Papers by Serhat Sabri Yılmaz
Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2024
Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi, 2023
Etik Beyan | Ethics Statement Bu çalışmanın hazırlanma sürecinde etik ilkelere uyulmuştur | Ethic... more Etik Beyan | Ethics Statement Bu çalışmanın hazırlanma sürecinde etik ilkelere uyulmuştur | Ethical principles were followed during the preparation of this study Etik Kurul Belgesi | Ethics Committee Approval Makale, Etik Kurul Belgesi gerektirmemektedir | Article does not require an Ethics Committee Approval.
Folklor Akademi Dergisi, 2023
Türk halk edebiyatının yazılı kaynakları olarak cönkler, birçok kültürel unsuru muhafaza etmeleri... more Türk halk edebiyatının yazılı kaynakları olarak cönkler, birçok kültürel unsuru muhafaza etmelerinin yanı sıra âşıklık geleneği tarihinin teşekkülünde de mühim rol oynamaktadır. Geçmişte ve günümüzde yapılan cönk çalışmaları, diğer yazılı kaynaklarla birlikte pek çok âşığın hayatına, edebî mahsullerine ve sanat anlayışına ışık tutmuştur ve tutmaya devam etmektedir. Çorum, Kastamonu, Tokat, Malatya, Kahramanmaraş, Niğde gibi Anadolu'nun birçok yöresi cönk ve mecmua bakımından hazine konumunda olmakla birlikte Sivas da bu bakımdan önde gelen yörelerden biridir. Günümüzde başta Şarkışla, Yıldızeli ve Divriği olmak üzere hâlâ kırsal bölgelerde saklanan ve tespit edilmeyi bekleyen yazmalar bulunmaktadır. Divriği ilçesinden tespit edilen ve çalışmanın konusunu oluşturan Anzahar Cöngü de bunlardan biridir. Divriği ilçesinin Eğrisu (eski adları Anzahar, Kevendüzü) köyünden bulunan cönk tipik bir Alevî-Bektâşî cöngüdür. Bununla birlikte Erzurumlu Emrah, Ruhsatî, Minhacî gibi bu zümreye mensup olmayan âşıkların da şiirlerini barındırmaktadır. Şiir sayısı bakımından Teslim Abdal, Hatâyî, Kul Himmet, Nesîmî, Pir Sultan Abdal, Virânî, Sâdık Baba, Noksânî, Kul Himmet Üstadım gibi önde gelen zümre âşıklarının deyişleri çoğunluktadır. En çok şiir ise 19 adetle Veli mahlaslı âşıklara aittir. Veli mahlaslı şiirler incelendiğinde Sivas yöresinde yaşamış, aynı mahlası kullanan iki Veli'ye ait oldukları görülmektedir. Bunlardan ilki Şarkışla İğdecikli Veli diğeri ise Divriğili Veli'dir. Her iki âşığın şiirlerinin cönklerde bir arada yazılması hangi şiirin kime ait olduğu konusunda bir karmaşa meydana getirmiştir. Latin harflerine aktarılan şiirlerin diğer kaynaklardaki benzer metinlerinin tespit edilerek teknik kusurlarına dikkat çekilmesi ve eksik yönlerinin tamamlanması açısından fikir yürütülmesi, üzerinde durulması gereken bir diğer konudur. Bu çalışmada, cönklerin halk edebiyatı açısından önemine değinildikten sonra Anzahar Cöngü'nden kısaca bahsedilecek, Sivas yöresinde yaşamış Veli mahlaslı âşıklara değinilerek "Ekler" kısmında yer alan Latin harflerine aktarılmış şiirler üzerinde durulacaktır. Böylelikle sözlü kültür etkisine dikkat çekilerek şiirlerin tespit edilen diğer benzer metinleri incelenecektir. Ayrıca bir arada verilen İğdecikli Veli ve Divriğili Veli deyişlerinin başka hangi ozanlara mal edildiği hakkında değerlendirme yapılacaktır.
Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, 2022
Cönkler ve mecmualar, Türk edebiyat tarihinin değerlendirilmesinde ve bu bağlamda literatür oluşt... more Cönkler ve mecmualar, Türk edebiyat tarihinin değerlendirilmesinde ve bu bağlamda literatür oluşturulmasında başvurulan değerli yazmalardır. Daha önce yapılan cönk ve mecmua çalışmalarıyla ciddi bir literatür teşekkül etmiş, bilhassa şairlerin biyografileri ve şiirleriyle ilgili epey malzeme birikmiştir. Her ne kadar bahsi geçen yazmalarla ilgili ciddi sayıda çalışma yapılmış olsa da gün yüzüne çıkarılmayı bekleyen yazmaların çokluğu düşünüldüğünde bu çalışmaların hâlâ yeterli olmadığı söylenebilir. Kütüphanelerin dijital arşivleri ve şahısların yazma koleksiyonlarıyla birlikte
saha araştırmalarında ele geçirilen cönkler ve mecmualar, âşık tarzı ve klasik şiir geleneklerine katkı sağlayan yazılı kaynaklar konumundadır. Sivas’ın Yıldızeli ilçesine bağlı İslim köyünde tarafımızca tespit edilen bir Alevi-Bektaşi şiir mecmuası da bunlardan biridir. 2017 yılında yapılan derleme çalışmasında, köyün Alevi dedesi ve aynı zamanda ozan olan Veli Şahin, içinde Alevi-Bektaşi ozanlara ait şiirlerin bulunduğu bir mecmuayı vererek literatüre kazandırılmasını sağlamıştır. Veli Şahin Mecmuası adını verdiğimiz şiir mecmuasında başta Abdal Mûsâ, Vîrânî, Nesîmî, Şah Hatâyî, Yeminî ve Kul Himmet olmak üzere geleneğin temsilcisi 37 ozana ait 105 şiir bulunmaktadır. Veli Şahin’in de literatüre girmemiş bir ozan olmasından dolayı hakkında bilgi ve bir şiiri örnek olarak verilmiştir. Mecmuada yer alan şiirler, tertip şekline bağlı kalınarak şekil ve muhteva açısından değerlendirilmiş, ekler bölümünde mahlas dizeleri dizini, şiir örnekleri ve mecmuadan görseller verilmiştir. Mahlas dizeleri dizininde, mecmuada yer alan şiirlerin daha önceki divan, cönk, mecmua ve antoloji çalışmalarındaki benzer metinleri tespit edilmeye çalışılmış, bundan sonra yapılabilecek benzer metin çalışmaları için çeşitli veriler sunulmuştur. Bu çalışmada, Alevi-Bektaşi geleneğine ait Veli Şahin Mecmuası’nın şekil ve muhteva özellikleri ve şiirlerin benzer metinleri araştırılarak gelenek bağlamında yapılacak yeni değerlendirmelere katkı sağlanması amaçlanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Alevilik-Bektaşilik, Mecmua, Şiir Mecmuası, Benzer Metin, Veli Şahin.
Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2020
Öz: Tanzimat Fermanı'nın ilanıyla başlayıp I. Meşrutiyet'le sona eren ve Tanzimat Dönemi olarak a... more Öz: Tanzimat Fermanı'nın ilanıyla başlayıp I. Meşrutiyet'le sona eren ve Tanzimat Dönemi olarak adlandırılan dönem, toplumsal hayattan siyasi hayata kadar pek çok alanda yeniliklerin yaşandığı bir süreci kapsamaktadır. Bu dönemle birlikte, Osmanlı basını ortaya çıkmış, bunun neticesinde mizah gazeteleri de birer birer toplum hayatına girmeye başlamıştır. Son dönemlere kadar Türk basın tarihi içerisinde hak ettiği değeri görmeyen mizah gazeteleri, günümüzde araştırmacılar tarafından araştırma konusu olmaya başlamıştır. 1875 yılında yayın hayatına giren ve 32 sayı çıkartılan Meddah gazetesi, kullandığı dil ve üslûbun kendine has olmasının dışında, şekil ve muhteva açısından dönemin diğer mizah gazetelerinden pek de farklı değildir. Meddah; siyasi eleştiriden uzak durarak toplumsal sorunlara dikkat çekmesi, diğer gazetelerle girdiği kalem kavgaları, sözlü kültür etkisi, okuyucu mektuplarına yer vermesi, müstear isimli yazıların yer alması vb. yönleriyle diğer ilk dönem mizah gazetelerine benzemektedir. Bu çalışmada, hakkında yeterli malumat bulunmayan Meddah gazetesiyle ilgili literatüre geçen hatalı söylemlerin belirlenerek düzeltilmesi, muhtevası hakkında ayrıntılı bilgi verilerek devrin toplumsal hayatına ışık tutulması, Türk basın ve mizah tarihi içerisindeki yerinin tespit edilmesi amaçlanmaktadır.
Folklor Akademi Dergisi, 2019
Öz Türkiye folklor çalışmaları literatüründe "dinî" bağlamda birtakım çalışmalar yapılsa da bu ça... more Öz Türkiye folklor çalışmaları literatüründe "dinî" bağlamda birtakım çalışmalar yapılsa da bu çalışmaların hangi folklor çalışma kadrosu içinde değerlendirilmesi gerektiği üzerine herhangi bir tartışma görülmemektedir. Bunun başlıca sebeplerinden biri şüphesiz semavî din-folklor ilişkisi bağlamında yapılan çalışmaların az olmasıdır. Bu açıdan bakıldığında semavî din-folklor ilişkisinin ve bir çalışma kadrosunun belirlenmesinin zaruri olduğuna dikkat çekilmelidir. Folklorun çalışma kadrosu olarak dinî folklorun inceleme alanlarından biri de vaazlardır. Vaazların toplumlar üzerindeki dinî ve siyasî etkisi üzerine herhangi bir yorum yapmamakla birlikte halkbilimsel açıdan pek çok işlevi yerine getirdiği söylenebilir. Vaazların birleştirici, ekonomik, tanıtıcı, milli değerlere, toplumsal kurallara ve törelere destek verme, psikolojik rahatlatma ve siyasî işlevlerinin yanı sıra kültürel belleği aktarma ve halkı kültürlendirme (eğitme-öğretme) işlevleri de bulunmaktadır. Vaizler, nesilden nesle aktarılarak gelen ve kültürel bellekte yer alan pek çok folklorik unsuru vaazlarında kullanmaktadırlar. Bu bağlamda, vaizler vaaz metinleri içinde fikirlerini güçlendirmek adına sözlü kültür ürünlerine yer vererek gizli bir işlevi de yerine getirmiş olmaktadırlar. Bu çalışmada, "dinî folklor" çalışma kadrosu ve "vaaz" merkezli çalışmalar üzerinde kısaca durulacak ve kültürel bellek aktarımı bağlamında Türkiye'de icra edilen vaazlarda hangi sözlü kültür unsurlarının kullanıldığına dikkat çekilecektir. Anahtar Kelimeler: dinî folklor, kültürel bellek, sözlü kültür, vaaz, vaizlik.
Özet: Türk halk edebiyatının yazılı kaynakları arasında yer alan ve içinde pek çok folklorik ürün... more Özet: Türk halk edebiyatının yazılı kaynakları arasında yer alan ve içinde pek çok folklorik ürün barındıran cönkler, yazıldıkları devre ışık tutmaları bakımından önem arz eden kaynaklardır. Cönkler, geçmiş asırlarda yaşamış halk şairlerinin tespit edilmesi için başvurulan yazılı kaynaklar olmakla birlikte, " sözlü olma " özelliği de gösterirler. Sözlü olma özelliği, cönklerde yer alan şiirlerin derleyici ve dinleyiciler tarafından her aktarımında yeni bir varyant kazanmalarına ve değişime uğramalarına neden olmuştur. Bu bağlamda, sözlü kültür-yazılı kültür ilişkisi cönkler üzerinden incelenebilmekte ve Türk halk edebiyatı literatüründe yer alan şiirlerin farklılıkları tespit edilebilmektedir. Bu çalışmada, Sivas'ın Yıldızeli ilçesine bağlı İslim köyünde yaşamış Süleyman Efendi'den oğlu Halil Esen'e kalan ve günümüze kadar muhafaza edilmiş Alevî-Bektaşî kaynaklı bir cönk üzerine yapılan incelemeler sözlü kültür-yazılı kültür ilişkisi bağlamında değerlendirilmiş ve cönkte yer alan bazı şiirlerin varyantları tespit edilerek karşılaştırmaya tâbi tutulmuştur. Bununla birlikte, cönk kavramı ve Süleyman Efendi Cöngü hakkında detaylı bilgiler verilmiş, cönkte yer alan şiirlerin bir kısmı ekler kısmında sunulmuştur.
Özet: Edebî ürünlerin tahlil edilmesine farklı bir bakış açısı getiren ontolojik yöntem, incelene... more Özet: Edebî ürünlerin tahlil edilmesine farklı bir bakış açısı getiren ontolojik yöntem, incelenen eserleri tabakalar esasına göre ayırarak eserin vermek istediği iletiye, yani özüne inmeyi amaçlar. Bu doğrultuda, edebî ürünlere yöntemin ilk denemesini yapan Roman Ingarden ve farklı bir tabaka sistemi geliştiren Nicolai Hartmann'dan hareketle İsmail Tunalı sanat eserlerinin ontolojik açıdan nasıl incelenmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Bu yeni tahlil yöntemine göre edebî eserler pramidal özellik gösteren beş tabakada incelenir. Bu varlık tabakaları ses, anlam, nesne, karakter ve alınyazısı tabakalarıdır. Ontolojik yöntem özellikle divan şairlerinin eserlerine uygulanmıştır. Halk şairlerinin ürünleri üzerine yapılan çalışmalar yeterli düzeyde değildir. Bu çalışmada, yukarıda bahsi geçen yöntemle âşık tarzı şiir geleneğinin yetiştirdiği en mühim âşıklardan Âşık Veysel'in " Çarık-Mes Konuşması " adlı şiiri incelenecektir. Aynı zamanda bu yöntemin âşık tarzı şiir geleneği ürünlerine uygulanabilirliği de gözlemlenmiş olacaktır. Abstract: Ontological method which gives a different aspect for being analysed the literary works, by separating the researched works according to stratums principle, aims to get to the core of the message which the work wants to give. By this way, with the acts of both Roman Ingarden who made the first study of the method for the literary products, and Nicolai Hartmann who developed a different stratum system, Ismail Tunali put forward the necessity of how to be analysed the art objects in terms of ontology. According to this new analysis method, literary works are viewed in five stratums which show pramidal characteristics. These essence stratums are such as sound, meaning, character and destiny stratums. Ontological method was applied especially in the works of Ottoman poets. Studies which have been done about the products of minstrels are not enough level. In this study, with the method which is mentioned above, one of the most important poets raised by the tradition of minstrel * Doktora Öğrencisi, Cumhuriyet Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı, SİVAS.
Conference Presentations by Serhat Sabri Yılmaz
III. Uluslararası Genç Halkbilimciler Sempozyumu Bildirileri, 2017
ÖLÜMÜNÜN 100. YILINDA KAĞIZMANLI HIFZI ULUSLARARASI SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ, 2018
Asıl adı Recep olan, 1893 yılında Kars’ın Kağızman ilçesinde dünyaya gelen Hıfzı, bölgenin yetişt... more Asıl adı Recep olan, 1893 yılında Kars’ın Kağızman ilçesinde dünyaya gelen Hıfzı, bölgenin yetiştirdiği en yetkin ozanlardan biridir. Yaşadığı dönemin tarihî ve siyasî durumu, bölgenin kültürel özellikleri, âşıklık geleneği, hayatı ve şiirleri ile hakkında birçok araştırmanın yapılmasına imkân vermektedir. Bu çalışmada şiirleri üzerinde durulacak ve onun tasavvufî yönüne dikkat çekilecektir. Hıfzı’nın şiirlerinde dünyevî unsurlardan vatan sevgisine ve tasavvufa kadar geniş bir konu yelpazesi bulunmaktadır.
Sözlerine genel olarak bakıldığında onun Hak meclislerinden, ya da doğrudan Hak’tan nasiplendiği görülmektedir. “Müminem bilmem lâ’yı, ben severem illâ’yı” sözleri Ahmet Yesevî’nin sözlerini hatırlatmaktadır. Bu, Kur’an’ın omurgasını teşkil eden kelime-i tevhit’tir. Burada bahsedilen “lâ” tevhidin ilk kelimesi olup yanlışa isyandır ve inancın ilk şartıdır. Bunlar ilahlaştırılanlardır. Bunların bertaraf edilmesi ile boşalan yere oturtulması gereken gerçek Allah’tır. Bu da “illâ” sözü ile verilmektedir. Yani önce yanlışa isyan ile onların dışlanması, sonra da doğrunun kabul edilmesi söz konusudur. Bu yüzden Kur’an’da sözün en güzeli olarak anılmaktadır. Ayrıca “Yâ Rab” isimli şiirinin son ikişer mısralarını alt alta dizince ortaya çıkan gerçek, Kur’an’ın insanı eğitirken ulaştırmak istediği noktadır. Buradan hareketle Hıfzı’nın Kur’an-ı Kerim’i iyi bildiği ve şiirlerinde ondan yararlandığı görülmektedir. Bu sebeple ayetlere sıkça telmihte bulunmuş ve Hak kelamını insanlığa bir kez daha hatırlatmıştır. Çalışmamızda, Hıfzı’nın şiirlerinde Kur’an-ı Kerim’e yapılan telmihler incelenmiştir. İnceleme; kıssalar ve peygamberler, veliler, nefs mertebeleri ve ilahî aşk olmak üzere dört alt başlıkta ele alınmıştır. Sonuç kısmında ise Hıfzı’nın tasavvufî söz söylemedeki kudreti ortaya koyulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Kağızmanlı Hıfzı, Kur’an-ı Kerim, ilahî aşk, tasavvuf, telmih.
Kayseri USBIK - Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi , 2018
Özet 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren toplum hayatına giren sinema, ürünlerini bilim, kült... more Özet 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren toplum hayatına giren sinema, ürünlerini bilim, kültür ve sanattan faydalanarak üretmektedir. İçinde bulunduğu çağın nabzını tutarak toplumun ilgisini hangi içerik ve teknikle çekeceğini analiz etmektedir. Türk sinemasının gelişimi de geleneksel Türk tiyatrosunun sinemada kullanılmasıyla başlamıştır. Edebiyatı ve geleneksel unsurları kullanarak seyircinin dikkatini çekme ve sinema aracılığıyla mesaj verme amacına yönelik olarak Türk sineması ürünlerini vermeye devam etmiştir ve etmektedir. Özellikle 1970'lerden itibaren Türk sinemasında geleneksel Türk tiyatrosuna ait mahallî tipler sık sık kullanılmıştır. Mahallî tiplerin halkta samimi bir intiba uyandırması 1990'larda çekilen uzun soluklu dizilere de yansımıştır. 1980-2000 yılları arasında sinemada yeterli düzeyde kullanılmayan geleneksel Türk tiyatrosu unsurları 2006'dan itibaren daha profesyonel şekilde eserlere hâkim olmaya başlamıştır. Bu çalışmada, Türk sinemasının gelişim süreci ve geleneksel Türk tiyatrosu unsurlarının sinemada hangi yönleriyle kullanıldığı incelenecektir.
Abstract Having entered into social life starting from the second half of the 19 century, cinema produces its products using science, culture and art. Catching up with the modern life which it exists in, cinema analyses ways and technics of how it can attract attention of the society. Development of Turkish cinema has started with the use of traditional Turkish theater in cinema. Turkish cinema still continues to produce its products aiming to draw attention of the audience and to give messages using the literature and traditional elements by means of cinema. Especially starting from the 1970's, local types characteristic to the traditional Turkish theatre have been used in Turkish cinema very frequently. The fact that local types made an impression on people had found their reflection on long lasting TV series of the 1990's. The elements of the traditional Turkish theater that were not used satisfactorily in cinema between the 1980's and the 2000's have started to dominate in works after 2006 more professionally. In this study we are trying to investigate the process of development of Turkish Cinema and the ways the elements of traditional Turkish theater have been used in cinema.
Özet: Mizah, yaşamın bazen güldüren bazen de trajikomik yönlerinin birey tarafından sanatsal olar... more Özet: Mizah, yaşamın bazen güldüren bazen de trajikomik yönlerinin birey tarafından sanatsal olarak ifade edil-mesidir. Bireyler arasındaki iletişimin olmazsa olmazı dil, mizahın temel araçlarından biridir. Dilin en önemli özellik-lerinden biri, konumuzu ilgilendiren kalıp sözleri içermesidir. İletişim aracı olarak dili kullanan bireyler aktarmak istedikleri duygu ve düşüncelerini en kısa ve öz biçimde bu kalıp sözlerle ifade ederler. Kalıp sözlerin anlamı ve değeri ancak kullanıldık-ları bağlam dikkate alınırsa anlaşılabilir. Bilindiği üzere sözlü kültürden yazılı kültüre, yazılı kültürden de elektronik kültüre geçişte insanlığın geldiği son durak internet olmuştur. Tekno-loji veya internet çağı olarak adlandırılan yaşadığımız dönem bizlere pek çok avantaj sunmaktadır. Bu avantajlardan biri olan sosyal medya, oluşturduğu sanal dünya ile bireyler arası ileti-şime farklı bir boyut getirerek yepyeni bir inceleme alanı orta-ya çıkarmıştır. Bu çalışmada, sosyal medya araçları (Facebook, Twitter, Youtube vs.) üzerinden yapılan mizahî paylaşımlara verilen tepkilerin tekrarlanarak kalıplaşması sonucu dillere pelesenk olmuş 20 kalıp söz, bu kalıplaşmış sözlerin kaynağı, gündelik yaşamda kullanım alanları gibi konular üzerinde durulacaktır. Abstract umor is the artistic expression of sometimes laughable and sometimes tragicomic aspects of life as by the individual. Language, which is the basis of communication between individuals, is one of the main means of humor. One of the most important features of the language is that it consists of set phrases. Individuals using language express their feelings and emotions briefly through these set phrases. The significance of these set phrases may be realized in their context. As is known, the last point of mankind has reached is the internet during the transition from oral culture to written culture and from written culture to electronic culture. This era called technology or internet age is providing some advantages to the society. As one of these advantages, social media such as Facebook, Twitter, Youtube etc. has become the newest research area. In this paper, we will focus on 20 set phrases that are the reactions to these sharings on social media, their sources, and their usage in daily life.
Books by Serhat Sabri Yılmaz
Kangal Belediyesi Kültür Yayınları, 2022
Hars Akademi Yayınları, 2022
Anlatılar - Gösteri Sanatları - Semboller - Söz Varlığı - Uygulamalar
Editör: Serhat Sabri Yılmaz
Doğan Kaya Armağanı - 70. Yaş Hatırası, 2021
.
Uploads
Papers by Serhat Sabri Yılmaz
saha araştırmalarında ele geçirilen cönkler ve mecmualar, âşık tarzı ve klasik şiir geleneklerine katkı sağlayan yazılı kaynaklar konumundadır. Sivas’ın Yıldızeli ilçesine bağlı İslim köyünde tarafımızca tespit edilen bir Alevi-Bektaşi şiir mecmuası da bunlardan biridir. 2017 yılında yapılan derleme çalışmasında, köyün Alevi dedesi ve aynı zamanda ozan olan Veli Şahin, içinde Alevi-Bektaşi ozanlara ait şiirlerin bulunduğu bir mecmuayı vererek literatüre kazandırılmasını sağlamıştır. Veli Şahin Mecmuası adını verdiğimiz şiir mecmuasında başta Abdal Mûsâ, Vîrânî, Nesîmî, Şah Hatâyî, Yeminî ve Kul Himmet olmak üzere geleneğin temsilcisi 37 ozana ait 105 şiir bulunmaktadır. Veli Şahin’in de literatüre girmemiş bir ozan olmasından dolayı hakkında bilgi ve bir şiiri örnek olarak verilmiştir. Mecmuada yer alan şiirler, tertip şekline bağlı kalınarak şekil ve muhteva açısından değerlendirilmiş, ekler bölümünde mahlas dizeleri dizini, şiir örnekleri ve mecmuadan görseller verilmiştir. Mahlas dizeleri dizininde, mecmuada yer alan şiirlerin daha önceki divan, cönk, mecmua ve antoloji çalışmalarındaki benzer metinleri tespit edilmeye çalışılmış, bundan sonra yapılabilecek benzer metin çalışmaları için çeşitli veriler sunulmuştur. Bu çalışmada, Alevi-Bektaşi geleneğine ait Veli Şahin Mecmuası’nın şekil ve muhteva özellikleri ve şiirlerin benzer metinleri araştırılarak gelenek bağlamında yapılacak yeni değerlendirmelere katkı sağlanması amaçlanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Alevilik-Bektaşilik, Mecmua, Şiir Mecmuası, Benzer Metin, Veli Şahin.
Conference Presentations by Serhat Sabri Yılmaz
Sözlerine genel olarak bakıldığında onun Hak meclislerinden, ya da doğrudan Hak’tan nasiplendiği görülmektedir. “Müminem bilmem lâ’yı, ben severem illâ’yı” sözleri Ahmet Yesevî’nin sözlerini hatırlatmaktadır. Bu, Kur’an’ın omurgasını teşkil eden kelime-i tevhit’tir. Burada bahsedilen “lâ” tevhidin ilk kelimesi olup yanlışa isyandır ve inancın ilk şartıdır. Bunlar ilahlaştırılanlardır. Bunların bertaraf edilmesi ile boşalan yere oturtulması gereken gerçek Allah’tır. Bu da “illâ” sözü ile verilmektedir. Yani önce yanlışa isyan ile onların dışlanması, sonra da doğrunun kabul edilmesi söz konusudur. Bu yüzden Kur’an’da sözün en güzeli olarak anılmaktadır. Ayrıca “Yâ Rab” isimli şiirinin son ikişer mısralarını alt alta dizince ortaya çıkan gerçek, Kur’an’ın insanı eğitirken ulaştırmak istediği noktadır. Buradan hareketle Hıfzı’nın Kur’an-ı Kerim’i iyi bildiği ve şiirlerinde ondan yararlandığı görülmektedir. Bu sebeple ayetlere sıkça telmihte bulunmuş ve Hak kelamını insanlığa bir kez daha hatırlatmıştır. Çalışmamızda, Hıfzı’nın şiirlerinde Kur’an-ı Kerim’e yapılan telmihler incelenmiştir. İnceleme; kıssalar ve peygamberler, veliler, nefs mertebeleri ve ilahî aşk olmak üzere dört alt başlıkta ele alınmıştır. Sonuç kısmında ise Hıfzı’nın tasavvufî söz söylemedeki kudreti ortaya koyulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Kağızmanlı Hıfzı, Kur’an-ı Kerim, ilahî aşk, tasavvuf, telmih.
Abstract Having entered into social life starting from the second half of the 19 century, cinema produces its products using science, culture and art. Catching up with the modern life which it exists in, cinema analyses ways and technics of how it can attract attention of the society. Development of Turkish cinema has started with the use of traditional Turkish theater in cinema. Turkish cinema still continues to produce its products aiming to draw attention of the audience and to give messages using the literature and traditional elements by means of cinema. Especially starting from the 1970's, local types characteristic to the traditional Turkish theatre have been used in Turkish cinema very frequently. The fact that local types made an impression on people had found their reflection on long lasting TV series of the 1990's. The elements of the traditional Turkish theater that were not used satisfactorily in cinema between the 1980's and the 2000's have started to dominate in works after 2006 more professionally. In this study we are trying to investigate the process of development of Turkish Cinema and the ways the elements of traditional Turkish theater have been used in cinema.
Books by Serhat Sabri Yılmaz
saha araştırmalarında ele geçirilen cönkler ve mecmualar, âşık tarzı ve klasik şiir geleneklerine katkı sağlayan yazılı kaynaklar konumundadır. Sivas’ın Yıldızeli ilçesine bağlı İslim köyünde tarafımızca tespit edilen bir Alevi-Bektaşi şiir mecmuası da bunlardan biridir. 2017 yılında yapılan derleme çalışmasında, köyün Alevi dedesi ve aynı zamanda ozan olan Veli Şahin, içinde Alevi-Bektaşi ozanlara ait şiirlerin bulunduğu bir mecmuayı vererek literatüre kazandırılmasını sağlamıştır. Veli Şahin Mecmuası adını verdiğimiz şiir mecmuasında başta Abdal Mûsâ, Vîrânî, Nesîmî, Şah Hatâyî, Yeminî ve Kul Himmet olmak üzere geleneğin temsilcisi 37 ozana ait 105 şiir bulunmaktadır. Veli Şahin’in de literatüre girmemiş bir ozan olmasından dolayı hakkında bilgi ve bir şiiri örnek olarak verilmiştir. Mecmuada yer alan şiirler, tertip şekline bağlı kalınarak şekil ve muhteva açısından değerlendirilmiş, ekler bölümünde mahlas dizeleri dizini, şiir örnekleri ve mecmuadan görseller verilmiştir. Mahlas dizeleri dizininde, mecmuada yer alan şiirlerin daha önceki divan, cönk, mecmua ve antoloji çalışmalarındaki benzer metinleri tespit edilmeye çalışılmış, bundan sonra yapılabilecek benzer metin çalışmaları için çeşitli veriler sunulmuştur. Bu çalışmada, Alevi-Bektaşi geleneğine ait Veli Şahin Mecmuası’nın şekil ve muhteva özellikleri ve şiirlerin benzer metinleri araştırılarak gelenek bağlamında yapılacak yeni değerlendirmelere katkı sağlanması amaçlanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Alevilik-Bektaşilik, Mecmua, Şiir Mecmuası, Benzer Metin, Veli Şahin.
Sözlerine genel olarak bakıldığında onun Hak meclislerinden, ya da doğrudan Hak’tan nasiplendiği görülmektedir. “Müminem bilmem lâ’yı, ben severem illâ’yı” sözleri Ahmet Yesevî’nin sözlerini hatırlatmaktadır. Bu, Kur’an’ın omurgasını teşkil eden kelime-i tevhit’tir. Burada bahsedilen “lâ” tevhidin ilk kelimesi olup yanlışa isyandır ve inancın ilk şartıdır. Bunlar ilahlaştırılanlardır. Bunların bertaraf edilmesi ile boşalan yere oturtulması gereken gerçek Allah’tır. Bu da “illâ” sözü ile verilmektedir. Yani önce yanlışa isyan ile onların dışlanması, sonra da doğrunun kabul edilmesi söz konusudur. Bu yüzden Kur’an’da sözün en güzeli olarak anılmaktadır. Ayrıca “Yâ Rab” isimli şiirinin son ikişer mısralarını alt alta dizince ortaya çıkan gerçek, Kur’an’ın insanı eğitirken ulaştırmak istediği noktadır. Buradan hareketle Hıfzı’nın Kur’an-ı Kerim’i iyi bildiği ve şiirlerinde ondan yararlandığı görülmektedir. Bu sebeple ayetlere sıkça telmihte bulunmuş ve Hak kelamını insanlığa bir kez daha hatırlatmıştır. Çalışmamızda, Hıfzı’nın şiirlerinde Kur’an-ı Kerim’e yapılan telmihler incelenmiştir. İnceleme; kıssalar ve peygamberler, veliler, nefs mertebeleri ve ilahî aşk olmak üzere dört alt başlıkta ele alınmıştır. Sonuç kısmında ise Hıfzı’nın tasavvufî söz söylemedeki kudreti ortaya koyulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Kağızmanlı Hıfzı, Kur’an-ı Kerim, ilahî aşk, tasavvuf, telmih.
Abstract Having entered into social life starting from the second half of the 19 century, cinema produces its products using science, culture and art. Catching up with the modern life which it exists in, cinema analyses ways and technics of how it can attract attention of the society. Development of Turkish cinema has started with the use of traditional Turkish theater in cinema. Turkish cinema still continues to produce its products aiming to draw attention of the audience and to give messages using the literature and traditional elements by means of cinema. Especially starting from the 1970's, local types characteristic to the traditional Turkish theatre have been used in Turkish cinema very frequently. The fact that local types made an impression on people had found their reflection on long lasting TV series of the 1990's. The elements of the traditional Turkish theater that were not used satisfactorily in cinema between the 1980's and the 2000's have started to dominate in works after 2006 more professionally. In this study we are trying to investigate the process of development of Turkish Cinema and the ways the elements of traditional Turkish theater have been used in cinema.