî planlamasını yapmıştır. - İtalyan yayılmacılığına karşı, Türkiye'nin bölge ülkeleri ile oluşturduğu yakınlaşma, Fransa'nın 1939'da Hatay meselesinin çözümlenmesinde Türkiye'nin yanında yer almasını sağlamıştır. - Fransa ile iyi ilişkiler kuran Türkiye, bu yakınlaşmayı Alman yayılmacılığına karşı İngiltere'nin Yunanistan, Polonya ve Romanya ili oluşturduğu anti-faşist "barış cephesine" 1939 yılında katılarak İngiltere ile olan ilişkilerine de taşımıştır. II. Dünya Savaşı öncesinde, Türkiye'nin bölgesel dayanışma ile İngiltere ve Fransa gibi küresel güçlerin yakınlaşması üzerine kurulan kriz yönetim stratejisinin üçüncü ayağını TürkRus ilişkileri oluşturmuştur. - İki ülke arasında 1921'de başlayan yakınlaşma, yıllar içerisinde sürdürülmüş, 1925 tarihli ‘Dostluk ve Tarafsızlık Antlaşması’, 1935'te yenilenmiş, - 1931'de Sovyetler ile Denizcilik Antlaşması imzalanmış, - 1936'da Montrö Sözleşmesi ile Boğazların statüsünde Türkiye lehinde değişikliğe gidilmesinde Rusya karşı çıkmamıştır. Montrö'nün başarısında, yükselen Almanya tehdidini gözeten Türk siyasetinin zamanlaması, barış ve kriz yönetimi bakımından örnek teşkil etmektedir. 3.2.2. II. Dünya Savaşı Esnasında Uygulana Kriz Yönetimi Tedbirleri II. Dünya Savaşı esnasında Türkiye'nin kriz yönetimi stratejisi, bir saldırıya uğraması durumunda saldırganın umduğu faydadan çok daha fazla bir bedelle yüzleşmek durumunda kalacağını, savaşan tarafların tamamına inandırması ana temasına, yani pasif caydırıcılık esası üzerine kurulmuştu. Bu askerî stratejinin siyasi ayağını ise tarafsızlık politikası oluşturmaktaydı. Esasen harbin sonuna kadar çatışma dışında kalınmasını sağlayan bu tutarlı 5 II. Dünya Savaşı ve Türkiye Paneli, "II.Dünya Savaşı ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)", Yrd.Doç.Dr. Ali Bilgin VARLIK hareket tarzı sivil-asker ilişkilerinin kriz yönetimine yansıyan politik-askeri faaliyetlerin uyumluluğunun bir sonucudur. Türkiye'nin II. Dünya Savaşı esnasındaki kriz yönetimi uygulamaları, genel ve doğrudan caydırma stratejilerinin karmaşık bir bileşimini ihtiva eden bir stratejidir. - 1939 Molotov-Ribbentrop anlaşması ve Hitler'in Türkiye'yi yanına çekme çabalarına karşın Türkiye, dengeyi aynı yıl İngiltere ve Fransa ile imzaladığı ittifak antlaşması ile sağlamıştır. - Türkiye, 1939'da Boğazları yabancı gemilerin geçişine kapatmıştır. - Harp hazırlıklarının gereklerini yerine getirebilmek için, 1939 yılında, 3634 sayılı, Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu çıkarılmıştır. - 1940'ta Fransa'nın teslim olması neticesinde, İngiltere-Fransa-Türkiye arasında imzalanmış olan 19 Ekim 1939 tarihli Karşılıklı Yardım Antlaşması'nın Fransa'ya ilişkin bölümü uygulanamaz hale gelmiştir. - 1941'de Almanya ile imzalanan Dostluk (saldırmazlık) Antlaşmasına Türkiye'nin talebi üzerine, bu anlaşmanın iki tarafın diğer devletlere karşı önceden üstlendiği yükümlülüklere halel getirmeyeceği şartı eklenmiştir. Almanlara verilen yegane taviz krom satışının devam etmesi oldu. - 30-31 Ocak 1943 Adana görüşmelerinde ve Aralık ayındaki Kahire Konferansı'nda Türkiye'nin savaşa dahil olması, talep ettiği askerî kapasite artırımının sağlanmasına bağlandı. 4. Harp ekonomisi ve Türk savunma sanayisi 1929 küresel ekonomik buhranı, beliren genel savaş tehdidi, yıkılan bir imparatorluğun enkazı altından kalkmaya çalışan genç Cumhuriyetin ekonomik kalkınmasını güçleştirmiştir. II. Dünya Savaşı, Türkiye'nin sanayi ve ekonomi başta olmak üzere kalkınmanın ilk adımlarının kaynak yokluğu içinde gerçekleştirilmeye çalışıldığı yıllara karşılık gelmiştir. Bu olumsuz koşullar nedeniyle, arzulanan karma ekonomik sisteme geçilemediği için katı devletçi müdahalelerle de olsa bu süreçte (1932-1939) kamu iktisadi kuruluşlarının sayısı 31'den 111'e çıkarılmış, sanayinin temelleri atışmıştır.9 1934'te yürürlüğe konan "1'inci Beş Yıllık Sanayi Planı" öngörülenden bir yıl önce tamamlanmış, ancak II. Dünya Savaşı öncesindeki ekonomik zorluklar nedeniyle 1938-1943 yılları için öngörülen 2'nci plan uygulanamamıştır.10 1938-1945 yılları arasında gayri safi milli hâsılada sabit fiyatlarla % 27’lik bir gerileme yaşanmıştır.11 Türk savunma sanayisinin neredeyse yok denecek ölçüdeki ağır sanayi üzerine inşa edilmek durumunda kaldığı 1930'lu ve 40'lı yıllarda genel durumu özetleyen bazı hususlar şöyledir: 1929’da Kırıkkale’de Mühimmat Fabrikası'nın kurulması.12 1931’de Ankara’da Kayaş Kapsül Fabrikası'nın kurulması.13 1932'de Kayseri'de Millî Müdafaa Vekaleti Hava Müsteşarlığı (Hava Kuvvetleri)'na bağlı uçak fabrikasında, ABD Curtiss-Wright şirketinin lisansıyla uçak montaj ve imalat faaliyetlerine başlanması.14 6 II. Dünya Savaşı ve Türkiye Paneli, "II.Dünya Savaşı ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)", Yrd.Doç.Dr. Ali Bilgin VARLIK 1932-1937 tarihleri arasında Kırıkkale’de Elektrik Santralı ve Çelik Fabrikası (Bugünkü adı: Ağır Silah ve Çelik Fabrikası)'nın kurulması.15 1935’de Ankara’da Gaz Maskesi üretimi için Mamak Gaz Maske Fabrikası'nın kurulması. 16 1936’da Kırıkkale’de Barut, Tüfek ve Top Fabrikası'nın kurulması.17 Bu dönemin 1936 yılına kadar olan bölümünde kurulan başıca devlet destekli ve özel teşebbüs, savunma sanayii şirketleri ve faaliyetleri:  1930'da İstanbul'da kurulan, 81 mm.'lik havan ve mühimmatı ve tahrip maddesi üretimi yapan, Nuri Killigil Silah Fabrikası.18  1932'de İstanbul Kadıköy'de 'Sivil Tayyare Mektebi' adıyla Vecihi Hürkuş tarafından kurulan sivil havacılık okulu.19  1935'de Kayseri'de Alman Gothaer Wagonfabrik şirketinin lisansıyla uçak montaj ve imalat faaliyetlerine başlanması.20  1936'da Kayseri'de Polonyalı Panstwowe Zaklady Lodnicze (PZL) şirketinin lisansıyla uçak montaj ve imalat faaliyetlerine başlanması.21  1936'da İstanbul Beşiktaş’ta Nuri Demirdağ tarafından kurulan uçak fabrikası ve 1937’de memleketi Sivas-Divriği’de Gök Okulu adıyla açılan havacılık okulu.22 1939 yılından sonra devlet tarafından icra edilen başlıca savunma sanayii faaliyetleri: 1939'da 2 No'lu Tüfek İşletmesi'nin kurulması (Bu kuruluş, 1935'te kurulan silah fabrikalarının birleştirilmesi suretiyle oluşturulmuştur).23 1939'daKırıkkale'de Barut Fabrikası'nın kurulması.24 1940'da Kayseri'de Millî Müdafaa Vekaleti (MSB) tarafından lisansı alınan Magister eğitim uçağının imalatına başlanması.25 Bu fabrikada 1942 - 1944 arasında 74 adet Miles Magister uçağı üretildi, TSK sadece 20 adet aldı gerisi stoklarında kaldı.26 Montreux Boğazlar Sözleşmesinin (20 Temmuz 1936) imzalanmasından sonra, 1941'de Taşkızak Tersanesi'nin yeniden faaliyete başlaması.27 1943'de Mamak Gaz Maskesi Fabrikası'nın kurulması.28 5. Komuta ve Kuvvet Yapısı, Tertiplenme, Harp Silah ve Araçları ve İmkan ve Kabiliyetler 5.1. Komuta ve Kuvvet Yapısı, Tertiplenme29 5.1.1. 1924-1939 Dönemi II. Dünya Savaşı esnasında TSK'nın komuta yapısında, 1924 yılında belirlenen esaslar genel olarak muhafaza edilmekle birlikte, personel mevcutlarında, konuş ve kuruluşlarda önemli değişiklikler yapılmıştır. 1924 yılında hükûmet bünyesinden ve TBMM'ye bağlı yapısından ayrılan Genelkurmay Başkanlığı (Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyâseti) kara, deniz ve hava kuvvetlerinin disiplin, harekât, eğitim ve istihbarat bakımından emir ve komutası 7 II. Dünya Savaşı ve Türkiye Paneli, "II.Dünya Savaşı ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)", Yrd.Doç.Dr. Ali Bilgin VARLIK altında bulundururken, silahlı kuvvetlerin idari ve lojistik ihtiyaçları, 1928'de 1428 sayılı kanunla, Milli Savunma Bakanlığı (Milli Müdafaa Vekâleti) bünyesinde kurulan kara, deniz ve hava müsteşarlıkları vasıtasıyla karşılanmıştır.30 Bu dönemde TSK'nın kuvvet yapısı neredeyse bütünüyle bir kara ordusu niteliğindedir. Kurtuluş Savaşı'nın ardından (5 Ağustos) 1923 yılında hazar (barış) tertiplenmesine giren Türk Ordusu, biri bağımsız, dokuzu üç ordu müfettişliğine bağlı, toplam 9 kolordudan oluşmaktaydı.  Sırasıyla karargahları; Ankara, Konya, önce Diyarbakır sonra Erzincan'da olan her ordu müfettişliğinde üçer kolordu bulunmaktaydı. Kolordular ikişer tümenliydi. Kolordulara bağlı tümenlere ilave olarak, 1'inci Ordu Müfettişliğine doğrudan bağlı bir, 3'üncü Ordu Müfettişliğine doğrudan bağlı iki süvari tümeni bulunmaktaydı. Böylece ordunun ana muharebe birliği olan piyade tümeni sayısı 19, süvari tümeni sayısı üç idi.  İkinci Ordu Müfettişliğinin iki kolordusunda tümenlere ilave olarak iki Dağ Tugayı bulunmaktaydı.  Bu birliklerden başka; Kars, Erzurum ve İzmir'de olmak üzere toplam üç Müstahkem Mevki Komutanlığı bulunmaktaydı. 1934 yılında Trakya istikametinden gelebilecek tehdidi karşılamak maksadıyla dört piyade tümeninden oluşan kolordu eşiti İstanbul Komutanlığı kurulmuştur. Böylece Türk Ordusunun kolordu sayısı 10'a bu kolordulara bağlı tümenlerin sayısı ise 22'ye çıkmıştır. 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesinin imzalanmasından sonra ise, Çatalca, Çanakkale, İstanbul ve Kırlareli'de kurulanlarla birlikte Müstahkem Mevki Komutanlıklarının sayısı yediye çıkmıştır. 5.1.1. 1939-1945 Dönemi 1938 yılına gelindiğinde silahlı kuvvetlerin geliştirilmesi ve güçlendirilmesini esas alan "Üçüncü İkmal Planı" bütün gayretlere rağmen, ülkenin ekonomik kurumu nedeni ile tamamlanamamıştı. Aynı yılı eski planın eksikliklerini de giderecek olan "Dördüncü İkmal Planı" hazırlanarak 1939 yılında uygulanmaya başladı. Bu plan kapsamında öncelikle Boğazlar ve Ege Denizi kıyılarının savunması güçlendirilmiş, birliklerin personel mevcutları artırılmış, konuş ve kuruluşlarında değişiklikler yapılmıştır. Bu kapsamda: 5.1.1.1. Takviye ve Teşkilâtlanma  Ordu Müfettişlikleri, güçlü karargah yapıları olan ordu Komutanlıklarına dönüştürülmüştür.  Mevcut 10 kolorduya (İstanbul K.lığı dahil) ilave olarak beş yeni kolordu kurulmak suretiyle kolordu sayısı 15'e çıkarılmıştır. Bazı kolordulardaki tümen sayısı ikiden üçe çıkarılmıştır. Böylece, Kara Kuvvetlerindeki birik mevcudu; 41 piyade tümeni, üç süvari tümeni, 3 ordu bağlısı tugay ile yedi müstahkem mevki komutanlığından oluşmaktaydı. 8 II. Dünya Savaşı ve Türkiye Paneli, "II.Dünya Savaşı ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)", Yrd.Doç.Dr. Ali Bilgin VARLIK  Yukarıda belirtilen yeni birliklerin kurulması ve barış kuruluşundaki birliklerin seferi kadroya geçmesi ve takviye edilmesi ile birlikte 1938'e kadar 300.000 civarında olan kuvvet mevcudu, 1939-1943 döneminde 1.300.000'e çıkarılmıştır.31 Birlik takviyelerinin bir kısmı, seferberlik ilan edilmeden gerçekleştirilmiştir.32 Bu süreçte silah altına alınabileceklerin %65'i askere alınmıştır. Türk Genelkurmayı, personel seferberliğinin 1,5 ay içinde tamamlanabileceğini planlamıştı.33  Bu süreçte ayrıca, İç İşleri bakanlığı ile koordineli olarak, yurtiçinde sivil savunma ve yarı askeri kuvvetlerin oluşturulmasına çalışılmış, askerî ve sivil tesis ve fabrikaların işçilerine silah dağıtılmış, hava indirme birliklerine karşı jandarma, bekçiler, korucular ve hatta sivil halk teşkilatlandırılmıştır.  1941 yılına gelindiğinde Kara Kuvvetlerinde subay mevcudu 25.000, Hava Kuvvetlerinde 950 (450'si pilot) ve Jandarma Genel Komutanlığında 8.000'e ulaşmıştır.34 5.1.1.2. Tertiplenme Harp hazırlıkları kapsamındaki yeni yapılanma tertiplenmede de bazı değişiklikleri beraberinde getirmiştir. Buna göre; Daha önce Ankara'da konuşlu olan 1'inci Ordu, İstanbul'a taşımış kuruluşuna yedi kolordu ve üç müstahkem mevki komutanlığı bağlanmıştır. Daha önce Konya'da konuşlu olan 2'nci Ordu, Balıkesir'e taşınmış, kuruluşuna dört kolordu ve iki müstahkem mevki bir müstahkem mevzi komutanlığı bağlanmıştır. Daha önce Erzincan'da konuşlu olan 3'üncü Ordu, Erzurum'a taşınmış, kuruluşuna dört kolordu ve iki müstahkem mevki komutanlığı bağlanmıştır. Ayrıca bağımsız olarak 17'inci Kolordu teşkil edilmiştir. 5.2. Harp Silah ve Araçları ve İmkan ve Kabiliyetler II. Dünya Savaşı öncesinde Türk Silahlı Kuvvetleri ağırlıklı olarak bir kara ordusu niteliğini muhafaza etmiştir. Bu durum, stratejik bir tercihten ziyade mevcut risk ve tehditlerin karşılanabilmesinde devletin toprak bütünlüğünü sağlama ihtiyacının önceliğinden, ekonomik ve teknolojik yetersizliklerden dolayı, yüksek savunma harcamalarını gerektiren deniz ve hava silahlarının tedarikine yeterince kaynak ayrılamamasından kaynaklanmaktaydı. Bununla birlikte, genç cumhuriyetin deniz ve hava kuvvetlerinin geliştirilmesi için büyük çaba harcadığı görülmektedir. 5.2.1. Kara Kuvvetlerinin Harp Silah ve Araçları ve İmkan ve Kabiliyetleri Kara kuvvetleri birliklerinin ana muharebe unsuru mevcutları 11.000-16.000 civarında olan piyade ağırlıklı tümenler oluşturmaktaydı. Ordu seviyesinde manevra birliği olarak ise süvari birlikleri bulunmaktaydı. Kara Kuvvetlerinin, operatif hareket kabiliyeti demiryolu hatlarına bağlıydı. Ordu ağırlıklı olarak yaya birliklerinden oluştuğundan, taktik seviyedeki ilerleme kabiliyeti yaya erin yürüyüş hızı kadardı. Ağır silahların naklinde, ise top çeker olarak katırlar kullanılmaktaydı. 9 II. Dünya Savaşı ve Türkiye Paneli, "II.Dünya Savaşı ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)", Yrd.Doç.Dr. Ali Bilgin VARLIK Kara kuvvetlerinin silah envanterinde bulunan ana muharebe silahı, elle doldurulan veya tek tek atış yapabilen (yarı otomatik) piyade tüfekleri ve makineli tüfeklerden ibaretti. Piyadenin yakın ateş desteğini sağlayan az sayıda havan mevcuttu. Türk Kara Kuvvetleri, zırhlı birlikler bakımından oldukça sınırlıydı. Yaklaşan harpte zırhlı birliklerin sonucu belirleyeceğini gören komuta kademesi ordunun zırhlı birlik kapasitesini geliştirmeye çalışmıştır. Ordumuza ilk kez 1927-28 yıllarında giren Fransız Renault FT-17 tankları ve 1932'de Rusya'nın hediye ettiği dört T-26, bir T-27 ve bir T-35 amfibi tanka ilave olarak ilk büyük alım 1934 yılında SSCB'den tedarik edilen 64 adet t-26, 34 adet BA-6 ve BA-3 tanklarla gerçekleşmiştir. İlk tank birliği (+Tb. seviyesinde)35 1934'te, Lüleburgaz'da kurulmuştur. Bunu, Fransa ve İngiltere ile yapılan 1939 tarihli karşılıklı yardım antlaşması kapsamında Fransa'dan alınan 100 adet Renault R35 (10 ton, 37 mm. topa sahip) ve İngiltere'den alınan 16 adet Vickers (6 ton, 12,7 mm. uçaksavar ve 7,7 mm. m.tf. ye sahip) izlemiştir. 1940 yılında 10 ve 6 tonluk 116 tanktan oluşan ilk tank alayı kurulmuştur. 1943 yılında, envantere; 25 adet ABD M4 Sherman, 176 adet M3 Stuart, 200 adet İngiiz Valentine, 150 adet Mk VI hafif tank dahil olmuş, bu tarihte Davutpaşa'daki birlik Zırhlı Tümen seviyesine çıkarılmıştır. Ateş desteğini sağlayan top ve obüslerin en yenileri, piyade silahlarında olduğu I. Dünya Savaşı'ndan kalma ve çok çeşit ve menşeliydi. Bu durum yedek parçadan mühimmata standart sağlanamamasına farklı devletlere bağımlı kalınmasını gerektiriyordu. Kırıkkale silah fabrikalarındaki çabalara rağmen, Türk ordusunun silah mevcudu, Alman, İngiliz, Fransız ve Rus silahlarının karma bir envanteri niteliğindeydi. 5.2.2. Deniz Kuvvetlerinin Harp Silah ve Araçları ve İmkan ve Kabiliyetleri 1928 itibariyle Deniz Kuvvetlerinin envanterinde dört kruvazör (Yavuz, Turgutreis, Hamidiye, Mecidiye), iki torpido kruvazörü (Peyk-i Şevket ve Berk-i Satvet), üç muhrip (Samsun, Basra ve Taşoz) ve iki denizaltı (I.İnönü ve II.İnönü) bulunmaktaydı. 1931 yılında Deniz Kuvvetleri Envanterine, dört muhrip (Adatepe, Kocatepe, Tınaztepe ve Zafer), iki denizaltı (Dumlupınar ve Sakarya) ve üç hücumbot (Martı, Denizkuşu ve Doğan) dahil edilmiştir. 1939 yılında, üç denizaltı daha Deniz Kuvvetlerine kazandırılmıştır (Saldıray, Atılay ve Yıldıray).36 Savaşın başlamasıyla, siparişi veriliş olan 4 muhrip, 4 denizaltı, 2 mayın gemisi tedarik edilememişti. II. Dünya Savaşı esnasında Türk Deniz Kuvvetlerinin imkan ve kabiliyetleri, kıyılarımızın tamamının savunulmasına ve imkan verecek yeterlilik seviyesinden oldukça uzaktı. Mevcut deniz kuvveti, ancak tesis esilen müstahkem mevki komutanlıklarına bağlı olarak faaliyet gösteren Deniz Komutanlıklarının ihtiyaçlarını karşılayabilecek seviyedeydi. 5.2.3. Hava Kuvvetlerinin Harp Silah ve Araçları ve İmkan ve Kabiliyetleri 1938 yılı itibariyle envanterdeki faal uçak sayısı 155 olup bunlardan; 52'si eğitim, 102'si bombardıman, 1'i harita uçağı idi. Bu tarihte, Türk Hava Kuvvetlerinin envanterinde avcı uçağı bulunmamaktaydı. Bu uçaklar Alman, İngiliz, Fransız, ABD, Çek ve Sovyet menşeliydi.Takip eden yıllarda envantere giren uçak cins ve sayıları tabloda gösterilmiştir. 10 II. Dünya Savaşı ve Türkiye Paneli, "II.Dünya Savaşı ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)", Yrd.Doç.Dr. Ali Bilgin VARLIK Türk Hava Kuvvetleri Envanterine Giren Uçaklar (1939-1945 YIL Eğitim Uçağı Avcı Uçağı Bombardıman Uçağı Envantere Giren Toplam Envantere Giren Toplam Envantere Giren Toplam 1938 mevcudu 52 52 0 0 102 102 1939 0 52 43 43 0 102 1940 136 188 20 63 0 102 1941 178 366 0 63 0 102 1942 36 402 66 129 0 102 1943 27 429 72 + (100)* 201 + (301) 5 107 1944 20 449 152 453 104 211 1945 - 42** 407 + 3, - 40** 416 0 211 * 1941-43 yılları arasında envantere 100 adet Avcı Uçağı (Hawker Hurricane, İng.) girmiş olup yıllara göre dağılımı yapılamamıştır. ** Envanterden çıkarılan uçaklar 1939 Karşılıklı Yardım Antlaşmasının bir sonucu olarak süreç içerisinde hava kuvvetleri giderek İngiliz ve Fransız menşeli uçaklara dönüştürülmüştür. Bu uçaklardan Türkiye'nin hava savunmasına etkin katkı sağlayabilecek nitelikte olanlar; İngiliz Hawker Hurricane uçaklarının 1944 itibariyle miktarı 144, daha gelişmiş bir model olan Spitfire cinsi avcı uçakların 1945 itibariyle miktarı 119 idi. 1939'dan önce mevcudu bunmayan, hava savunma maksatlı uçakların yıllara sari olarak envantere girmesi, bu savunma kabiliyetinin kısıtlı ve kesintili olarak kazanılabildiği anlamına gelmektedir. 6. Dış Politika ve Dış Askeri Yardımlar İlişkisi 6.1. Sav II. Dünya Savaşı öncesinde ulusal kalkınma çabalarının izin verdiği ölçüce ulusal savunma sanayisini kurmak için büyük çaba sarf eden genç cumhuriyet, savaşın belirginlik kazanmasıyla, acil ihtiyaçlarını dengeli bir dış yardım programıyla karşılamaya çalışmıştır. Bağımsızlık bilincinin, I. Dünya Savaşında yaşananlardan çıkarılan "dış yardımla bayraksız istila" tecrübesinden ve İstiklal Savaşı'nın kazandırdığı kimlikten beslenen bu millîlik ilkesi, bu son derece zaruri koşullarda bile muhafaza edilmeye çalışılmıştır. Müttefiklerin, 1939 Karşılıklı Yardım Antlaşması kapsamında gerçekleştirilen ve İngiltere'nin Türkiye'nin savaşa girmesi için TSK'nın ihtiyaçlarının karşılanması kapsamında gündeme getirdiği dış yardımın üç temel amacı vardı. Birincisi, Türkiye'nin Mihver devletleri yanında yer almaması veya onlara yardımcı olacak koşulları hazırlamamasıydı. İkinci maksat, 11 II. Dünya Savaşı ve Türkiye Paneli, "II.Dünya Savaşı ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)", Yrd.Doç.Dr. Ali Bilgin VARLIK Türkiye'nin benimsemiş olduğu aktif tarafsızlığı kendi lehlerine esnetmek, bu kapsamda boğazların kapalı tutulmasını sağlamaktır. Üçüncü maksat, Türkiye'nin savaşa girmesi suretiyle Almanya'nın savaşma azminin doğu cephesinde kırılmasını batı cephesinde üstlenmek durumunda kalacakları savaş maliyetlerinden kaçınmaktır. Karşılıklı Yardım Antlaşması kapsamında tedarik edilen avcı uçaklarının yıllar itibariyle envantere giriş tarihlerine bakıldığında, 1943'e kadar yapılan yardımın son derece zayıf tutulduğu, bu tarihten sora ise belirgin bir artış olduğu görülmektedir. 1943'ten itibaren başlayan bu belirgin artışın nedeni, İngiltere'nin teknik kapasitesini artırması veya batı cephesinde uçak fazlasının ortaya çıkması ile izah edilebilir. Dış yardımın doğrudan siyaset ve strateji ile ilgili olduğunu varsayan bizim de benimsediğimiz yaklaşıma göre ise bu artışın nedeni Türkiye'nin savaşa girmeye ikna edilmesidir. Bu durumda, İngiltere'nin 1943'ten sonra Türkiye'nin savaşa girmesi yönünde bir karar değişikliğini ortaya koymaktadır. Siyasi gelişme ve beyanların doğruladığı bu karar değişikliği; Sovyetlerin bu yöndeki ısrarı ve batı cephesinde müttefiklerin yükünün azaltılması olduğu kadar, doğu cephesinde Sovyetlerin tek başına ilerlemesinin ileride yaratabileceği sakıncaların önlenmesi de bu ısrarın gerekçelerini oluşturabilir. Burada çizdiğimiz ihtimalat, aşağıda özetlenen gelişmelerin gerekçelerini anlamayı kolaylaştırmaktadır. 6.2. Politik ve Askerî Gelişmeler Churchill konuyu Stalin'in 1942 yılı içinde Avrupa'da ikinci bir cephenin açılması yönündeki talebini 20 Temmuz 1942'de Amerikalılarla görüşür (Hopkins, Gn. Marshall ve Amr. King).37 Amerikalıların Kuzey Fransa için planlanan Balyoz (Sledgehammer) harekâtını başlatma yönündeki tercihlerine karşı isteksiz davranır.38 Bunda halen devam eden Kuzey Afrika harekâtında Almanlara kaşı başarısız olmaları ve Avrupa'da ikinci bir cephenin açılması halinde ABD ordusundan alabilecekleri takviye imkanını ortadan kalkacak olmasının etkisi vardır. Churchill, 12-17 Ağustos 1942 Moskova ziyareti39 esnasında Sovyetleri oyalar.40 12-24 Ocak 1943 Kazablanka Konferansı, doğu cephesindeki harbin birinci dönüm noktası olan Stalingrad muharebelerinin henüz sonuçlanmadığı bir ortamda, Stalin olmadan yapılır. Burada, Avrupa'da ikinci cephenin, İtalya/Sicilya çıkarmasıyla (Husky harekâtı, 9 Temmuz 1943) açılması kararı alınır. Churchill, konferanstan altı gün sonra (30-31 Ocak 1943), Adana'da İnönü ile görüşür. Türk tarafı, Rusya'nın başarılı olması halinde Avrupa'da güç dengesini kendi lehine değiştireceği endişesini ve Türkiye'nin savaşa girmesi için ordunun ihtiyaçlarının karşılanması gerektiğini belirtir. Churchill, İngiltere'ye dönüşünde Türkiye'nin hazır olmadan savaşa girmesinden yana olmadığı yönünde bir açıklama yapar. Gnkur.Bşk.lığının 2 Şubat 1943 tarih ve 19316 sayı ve "Adana Listelerinin Tanzimi H." konulu mesajı ile Millî Müdafaa Vekaletine (MSB) bir liste gönderilir. Şubat-Kasım 1943 tarihleri arasında yapılan yardım talep edilen miktarın 1/3'ü kadardır (Bkz. Tablo)41. 12 II. Dünya Savaşı ve Türkiye Paneli, "II.Dünya Savaşı ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)", Yrd.Doç.Dr. Ali Bilgin VARLIK Şubat-Kasım 1943 Döneminde Karşılanan İhtiyaçlar Adana Listesi ile Talep Edilen 1943 Sevkiyatı Cinsi Adet Adet Komuta Tankı 100 ??? Ağır Tank 1 470 0 Orta Tank 500 0 Hafif Tank 45 350 Keşif devriye otosu 75 0 2 Otomatik Top ? 45 3 Uçaksavar Top ? 300 Havan Topu ? 200 Tanksavar Top ? 500 Piyade Tüfeği ? 99 000 Tank Mayını ? 1 milyon Bunun üzerine tekrar bir çalışma yapılarak yeni bir liste oluşturulmuş, İngiltere ise verebilecekleri miktarı belirtmişlerdir (Tablo) Malzemenin Cinsi Sherman tankı Kamyon/Traktör Çeşitli toplar Bishop Obüs 4 40 mm Bofor Tanksavar Topu Muhtelif Tabanca Mermisi Çeşitli tüfek El bombası Tanksavar Bomba Tanksavar Mayın Bomba ve Cephane Çeşitli Malzeme Akaryakıt Uçak yakıtı Spitfire Uçağı Mitchell B25 B U Mosquito B U Talep Edilen 500 9 000 486 60 470 1 000 500 ton 130 milyon 13 5000 1 milyon 230 000 400 000 23 000 t 2 500 t 13 400 t 53 400 t 216 48 36 Verilebileceği Bildirilen 110 2 400 362 26 290 1 000 250 ton 65 milyon 10 000 75 000 20 000 400 000 8 000 t 0 0 3 600 t 0 0 0 Karşılama Oranı% 22 27 75 43 62 100 50 50 74 7.5 9 100 35 7 23 Ağustos 1943'te doğu cephesinin ikinci dönüm noktası olan Kursk muharebelerinde Almanya kesin bir yenilgiye uğrar. 3 Kasım 1943'te Churchill Türkiye'nin savaşa girmesi konusunda önceki ılımlı tutumunu değiştirir ve zorlayıcı bir diplomasi uygulamaya başlar. 2226 Kasım 1943'te I. Kahire Konferansı yapılır. Stalin'in bulunmadığı bu toplantıda, Japonya'nın durumu ele alınır. Bu tarihte Sovyetler ile Japonya arasındaki 1941 tarihli Elimizdeki Adana Listesi eksik olduğu için bu (?) işaretli 6 kalem malzemenin talep edilip edilmediğini bilmiyoruz. 3 Bkz. Kenan Kocatürk Anıları 4 Hava Savunma Topu 2 13 II. Dünya Savaşı ve Türkiye Paneli, "II.Dünya Savaşı ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)", Yrd.Doç.Dr. Ali Bilgin VARLIK saldırmazlık anlaşması yürürlüktedir. Kahire Konferansı'nın iki gün sonrasında Stalin'in katılımıyla gerçekleştirilen Tahran Konferansı (28 Kasım-1 Aralık 1943)nda yeni bir cephenin açılması kararlaştırılır ayrıca Türkiye'nin durumu da konuşulur. 4-6 Aralık 1943 II. Kahire Konferansı'nda İngiltere'nin ısrarına karşın ABD, Türkiye'nin savaşa girip yenilmesi halinde harbin seyrinin değişebileceği endişesi ile bu konuda ısrarlı olmaz. 7. Sonuç ve Değerlendirme Sonuç olarak, II. Dünya Savaşında, Türk sivil-asker ilişkilerinin diğer ülkelerdekinin aksine başarılı olduğu görülmektedir. Bunda siyasi kadronun askerî konulara vukufiyeti kadar TSK'nın doğru şekilde konumlandırılmış olmasının etkisi olduğu açıktır. Türkiye'nin iç ve dış politikada barışı gözeten siyaseti, yani devlet seviyesindeki kararının doğruluğu, bu doğru kararın oluşturulmasını başarıyla uygulamaya aktarılmasını sağlayan bu yapılanma, kiriz yönetiminde de başarıyı getirmiştir. Türkiye'nin kriz yönetimindeki başarısı, kurumsal yapıdaki doğru kurgulamaya ilave olarak, karar merciinde bulunan Atatürk'ün sezgi ve öngörüsü ve İnönü'nün ihtiyatlı tutumu ile sağlanmıştır. Ekonomik imkansızlıklar. bütün gayretlere rağmen millî savunma sanayisinin geliştirilmesine engel olmuştur. Ancak millî kaynaklara dayanma mecburiyetine olan bilinç her zaman muhafaza edilmiştir. Bu bilinç Türk siyasetinin dış yardıma olan ihtiyacından kaynaklanan hassasiyetin istismar edilmesine engel olmuştur. II. Dünya Savaşı'na giden süreçte, harp silah ve araçları ve savunma sanayisindeki yetersizlikler, öngörü ve planlama ve teşkilatlanmayla aşılmaya çalışılmış, imkanlara uygun strateji geliştirilmiştir. Bu kapsamda TSK'nın yeniden yapılanma ve kuvvet geliştirmedeki başarısı ve harp ekonomisi tedbirleri caydırıcılığın sağlanmasında başlıca etken olmuştur. Dış yardım vasıtasıyla Türkiye'nin savaşa sokulması yönündeki çabaların boşa çıkarılmasında, Türkiye'nin gerçekçi bakışı kadar, stratejinin üç temel unsuru olan kuvvetzaman-mekan faktörlerinin birbirleriyle başarılı bir etkileşim içinde kullanılmış olması etkin olmuştur. 14 II. Dünya Savaşı ve Türkiye Paneli, "II.Dünya Savaşı ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)", Yrd.Doç.Dr. Ali Bilgin VARLIK Notlar: 1 "Yurtta Sulh Cihanda Sulh" ilkesi ilk defa C.H.P. Genel Başkanı olarak Mustafa Kemal Paşa’nın (Atatürk’ün) 20. Nisan 1931’de seçim dolayısıyla millete beyannamesinde dile getirilmiştir. (Mehmet Gönlübol, Atatürk’ün Dış Politikası; Amaçlar ve ilkeler, Atatürk Yolu, 1981, s. 269). 2 “Şu veya bu sebepler için, ulusu harbe sürüklemek taraftarı değilim. Harp zarurî ve hayatî olmalıdır. Gerçek kanaatim şudur: Ulusumuzu harbe götürünce vicdanımda azap duymamalıyım.” “Öldüreceğiz” diyenlere karşı “ölmeyeceğiz” diye harbe girebiliriz. Fakat ulusun hayatı tehlikeye girmeyince harp bir cinayettir.” (Prof. Dr. ismet Giritli, "Atatürk ve Barış", T.C. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi Başkanlığı, http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-06/ataturk-ve-baris 3 3 Mart 1924'te TBMM'ye bağlı ve hükûmet içinde yer alan Erkân-ı Harbiye-i Umum Vekâleri (Bakanlığı) lağvedilerek Erkân-u Harbiye-i Umumiye Riyâseti halinde bağımsız bir yapıya kavuşturulmuştur. 4 Huntington Samuel P., Asker ve Devlet, İstanbul: Salyangoz Yayınları, 2004, s. 188. 5 Document, "Historical Strengths of the Army," undated (received by email from James Tobias, June 11, 2013) (https://drive.google.com/file/d/0B0kkOiAWUCUGLWZQTDItRVJwUzA/edit?pref=2&pli=1) den aktaran, State Sen. Ken Paxton, "At the beginning of World War II, we had a relatively small army, smaller than Portugal’s.", Texas, 2014, http://www.politifact.com/texas/statements/2014/jun/13/ken-paxton/us-army-was-smallerarmy-portugal-world-war-ii/ 6 Huntington Samuel P., Asker ve Devlet, İstanbul: Salyangoz Yayınları, 2004, s. 457. 7 Hitlerin sadık bir memuru olarak görev yapan ve habin başında sonuna kadar Silahlı Kuvvetler Kurmay Başkanlığı görevinde tutulan Keitel, Savaş Ekonomisi ve Silahlanma Daire Başkanı General George Thomas'ın görevine Hitler'in kararlarına karşı çıktığı için son vermiştir (Robert Cecil, Hitler's Decision to Invade Russia 1941, Londra: Davis-Poytner, 1975, s. 143.) 8 WWII History Channel, General Georgi Zhukov, https://www.youtube.com/watch?v=oAw8ugOCmkU 9 Oktay Yenal, Cumhuriyet’in İktisat Tarihi, İstanbul, Creative, 2001, s. 98 10 Hüsnü Erkan, Cumhuriyetin Kuruluşundan Bugüne Türk Ekonomisinde Temel Dönüşümler – Cumhuriyet Öncesi ve Sonrası Türk Ekonomisi, 2007, s. 40. http://www.konrad.org.tr/Wirtschaft%202007%20tr/06Erkan.pdf 11 Bu dönemde, Sanayi kesimindeki % 23’lük, tarım kesimindeki ise % 35’lik bir azalma olmuştur Ahmet Makal, “65. Yılında Koruma Kanunu, Çalışma İlişkileri ve İş Mükellefiyeti”, Tartışma Metinleri, No.76 Ankara Üniversitesi, (Eylül 2004), s. 4, akataran, İbrahim Mert Öztürk, "İkinci Dünya Savaşı Türkiye’sinde Olağanüstü Ekonomik Kararlar: Milli Korunma Kanunu Ve Varlık Vergisi", s. 137. http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/18/1842/19400.pdf 12 A.g.e. A.g.e. 14 Tansel Zeynep Akalın ve Nadir Bıyıklıoğlu, Başarıya Giden Yolu Kendi Pusulası ile Bulmuş bir Endüstrinin Gelişimi, Türk Savunma Sanayii Tarihi, Ankara, Milsoft, İmge, ?, s. 120. 15 MKEK (Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu) Ağ Sayfası, "Tarihçe", http://www.mkek.gov.tr/tr/Icerik.aspx?ID=51 16 A.g.e. 17 A.g.e. 18 Tansel Zeynep Akalın ve Nadir Bıyıklıoğlu, Başarıya Giden Yolu Kendi Pusulası ile Bulmuş bir Endüstrinin Gelişimi, Türk Savunma Sanayii Tarihi, Ankara, Milsoft, İmge, ?, s. 101. 19 A.g.e., s. 130. 20 A.g.e., s. 121. 21 A.g.e., s. 124. 22 A.g.e., s. 133. 23 A.g.e., s. 98. 24 MKEK (Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu) Ağ Sayfası, "Fabrikalar: Barut fabrikası", http://www.mkek.gov.tr/tr/FabrikaDetay.aspx?ID=11 25 Tansel Zeynep Akalın ve Nadir Bıyıklıoğlu, Başarıya Giden Yolu Kendi Pusulası ile Bulmuş bir Endüstrinin Gelişimi, Türk Savunma Sanayii Tarihi, Ankara, Milsoft, İmge, ?, s. 124. 13 26 1948 Başbakanlık Umumi Murakabe Heyeti Raporu, 50 sayfa. 27 Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Ağ Sayfası, " Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Tarihçesi", 28 MKEK (Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu) Ağ Sayfası, "Tarihçe", http://www.mkek.gov.tr/tr/Icerik.aspx?ID=51 Bu bölümde yer alan bilgiler ayrıca atıf yapılmamış ise Kara Kuvvetleri Komutanlığının Türk Kara Kuvvetleri Tarhi, Ankara: K.K. Basımevi, 1996, s. 281-294'ten alınmıştır. 30 Mehmet Özel, Türk Ordusu, T.C. Kültür Bakanlığı, 1999, s. 23. 29 15 II. Dünya Savaşı ve Türkiye Paneli, "II.Dünya Savaşı ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)", Yrd.Doç.Dr. Ali Bilgin VARLIK 31 Dr.Tümgeneral Güngör Cebecioğlu, 1998 tarihli VI. Askeri Tarih Semineri Bildirileri-I (II. Dünya Harbi ve Türkiye)ndeki "İkinci Dünya Savaşı ve Türk Silahlı Kuvvetleri" başlıklı bildirisinde bu mevcudun 783.100 olduğunu belirtmiştir. Bilal Şimşir, "İngiliz Belgelerinde Atatürk" adlı eserinde 1936-38 yılı itibariyle Türk ordusunun mevcudunun 166.000 olduğunu ifade etmiştir. 32 Başbakanı Refik Saydam 28 Ağustos 1939 tarihinde topladığı Bakanlar Kurulu’nda Trakya’nın savunmasına yönelik önemli kararlar almış ve uygulamaya koymuştur. Bu kararlar; a- Trakya ve Batı Anadolu’daki dört kolorduya mensup tümenlerin seferberlik ilan edilmeden takviye edilmesi, b- Terhis zamanı gelmiş olan Trakya’daki askerlerin terhislerinin yapılmaması, c- Bu kolordulara ait taşıt vasıtalarının tamamlanması, d- Duruma göre gerekirse kısmi seferberlik ilan edilmesi, e- İleride görülecek yeni duruma göre genel seferberlik kararı verilmesi ve uygulamasıdır. Bu kararın ardından 31 Agustus 1939 tarihinde Trakya ve Ege bölgesinde birliklerin sefer mevcuduna çıkarılması için çalışmalar başlatılmıştır. (Güngör Cebecioğlu, “İkinci Dünya Savaşı ve Türk Silahlı Kuvvetleri”, Altıncı Askerî Tarih Semineri Bildirileri I, Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yay., Ankara, 1998, s.335.) 33 Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Daire Başkanlığı Arşivi, İkinci Dünya Harbi Katoloğu, İDH., K.3, G.026, B.22. 34 Güngör Cebecioğlu, 1998. 35 Takviyeli tabur kuvvetinde 36 Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Tarihçesi, http://www.dzkk.tsk.tr/icerik.php?dil=1&icerik_id=11 37 Uluslararası İlişkiler Tarihi (Diplomasi Tarihi) 5.Kitap, (Çev. Ali Rıza Dink), İstanbul: Evrensel Basım Yayın, 2013. https://books.google.com.tr/books?id=MpmdBwAAQBAJ&pg=PT245&lpg=PT245&dq=churchill+in+1942+mosk ova+ziyareti&source=bl&ots=V9s5tJlua&sig=gPOjZk7_SUh6aYNW6keL271hEo8&hl=tr&sa=X&ved=0ahUKEwiu3cv4joXMAhUFWRQKHQ1tDE MQ6AEIGjAA#v=onepage&q=churchill%20in%201942%20moskova%20ziyareti&f=false 38 Mackenzie, S.P., The Second World War in Europe, Second Edition. Routledge, 2014, s. 54-55. 39 William Hardy McNeill, America, Britain, & Russia: their co-operation and conflict, 1941-1946 (1953), pp 197-200 40 Bu oyalama içinde, parmaklarıyla yaptığı meşhur "V" işareti ile ikinci cephenin açılacağını ima etmesi ve 19 Ağustos 1942'de 6050 (5000 Kanadalı, 1000 İngiliz, 50 Amerikalı komando) Fransa'nın Dieppe sahiline yapılan başarısız saldırı girişimi yer almıştır. 41 Mukayeseli tablo aşağıdaki kaynaklardan çıkarılmıştır. 1. 2. 3. Lend Lease [An Act to Promote the Defense of the United States, (Pub.L. 77–11, H.R. 1776, 55 Stat.)] http://legisworks.org/sal/55/stats/STATUTE-55-Pg31.pdf Zeki Kuneralp, İkinci Dünya Harbinde Türk Dış Siyaseti, İstanbul, İstanbul Matbaası, 1982. Yuluğ Tekin Kurat, Kahire Konferansı Tutanakları, Belleten, Sayı 185, (Ocak 1983). 16