Ahmet Buran
Dil, diller ve dilcilik...Türk dili başta olmak üzere, bir bütün olarak Türkoloji temel ilgi ve çalışma alanımdır. Fonetik, diyalektoloji, çağdaş Türk lehçeleri, sosyolinguistik vs.
less
Related Authors
Na'ama Pat-El
The University of Texas at Austin
Don Ross
University College Cork
Alejandra B Osorio
Wellesley College
Armando Marques-Guedes
UNL - New University of Lisbon
Fjodor Uspenskij
Vinogradov Russian Language Institute
Florin Curta
University of Florida
Martin Haspelmath
Max Planck Institute for Evolutionary Anthropology
Peter B Golden
Rutgers, The State University of New Jersey
Rob S E A N Wilson
University of California, Santa Cruz
Béla Kempf
University of Szeged
InterestsView All (19)
Uploads
Papers by Ahmet Buran
in Dîvânu Lugâti't-Türk. While he stated that the dialects of the century do not actually have many
differences compared to each other, and that the existing differences appear as changes in the
diaphone level or in an omission form, Kaşgarlı, especially in the introduction of the Dîvân, gave
explanations on examining the Turkish dialects, and used "the most accurate ones of languages"
for the Yağma and Tohsı dialects.
Questions such as why did Kaşgarlı use such an expression for the mentioned dialects and what
did he mean by this expression were the starting point of this article, and the answers to these
questions were again sought in Kaşgarlı. Particularly in the Dîvân, the main titles of the articles
were questioned along with the grammatical information given regarding the Yağma and Tohsı
dialects, and the borders of the Yağma and Tohsı dialects were tried to be drawn in terms of both
language and geography.
According to Kaşgarlı's map, the subject of the study, Yağma and Tohsı Turkish, were spoken in
a geography expanding from the central parts of the 11th century Turkish world towards the north.
Considering the fact that Kaşgarlı has a tendency to record the general usages and the deviations
of the 11th century language and the deviations from it as dialects for the target audience Arabs in
the Dîvân, the study tried to concretize the linguistic features of the Yağma and Tohsı dialects.
Based on the information provided by Kaşgarlı, it has been concluded that the Turkish dialects in
question, which are described as "the most accurate, common and pure Turkish languages", did
not differ much from the monolingual Turkish until the 11th century.
Key Words: Kaşgarlı Mahmud, Dîvânu Lugâti't-Türk, Yağma Dialect, Tohsı Dialect, The Most
Accurate ones of Languages
bulunmayan ikiz ünlüler, Saha (Yakut) Türkçesi başta olmak üzere, bazı yeni Türk yazı dillerinde, Türkiye
Türkçesi ağızlarında ve diğer birçok Türk konuşma dilinde kullanılmaktadır. Türk dili için birincil bir ses birim
olmayan ikiz ünlüler, genellikle ünsüz erimesi, ünsüz düşmesi ya da son sesi ve ilk sesi ünlü olan iki kelimenin
birleşmesi sonucu yan yana gelen iki ünlü arasında meydana gelirler. “y, v, h, ğ” gibi yarı ünlü nitelikli sesler
ile ünlüler yan yana geldiğinde de ikinci derecede ikiz ünlüler oluşabilmektedir
Yukarıda belirtilen ses olayları sonucu karşılaşan ve bazı niteliklerini kaybederek tek hece haline gelen ikiz
ünlüler, birleşerek uzun bir ünlüye dönüşebilmektedirler. İkiz ünlülerin uzun ünlüye dönüşmesi canlı ve bol
örnekli bir fonetik olay iken, yeni dönemde, Türkiye Türkçesi ağızlarında ve diğer Türk yazı ve konuşma
dillerinde “birincil” uzun ünlülerin ikiz ünlüye dönüştüğü pek görülmemektedir.
Dil, her şeyden önce bir sistemdir ve belirli kurallara göre işler. Sistem mevcut durumda neyi nasıl, hangi
sebeple ve hangi süreçlerden geçirerek üretiyor, değiştiriyor ya da var ediyorsa, bilinmeyen zamanlarda oluşan
örneklerin de aynı sebeplerle ve aynı süreçlerden geçerek oluşması gerekir. Dolayısıyla, ikiz ünlülerin
kaynağında ve tipolojik kronolojisinde birincil uzun ünlülerin bulunduğu iddiası, dil sistemi ve çağdaş
zamanlardaki örneklerin oluşma biçimleri dikkate alındığında çok kandırıcı değildir.
Bu durumda, sorulması gereken soru ve çözülmesi gereken sorun şudur: İkiz ünlüler mi uzun ünlülerden doğdu,
yoksa uzun ünlüler mi ikiz ünlülerden oluştu? Hareket noktamız daha çok Türkiye Türkçesi ağızları ve çağdaş
Türk yazı dilleri olsa da sorunun cevabı, genel anlamda, Türk dilinin “birincil uzun ünlüler” gibi temel bir
sorununu ve bir paradigma olarak kabul edilen “ikiz ünlülerin uzun ünlülerden doğduğu” yönündeki görüşleri
de yakından ilgilendirmektedir.
in all languages, the vowels of the Turkic languages have undergone formation and development
throughout history. The defining characteristics of Turkic vowels, which have evolved into distinct
phonemes, are their clarity, openness, and adherence to a system of four-part oppositions: thick/thin,
narrow/wide, and flat/round, based on their articulatory properties. Additionally, Turkic vowels can be
classified as either regular or long vowels, depending on their duration of articulation.
In addition to the standard vowels—a, e, ı, i, o, ö, u, ü—and their long forms—aa, ee, ıı, ii, oo,
öö, uu, üü—a less frequently observed vowel, referred to as the closed-mid "e" (/ė/), is present in some
Turkic varieties. This vowel has been a subject of scholarly debate, with some researchers considering
it a primary (phonemic) vowel, while others classify it as secondary (allophonic or subphonemic).
The closed-mid "e" challenges the structural principles of Turkic phonology, particularly its
designation as an "open and clear-mouth vowel," as it is characterized by a blurred articulatory quality.
Moreover, its usage is restricted to a limited number of words, and it does not serve a semantic
distinguishing function.
This study evaluates the status of the closed-mid "e" within the Turkic phonemic system, with a
specific focus on the descriptions provided in Kashgarli Mahmud's Divanü Lügati't-Türk. Through a
detailed analysis, the study concludes that the closed-mid "e" does not constitute a primary (phonemic)
vowel in Turkic.
Keywords: Turkic, vowels, closed ė, Kashgarli, Dîvânu Lügâti’t-Türk
insani, akli ve ilmi anlayışlara evirilmesi sürecinin adıdır. Dünyada aydınlanma hareketleri ilk defa
Avrupa’da ortaya çıkmıştır. Bu fikirlerin ortaya çıkmasının uzun bir geçmişi ve ekonomik, sosyal,
kültürel birçok nedeni vardır. Önemli nedenlerinden biri de Orta Çağ’da Avrupa’da toplum üzerinde
etkili olan “din” merkezli anlayış ve uygulamalardır. Türk dünyasında aydınlanma ve modernleşme,
Türk dünyasının en batı coğrafyasında bulunan ve Avrupa ile sıkı bir temas içinde olan Osmanlı Türkleri
ile başlar. Osmanlı Türklerinde, aydınlanma hareketlerinin siyasi ve fikri ayağı, dil ve edebiyat
çalışmalarıyla paralel yürür. Osmanlı Türkiye’sinde aydınlanmanın öncüleri; İbrahim Şinasi, Ziya Paşa,
Namık Kemal, Ahmet Midhat, Münif Paşa, Ali Suavi, Abdullah Cevdet, Şemseddin Sami ve bu ilk
neslin açtığı yoldan yürüyen Tevfik Fikret, Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp gibi onlarca edip ve yazardır.
Türk dünyasında da aydınlanmanın öncüleri, Mahtumkulu, Abay Kunanbayulı, Abdullah Tukay,
Abdulhamid Süleyman Çolpan, Musa Aybek, Ahmed Cevat, Hüseyin Cavid, Mikayil Müşfik, Gaspıralı
İsmail Bey, Yusuf Akçura, Ömer Faik Numanzade, Mehmet Ağa Şahtatlı, Mehmet Emin Resulzade vb.
edipler ve yazarlardır. Modernleşme, her toplumda kendine özgü bir tarihsel süreç içinde gelişmiştir.
Türk modernleşmesini genel anlamda bir bütün hâlinde incelemek de, her bir Türk topluluğunun kendi
tarihî, coğrafi ve siyasi şartları içinde ayrı ayrı incelemek de mümkündür. Türk grupları, bir bütünün
parçaları oldukları için ayrı ayrı incelense de mutlaka genel anlamda Türk milletinin tarihî, coğrafi,
kültürel ve siyasi gelişmesiyle ilişkili yanları olacaktır. Onun için, Türkmen modernleşmesi, genel
anlamda, Türk modernleşmesinin bir parçasını oluşturur. Modernleşme sürecinin yaşayan her toplum
gibi, Türkmenler de aşağıdaki temel sorunlarla uğraşmak zorunda kalmışlardır:
1. Ana dili bilinci
2. Ulusal kimlik inşası ve ulusal birliğin sağlanması
3. Devletleşme, siyasi otorite ve kamu hizmetlerinin geliştirilmesi
4. Siyasi eşitlik, yönetime katılma
5. Bireysel kimlik ve bireysel haklar
6. Sosyal adalet
Türkmen aydınlanmasının hazırlık devresi 18. yüzyıldır. 18. yüzyılda Türkmenlerin yaşadığı tarihî,
siyasi ve sosyal şartlar, Türkmen aydınlarının bazı çıkış yolları aramasına sebep olmuştur. Babası Azadî
başta olmak üzere bu yüzyılda yaşayan bazı diğer Türkmen şairleri gibi, Mahtumkulu da Türkmen
toplumunun yaşadığı sorunlara çözümler üretmeye çalışmış, şiirlerinde bu düşüncelerini dile getirmiştir.
Bu bildiride Mahtumkulu’nun Türkmen aydınlanmasının temelini oluşturan, ana dili bilinci, uluslaşma
süreci, Türkmen birliği, devletleşme, sosyal adalet vb konulardaki görüşleri değerlendirilecektir.
Anahtar Kelimeler: Mahdumkulu, aydınlanma, Türkmen, Türk dünyas
30 Ocak 1939 tarihinde Uşak’ta doğmuş ve 11. 06. 2022 tarihinde Ankara’da vefat etmiştir.
Kashgarli Mahmut traveled around the Turkic world in the 11th
century and recorded his knowledge of language and culture. He
did not only include the vocabulary of Turkish in Dîwânu
Lugâti't-Turk, but also the existence of sound and the phonetic
properties of these sounds and the way they are shown in the text.
To accomplish his main purpose, which is to teach the Turkish
language to Arabs, Kashgarli Mahmut started by introducing the
sounds of Turkish to them.
In the introduction part of Dîwân, he compares Arabic and
Turkish on their scale of sounds, and elaborates the seven
essential sounds of Turkish, which are not found in the Arabic
language and alphabet. Using the definition of “secondary
letters” for these seven sounds, Kasgarlı sends a message to his
target audience that these sounds are not found in the Arabic
language and alphabet, although they are the essential sounds of
Turkish. In other words, the secondary attributes of these seven
sounds are for Arabic.
In the introduction part of Dîwân, Kashgarli Mahmut
compares Turkish and Arabic not only in terms of consonant
sounds; he also compares them in terms of vowel sounds. In
addition to the comparisons in the introduction, with the
directions he has made in the text, he concretizes the richness of
Turkish in terms of vowel sounds compared to Arabic.
In this study, the essential seven sounds that Kashgarli
Mahmut stated as "secondary" for Arabic and " essential " sounds
for Turkish, their phonetic features and their representation in
Dîwânu Lugâti-Turk and the vowels of Turkish that are not found
in Arabic will be discussed.
inceleme, belirli bir alanda dağılmış olan dil özelliklerinin, araştırılan
dilbilimsel alanda farklı izoglossların (lehçe sınır çizgisi = coğrafi
haritalarda, herhangi bir dil görünümünün dağılımını gösteren çizgiler)
varlığını görmeye imkân verir. Bu da bunların dağılım yönlerinin
belirlenmesine, bu dilde meydana gelen tarihsel gelişmelerin tespit
edilmesine, akraba ve yapısı farklı dillerle ilişkilerinin izlenmesine
yardımcı olur
Dilbilimsel atlasları hazırlamanın teorik temeli olarak bir dilin
diyalektleri ve ağızları için ortak ve ayırt edici özelliklerinin bir
kombinasyonundan oluşan ve millî dilin bir kısmını teşkil eden diyalekt
dili kabul edilir. Diğer dillere nazaran biraz daha erken ele alınan
Tatar millî diyalektoloji atlasını hazırlama işine 1950’lerde tüm Tatar
diyalekt ve ağızlarının dilbilimsel coğrafya yöntemiyle incelenerek
başlanmıştır. Başlangıçta İdil boyu, bir süre sonra Orta İdil-Ural
önünün bölgesel haritaları hazırlanmıştır. Bu çalışma, Türk lehçeleri
üzerine ilk olup 1989 yılında Kazan’da iki cilt halinde (haritalar ve
yorumlar) yayımlanmıştır. Esere, o dönemde Sovyetler Birliği’ndeki
8
YUNUS EMRE-MEHMET AKİF ARMAĞANI TÜRK DİLİ ARAŞTIRMALARI-II
6.000 Tatar köyünden 845’inin konuşmaları yansıtılmıştır. Bu, Tatar
diyalekologlarının dünyaya ve Türk dilbilimine paha biçilmez bir
katkısı olarak kabul edilmiştir.
Bu çalışmada dilbilimsel coğrafya ve alan dilbilimi yöntemiyle
hazırlanan “Atlas Tatarskix Narodnıx Govorov/Tatar Dilinin
Diyalektolojik Atlası”ının hazırlanma süreci, atlasta ele alınan dil
özellikleri, atlasın kapsadığı coğrafi alan hakkında bilgi verilecek ve
adı geçen atlas dilbilimsel ve diyalektolojik açıdan değerlendirilecektir.
Anahtar Kelimeler: Dilbilimsel Coğrafya, Alan Dilbilimi, Coğrafi
Haritalar, İsoglosslar Demeti, Diyalektolojik Atlas
sürelerine göre tasnif edilirler. Boğumlanma sürelerine göre ünlüler, kısa
ünlüler, normal süreli ünlüler ve uzun ünlüler şeklinde üç gruba ayrılırlar.
Türkçenin ünlüleri birincil olarak normal süreli ünlülerdir. Kısa ve
uzun ünlüler genellikle çeşitli ses olayları sonucunda ikincil olarak ortaya
çıkmaktadır. Bu tür ünlülerin bir bölümü, çok eski tarihlerde, Türkçenin yazı
dili döneminden önce oluştukları için, genellikle ilk şekilleriyle ilişkilendirmek
ve gelişme süreçlerini açıklamak mümkün olamamaktadır. Eski ünlülerin bir
kısmı da anlam ayırıcı özellik kazanmıştır. Bu özellikleri dolayısıyla, ilk yazılı
metinlerden önce oluşup anlam ayırıcı özellik kazanan uzun ünlülere Türkoloji
araştırmalarında genellikle “birincil uzun ünlüler”, daha sonra oluşan yahut
çağdaş Türk yazı dillerinde görülen ve çeşitli ses olayları sonrasında oluşan
uzun ünlülere de “ikincil uzun ünlüler” denmektedir.
Dil, bir sistemdir. Sistemin işleyişi içinde yakın zamanda oluşan ve
oluşma süreci açıklanabilen örnekler, çok eski dönemlerde oluştukları
için açıklanamayan örneklerin de benzer bir süreçten geçerek oluştuklarını
gösterir. Nitekim kimi çağdaş Türk yazı dillerinde ikincil uzun ünlülerden bir
kısmının da anlam ayırıcı özellik kazandığı görülmektedir.
İkincil uzun ünlüler de anlam ayırıcı olabildiğine göre, anlam ayırıcı
özelliğe sahip olmak “birincil” olmak için yeter şart değildir. Dolayısıyla bu
tür ünlüler için bazı farklı terimler kullanmaya ihtiyaç vardır.
Bu bildiride, “birincil uzun ünlüler”, “ikincil uzun ünlüler” ile, “eski uzun
ünlüler”, “yeni uzun ünlüler” ve “anlam ayırıcı uzun ünlüler” (fonemik),
* Prof. Dr., Fırat Üniversitesi, buran.ahmet@gmail.com
550 Türkçede Uzun Ünlüler ve Bir Terim Önerisi
“anlam ayırıcı olmayan uzun ünlüler” terimleri karşılaştırmalı olarak
değerlendirilecek ve bu bağlamda bir terim önerisinde bulunulacaktır.
Anahtar kelimeler: Türkçede uzun ünlüler, birincil ve ikincil uzun
ünlüler, eski ve yeni uzun ünlüler, anlam ayırıcı olan ve olmayan uzun ünlüler.
Abstract
Vowels are classified in terms of their articulation position, articulation
style and duration of articulations. According to duration of articulation,
vowels are classified as short vowels, regular vowels and long vowels.
Vowels in Turkish are primarily regular vowels. Short and long vowels
typically secondary originating from various sound events. Some of those
cannot be explained due to the fact that their formations go back to preliteracy
period of Turkish. Also, those that originated preliteracy period of Turkish
has gained phonemic features, thus, has been called as “primary long vowels”
in Turkish studies. Long vowels which exist in modern Turkish dialects and
can be explained by various sound events and traced from literacy period of
Turkish, called as “secondary long vowels”.
Language is considered as a system. This system mostly shows that most
changes and formations that can be traced from literacy period of a language
may put a light on those of cannot be explained, because they mostly formatted
through a similar process. The fact that some of the secondary long vowels
in modern Turkish dialects have gained phonemic features, presents their
similar characteristics in common with primary long vowels. This shows that
having phonemic features cannot be enough for a long vowel to be called as
“primary”, which arises a terminological problem.
In this study, the terms “primary long vowels”, “secondary long vowels”,
“phonemic vowels”, “non-phonemic vowels” will comparatively evaluated
and in this context, some terminological suggestions will be presented.
Keywords: Long vowels in Turkish, primary and secondary long vowels,
old and new long vowels, phonemic and non-phonemic long vowels
Bu bildiride, Türk dili kavramını karşılayan “Türkçe” teriminin tarihi metinlerdeki durumu örneklenmiştir.
“Türkçe” teriminin görüldüğü ilk yazılı belgeler 10. yüzyıla ait Eski Uygur Türkçesi metinleridir. Bu metinlerden sonra, Hakaniye (Karahanlı), Eski Oğuz ve Osmanlı, Azerbaycan, Harezm- Altınordu, Çağatay dönemi metinlerinin birçoğunda, genel anlamda Türk diline ve birçok durumda özel olarak kendi lehçelerine “Türkçe” dedikleri ve dolayısıyla da Türkçe terimini kullandıkları görülmektedir.
Anahtar kelimeler: Terim, kavram, Türk dili, Türkçe, tarihi metinlerde Türkçe
Throughout the history, it can be seen that the terms “Türkî, Türkîce, Türküçö, Türkçe dili, Türkî dil, Türkî lisan, elfaz-ı Türk, Türk elfazı, Lisan-ı Türk, lisan-ı Türkî, Türk Lisanı, Elsine-i Türk, zebân-ı Türkî, Türk lügatı, Lügat-ı Türk, Lügat-ı Türkiyye, lisâni’l-etrâk, lügati’t-Türkiyye, Lügati’t-Türk, et-Türkiyye” have been used to refer Turkish or Turkish language, most of which are eighter Arabic or Persian origin, or emerged as a result of Arabic and Persian influence.
In this paper, the examples of the term “Turkish” which refers to the Turkish language are investigated.
The term “Turkish” first appeared in Old Uighur Turkish inscriptions written in 10th century. After that in Karahanid, Old Oghuz, Ottoman, Azerbaijanian, Khorezmian, Chagatay inscriptions, the term “Turkish” was used to refer to the common language of all Turkic origin peoples, known as “Turkic” or specific dialect of Turkic.
Key words: Term, notion, Turkish language Turkish, Turkish in historical inscriptions.
sonra gösterdiği bir kahramanlık ya da öne çıkan çok belirgin bir vasfı
dolayısıyla “erlik adı” diye bilinen bir ad verilir ve kişi artık bu adı ile anılırdı.
İslam öncesi dönemdeki adlara baktığımızda, kişilerin özel sıfatlarıyla,
unvanlarıyla birlikte anıldıklarını görüyoruz. Baba, anne adı ile birlikte adı
kaydedilmiş bir kişi adına rastlamıyoruz. Ancak İslam sonrası dönemde, özellikle
Arap kültürünün etkisiyle, baba, dede ve anne adıyla birlikte anıldıkları
görülmektedir. Bu durum, dini, ilmi, edebi muhitlerde oldukça yaygınlaştığı gibi,
Dede Korkut gibi, tamamen milli bir metin olarak gördüğümüz anlatılarda bile
görülmektedir. Diller ve toplumlar elbette birbirinden etkilenir ve çeşitli alışverişlerde bulunurlar. Bu gayet doğaldır. Başka dillerden alınan, kelimeler, ekler
vb. somut, nesnel ögeler gözle görüldüğü için yabancı kökenli oldukları hemen
fark edilebilmekte ve çeşitli şekillerde gösterilmektedir. Ancak, kavram ve gramer
çevrileri gibi, soyut ve sisteme dair olanlar gözle görülmediği için bu unsurların
yabancı kökenli olduğunu fark etmek zordur.Bu bildiride, genelde İslam öncesi ve
İslam sonrası, özelde ise Arap kültür ve geleneğindeki adlandırmanın bir boyutu
ile Türk kültüründeki adlandırmanın bir boyutu karşılaştırılarak, ortaya çıkan
sonuçlar değerlendirilecektir.
Anahtar Kelimeler: Adlandırma, Adbilim, Kişiadbilim, Türklerde Ad Verme, Arap
Etkisi, Erlik Adı.
̄ tarafından 14. yüzyılda Eski Oğuz Türkçesine aktarılan/döndürülen mensur bir akaid kitabı olan Kitâb-ı Güzîde’nin, özel kitaplığımızda bulunan yeni nüshası
tanıtılmaktadır.
Karışık dilli eserler arasında gösterilen Kitâb-ı Güzîde’nin yurt içi ve yurt dışında bulunan nüshaları, bu nüshalarda geçen “olga bolga, olgay bolgay” terimlerin anlamı ve özel
kitaplığımızda bulunan yeni nüsha ile bu nüshanın temel özellikleri kısaca değerlendirilmiştir.
in Dîvânu Lugâti't-Türk. While he stated that the dialects of the century do not actually have many
differences compared to each other, and that the existing differences appear as changes in the
diaphone level or in an omission form, Kaşgarlı, especially in the introduction of the Dîvân, gave
explanations on examining the Turkish dialects, and used "the most accurate ones of languages"
for the Yağma and Tohsı dialects.
Questions such as why did Kaşgarlı use such an expression for the mentioned dialects and what
did he mean by this expression were the starting point of this article, and the answers to these
questions were again sought in Kaşgarlı. Particularly in the Dîvân, the main titles of the articles
were questioned along with the grammatical information given regarding the Yağma and Tohsı
dialects, and the borders of the Yağma and Tohsı dialects were tried to be drawn in terms of both
language and geography.
According to Kaşgarlı's map, the subject of the study, Yağma and Tohsı Turkish, were spoken in
a geography expanding from the central parts of the 11th century Turkish world towards the north.
Considering the fact that Kaşgarlı has a tendency to record the general usages and the deviations
of the 11th century language and the deviations from it as dialects for the target audience Arabs in
the Dîvân, the study tried to concretize the linguistic features of the Yağma and Tohsı dialects.
Based on the information provided by Kaşgarlı, it has been concluded that the Turkish dialects in
question, which are described as "the most accurate, common and pure Turkish languages", did
not differ much from the monolingual Turkish until the 11th century.
Key Words: Kaşgarlı Mahmud, Dîvânu Lugâti't-Türk, Yağma Dialect, Tohsı Dialect, The Most
Accurate ones of Languages
bulunmayan ikiz ünlüler, Saha (Yakut) Türkçesi başta olmak üzere, bazı yeni Türk yazı dillerinde, Türkiye
Türkçesi ağızlarında ve diğer birçok Türk konuşma dilinde kullanılmaktadır. Türk dili için birincil bir ses birim
olmayan ikiz ünlüler, genellikle ünsüz erimesi, ünsüz düşmesi ya da son sesi ve ilk sesi ünlü olan iki kelimenin
birleşmesi sonucu yan yana gelen iki ünlü arasında meydana gelirler. “y, v, h, ğ” gibi yarı ünlü nitelikli sesler
ile ünlüler yan yana geldiğinde de ikinci derecede ikiz ünlüler oluşabilmektedir
Yukarıda belirtilen ses olayları sonucu karşılaşan ve bazı niteliklerini kaybederek tek hece haline gelen ikiz
ünlüler, birleşerek uzun bir ünlüye dönüşebilmektedirler. İkiz ünlülerin uzun ünlüye dönüşmesi canlı ve bol
örnekli bir fonetik olay iken, yeni dönemde, Türkiye Türkçesi ağızlarında ve diğer Türk yazı ve konuşma
dillerinde “birincil” uzun ünlülerin ikiz ünlüye dönüştüğü pek görülmemektedir.
Dil, her şeyden önce bir sistemdir ve belirli kurallara göre işler. Sistem mevcut durumda neyi nasıl, hangi
sebeple ve hangi süreçlerden geçirerek üretiyor, değiştiriyor ya da var ediyorsa, bilinmeyen zamanlarda oluşan
örneklerin de aynı sebeplerle ve aynı süreçlerden geçerek oluşması gerekir. Dolayısıyla, ikiz ünlülerin
kaynağında ve tipolojik kronolojisinde birincil uzun ünlülerin bulunduğu iddiası, dil sistemi ve çağdaş
zamanlardaki örneklerin oluşma biçimleri dikkate alındığında çok kandırıcı değildir.
Bu durumda, sorulması gereken soru ve çözülmesi gereken sorun şudur: İkiz ünlüler mi uzun ünlülerden doğdu,
yoksa uzun ünlüler mi ikiz ünlülerden oluştu? Hareket noktamız daha çok Türkiye Türkçesi ağızları ve çağdaş
Türk yazı dilleri olsa da sorunun cevabı, genel anlamda, Türk dilinin “birincil uzun ünlüler” gibi temel bir
sorununu ve bir paradigma olarak kabul edilen “ikiz ünlülerin uzun ünlülerden doğduğu” yönündeki görüşleri
de yakından ilgilendirmektedir.
in all languages, the vowels of the Turkic languages have undergone formation and development
throughout history. The defining characteristics of Turkic vowels, which have evolved into distinct
phonemes, are their clarity, openness, and adherence to a system of four-part oppositions: thick/thin,
narrow/wide, and flat/round, based on their articulatory properties. Additionally, Turkic vowels can be
classified as either regular or long vowels, depending on their duration of articulation.
In addition to the standard vowels—a, e, ı, i, o, ö, u, ü—and their long forms—aa, ee, ıı, ii, oo,
öö, uu, üü—a less frequently observed vowel, referred to as the closed-mid "e" (/ė/), is present in some
Turkic varieties. This vowel has been a subject of scholarly debate, with some researchers considering
it a primary (phonemic) vowel, while others classify it as secondary (allophonic or subphonemic).
The closed-mid "e" challenges the structural principles of Turkic phonology, particularly its
designation as an "open and clear-mouth vowel," as it is characterized by a blurred articulatory quality.
Moreover, its usage is restricted to a limited number of words, and it does not serve a semantic
distinguishing function.
This study evaluates the status of the closed-mid "e" within the Turkic phonemic system, with a
specific focus on the descriptions provided in Kashgarli Mahmud's Divanü Lügati't-Türk. Through a
detailed analysis, the study concludes that the closed-mid "e" does not constitute a primary (phonemic)
vowel in Turkic.
Keywords: Turkic, vowels, closed ė, Kashgarli, Dîvânu Lügâti’t-Türk
insani, akli ve ilmi anlayışlara evirilmesi sürecinin adıdır. Dünyada aydınlanma hareketleri ilk defa
Avrupa’da ortaya çıkmıştır. Bu fikirlerin ortaya çıkmasının uzun bir geçmişi ve ekonomik, sosyal,
kültürel birçok nedeni vardır. Önemli nedenlerinden biri de Orta Çağ’da Avrupa’da toplum üzerinde
etkili olan “din” merkezli anlayış ve uygulamalardır. Türk dünyasında aydınlanma ve modernleşme,
Türk dünyasının en batı coğrafyasında bulunan ve Avrupa ile sıkı bir temas içinde olan Osmanlı Türkleri
ile başlar. Osmanlı Türklerinde, aydınlanma hareketlerinin siyasi ve fikri ayağı, dil ve edebiyat
çalışmalarıyla paralel yürür. Osmanlı Türkiye’sinde aydınlanmanın öncüleri; İbrahim Şinasi, Ziya Paşa,
Namık Kemal, Ahmet Midhat, Münif Paşa, Ali Suavi, Abdullah Cevdet, Şemseddin Sami ve bu ilk
neslin açtığı yoldan yürüyen Tevfik Fikret, Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp gibi onlarca edip ve yazardır.
Türk dünyasında da aydınlanmanın öncüleri, Mahtumkulu, Abay Kunanbayulı, Abdullah Tukay,
Abdulhamid Süleyman Çolpan, Musa Aybek, Ahmed Cevat, Hüseyin Cavid, Mikayil Müşfik, Gaspıralı
İsmail Bey, Yusuf Akçura, Ömer Faik Numanzade, Mehmet Ağa Şahtatlı, Mehmet Emin Resulzade vb.
edipler ve yazarlardır. Modernleşme, her toplumda kendine özgü bir tarihsel süreç içinde gelişmiştir.
Türk modernleşmesini genel anlamda bir bütün hâlinde incelemek de, her bir Türk topluluğunun kendi
tarihî, coğrafi ve siyasi şartları içinde ayrı ayrı incelemek de mümkündür. Türk grupları, bir bütünün
parçaları oldukları için ayrı ayrı incelense de mutlaka genel anlamda Türk milletinin tarihî, coğrafi,
kültürel ve siyasi gelişmesiyle ilişkili yanları olacaktır. Onun için, Türkmen modernleşmesi, genel
anlamda, Türk modernleşmesinin bir parçasını oluşturur. Modernleşme sürecinin yaşayan her toplum
gibi, Türkmenler de aşağıdaki temel sorunlarla uğraşmak zorunda kalmışlardır:
1. Ana dili bilinci
2. Ulusal kimlik inşası ve ulusal birliğin sağlanması
3. Devletleşme, siyasi otorite ve kamu hizmetlerinin geliştirilmesi
4. Siyasi eşitlik, yönetime katılma
5. Bireysel kimlik ve bireysel haklar
6. Sosyal adalet
Türkmen aydınlanmasının hazırlık devresi 18. yüzyıldır. 18. yüzyılda Türkmenlerin yaşadığı tarihî,
siyasi ve sosyal şartlar, Türkmen aydınlarının bazı çıkış yolları aramasına sebep olmuştur. Babası Azadî
başta olmak üzere bu yüzyılda yaşayan bazı diğer Türkmen şairleri gibi, Mahtumkulu da Türkmen
toplumunun yaşadığı sorunlara çözümler üretmeye çalışmış, şiirlerinde bu düşüncelerini dile getirmiştir.
Bu bildiride Mahtumkulu’nun Türkmen aydınlanmasının temelini oluşturan, ana dili bilinci, uluslaşma
süreci, Türkmen birliği, devletleşme, sosyal adalet vb konulardaki görüşleri değerlendirilecektir.
Anahtar Kelimeler: Mahdumkulu, aydınlanma, Türkmen, Türk dünyas
30 Ocak 1939 tarihinde Uşak’ta doğmuş ve 11. 06. 2022 tarihinde Ankara’da vefat etmiştir.
Kashgarli Mahmut traveled around the Turkic world in the 11th
century and recorded his knowledge of language and culture. He
did not only include the vocabulary of Turkish in Dîwânu
Lugâti't-Turk, but also the existence of sound and the phonetic
properties of these sounds and the way they are shown in the text.
To accomplish his main purpose, which is to teach the Turkish
language to Arabs, Kashgarli Mahmut started by introducing the
sounds of Turkish to them.
In the introduction part of Dîwân, he compares Arabic and
Turkish on their scale of sounds, and elaborates the seven
essential sounds of Turkish, which are not found in the Arabic
language and alphabet. Using the definition of “secondary
letters” for these seven sounds, Kasgarlı sends a message to his
target audience that these sounds are not found in the Arabic
language and alphabet, although they are the essential sounds of
Turkish. In other words, the secondary attributes of these seven
sounds are for Arabic.
In the introduction part of Dîwân, Kashgarli Mahmut
compares Turkish and Arabic not only in terms of consonant
sounds; he also compares them in terms of vowel sounds. In
addition to the comparisons in the introduction, with the
directions he has made in the text, he concretizes the richness of
Turkish in terms of vowel sounds compared to Arabic.
In this study, the essential seven sounds that Kashgarli
Mahmut stated as "secondary" for Arabic and " essential " sounds
for Turkish, their phonetic features and their representation in
Dîwânu Lugâti-Turk and the vowels of Turkish that are not found
in Arabic will be discussed.
inceleme, belirli bir alanda dağılmış olan dil özelliklerinin, araştırılan
dilbilimsel alanda farklı izoglossların (lehçe sınır çizgisi = coğrafi
haritalarda, herhangi bir dil görünümünün dağılımını gösteren çizgiler)
varlığını görmeye imkân verir. Bu da bunların dağılım yönlerinin
belirlenmesine, bu dilde meydana gelen tarihsel gelişmelerin tespit
edilmesine, akraba ve yapısı farklı dillerle ilişkilerinin izlenmesine
yardımcı olur
Dilbilimsel atlasları hazırlamanın teorik temeli olarak bir dilin
diyalektleri ve ağızları için ortak ve ayırt edici özelliklerinin bir
kombinasyonundan oluşan ve millî dilin bir kısmını teşkil eden diyalekt
dili kabul edilir. Diğer dillere nazaran biraz daha erken ele alınan
Tatar millî diyalektoloji atlasını hazırlama işine 1950’lerde tüm Tatar
diyalekt ve ağızlarının dilbilimsel coğrafya yöntemiyle incelenerek
başlanmıştır. Başlangıçta İdil boyu, bir süre sonra Orta İdil-Ural
önünün bölgesel haritaları hazırlanmıştır. Bu çalışma, Türk lehçeleri
üzerine ilk olup 1989 yılında Kazan’da iki cilt halinde (haritalar ve
yorumlar) yayımlanmıştır. Esere, o dönemde Sovyetler Birliği’ndeki
8
YUNUS EMRE-MEHMET AKİF ARMAĞANI TÜRK DİLİ ARAŞTIRMALARI-II
6.000 Tatar köyünden 845’inin konuşmaları yansıtılmıştır. Bu, Tatar
diyalekologlarının dünyaya ve Türk dilbilimine paha biçilmez bir
katkısı olarak kabul edilmiştir.
Bu çalışmada dilbilimsel coğrafya ve alan dilbilimi yöntemiyle
hazırlanan “Atlas Tatarskix Narodnıx Govorov/Tatar Dilinin
Diyalektolojik Atlası”ının hazırlanma süreci, atlasta ele alınan dil
özellikleri, atlasın kapsadığı coğrafi alan hakkında bilgi verilecek ve
adı geçen atlas dilbilimsel ve diyalektolojik açıdan değerlendirilecektir.
Anahtar Kelimeler: Dilbilimsel Coğrafya, Alan Dilbilimi, Coğrafi
Haritalar, İsoglosslar Demeti, Diyalektolojik Atlas
sürelerine göre tasnif edilirler. Boğumlanma sürelerine göre ünlüler, kısa
ünlüler, normal süreli ünlüler ve uzun ünlüler şeklinde üç gruba ayrılırlar.
Türkçenin ünlüleri birincil olarak normal süreli ünlülerdir. Kısa ve
uzun ünlüler genellikle çeşitli ses olayları sonucunda ikincil olarak ortaya
çıkmaktadır. Bu tür ünlülerin bir bölümü, çok eski tarihlerde, Türkçenin yazı
dili döneminden önce oluştukları için, genellikle ilk şekilleriyle ilişkilendirmek
ve gelişme süreçlerini açıklamak mümkün olamamaktadır. Eski ünlülerin bir
kısmı da anlam ayırıcı özellik kazanmıştır. Bu özellikleri dolayısıyla, ilk yazılı
metinlerden önce oluşup anlam ayırıcı özellik kazanan uzun ünlülere Türkoloji
araştırmalarında genellikle “birincil uzun ünlüler”, daha sonra oluşan yahut
çağdaş Türk yazı dillerinde görülen ve çeşitli ses olayları sonrasında oluşan
uzun ünlülere de “ikincil uzun ünlüler” denmektedir.
Dil, bir sistemdir. Sistemin işleyişi içinde yakın zamanda oluşan ve
oluşma süreci açıklanabilen örnekler, çok eski dönemlerde oluştukları
için açıklanamayan örneklerin de benzer bir süreçten geçerek oluştuklarını
gösterir. Nitekim kimi çağdaş Türk yazı dillerinde ikincil uzun ünlülerden bir
kısmının da anlam ayırıcı özellik kazandığı görülmektedir.
İkincil uzun ünlüler de anlam ayırıcı olabildiğine göre, anlam ayırıcı
özelliğe sahip olmak “birincil” olmak için yeter şart değildir. Dolayısıyla bu
tür ünlüler için bazı farklı terimler kullanmaya ihtiyaç vardır.
Bu bildiride, “birincil uzun ünlüler”, “ikincil uzun ünlüler” ile, “eski uzun
ünlüler”, “yeni uzun ünlüler” ve “anlam ayırıcı uzun ünlüler” (fonemik),
* Prof. Dr., Fırat Üniversitesi, buran.ahmet@gmail.com
550 Türkçede Uzun Ünlüler ve Bir Terim Önerisi
“anlam ayırıcı olmayan uzun ünlüler” terimleri karşılaştırmalı olarak
değerlendirilecek ve bu bağlamda bir terim önerisinde bulunulacaktır.
Anahtar kelimeler: Türkçede uzun ünlüler, birincil ve ikincil uzun
ünlüler, eski ve yeni uzun ünlüler, anlam ayırıcı olan ve olmayan uzun ünlüler.
Abstract
Vowels are classified in terms of their articulation position, articulation
style and duration of articulations. According to duration of articulation,
vowels are classified as short vowels, regular vowels and long vowels.
Vowels in Turkish are primarily regular vowels. Short and long vowels
typically secondary originating from various sound events. Some of those
cannot be explained due to the fact that their formations go back to preliteracy
period of Turkish. Also, those that originated preliteracy period of Turkish
has gained phonemic features, thus, has been called as “primary long vowels”
in Turkish studies. Long vowels which exist in modern Turkish dialects and
can be explained by various sound events and traced from literacy period of
Turkish, called as “secondary long vowels”.
Language is considered as a system. This system mostly shows that most
changes and formations that can be traced from literacy period of a language
may put a light on those of cannot be explained, because they mostly formatted
through a similar process. The fact that some of the secondary long vowels
in modern Turkish dialects have gained phonemic features, presents their
similar characteristics in common with primary long vowels. This shows that
having phonemic features cannot be enough for a long vowel to be called as
“primary”, which arises a terminological problem.
In this study, the terms “primary long vowels”, “secondary long vowels”,
“phonemic vowels”, “non-phonemic vowels” will comparatively evaluated
and in this context, some terminological suggestions will be presented.
Keywords: Long vowels in Turkish, primary and secondary long vowels,
old and new long vowels, phonemic and non-phonemic long vowels
Bu bildiride, Türk dili kavramını karşılayan “Türkçe” teriminin tarihi metinlerdeki durumu örneklenmiştir.
“Türkçe” teriminin görüldüğü ilk yazılı belgeler 10. yüzyıla ait Eski Uygur Türkçesi metinleridir. Bu metinlerden sonra, Hakaniye (Karahanlı), Eski Oğuz ve Osmanlı, Azerbaycan, Harezm- Altınordu, Çağatay dönemi metinlerinin birçoğunda, genel anlamda Türk diline ve birçok durumda özel olarak kendi lehçelerine “Türkçe” dedikleri ve dolayısıyla da Türkçe terimini kullandıkları görülmektedir.
Anahtar kelimeler: Terim, kavram, Türk dili, Türkçe, tarihi metinlerde Türkçe
Throughout the history, it can be seen that the terms “Türkî, Türkîce, Türküçö, Türkçe dili, Türkî dil, Türkî lisan, elfaz-ı Türk, Türk elfazı, Lisan-ı Türk, lisan-ı Türkî, Türk Lisanı, Elsine-i Türk, zebân-ı Türkî, Türk lügatı, Lügat-ı Türk, Lügat-ı Türkiyye, lisâni’l-etrâk, lügati’t-Türkiyye, Lügati’t-Türk, et-Türkiyye” have been used to refer Turkish or Turkish language, most of which are eighter Arabic or Persian origin, or emerged as a result of Arabic and Persian influence.
In this paper, the examples of the term “Turkish” which refers to the Turkish language are investigated.
The term “Turkish” first appeared in Old Uighur Turkish inscriptions written in 10th century. After that in Karahanid, Old Oghuz, Ottoman, Azerbaijanian, Khorezmian, Chagatay inscriptions, the term “Turkish” was used to refer to the common language of all Turkic origin peoples, known as “Turkic” or specific dialect of Turkic.
Key words: Term, notion, Turkish language Turkish, Turkish in historical inscriptions.
sonra gösterdiği bir kahramanlık ya da öne çıkan çok belirgin bir vasfı
dolayısıyla “erlik adı” diye bilinen bir ad verilir ve kişi artık bu adı ile anılırdı.
İslam öncesi dönemdeki adlara baktığımızda, kişilerin özel sıfatlarıyla,
unvanlarıyla birlikte anıldıklarını görüyoruz. Baba, anne adı ile birlikte adı
kaydedilmiş bir kişi adına rastlamıyoruz. Ancak İslam sonrası dönemde, özellikle
Arap kültürünün etkisiyle, baba, dede ve anne adıyla birlikte anıldıkları
görülmektedir. Bu durum, dini, ilmi, edebi muhitlerde oldukça yaygınlaştığı gibi,
Dede Korkut gibi, tamamen milli bir metin olarak gördüğümüz anlatılarda bile
görülmektedir. Diller ve toplumlar elbette birbirinden etkilenir ve çeşitli alışverişlerde bulunurlar. Bu gayet doğaldır. Başka dillerden alınan, kelimeler, ekler
vb. somut, nesnel ögeler gözle görüldüğü için yabancı kökenli oldukları hemen
fark edilebilmekte ve çeşitli şekillerde gösterilmektedir. Ancak, kavram ve gramer
çevrileri gibi, soyut ve sisteme dair olanlar gözle görülmediği için bu unsurların
yabancı kökenli olduğunu fark etmek zordur.Bu bildiride, genelde İslam öncesi ve
İslam sonrası, özelde ise Arap kültür ve geleneğindeki adlandırmanın bir boyutu
ile Türk kültüründeki adlandırmanın bir boyutu karşılaştırılarak, ortaya çıkan
sonuçlar değerlendirilecektir.
Anahtar Kelimeler: Adlandırma, Adbilim, Kişiadbilim, Türklerde Ad Verme, Arap
Etkisi, Erlik Adı.
̄ tarafından 14. yüzyılda Eski Oğuz Türkçesine aktarılan/döndürülen mensur bir akaid kitabı olan Kitâb-ı Güzîde’nin, özel kitaplığımızda bulunan yeni nüshası
tanıtılmaktadır.
Karışık dilli eserler arasında gösterilen Kitâb-ı Güzîde’nin yurt içi ve yurt dışında bulunan nüshaları, bu nüshalarda geçen “olga bolga, olgay bolgay” terimlerin anlamı ve özel
kitaplığımızda bulunan yeni nüsha ile bu nüshanın temel özellikleri kısaca değerlendirilmiştir.
Biz, özel kütüphanemizde bulunan ve mevcut nüshalar içinde dil ve yazım özellikleri bakımından en iyi durumda olan, H.1128 (1716) tarihli yazma nüshayı esas alarak metni oluşturduk. Süleymaniye Kütüphanesi Laleli-1378 numarayla kayıtlı olan H.1130 (1718) tarihli nüshayı da yardımcı nüsha olarak kullandık. Eserin Türkiye'deki en eski nüshası Süleymaniye Kütüphanesi Serez-1609 numarayla kayıtlı olan H.1103(1691) tarihli nüshadır. Bilinen en eski nüshası ise, Vatikan Kütüphanesi Türkçe Yazmalar Bölümünde Borg. Turco 15 numarayla kayıtlı 1057 (1647) tarihli nüshasıdır.
Çalışma, inceleme, metin (transkripsiyon) ve Dizin'den oluşuyor. Eserin sonuna metnin orijinal şekli de eklenmiştir.