Papers by AYSUN GUR
Kaygı. Bursa Uludağ Üniversitesi fen-edebiyat fakültesi felsefe dergisi, Mar 15, 2021
Bu makale Husserl fenomenolojisine kopruler kurmayi amaclamaktadir. Bunun icin de Husserl’in kars... more Bu makale Husserl fenomenolojisine kopruler kurmayi amaclamaktadir. Bunun icin de Husserl’in karsilastigi felsefi problemlerden yola cikacaktir. Makalede problemler uc baslik altinda toplanmistir. Bunlardan ilki Descartes’la baslayan modern felsefedeki ozne merkezlilik, zihin-madde dualizmi ve yeni dunya anlayisidir. Ikincisisi ise, on dokuzuncu yuzyilda bilimlerin yukselisiyle birlikte karsimiza cikan ontolojik, epistemolojik ve metodolojik yapidir. Ucuncusu de, bu yukselis karsisinda felsefenin yasadigi mesruiyet problemidir. Husserl modern felsefedeki sorunlari, bilincin kasitli olmasi, epokhe ve transandental indirgeme ile cozmeyi dener. Bilimlerin yukselisiyle karsilastigi yapiya ise, her seyin bilimsel bilgiyle ele alinamayacagi, yasama dunyasinin nedensellik ilkesine dayanarak anlasilamayacagi ve bu baglamda fenomenolojinin gerekli oldugu dusuncesiyle itiraz eder. Felsefenin bilimler karsisinda yasadigi mesruiyet krizini de hem felsefenin bundan boyle transandental fenomenoloji oldugu hem de bilimlere temel oldugu teziyle cozmeyi dener.
Bu çalışmada, bilim tarihine kuş bakışı bakılarak, felsefi/bilimsel düşünüşün başlatıcısı olarak ... more Bu çalışmada, bilim tarihine kuş bakışı bakılarak, felsefi/bilimsel düşünüşün başlatıcısı olarak görülen Aristoteles'ten modern bilimin oluşum döneminin en önemli temsilcisi olan Newton'a kadar geçen yüzyıllar boyunca, felsefi/bilimsel etkinliğin, bilgi anlayışından Evren anlayışına kadar tüm alanlarda nasıl ve neden değiştiğini kavrayabilmek için, bilim felsefesi alanında bir soruşturma yürütülmüştür. Her ne kadar, modern bilim, oluşumunu tamamladığı on sekizinci yüzyıldan günümüze kadar inanılmaz bir şekilde yol almış olsa ve burada anlatılanlar çoktan aşılmış görünse de, kavramsal düzeyde bir felsefi kavrayış gerçekleşmeksizin "bilim"in tam olarak anlaşılamayacağı düşünüldüğünden, benzer ilkelerin ve değişen/dönüşen kavramların izi sürülerek böyle bir çalışma ortaya konulmuştur. Bu uzun serüvende, benim ısrarlı hatalarıma veya kendi sağlık problemlerine bile aldırmaksızın, attığım her adımda yanımda olan, çokca telaşlı, inanılmaz hoşgörülü, hayranlık verircesine titiz, her daim olağanüstü özenli olan, ay aydınlık bir zihne, yüreğe ve gülüşe sahip özel insan, çok sevgili tez danışmanım Doç Dr. Zekiye Kutlusoy'a her şey için ama özellikle de bana yazmayı öğrettiği için gerçekten minnettarım. Ne zaman inancım kırılmaya yüz tutsa, o uçurum kıyılarından beni alıp yeniden, hem de büyük bir coşkuyla, masanın başına oturtan, böylelikle bu çalışmanın bitmesine büyük katkı sunan, ömrümün en güzel varlığı kızım Nehir'in bana inanan bakışı ve yeniden yollara düşüren gülüşü olmasaydı her şey çok daha zor olurdu; kızıma çok teşekkür ederim. Bu çalışmayı yapmaya karar verdiğim ilk andan şu ana kadar, her dağıldığımda beni toplayan, yeniden dağılmayayım için çabalayan, sevgiyle beni saran aileme; Sokrates'vari bir bilgelik süren babam ve anne olmanın tüm bereketini taşıyan/aktaran anneme gönül borcum var, anlatılamaz katkıları oldu. Jüride bulunarak beni onurlandıran felsefe bölüm başkanı sayın Prof. Dr. A. Kadir Çüçen ve sosyoloji bölüm başkanı sayın Prof. Dr. Fügen Berktay'a soruları, yorumları ve katkıları için gerçekten çok teşekkür ederim. Kaynak kitaplar konusunda yardımcı olan Prof. Dr. Ah met Cevizci'ye, Yrd. Doç. Dr. Muhsin Yılmaz'a ve Arş. Grv. Ümit Öztürk'e teşekkür borçluyum. Bu süreçte yaşanan sıkıntıların, sıkışmaların ve sorunların üstesinden gelebilmem (üstüne çıkabilmem) için pozitif enerjisiyle bir duvar örerek, onları daha iyi görebilmemi sağlamasının yanı sıra, teknik konular da dahil tüm alanlarda çalışmaya büyük katkı sunan
Heidegger’de iki tür düşünme vardır: Teknik düşünme ve kökensel düşünme. Her ikisi de yazgının gö... more Heidegger’de iki tür düşünme vardır: Teknik düşünme ve kökensel düşünme. Her ikisi de yazgının görünümlerindendir. Bununla birlikte teknik düşünme varolanları çerçeveleyerek ele alır. Bu düşünmede varolanlar hammadde olarak tasarlanır. Buradaki bakış örtücüdür; çünkü varolanlara kendisini dayatır. Kökensel düşünme ise Varlığın açıklığında ikamet eder. Böylece varolanlar kendileri olarak açığa çıkma imkânına kavuşurlar. Burada genel olarak dil, özel olarak da şiir öne çıkar. Dolayısıyla bu iki düşünme hakikatteki gizli ile açık ilişkisiyle/gizlilik ile açıklık bağıyla uyumlu olarak yazgıya yakın ile uzak olarak yorumlanabilirler. Böylece iki düşünmenin anlamları, yazgıyla bağında değişerek dönüşür. Burada teknik düşünme “bir şeyin olması gerektiği için olduğunu düşünme” olarak görünür. Kökensel düşünme de “bir şeyin olduğu için olduğunu düşünme” diye görülebilir.There are two kinds of thinking within Heidegger: Instrumental thinking and reflective thinking. Both are appearances of de...
Husserl Fenomenolojisine Köprüler Kurmak, 2021
HUSSERL FENOMENOLOJİSİNE KÖPRÜLER KURMAK
Özet: Bu makale Husserl fenomenolojisine köprüler... more HUSSERL FENOMENOLOJİSİNE KÖPRÜLER KURMAK
Özet: Bu makale Husserl fenomenolojisine köprüler kurmayı amaçlamaktadır. Bunun için de, Husserl’in karşılaştığı felsefi problemlerden yola çıkacaktır. Makalede problemler üç başlık altında toplanmıştır. Bunlardan ilki Descartes’la başlayan modern felsefedeki özne merkezlilik, zihin-madde dualizmi ve yeni dünya anlayışıdır. İkincisisi ise, on dokuzuncu yüzyılda bilimlerin yükselişiyle birlikte karşımıza çıkan ontolojik, epistemolojik ve metodolojik yapıdır. Üçüncüsü de, bu yükseliş karşısında felsefenin yaşadığı meşruiyet problemidir. Husserl modern felsefedeki sorunları, bilincin kasıtlı olması, epokhe ve transandental indirgeme ile çözmeyi dener. Bilimlerin yükselişiyle karşılaştığı yapıya ise, her şeyin bilimsel bilgiyle ele alınamayacağı, yaşama dünyasının nedensellik ilkesine dayanarak anlaşılamayacağı ve bu bağlamda fenomenolojinin gerekli olduğu düşüncesiyle itiraz eder. Felsefenin bilimler karşısında yaşadığı meşruiyet krizini de hem felsefenin bundan böyle transandental fenomenoloji olduğu hem de bilimlere temel olduğu teziyle çözmeyi dener.
Anahtar kelimeler: Husserl, fenomenoloji, epokhe, transandental felsefe, indirgeme
BUILDING BRIDGES TO HUSSERL’S PHENOMENOLOGY
Abstract: This article aims to build bridges to Husserl's Phenomenology. For that purpose, the article starts the path from philosophical problems that Husserl encounters. Problems are examined under three headlines in the article. First headline is subject-centrism, mind-matter dualism and understanding of a new world in modern philosophy that started with Descartes. Second is the ontological, epistemological and methodological entity that we encountered with the rise of sciences in the 19th century. While third headline being the justification problem that philosophy experienced with this arise. At this juncture, Husserl tries to solve problems in modern philosophy with epoche, deliberate consciousness and transcendental reduction. Meanwhile, he objects to the entity that he encountered with the rise of sciences, by saying not everything can be handled with scientific information, the living world cannot be understood through causality principle and in this context, phenomenology is necessary. He tries to solve the justification crisis that philosophy experiences facing sciences, through the thesis that philosophy is, from now on, transcendental phenomenology and a basis to the sciences.
Keywords: Husserl, Phenomenology, Epoche, Transcendental Phenomenology, Reduction.
felsefi düşün, 2019
Bu makale Nuri Bilge Ceylan’ın Kış Uykusu filmini varoluşçuluk açısından yorumlamayı amaçlamaktad... more Bu makale Nuri Bilge Ceylan’ın Kış Uykusu filmini varoluşçuluk açısından yorumlamayı amaçlamaktadır. Filmde karşımıza çıkan ana karakterler, Martin Heidegger’in yurtsuzluk veya yuva yokluğuyla dile getirdiği hal içindedirler. Bu yurtsuzluk hali, teknik veya modern çağın ruhundan kaynaklanır. Modern dünyayla birlikte ortaya çıkan bu yeni insan türü, yersiz ve yurtsuz olduğundan, özleyeceği, yöneleceği ve kendini ait hissedeceği bir yuvadan yoksundur; dolayısıyla bir istikameti olmadan kalır. Böylece hareket etmek yerine, içinde olduğu durumu sürdürür. Bu ise modern bilimin temel dayanaklarından olan, Galileo’nun inertia/eylemsizlik yasasını hatırlatır. Bu ilkeye göre durağanlık gibi devinim de, bir engelle karşılaşmadığı sürece durumunu sürdürür. İşte yurtsuz insan da durumunu değiştirmek konusunda isteksizdir. Tüm bunlar, Heidegger’in Dasein’ının esas dinamiği olan yönelimsellik açısından düşünüldüğünde, sahicilikten uzak görünür; çünkü dünya-içinde-varlık olan Dasein, oradakilere yönelerek aradaki mesafeyi kaldıran ve kurduğu ilişkilerle kendini gerçekleştirme imkânı olan varlıktır. Oysa şimdi o, hiçbir şeyle yakınlık kuramadığından, tam bir mesafesizlik hüküm sürer. Burada söz özel bir önem taşır. Hakikatin açıklığı olabilecek olan söz, sahicilikten uzaklaşıldığı ölçüde, boş söze dönüşür. Artık birbirini anlamak imkânsız olur. İşte Kış Uykusu, tüm bu açılardan yorumlamaya uygun görünmektedir.
VIII. MANTIK ÇALIŞTAYI KİTABI ISBN: 978-605-66311-4-6, 2018
Heidegger hayatının sonlarına doğru Zahringen seminerinde fenomenolojinin kökensel anlamının toto... more Heidegger hayatının sonlarına doğru Zahringen seminerinde fenomenolojinin kökensel anlamının totolojik düşünme olduğunu söyler. Bu bildiride Wittgenstein’ın totoloji ve çelişkiye dair düşünceleri bağlamında, fenomenolojik düşünmenin totolojik olup olmadığı ve bunun ne anlama geldiği soruşturulacaktır. Heidegger’de aydınlık/açıklık//Lichtung, açığa çıkma/Anwesen, gizlenmeme/Unverborgenheit, açıklık/offenheit Varlığın/yazgının/hakikatin açık ile gizli bağında görünür olduğu bölgedir. Öyleyse çelişkilerin yeridir. Burada açığa çıkma/Anwesen tüm karşıtlıkları barındırmasına rağmen, totolojik olarak hiçbir ikiliği taşımaz. Şimdi bu açıklıkta görünüşe gelenin söylenmesi bir iz sürme şeklinde gerçekleşir; çünkü görünüşe gelmeyenle birlikte düşünülür. Totolojik düşünme iz süren bir düşünmedir. Bu sebeple Heidegger’de sık sık totolojik ifadelere rastlanır. Wittgenstein özellikle Tractatus’ta totoloji ve çelişki gerçekliğin tasarımları değillerdir; çünkü onlar ortaya olanaklı olgu durumlarını koymazlar; ilki hepsine izin verirken ikincisi hiçbirine izin vermez der. Bu haliyle totoloji ve çelişki, hiçbir şey söylemediklerini gösterirler. Bu ise tıpkı Heidegger’de açıklığın, gizli ile açık ilişkisinin görünüşe geldiği bölge olması gibidir. Böylece açıklık gizli olanın gizli olduğunun/söylenmediğinin/görünüşe gelmediğinin görünüşe geldiği yere benzer.
v. uluslararası felsefe kongresi savaş ve barış bildiri kitabı ISBN: 978-605-99-2284-5, 2018
Fenomenoloji, genellikle fenomenle ilgili bir bilim veya öğretmeyi adlandırmak için kullanılır (P... more Fenomenoloji, genellikle fenomenle ilgili bir bilim veya öğretmeyi adlandırmak için kullanılır (Potrc 2002: 232). Brentano’nun 1874 yılında yayınlanan Psychologie vom Empirischen Standpunkte (Emprik bir bakış açısından psikoloji) isimli eseri, fenomenoloji tarihi açısından başlangıç kabul edilir. Burada yönelimsellik zihnin işareti olarak görülür. Böylece her psikolojik deneyim yönelimsel objeleri içerir; dolayısıyla isteme bir şeyin istenmesi ve düşünme de bir şeyin düşünülmesidir (The Cambridge Dictionary: 100). Sonra Husserl, Heidegger ve başka filozoflarla çalışmalar devam eder. Tolstoy’un Savaş ve Barış romanı ise 1867 yılında yayınlanır. Tolstoy burada diğer romanlardan farklı olarak, romanın sonuna yüz elli sayfalık bir tarih felsefesi bölümü ekler. Şimdi, Tolstoy’un Savaş ve Barış’taki felsefi yaklaşımının fenomenolojik olduğu ileri sürülecektir. Bu iddia genel olarak romanın sonundaki bölüm için geçerli olsa da, aslında romanın tümünde de izleri sürülebilir. Eğer bu izleri sürebilirsek, Tolstoy’un tarihsel olarak Brentano’dan önce, bu yaklaşımı sergilediği gösterilebilir.
kaygı dergisi 31.sayı, 2018
Heidegger’de iki tür düşünme vardır: Teknik düşünme ve kökensel düşünme. Her ikisi de yazgının gö... more Heidegger’de iki tür düşünme vardır: Teknik düşünme ve kökensel düşünme. Her ikisi de yazgının görünümlerindendir. Bununla birlikte teknik düşünme varolanları çerçeveleyerek ele alır. Bu düşünmede varolanlar hammadde olarak tasarlanır. Buradaki bakış örtücüdür; çünkü varolanlara kendisini dayatır. Kökensel düşünme ise Varlığın açıklığında ikamet eder. Böylece varolanlar kendileri olarak açığa çıkma imkânına kavuşurlar. Burada genel olarak dil, özel olarak da şiir öne çıkar. Dolayısıyla bu iki düşünme hakikatteki gizli ile açık ilişkisiyle/gizlilik ile açıklık bağıyla uyumlu olarak yazgıya yakın ile uzak olarak yorumlanabilirler. Böylece iki düşünmenin anlamları, yazgıyla bağında değişerek dönüşür. Burada teknik düşünme “bir şeyin olması gerektiği için olduğunu düşünme” olarak görünür. Kökensel düşünme de “bir şeyin olduğu için olduğunu düşünme” diye görülebilir.
Felsefi düşün 8.sayı heidegger, 2017
Özet: Heidegger yirminci yüzyılın en önemli filozoflarından biridir. O düşünce serüvenine Varlığı... more Özet: Heidegger yirminci yüzyılın en önemli filozoflarından biridir. O düşünce serüvenine Varlığın anlamını sorarak başlamıştır diyebiliriz. Bu soru Varlığın nasıl açığa çıktığını sormak demektir. Burada Varlığın açıklığı olarak hakikat, hep gizlenme bağıyla birlikte düşünülür. Bu makalede Heidegger'in bir yazgı anlayışı olup olmadığı temel problemdir. Bu bağlamda yazgının anlamını açığa çıkarmaya çalışırken, yazgının açığa çıkma tarzlarıyla karşılaşılmıştır. Her durumda yazgının karşılıklı ilişkiler/bağlar içinde açığa çıktığı görülmüştür. Böylelikle öne çıkan kavram ilişki/bağ olur. Dolayısıyla Heidegger'in yazgı anlayışını ilişki temelinde düşünmek, geleneksel yazgı anlayışının dışına çıkmamıza imkân sunar. Bu ise anlamanın başlangıç noktasını taraflardan biri oluşturmuyor demektir. Bir anlama tarzı olarak, tarafların ne olduğuna değil de aralarındaki ilişkiye yönelmek, göremediğimiz bir sürü imkânın açığa çıkmasını sağlayabilir. Öncelikle bize bir açıklık sunar. Varlıktaki çokluğun birliğini, onların birbirine ait olduğunu uzaktan da olsa duyurabilir. Taraflardan birine takılıp kalmayarak yeni bir şeyle karşılaşmanızı sağlayabilir. Böylece yazgının beş tarzda açığa çıkan ilişkilerin ilişkisi olduğu görülebilir. Burada kullanılan yöntem hermenötiğe ve fenomenolojiye dayanılarak ulaşılan karşılıklı okuma yöntemidir. Abstract: Heidegger is one of the most important philosophers of 20th century. He starts his thinking adventure by asking the meaning of Being. In another way this question asks how Being started to occur. The truth as Being's openness, is always thought with the bound of hiding. In this article, fundamental problem is whether Heidegger has an understanding of destiny. In this context, besides trying to occur, the meaning of destiny, the manners of destiny to occur have been encountered. In every situation, destiny starts to occur in mutual relationships. Thus, the prominent concept is relationship/bond. Therefore, thinking Heidegger's understanding of destiny on the base of relationship, makes going beyond traditional understanding of destiny possible. That means the starting point of understanding is not created by one of the sides. As a way of understanding, heading for the relationship between sides, instead of what they are; provides lots of opportunities that are not seen by us to occur. Primarily, it presents an openness to us. It can announce the entirety of muchness in Being, that they belong with each other, despite not being clear. It prevents being stuck to one of the sides and can provide we encounter a new thing. Thus, it can be seen that destiny is the relationship of relationships that present in five manners. The method used in here is the Mutual Reading Method which is reached by relying upon hermeneutic and phenomenology.
kaygı dergisi, 2017
Özet: Heidegger metinlerinde varolanlara farklı adlar verir. Varolanların adları değiştikçe anlam... more Özet: Heidegger metinlerinde varolanlara farklı adlar verir. Varolanların adları değiştikçe anlamları da değişir. Varolanların anlamları da dünya ile ilişkisinde açığa çıkar. Öyleyse varolanlarla birlikte dünyanın anlamı da değişir. Fakat bu değişmelere rağmen, varolanların anlamının her zaman Varlık ve dünya ile ilişkisinde açığa çıkması gibi, izini sürebileceğimiz benzerlikler de vardır. Abstract: Heidegger names beings differently in his texts. As names of beings change, their meanings change. Meanings of beings occur in their relationship with the world. Therefore, alongside beings, meaning of the world alters. But, despite this changes, like meanings of beings always occurring in their relationship with Being and world, there are similarities that are traceable.
Books by AYSUN GUR
Fransız Sineması ve Fransa'da Yeni Dalga Dönemi, 2024
Fransız Yeni Dalga sinemasının en önemli yönetmenlerinden olan Godard, 1980’de yapılan bir söyleş... more Fransız Yeni Dalga sinemasının en önemli yönetmenlerinden olan Godard, 1980’de yapılan bir söyleşide, sinema hayatını üçe ayırır: İlki film yapmadığı ve çevresinde arayış içinde dolaştığı 1960 öncesini, ikincisi 1960’taki A Bout de Souffle (Serseri Aşıklar) ile başlayıp 68-70’lere uzanan yılları, üçüncüsü ise içinde bulunduğu 80’leri dile getirir (Godard, 1991: 167). Godard ilk döneminde arkadaşları Rivette, Rohmer, Chabrol, Resnais, Truffaut ve Bazin’le Cinématèque'e gitmesinin yanı sıra, Cahiers du cinéma dergisinde, Hans Lucas takma adıyla inceleme yazıları yazar. Ayrıca, Opération Béton (1954) belgeselini, Tous les garçons s'appellent Patrick (1957) kısa filmini ve yine Truffaut'yla birlikte Une histoire d'eau (1958) ve Charlotte et son Jules (1958) kısa filmlerini çeker (Neupart, 2007: 208-209).
Bu yazıda, Godard’ın uzun metrajlı filmlerini yapmaya başladığı ve en üretken olduğu 1960 ile 1965 yılları arasında çektiği on film konu edilecektir. Bu seçimde, 1960’ların ortasından itibaren yeni dalganın etkisini kaybetmeye başlamasıyla, Godard’ın ilgisinin politik düzleme kaymasının yanı sıra, seçilen filmlere derinlemesine nüfuz etme isteği de etkili olmuştur. Burada ardına düşülen hayatın anlamı sorusu, fenomenolojik olarak sorulduğunda, hayatın hangi ilişkilerde nasıl göründüğüne dönüşür. Bu bağlamda insanın içinde olduğu dünyada kendisi, diğerleri, mekân, zaman, kurumlar ve sanat ile ilişkilerinde görünen fenomenlerin izi sürülebilir.
Şimdi, benimsenen fenomenolojik yaklaşımın, -modern düşünceyi eleştirisi üzerinden- şeylere, hayata ve sanata nasıl baktığına ilişkin kısa bir başlangıçtan sonra, Godard’ın şeylere, hayata ve sanata bakışına değinilecek ve ardından tek tek filmlere gidilerek soruşturma derinleştirilecektir.
FELSEFEDE VE SOSYAL BİLİMLERDE YAŞLILIK Editörler: Cihan Camcı -Aysun Gür, 2023
İnsan; kendine yeten, bir özle katı şekilde belirlenmiş, dışarıya kapalı, hükmü kendinden menkul ... more İnsan; kendine yeten, bir özle katı şekilde belirlenmiş, dışarıya kapalı, hükmü kendinden menkul bir varolan olmadığı gibi hiçbir şekilde belirlenmemiş, tesadüflere, olgusallığa, iç ve dış etkilere terk edilmiş bir varolan da değildir. İnsan bir dünya içinde, varoluşa sahip olarak, diğer varolanlarla ve insanlarla birlikte yaşar. Bunun anlamı, insanın açık(lık)ta olması, şeylerin anlamlarının burada açılması ve bu anlam bağlamlarının birliğine dünya denmesidir. Bu yazıda, insanın dünya içinde olmaklığının tekinsiz olduğu gösterilmeye çalışılacaktır. Bu bağlamda öncelikle tekinsizliğin tarihsel arka planına ba-
kılacak, daha sonra -Heidegger’in düşüncelerine bağlanarak- tekinsizliğin görünümlerinden söz edilecektir. Bunlar, bu dünyaya bir kaygı varlığı olarak fırlatılmışlığımızda açılan tekinsizlik, dünya içindeki düşkünlüğümüzü kuran kökensel endişede açılan tekinsizlik, bizi düşkünlükten çıkaran endişe ruh hâlinde açılan tekinsizlik ve varlığın hükmeden işleyişine ait zorlu yaşayışta açılan tekinsizliktir. Dört tür tekinsizlikte bizim, dünyanın ve dünyada olmanın tekinsizliğinin izleri sürülecektir. Son olaraksa, bu tekinsizlik içinde olma hâlimizin, yaşlılıkta hangi görünümleri aldığına bakılacaktır. Amaç, tekinsizliğin ete kemiğe bürünmüş bir hâli olarak, yaşlılığa özgü fenomenlere ulaşmaktır.
DÜŞÜNME BECERİLERİ VE UYGULAMA ÖRNEKLERİ KILAVUZ KİTABI, 2023
Bu bölümde Edmund Husserl,’in (1859-1938) fenomenoloji anlayışı bağlamında, fenomenolojik dü... more Bu bölümde Edmund Husserl,’in (1859-1938) fenomenoloji anlayışı bağlamında, fenomenolojik düşünme de diyebileceğimiz felsefe yapma tarzı tanıtılacaktır. Konunun, felsefe eğitimi almayanlar tarafından bilinmemesi ihtimali yüksektir. Dolayısıyla burada öncelikle, bu kişilerin fenomenolojik düşünceyle tanışması amaçlanmıştır. Fenomenoloji çok zor ve derin bir alan olmakla birlikte, burada ayrıntılara girilmeyecek ve fenomenolojik düşünme sadece genel tanıtılacaktır.
Sanat Eserlerinde Felsefe Problemleri, 2020
Şahin Uçar’ın şiirlerinde öne çıkan kavram zamandır; zamanın gelip geçiciliği, döndürül... more Şahin Uçar’ın şiirlerinde öne çıkan kavram zamandır; zamanın gelip geçiciliği, döndürülemezliği ve yok ediciliğidir. Şair bu problemi çözmek veya zamanı aşmak için, rüyaya dalar. Böylece geçmişe, hakikati gördüğü çocukluğa gidip, o zaman gördüklerini yeniden hatırlar. Rüya aynı zamanda gelecek rüyasıdır. Öyleyse rüya geçmiş, şimdi ve geleceği birbirine bağlar. Tam da bu bütünlük halidir, zamanı aşmayı sağlayan. Geçmişten bugüne taşınan hakikat, işte hatırlanacak, yakın durulacak ve yeniden kurulacak olandır. Böylece hakikat, şiirde kurulur. Burada bir dünya açılır. Bu dünyanın hakikati, şiirde açığa çıkar. Tüm bunlar Heidegger’in sanat anlayışı açısından okumaya oldukça uygundur; çünkü ona göre şair ad vererek ve bir dünya kurarak, orada hakikatin görünmesine yol olur. Böylece Uçar’ın şiirlerinde açığa çıkan hakikatin zaman, rüya ve şiir kavramlarının birbirleriyle bağlantısı sayesinde gösterilebileceği ileri sürülebilir.
Sanat Eserlerine Heidegger'le Bakmak -Dünya, Yeryüzü, Zaman, Mekan-, 2021
Sanat eserleriyle karşılaşabilir miyiz sorusu, örtük olarak, eserle bir yerde bir araya geleb... more Sanat eserleriyle karşılaşabilir miyiz sorusu, örtük olarak, eserle bir yerde bir araya gelebileceğimiz düşüncesine dayanır; fakat günümüzde sanat, o yeri “kaybetmiştir”. Bu yüzden ilk bölümde sanatın yerini yurt edindiği zamanlar ve ardından da yerini kaybedişinin tarihsel ve felsefi arka planına bakılırken, ikinci bölümde, yeri aranan sanat eserinin ne olduğu sorulacaktır. Üçüncü bölümde de sanat eserleriyle yeniden karşılaşmanın ve böylece bu dünyada şiirsel veya şairane bir şekilde yaşamanın yolu aranacaktır. Başka türlü söylersek, ilk iki bölümde sanat eserinin yerini kaybedişten kurtularak, yine bir yerde görünmesinin imkânı soruşturulacak, daha sonra da bu yeni yerin, birbirine köprülerle bağlanmış yapılarla donatılması denenecektir. Köprüler şu sırayla kurulacaktır: Tekhne’den tekniğe, teknikten sanata, sanattan düşünmeye, düşünmeden dile, dilden şiire, şiirden yoksunluk çağına, yoksunluk çağından tanrılara, tanrılardan araya, aradan inşaya ve inşadan da şiirsel yaşamaya.
Heidegger'e Yolunuz Düşerse Metafizik Nedir? ve Sanat Eserinin Kökeni , 2020
İÇİNDEKİLER
Önsöz 7
I. BÖLÜM: Metafizik Nedir? 9
Metafizik Nedir? (Was ist Metaphysik?) 12
Metafi... more İÇİNDEKİLER
Önsöz 7
I. BÖLÜM: Metafizik Nedir? 9
Metafizik Nedir? (Was ist Metaphysik?) 12
Metafizik Bir Sorgulamanın Geliştirilmesi (Die Entfaltung Eines Metaphysischen Fragens) 13
Sorunun İşlenmesi (Die Ausarbeitung der Frage) 21
Sorunun Yanıtlanması (Die Beantwortung der Frage) 33
Yok(luk) Sorusu Metafiziğin Tamamını Ne Ölçüde Kapsar? (Inwiefern durchgreift und umspannt die Frage nach dem Nichts das Ganze der Metaphysik?) 42
Sonuç Yerine 46
II. BÖLÜM: Sanat Eserinin Kökeni 49
Sanat Eserinin Kökeni (Der Ursprung des Kunstwerkes) 50
Şey ve Eser (Das Ding und das Werk) 54
Eser ve Hakikat (Das Werk und die Wahrheit) 74
Hakikat ve Sanat (Die Wahrheit und die Kunst) 100
Sonsöz (Nachwort) 119
Sonuç Yerine 119
Kaynakça 123
Önsöz
Heidegger’e yolunuz düşerse, bilmelisiniz ki o yol uzundur ve hiç de kolay yürünmeyecektir. Düşe kalka gidilecektir; çünkü Heidegger sizi yürüdüğü Kara Orman’a davet etmektedir. Bu yolda, uzaktan bakarak onu izleyemezsiniz; ardına düşmeniz gerekir. Tam da bu yüzden, onu okurken dağıldıkça toplanmaya, kayboldukça yeniden bir iz bulmaya çalışırsınız. İşte bu kitap, yolunuzda size eşlik etmesi, heybenizde durması için hazırlanmıştır.
Heidegger felsefesine yaklaşmak için, başta varlık anlayışınız olmak üzere, bilgi, dil ve sanat anlayışınızla ilgili değişmeye açık olmanız gerekir. Aksi takdirde, modern bir okumanın tüm sorunları yaşanır. Bununla birlikte bu çalışma, filozofun felsefesinin bütüncül bir açıklamasını ortaya koyma iddiasını taşımaktan bir hayli uzaktır. Metafizik Nedir? ve Sanat Eserinin Kökeni’nin, sınırları içinde kalarak, gerekli değinilerle yetinmek durumunda kaldım. Ayrıca tartışmalardan olabildiği kadar uzak durarak, gerektiğinde onlara işaret ettim. Amacım kişisel izlenimlerle ulaştığım yorumları paylaşmaktı. Bu bağlamda, çeviri yapmanın, özellikle de Heidegger metinleri için, zorluğunu bildiğimden, varolan Türkçe çevirilere alternatifler önerdiğimde amacım, çevirileri eleştirmek olmayıp, Türkçenin ufuk açıcı imkânlarını denemek olmuştur.
Burada Metafizik Nedir? ile Sanat Eserinin Kökeni’nden bölümler, bunların dışındaki Heidegger metinleri ile ikincil kaynaklar ve benim yorumlarım bulunmaktadır. Ana metinlerden alınan bölümler özellikle vurgulanmamıştır; çünkü onların okunduğu veya okunacağı, böylelikle zaten tanınacağı düşünülmüştür.
Newton, devlerin omuzlarında yükseldiğini söyler. Kendi adıma yükseldiğimi değil ama devlerle yürümeye çalıştığımı söyleyebilirim. Dolayısıyla felsefe serüvenimde desteğini aldığım sayısız Heidegger yorumcusuna, derslerde soru soran öğrencilerime, destek olan arkadaşlarıma teşekkürü borç bilirim. Bir kitabı okuduktan sonraki taşkınlığın ve bir kitabı hazırlarkenki huzursuzluğun halinden anlayan Dr. Berna Akyüz Sizgen’e katkıları için minnettarım. Yakınlığın kilometrelerle ölçülmediği dünyamda, en yakınımda olan aileme, sınırsız güvenleri ve inançları için yürekten şükranlarımı sunarım. Elbette ve kesinlikle kızıma; sorularıyla beni sıkıştıran, şaşkın bakışlarıyla yanıtları dinleyen, her konuda desteğiyle yüreğimi ısıtan ve bil cümle varlığıyla beni gururlandıran kızıma çok teşekkür ederim.
Kitabın basılması sürecinde, çözüm üreten saygıdeğer hocam A.Kadir Çüçen, Sentez Yayıncılık’ın tüm çalışanları ama özellikle Tekin Çanga ve Rasime Kaşıkçı, destekleriyle süreci kolaylaştırmışlardır, teşekkür ederim.
METAFİZİK Filozofların Metafizik Sistemleri'nde kitap bölümü, 2019
Heidegger’in metafizik anlayışı, hakikat, yazgı ve felsefe başta olmak üzere, diğer görüşleriyle ... more Heidegger’in metafizik anlayışı, hakikat, yazgı ve felsefe başta olmak üzere, diğer görüşleriyle de ilişkilidir. Bununla beraber, maalesef, filozofun tüm metinlerinin karşılıklı okumasını yapmak imkânsız göründüğünden, en başından bir sınır çizme gerekliliği bulunmaktadır. Burada sınır çizilirken iki esasa dayanılmıştır. Öncelikle filozofun metafizik eleştirisinin, metafiziği yapı sökümüne uğratmasının izi sürülmüştür. İkinci olarak ise, metafiziği aşmak için başvurduğu yeni düşünme tarzının metafizikle bağının peşine düşülmüştür. Böyle bir seyrin sebebi ise şöyle dile getirilebilir. Heidegger’e göre metafizik, temel karakteristikleri bağlamında ontolojik ve teolojiktir. Öyleyse öncelikle bu yapının açığa çıkarılması gerekir; çünkü metafiziğin ontoteolojik bir yapıda olması demek hem varolanın birlikli yapısının göz ardı edilmesine hem de varlığın unutulmasına yol açar. Hatta bu unutulma da unutulmuştur. Demek ki öncelikle bu
unutulma hatırlanmalıdır. Hatırlamak içinse, hem unutulmanın gerçekleştiği kaynağa geri dönmek ve bunun nedenlerini sormak hem de varlığın unutulmadan önceki farklı ortaya çıkışları var mı diye aramak gerekir. Böylece metafizik aşılabilir. İşte bu aşma sürecinde yeni bir felsefe yapma veya düşünme tarzına doğru yol alınır. Biz de Heidegger’in hatırlayan düşünmesine uygun olarak, önce metafiziğin kaynağına doğru gidecek, sonra da metafiziğin aşılmasının nasıl bir düşünmeyle gerçekleşeceğini soracağız.
yaşam ve ölüm felsefesi kitabında bir bölüm, 2017
Heidegger’in ikinci döneminde yaşam ile ölüm anlayışını soruşturan bu bölümde ne “Heidegger’de ya... more Heidegger’in ikinci döneminde yaşam ile ölüm anlayışını soruşturan bu bölümde ne “Heidegger’de yaşam ve ölüm nedir?” diye ne de “Heidegger’de yaşam ve ölümün anlam(lar)ı ne(ler)dir?” diye sorulmuştur. Buradaki soru “Heidegger’de yaşam ile ölüm ilişkisinin nerede açığa çıktığı?”dır ve soruya verilecek yanıt, “dünya”dır; çünkü yaşam ile ölüm her zaman bir ilişkide/Beziehung/bağda/arada/açıklıkta/çatışmada/mekanda/yerde görünür olur. İşte aslında dünya da her zaman böyledir. Yani yaşam ile ölüm ilişkisi dünyada, dünya da karşıtların çatışmasında açığa çıkar. Böylece hem yaşam ile ölüm bir ilişkide hem de onların açığa çıktığı dünya ilişki(ler)de açığa çıkmaktadır. İnsan, yaşam ile ölümün arasında/ilişkisinde ikamet eder; insanın evi o ilişkinin görünür olduğu açıklıktır, aradır, mekândır, dünyadır.
Conference Presentations by AYSUN GUR
VII. MANTIK ÇALIŞTAYI KİTABI, 2017
Özet: Mantığın önemli alanlarından birisi olan puslu mantık iki değerli mantığın akıl yürütmeleri... more Özet: Mantığın önemli alanlarından birisi olan puslu mantık iki değerli mantığın akıl yürütmelerinin, üzerine düşünülen kavramın sınırlarının kesin olarak belirlenmediği durumlarda, yetersiz olduğunu iddia eder. Bu mantık, üzerine inşa edildiği puslu küme kavramıyla, iki değerli mantığın dayandığı küme kavramının gerçek dünyayı tariflemedeki eksikliklerini gösterir. Böylece kesin olmayanla uyumlu çalışmanın temel unsurlarını ortaya koyar. Burada, mükemmel bir doğruluk ve yanlışlık istisnai görüldüğünden, doğruluk puslu olarak düşünülür; farklı doğruluk derecelerinden söz edilir. Dolayısıyla puslu mantık, düşünme evrenimizin genişlemesini sağlayarak tamamlanmamış yeni bilgilerin kullanılmasına imkân sunar. Bu bağlamda analitik gelenek tarafından oldukça eleştirilen Heidegger'in düşüncelerine puslu mantığın penceresinden bakmak ilginç görünmektedir. Heidegger'in özellikle hakikat anlayışı, her zaman gizlenme bağıyla düşünüldüğü için, bir kesinlik içermez. Burada ancak açığa çıkmanın tarzları bağlamında, yani fenomenolojik olarak, bir hakikatten söz edilebilir. İşte puslu mantığın dereceli doğruluk anlayışı açısından bakıldığında, Heidegger'in hakikati de hem mantıksal bir bağlama uygun hem de anlamlı olarak düşünülebilir. Abstract: Fuzzy logic, one of the important domains of logic, claims that two-valued logic's reasonings are not enough in situations when the limits of the concept conceived are not determined. This logic, with the fuzzy set concept which it is built on, shows the deficiencies of set concept, that two-valued logics' are relied on, describing the real world; presents fundamental elements of working compatible with the uncertain one. Here, because a perfect truth and falsity are seen exceptional, truth is thought fuzzy; different degree of truth are talked about. Therefore, fuzzy logic makes it possible to use incomplete new information by expanding our thinking universe. In this context it is seen interesting to look to Heidegger's thoughts, that are rather criticized by analytic tradition, from the window of fuzzy logic. Heidegger's especially understanding of truth, being always thought with the bound of hiding, doesn't involve a certainty. However, in context of manners of occuring, phenomenologically, a truth could be mentioned. From the point of view of fuzzy logic's understanding graded truth, Heidergger's truth could be thought both meaningful and suitable to a logical context.
Uploads
Papers by AYSUN GUR
Özet: Bu makale Husserl fenomenolojisine köprüler kurmayı amaçlamaktadır. Bunun için de, Husserl’in karşılaştığı felsefi problemlerden yola çıkacaktır. Makalede problemler üç başlık altında toplanmıştır. Bunlardan ilki Descartes’la başlayan modern felsefedeki özne merkezlilik, zihin-madde dualizmi ve yeni dünya anlayışıdır. İkincisisi ise, on dokuzuncu yüzyılda bilimlerin yükselişiyle birlikte karşımıza çıkan ontolojik, epistemolojik ve metodolojik yapıdır. Üçüncüsü de, bu yükseliş karşısında felsefenin yaşadığı meşruiyet problemidir. Husserl modern felsefedeki sorunları, bilincin kasıtlı olması, epokhe ve transandental indirgeme ile çözmeyi dener. Bilimlerin yükselişiyle karşılaştığı yapıya ise, her şeyin bilimsel bilgiyle ele alınamayacağı, yaşama dünyasının nedensellik ilkesine dayanarak anlaşılamayacağı ve bu bağlamda fenomenolojinin gerekli olduğu düşüncesiyle itiraz eder. Felsefenin bilimler karşısında yaşadığı meşruiyet krizini de hem felsefenin bundan böyle transandental fenomenoloji olduğu hem de bilimlere temel olduğu teziyle çözmeyi dener.
Anahtar kelimeler: Husserl, fenomenoloji, epokhe, transandental felsefe, indirgeme
BUILDING BRIDGES TO HUSSERL’S PHENOMENOLOGY
Abstract: This article aims to build bridges to Husserl's Phenomenology. For that purpose, the article starts the path from philosophical problems that Husserl encounters. Problems are examined under three headlines in the article. First headline is subject-centrism, mind-matter dualism and understanding of a new world in modern philosophy that started with Descartes. Second is the ontological, epistemological and methodological entity that we encountered with the rise of sciences in the 19th century. While third headline being the justification problem that philosophy experienced with this arise. At this juncture, Husserl tries to solve problems in modern philosophy with epoche, deliberate consciousness and transcendental reduction. Meanwhile, he objects to the entity that he encountered with the rise of sciences, by saying not everything can be handled with scientific information, the living world cannot be understood through causality principle and in this context, phenomenology is necessary. He tries to solve the justification crisis that philosophy experiences facing sciences, through the thesis that philosophy is, from now on, transcendental phenomenology and a basis to the sciences.
Keywords: Husserl, Phenomenology, Epoche, Transcendental Phenomenology, Reduction.
Books by AYSUN GUR
Bu yazıda, Godard’ın uzun metrajlı filmlerini yapmaya başladığı ve en üretken olduğu 1960 ile 1965 yılları arasında çektiği on film konu edilecektir. Bu seçimde, 1960’ların ortasından itibaren yeni dalganın etkisini kaybetmeye başlamasıyla, Godard’ın ilgisinin politik düzleme kaymasının yanı sıra, seçilen filmlere derinlemesine nüfuz etme isteği de etkili olmuştur. Burada ardına düşülen hayatın anlamı sorusu, fenomenolojik olarak sorulduğunda, hayatın hangi ilişkilerde nasıl göründüğüne dönüşür. Bu bağlamda insanın içinde olduğu dünyada kendisi, diğerleri, mekân, zaman, kurumlar ve sanat ile ilişkilerinde görünen fenomenlerin izi sürülebilir.
Şimdi, benimsenen fenomenolojik yaklaşımın, -modern düşünceyi eleştirisi üzerinden- şeylere, hayata ve sanata nasıl baktığına ilişkin kısa bir başlangıçtan sonra, Godard’ın şeylere, hayata ve sanata bakışına değinilecek ve ardından tek tek filmlere gidilerek soruşturma derinleştirilecektir.
kılacak, daha sonra -Heidegger’in düşüncelerine bağlanarak- tekinsizliğin görünümlerinden söz edilecektir. Bunlar, bu dünyaya bir kaygı varlığı olarak fırlatılmışlığımızda açılan tekinsizlik, dünya içindeki düşkünlüğümüzü kuran kökensel endişede açılan tekinsizlik, bizi düşkünlükten çıkaran endişe ruh hâlinde açılan tekinsizlik ve varlığın hükmeden işleyişine ait zorlu yaşayışta açılan tekinsizliktir. Dört tür tekinsizlikte bizim, dünyanın ve dünyada olmanın tekinsizliğinin izleri sürülecektir. Son olaraksa, bu tekinsizlik içinde olma hâlimizin, yaşlılıkta hangi görünümleri aldığına bakılacaktır. Amaç, tekinsizliğin ete kemiğe bürünmüş bir hâli olarak, yaşlılığa özgü fenomenlere ulaşmaktır.
Önsöz 7
I. BÖLÜM: Metafizik Nedir? 9
Metafizik Nedir? (Was ist Metaphysik?) 12
Metafizik Bir Sorgulamanın Geliştirilmesi (Die Entfaltung Eines Metaphysischen Fragens) 13
Sorunun İşlenmesi (Die Ausarbeitung der Frage) 21
Sorunun Yanıtlanması (Die Beantwortung der Frage) 33
Yok(luk) Sorusu Metafiziğin Tamamını Ne Ölçüde Kapsar? (Inwiefern durchgreift und umspannt die Frage nach dem Nichts das Ganze der Metaphysik?) 42
Sonuç Yerine 46
II. BÖLÜM: Sanat Eserinin Kökeni 49
Sanat Eserinin Kökeni (Der Ursprung des Kunstwerkes) 50
Şey ve Eser (Das Ding und das Werk) 54
Eser ve Hakikat (Das Werk und die Wahrheit) 74
Hakikat ve Sanat (Die Wahrheit und die Kunst) 100
Sonsöz (Nachwort) 119
Sonuç Yerine 119
Kaynakça 123
Önsöz
Heidegger’e yolunuz düşerse, bilmelisiniz ki o yol uzundur ve hiç de kolay yürünmeyecektir. Düşe kalka gidilecektir; çünkü Heidegger sizi yürüdüğü Kara Orman’a davet etmektedir. Bu yolda, uzaktan bakarak onu izleyemezsiniz; ardına düşmeniz gerekir. Tam da bu yüzden, onu okurken dağıldıkça toplanmaya, kayboldukça yeniden bir iz bulmaya çalışırsınız. İşte bu kitap, yolunuzda size eşlik etmesi, heybenizde durması için hazırlanmıştır.
Heidegger felsefesine yaklaşmak için, başta varlık anlayışınız olmak üzere, bilgi, dil ve sanat anlayışınızla ilgili değişmeye açık olmanız gerekir. Aksi takdirde, modern bir okumanın tüm sorunları yaşanır. Bununla birlikte bu çalışma, filozofun felsefesinin bütüncül bir açıklamasını ortaya koyma iddiasını taşımaktan bir hayli uzaktır. Metafizik Nedir? ve Sanat Eserinin Kökeni’nin, sınırları içinde kalarak, gerekli değinilerle yetinmek durumunda kaldım. Ayrıca tartışmalardan olabildiği kadar uzak durarak, gerektiğinde onlara işaret ettim. Amacım kişisel izlenimlerle ulaştığım yorumları paylaşmaktı. Bu bağlamda, çeviri yapmanın, özellikle de Heidegger metinleri için, zorluğunu bildiğimden, varolan Türkçe çevirilere alternatifler önerdiğimde amacım, çevirileri eleştirmek olmayıp, Türkçenin ufuk açıcı imkânlarını denemek olmuştur.
Burada Metafizik Nedir? ile Sanat Eserinin Kökeni’nden bölümler, bunların dışındaki Heidegger metinleri ile ikincil kaynaklar ve benim yorumlarım bulunmaktadır. Ana metinlerden alınan bölümler özellikle vurgulanmamıştır; çünkü onların okunduğu veya okunacağı, böylelikle zaten tanınacağı düşünülmüştür.
Newton, devlerin omuzlarında yükseldiğini söyler. Kendi adıma yükseldiğimi değil ama devlerle yürümeye çalıştığımı söyleyebilirim. Dolayısıyla felsefe serüvenimde desteğini aldığım sayısız Heidegger yorumcusuna, derslerde soru soran öğrencilerime, destek olan arkadaşlarıma teşekkürü borç bilirim. Bir kitabı okuduktan sonraki taşkınlığın ve bir kitabı hazırlarkenki huzursuzluğun halinden anlayan Dr. Berna Akyüz Sizgen’e katkıları için minnettarım. Yakınlığın kilometrelerle ölçülmediği dünyamda, en yakınımda olan aileme, sınırsız güvenleri ve inançları için yürekten şükranlarımı sunarım. Elbette ve kesinlikle kızıma; sorularıyla beni sıkıştıran, şaşkın bakışlarıyla yanıtları dinleyen, her konuda desteğiyle yüreğimi ısıtan ve bil cümle varlığıyla beni gururlandıran kızıma çok teşekkür ederim.
Kitabın basılması sürecinde, çözüm üreten saygıdeğer hocam A.Kadir Çüçen, Sentez Yayıncılık’ın tüm çalışanları ama özellikle Tekin Çanga ve Rasime Kaşıkçı, destekleriyle süreci kolaylaştırmışlardır, teşekkür ederim.
unutulma hatırlanmalıdır. Hatırlamak içinse, hem unutulmanın gerçekleştiği kaynağa geri dönmek ve bunun nedenlerini sormak hem de varlığın unutulmadan önceki farklı ortaya çıkışları var mı diye aramak gerekir. Böylece metafizik aşılabilir. İşte bu aşma sürecinde yeni bir felsefe yapma veya düşünme tarzına doğru yol alınır. Biz de Heidegger’in hatırlayan düşünmesine uygun olarak, önce metafiziğin kaynağına doğru gidecek, sonra da metafiziğin aşılmasının nasıl bir düşünmeyle gerçekleşeceğini soracağız.
Conference Presentations by AYSUN GUR
Özet: Bu makale Husserl fenomenolojisine köprüler kurmayı amaçlamaktadır. Bunun için de, Husserl’in karşılaştığı felsefi problemlerden yola çıkacaktır. Makalede problemler üç başlık altında toplanmıştır. Bunlardan ilki Descartes’la başlayan modern felsefedeki özne merkezlilik, zihin-madde dualizmi ve yeni dünya anlayışıdır. İkincisisi ise, on dokuzuncu yüzyılda bilimlerin yükselişiyle birlikte karşımıza çıkan ontolojik, epistemolojik ve metodolojik yapıdır. Üçüncüsü de, bu yükseliş karşısında felsefenin yaşadığı meşruiyet problemidir. Husserl modern felsefedeki sorunları, bilincin kasıtlı olması, epokhe ve transandental indirgeme ile çözmeyi dener. Bilimlerin yükselişiyle karşılaştığı yapıya ise, her şeyin bilimsel bilgiyle ele alınamayacağı, yaşama dünyasının nedensellik ilkesine dayanarak anlaşılamayacağı ve bu bağlamda fenomenolojinin gerekli olduğu düşüncesiyle itiraz eder. Felsefenin bilimler karşısında yaşadığı meşruiyet krizini de hem felsefenin bundan böyle transandental fenomenoloji olduğu hem de bilimlere temel olduğu teziyle çözmeyi dener.
Anahtar kelimeler: Husserl, fenomenoloji, epokhe, transandental felsefe, indirgeme
BUILDING BRIDGES TO HUSSERL’S PHENOMENOLOGY
Abstract: This article aims to build bridges to Husserl's Phenomenology. For that purpose, the article starts the path from philosophical problems that Husserl encounters. Problems are examined under three headlines in the article. First headline is subject-centrism, mind-matter dualism and understanding of a new world in modern philosophy that started with Descartes. Second is the ontological, epistemological and methodological entity that we encountered with the rise of sciences in the 19th century. While third headline being the justification problem that philosophy experienced with this arise. At this juncture, Husserl tries to solve problems in modern philosophy with epoche, deliberate consciousness and transcendental reduction. Meanwhile, he objects to the entity that he encountered with the rise of sciences, by saying not everything can be handled with scientific information, the living world cannot be understood through causality principle and in this context, phenomenology is necessary. He tries to solve the justification crisis that philosophy experiences facing sciences, through the thesis that philosophy is, from now on, transcendental phenomenology and a basis to the sciences.
Keywords: Husserl, Phenomenology, Epoche, Transcendental Phenomenology, Reduction.
Bu yazıda, Godard’ın uzun metrajlı filmlerini yapmaya başladığı ve en üretken olduğu 1960 ile 1965 yılları arasında çektiği on film konu edilecektir. Bu seçimde, 1960’ların ortasından itibaren yeni dalganın etkisini kaybetmeye başlamasıyla, Godard’ın ilgisinin politik düzleme kaymasının yanı sıra, seçilen filmlere derinlemesine nüfuz etme isteği de etkili olmuştur. Burada ardına düşülen hayatın anlamı sorusu, fenomenolojik olarak sorulduğunda, hayatın hangi ilişkilerde nasıl göründüğüne dönüşür. Bu bağlamda insanın içinde olduğu dünyada kendisi, diğerleri, mekân, zaman, kurumlar ve sanat ile ilişkilerinde görünen fenomenlerin izi sürülebilir.
Şimdi, benimsenen fenomenolojik yaklaşımın, -modern düşünceyi eleştirisi üzerinden- şeylere, hayata ve sanata nasıl baktığına ilişkin kısa bir başlangıçtan sonra, Godard’ın şeylere, hayata ve sanata bakışına değinilecek ve ardından tek tek filmlere gidilerek soruşturma derinleştirilecektir.
kılacak, daha sonra -Heidegger’in düşüncelerine bağlanarak- tekinsizliğin görünümlerinden söz edilecektir. Bunlar, bu dünyaya bir kaygı varlığı olarak fırlatılmışlığımızda açılan tekinsizlik, dünya içindeki düşkünlüğümüzü kuran kökensel endişede açılan tekinsizlik, bizi düşkünlükten çıkaran endişe ruh hâlinde açılan tekinsizlik ve varlığın hükmeden işleyişine ait zorlu yaşayışta açılan tekinsizliktir. Dört tür tekinsizlikte bizim, dünyanın ve dünyada olmanın tekinsizliğinin izleri sürülecektir. Son olaraksa, bu tekinsizlik içinde olma hâlimizin, yaşlılıkta hangi görünümleri aldığına bakılacaktır. Amaç, tekinsizliğin ete kemiğe bürünmüş bir hâli olarak, yaşlılığa özgü fenomenlere ulaşmaktır.
Önsöz 7
I. BÖLÜM: Metafizik Nedir? 9
Metafizik Nedir? (Was ist Metaphysik?) 12
Metafizik Bir Sorgulamanın Geliştirilmesi (Die Entfaltung Eines Metaphysischen Fragens) 13
Sorunun İşlenmesi (Die Ausarbeitung der Frage) 21
Sorunun Yanıtlanması (Die Beantwortung der Frage) 33
Yok(luk) Sorusu Metafiziğin Tamamını Ne Ölçüde Kapsar? (Inwiefern durchgreift und umspannt die Frage nach dem Nichts das Ganze der Metaphysik?) 42
Sonuç Yerine 46
II. BÖLÜM: Sanat Eserinin Kökeni 49
Sanat Eserinin Kökeni (Der Ursprung des Kunstwerkes) 50
Şey ve Eser (Das Ding und das Werk) 54
Eser ve Hakikat (Das Werk und die Wahrheit) 74
Hakikat ve Sanat (Die Wahrheit und die Kunst) 100
Sonsöz (Nachwort) 119
Sonuç Yerine 119
Kaynakça 123
Önsöz
Heidegger’e yolunuz düşerse, bilmelisiniz ki o yol uzundur ve hiç de kolay yürünmeyecektir. Düşe kalka gidilecektir; çünkü Heidegger sizi yürüdüğü Kara Orman’a davet etmektedir. Bu yolda, uzaktan bakarak onu izleyemezsiniz; ardına düşmeniz gerekir. Tam da bu yüzden, onu okurken dağıldıkça toplanmaya, kayboldukça yeniden bir iz bulmaya çalışırsınız. İşte bu kitap, yolunuzda size eşlik etmesi, heybenizde durması için hazırlanmıştır.
Heidegger felsefesine yaklaşmak için, başta varlık anlayışınız olmak üzere, bilgi, dil ve sanat anlayışınızla ilgili değişmeye açık olmanız gerekir. Aksi takdirde, modern bir okumanın tüm sorunları yaşanır. Bununla birlikte bu çalışma, filozofun felsefesinin bütüncül bir açıklamasını ortaya koyma iddiasını taşımaktan bir hayli uzaktır. Metafizik Nedir? ve Sanat Eserinin Kökeni’nin, sınırları içinde kalarak, gerekli değinilerle yetinmek durumunda kaldım. Ayrıca tartışmalardan olabildiği kadar uzak durarak, gerektiğinde onlara işaret ettim. Amacım kişisel izlenimlerle ulaştığım yorumları paylaşmaktı. Bu bağlamda, çeviri yapmanın, özellikle de Heidegger metinleri için, zorluğunu bildiğimden, varolan Türkçe çevirilere alternatifler önerdiğimde amacım, çevirileri eleştirmek olmayıp, Türkçenin ufuk açıcı imkânlarını denemek olmuştur.
Burada Metafizik Nedir? ile Sanat Eserinin Kökeni’nden bölümler, bunların dışındaki Heidegger metinleri ile ikincil kaynaklar ve benim yorumlarım bulunmaktadır. Ana metinlerden alınan bölümler özellikle vurgulanmamıştır; çünkü onların okunduğu veya okunacağı, böylelikle zaten tanınacağı düşünülmüştür.
Newton, devlerin omuzlarında yükseldiğini söyler. Kendi adıma yükseldiğimi değil ama devlerle yürümeye çalıştığımı söyleyebilirim. Dolayısıyla felsefe serüvenimde desteğini aldığım sayısız Heidegger yorumcusuna, derslerde soru soran öğrencilerime, destek olan arkadaşlarıma teşekkürü borç bilirim. Bir kitabı okuduktan sonraki taşkınlığın ve bir kitabı hazırlarkenki huzursuzluğun halinden anlayan Dr. Berna Akyüz Sizgen’e katkıları için minnettarım. Yakınlığın kilometrelerle ölçülmediği dünyamda, en yakınımda olan aileme, sınırsız güvenleri ve inançları için yürekten şükranlarımı sunarım. Elbette ve kesinlikle kızıma; sorularıyla beni sıkıştıran, şaşkın bakışlarıyla yanıtları dinleyen, her konuda desteğiyle yüreğimi ısıtan ve bil cümle varlığıyla beni gururlandıran kızıma çok teşekkür ederim.
Kitabın basılması sürecinde, çözüm üreten saygıdeğer hocam A.Kadir Çüçen, Sentez Yayıncılık’ın tüm çalışanları ama özellikle Tekin Çanga ve Rasime Kaşıkçı, destekleriyle süreci kolaylaştırmışlardır, teşekkür ederim.
unutulma hatırlanmalıdır. Hatırlamak içinse, hem unutulmanın gerçekleştiği kaynağa geri dönmek ve bunun nedenlerini sormak hem de varlığın unutulmadan önceki farklı ortaya çıkışları var mı diye aramak gerekir. Böylece metafizik aşılabilir. İşte bu aşma sürecinde yeni bir felsefe yapma veya düşünme tarzına doğru yol alınır. Biz de Heidegger’in hatırlayan düşünmesine uygun olarak, önce metafiziğin kaynağına doğru gidecek, sonra da metafiziğin aşılmasının nasıl bir düşünmeyle gerçekleşeceğini soracağız.