Conference Presentations by Ayşe Kaşıkırık
V. Stratejik Kamu Yönetimi Sempozyumu Bildiri Kitabı (Tam Metin) , 2019
For developed and developing states, public administration planning is generally used to identify... more For developed and developing states, public administration planning is generally used to identify methods, tactics, operations and tools to be used for the objectives to be achieved in the process of formulation and implementation of public policies. In order for a managerial organization to plan for the future in line with its objectives, it must analyze very well what its work is and how it should be done. According to the results, human resources, financial resources and institutional structure should be improved and made ready. With this method, an important part of the targeted result is obtained before any plans are implemented in any administrative institution. In order to prepare for the future, all the institutions or organizations themselves analyze what they are as an organizational structure, what they should do and how they should do, and their organizational effectiveness and efficiency are important structural requirements.
Büyükçekmece 1. Uluslararası Yerel Yönetimler Kongresi Bildiri Özet Kitabı, 2017
Kamu Yönetimi Forumu (KAYFOR), 2017
Thesis Chapters by Ayşe Kaşıkırık
Lisans Tezi, 2012
Bu çalışmada, Türkiye’nin de üyesi olduğu OECD ülkelerinin ekonomik performansları analiz edilmiş... more Bu çalışmada, Türkiye’nin de üyesi olduğu OECD ülkelerinin ekonomik performansları analiz edilmiştir. Değerlendirilmeye alınan ülkeler arasından en yüksek etkinlik değerine sahip olanların, diğer ülkelere referans olarak gösterilmesine imkan sağlayan VZA yöntemi ile ülkelerin ekonomik etkinlikleri belirlenmiş elde edilen bulgular, ülkelerin belirli değişkenlerle birbirleriyle olan benzerliklerinin saptanmasında kullanılan kümeleme analizi yöntemi ve çok kriterli karar verme yöntemlerden biri olan, ülkelerin ekonomik performanslarını derecelendirerek sıralayan TOPSIS yöntemi kullanılmıştır.
Yüksek Lisans Tezi, 2017
Bu tez çalışmasında Fatih Belediyesinin Eminönü ile birleşmesinden sonra yayınladığı ilk strateji... more Bu tez çalışmasında Fatih Belediyesinin Eminönü ile birleşmesinden sonra yayınladığı ilk stratejik plan olan 2010-2014 dönemi ile ikinci stratejik planı olan 2015-2019 dönemi için planladığı hizmet ve harcamaların ne kadarının kadınlara yönelik olduğunun toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme perspektifi ile analiz edilmesi amaçlanmaktadır. Bir yandan stratejik planlar, performans programları ve faaliyet raporları incelenerek iki dönem karşılaştırmalı olarak analiz edilecek, diğer yandan da her bir yıl için planlanan ile gerçekleşen arasındaki sapmalar belirlenecektir.
Books by Ayşe Kaşıkırık
Kadın Adayları Destekleme Derneği ve UCLG-MEWA, 2022
Belediyeler yerel düzeyde eşitliğin sağlanmasında öncü kuruluşlardandır. Vatandaşların gündelik h... more Belediyeler yerel düzeyde eşitliğin sağlanmasında öncü kuruluşlardandır. Vatandaşların gündelik hayatlarına en yakın kurumlar olarak belediyelerin yaklaşımları, planları, politikaları, uygulamaları ve hizmetleri yerelde eşitliğin sağlanmasına katkı sunmaktadır. Ancak, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini dikkate almayan (bir başka ifadeyle cinsiyet körü) yaklaşımlar ile belediyeler, eşitsizlikleri daha da derinleştirilebilirler. Oysaki, kadınların ve erkeklerin kenti kullanım amaçları, saatleri ve süreleri birbirinden çok farklıdır. Yerel düzeyde farklılaşan ihtiyaçları ve beklentileri görmezden gelmek, “herkese eşit hizmet” yaklaşımı ile hareket etmek mevcut eşitsizlikleri beslemektedir ve kronik sorunlara dönüştürmektedir.
Kadın Adayları Destekleme Derneği, 2021
Parti programlarında ve seçim beyannamelerinde kadınlara ve kadın haklarına bolca yer veren siyas... more Parti programlarında ve seçim beyannamelerinde kadınlara ve kadın haklarına bolca yer veren siyasi partilerin kadınları sadece "seçmen" olarak gördüğünü bir kez daha anladık. Kadınları görmezden gelen siyasiler artık "kadın meseleleri" konusunda inandırıcılıklarını ve samimiyetlerini yitirmişlerdir.
Kadın Adayları Destekleme Derneği, 2021
Bilinenin tam tersine kadınların siyasete ilgisi yüksektir. Ancak, kadınların siyasete girişini k... more Bilinenin tam tersine kadınların siyasete ilgisi yüksektir. Ancak, kadınların siyasete girişini kolaylaştıracak ve aktif siyaset yapan kadınları bulundukları konumlarda güçlendirecek kurumsal mekanizmalar çok yetersiz veya hiç bulunmamaktadır.
Kadın Adayları Destekleme Derneği, 2021
Yerel olan siyasaldır. Yerel siyaset kadınlarla birlikte dönüştürülebilir ve demokratikleştirileb... more Yerel olan siyasaldır. Yerel siyaset kadınlarla birlikte dönüştürülebilir ve demokratikleştirilebilir.
TASAM, 2023
Dünyada eşi benzeri zor görülen bir salgın olan Covid-19, bir kez daha küresel sorunlara yerel çö... more Dünyada eşi benzeri zor görülen bir salgın olan Covid-19, bir kez daha küresel sorunlara yerel çözümler üretilmesi gerektiğini gösterdi ve kurumlar arası yönetişimi ön plana çıkardı. Aslında salgın, insanların gündelik hayatlarının merkezinde bulunan yerel yönetimlerin önemli görevleri olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Bu bağlamda, kimsenin geride kalmadığı “eşit”, “kapsayıcı”, “adil” ve “sürdürülebilir” bir dünyanın inşası için 2030 gündeminin yerel yönetimler tarafından daha etkin uygulanmasının önemi her geçen gün daha da arttı. Bu çalışma, post-korona dünyasında 2030 Gündemi’nin başarıya ulaşmasında kilit aktörlerden olan belediyelerde SKA’ların mevcut durumunun analizi üzerinedir. Çalışma kapsamında, Türkiye’de SKA’ların yerelleştirilmesi konusunda öncü belediyelerden olan İzmir Büyükşehir, Sultanbeyli ve Karatay Belediyesi’nin çalışmaları SKA odağında incelenmiştir. Ayrıca bu çalışmada, tarihteki en ölümcül pandemilerden biri olan Covid-19’un, 2030 gündemini gerçekleştirmek için bir fırsata dönüşebilmesi amacıyla yerel yönetimlere çeşitli öneriler sunulmuştur.
YANINDAYIZ Derneği, 2023
Toplumsal cinsiyete duyarlı politikalarla yönetilen kentler, kadınların ve hak ihlallerine uğraya... more Toplumsal cinsiyete duyarlı politikalarla yönetilen kentler, kadınların ve hak ihlallerine uğrayan tüm grupların kentsel yaşam kalitesini yükseltir, kentsel karar alma mekanizmalarına erişimini ve katılımını arttırır. Yerel yönetimlerin başat aktörü olan belediyeler, cinsiyet eşitliğine duyarlı politikalarla toplumsal cinsiyet eşitliğinin yerelleşmesine ve kurumsallaşmasına katkı sunarlar.
YEEP’ler, herkes için eşitlik ilkesinin hayata geçmesini sağlayacak eşsiz stratejik belgelerdir. Aynı zamanda eşit, özgür, kapsayıcı ve sürdürülebilir şehirlerin ve toplumların inşasında rehber dokümanlardır. YEEP, mevcut eşitsizliklerin ve çoklu ayrımcılıkların giderilmesinde, yoksulluğun ve yoksunluğun azaltılmasında, hak ihlallerinin sona erdirilmesinde, yerelde adaletin ve hakkaniyetin tesisinde kılavuz rehberdir. Sonuç olarak, cinsiyet eşitliğinin yerel ölçekte hayata geçmesinde YEEP kritik önem sahip bir yol haritasıdır.
Bu rehber yerel eşitlik eylem planları hakkında farkındalığın artırılması, planların “katılımcı” olarak hazırlanmasının, uygulanmasının ve izlenmesinin teşvik edilmesi amacıyla kaleme alındı.
Özetle, yerel eşitlik eylem planının her aşamasında “katılım” ve “kapsayıcılık” ilkeleri benimsenmeli, içselleştirilmeli ve uygulanmalıdır.
TMMOB Şehir Plancıları Odası, 2023
Toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin en yoğun yaşandığı alanların başında tarım gelmektedir. Tari... more Toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin en yoğun yaşandığı alanların başında tarım gelmektedir. Tarih boyunca tarımın yükünü kadınlar daha çok taşımış ve tarımsal üretimin her aşamasında ön sıralarda görev almıştır. Ancak kayıt dışı istihdam, eşit işe eşit olmayan ücret dağılımı, sağlıksız ortam ve elverişsiz çalışma koşulları, cinsiyetçi yaklaşımlar gibi çok sayıda ayrımcılık nedeniyle tarımda kadınların emeği her zaman görünmez olmuştur. Bu çalışmada, tarımsal alanda faaliyet gösteren kadın kooperatiflerinin kadın emeğinin görünür olmasındaki ve kadınların sosyo-ekonomik güçlenmesindeki etkisi analiz edilmiştir. Çalışma bir alan araştırması niteliğindedir. Bu çalışma, online anket yöntemi ile Türkiye’nin 5 farklı coğrafi bölgesinden (Akdeniz, Doğu Anadolu, Ege, Karadeniz ve Marmara) toplam 10 kadın kooperatifinden elde edilen verilere dayanmaktadır. Tarımsal alanda faaliyet gösteren kadın kooperatiflerinin kadın emeğinin görünür olmasındaki rolünü ön plana çıkarması açısından bu makale oldukça önemlidir. Aynı zamanda makalenin, literatürde tarımda kadın emeğine yönelik tartışmaları derinleştirmesi amaçlanmaktadır.
Küresel Eşitlik ve Kapsayıcılık Ağı, 2023
Daha eşit ve kapsayıcı bir dünyanın yolu yerel düzeyden geçiyor. Yerel ölçekte yaşanan eşitsizlik... more Daha eşit ve kapsayıcı bir dünyanın yolu yerel düzeyden geçiyor. Yerel ölçekte yaşanan eşitsizlikler, adaletsizlikler ve ayrımcılıklar kadınların ve kız çocuklarının hayatlarını kökten etkilediği için değişimin ve dönüşümün yerelde başlaması gerekir. Bunun için, ilgili tüm paydaşlar (kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler vd.) topyekûn -iş birliği ve dayanışma içerisinde- hareket etmeli; mahalleden başlayarak yerel nüfusun yaşamını etkileyen politikaların, yöntemlerin ve araçların geliştirilmesi süreçlerinde toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifini benimsemeli ve samimiyetle uygulamalıdır. Bu anlamda verilebilecek teknikler arasında “toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme” ve “toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana plan ve politikalara yerleştirilmesi” yer alır
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, 2022
Yanındayız Derneği, 2022
Şiddetin her türünün günden güne arttığı zor dönemlerden geçiyoruz. Hemen her ölçekte kentte, köy... more Şiddetin her türünün günden güne arttığı zor dönemlerden geçiyoruz. Hemen her ölçekte kentte, köyde, sokakta, mahallede, işte, evde, güvenlikli sitelerde kadınlar fiziksel, ekonomik, psikolojik, cinsel ve diğer şiddet türleri ile karşılaşıyor ve “sırf kadın oldukları” için şiddetin farklı türlerine maruz kalıyor. Oysaki, her insanın şiddetin herhangi bir türüne maruz kalmadan, güvenilir bir şehirde yaşaması en temel yaşam hakkıdır.
Kadına yönelik her türlü şiddetin hayatın her alanında sona ermesi için bakanlıklara ve yerel yönetimlere önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir. Dolayısıyla, kadına yönelik şiddetin önlenmesinde tüm kurum ve kuruluşlar, özellikle gündelik hayatın merkezinde yer alan belediyelerin kritik derecede önemli yükümlülükleri vardır. Belediyelerin asli görevlerinden biri kadın ve erkek tüm vatandaşlar için şiddetsiz ve güvenilir şehirlerin inşa edilmesidir. Bu nedenle, daha şiddet döngüsü başlamadan önce belediyeler önleyici & caydırıcı faaliyetler ile kadına yönelik şiddeti önlemek için çaba sarf etmelidirler.
Şiddetsiz bir dünya için çözüm yerelden başlamaktadır. Yerelde uygulanacak etkin politikalarla kadına yönelik şiddetin sona ermesi mümkün olabilir. Bu nedenle, kadına yönelik şiddetin sona ermesinde yerel ölçekte yapılacak her çalışma daha da anlam kazanmaktadır.
KAYFOR, 2022
Türkiye’de afetlere karşı alınacak tedbirlerin planlama ve koordinasyonu ile genel olarak afet yö... more Türkiye’de afetlere karşı alınacak tedbirlerin planlama ve koordinasyonu ile genel olarak afet yönetim süreçleri ağırlıkla merkezi yönetim yetki alanında tanımlanmış olsa da yakın dönemde mevzuatta yapılan değişikliklerle yerel yönetimlerin afet yönetimi konusundaki yetki ve görev alanlarının görece genişletildiğini söyleyebiliriz (5216, 7/u; 5393, 14/a ve 53; 6306, 7/8). Mevzuatta tanımlanan görevlere rağmen, uygulamada, il ve büyükşehir belediyelerine nazaran özellikle ilçe belediyelerinin imkân ve çalışmalarının daha sınırlı olduğu söylenebilir. Bu durum İstanbul gibi hem kimi ilçeleri pek çok il nüfusundan daha kalabalık hem deprem başta olmak üzere kentsel afet riski ve olası afetlerin tahribat potansiyeli çok yüksek yerler için bilhassa ele alınmaya değerdir. Buradan hareketle çalışmamız, olası İstanbul depremine yönelik hazırlık ve afet yönetimi çalışmalarını esas alarak, afet yönetiminde ilçe belediyelerinin yetki, görev, kaynak, planlama, hazırlık ve donanım bakımından rol ve durumlarını İstanbul’da 4 ilçe belediyesi özelinde incelemeyi amaçlıyor. Çalışmaya esas aldığımız ilçelerden ikisi, 2016-2019 yılları arasında yürütülen İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi (İSMEP)’nin pilot uygulama alanları olan Pendik ve Bağcılar ilçeleridir. İstanbul’un Anadolu ve Avrupa yakalarında, görece yeni yerleşim alanları olan bu belediyeler ile İstanbul’un yerleşim ve konut niteliği bakımından çok daha eski ilçelerinden olan, gene iki farklı yakadaki Bakırköy ve Kadıköy ilçe belediyeleri karşılaştırılacaktır. Bu ilçelerin seçiminde ayrıca “İstanbul İli Olası Deprem Kayıp Tahminlerinin Güncellenmesi Projesi” kapsamında hazırlanan Deprem Hasar Tahmin Raporu (DHTR) verilerine de başvurulmuştur. Sayılan ilçelerden üçü birinci, biri ikinci derece risk alanındadır. Çalışma, dört belediyenin 2015-2024 yılları stratejik plan, faaliyet raporu ve performans programları ile İSMEP ve DHTR verilerine; metodolojik olarak nitel araştırma yöntemlerinden doküman taraması ve içerik analizine dayanacaktır.
Balıkesir Kent Konseyi & Türkiye Kent Konseyleri Birliği, 2022
Vatandaşların yaşadıkları kentin yönetim mekanizmalarına -planlamadan uygulamaya, büt- çelemeden ... more Vatandaşların yaşadıkları kentin yönetim mekanizmalarına -planlamadan uygulamaya, büt- çelemeden izlemeye- katılımı temel bir haktır. Bu bağlamda, kent konseyleri kuruluş amaç- ları açısından üst sıralarda yer almaktadır. 5393 sayılı Belediye Kanunu ve 26313 sayılı Çalışma İlkeleri’ne dayanarak kurulan kent konseyleri katılımcı demokrasinin en önemli ör- neğidir. Kuruluş amaçları arasında hemşerilik bilincinin geliştirilmesi, kentin ortak akıl ile hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınmanın amaçlarının benimsenmesi ve ye- relleştirilmesi ile iyi yönetişim ilkelerinin hayata geçirilmesi yer almaktadır. Bu çalışma kent konseylerinin karar alma mekanizmalarındaki kadın temsili üzerinedir. Çalışmanın özgün yönünü, kent konseylerinde kadın temsili üzerine hem akademik hem de saha çalışmalarının eksikliği oluşturmaktadır. Bu çalışmada, kent konseylerinin başta yürütme kurulları olmak üzere (hem kurul içerisinde hem de başkanlık ve genel sekreterlik pozisyonlarında), meclis- lerindeki veya çalışma gruplarındaki kadın temsil oranlarının tespit edilmesi amaçlanmakta- dır. Araştırma örneklemini 30 büyükşehirdeki kent konseyleri oluşturmaktadır. Araştırmada doküman analizi yöntemi kullanılmaktadır. Bu kapsamda, örneklemdeki kent konseyleri- nin web siteleri ve/veya sosyal medya hesapları taranarak, karar alma mekanizmalarındaki kadın temsil profili ortaya konulmaktadır. Araştırma sonuçları karşılaştırmalı bir perspek- tifle analiz edilmektedir. Bu çalışmanın kadınların kent konseylerine daha aktif katılmasına ve karar alma mekanizmalarında eşit temsil edilmesine katkıda bulunması beklenmektedir.
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK), 2021
Dünya’nın hemen her bölgesinde kadınlar toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri nedeniyle çalışma hayat... more Dünya’nın hemen her bölgesinde kadınlar toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri nedeniyle çalışma hayatında derin eşitsizlikler yaşamaktadır. İnşaattan, hizmet sektörüne, tarımdan, sanayiye kadar hemen her sektörde kadınlar aleyhine çok boyutlu ayrımcılıklar söz konusudur. Tarım sektörü hak ihlalle- rinin en fazla yaşandığı sektörlerdendir. Aynı zamanda, kadın emeğinin en yoğun olduğu sektörlerin başında gelmektedir. Kadınlar tarımda hemen her süreçte (tarla işleme, gübreleme, ekme, biçme, ürün toplama, paketleme...) aktif olarak yer almaktadır. Ancak, ücretsiz aile işçisi ve kayıt dışı çalışan olarak çok boyutlu ayrımcılığa ve derin hak ihlallerine sıklıkla maruz kalmaktadır.
Küresel Eşitlik ve Kapsayıcılık Ağı Derneği, Kadın Yönetmenler Derneği, 2022
Kadınlar yüzyıllardır var olan toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri yüzünden bürokrasiden siyasete, ... more Kadınlar yüzyıllardır var olan toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri yüzünden bürokrasiden siyasete, sanattan spora, müzikten edebiyata, eğitimden iş dünyasına kadar hayatın her alanında çok boyutlu eşitsizliklere, katmerli ayrımcılıklara, çok çeşitli adaletsizliklere, şiddetin farklı türlerine (fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik, dijital, ısrarlı takip gibi) ve bir dizi insan hakları ihlallerine her geçen gün daha sık maruz kalmaktadır. Benzer durum sinema sektöründe de geçerlidir.
Kadın yönetmenlerin oranı erkeklerin dörtten birinden azdır, erkekler sinemada ön planda yer alırken kadınlar sinemada görünür olmak için mücadele etmektedir. Kadınlar çeşitli zorluklar nedeniyle erkekler göre daha az film çekmektedir ve bu durum festival başvurularına da yansımaktadır. Kadınlar halen uluslararası festivallerde daha az aday gösterilmektedir, ödül jürilerinde ve ödül dağıtımında kadınlar geri planda kalmaktadır. Kadınlar film setlerinde cinsel tacize maruz kalmaktadır. Bir diğer ifadeyle, kadınlar için sinemada fırsat eşitliği sağlanamamaktadır.
Kültürün en önemli taşıyıcısı sinemadır. Kadınların hayatın her alanında özgürce var olabildiği bir dünya için sinemada da kadının özgür olması gerekir. Bunun için öncelikle sinemanın yapım aşamalarının (pre-prodüksiyon, prodüksiyon ve post-prodüksiyon) tümünde kadınlar eşit temsil edilmeli, özellikle film setinde kadın yönetmen, yardımcı yönetmen, görüntü yönetmeni sayısı artmalıdır. Böylece, çoğunluğu erkek olan çekim ekibi tarafından çekilen filmlerdeki “erkek bakış açısı” sorunu ortadan kalkacaktır. Aynı zamanda, sinemadaki uzun ve esnek çalışma saatleri ve çalışma koşulları iyileştirilmeli, cinsiyetler arasındaki ücret eşitsizliği engellenmeli ve “eşit değerde işe eşit ücret ilkesi” benimsenmelidir. İşte bu yüzden UKYF -özellikle son 5 yıl içerisinde kadın yönetmenlere yönelik olarak- büyük bir özveriyle çalışarak 5. Uluslararası Kadın Yönetmenler Festivali'ni yapabilme yeterliliğini gösterebildi. Amacımız bu festivali önümüzdeki yıllarda da önemli iş birlikleri (uluslararası aktörler, sivil toplum örgütleri, belediyeler gibi) ile düzenlemek ve sürdürülebilir kılmaktır.
Unutmayalım, sinemada da kadınlar birlikte güçlü. Ezcümle, dayanışma kazandırır.
The Global Equality and Inclusion Network Association, 2022
During the pandemic, people had to stay home under the “Life Fits into Home” policy. So, how safe... more During the pandemic, people had to stay home under the “Life Fits into Home” policy. So, how safe are homes for women? Homes that should be safe for all turned out to be risky spaces for women and children exposed to violence. With the pandemic, women closed in the same home with male perpetrators of violence, and their risk of facing domestic violence increased during this period.
While the Covid-19 pandemic was an extraordinary case with its fatal consequences, women worldwide were exposed to more frequent cases of violence. Studies on the effects of living in quarantine and isolation at “home” on women and children confirm that psychological, economic, digital, physical and sexual violence were on the rise. As a result of the adverse effects of pandemic management and policies adopted, the “shadow pandemic” confronted us with consequences that were as fatal as the pandemic going on outside.
Women experienced multi-dimensional and multiplied cases of violence during the pandemic. It is possible to say that all forms of violence against women were on the rise in this period. The present study monitored services and practices geared toward preventing violence against women in 12 metropolitan municipalities of Turkey during the Covid-19 pandemic, where violence against women became a shadow pandemic. The objective of this monitoring report “Violence against Women Under the Shadow of Pandemic” is to investigate to what extent municipalities have fulfilled their responsibilities concerning violence against women and whether there have been violations in this respect.
According to Law no. 5393 on Municipalities, Municipalities are authorized to “engage in all appropriate activities and initiatives to respond to common needs of residents in their localities” (Article 15). The Metropolitan Municipality Law no. 5216 includes the duties, authorities and responsibilities of metropolitan municipalities “delivering and improving a range of social services for women and cooperating with universities, public agencies and civil society organizations in this field.” In this context, municipalities are responsible for preventing violence against women under the existing legislation. Further, international conventions that Turkey is a state party to, as well as European Council decisions, are also binding for municipalities.
Our monitoring work covering the period 3 September 2021-15 January 2022 is limited to 12 metropolitan municipalities that include 3 metropolitan centres as well: Adana, Ankara, Samsun, Balıkesir, Trabzon, Bursa, İzmir, Gaziantep, İstanbul, Erzurum, Kayseri and Malatya. The work is based on information from the websites and institutional documents of municipalities and a fieldwork. It exposes whether women could have access to “preventive/deterrent, protective, empowering/supportive” services of municipalities during the pandemic, the level of access, and violations of rights due to lack of access. Three hundred fifty women in total from selected metropolitan municipalities were reached online.
The study concludes that metropolitan municipalities mostly failed to fulfil their responsibilities in preventing violence against women during the pandemic and that women faced violence as a result as accompanied by grave violations of their rights.
Uploads
Conference Presentations by Ayşe Kaşıkırık
Thesis Chapters by Ayşe Kaşıkırık
Books by Ayşe Kaşıkırık
YEEP’ler, herkes için eşitlik ilkesinin hayata geçmesini sağlayacak eşsiz stratejik belgelerdir. Aynı zamanda eşit, özgür, kapsayıcı ve sürdürülebilir şehirlerin ve toplumların inşasında rehber dokümanlardır. YEEP, mevcut eşitsizliklerin ve çoklu ayrımcılıkların giderilmesinde, yoksulluğun ve yoksunluğun azaltılmasında, hak ihlallerinin sona erdirilmesinde, yerelde adaletin ve hakkaniyetin tesisinde kılavuz rehberdir. Sonuç olarak, cinsiyet eşitliğinin yerel ölçekte hayata geçmesinde YEEP kritik önem sahip bir yol haritasıdır.
Bu rehber yerel eşitlik eylem planları hakkında farkındalığın artırılması, planların “katılımcı” olarak hazırlanmasının, uygulanmasının ve izlenmesinin teşvik edilmesi amacıyla kaleme alındı.
Özetle, yerel eşitlik eylem planının her aşamasında “katılım” ve “kapsayıcılık” ilkeleri benimsenmeli, içselleştirilmeli ve uygulanmalıdır.
Kadına yönelik her türlü şiddetin hayatın her alanında sona ermesi için bakanlıklara ve yerel yönetimlere önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir. Dolayısıyla, kadına yönelik şiddetin önlenmesinde tüm kurum ve kuruluşlar, özellikle gündelik hayatın merkezinde yer alan belediyelerin kritik derecede önemli yükümlülükleri vardır. Belediyelerin asli görevlerinden biri kadın ve erkek tüm vatandaşlar için şiddetsiz ve güvenilir şehirlerin inşa edilmesidir. Bu nedenle, daha şiddet döngüsü başlamadan önce belediyeler önleyici & caydırıcı faaliyetler ile kadına yönelik şiddeti önlemek için çaba sarf etmelidirler.
Şiddetsiz bir dünya için çözüm yerelden başlamaktadır. Yerelde uygulanacak etkin politikalarla kadına yönelik şiddetin sona ermesi mümkün olabilir. Bu nedenle, kadına yönelik şiddetin sona ermesinde yerel ölçekte yapılacak her çalışma daha da anlam kazanmaktadır.
Kadın yönetmenlerin oranı erkeklerin dörtten birinden azdır, erkekler sinemada ön planda yer alırken kadınlar sinemada görünür olmak için mücadele etmektedir. Kadınlar çeşitli zorluklar nedeniyle erkekler göre daha az film çekmektedir ve bu durum festival başvurularına da yansımaktadır. Kadınlar halen uluslararası festivallerde daha az aday gösterilmektedir, ödül jürilerinde ve ödül dağıtımında kadınlar geri planda kalmaktadır. Kadınlar film setlerinde cinsel tacize maruz kalmaktadır. Bir diğer ifadeyle, kadınlar için sinemada fırsat eşitliği sağlanamamaktadır.
Kültürün en önemli taşıyıcısı sinemadır. Kadınların hayatın her alanında özgürce var olabildiği bir dünya için sinemada da kadının özgür olması gerekir. Bunun için öncelikle sinemanın yapım aşamalarının (pre-prodüksiyon, prodüksiyon ve post-prodüksiyon) tümünde kadınlar eşit temsil edilmeli, özellikle film setinde kadın yönetmen, yardımcı yönetmen, görüntü yönetmeni sayısı artmalıdır. Böylece, çoğunluğu erkek olan çekim ekibi tarafından çekilen filmlerdeki “erkek bakış açısı” sorunu ortadan kalkacaktır. Aynı zamanda, sinemadaki uzun ve esnek çalışma saatleri ve çalışma koşulları iyileştirilmeli, cinsiyetler arasındaki ücret eşitsizliği engellenmeli ve “eşit değerde işe eşit ücret ilkesi” benimsenmelidir. İşte bu yüzden UKYF -özellikle son 5 yıl içerisinde kadın yönetmenlere yönelik olarak- büyük bir özveriyle çalışarak 5. Uluslararası Kadın Yönetmenler Festivali'ni yapabilme yeterliliğini gösterebildi. Amacımız bu festivali önümüzdeki yıllarda da önemli iş birlikleri (uluslararası aktörler, sivil toplum örgütleri, belediyeler gibi) ile düzenlemek ve sürdürülebilir kılmaktır.
Unutmayalım, sinemada da kadınlar birlikte güçlü. Ezcümle, dayanışma kazandırır.
While the Covid-19 pandemic was an extraordinary case with its fatal consequences, women worldwide were exposed to more frequent cases of violence. Studies on the effects of living in quarantine and isolation at “home” on women and children confirm that psychological, economic, digital, physical and sexual violence were on the rise. As a result of the adverse effects of pandemic management and policies adopted, the “shadow pandemic” confronted us with consequences that were as fatal as the pandemic going on outside.
Women experienced multi-dimensional and multiplied cases of violence during the pandemic. It is possible to say that all forms of violence against women were on the rise in this period. The present study monitored services and practices geared toward preventing violence against women in 12 metropolitan municipalities of Turkey during the Covid-19 pandemic, where violence against women became a shadow pandemic. The objective of this monitoring report “Violence against Women Under the Shadow of Pandemic” is to investigate to what extent municipalities have fulfilled their responsibilities concerning violence against women and whether there have been violations in this respect.
According to Law no. 5393 on Municipalities, Municipalities are authorized to “engage in all appropriate activities and initiatives to respond to common needs of residents in their localities” (Article 15). The Metropolitan Municipality Law no. 5216 includes the duties, authorities and responsibilities of metropolitan municipalities “delivering and improving a range of social services for women and cooperating with universities, public agencies and civil society organizations in this field.” In this context, municipalities are responsible for preventing violence against women under the existing legislation. Further, international conventions that Turkey is a state party to, as well as European Council decisions, are also binding for municipalities.
Our monitoring work covering the period 3 September 2021-15 January 2022 is limited to 12 metropolitan municipalities that include 3 metropolitan centres as well: Adana, Ankara, Samsun, Balıkesir, Trabzon, Bursa, İzmir, Gaziantep, İstanbul, Erzurum, Kayseri and Malatya. The work is based on information from the websites and institutional documents of municipalities and a fieldwork. It exposes whether women could have access to “preventive/deterrent, protective, empowering/supportive” services of municipalities during the pandemic, the level of access, and violations of rights due to lack of access. Three hundred fifty women in total from selected metropolitan municipalities were reached online.
The study concludes that metropolitan municipalities mostly failed to fulfil their responsibilities in preventing violence against women during the pandemic and that women faced violence as a result as accompanied by grave violations of their rights.
YEEP’ler, herkes için eşitlik ilkesinin hayata geçmesini sağlayacak eşsiz stratejik belgelerdir. Aynı zamanda eşit, özgür, kapsayıcı ve sürdürülebilir şehirlerin ve toplumların inşasında rehber dokümanlardır. YEEP, mevcut eşitsizliklerin ve çoklu ayrımcılıkların giderilmesinde, yoksulluğun ve yoksunluğun azaltılmasında, hak ihlallerinin sona erdirilmesinde, yerelde adaletin ve hakkaniyetin tesisinde kılavuz rehberdir. Sonuç olarak, cinsiyet eşitliğinin yerel ölçekte hayata geçmesinde YEEP kritik önem sahip bir yol haritasıdır.
Bu rehber yerel eşitlik eylem planları hakkında farkındalığın artırılması, planların “katılımcı” olarak hazırlanmasının, uygulanmasının ve izlenmesinin teşvik edilmesi amacıyla kaleme alındı.
Özetle, yerel eşitlik eylem planının her aşamasında “katılım” ve “kapsayıcılık” ilkeleri benimsenmeli, içselleştirilmeli ve uygulanmalıdır.
Kadına yönelik her türlü şiddetin hayatın her alanında sona ermesi için bakanlıklara ve yerel yönetimlere önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir. Dolayısıyla, kadına yönelik şiddetin önlenmesinde tüm kurum ve kuruluşlar, özellikle gündelik hayatın merkezinde yer alan belediyelerin kritik derecede önemli yükümlülükleri vardır. Belediyelerin asli görevlerinden biri kadın ve erkek tüm vatandaşlar için şiddetsiz ve güvenilir şehirlerin inşa edilmesidir. Bu nedenle, daha şiddet döngüsü başlamadan önce belediyeler önleyici & caydırıcı faaliyetler ile kadına yönelik şiddeti önlemek için çaba sarf etmelidirler.
Şiddetsiz bir dünya için çözüm yerelden başlamaktadır. Yerelde uygulanacak etkin politikalarla kadına yönelik şiddetin sona ermesi mümkün olabilir. Bu nedenle, kadına yönelik şiddetin sona ermesinde yerel ölçekte yapılacak her çalışma daha da anlam kazanmaktadır.
Kadın yönetmenlerin oranı erkeklerin dörtten birinden azdır, erkekler sinemada ön planda yer alırken kadınlar sinemada görünür olmak için mücadele etmektedir. Kadınlar çeşitli zorluklar nedeniyle erkekler göre daha az film çekmektedir ve bu durum festival başvurularına da yansımaktadır. Kadınlar halen uluslararası festivallerde daha az aday gösterilmektedir, ödül jürilerinde ve ödül dağıtımında kadınlar geri planda kalmaktadır. Kadınlar film setlerinde cinsel tacize maruz kalmaktadır. Bir diğer ifadeyle, kadınlar için sinemada fırsat eşitliği sağlanamamaktadır.
Kültürün en önemli taşıyıcısı sinemadır. Kadınların hayatın her alanında özgürce var olabildiği bir dünya için sinemada da kadının özgür olması gerekir. Bunun için öncelikle sinemanın yapım aşamalarının (pre-prodüksiyon, prodüksiyon ve post-prodüksiyon) tümünde kadınlar eşit temsil edilmeli, özellikle film setinde kadın yönetmen, yardımcı yönetmen, görüntü yönetmeni sayısı artmalıdır. Böylece, çoğunluğu erkek olan çekim ekibi tarafından çekilen filmlerdeki “erkek bakış açısı” sorunu ortadan kalkacaktır. Aynı zamanda, sinemadaki uzun ve esnek çalışma saatleri ve çalışma koşulları iyileştirilmeli, cinsiyetler arasındaki ücret eşitsizliği engellenmeli ve “eşit değerde işe eşit ücret ilkesi” benimsenmelidir. İşte bu yüzden UKYF -özellikle son 5 yıl içerisinde kadın yönetmenlere yönelik olarak- büyük bir özveriyle çalışarak 5. Uluslararası Kadın Yönetmenler Festivali'ni yapabilme yeterliliğini gösterebildi. Amacımız bu festivali önümüzdeki yıllarda da önemli iş birlikleri (uluslararası aktörler, sivil toplum örgütleri, belediyeler gibi) ile düzenlemek ve sürdürülebilir kılmaktır.
Unutmayalım, sinemada da kadınlar birlikte güçlü. Ezcümle, dayanışma kazandırır.
While the Covid-19 pandemic was an extraordinary case with its fatal consequences, women worldwide were exposed to more frequent cases of violence. Studies on the effects of living in quarantine and isolation at “home” on women and children confirm that psychological, economic, digital, physical and sexual violence were on the rise. As a result of the adverse effects of pandemic management and policies adopted, the “shadow pandemic” confronted us with consequences that were as fatal as the pandemic going on outside.
Women experienced multi-dimensional and multiplied cases of violence during the pandemic. It is possible to say that all forms of violence against women were on the rise in this period. The present study monitored services and practices geared toward preventing violence against women in 12 metropolitan municipalities of Turkey during the Covid-19 pandemic, where violence against women became a shadow pandemic. The objective of this monitoring report “Violence against Women Under the Shadow of Pandemic” is to investigate to what extent municipalities have fulfilled their responsibilities concerning violence against women and whether there have been violations in this respect.
According to Law no. 5393 on Municipalities, Municipalities are authorized to “engage in all appropriate activities and initiatives to respond to common needs of residents in their localities” (Article 15). The Metropolitan Municipality Law no. 5216 includes the duties, authorities and responsibilities of metropolitan municipalities “delivering and improving a range of social services for women and cooperating with universities, public agencies and civil society organizations in this field.” In this context, municipalities are responsible for preventing violence against women under the existing legislation. Further, international conventions that Turkey is a state party to, as well as European Council decisions, are also binding for municipalities.
Our monitoring work covering the period 3 September 2021-15 January 2022 is limited to 12 metropolitan municipalities that include 3 metropolitan centres as well: Adana, Ankara, Samsun, Balıkesir, Trabzon, Bursa, İzmir, Gaziantep, İstanbul, Erzurum, Kayseri and Malatya. The work is based on information from the websites and institutional documents of municipalities and a fieldwork. It exposes whether women could have access to “preventive/deterrent, protective, empowering/supportive” services of municipalities during the pandemic, the level of access, and violations of rights due to lack of access. Three hundred fifty women in total from selected metropolitan municipalities were reached online.
The study concludes that metropolitan municipalities mostly failed to fulfil their responsibilities in preventing violence against women during the pandemic and that women faced violence as a result as accompanied by grave violations of their rights.
Covid-19 pandemisi, olağandışı bir durum ve bu olağandışı sürecin ölümcül sonuçları devam ederken, tüm dünyada kadınlar bu süreçte daha çok şiddete maruz kalmıştır. “Evde” karantina ve izolasyon koşullarında yaşayan kadınların ve çocukların bu süreçte nasıl etkilendiğine yönelik olarak yapılan araştırmalar psikolojik şiddetin, ekonomik şiddetin, dijital şiddetin, fiziksel şiddetin ve cinsel şiddetin arttığını göstermiştir. Salgın yönetimi ve benimsenen politikaların olumsuz etkileri sonucunda “gölge pandemi” dışarıdaki salgın kadar ölümcül sonuçlarla karşımıza çıkmıştır.
Kadınlar pandemi döneminde çok boyutlu ve katmerli hak ihlalleri yaşamıştır. Özellikle kadına karşı her türlü şiddetin arttığını söylemek mümkündür. Bu çalışmada, kadına karşı şiddetin gölge pandemiye dönüştüğü Covid-19 pandemi sürecinde, Türkiye’nin 12 büyükşehir belediyesinin kadına karşı şiddetin önlenmesine yönelik hizmetleri ve uygulamaları izlenmiştir. “Pandemi Gölgesinde Kadına Karşı Şiddet” izleme raporunun amacı pandemide belediyelerin kadına karşı şiddete ilişkin sorumluluklarını ne ölçüde yerine getirip getirmediği ve bu konuya ilişkin hak ihlallerinin olup olmadığının ortaya konmasıdır.
5393 sayılı Belediye Kanunu’nda belediyenin yetkileri arasında “Belde sakinlerinin mahalli müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla her türlü faaliyet ve girişimde bulunmak” yer almaktadır (Madde 15). 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu’na göre; büyükşehir belediyesinin görev, yetki ve sorumlulukları arasında “Kadınlara yönelik her türlü sosyal hizmetleri yürütmek, geliştirmek ve bu hizmetleri yürütürken üniversiteler, kamu kuruşları ve sivil toplum örgütleri ile iş birliği yapmak” bulunmaktadır. Bu bağlamda belediyeler, ulusal mevzuat çerçevesinde kadınlara karşı şiddetin önlenmesinden sorumludur. Aynı zamanda, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve Avrupa Konseyi kararları belediyeler için bağlayıcıdır.
3 Eylül 2021-15 Ocak 2022 dönemini kapsayan izleme çalışmamız, 3 metropol kentin olduğu 12 büyükşehir- Adana, Ankara, Samsun, Balıkesir, Trabzon, Bursa, İzmir, Gaziantep, İstanbul, Erzurum, Kayseri, Malatya- ile sınırlıdır. Bu çalışma, belediyelerin web siteleri ile kurumsal belgelerinin taranmasından ve saha çalışmasından oluşmaktadır. Bu çalışmada, kadınların pandemi döneminde belediyelerin “önleyici/caydırıcı, koruyucu, güçlendirici/destekleyici” hizmetlerine erişip erişemedikleri ve hangi düzeyde eriştikleri; erişmemekten kaynaklı olarak kadınların uğradıkları hak ihlalleri ortaya konmuştur. Seçilen 12 büyükşehirden toplam 350 kadına online anket üzerinden ulaşılmıştır.
Bu çalışma, pandemide büyükşehir belediyelerinin kadına karşı şiddetin önlenmesine yönelik yükümlülüklerini çoğunlukla yerine getirmediğini; bu nedenle kadınların şiddete uğradıklarını ve derin hak ihlalleri yaşadığını göstermiştir.