Papers by Metin Samancı
Hİkmet - akademik edebiyat dergisi., Aug 31, 2023
Bu makalede 1574-1595 yılları arasında hüküm süren, kitaplara düşkünlüğü ile bilinen Osmanlı sult... more Bu makalede 1574-1595 yılları arasında hüküm süren, kitaplara düşkünlüğü ile bilinen Osmanlı sultanı III. Murad’a sunulan 1578’den önce kaleme alındığı tahmin edilen Miftâhu’l-‘Adâle (Adaletin Anahtarı) isimli, manzum parçalar da içeren mensur bir eser incelenmiştir. Şeyh İbrahim Tennûrî’nin soyundan gelen Ebussu’ûd bin Sa’dullâh (ö. 1595?) tarafından kaleme alınan ve iki babdan oluşan bu eserin ilk babı gaza ve gazilerin faziletlerine ikinci babı ise gaza için kullanılan bineklerin faziletlerine ayrılmıştır. Çalışmada eser ve müellifi hakkında bilgi verilmiş ve eserin ilişkili olabileceği siyasetnâme, gazavatnâme gibi türler hakkında bir değerlendirme yapılmıştır. Ardından eserin içeriği baştan sona kadar ortaya konmuştur. Müellif anlattığı her konu için ayet, hadis ve peygamber kıssalarından örnekler vermiş ve hikâye başlığı altında örnekler getirmiştir. Gaza ve savaş atlarının faziletleri dışında adaletin önemine de değinen bu eser aynı zamanda Osmanlı-İran savaşları için Osmanlı lehine propaganda unsurları da içermektedir.
DergiPark (Istanbul University), May 1, 2023
Özet XVI. yüzyılda yaşamış Abdülmecîd bin Şeyh Nasûh tefsir, hadis, kelam gibi birçok alanda eser... more Özet XVI. yüzyılda yaşamış Abdülmecîd bin Şeyh Nasûh tefsir, hadis, kelam gibi birçok alanda eser telif etmiş çok yönlü bir sufidir. Yaşadığı dönemin muteber tarikatlerinden olan Zeyniyye tarikatinin postnişinlerinden Tosyalı Şeyh Nasûh bin İsrail'in oğlu olan Abdülmecîd Efendi, Arapça ve Farsça eserlerinin yanı sıra aynı zamanda Mecîdî mahlasıyla gerek tercüme gerek telif olarak toplam yirmi dört kadar da Türkçe eser sahibidir. Bu eserlerden biri de 1580-81 yılında Meˇdebü'l-Fużalāi'l-˘Ārifín fí Menāķıbi'l-Ĥulefāˇi'r-Rāşidín adıyla mesnevi nazım biçiminde kaleme aldığı eseridir. Eserde yer yer rivayetlere de işaret edilerek her bir halife hakkında beşer menkıbe, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin hakkında ise bir menkıbe olmak üzere toplam 21 menkıbe aktarılmıştır. Bu çalışmada gerek biyografik başvuru kaynaklarından gerekse daha önce yapılmış akademik yayınlardan hareketle Abdülmecîd bin Şeyh Nasûh et-Tosyevî'nin kısaca biyografisi ortaya konmuştur. Daha sonra ise çalışmamızın ana konusunu teşkil eden Meˇdebü'l-Fużalāi'l-˘Ārifín fí Menāķıbi'l-Ĥulefāˇi'r-Rāşidín adlı menakıbnamenin incelemesine ve değerlendirilemesine geçilmiştir. Bu kısımda ilk önce eser; eldeki tek yazma nüshasından hareketle konusu, telif tarihi, beyit sayısı, kullanılan vezinler vb. bakımdan ana hatlarıyla tanıtılmış daha sonra eserde aktarılan 21 menkıbenin özeti verilmiştir. Bunun ardından eser edebî yönden incelenmiştir ve eserin edebî seviyesi bir değerlendirilmeye tabi tutulmuştur. Çalışmanın sonunda elimizdeki tek nüshadan hareketle Meˇdebü'l Fużalāi'l-˘Ārifín adlı eserin çeviri yazılı metni ortaya konulmuştur.
Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları Dergisi [Journal Of Old Turkish Literature Researches], Jun 23, 2023
Osmanlının zirve çağında şeyhülislamlık görevinde bulunmuş olan Kemâl Paşa-zâde Ahmed Şemseddîn (... more Osmanlının zirve çağında şeyhülislamlık görevinde bulunmuş olan Kemâl Paşa-zâde Ahmed Şemseddîn (ö. 1534) aynı zamanda tarihçi ve şairdir. Yazdığı onlarca ilmî eserin yanı sıra edebî eserleriyle hem ilim geleneğimize hem de Türk edebiyatına sağladığı katkılar büyüktür. Kemâl Paşa-zâde'nin dikkate değer ilmî eserlerinden biri de beden, ruh ve nefsi, kısaca insanın varlık yapısını ele aldığı küçük hacimli ama bir o kadar da yoğun olan Risâle fî Şahsi'l-İnsân başlıklı Arapça risalesidir. Bu çalışmada bahsi geçen risalenin Osmanlı Türkçesiyle yapılan tercümelerinden biri ele alındı.
Akademik dil ve edebiyat dergisi, Dec 31, 2017
Fużūlí, Farsça Dívān'ının mukaddimesinde şiirini Kerbelâ toprağı olarak vasıflandırır. ¤Āşıķ Çele... more Fużūlí, Farsça Dívān'ının mukaddimesinde şiirini Kerbelâ toprağı olarak vasıflandırır. ¤Āşıķ Çelebi de tezkiresinde Fużūlí için ĥāk-sār-ı kūy-ı fenā 'fena mahallesinde toz toprak içinde kalmış; fena mahallesinin düşkünü' ifadesini kullanır. Toprağın düşkünlüğü, perişanlığı, hakir olmayı ifade eden yönü Fużūlí'nin mahlasının olumsuz anlamlarını, manevi değeri ise olumlu anlamlarını hatırlatır. Bu sebeple toprak Fużūlí'nin şiir dünyasını iyi betimleyen bir kelimedir.
Littera Turca Journal of Turkish Language and Literature, Oct 31, 2019
Yılan ve sihir klasik şiir geleneğinde sıkça kullanılan kelimelerdir. Yılan, sevgilinin saçından ... more Yılan ve sihir klasik şiir geleneğinde sıkça kullanılan kelimelerdir. Yılan, sevgilinin saçından dünya hayatına kadar bir çok kavram için, sihir ise sevgilinin gözleri, şiir vb. kavramlar için teşbih unsuru olarak kullanılmıştır. Yılan sihirle beraber geçtiğinde sihirbazların göz boyama ile ipleri yılan şeklinde gösterdikleri Hz. Musa ve sihirbazlar kıssasına telmihte bulunulur. Fakat yılan ve efsunun bir arada geçtiği bazı beyitlerde kamların yılanları deliğinden çıkarmak veyahut yılan ısırıklarını tedavi etmek amacıyla uyguladıkları, Çağataycada arbağ adı verilen ve Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar taşınan yılan efsunundan söz edilir. Bu yazıda yılan efsunu hakkında bilgi verilmiş, ardından tespit edilen ilgili beyitler bu bilgiler etrafında değerlendirilmiştir.
Hikmet, 2023
Bu makalede 1574-1595 yılları arasında hüküm süren, kitaplara
düşkünlüğü ile bilinen Osmanlı sult... more Bu makalede 1574-1595 yılları arasında hüküm süren, kitaplara
düşkünlüğü ile bilinen Osmanlı sultanı III. Murad’a sunulan
1578’den önce kaleme alındığı tahmin edilen Miftâhu’l-‘Adâle
(Adaletin Anahtarı) isimli, manzum parçalar da içeren mensur
bir eser incelenmiştir. Şeyh İbrahim Tennûrî’nin soyundan gelen
Ebussu’ûd bin Sa’dullâh (ö. 1595?) tarafından kaleme alınan ve
iki babdan oluşan bu eserin ilk babı gaza ve gazilerin
faziletlerine ikinci babı ise gaza için kullanılan bineklerin
faziletlerine ayrılmıştır.
Çalışmada eser ve müellifi hakkında bilgi verilmiş ve eserin
ilişkili olabileceği siyasetnâme, gazavatnâme gibi türler
hakkında bir değerlendirme yapılmıştır. Ardından eserin içeriği
baştan sona kadar ortaya konmuştur. Müellif anlattığı her konu
için ayet, hadis ve peygamber kıssalarından örnekler vermiş ve
hikâye başlığı altında örnekler getirmiştir. Gaza ve savaş
atlarının faziletleri dışında adaletin önemine de değinen bu eser
aynı zamanda Osmanlı-İran savaşları için Osmanlı lehine
propaganda unsurları da içermektedir.
Eski Türk Edebiyatı Araştırmaları Dergisi [Journal Of Old Turkish Literature Researches]
Osmanlının zirve çağında şeyhülislamlık görevinde bulunmuş olan Kemâl Paşa-zâde Ahmed Şemseddîn (... more Osmanlının zirve çağında şeyhülislamlık görevinde bulunmuş olan Kemâl Paşa-zâde Ahmed Şemseddîn (ö. 1534) aynı zamanda tarihçi ve şairdir. Yazdığı onlarca ilmi eserin yanı sıra edebi eserleriyle hem ilim geleneğimize hem de Türk edebiyatına sağladığı katkılar büyüktür. Kemâl Paşa-zâde’nin dikkate değer ilmi eserlerinden biri de beden, ruh ve nefsi, kısaca insanın varlık yapısını ele aldığı küçük hacimli ama bir o kadar da yoğun olan Risâle fî Şahsi’l-İnsân başlıklı Arapça risalesidir. Bu çalışmada bu risalenin Osmanlı Türkçesiyle yapılan tercümelerinden biri ele alındı. III. Murad’ın (ö. 1595) cülusuna sunulan, süslü bir nesir diliyle kaleme alınmış Heykel i İnsân başlığını taşıyan bu tercüme eser, yapılan eklemelerle risalenin orijinalinden hacim bakımından yaklaşık beş katı seviyesine ulaşmıştır. Eserin konusuyla doğrudan ilişkili olmasa bile mütercim konuyu ustaca adalete getirir ve devlet görevlilerinin manevi yolculuklarını (seyr u sülûk) adalete özen göstermekle sağlayabilecek...
ESTAD, 2023
Osmanlının zirve çağında şeyhülislamlık görevinde bulunmuş olan Kemâl Paşa-zâde
Ahmed Şemseddîn (... more Osmanlının zirve çağında şeyhülislamlık görevinde bulunmuş olan Kemâl Paşa-zâde
Ahmed Şemseddîn (ö. 1534) aynı zamanda tarihçi ve şairdir. Yazdığı onlarca ilmî
eserin yanı sıra edebî eserleriyle hem ilim geleneğimize hem de Türk edebiyatına
sağladığı katkılar büyüktür.
Kemâl Paşa-zâde’nin dikkate değer ilmî eserlerinden biri de beden, ruh ve nefsi, kısaca
insanın varlık yapısını ele aldığı küçük hacimli ama bir o kadar da yoğun olan
Risâle fî Şahsi’l-İnsân başlıklı Arapça risalesidir. Bu çalışmada bahsi geçen risalenin
Osmanlı Türkçesiyle yapılan tercümelerinden biri ele alındı.
III. Murad’ın (ö. 1595) cülusuna sunulan, süslü bir nesir diliyle kaleme alınmış
Heykel-i İnsân başlığını taşıyan bu tercüme eser, yapılan eklemelerle birlikte risalenin
aslından hacim olarak yaklaşık beş katı seviyesine ulaşmıştır. Eserin konusuyla
doğrudan ilişkili olmasa bile mütercim ustalıkla konuyu adalete getirir ve devlet
görevlilerinin manevi yolculuklarını (seyr u sülûk) adalete özen göstermekle sağlayabileceklerini vurgular. Devlet adamlarının bir tabip gibi tebaanın hastalıklarını
teşhis edip ona göre müdahale etmeleri gerektiği söylenir. Bu gibi eklemeler
sonucunda tercümenin bir bakıma siyasetname özelliği gösterdiği de söylenebilir.
Baştan sona secili olan bu eserinde mütercim marifet, İslam dininin temel kaynakları
(edille-i şer’iyye) konularına da değinmiş ve bu konuda kendi dönemine eleştiriler
yöneltmiştir.
Bu çalışmada, bir kıyaslama imkânı sunabilmek için Arapça eserin bire bir Türkçe
tercümesi de yapılmış; bunun yanı sıra çalışmanın ana konusu olan Heykel-i İnsân
adlı tercüme ele alınmış, içerik ve üslup bakımından diğer tercümelerle
karşılaştırılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kemâl Paşa-zâde, insan, beden, ruh, nefis, adalet, siyasetnâme, III. Murad, tercüme, nesir.
DEV DERGİSİ, 2023
Abdulmecid bin Sheikh Nasuh, who lived in the 16th century, is a versatile sufi who has written w... more Abdulmecid bin Sheikh Nasuh, who lived in the 16th century, is a versatile sufi who has written works in many fields such as tafsir, hadith and kalam. Abdulmecid Efendi, who was the son of Sheikh Nasuh bin Israel Tosyalı, one of the followers of the Zeyniyye sect, which was one of the respected sects of his time, also has a total of twenty-four Turkish works under the pseudonym Mecidi, both in translation and in copyright, in addition to his many Arabic and Persian works. One of these works is Meˇdebü'l-Fużalāi'l-Ārifín fí menāķıbi'l-Ĥulefāˇi'r-Rāşidín, which he wrote in the form of mesnevi verse in 1580-81. In the work, the narrations were also pointed out from place to place, five for each caliph and one for the Hasan and Huseyin total of 21 legends were quoted. In this study, a brief biography of Abdulmecid bin Sheikh Nasûh et-Tosyevî is presented, based on both biographical reference sources and previous academic publications. Then, the examination and evaluation of the menakıbname named Meˇdebü'l Fużalāi'l-Ārifín fí menāķıbi'l-Ĥulefāˇi'r-Rāşidín, which is the main subject of our study, has been started. In this section, firstly, the work is introduced with its main lines in terms of its subject, copyright date, number of couplets, meters used, etc., based on the only manuscript copy available, and then a summary of the 21 legends quoted in the work is given. After that, the work was examined in terms of literature and the literary level of the work was evaluated. At the end of the study, the translated text of the work named Meˇdebü'l Fużalāi'l-Ārifín was revealed, based on the only copy we have.
ÖZET“Mecmū¤a-i Nežā¢ir (vr. 150b-250a) (Süleymaniye Kütüphanesi H. Hüsnü Paşa 1031) İnceleme - Te... more ÖZET“Mecmū¤a-i Nežā¢ir (vr. 150b-250a) (Süleymaniye Kütüphanesi H. Hüsnü Paşa 1031) İnceleme - Tenkitli Metin” adını taşıyan bu çalışmada, on altıncı yüzyılın sonları ve on yedinci yüzyılın başlarında derlendiği tahmin edilen nazire mecmuasının tenkitli metni hazırlanmış ve bu metin esas alınarak eser üzerinde şekil ve muhteva incelemesi gerçekleşmiştir.Çalışma iki bölümden oluşmaktadır: Birinci bölümde eser şekil, muhteva bakımından tetkik edilmeye çalışılmıştır. İkinci bölümde ise eserin tenkitli metni ortaya konmuştur.ABSTRACTIn this study named “Mecmū¤a-i Nežā¢ir (vr. 150b-250a) (Süleymaniye Kütüphanesi H. Hüsnü Paşa 1031 The Critical Text”, the critical text of nazeerah macmuas which are presumed to have been collected in late sixteenth and early seventeenth centuries is provided and based on this text, the form and the content of the macmuah has been analyzed.The study consists of two parts: In the first part, the macmuah has been analyzed in the aspects of form, literary lang...
Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi
Uc dilin konusuldugu bir muhitte yetisen Fuzūli’nin siir dili yasadigi cevrenin etkisiyle Osmanli... more Uc dilin konusuldugu bir muhitte yetisen Fuzūli’nin siir dili yasadigi cevrenin etkisiyle Osmanli sairlerinden farklidir. Şiir yazabilecek seviyede Arapca ve Farscaya hâkim olan sairin Turkcesi zaman zaman bu dillerin etkisi altindadir. Bu nedenle onun siirlerinde Turkcenin yapisina uymayan kullanimlarla karsilasmak mumkundur. Bu calismada Fuzūli’nin siirlerinde gecen sira disi bir yapi soz konusu edilmistir. Fuzūli’nin siirlerinde ancak et-/eyle- seklinde yer alan fesahate aykiri bir ifadenin varligi tespit edilmistir. Bu ifadenin, ancak kelimesinin ‘fakat’ anlamindan ziyade ‘o kadar, o derece’ anlamlarindan hareketle ve Osmanli siirinde yeter et- seklinde karsilik bulan Farsca bes kerden ifadesinin tesiriyle olustugu tespit edilmistir. Calismada bu ifadeye ‘son vermek; birakmak; vazgecmek, bu kadarla yetinmek’ gibi anlamlar verilmesi gerektigi sonucuna varilmistir. Arastirmacilarin bir kiyaslama yapabilmesi icin dil ici ceviri iceren nesirlerde ifadeye verilen karsiliklar da sunulmustur.
Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi, Dec 31, 2017
Fużūlí, Farsça Dívān'ının mukaddimesinde şiirini Kerbelâ toprağı olarak vasıflandırır. ¤Āşıķ Çele... more Fużūlí, Farsça Dívān'ının mukaddimesinde şiirini Kerbelâ toprağı olarak vasıflandırır. ¤Āşıķ Çelebi de tezkiresinde Fużūlí için ĥāk-sār-ı kūy-ı fenā 'fena mahallesinde toz toprak içinde kalmış; fena mahallesinin düşkünü' ifadesini kullanır. Toprağın düşkünlüğü, perişanlığı, hakir olmayı ifade eden yönü Fużūlí'nin mahlasının olumsuz anlamlarını, manevi değeri ise olumlu anlamlarını hatırlatır. Bu sebeple toprak Fużūlí'nin şiir dünyasını iyi betimleyen bir kelimedir.
KLASİK TÜRK ŞİİRİNDE İZLERİ GÖRÜLEN YILAN EFSUNU (ARBAĞ), 2019
Bu çalışmada; yılanı deliğinden çıkarmak, yılan ısırıklarını tedavi etmek, yılanlara korkmadan do... more Bu çalışmada; yılanı deliğinden çıkarmak, yılan ısırıklarını tedavi etmek, yılanlara korkmadan dokunabilmek gibi amaçlarla
Orta Asya’da eskiden beri uygulanan bir yılan efsununun (arbağ) Klasik Türk şiirindeki izleri incelenmiştir.
Klasik Türk şiirinin önemli benzetme unsurlarından biri olan yılan, sihirle beraber geçtiğinde sihirbazların göz boyama
suretiyle ipleri yılan şeklinde gösterdiklerinden bahsedilen Hz. Musa ve sihirbazlar kıssasına telmihte bulunulur. Bununla
birlikte yılan ve efsunun bir arada geçtiği bazı beyitlerde kamlar tarafından uygulanan ve Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar
taşınan bir efsunlama geleneğinden söz edilir.
Çalışmamızda önce yılan efsunu hakkında bilgi verilmiş; ardından bu efsunla ilgili olduğu tespit edilen beyitler yılan efsununa
dair bilinenlerden hareketle yorumlanmıştır.
Fużūlî'nin Şiirinde Sıra Dışı Bir Anlam Kopyası Örneği: Ancak Et-, 2019
Öz Üç dilin konuşulduğu bir muhitte yetişen Fużūlî'nin şiir dili yaşadığı çevrenin etkisiyle Osma... more Öz Üç dilin konuşulduğu bir muhitte yetişen Fużūlî'nin şiir dili yaşadığı çevrenin etkisiyle Osmanlı şairlerinden farklıdır. Şiir yazabilecek seviyede Arapça ve Farsçaya hâkim olan şairin Türkçesi zaman zaman bu dillerin etkisi altındadır. Bu nedenle onun şiirlerinde Türkçenin yapısına uymayan kullanımlarla karşılaşmak mümkündür. Bu çalışmada Fużūlî'nin şiirlerinde geçen sıra dışı bir yapı söz konusu edilmiştir. Fużūlî'nin şiirlerinde ancak et-/eyle-şeklinde yer alan fesahate aykırı bir ifadenin varlığı tespit edilmiştir. Bu ifadenin, ancak kelimesinin 'fakat' anlamından ziyade 'o kadar, o derece' anlamlarından hareketle ve Osmanlı şiirinde yeter et-şeklinde karşılık bulan Farsça bes kerden ifadesinin tesiriyle oluştuğu tespit edilmiştir. Çalışmada bu ifadeye 'son vermek; bırakmak; vazgeçmek, bu kadarla yetinmek' gibi anlamlar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Araştırmacıların bir kıyaslama yapabilmesi için dil içi çeviri içeren neşirlerde ifadeye verilen karşılıklar da sunulmuştur.Abstract Fużūlî, grown up in a neighborhood where three languages were spoken has a specific language compared to Ottoman poets, under the influence of the environment. Poet's Turkish, having a brilliant mastery of Arabic and Persian in a level to write poetry, is under the influence of these languages sometimes. Therefore, it is possible to encounter usages don't conform to Turkish stracture in his poetry. In this article, an unusual structure in Fużūlî 's poetry has been concerned. A phrase was detected in Fużūlì's poetry, such as ancak et-/eyle-which is incongruous facility. It is detected that this phrase was appeared from ancak word's 'so much, that amount' meaning rather than 'but, only' meaning and by the influence of Persian bas kardan which is reciprocating as yeter et-in Ottoman poetry. In the article, conclueded that it is necessary to make of the phrase like to end, to stop; To leave; to give up, to be content with this'. For researchers to make a comparison, meaning in publishings including intra-language translation also are presented.
Bir Devr-i Kadim Efendisi Prof. Dr. Tahir ÜZGÖR'e ARMAĞAN, 2018
Yazıda Klasik metinlerde 'ancak' anlamında kullanılan evet kelimesinin bir calque (öyküntü/anlam ... more Yazıda Klasik metinlerde 'ancak' anlamında kullanılan evet kelimesinin bir calque (öyküntü/anlam kopyalaması/anlam aktarması) olup olmadığı tartışılmış ve bu anlamın Farsça hemân kelimesinin etkisiyle meydana gelmiş olabileceği savunulmuştur.
Books by Metin Samancı
Kuş Dili: Dilde, Edebiyatta ve Sanatta Kuşlar, 2017
Osmanlı şiirinde Mecnun hakkında oluşturulan hayallerin en
yaygınlarından biri de başına kuşların... more Osmanlı şiirinde Mecnun hakkında oluşturulan hayallerin en
yaygınlarından biri de başına kuşların yuva yapmasıdır. Leyla’nın
aşkından çöllere düşen Mecnun vahşi hayvanlarla dost olmuş ve
kuşlar başında yuva yapmıştır.
Hırsızlık Kitabı , 2019
Dış görünüşün ve kıyafetlerin katı kurallarla çerçevesinin
belirlendiği geleneksel toplum yapısın... more Dış görünüşün ve kıyafetlerin katı kurallarla çerçevesinin
belirlendiği geleneksel toplum yapısında her insan ait olduğu
zümrenin kıyafetlerini giymek ve o zümrenin fertleri gibi gö-
rünmek zorundaydı. Osmanlı’da riyâ veya sahtekârlık amacıyla kendisine ait olmayan bir kisveye bürünenler başka bir zümrenin dış görünüşünü çalmış bir hırsız olarak görülmüş ve görünüşü ile insanları aldatan bu kişilere görünüş hırsızı anlamında sûret uğrısı denilmiştir. Bu tabir daha çok klasik edebiyat tiplerinden sahtekârlık ve riyakârlıkla anılan zahit hakkında işlenmiştir. Her fırsatta zahide sataşan şairler ona hakaret etmek amacıyla bu tabiri kullanmışlardır. Buna ek olarak bu tabir
etrafında hayal güçlerine dayanarak orijinal mazmunlar da
üretmişlerdir. Bu yazıda Klasik Türk edebiyatından örneklerle
suret uğrısı tabiri ele alınmıştır.
Conference Presentations by Metin Samancı
International Conference on Global Practice of Multidisciplinary Scientific StudiesIV Turkish Republic of Northern Cyprus, April 28-30, 2023
Bilindiği gibi İslami gelenekte öngörülen farklı sakıncalardan ötürü gerçekçi tabloların
çizimine... more Bilindiği gibi İslami gelenekte öngörülen farklı sakıncalardan ötürü gerçekçi tabloların
çizimine izin verilmemiştir. Bu nedenle İslam toplumlarında Batı’da olduğu gibi üç boyutlu
gerçekçi bir resim sanatı görülmez. Batı’da özellikle göz, ağız, burun, el, ayak gibi vücut
kısımlarının tüm ayrıntılarıyla resmedildiği neredeyse anatomik olarak kusursuz çizimler
karşımıza çıkarken İslami gelenekte ana hatları verilen gösterme maksatlı resimlere denk
geliriz. Bunun yanı sıra resim ve heykele getirilen sınırlamanın tam aksine İslam tarihinde
söze dayalı sanatlara rağbet artmıştır. Özellikle şiire gösterilen yoğun ilgiyle birlikte bir
beyte dünyalar kadar kültür malzemesi sıkıştıran şairlerimiz görülür. Şairlerimiz günümüz
araştırmalarında kısaca “sevgili” olarak tanımlanan mutlak güzelliği sayısız beyitte ince
çağrışımlar, türlü hayaller, çeşitli söz ve zekâ oyunları, nüanslar, gündelik yaşam unsurları
gibi kültürel malzemelerle zenginleştirerek anlatageldiler. Sevgilinin aşkınlığı, güzelliği,
cazibesi genel olarak anlatıldığı gibi güzellik unsurları olarak bilinen göz, kirpik, saç, boy
ve bel gibi unsurlarla ayrıntılı olarak da aktarılır. Bu beyitlerin zaman zaman tıpkı bir tablo
gibi detaylarla dolu olduğu ve hayal gücünü besleyen renkli anlatılarla bezendiği görülür.
Klasik Türk edebiyatının seçkin şairlerinden olan Emrî’nin (ö. 1575) öne çıkan yönlerinden
biri de bu bahsettiğimiz tasvir gücüdür. Hayal gücünün zenginliğiyle, detaylara dikkat
ederek yaptığı tasvirlerle dikkat çeker. Bu bildiride Emrî’nin şiir geleneğinde sevgilinin
güzellik unsurları arasında en az yer verilenlerden biri diyebileceğimiz ele yönelik yazmış
olduğu bir gazel ele alınacak, gazelde yer verilen tasvirler klasik şiir geleneği bakımından değerlendirilecek; kelimelerin yaptığı çağrışımlar ve sosyal yaşam unsurları ortaya konarak şairin bir gazele neler sıkıştırabildiği araştırmacıların ilgisine sunulacaktır.
OSMANLI EDEBÎ METİNLERİNİN ANLAM DÜNYASI SEMPOZYUMU 12-13 Mayıs / May 2017, 2019
Özet Bu çalışmada Klasik Türk şiirinde kullanılan šāķ-ı nisyān ifadesi üzerinde durulmuştur. 'Raf... more Özet Bu çalışmada Klasik Türk şiirinde kullanılan šāķ-ı nisyān ifadesi üzerinde durulmuştur. 'Raf; duvarlarda eşya konulan göz' gibi anlamlara gelen šāķ kelimesi ile 'unutmak' anlamındaki nisyān kelimesinden oluşan bu terkip unutma kavramına anlam zenginliği katmaktadır. Bir köşede unutulmayı anlatan bu terkiple şairler rafa kaldırılan nesnelerin unutulmayı hak etmediklerini ve bir gün tekrar hatırlanma ihtimallerinin olduğunu ima etmektedirler. Abstract In this study, the phrase šāķ-ı nisyān used in classical poetry is examined. This expression, which is a combination of šāķ 'shelf, niche' and nisyān 'forgetting', adds to forget notion rich meanings. Poets refer that things on the shelf don't deserve to be forgotten and there was a possibility to be remembered by this expression, which refers to be thrown on the scrap heap.
Uploads
Papers by Metin Samancı
düşkünlüğü ile bilinen Osmanlı sultanı III. Murad’a sunulan
1578’den önce kaleme alındığı tahmin edilen Miftâhu’l-‘Adâle
(Adaletin Anahtarı) isimli, manzum parçalar da içeren mensur
bir eser incelenmiştir. Şeyh İbrahim Tennûrî’nin soyundan gelen
Ebussu’ûd bin Sa’dullâh (ö. 1595?) tarafından kaleme alınan ve
iki babdan oluşan bu eserin ilk babı gaza ve gazilerin
faziletlerine ikinci babı ise gaza için kullanılan bineklerin
faziletlerine ayrılmıştır.
Çalışmada eser ve müellifi hakkında bilgi verilmiş ve eserin
ilişkili olabileceği siyasetnâme, gazavatnâme gibi türler
hakkında bir değerlendirme yapılmıştır. Ardından eserin içeriği
baştan sona kadar ortaya konmuştur. Müellif anlattığı her konu
için ayet, hadis ve peygamber kıssalarından örnekler vermiş ve
hikâye başlığı altında örnekler getirmiştir. Gaza ve savaş
atlarının faziletleri dışında adaletin önemine de değinen bu eser
aynı zamanda Osmanlı-İran savaşları için Osmanlı lehine
propaganda unsurları da içermektedir.
Ahmed Şemseddîn (ö. 1534) aynı zamanda tarihçi ve şairdir. Yazdığı onlarca ilmî
eserin yanı sıra edebî eserleriyle hem ilim geleneğimize hem de Türk edebiyatına
sağladığı katkılar büyüktür.
Kemâl Paşa-zâde’nin dikkate değer ilmî eserlerinden biri de beden, ruh ve nefsi, kısaca
insanın varlık yapısını ele aldığı küçük hacimli ama bir o kadar da yoğun olan
Risâle fî Şahsi’l-İnsân başlıklı Arapça risalesidir. Bu çalışmada bahsi geçen risalenin
Osmanlı Türkçesiyle yapılan tercümelerinden biri ele alındı.
III. Murad’ın (ö. 1595) cülusuna sunulan, süslü bir nesir diliyle kaleme alınmış
Heykel-i İnsân başlığını taşıyan bu tercüme eser, yapılan eklemelerle birlikte risalenin
aslından hacim olarak yaklaşık beş katı seviyesine ulaşmıştır. Eserin konusuyla
doğrudan ilişkili olmasa bile mütercim ustalıkla konuyu adalete getirir ve devlet
görevlilerinin manevi yolculuklarını (seyr u sülûk) adalete özen göstermekle sağlayabileceklerini vurgular. Devlet adamlarının bir tabip gibi tebaanın hastalıklarını
teşhis edip ona göre müdahale etmeleri gerektiği söylenir. Bu gibi eklemeler
sonucunda tercümenin bir bakıma siyasetname özelliği gösterdiği de söylenebilir.
Baştan sona secili olan bu eserinde mütercim marifet, İslam dininin temel kaynakları
(edille-i şer’iyye) konularına da değinmiş ve bu konuda kendi dönemine eleştiriler
yöneltmiştir.
Bu çalışmada, bir kıyaslama imkânı sunabilmek için Arapça eserin bire bir Türkçe
tercümesi de yapılmış; bunun yanı sıra çalışmanın ana konusu olan Heykel-i İnsân
adlı tercüme ele alınmış, içerik ve üslup bakımından diğer tercümelerle
karşılaştırılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kemâl Paşa-zâde, insan, beden, ruh, nefis, adalet, siyasetnâme, III. Murad, tercüme, nesir.
Orta Asya’da eskiden beri uygulanan bir yılan efsununun (arbağ) Klasik Türk şiirindeki izleri incelenmiştir.
Klasik Türk şiirinin önemli benzetme unsurlarından biri olan yılan, sihirle beraber geçtiğinde sihirbazların göz boyama
suretiyle ipleri yılan şeklinde gösterdiklerinden bahsedilen Hz. Musa ve sihirbazlar kıssasına telmihte bulunulur. Bununla
birlikte yılan ve efsunun bir arada geçtiği bazı beyitlerde kamlar tarafından uygulanan ve Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar
taşınan bir efsunlama geleneğinden söz edilir.
Çalışmamızda önce yılan efsunu hakkında bilgi verilmiş; ardından bu efsunla ilgili olduğu tespit edilen beyitler yılan efsununa
dair bilinenlerden hareketle yorumlanmıştır.
Books by Metin Samancı
yaygınlarından biri de başına kuşların yuva yapmasıdır. Leyla’nın
aşkından çöllere düşen Mecnun vahşi hayvanlarla dost olmuş ve
kuşlar başında yuva yapmıştır.
belirlendiği geleneksel toplum yapısında her insan ait olduğu
zümrenin kıyafetlerini giymek ve o zümrenin fertleri gibi gö-
rünmek zorundaydı. Osmanlı’da riyâ veya sahtekârlık amacıyla kendisine ait olmayan bir kisveye bürünenler başka bir zümrenin dış görünüşünü çalmış bir hırsız olarak görülmüş ve görünüşü ile insanları aldatan bu kişilere görünüş hırsızı anlamında sûret uğrısı denilmiştir. Bu tabir daha çok klasik edebiyat tiplerinden sahtekârlık ve riyakârlıkla anılan zahit hakkında işlenmiştir. Her fırsatta zahide sataşan şairler ona hakaret etmek amacıyla bu tabiri kullanmışlardır. Buna ek olarak bu tabir
etrafında hayal güçlerine dayanarak orijinal mazmunlar da
üretmişlerdir. Bu yazıda Klasik Türk edebiyatından örneklerle
suret uğrısı tabiri ele alınmıştır.
Conference Presentations by Metin Samancı
çizimine izin verilmemiştir. Bu nedenle İslam toplumlarında Batı’da olduğu gibi üç boyutlu
gerçekçi bir resim sanatı görülmez. Batı’da özellikle göz, ağız, burun, el, ayak gibi vücut
kısımlarının tüm ayrıntılarıyla resmedildiği neredeyse anatomik olarak kusursuz çizimler
karşımıza çıkarken İslami gelenekte ana hatları verilen gösterme maksatlı resimlere denk
geliriz. Bunun yanı sıra resim ve heykele getirilen sınırlamanın tam aksine İslam tarihinde
söze dayalı sanatlara rağbet artmıştır. Özellikle şiire gösterilen yoğun ilgiyle birlikte bir
beyte dünyalar kadar kültür malzemesi sıkıştıran şairlerimiz görülür. Şairlerimiz günümüz
araştırmalarında kısaca “sevgili” olarak tanımlanan mutlak güzelliği sayısız beyitte ince
çağrışımlar, türlü hayaller, çeşitli söz ve zekâ oyunları, nüanslar, gündelik yaşam unsurları
gibi kültürel malzemelerle zenginleştirerek anlatageldiler. Sevgilinin aşkınlığı, güzelliği,
cazibesi genel olarak anlatıldığı gibi güzellik unsurları olarak bilinen göz, kirpik, saç, boy
ve bel gibi unsurlarla ayrıntılı olarak da aktarılır. Bu beyitlerin zaman zaman tıpkı bir tablo
gibi detaylarla dolu olduğu ve hayal gücünü besleyen renkli anlatılarla bezendiği görülür.
Klasik Türk edebiyatının seçkin şairlerinden olan Emrî’nin (ö. 1575) öne çıkan yönlerinden
biri de bu bahsettiğimiz tasvir gücüdür. Hayal gücünün zenginliğiyle, detaylara dikkat
ederek yaptığı tasvirlerle dikkat çeker. Bu bildiride Emrî’nin şiir geleneğinde sevgilinin
güzellik unsurları arasında en az yer verilenlerden biri diyebileceğimiz ele yönelik yazmış
olduğu bir gazel ele alınacak, gazelde yer verilen tasvirler klasik şiir geleneği bakımından değerlendirilecek; kelimelerin yaptığı çağrışımlar ve sosyal yaşam unsurları ortaya konarak şairin bir gazele neler sıkıştırabildiği araştırmacıların ilgisine sunulacaktır.
düşkünlüğü ile bilinen Osmanlı sultanı III. Murad’a sunulan
1578’den önce kaleme alındığı tahmin edilen Miftâhu’l-‘Adâle
(Adaletin Anahtarı) isimli, manzum parçalar da içeren mensur
bir eser incelenmiştir. Şeyh İbrahim Tennûrî’nin soyundan gelen
Ebussu’ûd bin Sa’dullâh (ö. 1595?) tarafından kaleme alınan ve
iki babdan oluşan bu eserin ilk babı gaza ve gazilerin
faziletlerine ikinci babı ise gaza için kullanılan bineklerin
faziletlerine ayrılmıştır.
Çalışmada eser ve müellifi hakkında bilgi verilmiş ve eserin
ilişkili olabileceği siyasetnâme, gazavatnâme gibi türler
hakkında bir değerlendirme yapılmıştır. Ardından eserin içeriği
baştan sona kadar ortaya konmuştur. Müellif anlattığı her konu
için ayet, hadis ve peygamber kıssalarından örnekler vermiş ve
hikâye başlığı altında örnekler getirmiştir. Gaza ve savaş
atlarının faziletleri dışında adaletin önemine de değinen bu eser
aynı zamanda Osmanlı-İran savaşları için Osmanlı lehine
propaganda unsurları da içermektedir.
Ahmed Şemseddîn (ö. 1534) aynı zamanda tarihçi ve şairdir. Yazdığı onlarca ilmî
eserin yanı sıra edebî eserleriyle hem ilim geleneğimize hem de Türk edebiyatına
sağladığı katkılar büyüktür.
Kemâl Paşa-zâde’nin dikkate değer ilmî eserlerinden biri de beden, ruh ve nefsi, kısaca
insanın varlık yapısını ele aldığı küçük hacimli ama bir o kadar da yoğun olan
Risâle fî Şahsi’l-İnsân başlıklı Arapça risalesidir. Bu çalışmada bahsi geçen risalenin
Osmanlı Türkçesiyle yapılan tercümelerinden biri ele alındı.
III. Murad’ın (ö. 1595) cülusuna sunulan, süslü bir nesir diliyle kaleme alınmış
Heykel-i İnsân başlığını taşıyan bu tercüme eser, yapılan eklemelerle birlikte risalenin
aslından hacim olarak yaklaşık beş katı seviyesine ulaşmıştır. Eserin konusuyla
doğrudan ilişkili olmasa bile mütercim ustalıkla konuyu adalete getirir ve devlet
görevlilerinin manevi yolculuklarını (seyr u sülûk) adalete özen göstermekle sağlayabileceklerini vurgular. Devlet adamlarının bir tabip gibi tebaanın hastalıklarını
teşhis edip ona göre müdahale etmeleri gerektiği söylenir. Bu gibi eklemeler
sonucunda tercümenin bir bakıma siyasetname özelliği gösterdiği de söylenebilir.
Baştan sona secili olan bu eserinde mütercim marifet, İslam dininin temel kaynakları
(edille-i şer’iyye) konularına da değinmiş ve bu konuda kendi dönemine eleştiriler
yöneltmiştir.
Bu çalışmada, bir kıyaslama imkânı sunabilmek için Arapça eserin bire bir Türkçe
tercümesi de yapılmış; bunun yanı sıra çalışmanın ana konusu olan Heykel-i İnsân
adlı tercüme ele alınmış, içerik ve üslup bakımından diğer tercümelerle
karşılaştırılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Kemâl Paşa-zâde, insan, beden, ruh, nefis, adalet, siyasetnâme, III. Murad, tercüme, nesir.
Orta Asya’da eskiden beri uygulanan bir yılan efsununun (arbağ) Klasik Türk şiirindeki izleri incelenmiştir.
Klasik Türk şiirinin önemli benzetme unsurlarından biri olan yılan, sihirle beraber geçtiğinde sihirbazların göz boyama
suretiyle ipleri yılan şeklinde gösterdiklerinden bahsedilen Hz. Musa ve sihirbazlar kıssasına telmihte bulunulur. Bununla
birlikte yılan ve efsunun bir arada geçtiği bazı beyitlerde kamlar tarafından uygulanan ve Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar
taşınan bir efsunlama geleneğinden söz edilir.
Çalışmamızda önce yılan efsunu hakkında bilgi verilmiş; ardından bu efsunla ilgili olduğu tespit edilen beyitler yılan efsununa
dair bilinenlerden hareketle yorumlanmıştır.
yaygınlarından biri de başına kuşların yuva yapmasıdır. Leyla’nın
aşkından çöllere düşen Mecnun vahşi hayvanlarla dost olmuş ve
kuşlar başında yuva yapmıştır.
belirlendiği geleneksel toplum yapısında her insan ait olduğu
zümrenin kıyafetlerini giymek ve o zümrenin fertleri gibi gö-
rünmek zorundaydı. Osmanlı’da riyâ veya sahtekârlık amacıyla kendisine ait olmayan bir kisveye bürünenler başka bir zümrenin dış görünüşünü çalmış bir hırsız olarak görülmüş ve görünüşü ile insanları aldatan bu kişilere görünüş hırsızı anlamında sûret uğrısı denilmiştir. Bu tabir daha çok klasik edebiyat tiplerinden sahtekârlık ve riyakârlıkla anılan zahit hakkında işlenmiştir. Her fırsatta zahide sataşan şairler ona hakaret etmek amacıyla bu tabiri kullanmışlardır. Buna ek olarak bu tabir
etrafında hayal güçlerine dayanarak orijinal mazmunlar da
üretmişlerdir. Bu yazıda Klasik Türk edebiyatından örneklerle
suret uğrısı tabiri ele alınmıştır.
çizimine izin verilmemiştir. Bu nedenle İslam toplumlarında Batı’da olduğu gibi üç boyutlu
gerçekçi bir resim sanatı görülmez. Batı’da özellikle göz, ağız, burun, el, ayak gibi vücut
kısımlarının tüm ayrıntılarıyla resmedildiği neredeyse anatomik olarak kusursuz çizimler
karşımıza çıkarken İslami gelenekte ana hatları verilen gösterme maksatlı resimlere denk
geliriz. Bunun yanı sıra resim ve heykele getirilen sınırlamanın tam aksine İslam tarihinde
söze dayalı sanatlara rağbet artmıştır. Özellikle şiire gösterilen yoğun ilgiyle birlikte bir
beyte dünyalar kadar kültür malzemesi sıkıştıran şairlerimiz görülür. Şairlerimiz günümüz
araştırmalarında kısaca “sevgili” olarak tanımlanan mutlak güzelliği sayısız beyitte ince
çağrışımlar, türlü hayaller, çeşitli söz ve zekâ oyunları, nüanslar, gündelik yaşam unsurları
gibi kültürel malzemelerle zenginleştirerek anlatageldiler. Sevgilinin aşkınlığı, güzelliği,
cazibesi genel olarak anlatıldığı gibi güzellik unsurları olarak bilinen göz, kirpik, saç, boy
ve bel gibi unsurlarla ayrıntılı olarak da aktarılır. Bu beyitlerin zaman zaman tıpkı bir tablo
gibi detaylarla dolu olduğu ve hayal gücünü besleyen renkli anlatılarla bezendiği görülür.
Klasik Türk edebiyatının seçkin şairlerinden olan Emrî’nin (ö. 1575) öne çıkan yönlerinden
biri de bu bahsettiğimiz tasvir gücüdür. Hayal gücünün zenginliğiyle, detaylara dikkat
ederek yaptığı tasvirlerle dikkat çeker. Bu bildiride Emrî’nin şiir geleneğinde sevgilinin
güzellik unsurları arasında en az yer verilenlerden biri diyebileceğimiz ele yönelik yazmış
olduğu bir gazel ele alınacak, gazelde yer verilen tasvirler klasik şiir geleneği bakımından değerlendirilecek; kelimelerin yaptığı çağrışımlar ve sosyal yaşam unsurları ortaya konarak şairin bir gazele neler sıkıştırabildiği araştırmacıların ilgisine sunulacaktır.