Papers by Betül Aydoğdu Görkem
Türk Aşıklık Geleneği ve Aşık Veysel, 2023
Âşık tarzı şiir geleneğinde şiirin ayağı, metnin konu bütünlüğünün ve musiki düzeninin oluşması a... more Âşık tarzı şiir geleneğinde şiirin ayağı, metnin konu bütünlüğünün ve musiki düzeninin oluşması açısından oldukça büyük bir öneme sahiptir. Umay Günay (1999), bu açıdan, koşma ve destan şekliyle söylenmiş veya yazılmış metinlerde kullanılan‘ayak’ için “metnin çekirdeği” ifadesini kullanmıştır. Ayak mısraında metnin konusu, makamı ve ölçüsüne dair bilgiler bulunmaktadır. Dolayısıyla, bir metnin ayağını oluşturan kelime veya kelime grupları o metnin anlam dünyasına dair kıymetli ipuçları vermektedir. Şiirin ayağı genel manada konuya dair bir fikir vermekle birlikte, şairlerin üslupları, şahsi gözlem ve değerleri gibi unsurlar da ayakta işlenecek konunun yorumlanmasını, farklı pencerelerden ele alınmasını sağlamaktadır. Betül Görkem’in Dertli ve Seyrânî’nin aynı ayaklı şiirlerinin karşılaştırması üzerine yaptığı çalışma (2014) şairlerin karakterlerinin etkisiyle ayağı farklı bakış açılarından değerlendirdiğini göstermektedir. Bu doğrultuda bakıldığında “beğenmez” ayağıyla kurulan metinlerde de başka kimseleri beğenmeyen kişilerin, neyi, neden, nasıl beğenmediği; beğenmeme durumunun bağlandığı unsurlar ve bahsi geçen “beğenmeyen kişi”lere toplumun bakış açısı ve onları âşıkların dilinden “eleştiri”ye tâbi tutması çalışmamızda ele alınacaktır. Yaptığımız taramada Kazak Abdal, Âşık Kerem, Kâtibî, Talibî, Agâhî, Seyrânî, Erzurumlu Emrah ve Sümmanî’nin “beğenmez” ayaklı şiirleri olduğu tespit edilmiştir. Âşığın, toplum nazarında beğenilen-beğenilmeyen insan özellikleri, karakter yapıları hakkındaki görüşleri yansıttığı bu şiirler karşılaştırmalı olarak değerlendirilecektir.
Intradition of minstrelsy main-rhyme (“ayak”) of poem has a great importance, because by this main ryhme meaning and music composition of poem is set. Because of these functions, Umay Günay (1999) describes main-rhyme, which is used in koşma and destan forms, as “core of text”. The theme, maqam/harmony (“makam”) and rhythm of text can be understood by main-rhyme verse. So that, main-rhyme of poem contains clues about texts’ world of meaning. While the main-rhyme of the poem gives an idea about the subject in general, elements such as the poets' styles, personal observations and values also enable the interpretation of the subject to be handled in the main-rhyme and to be handled from different perspectives. Betül Görkem's study (2014) on the comparison of Dertli and Seyrânî's poems with the same main-rhyme shows that poets evaluate the main-rhyme from different perspectives under the influence of their characters. From this point of view, in “beğenmez” (doesn’t like/dislikes) main-rhymed poems, the people who doesn’t like anyone else what, why, how doesn’t likes; elements connected to dislikes, and the society's view to the "the people who doesn’t like anyone/anything else" mentioned and the way they are subject to "criticism" from the language of the minstrels will be discussed in our study. It’s found out that Kazak Abdal, Âşık Kerem, Kâtibî, Talibî, Agâhî Seyrânî, Erzurumlu Emrah and Sümmanî has “beğenmez” main-rhymed poems. These poems, in which the minstrel reflects the views on human characteristics and character structures that are liked or disliked by the society, will be evaluated comparatively.
Yakın dönem âşıklık geleneğimiz içinde öne çıkan isimlerinden biri Âşık Veysel Şatıroğlu’dur. Siv... more Yakın dönem âşıklık geleneğimiz içinde öne çıkan isimlerinden biri Âşık Veysel Şatıroğlu’dur. Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde dünyaya gelen Âşık Veysel, geçirdiği hastalık ve sonrasında başına gelen bir kaza neticesinde görme yeteneğini kaybetmiştir. Görme yeteneğini kaybettikten sonra sazla tanışan âşık, Ahmet Kutsi Tecer’le tanıştıktan sonra yurt çapında ün kazanır. Ancak Âşık Veysel’in hayatında görme yeteneğini kaybetmesinin haricinde, ilk eşinden ayrılığı, ilk çocuklarının vefatı gibi başka trajik olaylar da vardır. Bu trajik olaylardan dolayı da âşığın genel olarak mutsuz, karamsar, üzgün ruh hâlinde olduğu düşünülmektedir. Ancak âşıkla aynı ortamlarda bulunan kişilerin hatıralarında ise karşımıza şen, hazırcevap, şakacı bir Âşık Veysel çıkmaktadır. Âşığın, bulunduğu ortamlardaki duruma göre hazırcevap bir şekilde espriler geliştirdiği görülmekle birlikte, bu esprilerin konularına bakıldığında ölüm hakkında, görememesine dayanan, sazı üzerine, yemek-içmek-sigara konularında veya cinsel çağrışımlı şakalar yaptığı görülmektedir. Bu konular dışında da şakalar yapmış, ortama bağlı olarak fıkralar anlattığı da görülmüştür. Bu incelemede âşığın bu yönü tanıtılmaya çalışılacak, Âşık Veysel hakkındaki bahsi geçen hatıraların sözlü gelenekteki yerleri değerlendirilecektir.
One of the important names in our recent minstrel tradition is Âşık Veysel Şatıroğlu. He was born in Sivrialan village (Şarkışla/Sivas). He lost his ability to see after an illness (smallpox) and an accident that happened afterwards. After losing ability to see he met his ‘saz’ (an instrument). After becoming a minstrel, he met Ahmet Kutsi Tecer who made him very famous countrywide. Except his blindness, in Âşık Veysel’s life there are tragic events such as breaking with his first wife, death of his very first children. Because of all these tragic events, it is thought that, Âşık Veysel had unhappy, pessimist, sad characteristic. But, in memories of his close friends and the people who met Âşık Veysel, we see cheerful, witty and joker Âşık Veysel. He usually made his jokes according to the context. Some of the jokes are about death, his blindness, his saz, eating-drinking-smoking and some of the jokes are sexual connoted. He made jokes not only about these subjects; he also made jokes about other subjects and situations. He also told anecdotes according to the context. In this study, the humorous aspect of Âşık Veysel will be introduced, and the memories that are mentioned will be evaluated according to oral tradition.
Türk dili ve edebiyati dergisi, Dec 10, 2021
Geçiş dönemleri, insan hayatındaki önemli kırılma noktalarına işaret eder. Bu kırılma noktaları h... more Geçiş dönemleri, insan hayatındaki önemli kırılma noktalarına işaret eder. Bu kırılma noktaları hayatımızın yeni bir döneme geçtiğini göstermesi açısından 'geçiş dönemi' olarak adlandırılır. Doğum, evlenme ve ölüm hayatımızdaki başlıca geçiş dönemleridir. Türk kültüründe evlenme geçiş dönemi kız isteme ile başlar. Bu süreç, sözlenme (söz kesme), nişanlanma ve düğün aşamalarıyla devam eder ve düğün sonrasına yapılan ziyaretler ile tamamlanır. Türk dili ve edebiyatı alanında 'metafor' kavramı önceleri mecaz ve istiare kavramlarıyla karşılanmıştır. Lakoff ve Johnson ise 'metafor'u bir şeyin başka bir şey vasıtasıyla anlaşılması olarak açıklar. Bir kavram, benzetme, karşılaştırma gibi zihnî süreçler doğrultusunda başka bir anlamı yüklenebilir veya başka bir anlama işaret edebilir. Bu yeniden anlamlandırmada geleneksel ve kültürel unsurlar etkili olabileceği gibi, kişinin/ sanatçının bireysel buluşları da etkili olabilir. Çalışmada bir metafor olarak 'köprü' kelimesinin, türkülerde 'evlilik geçiş dönemi'ne işaret etmesi değerlendirilmiştir. Köprünün iki yakayı birbirine bağlaması, sağlamlığı, geçiş süreci gibi hususiyetlerin evlilik geçiş dönemi ve köprü kavramları arasındaki haritalamada kullanıldığı görülmektedir. Metaforların anlamlandırılmasında bağlam oldukça önemlidir. Örnek olarak verilen bazı türkülerin kına gecelerinde söylendiği görülmektedir ve türkülerde geçen 'köprü' kelimesinin metaforik anlamının yorumlanmasında önemli bir yere sahiptir.
Karadeniz sosyal bilimler dergisi, Mar 29, 2022
Türk sözlü şiir geleneğinin içerisinde yer alan âşık edebiyatının kökü İslamiyet öncesi sözlü kül... more Türk sözlü şiir geleneğinin içerisinde yer alan âşık edebiyatının kökü İslamiyet öncesi sözlü kültür geleneğimize dayanmaktadır. Âşık tarzı şiir söyleme geleneğinde âşıkların irticalen şiir söylemesi, atışma yapabilmesi gibi hususlar âşığın söz söylemedeki kabiliyetini göstermesi açısından öne çıkmaktadır. Âşıkların çeşitli meclislerde özellikle âşık fasıllarında kendi yeteneklerini göstermeleri ve kendilerini kanıtlamaları gerekmektedir. Bu meclislerin bir parçası da âşıkların destan söyledikleri bölümdür. Âşıklar bu bölümde çeşitli konularda destanlar söylemişlerdir. Çobanoğlu, âşık tarzı destanların konularına göre tasnifini yapmış, bunlardan bu çalışmada incelenecek olan kuşlar hakkında söylenmiş/yazılmış destanlar bu tasnifin "Doğal Güzelliklerle İlgili Destanlar" başlığının altında yer alan "Hayvanlarla İlgili Destanlar" içinde yer almaktadır. Çalışmada geçmişten günümüze söylenmiş/yazılmış "Kuşlar Destanı" metinleri bir araya getirilmiştir. Burada, öncelikle bu metinler şekil ve muhteva hususiyetleri yönlerinden tanıtılmıştır. Ardından destan metinleri karşılaştırmalı olarak değerlendirilmek suretiyle âşıkların kuş destanlarını nasıl ve neden söyledikleri, bu metinlerin gelenek içinde nerede yer aldığı, âşığın kendi üslubunu gösterme ve kendi sanat gücünü kanıtlamada söylenen destanların rolü ortaya konulmaya çalışılmıştır. Çalışmada, daha önce Şükrü Elçin tarafından yayımlanmış olan Hengâmî'nin destanının bir eş metni bulunmuştur. Bu destan da çalışmanın sonunda metin tenkitli olarak yer almaktadır.
Yazıt Kültür Bilimleri Dergisi
Hazar'ın batısındaki Oğuz Türklerinin Azerbaycan ve Osmanlı Türkleri olarak ikiye ayrılması nered... more Hazar'ın batısındaki Oğuz Türklerinin Azerbaycan ve Osmanlı Türkleri olarak ikiye ayrılması neredeyse 16. yüzyıla kadar dayanmaktadır. Ancak her iki topluluk arasındaki sınırlar yalnızca siyasidir. 1991 yılında Sovyetler Birliği'nden ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan Cumhuriyeti'ni ilk tanıyan devlet Türkiye Cumhuriyeti olmuştur. İki devlet arasındaki karşılıklı ilişkiler her zaman üst düzeyde gelişim göstermiştir. Azerbaycan ve Türkiye halklarının kültür bağları ise oldukça güçlüdür. Halk edebiyatı ürünleri iki topluluk arasında köprü vazifesi görmektedir. Azerbaycan Türkleri ile Türkiye Türkleri arasındaki en belirgin ortak türlerden biri ise mâni/bayatı söyleme geleneğidir. Azerbaycan sahasına ait bayatıların derlenmesi ve yayınlanmasında önemli çalışmalar yapılmıştır. Bunlardan ilki Elmas Yıldırım'a aittir. Azerbaycan'ın işgali sonrası Türkiye'ye sığınan Elmas Yıldırım, Elazığ ilinde uzun yıllar nahiye müdürlüğü görevini yürütmüştür. Bu bölgede çalışırken Elazığ'dan Azerbaycan mânileri derlemiş ve yayınlamıştır. Azerbaycan Mânileri: Halk Edebiyatından Alınmış Bayatılar (Şikesteler) adlı eser 1947 yılında yayınlanmıştır. 16 sayfalık eserde 91 adet mâni bulunmaktadır. Bu çalışma Türkiye'de 'bayatılar' başlığıyla neşredilen ilk eserdir. Ardından Bayatılar: Azerbaycan Halk Mânileri isimli ikinci baskısı gelir. Bu kitaba 111 mâni daha ilave edilmiştir. Bu çalışmada Elmas Yıldırım'ın folklorcu kimliği incelenecek, bu bağlamda Azerbaycan bayatı geleneğinin özellikle Doğu Anadolu bölgesindeki yayılımı ve kültür ilişkileri bağlamında incelemesi yapılmıştır.
Cumhuriyet dönemi yazarlarından olan Hakkı Kamil Beşe, doğduğu yöre olan Araç ve civarı yerleşim ... more Cumhuriyet dönemi yazarlarından olan Hakkı Kamil Beşe, doğduğu yöre olan Araç ve civarı yerleşim yerleriyle (Kastamonu) ilgili yaptığı köy gezilerinden ve yaşadıkları çevreden görerek edindiği birçok folklorik unsuru eserlerine yansıtmıştır. Eserlerinden 'Tek Çarık Yüzbaşı'da yöreye yapılmış olan bir geziden edindikleri izlenimler yer almıştır. 'Fırıldak' adlı tiyatro eserinde ise Milli Mücadele'nin Kastamonu ve yöresinde nasıl algılandığı konu edilmiştir. Kırk Kanat ise yazarın hikaye kitabıdır. Bu kitaptaki birçok hikaye köy hayatıyla ilgilidir. Yazarın eserlerinde folklorik unsurların bu kadar yoğun olmasının sebebi kendisinin 'Anadoluculuk' akımına mensup olmasıdır. Bu akıma mensup olan yazarlar Anadolu'yu siyasi, felsefi bir bakışla ele almışlardır. Bu doğrultuda, Beşe'nin eserlerinde yoğun olarak folklorik malzeme bulunmasının sebebi halk yaşantısını okuyucuya aktarabilmektir. Çalışmamızda Beşe'nin eserlerinde yer alan folklorik unsurlar tespit ve tasnif edilerek değerlendirilecektir.
Halk arasında "zararlı bakış" anlamında kullanılan 'nazar', dünya üzerinde birç... more Halk arasında "zararlı bakış" anlamında kullanılan 'nazar', dünya üzerinde birçok topluluk arasında yaygın olarak rastlanan bir inanıştır. Bu inanışa göre bir kişinin bakışı kırılma, bozulma, sakatlama gibi olumsuz etkilere sebep olabilir. Bundan dolayı insanlar bu zararlı etkiyi gidermek amacıyla sağaltma uygulamaları geliştirmişlerdir. Bunlardan birisi de Kayseri merkezinde ve İncesu'nun Subaşı Köyü'nde (Kayseri) uygulanan 'göz basması' uygulamasıdır. Bu çalışmada uygulamaların icraları verildikten sonra uygulamaların aşamaları ve uygulamalarda kullanılan materyaller karşılaştırmalı olarak değerlendirilmeye çalışılmıştır.
Türk sözel edebiyatının unsurlarından olan fıkra türü geçmişten günümüze dilden dile ve nesilden ... more Türk sözel edebiyatının unsurlarından olan fıkra türü geçmişten günümüze dilden dile ve nesilden nesle aktarılarak gelmiştir. Bu türün önemli temsilcilerinden olan Nasreddin Hoca ise Türk milletini temsil özelliği kazanmış önemli tiplerdendir. Nasreddin Hoca’nın adı etrafında anlatılan fıkra metinleri önceleri sadece sözel kültür ortamının ürünüyken, zamanla yazılı kültür ortamına dâhil olmuş ve günümüzde çeşitli vesilelerle elektronik kültür ortamında da karşımıza çıkmaktadır. Nasreddin Hoca’nın yazılı kültür ortamındaki izlerinden biri de günümüz mizah dergilerinde bazı karikatüristlerin Hoca’nın fıkralarını temel alan karikatürleridir. Çizerlerin karikatürlerinde, fıkraların yeniden yorumlanarak okurlarına sunulduğu görülmektedir. Ayrıca bu karikatürler, dergilerde yayımlandıktan sonra elektronik ortamda da yayılmaktadır. Böylece fıkradan üretilen yeni mizah malzemesi, elektronik kültür ortamında daha geniş kitlelere ulaşmaktadır. Başka bir deyişle fıkra metinleri temel alınarak yeni mizah unsurları oluşturulmakta ve yayılmaktadır. Bu çalışmada fıkra türünün kültür ortamlarından etkilenişi ve bu ortamları etkilemesi de göz önüne bulundurularak çizerlerin ürünleri ile fıkralar reproduction (yeniden üretim) / reconstruction (yeniden oluşturma) merkezli olarak değerlendirilecektir.
Prof. Dr. Ensar Aslan'a Armağan, 2022
19. yy. şairlerinden olan Bayburtlu Zihni'nin divan şiiri ve halk şiiri tarzı eserleri bu... more 19. yy. şairlerinden olan Bayburtlu Zihni'nin divan şiiri ve halk şiiri tarzı eserleri bulunmaktadır. Şair, gördüğü eğitim ve bulunduğu kültür merkezlerinden etkilenmesi neticesinde Divan şiiri geleneğini tanımaktadır. Doğduğu ve yetiştiği çevreden gördüğü ve bildikleri dolayısıyla da Halk şiiri geleneğine aşinadır. Şair, o dönemde Osmanlı elinden çıkmış olan Akka'nın tekrar Osmanlı Devleti hakimiyetine geçmesi vesilesiyle Akka Destanı'nı yazmıştır. Bu destanda şehrin alınışının anlatılmasının yanı sıra, Akka'nın Mısır ve Osmanlı hakimiyetinde geçirdiği dönemler karşılaştırılmıştır. Metindeki karşılaştırmalar ve anlatılan olaylar, oluşumsal yapısalcı metot (Genetic Structuralistic Approach) ile değerlendirilecektir.
XIX. yuzyilin onde gelen âsiklarindan olan Seyrâni, irticalen siirler soylemis, atismalarda kendi... more XIX. yuzyilin onde gelen âsiklarindan olan Seyrâni, irticalen siirler soylemis, atismalarda kendi soyleyis gucunu gostermistir. Âsigin en onemli ve dikkat ceken yonlerinden biri de destan soylemedeki maharetidir. Bu calismada âsik tarzi destan soyleme gelenegi hakkinda kisaca bilgi verilmis ve Seyrâni’nin destaninin bu gelenek icindeki yerine dikkat cekilmistir.Seyrâni’nin kuslar destani, Millet Kutuphanesi’nde bir mecmuada (34 Ae Manzum 62) ve Milli Kutuphane’deki iki conkte (06 Mil Yz Conk 22 ve 06 Mil Yz Conk 99) yer almaktadir. Calismada âsigin ‘kuslar destani’ (Dastan-i Tuyur, Destan-i Kus) metni okunmus vebulunan yeni cesitlenmelerle destan karsilastirilarak tenkitli metin olusturulmustur. ‘Kuslar destani’ Ozkul Cobanoglu’nun yaptigi destanlarin tematik tasnifinde “Dogal Cevreyle Ilgili Destanlar” ana basliginin “Dogal Guzelliklerle Ilgili Destanlar” alt basligina bagli olan “Hayvanlarla Ilgili Destanlar” grubunda yer almaktadir. Kuslar hakkinda soylenen destanlarda yer alan k...
Karadeniz Sosyal Bilimler Dergisi, 2022
Türk sözlü şiir geleneğinin içerisinde yer alan âşık edebiyatının kökü İslamiyet öncesi sözlü kül... more Türk sözlü şiir geleneğinin içerisinde yer alan âşık edebiyatının kökü İslamiyet öncesi sözlü kültür geleneğimize dayanmaktadır. Âşık tarzı şiir söyleme geleneğinde âşıkların irticalen şiir söylemesi, atışma yapabilmesi gibi hususlar âşığın söz söylemedeki kabiliyetini göstermesi açısından öne çıkmaktadır. Âşıkların çeşitli meclislerde özellikle âşık fasıllarında kendi yeteneklerini göstermeleri ve kendilerini kanıtlamaları gerekmektedir. Bu meclislerin bir parçası da âşıkların destan söyledikleri bölümdür. Âşıklar bu bölümde çeşitli konularda destanlar söylemişlerdir. Çobanoğlu, âşık tarzı destanların konularına göre tasnifini yapmış, bunlardan bu çalışmada incelenecek olan kuşlar hakkında söylenmiş/yazılmış destanlar bu tasnifin "Doğal Güzelliklerle İlgili Destanlar" başlığının altında yer alan "Hayvanlarla İlgili Destanlar" içinde yer almaktadır. Çalışmada geçmişten günümüze söylenmiş/yazılmış "Kuşlar Destanı" metinleri bir araya getirilmiştir. Burada, öncelikle bu metinler şekil ve muhteva hususiyetleri yönlerinden tanıtılmıştır. Ardından destan metinleri karşılaştırmalı olarak değerlendirilmek suretiyle âşıkların kuş destanlarını nasıl ve neden söyledikleri, bu metinlerin gelenek içinde nerede yer aldığı, âşığın kendi üslubunu gösterme ve kendi sanat gücünü kanıtlamada söylenen destanların rolü ortaya konulmaya çalışılmıştır. Çalışmada, daha önce Şükrü Elçin tarafından yayımlanmış olan Hengâmî'nin destanının bir eş metni bulunmuştur. Bu destan da çalışmanın sonunda metin tenkitli olarak yer almaktadır.
Dertli ve Seyrânî 19. yüzyılın önde gelen âşıklarındandır. İki âşık da saz meclislerinde bulunmuş... more Dertli ve Seyrânî 19. yüzyılın önde gelen âşıklarındandır. İki âşık da saz meclislerinde bulunmuş ve sanatlarını icra etmiştir. Her iki âşığın da hayatlarının bir döneminde memleketlerinden ayrıldıkları bilinmektedir. Benzer ortamlarda bulunmaları, aynı dönemde yaşamaları ve aynı şiir geleneğinin içinde eser vermelerinden dolayı her iki âşığın üsluplarının da benzer olabileceği düşüncesi akla gelmektedir. Bu çalışmada "-eti bana mı verdin" ayaklı şiir merkezinde iki şairin aynı ayağı farklı yorumlamaları karşılaştırmalı olarak açıklanmaya çalışılacaktır.
Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, 2021
Context is very important in interpreting metaphors. It is seen that some of the folk songs given... more Context is very important in interpreting metaphors. It is seen that some of the folk songs given as examples in this study are sung during henna nights. These folk song samples have an important place in the interpretation of the metaphorical meaning of the word 'bridge'.
Uploads
Papers by Betül Aydoğdu Görkem
Intradition of minstrelsy main-rhyme (“ayak”) of poem has a great importance, because by this main ryhme meaning and music composition of poem is set. Because of these functions, Umay Günay (1999) describes main-rhyme, which is used in koşma and destan forms, as “core of text”. The theme, maqam/harmony (“makam”) and rhythm of text can be understood by main-rhyme verse. So that, main-rhyme of poem contains clues about texts’ world of meaning. While the main-rhyme of the poem gives an idea about the subject in general, elements such as the poets' styles, personal observations and values also enable the interpretation of the subject to be handled in the main-rhyme and to be handled from different perspectives. Betül Görkem's study (2014) on the comparison of Dertli and Seyrânî's poems with the same main-rhyme shows that poets evaluate the main-rhyme from different perspectives under the influence of their characters. From this point of view, in “beğenmez” (doesn’t like/dislikes) main-rhymed poems, the people who doesn’t like anyone else what, why, how doesn’t likes; elements connected to dislikes, and the society's view to the "the people who doesn’t like anyone/anything else" mentioned and the way they are subject to "criticism" from the language of the minstrels will be discussed in our study. It’s found out that Kazak Abdal, Âşık Kerem, Kâtibî, Talibî, Agâhî Seyrânî, Erzurumlu Emrah and Sümmanî has “beğenmez” main-rhymed poems. These poems, in which the minstrel reflects the views on human characteristics and character structures that are liked or disliked by the society, will be evaluated comparatively.
One of the important names in our recent minstrel tradition is Âşık Veysel Şatıroğlu. He was born in Sivrialan village (Şarkışla/Sivas). He lost his ability to see after an illness (smallpox) and an accident that happened afterwards. After losing ability to see he met his ‘saz’ (an instrument). After becoming a minstrel, he met Ahmet Kutsi Tecer who made him very famous countrywide. Except his blindness, in Âşık Veysel’s life there are tragic events such as breaking with his first wife, death of his very first children. Because of all these tragic events, it is thought that, Âşık Veysel had unhappy, pessimist, sad characteristic. But, in memories of his close friends and the people who met Âşık Veysel, we see cheerful, witty and joker Âşık Veysel. He usually made his jokes according to the context. Some of the jokes are about death, his blindness, his saz, eating-drinking-smoking and some of the jokes are sexual connoted. He made jokes not only about these subjects; he also made jokes about other subjects and situations. He also told anecdotes according to the context. In this study, the humorous aspect of Âşık Veysel will be introduced, and the memories that are mentioned will be evaluated according to oral tradition.
Intradition of minstrelsy main-rhyme (“ayak”) of poem has a great importance, because by this main ryhme meaning and music composition of poem is set. Because of these functions, Umay Günay (1999) describes main-rhyme, which is used in koşma and destan forms, as “core of text”. The theme, maqam/harmony (“makam”) and rhythm of text can be understood by main-rhyme verse. So that, main-rhyme of poem contains clues about texts’ world of meaning. While the main-rhyme of the poem gives an idea about the subject in general, elements such as the poets' styles, personal observations and values also enable the interpretation of the subject to be handled in the main-rhyme and to be handled from different perspectives. Betül Görkem's study (2014) on the comparison of Dertli and Seyrânî's poems with the same main-rhyme shows that poets evaluate the main-rhyme from different perspectives under the influence of their characters. From this point of view, in “beğenmez” (doesn’t like/dislikes) main-rhymed poems, the people who doesn’t like anyone else what, why, how doesn’t likes; elements connected to dislikes, and the society's view to the "the people who doesn’t like anyone/anything else" mentioned and the way they are subject to "criticism" from the language of the minstrels will be discussed in our study. It’s found out that Kazak Abdal, Âşık Kerem, Kâtibî, Talibî, Agâhî Seyrânî, Erzurumlu Emrah and Sümmanî has “beğenmez” main-rhymed poems. These poems, in which the minstrel reflects the views on human characteristics and character structures that are liked or disliked by the society, will be evaluated comparatively.
One of the important names in our recent minstrel tradition is Âşık Veysel Şatıroğlu. He was born in Sivrialan village (Şarkışla/Sivas). He lost his ability to see after an illness (smallpox) and an accident that happened afterwards. After losing ability to see he met his ‘saz’ (an instrument). After becoming a minstrel, he met Ahmet Kutsi Tecer who made him very famous countrywide. Except his blindness, in Âşık Veysel’s life there are tragic events such as breaking with his first wife, death of his very first children. Because of all these tragic events, it is thought that, Âşık Veysel had unhappy, pessimist, sad characteristic. But, in memories of his close friends and the people who met Âşık Veysel, we see cheerful, witty and joker Âşık Veysel. He usually made his jokes according to the context. Some of the jokes are about death, his blindness, his saz, eating-drinking-smoking and some of the jokes are sexual connoted. He made jokes not only about these subjects; he also made jokes about other subjects and situations. He also told anecdotes according to the context. In this study, the humorous aspect of Âşık Veysel will be introduced, and the memories that are mentioned will be evaluated according to oral tradition.
Çalısmada öncelikle Fahri Bilge ve onun derleyici kimliginden bahsedilmistir. Daha sonra ise Prof. Dr. Dursun Yıldırım’ın köy, kasaba, kent monografisi çalışma planından yararlanarak, Fahri Bilge’nin derlemeleri tasnif edilip incelenmiştir. Bu defterlerdeki derlemeler genel olarak Afşarlarla ilgilidir. Defterlerdeki konuşma ve şiirlerin transliterasyonu yapılmıştır.
Çalışmanın önemli yönlerinden bir diğeri de Fahri Bilge’nin yaptığı derlemeleri oldukça profesyonel bir şekilde ve derlemeleri geleneğin hâlen yaşatıldığı yerlerde yapmasıdır.
Metinlerin içinde Afşar sözlü tarihinin yer alması ise dikkat çekici noktalardan biridir.