Tolga Özden
Associate Professor at Faculty of Architecture and Design, Architecture Department, Çanakkale Onsekiz Mart University, Turkey (by November 2017)
Assistant Professor at Faculty of Architecture and Design, Architecture Department, Çanakkale Onsekiz Mart University, Turkey (October 2015 - November 2017)
Research Assistant at Faculty of Architecture, Süleyman Demirel University (SDÜ), Isparta, Turkey (from July 2013 to October 2015)
Research Assistant at Faculty of Architecture, Middle East Technical University (METU), Ankara, Turkey (between January 2004 - July 2013).
Supervisors: Prof. Dr. Mualla Erkılıç
Phone: +90 532 4957648
Address: Faculty of Architecture, Süleyman Demirel University, Isparta, Turkey
Assistant Professor at Faculty of Architecture and Design, Architecture Department, Çanakkale Onsekiz Mart University, Turkey (October 2015 - November 2017)
Research Assistant at Faculty of Architecture, Süleyman Demirel University (SDÜ), Isparta, Turkey (from July 2013 to October 2015)
Research Assistant at Faculty of Architecture, Middle East Technical University (METU), Ankara, Turkey (between January 2004 - July 2013).
Supervisors: Prof. Dr. Mualla Erkılıç
Phone: +90 532 4957648
Address: Faculty of Architecture, Süleyman Demirel University, Isparta, Turkey
less
InterestsView All (35)
Uploads
Papers by Tolga Özden
Bölgesi'nde 10 il ile yüzlerce ilçe ve kırsal yerleşimde ağır
hasara neden olan birbiri peşi sıra meydana gelen iki depremin
üzerinden henüz kısa bir zaman geçmiş bulunuyor. Afetin
acil yardım ve müdahale aşamaları sona ermek üzereyken,
telafisi mümkün olmayan kayıpların yaşandığı da büyük
bir gerçektir. Bundan sonra ise rehabilitasyon ve yeniden
yapım süreçleri başlayacaktır. Bu dönemin de oldukça
zor ve sancılı geçeceği aşikar görülmektedir. Gerek afetin
boyutları ve verdiği hasar gerekse ortaya çıkan barınma
ihtiyacının büyüklüğü bu konuda hızlı ve sağlıklı adımlar
atılmasını gerektirmektedir.
sistemin, barınma hakkını kötüye kullananlara açık çek veren ve afetlere dönüşebilme
potansiyeli yüksek uygulamalara cevaz veren bir yaklaşım olan imar affı ile yine
yasalaştırarak kendisiyle çelişmesi, kanıksanmış bir davranış haline gelmiştir.”
“On yıllardır bilimin ve hukukun savunmasını yapanlarca imar affı sarmalının ne denli büyük
bir hata olduğu savları defalarca yaşanan afetlerle de ispatlanmışken; yeni bir imar affı
beklentisinin dillendirildiği toplumda bu durumun neredeyse sevinçle karşılanabilmesini,
kaderini siyasi gücün adeta tanrısal güç kullanan bir kontrolsüzlüğe evrilmesini ziyadesiyle
kanıksamış bir toplumsal yapı oluşturma başarısına bağlamak şaşırtıcı olmayacaktır.
Zira kentsel krizin çözümünde sadece fiziksel yapının iyileştirilmesi değil sosyo-ekonomik
ve hukuksal sistemin de iyileştirilmesi gerekliliği apaçık ortada dururken yasa tanımazlığı
yasallaştıran uygulamaların af adı altında toplumda sürekli bir kanunsuzluğa özendirme
davranışı elbette kentsel kriz ve afetler çağında ağır sonuçlara neden olacaktır.
Bölgesi'nde 10 il ile yüzlerce ilçe ve kırsal yerleşimde ağır
hasara neden olan birbiri peşi sıra meydana gelen iki depremin
üzerinden henüz kısa bir zaman geçmiş bulunuyor. Afetin
acil yardım ve müdahale aşamaları sona ermek üzereyken,
telafisi mümkün olmayan kayıpların yaşandığı da büyük
bir gerçektir. Bundan sonra ise rehabilitasyon ve yeniden
yapım süreçleri başlayacaktır. Bu dönemin de oldukça
zor ve sancılı geçeceği aşikar görülmektedir. Gerek afetin
boyutları ve verdiği hasar gerekse ortaya çıkan barınma
ihtiyacının büyüklüğü bu konuda hızlı ve sağlıklı adımlar
atılmasını gerektirmektedir.
sistemin, barınma hakkını kötüye kullananlara açık çek veren ve afetlere dönüşebilme
potansiyeli yüksek uygulamalara cevaz veren bir yaklaşım olan imar affı ile yine
yasalaştırarak kendisiyle çelişmesi, kanıksanmış bir davranış haline gelmiştir.”
“On yıllardır bilimin ve hukukun savunmasını yapanlarca imar affı sarmalının ne denli büyük
bir hata olduğu savları defalarca yaşanan afetlerle de ispatlanmışken; yeni bir imar affı
beklentisinin dillendirildiği toplumda bu durumun neredeyse sevinçle karşılanabilmesini,
kaderini siyasi gücün adeta tanrısal güç kullanan bir kontrolsüzlüğe evrilmesini ziyadesiyle
kanıksamış bir toplumsal yapı oluşturma başarısına bağlamak şaşırtıcı olmayacaktır.
Zira kentsel krizin çözümünde sadece fiziksel yapının iyileştirilmesi değil sosyo-ekonomik
ve hukuksal sistemin de iyileştirilmesi gerekliliği apaçık ortada dururken yasa tanımazlığı
yasallaştıran uygulamaların af adı altında toplumda sürekli bir kanunsuzluğa özendirme
davranışı elbette kentsel kriz ve afetler çağında ağır sonuçlara neden olacaktır.
20 Şubat 2023 tarihinde ise Samandağ-Hatay’da 6.4 büyüklüğünde bir deprem daha meydana gelmiştir. Sığ odaklı olan deprem Akdeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde hissedilmiş; Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Elazığ, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa illerinde yaşayan yaklaşık 14 milyon yurttaş depremden etkilenmiştir.
T.C. İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı verilerine göre ise; ilk depremin merkezi Pazarcık-Kahramanmaraş, ikinci depremin merkezi ise Elbistan-Kahramanmaraş’tır. Hatay’da yaşanan depremin merkezi ise Yayladağı İlçesi olarak açıklanmıştır. 27 Nisan 2023 itibariyle Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü ile Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı verileri arasındaki farklılık henüz düzeltilmemiştir.
AFAD’ın 20 Mart 2023 tarihli açıklamasına göre 50 bin 96 kişi hayatını kaybetmiş, 107 bin 204 kişi yaralanmıştır. Resmi veriler 14 Nisan 2023 itibariyle henüz güncellenmemiş ancak İçişleri Bakanı tarafından 14 Nisan 2023 tarihinde yapılan son açıklamaya göre depremde can kaybı 50.500 iken 100binin üzerinde yurttaşın yaralandığı bilinmekte ancak güncel veri bilinmemektedir.
Afetlerde kaybettiğimiz yurttaşlarımızı saygıyla anıyor; yaralıların iyileşmesini ve yaraların bir an önce sarılmasını diliyoruz.
Depremlerin olduğu ilk günden itibaren bölgede afet sonrası müdahale ve tespit, iyileştirme süreçleriyle ilgili çalışmalar başlatılmıştır. Bu çalışmaların yanı sıra 11-16 Şubat 2023 tarihleri arasında, Mimarlar Odası Merkez Yönetim Kurulu, Ankara ve İstanbul Büyükkent Şube Yönetim Kurulu üyeleri, Kültürel Mirasın Korunması ve Geliştirilmesi Komitesi üyesi uzmanlar ve Oda çalışanlarının yanı sıra Mimarlar Odası Şube ve Temsilciliklerin Yönetim Kurulu Başkanları ve ilgili kurumlarda görev alan uzmanlardan oluşan heyet Adana, Osmaniye, Hatay-Antakya ve Samandağ, Gaziantep-İslahiye ve Nurdağı, Kahramanmaraş-Pazarcık, Adıyaman, Malatya, Kahramanmaraş, Hatay-Payas ve İskenderun güzergâhını takip ederek kent merkezlerinde incelemede bulunmuş, değerlendirme ve tespit çalışmaları yapmışlardır. Bölgede yapılan ilk inceleme ve değerlendirmeler sonucunda; depremden etkilenen Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Elazığ, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa illeri arasında sırasıyla en çok Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Malatya’nın hasar gördüğü, deprem etkilerinin daha yoğun yaşandığı gözlenmiştir.
11-16 Şubat 2023 tarihleri arasında bölgede yerinde yapılan inceleme ve tespitler ışığında “Mimarlar Odası 6 Şubat 2023 Depremleri Tespit ve Değerlendirme Raporu - 1” hazırlanmış ve kamuoyuyla paylaşılmıştır.
EXECUTIVE SUMMARY
On 30 October 2020 at 2:51 pm Turkey and 1:51 pm Greece time, a Mw= 6.9 earthquake hit the Aegean
coasts of Turkey and Greece. The epicentre (37.879°N 26.703°E) was 14 km northeast of Avlakia in
the Greek Island of Samos and some 25 km southwest of Izmir, Seferihisar Doganbey. The event’s
magnitude has been announced as 6.6 by the AFAD and 7.0 by the USGS. Notably, the event triggered
a tsunami that affected a significant coastline between Alaçatı to Gümüldür in Turkey and the northern
coasts of Samos. The event was followed by more than 4000 aftershocks with up to Mw=5.2.
The worst affected area in Turkey was the Bayraklı and Bornova districts in Izmir, located some 70 km
away from the epicentre. This is where the death toll, and building and infrastructure damage was
concentrated: 116 out of the total 119 casualties took place here, and almost all of the 17 collapsed
buildings were located here. In these two districts alone around 200 buildings were heavily damaged.
The reasons behind such a high ground motion intensity in Bayraklı (estimated as XIV), despite peak
ground accelerations (PGA) lower than what the service and design codes suggest are several: The
soil amplification given soft soil conditions (V=100 m/s) combined with poor construction practices, noncompliant
design to building codes and post-occupancy modifications on the structures. Samos island
was significantly affected with almost 2000 buildings deemed as unsafe for use. There were 2 fatalities
due to the collapse of old abandoned buildings, few injuries and extensive damage to a number of
churches.
The mission launched by the Earthquake Engineering Field Investigation Team (EEFIT) for this event
was carried out the 16th November and the 17th December, inclusive of five-day field investigations in
Izmir and its surroundings (30 Nov-4 Dec), and 8 days in Samos (2-3 Dec & 7-11 Dec). The team was
composed of 20 members and a support crew of 4. The mission covered multiple aspects of the event
in the form of five working groups in seismotectonics, geotechnics, structures, tsunami, and relief,
response and recovery. In addition to these, a team focussed on data analysis and representation
including social media analysis, in support of the other sub-teams.
The earthquake hit during the global COVID pandemic. This mission therefore adopted an
unconventional strategy, and combined field and remote survey methods for assessing damage to
buildings, critical infrastructure, and geotechnical structures. This hybrid strategy was achieved through
a large remote team supported by two local field crews in Turkey and Greece. One of the main
objectives of this mission was to assess this hybrid model’s usability for future missions and investigate
the extent in which other data sources can be used for remote reconnaissance in support of field work.
Other mission objectives were to carry out a systematic analysis of the impact of earthquake and
tsunami over the affected areas in both countries; to develop an understanding as to how the EEFIT
Mobile App can be tailored to address the specificities of this event; and to develop a multi-stakeholder
understanding of the event and of its impacts through a public survey and interviews with various
professionals in Turkey and in Greece.
Her kentin kendi kültürel ve doğal değerleri vardır. Bu anlamda sadece Türkiyede değil dünyada da kendine has değerleri ile tanınan bir kent olan Antalya için "falezler" son derece önemli bir semboldür. Öyle önemlidir ki Antalya ve Falez kelimeleri artık birbirinden ayrılamayacak kadar bütünleşmiştir.
measures. This movement has developed the "sustainability" term for coastal areas and waterfront lands. Different approaches and policies have been developed and applied in order to limit the land use on waterfront lines, prevent from irreversible damages, protect public welfare during land use, and prevent from waterfront speculations. Turkey is surrounded by sea from three sides and this geographical location defines the country as a peninsula. The total length of coastal line is about 8.333.
hazards have changed the disaster understanding and perception among the governments and institutions as well as the building professionals. In that sense, the legal and administrative shift in disaster coping efforts is examined through the laws and regulations developed from the foundation of the Turkish Republic (1923) to the year 2010.