Kültürel Miras Araştırmaları– 2021; 2(1); 30-39
Cultural Heritage Research
Kültürel Miras Araştırmaları
https://www.kulmira.com/
e-ISSN 2757-9662
Tulum Hoca Destanı’nın Monomit Kuramına Göre İncelenmesi
Rabia KAÇMAZ*1
1Hacı
Bektaş Veli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Halkbilimi Anabilim Dalı, Nevşehir, Türkiye
Anahtar Kelimeler
Türkmen Destanı
Kahramanın Sonsuz Yolculuğu
Tulum Hoca
Bireyselleşme
Yolculuk
ÖZ
Destanlar, milletleri derinden etkileyen hadiseleri içeren bilinçaltı sentezli bir türdür. Dünya
milletleri arasında millî benliğin oluşması ve millet şuurunun gelişmesi açısından mühim bir
yere sahip olan destanlar, Türkler arasında da kültürlerini ve tarihlerini ortak paydada
buluşturan bir tür olmuştur. Hem Türkiye’de ve diğer Türk topluluklarında da destan geleneği
üzerine önemli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalarda Türk milletinin zengin belleğinden
yansıyan birçok destan bulunur. Bu zengin muhtevalı destanlardan biri olan Türkmenlere ait
Tulum Hoca destanı, bulunduğu coğrafyanın, kültürün ve içerisinde bulunduğu inanç ve
yaşayış dizgesinin kuvvetli bir yansıtıcı metnidir. Bünyesinde çeşitli ögeler barındıran Tulum
Hoca destanı içerik yapısı bağlamında da kahramanın sonsuz yolculuğu monomitini
aktarmaktadır. Joseph Campbell (1904-1987) tarafından oluşturulan ve geliştirilen
“kahramanın sonsuz yolculuğu kuramı/monomiti” bütün mitlerin ortak ve tek bir kalıba bağlı
kaldığı sonucuna ulaşan bir kuramdır. Bu kuramda bireyselleşme anlamında ortaya koyulan
ayrılma-erginleşme-dönüş aşamaları anlatıların daha geniş ve farklı açılardan ele alınıp
kahramanların ve olayların daha seçici şekilde irdelenmesine olanak kılmaktadır. Anlatının
içerisinde örgü oluşturan kahramanın, doğumdan ölüme bu yoldaki hareketleri belirtilen
kuram düzleminde yeniden yorumlanır. Bu çalışmanın amacı, Tulum Hoca destanının
başkahramanını “kahramanın sonsuz yolculuğu” bağlamında incelemektir. Aytgeldi’nin
bireyselleşeme/erginleşme bağlamındaki macerası ayrılma-erginleşme-dönüş düzleminde
incelenecektir. Kahramanın destan içerisindeki rolü ve diğer sosyal çevre ile arasındaki bağın
nasıl geliştiği saptanarak gelişen bu bağ içerisinde kahramanın bireyselleşme yolunu gitme
serüveni irdelenecektir. Bu hususta Tulum Hoca destanının kahramanı Aytgeldi özelinde
kahramanın sonsuz yolculuğu kuramı da aktarılacaktır.
The Examinatıon of the Tulum Khoja's Epic According to The Monomyth Theory
Keywords
ABSTRACT
Turkmen Epic
Hero's Eternal Journey
Tulum Khoja
Individualization
Journey
Epics are a subconscious synthesized genre including events that deeply affect nations. Epics, which
have an important place among the nations of the world in terms of the formation of the national
self and the development of the nation's consciousness, have been a genre that brings together their
cultures and histories on a common ground among Turks. Important studies have been carried out
on the epic tradition both in Turkey and other Turkish communities. In these studies, there are
many epics reflected from the rich memory of the Turkish nation. Tulum Khoja Epic belonging to
Turkmens, which is one of these epics with rich content, is a strong reflective text of the geography,
culture, belief and life system in which it is located. The Tulum Khoja’s Epic, which contains various
elements, conveys the monomyth of the hero's eternal journey in the context of its content
structure. Created and developed by Joseph Campbell (1904-1987), the "hero's eternal journey
theory/monomyth" is a theory that concludes that all myths adhere to a common and single pattern.
In this theory, the stages of separation-maturation-return, which are put forward in the sense of
individualization, enable the narratives to be handled from wider and different perspectives, and to
examine the heroes and events more selectively. The movements of the hero, who formed the
pattern within the narrative, on this path from birth to death are reinterpreted in the specified
theoretical plane. The aim of this study is to examine the protagonist of the Tulum Khoja Epic in the
context of "hero's eternal journey". Aytgeldi's adventure in the context of individualization /
maturation will be examined in the plane of separation-maturity-return. By determining the role of
the hero in the epic and how the bond between the hero and the other social environment develops,
the adventure of the hero going the way of individualization in this developing bond will be
examined. In this respect, the theory of the hero's endless journey will also be explained, in
particular, Aytgeldi, the hero of the Tulum Khoja Epic.
*Sorumlu
Yazar
Kaynak Göster (APA);
rabiakacmazzz2@gmail.com) ORCID ID 0000-0002-9223-
*(
2006
Araştırma Makalesi / DOI: XXXXXXXXXXXX
Geliş Tarihi: Gün/Ay/Yıl; Kabul Tarihi: Gün/Ay/Yıl
Kültürel Miras Araştırmaları– 2020; 2(1); 30-39
1.GİRİŞ
Campbell, Joseph (1904-1987), mitler üzerine
yaptığı çalışmalarla bilinen, editör, yazar ve eğitimci
kimliğine sahiptir. Amerikalı yazarın, mitlerle ilgili
çalışmalarından olan devrim niteliğindeki yapıtı The
Hero With A Thousand Faces (Türkçeye Kahramanın
Sonsuz Yolculuğu olarak çevrilmiştir) çeşitli bilim
alanları açısından mühimdir. Joseph Campbell; resim,
psikoloji, edebiyat, mitler, destanlar olmak üzere birçok
alanda özgün çalışmalara sahiptir. Evrensel insan
çabasının kültürel dışa vurumu olarak kozmogonik ve
ruhsal dünyayı açıklamaya yönelik çalışmaları sayesinde
ortaya koyduğu kuram Kahramanın Sonsuz Yolculuğu
ardında Pablo Picasso ve Henri Matisse’in sanatı,
Sigmund Freud ve Carl Jung gibi isimlerin psikolojik
çalışmalarının yanı sıra James Joyce ve Thomas Mann’ın
yapıtlarının etkisiyle mit ve destanlara yönelik
çalışmalarına yön vermiştir. Kahramanın Sonsuz
Yolculuğu, sıkça başvurulan bir kalıp olmakla birlikte
bütün mitler için ortak ve tek bir kalıp bulunduğunu
ortaya koymuştur. Joseph Campbell, mitleri “insanlığın
büyük öyküsü” olarak adlandırmıştır. Hayat boyu süren
çalışmalarında bir tutku olarak bağlı kaldığı mitleri, ve
semboller bütününü araştırdığı önemli sayıda
yayımlan(ma)mış eser bırakmıştı (Campbell, 2020).
Campbell’a göre; “dinler, felsefeler, sanatlar, ilkel ve
tarihsel insanın sosyal biçimleri, bilim ve teknolojideki
büyük buluşlar, uyku kaçıran düşler, hep o temel ve büyülü
mit çemberinden doğar.”
Bu çalışmanın amacı Türkmenlere ait bir destan
olan Tulum Hoca destanının kahramanı Aytgeldi’nin
serüvenini Joseph Campbell’in monomit kuramı
bağlamında incelemektir. Destan, 1903 yılında
Aşgabat’ta yayımlanan Tulum Hoca (Dessan) adlı kitabın
22-86. sayfalarında yer almaktadır (Şahin, 2011).
Destanda Tulum Hoca, Togtamış Han’ın veziridir.
Çocuksuz olduğu için han, Tulum Hoca’yı ülkesinden
kovar. Tulum Hoca, çölde başıboş dolaşıp evliya
mezarlarından çocuk isterken, Simurg’un yuvasına
terkedilmiş bir oğlan çocuğunu evlat edinir ve tekrar
yurduna dönerek vezirlik görevini geri alır. Aytgeldi
adını alan çocuk büyüdüğünde, daha önce Tulum
Hoca’nın Konrat’tan kovulmasına sebep olan kıskanç
beyler, bu kez onu Kalmuk ülkesine gönderirler. Aytgeldi,
Kalmuk ülkesinde devlere karşı verdiği mücadeleyi
kazanarak Kalmuk şahını haraca bağlayıp kızıyla evlenir.
Aytgeldi, Kalmuk şahının kızı ve ganimetlerle Konrat’a
dönüp Togtamış Han’dan ülkenin yönetimini alır (Şahin,
2011).
Monomit, kültürlerarası kahraman yapısını
anlatmak için kullanılan bir terimdir. Çalışmanın
sonucunda Tulum Hoca Destanı’nın monomit kuramına
uyup uymadığı değerlendirilecektir.
2. TULUM HOCA DESTANI
2.1.Tulum Hoca Destanı ve Olay Örgüsü
Gonrat adlı büyük ve halkı çok bir yurdun
padişahı sürekli ölür imiş. Ölmesin diye adını Toktamış
koymuşlar. Toktamış şahın doksan beyi ve vezir ve vekili
varmış. Oturup fikir alışverişinde bulunurlardı. Bu beyler
arasında Tulum Hoca çok akıllı birisiydi. Bu beyler
arasında Gencebey Köse adlı birisi vardı. Bu bey son
derece kıskanç birisiydi. Padişahın Tulum Hoca’yı çok
sevmesinden rahatsız olup onu diyardan uzaklaştırmak
ister. Hangi sebepten uzaklaştıracağını düşünüp taşınır.
Çocuğu olmayan Tulum Hoca için padişaha dönüp
“Çocuksuzun yüzünü görmek doğru değildir.” derler
(Şahin, 2011). Padişahın da çocuğu olmadığı için Tulum
Hoca’nın uzaklaştırılmasını onaylamıştır. Toktamış
Han’ın huzuruna varan Tulum Hoca’ya kimse selam
vermemiş ve günahını sual edince Gencebey Köse,
“Çocuğu olmayana horlama, eziyet, zulüm var” demiştir
(Şahin, 2011). Tulum Hoca’yı Gonrat ilinden göndermeye
karar kılınmıştır. Tulum Hoca ve eşi Novbahar Bibi,
karara boğun eğerek yola çıkmışlardır. Hayvanları hayır
olarak dağıtıp gümüşlerini satan ve evini ihtiyaç sahibi
birine ödünç bırakan Tulum Hoca ve Novbahar Bibi
halkıyla vedalaşır. Develerine yüklerini yükledikten
sonra üç gün yol gitmişlerdir. Aç kalıp susuzluk çektiler.
Tulum Hoca yolculuk boyunca Gonrat ilini çok özledi.
Novbahar Bibi onu daima teselli etti. Yolculukları
esnasında Hekim Ata’nın kabrine vardılar. Burada
vücutlarını tazeleyip Hekim Ata’nın ruhuna dua ettiler
(Şahin, 2011).
Bunlar yollarına giderken bir rivayete kulak veririz
destanda. Bu rivayete göre iki Aziz anlatılır. Azizlerden
birinin adı Tükli Aziz diğerinin adı ise Saçlı Aziz’dir. Kuhı Kaf dağında perilerin padişahı vardı. Ona Saçlı Aziz,
derlerdi (Şahin, 2011). Kendisi çok güzeldi. Tek başına
gezip dolaşırdı. Ansızın yolu Hazreti Sultan Veyis Ata’nın
dağlarına düştü. Orada Hazret-i Şah Celil’in havuzu vardı.
Bu su yaz kış kaynardı. Saçlı Aziz suya girip yıkanırken
yanına Tükli Aziz geldi. Burada birbirlerine şiirler
söyleyerek tanıştılar. Saçlı Aziz, Tükli Aziz’e peri Tamiz’in
kızı olduğunu söyledi. Birbirlerine âşık olan iki Aziz
kaynaştılar. Bu esnada Saçlı Aziz, Tükli Aziz’e üç şart
koşmuştur. İlki Su dökülürken bedenine bakmaması,
ikincisi ökçelerine bakmamasıdır. Ökçelerine bakarsa
onları fenalıkların beklediğini söyler. Üçüncü şartı ise
saçlarını tararken saçlarına bakmamasıdır. Bunlar
birbirlerine söz verdiler. Saçlı Aziz yeminini belirttikten
sonra yürümeye başladı. Tükli Aziz, Saçlı Aziz’in
ayaklarına baktı ve ökçelerinin olmadığını gördü. Ne
yapacağını da bilemedi. Yine bir gün peri, soyunup suya
girerken Tükli Aziz, onun vücudunun parlaklığından
bütün organlarının, kalbinin, ciğerinin göründüğünü
gördü. Peri bunu da gördü, hiçbir şey demedi. Daha sonra
Saçlı Aziz, saçlarını taradı. Tükli Aziz perinin saçlarına
baktı. Peri, bunlardan haberdar olup Tükli Aziz’in
yeminini bozmuş olduğunu, söyledi. Peri karnındaki
çocukla birlikte Tükli Aziz’i terk etti. Bir güvercin olup
uçtu. Tükli Aziz ağlasa da üzülse de perinin haklı
olduğunu düşünüyordu. Peri, güvercin donunda uçarak
üç aylık yolu üç saatte gitti.
Büyük bir çınar ağacının başında doğum yaptı. Saçlı
Aziz doğan oğlunu gömleğinin içine sarıp bağrına bastı.
Ona bakarak zamansız doğdun, dedi. Onu, bir Simurg
yuvasına bıraktı. Oğlan oracıkta dururken Saçlı Aziz
tekrar güvercin donuyla uçtu, gitti. Bu esnada Tulum
Hoca’yı işitelim. Uzun bir yolculuktan sonra oğlanın
yattığı çınarın olduğu yere doğru gelerek yüklerini
indirdiler. Bu esnada yanlarında gelen hizmetkârlardan
biri olan Gülnahal, çocuğun yattığı çınara geldi. Ağlayan
bebeğin sesine yöneldi. Ayın on dördüne benzeyen
parlak yüzlü bebek buldu. Çocuğu doyurduktan sonra
31
Journal of Cultural Heritage Research
Kültürel Miras Araştırmaları– 2020; 2(1); 30-39
Novbahar Bibi’ye getirdi. Oğlanı ona verirse Gülnahal’i
azat edeceğini söyledi. Elkıssa, sonra bunlar Gonrat iline
yeniden döndüler. Halkı, Tulum Hoca’yı sevinçle
karşıladı. Padişahın huzuruna hediyelerle çıkan Tulum
Hoca, oğlunun ismi için bir toy yapılmasını istedi. Kırk
gün kırk gece toyda yenildi, içildi. Çocuğun ismi
Rahimverdi koyuldu. Rahimverdi beş yaşına gelmişti. Bir
gün okuldan eve dönerken aşık oynayan çocukları gördü.
Bu oğlanlar arasında kel bir çocuk vardı. Bu çocuğa
Keyküt, derlerdi. Bütün çocukların aşıklarını çalıp
Rahimverdi’ye yüksek bir fiyatla satmaya çalıştı. Bunu
anlayan Rahimverdi, Keyküt’ü döverek elindeki bütün
aşıkları aldı. Rahimverdi’yi görünce elindeki aşıklarla
kaçan “Aytgeldi geldi” diyordu. Rahimverdi’nin ismi
Aytgeldi olarak kaldı. Padişah, Aytgeldi yol yordam
öğrensin diye huzuruna davet etti. Novbahar,
Aytgeldi’nin padişahın huzuruna gitmesini istemiyordu.
Yine de Aytgeldi ve Tulum Hoca padişahın divanına
vardılar. Bir gün Gencebey Köse, sözü Aytgeldi’ye getirip
“Ey Âlemlerin padişahı, Tulum Hoca’nın iyi bir oğlu var.
Onu siz evlatlığınıza alsanız çok iyi olurdu. O, Tulum
Hoca’ya değil size layık” dedi (Şahin, 2011). Padişah
zaten aklımda vardı, dedi. Tulum Hoca istemsizce
Aytgeldi’yi padişaha verdi. Bazı zamanlar padişahın
huzurunda bazı zamanlar Tulum Hoca ile birlikte neşe
içinde ömür sürdü. Bir gün Gencebey Köse, Aytgeldi
padişah olursa bize eziyet eder, diyerek vezirleri
kışkırttı. Onu Tüke Şah’ın yönettiği altı ay uzaklıkta bir ile
göndermeye karar verdiler. Buradan vergi alınmadığı
gerekçesiyle yollanmak istenen Aytgeldi, padişahın ve
vezirlerin bu isteğini kabul etti. Padişahın hazinesinden
istediklerini aldı. Deşt-i Kıpçak adlı bir yerde askerleriyle
dinlenirken Tüke Şah’dan vergi almaya neden
yollandığını işitti. Buraya gitmekten ve ölmekten korkan
askerleri geri yollayan Aytgeldi, yolculuğuna yalnız
devam etti. Aytgeldi, kırk gün yol gitti. Develerini
otlatmaya bırakıp orada üç gün geçirdi. Tekrar yola
koyulduğunda atı yürümedi. At, insandan akıllıdır, diye
düşündü. Atına bir şiir söyledi ve at bu şiirden sonra
hareket etti. Aytgeldi bir dağa rastladı ve bu dağda bir
babanın (dervişin) gölgesi vardı. Ona selam verdi. Bu
adamın yüzünden nur dökülmekteydi. Burada Aytgeldi
kendini tanıttı. Babamın adı Tulum Hoca, annemin adı
Novbahar, üvey babamın adı Toktamış Han, memleketim
Gonrat ilidir, dedi. O zaman baba dedi: “Ey oğlum, bu
sözlerin doğrudur. Şimdi benim sözlerimi dinle. Senin
asıl baban başka birisi. Baban ile annenin arasına ayrılık
girdi. Sen annenin karnındaydın. Annen seni doğurup bir
çınarın başındaki kuş yuvasına bırakıp asıl yurdu Kuh-ı
Kaf’a gitti. Daha sonra seni Tulum Hoca bulup bu çocuğu
bana Allah gönderdi diyerek aldı ve adını Rahimverdi
koydu. Yedi gün yol gittikten sonra karşına bir dağ çıkar,
o dağın içinde Tüke Şah’ın bekçi olarak koyduğu bir devi
vardır. Adına Ak Dev derler. O dev, yoldan canlı geçirmez.
Sen onunla vuruşmadan önce hile ile atını tutup bin. Artık
sana bir şey yapamaz, onun bütün gücü ve kuvveti
atındadır. Ne kadar yalvarırsa yalvarsın sakın ola atını
verme. Atı eline geçerse seni helak eder.” der (Şahin,
2011). Bu baba, Tükli Aziz’di. Aytgeldi, yedi gün yol aldı.
Devin kokusunu alan atı yürümedi. Aytgeldi önce kızdı
sonra yürümeyen atına şiirler söyledi. Sonra bir dağın
ardında görenin ödünün patlayacağı bir dev gördü. Bu
dev, Ak Dev idi. Bu devi görünce geldiğine pişman oldu.
Sonra babanın söyledikleri aklına geldi. Atını ele geçirdi.
O esnada atına bir başka genç bindi. Dev saldırmaya
hazırken Aytgeldi bir hile yaptı. Ona şiirler söyledi. Ak
Dev ağzından ateşler çıkarıyordu. Aytgeldi şiirler
söylüyordu. O esnada dev sinirlendi. Bir ok attı ve atılan
bu oku Aytgeldi’nin atı gördü. Oku görünce gökyüzüne
sıçradı. Aytgeldi, sen hakkını kullandın, dedi. Aytgeldi de
deve bir ok attı. Aytgeldi attığı okların deve hiçbir şey
yapmadığını gördü. Elkıssa, Aytgeldi kaçmaya başladı. O
esnada baba göründü. Baba, “oğlum insan dediğin mert
olur, kaçma” dedi. Attığı okların devi öldürdüğünü gören
Aytgeldi babasıyla tanıştı. Babası Tükli Aziz; “Yavrum
buradan doğruca Tüke Şah’ın şehrine gidersin. Orada da
bir dev vardır, adına Kara Dev derler. O çok güçlüdür.
Kendisi Ak Dev’in kardeşidir.” (Şahin, 2011). Elkıssa, Ak
Dev’in başını kesip aldı ve devenin yan tarafına asarak
yola koyuldu. Epey mesafe alarak Tüke Şah’ın şehrine
vardı (Şahin, 2011). Şehrin ortasına vardığında minare
gibi uzun bir yaratık göründü (Şahin, 2011). Kardeşi Ak
Dev’in kesik başını gören Kara Dev’in aklı başından gitti.
Gözünü kan bürüdü ve naralar attı (Şahin, 2011). Dev,
düşüncelere daldı. “Bu toy oğlan benim ağabeyimi
öldüremez.” (Şahin, 2011) diye düşünürken Aytgeldi,
beni Tüke Şahına götürmezsen senin de kelleni alırım,
dedi. Kara Dev, titreyerek onu Tüke Şahın huzuruna
götürdü. Ak Dev’in kellesi herkese gözdağı vermeye
yetmişti. Aytgeldi, Tüke Şah’a karşı siyaset yürüterek
Kara Dev’in saçını çekti ve yüzüne tokat vurdu (Şahin,
2011). Bunun üzerine Kara Dev, bunun parası ver, dönüp
gitsin, yoksa yurdunu harap eder.” dedi (Şahin, 2011).
Bunun üzerine Tüke Şah Aytgeldi’ye hürmet etti. Ona
hazineden altınlar yükletti. Ayrıca hizmetçiler ve on tane
at verdi. Aytgeldi Kara Dev’in de başını keserek Tüke
Şah’ın önüne koydu. Her yıl vergisini kendisi getirmezse
onu şehrinde tutsak etmekle tehdit etti. Tüke Şah
vezirlerinin ve halkının önünde toy bir oğlana rezil
olduğu için öfkelenmişti. Aytgeldi’nin peşine askerler
saldı. Tüke Şah’ın askerlerinin hakkından gelen Aytgeldi,
askerlerin kaçmasını sağlamıştı. Tüke Şah’ın yaşlı bir
adamı ona tavsiyede bulundu. Bütün askerlerini
Aytgeldi’nin üzerine salmasını, söyledi. Aytgeldi;
“çerçöpün sayısı var, bu ordunun yok” dedi (Şahin, 2011).
Düşmanın üzerine at sürdü, o esnada ona yardıma Tükli
Aziz’in ordusu geldi. Elkıssa, bundan sonra savaş oldu.
Yenik düşen ordunun şahı Tüke Şah, bütün vezirleri ile
bir araya geldi ve boyunlarına kılıçlarını astılar (Şahin,
2011). Tüke Şah’ın bir bağı vardı ve bu bağa gezintiye
Aytgeldi’yi de götürdü. Bağa gittiklerinde büyük bir
kalabalık Aytgeldi’yi karşıladı. Davul ve zurnalar
eşliğinde bağa giren Aytgeldi henüz bağa gelmeden
hakkındaki hikâyeleri duyup âşık olan güzel Aksluv,
Aytgeldi ile kırk gün kırk gece süren toyla evlendi. Gonrat
ilini, annesini ve babasını özleyen Aytgeldi, padişahın
huzuruna çıkarak Gonrat’a döneceğini söyledi.
Aytgeldi’yle birlikte padişahın tek çocuğu olan Aksluv’da
Gonrat’a gideceği için Tüke Şah perişan olmuştu.
Kaynanasına ve padişaha teselli veren Aytgeldi ve Aksluv
herkesle vedalaştılar ve uzun süre yol gittiler. Yolda
Aytgeldi üç gün hastalandı. Aksluv iyileşemeyeceğinden
korkarak şiirler, dualar söylüyordu. Aytgeldi iyileşti.
Aytgeldi, askerlerden birini Gonrat’a müjdeci olarak
göndermişti. Tulum Hoca’ya Aytgeldi’nin geleceğini
ileten müjdeciden sonra Aytgeldi’yi karşıladılar. Tulum
Hoca, beyleri ve Gonrat halkı çok mutlu olmuştu.
Gencebey Köse, toy bitiminde “Aytgeldi can, Allah’a
32
Journal of Cultural Heritage Research
Kültürel Miras Araştırmaları– 2020; 2(1); 30-39
şükür sağ salim geldin mi?” dedi (Şahin, 2011). Aytgeldi
ona merhamet etti ve öldürmedi. Onu öldürünce her
şeyin hallolmayacağını biliyordu. Toktamış Han ertesi
gün yine halkını topladı, vasiyet edip Aytgeldi canı kendi
yerine geçirerek hükümdar yaptı (Şahin, 2011). Destan
ise şu iyi dilekle son buldu. “Okuyan, dinleyen, duyan da
bunlar gibi muratlarına ersinler.”
2.2. Kahramanın Sonsuz Yolculuğu
alır:
Campbell, kahramanın macerasını şu başlıklarda ele
2.2.1. Bölüm I: Yola Çıkış
1. Maceraya Çağrı
2. Çağrının Reddedilmesi
3. Doğaüstü Yardım
4. İlk Eşiğin Aşılması
5. Balinanın Karnı
2.2.2. Bölüm II: Erginlenme
1. Sınavlar Yolu
2. Tanrıçayla Karşılaşma
3. Baştan Çıkarıcı Olarak Kadın
4. Babanın Gönlünü Alma
5. Tanrılaştırma
6. En Son Ödül
2.2.3.Bölüm III: Dönüş
1. Dönüşün Reddedilişi
2. Büyülü Kaçış
3. Dışarıdan Gelen Kurtuluş
4. Dönüş Eşiğinin Aşılması
5. İki Dünyanın Ustası
6. Yaşama Özgürlüğü (Campbell, 2020)
3. TULUM HOCA DESTANI’NIN MONOMİT KURAMINA
GÖRE TAHLİLİ
3.1. Maceraya Çağrı
Kahramanın yeniden var olmasını sağlayan;
“Mitolojik yolculuğun ‘maceraya çağrı’ olarak
belirlediğimiz bu ilk aşaması kahramanı çağıran ve onun
ruhsal ağırlık merkezini toplumunun sınırlarından,
bilinmeyen bir bölgeye çekmiş olan kaderi belirtir. Bu
önemli hazine ve tehlike bölgesi çeşitli biçimlerde
sunulabilir: uzak bir ülke, bir orman, yeraltında,
dalgaların altında ya da göğün üstünde bir krallık, gizli bir
ada, sisli dağ tepesi ya da derin bir düş hali olarak; fakat
her zaman tuhaf biçimde akışkan ve çok biçimli
varlıkların, hayal edilemez eziyetlerin, insanüstü
görevlerin ve olanaksız zevklerin yeridir.” (Campbell,
2020).
Kahramanı maceraya “haberci” işlevini üstlenmiş
bir varlık çağırır. “Habercinin haberleri, (...) yaşamak ya
da biyografinin daha ileri bir anında, ölmek olabilir (Kaya,
2014).
Tulum Baba Destanı’nda maceraya çağrı ve yola
çıkış aşamaları iki ayrı karakterde görülecektir. Tulum
Baba, çocuksuz olması ve çocuksuzluğun bir uğursuzluk
kabul edilmesi sebebiyle Gonrat ilinden sürgün edilir.
Gontrat ilinden sürgün edilen Tulum Baba, yolculuğu
esnasında efsanevi bir kuş olan Simurg kuşunun
yuvasında erkek çocuğu bulur. Sürgün edildiği Gontrat
iline dönen Tulum Baba, sevinçle karşılanır. Joseph
Campbell’in
Kahramanın
Sonsuz
Yolculuğu
monomitinden hareketle yolculuğunu ele alacağımız
kahraman Aytgeldi olacaktır. Destanda zor bir şekilde
doğumu gerçekleşen Aytgeldi, bir perinin oğludur. Tulum
Baba onu büyütmüş fakat büyüttükten sonra Gontrat
ilinin Şahı Toktamış’a vermiştir. Toktamış Han
vezirlerinin isteğiyle vergi alınmayan Galmıkların
yurduna göndermeye karar vermiştir. Toktamış Şah’ın
çağrısına olumlu yanıt veren Aytgeldi, yolculuğa çıkmaya
hazırdır. Aytgeldi bu yolcukta geçmişte olduğu kişiyi ve
Gontrat ilindeki yaşantısının dışındaki Aytgeldi ile
tanışacaktır. Gonrat’ın Şah’ı Aytgeldi’ye sarayında
bakmış ve ona nice bilgiler öğretmiştir. Yolculuğa
çıkmadan önce sarayın hazinesinden istediklerini
almasını söylemiştir. Şah’ın bu ilgisi karşısında; “Yeniden
doğuşuna adapte olan kahraman, kendi ilksel kimliğini
korku yoluyla, güce ve materyalizme duyduğu güdü ile
unutabilir.” (Salla, 2002; Kırgız, 2018).
Her maceraya atılış sürecinde kahraman için hayati
bir önem vardır. Bu yolculuğun özündeki önem ise
monomit döngüsünün ilk aşaması olan maceraya çağrı,
erginleşmeye ve kahramanın sonsuz yolculuğuna attığı
ilk adım olmasıdır. Aytgeldi; Tulum Baba, Toktamış Şah’a
ve Gonrat halkının isteğine hayati bir değer yüklemiştir.
Tulum Baba destanında Tulum Baba’nın ve Aytgeldi’nin
yolculuğunda “maceraya çağrı” aşaması bulunmaktadır.
3.2. Çağrının reddedilmesi
Aytgeldi’nin
yolculuğunda
bu
aşama
bulunmamaktadır. Kahramanın Sonsuz Yolculuğuna
göre; kahraman, daveti her zaman kabul etmek zorunda
değildir. Çağrıyı bazen olumsuz yanıtlar. Kahraman
atılacağı maceranın kendisi için olumsuzluk yaratacağını
sezmesiyle bu davete karşı bir tereddüt duyar. Aytgeldi,
savaşçı bir kişiliğe sahiptir. Haksızlıklara karşı mücadele
eder. Çocukluğunda, aşıkları diğer çocukların ellerinden
alıkoyarak Aygeldi’ye satmaya çalışan Keyküt’ü
dövmüştür. Keyküt, onu görünce korkudan kaçmıştır.
Aytgeldi’ye Tulum Baba tarafından verilen Rahimverdi
adı yerine Aytgeldi adının kullanılmasının nedeni
Keyküt’ün Rahimverdi’yi görünce Aytgeldi diyerek
kaçmasıdır. Aytgeldi’nin gazabından korkan vezirler,
Toktamış Şah’ın aklına girerek onu evlatlık edilmesini
istemiştir. Toktamış Şah, sarayında Aytgeldi’ye çok iyi
bakmıştır. “Sıkıntıyla, ağır çalışmayla ya da ‘kültür’ ile
kaplanan özne, belirgin olumlu eylem gücünü kaybeder ve
kurtarılacak bir kurban olur.” (Campbell, 2020).
Maceraya katılmak bir anlamda hayata katılmaktır, eğer
bu çağrı reddedilir ve güven dolu yerde kalınırsa bu
kişiliğin gelişmesini de engelleyen bir saplantı olur
(Kaya, 2014).
33
Journal of Cultural Heritage Research
Kültürel Miras Araştırmaları– 2020; 2(1); 30-39
“Toktamış Han, Aytgeldi’ye bakıp bir şiir söyledi:
Aytgeldi can, kalabalık askere baş olup
Gidersin sevgili yavrum Galmık yurduna.
İncinmeyen gönlün hoş olup,
Git yavrum şimdi Galmık üstüne.
Tüke Şah’ın kendisi gelmez hizaya
Asker toplayıp koyul hemen yola,
Bir avaz edip bütün dünyaya,
Sefer et yavrum Galmık yurduna.
Kafir Galmık Tüke beni bilmemekte,
Ya da bizi dikkate almamakta,
Nice yıldır ondan vergi gelmemekte,
Git yavrum kafir Galmık yurduna.” (Şahin, 2011).
3.3. Doğaüstü Yardım
Kahraman bireyselliğini tamamlamak yol kat ederek
ilerlerken; “Eşik geçişleri ve yaşam uyanışlarıyla tehlikeye
düşer gibi olsa bile, koruyucu gücün kalbin tapınağında ve
dünyanın tuhaf özelliklerinin içinde ya da hemen ardında
daima hazır olduğuna dair bir güvencedir. Kişinin bilip
güven duyması yeter, yaşı bilinmeyen muhafızlar
belirleyecektir. Kendisine yapılan çağrıya yanıt verdikten
sonra olaylar ortaya çıktıkça cesaretle ilerlemeyi sürdüren
kahraman, bilindışının bütün güçlerini yanında bulur.
Doğa Ana’nın kendisi zor görevdi destekler. Ve kahraman
eylemi, toplumunun hazır olduğu şeyle uyum gösterdiği
sürece, tarihsel sürecin ritmi üzerinde ilerliyor
gibidir.”(Campbell, 2020).
“Çağrıyı reddetmemiş olanlar için, kahraman
yolculuğunun ilk karşılaşması, maceracıya aşacağı ejder
güçlere karşı tılsımlar sağlayan, koruyucu bir figürle
(genellikle ufak tefek yaşlı bir kadın ya da erkek) olandır.”
(Campbell, 2020).
“Peri kültüründe o ormandaki küçük bir adam,
kahramanın ihtiyaç duyacağı tılsımları ve öğütleri
sağlayacak bir büyücü, keşiş, çoban ya da demirci olabilir.
Daha yüksek mitolojiler, bu rolü, rehber, öğretmen,
kayıkçı, ruhları öte dünyaya aktaran kişi figüründe
geliştirir.” (Campbell, 2020).
Aytgeldi, yolculuğu esnasında bir baba ile karşılaşır.
Bu adam yüzünden nurlar dökülen ve uzun saçları olan
bir adamdır. Yolculuğu boyunca karşılaşacağı güçlüklere
yardım edecek olan bu baba, başını kaldırıp Aytgeldi’ye
selam verir. Aytgeldi, yolculuğu esnasında vezirlerin onu
tuzağa düşürdüğünü ve Gamlık iline gidenin bir daha
dönmediğini
öğrenmiştir.
Ölmekten
ve
geri
dönememekten korkan askerlerini Gonrat iline yolayan
Aytgeldi, yolculuğuna tek başına devam eder. Dağın
ardında baba ile karşılaşmadan evvel atı yürümez
olmuştur. Söylediği şiirle atını ikna eden Aytgeldi, atını
yürütmeyi başarmıştır. Kendini babaya tanıtan Aytgeldi,
karşısındakinin Tükli Aziz olduğunu bilmemektedir.
Tükli Aziz Aytgeldi’nin babasıdır. Saçlı Aziz ile
evliliklerinden olan Aytgeldi, Tulum Hoca’nın onun
babası olmadığını öğrenir. Tükli Aziz, Aytgeldi’ye şunları
söyler:
“Ey oğlum, bu sözlerin doğrudur. Şimdi sen benim
sözümü dinle. Senin asıl baban başka birisi. Baban ile
annenin arasına ayrılık girdi. Sen annenin karnındaydın.
Annen seni doğurup bir çınarın başındaki kuşun yuvasına
bırakıp Kuh-ı Kaf’a gitti. Daha sonra seni Tulum Hoca
bulup bu çocuğu bana Allah gönderdi diyerek adını
Rahimverdi koydu. Şimdi oğlum Rahimverdi can, yine yedi
gün yol gittikten sonra karşısına bir dağ çıkar. O dağın
içinde Tüke Şah’ın bekçi olarak koyduğu bir devi vardır.
Adına Ak Dev derler. O dev, yoldan canlı geçirmez. Sen
onunla vuruşmadan önce bir hile ile atını tutup bin. Artık
sana bir şey yapamaz, onun bütün gücü kuvveti atındadır.
Ne kadar yalvarırsa yalvarsın sakın ola atını verme. Atı
eline geçerse seni helak eder.” (Şahin, 2011).
3.4.İlk Eşiğin Aşılması
Kahramanın Sonsuz Yolculuğunda karşılaştığı ilk
eşik onun, bütünüyle yeniden doğacağı “balinanın karnı”
aşamasına ulaşmasını sağlayan dönüşümün ilk
aşamasıdır. Eşik, eski yaşamını geride bırakan
kahramana yeni bir macera ve hayat kapısı açar. İlk
eşiğin aşılması aşamasında kahraman, kaderinin ona
rehber ve yardımcı olan bireylerle birlikte aşırı güç
bölgesi girişindeki eşik muhafızlarına gelinceye kadar
ilerler. “Onların ardında karanlık, bilinmeyen, tehlike
vardır; aile gözetiminin ötesinde çocuk için tehlike olması
ve toplumunun koruması olmadan kabilenin üyesinin
tehlikeye düşmesi gibi.” (Campbell, 2020). “Sıradan
insanla, kahraman arasındaki fark da burada ortaya
çıkar. Sıradan insan güvenli alanda kalır, kahraman ise
dışarıdaki tehlikeli alanla ilgili deneyim ve bilgi peşinde
koşar. Bu eşiğin muhafızları ise, yine toplum tarafından
insanlara yüklenen korkular, endişelerdir.” (Kaya, 2014).
Aytgeldi, yolculuğunda Ak Dev ile karşılaşacağını
bildiği halde kararlıdır.
“Ak Dev söyler beni tanı
Dövüşümü şimdi gör
Vuruşursan beri gel
İşte geldim Araplı.” (Şahin, 2011).
3.5. Balinanın Karnı
Kahramanın maceraya başlaması için olgunlaşma
sürecini yaşaması gerekmektedir. Bunun için yeniden
doğum diye adlandırabileceğimiz aşamasının da
gerçekleşmesi gerekmektedir. “Büyülü eşikten geçişin bir
yeniden doğum alanına geçme olduğu fikri, bütün dünyada
balinanın karnının rahim imgesiyle simgelenmiştir.
Kahraman, eşiğin gücünü ele geçirmek ya da onunla
uzlaşmak yerine bilinmeyenin içinde kaybolur ve ölmüş
gibi görünür.” (Campbell, 2020).
Eşikten geçerek, bilinmeyenin alanına giren
kahraman, dünyevi kimliğini soyutlamak zorundadır.
Balinanın karnı; tapınak, kuyu, mağara, lahit, sanduka,
sepet aslında kahramanın, yeniden doğuşunu belirten
yerlerdir. İlkel kabile halinde yaşayan toplumlarda,
initiation (erginleme) sınavlarında da simgesel bir ölüm
ve yeniden doğuş gerçekleşir. Yunus Peygamberin
balinanın karnında adeta ölmüş gibi görülmesi ve sonra
balinanın onu kıyıya atması, aslında bu erginleme
sınavından geçerek yeniden doğuşu sembolize
etmektedir (Kaya, 2014).
34
Journal of Cultural Heritage Research
Kültürel Miras Araştırmaları– 2020; 2(1); 30-39
Yeniden doğuş (renovatio). Dördüncü biçim, sesnsu
strictiori (tam anlamıyla) yeniden doğuştur. Yenilenen
kişinin özü değişmemiş yalnızca işlevleri, bazı kısımları
iyileşmiş, güçlenmiş ve düzelmişse, yeniden doğuş,
varlığın değişmediği bir yenilenme de olabilir. Yeniden
doğuşun başka bir biçimi ise gerçek dönüşümdür, yani
bireyin tümüyle yeniden doğuşudur. Buradaki
yenilenme, tranmutasyon diye tanıtabileceğimiz bir
varlık değişimidir; insanın tanrısal varlığa dönüşmesi söz
konusudur (Jung, 2020).
Aytgeldi’nin yolculuğunda balinanın karnı aşaması
Ak Dev ile karşılaşmasında ortaya çıkar. Bireyin Alanına
giren bu varlık, Aytgeldi’nin daha önce karşılaşmadığı ve
bilmediği bir mahlûktur. Aytgeldi’nin Ak Dev’i öldürmesi
yeniden doğumunu işaret eder. Yeniden doğuş ifadesi
,insanlığın ilki ifadelerinden biridir.” (Jung, 2020). Artık
Aytgeldi sadece dünyevi karakteri içinde değildir.
“Balinanın karnı kahramanın yaşamına doğuşun
gerçekleştiği aşamadır ve dönüşün gerçekleştiği evredir.”
(Kırgız, 2018). “Varoluşun tehlikeli yönünün, olağan
dünyayı çevreleyen mitolojik devlere ya da balinanın iki
sıra dişlerine denk düşen başlangıç belirtileridir onlar.
Kendini adamış bir kişinin bir tapınağa giriş anında
dönüşümden gerçeğini sergiler. Dünyevi karakteri dışında
kalır; onu yılanın derisini attığı gibi atar. İçeri girdikten
sonra zamanda ölmüş olduğu ve Dünya Rahmine, Dünya
Göbeğine, Yeryüzündeki Cennete döndüğü söylenebilir.”
(Campbell, 2020).
Bundan sonra bir müddet yol gidip dağın yüksek bir
yerinden geçince önündeki geniş meydanda bir mahlûk
yatıyor, öyle ki görenin ödü patlar. Bu Ak Dev idi. Bu
görünce yerlere geldiğine pişman olup Aytgeldi bir şiir
söyledi:
“Ben geldim aklımı şaşırıp,
Dönemem sağ salim şimdi.
Bir mahluk eline düşüp,
Kurtulmam zordur şimdi.
Bakmaz dediğim sözlere,
Yaşlar akıtır yüzüme,
Bugün benim gözlerime.” (Şahin, 2011).
3.6. Erginlenme
3.6.1. Sınavlar Yolu
Aytgeldi sınavlarla dolu bir hayata doğmuştur. Zorlu
doğumunun ardından Tulum Baba tarafından
büyütülmesi ve Keyküt’ün ona aşıkları satmaya
çalıştıktan sonra Keyküt’ü dövmesi sınavlar yolunun
başlangıcıdır. Tulum Baba’nın, Toktamış Şah’a
Aytgeldi’yi oğul olarak vermek zorunda kalmıştır.
Toktamış Şah, vezirlerin isteğiyle Aytgeldi’yi zorlu
sınavların olduğu bir yolculuğa göndermeye karar
kılmıştır.
“Eşiği aştıktan sonra, kahraman bir dizi sınavdan
geçmek üzere tuhaf biçimde akışkan, belirsiz biçimlerin
düş dünyasında ilerler. Bu, mit-maceranın sevilen bir
aşamasıdır. Mucizevi sınavlar ve işkencelere yönelik bir
dünya edebiyatı yaratmıştır. Kahraman bu bölgeye
girmeden önce karşılaştığı doğaüstü yardımcının önerileri,
tılsımları ve gizli araçlarından yardım almaktadır. Ya da
insanüstü yolculuğu sırasında kendisini her yerde
destekleyen iyi kalpli bir güç olduğunu ilk kez burada da
fark edebilir.” (Campbell, 2020).
Aytgeldi, daha önce hiç görmediği bir devle
karşılaşır ve onunla mücadele eder. Ak devi öldürmesi
gerektiğinin farkındadır. Bu devi öldürmesi onun
zorluklarla dolu yolculuğunun başlangıcıdır. Ölümden
korkan askerlerini gönderdikten sonra sınavlar yolunda
tek başınadır. Aytgeldi’nin asıl amacı Gontrat iline vergi
vermeyen asi kraldan vergiyi almaktır. Yolculuğunda
karşılaşacağı Kara Dev’i de öldürür. Galmık ilindeki
askerleri dize getirir. Tüke Şah’ın gözünü korkutur.
Kara Dev, titreyerek Aygeldi’yi şahın huzuruna
götürdü. Aytgeldi, Tüke Şah’a “Ne diyorsun, bana
oturacak yer göster. Önce oturayım, seninle daha sonra
konuşurum” diye emir verdi. Tüke Şah’ın aklı başından
gitti, bu oğlanın nasıl bir bela olduğunu bilemeden şaşırıp
kaldı Aytgeldi yerleşip oturduktan sonra “Bu sana
getirdiğim hediyem” diyerek Ak Dev’in kellesini ortaya
attı. Köşkteki herkes bu durum karşısında şaşırdı. Burada
Aytgeldi, padişaha gözdağı vererek bir şiir söyledi:
“Korkmam senin gibi yüz bin kafirden,
Kafir şahım, kim olduğumu öğren bugün.
Aytgeldi, Ak Dev ile karşılaşınca dünyadan ümidini
keserek bir iç yolculuğu yapar;
Korkan insan gelmez senin şehrine,
“Onun için çok hasretim
Bu sözümü ciddiye al bugün.
Ak Dev tutup döker kanımı,
Bugün canım sıkılıp kızsam,
Bedenden ayırır şirin canımı,
Kılıç sallayıp meydana girsem,
Dünya göze zindan şimdi.
Kalırsanız kefenize dolanıp,
Aytgeldi der şaşkın gezdim
Tüke Şahım kulak ver bugün.
Kendime kendim zulüm ettim,
Men geldim senden pacımı almaya,
Bu dünyadan umudu kestim,
Elimi bağlayıp zindanına atmaya,
Bana kıyamettir şimdi.” (Şahin, 2011).
Yurdunu alıp kendim sultan olmaya,
Bil ki onun için savaşırım bugün.
Hazırla kırk bir yıllık pacını,
Yükle develere hem harıcını,
Ver bana başındaki tacını,
35
Journal of Cultural Heritage Research
Kültürel Miras Araştırmaları– 2020; 2(1); 30-39
Kendin çıkıp sokaklarda gez bugün.
Feda edip sama evimi, barkımı,
Savaşsam Rüstem gibi gücüm var,
Sen istersen veririm canımı,
Sen kafirsin ben Müslüman öcüm var,
Alırsan canımı vermeye geldim.
Kırk bir yıllık haracım var, pacım var,
Aytgeldi’nin yoktur şimdi ukdesi,
Durma şimdi, hepsini hazırla bugün
Sensin benim hasta canımın dermanı,
Aytgeldi koşuşturur sağdan soldan,
Gönlümün nuru, perilerin sultanı,
Koç yiğidim her iş gelir elinden,
Seninle devran sürmeye geldim.” (Şahin, 2011).
Ben gelirim Harezim yurdundan,
Tulum Bey’in oğluyum öğren bugün.” (Şahin, 2011).
3.6.2. Tanrıçayla Karşılaşma
Zorlu sınavları geçen kahramanın evliliği,
çocukluktan, yetişkinliğe geçtiği aşamadır. “Genellikle
bütün engeller ve devler aşıldığında gelen en son macera,
başarılı kahraman-ruhun Dünyanın Kraliçe Tanrıçasıyla
mistik evliliği (hieros gamos) olarak sunulmuştur. Bu en
alt noktadaki, zirvedeki ya da dünyanın en ucundaki,
kozmosun orta noktasındaki, tapınağın sunak yerindeki
yada kalbin en derin noktasının karanlığındaki krizdir.”
(Campbell, 2020).
Hieros gamos diye bahsedilen kutsal evlilik,
kahramanın annesinin yerini tutan bir sevgiyle
karşılaşmasıdır.
(Kaya,
2014).
Benliğinin
derinliklerindeki karanlığa bir ışık yakan kahraman,
önüne çıkan tüm engelleri aşmıştır. Kahraman artık
Campell’in deyimiyle erginleşmiştir.
Aytgeldi, Tüke Şah’ın kızı Aksluv ile evlenecektir.
Aksluv, Gülservi’den dinlediği şiirden sonra daha
görmeden Aytgeldi’ye aşık olmuştur. Bütün sınavları
aşan Aytgeldi, Aksluv ile karşılaşınca aklı başından gitti.
Kendisi için düzenlenen toyda Aksluv, Aytgeldi’ye bir şiir
söyledi:
Uçup gelip bugün Gonrat ilinden,
Hoş geldiniz bizim ile sultanım.
Kutlu olsun yeni menzilin,mekanın
Hoş geldiniz bizim ile sultanım
Benim için gelen harman gülüm,
Yoktur şimdi bu dünyada hasretim
Vefalı yârim, aziz misafirim
Hoş geldiniz bizim ile sultanım.
Aksluvdır Tüke padişahın kızı,
Bilirsen bu cihanda kendisi,
Hizmetçi olayım ben sevdim sizi,
Hoş geldiniz bizim ile sultanım.
Elkıssa, Aksluv’dan bu sözleri işitince Aytgeldi
sevinip bir şiir söyledi:
“Kurban olayım şirin, şeker sözüne,
Mübarek yüzünü görmeye geldim,
Bülbül olup konsam kırmızı gülüne,
Bağbanım gülünü dermeye geldim.
Yolunda ben döküp al kanımı,
3.6.3 Baştan Çıkarıcı Olarak Kadın
Kahramanın bir olan hayatını iki kılması yani;
“Dünyanın kraliçe tanrıçasıyla mistik evlilik, kahramanın
tam bir yaşam ustalığını temsil eder; çünkü kadın
yaşamdır, kahraman onun bileni ve efendisidir.
Kahramanın sonul deneyimini ve edimini önceleyen
sınamalar, bilincini geliştiren ve kaçınılmaz gelininin, yani
anne-yokedenin sahiplenişine katlanabilecek hale getiren
araçların gerçeğe dönüşme krizlerinin simgesiydi. Böylece
kendisinin ve babasının bir olduğunu bilir: babasının
yerine geçmiştir.” (Campbell, 2020). “Kahramanın
yolculuğuna dair yaygın mitin bütün anlamı, ölçeğin
neresinde durulursa durulsunlar kadınlar ve erkekler için
genel bir kalıp görevi göreceğidir.” (Campbell, 2020).
Kahraman artık duygusal ve cinsel bir doyuma
ulaşacaktır. Gelişimini tamamlayan kahraman, sınavların
sonunda yanında olabilecek bir eş bulmuştur. Kadın her
zaman baştan çıkarıcı olarak yer almaz. Her anlatıda
kadın, tamamlayıcı değildir.
Aytgeldi’nin yolculuğunda kadın tamamlayıcı bir
unsurdur. Gontrat ilini özleyen ve yurduna dönmek
isteyen Aytgeldi’nin düşünceli halini fark eden Askluv,
Aytgeldi’nin halini sorar. Gonrat iline dönmek isteyen
Aytgeldi’ye “Ben sensiz bu dünyayı ne yapayım” dedi.
İkisi de hazırlanıp Gonrat iline gitmek istediklerini
söylemek için Tüke Şah’ın huzuruna çıktılar.
3.6.4. Babanın Gönlünü Alma
Dengede giden baba-oğul ilişkisinin dengesinin
bozulması ilişkileri olumsuz etkiler. Bu bağlamda;
“Geleneksel erginleme fikri, adayın tekniklere, görevlere ve
seçiminin getirdiği ayrıcalıklara katılımıyla, ebeveyn
imgeleriyle olan duygusal ilişkisinin radikal bir yeniden
düzenlenişini bir araya getirir.” (Campbell, 2020). Bu
düzenleyişin önemli bir etmeni olan; “Bilsin ya da
bilmesin ve toplumdaki konumu ne olursa olsun, baba genç
varlığın büyük dünyaya geçmesini sağlayan erginleştirici
rahiptir.” (Campbell, 2020).
Tulum Baba Destan’ında Gonrat ilinde huzursuzluk
çıkmaması için oğlu Aytgeldi’yi Toktamış Şah’a
verecektir. Tulum Baba, Toktamış Şah’ın oğluna iyi
bakacağını bilmektedir. Aytgeldi ise babası Tükli Aziz’i
hiç tanımamaktadır. Tulum Baba, bir baba olarak
görevini yerine getirmiştir. Tükli Aziz ise Aytgeldi’nin
yolculuğu sırasında Aytgeldi’ye yardımcı olur. Aytgeldi
Toktamış Han’ın isteği üzere yolculuğa çıkar ve
yolculuğundaki sınavları aştıktan sonra Toktamış Şah’ın
tahtına oturur. Aytgeldi, babası Tükli Aziz ile
karşılaştıktan sonra onun sözünü dinleyerek devlerle
çarpışmıştır. Tulum Hoca’nın isteğiyle Toktamış Şah ile
36
Journal of Cultural Heritage Research
Kültürel Miras Araştırmaları– 2020; 2(1); 30-39
Sesini duyur bütün cihana,
kalmıştır. Aytgeldi kahraman olarak babanın değerlerini
özümsemiş ve baba-oğul ilişkilerinin dengede gitmesini
sağlamıştır.
Dur yavrum, melun devi öldürdün.
…
3.6.5. Tanrılaşma
“Sınırlı, engellenmiş bilinç merkezleri: katman
katman varoluşun her düzleminde (yalnız Samanyolu’yla
sınırlı mevcut evrende değil, ama ötede, uzayın sınırlarına
doğru), galaksiler ötesindeki galakside, dünyalar
ötesindeki dünyada: hiçliğin zamandışı havuzundan
oluşan, yaşama çıkan ve bir baloncuk gibi oradan oraya
kaybolan: yeniden, yeniden: sayısız yaşam: hepsi acı çeken:
her biri kendi gergin, sıkı halkasıyla bağlanmış öldürme ve
nefret etme ve zaferin ötesindeki barışı arzulama: bütün
bunlar, özü Boşluğun özü olan Her Şeyi Gözeten’in geçici
fakat tükenmez uzun dünya rüyasının çocukları, çılgın
figürleridir. “Acımayla Bakan Tanrı.” Fakat ismin şu
anlamı da vardır: “İçte Görünen Tanrı” Hepimiz
Bodhisattva imgesinin yansımalarıyız. Acımızla acı çeken
bu tanrısal varlıktır. Biz ve o koruyucu baba, biriz. Bu
arındırıcı bir kavrayıştır. Koruyucu baba karşılaştığımız
sıradan adamdır. Ve bu yüzden bu aldırışsız, sınırlı, kendini
savunan, acı çeken vücut, kendini bir başkası –düşmantarafından tehdit ediliyor gibi hissetse de, o Tanrı’dır. Dev
bizi incitir, fakat kahraman uygun “aday”, erginlemeye
“bir erkek gibi” girer: ve işte, bu babaydı: biz Onun
içindeyiz o da bizim içimizde.” (Campbell, 2020). 1
Aytgeldi’nin yolculuğunda bu kısım Ak Dev’i
öldürdüğü kısımla ilgilidir. Aytgeldi’nin attığı okların Ak
Dev’e hiçbir zarar vermemesi kendini ölü kabul etmesine
sebep olmuştur. Ak Dev karşısında yenildiğini
düşünerek, teslim olmayı düşünmüştür. Aytgeldi’nin Ak
Dev’i öldürdüğünü söyleyen Tükli Aziz, Aytgeldi’nin
attığı okların Ak Dev’i öldürdüğünü belirtir:
“Ben geldim aklımı şaşırıp
Dönemem sağ salim şimdi
Bir mahluk düşüp
Kurtulmam zordur şimdi
Bakmaz dediğim sözlere
Yaşlar akıtılır yüzüme
Bugün benim gözlerime
Aydınlık dünya zindan şimdi.”(Şahin, 2011).
…
Elkıssa, o zaman Aytgeldi’nin dostu olan baba
göründü. O deve bakıyordu. Yaşlı baba, Aytgeldi’nin
kaçtığını görünce onun önüne geçip “Ey oğlum mert ol.
Kaçma, düşmana karşı dur, toyluk etme” diyerek bir şiir
söyledi.
Düşünme kuzum mert ol,
Kaçma yavrum melun devi öldürdün.
1
Aynı fikir Upanişadlar’da da sıkça belirtilmektedir; yani “Bu
benlik kendini şu benliğe verir, o benlik kendini bu benliğe
verir. Böylece birbirlerini elde ederler. Bu biçimde öte dünyayı
kazanır, o biçimde bu dünyayı deneyimler” (Aitareya Aranyaka,
2.3.7.). Bu, İslam mistiklerince de bilinmektedir: “Otuz yıl
boyunca yüce Tanrı benim aynamdı, şimdi ben kendimin
Dön oğlum zalim devi öldürdün. (Şahin, 2011)
3.6.6.Nihai Ödül:
Kahraman eşikleri aşarak ve sınavları geçerek
erginleşmesini tamamlamaya ya da tamamlamış olarak
dönüş yoluna girmeden evvel aştığı eşikler ve geçtiği
sınavların karşılığında bir varlık olarak anima/animus ,
bir nesne ve yapısal/ruhani bir doygunlukla
ödüllendirilir. Bu ödülü alan kahraman nihai hedefi olan
erginliğini pekiştirmiş olarak bireyselleşmesinin son
aşamasına girmiş olur. Aytgeldi için ödül hem liderlik
hem kocalık olur. Gonrat halkı Aytgeldi’yi büyük bir
sevinçle karşılar. Gonrat iline vergi vermeyen Tüke
Şah’ın vergilerini alarak Gonrat’a dönmesiyle zenginlik
götürür. O toplumun kendisine yüklediği görevi yerine
getirerek lider olur. Toktamış Şah’ın yerine geçer.
3.7.Dönüş
3.7.1. Dönüşün Reddedilişi
Bir başlangıcın bitimi olan; “Dönüş” kahramanın
sonsuz yolculuğunun son aşamasıdır ve kahraman
yolculuğunu başladığı noktaya geri dönerek tamamlar.
Campbell, kahramanın macerasının sona erdiğinde yaşam
değiştiren ödülü ile birlikte geri dönmesinin gerekliliğini
imler. (Kaya, 2014) Monomitin ölçüsü olan tam çevrim
gereğince; kahraman macera esnasındaki kazanımlarınıbunlar Campbell’a göre, bilgelik tılsımları, Altın Post ya da
uyuyan prenses olabilir- insanların dünyasına geri
getirilmekle yükümlüdür ki bu ödüller topluluğun, ulusun,
gezegenin ya da binlerce dünyanın yenilenmesine katkıda
bulunabilecek oranda değerlidir.” (Campbell, 2020).
Aytgeldi’nin yolculuğunda dönüşün reddeliş
aşamasının tam tersi olarak ısrarla evine dönmek ister
bundan dolayı Aksluv ile evlendikten sonra yurduna
döner.
3.7.2. Büyülü Kaçış
Tüm engelleri aşarak ve sınavları geçerek; “Zafere
ulaşan kahraman eğer tanrı ya da tanrıçanın
kutsanmasını elde ederse ve toplumun yeniden
yapılanması için bir iksirle birlikte dünyaya dönmekle
görevlendirilirse, macerasının son aşamasında doğaüstü
efendisinin tüm güçleriyle desteklenir. Diğer yandan, eğer
ganimeti muhafızının karşı çıkışına rağmen elde ettiyse ya
da kahraman dünyaya dönme arzusu tanrılar ve
şeytanlarca uygunsuz bulunduysa, o zaman mitolojik
çevrimin son aşaması hareketli, genellikle gülünç bir takip
olur. Bu kaçış büyülü engelleme ve kurtulma mucizeleriyle
karmaşıklaşabilir.” (Campbell, 2020). “Kaçış, canlı
aynasıyım; yani ben olan değilim ben artık, aşkın Tanrı
kendisinin aynasıdır. Kendi aynamın kendim olduğunu
söylüyorum: çünkü benim dilimden konuşan Tanrı’dır, ben
kayboldum. (Beyazid, The Legacy of Islam, T.W. Arnold ve Aç
Guillaume’den akt.Joseph Campbell)
37
Journal of Cultural Heritage Research
Kültürel Miras Araştırmaları– 2020; 2(1); 30-39
biçimde işlendiği birçok halk hikayesinin sevilen bir
bölümüdür.” (Campbell, 2020).
Aytgeldi, dönüş yolculuğu esnasında hiçbir engel ile
karşılaşmaz. Yurduna Aksluv ile döner. Tüke Şah onlara
askerler ve ganimetler verir. Aytgeldi’nin geri dönüşü
esnasında yaşadığı üç günlük hastalığı Aksluv’un
sözleriyle şifa bulur. Aytgeldi henüz Gonrat’a varmadan
askerleriyle haber gönderir. Gonrat’ta toylar düzenlenir.
Aytgeldi’nin yolculuğunda kaçış hiçbir aşamada
görülmemektedir.
3.7.3. Dışarıdan Gelen Kurtuluş
Sıkıntılı bir halde ve savunmasız kalan; “Kahramanın
doğaüstü macerasından dışarıdan yardımla geri
getirilmesi gerekebilir. Yani, dünyanın gelip onu alması
gerekebilir. Çünkü bir yerde olmanın derin saadeti, uyanık
halin
benlik
parçalanması
yararına
kolayca
bırakılamaz.”(Campbell, 2020).
Aytgeldi’nin dışarıdan gelen hiçbir yardıma ihtiyacı
yoktur. Yalnızca hastalandığı zaman Aksluv’un sözleri
tesir etmiştir. Uzun bir yolculuktan sonra Gonrat’a
dönmüştür.
3.7.4. Dönüş Eşiğinin Aşılması
“Tanrısal ve insani; iki dünya ancak birbirinden farklı
olarak resmedilebilir- yaşam ve ölüm, gece ve gündüz gibi
ayrı. Karaman bildiğimiz ülkeden karanlığa doğru yola
çıkar; orada macerasını tamamlar ve yine basitçe bize
olan bağlarını kaybeder, hapsedilir ya da tehlikeye düşer;
ve dönüşü o öte bölgeden bir dönüş olarak
anlatır.”(Campbell, 2020).
Aytgeldi dönüş eşiğindeki hastalığını atlattıktan
sonra Gonrat halkı onu sevinçle karşılaşmıştır. Bir tehlike
olarak gördükleri ve onu ölüme gönderen Gence Bey
Köse de saygı ve hürmetle Aytgeldi’yi karşılar. Dönüş
yolunu kolaylıkla atlatan Aytgeldi artık halkına hizmet
etmeye hazırdır.
3.7.5. İki Dünyanın Aşılması
Doğumuyla kurgu dünyasından ayrılıp gerçek
dünyaya yönelme; “İki dünya ayrımı arasında, zamanın
görünümlerinin bakış açısından nedensel derinliğinkine –
birinin ilkelerini diğerininkilerle karıştırmadan, aklın
birinin erdemiyle diğerini tanımasını sağlayarak- ileri geri
gidip gelmek özgürlüğü ustanın becerisidir.”(Campbell,
2020).
“…Toktamış Han, ertesi gün yine halkını topladı,
vasiyet edip Aytgeldi canı kendi yerine geçirerek
hükümdar yaptı. Bunlar bunlar muratlarına erdiler...”
“Mitler ani geçişin gizemini tek bir imgede sıkça
sergilenmez. Bunu yaptıkları zaman da, an, anlam dolu,
kıymetli bilinecek ce düşünülecek değerli bir simgedir.”
(Campbell, 2020).
Aytgeldi, sadece zorlu sınavları geçtikten sonra
vezirlerin gözünde cesur ve yenilmez bir savaşçı değildi.
O artık Gonrat halkının yeni hükümdarıydı.
3.7.6. Yaşama Özgürlüğü
“Mucizevi geçişin ve geri dönüşün sonucu nedir?
“Savaş alanı, her yaratığın bir başkasının ölümüyle
yaşadığı yaşam alanının simgesidir. Kaçınılmaz yaşam
suçunu işlemek, Hamlet ya da Arjuna gibi kalbi öyle hasta
edebilir ki, yaşamı sürdürmeyi reddedebilir insan. Diğer
yandan, çoğumuzun yaptığı gibi, insan kendisi için,
diğerleri kadar suçlu olmadığı, ama iyiyi temsil ettiği için
kaçınılmaz
günah
işleyişten
dolayı
aklandığı,
yeryüzündeki sıra dışı bir görüngü olduğu şeklinde yanlış,
sonuçta haksız bir imge oluşturabilir. Bu türden benlik
düşkünlüğü, yalnız insanın kendisinin değil, insanlığın ve
kozmosun doğasının da yanlış bir kavranışına sürükler.
Mitin amacı, bireysel bilinçliliğin evrensel iradeyle
uyuşmasını sağlayarak bu türden yaşam aldırışsızlığına
olan gereksinimi yok etmektir. Ve bu da, zamanın geçici
görüngüleriyle her şeyde yaşayıp ölen tükenmez yaşam
arasında gerçek bir ilişki kurulmasıyla sağlanır.”
(Campbell, 2020).
“Mitosta, edebiyatta ve gerçek yaşamda kahramanlar
yolculuğa çıkar, ejderhalarla (yani sorunlarla) karşılaşır
ve gerçek benliklerinin hazinelerini keşfederler. Yolculuk
sırasında kendilerini çok yalnız hissetseler de, yolculuğun
sonunda kazandıklarını ödül – kendileriyle, diğer
insanlarla ve dünyayla- birleşme duygusudur.” (Pearson,
2003).
Aytgeldi, yolculuğu sırasında askerleri geri
döndükten sonra yalnız hissetse de bu yolculukta atı,
Tükli Aziz ve ordusunun yardımını almıştır. Benliğinin
gerçek hazineleriyle karşılaşmıştır. Ak Dev ve Kara Dev
ile çarpışmıştır. Nihayetinde evlenmiş ve Gonrat yurduna
hükümdar olmuştur.
4. SONUÇ
Türkler için önemli bir anlatı türü olan destanlar
milletlerin, yaşayış, inanış ve sosyo- kültürel durumlarını
yansıtan milli değerlerdir. Türkmen Destanlarından biri
olan Tulum Baba destanı da içinde bulunduğu toplumun
unsurlarını bünyesinde barındırır. Bu destanın
başkahramanı ve öncül bireyi olan Aytgeldi, bir
kahramanlık mücadelesi vererek milli şuuru yeniden
kurma amacı gütmüştür. Bu ülküsünü gerçekleştirmek
uğruna kendini yeniden var etme mücadelesine
girişmiştir. Bir çağrı gereği ayrılışını gerçekleştirerek
erginlenme yolunun önündeki eşik muhafızlarını
yenerek eşikleri aşmıştır. Kimi zaman bireysel olarak
kimi zaman da yardımcı ögeler vasıtasıyla engelleri
aşarak sınavlar yolunu geçmiştir.
Erginliğinin tamamlanmasının ardından dönüş
yoluna giren kahraman nihai hedefine varmış olur. Nihai
hedefini gerçekleştirmiş olan kahraman, kimi zaman
dönüş yolunda kimi zaman ise macerasına başladığına
yere yeniden vardığında uğruna mücadele ettiği
değerlerle ödüllendirilmiştir. Joseph Campbell’in
kahramanın sonsuz yolculuğu kuramı/monomiti
incelenen bu çalışmada ayrılış-erginleşme-dönüş
aşamalarının kahraman özünde ve olay örgüsü
çevresinde gerçekleştiği görülmektedir.
38
Journal of Cultural Heritage Research
Kültürel Miras Araştırmaları– 2020; 2(1); 30-39
KAYNAKÇA
Campbell J (2020). Kahramanın Sonsuz Yolculuğu, İthaki
Yayınları, İstanbul.
Şahin H İ (2011), Türkmen Destanları ve Destancılık
Geleneği, Kömen Yayınları, Konya.
Pearson C (2003). İçimizdeki Kahraman (Yaşadığımız
Arketipler), Akaşa Yayınları, İstanbul.
Jung C G (2020). Dört Artketip, Metis Yayınları, İstanbul.
Kaya M (2014). Manas’ın Yolculuğu, Bilge Karınca
Yayınları, İstanbul.
Salla M E (2002). The Hero’s Journey Toward a Second
American
Century,
Praeger
Publishers,
Westport.
Kırgız Ş (2018). Joseph Campbell’ın Monomit Kuramı
Üzerine Bir Çalışma, Akademik Sosyal
Araştırmalar Dergisi, Yıl: 6, Sayı: 86,107-120.
© Author(s) 2021.
This work is distributed under https://creativecommons.org/licenses/by-sa/4.0/
39
Journal of Cultural Heritage Research