Papers by Gülay KARAMAN
ÂŞIK'IN ÖLÜM TASAVVURU: ÂŞIK ÇELEBİ DÎVÂNI'NDA ÖLÜMLE İLGİLİ ÂDET VE GELENEKLER, 2023
Öz: Klasik Türk şiirinde şairlerin en fazla rağbet ettiği konuların başında ölüm gelir. Mersiyele... more Öz: Klasik Türk şiirinde şairlerin en fazla rağbet ettiği konuların başında ölüm gelir. Mersiyeler başta olmak üzere ölüm üzerine yazılmış tarihler ve manzum mezar kitabeleri, klasik Türk edebiyatında ölüm konusunun müstakil olarak ele alındığı manzumelerdir. Bunların dışında dîvânlarda yer alan diğer şiirlerde de ölüm temasının sıklıkla işlendiği görülür. 16. yüzyıl şair ve münşilerinden olup Meşâirü'ş-şuarâ adlı tezkiresiyle tanınan Âşık Çelebi (öl. 979/1572), şiirlerinde ölüm temasına yer vermiş şahsiyetlerden biridir. Âşık Çelebi Dîvânı'nda beyit ve kelime boyutundaki kullanım ve çağrışımlar dışında 14. kasidenin yaklaşık otuz beyitlik son kısmı ile 52. gazel müstakil olarak ölüm düşüncesine ayrılmıştır. Şairin ölümle ilgili duygu, düşünce ve hayalleri klasik Türk şiiri geleneği çerçevesinde ve genellikle âşık, sevgili, rakîb üçgeninde kendisini gösterir. Ölümle ilgili kullanımlar, bazen bireysel olarak şairin hayatı ve psikolojisine ışık tutar; bazen de toplumsal yönüyle çeşitli âdet, gelenek, inanç ve uygulamalara yer vermesiyle sosyal hayat, kültür ve değerler bağlamında önemli bilgiler ihtiva eder. Şairin ölüme bakışında İslâm dini ve tasavvuf düşüncesinin etkili olduğu açıktır. Bununla birlikte başta matem şekilleri olmak üzere bazı âdet ve geleneklerde az da olsa eski Türk âdet ve gelenekleri ile batıl inançların etkisi görülür. Bu makalede, Âşık Çelebi Dîvânı'nda ölüm düşüncesi ve ölümle ilgili âdet ve gelenekler tespit edilerek içerik analizi yöntemiyle incelenecektir. Çalışmanın aynı zamanda klasik Türk edebiyatı ve sosyal hayat bağlamındaki araştırmalara katkı sağlaması beklenmektedir.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Ebussuûd Efendi’nin Du‘â-nâme’sine Ait Yeni Bir Nüsha Üzerine, 2022
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Riyâzü'r-rahme'de Sanatlı Üslup ve Seci' Kullanımı, 2022
Bu makale iThenticate programıyla taranmıştır. This article was checked by iThenticate.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Göçtü Kervan: Türk Tasavvuf Şiirinde Kervan İstiaresi, 2021
Öz: İnsanı bir yolcu, dünyayı konup göçülecek bir menzil olarak yorumlayan dinî tasavvufi düşünce... more Öz: İnsanı bir yolcu, dünyayı konup göçülecek bir menzil olarak yorumlayan dinî tasavvufi düşüncenin de etkisiyle Türk tasavvuf şiirinde yol, yolcu ve yolculukla ilgili sayısız çağrışım oluşmuştur. Bir benzetme unsuru olarak ve genellikle istiare sanatı çerçevesinde şiirde yer alan kervan, bu çağrışımlardan biridir. Kervan, tasavvufi metinlerde din ve tasavvuf büyüklerinin izinde insân-ı kâmil makamına ulaşmak isteyen sâlikin manevi yolculuğunu sembolize etmektedir. İrfani dile has bir remiz olduğu anlaşılan göçtü kervan, insana ömrün kısalığı, dünyanın geçiciliği ile birlikte yerine getirmekle mükellef olduğu sorumluluklarını hatırlatan ve onu ikaz eden bir dizi nasihatin formülü görünümündedir. Kervanın göçüp gafil yolcunun yolda kalması; sâlikin ömrünü, zamanını ve fırsatları değerlendirememesi anlamında kullanılmış, geride kalıp kervandan ayrı düşen kişinin durumu genellikle topal merkep benzetmesi ile karşılanmıştır. Tasavvufi bir mecaz olarak kervan istiaresini konu alan bu çalışmada nitel araştırma yöntemlerinden tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın amacı, kervan istiaresinin tasavvufi şiir örneklerindeki kullanımını ve sûfî terminolojisinde kazandığı anlamları belirlemektir. Bu amaç doğrultusunda, Türk tasavvuf şiirinde 12-19. yüzyıllarda kaleme alınmış belli başlı eserler taranmış, elde edilen veriler Türk tasavvuf kültürü ve edebiyatı üze-rinde etkili olmuş öncü isimlerin eserleri ve görüşleri doğrultusunda değerlendirilmiştir. Türk tasavvuf şiirinin dayandığı mecazların anlaşılmasına katkı sağlayacağı düşünülen çalışma, göçtü kervan şeklindeki kullanımların tasavvufun ortak sembollerinden olduğunu ortaya koymasıyla önemlidir. Araştırma sonucunda, Türk tasavvuf edebiyatının şekillenmeye başladığı 12. yüzyıldan günümüze kervan istiaresinin şiirde kesintisiz bir şekilde var olduğu görülmüştür. Zaman, mekân ve şahıslar değişse de kervan istiaresine yüklenen anlamlar hemen hemen aynıdır. Özellikle nasihat içerikli şiirlerde halkı irşad için kervan istiaresi sıklıkla kullanılmış, insan ömrü kervanla ilişkilendirilmiştir. Bu yönüyle kervan istiaresinin Türk tasavvuf şiirinde geleneksel bir kullanıma sahip olduğu söylenebilir. Diğer taraftan Türk tasavvuf şiirinde kervan istiaresinin kullanımı ile İran edebiyatındaki kullanımlar da benzerlik göstermektedir. Nitekim Ahmed Yesevî’den (öl. 562/1166) başlayarak birçok mutasavvıf şair aynı yolculuğu birbirine benzer şekilde tasvir ettikleri gibi Saʻdî-i Şîrâzî (öl. 691/1292) de aynı temayı Türk şairlerin anlatım ve kelime kadrosu ile örtüşecek bir tarzda ele almıştır. Kervanın tasavvufi bir remiz olarak farklı toplumların şiirlerinde benzer kullanımlarla tespit edilmesi, kervan istiaresinin İslâm’ın geniş kültür coğrafyasında tasavvufa dair ortak bir kullanıma sahip olduğunu göstermektedir. Kervan istiaresi, Türk tasavvuf şiirinde göçtü kervan şeklinde özel bir kullanıma sahiptir. Uzun bir macerayı veciz bir şekilde iki kelimeye sığdıran göçtü kervan tarzındaki ifadeler irfani dile has bir remizdir ve Türk tasavvuf şiirinde psikolojik bir telkin işlevi görmektedir. Bu remiz, bir taraftan hakikat boyutunda kervan yolculuğuna bakarken diğer taraftan söze mecazi anlamlar yükleyerek sâlikin manevi yolculuğuna işaret eder. Bu anlamda göçtü kervan, insana geri kalan ömrünü, daha doğrusu içinde bulunduğu anı en iyi şekilde değerlendirmesini ihtar eden güçlü bir mecazdır ve onu ikaz eden bir dizi nasihatin formülü görünümündedir. Söz konusu nasihatler din ve tasavvuf büyüklerinin sıklıkla yer verdikleri ölmeden önce ölünüz ve vakit, keskin bir kılıçtır sözleriyle yakından ilgilidir. Dolayısıyla göçtü kervan, bir çeşit tefekkürdür ve yolcuya ölümü hatırlatıp yolda olduğunu unutmaması için kaynağını sosyal hayattan alan canlı bir yolculuk tablosu sunar. Kervan istiaresinin kullanıldığı, özellikle kervanın göçüp gafil yolcunun yolda kalmasını anlatan şiirlerde genellikle nasihat üslûbu hâkimdir. Bununla birlikte özellikle Ahmed Yesevî, Yûnus Emre (öl. 720/1320 [?]) ve Niyâzî-i Mısrî (öl. 1105/1694) gibi şairlerde konunun lirik ve etkileyici bir üslûpta ortaya koyulduğu görülür.
Anahtar Kelimeler: Türk İslâm Edebiyatı, Türk Tasavvuf Şiiri, Tasavvuf, Kervan, Kervan İstiaresi.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
15 Temmuz Girişimi Üzerine Bir Bibliyografya Denemesi (2016-2018) , 2020
Öz FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'da gerçekleştirdiği darbe girişiminin üzerinden üç yıl gibi görece kıs... more Öz FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'da gerçekleştirdiği darbe girişiminin üzerinden üç yıl gibi görece kısa bir zaman geçmiş olmasına rağmen bu konuda pek çok çalışma yapılmış, geniş bir literatür oluşmuştur. Araştırma raporları, bilimsel ve popüler çalışmaların yanı sıra özellikle edebiyat alanında şiir, hikâye, roman gibi 15 Temmuz'u konu alan çok sayıda sanatsal eser kaleme alınmıştır. 15 Temmuz gecesi, bu anlamda Türk edebiyatı için büyük bir feyiz ve bereket kaynağı olmuştur. Araştırmada elde edilen verilere göre, 2016-2018 yılları arasında 15 Temmuz Darbe Girişimi'ni konu alan 21 kongre/sempozyum düzenlenmiş; 222 kitap, 205 makale ve 234 bildiri yayımlanmış; 17 lisansüstü tez hazırlanmıştır. Ortaya çıkan literatür, 15 Temmuz'un sosyal bilimlerin farklı alanlarında hatta fen ve mühendislik bilimleri sahasında karşılık bulabilecek bir derinliğe sahip olduğunu ayrıca devlet, millet ve birey olarak herkesin bir sorumluluk bilinci ile bu konuda tarihî bir duruş sergilediğini göstermiştir. Yapılan çalışmalarda 15 Temmuz; siyasi, ekonomik, askerî, sosyolojik, dinî, edebî vb. açılardan ele alınmış ancak bu çalışmalar üzerine kapsamlı bir bibliyografya çalışması henüz gerçekleştirilmemiştir. 15 Temmuz Darbe Girişimi'ni ele alan çalışmaları listeleyerek bir araya getirmek ve bu alandaki çalışmalara literatür bağlamında katkı sağlamayı amaçlayan bu makalede, 15 Temmuz'la ilgili kitap, makale, bildiri ve tezlerin literatür bilgilerine yer verilip genel bir değerlendirme yapılmıştır. Abstract Although three years have passed since the coup attemt of FETO on July 15, 2016, many studies have been done on this subject and a large literature has been created. In addition to research reports, scientific and popular works, especially in the field of literature many artistic works such as poems, stories and novels were written on the subject of July 15. The night of July 15, in this sense, has been a great source of prosperity and abundance for Turkish literature. According to the data obtained in the research, between the years of 2016 and 2018, 21 congresses/symposiums were organized; 222 books, 205 articles and 234 conference papers were published, 17 postgraduate theses have been prepared on the July 15 Coup Attempt. The emerging literature * Bu makale, 2019'da tamamlanan "15 Temmuz Üzerine Yapılan Akademik Çalışmaların Analitik Bir Değerlendirmesi" başlıklı projeye dayanmakta olup Bartın Üniversitesi BAP Koordinatörlüğü tarafından desteklenmiştir. Söz konusu projeden üretilen başka bir makalemizde 15 Temmuz hakkındaki çalışmaların analitik değerlendirmesi yapıldığından burada kısa bir değerlendirmeden sonra bibliyografyaya yer verilecektir. 15 Temmuz Darbe Girişimi üzerine yapılan çalışmalar, makalenin hacmi göz önünde bulundurularak 2016-2018 yılları ile sınırlandırılmıştır.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Hüseyin Âlî Efendi'nin Miftâhü'r-rahme Adlı Eseri, 2020
Öz
Hüseyin Âlî Efendi, 17. yüzyılda yaşamış önemli bir âlim, şair ve münşidir. Kaleme aldığı manz... more Öz
Hüseyin Âlî Efendi, 17. yüzyılda yaşamış önemli bir âlim, şair ve münşidir. Kaleme aldığı manzum
ve mensur eserlerle Osmanlı Devleti’nin askerî, siyasi, ekonomik ve toplumsal açıdan duraklama
gösterdiği 17. yüzyılda ilim ve edebiyata katkıda bulunmuş, döneminde adından övgüyle söz
ettirmiştir. Bu çalışmada, Hüseyin Âlî’nin Miftâhü’r-rahme adlı mensur eseri söz konusu
edilecektir. Firavun’un imanına dair olan bu eser; mukaddime, sekiz bölüm ve hatimeden
oluşmaktadır. Eserde Câmiu’l-usûl, Fusûsü’l-hikem, Keşşâf, Kifâye, Envârü’t-tenzîl ve Lübâbü’tte’vîl
gibi çeşitli tefsir ve hadis kitapları, İslam âlimlerinin görüşleri, ayet ve hadisler ışığında
Firavun’un imanı değerlendirilmiştir. Eserin tespit edilebilen on iki yazma nüshasından yedisi yurt
içi kütüphanelerinde, beşi yurt dışında bulunmaktadır. Varak sayısı nüshalara göre değişiklik
göstermekle birlikte 1741-42’de istinsah edilen Avusturya Milli Kütüphanesinde N.F. 356 numarada
kayıtlı en eski tarihli nüshaya göre, Miftâhü’r-rahme 23 varaktan oluşmaktadır. Muhtevası,
kaynakları, dil ve üslup özellikleri bakımından dinî, ilmî ve edebî bir özellik gösteren eser, oldukça
süslü bir dille kaleme alınmış, Arapça-Farsça kelime ve terkiplere sıklıkla yer verilmiştir. Miftâhü’rrahme
mensur bir eser olmakla birlikte eserde manzum kısımlar da mevcuttur. Anlatımı
güçlendirmek, ifadeyi süslemek için klasik Türk edebiyatının yanı sıra Arap ve Fars edebiyatlarının
önde gelen eserlerinden muhtevaya uygun çeşitli beyitler alıntılanmıştır. Bu makalede, Hüseyin
Âlî’nin Miftâhü’r-rahme adlı eserinin ilim dünyasına tanıtılması amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda;
öncelikle 17. yüzyıl klasik Türk edebiyatı, Hüseyin Âlî Efendi ve eserleri hakkında bilgi verilecek,
ardından Miftâhü’r-rahme; nüshaları, telif sebebi, muhtevası, kaynakları, dil ve üslup özellikleri
bakımından incelenecektir.
Anahtar kelimeler: 17. yüzyıl, klasik Türk edebiyatı, Hüseyin Âlî Efendi, Miftâhü’r-rahme,
Firavun’un imanı
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Özet 17. yüzyıl şair, münşi ve müverrihlerinden Edirneli Hüseyin Âlî Efendi (ö. 1058/1648); edebi... more Özet 17. yüzyıl şair, münşi ve müverrihlerinden Edirneli Hüseyin Âlî Efendi (ö. 1058/1648); edebiyat, tarih ve İslamî ilimler alanında eserler vermiş çok yönlü bir âlimdir. Riyâzü't-terâcim, şairin biyografi alanında kaleme aldığı mensur bir eser-dir. Eser, 13. yüzyılda yaşamış meşhur biyografi yazarı İbn-i Hallikân (ö. 681/1282) örnek alınarak huruf-ı heca tertibine göre kaleme alınmış ve 1041/1631-1632'de ta-mamlanmıştır. Biyografilerden oluşan ana bölümden başka bir önsöz ve fihristin bulunduğu eserde üç yüzü aşkın âlim, şair ve ünlünün biyografisine yer verilmiş-tir. Riyâzü't-terâcim; çoğu tefsir, hadis, fıkıh gibi temel İslam bilimleri ile Arap dili ve edebiyatı alanında eser vermiş çok sayıda şahsiyetin biyografisine yer vermesi açısından önemli bir eserdir. Önde gelen tabakât ve ensâb yazarlarından faydalanı-larak ortaya konulan eserde İslam tarihinin önemli şahsiyetlerinin belli başlı özel-likleri, eserleri, menkıbeleri, ölüm yeri ve tarihi ile varsa şiirlerinden örneklere yer verilmiştir. Bu makalede, Riyâzü't-terâcim tanıtılarak eserin klasik Türk edebiya-tındaki yeri ve önemi üzerinde durulmuştur. Anahtar Kelimeler: Klasik Türk edebiyatı, Edirneli Hüseyin Âlî Efendi, Riyâzü't-terâcim, biyografi. * Bu makale, 21-22 Haziran 2019 tarihleri arasında Ankara'da gerçekleştirilen Uluslararası Jilses Kongresi'nde sözlü olarak sunulan bildirinin genişletilmiş ve gözden geçirilmiş hâlidir.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
An Assessment on Fuad Koprulu’s Articles Concerning Sheikh Galib, 2019
Sheikh Galib (1757-1799), made his name talked about with praise and admiration from his time to ... more Sheikh Galib (1757-1799), made his name talked about with praise and admiration from his time to today was the last great representative of classical Turkish poetry. Sheikh Galib, who brought a new style to poetry by turning to Sebk-i Hindi movement in the 18th century, when the tradition was trying to repeat itself, was rediscovered after his death by the literature history studies and literary studies of the leading writers of the time in the 19th and 20th centuries. During this period one of the names that proposed Sheikh Galib for the agenda again has also been Fuad Koprulu (1890-1966). Fuad Koprulu as Turkish literary historian, litterateur, historian and sociologist had significant proportion in the development of these sciences in Turkey, gave place to the original ideas in his period not revealed until that day in his seven articles written in teenage years about Sheikh Galib. In these articles Koprulu, took up Sheikh Galib with historical, literary, psychological and sociologial dimensions in the historical integrity of Turkish literature. In this article, Fuad Koprulu’s articles on Sheikh Galib will be talked of and the contributions of Fuad Koprulu will be discussed in determining the place of Sheikh Galib in the classical Turkish poetry and revealing his literary personality.
Keywords: Sheikh Galib, Classical Turkish Poetry, Fuad Koprulu.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Öz 15 Temmuz darbe girişimi; tarihi boyunca bağımsız yaşamış, esaret altında yaşa-maktansa ölmeyi... more Öz 15 Temmuz darbe girişimi; tarihi boyunca bağımsız yaşamış, esaret altında yaşa-maktansa ölmeyi bir karakter hâline getirmiş bir milletin istiklal ve istikbaline kas-teden bir işgal hareketidir. Bununla birlikte, bu girişimin kırk yıllık sosyolojik bir dayanağa sahip olup bu topraklarda aynı dili konuşan, aynı seccadeye baş koyan kendi insanımızı kullanarak bu neticeye ulaşmak istemesi, İslam dinini içeriden yıkmak suretiyle Müslüman toplumları parçalayıp yok etmek isteyen sinsi planların bir parçasıdır. Türk tarihi ve kültüründe önemli bir yeri olan veli kültünün 15 Temmuz darbe girişimini netice veren süreçte etkili olduğu söylenebilir. Zira Müs-lüman halk; bir din âlimi, vaiz olarak Fetullah Gülen'e bağlanmış, onun Allah ve Peygamber aşkından ağlamalarına, sihir etkisi yapan sözlerine aldanmıştır. Mille-timiz 15 Temmuz'da hainlerin heveslerini kursaklarında bırakmış, terör örgütlerine inat birlik ve beraberliğini pekiştirmiştir. Bugün için yapılması gereken; bir ve be-raber olmanın şuuru içinde her hâl ü kârda kenetlenmek, İslam'ı ve bir din rehberi olarak Hz. Peygamber'i yeni nesillere iyi tanıtmaktır. Anahtar kelimeler: 15 Temmuz, millet, FETÖ, sihir * Bu makale, 24-26 Mayıs 2017 tarihleri arasında Muş Alparslan Üniversitesi ev sahipliğinde Muş'ta gerçekleştirilen Uluslararası 15 Temmuz Darbe Girişimi ve Türkiye Sempozyumu kapsamında " 15 Temmuz'a Giden Süreçte FETÖ'nün Gerçek Yüzü " başlığı altındaki sözlü bildirinin genişletilmiş hâlidir.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
ÖZET On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısı ile yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde yaşayan Hasan Rızâ ... more ÖZET On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısı ile yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde yaşayan Hasan Rızâ (1849-1920), dağılma döneminin olumsuz şartları içerisinde yetişmiş bir sanatçıdır. II. Abdülhamid döneminin hattâtlarından olup V. Mehmed Reşad'ın özel hattâtlığını yapmış, özellikle nesihle yazdığı Kur'ân'larla tanınmıştır. Hat sanatı dışında şiirle de uğraşmış, dinî tasavvufî şiirlerden oluşan bir Dîvân tertip etmiştir. Bu çalışmada ünlü hattât Hasan Rızâ Efendi'nin tekke ve tasavvuf geleneğinde oluşturduğu Dîvân'ındaki şiirlerin dinî tasavvufî muhtevası incelenmiştir. Dîvân'ının başında kendini Halvetî, Şa'bânî sıfatlarıyla tanıtan Hasan Rızâ, Halvetîliğin Şa'bânîyye koluna mensup mutasavvıf bir şâirdir. Dolayısıyla Hasan Rızâ Dîvânı'nda din ve tasavvufla ilgili konular ve bu konuları işleyen tevhîd, münâcât, nâ't, mevlid, medhiye, ramazâniye, ilâhi türünde yazılmış şiirler önemli bir yer tutar; Halvetîlik tarîkatı ve şeyhlerinden övgüyle söz edilir, tarîkat âdâbı ve erkânı şiirin temelini oluşturur. Bu anlamda; Allah aşkı, peygamber sevgisi, diğer tarîkat ve din büyüklerine karşı beslenen sevgi, saygı ve hayranlık, Allah'ın varlığı, tevhîd, yaratılış, dünyanın gelip geçici oluşu (fenâsı), doğruluk, ihlâs, zikir, Ramazan ayı sevinci, üç ayların fazileti, ahlâk, nefse hâkimiyet, ölmeden önce ölmek, nasihat sıklıkla ele alınan konular arasındadır. Şâirin bu konuları âyet ve hadîslerin tanıklığında çoğu zaman didaktik kimi zaman da lirik bir üslûpla kaleme aldığı görülür. Şiir yoluyla insanlara yol göstermenin amaçlandığı şiirler açık, anlaşılır bir dille yazılmış; hem klâsik Türk şiiri hem de halk şiiri geleneğinden yararlanılmıştır. Hasan Rızâ, İslâm dini ve tasavvufundan beslenen şiiri ile on dokuzuncu yüzyıl Türk şiirinde yeri olan bir şâirdir.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
A B S T R A C T
Rumi, who was trained by Anatolian territory in 13th
century, is a powerful repre... more A B S T R A C T
Rumi, who was trained by Anatolian territory in 13th
century, is a powerful representative of Turkish-Islamic
literature. “The Story of the Puppies of Goose That Are
Trained By Chicken” and the story of “Imprisonment of
the Gazelle Puppy to the Barn of Donkeys’” in the Masnavi
were eligible to be examined in the context of the nature of
human and the superior abilities. To be the hero in these
stories of animals desired message is conveyed to the reader
by taking almost in the same thematic framework.
According to Rumi human is a kind that emerges from the
soil of the world but his abilities are not only for this world.
Indeed, human who is “can exactly be understood by the
sea” in the words of Rumi belongs to eternity, in a way.
Rumi’s works had come into being under the stronginfluence of Islamic mysticism and unity of existence
theory. Therefore, the aim in both stories that have been
mentioned as other stories in Masnavi is the religious and
mystical essence. In these stories Rumi, explains the
duality of soul and body and the longing of the soul to the
original homeland with the examples from the animal
kingdom which he brought up at the beginning of the
Masnavi with nay metaphor.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Öz Şair; duygu, düşünce ve arzularını hayal gücünün yardımıyla dönüştürerek sanatsal ve estetik b... more Öz Şair; duygu, düşünce ve arzularını hayal gücünün yardımıyla dönüştürerek sanatsal ve estetik bir kalıpta sunan kişidir. Başta teşbih ve mecaz olmak üzere edebî sanatları kullanarak iç ve dış âlemden aldıklarını sanatsal boyutta tekrar inşa eder. Bu süreçte şairin duygu, düşünce ve tasarılarına yön veren hayal gücüdür. Klasik Türk şiirinde hayal, şiirin başlangıcı ve şairin beslendiği önemli bir kaynaktır. Zira şairler hakkında değerlendirmelerde bulunan tezkire yazarları hayali güzel söz ve şiiri netice veren bir değer olarak görürler. Tezkirelerde kullanılan dile bakarak hayal gücünün güzeli tarif eden, güzeli arayan estetik değerlendirmeler için bir ölçüt olduğunu söylemek mümkündür. Klasik Türk şiirini kendi sistemi içerisinde değerlendirmek, şairlerin hayal kavramına bakışları ve hayal gücüne yönelik değerlendirmelerini dikkate almamızı gerektirir. Bu bağlamda, klasik Türk şiirinde hayal kavramının çeşitli teşbih ve mecazlarla kullanıldığı görülür. Hayalin hazine, gül bahçesi, deniz ve sultan gibi kavramlarla ilişkilendirildiği bu teşbihlerde şairin hayale atfettiği değer ya da işlevi bulmak mümkündür. Şairlerin çeşitli benzetme ve mecazlar çerçevesinde şiirdeki yerine işaret ettikleri hayal, klasik Türk şiirinde poetik ve estetik bir değere sahiptir. Abstract Poet is the one who offers his feelings, thoughts and desires in an artistic and aesthetic mold by converting them with the help of imagination. He rebuilds the materials received from internal and external world in artistic dimension by using literary arts especially including similes and metaphors. In this process, the power of imagination shapes the poet's feelings, thoughts and designs. In classical Turkish poetry the imagination is the beginning of the poem and an important source that the poet is fostered. Because the authors of tezkires who had assessments about the poets see the imagination as a value that results the good word and poetry. Looking at the language used in tezkires it can be said that the imagination is a criterion for aesthetic considerations that defines and seeks the beauty. Evaluating the classical Turkish poetry in its system requires us to take into account the assessments and the concept of view of the poets over the imagination. In this context, the concept of imagination is seen in classical Turkish poetry used with a variety of similes and metaphors. In these similes which the imagination is associated with the concepts like treasue, rose garden, sea and sultan it is possible to find the value and the function of imagination that the poet attributed to. The imagination that the poets pointed out its place in poetry under various similes and metaphors has a poetic and aesthetic value in classical Turkish poetry. Giriş İnsana yeni umutlar, yeni heyecanlar veren hayal gücü insan için önemli olduğu gibi sanat açısından da ayrı bir öneme sahiptir. Zira hayal, sanatın ortaya çıkması ve ilerlemesinde itici güçtür. Sanatçı; iç ve dış âlemde duygu, idrak ve hissini derinleştiren; bulduklarını dönüştürerek ses, renk, kelime gibi çeşitli estetik kalıplarda ifade eden kişidir. İç ve dış âlemin yeniden inşa edilip farklı bir gerçeklikle sunulduğu sanat eseri, sıra dışı özellikler gösteren olağanüstü bir hayal gücüne dayanır. Sanatsal gerçekliğin şekillenmesi, sanat eserinin ortaya çıkması büyük ölçüde hayal gücünün imkânlarına bağlıdır. 1 " Hayal " , sözlükte " insanın kafasında tasarlayıp canlandırdığı şey. " (Devellioğlu, 1997: 346), " Bir şeyin gerçeği zannedilen veya gerçeğine benzeyen, benzetilen görüntüsü " (Durusoy, 1998: 1) diye tanımlanır. " Tahayyül " , hayal etme eylemi; " mütehayyile " ise hayal gücü anlamında kullanılan terimlerdir. Klasik Türk şiirinde Arapça bir sözcük olan " hayal " in çoğulu " hayâlât " ve aynı kökten gelen " muhayyel " ve " tahayyül " sözcükleri hayal ile birlikte sıklıkla geçer. Hayal, kimi zaman gerçek dışı, asılsız iş anlamlarını ifade eder. Ahmet Paşa'nın " Hayâl-i bâtıla bakma basîret ehli isen " (Ahmet Paşa Divanı, 1992: 111) dizesi ile Nâilî'nin " Düşdük cünûn-ı aşk ile vehm ü hayâle biz " (Nâilî Divanı, 1990: 138) mısraı hayal kavramının " kuruntu, asılsız iş " anlamlarıyla kullanımına birer örnektir. * Yrd. Doç. Dr., Bartın Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü. 1 Esrar, imkân ve imkânsızlık sınırlarını kaldırmasıyla insanın önünde yeni bir buut oluşturur. Bazı sanatçıların esrara olan düşkünlükleri, esrarın gerçek âlemden kaçışla birlikte insanı hayalin uçsuz bucaksız âlemlerinde gezdirmesine bağlanabilir. Hatta şiir, müzik, dans, tiyatro gibi sanat dallarının ilk icracılarından olduğu kabul edilen şamanlardan bazılarının esrime deneyimi için esrar kullandıkları bilinmektedir.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
ÖZET Edebiyat sosyal bir gerçeklik olan insan ve hayatı konu alır. Herhangi bir yönüyle insan ve ... more ÖZET Edebiyat sosyal bir gerçeklik olan insan ve hayatı konu alır. Herhangi bir yönüyle insan ve hayatla, dolayısıyla toplumla ilişkilendirilemeyecek edebî eser düşünülemez. Klasik Türk edebiyatı altı asır boyunca toplumumuzun duygu, düşünce, yaşayış ve kültürünü son derece estetik bir şekilde yansıtmış bir edebiyat geleneğidir. Buna rağmen 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren klasik Türk şiirine ağır eleştiriler yöneltilmiş; bu şiirin hayattan kopuk, toplumu aksettirme gücünden yoksun olduğu dile getirilmiştir. Yapılan divan tahlilleri, klasik Türk şiirinde sosyal hayatı konu alan tez, makale ve kitaplar klasik Türk şiirinin içinden çıktığı toplum ve hayatla kuvvetli ilişkisi olduğunu göstererek bu eleştirilerin haksız ve hakikatsiz olduğunu ortaya koymuştur. Klasik Türk şiirine geçmişin değerlerini bugün ve yarın için dönüştürebilme gücünü içinde barındıran bir mazi bilinci ve dikkatiyle bakıldığında bu şiirin toplumumuzun kültür ve değerlerinin zengin bir hazinesi olduğu görülür. Bu bağlamda klasik Türk şiirinde yaygın bir kullanımla kendini gösteren şükrane geleneği söz konusu edilecektir. Osmanlı toplumunda önemli bir iş bitirildiğinde, bir murada erme ya da musibetten kurtulmada hediyeler verilir, şükrane adı verilen iyilikler yapılır. Toplumda ve kültürde var olan şükrane verme geleneğinin klasik Türk şiirinde sanatsal bir boyut kazanarak işlenmesi, bu şiirin toplumla sıkı bağlarının olduğunun bir göstergesidir. Anahtar Kelimeler: Edebiyat, toplum, klasik Türk şiiri, şükrane geleneği ABSTRACT Literature takes the topic of human and life which are social realities. A literary work which can not be associated with any aspect of human and life, therefore with the society can not be considered. Classical Turkish literature is a literary tradition that reflects the feeling, thought, the way of life and culture of our society during six centuries in a high aesthetic manner. In spite of this, by the second half of 19th century heavy criticism was directed to classical Turkish poetry, it was expressed that this poetry was broken from life and had no power of reflecting the society. The analysis of divans made; thesis, articles and books that took the topic of social life in classical Turkish poetry brought out that these criticisms were unfair and unfaithful showing classical Turkish poetry had strong relationship between the society and life it came out of. When classical Turkish poetry is looked around with consciousness and diligence of past which contains the power to transform the values of past for present and tomorrow this poetry appears to be a rich treasure of culture and values of our society. In this context, the tradition of thanksgiving which is widely used in classical Turkish poetry will be discussed. In Ottoman society, when an important job is finished, one is attained a desire or got rid of the evil gifts are given, favors named thanksgiving are made. Processing by gaining an artistic dimension in classical Turkish poetry the tradition of giving gratitude that exists in society and culture is an indication of the close ties with the community of this poetry. Giriş Edebiyat, ifade aracı olarak toplumun meydana getirdiği dili kullanan sosyal bir kurumdur. İfade aracı olarak dil denilen sosyal malzemeyi kullanması, sembolizm ve vezin gibi ancak bir toplum içinde doğup gelişebilecek gelenek ve normlar üzerine kurulması edebiyatın doğrudan doğruya sosyal * Bartın Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
Bookmarks Related papers MentionsView impact
ÖZET Bireyin kişilik gelişiminde çocukluk ve gençlik dönemlerinde okuduğu kitapların önemli bir y... more ÖZET Bireyin kişilik gelişiminde çocukluk ve gençlik dönemlerinde okuduğu kitapların önemli bir yeri vardır. Birey, etkisinde kaldığı kitap kahramanlarıyla kendini özdeşleştirirken bir yandan da kişiliğinin temellerini atar. Bu noktada, okunan kitapların bireyin ait olduğu topluma has özellik ve değerleri yansı-tan, bunları yeni nesillere aktarma gücüne sahip eserler olması beklenir. Zira bu nitelikteki eserler saye-sinde millî benlik ve kültür gelecek kuşaklarda yaşar, devam eder. Günümüzde başta sinema, televizyon ve edebiyat kanalıyla olmak üzere sihir ve büyünün yeniden canlandırılmaya çalışıldığı, toplumda bu yönde olumlayıcı bir algı oluşturulduğu görülmektedir. Özellikle dünya edebiyatlarından yapılan çevirilerle sihir ve büyünün fantastik edebiyat adı altında yaygınlaştığı, çocukların ve gençlerin bu tarz edebi ürünlere büyük ilgi duyduğu gözlemlenmektedir. İnsan ruhunun fantastik eserlere de ihtiyacı olduğu bir gerçek olsa da bu ihtiyacın, kaynağını kendi kültür ve edebiyatı-mızdan alan, sihir ve büyü noktasında medeniyetimizin bu konulara yaklaşımını yansıtan kendi eserleri-mizle karşılanması bir zorunluluktur. Bu noktadan bakıldığında kendi medeniyet aynamızdaki yansıma-lardan yola çıkarak Türk edebi geleneğinin sunduğu zengin birikimle öz ve biçim olarak bize ait, bizi yan-sıtan fantastik eserler ortaya koymak mümkündür. Bu çalışmada, klasik Türk edebiyatı metinlerinden seçilen örneklerle Türk İslam medeniyetinin si-hir ve büyü konularına yaklaşımı ele alınmış, çocuk ve gençlik edebiyatı yazarları için klasik Türk edebiyatı yerli bir kaynak olarak dikkatlere sunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Çocuk ve gençlik edebiyatı, klasik Türk edebiyatı, mesnevi, sihir, büyü, cadı Giriş Büyü, tılsım, efsun, gözbağı gibi kelimelerle de karşılanan sihir, gizli birtakım yöntemler-le insan ve tabiat üzerinde olağanüstü etki yapma ilmi ya da sanatı olarak tanımlanabilir. " Bir şeyi olduğundan başka türlü göstermek, aldatmak, oyalamak; birinin ilgisini çekmek, gönlünü çelmek " (Çelebi, 1992: 170) sözlük anlamlarına uygun olarak Türk İslam kültür ve medeniye-tinde sihir genel olarak hile ve aldatma ile eşdeğer görülmüştür. Tefsircilerce sihir ayeti olarak nitelenen Bakara suresinin 102. ayeti medeniyetimizin sihir ve büyü konularına yaklaşımına temel teşkil eder. Ayet şöyledir: " Süleyman'ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların uydu-rup söylediklerine tâbi oldular. Hâlbuki Süleyman büyü yapıp kâfir olmadı. Lâkin şeytanlar kâfir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Babil'de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı. Hâlbuki o iki melek, herkese: Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıp da kâfir olmayasınız, demeden hiç kimseye (sihir ilmini) öğretmezlerdi. Onlar, o iki me-lekten, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa büyücüler, Allah'ın izni olma-dan hiç kimseye zarar veremezler. Onlar, kendilerine fayda vereni değil de zarar vereni öğre-nirler. Sihri satın alanların (ona inanıp para verenlerin) ahiretten nasibi olmadığını çok iyi bilmektedirler. Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bunu anlasalardı! " (Kur'an-ı Kerim Bakara, 2/102; Karaman vd, 2007). Görüldüğü gibi ayet, sihri şeytan işi kötü bir fiil olarak vasıflandırmakta, bu işi yapan sihirbaz ve büyücüleri de kâfir olarak nitelemekte-* Dr., İzmit Cahit Elginkan Anadolu Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni.
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Conference Presentations by Gülay KARAMAN
ABSTRACT: Living in the second half of the nineteenth century and in the early twentieth century ... more ABSTRACT: Living in the second half of the nineteenth century and in the early twentieth century Hasan Riza
(1849-1920), grew up in the harsh environment of the dissolution period is a great calligrapher. Outside of
calligraphy, he has worked on poetry and formed a Divan in dervish and sufi traditions. Hasan Riza belongs to
Şabaniyy arm of Khalwatiyya and the poems in his Divan are largely revolved around religious and mystical
themes and motifs. The love of the Prophet that is one of the main arteries feeding Turkish-Islamic literature is
an important theme and motif that Hasan Riza touched almost every occasion. In this study, two poems on
Prophet Muhammad’s birth in the famous calligrapher Hasan Riza Efendi’s Divan were examined in terms of
both form and content. These poems that are essentially the reflections of the love of Prophet in our literature
have been written in didactic lyric style. The expression of “tonight” that manifested in a common phrase in the
poems has provided the intensification of the feelings and thoughts on the Prophet’s birthday night. In the
poems which quoted verses of the Koran and hadiths of the Prophet are widely used, miracles appeared by the
birth of the Prophet, changes in people and the world are discussed; the place and the value of Prophet
Muhammad in the cosmos are highlighted. Because of the Prophet’s birth Prophet Muhammad and his holy
birth is exalted, the honor of being his nation is expressed. Hasan Riza’s poems with the subject of Prophet
Muhammad’s birth being talked of are the reflections to divans of rooted tradition of mevlit that has flourished
under the leadership of Suleyman Celebi’s work called Vesiletü’n-Necat in Turkish literature.
Key words: Hasan Riza, divan, Prophet’s birth
Bookmarks Related papers MentionsView impact
Uploads
Papers by Gülay KARAMAN
Anahtar Kelimeler: Türk İslâm Edebiyatı, Türk Tasavvuf Şiiri, Tasavvuf, Kervan, Kervan İstiaresi.
Hüseyin Âlî Efendi, 17. yüzyılda yaşamış önemli bir âlim, şair ve münşidir. Kaleme aldığı manzum
ve mensur eserlerle Osmanlı Devleti’nin askerî, siyasi, ekonomik ve toplumsal açıdan duraklama
gösterdiği 17. yüzyılda ilim ve edebiyata katkıda bulunmuş, döneminde adından övgüyle söz
ettirmiştir. Bu çalışmada, Hüseyin Âlî’nin Miftâhü’r-rahme adlı mensur eseri söz konusu
edilecektir. Firavun’un imanına dair olan bu eser; mukaddime, sekiz bölüm ve hatimeden
oluşmaktadır. Eserde Câmiu’l-usûl, Fusûsü’l-hikem, Keşşâf, Kifâye, Envârü’t-tenzîl ve Lübâbü’tte’vîl
gibi çeşitli tefsir ve hadis kitapları, İslam âlimlerinin görüşleri, ayet ve hadisler ışığında
Firavun’un imanı değerlendirilmiştir. Eserin tespit edilebilen on iki yazma nüshasından yedisi yurt
içi kütüphanelerinde, beşi yurt dışında bulunmaktadır. Varak sayısı nüshalara göre değişiklik
göstermekle birlikte 1741-42’de istinsah edilen Avusturya Milli Kütüphanesinde N.F. 356 numarada
kayıtlı en eski tarihli nüshaya göre, Miftâhü’r-rahme 23 varaktan oluşmaktadır. Muhtevası,
kaynakları, dil ve üslup özellikleri bakımından dinî, ilmî ve edebî bir özellik gösteren eser, oldukça
süslü bir dille kaleme alınmış, Arapça-Farsça kelime ve terkiplere sıklıkla yer verilmiştir. Miftâhü’rrahme
mensur bir eser olmakla birlikte eserde manzum kısımlar da mevcuttur. Anlatımı
güçlendirmek, ifadeyi süslemek için klasik Türk edebiyatının yanı sıra Arap ve Fars edebiyatlarının
önde gelen eserlerinden muhtevaya uygun çeşitli beyitler alıntılanmıştır. Bu makalede, Hüseyin
Âlî’nin Miftâhü’r-rahme adlı eserinin ilim dünyasına tanıtılması amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda;
öncelikle 17. yüzyıl klasik Türk edebiyatı, Hüseyin Âlî Efendi ve eserleri hakkında bilgi verilecek,
ardından Miftâhü’r-rahme; nüshaları, telif sebebi, muhtevası, kaynakları, dil ve üslup özellikleri
bakımından incelenecektir.
Anahtar kelimeler: 17. yüzyıl, klasik Türk edebiyatı, Hüseyin Âlî Efendi, Miftâhü’r-rahme,
Firavun’un imanı
Keywords: Sheikh Galib, Classical Turkish Poetry, Fuad Koprulu.
Rumi, who was trained by Anatolian territory in 13th
century, is a powerful representative of Turkish-Islamic
literature. “The Story of the Puppies of Goose That Are
Trained By Chicken” and the story of “Imprisonment of
the Gazelle Puppy to the Barn of Donkeys’” in the Masnavi
were eligible to be examined in the context of the nature of
human and the superior abilities. To be the hero in these
stories of animals desired message is conveyed to the reader
by taking almost in the same thematic framework.
According to Rumi human is a kind that emerges from the
soil of the world but his abilities are not only for this world.
Indeed, human who is “can exactly be understood by the
sea” in the words of Rumi belongs to eternity, in a way.
Rumi’s works had come into being under the stronginfluence of Islamic mysticism and unity of existence
theory. Therefore, the aim in both stories that have been
mentioned as other stories in Masnavi is the religious and
mystical essence. In these stories Rumi, explains the
duality of soul and body and the longing of the soul to the
original homeland with the examples from the animal
kingdom which he brought up at the beginning of the
Masnavi with nay metaphor.
Conference Presentations by Gülay KARAMAN
(1849-1920), grew up in the harsh environment of the dissolution period is a great calligrapher. Outside of
calligraphy, he has worked on poetry and formed a Divan in dervish and sufi traditions. Hasan Riza belongs to
Şabaniyy arm of Khalwatiyya and the poems in his Divan are largely revolved around religious and mystical
themes and motifs. The love of the Prophet that is one of the main arteries feeding Turkish-Islamic literature is
an important theme and motif that Hasan Riza touched almost every occasion. In this study, two poems on
Prophet Muhammad’s birth in the famous calligrapher Hasan Riza Efendi’s Divan were examined in terms of
both form and content. These poems that are essentially the reflections of the love of Prophet in our literature
have been written in didactic lyric style. The expression of “tonight” that manifested in a common phrase in the
poems has provided the intensification of the feelings and thoughts on the Prophet’s birthday night. In the
poems which quoted verses of the Koran and hadiths of the Prophet are widely used, miracles appeared by the
birth of the Prophet, changes in people and the world are discussed; the place and the value of Prophet
Muhammad in the cosmos are highlighted. Because of the Prophet’s birth Prophet Muhammad and his holy
birth is exalted, the honor of being his nation is expressed. Hasan Riza’s poems with the subject of Prophet
Muhammad’s birth being talked of are the reflections to divans of rooted tradition of mevlit that has flourished
under the leadership of Suleyman Celebi’s work called Vesiletü’n-Necat in Turkish literature.
Key words: Hasan Riza, divan, Prophet’s birth
Anahtar Kelimeler: Türk İslâm Edebiyatı, Türk Tasavvuf Şiiri, Tasavvuf, Kervan, Kervan İstiaresi.
Hüseyin Âlî Efendi, 17. yüzyılda yaşamış önemli bir âlim, şair ve münşidir. Kaleme aldığı manzum
ve mensur eserlerle Osmanlı Devleti’nin askerî, siyasi, ekonomik ve toplumsal açıdan duraklama
gösterdiği 17. yüzyılda ilim ve edebiyata katkıda bulunmuş, döneminde adından övgüyle söz
ettirmiştir. Bu çalışmada, Hüseyin Âlî’nin Miftâhü’r-rahme adlı mensur eseri söz konusu
edilecektir. Firavun’un imanına dair olan bu eser; mukaddime, sekiz bölüm ve hatimeden
oluşmaktadır. Eserde Câmiu’l-usûl, Fusûsü’l-hikem, Keşşâf, Kifâye, Envârü’t-tenzîl ve Lübâbü’tte’vîl
gibi çeşitli tefsir ve hadis kitapları, İslam âlimlerinin görüşleri, ayet ve hadisler ışığında
Firavun’un imanı değerlendirilmiştir. Eserin tespit edilebilen on iki yazma nüshasından yedisi yurt
içi kütüphanelerinde, beşi yurt dışında bulunmaktadır. Varak sayısı nüshalara göre değişiklik
göstermekle birlikte 1741-42’de istinsah edilen Avusturya Milli Kütüphanesinde N.F. 356 numarada
kayıtlı en eski tarihli nüshaya göre, Miftâhü’r-rahme 23 varaktan oluşmaktadır. Muhtevası,
kaynakları, dil ve üslup özellikleri bakımından dinî, ilmî ve edebî bir özellik gösteren eser, oldukça
süslü bir dille kaleme alınmış, Arapça-Farsça kelime ve terkiplere sıklıkla yer verilmiştir. Miftâhü’rrahme
mensur bir eser olmakla birlikte eserde manzum kısımlar da mevcuttur. Anlatımı
güçlendirmek, ifadeyi süslemek için klasik Türk edebiyatının yanı sıra Arap ve Fars edebiyatlarının
önde gelen eserlerinden muhtevaya uygun çeşitli beyitler alıntılanmıştır. Bu makalede, Hüseyin
Âlî’nin Miftâhü’r-rahme adlı eserinin ilim dünyasına tanıtılması amaçlanmaktadır. Bu doğrultuda;
öncelikle 17. yüzyıl klasik Türk edebiyatı, Hüseyin Âlî Efendi ve eserleri hakkında bilgi verilecek,
ardından Miftâhü’r-rahme; nüshaları, telif sebebi, muhtevası, kaynakları, dil ve üslup özellikleri
bakımından incelenecektir.
Anahtar kelimeler: 17. yüzyıl, klasik Türk edebiyatı, Hüseyin Âlî Efendi, Miftâhü’r-rahme,
Firavun’un imanı
Keywords: Sheikh Galib, Classical Turkish Poetry, Fuad Koprulu.
Rumi, who was trained by Anatolian territory in 13th
century, is a powerful representative of Turkish-Islamic
literature. “The Story of the Puppies of Goose That Are
Trained By Chicken” and the story of “Imprisonment of
the Gazelle Puppy to the Barn of Donkeys’” in the Masnavi
were eligible to be examined in the context of the nature of
human and the superior abilities. To be the hero in these
stories of animals desired message is conveyed to the reader
by taking almost in the same thematic framework.
According to Rumi human is a kind that emerges from the
soil of the world but his abilities are not only for this world.
Indeed, human who is “can exactly be understood by the
sea” in the words of Rumi belongs to eternity, in a way.
Rumi’s works had come into being under the stronginfluence of Islamic mysticism and unity of existence
theory. Therefore, the aim in both stories that have been
mentioned as other stories in Masnavi is the religious and
mystical essence. In these stories Rumi, explains the
duality of soul and body and the longing of the soul to the
original homeland with the examples from the animal
kingdom which he brought up at the beginning of the
Masnavi with nay metaphor.
(1849-1920), grew up in the harsh environment of the dissolution period is a great calligrapher. Outside of
calligraphy, he has worked on poetry and formed a Divan in dervish and sufi traditions. Hasan Riza belongs to
Şabaniyy arm of Khalwatiyya and the poems in his Divan are largely revolved around religious and mystical
themes and motifs. The love of the Prophet that is one of the main arteries feeding Turkish-Islamic literature is
an important theme and motif that Hasan Riza touched almost every occasion. In this study, two poems on
Prophet Muhammad’s birth in the famous calligrapher Hasan Riza Efendi’s Divan were examined in terms of
both form and content. These poems that are essentially the reflections of the love of Prophet in our literature
have been written in didactic lyric style. The expression of “tonight” that manifested in a common phrase in the
poems has provided the intensification of the feelings and thoughts on the Prophet’s birthday night. In the
poems which quoted verses of the Koran and hadiths of the Prophet are widely used, miracles appeared by the
birth of the Prophet, changes in people and the world are discussed; the place and the value of Prophet
Muhammad in the cosmos are highlighted. Because of the Prophet’s birth Prophet Muhammad and his holy
birth is exalted, the honor of being his nation is expressed. Hasan Riza’s poems with the subject of Prophet
Muhammad’s birth being talked of are the reflections to divans of rooted tradition of mevlit that has flourished
under the leadership of Suleyman Celebi’s work called Vesiletü’n-Necat in Turkish literature.
Key words: Hasan Riza, divan, Prophet’s birth