Kitap by CiHAN DOGAN
Kitapta Bölüm by CiHAN DOGAN
Makaleler by CiHAN DOGAN
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türkoloji Dergisi, 2018
Harezm Türkçesi XIII.-XV. yy.'lar arasında Orta Asya edebî diline verilen addır. Harezm Türkçesin... more Harezm Türkçesi XIII.-XV. yy.'lar arasında Orta Asya edebî diline verilen addır. Harezm Türkçesinin en önemli özelliği ise lehçelere ait dil özelliklerinin birarada bulunmasıdır. Bu döneme ait eserler Nehcü'l-Ferâdîs, Kısâsü'l-Enbiyâ, Mukaddimetü'l-Edeb, Muînü'l-Mürîd, Hekimoğlu Kuran Tercümesi, Muhabbet-nâme ve Mirâc-nâme olarak kabul edilmektedir. Eserlerin ortak noktası Harezm Türkçesinin karışık yapılarını yansıtmalarıdır. Ancak Mirâc-nâme metninin Harezm Türkçesi eserleri içerisinde değerlendirilmesi herhangi bir dilsel materyal tarafından desteklenmemiştir. Eser hakkında araştırıcılar, Mirâc-nâme'nin Nehcü'lFerâdîs adlı bir eserden aktarıldığı, ancak içerik farklarından dolayı bunun Harezm Türkçesiyle yazılan Nehcü'l-Ferâdîs olamayacağı fikrindedirler. Fakat Mirâc-nâme metni ile Harezm Türkçesiyle yazılan Nehcü'l-Ferâdîs arasındaki metin ilişkisi dikkat çekmektedir. Yapılan bu çalışma ile Mirâc-nâme metninin gramatikal özellikleri incelenmiş ve Harezm Türkçesiyle yazılmış olan Nehcü'l-Ferâdîs'le eşdeğer yapısı ortaya konulmuştur.
Türk Dili Araştırmaları Yıllığı-Belleten, 2023
VI. yüzyılda ortaya çıkan ilk yazılı örneklerden günümüze kadar
geçen bin dört yüz yıl içerisinde... more VI. yüzyılda ortaya çıkan ilk yazılı örneklerden günümüze kadar
geçen bin dört yüz yıl içerisinde Türkçenin yazımı için farklı alfabeler
kullanıldığı görülmektedir. Türkçenin yazıldığı bu alfabeler içerisinde
uzun yıllar boyunca kullanılıp yaygınlaşanlardan biri ise Arap alfabesidir.
Orta Türkçeyi de kapsayan uzun bir süreçte Arap yazısının geniş
bir coğrafyada Türkçenin yazımı için kullanılıp kalıcı bir imla geleneğinin
meydana getirilmemiş olması çalışmanın tartışma konusudur.
Bu durumdan kaynaklı imla özelliklerinden hareketle eserlerin yazıldığı
kültürel çevreyi tespit etmek neredeyse imkânsız hâle gelmiştir.
Ancak Memlûk sahasında oluşturulan Arap harfli Türkçe yazımı bu
sorunu çözmek için farklı bir kapı aralayabilecek materyaller sunmaktadır.
XIV. yüzyıl başı Memlûk sahasında ortaya çıkan Arap imlasına
ait tenvin, vav+elif ve elif-i maksurenin Türkçe metinlerde kullanılması
çok değerli yer/saha bilgisi vermektedir. Çalışmanın amacı XIV. yüzyıl
başı Memlûk sahasının karakteristik imla özellikleri olarak öne sürülen
bu yapıları yer/saha bilgisi bulunmayan ve tarihi belirlenemeyen
başka eserlerle ilgili olarak saha tespitinde birer kıstas olarak kullanmaktır.
Çalışmanın kapsamını sahaya ait kabul edilen Behcetü’l-Hadâik
fî Mev’izeti’l-Halâik, Kur’an Tercümesi: Süleymaniye 3966,
Bed’ü’l-Amâlî ve El-Muhtasar Tercümesi adlı eserlerin yazısında başka
sahalarda rastlanmayan Arap imlasına ait özelliklerin nasıl kullanıldığı
oluşturmaktadır. Böylelikle Memlûk sahasında şu ana kadar incelenmiş
ancak dilsel tasnifi yapılmamış eserler, karışık lehçeli eserler ile yeni bulunacak yazmaların imla özellikleri açısından aralarındaki bağın ortaya
çıkacağı düşünülmektedir.
Dil Araştırmaları, 2022
İslam dünyasının XI. yüzyıldaki önemli âlimlerinden Ebu’l-Hüseyn
Ahmed b. Ebî Bekr Muhammed b. Ah... more İslam dünyasının XI. yüzyıldaki önemli âlimlerinden Ebu’l-Hüseyn
Ahmed b. Ebî Bekr Muhammed b. Ahmed el-Kudûrî’nin (ö. 1037)
yazdığı El-Muhtasar çok değer görmüş ve birçok dile tercüme edilmiştir.
El-Muhtasar’ın Türkçeye çeviri faaliyetleri tarihî dönemlerden
başlayarak günümüze kadar devam edegelmiştir. Bu çalışmada C. S.
Mundy’nin şahsi kütüphanesinde olup şu anda British Library’de
bulunan ve ilk kez Zeynep Korkmaz’ın tanıttığı El-Muhtasar’ın en eski
Türkçe tercümesi olduğu düşünülen metin üzerinde durulacaktır. Eserin
nüsha tavsifi ve karışık lehçe özellikleri hakkında bilgiler verilecektir.
Daha sonra eserin fonetik, morfolojik ve söz varlığı özellikleri ait olduğu
düşünülen sahadaki diğer eserlerle karşılaştırılacak; böylelikle bu türde
lehçe temas özellikli eserlerin ortaklaştığı yapılar gösterilmeye
çalışılacaktır
Turkish and Mongolian are two languages that have influenced each other intensively in the histor... more Turkish and Mongolian are two languages that have influenced each other intensively in the historical process. The language interactions between these two communities, which have been intertwined, sometimes intertwined in Asia and Europe, continued continuously. In this context, an area has emerged between Turks and Mongols in which the elements of language and culture are used or borrowed together. Until the 13th century, the influence of the Turkish language on Mongolian was intense, but after the 13th century, Mongolian had a greater influence on Turkish languages.
Bildiriler by CiHAN DOGAN
Tezler by CiHAN DOGAN
Ankara üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi
Basılı Bildiri Özetleri by CiHAN DOGAN
Uploads
Kitap by CiHAN DOGAN
Kitapta Bölüm by CiHAN DOGAN
Makaleler by CiHAN DOGAN
geçen bin dört yüz yıl içerisinde Türkçenin yazımı için farklı alfabeler
kullanıldığı görülmektedir. Türkçenin yazıldığı bu alfabeler içerisinde
uzun yıllar boyunca kullanılıp yaygınlaşanlardan biri ise Arap alfabesidir.
Orta Türkçeyi de kapsayan uzun bir süreçte Arap yazısının geniş
bir coğrafyada Türkçenin yazımı için kullanılıp kalıcı bir imla geleneğinin
meydana getirilmemiş olması çalışmanın tartışma konusudur.
Bu durumdan kaynaklı imla özelliklerinden hareketle eserlerin yazıldığı
kültürel çevreyi tespit etmek neredeyse imkânsız hâle gelmiştir.
Ancak Memlûk sahasında oluşturulan Arap harfli Türkçe yazımı bu
sorunu çözmek için farklı bir kapı aralayabilecek materyaller sunmaktadır.
XIV. yüzyıl başı Memlûk sahasında ortaya çıkan Arap imlasına
ait tenvin, vav+elif ve elif-i maksurenin Türkçe metinlerde kullanılması
çok değerli yer/saha bilgisi vermektedir. Çalışmanın amacı XIV. yüzyıl
başı Memlûk sahasının karakteristik imla özellikleri olarak öne sürülen
bu yapıları yer/saha bilgisi bulunmayan ve tarihi belirlenemeyen
başka eserlerle ilgili olarak saha tespitinde birer kıstas olarak kullanmaktır.
Çalışmanın kapsamını sahaya ait kabul edilen Behcetü’l-Hadâik
fî Mev’izeti’l-Halâik, Kur’an Tercümesi: Süleymaniye 3966,
Bed’ü’l-Amâlî ve El-Muhtasar Tercümesi adlı eserlerin yazısında başka
sahalarda rastlanmayan Arap imlasına ait özelliklerin nasıl kullanıldığı
oluşturmaktadır. Böylelikle Memlûk sahasında şu ana kadar incelenmiş
ancak dilsel tasnifi yapılmamış eserler, karışık lehçeli eserler ile yeni bulunacak yazmaların imla özellikleri açısından aralarındaki bağın ortaya
çıkacağı düşünülmektedir.
Ahmed b. Ebî Bekr Muhammed b. Ahmed el-Kudûrî’nin (ö. 1037)
yazdığı El-Muhtasar çok değer görmüş ve birçok dile tercüme edilmiştir.
El-Muhtasar’ın Türkçeye çeviri faaliyetleri tarihî dönemlerden
başlayarak günümüze kadar devam edegelmiştir. Bu çalışmada C. S.
Mundy’nin şahsi kütüphanesinde olup şu anda British Library’de
bulunan ve ilk kez Zeynep Korkmaz’ın tanıttığı El-Muhtasar’ın en eski
Türkçe tercümesi olduğu düşünülen metin üzerinde durulacaktır. Eserin
nüsha tavsifi ve karışık lehçe özellikleri hakkında bilgiler verilecektir.
Daha sonra eserin fonetik, morfolojik ve söz varlığı özellikleri ait olduğu
düşünülen sahadaki diğer eserlerle karşılaştırılacak; böylelikle bu türde
lehçe temas özellikli eserlerin ortaklaştığı yapılar gösterilmeye
çalışılacaktır
Bildiriler by CiHAN DOGAN
Tezler by CiHAN DOGAN
Basılı Bildiri Özetleri by CiHAN DOGAN
geçen bin dört yüz yıl içerisinde Türkçenin yazımı için farklı alfabeler
kullanıldığı görülmektedir. Türkçenin yazıldığı bu alfabeler içerisinde
uzun yıllar boyunca kullanılıp yaygınlaşanlardan biri ise Arap alfabesidir.
Orta Türkçeyi de kapsayan uzun bir süreçte Arap yazısının geniş
bir coğrafyada Türkçenin yazımı için kullanılıp kalıcı bir imla geleneğinin
meydana getirilmemiş olması çalışmanın tartışma konusudur.
Bu durumdan kaynaklı imla özelliklerinden hareketle eserlerin yazıldığı
kültürel çevreyi tespit etmek neredeyse imkânsız hâle gelmiştir.
Ancak Memlûk sahasında oluşturulan Arap harfli Türkçe yazımı bu
sorunu çözmek için farklı bir kapı aralayabilecek materyaller sunmaktadır.
XIV. yüzyıl başı Memlûk sahasında ortaya çıkan Arap imlasına
ait tenvin, vav+elif ve elif-i maksurenin Türkçe metinlerde kullanılması
çok değerli yer/saha bilgisi vermektedir. Çalışmanın amacı XIV. yüzyıl
başı Memlûk sahasının karakteristik imla özellikleri olarak öne sürülen
bu yapıları yer/saha bilgisi bulunmayan ve tarihi belirlenemeyen
başka eserlerle ilgili olarak saha tespitinde birer kıstas olarak kullanmaktır.
Çalışmanın kapsamını sahaya ait kabul edilen Behcetü’l-Hadâik
fî Mev’izeti’l-Halâik, Kur’an Tercümesi: Süleymaniye 3966,
Bed’ü’l-Amâlî ve El-Muhtasar Tercümesi adlı eserlerin yazısında başka
sahalarda rastlanmayan Arap imlasına ait özelliklerin nasıl kullanıldığı
oluşturmaktadır. Böylelikle Memlûk sahasında şu ana kadar incelenmiş
ancak dilsel tasnifi yapılmamış eserler, karışık lehçeli eserler ile yeni bulunacak yazmaların imla özellikleri açısından aralarındaki bağın ortaya
çıkacağı düşünülmektedir.
Ahmed b. Ebî Bekr Muhammed b. Ahmed el-Kudûrî’nin (ö. 1037)
yazdığı El-Muhtasar çok değer görmüş ve birçok dile tercüme edilmiştir.
El-Muhtasar’ın Türkçeye çeviri faaliyetleri tarihî dönemlerden
başlayarak günümüze kadar devam edegelmiştir. Bu çalışmada C. S.
Mundy’nin şahsi kütüphanesinde olup şu anda British Library’de
bulunan ve ilk kez Zeynep Korkmaz’ın tanıttığı El-Muhtasar’ın en eski
Türkçe tercümesi olduğu düşünülen metin üzerinde durulacaktır. Eserin
nüsha tavsifi ve karışık lehçe özellikleri hakkında bilgiler verilecektir.
Daha sonra eserin fonetik, morfolojik ve söz varlığı özellikleri ait olduğu
düşünülen sahadaki diğer eserlerle karşılaştırılacak; böylelikle bu türde
lehçe temas özellikli eserlerin ortaklaştığı yapılar gösterilmeye
çalışılacaktır