Onizm Sorularlabuyuyoruz Ozgurbolat s18 - 231021 - 124104

Download as pdf or txt
Download as pdf or txt
You are on page 1of 19

Eğitim bilimci Dr.

Özgür Bolat, Boğaziçi Üniversitesi Eğitim


Fakülte­­si’nden mezun olduktan sonra, Türk Eğitim Vakfı ve
Fulbright bursuyla Harvard Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde
yüksek lisans yaptı. Doktora derecesini Cambridge Üniversitesi
Eğitim Fa­kültesi’nden aldı. Doktorasının bir yılını MIT Sloan
School of Management’ta geçirdi ve bu sırada MIT Liderlik
Merkezi’nde araştırmacı olarak çalıştı. Uluslararası bir konfe­
ransta “En İyi Genç Araştırmacı” ödülünü aldı. Özgür Bolat, şu
anda, kurmuş olduğu Anne Baba Okulu’nda ve Öğretmen
Akademisi’nde eğitimler vermektedir. Aynı zamanda
Parentwiser mobil uygulamasıyla da ülkemize Kişiye Özgü
Çocuk Yetiştirme Rehberi’ni kazandırmıştır. Özgür Bolat, Türk
Eğitim Vakfı ve Tema Vakfı’nda mütevelli üyesi ve HelpZone
Derneği’nde yönetim kurulu üyesidir.

www.ozgurbolat.com.tr
www.parentwiser.com.tr

Pelin Küçükoğlu, Sabancı Üniversitesi Endüstri Mühendisliği


Bölümü’nden mezun olduktan sonra sanayi ve uluslararası
ticaret alanında faaliyet gösteren aile şirketinde yöneticilik
görevine başladı. Halen bu görevinin yanı sıra Özgür Bolat
ekibiyle eğitim alanında çalışmalarına devam etmektedir.
SORULARLA
BÜYÜYORUZ

DR. ÖZGÜR BOLAT


PELİN KÜÇÜKOĞLU
DOĞAN KİTAP TARAFINDAN YAYIMLANAN DİĞER KİTABI

Beni Ödülle Cezalandırma

SORULARLA BÜYÜYORUZ

Ya­zan: Dr. Özgür Bolat / Pelin Küçükoğlu


Editör: Neclâ Feroğlu

Ya­yın hak­la­rı: © Doğan Yayınları Yayıncılık ve Yapımcılık Ticaret A.Ş.


Bu eserin bütün hakları saklıdır. Yayınevinden yazılı izin alınmadan kısmen veya
tamamen alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz ve yayımlanamaz.

1. baskı / Aralık 2021 / ISBN 978-625-8036-55-8


Sertifika no: 44919

Ka­pak ta­sa­rı­mı: Feyza Filiz


Bas­kı: Yıkılmazlar Basın Yayın Prom. ve Kâğıt San. Tic. Ltd. Şti.
15 Temmuz Mah. Gülbahar Cad. No: 62/B Güneşli - Bağcılar - İSTANBUL
Tel: (212) 515 49 47
Sertifika no: 45464

Doğan Yayınları Yayıncılık ve Yapımcılık Ticaret A.Ş.


19 Ma­yıs Cad. Gol­den Pla­za No. 3, Kat 10, 34360 Şiş­li - İS­TAN­BUL
Tel. (212) 373 77 00 / Faks (212) 355 83 16
www.do­gan­ki­tap.com.tr / edi­tor@do­gan­ki­tap.com.tr / sa­tis@do­gan­ki­tap.com.tr
SORULARLA
BÜYÜYORUZ

DR. ÖZGÜR BOLAT


PELİN KÜÇÜKOĞLU
Bu kitabı her an özlemle andığım rahmetli babama
ithaf ediyorum.

Özgür Bolat

Bu kitabı rahmetli babam Ali Küçükoğlu’na ithaf ediyorum.

Pelin Küçükoğlu
İçindekiler

Başlarken................................................................................. 13

1. Bölüm / Bi̇zi̇ bi̇rleşti̇ren sorular.......................................................... 15


Bölüm özeti......................................................................... 24
Bölüm soruları..................................................................... 25

2. Bölüm / Her soru merakla başlar...................................................... 27


Bölüm özeti......................................................................... 35
Bölüm soruları..................................................................... 37

3. Bölüm / Meraklı olmayı öğrenmek.................................................... 39


Bölüm özeti......................................................................... 49
Bölüm soruları..................................................................... 51

4. Bölüm / Çocuğun merakı nasıl korunur ve beslenir?....................... 53


Bölüm özeti......................................................................... 60
Bölüm soruları..................................................................... 61

5. Bölüm / Sorularla mutlu olmak......................................................... 63


Bölüm özeti......................................................................... 69
Bölüm soruları..................................................................... 70

6. Bölüm / Güçlü sorular sormak........................................................... 71


Bölüm özeti......................................................................... 81
Bölüm soruları..................................................................... 82

7. Bölüm / Soru sormak neden keyiflidir?............................................ 83


Bölüm özeti......................................................................... 90
Bölüm soruları..................................................................... 91

8. Bölüm / Aktif dinleme........................................................................ 93


Bölüm özeti....................................................................... 101
Bölüm soruları................................................................... 102
Sonsöz................................................................................... 103
Notlar..................................................................................... 107
Başlarken

Temelde aileleri ikiye ayırabiliriz: şekillendiren aile ve keş­


feden aile. Şekillendiren ailelerin zihninde çocuğu için bir
gelecek vardır ve çocuğunu bu geleceğe hazırlamak için onu
“yetiştirmeye” çalışır. Yani, çocuğunu kafasındaki varış nok­
tası olan geleceğe “yetiştiriyordur”. Bir postacının mektubu
bir adrese “yetiştirmeye” çalıştığı gibi. Bu tür ebeveynler
çocuğuna bolca şekillendiren öğüt, nasihat, ders, uyarı veya
talimat verirler. Akış, aileden çocuğadır ve çoğu zaman
çocuk olduğu gibi kabul edilmediğini düşünür. 13
Keşfeden aile tam tersidir. Kafasındaki geleceğe çocuk
“yetiştirmeye” çalışmaz, çocuğuna göre bir gelecek tasarlar.
Çıkış noktası gelecek değil, çocuğudur. Onun için çocuğunu
keşfeder, onu tanımaya ve anlamaya çalışır. Akış aileden
çocuğa değil, çocuktan aileyedir. Bir noktadan sonra da akış
karşılıklı olur. Çocuk olduğu gibi kabul edildiğini hisseder ve
mutlu olur. Peki, keşfeden aile nasıl olacağız?
İşte bu kitap tam olarak bunu anlatıyor. Keşfeden ailenin
üç temel özelliği vardır: merak eder, soru sorar ve aktif bir
şekilde dinler. Her üç özelliği de kitapta tek tek ele alacağız.
Özellikle sorular üzerinde duracağız. Aileler ne tür sorular
sormalı? Bir soruyu iyi yapan özellikler nelerdir? Hangi soru­
lar keşfeder ve yakınlaştırır? Şekillendiren ailelerin ve keşfe­
den ailelerin soruları nasıl farklılaşır? Keşfeden sorular sor­
mayı nasıl öğrenebiliriz?
Kitapta temel amacımız, soru sormanın öneminden bah­
setmek ve keşfeden soruların temel özelliklerini anlatmak.
Kitabı okuduktan sonra; doğru, keşfeden ve yakınlaştıran
sorular sormayı öğrenip çocuğunuzla güçlü bağlar kurabile­
ceksiniz.
Ayrıca bu kitaba ek olarak, kitapta anlatılan bilgileri doğru­
dan hayata geçirebilmeniz amacıyla, 365 adet sorunun oldu­
ğu bir kutu hazırladık. Kutu ve elinizde bulunan kitap birbirle­
rini destekleyici niteliktedir. Soru kartlarını ayrıca temin edebi­
lirsiniz. Her gün kutudan bir veya birden fazla soru çekip bu
sorular aracılığıyla çocuklarınızla sohbet ederek birbirinizi
keşfederken ilişkinizi de güçlendirebilirsiniz.
Haydi başlayalım!

14
1. Bölüm

Bi̇zi̇ bi̇rleşti̇ren sorular

Sorular insanları birleştirir. İnsanları ayıran yanıtlardır.


Nobel Barış Ödüllü yazar Elie Wiesel

Gazeteci-yazar Malcolm Gladwell, ünlü Outliers (Çizginin


Dışındakiler) kitabına, Amerika’da kurulmuş olan küçük İtalyan
kasabası Roseto’nun hikâyesini anlatarak başlar.1 Kitapta anla­
tıldığı gibi bu İtalyan kasabasının özelliği, burada yaşayan insan­
ların çok sağlıklı ve uzun ömürlü olmasıdır. Dahası, bu kasabada
intihar, alkol veya madde bağımlılığı vakalarına pek de rastlan­ 15
maz. Bu durumu ilk fark eden, psikosomatik tıp alanında yaptı­
ğı çalışmalarla tanınan Dr. Stewart Wolf olur. Wolf, ekibiyle bir­
likte bu küçük kasabanın sağlık sırrı üzerine bir araştırma yap­
maya karar verir ve ilk önce kasaba sakinlerinin beslenme
alışkanlıklarını araştırır.2, 3 Tahmin ettiğinin aksine, yemeklerinin
yüzde 41’i hayvansal yağlardan oluşmaktadır. Yani beslenmele­
ri çok da sağlıklı değildir. Üstelik kasabada obezite sorunu var­
dır. İnsanların egzersiz yapma alışkanlıklarının olduğu da söyle­
nemez. “Acaba sağlıklı olmalarının sebebi genetik etkenler mi?”
diye düşünür. Bu soruyu yanıtlamak için, Roseto halkının başka
şehirlerde yaşayan akrabalarını inceler. Gerekçenin genetik
olmadığını da görür, çünkü farklı bölgelerde yaşayan akrabaları­
nın sağlık sorunları bulunmaktadır. Kısacası, Rosetoluların sağ­
lıklı ve uzun ömürlü olmalarında genetik, beslenme veya egzer­
sizin etkisi tahmin edilenden daha azdır. Acaba bir insanı sağlık­
lı yapan en temel unsur nedir? Dr. Wolf, araştırmasında hangi
bilinmeyen gerçeği ortaya koymuştur?
Şimdi düşünün ki sizi bir odaya alıyorlar. Karşınızda çok
da tanımadığınız bir kişi oturuyor. Sizden istenen şey, o
kişiyle 45 dakika sohbet etmeniz. Sohbetinizi kolaylaştırmak
için de size bazı sorular veriyorlar. Birbirinize bu soruları
sorarak sohbet edeceksiniz. Sohbet bittikten sonra dışarı
çıkıyorsunuz ve başka bir odaya geçiyorsunuz. Orada da
tanımadığınız başka biri var. Onunla da 45 dakika sohbet
ediyorsunuz. Orada da size bazı sorular veriyorlar. Ama bu
defa sorular, ilk odadaki sorulardan tamamen farklı. Aynı
şekilde o sorular üzerinden sohbet ediyorsunuz. Sonra
çıkışta soruyorlar: “Hangi odadaki kişiyi daha çok sevdi­
niz?” Hiç düşünmeden, “İkinci odadaki kişi” diyorsunuz.
Acaba neden ikinci odadaki kişiyi daha çok sevdiniz?
Bunun size verilen sorularla ilgisi olabilir mi? İlgisi varsa,
bunlar acaba nasıl sorular?
Cambridge Üniversitesi’nde tıp okuduktan sonra psika­
16 nalize merak saran John Bowlby Londra’da Child Guidance
Clinic’te göreve başlıyor. John Bowlby, ilk olarak hırsızlık
yapan çocuklarla çalışıyor. Bu çocuklarla çalıştıkça onların
ortak bir özelliğini gözlemliyor: Çocukların neredeyse yüzde
40’ı 0-5 yaş arasında ailesinden uzun süre ayrı kalmış.
Hırsızlık yapmayan çocuklara baktığında ise bu oranın
sadece yüzde 4 olduğunu görüyor.4 Çocukların bu kadar
uzun süre ailelerinden uzak kalmaları, yani aileye bağlana­
mamaları, onları suç işlemeye itmiş. Her zaman söylediğim
gibi hayatından bir şey çalınan çocuk da başkasından bir
şey çalar.
Bowlby bir şey daha gözlemliyor: Duygularını ifade ede­
meyen 14 çocuğu derinlemesine araştırıyor; bunlardan 12’si
(yüzde 86) yine ailesinden uzak kalmış. Bowlby sorunların
temelinde yatan asıl nedeni buluyor: aileden uzak kalmak.
O sırada İkinci Dünya Savaşı başlıyor ve çocuklar ailelerin­
den alınıp Londra dışına yerleştiriliyor. Bowlby de ayrılıkların
sonuçlarını bildiği için bu uygulamaya karşı çıkıyor. “Çocukları
ailelerinden ayırırsanız, çocuklar sevgisiz büyür ve bu da
onlarda travmalara yol açar” diyor. Savaş sonrasında ailele­
rinden ayrılmak zorunda bırakılan çocukları incelediğinde,
ayrılığa bağlı birçok (gelişimsel) travma gözlemliyor. Yani,
Bowlby haklı çıkıyor.

Fiziksel beslenme mi duygusal beslenme mi?


Bowlby’nin fikirleri o zamanlar çok da kabul görmüyor.
Düşünsenize, davranışsal psikolojinin en güçlü olduğu dönem­
de, Bowlby, çocuklardaki sorunların temelinde yatan şeyin
“sevgi” olduğunu söylüyor. Bunun üzerine Bowlby gözlemlerini
daha bilimsel bir kurama oturtmak için etolojiye (hayvan dav­
ranışları bilimi) başvuruyor. Bu araştırmalar sırasında Harry
Harlow’un ünlü maymun deneyiyle karşılaşıyor. Stanford
Üniversitesi’nde doktorasını tamamlayan Harry Harlow,
1930’da Wisconsin Üniversitesi’nde maymunlar (rhesus 17
macaques) üzerinde araştırmalara başlıyor. Harlow ve ekibi
annesinden ayrı büyüyen maymunların, annesiyle büyüyenler­
den psikolojik olarak çok daha farklı olduğunu gözlemliyor.
Annesiyle bağ kuramayan bu maymunlar tuhaf davranışlar
sergiliyor. İzole yaşıyor ve sosyal becerileri de gelişmemiş olu­
yor. Yine o dönemde davranışsal ekol, bebek ile anne arasında
bağı kuran eylemin emzirme olduğunu savunuyor. “Bebek
anneye emzirme aracılığıyla bağlanıyor çünkü bebek sütle
ödüllendiriliyor” diyor. Ama Harlow, bu tezin doğru olmadığını
öne sürüyor, yeni bir tez ortaya atıyor. Tezini ispatlamak için de
bir deney yapıyor.
Harlow, yavru maymunları bir kafese koyuyor ve onlar için
kafesin içine, telden yapılmış iki tane yapay anne maymun
maketi bırakıyor. (Şekil 1)5
18

Şekil 1: Harlow’un maymun deneyine konu olan telden yapılmış anne maketleri.

Harlow bu maketlerden birini sıcaklık hissi vermesi için


kumaşla kaplıyor, diğerini ise kaplamıyor. Kumaş kaplanma­
mış maket anneye içinde süt dolu biberon koyuyor, kumaş
kaplı olan maket anneye ise koymuyor. Acaba yavru may­
munlar hangi maket anneyle daha çok vakit geçirecek?
Annenin süt vermesi mi daha önemli yoksa fiziksel temasla
sıcaklık ve yakınlık hissi vermesi mi?
Araştırma sonucunda Harlow, öngörüsünde haklı çıkıyor.
Yavru maymunlar sadece beslenmek istediklerinde süt
veren anneye gidiyor ama zamanlarının çoğunu kumaş kaplı
anneyle geçiriyorlar. Kumaş kaplı anneye sarılıyorlar; kuma­
şın verdiği o yakınlık ve sıcaklık hissini yaşamak istiyorlar.
(Bu arada Yale Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya
göre, kendini yalnız hisseden insanlar, insan sıcaklığını ala­
madığını düşündüğünden sıcak suyun sıcaklığını hissetmek
için duşta daha çok vakit geçiriyor.6) Buradan yola çıkarak
Harlow, bebek ile anne arasındaki güçlü bağın sebebinin
sadece bebeğin beslenmesi değil, bu beslenme sırasında
gerçekleşen fiziksel temas olduğunu da söylüyor. (Bu arada
Harlow, baba ile çocuk arasındaki temasın da önemli oldu­
ğunu söyler.) Görüldüğü üzere, çocuğun beslenmesi fiziksel
olarak yaşamda kalması için önemli ama psikolojik olarak
var olabilmesi için bağlanması daha da önemli. Bu arada
Harlow bu çalışmalarına “sevgi çalışmaları” adını veriyor.7
Çünkü aslında çocuk fiziksel değil, duygusal olarak doyurul­
duğunda sevildiğini hissediyor.
Harlow’un bu tür araştırmalarını derinlemesine inceleyen
Bowlby, “Bağlanma Teorisi”ni ortaya atıyor. Çocukların aile­
lerinden ayrılması, onların yaşamla kurduğu ilişkiyi olumsuz
etkiler. Aslında çocuklarda sorun yaratan tam olarak fiziksel
ayrılık değil, fiziksel ayrılıkla gelen duygusal uzaklaşmadır. 19
Bowlby şunu da gözlemliyor: Bir çocuk fiziksel olarak aile­
siyle beraber olsa bile duygusal olarak uzaksa, bu da onu
olumsuz etkiliyor. O zaman bir ailenin yapması gereken,
çocuğuyla güvenli bağ kurmaktır. Bağlanma Teorisi’ne göre,
bir ailenin çocuğu için yapabileceği en önemli şey budur.
Şimdi karşımıza kritik bir soru çıkıyor: Güvenli bağlanma
nasıl sağlanır? Bu soruyu yanıtlamadan önce güvenli bağ­
lanma nedir, kısaca değinelim.

Güvenli bağlanma
Bu, aslında tek başına bir kitabın konusu ama kısaca
güvenli bağlanmaktan bahsetmek önemli. Güvenli bağlanmayı
teorik olarak anlatmanın birkaç yolu var ama ben aşağıdaki
şekilde anlatmayı çok basit ve anlaşılır buluyorum.
Bebek doğduktan sonra, anne çocuğun fiziksel ihtiyacını
ve bakımını sağlıyor. Böylece bebek hayatta kalıyor ama bağ­
lanmayı sağlayan mekanizma, annenin ve daha sonra baba­
nın çocuğun duygusal ihtiyaçlarına “tutarlı” şekilde karşılık
vermesi. Aile çocuğun duygusal ihtiyaçlarını karşılamazsa
kaçıngan bağlanma, tutarlı karşılarsa güvenli bağlanma, kar­
şılarsa ama “tutarsız” olursa kaygılı bağlanma ortaya çıkıyor.
Kaçıngan bağlanmada, aile çocuğun duygusal ihtiyaçları­
na karşılık vermiyor. Bu durumda bir süre sonra çocuk duy­
gularını ifade etmeyi bırakıyor çünkü duygularının önemsiz
olduğunu düşünüyor. Bu düşünceyle de duygularını bastır­
maya başlıyor, hatta duygularını yaşamayı bırakıyor. Bu tür
insanlar daha çok mantıksal veya ruhsal (spiritüel) dünyada
yaşamayı tercih ediyorlar. Duyguları ifade etmenin zayıflık
olduğunu düşünüyorlar. İlişkilerine genellikle duygusal yatırım
da yapmıyorlar. Duygusal yatırım yapmadıkları için, çocukluk­
larına dair hafızaları da zayıf oluyor. (Duygular hafızaların
çimentosudur.) Üst seviyede üzüntü veya mutluluk yaşamı­
20 yorlar. Hayatlarını daha çok utanç ve gurur duyguları yöneti­
yor. Bu insanların hayatını yöneten cümle şu oluyor: “Asla
reddedilme.” Çünkü anne ve baba iyi niyetli de olsa, çocuk
aileden duygularına karşılık bulamayınca reddedildiğini düşü­
nüyor. Peki, aile çocuğun duygularına “tutarlı” karşılık veriyor­
sa ne oluyor? O zaman güvenli bağlanıyor. Yani sevgiye ina­
nıyor, güven hissiyle büyüyor, insanlara güveniyor, dünyanın
sevgi dolu bir yer olduğunu düşünüyor.
Peki, aile çocuğun duygularına karşılık veriyor ama bunu
“tutarsız” yapıyorsa, ne oluyor? O zaman da “kaygılı bağlan­
ma” ortaya çıkıyor. Bu çocuklar da sevginin ne zaman gele­
ceğinden emin olamadıkları için (çünkü aile tutarsız), kaygılı
büyüyorlar. Kaygılı yetişen insanların en büyük korkusu “terk
edilmek” oluyor. Onun için bu insanlar genelde ilişkilerinde
çok verici oluyor, sevildiğini duymaya, karşı tarafla kimliğini
birleştirmeye ihtiyaç duyuyor ve çoğu zaman karşı tarafı test
ediyor. Peki bunları neden yapıyor? Karşı taraf onu terk etme­
sin diye. Kısacası, aile çocuğun duygusal ihtiyaçlarını karşıla­
mazsa çocuk kaçıngan, tutarsız karşılarsa çocuk kaygılı,
tutarlı karşılarsa çocuk güvenli oluyor. Güvenli bağlanmanın
temelinde de güçlü ilişkiler var.
Dr. Wolf, Roseto kasabasının sırrının da tam olarak bu
olduğunu keşfediyor; yani güçlü ilişkiler. Roseto’da üç jene­
rasyon aynı evde yaşıyor. Yemekler beraber yeniyor. Herkes
birbirini tanıyor ve gün içinde insanlar birbirleriyle sohbet
ediyor. Tüm kasaba adeta tek bir aile gibi yaşıyor; yaşlılar
inanılmaz saygı görüyor, herkes birbirine her konuda destek
oluyor. Gladwell, bu durumu şöyle özetliyor: “Güney İtalya’nın
kültürünü Doğu Pennsylvania dağlarına nakleden Rosetolular
kendilerini modern dünyanın baskılarından soyutlayan güçlü,
koruyucu bir sosyal yapı oluşturmuş.”
Düşünün, bir insanın sağlıklı ve mutlu yaşamasında en
büyük etken, ilişkiler. 70 yıl süren ünlü Harvard araştırmasını
hatırlayın.8 O araştırma da aynı sonucu gösteriyor: Mutlu
insanları mutsuz insanlardan ayıran en önemli etken, güçlü 21
ilişkiler. Bu arada araştırmanın başka bir bulgusu da çok
önemli. Çocuklukta annesiyle sıcak ve güçlü ilişkisi olanlar
hem daha mutlu hem de daha başarılı.
Güvenli bağlanma sadece ruh sağlığımızı değil, beden sağ­
lığımızı da doğrudan etkiliyor.9 Sosyal bağlar ve bu bağların
kalitesi de aynı şekilde sağlığımızı ve iyileşme süreçlerimizi
doğrudan etkiliyor. Zayıf veya yüzeysel sosyal bağlar; dolaşım,
bağışıklık ve endokrin sistemlerinin fonksiyonlarını olumsuz
etkiliyor.10 Ayrıca, yalnız kişilerin, psikolojilerini toparlama ve
koruma konusunda daha etkisiz oldukları, yaralarının daha
yavaş iyileştiği ve uyku kalitelerinin kötü olduğu görülüyor.11
Sevdiklerimizle kurduğumuz güçlü sosyal bağların pek çok
faydası var; örneğin gribe yakalansak dahi duygusal olarak
destekleyici bu ilişkiler sayesinde iyileşme süreci çok daha
kolay hale geliyor.12 Dünyanın en iyi iki bilim dergisinden biri
kabul edilen Science’ta yayımlanan bir meta analize göre sos­
yal ilişkileri zayıf kişiler yaşıtlarına göre çok daha erken ölüyor.13

You might also like