Publications by Erhan Buyukakinci
Güvenliği Yeniden Okumak, ed. Harun Arıkan ve Ali Gök, Yetkin Yayınları, İstanbul, 2024
Soğuk Savaş sonrası döneme geçerken yeni Vestfalyacı ya da Vesfalya ötesi tartışmalar yapılırken,... more Soğuk Savaş sonrası döneme geçerken yeni Vestfalyacı ya da Vesfalya ötesi tartışmalar yapılırken, Herfried Münkler'in önermesiyle Vestfalya öncesi bakış açılarına dair "ortaçağlaşma" kavramı ele alınmaya başlanmıştır. Makalemizde Soğuk Savaş sonrasındaki uluslararası güvenliğin evrilmesinde Vestfalya öncesi değerlendirme elementlerinin gözden geçirilmesi ve günümüzle geçmiş tarih arasında karşılaştırmalı analiz yöntemiyle akışkan topraksallık/ülkesellik, karmaşık devlet-dışı aktörlerle sorgulanmaya başlanılan egemenlik, ekonomikleşme ve asimetrikleşme durumlarının tartışılması amaçlanmaktadır.
Çin Halk Cumhuriyeti - 21. Yüzyılda Tüm Boyutlarıyla, Ed. M.H. Caşın, S. Kısacık ve C. Donduran, Nobel Yayınları, 2022
Mesut Hakkı Caşın, Sina Kisacık ve Can Donduran'ın editörlüğünde "21. Yüzyılda Tüm Boyutlarıyla Ç... more Mesut Hakkı Caşın, Sina Kisacık ve Can Donduran'ın editörlüğünde "21. Yüzyılda Tüm Boyutlarıyla Çin Halk Cumhuriyeti" başlıklı kitapta yer alan makalemizde Çin dış politikasının karar alma mekanizmaları ve bunların dönüşümünü ele almaya çalıştık.
Savaşın Dönüşümü: Yeni Dinamikler, Aktörler ve Araçlar, Adres Yay., 2021
Tüm hakları saklıdır. Tamamı veya herhangi bir parçası, hiçbir şekilde fotokopiyle veya başka yön... more Tüm hakları saklıdır. Tamamı veya herhangi bir parçası, hiçbir şekilde fotokopiyle veya başka yöntemlerle çoğaltılamaz ve dağıtılamaz. Yayınevimiz bunu yapanlar ve buna teşebbüs edenler hakkında, kanuni takibat yaptırma hakkına sahiptir.
Barış Çalışmaları, Ankara, Adres Yay., 760 p., 2018
21. yüzyılın başında olduğumuz bu dönemde, insanlık olarak acilen öğrenmemiz ve geliştirmemiz ger... more 21. yüzyılın başında olduğumuz bu dönemde, insanlık olarak acilen öğrenmemiz ve geliştirmemiz gereken en önemli kabiliyetlerden biri, savaşa ve şiddete dair zihniyetimizi, düşünce tarzımızı radikal bir şekilde değiştirmek; bireysel, toplumsal, yerel, ulusal ve uluslararası olmak üzere her bağlamda ve her düzeyde sorunların, uyuşmazlıkların ve çatışmaların yapıcı ve barışçı araçlarla çözülmesi yollarını bilimsel ve çok-disiplinli yöntemlerle öğrenmek ve öğretmek olmalıdır.
Her ne kadar geleneksel sosyal bilimler şiddet ve çatışma konularını kendi disiplinleri içinde araştırma konusu yapmış olsalar da, bunların her birisi insan davranışının kendi ilgi alanlarına giren dar bir kesiti ile ilgilenmişlerdir. Örneğin, tarihçiler daha çok çatışmaların tarihini; psikologlar insanları tek tek şiddete veya şiddetsizliğe götüren şartları; sosyal psikologlar, sosyologlar ve antropologlar şiddet-grup dinamiği ve şiddet-sosyal davranış ilişkilerini; siyaset bilimcileri ulusal veya uluslararası seviyedeki siyasi örgütlenmeleri; felsefeciler ve din bilimcileri ise çatışmaların ahlaki ve dini mahiyetini ve şiddetten nasıl ve neden kaçınmak gerektiğini araştırma konusu yapmışlardır. Biyologlar, zoologlar bile esasen insan doğasına yönelik şiddet üzerine araştırmalar gerçekleştirmişlerdir.
Ancak çıkış noktası olarak artık çatışma, şiddet ve savaştan ziyade, barış ve barışa ulaşmanın yolları, çatışmaların barışçıl çözümü olabilecek disiplinlerarası ve çok-disiplinli yaklaşımların üretilmesi, tartışılması ve uygulanması gerekmektedir. Bu da ciddi bir zihniyet ve paradigma değişikliğini gerekli kılmaktadır. Günümüzde bu ihtiyacı karşılama iddiasında olan akademik, bilimsel disiplin açılımı Barış Çalışmalarıdır.
Prof. Dr. Havva KÖK ARSLAN
Derl. Ümit Özdağ & Yelda Demirağ, Türk Dış Politikasını Nasıl Bilirdiniz?, Ankara, Kripto Yay., ss. 143-169., 2017
Ümit Özdağ ve Yelda Demirağ'ın "Türk Dış Politikasını Nasıl Bilirdiniz?" başlıklı derleme kitabın... more Ümit Özdağ ve Yelda Demirağ'ın "Türk Dış Politikasını Nasıl Bilirdiniz?" başlıklı derleme kitabında bu makalemiz yer almaktadır. Türkiye ve NATO'nun Suriye ve Ukrayna krizleri karşısındaki tutum farklılıkları ve bu çerçevede Rusya'ya bakışlarındaki farklılığın bu sürece etkisini değerlendirmeye çalışıyoruz.
Savaş Kuramları, Ankara, Adres Yay., 970 p., 2015
"Savaş Kuramları – Temel Düşünürler ve Yaklaşımlar" çalışmamız savaşa dair bir tarih kitabı forma... more "Savaş Kuramları – Temel Düşünürler ve Yaklaşımlar" çalışmamız savaşa dair bir tarih kitabı formatında hazırlanmamıştır; tam aksine savaşı farklı açılardan anlamak için düşünürlerin yaklaşımını bir araya getiren bir kılavuz kitap olarak tasarlanmıştır. Dolayısıyla farklı düşünürlerden ve kültürlerden yola çıkarak savaşa olan bakış açılarının bir harmanlamasını yapmak istiyoruz. Bunu yaparken de uluslararası ilişkiler disiplinine Türkçe literatür katkısında bulunmak arzusundayız. Akademik literatürde uzmanlık alanında bağlı olarak Türkçemizi geliştirmek için uluslararası akademik teamüllere uygun olarak diğer sosyal bilimler branşlarından terminolojik destek almak (ekonomi, siyaset bilimi, iletişim, sosyoloji, vs.) çabasına girdik. Savaş gibi karmaşık bir konuyu tek bir teknik dille anlatmak yeterli değildir. Bu çaba-mızı ortaya koyarken özellikle İngilizce terminolojiyi de aktarmaya özen gösterdik, çünkü Türkçemizde yer alan birçok kuramsal çalışmada farklı terminolojik girişimlerle bir anlaşılmazlık sorunu karşımıza çıkıyor. Bu sorunu aşmak için uluslararası teknik literatürü de aktarmanın böylesi kapsamlı bir çalışmada zorunluluk olduğunu düşündük.
Türkçemize akademik katkının ötesinde bu çalışmamızla sizlere geniş bir kaynakça olanağını da sunmayı amaçladık. Gerek ilgili düşünürlerden yola çıkarak gerekse ele aldıkları temaların ve tartışmaların çerçevesini aktararak bu konularda uzman olanları ve olmak isteyenleri yönlendirmek istedik.
Kitabımız, Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler doktora programında yer alan Savaş Kuramları dersinden ilham alarak başlamış bir çabanın ürünüdür. Konuya ilişkin Türkçe kuramsal literatürün sınırlı olması bizlere böyle bir ihtiyacı hissettirmiştir. Dolayısıyla davranış-salcı bir çalışma metoduyla, sadece güvenlik ya da realist eksenlere odaklanmadan, çoğulcu görüşlere açık, dinamik ve genç akademisyenlerle yola çıkarak savaşı tanımlama ve tartışma adına eserleri ve görüşleriyle destek vermiş, çığır açmış ve entelektüel bir miras bırakmış düşünürler ve kuramcıları bu kitabımızda ele almak istedik.
Bu çerçevede kitabımız üç kısımdan oluşmaktadır. Öncelikle birinci kısımda Antik çağlardan yakın çağlara kadar uzanan tarih dilimine damgasını vurmuş, savaş ve strateji konusunu ele almış temel düşünürleri Klasik tartışmalar: Mutlak Savaş ve Stratejik Düşünce başlığı altında yer vermeye çalışıyoruz. Bu kapsamda bu düşünürleri detaylı olarak inceleyen ve tartışan akademisyenler ile araştırmacıları da ele almak istiyoruz. İkinci kısım çerçevesinde modern düşüncelere odaklanarak, Gelenekselcilikten Davranışsalcılığa; Sistem, Devlet ve Savaş başlığıyla, 20. yüzyılın ikinci yarısında, özellikle de Soğuk Savaş yıllarında realizm ve davranışsalcılığın ağır bastığı, gelenekselci görüşlere odaklanan ve tartışan düşünürleri incelemekteyiz. Üçüncü kısımımız tamamen farklı bir açıyı ele almaktadır: Savaşın Bilimsel Etüdü: Nedenler ve Korelasyonlar başlığı altında J.D. Singer ile başlayan salt davranışsalcı bakış açısıyla savaşın nedenselliğinden yola çıkarak süreci analiz eden ve kantitatif modellendirmelere yer veren düşünürleri ve araştırmacıları kapsamaktayız. Bu çerçevede Oyun teorisinden rekabete, Demokratik barıştan uluslararası krizlere kadar uzanan farklı kuramsal yaklaşımlarla günümüz akademik dünyasının tartışmalarını ve araştırmalarını sizlere aktarmak çabasındayız.
Tayyar Arı (Derl.), Postmodern Uluslararası İlişkiler Teorileri - Cilt 2, Bursa, Dora Kitapçılık, Ekim 2014., Oct 2014
Sait Yılmaz (editor), National Defense Debates at the threshold of the XXIth Century , 2009
Beykent University Publications, Nov 2013
In this paper, we try to analyse how the idea of economic regionalism has developed within the fr... more In this paper, we try to analyse how the idea of economic regionalism has developed within the framework of the interests of the Russian foreign policy, which adopted a Eurasianist rhetoric for nearly fifteen years. As the trends of globalization spread over the world after the end of the Cold War period, the regional integration movements also gained speed with different forms and contents. Meanwhile the countries in the post-Soviet geography adopted different political approaches towards regionalization and globalization by taking into consideration their own capabilities and interests. At its own side, Russia was in search of integration within the world economy by trying to implement its own regionalist policies both at the level of the CIS area and with the neighbouring countries like China and the EU. The Eurasianist discourse has no doubt such impact on Russian leadership’s choices of partners and orientations for economic regionalization. At this point, we want to discuss if it is possible to talk about some “Eurasianist model of regional integration” as a new idea which can combine, at one side, the institutional integration process within the CIS area and, at the other, the strong regional cooperation with the Asian economic partners like China. This model can be also Russia’s answer to embrace both globalism and regionalism by preserving its own hegemonic expectations after the Soviet legacy.
Perceptions - Journal of International Affaits, Dec 2008
The 1990s have witnessed many structural changes in the Central and Eastern European countries af... more The 1990s have witnessed many structural changes in the Central and Eastern European countries after the "Velvet Revolutions" and today all these states have been gradually becoming members of the EU and have also become involved in cooperation for an integrated European security architecture. In their domestic politics, it is also possible to consider the impact of the post-Communist transition on their political restructuring. As there have been many governmental changes in Central and Eastern European countries since the beginning of the 1990s, external factors have seemed to influence the political process at domestic level. To study all these phenomena, we prefer to limit our research to the Polish and Hungarian cases. The people in these countries are expecting such high sensitivity for their own socioeconomic concerns from the politicians in power, while the political structures, especially the neo-Communists, aim to restructure their own discourse in the political life. Given the general failure of the neo-Communist parties in general and presidential elections, this work aims to find out the reasons for that decline within the context of international and domestic factors in Central Europe from a comparative perspective. Such study is also an attempt to answer the question whether there is some linkage between the external and internal factors within this new process.
Der. E. Büyükakıncı & E. Bacanlı, Sovyetler Birliği’nin Dağılmasından Yirmi Yıl sonra Rusya Federasyonu : Türk dilli Halklar ve Türkiye ile İlişkiler, Ankara, Atatürk Kültür Merkezi Yay., Oct 2012
Turkish Views of Eurasian Studies – Foundation of Studies on the Middle East and the Balkans – Ortadoğu ve Balkan İncelemeleri Vakfı, pp. 3-29., 2003
Der. Faruk Sönmezoğlu, XXI. Yüzyılda Türk Dış Politikasının Analizi, İstanbul, Der Yay., ss. 677-714, Oct 2012
Rusya'yla ilişkilerimizi Avrasya planı çerçevesinde derinleştireceğiz." Ahmet Davutoğlu, Başbakan... more Rusya'yla ilişkilerimizi Avrasya planı çerçevesinde derinleştireceğiz." Ahmet Davutoğlu, Başbakanlık Başdanışmanı, 21 Aralık 2005, (NTV Karşı Görüş Programı'ndaki konuşmasından)
Der. Faruk Sönmezoğlu, Türk Dış Politikasının Analizi, İstanbul, Der Yay., ss. 685-716, 2004
Der. Faruk Sönmezoğlu, Türk Dış Politikasının Analizi, İstanbul, Der Yay., ss. 781-804, 2004
Derl. C. Karadeli, Soğuk Savaş sonrası Avrupa ve Türkiye, Ankara Ayraç Yay., ss. 134-174., 2003
Giriş: Kadife Devrimler ve Orta Avrupa'da değişim ve dönüşüm süreci 1989 yılı, hem dünya politika... more Giriş: Kadife Devrimler ve Orta Avrupa'da değişim ve dönüşüm süreci 1989 yılı, hem dünya politikası için, hem de Avrupa coğrafyasının güvenlik çıkarlarının tanımlanması açısından bir dönüm noktası olarak ele alınmaktadır. Yirminci yüzyılın büyük bir bölümüne egemen olan ideolojik nitelikteki kutuplaşmanın ortadan kaybolması, her ne kadar seksenli yıllardaki siyasal gelişmeler çerçevesinde beklenilen bir olgu olarak değerlendirilse de, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde iktidar değişikliklerine yol açan ve "kadife devrimler" adıyla anılan değişim rüzgârlarının bu kadar hızlı esmesi beklenmiyordu. Otoriter eğilimli merkezi hükümet yapılarından liberal ve demokratik rejim denemelerine geçiş süreci, özellikle Orta Avrupa coğrafyasında 1989 yılında başlamıştı. Nitekim bu değişim rüzgârları, iki yıl içinde de Soğuk Savaş döneminin başlıca kutuplarından birisini de etkileyecek ve dünya politikasında iki kutupluluğun tamamen sona erdiği, ancak daha karmaşık yapıların ve devletdışı aktörlerin varolduğu yeni bir düzen anlayışının ortaya çıkmasını sağlayacaktı; Varşova Paktı'nın ortadan kalkması, SSCB'nin dağılması ve Avrasya coğrafyasında kimlik arayışlarıyla bağımsızlıklarını tanımlama çabasındaki yeni cumhuriyetler, bu yeni uluslararası düzenin içinde Doğu Avrupa coğrafyasının ötesindeki belirsizlikleri birer endişe konusu olarak dünya politikasının gündemine oturtmaktaydı. 1989 sonrasında uluslararası sistemdeki değişim süreci, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde birçok farklı dönüşüm söyleminin ve yönteminin benimsenmesine yol açmıştı.
Derl. C. Karadeli, Küreselleşme – Alternatif Küreselleşme, Ankara, Phoenix Yay., pp. 25-58., 2005
Tüm disiplinlerde olduğu gibi uluslararası ilişkiler de çağın değişim koşullarına ayak uydurmak d... more Tüm disiplinlerde olduğu gibi uluslararası ilişkiler de çağın değişim koşullarına ayak uydurmak durumundadır. Tüm insanlık tarihine baktığımız zaman, geride bıraktığımız 20. yüzyıl birçok açıdan uluslararası sistem içindeki dönüşümlerin çok hızlı yaşandığı bir zaman dilimi oldu. Aydınlanma Çağı'yla birlikte sistem içindeki hareketliliğin arttığı ve gitgide durdurulamaz bir hızla ivme kazandığı düşüncelerin, teknolojik ve bilimsel gelişmelerin sürekli gelişimine, birbirleri ardına etki-tepki davranışı çerçevesinde rekabetlerine tanık oldu insanlık dünyası. Yeni bir yüzyılın başında durduğumuz bu yıllarda, (uluslararası) sistem nedir, kimler bu sistemde daha etkili ve yetkili konumdadır sorusunu sormaya devam ediyoruz. Sistem ve aktör tartışmaları hiçbir zaman statik bir zemin üzerine oturmamıştır ve zaman ve mekan şartlarıyla birlikte "değişim olgusu", gerek sosyal yaşantının temel gerçekliği haline dönüşmüştür.
Derl. O. Yeşilot, Değişen Dünyada Kafkasya, İstanbul, Kitabevi Yay., pp. 119-140., 2005
Seksenli yılların sonunda Soğuk Savaş döneminin bitmesiyle ülkemizin de içinde bulunduğu coğrafya... more Seksenli yılların sonunda Soğuk Savaş döneminin bitmesiyle ülkemizin de içinde bulunduğu coğrafyada hem yeni uluslararası aktörlerin ortaya çıkması hem de eski sistemden arta kalan dengeler ve değer yargıları dünyasının değişmesiyle birlikte yeni bir dönem başlamaktaydı. Türk dış politikası, yirminci yüzyıl boyunca içinde bulunduğu coğrafyadaki alt-bölgelere yönelik davranışlarını belirli dengeler üzerine oturtmuştu; bu dengeler, gerek ikili ilişkiler bağlamında gerekse sistem değişkenlerinin, özellikle de bölge-dışı büyük aktörlerin etkisi altında tanımlanmaktaydı. Bu makaledeki ana çabamız, Türk dış politikasını bu yeni denge arayışları çerçevesinde komşusu olduğu halde yeni baştan keşfetmek ve yeni politikalar geliştirmek zorunda kaldığı bir coğrafyada, Transkafkasya'da yer alan Ermenistan devletinin Sovyet sonrası bağımsızlık sürecindeki dış politika davranışlarını etüd etmek üzerinde yoğunlaşmaktadır; Soğuk Savaş sonrası dönemin yeni aktörlerinde olan Ermenistan devleti, içinde bulunduğu jeopolitikayı kendi olanakları çerçevesinde tanımlamak ve dünya politikasına kendi ulusal çıkarları bağlamında katılabilmek amacıyla bir dış politika yapım / geliştirme süreci yaşamaktadır. Nitekim bu çalışmamızda Ermenistan'ın bağımsızlık ilanından günümüze değin dış politikasına etki yapan değişkenleri ele almak ve bunlar arasındaki önem ve işlevsellik farklılıklarını değerlendirmek amacındayız.
Derl. E. Büyükakıncı, Değişen Dünyada Rusya ve Ukrayna, Ankara, Phoenix Yayınevi, pp. 401-436., 2004
Soğuk Savaş sonrası dönemde bağımsızlığa doğru yelken açan ülkeler için doksanlı yıllar, büyük dö... more Soğuk Savaş sonrası dönemde bağımsızlığa doğru yelken açan ülkeler için doksanlı yıllar, büyük dönüşümlerin yaşandığı bir dönem olmuştur. Söz konusu ülkeler, Rusya Federasyonu ile Ukrayna olduklarında, bu ilişkinin anlamı ve yapısı çok büyük bir önem kazanmakta. İkili ilişkilerde değişim süreci, özellikle SSCB'nin dağılmasıyla birlikte farklı bağımsız yapılar olarak ortaya çıkmalarıyla bir gerçeklik olmuştu.
Uploads
Publications by Erhan Buyukakinci
Her ne kadar geleneksel sosyal bilimler şiddet ve çatışma konularını kendi disiplinleri içinde araştırma konusu yapmış olsalar da, bunların her birisi insan davranışının kendi ilgi alanlarına giren dar bir kesiti ile ilgilenmişlerdir. Örneğin, tarihçiler daha çok çatışmaların tarihini; psikologlar insanları tek tek şiddete veya şiddetsizliğe götüren şartları; sosyal psikologlar, sosyologlar ve antropologlar şiddet-grup dinamiği ve şiddet-sosyal davranış ilişkilerini; siyaset bilimcileri ulusal veya uluslararası seviyedeki siyasi örgütlenmeleri; felsefeciler ve din bilimcileri ise çatışmaların ahlaki ve dini mahiyetini ve şiddetten nasıl ve neden kaçınmak gerektiğini araştırma konusu yapmışlardır. Biyologlar, zoologlar bile esasen insan doğasına yönelik şiddet üzerine araştırmalar gerçekleştirmişlerdir.
Ancak çıkış noktası olarak artık çatışma, şiddet ve savaştan ziyade, barış ve barışa ulaşmanın yolları, çatışmaların barışçıl çözümü olabilecek disiplinlerarası ve çok-disiplinli yaklaşımların üretilmesi, tartışılması ve uygulanması gerekmektedir. Bu da ciddi bir zihniyet ve paradigma değişikliğini gerekli kılmaktadır. Günümüzde bu ihtiyacı karşılama iddiasında olan akademik, bilimsel disiplin açılımı Barış Çalışmalarıdır.
Prof. Dr. Havva KÖK ARSLAN
Türkçemize akademik katkının ötesinde bu çalışmamızla sizlere geniş bir kaynakça olanağını da sunmayı amaçladık. Gerek ilgili düşünürlerden yola çıkarak gerekse ele aldıkları temaların ve tartışmaların çerçevesini aktararak bu konularda uzman olanları ve olmak isteyenleri yönlendirmek istedik.
Kitabımız, Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler doktora programında yer alan Savaş Kuramları dersinden ilham alarak başlamış bir çabanın ürünüdür. Konuya ilişkin Türkçe kuramsal literatürün sınırlı olması bizlere böyle bir ihtiyacı hissettirmiştir. Dolayısıyla davranış-salcı bir çalışma metoduyla, sadece güvenlik ya da realist eksenlere odaklanmadan, çoğulcu görüşlere açık, dinamik ve genç akademisyenlerle yola çıkarak savaşı tanımlama ve tartışma adına eserleri ve görüşleriyle destek vermiş, çığır açmış ve entelektüel bir miras bırakmış düşünürler ve kuramcıları bu kitabımızda ele almak istedik.
Bu çerçevede kitabımız üç kısımdan oluşmaktadır. Öncelikle birinci kısımda Antik çağlardan yakın çağlara kadar uzanan tarih dilimine damgasını vurmuş, savaş ve strateji konusunu ele almış temel düşünürleri Klasik tartışmalar: Mutlak Savaş ve Stratejik Düşünce başlığı altında yer vermeye çalışıyoruz. Bu kapsamda bu düşünürleri detaylı olarak inceleyen ve tartışan akademisyenler ile araştırmacıları da ele almak istiyoruz. İkinci kısım çerçevesinde modern düşüncelere odaklanarak, Gelenekselcilikten Davranışsalcılığa; Sistem, Devlet ve Savaş başlığıyla, 20. yüzyılın ikinci yarısında, özellikle de Soğuk Savaş yıllarında realizm ve davranışsalcılığın ağır bastığı, gelenekselci görüşlere odaklanan ve tartışan düşünürleri incelemekteyiz. Üçüncü kısımımız tamamen farklı bir açıyı ele almaktadır: Savaşın Bilimsel Etüdü: Nedenler ve Korelasyonlar başlığı altında J.D. Singer ile başlayan salt davranışsalcı bakış açısıyla savaşın nedenselliğinden yola çıkarak süreci analiz eden ve kantitatif modellendirmelere yer veren düşünürleri ve araştırmacıları kapsamaktayız. Bu çerçevede Oyun teorisinden rekabete, Demokratik barıştan uluslararası krizlere kadar uzanan farklı kuramsal yaklaşımlarla günümüz akademik dünyasının tartışmalarını ve araştırmalarını sizlere aktarmak çabasındayız.
Her ne kadar geleneksel sosyal bilimler şiddet ve çatışma konularını kendi disiplinleri içinde araştırma konusu yapmış olsalar da, bunların her birisi insan davranışının kendi ilgi alanlarına giren dar bir kesiti ile ilgilenmişlerdir. Örneğin, tarihçiler daha çok çatışmaların tarihini; psikologlar insanları tek tek şiddete veya şiddetsizliğe götüren şartları; sosyal psikologlar, sosyologlar ve antropologlar şiddet-grup dinamiği ve şiddet-sosyal davranış ilişkilerini; siyaset bilimcileri ulusal veya uluslararası seviyedeki siyasi örgütlenmeleri; felsefeciler ve din bilimcileri ise çatışmaların ahlaki ve dini mahiyetini ve şiddetten nasıl ve neden kaçınmak gerektiğini araştırma konusu yapmışlardır. Biyologlar, zoologlar bile esasen insan doğasına yönelik şiddet üzerine araştırmalar gerçekleştirmişlerdir.
Ancak çıkış noktası olarak artık çatışma, şiddet ve savaştan ziyade, barış ve barışa ulaşmanın yolları, çatışmaların barışçıl çözümü olabilecek disiplinlerarası ve çok-disiplinli yaklaşımların üretilmesi, tartışılması ve uygulanması gerekmektedir. Bu da ciddi bir zihniyet ve paradigma değişikliğini gerekli kılmaktadır. Günümüzde bu ihtiyacı karşılama iddiasında olan akademik, bilimsel disiplin açılımı Barış Çalışmalarıdır.
Prof. Dr. Havva KÖK ARSLAN
Türkçemize akademik katkının ötesinde bu çalışmamızla sizlere geniş bir kaynakça olanağını da sunmayı amaçladık. Gerek ilgili düşünürlerden yola çıkarak gerekse ele aldıkları temaların ve tartışmaların çerçevesini aktararak bu konularda uzman olanları ve olmak isteyenleri yönlendirmek istedik.
Kitabımız, Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler doktora programında yer alan Savaş Kuramları dersinden ilham alarak başlamış bir çabanın ürünüdür. Konuya ilişkin Türkçe kuramsal literatürün sınırlı olması bizlere böyle bir ihtiyacı hissettirmiştir. Dolayısıyla davranış-salcı bir çalışma metoduyla, sadece güvenlik ya da realist eksenlere odaklanmadan, çoğulcu görüşlere açık, dinamik ve genç akademisyenlerle yola çıkarak savaşı tanımlama ve tartışma adına eserleri ve görüşleriyle destek vermiş, çığır açmış ve entelektüel bir miras bırakmış düşünürler ve kuramcıları bu kitabımızda ele almak istedik.
Bu çerçevede kitabımız üç kısımdan oluşmaktadır. Öncelikle birinci kısımda Antik çağlardan yakın çağlara kadar uzanan tarih dilimine damgasını vurmuş, savaş ve strateji konusunu ele almış temel düşünürleri Klasik tartışmalar: Mutlak Savaş ve Stratejik Düşünce başlığı altında yer vermeye çalışıyoruz. Bu kapsamda bu düşünürleri detaylı olarak inceleyen ve tartışan akademisyenler ile araştırmacıları da ele almak istiyoruz. İkinci kısım çerçevesinde modern düşüncelere odaklanarak, Gelenekselcilikten Davranışsalcılığa; Sistem, Devlet ve Savaş başlığıyla, 20. yüzyılın ikinci yarısında, özellikle de Soğuk Savaş yıllarında realizm ve davranışsalcılığın ağır bastığı, gelenekselci görüşlere odaklanan ve tartışan düşünürleri incelemekteyiz. Üçüncü kısımımız tamamen farklı bir açıyı ele almaktadır: Savaşın Bilimsel Etüdü: Nedenler ve Korelasyonlar başlığı altında J.D. Singer ile başlayan salt davranışsalcı bakış açısıyla savaşın nedenselliğinden yola çıkarak süreci analiz eden ve kantitatif modellendirmelere yer veren düşünürleri ve araştırmacıları kapsamaktayız. Bu çerçevede Oyun teorisinden rekabete, Demokratik barıştan uluslararası krizlere kadar uzanan farklı kuramsal yaklaşımlarla günümüz akademik dünyasının tartışmalarını ve araştırmalarını sizlere aktarmak çabasındayız.