1
Ortaçağ VI
Büyük Selçuklu Devleti (1040-1157):
Selçuklular, 24 Oğuz kabîlesinden Kınık boyuna mensupturlar. Oğuzlar X. yüzyılda SırDerya (Seyhun) ile Hazar Denizi'nin doğusu ve Aral Gölü arasındaki bölge, Oğuz Devleti
hâkimiyetindedir. Kınık Boyu da Seyhun’a yakın bölgelerde yerleşmişlerdir.
X. yüzyılın başında Oğuz Devleti'nin "Yabgu" unvanı taşıyan bir hükümdar idâre etmektedir.
Selçuklu âilesinin atası olan Temir-Yalıg (Demir yaylı) lakablı Dukak (veya Dokak) Oğuz
Devleti'nde kuvvetli, askerî ve siyâsî mevkie sâhip bir kişidir. Yabgu’nun diğer Türk boyları
üzerine yaptığı bir sefer ile beraber Yabgu ile Dokak karşı karşıya gelmiştir. Yabgu’nun bu seferi
Müslümanlara karşı yaptığı hatta Dukak’ın gizlice Müslüman olduğu rivayet edilir. Dukak’ın ölümü
üzerine vasıfları ile dikkat çeken Selçuk, Yabgu tarafından genç yaşta "sü-başı" (ordu kumandanı)
olarak atanmıştır. Selçuk’un devlet içinde gün geçtikçe güçlenmesi üzerine Yabgu ile arası açılmış
ve 961 yılında İslam ülkeleriyle Türk ülkelerinin birleştiği bir uç "sugûr" şehri olan Cend ve
civarına kabilesiyle göç etmek zorunda kalmıştır.
Selçuk'un Cend'e gelişinin Oğuz Devleti'nin Kıpçaklar tarafından yıkılması ile ilgisi
bulunduğu illeri sürüldüğü gibi, bu göçün başlıca sebebinin yer darlığı ve otluk yetersizliğinden
olduğu da kaynaklarda belirtilmiştir. Diğer bir görüş ise yanındakilerle İslamiyet’i seçen Selçuk’un,
Oğuz Yabgusu’na aldığı vergileri ödemeyerek ve hatta “kâfirlere vergi verilemeyeceğini”
söyleyerek eleştirmiştir. Öyle ki kaynaklarda bu durum üzerine Selçuk ile Yabgu arasında savaş
çıktığı, Selçuk’un galip çıktığı ve Cend merkezli bir beylik kurduğu ifade edilir.
Emrindeki Oğuzlarla birlikte haklı bir şöhret kazanan Selçuk, Maveraunnehir’ deki üstünlük
mücadelelerinde Samanilerle anlaşmaya varmıştır. 985 yılında Samaniler Selçuklulara, Karahanlı
ve diğer Türk boylarının, sınırlarına yapacak saldırıları önlemek amacıyla Buhara yakınındaki Nûr
kasabası yöresine yerleşme izni vermişlerdir. Bu anlaşma sonrasında Selçuk ve beraberindekiler
Cend’de kalmış, oğlu Arslan İsrail ve beraberindekiler ise Nûr ve civarındaki otlaklara
yerleşmişlerdir.
Karahanlı hükümdarlarından İlig Han, Buhara’yı 389 H. 999 M. yılında zapt ederek Samani
Devleti’ne son vermiştir. Bu durum üzerine Samani şehzadeleri arasında devleti yeniden kurma
faaliyeti başlamıştır. Başlangıçta Selçukluların yardımını alan şehzadelerin bu ümidi, Selçukluların
desteklerinin ortadan kalkmasıyla son bulmuştur. Böylece Maveraunnehir’ de Karahanlılar,
Horasan’da Gazneliler hâkim güç halinde gelmiştir. Bu gelişmeler yaşanırken Cend’deki 100 yaşını
aşmış olan Selçuk, 1007 yılında ölmüştür.
Selçuk'un Mikâil, Arslan İsrâil, Yûsuf ve Mûsâ adlarında dört oğlu vardı. Mikâil daha
babasının sağlığında bir savaş sırasında ölmüş, onun evlatları Çağrı ve Tuğrul Beyler dedeleri
Selçuk tarafından yetiştirilmiştir. Selçuk'un ölümü ile ailenin başına Yabgu ünvanı ile Arslan İsrail
geçmiştir. Bir müddet sonra Cend’deki Selçukluların tümü Buhara ve civarına inmişlerdir.
Samanilerin yıkılması ile Maveraunnehir’e hâkim olan Karahanlılar ve Selçuklular karşı
karşıya gelmiştir. Karahanlılar’ın baskısı üzerine ve büyüyen ailenin yer sıkıntısı sebebiyle Tuğrul
Bey çöllere çekilirken, Çağrı Bey 1016-1021 yılları arasında Doğu Anadolu seferlerini başlatmıştır.
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
2
Büyüyen bir güç haline gelen Selçuklular, Gazneli Mahmut’un dikkatini çekmiştir. Sultan
Mahmut bu tehlike üzerine Arslan Yabgu’yu huzuruna çağırtmış bir hile ile 1025’te tutsak edilerek
Hindistan’daki Kâlencer Kalesi’ne hapsedildi. Arslan Yabgu 3 yıllık esaretten sonra bu kalede
ölmüştür.
Arslan Yabgu’nun ölümünden sonra Selçukluların başına kardeşi Musa geçse de yönetim
aslında Çağrı ve Tuğrul Bey’in elindedir.
Selçuklular ilerleyen dönemde Merv yolundan Nesâ'ya geldiler. Daha önce bu bölgeye göç
etmiş olan Türkmenler ve Hârzemliler de onlara katılmağa başladılar. Yaşanılan yoksulluklardan
dolayı, Selçuklu reisleri Mûsâ Yabgu, Tuğrul ve Çağrı Beyler gönderdikleri bir mektupta
durumlarını anlatmışlar, Gazneli Sultan Mesud'un hizmetine girmek istediklerini buna karşılık,
Nesâ ve Ferâve'nin yurt olarak kendilerine verilmesini istemişlerdir. Sultan Mesud bu istekleri red
ettiği gibi, Selçuklular üzerine bir ordu göndermiş, 29 Haziran 1035’te Gazneliler büyük bir yenilgi
yaşamışlardır. Bu savaş sonrasında Gazneliler Devleti Mûsâ Yabgu'ya Ferâve'yi, Çağrı Bey'e
Dihistân'ı ve Tuğrul Bey'e de Nesâ'yı vermiş, ayrıca Sultan Mesud Selçuklu reislerine hil'at ve
sancak göndererek,"Dihkan" unvanı vermiştir. Bu galibiyetle beraber Türkmenler akın akın
Selçuklulara katılmaya başlamıştır. Gaznelilerle yapılan anlaşma, Selçukluların Gazneli
topraklarına yaptığı seferlerle birkaç ayda son bulmuştur. Selçuklular, idareleri altındaki topluluğa
üzerinde yaşadıkları toprakların yetmediğini ileri sürerek Gazneli Devleti'nden Merv, Serahs ve
Bâverd'in kendilerine verilmesini istediler. Bunun üzerine Mayıs 1038’de ikinci savaş olur. Bu
savaşı da kazanan Selçuklular, bağımsızlık yolunda ilk ciddi adımı atmışlardır.
Kendi aralarında toplanarak eski Türk devlet geleneği gereğince sahip oldukları ve ele
geçirmeği düşündükleri ülkeleri aralarında bölüştüler. Tuğrul Bey yeni devletin hükümdarı olarak
Nîşâbûr'u, Çağrı Bey Merv'i ve Mûsâ Yabgu da Serahs'ı aldılar. Tuğrul Bey ana bir kardeşi İbrâhim
Yınal'ı öncü olarak Nîşâbûr'a gönderdi. Nîşâbûr halkı Selçuklulara itaat edeceklerini bildirdiler ve
şehirde Tuğrul Bey adına hutbe okundu. Daha sonra Tuğrul Bey buraya geldi, böylece Horasan'ın
mühim şehri Nîşâbûr Selçukluların merkezi olması sağlanmıştır.
Sultan Mesud ile Selçuklular arasında ki üçüncü savaş, 1038’de yaşanmıştır. Bu savaşta
Sultan Mesud galip olmuştur. Tam bir galibiyet olmayan bu savaşta iki orduda güç toplamak
amacıyla bir anlaşma yapmış, bu anlaşmaya göre; Gazneli ordusu Herât'a gidecek, Nesâ, Bâverd,
Fevâre şehir ve hududları Selçuklulara teslim edilecek, Selçuklular ele geçirmiş oldukları Nîşâbûr,
Serahs ve Merv'i tahliye edeceklerdi.
Selçuklular barış şartlarına uymadıkları gibi, Gazneli topraklarına yeniden akınlara başladılar.
Sultan Mesud tekrar Selçuklulara karşı harekete geçti. Selçuklular ile Gazneliler arasında devam
eden savaşların en büyüğü ve önemlisi Merv civarındaki Dandânakan kalesi yakınında oldu.
Selçuklular Sultan Mesud idaresindeki ordu karşısında kesin sonucu alarak Gaznelileri hezîmete
uğrattılar. Dandânakan Savaşı’nı (24 Mayıs 1040) kazandıktan sonra Horasan'da tamamen bağımsız
bir Selçuklu Devleti kurulmuştur. Ayrıca devrin âdeti gereğince civardaki hükümdarlara zaferlerini
bildiren "fetih-nâmeler" gönderdiler.
Zafer sonrası Merv şehrinde toplanan Kurultay'da mühim kararlar aldılar. Bu toplantıda alınan
kararlardan birisiyle Abbâsî Halîfesi Kâim bi-Emrillâh'a sâdık kalınacak ve Horasan'da adaleti tesis
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
3
edeceklerini bildirdiler. Bundan sonra Selçuklular hâkim oldukları bölgeleri yine eski Türk geleneği
gereğince bölüştüler. Bu bölüşmeye göre; Tuğrul Bey "sultan" sıfatı ile Nîşâbûr'u alarak batıya Irak
tarafına gidecekti. Çağrı Bey'e "Melik" unvanı ile merkez Merv olmak üzere Ceyhun ile Gazne
arasındaki bölge, Mûsâ Yabgu'ya, Büst, Herat ve Sîstân havâlisi verildi.
Selçuklular daha sonra 1043 yılında Hârzemlileri ortadan kaldırmışlardır. Çağrı Bey 1060’ta
70 yaşında iken Serahs’ta ölmüştür. Musa Yabgu 1064’te Alparslan’a karşı ayaklanınca Siyasi
hayatı son bulmuştur. Selçuklu Sultanları; Sultan Tuğrul Bey, Sultan Alparslan, Sultan Melikşah,
Sultan Berkyaruk, Sultan Muhammed Tatar ve Sultan Sencer’dir.
Selçukluların 1157’de yıkılmasıyla Irak Selçukluları, Suriye Selçukluları, Kirman
Selçukluları ve Anadolu Selçukluları olmak üzere kollara ayrılmıştır.
İsfahan Mescid-i Cuması:
Bugün ki İran sınırları içindeki Isfahan’da yer almaktadır. Isfahan da kurulan bu caminin
yerinde İslamiyet’in ilk yıllarında Arap Tayran (Tîrûn) kabilesi tarafından kurulan bir cami
bulunmaktadır. 840 yılında Abbasi Halifesi Mutasım, camiyi yeniden inşa ettirmiştir. Halife
Muktedir döneminde genişletilen cami, Büveyhiler (937-995) döneminde yenilenmiş, Selçuklular
döneminde ise günümüze ulaşan caminin asıl bölümleri inşa edilmiştir. İsfahan’a hakim olan hemen
her devlet, Mescid-i Cuma’ya bir takım ilavelerde bulunmuş ve onarımlar yapmışlardır.
İsfahan Mescid-i Cuması, Selçuklu döneminde avlulu, dört eyvanlı ve mihrap önü kubbeli
plan şemasına göre inşa edilmiş yapının tamamı Büyük Selçuklu dönemine ait değildir. Sonraki
dönemlerde yapılan ilavelerle günümüzdeki halini almıştır. Günümüz de güneydeki Melikşah
Kubbesi, kuzeydeki Terken Hatun Kubbesi (Kümbet-i Hâki) ile kuzeydoğudaki 1121-1122 tarihli
taçkapı Büyük Selçuklu Dönemi eseridir. Ayrıca, güney eyvanın doğu ve batısındaki revaklı
bölümlerde 1121 yangınından sonra, önceki kalıntılar üzerine inşa edilmiştir. Ancak sonraki
zamanlarda, özellikle Safevi döneminde bir takım onarım ve süslemeler yapılmıştır. Bu onarımlara
ait kitabeler ilgili bölümlerde bulunmaktadır.
İlhanlı döneminde ise hükümdar Olcayto tarafından 1310 yılında, görkemli alçı süslemeli
mihrabın bulunduğu bir bölüm yaptırılmıştır. Bu bölüm Olcayto Mescidi olarak anılmaktadır. Bu
bölüm avlunun batısında yer alır. İnşa kitabesinde tarih bulunmayan Melikşah Kubbesi, kubbe
eteğindeki yazı kuşağında Melikşah ve Nizâmülmülk’ün adları geçmektedir. Nizâmülmülk’ün
vezirlik yaptığı yıllar dikkate alınarak yapının 1072-1092 yılları arasında inşa edildiği kabul
edilmektedir. Terken Hatun Kubbesi’nin eteğindeki kitabede Ayet kitabesinden sonra yaptıranın adı
olarak, Abdulganâim Merzeban ibn Husrev Firûz lakabıyla 1088’de Vezir Tâcülmülk yaptırmıştır.
Selçuklu dönemine ait kuzeydoğudaki kapı üzerinde 1121-1122 tarihinde yenilendiğini
belirten bir kitabe bulunmaktadır. Olcayto Mescidi’nin kitabesi ise mescidin mihrap nişi üzerinde
sülüs hatla Arapça olarak yazılmıştır. Bu kitabede Sultan Olcayto, Muhammed adıyla anılmakta ve
yapının inşası için Adud bin Ali el-Masteri’nin görevlendirildiği 1310 tarihiyle geçmektedir.
Plan olarak, Mescid-i Cuma, kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlıdır ve yaklaşık
22.000. m²’lik bir alana oturmaktadır. Genel plan tipi itibariyle avlulu, dört eyvanlı, mihrap önü
kubbeli düzenlemeden gelişen, değişik dönemlere ait kapalı mekânlardan oluşan bir yapılar
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
4
topluluğudur. Yapı kompleksinde cami, mescitler, medrese, türbe ve abdest mekânları
bulunmaktadır. Avlunun güney yönünde belirleyici yapı Melikşah Kubbesi’dir. Bu yapının iki
tarafında payeli birimler ve batısında Safevi döneminde, Şah I. Abbas’ın (1587-1629) yaptırdığı
bölüm yer alır. Avlunun doğu yönünde bir medrese ile Muzafferi dönemine ait bir kapı ve 1803
tarihli revaklı kısım yer almaktadır. Günümüzde camiye ana giriş, Muzafferi dönemine ait kapıdan
sağlanmaktadır. Selçuklular dönemine ait kapı kullanılmamaktadır. Avlunun kuzeyinde yer alan ana
yapı Terken Hatun Kubbesi’dir. Camini kuzeyinde bu yapının dışında 1121 tarihli Selçuklu dönemi
ve 1366 tarihli İlhanlı dönemine ait taç kapılar, türbe ve son dönemlerde eklenen kubbeli mekan
daha yer alır.
Avlunun batı yönünde 1892 tarihli kapı, abdest mekanları, Olcayto Mescidi (mihrabı) 1310 ve
kışlık cami yer almaktadır.
Mescid-i Cuma’nın toplam sekiz girişi bulunmaktadır. En eskisi Selçuklu dönemindeki
kapıdır. Bugün kullanılmamaktadır. Günümüzde asıl giriş, doğu cephedeki taç kapıya ana yoldan
merdivenlerle ulaşılmakta buradan dar bir koridorla avluya ulaşılmaktadır.
Avlunun dört ana yönünde 60.00x70.00 m. ölçülerinde dört eyvan yerleştirilmiştir. Eyvanların
arasındaki boşluklar iki katlı revaklarla kapatılmıştır. Avludaki eyvanlar Selçuklu döneminde
şekillenmekle birlikte cephe düzenlemeleri ve süslemeleri sonraki dönemlerin izlerini taşımaktadır.
Özellikle doğu eyvanın dış cephesindeki sade tuğla süsleme ögeleri Selçuklu dönemine aittir.
Eyvanlardan güney eyvan Melikşah kubbesi ile bütünleşmiş halde, doğu ve batı eyvanıyla yaklaşık
aynı büyüklükte tutulmuş, sadece kuzey eyvan daha dar ve derin bir düzenlemede inşa edilmiştir.
Melikşah Kubbesi: Avlunun güney tarafında, eyvanının hemen gerisinde dıştan 20.00 x 20.00
m. ölçülerinde kare planlı, üzeri kubbe ile örtülü bir yapıdır. İsfahan Mescid-i Cuması yapılar
topluluğunun en erken tarihli yapısıdır. Selçuklu hükümdarının emriyle vezir Nizâmülmülk
tarafından Melikşah adına (1079-1092) yılları arasında yaptırılmıştır.
Melikşah Kubbesi’ ne güney eyvandan sivri kemerli bir kapıyla girilir. Doğu ve batı
taraflardan da ikişer sivri kemerli açıklıkla yan mekânlara geçilmektedir. Melikşah Kubbesi’nin
yerinde öncesinde bir kubbenin varlığından bahsedilir. Bu rivayet doğru ise Melikşah Kubbesi
yapılırken eski şemaya uyma ya da en azından eski şemayla bağlantısını koparmama dikkate
alınmıştır. Melikşah kubbesinin dışa, kasnak ve kubbesi yansıtılmıştır. Cephelerin alt kısımları diğer
yapılarla bitiştirildiği için dıştan belli değildir. Bunlardan sadece kuzeyindeki çifte minareli, üzeri
kaburgalı bir tonozla örtülü güney eyvanı belirgindir.
Çatı hizasından başlayan kasnak altta kare olarak başlayıp sekizgen ve onaltıgen şekilde üç
kademeli bir düzenleme göstermektedir. Kuzey hariç diğer üç yönüne, ortaya denk gelecek şekilde
dikdörtgen formlu birer pencere yerleştirilmiş ve sivriltilmiş kubbe bunun üzerine oturtulmuştur.
Kasnak ve kubbede sade tuğla örgü görülmektedir.
İç mekân, 15.00 x 15.00 m. ebadında kare planlı olup üzeri kubbe ile örtülmüştür. Gövde
güney yönde duvarla birleştirilmiş, diğer yönlerde bağımsız inşa edilmiş taşıyıcılarla bu mekân
meydana getirilmiştir. Taşıyıcılar sivri kemerlerle birbirine bağlanmışlardır. Bu kemerlerden doğu
ve batıdakinden yan bölümlere, kuzeydekinden ise avluya geçilmektedir.
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
5
Kuzeydoğu ve kuzeybatı köselerdeki beşli demet payeler dışında üç yönde birbirinin tekrarı
olan dörtlü yonca yaprağı biçiminde ikişer payeye yer verilmiştir. Doğu ve batı taraftaki payelerin
arasındaki sivri kemerli açılıklardan yandakiler dıştan dikdörtgen bir girinti içerisinde üç dilimli
kemerle sınırlandırılmıştır. Ortadaki ise sonradan bir duvar örülmek suretiyle kapatılmıştır.
Gövdeden kubbeye geçişte köselerde tromplar ve ara yüzeylerdeki sivri kemerli kör nişler
kullanılmıştır. Ayrıca sivri kemerli kör nişlerle üstte ikinci bir kademe daha oluşturulmuştur.
Kubbenin dışardaki sadeliği içerde zengin bir görüntüye dönüşmüştür. Yonca yaprağını
hatırlatan Tim Arap Ata Türbesini akla getirmektedir. Tromplar dikey ve üç dilimli olarak
düzenlenmiştir. Kenarlarda sütüncelerle sınırlandırılmış, sepetkulpu şeklindeki yüzeysel nişler
üstündeki hafif iç bükey prizmal yüzeylerle oluşturulmuştur. Ortadaki köşeye denk gelen kısım üç
yatay bölüm halinde, altta sivri kemerli karşılıklı yüzeysel birer niş, üzerinde her iki kademede de
iri mukarnas yuvaları yerleştirilmiştir.
Geçiş kuşağının üzerine 15.00 m. çapında 40.00 m. yüksekliğinde kubbe yer almaktadır.
Kubbe eteğinde bir şerit halinde yapının kûfî yazıyla yazılmış inşa kitabesi bulunmaktadır.
Kitabenin bazı harflerinin dökülmüştür. Kubbe içten sekiz dilimli olarak kaburgalandırılmıştır. Bu
kaburgalanmayı sağlayan hafif taşıntılı silmeler kubbe göbeğinden eteğe doğru genişleyerek
kubbenin içerisini sekiz eşit parçaya bölmektedir. Kaburgalar arasındaki yüzeylerde tuğla ve
derzlerle hareketlilik sağlanmıştır.
Kıble duvarının ortasında yer alan asıl mihrap, dıştan iki silme ile sınırlandırılmış, dikdörtgen
görünüşlü, sivri kemer alınlıklı bir formdadır. Bu mihrabın üzerine Safeviler döneminde ¾’lük
kısmını kapatacak şekilde mermer ve çini kaplamalı bir mihrap yerleştirilmiştir. Mihrabın iki
yanındaki köşelerde yüzeysel nişler bulunmaktadır. Mekânın beden duvarları, beyaz renkte alçı ile
sıvanmıştır.
Melikşah Kubbesi ve Melikşah’ın kızı Terken Hatun adına yaptırılan Terken Hatun Kubbesi
arasında 125.00 m. mesafe vardır. Terken Hatun ve Melikşah kubbelerinin birbirine bakan
kısımlarda gerektiğinde yapılacak ilave mekânlarla bağlantı kurabilecek olması, kuzeydoğudaki
1221-1222 tarihli Selçuklu kapılarının olması, yapının Selçuklular devrinde avlulu bir düzenlemeye
sahip olduğunu gösterir.
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
6
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
7
İsfahan Mesci-i Cuması Genel Görünüş
İsfahan Mescid-i Cuması Genel Görünüş
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
8
İsfahan Mescid-i Cuması Genel Görünüş
İsfahan Mescid-i Cuması Giriş Holü
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
9
İsfahan Mescid-i Cuması Melikşah Kubbesi
İsfahan Mescid-i Cuması Doğu Cephe Giriş Kapısı
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
10
İsfahan Mescid-i Cuması Batı Eyvan
İsfahan Mescid-i Cuması Doğu Eyvan Dıştan Görünüş
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
11
İsfahan Mescid-i Cuması Doğu Eyvan İçten Görünüş
İsfahan Mescid-i Cuması Kuzey Eyvan
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
12
İsfahan Mescid-i Cuması Güney Eyvan
Isfahan Mescid-i Cuması Melikşah Kubbesi Doğu Duvarı İçten
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
13
Isfahan Mescid-i Cuması Melikşah Kubbesi Geçiş Unsurları
Isfahan Mescid-i Cuması Melikşah Kubbesi Tromp
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
14
İ. M. C. Melikşah Kubbesi Mihrap
Terken Hatun Kubbesi: İsfahan Mescid-i Cuması’nın Selçuklu Dönemi’ne ait 2. kubbesi
Terken Hatun Kubbesi’dir. Yayınlarda daha çok Kümbet-i Hâki olarak bilinen yapı, Melikşah
Kubbesi’nden daha küçüktür. Kubbe çapı 10 m yüksekliği ise 20 m’dir. Vezir Tâcülmülk tarafından
Terken Hatun adına yapılmıştır. Tâcülmülk ’ün inşa kitabesinde bu vezirin adı ve 1088-89 tarihi
geçmektedir. Yapılar topluluğunun kuzeyinde yer alan Terken Hatun Kubbesi kare planlıdır. Genel
olarak Melikşah Kubbesinden etkilenilmiştir. Ondan boyut itibariyle küçük olsa da süsleme ve
mekân bütünlüğü bakımından ondan üstündür. Yapının güney ve doğu tarafının açık, kuzey ve batı
taraflarının kapalı olması ayrıca mihrabının bulunmayışı dolayısıyla bazı araştırmacılarda bu
yapının, kameriye, kütüphane veya gözlem evi olabileceği kanaati uyandırmıştır. Yapı küçük
ölçekte olmasına rağmen Selçuklu devrinin şaheseri olarak kabul edilir. Melikşah Kubbesi’nin üç
tarafının açık oluşunun aksine bu yapının iki tarafı açıktır. Karanlık bir koridordan sonra kapı ile
ulaşılmaktadır. Kubbenin oturduğu sekizgen kasnağın her yüzeyi hafif girinti seklinde, ortada geniş
yanlarda dar yüzeysel üçer nişle hareketlendirilmiştir. Bu nişlerden dört ana yöne birer pencere
açılmıştır. Kubbenin orta kısmında bir pencere daha yer alır. Terken Hatun Kubbesi içten 10.00 x
10.00 m. ölçülerinde kare planlıdır. Kubbe geçişler tromptur. Alt beden duvarlarını sekiz ana
taşıyıcı belirlemektedir. Bunların aralarında köşelere denk gelen taşıyıcılar da bulunmaktadır.
Kuzey ve batı yüzeydeki düzenleme güney ve doğu yüzeyde tekrarlanır ancak bu dört yüzeyden
sadece ikisi diğer mekâna geçişi sağlayan açıklıklar şeklindedir. Ortada ki geniş, yanlar dar
tutulmuştur. Trompların aralarındaki yüzeylerde Melikşah Kubbesi’ndeki gibi yüzeysel nişler
uygulanmıştır. Bu bölümde kufi hatla dini içerikli yazılar yer alır. Kubbe eteğinde alt ve üstte
mozaik çinilerden oluşan şeritlerin sınırlandırdığı kufi hatlı diğer yazı kuşağında Ayet-el Kürsî ve
sonunda inşaya ait bilgiler geçmektedir. Kubbe içi yıldız şeklinde kaburgalanmıştır. Kaburgalar
arasında eşkenar dörtgen, beşgen, üçgen gibi geometrik motifler kullanılmıştır. Section d’or denilen
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
15
altın kesim ya da altın oran nispetinde yapılmış bu yapı, estetik yönüyle Büyük Selçuklu’nun
İran’daki en olgun eseridir.
İsfahan Mescid-i Cuması Terken Hatun Kubbesi
İsfahan Mescid-i Cuması Terken Hatun Kubbesi
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
16
İsfahan Mescid-i Cuması Terken Hatun Kubbesi iç Mekân
İsfahan Mescid-i Cuması Terken Hatun Kubbesi Kuzey Duvarı
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
17
İsfahan Mescid-i C. Terken Hatun Kubbesi
İsfahan Mescid-i Cuması Terken Hatun Kubbesi Niş Süslemeleri
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
18
İsfahan Mescid-i Cuması Terken Hatun Kubbesi Tromp
İsfahan Mescid-i Cuması Terken Hatun Kubbesi İnşa Kitabesi
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
19
İsfahan Mescid-i Cuması Terken Hatun Kubbesi İçten
Kuzeydoğu Taç Kapı: 1121 tarihinde kompleksin kuzeydoğu köşesinde, Terken Hatun
Kubbesi’nin solunda yer alır. 1121 yılındaki yangından sonra inşa edilmiştir. Mescid-i cumanın en
erken tarihli kapısıdır. Dikdörtgen görünümlü taç kapı, iç bükey ve dış bükey olmak üzere iki
bordürle sınırlandırılmıştır. Dışta sade tuğla örgülü, içte geometrik süslemeli bordürler bulunur. İç
bükey silmede Ayet kitabesi kufi hatla yazılmıştır. İki yanda yer alan sütünce başlıkları vazo
şeklindedir. Kemer köşeliklerinde tuğlaların yatay ve dikey yerleştirilmesiyle haraketlilik
sağlanmıştır.
1121 Tarihli Kuzeydoğu Taç Kapı
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
20
Olcayto Mescidi: Mihraptaki kitabe dışında yapının inşasına ait kitabe bulunmaması
dolayısıyla, mescidin de mihrapla aynı dönemde mi yapıldığı yoksa mihrabın var olan bir bölüme
mi eklendiği tartışmalıdır. Bu sebeple çoğu kez kaynaklarda Olcayto Mihrabı diye geçmektedir.
Mihrapta, Sultan Muhammed Hudabende, Veziri Muhammed Sâvî’nin adları ve 1310 tarihi
geçmektedir. Ayrıca mihrapta idarecilere itaat ile ilgili hadis, Şii mezhebinde önemli bir konuma
sahip olan On iki İmam’ı öven ve onların isimlerinin geçtiği hadis, Kelime-i Tevhid, cami inşa
etmeyi öven hadis ve Hz. Ali’nin cami ile ilgili sözü yer almaktadır.
Batı eyvanın kuzey tarafına bitişik olan bu mescid, kuzey-güney doğrultuda dikdörtgen planlı,
üzeri tonoz örtülü bir yapıdır. Mescidin avluya bakan cephe kısmı beş sivri kemerli açıklıkla, iki kat
revaklı bir düzenleme göstermektedir.
Mescid, batı tarafındaki açıklıklarla yan birimlere bağlanır. Mescidin bitişik olduğu eyvanla
olan bağlantısı daha sonraki dönemlerde örülerek kapatılmıştır. Mihrabın iki yanındaki minberler
daha sonradan ilave edilmiştir. Kıble duvarı ortasındaki, dikdörtgen görünüşlü mihrap, bütünüyle
alçı malzeme ile yapılmıştır. Yüzeyin tamamına tatbik edilen süslemeler kabartma ve oyma tekniği
ile yapılmıştır. Dikdörtgen görünüşlü sivri kemer alınlıklı mihrap, dıştan iki bordürle
çerçevelenmiştir. Dışta bulunan ince şerit şeklindeki bordür, tepeliği de çerçeveleyecek şekilde
düzenlenmiştir. Üzeri birbirinin tekrarı bitkisel süsleme ile doldurulmuştur. İkinci ana bordür iç
bükey kavisli olup, içi sülüs yazı, helezonik kıvrık dal ve iri yapraklardan oluşan bir bezemeye
sahiptir. Sütüncelerle sınırlanan asıl mihrap nişi tekrar küçük bir mihrap kurgusuyla ele alınmış
yarım daire planlı bir niş seklindedir.
Değerlendirme: İsfahan Mescid-i Cuma’sında Büyük Selçuklu ve İlhanlı döneminden kalan
camilerde günümüzde namaz kılınmamaktadır. İbadet yeri olarak sonraki dönemlerde inşa edilen
diğer mescitler kullanılmaktadır.
İsfahan Mescid-i Cuması ister sadece mihrap önü kubbesi, ister diğer bölümlerle beraber
meydana gelsin Büyük Selçuklu mimarisinin öndeki örneklerindendir. Bu uygulamayı İran’a
getiren Türklerdir. İran’daki Selçuklu camilerinin Türkistan ve Anadolu’daki çağdaşlarından
en önemli farkı mihrap duvarı dışındaki kısımların genişlemeye müsait bir strüktüre sahip
olmasıdır. Bu amaçla kıble duvarı dışındaki bölümlerde fazla yüksek ve geniş olmayan kemerli
açıklıkların bırakılması sağlanır. Mihrap önünde kubbe, yanlarda düz çatı veya tonoz kullanılarak
beden duvarlarında kemerli açıklıklara yer verilmiştir.
Andrea Godard, İsfahan Mescid-i Cuması şemasındaki eserleri Zerdüşt ateşgedelerinden
esinlenilmesine bağlamaktadır. Batı dünyasındaki popülerliğinden dolayı Godard’ın fikirleri kabul
görmüştür. Godard’ın köşk dediği tek üniteli camilerin kaynak olarak ateşgedelere bağlanması
yanlış bir iddiadır. Çünkü bu plan tipi Selçuklulardan önce İran’da olmadığı gibi, sonrasında da
uygulanmamıştır.
Bu plan tipine gösterilebilecek bilimsel nitelikli tek kaynak Türkistan’dır. Çünkü bu
coğrafyada bu plandaki yapılar daha önce de inşa edilmiştir. Avlulu, eyvanlı, mihrap önü kubbeli bu
cami plan tipi, İran’ın yerli kaynakları ile bağdaştırılması ve Türkistan’daki tek üniteli
uygulamaların göz ardı edilmesi bilimsellikten uzaktır.
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
21
İsfahan Mescid-i Cuması Olcayto Mescidi
İsfahan Mescid-i Cuması Olcayto Mescidi Mihrap, Minber
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
22
İsfahan Mescid-i Cuması Olcayto Mescidi Mihrabı Alt Kısım
İsfahan Mescid-i Cuması Olcayto Mescidi Mihrabı
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
23
Gülpayegan Mescid-i Cuması:
Cami, İsfahan’ın 200 km. kadar kuzeyindeki Gülpayegan şehir merkezinde yer almaktadır.
Melikşah’ın oğlu Muhammet Tapar (1105-1118) döneminde yaptırılmıştır. Kubbe eteğinde ve
mihrapta yapım ve usta kitabesi bulunmakta, net olarak okunamamaktadır. Yapının onarım
kitabesine göre yapının iki aşamalı olarak inşa edildiği anlaşılmaktadır. Birinci aşamada köşk tipli
asıl ibadet mekanı yapılmıştır. Bunu kubbe eteğindeki kitabe ortaya koymaktadır. Bu kitabeye göre
cami, Muhammed Tapar tarafından İbrahim adlı ustaya yaptırılmıştır. Ayrıca mihrapta, 1104 tarihi
ile ustası İbrahim adı tekrarlanmaktadır.
Yapı, 18. yüzyılda dört eyvanlı hale getirilmiştir. Kaçar Şahı Haydar Kali Mirza zamanındaki
bu inşa faaliyetinde, avlunun dört ana yönündeki eyvanlarla, avlu etrafındaki kapalı mekanlar ilave
edilmiştir.
Cami, günümüzde, kuzey-güney yönünde dikdörtgen bir alana oturmaktadır. Güneydeki kare
planlı köşk tipli orijinal bölüm, kuzeydeki bölüm ise sonradan ilave edilen dört eyvanlı ve kapalı
mekanlardan oluşan kısımdır. Günümüzde yapıya doğu ve batı cephelerin ortasından, taçkapı
özelliği gösteren birer kapı ile girilmektedir. Karşılıklı birbirine benzer düzenleme gösteren giriş
üniteleri, ortada küçük kubbelerle örtülü mekanlardan ibarettir. Avlu 26.00 x 33.00 m. ölçülerinde
dikdörtgen bir formdadır. Eyvanlar arasındaki bölümler kapalı mekanlar olarak değerlendirilmiştir.
Günümüzde caminin minaresi bulunmamaktadır. Yapılan tamirat esnasında kubbeli mekânın
güneydoğu köşesinin tamirinde, Selçuklu devrinden kalma minarenin izlerine rastlanmıştır.
Mihrap önü bölümü tromplarla geçilen sekizgen bir kasnağa oturan kubbe ile kaplıdır.
Tromplar dıştan iki köşelidir. Kubbe dıştan iki bölüm halinde, ortadan dışa taşıntılı yatay bir şeritle
ayrılmıştır. Alt kısımda kırmızı renkli tuğlalardan çıkıntılı eşkenar dörtgenler yan uçları birbirine
değecek şekilde yatay bir kuşak oluşturmaktadır. Kubbe üst kısımda, dıştan kaburgalı 12 dilimli bir
düzenleme göstermektedir.
Caminin genel süslemeleri tuğlaların yatay ve dikey yerleştirilmesiyle oluşmuştur. Kıble
duvarının ortasında dikdörtgen görünümlü mihrap yer alır. yanındaki panolar niş olarak
kullanılmıştır. İç mekanda tromplar mukarnas dolguludur. Trompların içinde sivri kemerli yüzeysel
nişler görülür. Geçiş kuşağında bir de yazı kuşağı bulunur. Caminin kubbesi tromplarla sekizgene
sonrasında küçük sivri kemerlerle on altıgene dönüşen geçiş bölgesinin üzerine oturmaktadır.
Kubbe içerisi merkezde sekiz kollu yıldızdan gelişen kaburgalarla bölümlendirilmiştir. Kubbe
eteğindeki kitabede tek örnek olarak Melikşah’a atfen “Şehinşah” ünvanı kullanılmıştır.
Caminin mihrap önü kubbesinin doğu ve batı yönünde sivri kemerli açıklıklarla bağlanan iki
yan mekan daha bulunmaktadır. Kıble duvarı ortasındaki mihrap dikdörtgen görünümlü olup
Selçuklu yapısıdır. sonraki zamanlarda alt kısmına yapılan ilavelerle günümüze ulaşmıştır. Orijinal
mihraptan kenar bordürleri, sivri kemerli alınlık ve kitabelik kalmıştır. Mihrabın orta kısmına Safevi
döneminde alçıdan bir niş eklenmiştir. Bu nişin içine de sonradan küçük taş bir mihrap daha ilave
edilmiştir.
Yapı Selçukluların İran’daki tek üniteli plan tipinin klasik bir yansımasıdır.
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
24
Gülpayegan Mescid-i Cuması Plan
Gülpayegan Mescid-i Cuması
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
25
Gülpayegan Mescid-i Cuması
Gülpayegan Mescid-i Cuması Kuzey Cephe
Gülpayegan Mescid-i Cuması Doğu Cephe Giriş
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
26
Gülpayegan Mescid-i Cuması Kubbe
Gülpayegan Mescid-i Cuması Kuzey ve Batı Cephe
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
27
Gülpayegan Mescid-i Cuması Payeler
Gülpayegan Mescid-i Cuması Kıble ve Doğu Duvarı
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
28
Gülpayegan Mescid-i Cuması Kıble ve Batı Duvarı
Gülpayegan Mescid-i Cuması Tromp
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
29
Gülpayegan Mescid-i Cuması Kubbe Geçiş Bölgesi
Gülpayegan Mescid-i Cuması Mihrap
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
30
Gülpayegan Mescid-i Cuması Mihrap
Gülpayegan Mescid-i Cuması Kıble Duvarı
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
31
Zevvare Mescid-i Cuması:
İran’da Zevvare şehrinde yer almaktadır. Avluda, dört yöndeki eyvanların aralarını
birleştiren sivri kemerli açıklıkların üst kısımlarını dolanan tarih kitabesine göre yapı 1135-36
yılında Ahmed adında biri tarafından yaptırılmıştır. Caminin beden duvarlarının üst kısmındaki inşa
kitabesi büyük ölçüde tahrip olduğundan tarih bölümü okunamamaktadır. Güney eyvanın doğu
kısmındaki kitabede yapının inşa tarihi olarak 1156 tarihi geçmektedir. Mihrapta günümüzde
okunamayan bir başka kitabe daha bulunmaktadır. Andrea Godard, bu kitabeyi 1930’larda okuyup
1156 tarihinin geçtiğini belirtir. Kitabelerde iki inşa tarihinin geçmesi ve arada 21 yıllık farkın
olması 1156’da mihrabın süslemesinin yenilenmesiyle açıklanır.
Cami, dikdörtgen planlı bir yapıda ve yaklaşık 1.200 m² lik bir alana oturmaktadır. Avlulu,
dört eyvanlı, mihrap önü kubbeli plan tipinde inşa edilmiştir. Doğu ve batı yönde iki taç kapısı
bulunmaktadır. Taç kapılardan önce revaklı kısımlara, oradan avluya geçilmektedir. Doğu ve
batıdaki bu taç kapıların kanat yüzeyleri yüzeysel nişlerle hareketlendirilmiştir. Kavsaraları
mukarnas dolguludur.
Avlu, kuzey-güney yönde dikdörtgen planlı 16.50 x 18.00 m. boyutlarındadır. Avlunun
ortasındaki yükselti sonraki döneme aittir. Avlunun dört yönündeki eyvanlar cephe düzenlemesi ve
süslemesi ile farklılık gösterir. Güney eyvan diğerlerinden daha yüksek ve geniştir. Güney eyvan
beden duvarlarının her ikisinde de yan bölümlere açılan birer açıklık bulunmaktadır. Eyvandan
kubbeli mekana giriş, sivri kemerli bir kapı ile sağlanmıştır.
Doğu ve batı eyvanlar gerek büyüklük gerek süsleme bakımından benzerlikler
göstermektedirler. Bu eyvanların iki yanında sivri kemerli açıklıklar bulunur. Kuzey eyvan
düzenlemesiyle güney eyvanı hatırlatır. Basık kemerli açıklıklar her iki yanda da yer alır.
Batı eyvana dışardan eklenen minare, boyuna oranla oldukça kalın bir yapıdadır. Sekizgen
kaide üzerine silindir gövdeli yaklaşık 10 m yüksekliğe sahiptir. Minare alttan yukarıya doğru
daralan bir formdadır. Minarenin dış yüzeyinde tuğlaların farklı dizilişi ile “Allah” isminin tekrarına
ve geometrik süslemelere sahiptir. Eski fotoğraflarla mukayese edildiğinde minarenin üst kısmından
bir miktarı yıkıldığı ve yaklaşık bir metrelik bölümün sonradan ilave edildiği anlaşılmaktadır.
Caminin mihrap önü kubbesi avlunun güney tarafında, dıştan 11.00 x 11.00 m. ölçülerinde
kare planlı, üzeri kubbe ile örtülü, kubbe çapı 7 m’dir. Kubbe sekizgen kasnak üzerine
oturmaktadır. Kasnakta dört ana yönde pencereler açılmıştır. Kubbede doğu yönde bir pencere daha
bulunmaktadır. Kasnak ve kubbe dıştan oldukça sade bir görünüme sahiptir.
İç mekanda beden duvarları üstündeki kısımda boydan boya bitkisel zemin üzerinde kufi
hatlı bir yazı kuşağı dolanmaktadır. Ayet kitabesinin sonunda okunamayan tarih bölümü yer alır.
Kubbe geçişleri ve kasnak düzenlemesi, İsfahan Mescid-i Cuması, Gülpayegan Mescid-i
Cuması ile aynıdır. Kubbe içten 12 dilimli olarak kaburgalanmıştır.
Camide 3 mihrap yar almaktadır. Asıl mihrap dikdörtgen görünümlü ve sivri kemer alınlıklı
ve kemer köşelikleri bitkisel bezemelidir. Bordürlerde sülüs kitabelerde görülmektedir. Birinci
bordürde alçı malzeme ile kabartma kufi hatlar, ikinci bordürde ise sülüs hatla Ayetler yazılmıştır.
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
32
Zevvare Mescid-i Cuması Plan
Zevvare Mescid-i Cuması Genel Görünüm
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
33
Zevvare Mescid-i Cuması Kubbe
Zevvare Mescid-i Cuması Güney ve Batı Eyvan
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
34
Zevvare Mescid-i Cuması Kuzey Eyvan Detay
Zevvare Mescid-i Cuması İnşa Kitabesi
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
35
Zevvare Mescid-i Cuması Minare Üst Kısım
Zevvare Mescid-i Cuması Tromp
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
36
Zevvare Mescid-i Cuması Kubbe Geçiş Bölümü
Zevvare Mescid-i Cuması Mihrap
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
37
Zevvare Mescid-i Cuması Kubbe
Ebul Manuçehr Camii:
Kars, Ani Şehir harabeleri içinde, Ani’nin yaklaşık orta kısmında, Arpa Çay’a bakan
yamacın kenarında yer almaktadır.
1064 yılında Ani’yi fetheden Alparslan, şehrin idaresini Şeddatlı Emiri Ebu’l Esvar’ın oğlu
Manuçehr’e bırakmış, Manuçehr de şehri imar etmiştir. Manuçehr’in ilk yaptırdığı yapılardan
birinin Manuçehr minaresi olduğu ve Gazneliler’in zafer kuleleri gibi tek başına bir anıt olarak
yaptırıldığı düşünülmektedir. Araştırmacılar yapıyı, N. Khanikof tarafından 1847 yılında tespit
edilen, şimdi yıkılmış durumdaki batı cephede yer aldığı belirtilen, çiçekli kufi hatla yazılmış
kitabeye göre 1086 yılına, Manuçehr dönemine tarihlendirmişlerdir.
Batı cephede iki kitabe daha tespit edilmiştir. Biri M. Brosset, W. Barthold ve N. Khanikof
tarafından okunmuştur ve Ebu Said Bahadır Han’ın halktan alınan yasal olmayan vergileri
sınırlandırmasıyla ilgili olduğu belirtilmiştir. Diğer kitabe ise eksik olduğundan mahiyeti tam
anlaşılamamıştır.
Kırmızı ve siyah renkli düzgün tüf taşlarıyla inşa edilen yapının doğu kısmı, yamaç
eğiminden dolayı fevkanidir. Harim kısmı mihrap duvarına dik uzanan, ortadaki daha geniş üç
sahna ayrılmıştır.
Caminin batı cephesinin tamamı, güney cephesinin ise batı bölümü yıkılmış durumdadır.
Yapının doğu cephesinde dört, kuzey cephesinin doğu kısmında bir adet olmak üzere yarım daire
kemerli toplam beş büyük penceresi bulunmaktadır. Doğu cephedeki pencerelerin üstlerine,
havalandırma işlevi gören dikdörtgen biçimli birer küçük açıklık yerleştirilmiştir. Ayrıca bu
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
38
cephede bodrum katındaki mekânlara açılan farklı boyutlarda, dikdörtgen biçimli dört pencere daha
yer almaktadır.
Yapının kuzeybatı köşesinde minare bulunmaktadır. Kare bir kaide üzerine oturan minare
sekiz cephelidir ve şerefesine kadar olan kısmı mevcuttur. Güneyinde yer alan yarım daire kemerli
kapısı caminin batı sahnına açılmaktadır. Minarenin camiye bağlanış biçimi ve caminin 12. birimi
içinde yer alması sebebiyle, camiden önce yapılmış olduğu, kuzey taraftaki çarpıklığın da buna
bağlı geliştiği düşünülmektedir.
Harime girişi sağlayan kapı, batı cephenin kuzeyine yerleştirilmiştir, ancak günümüze eşiği
ulaşabilmiştir.
Harim kısmı, yüksek kaide ve başlıklara sahip silindirik gövdeli sütunlar ve bunları bağlayan
yarım daire kemerlerle farklı boyutlarda birimlere ayrılmış, bu birimlerden batıdakiler büyük oranda
yıkılmıştır. Mevcut birimlerin üzeri, kırmızı ve siyah taşlarla oluşturulmuş geometrik bezemelere
sahip farklı biçimdeki yıldız ve aynalı tonozlarla örtülmüştür. Orta sahında, kuzeyden ikinci
tonozun üzerinde bir aydınlık açıklığı bulunmaktadır.
Orta sahnın güneyinde yer alan mihrap tamamen yıkılmıştır. Bu nedenle özellikleri hakkında
bir şey söylemek mümkün değildir.
Caminin doğu kısmında, hem üstteki zeminin kaymasını önlemek hem de yapının
oturtulacağı alanı tesviye etmek amacıyla fevkani yapılan kısma, üzeri beşik tonoz ile örtülü dört
mekân yerleştirilmiştir. Aydınlığın altında yer alan açıklıktan merdivenle inilen mekânlar eyvan
biçimindedir.
Ebul Manuçehr Camii Plan
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
39
Ebul Manuçehr Camii Kesit
Ebul Manuçehr Camii Genel Görünüş
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
40
Ebul Manuçehr Camii Genel Görünüş
Ebul Manuçehr Camii Giriş Cephesi
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
41
Ebul Manuçehr Camii Üst Örtü Örnekleri
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
42
Büyük Selçuklunun Anadolu’daki yapıları arasında Diyarbakır, Siirt ve Bitlis Ulu camileri
de yer alır. Ayrıca Damgan Minaresi, Belh Devlet Abad Minaresi, Gülpayegan Minaresi, Hargirt ve
Rey Medresesi gibi yapılarda yer alır.
Selçuklu Kümbetleri
Kümbet-i Kabus dışında Selçuklularda konik ya da piramidal örtülü mezar anıtlarının 13. yy
ortalarına doğru inşa edilişi, bu yapıların çadır dışında etki kaynağı arama sorununu ortaya çıkarır.
Bu yapıların gövdelerindeki daire ya da çokgen planın kaynağının belirlenmesi ise diğer bir sorun
olarak kabul edilir. Her iki problemin çözümü içinde batı kaynaklı bir çözüm aramak bilimsel bir
yaklaşım olarak kabul edilmemektedir. Ancak konik örtü için aynı şey söylenemez. Bu konudaki
ihtimaller oldukça fazladır. Günümüzdeki mevcut bilgilere göre 12. yy’dan daire planlı ve konik
örtülü yapılar en erken örneklerdir. 12.yy’ın 2. yarısından itibaren daire ya da çokgen planlı
yapıların konik ya da piramidal örtülerle zenginleşerek, arttığı görülür. Bu tür yapılar Harezm,
horasan, İran, Azerbaycan ve Anadolu’da inşa ettirilmiştir. Doğudan batıya doğru gidildikçe tuğla
malzeme yerini taş malzemeye bırakmıştır. Konik örtülü kubbelerin Doğu Anadolu ve
Kafkasya’daki Ermeni kiliselerinin merkez kubbeleri ile benzerliği bir gerçektir. Bu kiliselerin orta
kubbeleri dışa yüksek kasnak ve konik külah olarak yansımıştır. Bu yönleriyle Selçuklu mezar
anıtlarıyla benzerlik kurmak mümkündür. Hatta bu Mezar anıtlarından daha eski tarihli konik
külaha sahip kiliselerin olduğu da bilinmektedir. Kiliselerde konik külah bir bölümü meydana
getirirken, kümbetleri etkileme ihtimali oldukça yüksektir. Ancak günümüze kaynaklarında çokça
kabul görmese de çadır formu da halen ileri sürülmektedir.
Kümbet-i Ali: Selçuklulardan kalma en eski tarihli mezar anıtları Abarkab’daki Kümbet-i
Ali ve Damgan’daki Cihilduhteran’dır. Her ikisi de (1056) tarihlidir. Kümbeti Ali sekizgen planlı
bir yapıdır. Sekizgen plan içte ve dışta tekrarlanmıştır. Yapı inşa malzemesi ile dikkati çeker çünkü
inşa edildiği dönemde Türkistan’da inşa malzemesi olarak tuğla kullanılırken bu yapıda ise taş
kullanılmıştır. Bu tarihlerde taş malzeme kullanımı çok nadir görülmektedir. Ribat-ı Anuşirvan ve
Kız Kalesi gibi yapılarda taş malzeme kullanılmıştır. Kümbet-i Ali’de üst örtüye geçmeden dış
cephede mukarnaslı bir kuşak kullanılmıştır. Bu uygulama yapıya plastik bir değer katmıştır.
Mukarnaslı kuşağın hemen altında kûfi yazı kuşağı iğse bu değeri desteklemektedir. Kümbet deyimi
ile anılan en eski tarihli bu yapı, Selçuklu mezar anıtları içinde sekizgen şemanın da en eski
örneğidir. Yapının üzeri içten dıştan kubbe ile örtülüdür. Benzer örneklerinde örtü biçimi piramidal
külahtır. Harrekan Türbeleri ve Demavend Kümbeti o anlamda örnektir.
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
43
Cihil Duhteran (Kırkkızlar) Kümbeti:
Selçukluların en eski tarihli mezar anıtlarından biri olan İran Damgan’daki türbe, (1056)
tarihlidir. Yapı içten ve dıştan silindirik planlı bir yapıdır. Kümbet-i Alinin aksine dönem özellikleri
içinde tuğladan inşa edilmiştir. Dış cephede kasnağa geçmeden önce dışa hafif taşıntı yapan tuğla
süsleme kuşakları ve altında yer alan yazı kuşağı ve ikisinin arasından oldukça büyük diğer bir yazı
kuşağı ile mimaride hareketlilik amaçlanmıştır. Yapının aynı şehirdeki Pir Alemdar Türbesi’nden
(1027) etkilendiği çok açıktır. Ancak bu yapı i diğerine göre daha zengin ve estetik bir görüntüye
sahiptir. Türbenin örtüsü neredeyse konik bir şekil alan kubbedir. Bu görüntüsüyle Şeyh fazıl
Türbesi’ne benzemektedir.
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
44
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
45
Not: Harrekan Kümbetleri, Kümbet-i Surh, Demavend Kümbeti, Şeyh Fazıl Türbesi
sorumuluyuz.
Kümbet-i Kabud:
İran’ın Meraga’da 1196 da yaptırılmıştır. İçten ve dıştan sekizgen planlıdır. Ancak iç planda
farklılıklar söz konusudur. Yapı mavi kümbet olarak ta anılır. Farsça’da Kabud mavi anlamına
gelmektedir. İç mekanda köşelerde nişlere yer verilmiş, dıştan da bu niş düzeni hakimdir. Köşeler
sütun şeklidne bezemeli olarak düzenlenmiştir. Tuğla malzeme ile geometrik düzenlemeler şeklinde
nişler içi dolgulanmış. Her bir yüzey sivri kemerli alınlıklara en üsttede mukarnaslı bir kuşak yer
alır. örtüsü piramidal bir örtüdür. Nişler üzerinde daha çok süsleme benzeri kufi yazı kuşağı yer alır.
yapıda sırlı malzeme kullanımından dolayı bu ad verilmiştir. Bazı kaynaklarda külahın dada sırlı
malzeme kullanıldığı geçmektedir.
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
46
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
47
Sultan Sencer Türbesi:
Tus’ta bulunan yapı, 1157 tarihlidir. Büyük Selçuklu Devletinin en klasik eserleri arasında
gösterilmektedir. Kare planlı yapı, 27x27 m ölçülerinde 27 m yüksekliğinde kare küp formundadır.
Geçiş kuşağında bir galeriye yer verilmiştir. Galerileri birbirine bağlayan kemerler aralarda küçük
kemerlerle birbirine bağlanmıştır. İç mekanda geçiş kuşağı klasik formuna ulaşmıştır. Kubbe içi,
sivri kemer formlarının birbirine girmiş şekilde kaburgalanmaya yer verilmiştir. Selçuklu çağının
geometrik alçı süsleme ve geleneğe bağlı olarak kufi özellikle çiçekli kufi girift bir süsleme
şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Cephede kuşaklar halinde süsleme ile masiflik giderilmiştir. Galeri
üzerinde yarım bir galeri ve üstünde dışta nişlere yer verilen kubbe yer alır. Galeri iç örtüsünde ve
kemer içlerinde alabastır süsleme de bitkisel, kıvrıkdal ve rumi ağırlıklı geometrik süslemelerde yer
alır. Alçı süsleme üzerinde fresko süslemelerde dikkati çekmektedir.
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
48
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
49
Ebu Said Türbesi:
İran’ın Serahs ta yer alır. 11. yy ortalarına tarihlendirilir. Kare planlı bir yapıdır. Çift cidarlı
kubbe ile örtülüdür. kubbe geçişlerinde mukarnaslı tromplar kullanılmıştır dış kubbe yıkılmıştır.
Girişi taç kapı formunda düzenlenmiştir. Sırlı malzemenin kullanımı da dikkat çekmektedir.
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
50
Yartı Kümbet:
İran Horasan’ın Yartı’ da yer alır. 1098 tarihlidir. Kare planlı üzeri kubbe ile örtülüdür. alt
yapı 12x12 ölçülerindedir. Anıtsal bir taç kapıya sahiptir. Cephedeki silindirik biçimli mimari
elemanlar dönem içindeki kervansarayları hatırlatmaktadır. Bu yapıda süsleme amaçlı
kullanılmıştır. Kubbe geçişleri iri mukarnas dolgulu tromplardır. Malzemesi tuğladır.
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
51
Gökanlar Baba Türbesi:
Dehistan’ yer alır. 11. yy'a tarihlendirilir. Divan türü girişiyle Anadolu’daki Hacı Bektaş
Balım sultan türbesi, Yozgat Çerkezbey, Malazgirt Elti Hatun ve Yozgat Çandırşah Türbesi ile
benzeşir.
Abdullah bin Büreyda Türbesi:
Merv’de yer alır. 11.yy sonlarına tarihlendirilir. Kare plan üzerinde kubbe ile kapalıdır.
Kubbe geçişleri basamaklı tromplardır. Kare alt yapının dört yönünde açılan girişlerle baldaken bir
düzenleme gösterir.
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
52
Hüda-i Nazar Evliya Türbesi:
Mervde yer alır. 11-12. yy’lara tarihlendirilir. Kare planlı yapı kubbe ile kapatılmıştır. İnşa
malzemesi tuğladır. Ön cephesi bir bütün halinde düzenlenmiş ortası eyvan türü bir taç kapı gibidir.
Yanlarda ise iki dar nişe ve geometrik düzenlemeye sahip bordürlere yer verilmiştir.
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
53
Muhammed bin Zeyd Türbesi:
Merv’de yer alır. 1112-13 tarihlidir. Kare bir alt yapı üzerine kubbe ile örtülüdür. Kaliteli tuğla
işçiliği dikkat çekmektedir. Simetrik bir giriş cephesine sahiptir. Cephe üç bölüme ayrılarak her
bölüm niş şeklinde düzenlenmiştir. Ortadaki niş giriş olarak değerlendirilmiş, nişler arasında dar
nişlere yer verilmiştir. İstiridye yivli kavsaralı niş ve giriş üzerindeki geometrik düzenlemeye sahip
üç pano dikkat çekmektedir.
Büyük Selçuklu Dönemi’nde ayrıca Pir Alemdar Türbesi, Tuğrul Bey Türbesi, Resget
Türbesi, Kümbeti Ceberiye ve Kümbeti Aleviyan isimlerinde mezar yapıları da bulunmaktadır.
Harzemşahlar (1097-1231):
Hazar Denizi’nin doğusundan başlayarak bugün ki İran’ı da içine alan coğrafyada hüküm
sürmüşlerdir. Başkentleri Ürgenç’tir. Başlangıçta Selçuklulara bağlı iken daha sonra
bağımsızlıklarını ilan etmiş, bir süre sonra Selçuklular ilhak etse de sonrasında ikinci kere bağımsız
olmuşlardır. Harzemşahlar döneminden günümüze ulaşan ve bilinen örnekler arasında Zevzen
Mescid-i Cuması (1224), Aksaray Ding Kümbeti (12.yy), Ürgenç Tekeş Kümbeti (12.yy) Ürgenç
Fahreddin Razi Kümbeti (13.yy) yer alır.
Zengiler (1129-1259):
İmameddin Zengi B. Selçukluların Musul valisi iken bağımsızlığını ilan ederek kurulmuştur.
Suriye ve Irak Zengileri olarak iki kol halinde devam etmiştir. Musul İmam Avduddin Türbesi
(1248), Halep Bahtiye Medresesi (1293), Musul Ulu Camii (13.yy) Şam Nuriye Dârülhadisi (1146),
Şam Nuriye Medresesi (1172), dönemin önemli eserleridir.
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
54
Delhi Türk Sultanlığı (1206-1413):
Gurlular’ın Delhi valisi iken 1192’de Kudbeddin Aybek tarafından bağımsızlıklarını ilan
etmişlerdir. Siyasi karışıklıklar sebebiyle çok sayıda hanedan tarafından yönetilmişlerdir. Delhi
Kud’bül İslam Camii ( 1193) ve Kutup Minar (1233) dönemin önemli eserleridir.
İlhanlılar (1256-1336):
Cengiz Han’dan sonra torunu Hülagu’nun sıfatına adfen İlhanlı olarak anılan devlet, İran ve
Anadolu topraklarında hüküm sürmüştür. Erzurum Çifte Minareli Medrese (14.yy), Yakutiye
Medresesi (1310) Erzurum Ahmediye Medresesi (1314), Niğde Hüdavend Hatun Kümbeti (1312),
Tokat Nureddin bin Sentemur Kümbeti (1314), Veremin Alaaddin Türbesi (1318), Isfahan Olcayto
Mihrabı (1310), Sultan Olcayto Türbesi ( 1310), Meraga Kümbeti Caferiye (1311) Netenz Şeyh
Abdussamed Isfahani Kümbeti (1314), Tebriz Mescid-i Alişah (1310), Amasya Bimarhane (1328)
dönemin önemli eserleridir.
Akkoyunlular (1350-1502):
Oğuzlara bağlı olarak kurulmuşlardır. 1398’de Kadı Burhaneddin Devletini yıkarak bağımsız
olmuşlardır. Diyarbakır merkezli, doğu ve Güneydoğu Anadolu’da hüküm sürmüşlerdir.
Karakoyunlularla mücadele etmişlerdir. Safevi Devleti’nin başındaki Şah İsmail 1502’de son
vermiştir. Diyarbakır Iparlı Camii (1453), Diyarbakır Ayni Minare (1489), Diyarbakır Nebi Camii
(15.yy), Şeyh Sefa Medresesi (1453), Mardin Sultan Kasım Medresesi(1487),Hasankeyf Zenelbey
Türbesi (15.yy) Ahlat Emir Bayındır Kümbeti (492) dönemin mimari eserleridir.
Karakoyunlular (1351-1469):
Anadolu, Azerbaycan, İran ve Irak’ta hüküm sürmüş Türk İslam devletidir. İlhanlılar’dan
bağımsız olmuşlardır. Van Erciş merkezleridir. Sonra da Tebriz başkent olmuştur. Van Ulu Camii
(1389), Gevaş Halime hatun Kümbeti (1358), Erciş Kadim Paşa Hatun Türbesi ( 1468), Ahlat Erzen
Hatun Türbesi (1396) dönemin önemli eserleridir.
Timurlular (1370- 1577):
İran’dan Moskova’ya kadar, Anadolu Suriye ve Irak’ı da içine almıştır. Merkezleri
Semerkand’dır. Uluğ Bey devletin başına geçmiş 1507’de Özbekler tarafından yıkılmıştır.
Timurlardan sonra:
Özbek Hanlığı Şeybaniler ( 1428-1599) Timurlular yıkılmadan kurulmuş
Hive Hanlığı ( 1512-1873) Timurlular yıkılmadan kurulmuş
Buhara Hanlığı ( 1599-1868)
Hokand Hanlığı (1710-1876) hanlıkları kurulmuştur.
Buhara Uluğ Bey Medresesi (1417), Semerkand Uluğ Bey Medresesi ( 1417), Gacdiven
Uluğbey Medresesi (1435), Semerkand Bibi Hatun Camii (1399), Yezd Mescid-i Cuması (1375),
Ortaçağ İslam Sanatı - VI
55
Meşhed Gevher Şan Camii ( 1418), Semerkand, Şah Zinde Türbesi (14-15.yy). Semerkand Gur
Emir Türbe (1405) Türkistan Ahmet Yesevi Türbesi (15.yy), Timurlu dönemi eserleridir.
Hive Cuma Camii (1489), Buhara Miri Arap Türbesi(1435), Buhara Divan Bey Medresesi
(1622), Semerkand Şirdar Medresesi ( 1630), Semerkand Tilla Kari Medresesi ( 1646), Hive
Muammed Ravin Han Türbesi (1871), Hive Gökminar Türbesi (1851), Buhara Tak-ı Zagaran
Çarşısı (16.yy) Hive Taş Avlu Sarayı (1836) ise hanlıklar dönemi önemli eserleridir.
Safeviler Dönemi (1507-1732):
İran merkezli Azerbaycan, Horasan ve Mozopotamya da hüküm sürmüş Şii devletidir. Şah
İsmail tarafından kurulmuştur. Isfahan Mescid-i Şah (1632), Isfahan Lütfullah Camii (1603),
Maderişah Medresesi (1706), Isfahan Ali Kapı (17.yy), Cihil Sütun Sarayı (1647), Heşt, Belişt
Sarayı (1669), Mayır Kervansarayı (1502), Netenz Kervansarayı (16-17.yy), Şebli Kervansarayı
(17.yy), Dehbil Kervansarayı (1628) dönemin önemli eserleri arasındadır.
Babürler (1526-1628):
Babürşah tarafından 1519 da başlayan mücadelerde Hindistan da kurulmuş İslam devletidir.
Zaman içinde Delhi ve Haydarabad kollarına ayrılmışlardır. Hindistan’ın İngiltere’ye bağlanması
ile yıkılmışlardır. Fethpulsikry Camii (16.yy), Delhi Camii (1644) Aqra Camii (1648) Bahor Baş
Şahi Camii (1637), Aqra Moti Mescid (1648), önemli eserleridir. Aqra İtimadüddevle Türbesi
(1628) ve aqra Tacmahal Türbesi (1630-47), türbeleri Babürlerin gözde mezar anıtlarıdır. Babürler
saray yapıları ile de ön plana çıkmışlardır. Aqra Cihangiri Mahal Sarayı (1569), Aqra Musaman
Burc Sarayı (1637) önemli saray yapılarıdır.
Anadolu Toprakları’ndaki Müslüman Devletler Mimarisi:
1.
2.
3.
4.
5.
Birinci Beylikler Dönemi
Anadolu Selçuklu Devleti (1092-1307)
İkinci Beylikler Dönemi
Osmanlılar Dönemi
Türkiye Cumhuriyeti Dönemi
Ortaçağ İslam Sanatı - VI