Yönetim ve
Eğitim Yönetimi
Kuramları
Editörler:
Prof. Dr. Kamile DEMİR
Prof. Dr. Kürşad YILMAZ
Editörler: Prof. Dr. Kamile DEMİR - Prof. Dr. Kürşad YILMAZ
YÖNETİM VE EĞİTİM YÖNETİMİ KURAMLARI
ISBN 978-605-241-279-4
DOI 10.14527/9786052412794
Kitap içeriğinin tüm sorumluluğu yazarlarına aittir.
© 2018, PEGEM AKADEMİ
Bu kitabın basım, yayım ve satış hakları Pegem Akademi Yay. Eğt. Dan. Hizm. Tic. AŞ'ye aittir.
Anılan kuruluşun izni alınmadan kitabın tümü ya da bölümleri, kapak tasarımı; mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik, kayıt ya da başka yöntemlerle çoğaltılamaz, basılamaz, dağıtılamaz. Bu
kitap T.C. Kültür Bakanlığı bandrolü ile satılmaktadır. Okuyucularımızın bandrolü olmayan kitaplar hakkında yayınevimize bilgi vermesini ve bandrolsüz yayınları satın almamasını diliyoruz.
Pegem Akademi Yayıncılık, 1998 yılından bugüne uluslararası düzeyde düzenli faaliyet yürüten
uluslararası akademik bir yayınevidir. Yayımladığı kitaplar; Yükseköğretim Kurulunca tanınan yükseköğretim kurumlarının kataloglarında yer almaktadır. Dünyadaki en büyük çevrimiçi kamu erişim kataloğu olan WorldCat ve ayrıca Türkiye'de kurulan Turcademy.com ve
Pegemindeks.net tarafından yayınları taranmaktadır, indekslenmektedir. Aynı alanda farklı yazarlara ait 1000’in üzerinde yayını bulunmaktadır. Pegem Akademi Yayınları ile ilgili detaylı bilgilere
http://pegem.net adresinden ulaşılabilmektedir.
1. Baskı: Ağustos 2018, Ankara
Yayın-Proje: Ayşe Açıkgöz
Dizgi-Grafik Tasarım:Tuğba Kuşcuoğlu
Kapak Tasarımı: Pegem Akademi
Baskı: Özyurt Matbaacılık
Büyük Sanayi Zübeyde Hanım Mah.
Süzgün Cad. No: 9 İskitler/Altındağ/ANKARA
Tel: (0312) 384 15 36
Yayıncı Sertifika No: 36306
Matbaa Sertifika No: 13385
İletişim
Karanfil 2 Sokak No: 45 Kızılay/ANKARA
Yayınevi: 0312 430 67 50 - 430 67 51
Yayınevi Belgeç: 0312 435 44 60
Dağıtım: 0312 434 54 24 - 434 54 08
Dağıtım Belgeç: 0312 431 37 38
Hazırlık Kursları: 0312 419 05 60
İnternet: www.pegem.net
E-ileti: pegem@pegem.net
Yönetim ve Eğitim Yönetimi Kuramları
Editörler: Prof. Dr. Kamile DEMİR - Prof. Dr. Kürşad YILMAZ
Bölümler ve Yazarları
1. Bölüm: Yönetim ve Eğitim Yönetimi
Prof. Dr. Kürşad YILMAZ, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi
2. Bölüm: Klasik Yönetim Kuramları
Doç. Dr. Tuncer BÜLBÜL, Trakya Üniversitesi
3. Bölüm: Neoklasik Yönetim Kuramları
Doç. Dr. Cevat ELMA, Ondokuz Mayıs Üniversitesi
4. Bölüm: Davranışçı Kuramlar
Doç. Dr. Yusuf İNANDI, Mersin Üniversitesi
5. Bölüm: Yönetimde Sosyal Bilişsel Kuram
Arş. Gör. Elif ILİMAN PÜSKÜLLÜOĞLU, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
Doç. Dr. C. Ergin EKİNCİ, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
6. Bölüm: Yükleme Kuramı
Prof. Dr. Hasan Basri MEMDUHOĞLU, Siirt Üniversitesi
7. Bölüm: Beklenti-Değer Kuramı
Dr. Öğr. Üyesi Tevfik UZUN, Giresun Üniversitesi
Öğr. Gör. Eray KARA, Giresun Üniversitesi
8. Bölüm: Öz Belirlenim Kuramı
Doç. Dr. Asiye TOKER GÖKÇE, Kocaeli Üniversitesi
9. Bölüm: Rol Kuramı
Doç. Dr. Güven ÖZDEM, Giresun Üniversitesi
Öğr. Gör. Melike GÜNBEY, Giresun Üniversitesi
10. Bölüm: Sosyal Kimlik Kuramı
Prof. Dr. Türkan ARGON, Abant İzzet Baysal Üniversitesi
Dr. Serkan EKİNCİ, Bolu Bilim ve Sanat Merkezi
11. Bölüm: Sosyal Ağ Kuramı
Prof. Dr. Kürşad YILMAZ, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi
Arş. Gör. Mustafa ÇELİK, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi
12. Bölüm: Planlı Davranış Kuramı
Prof. Dr. Şenay SEZGİN NARTGÜN, Abant İzzet Baysal Üniversitesi
İbrahim LİMON, Mithatpaşa Anadolu Lisesi
sekizinci bölüm
ÖZ BELİRLENİM KURAMI
GİRİŞ
Sosyal bilimlerde bugüne kadar yapılan çalışmalara bakıldığında, aslında genelde insan davranışının temelinin, yani güdülenmenin incelendiği görülür. “İnsanlar nasıl davranıyor? Neden böyle davranıyor? İstenilen yönde davranmaları için ne
yapılabilir?” türünden sorular hemen hemen bütün sosyal bilim alanlarında, özellikle de psikolojide, adeta araştırmaların temelini oluşturmuştur. Eğitim alanında
yapılan çalışmalara bakıldığında ise temelde, öğretmenlerin veya okul yöneticilerinin nasıl daha etkili veya verimli olacağı ile öğrenci başarısının nasıl artırılacağı
üzerine çaba harcandığı görülmektedir. Aslında bu çabaların temelinde bir bakıma
güdülenme irdelenmektedir.
Toplumun hemen her kesiminde ebeveynlerin, öğretmenlerin, antrenörlerin
ve yöneticilerin, rehberlik yaptıkları kişileri güdülemek için çaba harcadığını; bu
çabaya muhatap olanların da hayatta kalmak veya görevini yerine getirmek için
gereken enerjiyi bulma yönünde mücadele ettiğini görülür. İnsanlar genelde ödül,
derecelendirme veya değerlendirme sistemi ile başkalarının görüşünden korkmak gibi dışsal faktörlerle harekete geçerler, yani güdülenirler. Ancak bazıları da
duyduğu ilgi, merak, önem veya sahip olduğu değerler sonucu harekete geçer. Bu
tür içsel dürtüler dışsal biçimde desteklenmek zorunda değildir. Bununla birlikte
tutkuyu, yaratıcılığı ve kalıcı çabaları beraberinde getirebilmektedir. Öz Belirlenim
Kuramı, insanların nasıl güdülendiklerini, yani nasıl harekete geçtiğini açıklamaya
çalışmaktadır. İnsanların üzerinde etkili olan dışsal güçlerin birbirleri ile etkileşimi
ve doğasında var olan içsel dürtüler ile ihtiyaçlar, Öz Belirlenim Kuramının konusunu oluşturmaktadır. Bu bölümde Öz Belirlenim Kuramı, tarihi gelişimi ve kavramsal
çerçevede tanıtılmış, örgüt yönetimindeki yeri bakımından da tartışılmıştır.
ÖZ BELİRLENİM KURAMI
Öz Belirlenim Kuramı, bir güdülenme kuramıdır. Kurama göre, insanlar, psikolojik olarak sürekli aktif bir gelişme içinde olan organizmalardır. Özünde tutarlı
134 Yönetim ve Eğitim Yönetimi Kuramları
bir benliğe sahip olan bireyler, bu gelişim süreçlerini sağlıklı biçimde gerçekleştirebilmek için, yaşadığı sosyal çevreden belirli besinlere ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaç, her
insanda doğal bir takım temel psikolojik eğilimleri ortaya çıkarır. Bunlar, psikolojik yönden gelişme ve iyi olma ile yaşadığı çevreye katılma eğilimidir. Bu eğilimler
insanların davranışlarını biçimlendirir. Bu nedenle bireyler, sürekli içsel ve dışsal
çevrelerini geliştirme arayışındadır. Bireylerin büyüme, bütünleşme, gelişme ve ruhen iyi olma eğilimlerini ortaya çıkaran temel ihtiyaçlar, özerklik (autonomy), ilişkili
olma (relatedness) ve yeterlik (competence) biçiminde sıralanmaktadır. Bu temel
ihtiyaçlar evrenseldir ve bireyin sağlıklı olabilmesi, bu ihtiyaçların doyurulmasına
bağlıdır. Bireyin yaşamı sırasında bu temel ihtiyaçlar tatmin edilmesi durumunda,
sağlıklı psikolojik gelişim devam etmektedir. Eğer bu temel ihtiyaçlar engellenirse, bütünleşme yerine parçalanma veya savunma ortaya çıkmakta, yani bireyin
ruh sağlığı bozulmaktadır. Diğer bir deyişle, bireyin gelişimi sırasında bu temel ihtiyaçlar aktif olarak engellenirse, bunun sonucunda, kişilerarası zayıflıklar ve duygu bozuklukları ortaya çıkmaktadır. Özetle, temel ihtiyaçların ihmal edilmesi veya
desteklenmesi, insanların içsel kapasitelerinin tam olarak gelişmesini artırıcı veya
azaltıcı etkisi bakımından kritik önem taşımaktadır. Bu üç temel ihtiyaç birbirinden
bağımsız olmadığı gibi, birbiri ile yakından ilişkilidir (Ryan ve Stiller, 1991; Ryan ve
Deci, 2000a; Wang ve Biddle, 2007; Ryan ve Deci, 2017). Bununla birlikte özerkliğin,
ilişkili olma ve yeterlik ihtiyaçları arasında daha çok öneme sahip olduğunu gösteren araştırmalar da (Deci ve Ryan 1985a; Ryan 1995) bulunmaktadır.
Öz Belirlenim Kuramı’nda, bireyin yaşamındaki öneminden dolayı, öncelikle
özerklik, ilişkili olma ve yeterlik temel ihtiyaçlara odaklanılmıştır. Ancak bu ihtiyaçlar, kuramın yalnızca bir boyutunu oluşturmaktadır. Öz Belirlenim Kuramı, güdülenmeile kişilik çalışmalarını içine alan geniş bir yapılanma göstermektedir. Kuram
güdülenme çalışmalarını, güdülenmenin içsel ve dışsal kaynaklarını belirleyen formal bir kuramı ve bireysel farklılıklara göre bilişsel ve sosyal gelişimde içsel ve dışsal
güdülenme tiplerinin rollerinin tanımını bir meta kuramda bir araya getirmektedir. Kuram ayrıca sosyal ve kültürel faktörlerin bireyin refahını, performansını, irade duygusunu ve inisiyatifini nasıl artırdığına veya azalttığına da odaklanmaktadır.
Bireyin özerklik, yeterlik ve ilişkili olma deneyimini artıran koşulların, aynı zamanda
üst düzeyde irade ve yüksek güdülenme, yüksek performans, istikrar ve yaratıcılık
gerektiren faaliyetlerle ilgilenmeyi geliştirdiği ileri sürülmektedir. Bu bağlamda, Öz
Belirlenim Kuramı, bireyin davranışının şekillenmesinde doğuştan getirdiği özerklik, ilişkili olma ve yeterlik eğiliminin yanı sıra, içinde bulunduğu çevrenin özelliklerinin de önemli olduğunu varsaymaktadır. Kurama göre insanlar doğuştan psikolojik gelişimini tamamlamaya ve davranışını öz-düzenlemeye eğilimlidir. Sosyal
çevre, bireyin kendisiyle ve çevresiyle bütünleşme çabasını destekleyici veya yok
edici ögeler barındırmaktadır. İnsanın doğası (human nature) büyük oranda deneyimlere bağlıdır. Yani, yaşamı boyunca temel ihtiyaçların desteklenmesine karşı engellenmesi; doyurulmasına karşı hayal kırıklığı yaratmasına göre şekillenir. Dolayısı
Öz Belirlenim Kuramı
135
ile sosyal çevre, bireyin benliğini bulmasına ve davranış göstermesine hem yardım
edici, hem de engelleyici rol oynayabilir. Bireyin çevresindeki sosyal faktörlerin hem
destekleyici hem de engelleyici olabileceklerini ifade eden Öz Belirlenim Kuramı,
bu yönü ile organizmik bir kuramdır (Ryan ve Deci, 2000a; 2017; Deci ve Ryan, 2015,
2017).
Kuram, organizmik yönü ile bireylerin, grupların ve toplumun sağlıklı biçimde
gelişimini sağlayan koşulları belirler. Böylece bireyin büyüme, bütünleşme ve iyi
olma sürecinde etkili olan faktörleri anlaşılır biçimde tanımlamayı amaçlar. İyi olma
kavramı, bireyin yaşamını tüm yönleri ile değerlendirerek genel bir doyum hissetmesini ifade etmektedir. Kuram, insan ve davranışı ile kişilik gelişimini deneysel olarak ele almaktadır. Sosyal bağlam, bireyin yaşam gücünü, güdülenmesini, sosyal
entegrasyonunu ve iyi olma halini kolaylaştırdığından, Öz Belirlenim Kuramı, özellikle toplumsal bağlamda yer alan faktörlerin yeterlik, ilişkili olma ve özerklik gereksinimlerini tatmin ederek veya etmeyerek, bireylerin gelişimini nasıl desteklediğini
veya engellediğini araştırır. Herhangi sosyal bağlam içinde, bu psikolojik ihtiyaçların biri desteklenmediği oranda bireyin refahına yıkıcı etkileri olacaktır. Kuramın
bu yönünü irdeleyen araştırmalar, sosyal bağlamda ortaya çıkan ve hem bireysel
gelişime destek olan, hem de tükenmeye, parçalanmaya, antisosyal davranışlar sergilemeye ve mutsuzluğa neden olan faktörleri inceler. Bu bağlamda, psikolojik bir
kuram olmasına rağmen, incelediği psikolojik süreçlerin biyolojik temellerine yönelik yapılan araştırmalar, Öz Belirlenim Kuramı’ına evrimsel bir derinlik sağlamıştır
(Ryan ve Deci, 2000a, 2017).
Öz Belirlenim Kuramı kapsamında yapılan çalışmalar, insan ile sosyal çevre arasında diyalektik bir ilişki olduğunu da varsayar. Çünkü insan, bir yandan yaşamını
aktif olarak sürdürürken, diğer yandan benliğini bütünleştirmeye çalışmaktadır. Bu
bütünlemenin başarılı veya olumsuz olmasına neden olan destekleyici veya engelleyici ögeler, bireyin yaşadığı deneyimlerden, yani sosyal çevresinden gelir. Bu bağlamda Öz Belirlenim Kuramı, aktif olan ve gelişmeye yönelik olan insan organizması
ile güdülenmesi, davranışı ve gelişimi açıklayan sosyal bağlam arasındaki diyalektik
yapıyı ortaya koyar. Bireyin psikolojik destek ihtiyacı ile bu ihtiyacın engellenmesininin dinamikleri, kuram kapsamında, aile, okul, örgüt, sağlık ve kültür alanlarında,
günümüze kadar çalışılmıştır (Deci ve Ryan, 2015, 2017).
Öz Belirlenim Kuramı, biyolojik, sosyal ve kültürel koşulların, insanın psikolojik
sağlığı ve gelişimi için gerekli olan yeteneklerini artırmasını veya yavaşça yok etmesini, hem genel hem de belirli alanlarda inceler. Tarih boyunca canlıların gelişimi
ve bu süreçte işlevsel bütünlüğü artıran faktörler, hem biyoloji hem de psikoloji
alanında araştırma konusu olmuştur. Bu kapsamda, bitki ve hayvanların belirli besin maddelerine ve desteklerine olan ihtiyaçları biyolojide çokça araştırılmıştır. Öz
Belirlenim Kuramı da bu çabayı psikolojiye taşıyarak insanın psikolojik büyümesini
ve gelişmesini destekleyen faktörleri araştırmıştır. Bunu yaparken, sosyal davranışın
gelişiminin ve patolojisinin temelini oluşturan bazı temel özellik ve mekanizmalar
136 Yönetim ve Eğitim Yönetimi Kuramları
incelenmektedir. Öz Belirlenim Kuramı’nın bu işlevsel yaklaşımı, hem pratik hem
de kritik öneme sahiptir. Kuram, insanda etkili öz düzenlemenin ve sağlıklı olmanın
altında yatan güdülenmeleri ve memnuniyetleri az çok kolaylaştıran veya zayıflatan
bağlam özelliklerine işaret ettiği için pratiktir. Öz Belirlenim Kuramı’ndan, çeşitli güdülenme türleri ve bunları teşvik eden koşullar belirlenmekte ve ölçülmektedir. Bu
nedenle, kuramdan aileler, okullar, spor takımları, sağlık birimleri, etkileşimli medya
ve örgütler başta olmak üzere çeşitli sosyal bağlamlarda, güdülenmeyi artırmaya
yönelik çabalarda oldukça yararlanılmaktadır. Öz Belirlenim Kuramı aynı zamanda,
toplumsal bağlamın insanın gelişimini ne derece desteklediğini veya zayıflattığını
irdelediği için, doğası gereği eleştireldir. Bu eleştirel yaklaşım, ebeveyn-çocuk, sınıf
veya iş yeri gibi yakınsal sosyal bağlamda uygulanabileceği gibi, insanın temel ihtiyaçlarının doyumunu etkileyen daha geniş kültürel, politik ve ekonomik koşulların
analizinde de uygulanmaktadır. Son olarak, Öz Belirlenim Kuramı göreceli bir taslak değil, insanın sağlıklı ruhsal ve davranışsal işleyişini desteklemek için gereken
sosyal ve kültürel yapı maddelerini içine alan, evrensel kavramlara dayanan, birbirinden bağımsız fakat birbirini destekleyen mini kuramdan oluşan bir meta kuramdır (Ryan ve Deci, 2017). Kuramı ve kapsamını anlayabilmek için öncelikle kuramın
önemli bileşenleri olan kavramlarını irdelemek yararlı olacaktır.
Öz Belirlenim (Self-Determination)
Öz belirlenim, bireyin davranışlarını düzenlemesinde ve eylemlerinde dış faktörler yerine, kendi içsel değerleri ile hareket etmesidir. Bireyler yaşamları boyunca eylemlerinin sorumluluğunu alarak özgür seçimler yapar. Wehmeyer, Agran ve
Hughes’e (2000) göre bir eylemin özbelirlenmiş olması için bireyin özerk davranması, eylemi kendisinin düzenlemesi (self regulation), psikolojik yönden güçlü olması
(empowement) ve kendini gerçekleştirme yönünde davranması (self-realising) gerekir. Bireylerin öz belirleme yapabilmeleri için kendilerini özerk ve yeterli hissetmeleri gerekir. Öz belirleme, yaratıcılığı, kavramsal öğrenmeyi, duygusal durumu
ve özsaygıyı olumlu etkilemektedir (Deci, Connel ve Ryan, 1989).
Öz Belirlenim Kuramı’nda öz belirlenim kavramı ile olayları denetimi altında
tutabilme gücü anlamına gelen kontrol kavramı oldukça sık kullanılmaktadır. Bu iki
kavram birbiri ile ilişkili olmakla birlikte aynı değildir. Daha önce yapılan araştırmalar göstermiştir ki, insanlar deneyimleri sırasında yaşadıkları olayların sonuçlarını
kontrol edemedikleri durumlarda, hastalık gibi, iyi olmama hali gibi, mutsuzluk gibi
olumsuzluklar yaşamaktadır. Bununla birlikte, yaşamın kontrolünü elinde bulundurmak özgür irade sahibi olunduğu anlamına gelmemektedir. Eğer insanlar belli
sonuçları elde etmek için veya olayları kontrolleri altında tutmak için herhangi bir
baskı hissederse, özgür irade kullanmış olmazlar; yani öz belirlenim gerçekleşmez.
Özgür irade, seçme demektir. Öz belirlenim de bireyin seçme deneyimi yaşamasıdır. Burada birey, sonucuna katlanmayı kabul ederek bir davranışı seçmekte veya
kendini olayların akışına bırakmaktadır. Bireyin olayları kontrol gücü demek, bireyin
Öz Belirlenim Kuramı
137
bir davranışı seçebilme iradesi demektir. Dolayısı ile öz belirlenimde birey yaşantısındaki sonuçları kontrol etmez. Müdahale edemeyeceğini bildiği olası sonuçlarına
katlanmayı kabul ederek, bir eylemi gerçekleştirmeyi veya eylemsiz kalmayı seçer
(Deci ve Ryan, 1985a, 1985b).
Kişi, yaşadığı olaylarda kontrolü elinde tuttuğunda, önceden belirlediği, amaçladığı sonuçlara güvenli biçimde ulaşır. Ancak bu öz belirlenim değildir. Kontrol,
bireyin gerçekleştirdiği eylem ile bu eylem karşılığında elde edeceği olası sonuçlara
vurgu yapar. Oysa öz belirlenim, kişinin eylemini başlatma özgürlüğüdür. Davranışı
özgür iradesi ile seçerek başlatan kişinin, bu eylem üzerinde kontrolü elbette vardır.
Ancak bu her zaman öz belirlenim değildir. Eylemi seçen kişi, olası sonuçlara razı
olduğu için, seçtiği eylemin sonucu karşısında adeta piyon durumundadır. Böyle
durumlarda kontrolün kişinin elinde olduğu söylense bile, aslında bireyin davranışını, yapacağı seçim değil, karşılaşacağı olası sonuçlar belirler. Gerçekten de, kişinin öz belirlenim ile davranabilmesi için seçeceği eylemin sonuçlarını da kontrol
edebilmesi gerekir. Ancak burada önemli olan özbelirlenim yapabilmektir; olayların
kontrolünü elinde tutmak değildir. İnsanlar olayların sonucunu her zaman kontrol
altında tutmak istemezler. Diğer bir deyişle, her zaman olayların sorumluluğunu
üstlenmek istemezler. Bunun yerine, çoğunlukla başkalarının kontrolü ele almasını,
dolayısı ile sorumluluğu üstlenmesini tercih ederler. İnsanların asıl istediği, başkalarının kontrolü altında olup olmama konusunda seçim yapmaktır. Dolayısıyla, özgür
irade, yani seçim yapma ihtiyacı demek, bir anlamda, kontrol sahibi olunan eylemin
sonuçlarından sorumlu olmamayı istemek ve sonuçları kontrol etmemeyi tercih etmek anlamına gelir (Deci ve Ryan, 1985a). Buradan anlaşılacağı üzere, insanlar eğer
bir eylemi gerçekleştirmeyi özgür iradeleri ile seçiyorlarsa, bu eylemin sonuçlarına da katlanacaktır. Seçim yapmak, beraberinde olası sonucun sorumluluğunu da
üzerine almak demektir. Bu bağlamda insanlar genelde eyleme geçip geçmeme
konusunda başkasının kararına uymak isterler. Böylece eylemin olası sonuçlarından
kendileri değil, kararı verenler sorumlu tutulacaktır.
Özerklik (Autonomy)
Özerklik, kendi kendine başlatılan ve düzenlenmiş içsel faaliyetleri kasteder.
Özerklik ihtiyacı, bireyin kendi kararlarını kendisinin almasını, bunun için seçim
yapmasını ve davranışını kendisinin başlatmasını ifade eder. Böylece birey gerçekleştirdiği eylemin sorumluluğunu almakta, yani eyleminin arkasında durmaktadır
(White, 1959; Deci ve Ryan, 1985a, 2000). Deci ve Ryan (2000) özerkliği bireyin davranışlarını başlatmaya, sürdürmeye ve sonlandırmaya yönelik tercih, onay ve irade hissini deneyimlemesi biçiminde kavramsallaştırmıştır. Özerklik ihtiyacı, bireyin
benliğiyle onayladığı ve benliğiyle bütünlük içinde olan davranışlar sergileme ihtiyacıdır. Özerklik bireyin yaşamı boyunca başkalarının müdahalesi veya etkisi olmadan, özgür iradesiyle karar verebildiğini duyumsamasıyla ilgilidir. Özerk olduğunu
hissetmek, özgür seçimler yapabildiğini hissetmektir. Özerklik hisseden bireyler
138 Yönetim ve Eğitim Yönetimi Kuramları
kendilerini ifade etmede veya karar vermede özgür olduğuklarını hissederler. Dolayısıyla kendi isteklerinin farkında olmak ve davranışlarında seçme hakkı olduğunu
hissetmek özerk karar vermenin boyutlarıdır. Özerklik, kuramdaki genel anlamıyla,
kendi davranışlarını düzenleme ve kendi kendini yönetmeye karşılık gelmektedir
(Deci ve Ryan, 1987; Ryan ve Stiller, 1991).
Kuramda özerklik ile özbelirlenim kavramlarının zaman zaman (örneğin, Soenens ve Vansteenkiste, 2005; Soenens, Vansteenkiste, Lens, Luyckx, Goossens,
Beyers ve Ryan, 2007; Vansteenkiste vd., 2005) birbirinin yerine kullanıldığı görülmektedir. Diğer yandan özerklik ve bağımsızlık kavramları da aynı ifadelermiş gibi
görünmektedir. Özerklik iradeli, uyumlu ve bütüncül hissetmeyle ilgili bir durumdur. Bu bağlamda özerklik bağımsızlık veya özgüven değildir. Çünkü insanlar içinde
bulundukları duruma göre özerk de özerk olmayacak biçimde de bağımsız, bağımlı
veya karşılıklı bağımlı davranabilir. Kuramda ayrıca algılanan özerklikten bahsedilmektedir. Algılanan özerklik, bireyin yaşamı boyunca duygu ve düşüncelerini ifade
etme ve karar verme özgürlüğüne sahip olduğunu hissetmesidir. Algılanan özerklik, bireyin çevresi tarafından güdülenirken, özerkliğinin desteklendiğini hissetme
derecesidir (Deci ve Ryan, 1987; Ryan ve Lynch, 1989; Ryan ve Deci, 2017).
Yeterlik (Competence)
Yeterlik, bireyin bir işi yürütürken etkili ve kendinden emin hissetmesidir. Birey,
sosyal yaşam içinde etkili olduğu duygusunu hissettiğinde, yeterli olduğuna inanır.
Yeterlik ihtiyacı, bireyin başa çıkması gereken durumlar karşısında, potansiyelini en
yüksek düzeyde kullanmasını sağlar. Bu ihtiyaç, biyolojik bakımdan hayatta kalma
dürtüsünü, duygusal yönden ise gerçekleştirilen eylemin doyum sağlaması ihtiyacını ifade eder. Diğer bir deyişle, bu ihtiyaç, etkili ve ustaca davranma ihtiyacını işaret eder. Örneğin çocuklar yeni bir beceri edindiklerinde, yeterlik duygusu yaşamak
için, bu beceriyi sürekli tekrarlar. Bir süre sonra, bu tekrardan sıkılan çocuk, yeni
beceri edinme peşinde koşar (Deci, 1975; White, 1959; Ryan ve Deci, 2002; Deci ve
Ryan, 1985b).
Yeterlik ihtiyacının giderilmesi, içinde yaşanılan sosyal çevre ile ilişkilidir. Çünkü bireyler yaşadıkları sosyal çevrede yeterli ve becerikli olduğunu hissetmek ister.
Yeterlik ihtiyacı, bireylerin kapasitelerini en iyi biçimde kullanacakları mücadeleleri
aramalarına ve bu mücadeleden zaferle çıkmaya çalışmalarına yol açar. Mücadeleden başarılı çıkan birey kendini yetkin hisseder. Bu ihtiyacın doyurulmaması, bireylerde etkisizlik ve istenen sonuçlara ulaşılamadığı için beceriksizlik duygusu yaşatır.
Oysa yeterlik algısına sahip kişiler, amaçlarına başarılı bir şekilde ulaşabilecekleri
inancını taşır. Kendi amaçlarına çabuk şekilde ulaşan ya da bu duyguyu yakalayan
kişiler daha sağlıklı olur (White, 1959; Deci, 1975; Carver ve Scheier, 2000; Williams,
Gagne, Ryan ve Deci, 2002).
Öz Belirlenim Kuramı
139
İlişkili Olma (Relatedness)
İlişkili olma, insanların diğerleri ile ilgili, ilişki içinde olma isteğini içinde barındırır. İlişkili hissetme, bireyin içinde bulunduğu sosyal çevreye uyumlu, doyurucu
biçimde katıldığını hissetmesidir. İlişkili olduğunu hisseden birey, değer verdiği kişilerle bağlantı içinde veya yakın olduğunu hisseder. Bu yakınlık, bireyin desteklendiğini hissetmesine yol açar; bu da doyum sağlar. Dolayısı ile ilişkili olma ihtiyacı, bireyin tatmin edici ve destekleyici sosyal ilişkilere duyduğu ihtiyacı işaret eder (Deci
ve Ryan, 1991; Deci, Eghrari, Patrick ve Leone, 1994; Grolnick, Benjet, Kurowski ve
Apostoleris, 1997; Reis, Sheldon, Gable, Roscoe ve Ryan, 2000; Ingledew Markland
ve Sheppard, 2004).
Öz Belirlenim Kuramı kapsamında, örgüt ortamında özerklik, bireyin görevini yerine getiririken seçimlerde bulunmasını ve bu konuda kendini özgür hissetmesini belirtir. Çalışanın üstleri ve astları ile yakın ilişkide olmak ve özellikle üstleri
tarafından desteklendiğini bilmek istemesi, ilişkili olma ihtiyacını işaret etmektedir.
Çalışanın görevlerini tamamlarken kendini etkili, dolayısı ile başarılı hissetmesi de
etkililik ihtiyacını belirtir.
GÜDÜLENME VE ÖZ BELİRLENİM KURAMI
Güdülenme, genellikle davranışın enerjisi, yönü ve ısrarlılığı olarak tanımlanır. Öz Belirlenim Kuramı, örgüt ve yönetim alanının yanı sıra, ebeveynlik, eğitim,
sağlık, spor ve fiziksel aktivite, psikoterapi ve sanal dünyalar gibi çeşitli alanlarda
başarıyla uygulanmış bir makro güdülenme kuramıdır (Deci ve Ryan, 1985b; Pinder,
1998; Ryan ve Deci, 2017). Deci ve Ryan (2008) Öz Belirlenim Kuramı kapsamında
insanların hangi durumlarda bir şeylere karşı istekli, hangi durumlarda isteksiz olduğunu belirlemeye çalışmış ve bir güdülenme tanımı yapmışlardır. Ryan ve Deci
(2017) güdülenmeyi, bir şeyi yapmak için harekete geçme isteği biçiminde tanımlamış; enerjik ve aktif kişiyi güdülenme sahibi olarak görmüşlerdir. Diğer yandan bir
eylemi yapmak için herhangi bir isteği ya da enerjisi olmayan kişiyi de güdülenmemiş olarak nitelendirmişlerdir.
Öz Belirlenim Kuramı, güdülenme ile güdülenmemeyi (örneğin güdülenme
eksikliği) birbirinden ayırır. Güdülenmemiş kişi, yapacağı etkinliğe yönelik istekli değildir. Oysa güdülenmiş kişi, eylemi yapmaya istek duyar. Güdülenmemişlik
(amotivation) ne içsel ne de dışsal olarak güdülenmedir. Bu kavram öğrenilmiş
çaresizlik kavramına benzemektedir. Güdülenmemiş kişi, eylemleri ile bunların
sonuçları arasındaki bağı algılayamamakta, yetersizlik duygusu ve kontrol eksikliği yaşamaktadır. Kuram, çalışanların refahının ve performansının, yaptıkları iş sırasında elde ettikleri güdülenmenin biçimine göre değiştiğini savunmaktadır. Bu
bağlamda kuram, güdülenmenin miktarından çok türlerini ayırt etmektedir. Kuram,
ayrıca belirlediği güdülenme türlerinin her birinin farklı hızlandırıcıları, yardımcıları
ve sonuçları olduğunu iddia etmektedir (Pelletier, Fortier, Vallerand, Tuson, Brière,
ve Blais, 1995; Gagne´ ve Deci, 2005; Deci, Olafsen ve Ryan, 2017).
152 Yönetim ve Eğitim Yönetimi Kuramları
gı hissettiğini, daha az hastalık belirtisi gösterdiğini ortaya koymuştur. Baard, Deci
ve Ryan (2000) çalışanların örgüt içindeki ihtiyaçlarının doyumunun hem işteki
performans ile hem de psikolojik düzenlemeler ile ilişkili olduğunu keşfetmiştir.
Deci vd. (2001) temel psikolojik ihtiyaçların doyurulmasının, bireyci kültürlerde olduğu kadar toplulukçu kültürlerde de önemli olduğunu ortaya koymuştur.
Gagne´ ve Koestner (2002) ile Gagné, Boies, Koestner ve Martens (2004) 13
ay süren boylamsal bir çalışma yaparak, özerk güdülenmenin örgütsel bağlılık ile
ilişkili olduğunu belirlemiştir. Gagné ve Deci (2005) Öz Belirlenim Kuramı’nı örgütlerde yaşanan iş doyumu bağlamında irdelemiştir. Söz konusu çalışma, diğer
faktölerin yanı sıra, içsel güdülenmenin ve içsel ödüllerin örgütsel vatandaşlık ile
ilişkisini ortaya koymuştur. Vansteenkiste, Neyrinck, Niemiec, Soenens, Witte ve Van
den Broeck (2007) çalışanların dışsal, içsel, işe yönelik değer yönelimleri ile bunların
olumlu ve olumsuz sonuçlarını araştırmıştır. Yazarlar, araştırma sonucunda, maddeci bakış ile örgütü yönetmenin hem çalışanlar hem de örgüt için bir dizi olumsuz
etkisi olduğunu belirlemiştir. Maddeci değerlerle yönetilen çalışanların örgütü terk
etme olasılığının daha yüksek olduğu da belirlenmiştir. Görülüyor ki Öz Belirlenim
Kuramı kapsamında örgüt ve yönetim konusunda birçok araştırma yapılmıştır.
Kuramın kapsamı ve önemi düşünüldüğünde birçok yeni araştırma yapılacağı da
düşünülmektedir.
ÖRGÜT YÖNETİMİNDE ÖZ BELİRLENİM KURAMI
Öz Belirlenim Kuramı, bireyin güdülenmesini, gelişimini ve iyi olma halini deneysel olarak irdeleyerek ortaya çıkmıştır. Kuram, bireyin performasını ve iyi olma
halini etkileyen güdülenmenin miktarından ziyade türlerine odaklanmaktadır. Bu
bağlamda güdülenmeyi, özerk, kontrollü ve güdülenmeme biçiminde ayırmaktadır. Kuram ayrıca bu tür güdülenmeleri güçlendiren veya azaltan sosyal koşullara
değinmektedir. Söz konusu koşullar, bireyin özerklik, yetkinlik ve ilişkili olma temel
psikolojik ihtiyaçlarının doyurulmasını engellemekte veya desteklemektedir. Bu
ihtiyaçların engelenme veya desteklenme oranı da bireyin güdülenmesinin hem
türünü hem de gücünü etkilediğini savunmaktadır. Kuram ayrıca bireyin içsel ve
dışsal yaşam hedeflerinin performasına ve iyi olma haline etkisini inceler (Deci ve
Ryan, 2008). Bu bağlamda Öz Belirlenim Kuramı örgüt yönetimine oldukça yararlı
bilgiler sunmaktadır.
Kuramın bulguları ışığında, çalışanların özerklik, yetkinlik ve ilişkili olma ihtiyaçlarını karşılayacak bir yapılanmaya gidilmesi, örgütün etkili yönetimini destekleyecektir. Bu bağlamda çalışanlar, kendilerini özerk hissetmeleri için, yetkilendirilebilir.
Ancak yetkilendirmenin gerçekleştirilebilmesinin, insan kaynağının liyakatli, sorumluluk sahibi, örgüte bağlı olması gibi öncüllere ihtiyaç duyduğu göz ardı edilmemelidir. Özerklik sağlanan çalışanın, kendisine örgüt içinde güvenildiğini hissetmesi, yani
kendini yetkin hissetmesi için de esnek denetleme önerilmektedir. Bu bağlamda ça-
Öz Belirlenim Kuramı
153
lışanı, aldığı her kararı sorgulamak yerine, karar alma konusunda desteklemek gereği
ortaya çıkmaktadır. Böylece yönetim tarafından güvenildiğini ve desteklendiğini bilen çalışan, kendini örgüt içinde hem özerk, hem yetkin hem de ilişkili hissedecektir. Böylece temel psikolojik ihtiyaçları doyurulan çalışan işini yaparken içsel güdülenmeyle hareket edeceğinden, bu çalışanın performasını artırmak için ayrıca dışsal
bir takım ödül veya cezaya gerek olmayacaktır. Kendini özerk, yetkin ve örgüt içinde
olumlu ilişki yaşayan biri olarak tanımlayan çalışanlardan oluşan örgütlerde istenmeyen davranışlar da azalacak, böylece örgütsel etkililik desteklenecektir.
Yukarıda belirtilenler, eğitim yönetimi için de geçerlidir. Ayrıca eğitim yönetiminin hiç eskimeyen en önemli sorunu, değişen küresel dünyada hayatta kalabilme çabasında, ülkenin eğitim sistemini yeniden yapılandırmadır. Eğitim sisteminin
temelinde okullar bulunmaktadır. Okulları ayakta tutan da öğretmen ve yöneticilerdir. Bilgi çağında, özellikle teknolojik gelişimin getirdiği değişimin baş döndürücü bir hızla gerçekleştiğini görüyoruz. Böylesine hızla değişen dünyada yaşamını
sürdürecek gelecek nesilleri yetiştirecek öğretmen ve yöneticilerin de öncelikle bu
değişimlerle başa çıkabilmesi gereği doğmaktadır. Bu bağlamda, eğitimde yeniden
yapılanmanın anahtarının, belki de eğitimcilerin bu değişimlere sahip çıkması olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Öz Belirlenim Kuramı’na göre örgütlerde etkili değişim, ancak örgüt üyelerinin
değişimin önemini tamamen özümsemesi, içselleştirmesi ile gerçekleşmektedir.
Çalışanlar, örgüt içindeki değişimi ancak özerklik, ilişkili olma ve yeterli olma temel
psikolojik ihtiyaçlarını tatmin edecekse özümsemekte ve içselleştirmektedir (Deci
ve Ryan, 2000; Baard vd., 2004; Deci, 2009). Bu bağlamda eğitimde gerek küçük
ölçekli değişiklikler, gerekse refom niteliğinde yeniden yapılanmaların başarıya
ulaşabilmesi, öncelikle bunları okullarda hayata geçirecek öğretmen ve okul yöneticilerinin özümsemesine, benimsemesine bağlıdır. Öz Belirlenim Kuramı bakış
açısıyla, eğitimcilerin ancak özerk olma, yeterli olma ve ilişkili olma temel ihtiyaçlarını tatmin edecek değişimleri içselleştireceği ve bunların gerçekleşmesi için çaba
harcayacağı söylenebilir. O halde gerek eğitim yönetiminde politika üretenlerin,
gerekse politikaları yürüten üst yönetimin bu noktaya önem vermesi gereği doğmaktadır.
Öz Belirlenim Kuramı’na göre içselleştirme etkili değişimin anahtarıdır. O halde, eğitim sisteminde yapılacak değişimlerde, eğitimcilerin kendilerinden istenen
uygulamaları okullarda hayata geçirirken, özerklik, yeterlik ve ilişkili olma ihtiyaçlarını tatmin edecek yönde hareket etmeleri sağlanmalıdır. Bu bağlamda, öğretmen
ve okul yöneticilerine, görevlerini yerine getirirken özerk davranmaları yönünde
destekleyici davranılmalıdır. Bunun için her adımlarını kontrol edici bir yönetim
anlayışının tersine, görevleri sırasında özgür iradeleri ile karar almaları desteklenmelidir. İkinci olarak, öğretmen ve okul yöneticilerinin okullarda kendilerini yetkin hissetmesi sağlanmalıdır. Bu bağlamda eğitimciler sık sık hizmet içi eğitimler
ile desteklenmelidir. Eğitimlerle desteklenen eğitimciler, kaşılaştıkları değişimler-
154 Yönetim ve Eğitim Yönetimi Kuramları
le başa çıkabilecek bilgi ve beceri alt yapısına sahip olacağından, kendilerini daha
güçlü, dolayısı ile daha yetkin hissedecektir. Son olarak, öğretmen ve okul yöneticilerinin gerek görev yaptıkları okul ile gerekse bağlı oldukları eğitim sistemi ile ilişkili
olduğunu hissetmesi sağlanmalıdır. Bunun için de eğitimcilerin üst yönetim tarafından onay gördüklerini ve desteklendiklerini hissetmesi için çaba harcanmalıdır.
Bu yönde atılacak en basit adım, yürütülen sözlü veya yazılı iletişimde eğitimcilere
değer verildiğini hissettirici vurguya dikkat edilmesidir. Eğitimcilerin sağlık, aile gibi
konularda ortaya çıkan sorunlarına karşı üst yönetimin gerek sözlü gerek davranışsal tepkisinde önce insan, yani eğitimcinin kendisi olduğu vurgusu da önemli bir
minik adımdır. Görüldüğü gibi, eğitimcilerin kendilerini okul veya sistemin değer
verilen bir parçası olarak görmesini sağlamak aslında hiç de zor değildir. Bu bağlamda, eğitimcilerin kendilerini içinde oldukları eğitim örgütü ile destekleyici bir
ilişki içinde olduğunu hissettirecek her türlü adım önemlidir.
Bu bölümde Öz Belirlenim Kuramı, kavramsal içeriği, tarihi süreci, örgüt ve
yönetim alanında irdelediği konuları bakımından ele alınarak irdelenmiştir. Kuram
basit bir kuramdan ibaret değil, aksine birbirinden bağımsız fakat birbirini destekleyen altı mini kuramdan oluşan bir meta kuramdır. Kuramın bu özelliği, onu
ayrıntılı biçimde ele almanın en büyük zorluğunu da beraberinde getirmektedir.
Bu bölümde kuram, içerdiği kavramlar ve mini kuramlar kısaca özetlenmiştir. Öz
Belirlenim Kuramı’nın, içinde barındırdığı altı minik kuram ile eğitim ve örgüt yönetimine çokça katkısı olabilecek etkili önerilere sahip bir meta yapı olduğu görülmektedir. Bu bağlamda, kuramı tanıtmayı amaçlayan bu bölümün örgüt ve eğitim
yönetimi alanındaki araştırmacılara, yeni çalışmalar için yol gösterici olacağı düşüncesindeyim. Son bölümde yer alan politika yapıcılara ve eğitim yönetiminin tepe
noktasında olan yöneticilerine yönelik öneriler, aynı zamanda okullarda görev yapan yöneticiler için de geçerlidir. Bu bağlamda, bu bölümün eğitim yöneticilerinde
de farkındalık yaratacağı ve yol gösterici olacağı düşünülmektedir.
KAYNAKÇA
Baard, P. P., Deci, E. L. ve Ryan, R. M. (2000). Intrinsic need satisfaction: A motivational basis of performance and well-being in two work settings. Unpublished Manuscript. Fordham University.
Baard, P. P., Deci, E. L. ve Ryan, R. M. (2004). The relation of intrinsic need satisfaction to performance and wellbeing in two work settings. Journal of Applied Social Psychology, 34, 2045-2068.
Carver, C. S. ve Scheir, C. (2000). Autonomy of self-regulation. Psychological Inquiry, 11(4), 284-232.
Deci, E. L. (1972). The effects of contingent and noncontingent rewards and controls on intrinsic
motivation. Organizational Behavior and Human Performance, 8, 217-229.
Deci, E. L. (1975). Intrinsic Motivation. New York: Plenum.
Deci, E. L., Betley, G., Kahle, J., Abrams, L. ve Porac, J. (1981). When trying to win: Competition and
intrinsic motivation. Personality and Social Psychology Bulletin, 7(1), 79-83.
Deci, E. L. ve Ryan, R. M. (1985a). The general causality orientations scale: Self determination in
personality. Journal of Research in Personality, 19, 109-134.