Papers by Murat ARICI
Metazihin, Jun 30, 2021
Öz: Prof. Dr. Celal Türer, yaklaşık 30 yıllık akademik hayatı boyunca, çalışkanlığı ve üretkenliğ... more Öz: Prof. Dr. Celal Türer, yaklaşık 30 yıllık akademik hayatı boyunca, çalışkanlığı ve üretkenliği ile öne çıkmış felsefecilerimizden biridir. Gerek pragmatizmin Türkiye’de tanınmasında gerekse bu alanın İslam düşüncesi ve ahlak felsefesi ile ilintilendirilmesinde ortaya koyduğu çalışmalar, çağdaş Türk düşüncesinde kendine has yerini korumaktadır. Prof. Dr. Celal Türer, sadece akademik çalışmalarıyla değil, aynı zamanda sempatik ve dost canlısı kişiliğiyle de felsefecilerimiz arasında sevilen bir figürdür. Söyleşi talebimizi kabul eden hocamızla Ankara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi’ndeki odasında buluştuk. Oldukça samimi ve içten tavırlarla bizi karşılayan hocamızla yazılı olarak cevapladığı söyleşi soruları üzerine sohbet ettik.
Anahtar Kelimeler: Celal Türer, pragmatizm, William James, bilinç, benlik, Türkiye’de felsefe.
[Abstract: As a philosopher, Prof. Celal Türer stands out with his hard work and productivity throughout his academic life of nearly 30 years. His works, both in the recognition of pragmatism in Turkey and in connecting this field with Islamic thought and moral philosophy, maintain their unique place in contemporary Turkish thought. Prof. Celal Türer is a popular figure among philosophers in Turkey, not only for his academic works, but also for his sympathetic and friendly personality. After he kindly accepted our request for an interview, we met with him in his office at Ankara University, Faculty of Theology. When he welcomed us, we immediately felt his sincerity and warmth, and then we had a nice chat on the interview questions that he previously answered in writing.
Keywords: Celal Türer, pragmatism, William James, consciousness, self, philosophy in Turkey.]
Beytulhikme, 2021
Öz: Bu makalenin temel savı şu şekildedir: Alternatif zaman kuramlarının aksine, bilinç akışı ile... more Öz: Bu makalenin temel savı şu şekildedir: Alternatif zaman kuramlarının aksine, bilinç akışı ile tanımlanan bir zaman anlayışı Tanrısal bilincin ve dolayısıyla Tanrısal varoluşun zamansızlığı ile çelişik değildir; aksine bu türden bir zaman anlayışı ile Tanrısal zamansızlığın imkanını ortaya koymak daha güçlü bir gerekçelendirme ile mümkündür ve Tanrısal zamansızlık daha savunulabilirdir. Makale bu iddiayı temellendirmek için Tanrı ile ilgili herhangi bir dini metindeki herhangi bir önermeyi gerekçelendirme dayanağı olarak kullanmamakta; kavramsal analiz, mantıksal çıkarım, akli sezgileri yalınlaştırma gibi tümüyle felsefi nitelikteki araçlara başvurmaktadır. Makale söz konusu temel iddiasını gerekçelendirmede; zaman, bilinç ve bilinç akışı ile Tanrısal bilinç ve insan bilinci arasındaki ayrımı merkeze almakta, Tanrısal bilincin “akış” veya “devinim” içermediğini göstermeye teşebbüs etmektedir. Bu şekilde makale, Tanrı’nın, “devinim” veya “değişim” ile tanımlanan bir zamandan bağımsız bir varoluşa nasıl sahip olabileceğinin teorik zeminini inşa etme girişiminde bulunmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Tanrı, zaman, tanrısal bilinç, insan bilinci, bilinç akışı, zamansızlık, devinim, değişim, ezelilik.
Abstract: The primary aim of this paper is to argue that, contrary to alternative theories of time defined by other elements, a theory of time defined by stream of consciousness is not in contradiction with the timelessness of God’s consciousness, and thus, with his existence; rather, by such a theory, the possibility of God’s timelessness is more justifiable and tenable. In order to defend this central claim, the paper does not employ any proposition in any religious text as a source of justification; but solely applies to philosophical apparatuses such as conceptual analyses, logical inferences, and the clarification of rational intuitions. To justify the central claim in question, the paper makes the concepts of time, consciousness, and the stream of consciousness the central topics of the discussion; relies on the distinction between God’s consciousness and Human consciousness; and tries to establish that God’s consciousness does not involve any kind of stream or motion. By means of utilizing such line of thinking, the paper attempts to build a theoretical framework that allows for us to see how God could have an existence completely free from the construal of time defined by motion or change.
Keywords: God, time, divine consciousness, human consciousness, stream of consciousness, timelessness, motion, change, eternity.
MetaZihin, 2020
Abstract: There is a long-term ongoing discussion on the nature of the relation between the menta... more Abstract: There is a long-term ongoing discussion on the nature of the relation between the mental and the physical. One of the chief reasons why the nature of this relation resists to a tenable solution for centuries is a compelling gap that philosophers of mind think is inevitable to face when they try to bridge between the mental and the physical. This paper raises three questions regarding the gap, which we call “the phenomenal-physical gap:” what results does this gap have against the materialist-physicalist conception of the world, why do we have this gap or why does it emerge in the first place, and can it be explained away in favor of physicalism? In attempting to answer the first question, the paper analyzes commonly known anti-physicalist arguments to point out the recalcitrant nature of mind (and phenomenality) against the materialist-physicalist conception of the world. To answer the second question, the paper makes three diagnoses and put forward three corresponding constraints that are unavoidable in any (failing) attempt to establish a metaphysical connection between the mental and the physical. Finally, in answering the third question, the paper addresses one attempt made by David Papineau, and implies that his and other similar attempts to explain away the gap in question are not likely to succeed. The ultimate assertion of the paper is that any attempt to bridge the gap between the mental and the physical is destined to fail given the constraints put forward on the phenomenal nature of mind; and thus, the best action is to pursue a more satisfactory level of understanding of the phenomenal first, by postulating new concepts, correctly categorizing those, discovering new dimensions of the phenomenality and so on.
Keywords: phenomenal-physical gap, epistemic gap, explanatory gap, physicalism, anti-physicalist arguments, mental, phenomenal.
[Öz: Zihinsel ve fiziksel olan arasında ne tür bir metafiziksel ilişkinin olduğuna dair süregelen tartışma oldukça eskidir. Bu ilişkinin doğasının yüzyıllardır ikna edici bir çözüme direnmesinin temel sebeplerinden birisi, zihinsel ile fiziksel olanın arasını ayıran bir tür zorlayıcı gediktir. Zihinsel ile fiziksel olanın arasını kapatmak isteyen neredeyse bütün zihin felsefecileri, “fenomenal-fiziksel gedik” adını verdiğimiz söz konusu gedikle yüzleşmekten kaçınmanın imkânsız olduğunu düşünür. Bu makale söz konusu gedikle ilgili üç temel soruyu gündeme getirmektedir: Bu gediğin evrenin materyalist-fizikalist tasavvuruna karşı ortaya çıkardığı olumsuz sonuçlar nelerdir? Niçin bu tür bir gedikle karşı karşıyayız veya bu gedik neden ortaya çıkmaktadır? Söz konusu gedik fizikalist projeye zarar vermeyecek şekilde açıklanabilir mi? Makale ilk soruyu cevaplamak için, yaygın olarak bilinen anti-fizikalist argümanları analiz ederek zihnin (ve dolayısıyla onun fenomenal yapısının) materyalist-fizikalist dünya tasarımına direnen doğasına işaret etmektedir. İkinci soruyu cevaplamak için makale; üç teşhis yapmakta ve zihinsel ile fiziksel olanın arasında metafiziksel bir ilişki kurma teşebbüslerinde kaçınılmaz olarak ortaya çıkan ve tüm teşebbüsleri başarısızlığa uğratan üç sınırlama öne sürmektedir. Son olarak, üçüncü soruyu cevaplamak için makale; David Papineau’nun söz konusu gediği fizikalizme zarar vermeyecek şekilde açıklama teşebbüsünü irdelemekte; fakat bu ve benzeri teşebbüslerin başarılı olma şanslarının olmadığını ima etmektedir. Makalenin nihai iddiası ise şu şekildedir: Zihnin fenomenal doğasına dair öne sürülen üç sınırlama sebebiyle, zihinsel ile fiziksel olanın arasındaki gediği kapatma girişimlerinin tamamı başarısızlığa mahkumdur. Bu yüzden önümüzdeki en iyi yaklaşım; öncelikle zihnin söz konusu fenomenal doğasını daha yeterli seviyede anlamaya çalışmak, bu amaçla yeni kavram ve kategoriler ortaya koymak, zihnin fenomenal doğasının henüz bilmediğimiz yönlerini ortaya çıkarmak vb. stratejileri benimsemek şeklinde olmalıdır.
Anahtar Kelimeler: fenomenal-fiziksel gedik, epistemik gedik, açıklama gediği, fizikalizm, anti-fizikalist argümanlar, zihinsel, fenomenal.]
V. Uluslararası Felsefe Kongresi SAVAŞ ve BARIŞ – BİLDİRİ KİTABI , 2018
MetaZihin, 2018
Abstract: The chief purpose of this paper is to give a descriptive and categorical analysis of th... more Abstract: The chief purpose of this paper is to give a descriptive and categorical analysis of the problem of phenomenal consciousness. To achieve this goal, the paper first attempts to explain why phenomenal consciousness is a puzzle for the current scientific conception of the world. This requires defining, and if it is not possible, determining the essential characters of phenomenal consciousness. Accordingly, based on the inevitable assumption that phenomenal consciousness cannot be given a satisfactory, non-circular, non-theory-based definition, the paper ventures to describe and lay out the two essential characters of phenomenal consciousness: “subjectivity” and “qualitativity.” Keeping in mind that these two characters are interrelated, the paper centralize the subjective character and points out that three features of subjective character are the major obstacles for the incorporation of phenomenal consciousness to the scientific conception of the world. These are that (i) phenomenal consciousness is not a publicly observable phenomenon, that (ii) one could not observe one’s own phenomenally conscious states from a third-person perspective, and that (iii) a particular phenomenally conscious state could not be experienced by more than one subject. After characterizing these three decisive features of subjectivity, the paper surveys the wide range of philosophical approaches to the problem of phenomenal consciousness such as supernaturalism, idealism, naturalistic dualism, cartesian dualism, non-standard scientific monism, cognitive limitationism/agnostic mysterianism and materialism/physicalism. The paper finally attempts to explain the difference between the usage of the term “materialism” and “physicalism” in the literature and points out that materialism or physicalism is the most commonly defended naturalistic thesis to explain the nature of phenomenal consciousness and to incorporate it to the scientific conception of the world by explaining its essential characters only in terms of ontologically fundamental entities of current physical and biological sciences.
Keywords: mind, consciousness, phenomenal consciousness, self-consciousness, subjectivity, qualitativity, naturalism, materialism, physicalism.
Beytulhikme An International Journal of Philosophy, 2015
Abstract: Many philosophers in analytic tradition have attempted to examine the notion of “episte... more Abstract: Many philosophers in analytic tradition have attempted to examine the notion of “epistemic limits.” Accordingly, “Are we cognitively/epistemologically limited beings?” is a question that is answered positively in many philosophical debates. It is, indeed, an uncontroversial fact that human beings face several types of epistemic barriers during their lifetime. The more significant question “What kind of epistemic position do/should we take towards epistemic barriers,” on the other hand, is less examined than the former. In fact, there are only a few options to take a position. Agnostic stance, which has been defended as a respectable epistemic position, is one of those. Appealing to ways other than rational or empirical methods is another. This paper, chiefly focusing on the latter question, first criticizes the agnostic stance on the grounds that it is neither compatible with human epistemic nature, nor practical in several circumstances. To justify such a claim, the paper builds several hypothetical scenarios, and through these scenarios, it reaches the conclusion that appealing to other ways of forming beliefs on what is beyond the epistemic barriers is epistemologically more tenable than taking an agonistic stance in many circumstances.
Keywords: epistemic barrier, epistemic limit, agnosticism, knowledge, belief, belief acquisition.
[Öz: Analitik felsefe geleneğinin pek çok düşünürü “epistemik sınır” nosyonu üzerine kafa yormuştur. Bu bağlamda “Kognitif ya da epistemolojik açıdan sınırlı varlıklar mıyız?” sorusu farklı felsefi tartışma zeminlerinde olumlu bir şekilde yanıtlanmaktadır. Nitekim insanoğlunun yaşam süreci boyunca değişik türlerde epistemik bariyerlerle yüz yüze geldiği neredeyse tartışmasız bir olgudur. Bunun karşılık “Farklı epistemik bariyerler karşısında ne tür epistemik duruşlar sergiliyoruz/sergilemeliyiz” sorusu ilk soruyla kıyaslandığında daha az incelemeye tabi tutulmuştur. Doğrusu bu ikinci soruya cevap anlamında takınabilecek belli başlı birkaç epistemik tavır olabilir. Epistemolojik açıdan meşru bir pozisyon olarak savunulmuş ve savunulmakta olan agnostik tavır bunlardan bir tanesidir. Rasyonel ve ampirik (deneyimsel) yöntemin dışında bir takım yollara başvurmak başka bir alternatiftir. Bu ikinci tavrı merkeze alan bu makale, ilk olarak agnostik tavrı eleştirmekte, bu tavrın hem insan doğasının epistemik yönüyle örtüşmediğini hem de belli türden sorunsal durumlarda pratik olanla uyumlu olmadığını iddia etmektedir. Makale, bu iddiayı temellendirmek için olası bir takım senaryolar inşa etmekte ve bu senaryolar aracılığı ile şu sonuca ulaşmaktadır: Epistemik bariyerlerle yüzleşilen pek çok durumda, epistemik bir bariyerin ardına dair rasyonel ve ampirik (deneyimsel) olanın dışında bir takım yollara başvurarak epistemik inanç geliştirmek, epistemolojik olarak, agnostik tavır takınmaktan daha savunulabilir pozisyondur.
Anahtar Kelimeler: epistemik bariyer, epistemik limit, agnostisizm, bilgi, inanç, inanç edinimi.]
Değerler Bilançosu: Felsefe, Sosyoloji, Kamu, Eğitim, 2015
Öz: Oldukça farklı anlamlarda ve bazen tamamen ilintisiz bağlamlarda kullanılan “medeniyet” kavra... more Öz: Oldukça farklı anlamlarda ve bazen tamamen ilintisiz bağlamlarda kullanılan “medeniyet” kavramı özellikle kültürel karşılaştırmaların yapıldığı pek çok tartışma düzleminde merkezi bir kavram olarak karşımıza çıkmakta ve bu yüzden felsefi çevrelerin analitik çözümlemesini artık daha fazla hak etmektedir. Bu çalışma, öncelikli hedef olarak, medeniyetin kurucu/asli (constitutive/essential) unsurlarını hem zihinsel alanda, hem de zihin dışı, dış dünya alanında kapsamlı bir şekilde ele almakta ve bir kavram içeriği haritası çıkarmaktadır. Bu hedefi gerçekleştirirken makale hem olgu analizi yöntemini kullanmakta, hem de hangi olgunun “medeniyet” olarak adlandırılacağı tartışmasının aslında bir isimlendirme meselesi olabileceğini göz önünde tutmaktadır. Makale, ikincil hedef olarak, medeniyet kavramı ile bu kavramın hem kurucu, hem de bir gösterge unsuru olan “değer” olgusu arasındaki inşa edici ilişkiye dikkat çekmekte ve bu ilişkiden yola çıkarak medeniyetleri karşılaştırmanın imkânını, medeniyetler arası ilişki ve alışverişlerin doğasını ve son olarak medeniyet ve gelişmişlik arasındaki ilişkiyi sorgulamaktadır.
Anahtar Kelimeler: medeniyet, kurucu unsur, değer, gelişmişlik
JPhilo: Journal of General Philosophy, 2015
Abstract: Many philosophers take for granted the distinction between the first-person and third-p... more Abstract: Many philosophers take for granted the distinction between the first-person and third-person perspectives. They employ this distinction in a variety of philosophical debates including those concerning self-consciousness, phenomenal properties, subjectivity of phenomenal consciousness, and conceivability issues. This paper aims to explore the developmental root of the distinction in question. Through several analyses, the paper attempts to show that infants in the early childhood are exposed to cognitive, behavioral and experiential processes that are constitutive of the first-person perspective. The striking conclusion that can be derived from the analyses is that the first-person perspective is not possessed inborn. Rather, it gradually develops through certain experiential processes and interaction with other human infants in the early childhood. This potentially implies that if conditions had been properly designed, infants would have possessed an “inter-subjective self” that lacks the first-person perspective as we traditionally know. The paper additionally hints that serious philosophical consequences occur if the above conclusion is true.
Keywords: first-person perspective, third-person perspective, psychological self, phenomenal subject/agent, inter-subjective self, self-consciousness.
Özet: David Hume’un “kendilik”(self) olgusunu inkârı ve “ben” dediğimiz şeyi bir “algı demeti” ol... more Özet: David Hume’un “kendilik”(self) olgusunu inkârı ve “ben” dediğimiz şeyi bir “algı demeti” olarak kurgulaması felsefi çevrelerde yaygın olarak bilinmektedir. Bu makale “kendilik” ya da “benin” varlığını yadsımanın bir takım haklı gözlemsel gerekçeleri olsa bile bilinçli öznelerin mütemadiyen deneyimlediği bir “ben hissi” olgusuna dikkat çekmekte ve bu hissi yadsımanın imkânsızlığına vurgu yapmaktadır. Bu minvalde “ben hissi” ile ilgili şu olası savların savunulabilirliğini araştırmaktadır: (1) “Ben hissi” bir yanılsamadır, ne zihnin içinde ne de zihnin dışında hiçbir şeye işaret etmemektedir. (2) “Ben hissi” bir yanılsama değildir, fakat tözel bir varlığa da işaret etmemektedir. (3) “Ben hissi” zihinsel alanda tözel bir varlığa işaret etmektedir ve bu tözel varlık materyal/fiziksel bir ontolojiye sahiptir. (4) “Ben hissi” zihinsel alanda tözel bir varlığa işaret etmektedir ve bu tözel varlık materyal/fiziksel olmayan bir ontolojik statüye sahiptir. Makale, bu savlardan ilk ikisinin savunulamazlığını ve üçüncü görüşün başa çıkamayacağı problemlerle yüz yüze olduğunu temellendirmeye çalışmakta, buna karşılık dördüncü görüşün stratejik olarak en savunulabilir ve ilerlemeci görüş olduğunu iddia etmektedir.
Anahtar Kelimeler: ben hissi, fenomenal özne, kendilik bilinci, fenomenal bilinç, bilinç, zihin, fizikalizm.
[Abstract: It is commonly known among philosophical circles that David Hume cast doubt on the existence of “self” and thought of what we call “I” as a “bundle of perceptions.” Although there are some justified introspective reasons to doubt the existence of “self” or what we call “I,” this paper draws attention to the fact of “sense of I-ness” that all sane and conscious subjects constantly experience, and stresses on the impossibility of denying the experiencing of this “sense of I-ness.” In this regard, the paper investigates the defensibility of the following theses: (1) The “sense of I-ness” is an illusion; it refers to nothing in the mind, nor outside the mind. (2) The “sense of I-ness” is not an illusion, but it does not refer to any substantial existence either. (3) The “sense of I-ness” refers to something substantial in the mental domain, and this substantial being ontologically has a material/physical character. (4) The “sense of I-ness” refers to something substantial in the mental domain, and this substantial being does not have a material/physical character ontologically. This paper attempts to show that the first two approaches cannot be defended and the third one faces problems that cannot be resolved, but conversely, the fourth one is strategically the most defensible and progressive approach.
Keywords: sense of I-ness, phenomenal subject, self-consciousness, phenomenal consciousness, consciousness, mind, physicalism.]
Ethos: Dialogues in Philosophy and Social Sciences, 2015
Abstract: There is a fundamentally important philosophical problem with the notion of ideological... more Abstract: There is a fundamentally important philosophical problem with the notion of ideological freedom: If an individual is ideologically free, it means she may hold a certain body of beliefs and may act on the basis of principles derived from this body of beliefs. When the same freedom goes for other individuals, different world-views emerge leading to different body of actions in the same context among those people living together. Different actions will naturally conflict. These conflicting actions resulting from different world-views can be ordered by laws and rules in order to ensure the peace of this group of individuals, but the internal systems of beliefs that these individuals possess will not accord with their restricted actions. Nor will it comply with some of others’ actions allowed by the established order. The situation will ultimately give rise to an “axiological tension” for most of the individuals. In order to ease this tension, it is usually put forward that some social behaviors such as “tolerance,” “connivance,” and “allowance” should be implemented among individuals of different ideologies. This paper claims that such a behavioral approach that aims to implement the above social behaviors does not resolve the problem. On the contrary, it creates further problems. The paper, instead, claims that the background metaphysical and epistemological beliefs should be the focus and it examines three apparent options in this sense: (i) revising the extant, (ii) stressing on the common, and (iii) generating new metaphysical and epistemological beliefs that can be shared by all relevant parties. The last option, this paper claims, is the most promising one to overcome the problem of axiological tension.
Keywords: ideological freedom, axiological tension, ideological respect.
[Öz: İdeolojik özgürlük kavramı yeterince analiz edildiğinde bizi köklü bir problemle baş başa bırakmaktadır: Bir bireyin ideolojik olarak özgür olması demek, söz konusu bireyin belli bir inanç kümesine sahip olması ve bu inançların oluşturduğu ilkelere dayanarak eylemde bulunabilmesi demektir. Fakat aynı özgürlük diğer bireyler için de geçerli olduğunda farklı dünya görüşleri ortaya çıkar ve bu dünya görüşleri bir arada yaşayan insanların aynı konuda farklı türlerde eylemde bulunmalarına yol açar. Dünya görüşlerine bağlı olarak farklılaşan eylemler doğal olarak çelişecektir. Birlikte yaşayan bu bireylerin barışını sağlamak için, çelişen eylemler, üretilen yasa ve kurallarla sınırlanarak düzenlenebilir, fakat bireylerin sahip olduğu iç inanç sistemleri onların “sınırlanan eylemleri” ile uyuşmayacaktır. Aynı iç inanç sistemleri diğerlerinin yasa ve kurallar tarafından “izin verilen” eylemlerinin bir kısmı ile de uyuşmayacaktır. Bu uyuşmazlık durumu pek çok bireyin iç dünyasında nihai kertede bir tür "aksiyolojik gerilime" neden olacaktır. Bu gerilimi azaltmak ya da yok etmek için “tolerans,” “hoşgörü,” “izin verme” gibi bazı sosyal davranışların farklı ideolojilere mensup bireyler arasında teşvik edilmesi yaygın bir şekilde bir çözüm olarak öne sürülmektedir. Makale bu türden sosyal davranışların teşvik edilmesini öngören davranışsal yaklaşımın problemi çözmek şöyle dursun başka problemler yarattığını öne sürmektedir. Makale bunun yerine arka planda yer alan metafizik ve epistemolojik inançlara odaklanılması gerektiğini savunmakta ve bu anlamda üç bariz seçeneği masaya yatırmaktadır: (i) Var olanı gözden geçirme, (ii) ortak olana vurgu yapma, (iii) ilgili bütün tarafların paylaşabileceği yeni metafizik ve epistemolojik inançlar üretme. Son olarak makale, bu son seçeneğin en ümit verici seçenek olduğunu savunmaktadır.
Anahtar Sözcükler: İdeolojik özgürlük, aksiyolojik gerilim, ideolojik saygı.]
Beytulhikme: An International Journal of Philosophy, 2014
Öz: Pek çok açıdan felsefi bir muamma olan fenomenal bilinç, çağdaş zihin felsefesinin en merkezi... more Öz: Pek çok açıdan felsefi bir muamma olan fenomenal bilinç, çağdaş zihin felsefesinin en merkezi sorunlarından birisidir. Analitik felsefe geleneğinde fenomenal bilincin doğasını kavrama çabasına, daha çok materyalist/fizikalist yaklaşım egemen olagelmiştir. Bu makalenin birincil iddiası, niteliksellik karakterinin yanında fenomenal bilinci fenomenal bilinç yapan diğer asli unsurun “fenomenal özne” olduğu savıdır. Makale buradan yola çıkarak fenomenal öznenin metafizik kökeni ve buna karşı materyalizmin alabileceği olası pozisyonlarla ilgili şu iki savı ortaya koyma ve gerekçelendirme amacını taşımaktadır: (1) Fenomenal özne içi boş olmayan tözel bir ontolojik statüye saliptir ve (2) bu tözel ontolojik yapı materyalizmi kaçınılmaz bir açmazla yüz yüze bırakmaktadır. Fenomenal öznenin tözel yapısı, ya zihnin diğer ögelerinde teşebbüs edildiği gibi materyalist/fizikalist bir dille açıklanmalı, ya da söz konusu içi boş olmayan tözel ontolojik yapı inkâr edilmelidir. Her iki durumda da materyalist görüş başarısız olmaya daha yakındır.
Anahtar Kelimeler: fenomenal özne, kendilik bilinci, fenomenal bilinç, materyalizm, fizikalizm.
[Abstract: Phenomenal consciousness, which is a philosophical mystery in a lot of ways, is one of the most central problems of contemporary philosophy of mind. In the analytic tradition, the materialist/physicalist approach has been the dominant approach to understanding the nature of phenomenal consciousness. The first thesis of this paper is that “phenomenal subject,” along with the qualitative character, is the other essential element of phenomenal consciousness. Based on this thesis, the paper aims to put forward and justify the following two claims about the ontological status of phenomenal subjects and the possible reactions of the materialist/physicalist thesis to this status: (1) Phenomenal subjects are not ontologically vacant; rather they substantially exist, and (2)this ontological substantiality causes materialism to face an inevitable dilemma: The substantial existence of phenomenal subjects must either be explained away in materialist/physicalist terms as it is attempted to in the case of other mental items, or the substantial existence in question must be denied. On both options, materialist view is closer to fail than to succeed.
Key Words: phenomenal subject, self-consciousness, phenomenal consciousness, materialism, physicalism.]
Günümüzü Felsefe ile Düşünmek, 2014
Özet: Bu makale şu üç merkezi savı içeriyor: (i) Genel olarak felsefi düşüncenin evrensel olduğu ... more Özet: Bu makale şu üç merkezi savı içeriyor: (i) Genel olarak felsefi düşüncenin evrensel olduğu fikri çağdaş düşünürler arasında ve günümüz felsefe çevrelerinde oldukça yaygındır. Her ne kadar bu evrensellik fikri, farklı felsefi paradigmalar fikri ile çelişiyor olsa da felsefi düşüncede paradigmatik farklılaşma sadece olanaklı değil, aynı zamanda fiili bir durumdur. Dahası bu türden bir paradigmatik farklılaşma rasyonel bir saygınlığı da hak etmektedir. (ii) Felsefi düşüncede söz konusu paradigmatik farklılaşma fikrini hem olanaklı hem de fiili yapan unsurlar arasında şu üç olguyu saymak mümkündür: (1) Her bir tabi dilin, konuşanlarına kendine has bir tür hayat deneyimi sunması. (2) Farklı tabi dilleri konuşan bireylerin iç dünya dinamiklerinin de farklı olması. (3) Tabi diller ve bu dillerle bağlantılı iç dünya dinamiklerinin, bu dilleri konuşan topluluklar için kendine özgü kolektif bilinç alanları yaratması. (iii) Özünde ve temel esaslarında birbirinden farklı felsefi paradigmalar fikrini felsefi olarak kabul edilebilir ya da meşru kılmanın en sağlıklı yolu bu fikri rasyonel olarak temellendirmekten geçmektedir. Bu da ancak en temel bir rasyonel ilkeler setine ve söz konusu farklı paradigmaların bu ilkeler setine uygunluğuna başvurmakla mümkündür.
Anahtar Kelimeler: Metafelsefe, felsefi paradigma, felsefi düşüncede evrensellik, rasyonalite
[Abstract: This paper puts forward three central claims: (i) The idea that the philosophical thought in general is universal is quite common among contemporary philosophers. Nevertheless, the idea of essentially different philosophical paradigms is not only possible but also actual even though it conflicts with the idea of universality. Moreover, paradigmatic differentiation in philosophical thought deserves a philosophical respect in terms of rationality. (ii) Among the facts that make such an idea of essentially different paradigms both possible and actual can be counted the following: (1) Each natural language gives its speakers a kind of distinct life experiences. (2) Individuals that speak different natural languages experiences different dynamic elements in their internal worlds. (3) Different natural languages and connected dynamic elements of internal worlds create different collective consciousness for the relevant communities. (iii) One can and should make philosophically acceptable such an idea of essentially different paradigms only by justifying it in terms of rationality. And it can be satisfactorily done by appealing to certain set of rational principles and the conformity of such different paradigms to this set of principles.
Keywords: metaphilosophy, philosophical paradigms, universality of philosophical thought, rationality]
The Business & Management Review, 2012
Abstract: The chief purpose of this paper is to attract attention to a target fact that the publi... more Abstract: The chief purpose of this paper is to attract attention to a target fact that the public’s economic awareness in Turkey is too low (both in terms of consumptive and non-consumptive practices) and to examine its reasons and adverse consequences. To achieve such a goal, I initially explain what is meant by the term “economic awareness” in the introduction. After that, I determine and analyze the indicators for the public’s low economic awareness in the first section. These are the lack of conscious selective behavior, the lack of reactive attitude, and the lack of judicial action. In the second section, I present three serious consequences of the low economic awareness in question: (1) Because of it, the individuals living in Turkey suffer dramatically from unfair economic applications of both governmental institutions and private sector enterprises. (2) This socio-economic fact in question provides excuses for public and private corporations not to abide by the principles of corporate governance, thus blocking their own improvement. (3) And as a result of these two, the overall development of Turkey—both in terms of its economy and social justice—is negatively affected. Finally, in the third section, I attempt to reveal the major reasons for the public’s low awareness. These are negative effects of some cultural factors such as religious beliefs and traditions, the state centric educational system, structural defects of the political system, state practices insensitive to rights, capital-dependent mass media, and inadequate workings of non-governmental organizations.
Key Words: economic awareness, low economic awareness, economic behaviors.
Interviews by Murat ARICI
MetaZihin, 2021
Prof. Dr. Ali Osman Gündoğan 40 yıla yaklaşan akademik hayatı boyunca geniş bir yelpazede ortaya ... more Prof. Dr. Ali Osman Gündoğan 40 yıla yaklaşan akademik hayatı boyunca geniş bir yelpazede ortaya koyduğu felsefi çalışmalarla adını duyurmuş felsefecilerimizden birisidir. Türkiye’de varoluşçuluk akımının sayılı düşünürlerinden birisi olarak; metafizik, ahlak, insan, edebiyat ve medeniyet felsefesi alanlarına yapmış olduğu katkı, çağdaş Türk düşüncesi literatüründe istisnai yerini korumaktadır. Prof. Dr. Ali Osman Gündoğan; sadece alanında uzmanlığı ile değil, aynı zamanda dostane tavırları ve yetiştirdiği nitelikli öğrencileriyle de Türk felsefe camiasının sevilen bir figürdür. Söyleşi talebimizi nazikçe kabul eden hocamızla; Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi’ndeki odasında buluştuk ve yazılı olarak cevapladığı söyleşi soruları üzerine hoş bir sohbet gerçekleştirdik.
Anahtar Kelimeler: Ali Osman Gündoğan, Bergson, zihin-beden problemi, Nurettin Topçu, Türkiye’de felsefe.
[Prof. Ali Osman Gündoğan is one of the prominent figures among philosophers in Turkey with his publications in a broad range throughout his academic life of nearly 40 years. As one of the few thinkers on existentialism in Turkey; his contribution to the fields of metaphysics, ethics, philosophy of human, literature, and civilization maintains its exceptional place in the literature of contemporary Turkish thought. Prof. Ali Osman Gündoğan, is also a popular figure in the Turkish community of philosophy, not only for his expertise in his field, but also for his friendly demeanor and the qualified students he has taught. Upon his kindly acceptance of our request for an interview, we met with him in his office at Muğla Sıtkı Koçman University, Faculty of Letters and had a nice conversation on the interview questions that he has previously answered in writing.
Keywords: Ali Osman Gündoğan, Bergson, mind-body problem, Nurettin Topçu, philosophy in Turkey.]
MetaZihin: Journal of Artificial Intelligence and Philosophy of Mind, 2018
(Prof. Dr. Erdinç Sayan, 21 yıl Orta Doğu Teknik Üniversitesi Felsefe Bölümünde öğretim üyeliği y... more (Prof. Dr. Erdinç Sayan, 21 yıl Orta Doğu Teknik Üniversitesi Felsefe Bölümünde öğretim üyeliği yaptıktan sonra, akademik çalışmalarına daha fazla yoğunlaşabilmek için 2015 yılında aynı üniversiteden emekli olmuştur. Analitik felsefenin ve zihin felsefesinin farklı alanlarında çeşitli eserler vermiş ve vermeye devam etmektedir. Fakat şöhretinin asıl kaynağı, yetiştirdiği öğrencilerin derin ve içten takdiridir. Analitik ve argümantatif bakış açısı, akademik titizliği ve çok iyi derecede İngilizcesi ile hem lisans hem de lisansüstü öğrencilerinin gönlünde taht kuran Prof. Dr. Erdinç Sayan, bugün, Türk üniversitelerinde hocalık yapan ve geçmişte öğrenciliğini yapmış pek çok felsefecinin üzerinde kalıcı bir etki bırakmıştır. Ankara’daki evinde, 05.12.2018 tarihinde bir öğle sonrası buluştuk. Oldukça samimi ve cana yakın tavırlarla bizi karşılayan değerli hocamızla yaklaşık üç saat süren sohbetimizde zihin felsefenin çeşitli konuları üzerine konuştuk.)
Anahtar Kelimeler: materyalizm, işlevselcilik, Çince odası düşünce deneyi, açıklama gediği problemi, felsefi zombi, panpsişizm.
MetaMind: Journal of Artificial Intelligence and Philosophy of Mind, 2019
(Prof. Dr. Ahmet İnam, 72 yaşında, Türkiye’nin en çok tanınan, duayen felsefecilerinden biridir. ... more (Prof. Dr. Ahmet İnam, 72 yaşında, Türkiye’nin en çok tanınan, duayen felsefecilerinden biridir. ODTÜ Elektrik Mühendisliğini bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümünden doktorasını alan İnam, 2014 yılında yaş haddinden emekli olmasına rağmen, 1980 yılında girdiği ODTÜ Felsefe Bölümünde, aralıksız bir şekilde 39 yıldır felsefe dersleri vermektedir. 4 yıllık bir ara hariç, aynı bölümün 27 yıl boyunca bölüm başkanlığını da yapan hocamız; binlerce öğrenci yetiştirmiş, yüzlerce felsefe hocası üzerinde derin bir entelektüel etki bırakmış, örnek kişiliğiyle hoca ve öğrencilerin “sahici” bir felsefi tavrı kazanmalarında ilham kaynağı olmuştur. İngilizce bilmesinin yanında Almanca, Fransızca, Latince ve Eski Yunanca metinlere de nüfuz edebilen Hocamızla, 20.06.2019 tarihinde ODTÜ Felsefe Bölümündeki odasında buluştuk. İnsana huzur veren içten tavırlarla bizi ağırlayan hocamızla; bu topraklarda yetişen bir felsefeci olarak kendisini nasıl tanımladığından yapay zekâ çalışmalarının insan hakkında bize ne öğretebileceğine, bir yaşam tarzı olarak felsefecilikten teknolojiyi nasıl yorumlamamız gerektiğine kadar geniş bir yelpazede sohbet etme imkânı bulduk.)
Anahtar Kelimeler: yapay zekâ, insanı tanımak, sahici insan, bir yaşam tarzı olarak felsefe, yerellik-evrensellik.
Books and Book Chapters by Murat ARICI
Felsefeye Giriş: Temel Problemlere Sistematik Yaklaşım [Introduction to Philosophy: A Systematic Approach to Fundamental Problems], 2019
BÖLÜM 1:
METAFELSEFE: Felsefi Düşünme Nasıl Bir Düşünmedir?
1. Giriş: Felsefenin Kendisi Niç... more BÖLÜM 1:
METAFELSEFE: Felsefi Düşünme Nasıl Bir Düşünmedir?
1. Giriş: Felsefenin Kendisi Niçin Felsefi Sorgulamanın Konusudur?
2. Felsefi Düşünme Diğer Düşünme Türlerinden Nasıl Ayrılır?
2.1. Felsefi, Bilimsel ve Gündelik Bakış Açıları Arasında Ne Fark Vardır?
2.2. Felsefi Düşünme Salt Eleştirel Düşünme midir?
Çözümleyicilik: Bir Düşünceyi Parçalara Ayırma
Sorgulayıcılık: Bir Düşüncenin Doğruluğunu Sorgulama
2.3. Felsefi Düşünmenin İki Ayırt Edici Niteliği: Birleştiricilik ve Genelleyicilik
Birleştiricilik: Bir Düşünceyi Daha Önceki Bilgilerle Birleştirme
Genelleyicilik: En Genel İlke ve Yasalara Ulaşma
3. Felsefe Diğer Bilim ve Disiplinlerden Nasıl Ayrılır?
3.1. Genel Olarak Bilim ve Disiplinler Nasıl Sınıflandırılabilir?
3.2. Felsefenin Araştırma Alanı, Yöntemi ve Amacı Nedir?
3.3. Felsefe Tanımlanabilir mi, Hangi Alt Branşlara Ayrılır?
4. Felsefi Düşünmeye Gerçekten İhtiyacımız Var mı?
4.1. Felsefi Düşünme, Kafa Karıştırarak Bireyleri Mutsuz mu Eder?
4.2. Felsefi Sorgulama, İflah Olmaz Bir Şüphecilikle Her Türden İnancı Zayıflatır mı?
4.3. Felsefe, Toplumların Mutluluk ve Maddi Refahına Bir Katkı Yapmaz mı?
4.4. Bir Toplumun Tüm Bireyleri Felsefi Sorularla İlgilenmeli mi?
5. Felsefe İlerliyor mu, Nasıl?
5.1. Felsefede Bir İlerleme Var mı, Yok mu?
5.2. Felsefe İlerliyorsa Bu Ne Türden Bir İlerlemedir?
5.3. Felsefe, Neden Doğa Bilimlerindeki Kadar Hızlı İlerlemiyor?
6. Okuma Önerileri
7. Film Önerileri
Felsefeye Giriş: Temel Problemlere Sistematik Yaklaşım [Introduction to Philosophy: A Systematic Approach to Fundamental Problems], 2019
BÖLÜM 4:
ZİHİN FELSEFESİ: Ben Nerede, Zihin Bedensiz Var Olabilir mi?
1. Giriş: Zihnin Doğas... more BÖLÜM 4:
ZİHİN FELSEFESİ: Ben Nerede, Zihin Bedensiz Var Olabilir mi?
1. Giriş: Zihnin Doğasını Anlamada Bilimler Neden Yetersiz Kalıyor?
2. Zihin-Beden Problemi: Zihin Nedir, Beden Nedir, Nasıl Bir İlişki İçindeler?
2.1. Işınlama Düşünce Deneyi: “Ben” Nerede?
2.2. Zihin-Beden Problemine Farklı Açılardan Bakılabilir mi?
Zihin-Beden Problemi ve Gündelik Tecrübe
Zihin-Beden Problemine Bilimsel Yaklaşım
Zihin-Beden Problemine Felsefi Yaklaşım
2.3. Zihnin Doğasına Yönelik Temel Felsefi Problemler Nedir?
Bilinç ve Özbilinç Problemi
Ben Hissi ve Kaynağı Problemi
Fenomenal Deneyim Nitelikleri (Qualia) Problemi
Yönelimsellik (Intentionality) Problemi
Zihinsel Nedensellik Problemi
3. Zihnin Doğası Nasıl Açıklanabilir?
3.1. Ontolojik Açıdan Düalizm: Zihin ve Beden Tümüyle Farklı Tözler mi?
Töz Düalizmi
Nitelik Düalizmi
3.2. Etkileşim Açısından Düalizm: Zihin ve Beden Etkileşir mi?
Etkileşimcilik
Epifenomenalizm
Paralelizm ve Okasyonalizm
3.3. İndirgemeci Fizikselcilik (Materyalizm): Zihin Neye İndirgenebilir?
Felsefi Davranışçılık
Özdeşlik Kuramı
İşlevselcilik (Fonksiyonalizm)
4. Alternatif Yaklaşımlar: Zihnin Gizemi Başka Şekilde Açıklanabilir mi?
İndirgemeci-Olmayan Fizikselcilik
Elemeci Materyalizm
İdealizm
Nötr Monizm ve İkili-Görünüm Kuramı
Panpsişizm
Bilişsel Kapalılık ya da Gizemcilik
5. Kendi Zihnimizin Ötesinde Başka Zihinleri Nasıl Kavrayabiliriz?
5.1. Başka Zihinler Problemi: Evrendeki Tek Zihin Benim Zihnim Olabilir mi?
5.2. Yapay Zeka Problemi: İnsan Zihnine Eşdeğer Yapay Bir Zihin Üretilebilir mi?
Okuma Önerileri
Film Önerileri
Uploads
Papers by Murat ARICI
Anahtar Kelimeler: Celal Türer, pragmatizm, William James, bilinç, benlik, Türkiye’de felsefe.
[Abstract: As a philosopher, Prof. Celal Türer stands out with his hard work and productivity throughout his academic life of nearly 30 years. His works, both in the recognition of pragmatism in Turkey and in connecting this field with Islamic thought and moral philosophy, maintain their unique place in contemporary Turkish thought. Prof. Celal Türer is a popular figure among philosophers in Turkey, not only for his academic works, but also for his sympathetic and friendly personality. After he kindly accepted our request for an interview, we met with him in his office at Ankara University, Faculty of Theology. When he welcomed us, we immediately felt his sincerity and warmth, and then we had a nice chat on the interview questions that he previously answered in writing.
Keywords: Celal Türer, pragmatism, William James, consciousness, self, philosophy in Turkey.]
Anahtar Kelimeler: Tanrı, zaman, tanrısal bilinç, insan bilinci, bilinç akışı, zamansızlık, devinim, değişim, ezelilik.
Abstract: The primary aim of this paper is to argue that, contrary to alternative theories of time defined by other elements, a theory of time defined by stream of consciousness is not in contradiction with the timelessness of God’s consciousness, and thus, with his existence; rather, by such a theory, the possibility of God’s timelessness is more justifiable and tenable. In order to defend this central claim, the paper does not employ any proposition in any religious text as a source of justification; but solely applies to philosophical apparatuses such as conceptual analyses, logical inferences, and the clarification of rational intuitions. To justify the central claim in question, the paper makes the concepts of time, consciousness, and the stream of consciousness the central topics of the discussion; relies on the distinction between God’s consciousness and Human consciousness; and tries to establish that God’s consciousness does not involve any kind of stream or motion. By means of utilizing such line of thinking, the paper attempts to build a theoretical framework that allows for us to see how God could have an existence completely free from the construal of time defined by motion or change.
Keywords: God, time, divine consciousness, human consciousness, stream of consciousness, timelessness, motion, change, eternity.
Keywords: phenomenal-physical gap, epistemic gap, explanatory gap, physicalism, anti-physicalist arguments, mental, phenomenal.
[Öz: Zihinsel ve fiziksel olan arasında ne tür bir metafiziksel ilişkinin olduğuna dair süregelen tartışma oldukça eskidir. Bu ilişkinin doğasının yüzyıllardır ikna edici bir çözüme direnmesinin temel sebeplerinden birisi, zihinsel ile fiziksel olanın arasını ayıran bir tür zorlayıcı gediktir. Zihinsel ile fiziksel olanın arasını kapatmak isteyen neredeyse bütün zihin felsefecileri, “fenomenal-fiziksel gedik” adını verdiğimiz söz konusu gedikle yüzleşmekten kaçınmanın imkânsız olduğunu düşünür. Bu makale söz konusu gedikle ilgili üç temel soruyu gündeme getirmektedir: Bu gediğin evrenin materyalist-fizikalist tasavvuruna karşı ortaya çıkardığı olumsuz sonuçlar nelerdir? Niçin bu tür bir gedikle karşı karşıyayız veya bu gedik neden ortaya çıkmaktadır? Söz konusu gedik fizikalist projeye zarar vermeyecek şekilde açıklanabilir mi? Makale ilk soruyu cevaplamak için, yaygın olarak bilinen anti-fizikalist argümanları analiz ederek zihnin (ve dolayısıyla onun fenomenal yapısının) materyalist-fizikalist dünya tasarımına direnen doğasına işaret etmektedir. İkinci soruyu cevaplamak için makale; üç teşhis yapmakta ve zihinsel ile fiziksel olanın arasında metafiziksel bir ilişki kurma teşebbüslerinde kaçınılmaz olarak ortaya çıkan ve tüm teşebbüsleri başarısızlığa uğratan üç sınırlama öne sürmektedir. Son olarak, üçüncü soruyu cevaplamak için makale; David Papineau’nun söz konusu gediği fizikalizme zarar vermeyecek şekilde açıklama teşebbüsünü irdelemekte; fakat bu ve benzeri teşebbüslerin başarılı olma şanslarının olmadığını ima etmektedir. Makalenin nihai iddiası ise şu şekildedir: Zihnin fenomenal doğasına dair öne sürülen üç sınırlama sebebiyle, zihinsel ile fiziksel olanın arasındaki gediği kapatma girişimlerinin tamamı başarısızlığa mahkumdur. Bu yüzden önümüzdeki en iyi yaklaşım; öncelikle zihnin söz konusu fenomenal doğasını daha yeterli seviyede anlamaya çalışmak, bu amaçla yeni kavram ve kategoriler ortaya koymak, zihnin fenomenal doğasının henüz bilmediğimiz yönlerini ortaya çıkarmak vb. stratejileri benimsemek şeklinde olmalıdır.
Anahtar Kelimeler: fenomenal-fiziksel gedik, epistemik gedik, açıklama gediği, fizikalizm, anti-fizikalist argümanlar, zihinsel, fenomenal.]
Keywords: mind, consciousness, phenomenal consciousness, self-consciousness, subjectivity, qualitativity, naturalism, materialism, physicalism.
Keywords: epistemic barrier, epistemic limit, agnosticism, knowledge, belief, belief acquisition.
[Öz: Analitik felsefe geleneğinin pek çok düşünürü “epistemik sınır” nosyonu üzerine kafa yormuştur. Bu bağlamda “Kognitif ya da epistemolojik açıdan sınırlı varlıklar mıyız?” sorusu farklı felsefi tartışma zeminlerinde olumlu bir şekilde yanıtlanmaktadır. Nitekim insanoğlunun yaşam süreci boyunca değişik türlerde epistemik bariyerlerle yüz yüze geldiği neredeyse tartışmasız bir olgudur. Bunun karşılık “Farklı epistemik bariyerler karşısında ne tür epistemik duruşlar sergiliyoruz/sergilemeliyiz” sorusu ilk soruyla kıyaslandığında daha az incelemeye tabi tutulmuştur. Doğrusu bu ikinci soruya cevap anlamında takınabilecek belli başlı birkaç epistemik tavır olabilir. Epistemolojik açıdan meşru bir pozisyon olarak savunulmuş ve savunulmakta olan agnostik tavır bunlardan bir tanesidir. Rasyonel ve ampirik (deneyimsel) yöntemin dışında bir takım yollara başvurmak başka bir alternatiftir. Bu ikinci tavrı merkeze alan bu makale, ilk olarak agnostik tavrı eleştirmekte, bu tavrın hem insan doğasının epistemik yönüyle örtüşmediğini hem de belli türden sorunsal durumlarda pratik olanla uyumlu olmadığını iddia etmektedir. Makale, bu iddiayı temellendirmek için olası bir takım senaryolar inşa etmekte ve bu senaryolar aracılığı ile şu sonuca ulaşmaktadır: Epistemik bariyerlerle yüzleşilen pek çok durumda, epistemik bir bariyerin ardına dair rasyonel ve ampirik (deneyimsel) olanın dışında bir takım yollara başvurarak epistemik inanç geliştirmek, epistemolojik olarak, agnostik tavır takınmaktan daha savunulabilir pozisyondur.
Anahtar Kelimeler: epistemik bariyer, epistemik limit, agnostisizm, bilgi, inanç, inanç edinimi.]
Anahtar Kelimeler: medeniyet, kurucu unsur, değer, gelişmişlik
Keywords: first-person perspective, third-person perspective, psychological self, phenomenal subject/agent, inter-subjective self, self-consciousness.
Anahtar Kelimeler: ben hissi, fenomenal özne, kendilik bilinci, fenomenal bilinç, bilinç, zihin, fizikalizm.
[Abstract: It is commonly known among philosophical circles that David Hume cast doubt on the existence of “self” and thought of what we call “I” as a “bundle of perceptions.” Although there are some justified introspective reasons to doubt the existence of “self” or what we call “I,” this paper draws attention to the fact of “sense of I-ness” that all sane and conscious subjects constantly experience, and stresses on the impossibility of denying the experiencing of this “sense of I-ness.” In this regard, the paper investigates the defensibility of the following theses: (1) The “sense of I-ness” is an illusion; it refers to nothing in the mind, nor outside the mind. (2) The “sense of I-ness” is not an illusion, but it does not refer to any substantial existence either. (3) The “sense of I-ness” refers to something substantial in the mental domain, and this substantial being ontologically has a material/physical character. (4) The “sense of I-ness” refers to something substantial in the mental domain, and this substantial being does not have a material/physical character ontologically. This paper attempts to show that the first two approaches cannot be defended and the third one faces problems that cannot be resolved, but conversely, the fourth one is strategically the most defensible and progressive approach.
Keywords: sense of I-ness, phenomenal subject, self-consciousness, phenomenal consciousness, consciousness, mind, physicalism.]
Keywords: ideological freedom, axiological tension, ideological respect.
[Öz: İdeolojik özgürlük kavramı yeterince analiz edildiğinde bizi köklü bir problemle baş başa bırakmaktadır: Bir bireyin ideolojik olarak özgür olması demek, söz konusu bireyin belli bir inanç kümesine sahip olması ve bu inançların oluşturduğu ilkelere dayanarak eylemde bulunabilmesi demektir. Fakat aynı özgürlük diğer bireyler için de geçerli olduğunda farklı dünya görüşleri ortaya çıkar ve bu dünya görüşleri bir arada yaşayan insanların aynı konuda farklı türlerde eylemde bulunmalarına yol açar. Dünya görüşlerine bağlı olarak farklılaşan eylemler doğal olarak çelişecektir. Birlikte yaşayan bu bireylerin barışını sağlamak için, çelişen eylemler, üretilen yasa ve kurallarla sınırlanarak düzenlenebilir, fakat bireylerin sahip olduğu iç inanç sistemleri onların “sınırlanan eylemleri” ile uyuşmayacaktır. Aynı iç inanç sistemleri diğerlerinin yasa ve kurallar tarafından “izin verilen” eylemlerinin bir kısmı ile de uyuşmayacaktır. Bu uyuşmazlık durumu pek çok bireyin iç dünyasında nihai kertede bir tür "aksiyolojik gerilime" neden olacaktır. Bu gerilimi azaltmak ya da yok etmek için “tolerans,” “hoşgörü,” “izin verme” gibi bazı sosyal davranışların farklı ideolojilere mensup bireyler arasında teşvik edilmesi yaygın bir şekilde bir çözüm olarak öne sürülmektedir. Makale bu türden sosyal davranışların teşvik edilmesini öngören davranışsal yaklaşımın problemi çözmek şöyle dursun başka problemler yarattığını öne sürmektedir. Makale bunun yerine arka planda yer alan metafizik ve epistemolojik inançlara odaklanılması gerektiğini savunmakta ve bu anlamda üç bariz seçeneği masaya yatırmaktadır: (i) Var olanı gözden geçirme, (ii) ortak olana vurgu yapma, (iii) ilgili bütün tarafların paylaşabileceği yeni metafizik ve epistemolojik inançlar üretme. Son olarak makale, bu son seçeneğin en ümit verici seçenek olduğunu savunmaktadır.
Anahtar Sözcükler: İdeolojik özgürlük, aksiyolojik gerilim, ideolojik saygı.]
Anahtar Kelimeler: fenomenal özne, kendilik bilinci, fenomenal bilinç, materyalizm, fizikalizm.
[Abstract: Phenomenal consciousness, which is a philosophical mystery in a lot of ways, is one of the most central problems of contemporary philosophy of mind. In the analytic tradition, the materialist/physicalist approach has been the dominant approach to understanding the nature of phenomenal consciousness. The first thesis of this paper is that “phenomenal subject,” along with the qualitative character, is the other essential element of phenomenal consciousness. Based on this thesis, the paper aims to put forward and justify the following two claims about the ontological status of phenomenal subjects and the possible reactions of the materialist/physicalist thesis to this status: (1) Phenomenal subjects are not ontologically vacant; rather they substantially exist, and (2)this ontological substantiality causes materialism to face an inevitable dilemma: The substantial existence of phenomenal subjects must either be explained away in materialist/physicalist terms as it is attempted to in the case of other mental items, or the substantial existence in question must be denied. On both options, materialist view is closer to fail than to succeed.
Key Words: phenomenal subject, self-consciousness, phenomenal consciousness, materialism, physicalism.]
Anahtar Kelimeler: Metafelsefe, felsefi paradigma, felsefi düşüncede evrensellik, rasyonalite
[Abstract: This paper puts forward three central claims: (i) The idea that the philosophical thought in general is universal is quite common among contemporary philosophers. Nevertheless, the idea of essentially different philosophical paradigms is not only possible but also actual even though it conflicts with the idea of universality. Moreover, paradigmatic differentiation in philosophical thought deserves a philosophical respect in terms of rationality. (ii) Among the facts that make such an idea of essentially different paradigms both possible and actual can be counted the following: (1) Each natural language gives its speakers a kind of distinct life experiences. (2) Individuals that speak different natural languages experiences different dynamic elements in their internal worlds. (3) Different natural languages and connected dynamic elements of internal worlds create different collective consciousness for the relevant communities. (iii) One can and should make philosophically acceptable such an idea of essentially different paradigms only by justifying it in terms of rationality. And it can be satisfactorily done by appealing to certain set of rational principles and the conformity of such different paradigms to this set of principles.
Keywords: metaphilosophy, philosophical paradigms, universality of philosophical thought, rationality]
Key Words: economic awareness, low economic awareness, economic behaviors.
Interviews by Murat ARICI
Anahtar Kelimeler: Ali Osman Gündoğan, Bergson, zihin-beden problemi, Nurettin Topçu, Türkiye’de felsefe.
[Prof. Ali Osman Gündoğan is one of the prominent figures among philosophers in Turkey with his publications in a broad range throughout his academic life of nearly 40 years. As one of the few thinkers on existentialism in Turkey; his contribution to the fields of metaphysics, ethics, philosophy of human, literature, and civilization maintains its exceptional place in the literature of contemporary Turkish thought. Prof. Ali Osman Gündoğan, is also a popular figure in the Turkish community of philosophy, not only for his expertise in his field, but also for his friendly demeanor and the qualified students he has taught. Upon his kindly acceptance of our request for an interview, we met with him in his office at Muğla Sıtkı Koçman University, Faculty of Letters and had a nice conversation on the interview questions that he has previously answered in writing.
Keywords: Ali Osman Gündoğan, Bergson, mind-body problem, Nurettin Topçu, philosophy in Turkey.]
Anahtar Kelimeler: materyalizm, işlevselcilik, Çince odası düşünce deneyi, açıklama gediği problemi, felsefi zombi, panpsişizm.
Anahtar Kelimeler: yapay zekâ, insanı tanımak, sahici insan, bir yaşam tarzı olarak felsefe, yerellik-evrensellik.
Books and Book Chapters by Murat ARICI
METAFELSEFE: Felsefi Düşünme Nasıl Bir Düşünmedir?
1. Giriş: Felsefenin Kendisi Niçin Felsefi Sorgulamanın Konusudur?
2. Felsefi Düşünme Diğer Düşünme Türlerinden Nasıl Ayrılır?
2.1. Felsefi, Bilimsel ve Gündelik Bakış Açıları Arasında Ne Fark Vardır?
2.2. Felsefi Düşünme Salt Eleştirel Düşünme midir?
Çözümleyicilik: Bir Düşünceyi Parçalara Ayırma
Sorgulayıcılık: Bir Düşüncenin Doğruluğunu Sorgulama
2.3. Felsefi Düşünmenin İki Ayırt Edici Niteliği: Birleştiricilik ve Genelleyicilik
Birleştiricilik: Bir Düşünceyi Daha Önceki Bilgilerle Birleştirme
Genelleyicilik: En Genel İlke ve Yasalara Ulaşma
3. Felsefe Diğer Bilim ve Disiplinlerden Nasıl Ayrılır?
3.1. Genel Olarak Bilim ve Disiplinler Nasıl Sınıflandırılabilir?
3.2. Felsefenin Araştırma Alanı, Yöntemi ve Amacı Nedir?
3.3. Felsefe Tanımlanabilir mi, Hangi Alt Branşlara Ayrılır?
4. Felsefi Düşünmeye Gerçekten İhtiyacımız Var mı?
4.1. Felsefi Düşünme, Kafa Karıştırarak Bireyleri Mutsuz mu Eder?
4.2. Felsefi Sorgulama, İflah Olmaz Bir Şüphecilikle Her Türden İnancı Zayıflatır mı?
4.3. Felsefe, Toplumların Mutluluk ve Maddi Refahına Bir Katkı Yapmaz mı?
4.4. Bir Toplumun Tüm Bireyleri Felsefi Sorularla İlgilenmeli mi?
5. Felsefe İlerliyor mu, Nasıl?
5.1. Felsefede Bir İlerleme Var mı, Yok mu?
5.2. Felsefe İlerliyorsa Bu Ne Türden Bir İlerlemedir?
5.3. Felsefe, Neden Doğa Bilimlerindeki Kadar Hızlı İlerlemiyor?
6. Okuma Önerileri
7. Film Önerileri
ZİHİN FELSEFESİ: Ben Nerede, Zihin Bedensiz Var Olabilir mi?
1. Giriş: Zihnin Doğasını Anlamada Bilimler Neden Yetersiz Kalıyor?
2. Zihin-Beden Problemi: Zihin Nedir, Beden Nedir, Nasıl Bir İlişki İçindeler?
2.1. Işınlama Düşünce Deneyi: “Ben” Nerede?
2.2. Zihin-Beden Problemine Farklı Açılardan Bakılabilir mi?
Zihin-Beden Problemi ve Gündelik Tecrübe
Zihin-Beden Problemine Bilimsel Yaklaşım
Zihin-Beden Problemine Felsefi Yaklaşım
2.3. Zihnin Doğasına Yönelik Temel Felsefi Problemler Nedir?
Bilinç ve Özbilinç Problemi
Ben Hissi ve Kaynağı Problemi
Fenomenal Deneyim Nitelikleri (Qualia) Problemi
Yönelimsellik (Intentionality) Problemi
Zihinsel Nedensellik Problemi
3. Zihnin Doğası Nasıl Açıklanabilir?
3.1. Ontolojik Açıdan Düalizm: Zihin ve Beden Tümüyle Farklı Tözler mi?
Töz Düalizmi
Nitelik Düalizmi
3.2. Etkileşim Açısından Düalizm: Zihin ve Beden Etkileşir mi?
Etkileşimcilik
Epifenomenalizm
Paralelizm ve Okasyonalizm
3.3. İndirgemeci Fizikselcilik (Materyalizm): Zihin Neye İndirgenebilir?
Felsefi Davranışçılık
Özdeşlik Kuramı
İşlevselcilik (Fonksiyonalizm)
4. Alternatif Yaklaşımlar: Zihnin Gizemi Başka Şekilde Açıklanabilir mi?
İndirgemeci-Olmayan Fizikselcilik
Elemeci Materyalizm
İdealizm
Nötr Monizm ve İkili-Görünüm Kuramı
Panpsişizm
Bilişsel Kapalılık ya da Gizemcilik
5. Kendi Zihnimizin Ötesinde Başka Zihinleri Nasıl Kavrayabiliriz?
5.1. Başka Zihinler Problemi: Evrendeki Tek Zihin Benim Zihnim Olabilir mi?
5.2. Yapay Zeka Problemi: İnsan Zihnine Eşdeğer Yapay Bir Zihin Üretilebilir mi?
Okuma Önerileri
Film Önerileri
Anahtar Kelimeler: Celal Türer, pragmatizm, William James, bilinç, benlik, Türkiye’de felsefe.
[Abstract: As a philosopher, Prof. Celal Türer stands out with his hard work and productivity throughout his academic life of nearly 30 years. His works, both in the recognition of pragmatism in Turkey and in connecting this field with Islamic thought and moral philosophy, maintain their unique place in contemporary Turkish thought. Prof. Celal Türer is a popular figure among philosophers in Turkey, not only for his academic works, but also for his sympathetic and friendly personality. After he kindly accepted our request for an interview, we met with him in his office at Ankara University, Faculty of Theology. When he welcomed us, we immediately felt his sincerity and warmth, and then we had a nice chat on the interview questions that he previously answered in writing.
Keywords: Celal Türer, pragmatism, William James, consciousness, self, philosophy in Turkey.]
Anahtar Kelimeler: Tanrı, zaman, tanrısal bilinç, insan bilinci, bilinç akışı, zamansızlık, devinim, değişim, ezelilik.
Abstract: The primary aim of this paper is to argue that, contrary to alternative theories of time defined by other elements, a theory of time defined by stream of consciousness is not in contradiction with the timelessness of God’s consciousness, and thus, with his existence; rather, by such a theory, the possibility of God’s timelessness is more justifiable and tenable. In order to defend this central claim, the paper does not employ any proposition in any religious text as a source of justification; but solely applies to philosophical apparatuses such as conceptual analyses, logical inferences, and the clarification of rational intuitions. To justify the central claim in question, the paper makes the concepts of time, consciousness, and the stream of consciousness the central topics of the discussion; relies on the distinction between God’s consciousness and Human consciousness; and tries to establish that God’s consciousness does not involve any kind of stream or motion. By means of utilizing such line of thinking, the paper attempts to build a theoretical framework that allows for us to see how God could have an existence completely free from the construal of time defined by motion or change.
Keywords: God, time, divine consciousness, human consciousness, stream of consciousness, timelessness, motion, change, eternity.
Keywords: phenomenal-physical gap, epistemic gap, explanatory gap, physicalism, anti-physicalist arguments, mental, phenomenal.
[Öz: Zihinsel ve fiziksel olan arasında ne tür bir metafiziksel ilişkinin olduğuna dair süregelen tartışma oldukça eskidir. Bu ilişkinin doğasının yüzyıllardır ikna edici bir çözüme direnmesinin temel sebeplerinden birisi, zihinsel ile fiziksel olanın arasını ayıran bir tür zorlayıcı gediktir. Zihinsel ile fiziksel olanın arasını kapatmak isteyen neredeyse bütün zihin felsefecileri, “fenomenal-fiziksel gedik” adını verdiğimiz söz konusu gedikle yüzleşmekten kaçınmanın imkânsız olduğunu düşünür. Bu makale söz konusu gedikle ilgili üç temel soruyu gündeme getirmektedir: Bu gediğin evrenin materyalist-fizikalist tasavvuruna karşı ortaya çıkardığı olumsuz sonuçlar nelerdir? Niçin bu tür bir gedikle karşı karşıyayız veya bu gedik neden ortaya çıkmaktadır? Söz konusu gedik fizikalist projeye zarar vermeyecek şekilde açıklanabilir mi? Makale ilk soruyu cevaplamak için, yaygın olarak bilinen anti-fizikalist argümanları analiz ederek zihnin (ve dolayısıyla onun fenomenal yapısının) materyalist-fizikalist dünya tasarımına direnen doğasına işaret etmektedir. İkinci soruyu cevaplamak için makale; üç teşhis yapmakta ve zihinsel ile fiziksel olanın arasında metafiziksel bir ilişki kurma teşebbüslerinde kaçınılmaz olarak ortaya çıkan ve tüm teşebbüsleri başarısızlığa uğratan üç sınırlama öne sürmektedir. Son olarak, üçüncü soruyu cevaplamak için makale; David Papineau’nun söz konusu gediği fizikalizme zarar vermeyecek şekilde açıklama teşebbüsünü irdelemekte; fakat bu ve benzeri teşebbüslerin başarılı olma şanslarının olmadığını ima etmektedir. Makalenin nihai iddiası ise şu şekildedir: Zihnin fenomenal doğasına dair öne sürülen üç sınırlama sebebiyle, zihinsel ile fiziksel olanın arasındaki gediği kapatma girişimlerinin tamamı başarısızlığa mahkumdur. Bu yüzden önümüzdeki en iyi yaklaşım; öncelikle zihnin söz konusu fenomenal doğasını daha yeterli seviyede anlamaya çalışmak, bu amaçla yeni kavram ve kategoriler ortaya koymak, zihnin fenomenal doğasının henüz bilmediğimiz yönlerini ortaya çıkarmak vb. stratejileri benimsemek şeklinde olmalıdır.
Anahtar Kelimeler: fenomenal-fiziksel gedik, epistemik gedik, açıklama gediği, fizikalizm, anti-fizikalist argümanlar, zihinsel, fenomenal.]
Keywords: mind, consciousness, phenomenal consciousness, self-consciousness, subjectivity, qualitativity, naturalism, materialism, physicalism.
Keywords: epistemic barrier, epistemic limit, agnosticism, knowledge, belief, belief acquisition.
[Öz: Analitik felsefe geleneğinin pek çok düşünürü “epistemik sınır” nosyonu üzerine kafa yormuştur. Bu bağlamda “Kognitif ya da epistemolojik açıdan sınırlı varlıklar mıyız?” sorusu farklı felsefi tartışma zeminlerinde olumlu bir şekilde yanıtlanmaktadır. Nitekim insanoğlunun yaşam süreci boyunca değişik türlerde epistemik bariyerlerle yüz yüze geldiği neredeyse tartışmasız bir olgudur. Bunun karşılık “Farklı epistemik bariyerler karşısında ne tür epistemik duruşlar sergiliyoruz/sergilemeliyiz” sorusu ilk soruyla kıyaslandığında daha az incelemeye tabi tutulmuştur. Doğrusu bu ikinci soruya cevap anlamında takınabilecek belli başlı birkaç epistemik tavır olabilir. Epistemolojik açıdan meşru bir pozisyon olarak savunulmuş ve savunulmakta olan agnostik tavır bunlardan bir tanesidir. Rasyonel ve ampirik (deneyimsel) yöntemin dışında bir takım yollara başvurmak başka bir alternatiftir. Bu ikinci tavrı merkeze alan bu makale, ilk olarak agnostik tavrı eleştirmekte, bu tavrın hem insan doğasının epistemik yönüyle örtüşmediğini hem de belli türden sorunsal durumlarda pratik olanla uyumlu olmadığını iddia etmektedir. Makale, bu iddiayı temellendirmek için olası bir takım senaryolar inşa etmekte ve bu senaryolar aracılığı ile şu sonuca ulaşmaktadır: Epistemik bariyerlerle yüzleşilen pek çok durumda, epistemik bir bariyerin ardına dair rasyonel ve ampirik (deneyimsel) olanın dışında bir takım yollara başvurarak epistemik inanç geliştirmek, epistemolojik olarak, agnostik tavır takınmaktan daha savunulabilir pozisyondur.
Anahtar Kelimeler: epistemik bariyer, epistemik limit, agnostisizm, bilgi, inanç, inanç edinimi.]
Anahtar Kelimeler: medeniyet, kurucu unsur, değer, gelişmişlik
Keywords: first-person perspective, third-person perspective, psychological self, phenomenal subject/agent, inter-subjective self, self-consciousness.
Anahtar Kelimeler: ben hissi, fenomenal özne, kendilik bilinci, fenomenal bilinç, bilinç, zihin, fizikalizm.
[Abstract: It is commonly known among philosophical circles that David Hume cast doubt on the existence of “self” and thought of what we call “I” as a “bundle of perceptions.” Although there are some justified introspective reasons to doubt the existence of “self” or what we call “I,” this paper draws attention to the fact of “sense of I-ness” that all sane and conscious subjects constantly experience, and stresses on the impossibility of denying the experiencing of this “sense of I-ness.” In this regard, the paper investigates the defensibility of the following theses: (1) The “sense of I-ness” is an illusion; it refers to nothing in the mind, nor outside the mind. (2) The “sense of I-ness” is not an illusion, but it does not refer to any substantial existence either. (3) The “sense of I-ness” refers to something substantial in the mental domain, and this substantial being ontologically has a material/physical character. (4) The “sense of I-ness” refers to something substantial in the mental domain, and this substantial being does not have a material/physical character ontologically. This paper attempts to show that the first two approaches cannot be defended and the third one faces problems that cannot be resolved, but conversely, the fourth one is strategically the most defensible and progressive approach.
Keywords: sense of I-ness, phenomenal subject, self-consciousness, phenomenal consciousness, consciousness, mind, physicalism.]
Keywords: ideological freedom, axiological tension, ideological respect.
[Öz: İdeolojik özgürlük kavramı yeterince analiz edildiğinde bizi köklü bir problemle baş başa bırakmaktadır: Bir bireyin ideolojik olarak özgür olması demek, söz konusu bireyin belli bir inanç kümesine sahip olması ve bu inançların oluşturduğu ilkelere dayanarak eylemde bulunabilmesi demektir. Fakat aynı özgürlük diğer bireyler için de geçerli olduğunda farklı dünya görüşleri ortaya çıkar ve bu dünya görüşleri bir arada yaşayan insanların aynı konuda farklı türlerde eylemde bulunmalarına yol açar. Dünya görüşlerine bağlı olarak farklılaşan eylemler doğal olarak çelişecektir. Birlikte yaşayan bu bireylerin barışını sağlamak için, çelişen eylemler, üretilen yasa ve kurallarla sınırlanarak düzenlenebilir, fakat bireylerin sahip olduğu iç inanç sistemleri onların “sınırlanan eylemleri” ile uyuşmayacaktır. Aynı iç inanç sistemleri diğerlerinin yasa ve kurallar tarafından “izin verilen” eylemlerinin bir kısmı ile de uyuşmayacaktır. Bu uyuşmazlık durumu pek çok bireyin iç dünyasında nihai kertede bir tür "aksiyolojik gerilime" neden olacaktır. Bu gerilimi azaltmak ya da yok etmek için “tolerans,” “hoşgörü,” “izin verme” gibi bazı sosyal davranışların farklı ideolojilere mensup bireyler arasında teşvik edilmesi yaygın bir şekilde bir çözüm olarak öne sürülmektedir. Makale bu türden sosyal davranışların teşvik edilmesini öngören davranışsal yaklaşımın problemi çözmek şöyle dursun başka problemler yarattığını öne sürmektedir. Makale bunun yerine arka planda yer alan metafizik ve epistemolojik inançlara odaklanılması gerektiğini savunmakta ve bu anlamda üç bariz seçeneği masaya yatırmaktadır: (i) Var olanı gözden geçirme, (ii) ortak olana vurgu yapma, (iii) ilgili bütün tarafların paylaşabileceği yeni metafizik ve epistemolojik inançlar üretme. Son olarak makale, bu son seçeneğin en ümit verici seçenek olduğunu savunmaktadır.
Anahtar Sözcükler: İdeolojik özgürlük, aksiyolojik gerilim, ideolojik saygı.]
Anahtar Kelimeler: fenomenal özne, kendilik bilinci, fenomenal bilinç, materyalizm, fizikalizm.
[Abstract: Phenomenal consciousness, which is a philosophical mystery in a lot of ways, is one of the most central problems of contemporary philosophy of mind. In the analytic tradition, the materialist/physicalist approach has been the dominant approach to understanding the nature of phenomenal consciousness. The first thesis of this paper is that “phenomenal subject,” along with the qualitative character, is the other essential element of phenomenal consciousness. Based on this thesis, the paper aims to put forward and justify the following two claims about the ontological status of phenomenal subjects and the possible reactions of the materialist/physicalist thesis to this status: (1) Phenomenal subjects are not ontologically vacant; rather they substantially exist, and (2)this ontological substantiality causes materialism to face an inevitable dilemma: The substantial existence of phenomenal subjects must either be explained away in materialist/physicalist terms as it is attempted to in the case of other mental items, or the substantial existence in question must be denied. On both options, materialist view is closer to fail than to succeed.
Key Words: phenomenal subject, self-consciousness, phenomenal consciousness, materialism, physicalism.]
Anahtar Kelimeler: Metafelsefe, felsefi paradigma, felsefi düşüncede evrensellik, rasyonalite
[Abstract: This paper puts forward three central claims: (i) The idea that the philosophical thought in general is universal is quite common among contemporary philosophers. Nevertheless, the idea of essentially different philosophical paradigms is not only possible but also actual even though it conflicts with the idea of universality. Moreover, paradigmatic differentiation in philosophical thought deserves a philosophical respect in terms of rationality. (ii) Among the facts that make such an idea of essentially different paradigms both possible and actual can be counted the following: (1) Each natural language gives its speakers a kind of distinct life experiences. (2) Individuals that speak different natural languages experiences different dynamic elements in their internal worlds. (3) Different natural languages and connected dynamic elements of internal worlds create different collective consciousness for the relevant communities. (iii) One can and should make philosophically acceptable such an idea of essentially different paradigms only by justifying it in terms of rationality. And it can be satisfactorily done by appealing to certain set of rational principles and the conformity of such different paradigms to this set of principles.
Keywords: metaphilosophy, philosophical paradigms, universality of philosophical thought, rationality]
Key Words: economic awareness, low economic awareness, economic behaviors.
Anahtar Kelimeler: Ali Osman Gündoğan, Bergson, zihin-beden problemi, Nurettin Topçu, Türkiye’de felsefe.
[Prof. Ali Osman Gündoğan is one of the prominent figures among philosophers in Turkey with his publications in a broad range throughout his academic life of nearly 40 years. As one of the few thinkers on existentialism in Turkey; his contribution to the fields of metaphysics, ethics, philosophy of human, literature, and civilization maintains its exceptional place in the literature of contemporary Turkish thought. Prof. Ali Osman Gündoğan, is also a popular figure in the Turkish community of philosophy, not only for his expertise in his field, but also for his friendly demeanor and the qualified students he has taught. Upon his kindly acceptance of our request for an interview, we met with him in his office at Muğla Sıtkı Koçman University, Faculty of Letters and had a nice conversation on the interview questions that he has previously answered in writing.
Keywords: Ali Osman Gündoğan, Bergson, mind-body problem, Nurettin Topçu, philosophy in Turkey.]
Anahtar Kelimeler: materyalizm, işlevselcilik, Çince odası düşünce deneyi, açıklama gediği problemi, felsefi zombi, panpsişizm.
Anahtar Kelimeler: yapay zekâ, insanı tanımak, sahici insan, bir yaşam tarzı olarak felsefe, yerellik-evrensellik.
METAFELSEFE: Felsefi Düşünme Nasıl Bir Düşünmedir?
1. Giriş: Felsefenin Kendisi Niçin Felsefi Sorgulamanın Konusudur?
2. Felsefi Düşünme Diğer Düşünme Türlerinden Nasıl Ayrılır?
2.1. Felsefi, Bilimsel ve Gündelik Bakış Açıları Arasında Ne Fark Vardır?
2.2. Felsefi Düşünme Salt Eleştirel Düşünme midir?
Çözümleyicilik: Bir Düşünceyi Parçalara Ayırma
Sorgulayıcılık: Bir Düşüncenin Doğruluğunu Sorgulama
2.3. Felsefi Düşünmenin İki Ayırt Edici Niteliği: Birleştiricilik ve Genelleyicilik
Birleştiricilik: Bir Düşünceyi Daha Önceki Bilgilerle Birleştirme
Genelleyicilik: En Genel İlke ve Yasalara Ulaşma
3. Felsefe Diğer Bilim ve Disiplinlerden Nasıl Ayrılır?
3.1. Genel Olarak Bilim ve Disiplinler Nasıl Sınıflandırılabilir?
3.2. Felsefenin Araştırma Alanı, Yöntemi ve Amacı Nedir?
3.3. Felsefe Tanımlanabilir mi, Hangi Alt Branşlara Ayrılır?
4. Felsefi Düşünmeye Gerçekten İhtiyacımız Var mı?
4.1. Felsefi Düşünme, Kafa Karıştırarak Bireyleri Mutsuz mu Eder?
4.2. Felsefi Sorgulama, İflah Olmaz Bir Şüphecilikle Her Türden İnancı Zayıflatır mı?
4.3. Felsefe, Toplumların Mutluluk ve Maddi Refahına Bir Katkı Yapmaz mı?
4.4. Bir Toplumun Tüm Bireyleri Felsefi Sorularla İlgilenmeli mi?
5. Felsefe İlerliyor mu, Nasıl?
5.1. Felsefede Bir İlerleme Var mı, Yok mu?
5.2. Felsefe İlerliyorsa Bu Ne Türden Bir İlerlemedir?
5.3. Felsefe, Neden Doğa Bilimlerindeki Kadar Hızlı İlerlemiyor?
6. Okuma Önerileri
7. Film Önerileri
ZİHİN FELSEFESİ: Ben Nerede, Zihin Bedensiz Var Olabilir mi?
1. Giriş: Zihnin Doğasını Anlamada Bilimler Neden Yetersiz Kalıyor?
2. Zihin-Beden Problemi: Zihin Nedir, Beden Nedir, Nasıl Bir İlişki İçindeler?
2.1. Işınlama Düşünce Deneyi: “Ben” Nerede?
2.2. Zihin-Beden Problemine Farklı Açılardan Bakılabilir mi?
Zihin-Beden Problemi ve Gündelik Tecrübe
Zihin-Beden Problemine Bilimsel Yaklaşım
Zihin-Beden Problemine Felsefi Yaklaşım
2.3. Zihnin Doğasına Yönelik Temel Felsefi Problemler Nedir?
Bilinç ve Özbilinç Problemi
Ben Hissi ve Kaynağı Problemi
Fenomenal Deneyim Nitelikleri (Qualia) Problemi
Yönelimsellik (Intentionality) Problemi
Zihinsel Nedensellik Problemi
3. Zihnin Doğası Nasıl Açıklanabilir?
3.1. Ontolojik Açıdan Düalizm: Zihin ve Beden Tümüyle Farklı Tözler mi?
Töz Düalizmi
Nitelik Düalizmi
3.2. Etkileşim Açısından Düalizm: Zihin ve Beden Etkileşir mi?
Etkileşimcilik
Epifenomenalizm
Paralelizm ve Okasyonalizm
3.3. İndirgemeci Fizikselcilik (Materyalizm): Zihin Neye İndirgenebilir?
Felsefi Davranışçılık
Özdeşlik Kuramı
İşlevselcilik (Fonksiyonalizm)
4. Alternatif Yaklaşımlar: Zihnin Gizemi Başka Şekilde Açıklanabilir mi?
İndirgemeci-Olmayan Fizikselcilik
Elemeci Materyalizm
İdealizm
Nötr Monizm ve İkili-Görünüm Kuramı
Panpsişizm
Bilişsel Kapalılık ya da Gizemcilik
5. Kendi Zihnimizin Ötesinde Başka Zihinleri Nasıl Kavrayabiliriz?
5.1. Başka Zihinler Problemi: Evrendeki Tek Zihin Benim Zihnim Olabilir mi?
5.2. Yapay Zeka Problemi: İnsan Zihnine Eşdeğer Yapay Bir Zihin Üretilebilir mi?
Okuma Önerileri
Film Önerileri
Bu eser uzun soluklu, titiz ve detaylara duyarlı bir çalışmanın ürünüdür. Türkçe felsefe literatüründeki benzerlerinden pek çok yönüyle farklı olmayı amaçlamıştır. On iki yazarın yazdığı toplam on dört bölümüyle felsefenin farklı alanlarındaki temel problemlerin neredeyse tamamını kuşatmaktadır. Eser, problemleri sadece felsefe tarihi içindeki bağlamlarıyla ele almamakta, aynı zamanda çağdaş bir perspektiften de yorumlamaya tabi tutmaktadır. Eseri öne çıkaran ve onu istisnai kılan üç özelliği bulunmaktadır:
(1) Birincisi, ele aldığı felsefi problemlerin tam da kendisine odaklanmakta; problemleri argümantatif ve diyalektik bir yöntemle incelemektedir: Önce problemleri ortaya çıkaran akıl yürütmeleri, sonra problemlerin çözümüne yönelik görüş ve kuramları, sonra bu görüş ve kuramları desteleyen gerekçe ve argümanları, ardından eleştiriler başlığı altında görüş ve kuramlara yönelik karşı argümanları sunmaktadır. Böylece eser, felsefenin bir alt alanını filozofların görüşleriyle betimleyip geçmemekte, o alanı inşa eden problemlerin izini aktif olarak takip edip günümüze kadar getirmektedir.
(2) İkincisi, edisyon kitapların içerik ve yöntem dağınıklığı ile ilgili hazin kaderinden bu eserin herhangi bir pay almadığını söyleyebiliriz. On dört bölümü, on iki farklı yazar tarafından yazılmış olsa da tüm bölümlerin içeriği; aynı mantıksal organizasyona, paralel düşünce akışına, benzer konu işleme biçimine ve eşdeğer kavram ve terim kullanımına sahiptir. Eser, hem on iki farklı zihnin ürettiği kolektif zenginliğe hem de tek bir zihin tarafından üretilmişçesine sistematik bir bütünlüğe sahiptir.
(3) Üçüncüsü, bildiğimiz kadarıyla ilgili felsefe literatüründe bu eserin içerdiği görsel zenginliğin bir benzeri bulunmamaktadır. Elinizdeki bu eser, üç yüze yakın görseli, işlenen konuyla ilişkilendirerek hem bilgi verici hem de sorgulayıcı bir felsefi içerikle beraber sunmaktadır.
Türkçe yazılmış onlarca felsefeye giriş kitabı halihazırda Türk okuyucunun hizmetinde iken neden böyle bir kitap hazırlamaya ihtiyaç hissettik? Kanaatimizce onlarca kitaba bir onlarcası daha eklense azdır. Çünkü yaşadığımız topraklar köklü düşünce geleneklerini devralmış bir coğrafya olsa da yerleşik felsefi ekolleri henüz oluşturamamış bir düşünce atmosferine sahiptir. Birçok nedeni arasında bunun belirgin iki sebebi bulunmaktadır: Birincisi, yaklaşık üç yüz yıldır süren Batı düşüncesi ve medeniyetiyle yüzleşme serüveni, yaşadığımız coğrafyanın insanı için henüz tamamlanmamış bir mücadeleye işaret etmektedir. İkincisi, sadece bir asırlık ömre sahip genç bir cumhuriyetin hala arayış halindeki genç bilinci; henüz kendisini ve dünyayı yorumlamaya ve dönüştürmeye yönelik, özgün, sistematik ve kuşatıcı bir yaklaşım geliştirememiştir. Bu yüzden Türkçe felsefe literatürü; doğu ve batı ayırt etmeksizin farklı felsefi yaklaşımların, farklı felsefi yöntemlerin ve felsefenin ne olduğuna yönelik farklı anlayış ve kavramsallaştırmaların çekincesiz bir özgüvenle entelektüel arenaya çıkmasına ve rakipleriyle kıyasıya çarpışmasına ihtiyaç duymaktadır.
Elinizdeki bu eserin oluşumunda editöryal duruşumuzu belirleyen iki unsura dikkat çekmemiz gerekir. Birincisi, yazarlarla birlikte bölümlerin içeriklerini belirlerken düşünce tarihinde ortaya çıkmış herhangi bir felsefe geleneğini değil, modern insanın hayatıyla doğrudan ilintili olduğunu düşündüğümüz felsefi problemleri merkeze aldık. İnanıyoruz ki dünyanın neresinde olursa olsun, küresel sorunlara hitap edebilme potansiyeline sahip bir düşünce geleneğinin oluşabilmesi için devrin insanının güncel sorunlarından yola çıkan bir felsefi anlayış, tarihin her döneminde kilit bir rol üstlenmiştir. İkincisi, bölümlerin yazımında tümüyle anlaşılırlığı hedefleyen bir dil politikası izledik. Bu anlamda, hem genç neslin aşina olmadığını ve anlayamayacağını düşündüğümüz Osmanlıca terimlerden hem de hedef okuyucu kitlenin zihin dünyasında bir karşılığının olmadığına inandığımız öz Türkçe terimlerden uzak durduk.
Elbette bu iki politikanın da farklı bakış açılarından eleştirilebilir yönleri bulunmaktadır. Ancak kanaatimiz o ki genç cumhuriyetimiz, gelişmiş toplumlarda gözlediğimiz bağımsız, özgün, eleştirel ve esnek düşünme yetilerine henüz yeterince sahip değildir. Farklılıklardan beslenerek bir sinerji oluşturmak yerine, birbirlerini tümüyle dışlayan, ötekini tehdit olarak gören ve ona yaşam hakkı tanımak istemeyen farklı ideoloji ve hayat görüşleri, ne yazık ki şu an için asgari düzeyde uzlaşı içeren felsefi bir tavrı ve kuşatıcı bir dil politikasını imkansız kılmaktadır.
Bu eserin ortaya çıkmasını sağlayan baş aktörler; sınırsız özveriyle bölümleri belirlenen formata göre oluşturan, süreç boyunca engin anlayışlarını esirgemeyen ve her türlü katkıyı nezaketle sağlayan on iki yazardır. Bu nedenle yazarlar, samimi ve içten bir teşekkürün çok daha fazlasını hak etmektedirler.
Bu esere en başından beri inanan, eserin ortaya çıkması için her türlü desteği sunan, uzun bir süre sabır ve anlayışla çalışmaların tamamlanmasını bekleyen ve teşvik edici bir tavrı asla elden bırakmayan Atlas Yayınevi sahibi Derviş Argun Bey’e ve eserin yayımlanmasını mümkün kılan Nobel Yayınevi sahibi Nevzat Argun Bey’e en kalbi teşekkürlerimizi sunmayı bir borç biliriz.
Dileğimiz o ki bu eser, içinde yaşadığımız toplumun ihtiyaç duyduğu eleştirel düşünme kültürüne, felsefi düşünce derinliğine ve nitelikli felsefe yapma tarzına bir nebze katkıda bulunsun; eğitim kurumlarımızda arzu edilen nitelikte sorgulayıcı ve özgür bir felsefe eğitiminin gerçekleşmesine kendi standartlarıyla hizmet etsin.
Hata ve eksikliklerin bize, güzelliklerin ortaya çıkan bu eserde emeği olan herkese mal edilmesi temennisiyle…
Murat Arıcı
17 Ağustos 2019