B. Akçay
Avrupa Birliği’nin Ekonomik
Kriterleri ve Türkiye
Belgin AKÇAY*
Özet
Avrupa Birliği’nin (AB) aday ve üye ülkelerden yerine getirmesini beklediği bazı
kriterler vardır. Bu kriterlerden bazıları AB’ye tam üye olmak için yerine getirilmesi
gerekirken, diğerleri hali hazırda AB üyesi olan ülkelerin ekonomik ve parasal birlik
(EPB) alanına dahil olmak için gerekli kriterlerdir. AB’ye üye olmak için
karşılanması gereken üç kriter (siyasi, ekonomik ve uyum kriterleri) Kopenhag
kriterleri olarak bilinmektedir. Kopenhag ekonomik kriterleri açısından aday ülke
ekonomisi, işleyen bir serbest piyasa ekonomisi olup olmadığı ve AB içinde rekabet
baskısına dayanabilme gücüne sahip olma açısından değerlendirilmektedir. AB
üyesi ülkelerin EPB alanına dahil olabilmek için yerine getirmeleri gereken
ekonomik kriterler ise Maastricht yakınlaşma kriterleri olarak isimlendirilmekte ve
enflasyon, faiz, döviz kuru ve devletin finansal durum kriterlerinden (bütçe ve borç
kriteri) oluşmaktadır. Bu çalışmada, AB’nin bu ekonomik kriterler açısından
Türkiye ekonomisinin değerlendirmesi yapılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Avrupa Birliği, Ekonomik Kriterler, Kopenhag Kriterleri,
Maastricht Yakınlaşma Kriterleri, Turkiye-AB ekonomik bütünleşmesi.
Economic Criteria of The European Union and Turkey
Abstract
There are some criteria to be fulfilled by the countries in the European Union
(EU), which some of them are for joining the EU while some of them are for joining
the EU economic and monetary union. To join the EU, a candidate Member State
must meet three criteria (political, economic and ability to take on the obligations of
membership). These are called as Copenhagen economic criteria. Also, after being
a member, a counry has to fulfill the four criteria, that are called Maastricht
convegence criteria. Main indicators in analyzing Copenhagen economic criteria
*
Prof.Dr., Ankara Üniversitesi, Hukuk Fakültesi, Ekonomi Anabilim Dalı. akcay@law.ankara.edu.tr
Maliye Dergisi „ Sayı 155 „ Temmuz-Aralık 2008
11
Avrupa Birliği’nin Ekonomik Kriterleri ve Türkiye
are the existence of a functioning market economy and the capacity to cope with
competitive pressure and market forces within the Union, while Maastrich criteria
are composed of major macroeconomic indicators, such as inflation rate, interest
rate, exchange rate mechanism- ERM-II, and government financial position (budget
deficit and government debt). In this paper, it is aimed to evaluate Turkey economy
in respect to these economic criteria.
Keywords: European Union, Economic Criteria, Kopenhag Criteria, Maastricht
Convergence Criteria, economic integration of Turkey-EU
JEL Classification: F13, F15, F41.
Giriş
Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkileri 31 Temmuz 1959 yılında, Avrupa
Ekonomik Topluluğuna başvurusu ile başlamış, 12 Eylül 1963’de imzalanan Ankara
Anlaşması ile bu ilişkinin kapsamı düzenlenmiştir. 1982 yılında AB’nin Türkiye ile
ilişkilerini dondurma kararı alması ile aksayan entegrasyon süreci, 1987 yılında
Türkiye’nin üyelik müracaatı ile yeniden başlamıştır. 1999 yılı Aralık ayında
Helsinki’de gerçekleştirilen Zirve Toplantısında Türkiye’ye adaylık statüsü
tanınmıştır. AB tarafından, AB bölgesel blokuna dahil olmak isteyen ülkelerin gerek
ekonomik gerek siyasi ideoloji olarak AB’nin halihazırdaki üye ülkeleri ile benzer
ideolojik yapıya sahip olmaları beklenmektedir. Bu doğrultuda siyasi ve ekonomik
olarak bazı kriterler belirlenerek, adaylık statüsü verilmiş ülkelerin bu kriterlere göre
değerlendirilmesi yapılmaktadır. Bu kriterlerin bazıları AB’ye tam üye olabilmek
için yerine getirilmesi gereken kriterler iken, bazıları üye olduktan sonra Ekonomik
Parasal Birlik Alanına dahil olabilmek için gereken kriterlerdir.
Bu çalışmada, AB tarafından belirlenen kriterlerden sadece ekonomik olan
kriterler (Kopenhag ekonomik kriterleri ve Maastricht yakınlaşma kriterleri)
incelenerek, Türkiye’nin mevcut durumu değerlendirilecektir.
1. Avrupa Birliği’nin Ekonomik Kriterleri
Bugün dünyanın en ileri ekonomik bütünleşme aşamasındaki bölgesel blok olan
AB, kuruluşundan bugüne kadar altı genişleme süreci1 yaşayarak 27 üyeli bir birlik
haline gelmiştir. AB’nin zaman içinde gösterdiği performansla uluslararası
ekonomide ulaştığı güç, diğer ülkeler için bu blok içinde yer almayı cazip hale
getirmiştir. Artan üyelik müracaatları, AB’nin genişleme konusunda yeni stratejiler
geliştirmesine ve başlangıçta belirlenen AB’ye katılım koşullarını gözden geçirerek
ilave koşullar getirilmesine neden olmuştur.
Başlangıçta, AB’ye tam üyeliğe kabul edilmek için Roma Antlaşması’nın 237.
maddesine göre, sadece Avrupa Devleti olma koşulunu sağlamak yeterli iken,
Merkez ve Doğu Avrupa ülkelerinin (MDAÜ) üyelik müracaatı ile AB, üyelik
koşullarının daha ayrıntılı hale getirilmesi gerektiği sonucuna varmıştır. Nitekim,
Birinci genişleme 1973 yılında, Danimarka, İngiltere ve İrlanda’nın katılımı ile; ikinci genişleme 1980
yılında Yunanistan’ın katılımı ile; üçüncü genişleme 1986 yılında İspanya ve Portekiz’in katılımı ile;
dördüncü genişleme 1995 yılında Avusturya, Finlandiya ve İsveç’in katılımı ile; beşinci genişleme 2004
yılında Çek Cumhuriyeti, Estonya, Letonya, Litvanya, Malta, Macaristan, G.Kıbrıs, Polonya, Slovenya ve
Slovakya’nın katılımı ile; altıncı genişleme 1 Ocak 2007 tarihinde Bulgaristan ve Romanya’nın katılımı
ile gerçekleşmiştir.
1
12
Maliye Dergisi „ Sayı 155 „ Temmuz-Aralık 2008
B. Akçay
üyelik koşulları, 1993 yılında yürürlüğe giren Maastricht Antlaşması (MA)’nın 49.
maddesinde daha ayrıntılandırılmıştır (Accession…,1993:1). Bu koşullar Türkiye
gibi, MA yürürlüğe girmeden önce tam üyelik başvurusunda bulunmuş, ancak
müzakerelere başlamamış ülkelere de uygulanmaya başlamıştır.
Söz konusu Antlaşma’nın 49.maddesinde, “Antlaşmanın 6(1). maddesinde yer
alan ilkeleri sağlayan her Avrupa Devleti, Birliğe üye olmak için başvurabilir…”
hükmü yer almaktadır. Antlaşmanın 6(1). maddesinde ise, “Birlik, üye ülkelerde
ortak olan özgürlük, demokrasi, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı ilkeleri
ve hukuk devleti ilkesi üzerine kurulur” ifadesine yer verilmiştir. Böylece 1993
yılından beri, AB blokuna dahil olmak isteyen bir ülkenin sadece Avrupa devleti
olması yeterli olmamakta, aynı zamanda bu ülkenin bir hukuk devleti olması,
demokrasiyi garanti altına alması, insan hakları ve temel özgürlüklere saygılı bir
kurumsal yapıya da sahip olması gerekmektedir.
MA’nın onaylanmasının ardından AB, Haziran 1993’te gerçekleştirilen
Kopenhag Zirvesinde AB’ye katılmak isteyen ülkelerin, liberal doktrin bağlamında
belirlenen bazı kriterleri yerine getirmelerini kararlaştırmıştır. Kopenhag kriterleri
olarak adlandırılan bu kriterler, siyasi, ekonomik ve uyum kriterleri olmak üzere üç
grupta toplanmaktadır (Conclusion…,1993);
-Siyasi kriter: Üyelik, aday ülkenin hukuk devletini, insan haklarını, azınlıklara
saygı gösterilmesi ve korunmasını ve demokrasiyi garanti altına alan bir kurumsal
istikrarın gerçekleştirilmesini gerektirmektedir.
-Ekonomik kriter: Üyelik, hem işleyen bir piyasa ekonomisinin hem de Birlik
içerisindeki piyasa güçleri ve rekabetçi baskıyla başa çıkacak bir kapasitenin
varlığını gerektirmektedir.
-Uyum kriteri: Üyelik, siyasi, ekonomik ve parasal birliğin amaçlarına bağlı
kalmayı içeren, üyelik yükümlülüklerini üstlenme gücü gerektirmektedir.
Ayrıca, 1995 yılında yapılan Madrid Zirvesi ile aday ülkelerin idari yapılarını
ıslah ederek AB’ye entegrasyonu için uygun koşulları yaratması gerektiğinin altı
çizilmiştir. Yani, Avrupa Topluluk mevzuatının ulusal mevzuata aktarılmasının
öneminin yanında, daha da önemlisi aday ülke tarafından mevzuatın, uygun idari ve
hukuki yapılar aracılığıyla efektif şekilde uygulamaya konmasının gerekliliği
vurgulanmıştır. Bu koşul, AB’ye üyeliğin gerektirdiği karşılıklı güven ön koşuludur
(Documents…2000).
AB’nin aday ülkelerin tam üye olabilmek için yerine getirmeleri gereken
Kopenhag kriterlerinin yanında, halihazırda AB üyesi olan ülkelerin de yerine
getirmeleri gereken başka kriterler vardır. MA ile getirilmiş olan bu kriterler, AB
üyesi ülkelerin ekonomik bütünleşmenin daha ileri aşamasına geçerek Ekonomik ve
Parasal Birlik (EPB) alanına dahil olabilmek için yerine getirmeleri gereken
kriterlerdir.
Bu kriterlerle, üye ülkenin ekonomik ve parasal birliğe ilişkin yükümlülüklerini
yerine getirmede sağladığı ilerlemenin, ülke mevzuatı ve belirlenen ekonomik
göstergeler bağlamında değerlendirilmesi yapılmaktadır. EPB alanına dahil olmak
isteyen üye ülkelerin, ulusal paralarından vazgeçerek ortak parayı kullanmaları,
eurosisteme dahil olmaları, para ve döviz kuru politikalarını ulusal belirleme
yetkilerini Avrupa Merkez Bankasına devretmeleri, döviz kuru mekanizmasına
(DKM-II) katılmaları ve ulusal mevzuatlarının tüm bunları yapabilmek için uygun
olması gerekmektedir. Buna göre EPB alanına dahil olmak isteyen üye ülkenin,
Maliye Dergisi „ Sayı 155 „ Temmuz-Aralık 2008
13
Avrupa Birliği’nin Ekonomik Kriterleri ve Türkiye
Kopenhag kriterleri gibi üç grupta toplanan (Maastricht yakınlaşma kriterleri,
Mevzuata uygunluk kriteri ve diğer kriterler) kriterleri yerine getirmesi
beklenmektedir (ECB,2007);
Maastricht ekonomik kriterleri, ATKA’nın 121(1). Maddesinde belirtilen, fiyat
istikrarı, faiz oranı, devletin mali durumu (bütçe ve borç kriteri) ve döviz kuru kriteri
olmak üzere dört kriterden oluşmaktadır. Bu kriterlerin üçü (enflasyon, faiz, döviz
kuru kriterleri) parasal disiplini, diğer kriter (devletin mali durumu) mali disiplini
sağlamaya yöneliktir. Bu dört yakınlaşma kriterine, ATKA’nın eki olan 21 numaralı
Yakınlaşma Kriterlerine İlişkin Protokolde detaylı olarak yer verilmiştir. Bu
kriterlerin belirlenmesinde, büyük ölçüde “…Almanya etkili olmuştur. Örneğin,
‘aşırı açık prosedürü’ Almanya tarafından sunulan bir görüştür…”(Baldwin ve
Wyplotz, 2005:8).
Böylece Birlik üyesi ülkelerin, yıllardır disiplinli para ve maliye politikası
uygulayan uzun vadeli fiyat istikrarını sağlamış olan Almanya’nın standartlarını
sağlamaları amaçlanmıştır. Üye ülkeler, para ve maliye politikalarının belirme
aşamasında Birlik normlarına uyum sağlama hedefini gözetmek durumunda
kalacaklar ve EPB’ye katıldıktan sonra yukarıda sıralanan şartları yerine
getirmedikleri takdirde, nitelikli çoğunluk ile, MA’da yer alan dört yaptırımdan bir
tanesi veya hepsi uygulanacaktır. Bu yaptırımlar; üye ülkelerin bonolarının sağlıksız
olduğu yönünde bildiri yayımlanması, Avrupa Yatırım Bankasının ilgili ülkeye borç
vermemesi, Avrupa Birliğine faizsiz depozito yatırılması zorunluluğu ve para cezası
şeklindedir.
Diğer kriterler kapsamında, EPB alanında ekonomik entegrasyon ve
yakınlaşmayı etkileyen, Maastricht kriterlerinin dışında kalan ekonomik unsurlar yer
almaktadır. Bu unsurlar, ürün ve mali piyasaların entegrasyonunu, dış ödemeler
bilançosundaki gelişmeleri ve işgücü birim maliyetlerinde gelişmeleri ve diğer fiyat
istatistiklerindeki gelişmeleri kapsamaktadır. Aslında bu kriterler de ekonomik
göstergeleri içermektedir (ECB, 2006:35-44. ECB, 2007:7).
Görüldüğü gibi AB’nin ekonomik kriterlerinden Kopenhag ekonomik kriterleri
AB’ye tam üyelik için gerekli kriterler iken Maastricht yakınlaşma kriterleri AB’nin
üyesi olan ülkelerin EPB alanına katılabilmeleri için gerekli kriterlerdir.
Şekil 1: Avrupa Birliği’nin Ekonomik Kriterleri
Maastricht Yakınlasma
Kopenhag ekonomik kriterleri
Kriterleri
- İşleyen Piyasa Ekonomisinin Varlığı
- Fiyat İstikrarı Kriteri
- Birlik İçinde Piyasa Güçleri ve Rekabet
- Döviz Kuru Kriteri
Baskısıyla Başa ÇıkabilmeKapasitesinin Varlığı
- Devletin mali Durumu
- Faiz Kriteri
2. Avrupa Birliği Ekonomik Kriterleri Bağlamında Türkiye’nin
Değerlendirilmesi
2.1.Kopenhag Ekonomik Kriterleri ve Türkiye
Aday ülkenin, işleyen bir piyasa ekonomisine ve ekonomisinin Birlik
içerisindeki piyasa güçleri ve rekabetçi baskıyla başa çıkacak bir kapasiteye sahip
14
Maliye Dergisi „ Sayı 155 „ Temmuz-Aralık 2008
B. Akçay
olup olmadığının incelendiği Kopenhag ekonomik kriterleri bağlamında aday
ülkelerin gösterdikleri gelişmeler, Avrupa Komisyonu tarafından takip edilerek
değerlendirilmekte ve değerlendirme sonuçları, hazırlanan “İlerleme Raporu”2
olarak bilinen raporlarla açıklanmaktadır. Aday ülkenin talebine bağlı olmaksızın
müzakere süreci tamamlanıncaya kadar hazırlanan İlerleme Raporlarından, aday
ülke konumunda olan Türkiye için 1998 yılından beri 2007 yılı sonuna kadar 10
adet yayımlanmıştır.3
Ekonomik düzen olarak serbest piyasa ekonomisine dayalı liberal doktrinin
gözden düştüğü 20. yüzyılın başlarında Avrupa kıtasında yer alan ülkeler, siyasi ve
ekonomik sistem tercihleri açısından, karma ekonomi taraftarları ve merkezi
planlama taraftarları olarak iki gruba ayrılmışlardı. Bu ayrımda Türkiye, AB’nin
kurucu ülkeleri ve diğer Batı Avrupa ülkelerinin pek çoğu gibi “…devletçilik
ağırlıklı yani kamu ağırlıklı karma ekonomik düzenini…tercih etmiştir.” (Akalın,
2002:253). Çeşitli alanlarda kurulan kamu iktisadi teşebbüsleri (KİT) ile ekonomik
faaliyetlerde devletin önemli bir role sahip olduğu, fiyat oluşumuna önemli ölçüde
müdahale ettiği bu düzende, devletin ağırlığı aynı ekonomik düzeni benimsemiş
olsalar da, ülkeden ülkeye değişmiştir. Türkiye 1980’li yıllardan itibaren, yine pek
çok Batı Avrupa ülkesi gibi dünyada yeniden yayılmaya başlayan liberalleşme
dalgası ile serbest piyasa ekonomisine geçiş kararını vererek, liberal ekonomik
düzenin kurumsal ve mevzuat altyapısı oluşturmak için pek çok girişimde
bulunmuştur, örneğin; devletin ekonomik faaliyetlerde etkinliğini azaltmak amacıyla
pek çok Batı Avrupa ülkesindeki gibi özelleştirmenin yöntem olarak seçilerek
uygulamaya geçirilmesi 1980’li yılların ortalarında başlamıştır.
Bu nedenle 1987 yılında adaylık başvurusunda bulunduğu dönemde dahi
Türkiye’nin mevcut ekonomik düzeni, merkezi planlama sistemi ile yıllarca
yönetilen MDAÜ’nin ekonomik düzenine tamamen zıt ama AB üyesi
ülkelerininkine benzer bir ekonomik düzendi. Nitekim bu durum, Türkiye’nin
Kopenhag Kriterleri bağlamında değerlendirildiği ilk İlerleme Raporu olan 1998
İlerleme Raporu’nda, “Türkiye’nin gelişmiş kurumsal ve mevzuat çerçevesi ile bir
piyasa ekonomisi olduğu…” (CEC,1998:26,29) şeklinde ifade edilmiş ve daha sonra
hazırlanan diğer İlerleme Raporlarında da tekrarlanmıştır (CEC,1999:25.
CEC,2000:31. CEC,2004:61. CEC,2005:54).
2.1.1. İşleyen Bir Piyasa Ekonomisine Sahip Olmak
Birinci Kopenhag ekonomik kriteri olan ‘işleyen piyasa ekonomisinin varlığı’
açısından aday ülkenin gösterdiği gelişmeler, hazırlanan İlerleme Raporlarında
makroekonomik istikrar, piyasa güçlerinin karşılıklı etkileşimi, piyasaya giriş ve
çıkışlar, yasal sistem ve
mali sektörün gelişmesi başlıkları
altında
değerlendirilmektedir (CEC, 2006:26-30). Bu nedenle Türkiye ekonomisinin söz
konusu kriteri sağlama açısından mevcut durumu, bu başlıklar altında
değerlendirilecektir.
İlerleme Raporları başlangıçta “Regular Report” başlığı ile yayımlanırken daha sonra “Progress Report”
ismi ile yayımlanmıştır. Örneğin Türkiye için 1998 yılından beri hazırlanan İlerleme Raporları 2005
yılına kadar “Regular Report” başlığını taşırken 2005’den itibaren “Progress Report” ismi ile
yayımlanmıştır. Haziran 1998 yılında yapılan Cardiff Zirvesinde Avrupa Komisyonunda Türkiye
hakkında Türkiye-AT Ortaklık Anlaşmasının 28. maddesine istinaden ve Aralık 1997 yapılan
Lüksemburg Zirvesi sonuçlarına dayanarak bu Raporları hazırlayacağını açıklamıştır. Daha fazla bilgi
için Bknz. CEC, 1998, s.4.
3
En son Rapor, 8 Kasım 2007’de açıklanan 2007 İlerleme Raporu’dur.
2
Maliye Dergisi „ Sayı 155 „ Temmuz-Aralık 2008
15
Avrupa Birliği’nin Ekonomik Kriterleri ve Türkiye
Makroekonomik İstikrar
Ekonomik faaliyetleri büyük ölçüde etkileyen temel ekonomik göstergelerde
olumlu yönde ve öngörülebilir değişmeleri ifade eden ekonomik istikrar, ekonomik
faaliyetlerin sağlıklı şekilde yürütülebilmesi ve toplum refahının yükseltilmesi
açısından önemlidir. Büyüme, fiyatlar genel düzeyi, istihdam düzeyi, gelir dağılımı,
dış ödemeler bilançosu, ekonominin borçlanma düzeyine ilişkin makroekonomik
göstergelerde büyük sapmaların ortaya çıkmaması veya kabul edilebilir değişimlerin
olması bir ekonominin istikrar içinde olduğunun göstergesidir (Chang, 2002: 539542 .Balasubramanyam, 2003:4-8).
Türkiye ekonomisi 1997-2006 dönemi için değerlendirildiğinde, 1997-2001
dönemi için yaşanan yüksek enflasyonlu ve istikrarsız büyüme trendi ile
makroekonomik istikrardan söz etmek mümkün değildir. GSYİH’daki reel büyüme
oranı 1997 yılında % 7,5 iken, 1998 yılında gerilemiş (%3,1), 1999 yılında ise 1998
Rusya krizi ve 1999 Marmara depreminin etkisiyle ekonomi % 4,7 küçülmüştür.
2000 yılında yine % 7,4 oranında büyüyen ekonomi, 2000 Kasım ve 2001 Şubat
krizleri sonucu 2001 yılında bir önceki yılın büyümesi kadar (-%7,5) küçülmüştür
(Tablo 1). Ancak 2001 yılından itibaren ekonominin sorunlarını çözmek için
oluşturulan “Türkiye’nin Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” adlı kapsamlı bir
reform projesinin uygulamaya konmasıyla ekonomi tekrar büyümeye başlamış ve
2006 yılı sonuna kadar hızı zaman zaman azalsa da büyüme güçlü kalmıştır.
İlk İlerleme Raporunun hazırlandığı dönemde Türkiye ekonomisinde önemli
sorunlardan biri, sürekli artan kamu borcu idi. 1998 yılında % 50,1 olan kamu
borcunun GSYİH içindeki payı, zamanla artarak 2000 yılında % 57,4’e, 2002
yılında % 93’e yükselmiştir. 1998 ve 1999 yılında yaşanan iç ve dış şoklar da
kamunun borçlanma gereğini artırıcı etki yapmıştır. İstikrarlı uygulanan mali
disiplin ve siyasi istikrarın da etkisiyle, kamu borcu/GSYİH rasyosu gittikçe
küçülerek 2004 yılında % 76,9’a, 2005 yılında % 69,6’ya ve 2006 yılında % 60,7’ye
gerilemiştir (Tablo 1). Göreli azalışın gerisinde yatan temel faktörler, güçlü GSYİH
büyümesi, düşen faiz oranları ve önemli ölçüde faiz dışı fazla olmuştur. Yine artan
global likiditenin yanında, uluslararası derecelendirme kuruluşlarının Türkiye
ekonomisinin kredibilite derecesini yükseltmesi ve ekonominin kırılganlık
göstergelerinin iyileşmesi ile Türkiye’nin uluslararası piyasalara tahvil ihracındaki
artış da, bu gerilemede etkili olmuştur. Bu gelişmeler, ekonomideki borç yapısını da
olumlu etkilemiş, kısa vadeli olan borç yapısından sabit faizli ve daha uzun vadeli
borç yapısına kaymanın yanında, kamu borcunda döviz cinsinden borcun payı
azalmıştır. 1997 yılında bütçe açığının GSYİH4 içinde -%7,9 olan payı, yukarıda
sıralanan nedenlerden dolayı artarak 2000 yılında %14,5’e yükselmiştir. Ancak takip
eden yıllarda, mali disiplinin sürdürülmesi ile bütçe dengesizliklerinin azaltılması
yönünde önemli ilerleme kaydedilmiştir ve mali konsolidasyon büyük ölçüde düşen
borç faizi ödemeleri, daha iyi düzeyde vergi ve vergi dışı gelir toplanması ile
desteklenmiştir. 2001 krizi ile GSYİH’nın % 33’üne ulaşan bütçe açığı giderek
azalarak 2005 yılında -% 0,3 inmiş ve 2006 yılında % 0,4 oranında bir fazla söz
konusu olmuştur (Tablo 1).
4
Avrupa muhasebe standardı olan Avrupa Hesap Standardı (ESA-95)’na göre hesaplamalar yapılıyor.
Ancak ESA-95 IMF’nin GFS yöntemi gibi farklı muhasebe standartlarından farklı olabilir.
16
Maliye Dergisi „ Sayı 155 „ Temmuz-Aralık 2008
B. Akçay
Tablo 1: Türkiye Ekonomisine İlişkin Makroekonomik Göstergelerde Gelişmeler (1997-2006)
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
GSYİH (milyar €)
Büyüme Oranı (GSYİH- ulusal para cinsinden
sabit fiyatlarla) (%)
169
178,3
173,1
216,7
161,8
193
212,2
242,2
290,5
318,6
7,5
3,1
-4,7
7,4
-7,5
7,9
5,8
8,9
7,5
6,1
GSYİH/AB-GSYİH (SAGEP-AB-25=100) (%)
Kişi başına GSYİH (€)
Kişi başına GSYİH (SAGEP)(€)
Enflasyon (TÜFE) (12 aylık -% değişim)
İstihdam Oranı (%)(1)+O88
Erkek işgücünün payı (%)
Kadın işgücünün payı (%)
Yaşlı işgücünün payı (55-64) (%)
İstihdamda Yıllık Büyüme (%)
İşsizlik oranı (%) (1)
Cari Açık
-GSYİH'nın %'si
-Milyar €
Toplam Dış Borç/GSYİH (%)
Sabit Sermaye Birikimi/GSYİH (%)
Doğrudan Yabancı Yatırım
-GSYİH'nın %'si
-Milyar €
Dışa Açıklık oranı (%) (2)
GSYİH (%)
30,7
2.662
5.200
99,1
51,3
74,8
28
40,5
-2,5
6,8
30,3
2.759
5.400
69,7
51,4
74,3
28,5
41,1
2,8
6,9
27,7
2.631
5.200
68,8
50,8
72,7
28,9
39,3
2,1
7,7
28,5
3.240
5.700
39
48,9
71,7
26,2
36,4
-0,4
6,5
25,3
2.384
5.200
68,5
47,8
69,3
26,3
35,9
-1
8,4
26,1
2.801
5.600
29,7
46,7
66,9
26,6
35,3
-1,8
10,3
25,8
3.042
5.600
18,4
45,5
65,9
25,2
32,7
-1
10,5
26,8
3.427
6.000
9,3
46,1
67,9
24,3
33,1
3
10,3
27,4
4.057
6.400
7,7
45,9
68,2
23,7
30,8
1,4
10,3
27
4.393
6.900
9,7
45,9
68
23,8
30,1
1,6
9,9
-1,3
-2,32
44,6
6,5
-1,4
1,77
47,8
24
1
-1,25
56,3
20,4
-5,3
-10,63
59,7
21,8
-4,9
3,78
77,1
17,2
2,3
-1,61
71
16,5
-0,9
-7,1
59,8
15,5
-2,8
-12,54
53,5
18
6,3
-18,17
46,7
19,8
8
-26,1
51,6
21,9
0,4
0,710
39
0,5
0,838
36
0,4
0,735
35
0,5
1,063
41
2,3
3,743
50
0,6
1,2
48
0,7
1,549
47
0,8
2,318
53
2,7
7,878
54
4,9
15,984
63
Maliye Dergisi „ Sayı 155 „ Temmuz-Aralık 2008
17
Avrupa Birliği’nin Ekonomik Kriterleri ve Türkiye
Tarım
Sanayi
İnşaat
Hizmetler
İstihdam (%)
Tarım
Sanayi
İnşaat
Hizmetler
Dış Ticaret (3)
Toplam İhracat/Toplam ithalat (Türkiye)
(%)
Toplam İhracat/GSYİH (%)
Toplam İthalat/GSYİH (%)
AB'ye ihracat/Toplam Türkiye ihracatı (%)
AB'den ithalat/Toplam Türkiye ithalatı (%)
Kamu borcu/GSYİH (3)
Bütçe açığı/GSYİH (3)
13,6
24,2
5,8
56,4
16,9
21,1
5,6
56,1
14,6
21,9
5,4
58,1
13,6
22,5
5,1
58,8
11,4
24,2
4,8
59,6
11,4
24,3
3,9
60,5
11,6
23,8
3,3
61,3
11,1
23,8
3,4
61,7
10,1
24,4
4,2
61,4
9
24,5
5,1
61,3
41,7
17,5
6,2
34,6
41,5
17,1
6,1
35,3
40,2
17,2
6,2
36,5
36
17,7
6,3
40
37,6
17,5
5,2
39,7
34,9
18,5
4,5
42,1
33,9
18,2
4,6
43,4
34
18,3
4,7
43
29,5
19,4
5,3
45,8
27,3
19,7
5,7
47,3
54.1
24,7
30,5
46,6
51,2
58,7
23,8
27,2
65,4
21,7
25,1
58
55,4
51
23,4
30,7
56,4
52,4
75,7
32
29,7
56
47,9
69,9
29,2
30,6
56,6
49,8
68,1
27,5
30,8
58,3
50,6
64,7
29,1
35
57,9
49,3
62,9
27,8
34,4
56,4
45,2
62.1
29,5
37,5
51,6
39,3
-
50,1
54
57,4
104,4
93
85,1
76,9
69,6
60,7
-7,9
-7,7
-11,5
-14,5
-33
-12,9
-11,3
-5,8
-0,3
0,4
(1)ILO tanımı, Household Labour Force Survey, 15+ yaş
(2)İhracat+İthalat/GSYİH
(3)Avrupa muhasebe standardı olan Avrupa Hesap Standardı (ESA-95’e) göre hesaplanmıştır.
(4)AB-Türkiye ticareti verileri, 1 Mayıs 2004'e kadar AB-15, bu tarihten sonra AB-25'i kapsamaktadır.
Kaynak: -CEC, 2007:79-82.
18
Maliye Dergisi „ Sayı 155 „ Temmuz-Aralık 2008
B. Akçay
Adaylık statüsü verildiği dönemde Türkiye ekonomisinin en önemli sorunlarının
başında, yüksek enflasyon geliyordu. Enflasyonu önlemeye yönelik politikalarla,
alkol ve tütün üzerinden alınan vergilerin ve petrol fiyatlarının artmasına rağmen
enflasyon oranı düşürülmüştür. Bu düşüş, izlenen sıkı para politikası, verimlilikteki
iyileşmeler ve güçlü TL ile de desteklenmiştir. Merkez Bankası 1 Ocak 2006’dan
itibaren uygulamaya koyduğu yeni enflasyon hedeflemesi politikası ile daha şeffaf
politika izlemeye başlamıştır (CEC,2007). 1997 yılında % 99,1 olan TÜFE düzeyi,
2001 yılı hariç takip eden yıllarda gerileyerek 2005 yılında % 7,7’ye düşmüş ve son
20 yılın en düşük enflasyon oranına ulaşılmıştır.
2003 yılından itibaren oluşan siyasi istikrar ortamınının da etkisiyle, Türkiye
ekonomisi giderek daha istikrarlı yapıya kavuşmuştur. Nitekim 2004 yılına kadar
hazırlanan her İlerleme Raporunda Avrupa Komisyonu tarafından Türkiye
ekonomisinin istikrardan yoksun olduğu ifade edilirken (CEC,2000:24.
CEC,2001:37. CEC,2002:44. CEC,2003:56) 2004 yılından itibaren hazırlanan
Raporlarda, makroekonomik istikrarın büyük ölçüde korunduğu ifade edilmiştir
(CEC,2004:20. CEC,2007:26). Makroekonomik istikarın sürdürülmesinde gösterilen
başarı, Türkiye’de öngörülebilir bir ekonomik ortamın yaratılması sonucunu
hazırlamıştır.
Piyasa Güçlerinin Karşılıklı Etkileşimi
Adaylık statüsünde bulunan bir ülkenin işleyen bir piyasa ekonomisine sahip
olup olmadığı konusunda Komisyon tarafından yapılan değerlendirmede dikkate
alınan diğer bir unsur, piyasa güçleri arasındaki etkileşimdir. Türkiye’de devletin
ekonomik faaliyetlerdeki rolünün azaltılmasını amaçlayan liberalizasyon süreci,
1980’lerde başlamış ancak kapsamı sınırlı kalmıştı. 2001 yılından bu yana geçen
sürede, siyasi müdahalelerin azaltılması ve gerekli yasal ve kurumsal çerçevenin
oluşturulması yönünde önemli ilerleme sağlanmış ve kamunun ekonomik
faaliyetlerde rolü giderek azalmıştır. Nitekim, ilk Raporda belirtildiği gibi, 1997
yılında kamu bankalarının bankacılık sektöründe toplam aktifler içindeki payı % 40
iken 2006 yılında % 30’a gerilemiştir. Kamu bankalarına verilen özel imtiyazlara
son verilirken, bankacılık sektöründe yaratılan katma değerde kamunun payı
azalmıştır. Bankacılık sektöründekine benzer gelişmeler, KİT’lerde de
gerçekleşmiştir. KİT’lerin GSYİH’daki payı 1999 yılında % 8 iken 2006 yılında
yaklaşık % 5’e, imalat sanayinde yaratılan katma değerdeki payı ise % 15’e
gerilemiştir. Sonuçta KİT ve kamu bankalarının toplam istihdam içinde payı, %
2,5’e gerilemiştir.
Devletin piyasada fiyat oluşumuna müdahalesi de giderek azalmıştır. 1997
yılında TÜFE’nin hesaplanmasında baz teşkil eden sepetteki kalemlerin % 30’unun
(yaklaşık 1/3’ü) fiyatları kamu tarafından belirlenirken, 2006 yılında fiyatları kamu
tarafından belirlenen malların TÜFE sepetindeki ağırlıklı payı % 10,22 olmuştur
(CEC,2007:27). Böylece alınan önlemler ve yapılan düzenlemeler sonucunda,
ekonomide piyasa güçlerinin giderek daha serbest piyasa koşullarında etkileşimde
bulunduğu bir ekonomik ortam sağlanmıştır.
Piyasaya Giriş ve Çıkışlar
Serbest piyasa ekonomisinin temel ilkelerinden bir diğeri, teşebbüs
özgürlüğünün, dolayısıyla özel müteşebbisin var olmasıdır. Teşebbüs özgürlüğünün
ilk koşulu, rekabet hakkı olup bunun altında yatan ise, öncelikle piyasaya giriş ve
çıkışın serbest olması, sözleşme yapma ve ortaklık kurma özgürlüğüdür. Türk
Maliye Dergisi „ Sayı 155 „ Temmuz-Aralık 2008
19
Avrupa Birliği’nin Ekonomik Kriterleri ve Türkiye
ekonomisinde piyasaya giriş ve çıkışlarda, mevzuat açısından önemli bir engel
yoktur. Bu durum 1998 yılından itibaren hemen tüm İlerleme Raporlarında ifade
edilmiştir. Ayrıca yapılan reformlar ve alınan önlemlerle, piyasaya giriş süresi daha
da kısalmıştır. 2006 yılında, bir iş yerinin kurulmasına ilişkin süre ortalama dokuz
güne düşmüştür. Ancak, piyasadan çıkışta yapılması gereken işlemlerin
tamamlanması hala hem pahalı hem de süre olarak uzun zaman almaktadır. Bu
nedenle İlerleme Raporlarında, “piyasadan çıkış önündeki engellerin kaldırılmasında
ilerleme zayıf kalmıştır…”(CEC,2007:27) yorumu yer almaya devam etmektedir.
Yasal Sistem
İşleyen serbest piyasa ekonomisi, ekonomik hak ve özgürlüklere ve bunların
güvence altına alınmasına ihtiyaç duyar. Bu nedenle, özel mülkiyet hakkının sadece
hukukça tanınması yeterli olmayıp, kullanılmasının devletçe himayesi de gereklidir.
Eğer devletin kendisi, bireyin özel mülkiyetine saygı göstermiyor ve ihlâl ediyor ise
üçüncü kişilerin de tecavüz etmesi mümkündür. Egemenlik kudretini temsil eden bir
kurum olarak yetki ve sorumluluklara sahip olan devletin görevi, serbest piyasa
ekonomisinin işlerliği için rekabeti teşvik edecek ve aksak rekabeti engelleyecek
kuralları belirlemek, üretici ve tüketicilerin bu kurallar içerisinde hareket etmelerini
sağlamak ve bu kuralları ihlâl edenleri cezalandırmaktır. Aksi takdirde, işleyen bir
piyasa ekonomisinin varlığından söz etmek mümkün olamayacaktır. Bu nedenle
devlet, hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasının dışında, piyasaya doğrudan
müdahale etmemelidir.
Türkiye için hazırlanan daha ilk Rapordan itibaren “Türkiye’nin gelişmiş
kurumsal çerçevesi ve mevzuatı ile piyasa ekonomisi olduğu…ve mülkiyet haklarına
ilişkin düzenlemeleri de kapsayan hukuk sisteminin büyük ölçüde yerine
oturmuş…”(CEC,1998:30) bulunduğu ve “…bürokratik süreç ve yavaşlığının
hukukun üstünlüğü açısından önemli bir engel teşkil ettiği, çerçeve mevzuatın
kabulü ile uygulama mevzuatının kabul edilmesi arasında geçen sürenin çok uzun
olduğu, bu konunun hukuk sisteminin etkililiğini ve öngörülebilirliğini azalttığı,
fikri mülkiyet haklarının uygulanmasının yetersizliği…” hemen tüm Raporlarda
vurgulanmaktadır (CEC,2004:65. CEC,2005:49. CEC,2007:29). Bu nedenle
Türkiye’de serbest piyasa ekonomisinin işleyişinde sorun, mevzuat eksikliği değil
mevzuatın uygulamaya konmasındadır.
Mali Sektörün Gelişmesi
Ekonomik kalkınma sürecinde genel olarak üretimi belirleyen unsurların
başında, finansman gelmektedir. Fiyatların oluşumunda etkin olan piyasa düzeninin
geçerli olduğu ekonomilerde piyasa mekanizmasının iyi işleyişi açısından, ülkenin
güçlü bir mali sisteme sahip olması çok önemlidir. Liberal ekonomik düzeni
benimsemiş ülkelerde, fon arz edenlerle fon ödünç almak isteyenlerin mali
piyasalarda bir araya gelmesinde, fonların transferinde, fon fiyatının oluşmasında ve
kullanılan mali araçlar üzerinde devletin etkinliği sınırlıdır ve mali piyasalarda
fiyatın oluşumunda devletin müdahalesi söz konusu değildir.
Bu nedenle serbest piyasa koşullarında mali piyasaların işleyişi, para
politikasından sorumlu kamu kurumu olan Merkez Bankası özerk statüye
kavuşturularak ve sadece makroekonomik dengelerin sağlanması açısından önemli
olan “fiyat istikrarı”nı sağlama görevi verilerek çalışılmaktadır. Ülkemizde 2001
yılından itibaren Merkez Bankasının özerkliği sağlanmıştır. Ayrıca 2001 Şubat krizi
sonrası alınan önlemler ve yapılan yapısal reformlarla mali sistemde önemli ölçüde
20
Maliye Dergisi „ Sayı 155 „ Temmuz-Aralık 2008
B. Akçay
iyileşme sağlanmıştır. Mali piyasaların denetim ve izleme standartları önemli ölçüde
gelişmiş ve denetimi güçlenmiştir. 2006 ve 2007 yılında uluslararası mali
piyasalarda yaşanan dalgalanmalara, Türk mali piyasaları direnç göstermiştir. Özel
krediler ve banka aktifleri büyümüş, yabancı sermaye katılımın artması ile
bankacılık sektöründe rekabet artmıştır (2006 yılında yabancı sermayeli banka sayısı
15’e yükselmiştir.) (BDDK, 2007:427).
Mali piyasalarda işleyen piyasanın var olduğunun göstergelerinden biri fiyatın
piyasada oluşmasıdır. Nitekim 2006 yılında toplam banka aktiflerinin GSYİH’ya
oranı % 86,1’e (BDDK, 2007:427) ulaşan bankacılık sektörünün hakim olduğu
Türk mali sisteminde, mevduat faizleri ile kredi faizleri arasındaki marj azalmıştır
(2003’de % 18, 2005’de % 8, 2006 sonunda % 6,3). Bu sonuç, bankacılık
sektöründe artan rekabetin ve düşen risk priminin göstergesi olarak alınabilir.
2.1.2. Birlik İçerisindeki Piyasa Güçleri ve Rekabetçi Baskıyla Başa Çıkacak
Bir Kapasiteye Sahip Olma Kapasitesi
İkinci Kopenhag ekonomik kriterinin (Birlik içerisindeki piyasa güçleri ve
rekabetçi baskıyla başa çıkacak bir kapasiteye sahip olma kapasitesi) aday ülke
tarafından sağlanıp sağlanmadığı, aday ülke ekonomisinin rekabet gücünün
artmasına bağlı olarak değerlendirilmektedir. Ekonominin rekabet gücünün artması
ise, aday ülke ekonomisinde makroekonomik istikrarın sağlanmasına, üretim
etkinliğinin artmasına, altyapı olanaklarının iyileşmesine, yeterli fiziksel ve beşeri
sermayeye sahip olunmasına, KİT’lerin özelleştirilmesine, özel girişimcilerin
ekonomide verimliliği ve etkinliği artıracak yatırımlar yapmalarına, bu yatırımlar
için gereken fon ihtiyaçlarını gerektiğinde dış piyasalardan kolaylıkla
sağlayabilmelerine, yani gelişmiş ve güçlü bir mali sistemin varlığına ve yenilik
alanında özel girişimcilerin daha başarılı olmalarına bağlıdır. Türkiye ekonomisinin
rekabet gücüne ilişkin olarak sağladığı ilerlemeler, İlerleme Raporlarında yer alan bu
başlıklara bağlı kalarak incelenecektir.
Beşeri ve fiziki sermaye
Bir ekonominin uluslararası piyasalarda rekabet gücünün artışında önemli
unsurlardan bir diğeri, o ülkenin sahip olduğu fiziksel ve beşeri sermayenin miktarı
ve kalitesidir. Ülkeler, ekonomilerinin büyümesi, belli bir kalkınma düzeyine
ulaşabilmesi için, üretim sürecinde işgücünün verimliliğini olumlu etkileyen fiziksel
sermaye stoklarını ve hızla değişen ve gelişen teknolojiye kolay uyum
sağlayabilecek ve serbest piyasa koşullarında işleyen bir ekonomide rekabet
edebilecek nitelikli işgücü miktarını artırmaya çabalarlar. Bu nedenle AB’de aday
statüsünde bulunan ülke ekonomileri değerlendirilirken, yeterli altyapı olanaklarına,
fiziksel ve beşeri sermayeye sahip olması, aday ülkede sağlanan gelişmelerin
değerlendirilmesi açısından önem kazanmaktadır. Aday ülkenin yeterli altyapı
olanaklarına, fiziksel ve beşeri sermayeye sahip olarak tam üye olması durumunda,
serbest piyasa koşullarında işleyen AB pazarında söz konusu ülkenin rekabet
edebilme gücü olumlu etkileneceği gibi, AB pazarındaki rekabet baskısına dayanma
gücüne de sahip olması sağlanacaktır. Aksi takdirde, söz konusu ülkenin Birlik
içinde rekabet gücü ve piyasadaki rekabet baskısına dayanma gücü zayıflayacaktır.
Türkiye’de sermaye stokundaki büyüme son yıllarda hızlanmış, sabit sermaye
birikiminin GSYİH’ya oranı 1997 yılında, % 6,5 iken 1998 yılında önceki yıla göre
altı kat artarak % 24’e yükselmiştir. Ancak bu oran takip eden yıllarda, düşüş
trendine girmiş, 2004 yılından itibaren tekrar artarak 2006 yılında % 21,9
Maliye Dergisi „ Sayı 155 „ Temmuz-Aralık 2008
21
Avrupa Birliği’nin Ekonomik Kriterleri ve Türkiye
olmuştur (Tablo 1). Sonuçta Türkiye ekonomisi, yeterli altyapı olanaklarına sahip
değildir ve bu durum, İlerleme Raporlarının tümünde yapılan değerlendirmelerde
sorun olarak ifade edilmektedir (CEC, 2005:53. CEC,2006:30 CEC, 2007:31).
Türkiye ekonomisinde fiziksel sermaye açısından var olan sorun beşeri sermaye
açısından da geçerlidir. Nitekim tüm İlerleme Raporlarında işgücü niteliğinin
zayıflığı, ekonominin sorunları arasında yer almıştır. Son yıllarda, ulaşılan yüksek
ekonomik büyümeye rağmen, daha iyi eğitimli işgücünde ve genç işgücünde
işsizliğin yüksek oranda olması ve kadın istihdamının düşük olması bir sorun olarak
durmaktadır. Emek piyasasına katılım düşük ve düşmeye devam ederken işsizlik
oranı genel olarak yüksek kalmakta ve değişmemektedir (Tablo 1). Son yıllarda
önemli ölçüde artan doğrudan yabancı yatırım (DYY) şeklinde sermaye girişlerinin
de beklenen istihdam artışını yaratmadığı görülmektedir.
Bu nedenle Türkiye’nin, rekabet gücünü ve dış rekabet baskısına dayanma
kapasitesini arttırabilecek altyapıya ve nitelikli beşeri sermayeye yeterli düzeyde
sahip olma konusunda gereken gelişmeyi henüz gösteremediği açıktır.
Sektör ve Firmaların Yeniden Yapılandırılması
Türkiye ekonomisinde yapısal değişimde, önemli ilerleme sağlanmıştır. 1997
yılında tarımın GSYİH içinde % 13,6 olan payı 2006 yılında % 9’a gerilemiştir.
Sanayi sektörünün GSYİH içindeki payı aynı yıllarda % 17,5’den % 24,5’e
çıkarken, hizmetler sektörü % 56,4’den % 61,3’e (inşaat sektörü dahil edilirse
% 66,4’e) yükselmiştir. Tarımın GSYİH içinde azalan payı, istihdamda da
görülmektedir. 1997 yılında toplam istihdamda % 41,7 olan tarım payı yıllar
itibariyle azalarak 2006’da % 27,3’e düşmüştür. Hizmetler sektörünün payı ise
artarak aynı yıllarda % 34,6’dan % 47,3’e (inşaat sektörü dahil edilirse % 53)
çıkmıştır (Tablo 1). Kamu firmalarının yeniden yapılandırılarak ekonomik
faaliyetlerden çekilmeleri ve devletin ekonomiye müdahalesinin asgari düzeyde
tutulması, işleyen bir serbest piyasa ekonomisi için olmazsa olmaz koşuldur. Bu
sonuca ulaşmanın bütün dünyada kabul gören yöntemlerden biri, KİT’lerin5
özelleştirilmesidir. Dolayısıyla, KİT’lerin özelleştirilmesi yönünde sağlanan
gelişmeler, AB’nin üyelik öncesinde ülke ekonomisini değerlendirmede dikkate
alınmaktadır. KİT’lerin sayısındaki azalma ve devletin ekonomik faaliyetlerdeki
payının gerilemesi; rekabet koşullarının iyileştirilmesi, haksız rekabetin önlenmesi
ve etkin işleyen bir fiyat mekanizmasının önünün açılması yani, iyi işleyen serbest
piyasa koşullarının önündeki engellerin kaldırılması demektir. Türkiye
ekonomisinde 1998 yılından bugüne, özelleştirmenin başlangıçta yavaş ilerlemesine
rağmen son yıllarda gösterilen çabalarla, KİT’lerin ekonomide payı düşmüştür.
Türkiye ekonomisinde 1998 yılından bugüne, başlangıçta özelleştirme yavaş
ilerlemesine rağmen, son yıllarda gösterilen çabalarla, KİT’lerin ekonomide payı
% 5’e düşmüştür.
Rekabet Üzerinde Devletin Etkisi
Aday ülkelerin rekabet gücünün değerlendirilmesinde ele alınan diğer bir unsur,
devletin rekabet koşullarına etkisidir. Daha önceki bölümlerde detaylı bahsedildiği
üzere, Türkiye’de devletin ekonomik faaliyetlerdeki rolü, 1997’den bugüne kadar
5
Kamu iktisadi teşebbüsleri, ekonomik faaliyette bulunmak üzere devlet ya da diğer kamu kurumları
tarafından kurulan, sermayesinin tamamı veya çoğunluğu devlete ya da diğer kamu kurumlarına ait olan,
doğrudan veya dolaylı olarak devlet tarafından denetlenen ve bu kurumların ürettikleri mallar için bir
bedel ödenmesi gereken iktisadi kuruluşlardır .Daha fazla bilgi için Bknz.Sarıaslan ve Erol, 1993.
22
Maliye Dergisi „ Sayı 155 „ Temmuz-Aralık 2008
B. Akçay
giderek azalmıştır. KİT’ler tarafından yaratılan katma değerin GSYİH’daki azalan
payı yanında kamu bankalarının bankacılık sektöründe toplam aktifler içinde ve
bankacılık sektöründe yaratılan katma değerde payı düşmüştür. Kamunun payı 1999
yılında % 8 iken 2006 yılında yaklaşık % 5’e, imalat sanayinde yaratılan katma
değerde payı ise % 15’e gerilemiştir.
Avrupa Birliği ile Ekonomik Bütünleşme
Türkiye’nin dışa açıklık oranı, 2002 ve 2003 yılları hariç her yıl artarak 1997’de
% 39 iken 2006 % 63’e yükselmiştir (Tablo 1). İki taraf arasında oluşturulan
Gümrük Birliği, bazı sorunlar olmasına rağmen düzgün işlemektedir
(CEC,1998:29). AB’ye yapılan ihracatın toplam ihracatta payı 1997 yılında % 46,6
iken 2003 yılında % 58,3’e yükselmiş takip eden yıllarda düşüş trendi izlese de
yüksek düzeyini korumuştur (2006 yılında % 51,6). Türkiye’nin AB’den yaptığı
ithalatın toplam ithalatta payı, 1999 yılından sonra düşüş trendine girmiş ve 2006
yılı sonu itibariyle % 39,3 olarak gerçekleşmiştir (Tablo 1). Türkiye’nin ticaret
hacminin önemli ölçüde arttığı dikkate alınırsa bu sonuç, ticaret ortaklarının
çeşitlenmesinin göstergesidir. Bugün Türkiye için AB, en önemli ticaret ortağıdır.
Türkiye’ye doğrudan yabancı yatırımlar (DYY) şeklinde giren yabancı
sermayenin önemli bir kısmı AB’dendir. Nitekim AB kaynaklı DYY’nin payı 2006
yılında, toplam DYY girişinin % 82’si olmuştur. Yine GSYİH’nın yaklaşık
% 20’sine ulaşan DYY stokunun yaklaşık 2/3’ü AB orjinlidir (CEC,2007).
Görüldüğü gibi, sermayenin ve malların giriş ve çıkışındaki engellerin büyük ölçüde
kaldırılması Türkiye’nin AB ile ekonomik bütünleşmesini artırmıştır. Yukarıda
yapılan değerlendirmeler ışığında Türkiye ekonomisinde bazı sorunlar
mevcudiyetini sürdürmesine rağmen, makroekonomik istikrarın sağlanması dahil
pek çok konuda ilerleme sağlayarak giderek daha iyi işleyen ve rekabet gücü artan
bir piyasa ekonomisine sahip olduğu da açıktır.
2.2. Maastricht Yakınlaşma Kriterleri ve Türkiye
AB’nin, ülke ekonomilerini değerlendirirken dikkate aldığı ikinci gruptaki
ekonomik kriterler olan Maastricht kriterleri (yakınlaşma kriterleri), AB’nin hali
hazırdaki üye ülkelerinin EPB alanına katılımı aşamasında dikkate alınmakta ve
fiyat istikrarı kriteri, döviz kuru kriteri, faiz kriteri ve devletin mali durumunu
gösteren kriterden (kamu borcu ve bütçe kriterleri) oluşmaktadır. Bu kriterlerden
fiyat istikrarı, döviz kuru ve faiz kriterleri parasal kriterler, diğer kriterler ise mali
kriterler başlığı altında toplanmaktadır.
AB üyesi ülkelerin EPB alanına dahil olabilmeleri için gerekli koşulları yerine
getirmelerine ilişkin değerlendirme ve EPB alanında yer alan ülkelerin de bu
kriterleri sürdürmede gösterdikleri başarının analizi, Avrupa Topluluğu Kurucu
Antlaşması’nın (ATKA) 122(2). maddesi uyarınca Avrupa Komisyonu ve Avrupa
Merkez Bankası6 tarafından hazırlanan raporlar uyarınca yapılmaktadır. Bu maddeye
göre, “Avrupa Komisyonu ve Avrupa Merkez Bankası’nın, Konsey’e üye devletlerin
121(1). maddesindeki koşulları yerine getirmede gösterdikleri ilerlemeyi
değerlendirmek amacıyla en az iki yılda bir veya derogasyon almış bir ülkenin talebi
üzerine rapor hazırlaması gerekmektedir”. Hazırlanan bu rapor, “Yakınlaşma
Raporu (Convergence Raporu)” başlığını taşımaktadır. Türkiye ekonomisinin
6
İlk hazırlanan raporlar, Euro Alanın oluşumu için belirlenen ikinci aşamada (1 Ocak 1994- 31 Aralık
1998) kurulan Avrupa Para Enstitüsü ve Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanmıştır.
Maliye Dergisi „ Sayı 155 „ Temmuz-Aralık 2008
23
Avrupa Birliği’nin Ekonomik Kriterleri ve Türkiye
Maastriht kriterleri bağlamında değerlendirilmesi, EPB alanın oluşturulmasında baz
teşkil eden 1998 Yakınlaşma Raporundan itibaren bugüne kadar hazırlanan
Yakınlaşma Raporlarının yılları ve bu yıllara ait veriler dikkate alınarak
yapılacaktır.7
2.2.1. Fiyat İstikrarı Kriteri
Maastricht ekonomik kriterlerinden fiyat istikrarı kriteri, enflasyon kriteri olarak
da isimlendirilmekte olup, ATKA’nın 121(1). maddesinde tanımlanmıştır. Bu
maddeye göre, “yüksek düzeyde bir fiyat istikrarının başarılması […], fiyat istikrarı
itibariyle en iyi performansa sahip 3 üye ülkenin enflasyon oranlarına yakın
olmasından kolaylıkla anlaşılacaktır.” Fiyat istikrarı kriteri olarak referans alınacak
değerin hesaplanması ve üst limiti ise, Yakınlaşma Kriterlerine İlişkin Protokolün 1.
maddesinde verilmiştir. Bu maddeye göre, “fiyat istikrarı kriteri, […] bir üye
ülkenin, sürdürebilir fiyat istikrarına sahip olması ve inceleme öncesindeki 1 yıllık
dönemde, en iyi performans gösteren üç üye ülkenin (yani en düşük enflasyona
sahip üç üye ülkenin) yıllık enflasyon ortalamalarının % 1,5’ini aşmayan bir
enflasyon oranına sahip olması demektir.
Fiyat istikrarı kriteri açısından 1998 yılında AB ve EPB alanı ortalamasının çok
üzerinde bir enflasyon düzeyine (% 69,7) sahip olan Türkiye, enflasyon hızını
düşürmede gösterdiği başarıya rağmen 2006 yılsonu itibariyle AB ve EPB alanı
ortalamasından dört kat daha yüksek enflasyona sahiptir (% 9,7) (Tablo 2).
7
1998 yılı Yakınlaşma Raporu’ndan beri bugüne kadar 2000, 2002 ve 2004 yıllarında birer Rapor ve
2006 yılında iki olmak üzere toplam altı Yakınlaşma Raporu hazırlanmıştır.
24
Maliye Dergisi „ Sayı 155 „ Temmuz-Aralık 2008
B. Akçay
Tablo 2: Maastricht Kriterleri Açısından Türkiye ve Avrupa Birliği’nin Karşılaştırılması
ENFLASYON KRİTERi (%)
YILLAR
KAMU BORCU KRİTERİ (%)
Referans
AB
EPB Alanı
Türkiye
AB
EPB Alanı
Değer (2)
Ortalaması (2)
Ortalaması (2)
(2)
Referans
Değer
Ortalaması
Ortalaması
Türkiye
1998
2,7
1,2
1,5
69,7
60
67,5
74,2
50,1
2000
2,4
1,9
1,4
39
60
62,9
70,4
57,4
2002
3,3
2,1
2,4
29,7
60
60,4
68,2
93
2004
2,4
2,0
2,1
9,3
60
62,5
69,8
76,9
2006 (3)
2,8
2,2
9,7
60
62,2
BÜTÇE
2,2
FAİZ KRİTERİ (%)
69,1
KRİTERİ
60,7
(%)
YILLAR
Referans
AB
EPB Alanı
Türkiye
Referans
AB
EPB Alanı
Türkiye
1998
2000
2002
2004
2006 (3)
Değer (2)
7,8
7,2
7
6,4
6,2
Ortalaması (2)
4,9
5,4
4,9
4,3
4,1
Ortalaması (2)
4,8
5
5,2
4,3
3,8
(2)
79,5
51,2
53,7
29,1
19
Değer
-3
-3
-3
-3
-3
Ortalaması
-1,7
1
-2,3
-2,7
-1,7
Ortalaması
-2,2
0,1
-2,5
-2,8
-1,6
-7,7
-14,5
-12,9
-5,8
0,4
(1)Nisan-2004'e kadar AB-15 , Mayıs-2004'den sonra AB-25 dikkate alınmıştır.
(2)Bir önceki 12 aylık aritmetik ortalamaya göre, % değişim olarak hesaplanmıştır.
(3)2006 yılında Mayıs ve Aralık ayı olmak üzere iki Yakınlaşma Raporu hazırlanmıştır. Burada, Aralık Ayı
Raporu'nda yer alan veriler dikkate alınmıştır.
(4)Türkiye'ye ilişkin veriler, Türkiye 2007 İlerleme Raporu’ndan alınmıştır.
Kaynak:- ECB,Covergence Reports (1998,2000, 2002, 2004 ve 2006-Aralık Raporları) http:// www.ecb.int
-EC, European Economy, (Muhtelif Yıllar)
-CEC, 2007:79-81
Maliye Dergisi „ Sayı 155 „ Temmuz-Aralık 2008
25
Avrupa Birliği’nin Ekonomik Kriterleri ve Türkiye
2.2.2. Faiz Kriteri
AB üyesi ülkelerin EPB alanına dahil edilmelerinde dikkate alınan diğer
yakınlaşma kriteri, uzun vadeli faiz oranıdır. ATKA’nın 121(1). maddesi, “üye
ülkelerde nominal yakınlaşmanın sağlamlığı ve döviz kuru istikrarının, uzun vadeli
faiz oranına ilişkin referans değere göre değerlendirilmesi gerekli görülmektedir.
Uzun vadeli faiz oranları ile ne kastedildiği, Yakınlaşma Kriterlerine İlişkin
Protokolün 4. maddesinde belirtilmektedir. Bu maddeye göre, “uzun vadeli faiz
oranları, ulusal tanım farklılıkları dikkate alınarak, uzun vadeli devlet tahvilleri veya
karşılaştırılabilir menkul kıymetler baz alınarak ölçülecektir.
Faiz kriteri açısından enflasyon kriterine benzer durum sergileyen Türkiye, 1998
yılında % 79,5 gibi çok yüksek faiz oranına sahipken, 2006 yılı sonunda % 19’a
gerilemesini sağlamıştır. Ancak Türkiye’de uzun vadeli nominal faiz oranı hala
AB (% 4,1) ve EPB alanı ortalamasının (% 3,8) çok üzerindedir (Tablo 2).
2.2.3. Döviz Kuru Kriteri
Maastricht yakınlaşma kriterlerinden diğeri, Avrupa Para Siteminin döviz kuru
mekanizmasına (DKM-II) katılıma ilişkin döviz kuru kriteridir. Euronun çapa olarak
kullanıldığı bu mekanizmanın amacı, mekanizmaya katılan üye ülkelerin ulusal
paraları arasında, döviz kuru istikrarını sürdürmektir. Ayarlanabilir sabit döviz kuru
sistemine dayanan bu sistemle, Euro alanının dışında kalan AB üyesi ülkelerin
paraları da Euro'ya bağlanmış olacaktır. AB üyesi ülkeleri için, bu mekanizmaya
katılmak ihtiyaridir, ama Euro alanına katılmanın ön koşuludur. Avrupa Para
Sisteminde olduğu gibi, mekanizmaya dahil olan her ulusal para için Euro karşısında
bir merkezi kur belirlenmiştir ve merkezi kurdan dalgalanma marjı ±% 15'dir.
Ancak, üye ülke DKM-II’ye katılırken merkezi kurdan dalgalanma marjını bu
limitler aralığında, kendisi belirleyebilir (New...2004:4).
ATKA’nın 121. maddesine göre, “bir üye ülkenin parasının son iki yıl devalüe
edilmemiş olması ve Avrupa Para Sistemi’nin döviz kuru mekanizması içinde
belirlenen normal dalgalanma marjları içinde kalması” ile üye ülkenin döviz kuru
kriterini sağlamış olduğu kabul edilmektedir. Türkiye, henüz AB üyesi olmadığı için
ulusal parası Euro karşısında bir merkez kura sahip değildir. Bu nedenle bu kriter
açısından Türkiye’nin değerlendirilmesine gerek görülmemektedir.
2.2.4. Mali Durum Kriteri
EPB alanında ortak politika olmayan, ulusal yetkiye bırakılmış olan maliye
politikasının disipline edilmesine yönelik olan, devletin mali durumunu gösteren
kriter (government financial position), ATKA’nın 121(1). maddesinde tarif
edilmiştir. Bu tanıma göre, “Devletin mali durumunun sürdürülebilirliği, 104(6).
maddeye göre belirlenen ve aşırı kabul edilen düzeyde bir açık olmaksızın
ulaşılmasını” ifade etmektedir. 104. madde ise, aşırı açık prosedürüne ilişkindir.
Mali durumu değerlendirmede kullanılan iki kriter (bütçe açığı ve kamu borcu)
vardır. Bu kriterler, üye devletlerin bütçe açıklarının GSYH'nın % 3'ünü geçmemesi
(bütçe açığı kriteri) ve kamu borçlarının GSYH'nın % 60'ını aşmaması (borç kriteri)
durumunda yerine getirilmiş olmaktadır.
2006 yılı sonu itibariyle Türkiye, kamu borcu kriteri açısından parasal kriterlere
göre daha iyi durumdadır. 2006 yılında Türkiye’nin kamu borcu rasyosu
(% 60,7), AB (% 62,1) ve EPB alanı ortalamasının (% 69,1) altındadır. Bütçe açığı
(fazlası)/ GSYİH rasyosu olarak ifade edilen bütçe kriteri açısından borç kriterine
benzer durum sergilemektedir. Türkiye’de 2000 ve 2002 yıllarında iki haneli
26
Maliye Dergisi „ Sayı 155 „ Temmuz-Aralık 2008
B. Akçay
rakamlara ulaşan bütçe açığı, 2004 yılında gerileyerek GSYİH’nın % 5,8’ine
ulaşmış ve 2006 yılında ise bütçe fazla vererek GSYH’nın % 0,4 olmuştur. 2006 yılı
öncesinde AB ve EPB alanı ortalamasının çok üzerinde bir açığa sahip olan Türkiye
bütçe rasyosu açısından, 2006 yılında AB (-% 1,7) ve EPB alanı ortalaması (-% 1,6)
ile mukayese edildiğinde daha iyi durum sergilemektedir (Tablo 2).
Görüldüğü gibi Türkiye, Maastricht kriterlerini sağlanma yönünde adaylık
statüsünü kazandığından beri, çok büyük ilerleme göstermiştir. Gerçi parasal
kriterler (enflasyon ve faiz kriteri) ve mali kriterlerde (bütçe ve kamu borcu kriteri)
büyük iyileşme sağlamasına rağmen hala parasal kriterlerde AB ve EPB alanı
ortalamasının çok üzerinde rasyolara sahipken, mali kriterlerde AB ve Euro alanı
ortalamasından daha iyi durumdadır.
3. Genel Değerlendirme
Avrupa Komisyon’un 1998 yılı Türkiye’ye ilişkin ilk İlerleme Raporunda
Kopenhag ekonomik kriterlerinin değerlendirilmesinden görüldüğü gibi,
MDAÜ’den farklı olarak Türkiye’de bir düzen değişikliği söz konusu olmayıp zaten
tercih edilmiş ekonomik düzenin daha liberalleşmesinde gösterilen ilerlemenin
değerlendirilmesi ve mevcut sorunların tespit edilmesi söz konusudur.
Türkiye ekonomisinde hazırlanan ilk İlerleme Raporundan itibaren bugüne
kadar, serbest piyasa ekonomisinin işleyişi ve rekabet gücünün artması konusunda
gösterdiği ilerlemeler açıktır. Uygulamaya konan yapısal reformlar ve istikrarlı
uygulanan politikaların sonucu olarak Türkiye ekonomisi, özellikle 2003 yılından
itibaren olumlu gelişmelerle istikrarlı bir makroekonomik yapıya kavuşmuştur.
Nitekim, 1997 yılında 169 milyar € olan ekonomi iki kat büyümüştür (2006 yılında
318,6 milyar €). Büyüme oranı, AB ortalamasının çok üzerindedir.
Türkiye ekonomisindeki pek çok ilerlemeye rağmen ilk raporda belirtilen bazı
sorunlar (yetersiz düzeyde nitelikli işgücü ve yetersiz altyapı, KOBİ’lerin yeterli
finansmana ulaşmada ilerleme sağlanamaması, mevzuatın uygulamaya
geçirilmesinde yeterince başarılı olunmaması) hala varlığını sürdürmektedir. Ayrıca
ekonomide, işsizlik oranı ve cari açık ta artmıştır. İşsizlik düzeyi, 1997 yılına göre
artarak 2006 yılında % 9,9 olmuştur ve yüksek büyümeye rağmen yeni iş olanakları
yaratılamamış olup AB işsizlik ortalamasının (% 7,8) üzerindedir. Yine 2006
yılında, GSYİH’nın % 4,9’una ulaşan doğrudan yabancı yatırım şeklinde sermaye
girişine rağmen cari açık artmış ve GSYİH’nın % 8’ine ulaşmıştır. 1997 yılı düzeyi
ile mukayese edildiğinde oldukça gerileyen ancak diğer ülkelerle mukayese
edildiğinde hala yüksek olan faiz düzeyi, sıcak para şeklindeki yabancı sermaye
girişi ile finanse edilmiştir, bu yüksek faiz düzeyi devam ettikçe de finanse edilebilir
görülmektedir. Nitekim, 2007 İlerleme Raporurunda da, “…Türkiye’nin cari
açığının finanse edilebilir olduğu ifade edilmektedir.” (CEC,2007:26).
Ayrıca Türkiye’de satınalma gücü paritesine göre, kişi başına düşen gelir
1997’de 5.200 € iken, 2006 yılında 6.900 €’ya çıkmıştır. Ancak, satın alma gücü
paritesine göre kişi başına düşen GSYİH’da AB-25 ortalaması dikkate alındığında
(AB-25=100) gerileme söz konusudur. Türkiye, 1997 yılında AB ortalamasının
% 30,7 düzeyinde bir gelire sahip iken, takip eden yıllarda giderek azalmış ve 2004
yılından itibaren yükselmeye başlamışsa da 2006 yılında hala 1997 düzeyini
yakalayamamıştır (% 27) (Tablo 3). Kişi başına düşen gelir açısından Türkiye ile
diğer AB ülkeleri mukayese edildiğinde Türkiye’nin kişi başına geliri, AB’nin eski
Maliye Dergisi „ Sayı 155 „ Temmuz-Aralık 2008
27
Avrupa Birliği’nin Ekonomik Kriterleri ve Türkiye
üyeleri ve 2004’de katılan yeni üyelerinin ortalamasının oldukça altındadır. Bu
sonuçta Türkiye’nin yaşadığı krizlerin de etkisi olmakla beraber, ekonomideki
yapısal dönüşüm sürecinde yapılan reformların ekonomiye olumsuz etkilerinin
hafifletilmesi için sağlanan AB mali yardımlarından Türkiye’ye yeterince pay
ayrılmamasının da etkisi olduğu yadsınamaz.
Tablo 3: Avrupa Birliği ve Türkiye’de GSYİH
(Kişi başına düşen gelir-SAGEP-AB-25=100)
Country
1997
2005
Czech Republic
Estonia
Hungary
61,9
35
45,5
67,8
51,7
57,2
Latvia
Lithuania
Malta
Poland
29,8
33,3
69,3
40,1
43,1
47,1
64,3
46
Slovak Republic
Slovania
42,3
64,5
50,1
75
South Cyprus
71,5
77,5
EU-10
44,3
52,1
Austria
Belgium
Denmark
Finland
France
112,9
106,7
105,6
99,5
103,6
113,3
109,1
100
104,2
100,5
German
Greece
Ireland
Italy
Luxembourg
Netherlands
Portagual
Spain
Sweden
105,6
64,3
101,9
104
164,6
112,5
69,5
79,3
104,6
100
77,1
127,7
95,8
214
114,2
65,8
90,7
109,5
United Kingdom
101,7
107,3
EU-15
100
100
Turkey
30,7
27,4
Kaynak: EC, 2006:34. ve Tablo 1’den faydalanılarak hazırlanmıştır
AB’nin ekonomik bütünleşmesinin temelinde, güçlü bir rekabet ortamı yaratma
anlayışı vardır. Ancak konunun sosyal boyutu da ihmal edilmemiştir. Bu nedenle
“…Hep birlikte kalkınma, AB’nin geri kalmış bölgelerinin refah düzeyinin
artırılması da ortak politikaların tamamlayıcısı olarak görülmüştür. Bu politikanın
28
Maliye Dergisi „ Sayı 155 „ Temmuz-Aralık 2008
B. Akçay
uygulanması da…öncelikle ekonomik açıdan zayıf olan ülkelere AB mali
yardımlarının dağıtılması şeklinde olmakta ve bu nedenle mali yardımlar üye ülkeler
arasındaki ekonomik kalkınmışlık farklarının giderilmesinde çok önemli araç olarak
görülmektedir…”8 Mali yardımlar sadece mevcut üye ülkelere değil, adaylık
statüsünde olan ülkelere de yapılmaktadır. Bu nedenle rekabet gücü yüksek tek bir
Avrupa pazarı yaratma hedefine ulaşmak için AB, aday ülkelere katılım öncesi
süreçte, mali yardımlar taahhüt etmektedir. Ancak diğer aday ülkelerle mukayese
edildiğinde, Türkiye’nin aldığı hibe yardımlar çok düşük seviyede kalmıştır. AB ile
ilişkileri hemen aynı döneme rastlayan Yunanistan ile mukayese edildiğinde
Türkiye’nin 1963-2006 döneminde aldığı mali yardımlar (2,2 milyar €),
Yunanistan’ın aldığı yardımların sadece % 2,5’i iken İspanya’nın aldığı yardımların
% 1,8’idir (Tablo 4).
8
Bilici, 2007:122.
Maliye Dergisi „ Sayı 155 „ Temmuz-Aralık 2008
29
Avrupa Birliği’nin Ekonomik Kriterleri ve Türkiye
Tablo 4: Avrupa Birliği’nden Yapılan Mali Yardımlar
Ülke Adı
YUNANİSTAN
Nüfus
(Milyon kişi)
10,5
İSPANYA
40
10 YENİ ÜLKE (**)
75
BULGARİSTAN
VE ROMANYA
30
TÜRKİYE
72
Dönemi
1981-1999 (19 yıl)
2000-2004 (5 yıl)
2005-2006 ( 2yıl)
Toplam (26 yıl)
1986-1992 (7 yıl)
1993-1999 (7 yıl)
2000-2004 (5 yıl)
2005-2006 (2 yıl)
Toplam (21 yıl)
1990-1999 (10 yıl)
2000-2003(4 yıl)
2004-2006 (3 yıl) (*)
Toplam (17 yıl)
1990-1999 (10 yıl)
2000-2003(4 yıl)
2004-2006 (3 yıl) (*)
Toplam (17 yıl)
1963-1980(17 yıl)
1981-1999 (19 yıl)
2000-2004 (5 yıl)
2005-2006 2yıl)
Toplam (43 yıl)
Hibe Miktarı
(Milyon €)
63.000
17.500
7.000
87.500
15.000
43.000
43.250
17.500
118.750
6.240
10.000
24.011
40.251
2.500
1.723
9.500
13.723
75
384
943
800
2.202
Ortalama Yıllık Hibe Miktarı
(Milyon €)
3.316
3.500
3.500
3.365
2.143
6.143
8.650
8.750
5.655
624
2.500
8.004
2.368
250
431
3.167
2.368
4
20
189
400
51
Kişi Başına düşen Hibe
Miktarı (€)
315,8
333,3
333,3
320,5
53,6
153,6
216,3
218,8
141,4
8,3
33,3
106,7
31,6
8,3
5,7
42,2
31,6
0,1
0,3
2,6
5,6
0,7
(*)Ülkelerin bütçelerinden yaptıkları katkı düşüldükten sonra kalan net tutar.
(**)Çek Cumhuriyeti, Estonya, Letonya, Litvanya, Malta, Macaristan, G.Kıbrıs, Polonya, Slovenya ve Slovakya
Kaynak: Bilici, 2007:122-125, Tablo16, 17, 16 ve 18'den faydalanılarak hazırlanmıştır.
30
Maliye Dergisi „ Sayı 155 „ Temmuz-Aralık 2008
B. Akçay
AB ile 40 yıldan fazla süredir ilişkisi bulunun Türkiye’nin aldığı mali yardımlar,
1990’lı yıllarda AB ile üyelik ilişkileri başlayan diğer ülkelerin de gerisindedir. 1
Mayıs 2004 tarihinde Birliğe tam üye olan 10 ülkeye9 17 yıllık sürede yapılan mali
yardım (40,2 milyar €), son yıllarda Türkiye’ye yapılan yardım tutarı önceki yıllara
göre önemli ölçüde artmış olsa da, Türkiye’ye yapılanın 18,2 katı iken, 1 Ocak
2007’de AB’ye katılan Bulgaristan ve Romanya’ya yapılan yardım da (12 milyar €),
Türkiye’ye yapılanın 5,4 katıdır. Düşük yardımın doğal sonucu olarak aynı durum,
kişi başına düşen yıllık hibe miktarı karşılaştırıldığında da görülmektedir. 10 yeni
ülke ve Bulgaristan ve Romanya’da kişi başına düşen yıllık hibe miktarı 31,6 €,
Yunanistan’da 320,5 €, İspanya’da 141,4 € iken, Türkiye’de 0,7 €’dur (Tablo 4).
AB üyesi ülkeler arasında sosyal ve ekonomik farklılıkların giderilmesi için AB
tarafından, üye ülkelere ve adaylık sürecindeki ülkelere yapılan mali yardımların
dışında da ilave mali yardımlar yapılmış ve yapılmaktadır. Örneğin AB ile EFTA
ülkeleri arasında 2 Mayıs 1992 tarihinde imzalanan Avrupa Ekonomik Alanı
Anlaşması (European Economic Area-EEA) sonrasında oluşturulan finansal
mekanizma ile EFTA ülkeleri, 1999-2003 döneminde Irlanda, Kuzey Irlanda,
Portekiz, İspanya ve Yunanistan’a toplam 119,6 milyon € mali yardım
sağlamışlardır. Ayrıca AB’nin yeni genişleme sürecinde imzalanan EEA Genişleme
Anlaşması ile yeni on üyeye, serbest piyasa ekonomisine geçiş sürecini desteklemek
amacıyla EFTA ülkeleri tarafından 2004 yılında iki yeni yardım mekanizması (the
EEA Finansal Mekanizması and the Norveç Finansal Mekanizması) yaratılarak,
1999-2009 döneminde her yıl eşit olarak verilmek üzere (116,7 milyon €), toplam
1,167 milyar € yardım yapılması taahhüt edilmiştir. Oluşturulan EEA Finansal
Mekanizmasına İspanya, Portekiz ve Yunanistan’da dahil edilmiştir (Tablo 5). AB
fonları dışında yapılan bu yardımlar da ilave edildiğinde, bu ülkelerle Türkiye
arasında yardım konusundaki fark daha da açılmaktadır.
9
AB’ye 1 Mayıs 2004’de tam üye olan 10 ülke; Çek Cumhuriyeti, Estonya, Letonya, Litvanya, Malta,
Macaristan, G.Kıbrıs, Polonya, Slovenya ve Slovakya’dır.
Maliye Dergisi „ Sayı 155 „ Temmuz-Aralık 2008
31
Avrupa Birliği’nin Ekonomik Kriterleri ve Türkiye
Tablo 5: Avrupa Birliği Ülkelerine EFTA’dan Yapılan Mali Yardımlar
Finansal
Mekanizma
(1994-1998)
(1)
Finansal
Araç
(1999-2003)
(2)
Yunanistan
121,5
22,1
İrlanda
35,5
5,5
Ülkeler
Finansal
Norveç Finansal EEA Finansal Norveç Finansal
Mekanizma
Mekanizması
Mekanizma
Mekanizması
(2004-2009) (3) (2004-2009) (4) (2007-2009) (5) (2007-2009) (5)
45,8
TOPLAM
%
Dağılım
-
-
-
189,4
9,8
-
-
-
-
41,0
2,1
-
Kuzey İrlanda
11
0,5
-
-
-
11,5
0,6
Portekiz
105
21,3
31,3
-
-
-
157,6
8,2
İspanya
227
70,2
34,3
-
-
-
331,5
17,2
AB -10
-
-
488,6
567
1.055,6
54,8
Bulgaristan
-
-
-
-
21,5
20
41,5
2,2
Romanya
-
-
-
-
50,5
48
98,5
5,1
72
68
1.926,6
100,0
TOPLAM
500
119,6
600,02
567
Kaynak: (1)EFTA, Bulletin,No.2, November 2002, s.47, Tablo14.
(2) EFTA, Bulletin,No.2, November 2002, s.50, Tablo21.
(3)EFTA, EEA Enlargement and The New Financial Mechanism,2004, s.2.
(4))EFTA, EEA Enlargement and The New Financial Mechanism,2004, s.3.
(5)EFTA, EEA Financial Mechanism and the Norvegian Financial Mechanism,2004, s.1,12 .
Ayrıca, henüz adaylık statüsünde olmayan ülkelere yapılan yardımlar incelendiğinde de benzer durum söz konusudur, örneğin, Bağımsız
Devletler Topluluğu’na üye ülkelere AB tarafından yapılan mali yardımlar dikkate alındığında, bu ülkelerde kişi başına düşen yıllık ortalama
yardım miktarı, Türkiye’ye yapılan yardım miktarının üzerindedir (Tablo 6).
32
Maliye Dergisi „ Sayı 155 „ Temmuz-Aralık 2008
B. Akçay
Tablo 6: Bağımsız Devletler Topluluğu Ülkelerine Yapılan AB Mali Yardımları
Nüfus
(Milyon kişi)
Dönemi
Hibe Miktarı
(Milyon €)
Ortalama Yıllık Hibe
Miktarı (Milyon €)
Kişi Başına düşen Hibe
Miktarı (€)
Rusya Federasyonu
142,4
1991-2006
2612
163,3
1,1
Ukrayna
46,6
1991-2006
1738
108,6
2,3
Kazakistan
15,3
1991-2006
186
11,6
0,8
Beyaz Rusya
9,7
1991-2006
196
12,3
1,3
Azerbaycan
8,5
1991-2006
400
25
2,9
Özbekistan
26,5
1991-2006
220
13,8
0,5
Türkmenistan
4,9
1991-2006
89
5,6
1,1
Gürcistan
4,4
1991-2006
505
31,6
7,2
3
1991-2006
344
21,5
7,2
Ülke Adı
Ermenistan
Moldova
3,8
1991-2006
320
20
5,3
Kırgızistan
5,2
1991-2006
285
17,8
3,4
Tacikistan
6,7
1991-2006
285
17,8
2,7
1991-2006
7180
448,9
1,6
72
1963-2006
2202
51
0,7
Toplam
Türkiye
Kaynak: Özcan, 2008: 130.
Maliye Dergisi „ Sayı 155 „ Temmuz-Aralık 2008
33
Avrupa Birliği’nin Ekonomik Kriterleri ve Türkiye
Türkiye’nin diğer aday ülkelere göre daha düşük düzeyde yardım almasının
yanında, bugüne kadar Türkiye’ye yönelik çeşitli yardım taahhütlerinin de yerine
getirilmediği görülmektedir. Bu durum, büyük ölçüde Yunanistan’ın vetosundan
kaynaklanmıştır. Ayrıca Türkiye aday ülke olarak kabul edilmesine rağmen, diğer
aday ülkeler gibi ISPA, SAPARD ve PHARE fonlarından da yararlandırılmamıştır
(Bilici,2007:128).10 AB tarafından yapılan mali yardımların bir gerekçesi de, üye
ülkeler arasında gümrük birliğine geçildiğinde dış ticaret açığı veren zayıf
ekonomiye sahip ülkelere destek olunması ve bu ülkelerin rekabet gücünün
artırılmasıdır. AB’ye tam üye olmadan Gümrük Birliği’ni gerçekleştiren tek aday
ülke statüsüne sahip olan Türkiye’nin AB ile yaptığı ticaretteki açığı, Gümrük
Birliği sonrasında önceki döneme göre ikiye katlanmıştır. Gümrük Birliği öncesinde
AB ile ticaret farkı 1993-1995 döneminde (14,3 milyar $) yıllık ortalama 4,8 milyar
$ iken, 1996-2006 döneminde (80,4 milyar $) yıllık ortalama 8 milyar $’a
yükselmiştir (2004 yılı ve takip eden yıllarda ise yılda 10 milyar $’ı aşmıştır).
(DTM, 2008). Bu ticaretin faturası 1 Ocak 1996’dan itibaren gümrük vergileri ve
fonların ticarete konu olan malların büyük kısmı için kaldırılmasıyla daha da
ağırlaşmıştır. “…AB’den sağlanan hibe yardımlarla, İspanya AB ile ticaret
açığının % 83,2’sini, Portekiz % 59,3’ünü ve Yunanistan % 46,6’sını karşılarken,
Türkiye % 2,57’sini karşılamıştır (Tuğrul, 2004). AB ile dış ticaret açığının,
Türkiye’nin son yıllarda hızla artan cari açığının önemli bir kısmını oluşturduğu
dikkate alınırsa mali yardımların önemi bir kez daha anlaşılacaktır.
Sonuç
Rekabet gücü yüksek tek bir Avrupa pazarı yaratma hedefine ulaşmak için AB,
serbest piyasa düzenine sahip olmalarını gerekli gördüğü aday ülkelerin tam üyelik
öncesinde belli bir ekonomik düzeye ve rekabet gücüne erişmelerini ve tam üye
olduktan sonra da ekonomilerinin Birlik pazarında rekabet baskısına dayanma
kapasitelerini arttırmalarını istemekte ve tek bir Avrupa pazarı yaratmaya ulaşmak
için aday ülkelere katılım öncesi süreçte mali yardımlar taahhüt etmektedir. Ancak
bu süreçte, Merkez ve Doğu Avrupa ülkeleri ile ve henüz adaylık statüsüne sahip
olmayan ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye’ye çok az mali katkı sağlanmış ve
verdiği mali taahütlerin bir kısmı da yerine getirilmemiştir.
10
PHARE Programı, aday ülkelerin ekonomik, sosyal, düzenleyici ve idari kapasitesinin güçlendirilmesi
için gerekli yapıların, stratejilerin, insan kaynaklarının ve idari becerilerin geliştirilmesi sürecinde,
Merkez ve doğu Avrupa’daki aday ülkelerin Avrupa Birliği katılım hazırlıklarına yardımcı olmaktır.
ISPA, aday ülkelerin çevre ve ulaştırma sektörlerinde, yürürlükteki AB mevzuatına uyumunu
hızlandırmak için adı geçen sektörlerde yapılan yatırımlara mali destek sağlamaktadır. SAPARD ise, aday
ülkeleri Ortak tarım politikası ve tek pazara hazırlamak için kullanılmaktadır. AB’nin mali yardımları
konuusunda Daha fazla bilgi için Bknz. EC, The Enlargement Process and the Pre-Accession
Instruments:
PHARE,
ISPA,
SAPARD,
2002.
http://europa.eu.int/comm/enlargement/pas/phare_ispa_sapard_en.pdf
(31.101.2007).
Avrupa
Komisyonu'nun, 2006 yılına kadar çeşitli mali yardım programları kapsamında sağladığı mali yardımlar,
2007–2013 döneminde "Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı" (Instrument for Pre-Accession-IPA) adını
alarak, 17 Temmuz 2006 tarih ve 1085/2006 sayılı Konsey Tüzüğü ile yeni ve tek bir çerçeve mekanizma
kapsamına alınmıştır. Böylece PHARE, ISPA, SAPARD, Türkiye Katılım Öncesi Mali Yardımı ve
CARDS yerini IPA’ ya bırakmıştır. Yardımlar “Katılım Öncesi Araç” adı altında beş ana başlık
çerçevesinde kullanılacaktır. EC, (2007), Instrument For The Pre-Accession Assistance (IPA) MultiAnnula Indicative Financial Framework For 2008-2010.
34
Maliye Dergisi „ Sayı 155 „ Temmuz-Aralık 2008
B. Akçay
AB’nin mali yardımların tahsisinde ve mali taahhütleri yerine getirmedeki
ayrımcı tavrına, 1997-1998 yıllarında dünyada yaşanan finansal krize ve ülkede
yaşanan 2000 Kasım ve 2001 Şubat krizlerine rağmen, Türkiye AB tarafından
konulmuş ekonomik kriterleri karşılamada 1997 yılından beri oldukça önemli
düzeyde ilerleme kaydederek bugün, büyük ölçüde işleyen bir piyasa ekonomisine
sahip olmuştur. Ayrıca yapılan reformlarla ekonominin yapısı tarım sektörü aleyhine
bir yapısal dönüşümü sağlayarak birkaç sektörün dışında fiyatların serbest piyasa
koşullarında oluştuğu, devletin ekonomik faaliyetlerde rolünün önemli ölçüde
azaldığı bir ekonomi olmuş ve rekabet gücü oldukça artmıştır. 2002 yılından beri
uygulamaya konan ve istikrarlı şekilde takip edilen ekonomi politikaları ve siyasi
istikrar sayesinde sürdürülebilir yüksek büyümenin yanında makroekonomik
istikrarın önemli ölçüde sağlandığı, ekonomide karar birimleri açısından
öngörülebilir bir ekonomik ortamın yaratıldığı görülmektedir. Bu nedenle
halihazırda Türkiye ekonomisinin, uygulamada bazı eksiklikleri olmasına rağmen
Kopenhag ekonomik kriterlerini büyük ölçüde karşıladığı söylenebilir.
Serbest piyasa ekonomisinin işleyişi yönünde sağlanan olumlu gelişmeler,
makroekonomik göstergelerin iyileşmesi sonucunu da hazırlamıştır. Nitekim, 1998
yılına göre parasal kriterlerde (enflasyon ve faiz kriteri) Türkiye, gerçi henüz AB ve
Euro Alanı ortalamasından çok daha yüksek rasyolara sahip olmasına rağmen, çok
büyük iyileşme sağlamıştır. Ayrıca, mali kriterlerde (bütçe ve kamu borcu kriteri),
pek çok AB üyesi ülkeye ve AB ortalamasına göre daha iyi duruma gelmiştir.
Kaynakça
Akalın, G. (2002), Türkiye’de Piyasa Ekonomisi’ne Geçiş Süreci ve Ekonomik
Kriz. TİSK Yayınları, Tşof Plaka Matbaacılık.
Akçay, B. (2006), Avrupa Para Sisteminden Ekonomik Parasal Birliğe”, İktisat,
İşletme ve Finans Dergisi, 21(248), Kasim. 14-32.
Aktan, C. (1994), Gerçek Liberalizm Nedir, T Yayınları, Mart Matbaacılık,
İzmir.
Baldwin, R. ve Wyplosz, C. (2005), The Economics of European Integration,
Second Edition, The McGraw-Hill Companies.
Commission of the European Communities (CEC) (1998).Turkey 1998 Regular
Report.
http://ec.europa.eu/enlargement/archives/pdf/key_documents/1998/package/sec_142
6_final_regular_report_tr_en.pdf (07.10.2007).
Commission of the European Communities (CEC) (1999). Turkey 1999 Regular
Report.
http://ec.europa.eu/enlargement/archives/pdf/key_documents/1999/package/sec_142
6_final_regular_report_tr_en.pdf (07.10.2007).
Commission of the European Communities (CEC) (2000). Turkey 2000 Regular
Report.
http://ec.europa.eu/enlargement/archives/pdf/key_documents/2000/package/sec_142
6_final_regular_report_tr_en.pdf (07.10.2007).
Maliye Dergisi „ Sayı 155 „ Temmuz-Aralık 2008
35
Avrupa Birliği’nin Ekonomik Kriterleri ve Türkiye
Commission of the European Communities (CEC) (2001). Turkey 2001 Regular
Report.
http://ec.europa.eu/enlargement/archives/pdf/key_documents/2001/package/sec_142
6_final_regular_report_tr_en.pdf (07.10.2007).
Commission of the European Communities (CEC) (2002). Turkey 2002 Regular
Report.
http://ec.europa.eu/enlargement/archives/pdf/key_documents/2002/package/sec_142
6_final_regular_report_tr_en.pdf (07.10.2007).
Commission of the European Communities (CEC) (2003). Turkey 2003 Regular
Report.
http://ec.europa.eu/enlargement/archives/pdf/key_documents/2003/package/sec_142
6_final_regular_report_tr_en.pdf (07.10.2007).
Commission of the European Communities (CEC) (2004). Turkey 2004 Regular
Report.
http://ec.europa.eu/enlargement/archives/pdf/key_documents/2004/package/sec_142
6_final_regular_report_tr_en.pdf (07.10.2007).
Commission of the European Communities (CEC) (2005). Turkey 2005 Progress
Report,http://ec.europa.eu/enlargement/archives/pdf/key_documents/2005/package/s
ec_1426_final_progress_report_tr_en.pdf (07.10.2007).
Commission of the European Communities (CEC) (2006). Turkey 2006 Progress
Report.
http://ec.europa.eu/enlargement/archives/pdf/key_documents/2006/package/sec_142
6_final_progress_report_tr_en.pdf (07.10.2007).
Commission of the European Communities (CEC) (2007). Turkey 2007 Progress
Report.
http://ec.europa.eu/enlargement/archives/pdf/key_documents/2007/package/sec_142
6_final_progress_report_tr_en.pdf (09.11.2007).
Chang, H.-J. (. 2002). “Breaking the Mould: an Institutionalist Political
Economy Alternative to the Neo-Liberal Theory of the Market and State”.
Cambridge Journal of Economics.12(26), 539-542.
Conclusıons Of The Presıdency, European Councıl In Copenhagen 21-22 June
1993, http:/europa.eu.int (30.10.2007)
Documents Concerning the Enlargement Process with the Fifth Enlargement
Countries. http://ec.europe.eu/enlargement/key_documents/index_archieve_en.htm
(19.09.2007).
Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM) (2008), Avrupa Birliği Dış Ticaret İstatistikleri Türkiye’nin
Dış
Ticareti
ve
AB’nin
Payı,
http://www.dtm.gov.tr/dtmweb/index.cfm?action=detay&yayinID=376&icerikID=4
75&dil=TR, (23/07/2007).
European Commission (EC) (1997). Commission Opinion on Bulgaria’s
Application
for
Membership
of
the
European
Union.
36
Maliye Dergisi „ Sayı 155 „ Temmuz-Aralık 2008
B. Akçay
http://ec.europa.eu/enlargement/
(07.10.2007).
archives/pdf/dwn/opinions/bulgaria/bu-op_en.pdf
European Commission (EC) (2006). Convergence Report December 2006.
Brussel.
European Central Bank (ECB) (2003).
http://eu.ecb.int (20.09.2007).
Montly Bulletin. May-2003.
European Central Bank (ECB) (2000), Convergence Report 2000. Frankurt.
Germany. http:// www.ecb.int/pub/pdf/concerep/cr2000en.pdf. (10.10.2007).
European Central Bank (ECB), (2002). Convergence Report 2002. Frankurt.
Germany. http:// www.ecb.int/pub/pdf/concerep/cr2002en.pdf. (10.10.2007).
European Central Bank (ECB) (2004).Convergence Report December 2004.
Frankurt.
Germany.
http://
www.ecb.int/pub/pdf/concerep/cr2004en.pdf.
(10.10.2007).
European Central Bank (ECB) (2006) Convergence Report December 2006.
Frankurt.
Germany.
http://
www.ecb.int/pub/pdf/concerep/cr2006en.pdf.
(10.10.2007).
European Central Bank (ECB) (2007) Convergence Report May 2007. Frankurt.
Germany. http:// www.ecb.int/pub/pdf/concerep/cr2007en.pdf. (10.10.2007).
European Free Trade Association (EFTA) (2002), Bulletin,No.2, November.
http://www.efta.int (20.03.2008)
European Free Trade Association (EFTA) (2004), EEA Enlargement and The
New Financial Mechanism, http://www.efta.int (20.03.2008)
European Free Trade Association (EFTA) (2004), EEA Financial Mechanism
and the Norvegian Financial Mechanism. http://www.efta.int (20.03.2008)
European Monetary Institute (EMI) (1998), Convergence Report 1998.
Frankurt.
Enlargement and the Euro (2004). http://Euroactiv.com/article?tcmuri=tcm:29129655-16&type=LinksDossier (20.10.2007).
Foster, N. (2005). EC Legislation 2003-2004. 14th edition. Oxford University
Press.
Gökdere, A. (2002), “Zayıf Euro ve Avrupa Birliği’nde Çatlaklar”, Yeni Türkiye
Dergisi,AB Özel sayısı, 36(2),12-22.
Günuğur, H. (2007), Avrupa Birliği. Eko Avrupa Ekonomik Danışma Merkezi
Yayını, Rekmay Reklam ve Tasarım Ltd. Şti., Lindbeck, A. (1985), Piyasa
Ekonomisi ve Demokrasi, Çev. Şahin Alpay, Bilgi ve Toplum Yayınları.
Moussis, N. (2004), Avrupa Birliği Politikalarına Giriş Rehberi, Çev. Ahmet
Fethi, İstanbul, Mega Pres.
Maliye Dergisi „ Sayı 155 „ Temmuz-Aralık 2008
37
Avrupa Birliği’nin Ekonomik Kriterleri ve Türkiye
New Exchange Rate Mechanism (ERM-II), http://Europa.eu.int/scadplus/leg/
en/lvb/125047.htm (26.10.2007).
Özcan, S.(2008), Avrupa Birliği’nden Bağımsız Devletler Topluluğu Ülkelerine
Yapılan Mali Yardımlar ve Türkiye, A.Ü.Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi.
Resolution on the Financing of the Enlargement of the European Union,
(1996).http:/Europa.eu.int/eur-lex/lex/LexUriServ.do?uri=CELEX:51996IP0353,
(05.09.2007).
Schotter, A. (1990), Free Market Economics, İkinci Baskı, Basil Blackwell,
Massachusetts.
Smith, A. ve Rochovska, A. (2007),"Domesticating Neo-liberalism:Everyday
Lives and Geographies of Post-socialist Transformations".Geoforum.18(3),1-15.
Tuğrul, T. (2004) Avrupa Birliği Mali Yardımları Kapsamında Romanya’ya
Yapılan Mali Yardımlar, A.Ü. Avrupa Toplulukları Anabilim Dalı Yüksek Lisans
Seminer Çalışması, Ankara.
http://www.euractive.com/en/future-eu/lisbon-agenda/article-117510
(20.10.2007)
Accession of New Member States to European Union (1993),
http://europa.eu/scadplus/member_states_accession_en.htm (01.10.2007).
38
Maliye Dergisi „ Sayı 155 „ Temmuz-Aralık 2008