İ S T A N B U L
M E C M U A S I
22
İstanbul Şehremaneti Mecmuası
Sayı 22, Haziran 1926
Tıpkıbasım ve Çeviriyazı
Yayına Hazırlayanlar
Bülent Bilmez
İrfan Çağatay
İzzet Umut Çelik
Serhat Bozkurt
Tolga Karahan
Çeviriyazı
Serhat Bozkurt
Tolga Karahan
Zeynep Köten
Redaksiyon/Son Okuma
Abdurrahman Yiğitalp
Gizem Demir
Nare Buse Gürak Develioğlu
Nihal Boztekin
Tahir Baykuşak
Grafik Tasarım
Burak Şuşut, Fika
Tasarım Uygulama
İrfan Çağatay
Baskı Öncesi Hazırlık
Deniz Han
Nalan Öztürk
Takım ISBN: 978-605-9507-62-2
22. Cilt ISBN: 978-625-6788-45-9
İstanbul, Haziran 2024
© 2024.
Bu yayının bütün hakları
İBB Kütüphane ve Müzeler
Müdürlüğü’ne aittir.
İBB Kütüphane ve Müzeler Müdürlüğü
Miralay Şefik Bey Sok. No: 6
Taksim, Beyoğlu, İstanbul
0 (212) 249 95 65
0 (212) 249 09 45
kutuphanemuzeler@ibb.gov.tr
Kapak Görseli: İBB Atatürk Kitaplığı, Alb_000611.
İ S T A N B U L
M E C M U A S I
Haziran 1926
22
Tıpkıbasım ve Çeviriyazı
EKREM İMAMOĞLU
Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
Değerli İstanbullular;
Türkiye’de yayınlanan ilk şehircilik ve yerel yönetim dergisi İstanbul Şehremaneti Mecmuası’nı tıpkıbasımıyla yeniden İstanbullularla buluşturmanın heyecanını yaşıyoruz. Köklü bir belleği muhafaza eden derginin yaklaşık 100 yıllık anlatısını ve günümüzle kurduğu ilişkiyi tekrar
görünür, bilinir kılıyoruz.
Cumhuriyet’in hayatın hemen her alanında ortaya çıkardığı değişim ve dönüşümün gözlemlenebildiği yaşam alanlarının başında İstanbul geliyordu. Belediyeler ise kamu kurumları olarak bu dönüşümün en önemli araçlarından olacaktı. Yeni rejimin yerel ölçekte ikamesini sağlayan
bir araç olarak tanımlayabileceğimiz belediyeler, ilk yıllarında birçok alanda olduğu gibi Osmanlı
döneminden miras kalan bir kurumsal altyapıyı kullanmıştı.
Cumhuriyet’in belediye algısı kentsel ve idari ihtiyaçların yanı sıra eğitim ve sanat politikalarını düzenleyen kurumlar olarak da hizmet veren bir tarif içeriyordu. Bu tarif içerisinde değerlendirilmesi gereken İstanbul Şehremaneti Mecmuası incelendiğinde, gerçekten de yaşamın her
noktasına dokunan bir içerikle karşılaşıyoruz. Şehir belleğini muhafaza eden İstanbul Şehremaneti
Mecmuası trafik yönetmeliklerinden mimariye ve sanat tarihine, iskân ve imardan gündelik konulara ve sağlık hizmetlerine kadar çok kapsayıcı bir içeriğe sahip.
Eski harfli tüm sayılarını yayınlamaya başladığımız derginin, disiplinlerarası güncel çalışmalar için önemli bir kaynak olacağına inanıyorum. Özelde İstanbul Belediyesi kurum yayını
gibi bir başlık taşımakla birlikte İstanbul Şehremaneti Mecmuası, 20. yüzyıl Türkiye’sinin anlatısını
sunuyor. Günümüzde yayın hayatına devam eden İstanbul Bülteni ve İST dergilerinin de böyle bir
geleneğin üzerine inşa edildiğini söyleyebiliriz.
Bu çalışmanın geçtiğimiz yüzyılı daha anlaşılır kılmak ve yaşadığımız yüzyılla ilişkisini
daha sağlıklı okuyabilmek adına büyük bir boşluğu dolduracağı umut ediyorum. Emeği geçenlere
teşekkür ediyor, tüm hemşehrilerime iyi okumalar diliyorum.
Saygılarımla.
Sunuş
MAHİR POLAT
İstanbul Büyükşehir Belediyesi
Genel Sekreter Yardımcısı
Dergi çıkarmak bir ihtiyacın sonucudur. Bu dergilerin sayfalarında izlerini gördüğümüz
yazarların ya da çizerlerin hayata dair bir derdi, insana dair bir sözü vardır. Farklı alanlarda toplumun hafızasını muhafaza eden dergiler, toplumsal, siyasal ve kültürel atmosfer başta olmak üzere
birçok alanda insana ve topluma dair hemen her türlü sürecin seyrini takip etmemizi mümkün
kılar. Bu anlamda Osmanlı döneminden Cumhuriyet’e farklı dillerde ve içeriklerde yüzlerce dergiden oluşan bir görsel ve yazılı hafızadan söz edebiliyoruz.
19. yüzyıldan günümüze devam eden bu köklü dergicilik geleneği içinde en uzun soluklu
olanlardan biri Türkiye Cumhuriyeti İstanbul Şehremaneti Mecmuası’dır. Tanzimat ile hızlanan Osmanlı modernizasyonu dahilinde kimisi uzun kimisi de daha kısa soluklu birçok dergi yayınlanmıştır. 1 Eylül 1924 tarihinde, Şehremini Operatör Emin (Erkul) Bey’in İstanbul şehreminliği
döneminde ve Osman Nuri (Ergin) yönetiminde yayın hayatına başlayan İstanbul Şehremaneti
Mecmuası, Cumhuriyet’in ilk yıllarında yayınlanan ilk şehircilik ve yerel yönetim dergisi olması
açısından ayrıca önemli bir yere sahiptir.
Şehrin hafızasına dokunan önemli yazılı kaynaklardan biri olan mecmuanın ilk sayısında
yer alan bazı içeriklerin güncel olanla kurduğu ilişki dikkat çekicidir. Bu anlamda, ekmek ve fırınlar ile ilgili “İstanbul’un İaşesi” başlıklı yazıda değerlendirilen iaşe planlaması, zirai program
gibi başlıklar aslında günümüz Türkiye’sinde süregiden bir sorunun tarihselliğini bize gösterir.
İstanbul'un güncel sorunlarının yanı sıra genel olarak Şehremaneti’nin idaresiyle ilgili güncel
gelişmelerin ve mevzuatın duyurulduğu bu mecmua, İstanbul Belediyesi tarihi için merkezi bir
kaynak oluşturmakla birlikte, özellikle disiplinlerarası çalışmalarda güçlü bir altlık oluşturacak,
şehir belleği adına önemli bir boşluğu dolduracaktır.
Gündelik hayattan ekonomi ve sağlığa uzanan zengin içeriği ve kapsayıcılığıyla kent araştırmacıları başta olmak üzere tüm İstanbullular için bu önemli kaynağı erişilebilir kılan ve bu
çalışmaya emek veren tüm arkadaşlarıma teşekkür ederim.
Yayına Hazırlayanların
Notu
Türkiye’de genelde geçmiş ve tarihle ilişki konusunda yaşanan sorunlardan biri olan kurumların kendi tarihlerinin kaynaklarını muhafaza etme ve kamuoyunun hizmetine sunması konusundaki zafiyet, maalesef sadece önemli maddi kaynak ve uzman eksikliği yaşayan sivil toplum kuruluşları
için değil, resmi kurumlar için de önemli oranda geçerlidir. Kurum arşivleri ve özellikle belgelerin
muhafazası söz konusu olduğunda biraz daha olumlu bir tabloyla karşılaşmak mümkün olmaktadır,
ama asıl kullanıcı dostu bir yöntemle ve paylaşımcı bir anlayışla kaynakların kamu kullanımına
sunulması söz konusu olduğunda bu arşivler, daha çok kaynakların “saklandığı” mekânlardan ibaret
olmaktadır. Üstelik, arşiv denince hemen akla gelen “belgeler” için geçerli olan bu sorun, matbu kaynaklar ve özellikle nadir eserler için başka bir şekilde kendini göstermektedir: 1928 öncesi döneme
ait kaynaklarla ilgili dil/alfabe farkından kaynaklı engeller bir yana, bu kaynakları bulunduran kütüphanelerin sayısı oldukça azdır.
Söz konusu kütüphaneler arasında müstesna yere sahip olan ve uzun yıllardan beri bu alanda
verdiği hizmetlerini daha kullanıcı dostu bir yöntemle araştırmacılara sunma çalışmaları yürüten
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı, ayrıca çeviriyazı basımlarını (çoğu zaman tıpkıbasımıyla birlikte) yayınlamak yoluyla bu kaynakları eski alfabeyi bilmeyen okurların da kullanımına
sunmaktadır. Son yıllarda artan çeviriyazı faaliyetleri içerisinde değerlendirilebilecek bu anlamlı
çabanın bir parçası olarak, bizzat belediye tarafından yayınlanmaya başlayan ilk süreli yayının tıpkıbasımı ve çeviriyazı basımının gerçekleştirilmesi, bu yöndeki çalışmaları yeni bir boyuta taşımaktadır: Yüz yıla yakın tarihine/belleğine sahip çıkma anlayışıyla, yeni yüzyılın eşiğinde İstanbul
Büyükşehir Belediyesi, İstanbul Şehremaneti Mecmuası’nın tıpkıbasımını ve çeviriyazı basımını matbu ve online olarak İstanbulluların hizmetine sunmaktadır. Böylece İstanbul Büyükşehir Belediyesi
içinde kurumsal bellek konusunda farkındalık ve duyarlılığın artması için önemli bir adım atılırken,
İstanbullulara da yüz yıl öncesinin dergisini ay ay okuma fırsatı verilmektedir. Yer yer oldukça ilginç
popüler bilgiler barındıran ve zevkle okunan, ama araştırmacılar için her yönüyle eşsiz bir kaynak
oluşturan bu süreli yayının okura sunulmasının, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin tarihine/belleğine sahip çıkması anlamında yakın zamanda atılacak adımların habercisi olarak görülmesini isteriz.
Zafer Toprak, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi’ne yazdığı “Şehremaneti Mecmuası” maddesinde, büyük oranda mecmuanın birinci sayısındaki “Mecmuanın Programı” başlıklı yazıyı özetler
ve bu yayının aslen Osman Nuri Ergin’in gayretleri sonucunda hayata geçirildiğini belirtir.1 Başka
1
Zafer Toprak, “Şehremaneti Mecmuası”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c. 7 (İstanbul: Kültür Bakanlığı ve
Tarih Vakfı, 1994), s. 149.
10
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
bir ansiklopedide aynı başlıklı bir madde kaleme alan Semavi Eyice “dergide belediye ile ilgili mevzuat, istatistikler, iskân ve imara dair konular, şehir haberleri, belediye uygulamalarından doğan hukukî ihtilâflar, resmî yazışmalar, trafik yönetmelikleri hakkında bilgi ve yazılar yanında İstanbul’un
tarihi ve şehrin eski eserlerine dair araştırmalara da yer” verildiğini belirtir.2
İstanbul Belediyesi tarihi için eşsiz bir öneme sahip Türkiye Cumhuriyeti İstanbul Şehremaneti
Mecmuası’nın ilk sayısı 1 Eylül 1340 [1924] tarihinde yayınlanmıştır. On yedi yıl boyunca (Mart
1942 tarihine kadar) 199 sayı yayınlanan mecmuanın isminin altında, 1-51. sayılarda “Şehremaneti
tarafından ayda bir neşrolunur”, 52-72. sayılarda “Şehremaneti tarafından ayda bir çıkarılır”, 73-86.
sayılarda “İstanbul Belediyesi tarafından çıkarılır aylık mevkute”, 86-120. sayılarda “İstanbul Belediyesi tarafından her ay çıkarılır”, 121-148. sayılarda “İstanbul Belediyesi tarafından iki ayda bir
çıkarılır”, 149-181. sayılarda “Belediye İstatistik ve Neşriyat Şubesi tarafından iki ayda bir çıkarılır”,
182-188. sayılarda “Belediye Neşriyat, İstatistik ve Turizm Müdürlüğü tarafından çıkarılır” ve 189199. sayılarda “Belediye Neşriyat ve İstatistik Müdürlüğü tarafından çıkarılır” ibaresi yer almaktadır.
Her ne kadar ilk 120 sayısının başlığı altında ayda bir yayınlanacağı belirtilse de iki (54-55, 6465, 71-72, 99-100, 101-102, 104-105, 106-107, 109-110 sayıları) veya üç (112-113-114, 115-116-117, 118119-120 sayıları) sayının birlikte basıldığı olmuştur. 121-182. sayıların ise iki ayda bir yayınlanması
planlanmış, fakat üç veya beş sayının birden basıldığı olmuştur (149-153, 160-162, 163-165, 166-168
sayıları). Buna ek olarak, Kasım 1938’de 169-170. sayı çıkmışken, Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatı
üzerine hemen aynı ay içinde özel bir sayı çıkarılmıştır (171. sayı). Herhangi bir ibare olmamasına
rağmen 182-199. sayılar arasında ayda bir yayınlanmaya çalışılmış, 183-184, 187-188, 189-190. sayıları hariç, ayda bir yayınlanmıştır.
İlk zamanlarda mecmuanın Şehremaneti tarafından yayınlandığı belirtilmiştir, fakat bu işle
hangi müdürlüğün ilgilendiği mecmuanın kapağına taşınmamıştır. İlk sayıda yer alan “Mecmuanın
Programı” başlıklı yazının altındaki “Müdevvenat ve İhsaiyat Müdüriyeti” imzası ve buna dair açıklamalardan, yayın işiyle özel olarak bu müdüriyetin ilgilendiği anlaşılmaktadır. 149. sayıdan sonra
Neşriyat ve İstatistik (bir ara buna Turizm de eklenmiş) şube veya müdürlüğü tarafından yayınlandığı, başlıkta belirtilmiştir.
Mecmua 16 sayfa olarak yayın hayatına başlamıştır; fakat sayfa sayıları ilerleyen sayılarda
değişkenlik göstermiş, tek sayı olarak basılanların 88 sayfaya kadar çıktığı olmuştur. İlk 51 sayı eski
harflidir. Kasım 1928’de yeni harflerin kabul edilmesiyle Aralık 1928 tarihli 52. sayıdan itibaren yeni
harflerle basıma başlanmıştır. Öte yandan yeni harflere geçmeden önce de mecmuada bu harflerin
kullanıldığına şahit olmaktayız. Örneğin Eylül 1928 tarihli 49. sayının bazı başlıkları ve Ekim 1928
tarihli 50. sayının “Cumhuriyet Bayramı Programı” başlıklı yazısında yeni alfabe kullanılmıştır. 14
Nisan 1930 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 1580 sayılı Belediye Kanunu’yla “Şehremaneti” yerine “Belediye” tabirinin ikame edilmesi üzerine, Eylül 1930 tarihli 73/1 sayısından itibaren mecmua
T.C. İstanbul Belediye Mecmuası adıyla yayınlanmıştır. İsim değişikliğine gidilen 73. sayı, yeni isimli
mecmuanın birinci sayısı olarak kabul edilmiş ve 98. sayıya kadar eski sayı numarası ve yeni sayı
numarası birlikte verilmiştir: 98/26 gibi. 99. sayıdan sonra ise sadece eski sayı numarası verilmeye
başlanmıştır.
2
Semavi Eyice, “İstanbul Şehremâneti Mecmuası”, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 23 (İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı,
2001), s. 307.
11
İstanbul Şehremaneti Mecmuası, İstanbul şehri ve İstanbul Belediyesi’nin hafızası hakkında
önemli bir kaynak mahiyetindedir. Bu projenin amacı eski harfli olan ilk 51 sayıyı yeni harflere
aktararak, mecmuayı eski yazı bilmeyenler için de kullanılabilir kılmak, İstanbul şehri ve belediyesi
tarihiyle ilgilenen tüm okurların engelsiz başvuracağı bir kaynak haline getirmektir.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi belleğine/tarihine sahip çıkma anlayışıyla gerçekleştirilen
yayınlara, ilk sayısı 1912 yılında yayınlanan İstanbul Beldesi İhsaiyat Mecmuası başta olmak üzere
diğer eski harfli belediye yayınlarının da günümüz alfabesiyle yeniden basımı ile devam edilecektir.
Çeviriyazı yayınlara, 1926-38 yıllarında şehremini/belediye başkanı olarak görev yapan Muhittin
Üstündağ (1884-1953) ile başlamak üzere eski belediye başkanlarının biyografilerinin ve belediyecilik tarihinin farklı boyutlarıyla ilgili monografiler eşlik edecektir.
Bu çalışmaların, İstanbul Büyükşehir Belediyesi belleğine/tarihine ve genelde İstanbul’la ilgili çalışmalara katkı sunmasını temenni ederiz.
Bu Sayıda
Türkiye’de kamu yayıncılığının ilk örneklerinden biri olan İstanbul Şehremaneti Mecmuası’nın
22. sayısında yine birlikteyiz. Mecmua, ikinci yılına yaklaşırken istikrarlı çizgisi ve nitelikli içeriğiyle
İstanbul’un kent kültürü ve tarihinde ne denli özel bir mecra olduğunu tekrar tekrar açığa çıkarıyor.
Şehremaneti Mecmuası, kente odaklanan bir yayın olmasının yanı sıra, yeni inşa edilen cumhuriyet
rejiminin anlatısının da önemli bir parçası. Bu anlamda cumhuriyetin hemen hemen tüm süreçlerini
ve aktörlerini mecmuanın sayfalarından takip edebilmek mümkün. Mecmuanın ilgiyle okunacağını
umduğumuz 1926 yılı haziran sayısı, giriş yazıları dışında yedi tematik başlıkta hazırlanmış.
Mecmuanın sayfalarında ilk olarak Cumhuriyet İstanbul’u ve Mustafa Kemal’in yurt gezileri
kendine yer buluyor. Cumhuriyetin kurulduğu andan itibaren yurt gezilerine çıkmayı ihmal etmeyen
Mustafa Kemal tarafından yurt gezileri, yeni rejimin inşasında önemli ve gerekli birer araç olarak
görülür. Mustafa Kemal’in ziyaret ettiği illerden biri de Bursa’dır ve söz konusu yurt gezisine
Şehremini Muhittin Bey’in başında olduğu bir heyet İstanbulluları temsilen dahil olmuştur. Ziyaret,
derginin sayfalarında kendine yer bulurken işgal kuvvetleri kenti henüz terk etmeden İstanbul
Şehremaneti Meclisi tarafından 28 Şubat 1923 günü verilen “hemşehri ünvanı” da dile getirilmiş ve
Mustafa Kemal’in Şehremaneti Meclisi’ne teşekkür ettiği telgraf tam metin olarak yayınlanmıştır. Bu
vesika Cumhuriyet’in İstanbul anlatısı açısından oldukça önemlidir.
Bir sonraki yazı Müdevvenat ve İhsaiyat Müdürü Ali Suad tarafından hazırlanmış olup yazıya
“Sıhhat-ı Umumiye ve Belediyeler” başlığı verilmiştir. Mecmuada İstanbul ile ilgili farklı sorunları
kaleme alan Ali Suad, bu yazısında halk sağlığını temin konusunda belediyelere düşen görevlere
işaret etmiştir. Oldukça detaylı olan bu yazı, Paris ve İstanbul örnekleri üzerinden bir hat çizmiş;
temiz su, lağım suları ve çöp sorunu üzerinde yoğunlaşmıştır.
Yayının bir diğer yazısı “Garp Belediyeleri” başlığındadır. Bu bölümde, Uluslararası Şehirler
Birliği Cemiyeti ve bu cemiyetin düzenlediği kongrelerde alınan kararlar ve Avrupa kentlerindeki
yerel yönetimlerle ilgili yazılar bulunmaktadır. Beynelmilel İhsaiyat Enstitüsü Daimi Şube Müdürü
imzalı yazı, “Beynelmilel İhsaiyat Müessesesi”nin nüfusu 250 binden fazla olan şehirlerin istatistik
mecmuası hazırlamalarını istemesi ve İstanbul Şehremaneti’ne de bu isteğin iletilmesi üzerinedir.
Şehremaneti idaresine sunulan ve 27 maddede sıralanan bu talepler, mecmuanın hem kurucularından
hem de önemli kalemlerinden olan Osman Nuri (Ergin) tarafından madde madde yanıtlanmıştır.
Osman Nuri, mevcut yasalar ve yetki alanları dahilinde belediyeden sözü edilen verileri talep
etmenin gerçekçi olmadığını belirtmiştir. Oldukça ayrıntılı bir değerlendirme dahilinde İstanbul’dan
alınamayan bu verilerin diğer büyük belediyelerden de temin edilemeyeceğini belirten Osman Nuri,
sadece vefat sayılarına dair gerçekçi bir dökümden söz etmiştir. Yazı, modernleşen bir belediye
kurumunun bir an önce görünür olması temennisiyle sonlanmaktadır.
Şehremaneti Mecmuası’nın, yasal düzenlemeleri toplu bir şekilde okurlarına sunması
konusunda üstlendiği görev son derece önemlidir. Belediye tarafından gerçekleştirilen işlerin ve
hiyerarşik işleyişe ait bilgilerin mecmuada yer alması, şehirde yeni yeni oluşturulmaya çalışılan
sosyal düzenin halka ilan edilmesi ve benimsettirilmesi konusunda hayati bir önem taşımıştır. Söz
konusu düzenleme ve talimatlar “Kanunlar, Nizamlar, Talimatlar” başlığı altında hazırlanmış olup 22.
sayıda da bu anlamda kapsamlı bir bölüm karşımıza çıkmaktadır. Belediye sınırlarının tespitinden
liman sahasının kullanımına ve “kantariye vergisine” uzanan bu geniş kulvarda, özellikle iki başlık
bu sayının tematik içeriği bakımından da dikkat çekmektedir. Bunlardan ilki olan “Sanayi-i Nefise
14
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
Encümeni Talimatnamesi”, güzel sanatların eğitimden kültüre uzanan etki sahasını tarif ederken
özellikle şehirlerin planlamasında ve mimarisinde yetki alacağından söz etmektedir. Bu bölümün
hemen devamında ise şehirlerde temsil edilecek Mustafa Kemal heykellerine ve üretim sürecinde
izlenecek yönteme dair bilgilere yer verilmiştir. Birincisi at üzerinde ve askeri kıyafette, ikincisi sivil
ve ayakta, üçüncüsü de bir büst olmak üzere üç heykelin öngörüldüğü kurgu, ülkemizde sanat tarihi
ve mimarlık tarihi araştırmaları adına önemli bir veri olarak mecmuanın sayfalarında yer almaktadır.
Bir sonraki yazı ise İstanbul’da bir şehir kütüphanesinin kurulması gerekliliği üzerine olup
Cemiyet-i Umumiye-i Belediye zabıt kâtiplerinden Mehmed Halid (Bayrı) tarafından hazırlanmıştır.
Mehmed Halid, kütüphaneden yoksun bir şehri fikren kuvvetsiz, zayıf, hasta düşmekte olan bir insan
olarak betimlemiş ve yeni inşa edilen Cumhuriyet İstanbulu’nda kültür ve sanat ortamının en dinamik
unsurlarından biri olan kütüphanelerin gerekliliğini vurgulamıştır.
Şehremaneti Mecmuası’nın kamu yayıncılığı vurgusunu somutlaştıran uygulamalarından
bir tanesi de daha evvel yayınlanmış olan ve daha görünür kılmak istediği bazı çalışmalara kendi
sayfalarında yer vermesidir. 6 Haziran 1926 tarihinde Milliyet gazetesinde yayınlanan makale,
eşzamanlı olarak mecmuanın haziran sayısında yer alır. Falih Rıfkı (Atay) “İstanbul” başlıklı bu köşe
yazısında şehir planlamasından müzelere, mimari tasarımdan eğlence yerlerine uzanan; İstanbul’u
görülebilir ve keyif alınabilir kılacak bir politikaya ihtiyaçtan söz etmektedir. Falih Rıfkı’nın 1926’da
yaptığı ve mecmuada tümüyle alıntılanan bu gözlem, bazı açılardan günümüz İstanbul’una dair
kesişimler de içermektedir.
Mecmuanın yayın programı dahilinde ele aldığı bölümlerden bir diğeri ise “Mali Kısım”dır.
Bu sayıda Osman Nuri tarafından Beyazıt, Fatih, Beyoğlu, Yeniköy, Anadolu Hisarı, Üsküdar,
Kadıköy, Adalar ve Bakırköy dairelerinin iki senelik tahsilat ve sarfiyatı değerlendirilmiştir. Müellifin
mecmuada yer bulan diğer bir yazısında ise Le Régime Municipal Dans Les Divers Pays adlı eserin Emanet
Müdevvenat ve İhsaiyat Müdürü Ali Suad Bey tarafından “Muhtelif Memleketlerde Beledi Usuller”
başlığı altında Türkçeye çevrilme süreci ve metnin içeriği ele alınmıştır. Osman Nuri’nin takdiminden
sonra söz edilen eserin çeviri metni okurla paylaşılmıştır. Yazı dizisi formatında düzenlenen metin,
mecmuanın uluslararası güncel çalışmaları takip etmesinin ve belediyecilik alanındaki hassasiyetinin
de bir göstergesidir. Mecmuanın 1926 yılı Haziran ayına ait 22. sayısı, “Tayyare Cemiyetine Yardım”
daveti ve “Şehremaneti Mecmuası’na Yeniden Abone Olanlar ve Abonelerini Tecdit Edenler” listesi ile
sayfalarını sonlandırmaktadır.
İstanbul kent kültürü ve tarihi çalışmalarında temel başvuru kaynaklarından biri olan İstanbul
Şehremaneti Mecmuası, 100 yıl öncesinden günümüze ses vermeye ve belleğimizi diri tutmaya devam
ediyor. Kentin anlatısının en önemli tanıklarından İstanbul Şehremaneti Mecmuası’nın temmuz
sayısında görüşmek umuduyla…
İzzet Umut Çelik
16
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
Nüshası: 5 kuruş
Posta ücreti: 30 paradır
Senelik abonesi: 50 kuruş
Posta ücreti: 10 kuruştur
Türkiye Cumhuriyeti
İSTANBUL
ŞEHREMANETİ
MECMUASI
Şehremaneti Tarafından Ayda Bir Neşr Olunur
Sene 2 Sayı 22
Haziran 1926
Mündericat
Büyük Gazi’miz ve İstanbul
Müşahedeler, Fikirler
Sıhhat-i Umumiye ve Belediyeler
Şehir Kütüphanesi
Garp Belediyeleri
Umrani Kısım
Beynelmilel İstatistik İdaresinin Talep
Eylediği Malumat-ı İhsaiye
İstanbul
Türkiye Belediyeleri Niçin İlmi İstatistik
Cetvelleri Tertip Edemiyorlar?
İstanbul Belediyesi’nin İki Senelik
Tahsilat ve Sarfiyatı, Umumi
Mukayese ve Bazı Mütalaat, Varidat
ve Masarifin Her Ay Gayesinde
Tetkik ve Mukayesesi Lüzumu,
İki Seneden Beri Emanet Varidatı
Arttı mı, Eksildi mi? Masarifin
Yüzde Nispeti, Memurin Teavün
Sandığı Tesisi, Şehremaneti mi,
Şehremanetleri mi?
Kanunlar, Nizamlar, Talimatlar
Belediye Hudutlarının Suret-i Tespitine
Dair Olan Kanun
Belediyelere Satılabilecek Arazi ve
Arsalar Hakkında Kanun
Sanayi-i Nefise Encümeni
Talimatnamesi, Kabotaj Kanunu
Emirler, Tebliğler, Kararlar
Büyük Gazi’nin Heykeli, İstanbul’da
Kantariye Resmi
Mali Kısımlar
Tetkik ve Tetebbu Kısmı
Lağımlar
Muhtelif Memleketlerde Beledi Usuller
Merkez-i Tevzii: Şehremaneti Hazine-i Evrak binasında daire-i mahsusadır.
İstanbul
Şehremaneti Matbaası
1926
Nüshası: 5 kuruş
Posta ücreti: 30 paradır
Türkiye Cumhuriyeti
Senelik abonesi: 50 kuruş
Posta ücreti: 10 kuruştur
İSTANBUL
ŞEHREMANETİ
MECMUASI
Şehremaneti Tarafından Ayda Bir Neşr Olunur
Sene 2 Sayı 22
Haziran 1926
Büyük Gazi’miz ve İstanbul
Reisicumhurumuz Büyük Gazi Hazretlerinin Bursa’yı teşrifleri dolayısıyla İstanbul
şehrinin hüsn-i şükran ve vecibe-i tazimatını arz ve takdim için teşekkül eden heyet, başlarında
Şehremini Muhiddin Beyefendi oldukları halde suret-i mahsusada hazırlanmış vapur ve trenle
Bursa’ya gitmiş ve münci-i azam hazretlerinin pek lutufkâr hüsn-i kabullerine mazhar olmuştur.
Büyük Gazi Hazretleri heyet-i azasını ayakta ve her birinin ellerini sıkarak “Teşekkür ederim.”
sözleriyle kabul buyurmuşlardır. Bu merasim hitam bulunca Şehremini Bey İstanbul şehri namına
şu nutku irad etmişler:
“Büyük ve mübeccel reislerini bağırlarına basmak için nihayetsiz bir iştiyak ile bikarar olan
İstanbul halkı halaskârlarını pek yakınlarında görmekle müteheyyiç oldular. Hissiyat-ı tazimkâranelerini
ve layezal minnet ve merbutiyetlerini hakipay-i devletlerine ref etmek şerefini naçiz heyetimize bahşettiler.
Bu büyük ve şerefli vazifeden müftehir olan heyetimiz kendilerini lutfen kabul buyurmak suretiyle izhar
buyurulan kıymetdar teveccühe arz-ı şükran eylerken sıhhat ve afiyet-i devletleri temenniyatını huzur-ı
münciyanelerinde de izhare müsaade-i riyasetpenahilerini istirham eder.
Yaşasın büyük Reis’imiz, yaşasın büyük Gazi’miz!”
Badehu Reisicumhur Hazretleri de atideki nutk-ı cevabi ile mukabele buyurmuşlardır:
“İstanbul’un muhterem halkını temsil eden güzide heyetinizi derin bir samimiyetle selamlarım.
İstanbulluların hakkımda besledikleri muhabbeti her fırsatta olduğu gibi bu defa da heyet-i aliyenizi
Bursa’ya kadar göndermek suretiyle izhar etmelerinden çok mütehassis ve müteşekkirim.
Benim de muhterem İstanbul ahalisi hakkında kalbimde yerleşmiş olan muhabbet ve hürmetin çok
büyük ve daimi olduğunu izaha hacet görmem. O muhterem halkın doğrudan doğruya içinde bulunarak
onu bizzat selamlamakla bahtiyar olacağım günün uzak olmadığını beyan edebilirim.
Şimdilik muhterem İstanbul ahalisine en har ve samimi selam ve hürmetlerimin iblağına delalet
buyurmanızı hassaten rica ederim.”
20
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
İstanbul şehrinin büyük Gazi’sini bu defa ziyaretle arz-ı tazimatı, vatani bir vecibenin ifası
ve mütehassis afakına yaklaşmış olan büyük müncisine kısmen bir heyetle olsun bu hissiyatını
izharla kanaat etmeyerek reis-i azamının huzuruna kadar isalidir.
Bundan evvel de İstanbul şehri, muazzez Türk vatanının ilk cumhur reisine tabii
hemşehriliğini arz etmekle ruhen noksan hissedercesine medyun bulunduğu milli bir samimiyeti
izhar eylemiş ve buna mukabil hiçbir zaman unutulmayacak bir fahr ve şeref demek olan hüsn-i
kabule nail olmuştu.
Bu ünvanı İstanbul şehri namına büyük Gazi’ye tevdi için o vakit giden heyet bir mazbatayı
hamil bulunuyordu.
Acı vekayile dolu müteaddit asırlar boyunca taliin vatandan esirgediği büyük Gazi’yi
o yüksek ve milli medeniyetin en parlak ışığı olan hissiyat-ı merdane ve efkâr-ı ahraranesiyle
kendine kudretli bir hami ve müstakbeli için azimkâr bir kefil-i manevi bilen İstanbul maşerinin
en sıcak ve heyecanlı bir ruh ve şuur ile reis-i alişanına arz etmek istediği “tabii hemşehrilik”
ünvanının takdimine muvaffak olundu. Onun içindir ki bu defaki ziyaret ve telakinin de İstanbul
şehri tarihinde samimi olduğu kadar muazzam ve sadeliği kadar muhteşem bir kıymet ve ziyneti
vardır. Bu münasebetle burada hemşehrilik ünvanının takdimi ve kabulü gibi mesut bir hatıradan
da bahsetmiş olacağız. İstiklal mücahedesinin, afakı en derin manalı ümitlerle dolu duran İstanbul
ruhu üzerindeki tesiri her vakit sakit ve vakur bir mesaiye tesadüf etmiş, büyük Gazi’mizin
zirdeki sütunları tarsi eden beyanat-ı ulviyelerinde de bu şayan-ı perestiş hissiyatın hakim olduğu
görülmüştür.
İstanbul’u, bu ana kadar işitmediği en samimi ve vatani bir lisan-ı kalp ile sena etmiş
olan muazzez büyük Gazi’nin bu tarihi hissi ve şehri nasıl bir nazar-ı hikmet ve irfan ile tavsif
buyurduklarını okuyan bir hemşehrinin müteaddit kelimeler ve hisler üzerinde gayr-i ihtiyari
tevakkuflarla yüreğini en ince ihtizazlara sararak büyük müncisine olduğu gibi takdim etmemesi
mümkün değildir. Bu vicdani ve tarihi nokta-i nazardan İstanbul’un manevi bir abidesi olan
cevabname-i riyasetpenahiyi şehir mecmuasında da saklamak için kemal-i fahr ve sürur ile derç
ve neşrediyoruz:
Şehremanet-i Celilesine
Ankara, 18-6-339
“Bugün İstanbul’un necip halkının yeni bir eser-i itimat ve teveccühüne mazhar olmağla
bahtiyar bulunuyorum. Azası ve rüesası İstanbul halkının intihapgerdesi olan Cemiyet-i Umumiye-i
Belediye haiz olduğu salahiyet-i temsiliyeye istinaden 28 Şubat 339 tarihindeki içtimaında ittihaz
edilmiş bir karar ile bana İstanbul’un tabii hemşehriliğini tevcih eylemiştir.
Türk ve Müslüman İstanbul’un ruh, irfan ve nezahetine yaraşan tezhibatıyla da bir nefise-i
sanat ve marifet olan cemiyet-i müşarünileyhanın mazbatasını, bu nişane-i teveccüh ve muhabbeti
büyük bir hürmet ve tahassüsle heyet-i mahsusası elinden aldım. Bu vesile ile güzel İstanbul’u,
onun temiz ve hassas halkının feyz ve faziletini bütün şümulüyle bir daha yâd ettim.
İstanbul mücadele-i milliyemizin devamı müddetince milli ve vatani aşkımızın, kudsi ve
yüksek bir mihrabı olmuştur. Bundan sonra da hiçbir hadise, hiçbir kuvvet ruhumuzu bu mihrab-ı
mukaddesten çeviremeyecektir.
Sayı: 22 Haziran 1926
Bugün her Türk ve Müslüman kalbi, İstanbul aşkının, İstanbul hasret ve iştiyakının bir
harimidir. Dört beş asırlık mesai-i milliyemizin mahsulü, bu güzide medinemizde toplanmıştır.
Kabiliyet-i milliyemizin müebbet ve beliğ birer nişanesi olan bunca abidat ve müessesat hep
oradadır. Vaktiyle bu güzel beldede oturan ve mukadderat-ı millete tahakküm etmek isteyen
hükümdarlar ve zimamdarlar daima millete karşı vefakâr ve hamiyetkâr davranmamışlardır. Bu
bir hakikat-ı tarihiyedir ki kimse inkâr edemez. Vatanımıza bir silsile-i mesaib davet eylemiş
bulunan dahiye-i istibdadın kahır ve istisali vücubuna, yine İstanbul’un bu faciaları yakından
gören münevver ve hassas halkı herkesten ziyade kani bulunuyordu; bundan hiçbir zaman şüphe
etmedim.
23 Nisan 36 tarihinden itibaren mukadderat-ı millete fiilen vaz-ı yed etmiş olan Türkiye
Büyük Millet Meclisi 1 Teşrinisani 338 tarihli kararıyla hakimiyet ve saltanatın bilakayd ve şart
millete ait bulunduğunu bir daha tasrih ve ilan eylediği zaman İstanbul’un hamiyetkâr sinesinden
ne büyük heyecan tasvip ve kabul kopmuştu. İstanbul halkı henüz mevani ve tazyikat-ı hariciyeden
bilkülliye halas bulmamış olmasına rağmen hiçbir şey, o güne kadar kalbinde sakladığı hissiyat-ı
necibanesini heyecan ve galeyan halinde izhar etmesine ve bu münasebetle milli istiklal ve
hakimiyete olan alaka-i şedidesini göstermesine mâni olamamıştı. İstanbul vatanperverliğinin
yeni ve yüksek bir eser-i tecellisine daha şahit bulunuyoruz: Hakimiyetimizin, milli itila ve
istiklalimizin tarsini için Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin verdiği tecdid-i intihap kararı üzerine
bugün bütün hakayıkı müdrik olan münevver ve vatanperver İstanbul halkının yar ve ağyara
karşı müttehit ve mütesanit bir kütle-i milliye halinde çalıştığı ve şayan-ı memnuniyet bir netice-i
mesudeye vasıl olmak üzere bulunduğu kemal-i şükranla görülmektedir. Böyle bir halkın samimi
ve vicdani bir delil-i muhabbeti olarak tevcih ettiği tabii hemşehriliği kendim için büyük bir
sebeb-i mefharet ve şeref addederim. Milletimizin ruh-ı asilinde öteden beri gördüğüm feyz ve
kabiliyetten kuvvet almak, milli mücadelemizin esasatını ihzar eylemek üzere bundan dört sene
evvel İstanbul’u terk ettiğim gün, duyduğum yes ve hicranı asla unutamıyorum; halbuki bu ayrılık
sair aksam-ı vatan ile beraber esir ve muztarip inleyen İstanbul’un halasına matuf bir çare idi.
Cenab-ı Hakk’a çok şükür olsun ki, büyük milletimizin azim ve iradesi muvaffak oldu,
amal-i milliyemiz tahakkuk ve tecelli etti, ediyor ve daha edecektir. Düne nispetle bugün daha hür
bir hava teneffüs eden İstanbul’un halas-ı tam ve kâmili uzak değildi. İstanbul bu halasıyla yalnız
işgal ve esaretten kurtulmuş olmakla kalmayacak, belki Türkiye camiasında artık anavatana ve
millete avdet eylemek gibi yeni bir hayat ve saadete de kavuşacaktır.
Müstebid sultanların ihtiras ve daratına makar olmak, İstanbul için şerefli bir vaziyet
değildi. Hür ve mukadderatına kendisi hakim büyük Türkiye’nin münevver ve kıymetli bir
medinesi olduğu zamandır ki İstanbul en tabii feyz ve faziletiyle en hakiki mevki-i bülendine
yükselecektir. Bu muazzam neticeleri elde etmek için bütün millet ve memleketimizle beraber
İstanbul’un da pek çok çektiğini biliyoruz, fakat şurası da inkâr edilemez ki musibetler, ıztıraplar
bizim için azim ve kuvvet menbaı oldu. İstiklal ve hakimiyeti yed-i iktidar ve inhisarına almış
olan milletin saye-i himmetinde kariben bu ıztırap ve mihnetlerin, bu tahribat ve hasaratın telafi
edileceğine emin olabiliriz.
Bu vesile ile tabii hemşehriliğinin müftehiri olduğum İstanbul’un artık hak edilmiş saadetli
bir devre-i hayat içinde hür ve mesut yükselmesine intizaren büyük, küçük bütün halkına en har
ve samimi iştiyaklarımın tebliğini rica ederim efendim.”
Gazi M. Kemal
21
22
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
Sıhhat-ı Umumiye ve Belediyeler
Medeniyet cihanı epeyce zamandan beri, büyük ve izdihamlı kasabalar ve şehirlerden
bed ile ufak köylere varıncaya kadar medeniyetin banisi ve müdürü olan insanların sıhhat-i
umumiyesiyle meşgul olmayı en mühim bir vazife bilmiş ve son senelerde bu duygusunu ve
vazifesini çok ileri götürmüştür: Sokakların, evlerin, kokulu yahut zehirli veya kirli ifrazatı birçok
sanatlar müessesatının, sıhhate muzır yerlerde ikamet eden fakirlerin, sari hastalıklarla malul
olanların her meselesi, her tehlikesi ile, her nevi muhafaza ve ıslah tedabiriyle uğraşmayı milli ve
vatani vazifelerin en mühimmi ve en hayırlısı olarak tanımıştır.
“Paris” şehri vakıa pek büyüktür, etraf ve civarı ile beraber şehrin nüfusu beş milyonu
bulur ve belki de geçer. Bu kadar cesim ve daima içinde çoğu seyahat ve tenezzüh için gelmiş
zengin ve müşkülpesend iki üç yüzünün ecnebiye istirahat teminine mecbur olan bir şehrin süs ve
intizamından evvel sıhhat-ı umumiyesi düşünülmek ve hatta bu yolda fedakârlık edilmek kadar
doğru ve makul bir hareket olamaz. Bunun için Paris şehrinin sair aksam-ı memleketten büsbütün
başka bir idaresi ve teşkilatı vardır. Ezcümle bizim bu mevzumuza taalluk eden vezaife bir bakalım:
Paris şehrinin dört senede bir tecdid olunan intihapla teşekkül eden 80 azalı Cemiyet-i
Umumiye-i Belediyesi’nden başka, yalnız istişari mahiyeti haiz olmak üzere bir de “Hıfz-ı Sıhhat-i
Umumiye Meclisi” vardır. Bu meclisi, hükûmet tarafından müntehap azadan maada meclis-i
belediden, tıp fakültesinden; ve erkân-ı memurin meyanından turuk-ı umumiye müdürü, ordu
sıhhiye meclisi reisi, meşhur mimarlar, sıfat-ı resmiyeyi haiz mühendisler gibi aza teşkil ediyorlar.
Bunların pek mühim ve muazzam kararları daima nazar-ı itibara alınıyor. Hükûmet ve belediyeler
bu gibi mütehassıslar ve âlimleri memleketin selamet-i umumiyesi için muntazaman ve muttariden
çalıştırıyorlar. Bunun daha ufak nazirleri kazalarında bile vardır.
*
* *
Şehirlerin en çok ve merakla, endişe ile meşgul oldukları mühim şeyler: Lağımlar,
süprüntüler ve su tevziatıdır. Sıhhat-i umumiyeyi en çok tehdit ve ihlal eden unsurlar veya
meseleler bunlar olduğu için en çok temin-i afiyet sigortası da bunların ıslah ve tanzimine
mütevakkıf bulunmak lazım gelir. Vücud-ı beşerin tabii medfuatını erbab-ı fen dikkatle tetkik
ve tahlil etmiş, bunun bütün safahat ve mazarratını meydana koymuştur. Şehrin büyüklüğü ve
sekenesinin çokluğu nispetinde büyüyen ve ehemmiyet kespeden bu medfuat kütlesini şehirden
daima tard ve def için birçok çareler düşünülmekle beraber bunda şehrin vaziyeti de icra-yı tesir
etmiştir. Mesela nehir yahut deniz kenarında bulunan Avrupa şehirlerinde bilfarz “Marsilya, Lyon,
Brüksel, Anvers” ve sair şehirler medfuatlarının ekserini nehir veya denize atarlar. “Londra, Paris,
New York, Liverpool, Hamburg” gibi dünyanın en büyük beldeleri de son senelere kadar böyle
yapıyorlardı. Fakat medfuatlarının miktarı o kadar çok ve mühimdir ki nehirler bundan dolayı
ta uzun mesafelere kadar pek kirli ve murdar halde akıyorlar ve deniz ise medfuatın birçoğunu
dalgaları ve akıntılarıyla geri getirerek sahilleri daima telvis ediyordu. Bu halin sıhhat-i umumiye
üzerinde en vahim tehlikeleri vücuda getirdiği anlaşıldı. Ara sıra zuhur ederek birçok telefatı
mucip olan veba, kolera ve tifüs gibi hastalıkların bundan ileri geldiği tamamıyla müşahede edildi.
Sayı: 22 Haziran 1926
“Pastör” nazariyesinin intişarıyla tavazzuh eden netice üzerine ilk düşünülecek çare meskenlerde
ıslahat yapmak, medfuat-ı bedeniyeyi ve süprüntüleri evler ve sokaklardan hemen uzaklaştırmak
ve şehre içmeye salih bir su temin etmek oldu. Bütün idare kuvvetleri bu hayat-ı mühimmelerini
bir tedbire bağlamak mecburiyetinde kaldılar.
Diğer taraftan ekser mütemeddin milletler nehirler ve çaylara medfuat veya süprüntü
dökmek hareketini kanunlar ve nizamnamelerle yasak etmeye kalkıştılar. Fakat bunu ifa için
kabil-i tatbik vesait bulunmamasından dolayı düşünülebilen çare bu medfuatın gübre makamında
tarlalarda kullanılması idi, halbuki bu da pek mahdud bir daire içinde kaldığından yapılan kanunlar
ekseriyetle tesirsiz kaldılar.
O halde başka daha umumi ve şümullü çareler bulmak zaruri idi. Bunun için lağım sularını
fenni olarak tasfiye ile tehlikesiz hale getirmek usulü düşünüldü. Bilhassa İngiltere’de, Amerika’da
ve Fransa’da belki yarım asırdan beri “mezru arazinin tathir vazifesi” nazariyesi ve sonra bugüne
kadar, hıfz-ı sıhhat mütehassıslarıyla sıhhiye mühendislerini her memlekette meşgul eden “hayati
tathirat-ı suniye” usulü çıkarıldı.
*
* *
Fen diyor ki şehirlerin lağım sularında, pek tahallüf eden bir nispetle, iki madde-i uzviye
vardır. Bunların birincisi: Müselles maddedir ki “karbon”, “oksijen”, “[h]idrojen”den yani fahm,
müvellidülhumuza ve müvellidülmadan mürekkeptir. Bunların en mühim şekilleri kâğıt ve
nebatatın sulb bakayası ile nişasta, “dekstrin”ler ve şekerler (mevadd-ı küuliye, asit-i laktik, asit-i
malik, süksinik ilh.) ile şahmlardır.
İkincisi: Murabba maddedir ki bu da “karbon”, “oksijen”, “[h]idrojen”den terekküp etmekle
beraber fazla olarak “azot”u muhtevidir. Muhtelif nispetlerde “kükürt”, “fosfor”, “arsenik”, “demir”,
“manganez”, gibi diğer anasır-ı basite-i madeniye ve “alkalen” -yahut- “turabi alkalen” yani zülkalevi
mevad da vardır. Bunlar hayvanat bakayasıyla birçok nebatat bakiyelerinde bulunur. Başlıcaları
“fibrin”, yani lifi mevad ile “albümin”ler, “kazein”, “lesitin”, “üre”, “gluten” ilh. maddelerdir.
Birincisi olan müselles maddenin inhilali yani bozulmasından -tabii kimyevi bir ihtilal
neticesi- müvellidülhumuzaya muhtaç mikroplar hasıl olarak bundan serbest yahut karbonlu
müvellidülma (merzagi gazlar) ve hamız-ı karbon çıkar.
Bilhassa mezbahalar, süthaneler ve debbağhaneler medfuat ve bakayasında çok bulunan
ikinci yani murabba maddelerin bozulmasından birbirini takip eden müselsel safahat neticesi
“pepton”lar, serbest amonyak ile amonyak mürekkebatı, sonra “nitrit” ve “nitrat”lar ve az çok
nispetli intişarat ile serbest azot, serbest yahut kükürtlü veyahut karbonlu müvellidülma ve
hamız-ı karbon hasıl olur.
Umumi suretteki müşahedata nazaran “Paris” gibi büyük şehirler lağımlarının suları beher
litrede “0,800” gramı mevadd-ı madeniyeden ve “0,450” gramı uzviyeden olmak üzere “1,250 gram”
sulb mevaddı muhtevidirler. Bu miktar mühim derecede fazla da olabilir.
Evlerinin muhtelif ihtiyaçlarda kullandıkları temiz suyu kâfi miktarda bulunan şehirlerin
lağım suları mikdar-ı mutavassıtı her adam başına günde takriben “100” litre kadardır. Bu 100
23
24
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
litre su, kazuratın, idrarların el yüz yıkanan yalakların (lavabo), hamamların, matbahların.. ilh.
suda münhal ve gayr-i münhal kâffe-i mevaddını sürükler götürür.
Hesap edildiğine göre, tabii halde tagaddi etmiş, bir adamın bir günde hasıl ettiği sulb
medfuat-ı uzviye “29,2 gram” ve idrar miktarı “37 gram” ki mecmuu “66,2 gram” imiş. Bilhassa
buna münhasır lağım sularının her metre mikabında da bu mevadd-ı uzviyeden 750 ila 800 gram
bulunuyormuş.
Bu suların durulma ve süzülmesi için muhtelif usuller vardır. Mesela muhtelif mecralardan
gelip toplananlarla, ayrı bulunanların muhteviyatı ve miktarı arasında pek mühim farklar
görüleceği tabiidir. Bazı şehirlerde lağım mecralarına evlerin diğer sularıyla yağmur suları da
karıştığından miktarı çoğa baliğ olan bu suyun terşihi güç olmaktadır. Çünkü bu tasfiye yani
durultmak ve süzmek suretiyle kirli suların temizlenmesi, sathı geniş havuzlara alınarak sonra
diğerlerine yavaşça aktarma edilmesi ve yayılması gibi ameliyata müsait tesisata ve süzgeçlerle
pek geniş yerlere ihtiyaç vardır.
Ayrı mecralar usulü daha kolay ve daha muktesidane neticeler vermiştir. Her suyun
nevine göre muhteviyatı sabit surette malum ve her günkü miktarı oldukça muayyen bir halde
bulunduğundan ameliyatı da ona göre daha muntazam ve kolay cereyan eder. Bunlara müteallik
tafsilat mevzumuzun fevkindedir, buraya kadar verilen bazı inhilalat-ı kimyeviye tafsilatı da filvaki
sadedimizin haricinde olmakla beraber bozulan ve muzırr-ı sıhhat hale gelen bir maddenin ne
suretle ve nelere münkalip olarak mikroplar hasıl ettiği hakkında calib-i dikkat bu gibi malumat-ı
mücmele verilmesinde herkes için az çok tenvir-i fikre hadim bir fayda tasavvur ettiğimizden
dolayı zikrinden vazgeçemedik.
*
* *
Kabil-i ziraat arazi vasıtasıyla lağım sularının tasfiyesi pek mühim bir nazariye olmuş
ve tatbikatında çok ileri gidilmiştir. Bu bahiste evvela toprağın süzgeç veya tasfiyecilik vazife ve
kabiliyetini bilelim:
Lağım sularının toprak üzerinden tereşşuhunu ilk mütalaa edenler “Hayrem Mils” ismindeki
zat ile bunun şürekâ-yı mesaisidir. Bunlar müteaddit tecrübeler yapmışlardır. Şu kadar ki böyle
lağım sularıyla münbit ve mahsuldar hale gelen topraklar bazı yerlerde asırlardan beri malum idi.
“Milan”da “Valans”ta [Valencia] yüzlerce hektar arazi bu sayede büyük şöhret almıştılar. Bunlar da
güya senede altı defa çayır biçerlermiş!
Toprağın tasfiye hizmeti, yani madde-i uzviyeyi muhtelif safahatta hallederek tamamen
madenileştirmek hassa ve istidadı ancak kırk elli seneden beri tamamen bilinmiş ve bunu en iyi
tecrübe eden “Şılozing” ile “Munç” olmuştur. Bunun safahat ve istihalat-ı fenniyesi uzun bir bahis
teşkil ediyor. Bundaki kimyevi tahavvülatın “nitrifikasyon” yani amonyak tahallülatıyla emlah-ı
azotiye husulü ve müvellidülma ve müvellidülhumuza tesiratı, toprağın sathındaki mikroplarla
havaya ihtiyacı olmayan tahtelarz mikropların faaliyeti fennin tamamıyla keşif ve tatbik ettiği bir
mütearife haline çoktan gelmiştir.
Fakat bundan evvel lağım sularını ziraatte istimal edenler İtalya’nın “Lombardiya” kısmında
altı asırdan beri 1500 hektar yeri senede birkaç mahsul alacak hale koyan çiftçilerdir. Sonra
Sayı: 22 Haziran 1926
İspanya’nın “Valans” vilayetinde tatbik olunarak, başka yerlerin böyle sulanmayan arazi fiyatları
bilfarz hektarı bin frank ise “Valans”taki yerlerin hektarı bunun on iki on üç defa fazlası etmiştir.
Uzağa gitmeye ne hacet, bu esasın nakız tarz ve şekli İstanbul’da da vaktiyle tatbik edilmiş,
fakat ağaçları “şerbetlemek” usulünden ileri gidememiş ve fen ile hiç alaka hasıl etmemiştir.
Bu usul gayet mufassal ve mükemmel olarak “Paris” etraf ve nevahisinde tatbik edilmektedir.
“Sen” eyaletinin “Jenevilye” [Gennevilliers] karyesinde ve hatta bundan evvel “Klışi”de [Clichy]
lağım sularının neşir ve tevzii suretiyle mezruatın irvası tecrübe edilmiş ve mebadide havanın
ciyadetini ihlal ettiği ve bazı sıtmalar zuhuru iddiasına maruz iken bunların hiçbiri tahakkuk
edememiş; “Jenevilye”de arazi fiyatı evvelce hektarda ancak 90 ile 150 frank arasında iken sonra
400 ile 500 frank beyninde temevvüce başlamıştır. Arsa fiyatları da terakki ederek, köyün evvelce
4445 kişiden ibaret nüfusu on sene zarfında iki misli olmuştur.
Daha sonra buna ait program tevsi olunarak o cihetteki 6000 hektarlık arazi-i milliye
temellük edilmiş, bunun 1765 hektarı şehir namına belediyelere alınmıştır; bakisini serbest çiftçiler
almıştır. “Reji” usulüyle idare olunan belediyeler arazisi, diğer çiftçilerden sonra fazla kalan suyu
kullanır. “Jenevilye” arazisindeki tarlalara her dokuz günde bir su nöbeti düşer, her defaki suyun
miktarı metre musattahında on santimetredir. Bu suretle senede kırk defa tekerrür eder. Fakat bu
nöbetler ve miktarlar mezruatın nevine göre değişmek üzere çok muntazam tertip edilmişlerdir.
Bu sayede hayvanat için pek bereketli çayırlar yetiştirilir. Şu kadar ki suyun mevsime ve mezruatın
cinsine göre bazen çok ve bazen az gelmesi gibi mahzurlar görülmüşse de bunu dikkatli ve
iklim ile suya muvafık bir ekin münavebesi (asulman) [assolement] ile tadil imkânı aranmış ve
bulunmuştur. Almanya’da “Berlin” civarındaki kumsal arazide aynı tarz irva yapılmaktadır. Esas
mesele her gün sevk edilecek suyun miktarını iyi hesap etmeye ve ara yerde bir “nazım-ı mıntıka”
bulundurmağa tevakkuf ediyor.
Paris şehrinin kabul ve ihtimam ettiği bu usul, bilhassa lağım sularının tasfiyesi, “Sen”
Nehri’nin temin-i nezafeti gibi sıhhat-ı umumiyeye hizmet kastıyla tercih edilmiş olduğu için
bundan maddi ve nakdi bir istifade ümit edilemez. Yalnız arazinin kıymeti artar. Bu sularla çalışan
çiftçiler müstefit olur.
İstanbul’un “kanalizasyon”u bittiği vakit denize sevk edilmeyen bir kısım lağımlar sularının
Yeşilköy ve daha beri veya ilerisindeki arazide istimali pek mümkün ve kuvve-i inbatiyeden başka
ilkbaharda ve yazın kuraklığa karşı büyük ve pek emin bir tedbir olur.
*
* *
Şu kadar ki bu mevzuda cesameti itibarıyla İstanbul’ca en mühim ve kabil-i ıslah olan
mesele, şehir süprüntülerinin sıhhi ve asri bir surette tasarrufudur. Çünkü bunun için yirmi
yahut otuz sene sürecek ve bir o kadar milyon liraya mal olacak “kanalizasyon” inşaatı gibi
memlekete kudret-i maliye itibarıyla tesir yapacak ve uzun müddet beklenecek muazzam inşaat
ve müşkül hesabat yoktur. Varsa da şehrin her vakit vüs ve kudreti dahilindedir, elverir ki manen
de yani nezafet usul ve talimatına riayet duygusu da en dakik ve medeni tarzda tesir ve tesirini
göstersin. Çünkü dünyanın her beldesinde belediyenin işini kolaylaştıran ve hiç değilse müşkülata
düşürmeyen ve semeresini beraber iktitaf ile onu mütekabil hizmet ve mesuliyet fikr-i adilanesiyle
25
26
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
yürüten amillerden biri ve en mühimmi ahalinin yeni zihniyet ve usullere riayetidir. Usule muhalif
hareket etmek ve belediye memurunun gözünden o sırada kaçabilmek zihniyeti ile senede otuz
defa ceza vermek neticesi arasındaki feci münasebetin türlü tecelliyat-ı garibesi, burada böyle bir
kaydın tahatturuna sebep olabilir.
Hakikat-i halde ev süprüntüleri meselesi çok düşünülecek bir mühimmedir. Vakıa
lağımlarda bu ve belki bundan ziyade ehemmiyeti haiz olabilir, fakat koca şehrin altını yeniden bina
etmek demek olan bu işin büyüklüğü ve bununla beraber inşaatına başlanmış olması bu hususta
uzun söze hacet bırakmaz. Süprüntüler hakkında Avrupa âleminin efkâr ve icraatını bilmek ise
faydasız değildir. Çünkü süprüntü demek, her evin, şehrin her köşesinin açıkta ve herkesin yattığı,
gezdiği, oturduğu yerde kokusu ve manzarasıyla, tahammürleri ve taaffünleri ve bazen hastalıklı,
sari hastalıklı ellere ve vücutlara taalluk eden yemek ve elbise bakayası ve hayvan naaşları velhasıl
bin türlü tehlikeli ve kirli mevadd ve eşya-yı mütefessihanın, temasta bulunulması veya ortada
kalması hiç caiz olmayan, kiri ve tortusu demektir. Halbuki ilim ve medeniyet, bunları sıhhat-ı
umumiyeye mazarrat vermekten mene muktedir olduktan başka muhtevi bulundukları birçok
mevaddı temiz olarak geri almakla kısmen bir fayda teminine kadar varmıştır.
Belediyelerin en ziyade ehemmiyet verdiği süprüntü; evlerden, bazı dükkân veya sanat
yerlerinden çıkan nevdir. Başlıca sokakların süprülmesinden hasıl olan şey kısm-ı azamı toz veya
çamurla kâğıt parçası gibi basit ve mahdud maddelerden ibarettir. Fakat bilhassa evlerinki bunu
çok geçer.
Fransa şehirlerinden birinin bir senelik ev süprüntülerini ayırdıkları vakit şu mevaddı ve
miktarları bulmuşlardır:
Frank itibarıyla kıymeti
Kilo ile miktarı
[Mevadd]
10.603,23
206.765
Paçavra
4.127,31
197.040
Kâğıt parçaları
6.725,19
148.514
Cam parçaları
17.814,29
200.942
Kemik
473,70
4739
Ekmek
275,60
319
Tavşan derisi
1.590,70
23.633
Eski ayakkabı
2.005,04
34.016
Teneke kutu
1.760,84
30.906
Çinko, dökme ve demir, bakır, kurşun parçaları
913,54
…..
Küçük şişe
46.349,44
[Yekûn]
10.425,73
…..
Tefrik masrafı
25.913,71
…..
Temettü-i safi
Süprüntü muhteviyatı az çok değişir, hatta aynı şehrin yaz mevsimiyle kış süprüntüleri
beyninde bilhassa miktarca fark vardır.
Sayı: 22 Haziran 1926
*
* *
İstanbul süprüntüleri hakkında ahiren iktisat heyet-i müşaveresi tarafından yapılan tetkik,
süprüntülerden ihraç ve istihsal olunan bazı faydalı mevaddın satılmasından tanzifat masarifinin
o nispette tenakusu dolayısıyla herhalde müstağni kalınamayacak bir menfaat olduğu neticesini
bulmuştur. Bu netice elde edilememiş olsa bile denize atılan süprüntülerin kısmen sahillere
avdet ve terakümü ve buna zamimeten birçok noktalarda lağımların da, Haliç gibi, liman dahili
gibi etrafı mamur ve müzdahim kıyılara akması, vapurların ve bazı halkın yıkanması ve deniz
hamamlarında banyolar yapılmasının sıhhat-i umumiye nokta-i nazarından ne dereceye kadar
caiz olacağı münakaşa edilmeye değer bir meseledir.
Dünya şehirlerinin en büyükleri tanzifat meselesinde de medeni ve zevki büyüklüklerini
gösterir. Fakat bu husustaki intizamı muhafazaya dikkat eden belediyelerin işini teshil hususunda
ahalinin saat gibi hareketi imrenilecek bir şeydir. Mesela Paris’te yazın sabahleyin saat beş, kışın
altıda her evin süprüntü kabı kaldırımın üzerine çıkar. Bunu kapıcı yapamaz, fakat her beş yüz
metre mesafeye müsadif evlere tayin edilmiş bir çöpçü eve girer, yerini her vakit bildiği kapları
dışarı çıkarır. Çöp kamyonu hemen oradadır. Kap boşalır, kamyon dolar, fabrikaya yollanır. Bu iş
bir saatte olur biter.
Paris Şehremaneti bu işi götürü olarak vermiştir. İdare eden şirketin 900 kamyonu vardır,
ihtiyat olarak da fazlası mevcuttur. Belediye bunlara muayyen bir mesafe için gün hesabıyla
muayyen bir ücret verir ve daima kontrol de eder. Fabrikaya mümkün mertebe çok şey götürmek
ve ondan çok şey istihsal etmek için süprüntüleri iyi toplamak ve ihmal etmemeye esasen
mecburiyet vardır. Paris’in fabrikalarında süprüntülere bir kısım kireç ve kum yahut diğer bir
madde karıştırılarak pek sağlam tuğla yapılmış ve bu tuğlalar hükûmetin emriyle Cihan Harbi’nde
tahribe uğrayan cihetlerdeki inşaata ucuzca verilmiştir. Başka şeyler imali ve en iyi gübre olarak
istimali her yerde caridir. İstanbul şehrinin bu meselede arz ettiği müşkülat vakıa müteaddittir.
Evvela şehir öteden beri çok dağınıktır, araba giremeyecek dar sokakları az değildir. Saniyen o
kadar çok viraneleri, harabeleri, geniş yangın yerleri vardır ki temiz tutulması imkân haricindedir.
Buralara süprüntü vesaire atmanın sıhhate, temizliğe, akl-ı selime ve zevk-i selime muhalif,
çirkin bir hareket olduğunu tabii o civar sekenesi idrak edecek ve kendi yerini, yurdunu telvis
etmeyecektir. Avrupa şehirlerinde böyle şeye tesadüf edilmez. Bir şehir meğerki afet-i semaviye ile
-mesela zelzeleden- yıkılmış olsun! Bilhassa İstanbul’un bu tanzifat-ı belediye meselesi hakkında
ileride ayrıca beyan-ı mütalaa edilecek ve tafsilat verilecektir.
*
* *
Yalnız temizlik ve hıfz-ı sıhhat için değil, idame-i hayat hususunda her gün ihtiyaç
hissedilen tatlı yani içilecek su meselesi de şehirlerin büyük bir dikkatle ve bilhassa ilim esaslarıyla
takip ettiği bir keyfiyettir.
İstanbul’un her ihtiyacı gibi su meselesi de eskiden gayr-i kâfi ve gayr-i fenni bir tarzda
güya halledilmişti. Fakat hakikatte sularımız ne temiz ve ne de fukara ve muhtacine muvafık
şeraitte değildiler ve yine de kısmen öyledir.
27
28
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
Bunun en fena ve hazin ciheti su kuyularıyla lağımsız hanelerdeki hela kuyuları veya
kapalı çukurları arasında tahtelarz ihtilat ve tereşşuhat bulunmasıdır. Hela kuyularının derinliği
su kuyularınınkinden daha az olduğu için tereşşuhat kirliden temize gider ve kuyuları hastalık
itibarıyla tesmim eder. Şehrin kuyu suları acı oldukları için vakıa içilmezse de el yüz yıkamak, ağız
çalkalamak suretiyle daima kullanıldıklarından sıhhat-ı umumiyeyi herhalde tehdit edebilir. Bu
mesele memleketin etibbasınca malum bir keyfiyettir.
Bentlerin suları önü sed ile kapalı bir vadi yahut dere başlangıcına sath-ı maillerden inen
ve birçok mevadd-ı uzviyeyi de beraber getiren yağmur suları birikintisi oldukları için elbette
şayan-ı itimat bir temizliğe malik değildirler. Bu suları fenni süzgeçlerden geçmedikçe doğrudan
doğruya içmek caiz değildir. Bu sular birçok çeşmelere gider.
Terkos ve Elmalı gibi göl ve açık hazne suları pek kapalı olarak demir borular yahut mazbut
künkler içinde geldikleri için nispeten daha temizce iseler de suyun hal-i aslisi ve terekkübatı
mutlaka fenni süzgeçten geçmesini icap ettirdiğindendir ki ahiren Terkos sularının bu lüzum-ı
fennisi Emanet-i Celile’ce takdir ve icra ettirilmiştir. Suyun içimi hafif ve leziz olmayabilir, fakat
temizliğinde şüphe edilmezse o su her vakit makbuldür. İstanbul bu hususta büyük bu mevki ve
sıhhat-i umumiyesi mühim bir imtiyaz kazanmıştır.
Eski itiyatlar neticesi, suyun nasıl bir su olduğuna, nereden gelip nereye gittiğine
ehemmiyet vermemek hiç doğru ve kabule mütehammil bir fikir değildir.
Memurlarımızdan biri Bağdat yolunu takip ederken “Fırat” Nehri kenarında konakladığı
bir handa su istemiş. Bir bardak bulanık ve hatta içinde bir de saman çöpü yüzen suyu takdim
etmişler. Pek bulanık olduğunu söyleyince getiren Arap, “İçindeki bir şey değil topraktır!” demiş.
“Tortulu topraklı su içilir mi?” Sualine de şöyle cevap vermiş: “Biz de topraktan yaratılmadık mı?
Sonra da toprak olmayacak mıyız? İşte bu da o! Bu idik yine bu olacağız! Yabancı bir şey değil!..”
Bu zihniyet bize hiç şüphesiz merdud ve iptidai bir mantıksızlık ifham eder. Vakıa şehirlerde
ve mevzumuz olan İstanbul’da böyle galiz bir vaziyete tesadüf edilmez. Fakat Anadolu’nun oldukça
büyük kasabalarında su meselesi ilk düşünülecek bir sıhhat ve hayat endişesidir. Sular solucan ve
şerit tohumlarıyla doludur. Ekseriya çocuklar ve bazen büyüklerde vefeyata sebep olur.
İstanbul’un bu husustaki masuniyet-i tabiiyesini temin eden şey, yakın etraf ve civarında
otuzu mütecaviz “iyi su” dediğimiz menba sularına malik olmasıdır. Bu vaziyet son derecede gıpta
edilecek hulki bir imtiyazdır. Fakat bunda da derhal tedariki müşkül olması ve bir de pahalılığı
gibi pek mühim mahzurlar vardır. Fıçılar içinde, arabalar veyahut kayıklar, sonra yine arabalar
ve hamallarla naklolunan bu suları İstanbul sekenesinin ancak onda biri içebilir. Yazın bu ihtiyaç
daha bariz ve musır bir şekil aldığından iş güç sahibi olanlar, yürüyen ve yorulanlar sabahtan
akşama kadar bu ihtiyacı def için zayıf bütçelerine nispetle “yaza mahsus fevkalade masarif”
faslında münakale yapmak vaziyetindedirler.
Bu suların ucuzlaması ancak nakliyenin tehvinine mütevakkıftır. Ve öyle hatıra gelir ki bu
menbalardan su ihracatı yed-i vahidle icra ettirilse, külliyetli miktarda sarf olunan böyle basit bir
madde için müteahhidinin ihzar ve tertip edeceği vesaitin intizam ve iktisadı sayesinde sular daha
çok ucuz ve daha fazla ve kolay tevzi edilir. O vakit eski çeşmeler ve sebillere süzülmüş Terkos
suyu alınmak suretiyle halka meccani su içmek de temin olunabilir.
Sayı: 22 Haziran 1926
Lokantalarda ağzı bandrollü şişelerle iyi su içmek âdeta sefahat nevinden bir şey oluyor
ve maden suyu çeşnisi yahut suyun gayrı meşrubat-ı hususiyeden bir şey hissi veriyor. Halbuki
su, harc-ı alem ve tabii bir maddedir. Çıktığı yani aktığı şehirde bu derece-i külfete mazhariyeti
ancak ihzar ve naklindeki hatadan münbais olsa gerektir. Bunu ucuz bir şarapla mukayese edecek
olanlar, bilfarz Fransa’da yarım litrelik bir şişe şaraba yetmiş beş santim verilirse bu para Türk
lirası hesabıyla üç buçuk kuruş eder ki bu halde iyi su, tabii şaraptan daha pahalıdır. Bir fıçı iyi
suyun otuz kuruşa satılması vesait-i nakliyedeki ihtikârın beliğ bir misalidir.
İyi suların yüksek ve uzakça menbalarından borularla şehre, mahalle içlerine ve sahillere
indirilmesi bu nakliye meselesinin ahali lehine hallini büyük bir fark ile kolaylatacaktır. Elverir ki
sucuların istedikleri gibi fiyat koymalarına mahal verilmesin.
*
* *
İstanbul’da şirket sularını müşkül ve pahalı hale getiren sebep, imtiyaz şeraitinin fenalığı
olmak lazım gelir. Çünkü evlere yeniden su tesisatı yaptırmak suretiyle bunlardan su almaktaki
külfetten sarf-ı nazar ücretleri başka memleketlere nispetle fahiştir. O tesisatı her ev sahibi herhangi
bir ustaya müracaatla yaptırmakta ve yalnız şirketten suyu almakta serbest olmalı idi. Sonra,
Avrupa’nın birçok yerlerinde ve hatta Afrika’nın Kahire şehrinde, hiç bahçesi yahut arabahanesi
veya ahırı olmayan ufak ve orta derecedeki aile meskenlerine şirketler su saati koymazlar. Bunlar
için asgari ve götürü bir ücret tarifesi vardır, onu tatbik ederler. Bu sühulet ve ucuzluk dahilinde
su almayan ev pek nadir dereceye geleceğinden bir evin komşusuna gizli yani kaçak su vermesi
ihtimali pek azalır. Ve bilahare abonman miktarının çok artmasından şirket müstefit olur. Saat
depozitosu, saat ücreti, saate emniyetsizlik külfet ve suizanları birçok kişiler için aradan kalkar.
Suların, her evde çok su kullanıldığı vakitler ve saatler esnasında tazyikin hiç kifayet
etmemesi yüzünden, yahut bilmediğimiz başka -ve herhalde gayr-i makbul- sebeplerden dolayı
suyun kesilmesi, Bayezid ve sair buna muadil yüksekçe mıntıkalarda nadir olmayan vukuat-ı
yevmiyedendir. Bunu tevziatın fenalığında ve şirketin lakaydane yaptığı hesap ve tuttuğu yolun
tetkik ve tahlili neticesinde aramak icap eder.
Bunların hepsini sırasıyla nazar-ı dikkate alarak külfet veya mahzurlarını izaleyi bilen ve
buna çalışan bir devir ve idarede bulunduğumuz için -ahaliye ait ve hatta üzerine vacip olan vezaif
de iyice bilinmek şartıyla- mesele, bir müddet işinden ibaret kalır.
Ali Suad
29
30
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
Garp Belediyeleri
Lahey: 1 Mayıs 1926
İstanbul Şehremaneti’ne
Beynelmilel İhsaiyat Müessesesi; nüfusu 250 binden fazla olan büyük şehirlerle bilumum
payitahtlar hakkında bir salname tertip ve neşrini deruhde için muhtelif ve müteaddit teklifler
karşısında kalmıştı. Bu teklifat; müessesemizce büyük bir masrafı mucip olacağı için evvelce
nazar-ı itibara alınmamıştı.
Fakat, geçen eylül ayında Roma’da inikad eden son içtimamızda; bu hususta vazifedar olan
komisyon, böyle bir salname neşrininin faydalı olacağı hakkında ısrar ettiğinden; Beynelmilel
İhsaiyat Müessesesi teklif sahiplerinin arzu ettikleri şekilde bir salname neşredilebilmesi için
hiç olmazsa ya alakadar şehirlerden bir kısmının kendisine muavenet-i nakdiyede bulunmaları
veyahut salnamenin muayyen bir miktar nüshası için bervech-i peşin abone kaydolunmaları
şartlarıyla bu işe teşebbüs etmeye muvafakat etti.
Binaenaleyh işbu kararı nazar-ı âlilerine arz ederken aynı zamanda mezkûr salnamenin
mevki-i intişara vazı için zir-i idare-i aliyelerinde bulunan şehirce abonman veya tahsisat-ı
seneviye şeklinde ne dereceye kadar muavenet-i maliyede bulunulabileceğinin işarını suret-i
mahsusada rica ederim.
Beynelmilel İhsaiyat Müessesesi daimi şubesi; seksenden fazla büyük şehir hakkındaki bu
ilk eserini neşretmek için muktezi vesaiki şimdiden derç ve cem edecek ve gittikçe tevessü edecek
olan bu neşriyat anasır-ı merkeziyenin mülahazat ve mütalaatını tetkik ile bir mukayese husule
getirebilmek için çok faydalı olacaktır.
Büyük şehirlerin bu ihsai salnamesi ilk sene için atideki malumatı ihtiva edebilir:
A) Ahval-i cevviye ve toprak
1- Şehirlerin vaziyet-i coğrafiyesi ve malumat-ı cevviye. 1920-1924
2- Şehirlerin arazisi ve 1906, 1910, 1920 ve 1924 senelerinde araziden edilen istifade.
B) Mebani ve haneler
3- 1905, 1910 ve 1920 senelerinde mebani ve haneler (meskûn ve gayr-i meskûn mebani,
ikametgâh ve diğer binalar).
4- 1905, 1910 ve 1920 senelerinde irtifalarına nazaran binalar (Kati rakam ve yüzde nispeti).
5- 1910 ve 1920 senelerinde ahalinin miktarına nazaran hanelere taksimi (Kati rakam ve
yüzde nispeti).
C) İkametgâh ve inşaat
6- 1905, 1910 ve 1920 seneleri tahririne göre ikametgâh miktarı ve odalarının adedi (Kati
rakam ve her odadaki nüfus miktarı).
7- 1910 ve 1920 seneleri tahririne göre ikametgâh miktarı ve bu ikametgâhları işgal eden
ahalinin adedi.
Sayı: 22 Haziran 1926
8- 1910 ve 1920 seneleri tahririne göre katlarına nazaran ikametgâh miktarı (Kati rakam).
9- 1911-1924 senelerinde muvakkaten boş mesakin ve dükkânlar.
10- 1911-1924 senelerinde müceddeden inşaat ve tamirat.
D) Ahval-i ahali
11- 1900-1924 senelerinde ahalinin fiilen inkişaf ve tevessüü.
12- 1900, 1910, 1920 ve 1924 seneleri tahrir ve tahminine göre ahalinin beher kilometre
murabbaında kesafeti.
13- 1910 ve 1920 seneleri tahririne göre ahalinin cins veya sin itibarıyla miktarı.
a- Kati rakam ve revabıt-ı cinsiye.
b- Her cinsin yaş gruplarının yüzde nispeti.
14- 1910 ve 1920 seneleri tahririne göre ahalinin cinsiyeti ve sicill-i nüfusu (Kati rakam ve
yüzde nispeti).
15- 1910 ve 1920 seneleri tahririne göre maarif nokta-i nazarından ahali (Kati rakam).
16- 1910 ve 1920 seneleri tahririne göre ahalinin mahall-i tevellüdü, milliyeti (tabiiyeti).
a- Kati rakam.
b- Yüzde nispeti.
17- 1910 ve 1920 seneleri tahririne göre ecnebilerin miktarı.
18- 1910 ve 1920 tahririne göre tekellüm olunan elsine-i milliye.
19- 1910 ve 1920 seneleri tahririne göre mezahip.
a- Kati rakam.
b- Yüzde nispeti.
20- 1920 senesi tahririne göre erbab-ı sanat.
a- Kati rakam.
b- Yüzde nispeti.
E) Harekât-i ahali
21- 1911-1924 senelerinde mukaveleli izdivaçlar (Maryaj protogam ve maryaj dö konfesyon).
(Kati rakam ve ahalinin 1000’de üzerinde nispeti).
22- 1911-1924 senelerinde vefat ve talak neticesi fesh-i nikâh ve mukaveleli izdivaçlarda
tefavüt (Kati rakam ve ahalinin 1000’de üzerinde nispeti).
23- 1911-1924 senelerinde tevellüdat (kadın ve erkek) ve yeni doğan çocuklardan meşruiyete
kabul olunanların miktarı (Kati rakam ve yüzde nispeti).
31
32
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
24- Vefeyat (meyyiten tevellüt dahil değildir). Cinsiyet ve ikametgâh itibarıyla.
25- 1911-1924 senelerinde vefeyatın (meyyiten tevellüt dahil değildir) yaş itibarıyla taksimi.
a- Kati rakam.
b- Yüzde nispeti.
26- 1911-1924 senelerinde esbab-ı vefeyat.
27- 1911-1924 senelerinde muhaceret (Muhacir ve mülteci).
Bilahare, hıfzıssıhha-i umumiye, içtimai istatistikler, maarif-i umumiye ve hususiye,
emniyet-i umumiye, şehirlerin iaşesi, hayat pahalılığı vesaire gibi diğer mevad ve hususat da
salnamede mevzubahis edilecektir.
Beynelmilel İhsaiyat Müessesesi sürat-ı mümkine ile cevabınızı alır almaz fiyatı tayin
edecektir. Bu hususta tahsis edebileceğiniz aidat-ı seneviye veya abonmanın miktarını takdir
etmek bittabi size aittir.
Malumat kabilinden olarak şunu da arz ederim ki müessesemiz merkezinin bu memlekette
bulunması dolayısıyla Hollanda şehirlerinden Amsterdam şehri tahsisat-ı seneviye olarak 500,
Rotterdam şehri 250 Hollanda florini taahhüt etmişlerdir.
Lahey’e gelince: Bu şehir zaten birçok senelerden beri Beynelmilel İhsaiyat Enstitüsü’nün
daimi şubesi masarifine medar olmak üzere senevi beş bin florin itası suretiyle ibraz-ı semahat
etmektedir.
Teşebbüsümüzün muvaffakiyetiyle hayyizara-yı husul olabilmesini temin için tahsisat-ı
seneviye olarak şimdilik atideki miktar tahsis edilmiştir:
Nüfusu 250 binden dun olan şehirler için 60 florin, salnameden beş nüshaya malik olmak
hakkını bahşeder.
Nüfusu 250 binden 1 milyona kadar olan şehirler için 100-150 florin, salnameden 10-15
nüshaya;
Nüfusu 1-2 milyon olan şehirler için 200 floriyle, salnameden 20 nüshaya;
Nüfusu 2-3 milyon olan şehirler çin 250 florin, salnameden 25 nüshaya;
Nüfusu 3-5 milyon olan şehirler için 300 florin, salnameden 30 nüshaya;
Nüfusu 5 milyondan fazla olan şehirler için 400 florin, salnameden laakal 40 nüshaya
malik olmak hakkını bahşeder.
İhtiramat-ı faikamın kabulü ricasıyla…
Beynelmilel İhsaiyat Enstitüsü
Daimi Şube Müdürü
Sayı: 22 Haziran 1926
Bir Mülahaza
Türkiye Belediyeleri Niçin İlmi İstatistik Cetvelleri Tertip Edemiyorlar?
-Beynelmilel İstatistik İdaresi’nin Talebi DolayısıylaBeynelmilel İstatistik İdaresi’nden umum belediyeler ve büyük şehirler sırasında İstanbul
şehrine de gönderilen tamimin suretini aynen neşrediyoruz. Evvelce de bu meseleler hakkında
Emanet’e müracaatlar vaki olmuş, İstanbul’un emlaki ve nüfusu hakkında malumat talep edilmiş,
fakat istenilen malumat atide izah olunacak sebepler dolayısıyla verilememişti.
Şimdi Beynelmilel İstatistik İdaresi fiiliyata geçerek yakın zamanda 250.000’den fazla
nüfusa malik büyük şehirler için bir ihsaiyat mecmuası neşredeceği anlaşılıyor. İstanbul’un nüfusu
250.000’den ziyade olduğu için şehrimizin de emsali büyük şehirlerden ayrılmaması arzu edildiği
görülmektedir.
Bu arzuyu kuvveden fiile çıkarmak dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de
belediyeye terettüp eder bir vazife olduğuna hükmedilerek o maksatla Emanet’e müracaat
olunmuştur. Zaten bir Garplı belediye mefhumundan başka bir mana anlamaz.
Filhakika bir memlekette belediye ya vardır, ya yoktur. Var ise bütün kuvvet ve
salahiyetiyle vardır. Yok ise bittabi ondan bu gibi şeyler beklenmez. Türkiye’de Avrupa tarzında
belediye olmadığı için onlardan bu gibi şeyler beklenmez. Fakat bunu Avrupalı bir müesseseye
nasıl anlatmalı? Filhakika Beynelmilel İstatistik İdaresi’nin yukarıdaki tamimi okunduktan
sonra istenilen malumatı İstanbul Belediyesi’nin vermesine imkân olacağını düşünecek acaba bir
fert var mıdır? Talep olunan malumatın bir kayda istinat edeceğine göre ezber ve hayali olarak
verilemeyeceği tabiidir.
Bir belediye ki nüfus muamelatını takip ve idare kendisine ait değildir, bir belediye ki
hududu dahilinde mevcut emlak ve arazi hakkında kayıt tutmaya, kadastrolarını tanzim etmeye
salahiyet ve kudreti yoktur. Bittabi o belediyeden nüfus ve emlak hakkında ihsai malumat talep
etmek muhali temenniden başka bir şey olamaz.
İzaha hacet yoktur ki bugüne kadar bizde nüfus bir hükûmet işidir. Belediye bununla
alakadar addolunmaz. Emlak hakkında sahih ve ilmi malumat istihsali ise evvel emirde o şehrin
kadastrosunun tanzimine ve o kadastroya göre emlakin mutasarrıfları, cinsi, nevi ve hatta kaç
kat ve her katta kaç oda olduğu hakkında malumat cemine mütevakkıftır. Kadastro da nüfus gibi
elyevm hükûmet idaresinde ve Tapu Müdüriyet-i Umumiyesi’ne aittir. Emlakin yalnız adediyle
envaı “tahrir” defterlerinde mukayyet olmak lazım gelir ise de memleketimizde tahrir-i emlak
vazifesi ve vergi tahsili kezalik maliyeye ait bulunduğundan belediyenin bu vasıta ile de velev
ki nakıs olsun, emlak hakkında malumat istihsaline kudreti taalluk etmez. Gerek maliye, gerek
tapu memurları hin-i tahrirde ya merak saikası veyahut vazife hissiyle böyle istatistikler tertip
ve neşretmemiş olduklarından Türkiye’de emlak hakkında sahih malumat istihsali kezalik muhali
temenniden başka bir şey değildir.
33
34
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
“Tahrir” Kanunu’nda defterlerin birer sureti belediyelere verileceği musarrah iken bu da
yapılmamıştır. Yalnız Ankara’da 340 senesinde yapılmış olan tahrir defterleri ora şehremanetince
“120” lira kadar masraf ihtiyarıyla istinsah ettirilmiş ve o defterlere göre bir ihsaiyat cetveli şu
satırların muharriri tarafından tertip olunmuştu.
İstanbul’un vüsati tahrir defterlerinin istinsahına müsait olmamakla beraber tahririn de on,
on beş sene evvel yapılmış olması, bu müddet zarfında şehirde birçok büyük yangınlar, müteaddit
istimlaklar, köhneliği ve mail-i inhidam oluşu dolayısıyla birçok hedmler vukuu hasebiyle on beş
sene evvel yapılan tahrir kaydından da istifadeyi akim bırakacaktır.
Binaenaleyh kudreti fevkinde ve salahiyeti haricindeki işlerden dolayı her zaman bu
gibi taleplere maruz kalan belediyelerin ve bilhassa İstanbul Şehremaneti’nin çekmekte olduğu
müşkülatın artık izalesine tevessül zamanı hulul etmiştir zannederiz.
Şu halde beynelmilel ihsaiyat mecmuası, dünyada İstanbul’dan başka 250.000 nüfuslu
bütün büyük şehirler hakkında malumatı cami olarak çıkacak, fakat sütunlar ve sayfalar arasında
Türkiye’nin yegâne büyük büyük şehri olan İstanbul’un yeri boş kalacaktır. Bu ise Garb’ın izince
gitmek isteyen Türkiye belediyeleri için iyi bir tesir bırakmayacaktır.
İstenilen malumat arasında İstanbul Belediyesi’nin verebileceği yegâne kısım vefeyat
istatistikleridir. Çünkü bu vazifeyi ancak on üç seneden biri Emanet yapmaktadır. Daha evvel
beynelmilel bir idare mahiyetinde olan Karantina İdaresi bununla iştigal etmekte idi. Harb-i
Umumi içinde bu idarenin vaziyeti tebeddül ettiğinden defn-i emvat ruhsatiyesi ve vefat edenlerin
kaydıyla istatistik tertibi vazifeleri belediyeye verilmişti. Halbuki tevellüdat malum olmayınca
vefeyat istatistiği tanziminden ne fayda beklenir?
Karantina İdaresi’nin teşkilinden (1254) beri oraca idare olunan defn-i emvat ve vefeyat
istatistiği işleri ancak memalik-i garbiyeye kıyasen 77 sene sonra sahib-i asli ve merci-i tabiisi olan
belediyelere verilmiştir. Nüfus ve kadastro işlerinin de belediyeye devri için acaba daha kaç asır
veya sene beklemek icap edecektir?
Şüphe yoktur ki bu işler belediyeler için bir külfet ve aynı zamanda bir masraf menbaıdır.
Fakat diğer mahalli ve idari fevaidinden sarf-ı nazar işte bu makalede teşrih olunan beynelmilel
faydası ve binnetice Türk millet ve devletinin beynelmilel ihsaiyat sahasında mevki ve
mevcudiyetinin temini itibarıyla tacil ve tesrii icap edeceği tabiidir.
Evet, hükûmet-i cumhuriyemiz belediyelerin halen Evkaf uhdesinde bulunan bir kısım
hak ve vazifelerini ezcümle suları devretmiştir. Kabristanları da vermek üzere bulunmuştur. İşte
bu devirler ve tevdiler sırasında günün birinde ve pek yakında nüfusu ve badelikmal kadastroyu
da acilen belediyelere terk edeceği şüphesizdir.
Şurasını itiraf etmek lazımdır ki kuyud-ı kadime belediyelerin elinde bulunmadığı için
kadastro tanzimi belediyelere ait denilmekle bir fayda temin edilmez. Nitekim 26 Şubat 340 tarihli
kanunun bir maddesiyle bu hak esasen verilmiştir. Şu halde kadastrolar hükûmetçe tanzim ve
ikmal edildikten sonra tatbikatı belediyelere bırakılmak iktiza eder. İşte o zaman belediyeler emlak
ve arazinin ihsaiyat ilminin icap ettirdiği tarzda ve Beynelmilel İhsaiyat İdaresi’nin talep ettiği
istatistikleri tanzim edebilir. Şimdiki şeklinde belediyelerden nüfus ve emlak istatistiği istemek,
üçüncü defa olarak tekrar ediyorum ki muhali temenniden başka bir neticeye müncer olmaz.
Sayı: 22 Haziran 1926
Beynelmilel idarelerin bu nevi malumat taleplerine karşı sükût etmek yahut talep olunan
malumatın itası mümkün olmadığına dair sümmettedarik sebepler bularak cevap vermek gayet
kolay. Fakat bu tarzı ihtiyar doğru mudur?
Dahiliye Vekalet-i Celilesi’nce belediyenin metruk, mensi, hatta mağsub birçok haklarının
ve vazifelerinin cumhuriyet prensibiyle mütenasip bir surette kendisine terk ve tevdiini ihtiva
etmek üzere ahiren bir kanun layihası tertip olunmuş ise de bu meyanda nüfus ve kadastronun
yine mevzubahis edilmemiş olduğu hayretle görülmektedir. Bir zühul yahut hüviyet cüzdanlarıyla
kadastro haritaları harçlarından alınacak cüzi ve ehemmiyetsiz üç, beş kuruş varidatın belediyeye
verilmemesi gibi ancak bir maliyeci zihniyetine matuf olması lazım gelen bu noksanın kanunun
daha meclise sevk edilmeden evvel Vekâlet-i Celile’ce tashih ve ikmaline himmet buyurulacağı
kaviyyen zannedilmektedir.
Beynelmilel İhsâiyat İdaresi’nin tamiminde bunlardan başka mevzubahis edilen şehrin
vaziyet-i coğrafiyesi ve malumat-ı cevviye keyfiyetleri de başkaca calib-i dikkattir. Şehrin vaziyet-i
coğrafiyesi hakkında şimdiye kadar belli başlı bir tetkik yapılmış olduğunu hatırlamıyorum.
Ahval-i cevviye ile Rasathane ve Ziraat Vekâleti’nin iştigal etmiş lazım gelir. Filhakika memalik-i
garbiyede belediye bunlarla da iştigal etmekte ise de bunları Türkiye belediyeleri için şimdilik
hayal kabilinden addetmek daha doğru olur.
Şehrin arazisi ile iştigal de emlaki gibi belediyenin hududu ve salahiyeti haricindedir.
Bilhassa arazi ekseriyetle belediye, tabir-i aharla şehir hududu haricinde kaldığından belediyeler
böyle bir şeyle iştigali hiç düşünmemişlerdir. Bu ancak Türkiye’nin umumi kadastrosu yapıldıktan
sonra anlaşılabilir bir keyfiyettir.
Tamimde “E” paragrafında gösterilen malumat-ı ihsaiye, bilhassa “ahval-i medeniye”
denilen “evlenme işlerine” taalluk etmektedir. İzaha hacet yoktur ki İsviçre Kanun-ı Medenisi
Türk Kanun-ı Medenisi olarak aynen kabul edilinceye kadar memleketimizde belediyelerin bu
hakkı da kendisine terk ve teslim olunmamıştı. Belediyeler bu yeni vazifeleriyle Teşrinievvel 1926
tarihinden itibaren meşgul olacaklardır.
Nüfus muamelatı heyet-i umumiyesi itibarıyla belediyelere devir ve terk olunmadıkça
yalnız evlenme işlerini nasıl tedvir edecekleri ve ne dereceye kadar muvaffak olacakları muhtac-ı
teemmüldür. Mamafih bundaki sakim noktaları zaman ve tatbikat gösterecek ve bittabi nüfus
muamelatı bir “kül” halinde belediyelere terk olunacaktır. Buna şüphe yoktur.
“D” paragrafında gösterilen “ahval-i ahali” hakkında da belediyelerce resen ve kendi vesaik
ve kuyudatına mutabık olarak malumat cem ve itasına imkân yoktur. Çünkü bu da esas itibarıyla
nüfusa ve maarife taalluk etmektedir.
Hülasa; Türkiye’de hıfzıssıhha-i umumiye, içtimai istatistikler, emniyet-i umumiye,
şehirlerin iaşesi, hayat pahalılığı vesaire gibi hususat ile iştigal belediye mefhumuna yabancı
şeylerdir. Bunların hepsinin mercii ayrıdır. Daha doğrusu hiçbirisi salahiyettar ve alakadar bir
mercie merbut değildir. Hemen denilebilir ki kimse bunlarla iştigal etmez. Ortada bu işlerle
iştigal eden bir müessese olmadığı için bazı müesseseler hususi tarzda meşgul olurlarsa da bunlar
umumiyeti ve resmiyeti haiz olmadığı için kale alınmazlar. Mesela Düyun-ı Umumiye İdaresi’nin
35
36
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
memurlarına ihtiyaçları nispetinde maaş ve muhassasat verebilmek için her üç ayda bir hayat
pahalılığı hakkında istatistikler tertip ve tanzim etmesi gibi.
Maarif-i hususiye memalik-i garbiyede belediyelere mevdudur. Bizde de böyle olmasını
temenni edecek zaman hulul etmiş midir? Bilmem. Fakat İstanbul’da vilayet idare-i hususiyesinin
ifa ettiği bir vazifeyi belediyenin ve meclis-i umumi-i vilayetin tetkik ve tasdik eylediği maarif
bütçesini Cemiyet-i Umumiye-i Belediye’nin yapmaması ve yapamaması için ortada hiçbir sebep
yoktur. Türkiye’nin diğer şehirlerinde belediyeler İstanbul kadar inkişaf etmemiş olduğundan
maarif-i hususiyenin şimdilik İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Konya ve Adana gibi büyük şehirlerde
belediyelere devir ve terkinde esaslı bir mahzur mutasavver değildir.
Yüzünü Garb'a çevirmiş ve bütün teşkilatını Garb'a benzetmeye azmetmiş olan genç
Türkiye Cumhuriyeti’nin belediye teşkilatını da tamamıyla Garplılaştıracağı zaman uzak değildir.
İşte ancak o zamanın hululünde Türkiye belediyeleri de beynelmilel idarelerin istediği malumatı
ilmi ve mevsuk bir tarzda tertip ve ita edebilirler. Şimdilik uzaktan müterakki milletlerin bu nevi
mesai ve hidematına nazar-ı ibret ve hayretle bakmaktan başka yapacak bir şey yoktur.
Osman Nuri
Sayı: 22 Haziran 1926
Kanunlar, Nizamlar, Talimatlar
Belediye hudutlarının suret-i tespitine dair olan kanunun tebliğ olunduğu hakkında Dahiliye
Vekâlet-i Celilesi’nin 3 Nisan 926 tarihli ve 45 sayılı tamimi sureti:
1- Kasaba ve şehirlerde belediye hudutlarının suret-i tespiti hakkında Vilayat-ı Belediye
Kanunu’na müzeyyel 17 Şubat 926 tarihli ve 744 numaralı kanun karşıki sayfaya derç edilmiştir.
2- Bu kanun mucibince belediye Ankara ve İstanbul şehremanetlerinin hudutları şehir ve
kasabalardaki en son ev ve binaların bittiği yerde kalmayıp bilakis kasaba veya şehre ait tarla, bağ,
bahçe, otlak ve sayfiyeleri de ihtiva edecektir.
3- Ankara ve İstanbul şehremanetlerinin hudutları kanun-ı mahsusları mucibince tespit
edilmiştir. Köy Kanunu’nun birinci maddesinde iki binden yirmi bine kadar nüfusu olan beldelere
kasaba ve yirmi binden çok nüfusu olanlara şehir denildiğine nazaran aşağıda isimleri yazılan
yirmi binden fazla nüfuslu şehirlerin belediye hudutları 744 numaralı kanunun ikinci maddesi
hükmüne tevfikan Vekâlet’çe mütebaki diğer “603” kasabanın belediye hudutları merbut oldukları
vilayetlerce tasdik olunarak kesb-i katiyet edecektir.
Adana, Amasya, Ankara, Edirne, İzmir, Eskişehir, Urfa, Bursa, Diyarbekir, Sivas, Mağnisa
[Manisa], Kasaba, Trabzon, Gaziayıntab, Kilis, Afyonkarahisar, Adapazarı, Konya, Kayseri, Uşak,
Mardin, Tarsus, Maraş.
4- Belediye hudutlarının tespitine ait hazırlıklar nisan nihayetine kadar bitirilmelidir.
1 Mayıs 926’da belediye mühendis ve kalfaları veya mahalli idare-i umumiye ve hususiye fen
memurları ve bunların bulunmadığı yerlerde mektep muallimleri marifetiyle şehir veya kasabanın
hududunu gösterir bir harita tanzim ettirilir. Belediye meclisinin kendi azası içinden memur
edeceği zevat bu haritanın tanziminde çalışanlara yol gösterir ve hududun geçtiği yerleri bir kâğıda
sırasıyla yazar. Mayıs on beşe kadar harita ve tetkikata memur azanın raporu belediye meclisine
verilir. Belediye meclis kararıyla haritada lazım gelen tadilat yaptırılır ve belediyenin hudut kâğıdı
bu karara göre tanzim olunur. Komşu köyler ile ihtilaf varsa hudut kâğıdının altına yazılır. Hudut
kâğıdı mazbata halinde aza tarafından imzalanır. Mahalli en büyük mülkiye memuru vasıtasıyla
valiye gönderilir.
5- Vilayet idare heyeti kasabaların ihtilaflı sınırları hakkında karar vermek, şehirlerin
ihtilaflı sınırları hakkında mütalaayı havi Vekâlet’e hitaben mazbata tanzim eylemek, ihtilafsız
kasaba sınırlarını vilayetin tasdikinden evvel mütalaa etmek ve ihtilafsız şehir sınırları hakkında
mütalaasını bamazbata Vekâlet’e bildirmek vazife-i kanuniyesiyle mükelleftir. Bu vazife azami 15
Haziran 926 tarihine kadar ikmal edilmelidir.
6- Vilayet idare heyetinin kararları üzerine valinin tasdiki ile katiyet kesbeden kasaba
belediye hudutlarını gösterir mazbata ve haritaların birer nüshasının haziran nihayetine kadar
beray-ı malumat Vekâlet’e irsali ve şehir hudutlarını gösterir belediye mazbatası ile vilayet idare
heyeti mütalaanamesinin ve haritanın ikişer nüshasının beray-ı tasdik keza haziran nihayetine
kadar Vekâlet’e gönderilmesi matluptur.
37
38
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
7- Şehir hudutları Dahiliye Vekâleti’nce bittasdik iktisab-ı katiyet ettikten sonra musaddak
nüshaları temmuz nihayetine kadar mahallerine gönderilecektir.
8- Kavanin-i belediyenin saha-i tatbikatı ve umur-ı belediyeye müteallik ahkâm-ı cezaiye
itibarıyla belediye meclislerinin salahiyet-ı kazaiyelerinin daire-i şümulü ve belediye vezaifinin
ve imar faaliyetlerinin mahall-i cereyanı, şehir ve kasaba hudutları ile taayyün ve teressüm
edeceğinden gerek efradın hukuku ve mükellefiyetleri gerek memleketin inkişaf ve terakkisi ile
alaka-i mühimmesi bulunan belediye hudutları işinin vakit ve zamanıyla ve her türlü ilişikten
azade ve ihtiyaca en muvafık bir şekilde intaç ve ikmalini belediye meclislerinin himmetlerinden
ve rüesa-yı memurin-i mülkiyemizin rüyetlerinden beklerim efendim.
9- Ona göre ifa-yı muamele olunmak üzere bu tamimden mikdar-ı kâfi nüshaların
belediyesi müteşekkil her yere en acil vasıta ile gönderilmesi ehemmiyetle tebliğ olunur.
10- Bütün vilayetlere ve Vekâlet’e merbut makamata tebliğ edilmiş ve beray-ı malumat
Ankara ve İstanbul şehremanetlerine ve Adliye, Nafia, Sıhhiye, Maarif, Ticaret ve Ziraat Vekâlet-i
Celileri’ne yazılmıştır.
3 Nisan 1926
Dahiliye Vekili
M. Cemil
Ayn. B.
Vilayat-ı Belediye Kanunu’na Müzeyyel
17 Şubat 926 Tarihli ve 744 Sayılı Kanun
Madde 1- Her kasaba veya şehir toplu ve dağınık evleri bağ ve bahçe ve tarla ve meraları ile
birlikte bir belediye dairesi teşkil eder.
Madde 2- Her kasaba veya şehrin hududu uzak tarla, bağ ve bahçe ve otlakları içeride
kalmak ve tepe veya dere gibi sabit noktalardan geçmek üzere belediye meclisi tarafından bir
mazbata ile tespit olunur. Hududu gösteren bu mazbataya bir de harita ilave edilir. Hudut için
kasaba ve şehir ile komşu köyler arasında ihtilaf varsa o da mazbataya yazılır. Hududu gösteren
işbu mazbata kaza kaymakamına veya valiye verilir. Vilayet idare heyetinin kararı alınarak kasaba
hudutları valinin ve şehrin hudutları Dahiliye Vekâleti’nin tasdiki ile kesb-i katiyet eder.
Kesb-i katiyet eden hududu gösteren mazbata ve haritaların musaddak örneklerinden biri
Dahiliye Vekâleti’nde veya vilayette hıfz edilir. Diğeri şehir veya kasaba belediyesine gönderilir.
Madde 3- Belediye hudutlarının tespiti Köy Kanunu’nun 3, 4, 5 ve 6’ncı maddelerine göre
icra olunur.
Madde 4- İşbu kanun neşri tarihinden muteberdir.
Madde 5- İşbu kanunun ahkâmını icraya Dahiliye vekili memurdur.
Sayı: 22 Haziran 1926
Emval-i milliye ve metrukeden veya mazbut vakıflardan bazı müessesat ile belediyelere
satılabilecek arazi ve arsalar hakkında kanun suretinin tebliğine dair Emanet’in 1 Nisan 926 tarihli ve
192 numaralı tamimi sureti:
Emval-i milliye ve metrukeden veya mazbut vakıflardan bazı müessesat ile belediyelere
satılabilecek arazi ve arsalara mütedair olan 748 numaralı kanunu havi Dahiliye Vekâlet-i
Celilesi’nin İstanbul vilayetinden mevrud 8 Mart 926 tarihli ve 79 numaralı tahriratı sureti aşağıya
naklen ve tamimen tebliğ olunur efendim.
Emval-i milliye ve metrukeden veya mazbut vakıflardan bazı müessesat ile belediyelere
satılabilecek arazi ve arsalar hakkında kanun.
Birinci Madde- Menafi-i umumiyeye hadim müessesat ile belediyelere ve ticaret ve sanayi
ve ziraat odalarıyla borsalara hükûmet veya sanayi ve maadin bankası tarafından gerek resen ve
gerek iştirak suretiyle vücuda getirilecek fabrika ve müessesata, emval-i milliye ve metrukeden
veya mazbut vakıflardan lüzumu görülecek arazi ve arsalardan İcra Vekilleri Heyeti kararıyla,
heyet-i idarelerce takdir olunacak bedel mukabilinde satılabilir.
İkinci Madde- İşbu kanun neşri tarihinden muteberdir.
Üçüncü Madde- İşbu kanunun ahkâmını icraya Ticaret ve Maliye vekilleri memurdur.
Büyük Millet Meclisi’nin 22 Şubat 1926 tarihinde münakid elli dokuzuncu içtimaının
birinci celsesinde kabul ve tasdik-i âliye bil-iktiran 3 Mart 1926 tarihli ve 6/808 numaralı tezkire-i
samiye ile Başvekâlet-i Celile’den iblağ buyurulan ve emval-i milliye ve metrukeden veya mazbut
vakıflardan bazı müessesat ile belediyelere satılabilecek arazi ve arsalara dair olan 22 Şubat 1926
tarihli ve 748 numaralı kanunun sureti balaya nakl ile tebliğ olunur efendim.
Sanayi-i Nefise Encümeni Talimatnamesi’nin gönderildiğine dair Emanet’in 3 Haziran 926
tarihli ve 297 numaralı tamimi sureti:
Sanayi-i Nefise Encümeni Talimatnamesi’nin encümen vezaifine ait mevaddı hakkında
Maarif Vekâlet-i Celilesi’nden varid olup İstanbul vilayetinden gönderilen talimatnamenin nüshası
leffen ve tamimen gönderilmiştir efendim.
Ahiren Reisicumhur Hazretleri’nin tasdiklerine iktiran eden zirde sureti münderiç Sanayi-i
Nefise Encümeni Talimatnamesi’nin encümen vezaifine ait mevaddı ehemmiyetle nazar-ı dikkate
alınmak ve icabınca hareket edilmek üzere tamimen tebliğ olunur efendim.
Maarif Vekili
Mustafa Necati
39
40
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
Sanayi-i Nefise Encümeni Talimatnamesi
1- Sanayi-i Nefise Encümeni, sanayi-i nefiseye taalluk eden umumi mesail ile uğraşır. Ve bu
gibi mesailde Maarif Vekâleti’nin müşavir heyetidir.
2- Sanayi-i Nefise Encümeni, iki şubeden mürekkeptir. Birincisi, “resim, tezyini sanatlar,
mimarlık, heykeltıraşlık ve hakkâklık” şubesi, ikincisi “musiki ve temaşa” şubesi.
3- Encümen alelumum, sanayi-i nefisede veyahut sanayi-i nefisenin bir şubesinde ilim,
iktidar ve asarıyla şöhret kazanmış on iki zattan terekküp eder. Bunlardan ikisi ressam, ikisi
mimar, biri heykeltıraş, biri tezyini sanatlar, ikisi musikişinas, ikisi piyes muharriri, tiyatro ve
opera mütehassısı ve ikisi alelumum sanayi-i nefise müntesibidir.
4- Encümeni teşkil eden ilk aza, Maarif Vekâleti tarafından tayin edilir. Münhal vukuunda
yeni aza mensup olduğu şubeden gönderilecek laakal iki namzet meyanından ve heyet-i umumiye
tarafından rey-i hafi ve ekseriyetle intihap ve Vekâlet’in tasdikine arz olunur.
5- Bunlardan maada, fahri ve muhabir aza intihap edilebilir.
6- Maarif vekili Sanayi-i Nefise Encümeni’nin reis-i tabiisidir.
7- Reis vekili ve kâtib-i umumi encümen aza-yı asliye ve umumiyesi meyanından rey-i hafi
ile ve bir sene müddetle intihap olunur. Reis vekilinin intihabı Maarif Vekâleti tarafından tasdik
olunur.
8- Encümen reis vekili umumi celselere riyaset eder. Encümenin umur ve muamelatını
kâtib-i umumi tedvir eden ve kâtib-i umuminin maiyetinde muvazzaf bir başkâtip ile lüzumu
kadar kâtip bulunur.
9- Sanayi-i Nefise Encümeni’nin vezaifi bervech-i atidir:
1) Memlekette sanayi-i nefise tedrisatının ıslah ve inkişafını temine çalışır.
2) Şehirlerin tezyin ve imarına; abidelerin ve resmi binaların inşasına ve alelumum sanat
ve güzelliğe taalluk eden hususatta rey ve mütalaa alınır.
3) Pul, para, arma gibi halkın zevki üzerine tesir edecek olan eserlerin müsabaka
programlarını tanzim ve “hüküm”lerini intihap eder ve indelicap hüküm vazifesini görür.
4) Sanayi-i nefiseye müteallik Vekâlet’çe neşredilecek eserleri tetkik ve eser sahiplerine
verilecek mükâfatları takdir eder.
5) Sanayi-i nefise erbabıyla efrad ve müessesat ve hükûmet arasında ihtilaf zuhurunda ve
müracaat vukuu takdirinde meselenin cihet-i sanatkâranesi hakkında rey verir.
6) Sanayi-i nefise için verilecek mükâfatların ve madalyaların itası hakkında teklifatta
bulunur ve rey verir.
7) Her sene açılan resmi Sanayi-i Nefise Sergisi’nde verilecek madalya ve mükâfatları tayin
ve hükûmet namına satın alınacak eserleri mütehassıs heyet vasıtasıyla tefrik eder.
8) Resim Müzesi’ne kabul edilecek olan eserleri seçmek üzere bir jüri heyeti intihap eder.
Sayı: 22 Haziran 1926
9) Temaşa, musiki ve inşad cereyanlarında fenni usullerin tatbiki esbabını izhar ve temin eder.
10) Milli musikinin fenni esasata muvafık olan inkişafı çarelerini temine hadim tedbir
ittihaz eder.
11) Mekteplerde musiki tedrisatının tanzim ve tensikine müteallik mukarrerat ittihaz eder.
12) Memleketimizde temaşa ve musiki faaliyetlerinin ihdasına sarf-ı mesai eder.
13) Yeni musiki eserleriyle temaşaya müteallik asar ve bestelerin vücuda gelmesi için
mükâfat-ı nakdiye ile teşvikatta bulunulmasına delalet eyler.
14) Heyet-i umumiye ile şubelerin ve kalem heyetinin şekl-i intihap ve tayini ve müteferrik
vezaifi ayrı bir talimatname ile tayin edilecektir.
15) Sanayi-i Nefise Encümeni aza-yı asliyesine ücret-i maktua verilir.
İcra Vekilleri Heyeti’nin 6 Nisan 926 tarihli içtimaında kabul olunmuştur.
“Kabotaj” Kanunu’nun leffen gönderildiğine dair Emanet’in 3 Haziran 926 tarihli ve 301 numaralı
tamimi sureti:
Bu kere meclis-i millice kabul buyurulmuş olup İstanbul Ticaret-i Bahriye Müdüriyeti’nden
gönderilmiş olan Türkiye sahillerinde Nakliyat-ı Bahriye (Kabotaj) Kanunu’ndan nüshası leffen ve
tamimen irsal kılınmıştır efendim.
Kanun numarası: 815
Türkiye Sahillerinde Nakliyat-ı Bahriye (Kabotaj) ve
Limanlarla Karasuları Dahilinde İcra-yı Sanat ve Ticaret Hakkında Kanun
Birinci madde- Türkiye sahillerinin bir noktasından diğerine emtia ve yolcu alıp nakletmek
ve sahillerde limanlar dahilinde veya beyninde cer ve kılavuzluk ve herhangi mahiyette olursa
olsun bilcümle liman hidematını ifa etmek yalnız Türkiye sancağını hamil sefain ve merakibe
münhasırdır.
Ecnebi sefaini ancak memalik-i ecnebiyeden almış oldukları yolcu ve hamuleyi Türk liman
ve limanlarına ihraç ederler. Ve Türk liman ve limanlarından ecnebi liman ve limanlarına gidecek
yolcu ve hamuleyi de alırlar.
İkinci madde- Nehirler ve göller ve marmara havzasıyla boğazlarda bilumum karasularıyla
karasularına dahil bulunan körfez, liman, koy vesairede vapur, römorkör, [i]stimbot, motorbot,
mavna, salapurya, sandal, kayık, velhasıl makine, yelken, kürek ile müteharrik merakib-i kebire ve
sagire ile tarak, prizman, maçuna, algarina, şat ve her nevi nakliye ve su dubaları limbo, sefain-i
tahlisiye ve emsali ile şamandıra, sal gibi sabit ve sabih vesait bulundurmak ve bunlarla seyrüsefer
ve nakliyat icra etmek suretleriyle ticaret hakkı Türkiye tebaasına münhasırdır.
Üçüncü madde- Karasuları dahilinde balık, istiridye, midye, sünger, inci, mercan, sedef
vesaire saydı, kum ve çakıl vesaire ihracı ve gerek sath-ı bahirde ve gerek kar-ı bahirde mevcut
41
42
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
kazazede sefain ve merakible enkaz-ı metrukenin ihraç ve tahlisi, dalgıçlık, arayıcılık, kılavuzluk,
deniz bakkallığı ve bilcümle Türk vesait ve merakib-i bahriyesi derununda kaptanlık, çarkçılık,
kâtiplik, tayfalık ve amelelik vesaire icrası ve iskele, rıhtım hamallığı ve bilumum deniz esnaflığı
icrası Türkiye tebaasına münhasırdır.
Dördüncü madde- Hükûmet muvakkaten ve hiçbir hak temin etmemek şartıyla ecnebi
tahlisiye gemilerinin icra-yı sanat etmelerine ve Türk tahlisiye gemilerinde ecnebi mütehassıs ve
kaptan ve tayfa istihdamına müsaade edebilir.
Beşinci madde- Birinci madde hükmüne muhalif olarak Türkiye limanları beyninde
kabotaj yapan sefain ve merakib-i ecnebiyeden bin liradan on bin liraya kadar ceza-yı nakdi ahz ve
o sefine ve merakib madde-i mezkûrenin ikinci fıkrası mucubince Türkiye limanları için hamule
ve yolcu almak ve çıkarmaktan altı aydan bir seneye kadar men olunur. Mugayir-i kanun hareket
eden sefine bir şirket-i bahriye veya müteaddit sefaine malik olan bir veya müteaddit eşhasa ait
olursa işbu men keyfiyeti şirketin veya eşhas-ı mezkûrenin diğer sefainine de şamildir. İkinci ve
üçüncü maddelerde zikrolunan tebaa-i mahalliyeye münhasır hukuk-ı bahriyeden birini icraya
cüret eden ecnebiler yüz liradan bin liraya kadar ceza-yı nakdi ve bir aydan üç aya kadar hapis
cezasıyla mücazat olunurlar.
Bu cezalardan yalnız biri de hükmolunabilir. Mükerrerler hakkında iki kat olarak
hükmedilir.
Altıncı madde- İşbu kanun ahkâmı 1 Temmuz 1926 tarihinden muteberdir.
Yedinci madde- İşbu kanunun icrasına Ticaret ve Adliye vekilleri memurdur.
Sayı: 22 Haziran 1926
Emirler, Tebligatlar, Kararlar
Büyük Gazi’nin heykeli hakkında Dahiliye Vekâlet-i Celilesi’nin 24 Mayıs 926 tarihli ve 61 sayılı
tahrirat-ı umumiyesi sureti:
Büyük müncimiz namına memleketin cihat-ı muhtelifesinde rekz edilecek heykellerin
milli kahramanımızı ahlafa canlı bir surette göstermek için bu abidelerin görecekleri mühim
hizmet ve halk üzerinde icra eyleyecekleri bedii ve terbiyevi tesir itibarıyla gayet sanatkârane
yapılmış olmaları en mühim bir şart ve böyle bir abidenin vücuda getirilebilmesi ise dünyanın
en maruf heykeltıraşını celp ve mebaliğ-i azime ihtiyarını istilzam etmekte olup bazı vilayetlerce
tahsis edildiği gibi on, on beş, yirmi bin lira ile ne iyi bir sanatkâr getirebilmenin ne de Büyük
Gazi’mize layık bir heykel rekz etmenin kabil olamayacağı Sanayi-i Nefise Encümeni’nce yapılan
tetkikat neticesinde tezahür eylediğinden ve bundan maada heykelin imali için heykeli yapılacak
zatın günlerce ve haftalarca sanatkârın önünde durması icap etmekte olup esasen ehliyetleri ve
mesailerinin neticesi meşkûk olan her heykeltıraş için Reisicumhur Hazretleri’nin aylarca “poz”
vermesi adimülimkân görüldüğünden bahs ile bu mehaziri bertaraf etmek ve müracaat eden
her vilayete temin edebildikleri nispeten az meblağla dünyanın en maruf heykeltıraşının eserini
verebilmek üzere Encümen’ce muvafık görülen aşağıda yazılı işbu:
1- “Büyük müncimizin birisi at üzerinde ve askeri kıyafette, ikinci sivil ve ayakta, üçüncüsü
de bir büst olmak üzere üç heykeli yaptırılacaktır. Bunun için Vekâlet’imiz dünyanın en maruf
sanatkârıyla muhabere etmektedir. Şeraiti henüz tespit edilmemiş ise de bu üç heykellerin tunç
olarak imali elli ila yetmiş bin arasında bir meblağla mümkün olacaktır.
2- Vilayetlerin müştereken tesviye edecekleri bu meblağla heykeltıraşa yaptırılacak olan
bu üç tip heykelden vilayetlerin intihap edecekleri bir modeli tekrar döktürmek için Vekâlet’imiz
tavassutta bulunacaktır. Bu heykeller yalnız tunç ve döküm bedeli tesviye edilerek alınabileceğinden
vilayetlere gayet ucuz olarak mal edilebilecektir. Heykeltıraşa verilecek meblağın miktarı ve suret-i
taksiminin şekli sanatkârla şeraitin tamamıyla tespitinden sonra bildirilecektir.
3- Bu şekil her vilayete münferiden hareket ettikleri takdirde sarf etmeleri lazım gelen
miktardan laakal dört, beş misli noksanını sarf etmelerini ve yapılabilecek heykellerin en iyisine
malik olmalarını temin eyleyeceği gibi heykel yaptıracak vilayetlerin adedi çoğaldıkça sarf edilecek
meblağın da miktarı azalacağından şimdiye kadar heykel rekzi teşebbüsünde bulunmamış olan
vilayetlerin dahi bu fırsatla milli kahramanımızın heykelleriyle şehirlerini tezyin eylemeleri
imkânını ihzar edecektir.
4- Vekalet’imizce yapılmakta olan teşebbüsatın salim tahminlere istinat edebilmesi için
şimdiye kadar heykel rekzi teşebbüsatında bulunmuş olan vilayetlerin ianeleriyle miktarı değişmiş
olması muhtemel olan tahsisatlarının bugünkü yekûnlarını Vekalet’imize süratle bildirmeleri icap
etmektedir.”
Dört maddenin tatbiki karargir olduğu Maarif Vekâlet-i Celilesi’nden varid olan tezkirede
işar kılınmış ve mülahaza-i vakıanın nazar-ı dikkate alınması Başvekâlet-i Celile’den de izbar
43
44
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
buyurulmuş olmağla büyük müncimize minnettarlığını ifade için bütün bir milletin temiz kalple
verdiği azim bir meblağın heder olmasına mahal kalmamak üzere Sanayi-i Nefise Encümeni’nce
muvafık görülen ve Vekâlet-i müşarünileyhaca kabul edilen mukarrerat-ı mebhuse dairesinde
muamele ifasıyla münferit teşebbüsata girişilmemesi ve elyevm bu husus için mevcut ianat ve
tahsisat miktarının Maarif Vekâlet-i Celilesi’ne acilen işarı ve keyfiyetin umum belediyelere de
tebliği tamimen temenni olunur efendim.
Fi 24 Mayıs 926
Dahiliye Vekili
M. Cemil
İstanbul’da Kantariye Resmi
Ahiren İstanbul’da Şehremaneti’nce bir mültezime ihale edilen kantariye resmi hakkında
ve mültezim ile tüccarlar arasında tahaddüs etmekte olan ihtilaf ve müşkülattan dolayı tevali eden
müracaatlar üzerine bu babda tahkikat ve tedkikat-ı lazıme ifa eden Ticaret Odası’nın mütalaası
ve takarrür eden nokta-i nazarı, sureti zirde münderiç tezkire ile Ticaret Vekâlet-i Celilesi’ne arz
edilmiştir.
Ticaret Vekâlet-i Celilesi’ne
11 Temmuz 341 tarihinden itibaren İstanbul Şehremaneti’nce bir mültezime ihale edilen
kantariye resminin gerek tarh ve tahsiline esas ittihaz edilen nikatta ve gerek teferruatta ve şekl-i
cibayette tahaddüs etmekte ve her gün bir kat daha artmakta olan müşkülattan dolayı atideki
izahat ve maruzatı serd ve Vekâlet-i Celilelerinin ahkâm-ı kanuniyenin hakkıyla tatbiki hususunda
teşebbüsat-ı mahsusasını istirham ediyoruz.
Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu’nun kantariye resmine müteallik olan yirminci
maddesinde “Belediye hududu dahilinde toptan satılan bilumum tartılacak ve ölçülecek eşya,
belediye baskül, kantar, kile, terazisi ile tartılması ve ölçülmesi mecburidir. Buna mukabil eşyanın
satışındaki kıymetin yüzde yarımını tecavüz etmemek üzere belediye meclislerince tanzim
edilecek tarifeye göre resim alınır.” diye muharrerdir.
Kantariye resmi, toptan yapılan her nevi alım ve satımlarda halkın aldanmaması ve
muamelenin tarafeynce hilesiz olarak cereyanını temin gayesiyle vezin ve ölçünün belediye
tarafından icra edilmekte olması külfetine mukabil, işbu bey ve şiradan belediyeye tefrik edilen
bir resimden ibarettir. Kanunun buradaki ruhu belediyeye lalettayin bir menba-i varidat bulmak
değil alım ve satımlarda hileye meydan vermemek olduğuna göre bayi ile müşteri arasında rıza-yı
tarafeyn ile tartılıp ölçülmeye lüzum görülmeden yapılan bey ve şiralardan da bilaistisna kantariye
resmi namıyla bir meblağ ve bir resim tefrik ve tarhının madde-i mezkûrenin sarahat ve sebeb-i
vazına muhalif olduğu derkârdır.
İstanbul Şehremaneti hududu dahilinde kantariye resmini yüz yirmi bin liraya deruhte
eden mültezim işbu resmi cibayete ve Şehremaneti’nin bu babda malik olduğu bilcümle hukuk ve
salahiyeti istimale kanunen kendinde hak görmekte ve fakat kendi hesabına en ziyade muvafık
gelen şekil hangisi ise onu tatbike çalışmakta ve bu taahhütten pek yüksek bir meblağ kazanmak
arzusuyla her cazip gördüğü madde ve fasıl üzerinde resim tarh ve istifasına tevessül etmekte ve
Sayı: 22 Haziran 1926
bu hususta erbab-ı ticaret üzerinde tazyikat icrasına ve müşkülat ve ihtilafat ihdasına sebebiyet
vermektedirler.
Mültezim Kanunu indi ve kendi nokta-i nazarından daha hesabi bir tarzda tefsir ve teşmil
ederek işbu tartılmak keyfiyetindeki mecburiyeti herhangi mal hakkında bir gûna muamele-i
beyiye cereyanı halinde o malın taraf-ı belediyeden mutlaka veznedilmesinin mecburi olduğunu
iddia veya (malı tartıp tartmasın) herhalde kantariye resminin lüzum-ı istifası tarzında telakki ve
tatbikte ısrar etmektedir.
Şurasını da ilave edelim ki kantar mülteziminin memurları tartmaksızın, ölçmeksizin de
kantariye resmini ahz etmektedirler. Halbuki mültezimin veznetmediği bir maldan sırf “muamele-i
beyiye vuku bulmuştur” iddiasıyla resim tahsiline salahiyeti olamayacağı aşikârdır.
Aynı zamanda metn-i kanunda ancak tartılacak ve ölçülecek eşyanın tasrih edildiği, bu
mecburiyetin tartılmayacak ve ölçülmeyecek yani tartılmaya ve ölçülmeye lüzum görülmeyecek
eşyayı ihtiva edemeyeceği ve pek tabii olarak bundan alelumum satılan eşyadan kantariye resminin
ahzı mecburi olduğu manasının çıkarılamayacağı bedihidir.
Kanun “toptan satılan bilumum tartılacak ve ölçülecek” eşya kaydını koymakla erbab-ı
ticareti muamelat-ı ticariyelerinde mallarını tartmak ve ölçmek istedikleri takdirde resmi kantarla
vezne mecbur ediyor, yoksa toptan satılan bilumum eşya kıymeti yekûnu üzerinden yüzde
yarımına kadar bir vergiye tabidir diye vezin vuku bulmadığı takdirde dahi resim itasına mecbur
olduğunu söylemiyor, her memlekette olduğu gibi bizde de bu mecburiyet bayi ve müşterinin
suret-i vezinde ihtilafları halinde belediye veznini kabule mecbur olduklarını tayin sadedinde
ve halkın vezin hususunda aldanmamasını teminen vaz edilmiş olup yoksa tarafeyn keyfiyet-i
vezin itibarıyla anlaşmış ve başkaca vezne lüzum görmemiş oldukları mevazıda dahi mültezimin
iddiası vechile “mademki bir muamele-i beyiye vaki olmuştur. Emval resmen tartılmış olsun veya
olmasın kantariye resmi verilecektir” denilecek olursa işbu resmin ismi “kantariye resmi” değil
“satış resmi” olması lazım gelir. Halbuki Teşkilat-ı Esasiye Kanunu ticaretin serbestisini vaz ve
kabul ettiğinden satış resmi diye bir vergi vaz edilemez ve kantariye resmi de hiçbir zaman satış
vergisi tarzında tatbik olunamaz.
Kanunun pek sarih olan bu maddesini tatbik hususunda mültezimin tarz ve telakkisi
iddiası yüzünden her gün tahaddüs eden ihtilafat ve tüccarın maruz kaldığı müşkülattan bir an
evvel kurtulması için bu babda Şehremaneti’ne evamir ve tebligat-ı katiyede bulunulması bilhassa
müsterhamdır.
Resmin tarhında ve tüccarla mültezim arasındaki ihtilafta esası teşkil eden kanunun işbu
maddesi hakkında bervech-i bala kâfi ve kanaatbahş derecede arz ve izahatta bulunduktan sonra
resmin şekl-i cibayetinde elyevm cari usule nazaran tüccarlarımızın maruz kaldığı diğer müşkülat
ve arz ettikleri şikâyat da ayrıca atiye derç olunmuştur.
1- Doğrudan doğruya ithalatta bulunan tüccar muamele-i vakıası belediye hududu
dahilinde olmadığı için ithal ettiği emtianın kantar resminden kanunen muaf olduğu halde,
tüccarın alelekser aradaki bir komisyoncu ile kendi namlarına getirdikleri veya doğrudan doğruya
kendi namlarına geldiği halde komisyoncu nezdinde hıfz ve komisyoncu yediyle füruht ettikleri
emtiadan dolayı tüccarla komisyoncu arasında cereyan eden muameleyi belediye hududu dahilinde
satış addederek mültezim bundan da kantariye resmi talebine kalkışmaktadır. Komisyoncu ile
45
46
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
tüccarın hukuki vaziyetlerine göre de burada cereyan eden muamelenin katiyen belediye hududu
dahilinde yapılmış yeni bir muamele-i beyiye olmadığı kabil-i münakaşa olmayan bir hakikattir.
2- Bir defa kantariye resmi alınan herhangi bir maldan müteaddit defalar işbu resim yine
alınmaktadır. Herhangi bir malı bir elden diğerine devir ede ede nihayet toptan satış tabirinin
hududundan çıkıncaya kadar her defasında kantariye resmine maruz bulunmaktadır. Bu ise
binnetice o malın fiyatını yükseltmekte ve halka daha ağır bir bar tahmil etmektedir. Binaenaleyh
herhangi bir malın duhuliye resmi gibi kantariye resminin de bir defada tarh ve tahsili daha
adilane olacaktır.
3- Aynı zamanda bu resim kilo üzerinden değil kıymet üzerinden istifa edildiği için
her alım satımı müteakip kantariye memurları tüccarın kaydını karıştırmakta ve faturalarını
elden geçirmek istemekte, tüccarlar muamelat-ı ticariyelerinin mahremiyetine taalluk eden bu
kısımlarda fazla hassas oldukları için bundan pek ziyade müteessir olmakta ve bu yüzden tüccarlar
ile memurlar arasında ihtilaf çıkmaktadır.
4- Buğday kantariyesine yapılan tenzilat gibi arpa ve mısırdan da ve diğer hububattan da
tenzilat yapılması pek ziyade muvafık-ı maslahat olacaktır. Arpa vesaireden de alınan yirmi para
ücret çok görülmektedir.
5- Kantariye mültezimi “tütün”den de kantariye resmi istemekte ve buna sebep olarak
işbu talebinin harice sevk olunan tütünlere değil şehremaneti hududu dahilinde satılan tütünlere
taalluk ettiğini ileri sürerek bunda da ısrar etmektedir.
Mültezimin bu fikrinde de isabet yoktur. Bu iddiası ne kanunidir ve ne de doğrudur.
Tütün, istihlak-ı dahili itibarıyla ticareti memnu olan ve ancak Türkiye haricinde istihlak
edilebilen bir mahsuldür. Tütün hakkında öteden beri mevzu nizamat ve kavaninde tütünlerden
aşardan maada her ne nam ile olursa olsun habbe-i vahide resim alınmayacağı ve tütün ticareti
serbest olup her türlü tekâlif ve rüsumdan ve hazine ve belediye vergi ve resminden mafüv
bulunduğu musarrahtır. Bu muafiyetin Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu’yla refi hakkında
mezkûr kanunda bir gûna sarahat de yoktur. Yaprak tütün muamelatı idare-i inhisariyesinin
mevzu bulunması dolayısıyla tahdidat ve takyidat-ı kanuniyeye tabidir. Hiçbir tütün tüccarı
dahilde aldığı, sattığı veya kendi ihzar ettiği tütünden bir dirhem dahi istihlak etmek veya ettirmek
hakkına malik değildir; kanun, tütüne her türlü tekâliften ve belediyelerce alınmakta olan kâffe-i
rüsumdan istisnaiyet ve bu hususta tütün tüccarlarına sarih bir hak temin ederken münhasıran
tüccarı teşvikten ve ihracat eşyamızın maliyet fiyatında tezayüdüne mümanaattan başka bir şey
istihdaf etmemiştir.
Buna mukabil elden ele eşkâl-i muhtelifede devir ve nakli işbu ticaretin muktezayatından
olan bu ticaretten dolayı mültezime vergi itasına mecbur kalmak ise işbu ticareti müşkülata sevk
ve ruh-ı kanuna tamamıyla mugayir ve zıt yolda yürümek memleketin ticaret ve iktisadiyat-ı
âliyesine taalluk eden bu noktada vazı-ı kanunun kastettiği gayeyi çürütmek, baltalamak demektir.
Bir tüccarın diğer bir tüccara devrettiği veya hariçten vaki olan herhangi bir sipariş
dolayısıyla bir tüccarın diğer bir tüccardan devren aldığı veya tüccarın vaziyet-i maliyesi itibarıyla
bir bankaya kredi mukabilinde tevdi ettiği tütünler ancak ve ancak yine bir ihracat hazırlığından
ve ihtiyacından başka bir şey olmadığından her ne nam ile olursa olsun bu gibi muamelelerin
bir vergiye tabi tutulması en mühim ihracat malımızın maliyet fiyatını vasati olarak kilo başında
Sayı: 22 Haziran 1926
her defasında kırk para tezyit ve binnetice hariç piyasa üzerinde aks-i tesir icra etmekten başka
iktisadi ne netice temin eder?
Aynı zamanda evsaf-ı müteaddideye ve piyasaya göre tebeddülat-ı azimeye maruz bulunan
bu mahsul hakkında belediye veya mültezimin keyfemayeşa fiyat vaz ve resim tarh etmeye ne
yolda salahiyet-i kanuniyeleri olabilir?
Evvelce de belediye ve Emanet’çe tütünün vaziyetinde mevcut işbu hususiyetin kabul
edilmiş bulunmasına ve kantariye resmi ahz edilecek mevad listesinde tütün gelmesine tesadüf
edilememekte olmasına rağmen mültezim, Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu’nun kırk yedinci
maddesinde muharrer “İşbu kanuna muhalif bilcümle ahkâm mülgadır” cümlesinden istifade
etmek arzusuna düşmekte ve usul-ı taknin itibarıyla ve bizzarure kavanin-i cedide hitamına ilave
edilen bu gibi maddelerin sarahaten vücuda getirilmiş olan müstesneyat-ı kanuniyenin biddelale
ilgasını tazammun edemeyeceği bedahetinden limaksadin tegafül etmektedir.
İstanbul, tütün şirketlerinin merkezi olmasına ve transferler merkez şirkette temerküz
etmiş bulunmasına ve elden ele muamelat burada cereyan etmekte olmasına nazaran İstanbul’da
asgari kırk milyon kıyye üzerinden muamelat-ı seneviye tevali etmektedir.
Muamelatın eşkâl-ı muhtelifedeki tedavisi beher parti mal hakkında iki defa tekrar etmiş
farz etsek, mültezim beher kıyyeyi iki yüz kuruş kıymetinde farz ederek kıyyede kırk para resim
istifası arzusunu takip ettiği cihetle yalnız İstanbul’daki tütünden sekiz yüz bin lira resim alması
lazım gelecektir ki umum kantariyenin yüz yirmi bin liraya ihalesiyle yalnız tütüne ait olan bu
netice-i erkam arasındaki münasebet, meselenin tetkik-i mali ve idarisinde dahi şayan-ı tamik bir
vaziyet irae eder.
Şimdiye kadar belediyenin tütünden kantariye resmi alması cari olsaydı belediye bundan
her sene yüz binlerce liralık temettü hasıl ederdi. Mültezime umum kantariyenin “120.000” liraya
ihalesi zaman-ı ihalede tütün hakkında kantariye resminin mevzubahis bile olmadığının delil-i
vazıhıdır.
Kantariye resminin bu külfeti ve mültezim tarafından günden güne tevsi edilmekte olan
daire-i şümulü karşısında taşra tüccarları muhteriz davranmakta ve İstanbul’dan mal almaktan
ziyade transit olarak muamele icrasını tercih ettirmektedir ki keyfiyet şehir dahili ticaretini
sektedar edecek mahiyettedir.
Kantariyenin bu derece şümulü ve resmin taaddüt ve tekerrürü fakir halkın sırtına damlaya
damlaya büyüyen bir bar tahmil etmekte ve her fakir keseden fuzuli olarak çıkan paralar hazineye
değil mültezim keselerine girmektedir. Memlekete ithalinden itibaren istihlak edilinceye kadar
ticari mecrada yürüyen her emtia ve geçirdiği her safhada bu vergi ile karşılaşmakta ve bu dikene
takılmakta ve her muamele-i ticariyede ihtilaf ve sekte hudusuna zemin teşkil etmektedir.
Mültezimin bu resmi ne şerait tahtında iltizam etmiş olduğu ve bu resmi hangi tarife ve
hangi talimatname ile cibayet etmekte olduğunun evvel emirde tespit ve ilan etmesi lazımdır.
Tüccarlarca ve mültezimlerce kabul edilecek olan bir tarife ve talimatnamenin tatbikatında ise
hiçbir gûna ihtilaf tahaddüs edemeyeceği gibi bu halde tüccarın kantar memurlarının bazı indi
muamelelerinden kurtulmasına imkân hasıl olabilecektir.
Binaenaleyh; ruh-ı kanundan ayrılmayarak tartılmayan ve ölçülmeyen mallardan kantariye
resmi alınmaması, kantariyeye tabi olan mallardan alınacak resmin de sahih ve adilane bir surette
47
48
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
ve bir defada istifasının ve bu suretle hepsi aynı seviye-i ictimaide olmayan kantariye memurlarının
ve yabancı ellerin her muamele-i ticariyede evrak ve kuyudat-ı ticariyeye adem-i müdahalelerinin
temini ve lasiyyema “tütün” kelimesiyle “kantariye resminin” hiçbir vechile bir arada istimal
edilemeyeceği hakikatinin, harekât-ı müfritaya girişmekten çekinmeyen kantariye mültezimine
layıkıyla tefhimi ve elyevm cari olan tatbikat-ı ifratkâraneye bir an evvel mümanaat hususunda
delalet ve ticaret-i âliyemizi sahabet ve himayet hususundaki himmet-i aliyelerini ticaretin selameti
ve kanunun kudsiyeti namına istirham ve bilvesile takdim-i ihtiramat eyleriz efendim.
Dahiliye Vekâlet-i Celilesi’ne
Numara: 111
İnhisar-ı Duhan kanun-ı muvakkatının suver-i tatbikiyesini mübeyyin 2 Nisan 330
tarihli nizamnamenin yirmi beşinci maddesinde “tütün ihracatı her türlü rüsum ve tekâliften
mafüvdür” diye sarahaten mezkûr bulunduğu cihetle Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu’nun
yirminci maddesindeki tartı mecburiyetinin ve kantariye mükellefiyetinin tütün alım ve satım
muamelelerine şümulü olamayacağı şereftelakki olunan 24 Kânunuevvel 341 tarih ve 155/1252
numaralı emirname-i vekâletpenahileri iktizasından bulunmuş ise de işbu adem-i mükellefiyetin
münhasıran harice sevk olunan tütünlere matuf ve kablelihraç tütün ticaretiyle iştigal edenler
beyninde satılan tütünlere gayr-i şamil olması ihtimaline binaen bu suretle satılan tütünlerden
resm-i mezkûrun ahzı lazım gelip gelmediğinde iştibah hasıl edilmiş olduğundan muktezasının
tayin ve sürat-i işarına müsaade-i celileleri arz ve istirham olunur efendim hazretleri.
27 Nisan 926
İstanbul Şehremanet-i Aliyesine
96/11926
27 Nisan 926 tarihli ve 111 sayılı tahriratınıza cevaptır.
Tartı mecburiyetinin ve kantariye mükellefiyetinin tütün alım ve satım muamelelerine
teşmili lazım gelip gelmeyeceğinin tefsiri hakkında sebk eden işara cevaben Başvekâlet-i
Celile’den varid olan tezkirede Tütün İnhisar Kanunu’nun yirmi sekizinci maddesi müeddasının
pek sarih surette tütünlerin hin-i ihracında rüsum ve tekâliften muafiyetine münhasır olduğu
ve bundan dahilde vuku bulan ahz ve ita esnasında belediyeler tarafından alınan kantariye
resminin istisnasını icap ettirecek bir mana istihraç olunamadığı için mevzubahis maddenin tefsir
ihtiyacından vareste bulunduğu heyet-i umumiyenin 7 Nisan 926 tarihinde münakit 84’üncü
içtimaının birinci celsesinde takarrür eylediği Büyük Millet Meclisi Riyaset-i Celilesi’nden
bildirildiği izbar buyurulmuş ve Büyük Millet Meclisi’nin işbu kararı 24-12-341 tarihli ve 155
sayılı tahrirat-ı umumiyenin hükmünü ref etmiş ve bu babdaki tahrirat-ı umumiye derdest-i tab
ve tebliğ bulunmuş olmağla dahil-i memleketteki tütün alım satımlarında kantariye resminin
istifası ve tartı mecburiyetinin tatbiki temenni olunur efendim.
6-5-1926
Dahiliye Vekili Namına
Müsteşar
Sayı: 22 Haziran 1926
Müşahedeler, Fikirler:
Şehir Kütüphanesi
“Mektebini ikmal ettikten sonra eline kitap alıp mütalaa etmeyen kimse münevverler
arasında kendisine yer aramamalıdır. Ahlak ve maneviyatı, hissiyat ve efkârı yükseltmek için
elzem olan kitaba su derecesinde muhtacız. Beşeriyetin menba-ı irfan ve nurundan ara sıra bir
yudum içmeyen, manen ve maddeten kurumuş demektir.”
Pol Gubaş-Tavis
1
İstanbul’un büyük ve müteaddit ihtiyaçlarından biri de kütüphane ihtiyacıdır. Bu
ihtiyaç, şehrin diğer ihtiyaçları yanında zahiren ehemmiyetsiz ve gayr-ı müstacel görünürse de,
vakide su, elektrik, yol ihtiyacı kadar esaslı, mübrem, zaruridir. Bu asırda insanların okumak
ihtiyacı, yemek, içmek gibi yevmi ihtiyaçlar meyanına girmiş olduğu için, İstanbul; su, elektrik,
yol kadar kütüphaneye de muhtaçtır derken mübalağa yapmadığımızı zannediyoruz. Filhakika
şehrin sekenesi ve bunların içtimai vaziyetleri nazar-ı itibara alınırsa, teslim edilir ki, İstanbul
her şeyden evvel ve memleketin her tarafından ziyade okuyan bir beldedir. Bugün İstanbul’da
okumak, teneffüs etmek gibi hayatın sebep ve mesnedi addolunabilecek bir fiildir. Bunu bilmeyen
varsa, içinde yaşadığı halde şehri tanımıyor demektir. Her vakit yapıldığı tarzda şimdi burada da
İstanbul’u, memleketin dimağı, tefekkür cihazı diye tarif edebiliriz. Ve İstanbul bu tarife bihakkın
layıktır. Buna rağmen şehirde kütüphane az ve mevcut olanlar gayr-ı kâfidir. Denilebilir ki şehir,
lazım olduğu kadar gıda alamayan, yaşamaya müsait saha ve şerait bulamayan bir zihayat gibi
kütüphanesizlik yüzünden günden güne fikren kuvvetsiz, zayıf, hasta düşmekte, “beşeriyetin
menba-ı irfan ve nurundan ara sıra bir yudum tadamadığı” cihetle, manen her dakika biraz daha
ölüme yaklaşmaktadır. Bir zamanlar koca bir imparatorluğun payitahtı ve elyevm Cumhuriyet
Türkiyesi’nin en büyük, en medeni, en münevver bir köşesi olan İstanbul için bu vaziyet feci ve
felaketlidir.
İstanbul’u şerait-i hayatiyesi tam bir belde haline getirmek için, şehrin maddi umranı
kadar, manevi umranına da çalışmak iktiza eder. Eğer manen yükselememiş ise, bir şehrin maddi
umranının hemen hiçbir kıymeti yoktur. Esasen manen zayıf ve kuvvetsiz olan bir şehir, maddeten
de öyledir. Bir şehrin maddi intizam ve tealisini sekenesinin manevi kudreti sevk ve idare eder.
Bundan dolayı fikren ilerleyememiş şehirlerin maddi harabisi, perişanlığı hayretle telakki
edilecek bir hadise teşkil etmez. Şu halde İstanbul’un, her tarafı mamur, muntazam, medeni bir
belde olmasını isterken, aynı zamanda İstanbulluların da fikriyat ve maneviyatının yükselmesini
istemelidir. Bizce bu iki emel, İstanbul’a hizmet edeceklerin kalbinde birlikte ve bir kül halinde
yaşamalıdır.
İstanbul’u manen yükseltmek ancak mektepler, umumi kütüphaneler tesisiyle kabildir.
Mektep ve kütüphane tesisi, İstanbul’un umranına matuf faaliyetlerin ilk hedefi olmadıkça,
bu faaliyetler bize, heder olacak gibi geliyor. Fikrimizce şehri kurtaracak vasıtaların başında
mekteple kütüphaneden başka bir şey yoktur. Bu hakikat senelerce evvel görülmüş, söylenmiş,
münakaşa edilmiştir. Hatta bununla da kalmayarak şehir idaresi bin dokuz yüz yirmi üç senesinde
49
50
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
İstanbul’un imarı kadar irfanını da düşünmüştür. Bin dokuz yüz yirmi üç senesinde “Cemiyet-i
Umumiye-i Belediye Teşkilat Encümeni” hazırladığı Belediye Kanunu layihasının esbab-ı mucibe
mazbatasında: “Derece-i ibtidaiye tedrisatı, muhtariyet-i mahalliye esasına müstenit olan nevahi
kanunu mucibince şahsiyet-i hükmiyeyi haiz olan nevahiye aittir. Belediye hududu dahilinde nevahi
teşkilatı zaittir. Çünkü belediye teşkilatı hem daha vasi hem de vesaiti mükemmeldir. Maarif-i
ibtidaiyeyi fuzuli olarak belde dahilinde deruhte eden idare-i hususiyeden alarak memalik-i sairede
olduğu gibi ehli ve mahalli olan belediyeye vermek maslahata muvafık ve mutabık olur.” Diyor ki bu,
bir zamanlar İstanbul şehir idaresine vazıülyed olan bir heyetin, beldenin irfanı için de çalışmayı
vazifeleri meyanında gördüğünü ispat eder. Bundan maada, şehirde bir belediye kütüphanesi tesisi
için teşebbüslere de girişilmiş, mamafih ne tedrisat-ı ibtidaiye umurunun belediyelerce deruhte
edilmesi keyfiyeti, ne de şehir kütüphanesi tesisi teşebbüsü intaç edilmemiştir. Tedrisat-ı ibtidaiye
umurunun, hükûmetin siyasetine telakki cihetiyle, belediyelere terk ve tevdii mümkün görülemese
bile, şehir kütüphanesinin senelerden beri bir türlü tesis edilememesine sebep bulunamaz;
parasızlık gibi en evvel akla gelen vesile, nokta-i nazarımıza göre, şehir kütüphanesinin tesisine
mâni-i mücbir değildir.
*
* *
İstanbul’da umumi bir şehir kütüphanesi tesis edilememekle beraber bunun nüvesi olmak
üzere bin dokuz yüz yirmi dört senesinde Şehremaneti Dairesi’nde bir belediye kütüphanesinin
temeli atılmış, o sene bütçeye konulan tahsisat ile küçük mikyasta bir kütüphane vücuda
getirilmiştir. Bu kütüphane elyevm istifade edilebilir bir halde ise de, şüphesiz ki, nakıs, faydası
mahdut ve Şehremaneti’ne münhasırdır. Aynı zamanda -böyle addedilmesine rağmen- bu, bizim
istediğimiz asıl şehir kütüphanesinin nüvesi de olamaz. Şehir kütüphanesi, yahut şehir halkına
mahsus belediye kütüphanesi, mahiyet itibarıyla, belediye vezaifinin ifasını teshil edecek kütüphane
demek değildir. Şehir kütüphanesi, istisnasız herkesin fikrini tenvir, malumatını tevsi gayesiyle
açılır; binaenaleyh mesleki kütüphanelerden ayrıldığı gibi, umumi devlet kütüphanelerinden de
ayrılır. Mesleki kütüphaneler -isminden de anlaşılacağı vechile- daha ziyade mesleki zümrelerin
işine yarar, umumi devlet kütüphaneleri ise, ancak bir ilim şubesine mensup ve onunla müştagil
olanların istifade edilebilecekleri kütüphanelerdir. Şehir kütüphaneleri, bütün şehir sekenesinin
ihtiyacı temin için teşkil edildikleri cihetle meslek ve ilim müntesiplerinin tetebbu yeri olamaz;
ihtisasa hizmet etmez, eğlendirir, öğretir, rüyeti genişletir, idrak ve muhakemeye kuvvet ve
revnak verir. Şehir kütüphaneleri, daha fazla ansiklopedik mahiyeti haiz ve şu halde her nevi
eseri muhtevidir. Bunlar, meslek ve hizmet farkı haricinde, henüz maddeten ve manen teşekkül
ve inkişaf devrinde bulunan gençleri cezbedebildiği kadar, hayata girmiş, hayat mücadelesine
dalmış yaşlıları da celp edebilmeli, yekdiğerinden ayrı olan bu iki sınıfın ikisini de behemehal
çatısı altında toplamalıdır.
Şehir kütüphanesi mektep değil, fakat mürebbidir, halkın zihninde yerleşmiş batıl
itikatları, fena fikirleri tashih, yanlış nazariyeleri ıslah, eskiyen, işe yaramayan, hayata uymayan
malumatı yenileriyle tebdil eder. Buna binaen şehir kütüphanesinde aranacak ilk hassa, terbiyevi
kıymettir. Şehir kütüphanesinde hemen hiç tedrisi meziyet aranmaz ve esasen bir şehir halkının
tenviri, tedrisatla mümkün değildir. Umumi halk seviyesini yükseltmek vazifesini deruhte edenler,
Sayı: 22 Haziran 1926
eğer tedris tarikine saparlarsa, yanlış bir yol tutmuş, çıkmaz bir sokağa girmiş olurlar ki, neticede
vasıl olacakları inkisar-ı hayalden ibarettir. Bu esasa istinat ederek diyebiliriz ki, umumi terbiye
üzerinde müessir olmayan, manevi nüfuz ve kudretiyle efkâr ve itikadatın istikamet ve hedefini
sıhhat ve isabetle tayin edemeyen bir şehir kütüphanesi, mükellefiyetini ifa edecek tarzda tanzim
ve teşkil edilememiştir. Bundan dolayı şehir kütüphanelerine dünyanın her tarafında ehemmiyet
verilmiş, itina gösterilmiştir. Bir şehir idaresi, şehrin herhangi bir cihetinde, herhangi bir binada,
herhangi bir şekilde bir kütüphane tesis edemez. Şehir kütüphanesinin idaresi, lalettayin herhangi
bir memurun eline bırakılamaz, müşkülpesend bir müdekkikin intihabına, hatta imtihanına tabi
tutulmaksızın herhangi bir küttap şehir kütüphanesine kabul olunamaz. Şehir kütüphanesinin
yeri, binası, eşyası, kitapları, idaresi birer münakaşa mevzuudur ki, senelerden beri Avrupa ve
Amerika’da bunların her biri üzerinde ayrı ayrı tevakkuf edilmiş, her biri ayrı ayrı tetkik olunarak
haklarında hükümler ısdar, mütalaalar irat olunmuştur. Kütüphane tesis edecek her şehir idaresi,
bütün bu hükümleri, bütün bu mütalaaları göz önünde bulundurmak, mesaisini bunlara göre
tedvir ve sevk etmek ıztırarındadır. Aksi takdirde vücuda getireceği eser, bir tecrübe mahiyetinde
kalmaya mahkûm olup hiçbir ihtiyaca tekabül etmez.
Mütemeddin memleketlerde kütüphaneciler, kitap meraklıları, kitap muhipleri, tabiler
ve kitapçılar ittihadı gibi muhtelif ünvanlarla cemiyetler tesis edilir, beynelmilel kütüphanecilik
kongreleri içtima ederken, her şehir ve kasaba belediyesi, hatta köyler kanunlarla, nizamlarla
kütüphane tesisine icbar olunurken, hasılı medeniyet âleminin her noktasında hummalı ve
daimi bir surette türlü türlü vasıtalara müracaat edilerek halkın irfanına, fikri inkişaf ve tealisine
çalışırken, Türkiye Cumhuriyeti’nin güzel ve münevver şehri İstanbul’un daha uzun müddet umumi
belediye kütüphanesinden mahrumiyeti tecviz edilemez zannederiz. Kuvvetle tahmin ediyoruz
ki, bugün İstanbul Belediyesi’ni salahiyet ve muvaffakiyetle idare edenler, herhalde şehrin diğer
ihtiyaçları kadar, pek büyük ve acil olan kütüphane ihtiyacını da düşünerek, bunun tatmin ve
temini çarelerini de arıyorlar. Yakın bir atide İstanbul şehir kütüphanesinin tesisini ümit etmek,
artık bize boş bir hayale aldanmak gibi görünmüyor. Onun için burada şehir kütüphanelerinin
tesis ve teşkil tarzıyla idare ve faaliyet usulünden -dilimizin döndüğü kadar- bahsetmeyi faydasız
bulmuyoruz.
Cemiyet-i Umumiye-i Belediye Zabıt Kâtiblerinden
Mehmed Halid
51
52
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
Umrani Kısım
- 10 İstanbul…
-Milliyet gazetesinin 6 Haziran 1926 tarihli ve 114 numaralı nüshasındanMuharriri: Falih Rıfkı
Bahar geçti, sıcak yaz günleri geliyor. Ne Boğaziçi sırtlarında, ne Anadolu sayfiyelerinin
güzel tabiatında kimse var. Bütün İstanbul, terk olunmuş bir ahşap konak gibi, her gün bir köşesi
koparak göçüyor. Boğaziçi’nin serin kıyılarını ve Çamlıca sırtlarının münzevi korularını bekleyen
saraylar, yalılar ve köşkler bomboş; Kavaklar’dan ta Çanakkale’ye kadar, bu emsalsiz deniz parçası
üzerinde bir tek tenezzüh teknesi, bir beyaz yelken bile yok.
İstanbul’da bu inhitat yeni başlamamıştır. Rumeli büsbütün kaybolduktan sonra, fakir
devlet hazinesinin sadakasında başka maişet ve kazanç menbaı kalmayan, bir serhad şehrinin
mamur ve kalabalık kalmasına imkân yoktu. İstanbul Türkleri, Meşrutiyet gelinceye kadar
sanayi, ticaret, piyasa ve iş âlemine tamamıyla bigâne idiler. Saray ihsanları üstünde tutunan
suni ve köksüz Beşiktaş aristokrasisi bir günde sönüp yıkıldı; Ramazan ve bayram atiyeleriyle,
yahut maliye istikrazlarıyla azim bir şehrin cemiyet hayatını inkişaf ettirmek bittabi mümkün
değildi. Üst üste bir iki harpten sonra, Osmanlı saltanatı inkıraz bulduğu zaman İstanbul Türkleri,
ellerinde birer liralık, beşer liralık maaş cüzdanlarıyla meydanda kaldılar; çıplak ve acı hakikati o
zaman gözümüzle gördük.
Anadolu zaferinin İstanbul şehrine hemen refah ve rahat getireceğini düşünmek de
beyhude bir teselli idi. Hatta bazı iddialar hilafına, İstanbul’un devlet merkezi olmaması dahi
mukadderatına büyük bir tesir yapmamıştır.
İstanbul şimdi değil, daha birçok sene evvel, başını elleri içine alıp kendine şu suali
soracaktı:
-Yaşamak için ne yapmalıyım ve ne olmalıyım?
Şehir ve hemşehriler kendilerine âdeta yeni bir hayat istikameti arayıp bulmak, mazinin
bütün ananelerine veda ederek yeni bir mücadeleye atılmak zaruretinde idiler. Galiba böyle ânide
bir karar vermekten ve intikal devrinin mahrumiyet ve tehlikelerine katlanmaktan korktuk,
mütemadiyen eski hatıralarımıza, eski hükûmetçilik hayalatına kapılarak zalim talie gözümüz
bağlı teslim olduk.
İstanbul şehrinin ve İstanbul halkının hayatta yeni bir vazifesi, yeni bir mevkii, yeni bir
tarzda inkişafı olmak lazımdır. İstanbul gibi bir şehir, yeryüzünde eseri kalmamış mamureler gibi,
inkıraz bulup gidemez. Fakat İstanbul tarihi mukadderatın cebrettiği bu kararı ne kadar erken
verirse, sefalet ve perişanlıktan o kadar çabuk kurtulur ve evvela şuna kani olmalıyız, ki İstanbul’u
hayatta yeni bir vazife ve mefkûre bulmasından, yeni yetişen nesli bu vazife ve mefkûreye göre
terbiye etmekten başka bir şey kurtaramaz.
Sayı: 22 Haziran 1926
*
* *
Bugünkü siyasi ve coğrafi vaziyetinde acaba İstanbul için yaşamak ve inkişaf etmek
mefkûresi ne olabilir?
Bu sual üstünde beyin yormuş olanlar, ticaret, küçük sanayi ve bilhassa eğlence şehri gibi
birtakım esaslarda hemen hemen ittifak ediyorlar. İktisadi ve ticari meselelerin münakaşasını
ehline bırakalım; fakat İstanbul’a her sene milyonlar akıtacağına şüphe olmayan eğlence ve seyyah
şehirciliği namına ne düşünüyor ve ne yapıyoruz?
Bu sefer İstanbul’a geldiğim zaman, kendimi bir ecnebi yerine koyarak İstanbul’da neler
aradığımı düşündüm; içimde, buraya geldiğim rahat vapurla Boğaziçi ve Marmara’da bir iki
cevelan yapıp dönmekten başka hiçbir arzu hissetmedim. Bir şehir, ki birkaç yüz metrelik düz ve
kusursuz caddesi yok, bir kilometrelik düz şosesi yok, mükemmel koruları var, çıkamazsınız; nefis
sayfiyeleri var, dolaşamazsınız; emsalsiz plajları var; ne gidebilir ne yüzebilirsiniz; ne bir tek güzel
oteli ne bir tek gazinosu var. Dünyanın hiçbir köşesinde bulunmayan müstesna hususiyetleri bir
araya toplayan bu şehir, civarımızda oturanlar için bile şu Sofya ve Köstence kadar cazip değildir.
Yalova ve Bursa yanı başımızda iken, İstanbul ecnebileri yakın Yunan Adalarına gidiyorlar, Türk
aileler arasında Köstence plajına ve Sofya hamamlarına gitmekten bahsedenler var. Demek ki,
İstanbul medeni bir şehir olmadıkça, bu güzellikler tamamıyla nafiledir. Müşkülat içinde uğraşmak
asar-ı atika ulemasına mahsus bir şeydir; hiçbir seyyah gurub seyretmek için dar Şirket-i Hayriye
vapuruna binerek, pis Üsküdar sokaklarından mülevves bir araba ile geçerek Çamlıca’ya çıkmak
zahmetine katlanmaz. En nefis bir tabiat köşesini göstermek için bile bütün dünya gazetelerini
davet reklamlarıyla, şehrimizin mutena yerlerini oteller, gazinolar ve her nevi sühuletlerle
doldurmak mecburiyetindeyiz.
İstanbul’u pek az zamanda, hiç olmazsa Mısırlıları, Balkan ve civarı zenginlerini, Karadeniz
ve yakın Akdeniz memleketleri seyyahlarını cezbedecek hale getirmemek günahtır. Roma asar-ı
atikası İtalya’nın payitahtında daimi olarak elli bin seyyah bulunduruyormuş. Hem tabiat, hem
tarih nokta-i nazarından bunca kıymeti olan, Marmara Havzası gibi bir cenneti burnu dibinde
bulunduran bir şehir, seyyah getirmek hususunda Roma’dan daha müsait şeraite malik demektir.
Mesele burada kendiliğinden İstanbul’un imarı davasına temas ediyor. Asıl karışıklık ve
anarşi de buradadır.
Boğaziçi, Adalar, Makriköy ve Topkapı noktalarıyla nihayet bulan bu vasi ülkeyi baştan başa
imar etmek asırlarca kabil değildir. Ve bu hayal-i muhal uğruna emek ve paralarımızı dağıtmaktır,
ki bizi en kolay muvaffakiyetleri elde etmekten bile mahrum bırakıyor.
Para sarf ettiğimiz işlerin birçoğu tamamıyla lüzumsuzdur; Haliç’i Marmara’ya bağlamak
için yapılan ve yangın yerlerinden geçen cadde, Kadıköyü’nde bir park, Heybeli’de bir rıhtım,
şurada bir güzergâh, bunların hiçbir ameli kıymeti yoktur.
Hele güya İstanbul, Türklerden evvel olduğu gibi başka başka devletlere aitmiş gibi,
mütemadiyen İstanbul ciheti davası çıkarmak, boş, tenha ve iskânı gayr-i kabil yangın yerleriyle
uğraşmak gülünçtür. Paramız her tarafa serpilip ziyan olurken, Eminönü parkesi bir köy yolundan
53
54
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
daha berbat bir halde kalıyor. Bu sene, İstanbul’un otomobille yegâne tenezzüh yolu olan Tarabya
şosesi geçilemez bir haldedir.
Kendi varidatımız ve bulabileceğimiz para nispetinde muhtasar, kanun gibi vazıh ve
sağlam bir program yapmak: işte hakiki ihtiyacımız…
İstanbul’u şehir ve sayfiye olarak yalnız birer muayyen mıntıkasında tam bir Avrupa
parçasına benzetmek ve bu iş hiçbir kusursuz nihayet bulduktan sonra diğer bir mıntıkaya
başlamak!
Fikrimizi izah edebilmek için -bittabi çok şayan-ı münakaşa- fakat müspet bir program
müsveddesi yapalım: Şehre giriyorsunuz, evvela bir medhal ihtiyacı göze çarpıyor. Galata’da bir
medhal yapmak lazım. Şehirde ikamet edecek muntazam otelleri, gazinoları ve tiyatroları olan bir
mıntıka yok. İşte Taksim; bir iki yeni otel, bir tiyatro binası, gazinolar, geniş bir meydan. Sayfiye
olarak ilk programa yukarı Boğaziçi’nin bir köşesini, mesela Büyükdere’den Yeniköy’ e kadar olan
kısmı koyalım; bu mıntıka senelere taksim edilerek adım adım binalarıyla, gazinolarıyla, eğlence
yerleriyle, insanı muhtelif yerlere götüren yollarıyla imar olunacaktır. Bu programa bir de uzun
bir yol, Şişli’den Kilyos’a kadar giden, otomobili olanca hızıyla koşturabilen mükemmel bir şose,
Kilyos’ta otelleriyle ve her türlü tertibatıyla bir Frenk plajı ilave ediniz.
Bu program tatbik edildikten sonra, vakıa İstanbul’un diğer tarafları böyle kalır; fakat
burada binlerce ecnebiyi dinlendirecek, istirahat ettirecek, eğlendirecek her türlü ihtiyaçlara kâfi
gelecek bir mıntıka, âdeta Asya’yı şehir içinde Avrupai bir şehir parçası vücut bulur. Böyle bir
program münakaşa ve tespit edildikten sonra, muayyen seneler içinde şehrin alelade hidemat-ı
belediyeden artan tekmil parası ancak bu uğurda sarf olunmalıdır.
Yoksa birkaç yüz bin kâğıt lira ile İstanbul’un her köşesini mehmaemken imar etmeye, her
köşesinden gelen seslere cevap vermeye kalkışırsak İstanbul seyyah şehri değil, yavaş yavaş kendi
sekenesine yeşil ve tenha bir mezarlıktan başka bir şey olamaz.
İstanbul’u baştan başa Avrupai bir şehir yapmaya değil Şehremaneti’nin, değil Türk
devletinin, azim dünya sermayelerinin kudreti yoktur. Fakat İstanbul içinde bir Avrupa İstanbul’u,
Boğaziçi’nin bir köşesinde bir Avrupa sayfiye parçası vücuda getirmeye, birkaç sene içinde
Şehremaneti’nin fakir bütçesi bile kifayet eder.
Belediyelerin Nazar-ı Dikkatine
Lapseki kazasına tabi Çardak nahiyesinde Ağustos’un yirmi ikinci gününden bed ile sekiz
gün devam etmek üzere her sene küşadı mutad olan her nevi hayvan ve emtia-ı ticariye panayırı
bu sene de küşat ve himaye-i etfal namına pehlivan müsabakası da icra edileceği Çardak nahiyesi
belediye riyasetinden varid olan tahriratta bildirilmektedir.
Sayı: 22 Haziran 1926
Mali Kısım
İstanbul Belediyesi’nin varidat ve sarfiyatı[nı] mukayeseli bir tarzda her sene neşretmek
birçok cihetlerle faydayı muciptir. Her ne kadar Cemiyet-i Umumiye-i Belediye Tetkik-i Hesabat
Encümeni bu vazifeyi her sene mayıs içtimaında ifa etmekte ve netice-i tetkikatını bir raporla
heyet-i umumiyeye bildirmekte ise de bu ameliye yeknesak bir usule tabi ve resmi bir mahiyeti
haizdir. Tabir-i aharla Tetkik-i Hesabat Encümeni Emanet’in bir senelik hesabatını rüyet ederek
geçen sene içinde muamelatın; tasdik ettikleri bütçeye, muvazene talimatnamesine ve ahkâm-ı
umumiyeye Emanet’çe tevfik edilip edilmediğini tetkik eder.
Mecmuanın bu defa yapmak istediği tetkikat ise sırf hususi ve ihsai bir mahiyettedir. Bu
gibi tetkikata her zaman lüzum ve ihtiyaç vardır. Her sene bir sene evvelki varidat ve masarif
yekdiğeriyle mukayese ve muvazene olunarak hangi nevi varidat ve sarfiyatta tezayüt ve tenakus
vardır, bunların sebepleri nedir? Ve müsebbipleri kimledir? Bu sebepler ve müsebbipler karşısında
tezyid-i varidat ve tenkis-i masarif için ne gibi tedbirler ittihaz olunmalıdır? Geçen bir sene
içinde hangi daire diğerlerine ve bir sene evveline nispetle çok veya az çalışmıştır? Tahsil olunan
varidatın ne miktarı maaşa, ne miktarı masrafa, tabir-i aharla imarata, sıhhat-i umumiyeye ve diğer
halefe nafi hususat-ı belediyeye sarf edilmiştir? Bütün bu suallerin cevabını iki senelik tahsilat ve
sarfiyat cetvellerinde bulmak ve neticesini muhterem İstanbul ahalisine bildirmek mecmua heyet-i
tahririyesince arzu edilerek bu maksatla şu tetkiknameyi neşrediyoruz. Bu tetkikat neticesinde
İstanbul’un belediye teşkilatı ve dolayısıyla İstanbul’da kaç şehremaneti bulunması icap edeceği
meselesine de ister istemez temas edilmiştir. Bu son neticeyi “rakamın belagati” vermiş ve şehrin
tabii teşkilatı ile topografi vaziyeti ve idaresinin asırlardan beri geçirmiş olduğu tarihi safahat dahi
teyit etmiş olduğundan bu üç kuvvetli delil badema belediye teşkilatında takip olunacak hatt-ı
hareketi göstermek icap eder.
Bu gibi tetkikatın bir ehemmiyeti daha olabilir ki o da her sene belediye varidatı heyet-i
umumiyesi ile artıyor mu, eksiliyor mu? Onu anlamaktır. Nitekim bu son on, on iki sene içinde
ahval-i iktisadiye ve siyasiyede sık sık vuku bulan tebeddüller ve hükûmetçe her sene değiştirilen
mali kanunlar belediye varidatında istikrar bırakmadığından hal-i tabiinin avdetine ve inkişaf-ı
ticarinin husulüne kadar belediyenin varidatı envaında ve senelik tahsilat yekûnunda seneden
seneye mühim farklar husule geleceği tabiidir.
Ezcümle 26 Şubat 330’da [11 Mart 1915] bütün belediye varidatını mübeyyin ve muhtevi
olmak üzere neşrolunan Rüsum-ı Belediye Kanunu henüz tatbik olunacağı sırada Harb-ı Umumi
ilan edilmiş ve dört sene harbi yine dört sene Mütareke takip etmiş ve iki sene de Milli Mücadele
ile geçerek 26 Şubat 340’ta [1924] yani Rüsum-ı Belediye Kanunu’nun henüz esaslı surette
tatbikine imkân kalmadan yeni Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu neşredilmiştir. Bu son kanun
belediyelere duhuliye resmi gibi nispeten mühim varidat getiren salahiyetler vermekle beraber
esasen belediyenin olan ve olması lazım gelen tarik bedelini idare-i hususiyeye vermiş ve diğer
vergi ve resimlerde de gâh belediyenin lehine gâh aleyhine bazı ahkâmı ihtiva etmiştir.
Hülasa 340 senesine gelinceye kadar belediye vergi ve resimleri envaıyla tahsilat miktarı
hiçbir sene diğerine benzememiştir.
55
56
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
Ezcümle Mütareke senesi olan 335’te mecmu varidat 952.974, 336’da 1.657.537, 337’de
1.921.802 olmuştur. Görülüyor ki 339 senesine gelinceye kadar varidat-ı belediye sülüs ve rub
nispetinde tedricen artmış ise de sene-i mezkûrede hemen nısf derecede çoğalmış ve 340’dan
sonraki tezayüt ise yeni kanunun neşrinden ileri gelmiştir.
Mecmuanın 21 sayılı nüshasında umum Türkiye belediyelerinin 16 milyon lira varidatı
bulunduğu izah edilmişti. Bu varidatın altı milyonunun tabir-i aharla sülüsünden fazlasının
İstanbul’a aidiyeti İstanbul’un Türkiye belediyeleri arasında mevkiini mali nokta-i nazardan da
ispat etmek itibarıyla şayan-ı dikkattir.
Binaenaleyh her sene bu sütunlarda bir sene evvelki varidat bu suretle mukayese edilecek
ve netice-i mukayeseye göre bazı mütalaat yürütülecektir. Maksat ihsai olduğu için tenkit ve
muahezenin hedefi şahıs değil şahsiyet-i maneviye ve takip olunan usullerdir.
Dokuz Daire-i Belediyenin İki Senelik Tahsilat ve Sarfiyatı
Bayezid Dairesi
340 [1924] senesi varidatı; 288.338 ve 341 [1925] senesi varidatı 220.756 liradır. Bazı
kalemlerde zuhura gelen fazla-i varidat 58.048 ve yine bazı kalemlerde hasıl olan noksan 134.569
liradır. Her iki senenin umum tahsilatı arasında 67.582 lira noksan vardır. Noksanın başlıca sebebi
duhuliye (dahili oktruva) ve kantar resimlerinin 340 senesinde dairece tahsil edilmesinden ve
341 senesinde ise duhuliyenin, Duhuliye Müdüriyeti’nce ve kantariyenin mültezim tarafından
tahsil olunmasından neşet etmektedir. Bu iki kalem varidattan yalnız duhuliyenin farkı 67.452,
kantariyenin farkı 15.890 küsur lira olmasına ve bu kalemlerde noksan husulü tabii görülmesine
binaen heyet-i mecmuası itibarıyla dairenin varidatında bir sene evveline nispetle yine fazlalık var
demek olur.
Tanzifat ve tenviriyede 28.318, kontorato resminden 5778, oyun ve temaşa resminde 2318
ve hasılat-ı müteferrikada meşhud olan 8592 lira raddesindeki fark-ı tezayüd dairenin mesaisini
göstermektedir.
Ancak 1340 senesinde süs ve av köpeklerinden “14” lira tahsil edilmiş olduğu halde bir
sene sonra yine aynı daire dahilinde 422 lira tahakkuk ve cibayet edilmiş olması şayan-ı dikkattir.
Demek ki iyi takip edilirse arada bu kadar fark olmamak lazım gelir.
Bir de 1340 senesinde 1056 lira raddesinde inşaat ve tamirat ruhsatiyesi tahsil edildiği
halde 1341’de bir rakam gösterilmemiş olması o sene zarfında Bayezid Dairesi’nde velev ki bir
liralık olsun hiçbir inşaat ve tamirat yapılmamış olmasına delalet eder ki bu muhaldir.
340 senesinde 7596 lira rüsum-ı mütenevviaya mukabil 341 senesinde bir şey tahsil
edilmemiş olması da başkaca calib-i dikkattir. Mamafih tahsilatın başka bir fasıl ve maddeye
yazılmış olması melhuzdur. Bunlardan başka diğer kalemlerde görülen fazla ve noksan belediye
işlerini bilenler için tabii görüleceği cihetle tadad ve izaha hacet görülmemiştir.
Binaenaleyh heyet-i umumiyesi itibarıyla Bayezid Şube-i İdariyesi bir sene evveline
nispetle fazla çalışmıştır diyebiliriz.
Sayı: 22 Haziran 1926
Hülasa
340 senesinde 288.338 lira varidata mukabil 198.224 lira ve 341 senesinde 220.756 lira
varidata mukabil 224.482 lira masraf ihtiyar olunmuştur. Şu halde 340 senesinde vaki olmamış ise
de 341 senesinde 3.762 lira raddesinde merkezden daireye cüzi bir muavenet vaki olmuştur.
Dairenin bir senelik maaş, ücret ve tahsilat-ı fevkaladesi 164.248 lira olmasına göre
varidat-ı hazıra maaşa kifayet ettikten maada bir kısmı da artmaktadır.
Fatih Dairesi
340 senesi varidatı; 161.437 ve 341 senesi varidatı 150.116 liradır. Bazı kalemlerde görülen
tezayüt 30.470 ve yine bazı kalemlerde görülen tenakus 39.362 liradır. Her iki sene tahsilatı
arasında 11.320 lira noksan vardır.
Noksan itibarıyla en büyük fark: 27.865 lira kantariye, 5.448 lira duhuliye, 41.882 lira
rüsum-ı mütenevvia ki ceman 85.195 küsur liradır.
Fazlalık itibarıyla en büyük fark ise: 21.803 lira tanzifat ve tenviriyede, 41.874 lira
kontorato resminde, 6401 lira hasılat-ı müteferrikadadır. Noksan kalemlerde daire heyetinin sunu
olmadığı halde fazla kalemlerdeki mesaisi barizdir. Diğer kalemlerdeki eksikler ve fazlalar tabii
görüldüğünden tadad ve izaha değmez. Kontorato pulu sarfında ve resmin tezyidi hususlarında
bu daire muhasebecisi Halil Bey’in mesaisi cidden şayan-ı takdir ve rüfekası için şayeste-i taklittir.
Hülasa
340 senesinde 161.437 lira varidata mukabil 187.150 lira ve 341 senesinde 150.116 lira
varidata mukabil 238.472 lira masraf ihtiyar olunmuştur. Şu halde 340 senesinde 25.713 lira ve 341
senesinde 88.356 lira raddesinde merkezden daireye muavenet edilmiştir.
Dairenin bir senelik maaş ve muhassasatı 125.569 lira tutmasına nazaran varidatı maaşa
kifayet ettikten sonra bir miktar da artmaktadır.
Beyoğlu Dairesi
340 senesi varidatı 352.159 ve 341 senesi varidatı 340.750 liradır. Bir sene evveline nispetle
bazı varidatta 82.826 lira fazla ve bazı varidatta 57.088 lira noksan vardır. Her iki senenin tahsilatı
ledelmuvazene aralarında 11.409 lira noksan görülmektedir.
Noksan bilhassa 30.633 lira kantariyede, 10.736 lira merakib-i bahriyede, 28.861 lira
duhuliyede, 7855 lira işgal ruhsatiyelerinde, 7851 lira rüsum-ı mütenevviadadır. Bu meyanda diğer
kalemlerde meşhut olan noksan tabii ve zaruri ise de merakib-i bahriye ile işgal ruhsastiyelerindeki
noksan şayan-ı tetkiktir.
Bu noksanlara mukabil 25.181 lira tanzifat ve tenviriyede, 11.766 lira oyun ve eğlence
resimlerinde, 6680 lira kontorato harcında, 1548 lira menba suları resminde, 1746 lira müessesat-ı
belediye icaratında, 14.040 lira hasılat-ı müteferrikada fazlalık görülmektedir. Yer bedelinde
57
58
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
görülen fazlalık her zaman olamayacağı ve zuhurata tabi bulunacağı için mukayeseye şayan
değildir. Diğer kalemlerdeki eksiklik ve fazlalık haiz-i ehemmiyet değildir.
Hülasa
340 senesinde 352.159 lira varidata mukabil 304.185 lira ve 341 senesinde 340.750 lira
varidata mukabil 364.070 lira masraf ihtiyar olunmuştur. Şu halde 340 senesinde merkezden
daireye bir gûna muavenet-i nakdiyede bulunulmamış ise de 341 senesinde 23.320 lira raddesinde
muavenet edilmiştir.
Dairenin bir senelik maaş ve muhassasatı 235.980 lira tutmasına göre varidat-i hazıra
maaşa kifayet etmekte ve bir miktar da artmaktadır.
Yeniköy Dairesi
340 senesi mecmu varidatı; 28.109 ve 341 senesi varidatı 40.852 liradır. 341 senesinde bazı
varidatta 340 senesine nispetle 19.619 lira fazlalık ve bir kısım varidatta da 6917 lira noksan husule
gelmiştir. Her iki sene tahsilatı ledelmuvazene aralarındaki fark 12.743 lira fazla olduğu anlaşılır.
Bu dairenin de sabıkına nispetle noksan görülen başlıca varidatı kantar ve duhuliyededir.
Yaya kaldırımlarıyla sokak ve meydanların işgal ruhsatiyesindeki tenakus 26 Şubat 340 tarihli
Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu’nun bu nevi ruhsatiyeyi men etmesinden ileri gelmekte ise
de sokak ve meydanlarda hatt-ı istikamet haricinde kalan bazı mahaller için ruhsatiyeye müsaade
edilmiş ve bittabi dairece bu müsaadeden istifade tabii bulunmuş olduğu halde 1341 senesinde
bu resimden hiç tahakkukat ve tahsilat vaki olmsasının sebebi anlaşılamamıştır. Rüsum-ı
mütenevviadan da 1341 senesinde tahsilat olmamasının sebebi meçhuldür. Başka bir yere
kaydedilmiş olması melhuzdur.
Bunlara mukabil diğer kalem varidatın heyet-i mecmuasında görülen fazlalık bilhassa
nazar-ı dikkati caliptir. Denilebilir ki velev ki miktar itibarıyla az olsun tahsil ve tezyid-i rüsum
cihetiyle küçük daireler içinde en fazla çalışan daire Yeniköy’dür.
Hülasa
340 senesinde 28.109 lira varidata mukabil 90.895 lira ve 341 senesinde 40.852 lira varidata
mukabil 172.944 lira masraf ihtiyar olunmuştur.
Şu halde 340 senesinde 62.786 lira ve 341 senesinde 132.092 lira raddesinde merkezden
daireye muavenet vaki olmuştur.
Dairenin bir senelik maaş ve muhassasatı 64.456 lira olmasına binaen varidat-ı hazıra ile
ancak, yedi sekiz ay maaş verebilir.
Sayı: 22 Haziran 1926
Anadoluhisarı Dairesi
340 senesi mecmu varidatı; 24.762 ve 341 senesi mecmu varidatı 33.102 liradır.
Bir sene evveline nispetle bazı kalemlerde husule gelen tezayüt yekûnu 12.960 ve tenakus
yekûnu da 4200 liradır. Heyet-i umumiye itibarıyla iki senelik varidat arasındaki fark 8340 lira
fazla vardır.
Fazlalık en ziyade tanzifat ve tenviriye, menba suları resminde, hasılat-ı müteferrikada
görülmektedir. Menba sularındaki tezayüt; Göztepe suyunun demir yollarıyla sahile indirilmiş ve
istihsalatın çoğaltılmış olmasından ve bittabi o nispette varidat alınmasından ileri gelmektedir.
Köhne eşya ve enkaz bedelinde de fazlalık var ise de bu, açılmakta olan Üsküdar-Beykoz Caddesi
istimlakâtı enkazından tahassul etmesine göre bir sene evvelki varidatla mukayesesi imkânsızdır.
Esasen hüsn-i istimal ve idare edilse idi bu varidat şimdikinin dört beş misli ziyade olurdu.
Numara resmindeki fazlalık bu sene müceddeden numara tevzi edilmesinden ileri
gelmektedir. Tenakus eden varidatın da en mühimmi duhuliye resmindedir ki bunun sebebi
evvelce izah edilmişti.
341 senesinde inşaat ve tamirat ruhsatiyesi olarak 657 küsur lira tahsil edilmiş olduğu
halde 340 senesinde 8 küsur lira gösterilmiş olması anlaşılmaz bir hesaptır.
340 senesi zarfında daire hududu dahilinde hiçbir inşaat, hatta tamirat yapılmamış
olmasına ihtimal verilemez. Bu, şayan-ı tetkik ve tahkik bir meseledir.
Bir de bir sene evvel süs ve av köpeklerinden 135 lira tahsil edilmiş olduğu halde bir sene
sonra bu resmin 32 liraya tenezzül etmiş olması velev ki ehemmiyetsiz bir varidat olsun bu gibi
rüsumun vakit ve zamanıyla tahakkuk, takip ve tahsil edilmemiş olmasına delalet etmek itibarıyla
haiz-i ehemmiyet görülmelidir.
Hülasa
340 senesinde 24.762 lira varidata mukabil 64.214 lira ve 341 senesinde 33.102 lira varidata
mukabil 243.935 lira masraf ihtiyar olunmuştur.
Şu izahata göre 340 senesinde 39.452 lira ve 341 senesinde 210.833 lira raddesinde
merkezden daireye muavenet edilmiştir.
Dairenin bir senelik maaş ve ücreti 60.251 lira olmasına nazaran kendi varidatıyla
memurlarına senede ancak dört, beş ay maaş verebilir.
59
60
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
Üsküdar Dairesi
340 senesi varidatı; 28.268 lira ve 341 senesi varidatı 33.118 liradır. Bazı kalemlerde husule
gelen fazla-i varidat yekûnu 10.089 ve yine bazı kalemlerde zuhur eden noksan 5247 liradır.
Heyet-i umumiyesi itibarıyla iki senelik tahsilat arasındaki fark; 4850 lira fazladır. Fazla görülen
kalemlerin başlıcası tanzifat ve tenviriye, menba suları ve hasılat-ı müteferrika maddelerindedir.
Noksanın da esaslıları ihtisap, duhuliye ve kantar maddelerindedir. İşgal ruhsatiyesinde
tenakus tabii ise de sokak ve meydanlarda hatt-ı istikamet haricinde kalan yerlerle tarik ve tesviye
fazlalarının işgaline müsaade edildiğinden 341 senesinde de bu kalem varidat meyanında bir
miktar-ı tahsilat olmak icap ederdi.
Bir de bu dairede süs ve av köpekleri resmi tahsilatında o kadar fark olmamak iktiza eylerdi.
Heyet-i umumiye itibarıyla Üsküdar Dairesi Hisar’dan daha fazla varidat yapmak iktiza
ederken hemen hemen onunla müsavi olması daire heyetinin ve bilhassa muhasebesinin iyi
çalışmadığına delalet eder.
Hülasa
340 senesinde 28.268 lira varidata mukabil 135.918 lira ve 341 senesinde 33.118 lira varidata
mukabil 176.903 lira masraf ihtiyar olunmuştur. Şu mukayeseye göre 340 senesinde 107.650 ve 341
senesinde 143.785 lira raddesinde merkezden daireye muavenet edilmiştir.
Dairenin bir senelik maaş ve ücreti 83.864 lira olduğuna göre varidat-ı hazira ile
memurlarına senede ancak dört, beş ay maaş verilebilir.
Kadıköy Dairesi
340 senesi varidatı; 61.308 ve 341 senesi varidatı; 58.054 liradır. Bazı kalemlerde görülen
fazlalık yekûnu 73.940 ve noksan ise 28.199 liradır. Her iki senenin tahsilatı arasındaki fark; 3254
lira noksandır. Gerçi Bayezid, Fatih ve Beyoğlu gibi büyük dairelerde de noksan husule gelmiş ise
de o dairelerdeki noksan başlıca duhuliye ve kantariye varidatlarında olmasına ve bu da zaruri
bulunmasına mebni heyet-i umumiyesi itibarıyla mezkûr dairelerin tahsilatı noksan addedilemez.
Bunlardan maada küçük dairelerde bile fazla-i varidat mevcut iken sahası mamur ve sekenesi
müreffeh olmak itibarıyla Kadıköy Dairesi’nde hepsinden ziyade fazlalık zuhur etmemesi nazar-ı
dikkati celp edecek hususattandır.
Daire muhasebesinde vukuu işiltilmekte olan suistimalin derecesini gösterecek delailden
birisi de işte bu suretle tezahür ediyor. Denildiği gibi defterleri tahrif etmek suretiyle ihtilas
edilen 30.000 lira raddesindeki varidatın 341 senesi varidatına ilavesi halinde Kadıköy Dairesi’nde
de fazla-i varidat husule gelmiş addolunabilir. Binaenaleyh daire muhasebesi namuskâr ve faal
memurlar elinde olarak biraz da tahsilat ve takibata ehemmiyet verilmiş olsa idi bu dairede
zannedildiğinden fazla varidat elde edilmiş olacağına şüphe edilemezdi.
Mamafihbu dairede en çok fazlalık tanzifat ve tenviriyede, müessesat-ı belediye icaratında
ve hasılat- müteferrikadadır. En çok tenakus da duhuliye ve kantar resimlerindedir. Diğer
kalemlerde görülen fazlalık ve eksiklik şayan-ı kayıt ve tezkâr değildir. Ancak 341 senesinde 1298
Sayı: 22 Haziran 1926
liralık kontorato resmi tahsil edilmiş olduğu halde 340 senesinde bu resimden hiç tahsilat vukua
gelmemiş olması dairenin bu işi o sene takip etmemiş olmasına delalet etmektedir. Numaralar
341 senesinde tevzi edilmeye başlandığı için 340 senesinde bu kalemde tahsilat vukua gelmemiş
olması tabiidir.
Hülasa
340 senesinde 61.338 lira varidata mukabil 112.894 lira ve 341 senesinde 58.054 lira varidata
mukabil lira 155.693 masraf ihtiyar olunmuştur.
Şu halde 340 senesinde 51.586 ve 341 senesinde 97.639 lira raddesinde merkezden daireye
muavenet olunmuştur. Bu yekûnlara Yoğurtçu Parkı ile rıhtımda inşa edilmekte olan “hal” masrafının
da ilavesi halinde merkezden vaki olan muavenetin ehemmiyet ve derecesi meydana çıkar.
Dairenin tahsisatıyla beraber bir senelik maaşı 74.774 lira olmasına göre varidat-ı hazıra ile
memurlarına ancak senede sekiz, dokuz ay maaş verilebilir.
Adalar Dairesi
340 senesi varidatı 24.230 ve 341 senesi varidatı 27.160 liradır. Bazı kalemlerde görülen
fazla-i varidat yekûnu 7268 ve noksan-ı varidat yekûnu 4338 liradır. Heyet-i umumiyesi itibarıyla
her iki sene varidatı arasındaki fark; 2930 lira fazladır.
Fazla görülen varidatın başlıcası; oyun ve temaşa mahalleri resmiyle hasılat-ı
müteferrikadadır. En çok noksan da tanzifat ve tenviriye resmindedir. Diğer dairelerin hemen
kâffesinde tanzifat ve tenviriye resmi tahakkukat ve tahsilatında fazlalık meşhut olduğu halde
Adalar Dairesi’nde bilakis noksan vukuu iki sebepten neşet edebilir. Birisi 340 senesinde bu
resim tamamen tahakkuk ettirilerek senesi içinde tahsil edilip bakaya bırakılmaması, diğeri 341
senesinde bu resmin tahsiline itina edilmemiş olması. Mamafih birinci sebep daha muvafıktır.
Diğer kalemlerde görülen eksiklik ve fazlalık umur-ı tabiiyedendir.
Duhuliye ile kantariyedeki tenakus sebebi evvelce defaatle izah edilmiş olduğu gibi yaya
kaldırımlarıyla işgal ruhsatiyelerindeki tenakus da kanunun bu resmi men edişine matuftur.
Kontorato resminden 340 senesinde hiç tahsilat ve tahakkukat vukua gelmemiş olması ve
rüsum-ı mütenevviada da bir şey gösterilmemiş bulunması sebepleri anlaşılamıyor.
Hülasa
340 senesinde 24.230 lira varidata mukabil 66.554 lira ve 341 senesinde 27.160 lira varidata
mukabil 140.041 lira masraf ihtiyar edilmiştir.
Şu halde 340 senesinde 42.324 lira ve 341 senesinde 112.881 lira merkezden muavenet
edilmiştir. Buna Heybeli rıhtımı için ihtiyar olunan masrafların da -eğer dahil değil ise- ilavesi
takdirinde merkezin Adalar’a muavenetinin derecesi tezahür eder.
Dairenin bir senelik maaş ve ücreti 43.421 lira tutmasına göre varidatı memurlarının
maaşlarının nısfına bile kifayet etmemektedir.
61
62
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
Bakırköy Dairesi
340 senesi varidatı; 16.303 ve 341 senesi varidatı 18.368 liradır. Bazı kalemlerinde görülen
fazla varidat 6963 ve noksan varidat 4899 liradır. Heyet-i umumiyesi itibarıyla her iki sene varidatı
arasındaki fark; 2065 lira fazladır.
Fazla-i varidat husule gelen kalemler; en ziyade müceddeden yaptırılan lağım ve kaldırım
nısf-ı masarif-i inşaiyesiyle hasılat-ı müteferrikadadır.
26 Şubat 340 tarihli Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu’nun 41’inci maddesi: Belediyece
bir sokakta müceddeden inşa edilecek kaldırım veya lağım masarif-i inşaiyeisinin nısfının o
sokakta bulunan ebniye cephelerine göre dairece ashabına bittevzi taksite rabt olunarak rüsum-ı
belediye gibi tahsil salahiyetini vermiş olduğu için Bakırköy şube-i idariyesince bundan istifade
olunduğu anlaşılıyor. Diğer dairelerde de bu gibi inşaat olması tabii bulunduğu halde oralarda bu
varidattan ehemmiyetli tahsilat görülmemesi şayan-ı dikkattir.
Noksanlara gelince: Birçok kalemlerde görülmekle beraber bunun da en çoğu tanzifat ve
tenviriye resmindedir. Bu tenakus da 340 senesinde bakaya bırakılmamış olmasına atfedilir. Zira
sahası pek dar, emlaki mahdud ve madud olan bu dairede tanzifat ve tenviriye resminin vakit ve
zamanıyla tahakkuk ettirilmemiş olmasına ihtimal verilemez. Duhuliye ve kantar resimlerindeki
noksan bu daire için haiz-i ehemmiyet değildir.
İnşaat ve tamirat ruhsatiyesi olarak 341 senesi zarfında ancak 4 lira gibi bir meblağ
tahakkuk ve tahsil edilmiş olması o sene içinde Bakırköy Dairesi’nde halkın inşaat ve tamirat
namına hiçbir teşebbüste bulunmamış olmasına delalet eder ki bu, müstebattır. Hisar’la bu daire
dahilindeki inşaat noksanlığı nazar-ı dikkati caliptir.
Hülasa
340 senesinde 16.303 lira varidata mukabil 66.184 lira ve 341 senesinde 18.368 lira varidata
mukabil 73.047 lira masraf ihtiyar olunmuştur. Şu halde 340 senesinde 49.881 ve 341 senesinde
54.679 lira merkezden muavenet vaki olmuştur.
Dairenin bir senelik maaş ve ücreti -tahsisatıyla beraber- 37.551 lira olmasına göre dairenin
bir senelik varidatı memurları maaşının nısfına bile kifayet etmemektedir.
Umumi Mukayese ve Bazı Mütalaat
340-341 senelerinde doğrudan doğruya Merkez Emanet’çe tahsil ve cibayet edilmiş olan
varidatta esas itibarıyla fazlalık vardır. Bazı kalemlerde husule gelen fazla-i varidat 1.182.013 ve
noksan-ı varidat 270.916 liradır. Noksan gelen varidatın başlıcası: 182.142 lira müessesat-ı belediye
icaratında, 30.106 lira tarik bedel-i nakdisinde, 47.316 lira mevadd-ı müştaile istihlak resmindedir.
Diğerleri cüziyeti hasebiyle haiz-i ehemmiyet değildir. Bunlardan müessesat-ı belediye icaratında
tenakus husulü ruhsatiye ve barakaların ve ilgasından, tarik bedel-i nakdisinde tenakus husulü 26
Şubat 340 tarihli Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu’yla bu resmin idare-i hususiyeye verilmiş
olmasından ileri gelmektedir. 340’ta görülen tahsilat ise daha evvelki seneye ait bakayadır.
Mevadd-ı müştaileistihlak resmindeki tenakusun sebebi 26 Şubat 340 tarihli kanun, duhuliye
Sayı: 22 Haziran 1926
alınan bir maldan istihlak resminin cibayetini men etmesinden neşet etmektedir. Kule-i zemin
bedelinde görülen tenakus haiz-i ehemmiyet değildir. Çünkü kule-i zemine tesadüf eden bir yer
satıldıkça bu resim tahakkuk eder, satılmazsa alınmaz. Bu ise tesadüfe ve zuhurata tabidir.
Miktarı cüzi olmakla beraber haiz-i ehemmiyet görülen bir varidat var ise o da telefon ve
elektrik şirketlerinin hutut-ı mevcude icaresidir.
Telefon ve elektrik şirketleri mukavelenameleri mucibince telefon ve elektrik hattı geçen
sokak ve caddelerde işgal masrafı olarak şirketler Emanet’e kilometre başına bir aidat tediyesine
mecburdurlar. Telefon şirketinden 340’ta alındığı halde 341’de bir şey tahsil edilmemiş, elektrik
şirketinden ise iki seneden beri bir şey alınmamıştır. Daha evvelki senelerden de bir şey alınıp
alınmadığı meçhuldur. Gerçi bu resimlerin bugünkü para rayicine göre kıymeti yoktur. Fakat asıl
mevzubahis edilmek istenilen cihet; her sene varidat bütçesi bütçe encümeninde tetkik ve cemiyet-i
umumiyede müzakere edilirken bu meseleye temas edilir, cüziyetinden bahsolunup şehirde
tahtelarz kaç kilometre telefon ve kaç kilometre elektrik kablosu mefruştur? Bunlar sorulmak,
anlaşılmak istenir. Fakat ne heyet-i fenniye, ne komiserlik bir şey yapmaz yahut yapamaz.
Evet; bugün bu şirketlerin İstanbul sokaklarında kaç kilometre tulünde kabloları vardır?
Bu malum değildir. İhtimal ki bu adem-i malumat dolayısıyla senelerden beri resim de tahsil
edilememektedir. Edilen ise mevhum bir miktarda müstenittir. 1927 senesi bütçesi müzakere
edilirken yahut Cemiyet-i Umumiye’ye teklif edilmeden evvel bu ehemmiyetsiz, fakat her zaman
münakaşa edilen miktar meselesinin de bu sene olsun heyet-i fenniye ve komiserlikçe halledileceği
ümit olunabilir.
340 bütçesinde 174 lira müessesat-ı sıhhiye için verilen müsamere hasılatı vardır. 341’de
böyle varidat görülemiyor. Halbuki gerek Taksim gerek Tepebaşı Bahçeleri, mukavelenameleri
mucibince senede birer gün bahçeden ve tiyatrodan istifadeyi Emanet’in emrine bırakmıştır.
Emanet bu hakkını istimal etmezse mukabilinde bir meblağ almaya da cevaz verilmiştir. Bu hak
ve menfaat şuna buna bahşedileceğine muhtac-ı muavenet olan Darülaceze menfaatine her sene
bir müsamereye tahsis olunsa çok iyi ve çok faydalı bir iş olur.
Bunlardan başka varidatta hemen umumiyetle tezayüt vardır. Onları burada birer birer
izah etmekten ise cetvelin tetkikini rica edeceğim.
Maahaza devair-i belediye varidatıyla beraber iki senelik tahsilatın umumi bir mukayesesini
yürütmek de faydadan hali değildir:
340 senesinde merkezle merkeze merbut şuabat ve müessesatın ve dairelerin mecmu varidatı
5.101.238 ve 341 senesininki 5.949.696 liradır. (1) numaralı cetvelin tetkikinden anlaşılacağı üzere
58 kalem enva-ı varidatın bir kısmında 1.304.031 lira tezyid ve bir kısmında da 340.195 lira tenakus
görülmektedir. Şu halde bir sene evveline nispetle umum varidatta 848.458 lira fazlalık vardır.
Görülüyor ki umum varidatta bir sene evveline nispetle hayli terakki vardır.Bazı kalemlerdeki
tenakus o kadar haiz-i ehemmiyet değildir. Bir kısım varidattaki tenakus ise zaruridir.
Yaya kaldırımları işgal ruhsatiyesinde 28.047 lira raddesindeki tenakus yeni kanunun bu
ruhsatiyeye cevaz vermemesinden ileri gelmiştir.
63
64
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
Kantariye resmindeki tenakusun sebepleri, bu ocağın ananevi suistimaline matuftur.
Mamafih bu cihet nazar-ı dikkate alınarak bu resim 12 Temmuz 341 tarihinden itibaren 120.000
lira mukabilinde mültezime verilmiştir. Bedel-i iltizam o ana kadar vukua gelen tahsilattan az ise
de memur maaşının tasarrufu Emanet’in kârını teşkil eder.
Temettüde 214.029 lira raddesinde tezayüt husulü 340 senesinde defterdarlığın -açıkça
söyleyeceğim- bir haksızlığı üzerine belediye resm-i munzammının 26 Şubat 340 tarihli kanunun
mevki-i meriyette bulunduğu zaman misillü yüzde on tahakkuk etmesinden ve 341’de ise bu
miktarın yeni kanun mucibince yüzde yirmiye çıkarılmasından ileri gelmiştir.1 Tanzifat ve
tenviriyedeki fazlalık ise 340’da bu vergilerin esas kayıtlarının ve bittabi tahakkuklarının ikmal
edilemeyerek 340 bakayasının da 341’de tahsilinden neşet etmiştir.
Birçok daireler bu resmin kayıtlarını hala ikmal edememiş olduklarından 1926 senesinde
daha ziyade fazla husulü memuldür. Esasen tahakkukat beş senelik olarak icra edilmekte
olduğundan bu resimden bakayanın adem-i tahsili ve zarar vukuu varid değildir.
Emlak vergisindeki 100.457 lira ve duhuliyedeki 173.223 ve hasılat-ı müteferrikada 209.668,
kontorato resminde 56.728 ve rüsum-ı mütenevviada 63.088 lira raddesinde tezayüt şayan-ı kayıt
ve tezkârdır.
Köprü müruriyesinde görülen 34 bin küsur lira raddesindeki tezayüt; memurların ve
tahsildarların maaşları tezyit ve murakabe teşdid edildiği takdirde bunun dört beş misline baliğ
olacağı şüphesizdir.
Nazar-ı dikkati calib varidattan birisi de imtiyazlı şirketler hisse-i menafiinde 113.785 lira
tezayüttür. İstanbul’da hidemat-ı umumiyeyi ifa etmek için teşekkül ve teessüs etmiş olan anonim
şirketlerin imtiyaz mukavele ve şartnameleri belediye asla işe karıştırılmaksızın Nafia Vekâleti’nce
verilir ve bittabi bu meyanda şehrin hukuk ve menafii asla gözetilmezdi.
Hatta birçok şirketlerin şartname ve mukavelenamelerinde şehrin lehinde bir tek cümleye
ve bir kuruş maddi menfaate tesadüf edilmez. Tünel ve Terkos bu nevi şirketlerdendir.
Türkiye’de şekl-i hükûmetin cumhuriyete inkılabından sonra bilumum şirketlerin imtiyaz
mukavele ve şartnamelerinde bazı tadilat yapıldığı sırada 339 senesinde hükûmet-i cumhuriyemizce
Emanet’ten Ankara’ya iki mütehassıs memur istenilerek o zaman bazı maddi menafi temin edilmiş
ve ezcümle her şirketin hasılat-ı gayr-i safiyesinden yüzde itibarıyla şehre bazı menfaatler temin
edilmişti. İşte bu varidat odur ve gittikçe çoğalması icap eder. Mevcut şirketlerden yalnız Şirket-i
Hayriye’nin Emanet’e vereceği aidat tezyit edilmeyerek kemakân yüzde ikide bırakılmıştır. Seyr-i
Sefain vaziyet ve hizmet itibarıyla Şirket-i Hayriye’den, Haliç İdaresi’nden, tramvay, tünel ve emsali
vesait-i nakliye şirketlerinden asla farklı olmadığı halde bu idare şehre Şirket-i Hayriye derecesinde
olsun maddi hiçbir menfaat temin etmez. Hatta köprüye yanaşma ücreti bile vermez. Anadolu ve
Rumeli şimendiferleri de böyledir. Evvela Şirket-i Hayriye’nin hasılat-ı safiyeden vermekte olduğu
1
26 Şubat 340 tarihli Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu’nun dördüncü maddesi belediye vergi ve resimlerini tahsil ettiği halde vermeyen mal memurlarının eli işten çektirilip bir sene müddetle devlet, vilayet ve belediye hizmetlerinde
istihdam edilmemek üzere tecziyesine lüzum göstermektedir. İstanbul Defterdarlığı keşke tahsil etse de vermeseydi. Hiç
olmazsa hazineye kalmış olurdu. Halbuki senesi içinde tahakkuk ve tahsil ettirmedi. Tahsil ettiği halde vermeyenlere bu
tarzda ceza verilirse acaba hiç tahsil etmeyenlere ne ceza terettüp eder? Cezada kıyas yoktur derler. Olsa idi, laakal on sene
memuriyetten mahrum olması icap ederdi.
Sayı: 22 Haziran 1926
aidatın bir miktar tezyidiyle diğerleri gibi hasılat-ı gayr-i safiyeye tahvili ve şimendifelerden de
-banliyo münakalatı dolayısıyla- şehre bir hisse tefrikinin temini halinde bu varidatın çok tezayüt
edeceği şüphesizdir.
Diğer kalemlerdeki tezayüt ve tenakus o kadar haiz-i ehemmiyet değildir. Yalnız inşaat ve
tamirat ruhsatiyesinde tenakus husulü şehirde inşaat ve tamiratın azlığına ve bu da İstanbul’un
iktisaden sukutuna delalet etmek itibarıyla hükûmet ve Emanet’çe ehemmiyetle düşünülecek bir
meseledir.
340 senesinin 5.101.238 lira raddesindeki tahsilatına mukabil 5.181.444 lira ve 341
senesinin 5.949.296 lira tahsilatına mukabil 6.049.987 lira sarfiyat vukua gelmesine nazaran 340
senesinde 87.206 ve 341 senesinde 101.291 lira varidattan fazla masraf ihtiyar olunmuştur. Esasen
tahakkuk ettiği halde tesviye edilmeyerek gelecek senelere bırakılmış olan borçlar da başkadır.
Masarifin müfredatını zikir ve tadada hacet ve mahal görülememiştir. Arzu ve merak edenler (2)
numaralı tabloda tetkik edebilirler.
Varidat ve Masarifin Her Ay Gayesinde Tetkik ve Mukayesesi Lüzumu
Gerek (1) numaralı cetvelin tetkiki, gerek şimdiye kadar serd edilmiş olan izahat ve mütalaat
gösteriyor ki dairelerin varidat ve sarfiyatı her ay gayesinde şehriye cetvelleri üzerinde tetkik
edilerek bir ay evveline ve geçen senenin aynı ayına göre artıp artmadığı ve eksildiği takdirde
sebepleri araştırılırsa tezyid-i varidat hususunda çok faydalı bir iş görülmüş olacaktır.
Şu kadar var ki bu tetkikat ve mukayesat neticesinde tezyid-i varidat hususunda faaliyet
ve hüsn-i hizmeti ve emsaline numune addolunacak usul ve tarz-ı mesaisi görülen memurlar terfi
ve bilhassa ikramiye ile taltif ve aks-i hali sabit olanlar da kat-ı maaş, tenzil veya tahvil-i sınıf
ve memuriyet suretiyle cezalandırılırsa tetkikat ve mukayesattan matlup ve muntazar olan fayda
tezauf eder.
(1) numaralı cetvelin hane-i mahsusları mukayese için kâfi derecede vuzuh ve belagati
haiz olduğu için evvelce bilmünasebe mevzubahis edilenlerden başka daha birçok misaller zikrine
teşebbüs cetvel mündericatını tekrar olacaktır ki buna da lüzum ve mahal yoktur.
Burada yalnız bir iki meseleyi mevzubahis etmekle iktifa edeceğim. Mesela Fatih Dairesi’nin
varidatı meyanında 41.874 lira kontorato resmi tahsilatı görüldüğü halde Fatih’e nispetle daha
çok olması lazım gelen Bayezid’in ancak 6680 ve Beyoğlu’nun 5778 lira tahsilat yapmış olduğu
ve diğer dairelerin tahsilatı ise bu sonrakilerden çok aşağı bulunduğu görülmektedir. Şu halde
Fatih muhasebecisi Halil Bey’in bu resmin tezyidinde büyük hizmeti sebk etmiştir ve etmektedir.
Acaba bu hizmetine mukabil Fatih muhasebecisi geçen sene kaç lira ikramiye ile taltif ve teşvik
edilmiştir?
Yine bu meyanda köprü müruriyesinde 34.000 küsur lira raddesinde bir fazlalık olduğu
görülüyor. Bu fazlalık dolayısıyla daha senesi içinde köprü müdürüne defaatle ikramiye verilmişti.
Fakat asıl tahsil ve tezyid-i varidatta mühim birer amil olan tahsildar ve kontrol memurlarına bir
şey verilmiş miydi hiç zannetmiyorum.
65
66
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
Halbuki yazın ve kışın şedaidine tahammül ederek ve halkın bilüzum tahkiratına hedef
olarak her sene şehre yarım milyon lira varidat tahsil eden köprü tahsildar ve memurlarına bir değil
beş hatta on maaş nispetinde ikramiye verilmiş yahut varidatın tezayüdü nispetinde muayyen bir
meblağ vaat ve tediye edilmiş olsa köprü müruriyesinin böyle 34.000 lira değil herhalde bunun
birkaç misli raddesinde tezayüt edeceği şüphesizdir.
Duhuliyede tezayüt; İstanbul’a çok eşya gelmesinden, mezbaha resminde tezayüt; halkın
fazla istihlakâtından ileri geleceğinden bunlardan dolayı mezbaha ve duhuliye memurlarına
bir hisse-i iftihar ve binnetice mükâfat-ı nakdiye isabet etmemek icap eder. Emlak, temettü ve
imtiyazlı şirketler aidatındaki tezayüdün sebepleri malum ve kısmen de izah edilmiş olduğundan
gerek bunlardan gerek varidatın heyet-i umumiyesinden mütevellit tezayütten dolayı merkez ve
şuabat-ı idariye heyat-ı hesabiyeleri lehine kaydolunacak bir cihet görülemiyor.
Noksanlar için de kimsenin muaheze ve tecziye edildiği işitilmemiştir.
Hülasa ya varidat şubesince yahut vize heyetince veyahut heyet-i teftişiyenin maliye
müfettişleri tarafından her ay gayesinde dairelerden vürut eden şehriye cetvelleri tetkik ve
mukayese ettirilerek hizmeti görülenlerin taltif ve teşvik ve lakayd olanların tecziyesi usulünun
ihdas ve idamesine lüzum-ı kati vardır. Böyle bir usul mevcut olsa idi Kadıköy Dairesi’ndeki tenakus
daha bidayette nazar-ı dikkati celp ederek mervi olan suistimale meydan ve mahal bırakılmamış
olurdu.
Her ne kadar Cemiyet-i Umumiye Tetkik-i Hesabat Encümeni iki seneden yalnız masrafı
değil tahsil edilmiş olan varidatı da tetkik ve mukayese ederek netice-i tetkikatını Cemiyet-i
Umumiye-i Belediye’ye bildirmekte ise de bu muamele senenin hitamından beş altı ay sonra
yapılmakta olduğundan faydası tenkit ve muaheze derecesinden ileri geçmemektedir. Ve şimdiye
kadar kimsenin mesul ve muaheze edildiği de görülmemiştir.
Burada arz etmek istediğim tetkik ve mukayese usulü ise hemen her ay gayesinde olacağına
göre faydası aşikârdır.
Bu usulün ihdas ve idamesinde ve bu vazife ile iştigal etmek üzere Emanet’te bir varidat
müdüriyeti teşkilindeki lüzum şu suretle bir kere daha tezahür eder.
İki Seneden Beri Emanet Varidatı Arttı mı, Eksildi mi?
1340 senesi bütçesinde muhammenat 4.066.819 ve tahsilat 5.101.238 lira olmasına göre
ledelmuvazene 1.034.418 lira fazla varidat husule gelmiştir. 1341 senesinde kezalik muhammenat
5.469.320 ve tahsilat 5.949.296 lira olup aralarındaki fark 439.976 lira olması itibarıyla sene-i
mezkûrede dahi varidatta tezayüt vuku bulmuştur.
Fakat varidatta bu suretle tezayüt husulü Emanet’in ve bittabi tahsil ve tezyid-i varidatla
alakadar heyet-i hesabiyenin himmet ve faaliyeti eseri midir yoksa iki sene evvel yani 339 senesine
nispetle varidat envaı mı artmıştır da tezayüt ondan ileri gelmiştir? İşte mevzubahis etmek
istediğim mesele budur.
Meseleyi bu safhadan tetkik edecek olursak şu neticeye vasıl oluruz:
339 senesinde 26 Şubat 330 tarihli Rüsum-ı Belediye Kanunu mevki-i meriyette idi. 340’tan
sonra ise 26 Şubat 340 tarihli Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu tatbik edilmeye başlanmıştır.
Sayı: 22 Haziran 1926
Her iki kanun arasında varidatın envaı miktarı ve nispeti itibarıyla fark vardır. Bu farkı biraz
aşağıda izah edeceğiz.
Eski kanunun meri olduğu 339 senesi muhammenatı 2.348.000 lira ve tahsilatı 3.485.343
liradır. Ledelmuvazene muhammenatla tahsilat arasında 1.137.343 lira fazlalık vardır. Bunu 338
senesi tahsilatı ile de mukayese edecek olursak yine bir fazlalık görürüz. Ezcümle 338 senesinde
1.918.548 lira raddesinde bulunan tahsilat 339 senesinde 1.566.795 lira fazlasıyla 3.485.343 liraya
baliğ olduğu anlaşılıyor.
26 Şubat 340 tarihli Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu Emanet’e duhuliye, emlak
vergisinin rubu gibi yeni ve mühim varidatlar tahsis ettiği gibi o zamana kadar âdeta maktu gibi
ancak yüz küsur bin lira raddesinde bir şey temin eden tanzifat ve tenviriye resmi miktarını tezyit
etmiş ve yine bu sene içinde imtiyazlı şirketler hisse-i menafiinin tahsiline başlanmış ve 339
senesi Temmuz’undan sonra açılan mezbahanın hakiki varidatı ve yine o sene içinde münakalata
küşade bulundurulan Unkapanı Köprüsü’nün hasılatı ancak 340’tan sonra taayyün eylemiş ve bir
de yeni kanun evvelce ihtiyari olan kantariyeyi mecburi kılmış olduğundan 340 ve 341 senelerinde
bu son varidatlardan vuku bulan tahsilat yekûnu nazar-ı dikkate alınmak icap eder. Şu halde 341
senesinde şu:
Lira
[Tahsilatın Nevi]
514.066
Emlak vergisi rub hissesi
334.029
Temettü kesr-i munzammı
273.801
Tanzifat ve tenviriye resmi
895.254
Mezbaha ücreti
1.713.979
Duhuliye resmi
295.399
İmtiyazlı şirketler hisse-i menafii
24.000
Sigortacılar taahhüdatı
4.050.528
[Yekûn]
Nev-i varidattan tahsil edilmiş olan ceman “4” milyon küsur lira sene-i mezkûre tahsilat-ı
umumiyesi bulunan 5.949.294 liradan tenzil edilirse 340 senesine ait mütebaki tahsilat 1.898.766
lira kalmış olur. Bu miktar eski kanunun tahsile cevaz gösterdiği varidata isabet eden miktardır.
Halbuki 339 senesinde yine eski kanun mevki-i meriyette iken vuku bulan tahsilat yekûnu 3.485.343
lira olmasına göre 341 senesi tahsilat[ı] bundan tenzil edilirse aralarında 1.585.565 lira noksan
husule gelir. Mamafih 339 senesi Temmuz’undan sonra mezbahadan alınan varidat ile rüsum-ı
tanzifiye ve tenviriye karşılığı bulunan yüz küsur bin liranın ve yine sene-i mezkûrede eski kanun
mucibince cibayet edilmiş olan sokak ve meydanların işgal ruhsatiyesinin temin-i mukayese ve
muvazene için dahil-i hesap edilmesi icap ettiğinden geniş bir hesap ile baladaki 1.585.565 liranın
küsuratı bunlara mukabil tutulsa yine 339 senesiyle 341 senesi tahsilatı arasında 1.000.000 lira
eksiklik müşahede edilmiş olur.
Demek oluyor ki 26 Şubat 340 tarihli Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu neşredilerek
Emanet’e yeni birtakım menabi-i varidat temin edilmemiş, mezbaha açılmamış ve imtiyazlı
şirketler yola getirilmemiş olsa idi 341 senesinde daha evvelki senelere nispetle ancak bir milyon
küsur lira raddesinde varidat tahsil edilmiş olacaktı.
67
68
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
Binaenaleyh 339 senesinde eski kanun mevki-i meriyette bulunduğu sırada bir sene
evveline yani 338 senesine nispetle varidat 1.566.795 lira fazlasıyla 3.485.313 liraya iblağ edilmiş
iken 340 ve 341 senelerinde “4” milyon küsur liralık yeni menba-i varidat bulunmuş olduğu halde
varidat-ı belediyenin heyet-i mecmuasıyla 5 ila 6 milyon arasında bocalayıp kalması 339 senesine
nispetle 340 ve 341 senelerinde tezyid-i varidat için hiç himmet ve gayret sarf edilmemiş olduğuna
delalet eder.
Mamafih burada bir noktayı ehemmiyetle nazar-ı dikkate vaz etmek icap eder. Usul ve
kavaid-i hesabiyece varidat tahsilatı bütçedeki muhammenatı tutar ve geçerse tahsil-i varidat ile
muvazzaf olanların muvaffak olduğuna hükmedilir. 340 ve 341 seneleri tahsilatı muhammenatı
geçmiş olduğundan heyet-i hesabiye bu nokta-i nazardan kendisine tevdi olunan vazifeyi bihakkın
ifa etmiş addedilir. Fakat Şehremaneti şahsiyet-i maneviyesi iki sene içinde tabir-i aharla 339
senesine nispetle varidatın tezyidinde muvaffakiyet gösterememiş bilakis bir milyon küsur lira
raddesinde tenkisine sebebiyet vermiştir. Bu mevzu üzerinde daha fazla durmayarak istedikleri
gibi etraflıca mukayese yürütmeyi kariin-i kirama terk ediyorum.
Müsmir Masarif, Gayr-i Müsmir Masarif!
Varidatın yüzde kaçı maaşa verilmektedir?
Ancak varidatın ne miktarının maaşa ve ne miktarının masrafa tahsis edilmiş olduğunun
herhalde tefriki ve bilinmesi icap eder.
Çünkü varidatın yarısı veya yarısına yakın bir miktarı memur maaşına verilerek şehrin
imarına, tezyinine, sıhhat ve istirahat-i umumiyenin muhafaza ve teminine daha az para tefrik
edildiği her zaman işitilmekte ve bu meyanda Belediye Kanunu’nun 23’üncü maddesindeki kayıt
-ki maaşat varidatın humsunu tecavüz etmeyecektir- daima ileri sürülmektedir. Bittertip atiye
derç edilmiş olan şucetvel gösterir ki:
Masarifin Yüzde Nispeti
Maaşat ve Ücurat
Lira
Kuruş
Yüzde Nispeti
72.694
07
İdare-i umumiye maaşatı
1,20
33.038
57
Heyet-i fenniye maaşatı
0,54
120.072
51
Heyet-i sıhhiye maaşat ve ücuratı
1,98
120.395
22
Heyet-i hesabiye maaşat ve ücuratı
1,99
79.495
01
Heyet-i tahririye maaşat ve ücuratı (idare-i umumiye de dahildir)
1,31
115.872
19
Umur-ı iktisadiye maaşat ve ücuratı
1,91
31.444
51
Mevkufat-ı umumiye
0,51
573.012
08
551.669
24
1.124.681
32
Yekûn
Maaşat ve ücurat tahsisat-ı fevkaladesi
Yekûn
9,44
9,11
18,55
Sayı: 22 Haziran 1926
Masarif
Lira
Kuruş
Yüzde Nispeti
672.056
41
(Heyet-i fenniye, su idaresi, tamirat-ı mütemadiye amelesi, şuabat-ı
idariye heyet-i fenniyeleri, Bahçeler Müdüriyeti, nezafet-i fenniye
amelesi ve itfaiye müstahdemini)
11,10
95.781
50
İdare-i umumiye levazımı
1,58
309.129
88
İdare-i umumiye masarif-i mütenevviasıyla müteferrika
5,11
189.901
78
Umur-ı sıhhiye masarifi
3,13
62.734
00
İtfaiye masarifi
1,03
2.568.147
09
İnşaat-ı umumiye ve istimlakât masarifi
42,44
218.253
65
İmarat, tezyinat ve tenvirat masrafı
3,60
72.579
14
Menba suları masrafı
1,19
238.561
83
Tanzifat ve tathirat masrafı
3,94
52.033
51
Aidat-ı tahsiliye
0,86
28.840
00
Darülaceze bütçe açığı
0,47
417.287
08
Düyunat
6,89
4.925.305
96
Yekûn
81,34
6.049.987
28
Yekûn-ı umumi
99,89
341 senesinde maaşata 573.012 lira tediye edilmiştir. Bu miktar o seneye ait tahsilatın
yüzde 9,44’üdür. Tahsisat-ı fevkalade olarak da 551.669 lira tediye olunmuştur. Bu da sarfiyat-ı
umumiyenin yüzde 9,11’ini teşkil eder. Görülüyor ki birçok müessesatta ezcümle Reji’de, Düyun-ı
Umumiye’de ve sair müessesat-ı maliye ve ticariyede memurin ve müstahdemine maaş veya
ücretlerinin dört beş misli tahsisat verildiği halde Emanet’te ancak bir misli verilmektedir. Esasen
tahsisat-ı fevkalade ahval-i fevkaladeye mebni muvakkat bir zaman için memurine vuku bulan
bir muavenetten ibaret olmak itibarıyla maaş addedilerek bunun da Belediye Kanunu’nun 23’üncü
maddesi hükmüne ithal edilmesi doğru değildir. Mamafih öyle de olsa her ikisinin yekûnu ancak
yüzde 18,55 eder ki henüz humsunu bile teşkil etmez.
Yine doğru ve mantıki olmayan ikinci bir mütalaa da heyet-i fenniyece alelumum
inşaatta çalıştırılan amele, kaldırımcı, lağımcı, su yolcu gibi imar ile meşgul ve muvazzaf olanlar
ile yine şehrin imar, tezyin ve tanzifiyle muvazzaf bulunan nezafet amelesine, umumi bahçeler
müstahdeminine ve bilhassa idame-i umrana hadim bulunan itfaiye neferatına hizmet mukabili
verilen tahsisatın da maaş addedilmesidir. Bilmeyiz ki bu da ne dereceye kadar doğru olabilir!
Nezafet hayvanlarına yedirilen arpa, itfaiye kamyonlarında yaktırılan benzinler müsmir
addedilip de amele ve neferlere verilen paranın maaş ve maaşın da gayr-i müsmir addedilişini
havsala kabul etmez.
Emanet’in 341 senesinde bu uğurda sarf ettiği meblağ 672.056 liradır. Bu ise sarfiyat-ı
umumiyenin yüzde 11,10’unu teşkil eder. Mamafih bunun da maaşat ve ücurata zammı halinde
umumiyetle memur ve amele maaş ve ücreti sarfiyat-ı umumiyenin yüzde 29,65’ini teşkil eder ve
bu suretle humsu biraz tecavüz eder. Hükûmetin 341 ve 1926 seneleri varidatının ne miktarının
maaşa ve ne miktarının masrafa verildiğine dair bir kayıt ve malumata destres olamadım. Ancak
69
70
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
geçen 340 senesi bütçesi Millet Meclisi’nde müzakere edilirken Muvazene-i Maliye Encümeni
Reisi Şakir Bey varidat-ı umumiyenin nısfının maaşa verildiğini söylemişti. Şimdi de aşağı yukarı
böyle olmak lazım gelir. Bu takdirde yani amele ücreti de gayr-i müsmir addedildiği halde de
Emanet de yine maaşat ve ücuratın sarfiyat-ı umumiyenin nısfına baliğ olmadığı tezahür eder.
Hülasa bu masraflar maaş ve maaş da gayr-i müsmir addedilirse: Nezafeti kaldırmak,
itfaiyeyi lağv etmek, parkları kapıcısız, muhafızsız bırakarak onları hudayinabit bir orman halinde
terk etmek, inşaat ve imarattan vazgeçmek herhalde tezyid-i varidat için iyi bir tedbir olacak ise
de 48 sene evvel neşredilmiş olan Belediye Kanunu’nun 23’üncü maddesinde bir kayıt vardır diye
1926 senesinde buna cevaz gösterecek kimse bulunamayacaktır sanırım.
Tahsisat-ı fevkaladelerin hele amele ücret ve muhassasatının maaş addedilmemesine
dair mezkûr maddeyi tefsiren Şura-yı Devlet’çe ittihaz edilmiş olan kararlardan hiç bahsetmek
istemiyorum. Bu hususta mantığı daha kuvvetli buluyorum.
Yine bu cetvele göre 341 senesi içinde en çok para inşaat-ı umumiye ve istimlakâta
verilmiştir. Bu para 2.568.147 liradır ki sarfiyat-ı umumiyenin yüzde 42,44’üdür.
Diğer sarfiyat miktarı cetvelde murakkamdır. Temin-i mukayese ve muavezene için birer
birer tetkik olunabilir.
Bu vesile ile şurasını hatırlatmak icap eder ki Şehremaneti’nde memur maaşı değil
memur adedi çoktur. Ve memur azil ve nasbını kanuna tevfik ederek terfi ve tayinde ehliyet ve
meziyet aranabilse, daha doğrusu Emanet bu hususta kudret ve salahiyet sahibi edilse, o zaman
Şehremaneti’nde herkese iş ve maişet bulmaktan ziyade işlere ehil ve muktedir memurlar alınarak
ve o memurlar vazifelerinin ehemmiyeti ve ehliyet ve kifayetlerinin icabı vechile doyurularak hem
belediye işleri şimdikinden laakal yirmi misli daha iyi idare olunur, hem de memur adedi yarı yarıya
tenezzül eder. Bu tarzın kabul ve ihtiyarı halinde bütçeye bir fazlalık da tahmil edilmiş olmayacak
ve tasarruf edilecek memurların maaş ve ücretleri hizmette kalacak ehil ve muktedir memurlara
verilecektir. 340 devlet bütçesi müzakere olunur iken Muvazene-i Maliye Encümeni Reisi Çatalca
Mebusu Şakir Bey, “Encümen; memur maaşını keyfiyeten takviye ve miktarı kemiyeten tasarruf
kanaatindedir.” demişti. 1926 senesi Muvazene-i Umumiye Kanunu’nun on birinci maddesinde:
“Her daire 1926 sene-i maliyesi nihayetine kadar kadrosundaki memurin ve müstahdemin
aded-i mecmuunu vuku bulacak münhallatı tedricen mevkuf tutmak suretiyle laakal yüzde üç
nispetinde tenzile mecburdur. Bu suretle yapılacak tenzilat yüzde üçten fazla olursa fazlaya ait
münhallat tasarrufatından sene nihayetinde o dairenin memurin ve müstahdemin-i mevcudesine
İcra Vekilleri Heyeti’nce tayin edilecek miktarda ikramiye ita olunur.” denilmektedir. Cemiyet-i
Umumiye-i Belediye’den de böyle bir kanaatin izharı ve bir kararın ittihazı beklenir.2
Bir de bu gibi mukayeseler hatıra gelirken yalnız Belediye Kanunu’nun 23’üncü maddesiyle
belediyenin bugünkü varidatından ziyade İstanbul gibi -rivayete göre- 1.000.000 nüfuslu ve 204
kilometre murabbaı sahaya yapılmış, dağınık ve büyük fakat dünyanın en güzel bir şehrinin varidatı
ne olmak lazımdır? Emsali bilad-ı mütemeddine ve müterakkiyenin varidatı ne kadardır? Bunlar
2
Emanet’te memur tayin ve terfiinde bahis olan şu satırlar Memurin Kanunu’nun neşrinden evvelki zamanlara aittir.
Şimdi Memurin Kanunu memur tayininde laakal orta tedrisat mezunlarını ve olmadığı takdirde imtihanı esas ittihaz etmiş,
terfide ise kıdemi ve kıdemde müsavat husulünde ehliyeti sebeb-i tercih addeylemiş olduğundan badema yukarıda izah
olunan nabeca ahvalin Emanet’te cereyan etmeyeceği şüphesizdir.
Sayı: 22 Haziran 1926
bilhassa nazar-ı dikkate alınmak icap eder. Eğer İstanbul’da Garp'taki mefhum ve manasıyla bir
belediye teşkil edilecek olur ise memurları herhalde şimdikinden daha fazla olacak ve maaşları da
şimdikinden beş on misli yüksek bulunacaktır. Bu memurları istihdam ve yüksek maaşları temin
ederek belediye makinesini daha iyi işletebilmek için evvelemirde belediye varidatını arttırmak,
belediyenin olması lazım gelen birçok hakları ve salahiyetleri ve binnetice mebani varidatı olmak
icap eder. Yoksa bugünkü hale ve bugünkü varidata bakıp da varidatın yarısı maaşata veriliyor
demek bilatetkik söylenmiş bir sözden başka bir şey olamaz. Bunun böyle olduğunu işte bu cetvel
mündericatı da ispat eder.
Ancak fuzuli olduğu için bihakkın hatta bir an evvel tasarruf edilecek bir kısım var ise o da
kadro hariçleriyle mazullere verilen maaşlardır. (2) numaralı cetvelde münderiç olduğu üzere 341
senesinde kadro hariçleriyle mazullere Emanet’çe 23.209 lira verilmiştir.
Kadro hariçleri kâmilen, mazuller ise sülüsan nispetinde mağdur memurlardır. Bunlara
memuriyet teklif edilerek hem kendileri ikdar edilmek hem de Emanet fuzuli bir masraftan
kurtarılmak lazımdır.
Mazuliyet maaşı 341 senesine gelinceye kadar Emanet hesabına Hazine-i Maliye’ce
tesviye olunmakta idi. 340 Muvazene-i Umumiye Kanunu’nun bir maddesiyle Emanet’in mazul
memurlarının maaşlarının yine Emanet’çe tesviyesi takarrür etmiştir.
341 senesinde halen müstahdem olan memurların maaşından kesilen %2 mazuliyet aidatı
(1) numaralı cetvelde muharrer olduğu üzere ancak 7510 liradır.
Şu halde varidatla sarfiyat arasında husule gelen 15.799 lira raddesindeki fark Emanet’çe
varidat-ı saireden tesviye olunmuştur. Binaenaleyh bu sene olsun imkân derecesinde hariçten
memur alınmayarak münhallata kadro hariçleriyle mazulin tayin edilip ancak memuriyet
bulunamayanlara verilecek olan tahsisatın bu maksatla memurlardan kesilen aidat miktarını
tecavüz etmemesine itina icap eder. Badema Memurin Kanunu icabı olarak idareten azil mülga
olduğundan gayret edilirse salifülbeyan 15.000 küsur liranın mühim miktarının tasarrufu
mümkündür.
Memurin Teavün Sandığı Tesisi
Şu vesile ile çok muvafık ve icrası pek mümkün addettiğim bir noktayı hatırlatmayı
vicdani bir vazife addederim. Şöyle ki:
Memurin Kanunu; devletçe bir “Memurin Muavenet Sandığı” teşkiline lüzum
göstermektedir. Emanet’çe de böyle bir sandığa ihtiyaç derkârdır. Fakat şehrin binbir ihtiyacı
arasında bu sandığa mühim miktarda sermaye tefrik edilemeyeceği emsali delaletiyle
zannolunmaktadır. Halbuki kadro hariçleriyle mazul memurlar kâmilen münhallata yerleştirilirse
memurinin hakkı olan mazulin aidatının badema mahall-i sarfı kalmayacığından bunun sandık
sermayesi olarak tahsisi çok münasip olur.
Bir de 341 senesinde maaşat ve ücurattan “mevkufat-ı umumiye” olarak 31.444 lira teraküm
etmiş olduğu (2) numaralı cetvelden anlaşılıyor. Bu para da memurlardan kesilmiş olmak itibarıyla
teavün sandığı sermayesine zammolunabilir. İşte görülüyor ki Emanet’in teklifi ve Cemiyet-i
71
72
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
Umumiye-i Belediye’nin bir kararı üzerine bütçeye bar olmadan senede 40-50 bin lira temini
mümkündür. Bu hayırkâr adımın bu seneden itibaren atılması cidden arzu olur. Yalnız Emanet’ten
bir arzu cemiyetten de bir karar bunun husulüne kâfi ve kâfildir.
Şehremaneti mi, Şehremanetleri mi?
Eski tabiriyle Dersaadet topografi vaziyet itibarıyla İstanbul (sur harici ve Eyüp dahil),
Beyoğlu (Boğaz’ın Rumeli cihetiyle beraber) ve Anadolu (Kadıköy-Üsküdar, Boğaz’ın Anadolu
ciheti ve Anadolu demiryolu güzergâhıyla beraber) olmak üzere üç mıntıka addedilerek mevcut
dairelerin üçe tenzil edilmesi tabir-i aharla üç müstakil belediye veya şehremaneti teşkil olunması
hemen bidayet-i Meşrutiyet’ten beri defaatle Cemiyet-i Umumiye-i Belediye’de ve sahaif-i
matbuatta mevzubahis edilmiştir.
İstanbul’un kaç daireye taksim edilmesi lazım geleceği hakkındaki nokta-i nazar Mecelle-i
Umur-ı Belediye’nin birinci cildinde mufassalan izah edilmiş olduğundan burada tekrarına lüzum
görmüyorum.
Şu kadar var ki evvelce nazari olarak dermeyan edilmiş olan nokta-i nazarın bu defa maddi
olarak varidat itibarıyla da tetkiki icap ettiğinden bu bahse istitraden bu husus hakkında da erkama
müstenit bazı izahat itasına zaruret hasıl olmuştur.
Esasa girişmeden evvel şurasını izah mecburidir ki Adalar’la Bakırköy’ün İstanbul’dan
idaresi doğru değildir. Nitekim bu daireler Meşrutiyet’in ilanına kadar kaza belediyesi halinde
idare olunmakta idi. Badelmeşrutiye 93 [1877] Belediye Kanunu mucibince buraları İstanbul’a
merbut birer daire-i belediyeye inkılap etmiş ise de 1329 tarihinde Emanet’çe dairelerin tenzil
adedi için hükûmete bir layiha-i kanuniye teklif edildiği zaman bu iki daire İstanbul şehri ve
belediyesi hududu haricinde bırakılmıştı. O zaman Emanet’çe İstanbul’un yedi şube-i idariyeye
taksimi dermeyan edilmiş iken hükûmetçe bunlara Adalar’la Bakırköy ilave olunarak şuabat-ı
idariye adedi dokuza iblağ olunmuştu. Binaenaleyh Adalar’la Bakırköy’ün İstanbul’dan rabıtasının
fekkiyle kaza belediyeleri halinde idareleri hem eski tarz-ı idarelerine hem de tabiat-ı maslahata
tevafuk eder. Yukarıda bu dairelerin bir senelik varidatlarının memurlarının altı aylık maaşlarına
bile kifayet edemediği erkam ile gösterilmişti. Kaza belediyeleri halinde idaresi takdirinde varidata
göre masraf ihtiyar edeceği cihetle memur kadrosunda yapacağı tasarruf sayesinde bütçesinde
tevazün husule gelir. Fakat imarat namına da bir şey yapamaz. Mamafih bu cihet İstanbul’u
alakadar etmez.
Şu halde evvel emirde İstanbul cihetindeki Bayezid ve Fatih dairelerinin iki senelik
varidatıyla masarifini mukayese edelim:
Sayı: 22 Haziran 1926
İstanbul Ciheti
-BayezidSenesi
Varidat
Masraf
Farkı
340
288.338
198.224
341
220.756
224.482
[Yekûn]
509.094
422.706
+86.388
Farkı
-FatihSenesi
Varidat
Masraf
340
161.437
187.150
341
150.116
238.472
[Yekûn]
311.553
425.622
-114.069
Her ne kadar Fatih Dairesi’nde bütçe açığı görülüyor ise de Eyüp de dahil olduğu halde
İstanbul yani Bayezid ve Fatih daireleri bir belediye addedildiği takdirde heyet-i umumiyesinin
varidatı masarifine tekabül edeceği şüphesizdir.
Bir de İstanbul’un Bayezid Dairesi’ne isabet eden kısmı Fatih’e nispetle ufak fakat esasen
mamurdur. En büyük caddelerinden tramvay geçer. Kaldırım inşa ve tamiri tramvaya aittir.
Fatih muhiti ise böyle değildir. İki dairenin tevhidi halinde artacak para ile İstanbul’un
Fatih Dairesi’ne isabet eden kısmı da imar edilecektir.
Rumeli Ciheti
-BeyoğluSenesi
Varidat
Masraf
Farkı
340
352.159
304.185
341
340.750
364.070
[Yekûn]
692.909
668.255
+24.654
Farkı
-YeniköySenesi
Varidat
Masraf
340
28.109
90.895
341
40.852
172.944
[Yekûn]
68.961
263.839
-194.878
73
74
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
Yeniköy Dairesi’nde masrafın varidata nispetle bu kadar fazla oluşu Boğaz’ın Rumeli
sahilinde açılmakta olan caddenin tevsi ve istimlak bedelinden ileri gelmektedir. Binaenaleyh bu
masraf her zaman ihtiyar edilmeyecektir. Şu halde Beyoğlu ile Yeniköy daireleri tevhiden idare
olunursa her ikisinin varidatının masraflarını koruyacağı şüphesizdir.
Anadolu Ciheti
-HisarSenesi
Varidat
Masraf
Farkı
340
24.762
64.214
341
33.102
243.935
[Yekûn]
57.864
308.149
-25.285
Farkı
-ÜsküdarSenesi
Varidat
Masraf
340
28.268
135.918
341
33.118
176.903
[Yekûn]
61.386
312.821
-251.435
Farkı
-KadıköySenesi
Varidat
Masraf
340
61.308
112.894
341
58.054
155.693
[Yekûn]
119.362
268.587
-149.225
Şu erkama göre Anadolu cihetindeki üç dairede iki sene içinde tahsil edilen ceman 238.112
lira varidata mukabil yine iki sene zarfında 990.577 lira sarfiyat vaki olmuş ve aralarında husule
gelen 751.265 lira bütçe açığı merkezden muavenet suretiyle kapatılmıştır.
Bu yekûna yine merkezden tesviye olunan Kadıköy “hal”i ve Yoğurtçu Parkı masarifinin de
ilavesi halinde iki sene zarfında Anadolu cihetindeki üç daireye 1.000.000 liraya karip muavenet
edilmiş olduğu tezahür eder.
Bir de Üsküdar tramvayının Emanet’çe mübayaası takarrür etmişti. Bedeli yarım milyon
liradır. Gerçi bu para henüz tesviye olunmamıştır ve yakın zamanlarda da verilemeyecektir. Fakat
Anadolu ciheti için kabul edilmiş bir masraf olmasına göre bunun da yekûna ilavesi iktiza eder.
Mamafih dairelerin sarfiyatı yalnız bu kadar değildir. Bir kısım masarif vardır ki toptan
merkezden idare ve sarf olunur. Bunlar da:
Sayı: 22 Haziran 1926
Tenvirat-ı umumiye, tenvir ve teshin, nezafet (hayvan yem bedeli, levazım-ı tanzifiye),
su masrafı, telefon ücreti, kırtasiye ve tabiye (matbaa), melbusat (zabıta-i belediye memurları,
odacı, tebhir memuru vesaire gibi resmi elbise giyen memurlara), itfaiye, ilanat, umumi bahçeler,
hastahaneler, kimyahane, tebhirhane, sigorta ücreti, istikraz taksitleri, emlak-ı belediye vergisi gibi
şeylerdir. Bunlara isabet eden masarif (2) numaralı cetvelde muharrer olduğundan burada uzun
uzadıya tadada lüzum görülmemiştir.
Fakat bunlara bir kısım varidat da vardır ki münhasıran merkezce cibayet olunur: Ezcümle
emlak vergisi, temettü (kazanç) resm-i munzammı, duhuliye, kantariye ve ihtisap resimleri,
mezbaha ücreti ve buz hasılatı, gaz depoları ardiyesi ve mevadd-ı müştaile istihlak resmi, köprü
müruriyesi, imtiyazlı şirketler hisse-i menafii, müessesat-ı belediye icareleri bu nevi varidatın
başlıcasını teşkil eder.
İstanbul üç mıntıkaya tabir-i aharla üç şehremanetine tefrik olunduğu takdirde bu
varidattan her şehremanetine ait olanı oraca cibayet olunacağı ne kadar tabii ise yukarıda merkezce
idare olunduğu gösterilen masrafların da ait olduğu yerler devir ve taksim edileceği de şüphesizdir.
Bu taksim ve tevzide en çok kazanacak mıntıka nüfusça, binaca zengin ve ticaretgâh olan İstanbul
ile Beyoğlu cihetleri olduğunu izaha hacet yoktur.
Yeni şehremanetleri gaz depoları ve mezbaha açmak suretiyle bütçelerini tevzin edeceklerini
hesap ederlerse de bu müesseseler zannedildiği kadar çok kârlı şeyler değildir.
Maziye ait vakayii zapteden tarih, ibret ve istifade için okunur, halde ve istikbalde takip
edilen ve edilecek olan hatt-ı hareketlerde ondan ilham alınır derler. İşte, İstanbul’un belediye ve
hükûmet teşkilatının da bir tarihi vardır. Bu tarihin esas noktaları Mecelle-i Umur-ı Belediye’de
gösterilmişti. Tekrara lüzum görmüyorum. Arzu edenler o sayfalara tenezzülen bir defa bakabilirler.
İstanbul’da maziye ait bu teşkilat tarihinden ahiren Dahiliye Vekâlet-i Celilesi teşkilat-ı mülkiye
tetkik heyeti istifade ederek İstanbul’da tıpkı müstakil üç şehremaneti gibi teşkil edilmiş olan üç
vilayetin ahiren lağvı ile İstanbul’un yine bir vilayet halinde idaresi için serd edilmiş ve hükûmetle
Millet Meclisi’nce aynen kabul edilmiş olan şu esbab-ı mucibe ve mukniayı bu bahse hatime olmak
üzere atiye derç ile iktifa ediyorum:
“İşbu iki vilayet öteden beri İstanbul vilayetiyle bir kül olarak mütalaa olunur, üçüne
birden bilad-ı selase tesmiye edilir. İşbu bilad-ı selase hakkında öteden beri birçok tarz-ı idareler
tatbik ve tecrübe olunduktan sonra Beyoğlu ile Üsküdar, vilayet ünvanı altında İstanbul vilayetine
tabi tutulmuştur. Elyevm bu şekl-i idare caridir. Binaenaleyh hangi devr-i idarede olursa olsun
bunların yekdiğerinden ayrı olarak müstakillen idareleri kabil olamamış ve üçünün bir merkezden
temin-i emr-i idaresi mecburiyeti hissedilmiştir. Bilad-ı selaseden Beyoğlu ile Üsküdar’a şimdiki
halde vilayet denilmesi sadece bir ünvan tevcihinden ibaret kalmıştır. Bu itibarla bunlar da vilayet
ünvanının kaza ünvanına tebdili halinde şekil ve suret-i idarelerinde hiçbir tebeddül ve tagayyüre
meydan verilmiş olmayacaktır.
Esasen elyevm Üsküdar ve Beyoğlu valilerinin maaşları da birinci sınıf kaymakam maaşı
miktarından yukarı değildir. Bilad-ı selasenin bir merkezden idaresi mümkün olabileceği hıtta-ı
mezkûrenin tarihçe-i idaresiyle mütehakkık bir hakikat ise de iknaiyat-ı mütemmimeden olmak
üzere mesrudat-ı atiyeye lüzum görüldü. Şöyle ki:
75
76
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
Umur-ı maliye: Bilad-ı selasenin hal-i hazır itibarıyla muamelat-ı maliyesi için merci,
İstanbul vilayeti defterdarlığıdır. Bilumum münakasat, müzayedat muamelatıyla emlak-ı milliye
ve umur-ı nafiaya müteallik hususat ve hükûmetçe cereyan eden mali muhaberat İstanbul vilayeti
defterdarlığı marifetiyle icra edilmektedir. Her ne kadar, Beyoğlu ve Üsküdar merkezlerinde birer
muhasebeci mevcut ise de bunlar tahakkuk ve tahsil işleriyle ihtiyacat-ı mahalliyenin cüzi bir
kısmını kaza mertebesindeki meclis idareleri marifetiyle rüyet ederler.
1926 bütçesinde Beyoğlu’nda muhasebecilik ilga ve muamelatı defterdarlığa raptedildiğinden kaza teşkilatına da lüzum kalmamıştır. Bilad-ı selasenin umur-ı belediyesi İstanbul Şehremaneti makamından idare edilmekte ve bu cihetten de bilad-ı selase bir kül halinde bulunmaktadır. Beyoğlu ve Üsküdar vilayetlerinin idare-i hususiyeleri İstanbul vilayetiyle memzucen cereyan etmekte ve bilad-ı selaseye ait hidemat-ı mahalliye de umur-ı belediye gibi bir kül teşkil
etmektedir.
Bilad-ı selasenin emniyet ve asayişi bir merkezden temin olunabilir. İstanbul, Beyoğlu ve
Üsküdar arasındaki münasebat minküllilvücuh bir kül teşkil etmiştir. İçtimai, ticari ve iktisadi
hayatta bilad-ı selase yekdiğerinin mütemmimi ve mükemmelidir. Bunlar beynindeki münasebat
bir günün hiçbir vaktinde duçar-ı inkıta olmaz. Ve bunların birinden diğerine gidip gelenler, hiçbir
vakit ve halde tam bir teftiş ve nezarete tabi tutulamaz. Velhasıl bunlardan her biri hayat-ı umumiye
itibarıyla diğerleri demektir. Bu esbaba mebni bilad-ı selasenin münküllilvücuh temin-i emir ve
inzibatı bir merkezden ve bir baştan rüyet ve idare olunabilir. Bunların vezaif-i inzibatiyesini
yekdiğerinden ayırmak, bilad-ı selase dahilinde ahval-i isaet-i endişaneye her cihetten meydan ve
yol vermektir. Emniyet ve asayiş her yerde umur-ı idarenin en başında bulunur ise de bu keyfiyet
İstanbul için her şeydir.
Bilad-ı selase emr-i maarifte de birbirinin mütemmimidir. Bunlardan biri, temin-i
emr-i tahsil hususunda diğerlerine muhtaç olmaktan vareste kalamaz. Çünkü hiçbiri mektep
ihtiyacını kendi başına temin edemez. Bu sebeple Üsküdar ve Beyoğlu cihetleri İstanbul maarifine,
mekteplerine vücuh ile muhtaçtır.
Yoklama, celp ve cem-i efrad cihetlerinde bilad-ı selase yekdiğerinden ayrılamaz. Ayrıldığı
halde hususat-ı mezkûre-i askeriye sekte ve teahhurlara duçar olarak ordunun o mıntıkanın
menabi-i askeriyesinden iktisab-ı kuvvet etmesi meselesi haleldar olur. Velhasıl bilad-ı selasede
hayat-ı medeniye bir küldür. Böyle olduğuna mebni bu hayat-ı medeniyenin nâzım ve nigehbanı
olan hükûmet-i mahalliyede bilad-ı selasede bir merkezden müttehiden âm ve şamil olmalıdır.
Esbab-ı mesrudeye mebni Beyoğlu ve Üsküdar vilayetlerinin kaza halinde ve nahiyeleriyle birlikte
İstanbul vilayetine ilhakı mıntıka-i mezkûre tetkik heyetinin mütalaası ve heyet-i acizanemizin
tetkikatı üzerine tensip olundu.”
Şu halde İstanbul, namı ister şehremaneti, ister belediye olsun ancak bir daire veya idaredir.
Tecezzi ve inkısam kabul etmez. Bugünkü dokuz şube az veya çok olabilir. Salahiyetleri tevsi veya
tenkis edilebilir. Bu cihetler başkaca münakaşaya değer. Fakat İstanbul ancak bir şehremaneti veya
bir daire-i belediyedir. Ötekileri şubeleridir.
Yapılacak teşkilat şehremaneti adedini çoğaltmaktan ziyade emsali büyük şehirlerde
olduğu gibi sahası 204 kilometre murabbaına baliğ olan bu büyük ve dağınık şehri Mecelle-i Umur-ı
Sayı: 22 Haziran 1926
Belediye’nin beşinci cildinin elli beşinci3 sayfasındaki esbab-ı mucibe nazar-ı dikkate alınarak biri
“asıl şehir”, diğeri “civar şehir” namıyla ikiye ayırmaktır.
Üsküdar ve Kadıköyü’nü İstanbul’dan ayırmak ne kadar gayr-i tabii bir keyfiyet olacak ise
mesela Akbaba’yı, Küçükköy’ü ve Bulgurlu’yu…. Eminönü, Galata ve Beyoğlu mahallatı hukuk ve
vezaifiyle bir tutmak ve binnetice oralarının da aynı derecede imarını, tanzifini, tenvirini istemek
o nispette mantıksız ve haksız bir talep olacaktır.
Nimetin külfete göre olacağını bilhassa bu meselede hatırlamak ve hatırlatmak pek
münasip olur.
Osman Nuri
3
İtalik kısım baskıdan sonra el yazısıyla eklenmiştir (Yayına hazırlayanların notu).
77
Cetvel 1
Emanet’le Dairelerin İki Senelik Tahsilatı
Vergi veya Resmin Nevi
340 Senesi
341 Senesi
Merkez Emanet
Fazlası
Eksiği
Lira
Kuruş
Lira
Kuruş
Lira
Kuruş
Müsakkafat vergisi resm-i munzammı
413.608
60
514.066
37
100.457
Temettü vergisi resm-i munzammı
120.000
0
334.029
55
Tanzifat vergisi ve tenvirat resmi
184.409
85
273.801
Lira
340 Senesi
Kuruş
341 Senesi
Fazlası
Eksiği
Lira
Kuruş
Lira
Kuruş
Lira
Kuruş
Lira
Kuruş
77
413.608
60
514.066
37
100.457
77
0
0
214.029
55
120.000
0
334.029
55
214.029
55
0
0
65
89.391
80
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
İnşaat ve tamirat ruhsatiyesi
7.721
96
4.514
63
0
0
Oyun ve temaşa ve eğlence mahallerinin
tesisi ve küşad harcıyla resm-i beledisi
74.191
46
95.595
75
21.404
29
0
0
0
0
0
0
0
0
Numara resmi
1.949
60
9.430
92
7.481
32
0
0
24
0
24
0
0
0
Tathirat ve tebhirat-ı fenniye resmi
6.482
29
9.643
84
3.161
0
6.478
94
9.642
64
3.123
70
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
3.207
33
Tente, siper ve saçak resmi
11.500
61
10.794
72
0
0
Pazar yerleriyle meydan, mezat ve iskele
mahallerinin işgal resmi
49.833
90
53.610
70
3.776
80
24.285
29
22.687
93
0
0
1.597
36
Levha ve ilan resmi
45.350
84
49.423
75
4.072
91
0
0
907
52
907
52
0
0
Müvellidülbuhar kazanlarla motorlar ve
işgal ruhsatiyesi
5.101
22
8.173
78
3.072
56
0
0
0
0
0
0
0
0
Milli ve beynelmilel sergiler hasılatından
belediye hissesi
0
0
2
68
2
86
0
0
0
0
0
0
0
0
6.287
32
6.278
86
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
56.728
17
56.728
17
0
0
0
0
0
0
0
0
Kantar resmi
152.392
75
132.465
55
0
0
13.130
76
77.001
23
63.870
47
0
0
İhtisap resmi
25.085
23
45.369
22
20.283
99
21.608
38
45.254
29
23.645
91
0
0
Dellaliye resmi
71.427
26
91.938
15
10.510
89
81.417
58
91.934
6
10.516
48
0
0
Vesait-i nakliye resmi
54.600
77
53.786
38
0
0
277
3
512
0
434
97
0
0
Merakib-i bahriye resmi
12.826
54
14.319
23
1.492
69
15
95
12.222
97
12.207
2
0
0
Süs ve av köpekleri resmi
2.528
43
3.998
60
1.480
17
0
0
0
0
0
0
0
0
558.142
89
592.424
70
34.281
81
558.142
89
592.388
25
34.245
36
0
0
420
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
210
92
Gaz depoları ardiyesi
34.328
9
45.477
68
11.149
59
34.328
9
45.477
68
11.149
59
0
0
Mezbaha resmi
861.368
3
895.254
97
33.886
94
861.354
28
895.254
97
33.900
69
0
0
Menba suları resmi
12.227
22
15.365
73
3.138
51
210
97
0
0
0
0
0
0
Duhuliye resmi
1.540.755
23
1.713.979
1
173.223
78
1.414.860
73
1.707.324
83
292.464
10
0
0
Şerefiye resmi
8.137
68
16.196
93
8.059
26
0
0
0
0
0
0
0
0
Müceddeden yaptırılan kaldırım ve lağım
nısf masarif-i inşaiyesi
1.990
12
9.032
79
7.042
67
0
0
0
0
0
0
0
0
Bilumum ölçü, tartı ve ölçeklerin damga ve
muayene resmi
Konturato resmi
Köprüler müruriyesi
Piyango ve ikramiye kazançlarından belediye
hissesi
705
3
19.927
814
420
79
46
20
39
İmtiyazlı şirketler hisse-i menafii
181.614
24
295.399
52
113.785
28
181.614
24
295.399
52
113.785
28
0
0
3.500
0
3.500
0
0
0
3.500
0
3.500
0
0
0
0
0
306.394
78
109.845
21
0
0
247.186
89
65.044
5
0
0
182.142
84
Hastahaneler hasılatı
6.816
32
9.429
38
2.613
6
6.816
32
9.429
38
2.613
6
0
0
Kule-i Zemin bedeli
8.551
65
843
44
0
0
8.471
65
781
44
0
0
7.690
21
Köhne eşya ve enkaz bedeli
6.717
75
10.172
87
3.455
12
1.597
80
3.981
1
2.383
21
0
0
Şirketler komiserliği aidatı
1.590
0
1.745
84
155
84
1.590
0
1.745
84
155
84
0
0
Telefon şirketinin hutut-ı mevcude icaresi
402
33
0
0
0
0
402
33
0
0
0
0
402
33
Elektrik şirketinin hutut-ı mevcude icaresi
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Yer bedeli
0
0
13.583
43
13.583
43
0
0
130
6
130
6
0
0
Hasılat-ı müteferrika
108.825
28
318.494
8
209.668
80
20.085
76
181.661
81
161.576
5
0
0
Satılacak arsa bedeli
4.157
44
47.497
17
43.339
73
3.965
91
47.497
17
43.531
26
0
0
0
0
32.455
64
32.455
64
0
0
32.455
65
32.455
65
0
0
12.195
75
7.733
82
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Mezbaha resmi bakayası
8
43
478
80
470
37
8
43
478
80
470
37
0
0
Müskirat resmi bakayası
970
43
607
21
0
0
363
22
0
0
0
0
0
0
0
0
Yaya kaldırımlarıyla sokak ve meydanların
işgal ruhsatiyesi bakayası
33.658
57
5.610
75
0
0
28.047
82
0
0
0
0
0
0
0
0
Tarik bedel-i nakdisi bakayası
30.476
30
382
10
0
0
30.094
20
30.276
30
369
70
0
0
30.106
60
Rüsum-ı mütenevvia
63.088
92
0
0
63.088
92
1.276
84
0
0
0
0
1.276
84
Mevadd-ı müştaile istihlak resmi
47.314
58
0
0
0
0
47.314
58
0
0
0
0
47.314
58
İtfaiye teşkilatı masarifi için sigortacılar
kulübü taahhüdatı
12.000
0
24.000
0
12.000
0
12.000
0
24.000
0
12.000
0
0
0
0
0
3.545
55
3.545
55
0
0
3.545
55
3.545
55
0
0
117
85
200
0
82
15
117
85
200
0
82
15
0
0
Mazuliyet aidatı
0
0
7.510
25
7.510
25
0
0
7.510
25
7.510
25
0
0
Hafta Kanunu’na muhalif herekette
bulunanlardan alınan ceza-yı nakdi
0
0
957
50
957
50
0
0
957
50
957
50
0
0
174
98
0
0
0
0
174
98
0
0
0
0
174
98
Hazine-i hükûmetten matlubat ve
tebhirhaneler tahsisatı
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Umur-ı iktisadiye teşkilat-ı cedide varidatı
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
İaşe umurunun ifası için Hazine-i Maliye’den
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Tahribat-ı askeriye karşılığı olarak mülga
Harbiye Hezareti’nden
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
5.101.238
49
5.949.692
97
1.304.031
34
4.116.319
32
5.027.416
2
1.182.013
36
270.916
66
Şirket-i Hayriye vapurlarının köprüye
yanaşma ücreti
Müessesat-ı belediye icaratı
Tesisat-ı cedide varidatı
Tanzifat vergisi ve tenviriye resmi bakayası
Teberruat
Miyah-ı vakfiye hasılatı
Müessesat-ı sıhhiye için verilen müsamere
hasılatı
[Yekûn]
196.549
7.708
402
47.314
174
340.195
57
21
33
58
98
1
Bayezid Şube-i İdariyesi
Vergi veya Resmin Nevi
340 Senesi
341 Senesi
Fatih Şube-i İdariyesi
Fazlası
Eksiği
340 Senesi
341 Senesi
Fazlası
Eksiği
Lira
Kuruş
Lira
Kuruş
Lira
Kuruş
Lira
Kuruş
Lira
Kuruş
Lira
Kuruş
Lira
Kuruş
Lira
Kuruş
Müsakkafat vergisi resm-i munzammı
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Temettü vergisi resm-i munzammı
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Tanzifat vergisi ve tenvirat resmi
39.046
94
67.365
62
28.318
68
0
0
19.531
66
41.334
92
21.803
26
0
0
İnşaat ve tamirat ruhsatiyesi
1.056
32
0
0
0
0
1.056
32
813
42
822
55
9
13
0
0
Oyun ve temaşa ve eğlence mahallerinin
tesisi ve küşad harcıyla resm-i beledisi
7.379
7
9.697
37
2.318
30
0
0
569
86
424
35
0
0
145
51
656
50
1.532
25
875
75
0
0
0
0
1.657
75
1.657
75
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Tente, siper ve saçak resmi
5.240
93
5.233
4
0
0
7
89
1.076
14
1.217
94
141
80
0
0
Pazar yerleriyle meydan, mezat ve iskele
mahallerinin işgal resmi
4.891
14
6.511
14
1.620
0
0
0
7.420
36
7.329
24
0
0
91
13
Numara resmi
Tathirat ve tebhirat-ı fenniye resmi
Levha ve ilan resmi
17.597
93
19.341
99
1.744
6
0
0
2.130
56
2.219
2
88
46
0
0
Müvellidülbuhar kazanlarla motorlar ve
işgal ruhsatiyesi
1.265
0
2.095
0
830
0
0
0
455
0
1.680
0
1.225
0
0
0
Milli ve beynelmilel sergiler hasılatından
belediye hissesi
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
2.052
99
2.895
80
842
84
0
0
1.518
21
652
0
0
0
866
21
0
0
5.778
39
5.778
39
0
0
0
0
41.874
57
41.874
57
0
0
Kantar resmi
29.495
27
13.605
2
0
0
15.790
25
50.950
72
23.094
39
0
0
27.865
33
İhtisap resmi
0
0
0
0
0
0
0
0
2.208
19
0
0
0
0
2.208
19
Dellaliye resmi
0
0
0
0
0
0
0
0
3
28
0
0
0
0
3
28
7.623
84
9.497
9
1.873
25
0
0
3.564
20
3.594
80
30
60
0
0
Merakib-i bahriye resmi
276
0
249
40
0
0
26
60
287
90
256
45
0
0
31
45
Süs ve av köpekleri resmi
14
0
422
0
408
0
0
0
387
3
816
0
428
97
0
0
Köprüler müruriyesi
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
420
0
0
0
0
0
420
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Gaz depoları ardiyesi
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Mezbaha resmi
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Menba suları resmi
3.470
79
170
75
0
0
3.300
4
157
0
326
76
196
76
0
0
Duhuliye resmi
71.663
2
4.211
31
0
0
67.451
71
0
0
0
0
0
0
0
50
Şerefiye resmi
2.167
88
2.685
34
517
46
0
0
5.743
40
294
90
0
0
5.448
16
0
0
0
0
0
0
0
0
441
16
20
0
0
0
421
0
Bilumum ölçü, tartı ve ölçeklerin damga ve
muayene resmi
Konturato resmi
Vesait-i nakliye resmi
Piyango ve ikramiye kazançlarından belediye
hissesi
Müceddeden yaptırılan kaldırım ve lağım
nısf masarif-i inşaiyesi
İmtiyazlı şirketler hisse-i menafii
0
0
0
0
0
0
0
0
677
95
849
81
171
86
0
0
Şirket-i Hayriye vapurlarının köprüye
yanaşma ücreti
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
39.274
44
26.196
52
0
0
23.077
88
0
0
0
0
0
0
0
0
Hastahaneler hasılatı
0
0
0
0
0
0
0
0
2.023
28
1.740
51
0
0
282
77
Kule-i Zemin bedeli
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Köhne eşya ve enkaz bedeli
0
0
2.000
0
2.000
0
0
0
3.923
0
270
0
0
0
3.653
0
Şirketler komiserliği aidatı
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Telefon şirketinin hutut-ı mevcude icaresi
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Elektrik şirketinin hutut-ı mevcude icaresi
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
27.175
0
2.329
39
2.329
39
0
0
0
0
1.731
23
1.731
23
0
0
Hasılat-ı müteferrika
0
46
35.767
52
8.592
6
0
0
10.603
80
17.005
41
6.401
61
0
0
Satılacak arsa bedeli
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
4.718
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Tanzifat vergisi ve tenviriye resmi bakayası
0
39
2.672
38
0
0
2.046
1
1.460
99
953
51
0
0
557
48
Mezbaha resmi bakayası
36
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Müskirat resmi bakayası
5.319
63
0
0
0
0
36
63
3
60
0
0
0
0
3
60
0
0
499
48
0
0
4.719
52
3.595
29
0
0
0
0
3.595
29
7.596
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Rüsum-ı mütenevvia
0
93
0
0
0
0
7.596
93
41.882
47
0
0
0
0
41.882
47
Mevadd-ı müştaile istihlak resmi
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
İtfaiye teşkilatı masarifi için sigortacılar
kulübü taahhüdatı
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Teberruat
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Miyah-ı vakfiye hasılatı
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Mazuliyet aidatı
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Hafta Kanunu’na muhalif herekette
bulunanlardan alınan ceza-yı nakdi
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Müessesat-ı sıhhiye için verilen müsamere
hasılatı
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Hazine-i hükûmetten matlubat ve
tebhirhaneler tahsisatı
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Umur-ı iktisadiye teşkilat-ı cedide varidatı
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
İaşe umurunun ifası için Hazine-i Maliye’den
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Tahribat-ı askeriye karşılığı olarak mülga
Harbiye Hezareti’nden
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
288.338
47
220.756
87
58.048
18
134.529
78
161.437
47
150.116
11
30.470
48
39.362
53
Müessesat-ı belediye icaratı
Yer bedeli
Tesisat-ı cedide varidatı
Yaya kaldırımlarıyla sokak ve meydanların
işgal ruhsatiyesi bakayası
Tarik bedel-i nakdisi bakayası
[Yekûn]
Beyoğlu Şube-i İdariyesi
Vergi veya Resmin Nevi
340 Senesi
341 Senesi
Yeniköy Şube-i İdariyesi
Fazlası
Eksiği
340 Senesi
341 Senesi
Fazlası
Eksiği
Lira
Kuruş
Lira
Kuruş
Lira
Kuruş
Lira
Kuruş
Lira
Kuruş
Lira
Kuruş
Lira
Kuruş
Lira
Kuruş
Müsakkafat vergisi resm-i munzammı
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Temettü vergisi resm-i munzammı
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Tanzifat vergisi ve tenvirat resmi
64.511
46
89.692
88
25.181
44
0
0
11.282
52
14.582
57
3.300
8
0
0
İnşaat ve tamirat ruhsatiyesi
3.308
28
1.166
91
0
0
2.141
37
612
28
533
13
0
0
79
15
Oyun ve temaşa ve eğlence mahallerinin
tesisi ve küşad harcıyla resm-i beledisi
58.355
32
70.101
69
11.766
27
0
0
1.616
38
3.900
29
2.283
91
0
0
Numara resmi
1.256
10
4.385
95
2.229
85
0
0
0
0
1.214
32
1.214
32
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Tente, siper ve saçak resmi
3.409
87
2.631
6
0
0
778
81
269
9
216
20
0
0
52
89
Pazar yerleriyle meydan, mezat ve iskele
mahallerinin işgal resmi
10.078
55
10.593
93
485
38
0
0
155
52
2.775
63
2.620
13
0
0
Levha ve ilan resmi
21.230
7
21.613
17
383
10
0
0
742
82
1.612
58
869
86
0
0
Müvellidülbuhar kazanlarla motorlar ve
işgal ruhsatiyesi
2.956
72
2.511
74
0
0
444
38
0
0
1.362
50
1.362
50
0
0
Milli ve beynelmilel sergiler hasılatından
belediye hissesi
0
0
2
68
2
68
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
1.610
89
1.625
6
14
17
0
0
217
19
214
53
0
0
1
66
0
0
6.680
71
6.680
71
0
0
0
0
278
57
278
57
0
0
Kantar resmi
43.096
67
12.462
95
0
0
30.633
72
1.136
53
784
50
0
0
352
3
İhtisap resmi
0
0
0
0
0
0
0
0
35
88
0
0
0
0
36
88
Dellaliye resmi
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Vesait-i nakliye resmi
35.184
21
32.026
88
0
0
3.157
33
1.118
24
1.192
7
73
83
0
0
Merakib-i bahriye resmi
11.360
26
628
52
0
0
10.736
74
333
73
349
35
15
62
0
0
Süs ve av köpekleri resmi
1.090
40
1.794
0
703
60
0
0
339
0
367
0
28
0
0
0
Köprüler müruriyesi
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Piyango ve ikramiye kazançlarından belediye
hissesi
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Gaz depoları ardiyesi
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Mezbaha resmi
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Menba suları resmi
2.374
57
3.922
95
1.548
38
0
0
449
46
390
48
0
0
2.587
98
Duhuliye resmi
29.103
8
241
14
0
0
28.861
0
2.786
72
199
58
0
0
187
14
Şerefiye resmi
4.695
36
13.452
42
8.707
6
0
0
187
17
0
0
0
0
58
18
Müceddeden yaptırılan kaldırım ve lağım
nısf masarif-i inşaiyesi
1.261
33
2.026
12
764
0
0
0
0
0
898
44
898
44
0
0
Tathirat ve tebhirat-ı fenniye resmi
Bilumum ölçü, tartı ve ölçeklerin damga ve
muayene resmi
Konturato resmi
İmtiyazlı şirketler hisse-i menafii
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Şirket-i Hayriye vapurlarının köprüye
yanaşma ücreti
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
3.027
24
4.503
33
1.474
9
0
0
205
0
2.708
50
2.503
50
0
0
Hastahaneler hasılatı
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Kule-i Zemin bedeli
0
0
62
0
62
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Köhne eşya ve enkaz bedeli
80
0
0
0
0
0
80
0
200
0
72
85
0
0
127
15
Şirketler komiserliği aidatı
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
191
0
Telefon şirketinin hutut-ı mevcude icaresi
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Elektrik şirketinin hutut-ı mevcude icaresi
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Yer bedeli
0
0
8.780
92
8.780
92
0
0
0
0
204
24
204
24
0
0
Hasılat-ı müteferrika
28.237
26
42.288
58
14.040
32
0
0
2.902
15
6.760
24
3.858
9
0
0
Satılacak arsa bedeli
0
0
0
0
0
0
0
0
191
53
0
0
0
0
191
53
Tesisat-ı cedide varidatı
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
4.775
66
3.328
94
0
0
1.446
72
192
80
63
32
0
0
129
58
Mezbaha resmi bakayası
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Müskirat resmi bakayası
352
5
95
47
0
0
256
58
62
56
171
29
108
73
0
0
12.947
6
5.091
27
0
0
7.855
79
2.657
94
0
0
0
0
2.657
94
Tarik bedel-i nakdisi bakayası
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Rüsum-ı mütenevvia
73
7.851
0
0
0
0
7.851
73
415
0
0
0
0
0
0
0
Mevadd-ı müştaile istihlak resmi
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
415
0
İtfaiye teşkilatı masarifi için sigortacılar
kulübü taahhüdatı
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Teberruat
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Miyah-ı vakfiye hasılatı
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Mazuliyet aidatı
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Hafta Kanunu’na muhalif herekette
bulunanlardan alınan ceza-yı nakdi
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Müessesat-ı sıhhiye için verilen müsamere
hasılatı
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Hazine-i hükûmetten matlubat ve
tebhirhaneler tahsisatı
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Umur-ı iktisadiye teşkilat-ı cedide varidatı
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
İaşe umurunun ifası için Hazine-i
Maliye’den
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
Tahribat-ı askeriye karşılığı olarak mülga
Harbiye Hezareti’nden
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
0
352.159
24
340.750
27
82.824
76
57.088
56
28.109
72
40.852
18
19.619
75
6.917
26
Müessesat-ı belediye icaratı
Tanzifat vergisi ve tenviriye resmi bakayası
Yaya kaldırımlarıyla sokak ve meydanların
işgal ruhsatiyesi bakayası
[Yekûn]
Cetvel 2
Yekûn
Merkez Emanet
Bayezid Dairesi
Fatih Dairesi
Beyoğlu Dairesi
Yeniköy Dairesi
Anadolu Hisarı
Dairesi
Üsküdar Dairesi
Kadıköy Dairesi
Adalar Dairesi
Bakırköy
Dairesi
Fasıl
Madde
Esami-i Hesabat
1
1
Şehremini Maaşı
2
Şehremini Muavini Maaşı
84
3
Müfettiş-i Umumilik Maaşı
15
4
Umur-ı Hukukiye Müdüriyeti Maaşı
5
Şuabat-ı İdariye Müdiranı Maaşı
70
6
Vize Heyeti Müdüriyeti
1.079
65
7
Cemiyet-i Umumiye Kalemi
28
2.683
46
8
Zabıta-ı Belediye Memuruni
13.604
36
13.604
36
1
Heyet-i Fenniye Müdüriyeti
10.760
68
2
Şuabat-ı İdariye Heyet-i Fenniyeleri
1.842
51
1.842
51
3
Bahçeler Müdüriyeti
2.270
93
2.270
93
4
Şirketler Komiserliği
3.756
72
5
Nezafet-i Fenniye Memurini
803
37
803
37
1.992
75
1.992
75
12.657
15
9.730
61
9.730
61
2.158
32
2.158
1.885
18
6.622
1.177
Lira
Kuruş
Lira
Kuruş
1.765
14
1.765
14
855
46
855
46
5.832
84
5.832
4.902
15
4.902
4.958
85
1.961
70
1.961
1.079
65
50.538
Lira
599
11.252
Kuruş
99
93
Lira
597
7.348
Kuruş
73
62
Lira
Kuruş
600
14.169
Lira
536
39
3.212
Kuruş
60
36
Lira
Kuruş
540
2.886
Lira
467
68
2.552
Kuruş
46
98
Lira
Kuruş
540
3.498
Lira
599
33
1.522
Kuruş
99
32
Lira
477
1.421
Kuruş
8
21
2
1.446
627
96
48
1.477
656
12
34
1.754
616
39
12
1.096
327
55
72
993
295
48
48
1.221
224
68
34
1.154
297
88
18
729
384
886
34
327
62
72
6
İtafiye Müdüriyeti
1
Heyet-i Sıhhiye Müdüriyeti
2
Şuabat-ı İdariye Heyet-i Sıhhiyeleri
3
Hastahaneler
32
4
Dispanserler
1.885
18
5
Tahlilat Şubesi
21
6.622
21
6
Tathirat ve Tebhirat-ı Fenniye Şubesi
99
1.177
99
7
Umur-ı Baytariye Şubesi
1
Heyet-i Hesabiye Müdüriyeti
2
Merkez Heyet-i Hesabiye ve Müessesat-ı Tahsiliyesi
3
Şuabat-ı İdariye Heyet-i Hesabiyeleri
4
Levazım Müdüriyteti
1
Heyet-i Tahririye Müdüriyeti
1.175
3
1.400
82
3.047
45
1.796
87
486
93
1.217
37
2.049
59
1.169
3
932
49
556
40
1.175
4
36.814
66
36.792
75
21
95
20.672
53
4
51
3.966
36
2.363
8
2.363
8
3.597
94
3.597
94
5.239
89
3.301
45
779
87
1.720
33
1.720
3.138
88
3.138
3.446
14
4.141
93
1.619
4
1.190
39
1.916
15
1.802
13
1.528
62
1.257
26
5
427
71
2
Şuabat-ı İdariye Heyet-i Tahririyeleri
269
32
3
İdare-i Umumiye Müstahdemini Ücuratı
33
4
Müdevvenat ve İhasiyat Müdüriyeti
88
5
Memurin Müdüriyeti
773
119
17
752
19
885
23
508
1
477
23
474
34
462
18
470
826
26
596
36
118
18
118
18
118
21
236
36
119
54
3.985
16
3.985
16
1
Umur-ı İktisadiye Müdüriyeti
7.519
18
7.519
58
2
Mezbaha Müdüriyeti
1.017
70
1.017
70
3
Haller İdaresi
672.056
41
232.727
81
76.304
62
52.034
17
136.428
5
27.880
56
28.542
41
44.575
1
Heyet-i Fenniye Müstahdemini Ücuratı
83.848
30
65.295
15
2.634
89
1.989
12
3.598
47
3.535
77
1.511
28
1.200
59.169
95
45.016
49
3.326
42
1.853
34
2.618
17
863
25
1.540
88
2.497
62.496
52
41.206
22
4.665
88
2.735
63
2.858
87
1.825
90
1.661
96
2.680
103.349
75
103.349
75
551.669
24
262.825
83
6
57.816
94
48.904
28
65.915
70
22.343
78
19.275
71
23.883
94
36.145
89
20.885
96
16.531
1.780
63
833
50
1.469
48
2
Heyet-i Sıhhiye Müstahdemini Ücuratı
33
1.097
75
119
8
337
20
3
Heyet-i Hesabiye Müstahdemini Ücuratı
62
2.738
93
1.407
3
715
48
4
Heyet-i Tahririye Müstahdemini Ücuratı
5
Umur-ı İktisadiye Müstahdemini Ücuratı
95
23.851
42
13.877
62
12.974
7
1
8
Maaşat ve Ücurat Tahsisat-ı Fevkaladesi
21.170
69
19.348
20
314
25
256
28.668
8
23.382
96
725
64
60
20.155
53
20.155
53
3.737
53
3.397
15
3.250
99
3.250
99
18.798
68
18.179
71
6.564
37
6.564
37
3.253
11
62
45
75
205
5
197
39
158
877
50
1.402
27
878
73
49
38
98
29
89
25
277
43
0
20
49
42
167
23
89
121
70
243
45
48
244
20
497
51
600
67
123
70
42
58
80
81
35
9
49
42
79
10
3.253
51
1.141
21
814
37
128
23
136
76
156
85
238
97
105
40
79
50
424
41
49
60
40
85
104
91
87
83
14
5
Tenvir ve Teshin Masrafı
2
İcarat
3
Melbusat
4
Mefruşat ve Tamirat
5
Matbaa Masrafı
6
Kırtasiye Masrafı
1
Sigorta
2
Emlak Vergisi ve Mukataa Bedeli
3
Aceze ve Tevemler Maaşı
4
Şehrayin, Ziyafet ve Resm-i Küşad Masrafı
5
Kurşun, Mühür ve Kıymetli Evrak-ı Tabiyesi
6
Reddiyat
7
Masarif-i Muhakeme ve Resm-i Tahsil
8
Pul Beyiyesi
9
Müessesat ve Umumi Çeşmelere İsale Edilen Su
Bedeli
2.994
90
17.538
4
16.481
64
11.065
73
11.365
73
16.525
36
15.521
48
9.506
4
9.477
69
2.852
62
9.792
37
9.673
12.631
67
12.631
67
10
Otomobil Masrafı
2.752
34
2.752
34
11
Aceze ve Muhtacinin Taşraya Masarif-i Sevkiyesi
680
21
680
21
12
Müsadere Edilen Lühum ve Mevadd-ı Müştaile
İkramiyesi
13
Müessesat-ı Hayriyeye Muavenet
14
Telefon Masrafı
15
İlanat Masrafı
16
Techiz-i Tedfin ve Fukara Mualecesi
17
Fukaraya Tevzi Edilecek Kömür, Sakatat veya Ekmek Bedeli
1
Masarif-i Müteferrika
2
Cemiyet-i Umumiye Masrafı
1
Alat ve Edevat-ı Tahliliye ve Tıbbiye Masrafı
2
Ecza-yı Tıbbiye ve Kimyeviye
40.000
379
1
610
368
59
150
87
161
94
11
84
27
51
1
45
336
63
22
87
7
70
14
25
24
28
119
16
52
30
60
20
75
96
44
4
48
43
40.000
19.931
12
19.843
82
8.242
17
8.242
17
7.172
21
3.486
94
45.568
62
45.568
62
62.643
54.101
40
20.140
20.140
77
514
792
76
60
1.446
729
24
431
1.395
10
32
4
289
879
75
77
150
6
635
258
842
36
242
928
62
30
146
1.807
18
204
532
38
69
17.168
51
17.136
71
100.156
96
100.156
96
3
Müessesat-ı Sıhhiye Erzak ve Mekûlatı
3.232
18
3.232
18
4
Hastahaneler Cenaze Arabalarıyla Hayvan ve Yem
Bedeli
9.375
74
9.375
74
5
Müessesat-ı Sıhhiye Melbusat ve Yatak Takımları
2.924
6
2.924
6
6
Müessesat-ı İnşaat ve Tamirat Cüziyesi
18.803
14
18.803
14
7
Müessesat-ı Tenviriye ve Teshin Masrafı
981
31
981
31
8
Müessesat-ı Matbah Levazımı
7.870
24
7.620
62
9
Tebhirhaneler Hayvan ve Yem Bedeli Araba Malzemesiyle Levazım-ı Tathiriye ve Ecza-yı Tıbbiye
Masrafı
7.394
95
7.274
95
10
Müessesat-ı Sıhhiye Masarif-i Müteferrika Kırtasiye
ve Mefruşatı
8.476
67
8.476
67
11
Hastahanelerin Techizat ve Tesisat-ı Sabite-i Fenniye ve Alat-ı Cerrahiyesi
12
Dispanserler Masrafı
3.214
93
36.705
11
1.034.863
8
413.539
48
31
91
11
36
84
16
80
5.714
93
10
5
52
3.274
25
85
50
5.758
38.623
17
95
80
12
80
249
62
120
60
43.133
35
87.935
65
1.693
93
98.162
64
88.979
25
104.188
6
49.592
68
51.934
58
224
80
67.682
68
İtfaiye Masrafı
13
29.714
71
14
1
İnşaat-ı Umumiye
2
İstimlakât
3
Mebani ve Müessesat-ı Belediye İnşaat ve Tamiratı
53
4
Mezbaha Masarif-i Tamiriye vesairesi
310.343
69
5
Mecari-i Umumiye İnşaatı
26.522
75
6
Tamirat-ı Mütemadiye Masrafı
7
Harita-i Umumiyenin Boğaziçi Kısmının İtmamı
Masrafı
2
Bahçeler Masrafı
403.825
55
333.390
64
78.102
40
71.280
53
112.687
53
112.687
310.343
69
35.514
73
31.330
937
739
1.497
83
89
67
852
69.341
25
10
935
1.773
4
19
1.529
1.173
57
25
40
500
254
70
1.369
17
98
2.150
285
3
29
156
34
680
10
1.300
33
219
484
20
19
31.330
11.287
26
11.095
31
2.363
13
273
70
263
75
50
204.603
26
190.677
95
31
20
12.417
4
12.417
4
10.559
15
10.559
15
18.126
9
18.126
9
6.629
53
3.293
45
24.847
33
24.842
5
85.101
16
81.791
70
379
49
250
962
49
549
35
176
50
296
60
177
40
517
63
1
Nezafet-i Hayvan ve Yem Bedeli
87.899
17
81.982
62
749
62
898
77
910
20
371
89
503
98
463
46
466
1
1.179
34
373
28
2
Levazım-ı Tanzifiye Masrafı
37.222
27
34.013
90
125
55
412
49
160
86
48
69
49
42
74
38
128
55
2.205
68
2
75
3
Muzahrafatın İmhası
5.942
3
737
83
13
50
17
15
61
50
2
30
4.580
5
469
70
4
Nezafet Ahırları ve İmalathaneler İnşaat ve Tamiratı
22.397
20
22.397
20
5
Nezafet Amele Melbusatı
13.683
64
13.683
64
1
Müzayedat ve Münakasat Münadileri İkramiyesi
38.349
87
22.850
8
2
Aidat-ı Tahsiliye
250
33
75
1.691
43
2.627
6
200
50
141
95
1.325
76
9.341
37
15
250
16
3.336
5
28
16
60
17
18
2.846
99
2.355
26
5.186
75
1.169
41
333
87
892
63
1.731
55
769
94
213
39
28.840
28.840
19
252.000
252.000
20
23.309
3
2.309
3
141.978
5
134.442
44
192
75
5.304
57
35
90
434
55
90
85
48
30
1.303
8
75
90
49
71
465.255
92
367.516
85
3.667
43
7.572
37
13.327
23
9.652
54
4.000
93
33.960
1
20.459
83
3.014
16
2.084
57
1.500
1.500
8
73
Tenvirat-ı Umumiye Masrafı
1
Kâğıthane Menba Suları İşletme Tamirat ve Tesisat-ı Cedide Masrafı
2
Kayışdağı ve Kanlıkavak Suyunun Boru ile Şehre
İsalesi Masrafı
3
Bakırköyü’ne Su İsalesi Masrafı
4
Çamlıca Suyu’nun Üsküdar’a İsalesi Masrafı
5
İstanbul Sularının Kavaid-i Sıhhiye Dairesinde
Şehre İsalesi Masrafı
Darülaceze Bütçe Açığı
2
Emval-i Eytam İdaresi Resülmal Bakiyesiyle Faizi
3
Mazulin ve Kadro Hariçleri Maaşatı
4
Sinin-i Sabıka Düyunu
Fasl-ı Mahsus
İnşaat Bakiyesi
Fasl-ı Mahsus
Muavinlik Maaşı
Fasl-ı Mahsus
Mevkufat-ı Umumiye
Fasl-ı Mahsus
Şark Teşebbüsat-ı Nafia Şirketi’nin Bermucib-i
Mukavele Tesviyesini Taahhüt Eylediği
Haseki Nisa Hastahanesi’ne Röntgen Mübayaası
51
31.348
28
51.063
82
50.783
82
4.484
66
4.484
66
Fasl-ı Mahsus
3.657
70
3.657
70
Fasl-ı Mahsus
Zabıta-ı Belediye Mektebi Masarifi
1.031
74
1.031
74
Fasl-ı Mahsus
Taksim Ahırları Masarifi
8.908
1
8.908
1
Fasl-ı Mahsus
Heykel Masrafı
2.994
55
2.994
55
Fasl-ı Mahsus
Memurin İkramiyesi
30.965
85
30.965
85
Fasl-ı Mahsus
Buz Fabrikası Tahsisatı
24.110
16
24.110
16
Fasl-ı Mahsus
İtfaiye Masrafı
4.254
77
4.254
77
Fasl-ı Mahsus
Pay Mahalli
Fasl-ı Mahsus
İntihab-ı Mebusan Masrafı
6.049.987
50
Teşcir Masrafı
4
31.444
2.323
87
3
280
2.323
28
4.262.397
30
222.482
30
238.472
1
364.082
4
172.944
1
243.935
51
176.903
45
155.693
56
140.041
89
73.047
21
Cümle-i Yekûn
Sayı: 22 Haziran 1926
Tetkik ve Tetebbu Kısmı
-21’inci nüshadan mabadLağımlar4
Lağım suları pek çok miktarda su ile karışarak gayet sulu geldiklerinden mazarratı nispeten
az olur.
Binaenaleyh fazla yağmurdan mütehassıl tuğyan zamanlarında lağımların Sen Nehri’ne
karışmasına karşı henüz bir tedbir bulunamamıştır. Çünkü sular birdenbire lağımları doldurur. Ve
o kadar çok su gelir ki tuğyan zamanlarında kazaların vukuunu men için mecralar içinde bulunan
lağım amelesinin kaçmasını teminen borular çalınır ve amele en yakın bacalardan harice çıkarlar.
Peşte şehri lağımları: Bu şehrin lağımları Paris şehrinde olduğu gibi su, elektrik vesairenin
dahi geçmesine mahsus olmayıp sırf lağım sularının sevk ve isalesine tahsis olunduklarından ufak
maktada inşa edilmişlerdir.
Şehrin mebni bulunduğu arazi nehre doğru bir meyl-i muntazama malik olduğundan
yukarıdan itibaren 0,25 metre kutrunda mecralardan bed ile tedricen cesamet kesp etmek üzere
lağımlar nehir kenarına kadar vasıl olurlar.
Tuna Nehri’nin her iki sahilinde tesis edilmiş olan esas lağımlara karışırlar. Esas
lağımlarının maktaları iktisada riayeten eyyam-ı adiyede şehrin çirkâb sularını sevk edecek kadar
bir cesamette intihap edildiklerinden yağmur ve seyl suları lağımlar derununda çirkâb sularına
karışarak kesafeti tenkis ve binaenaleyh bu suların mevadd-ı müteaffine ve muzırrasını nispeten
tahfif eylediğinden mesafebemesafe savaklar (déversoirs) vasıtasıyla nehre verilmekte bir mazarrat
görülmemiş olmağla bu vechile fazla gelen sular nehre dökülür.
Çirkâbları havi olan asıl esas lağımlar şehirden beş kilometre kadar uzakta Tuna Nehri’ne
munsab oluyorsa da on iki kilometre kadar uzaklara sevk edildikten sonra nehre vermeyi tasavvur
etmektedirler.
Peşte’nin esas mecraları müdevver maktada olup derununda amelenin müruruna
mahsus yol olmadığından Paris şehrinde olduğu gibi “su havuzları” -chasse d’eau- inşasına lüzum
görülmemiştir. Ancak savak mahallerinde takriben 2,5 metre arzında ve mevkiine göre 20 ila 40
metre tulünde çifte kum havuzları inşa etmişlerdir. Bu havuzlardan birisi doldukça lağım sularını
diğerine çevirerek havuzların kumlarını kovalar vasıtasıyla ve tavanda bulunan bacalar ianesiyle
harice nakil suretiyle tathir etmektedirler.
Viyana şehri: Viyana şehrinin vasatından Tuna Nehri, mürur eylediği cihetle bu şehirde
dahi lağımların Peşte’den hiç farkı yoktur. Ancak sokaklarda ahalinin mürur ve uburunu işkâl
etmemek için mümkün olduğu kadar lağımları derin bir umktan geçirmişler ve binaenaleyh
4
Bu metin 1330’da [1914-1915] kitap olarak yayınlanmıştır. Buradaki bazı yanlış ve eksiklikler adı geçen kitaptan
yararlanılarak düzeltilmiştir. Bkz. Ahmed Cevdet ve Celal Esad, Şehremanet-i Celilesine: 329 Senesinde Avrupa’ya Vuku Bulan
Seyahatimiz Esnasındaki Tedkikat-ı Fenniyeye Ait Rapor (İstanbul: Ahmed İhsan ve Şürekâsı Matbaacılık Osmanlı Şirketi,
1330), 66 s. (Yayına hazırlayanların notu).
87
88
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
tahtelarz tünel şeklinde hafreyledikten sonra 0,30 metre sihanında beton kemerler ile lağımları
tesis ve ekseriya içerisine bir kat da dikine olarak tuğla iksa etmişlerdir.
Münih ve Zürih lağımları: Münih ve Zürih şehirleri dahi birer nehrin tarafeyninde
mebni olduklarından umumen lağımları Peşte şehri lağımları gibi tesis edilmiştir. Çirkâb suları
derununda bulunan hamızat tuğla ve çimentoyu tahrip eylediğinden bu şehirlerin lağımlarının
suya daimi mağtus olan kısm-ı tahtanileri sırlı greden inşa edilmiştir.
0,25 ila 0,80 kutrunda olan küçük şube mecralarıyla hane sularını lağımlara isal eden
kulaklar kâmilen sırlı gre borulardan inşa edilmiştir.
Şimdiye kadar edilen tecrübelerde mezkûr greden mamul sırlı maddeler hamızat ile
katiyen müteessir olmadıkları gibi satıhları mücella olduğundan çirkâb sularının cereyanını dahi
teshil eylediği cihetle pek iyi neticeler verdiği tahakkuk etmiştir.
Berlin şehirleri lağımları: Berlin lağımları fennin en son terakkiyatına tevfikan inşa edilmiş
olmağla numune ittihazına şayandırlar. Hele iktisat nokta-i nazarından pek güzel tetkik ve intihap
edilmiştir.
Sair şehirlerde olduğu gibi Berlin şehri derunundan dahi bir nehir cereyan etmekte ise
de lağım sularını nehre vermeyip tarlalara sevk etmek daha muvafık olduğundan bu cihet tercih
edilmiştir. Ancak cüzi bir miktarı badettasfiye nehre sevk edilmektedir.
Şehrin muhtelif noktasında 12 adet tulumba istasyonu mevcuttur. Mezkûr istasyonların
her birinde 350 ila 400 beygir kuvvetinde onar adet tulumba vasıtasıyla her istasyondan 60 ila
70 bin metre mikabı su yirmi metre irtifaına terfi olunarak birisinden 30 kilometre mesafede
bulunan tarlalara sevk olunur. Binaenaleyh yağmur zamanlarında fazla gelen suları beyhude yere
terfi etmemek ve mecraları tehlikeye ilka eylememek için fazla suları nehre sevk etmek üzere Peşte,
Viyana, Münih şehirlerindeki usul üzere savak kanalları (déversoirs) tesis edilmiştir. Bu savaklar
için beş milyon mark sarf edilmiştir.
Lağım maktaları 0,25 metre ebadından bed ile hadd-ı azami 2 metre kutra kadar
müdevverüşşekil olarak tuğladan inşa edilmiştir.
Çırçır harik mahalli lağımlarında olduğu gibi, ızgaralar tahtında kum kovaları mevzu olup
bu vasıta ile lağımlar içerisine kum, çamur vesaire nüfuzu hasebiyle Viyana, Cenevre, Peşte, Münih
şehirleri gibi kum havuzları inşası ve bunların tathiri için icap eden daimi masraftan azadedirler.
Marsilya lağımları: Marsilya şehri sahil-i bahirde oldukça arızalı tepeler üzerine müesses
olduğundan lağımlarının heyet-i umumiyesi diğerlerinden o[ldu]kça farklıdır. Marsilya şehrinin
sahilinde gayet büyük ve işlek bir limanı olup mütebaki sahili dahi tenezzüh mahalli olduğundan
lağımları şehir civarında denize vermek mümkün olamamıştır.
Binaenaleyh yüksek mahallerin lağımları diğer şehirlerinki misillü şube mecralarıyla
esas lağımına toplanır. Ve sahil cihetinde münhat olan mahallat suları dahi müteaddit nikattan
tulumbalar ianesiyle işbu esas mecraya terfi ve isal olunur. İşbu esas mecra şehrin şark-ı cenubisinde
bulunan bir vadiyi takip ederek şehirden on iki kilometre uzakta denize sevk edilmektedir.
Sayı: 22 Haziran 1926
Milan şehri lağımları: Milan şehri arazisi sırasıyla nebati toprak, kum, çakıl ve onun altında
kil tabakasından teşekkül etmiş olmağla âdeta tabii bir filtre olup kil ile çakıl tabakası arasında bir
su tabakası mevcuttur. Bunun altında yine kum ve onun altında ikinci bir su tabakasına daha
tesadüf edilir.
İşte bu hususiyet Milan şehrini eski zamanlarda pek çok hastalıklara maruz bırakmış idi.
Çünkü lağım ve çirkâb suları pek yakında olan su tabakasına kadar karışarak koyulardan alınan
sular vasıtasıyla sari hastalıkları neşretmekte idi. Bu sebeple Milan şehri belediyesi lağımlara pek
ziyade ehemmiyet vermiş ve elan Milan Belediyesi’nde bulunan Mösyö Puçi namındaki muktedir
bir mühendisin himmetiyle bütün lağımlar ikmal edilerek şehir hastalıktan kurtulmuştur. Fakat
arazinin vaziyeti müşkül olduğundan pek dikkatli tetebbuat neticesinde yapılan projenin raporu
700 sayfalık bir kitap teşkil etmiştir.
Esas lağımı su sathının altından geçer ve şehirden uzaktaki çayırlarda Paris’te olduğu gibi
maslak vasıtasıyla tevzi olunur.
Lağım sularının yapıldığı arazi 11.000 hektardır. Lağım suları 14 derece-i hararette
olduğundan soğukta dahi donmaz. Bu arazide bostan ve sebze yetiştirilmesi memnu olup yalnız
çayır yetiştirilir. Bu çayır senede sekiz on defa biçilir ve ineklere yedirilir. Bu arazi bundan bin
sene evvel dahi rahipler tarafından ihzar edilerek sath-ı mailleri tanzim edilmiş ve bir bostan
sulanır gibi bir tarladan diğerine geçmek suretiyle sular tekmil çayırları iska etmekte bulunmuştur.
Milan yağının meşhur olmasının bir sebebi de bu otlarla beslenilen ineklerin fazla ve iyi süt
vermeleri imiş. Milan şehrinde istimal olunan su, lağımların tesviyesinden pek derindeki ikinci
su tabakasından borular ve tulumbalar vasıtasıyla alınarak şehre tevzi edilen sudur. Lağımların
seviyesi yukarısında bulunan diğer su tabakası ise lağımlarla bazı noktalarda borular vasıtasıyla
ittisal ettirilmiştir. Fakat bu boruların ağzı yalnız mezkûr suyun lağıma akmasını ve fakat lağım
sularının “taşkın zamanlarda” oradan içeriye geçmemesini mucip olacak surette supaplı olarak
yapılmıştır. Hususi manivelalar vasıtasıyla bu delikler açıldığı zaman lağım içine gayet bol su
akarak lağımı yıkar. Binaenaleyh fevkani su tabakası lağımın “şas du” [chasse d’eau] yani savağı
makamındadır.
Meyli çok olan bazı şehirlerin lağımları dahi biri yağmur ve sokak sularına diğeri yalnız
kazurata mahsus olmak üzere gayet dar olmak üzere çift olarak inşa edilmiştir. Bundan maksat
küçük kuturda yapılan lağımların masrafı ikisi nispetinde büyük ve binaenaleyh o derece
mukavemete muhtaç lağımlar inşasına mecburiyetten kurtulmak ve bu vechile inşaatta tasarruf
temin edilmekten ibaret olduğu anlaşılmaktadır.
İstanbul lağımları: İstanbul, denizle birbirinden ayrılan başlıca üç münferit kıta-ı araziden
ibaret olmağla bunların her birisinin taahhüdü için ayrı ayrı tetkikatta bulunmak icap eder.
İstanbul ciheti: İstanbul ciheti birçok tepeleri muhtevi olduğu gibi bu tepelerin teşkil
eyledikleri hatt-ı içtima miyahlarda biri Haliç ve diğeri Marmara olmak üzere iki havzaya dökülür.
Bunlardan Haliç ciheti bir dere halinde olup yukarıdaki Avrupa şehirlerinde görüldüğü vechile bu
dereye lağım verilmesi sıhhat-ı umumiye nokta-i nazarından caiz olmamakla bu tarafın lağımları
tedkikat-ı fenniyenin göstereceği surette Marmara’ya kadar isal edilmek icap eder.
89
90
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
Fakat bu meselenin tatbikinde birçok müşkülat baş gösterecektir. Bunları tetkike
girişmeden evvel lağım sularının Marmara’ya hangi noktadan dökülmesi icap edeceğini tedkikat-ı
mühimme ile tayin etmek lazım gelir. Bunun için akıntıların suret-i cereyanları ve anaforlar,
arazinin vaziyet-i topografiyesi gibi birçok mevaddın tetkik ve mütalaası icap eder. Olabilir ki
lağım ağızlarının evvelce düşünüldüğü gibi Sarayburnu akıntısına verilmesi kabil olamaz. Olabilir
ki şehirden beş on hatta yirmi kilometre uzaklara götürülmek icap eder.
Beyoğlu ciheti: Arazi vaziyetince daha güç bir mevkide bulunan Beyoğlu ve Galata
cihetinde lağımlar ya Boğaziçi akıntılarına veyahut İstanbul lağımları gibi daha uzaklara verilmesi
veyahut İstanbul lağımlarıyla birleşerek aynı yolu takip etmesi icap eder. Bu mütalaat, tedkikat-ı
fenniyeye muhtaç olup bu hususta şimdiden kati bir fikir beyanı mümkün olamaz.
Kadıköy ciheti: İstanbul’dan büsbütün başka bir şekl-i mahsusta bulunan mezkûr arazide
dahi lağımların şekil ve suret-i cereyanları gayet mühim tedkikat-ı fenniyeye muhtaçtır. Bunların
hepsi için de birkaç türlü suret-i hal bulunabilir.
Her tarafı ayrı ayrı yüksek olan ve bir kısmı epeyce uzun bir tulde deniz seviyesini takip
eden İstanbul gibi bir şehrin lağımlarının inşasında birçok münakaşat-ı fenniyeyi bihakkın
mucib-i nikat-ı mühimmeye tesadüf edileceği tabiidir.
Mesela:
1: Esas kolektörlerin güzergâhının tayini.
2: Hangi noktalarda denize insıbab edeceği ve insıbab noktalarında ne gibi tertibat-ı inşaiye
yapılacağı.
3: Mecra-yı aslinin tahtında kalan mahallat lağım sularının hangi mevkilerde ve kaç
noktadan terfi edileceği ve bunlar için icap eden terfi makinelerinin sistemleri.
4: Terfi edilecek suların hangi mevkide ve ne şekilde teressübattan azade kılınacağı.
5: “Şas du” su arklarının mevkileri
6: Lağımları yıkamak için deniz suyu kullanılamayacağı ve çünkü deniz suyu çimentoyu
bozacağı ve binaenaleyh bugünkü su miktarı kâfi gelemeyeceğinden aynı zamanda şehrin sularını
arttırmak hususunda ne gibi çareler bulunabileceği.
7: Beyoğlu ve Boğaziçi cihetlerinde her iki sahile muvazi teşkil edilecek esas mecranın
güzergâhı ve hangi noktalardan denize döküleceği.
8: Kadıköy cihetlerinde cereyanların lağım sularını açığa götürüp götüremeyeceği.
Götüremediği takdirde lağım sularının ancak tasfiye edildikten sonra saf suyun dereye sevki icap
edip etmeyeceği. Elhasıl bu gibi daha birçok mesail-i mühimme vardır ki bunların tayini ancak
arazinin tetkikiyle tetebbuat-ı ibtidaiyelerinin icrasından sonra mukayese ve münakaşa edilebilir.
Bundan başka bu mesailden her biri birkaç suretle daha hallolunacak bir mahiyettedir ki
bu suret-i hallerde her birinin projesinin ancak kâğıt üzerine tersiminden sonra rüçhaniyetleri
tayin edilebilir.
Sayı: 22 Haziran 1926
Binaenaleyh şu fikirdeyiz ki:
İstanbul lağımlarının projesine başlanılmazdan evvel baladaki mesail ve buna ait nikatın
tetebbuat-ı ibtidaiyeleri icra edilmek ve ondan sonra projeye başlanılmak icap eder.
Bunlar için ilk yapılacak şey lağım inşası hususunda gayet muktedir ve sahib-i eser iki
veya üç ecnebi mütehassısına bir meblağ mukabilinde işbu etüdü yaptırmak ve bunlardan bütün
teferruatı üzerine âdeta kitap şeklinde bazı haritaları dahi cami olmak üzere bir rapor talep eylemek
lazımdır.
Bu raporda mütehassısların müttefik olmadıkları meseleler var ise onları da her biri kendi
imzası altında ayrıca derç etmek ve bu gibi münazaunfih olan mesaili Avrupa mühendis heyetlerine
müracaatla hal ve fasletmek suretiyle raporun her noktasını katileştirmek lazımdır.
91
92
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
Muhtelif Memleketlerde Beledi Usuller
Beynelmilel Şehirler İttihadı tarafından 1925 senesinde tertip ve tab ettirilmiş olan Les divers
pays le régime municipal dans adındaki eser Şehremini Muhittin Beyefendi’nin emir ve tensibiyle
Emanet Müdevvenat ve İhsaiyat Müdürü Ali Suad Bey tarafından “Muhtelif Memleketlerde Beledi
Usuller” namı altında tercüme olunarak mecmua ile müteferrikan neşre başlanmıştır. Ayrıca kitap
şeklinde de basılacaktır.
Şimdiye kadar lisanımızda bu tarzda yazılmış müstakil bir eser mevcut değildi. Her ne
kadar Mecelle-i Umur-ı Belediye’nin birinci cildinin 144 ila 192’nci sayfalarında mukayeseli tarzda
bazı malumat ve izahat münderiç ise de bütün bu izahat nihayet bir hukuk-ı idare müellifinin
belediyelerin hükûmet teşkilatı arasındaki mevkiini göstermek için yapmış olduğu bir tetkik
sahasından ileri geçemez.
Bu eser daha vasi mikyasta tetkikat ve tetebbuatı ihtiva etmekte ve hükûmet, belediye,
idare-i mahalliye, maarif-i ibtidaiye, zabıta-i belediye, rüsum-ı belediye … ilh. gibi şehirleri alakadar
eden bilumum hususatı cami bulunmaktadır.
Şurasını itiraf etmeliyiz ki garbın muhtelif memleketlerinde tatbik edilmekte olan belediye
usullerini, belediyelerin hak ve vazifelerini, hükûmetle münasebet ve rabıtalarını tahkik ederek
ona göre Türkiye belediyelerine de asri ve medeni bir şekil verebilmek için birçok Türk memur
ve mütehassıs senelerce Garp'ta şehir şehir, kasaba kasaba dolaşarak tetkikat yapmış olsa bu
eser müellifinin yalnız başına yapmış olduğu tetkikat derecesinde muvaffakiyet gösteremezdi.
Çünkü bir Garplı kendi muhitini, tabi bulunduğu şekl-i idarenin en ince noktalarını bir şarklıdan
herhalde daha iyi bilir. Binaenaleyh beledi usuller hakkında böyle mukayeseli ve etraflı bir eser
ancak Garplılardan birisinden beklenirdi.
Böyle hazır yapılmış bir tetkik ve tetebbuu Türkiye belediyelerinin büyük bir nimet ve
mazhariyet telakki edecekleri şüphesizdir.
Hükûmet-i cumhuriyemizce; idare-i umumiye-i vilayat ve idare-i hususiye ve mahalliye
kanunlarının esaslı surette tadili, polis ve jandarma teşkilatının tevhidi, maarif-i mahalliye ve
ibtidaiyenin asrın lüzum ve ihtiyacatıyla münasip bir şekle ifrağı teemmül edildiği şu sırada
belediyenin asri mevkiinin de tayin ve tespit edileceği bedihidir. Nitekim bunun için bir kanun
layihası ihzar olunup meclise takdim edilmiştir. Teşkilat ve teceddüdat hususunda yüzünü
garba çevirmiş ve en mütekâmil usul, en iyi kanun nerede, hangi millet ve memlekette ise onu
bilatereddüt aynen ahz ve kabulü şiar ittihaz etmiş olan rical-i idaremiz belediyelerimize teşkilat-ı
mülkiye ve mahalliye arasında asri bir istikamet verecekleri sırada onların acz-i idarisini izale,
menabi-i maliyesini teksir edecek tedabiri ancak bu eserde bulabileceklerdir.
Bu eserden bir şey daha anlaşılıyor ki o da memalik-i mütemeddine-i garbiyenin -bir ikisi
istisna edilirse- hemen kâffesinde belediyeden maada Evkaf gibi, idare-i hususiye gibi mahalli
ve hususi teşkilata hakk-ı hayat bırakılmamış olmasıdır. Bugün Türkiye’de idare-i hususiyelerin
yegâne saha-i faaliyetini teşkil eden maarif-i ibtidaiye ile yollar ve bazı müessesat-ı mahalliyenin
idaresi Garp'ta kâmilen belediyelere mevdudur. Evkaf namı altındaki kurun-ı vustai müessese ise
mevkiini çoktan tarihe terk etmiştir.
Sayı: 22 Haziran 1926
Gerçi Evkaf’ın mevkii ahiren anlaşılarak hükûmet-i cumhuriyemizce buna layık olduğu
şekl-i katinin bir, iki sene içinde verilmesi mukarrer ise de idare-i hususiye ve mahalliyeye hâlâ
seneden seneye kuvvet ve salahiyet bahş ve tevdi edilmekte bulunması taklit etmekte olduğumuz
garbın teşkilat-ı mülkiye ve belediye usulleriyle bir tezat teşkil etmektedir.
Binaenaleyh Dahiliye Vekâlet-i Celilesi’nce bittanzim meclise takdim edilmiş olan
Belediye Kanunu layihasının Dahiliye Encümeni’nde ve heyet-i umumiyede müzakeresi sırasında
bu eser mündericatının ve balada arz olunan cihetlerin ehemmiyetle nazar-ı dikkate alınarak yeni
kanunun emsali bilad-ı mütemeddine belediye kanunları derecesinde belediyelerin şimdiye kadar
Evkaf ve idare-i hususiye uhdelerinde kalmış olan bilumum hukuk ve salahiyetlerini ahz ve cami
bir tarzda tedvin olunacağı ümit edilmektedir.
Beynelmilel Şehirler İttihadı’nın bu tetebbunamesine muttali olduktan sonra “muhtelif
memleketler belediyelerinin mali usulleri” hakkında da mukayeseli bir eser mevcut veya
tertibi mutasavver olup olmadığı Belçika Sefaretimiz vasıtasıyla sordurularak bu tarzda bir
tetebbunamenin 1927 senesinde neşri musammem olduğu cevabı alınmıştır.
Şu halde Beynelmilel Şehirler İttihadı’nın neşretmiş ve edecek olduğu bu iki eserin
birincisinden Türkiye belediyelerine en son ve en asri şekli vermek, diğerinden de o şekli idame ve
tatbik ettirecek varidat menbalarını bulmak hususlarında pek çok istifade olunacağı şüphesizdir.
En mükemmel ve en iyi teşkilat evvela salahiyet, saniyen varidat ile idame-i mevcudiyet
edeceğine göre en asri ve en mütekâmil bir şekli tatbik için belediyelere kudret ve salahiyet
verilmekle beraber kuvve-i maliyece de ikdarları cihetine gidilmezse verilen kudret ve yapılan
teşkilat nazariyat sahasından ileri geçemez.
Bu nokta-i nazardan acilen tadil edilecek kanunlardan birisi de Belediye Vergi ve Resimleri
Kanunu’dur. Neşri musammem eserin vürudunda tercüme edilerek bunun mündericatından da
Belediye Vergi ve Resimleri Kanunu’nun tadil ve tecdidinde istifade olunacaktır.
Belediyeler için bu gibi nafi eserleri neşir ve ilmi teşebbüsleri himaye ve teşvik
buyurduklarından dolayı Şehremini Muhittin Beyefendi’ye teşekkür ve mütercim-i fazılına
muvaffakiyet temenni olunur.
1 Temmuz 926
Osman Nuri
93
94
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
İlk Söz5
1923 senesinde Büyük Britanya’nın “müstemlekât”, “Hindistan” ve “Hariciye” nezaretleri,
Lord “Onslow”un reisi bulunduğu “hükûmet-i mahalliye komisyon-ı kralisi”nin gerek Britanya
İmparatorluğu ve gerek bazı ecnebi memleketlerinin hal-i hazırda tatbik etmekte oldukları
hükûmet-i mahalliye yani idare-i mahalliye usullerinin evsaf-ı resmiyeleri hakkında malumat
toplamak için takdim ettiği talepnameyi nazar-ı itibara aldılar. İngiltere’nin “Hıfz-ı Sıhhat-i
Umumiye Nezareti”nde memur bulunmak dolayısıyla, bilhassa balada zikrolunan komisyon için
toplanmış olan, vesaike müstenit, bazı muhtıraların suret-i ihzarını murakabe etmek vazifesi de
bana düştü. Bu suretle, İngiltere’nin asıl İngiltere, Gal, İrlanda Serbest Hükûmeti ve Şimali İrlanda
kıtaları mahalli idareleri için de ayrıca bir faslı muhtevi olan bu kitabın ecza-yı asliyesini iktibas
için “Hıfz-ı Sıhhat-i Umumiye” Nezareti’nde cem olunarak mezkûr komisyona mal edilmiş olan her
ne malumat var ise bunları mucib-i fayda hale koymaya da memur edildim. Bu eserin Fransızca
intişarını talep etmiş olan “Şehirler Beynelmilel İttihadı” Cemiyeti, kitabın tabı için kendi
vesait ve menabiini istimal etmeme müsaade lutufkârlığında bulunduğu gibi Belçika Hariciye
Nezareti’nde müdür Mösyö “Devojel”in [Devogel] de esas vesaikin tercümesi için mesaisini teşriki
gibi muaveneti sebkat etti. Bu işe alakadar olan kâffe-i makamatın, mevadd-ı esasiye ve vesaik-i
asliyeyi tedarik ve istimal hususunda mazhar olduğum müsaadelerine mukabil minnet ve şükran
borcumu burada itiraf ve ifa ediyorum. Kitabın mevzuuna ait, resmi veya gayr-i resmi, en son
neşriyat kısmı ayrıca istişare edilmek suretiyle içlerinden ancak en şayan-ı tercih olanı her faslın
nihayetinde gösterilmiş ve böyle bir iş için fazla yer tutacağı muhakkak bulunan, resmi raporların
kâffesinin müfredatını mübeyyin tam bir cetvelinin derci cihetine gidilmemiştir.
Bir de, kendileri için hiç vazife ve aks-i halde muahezeyi mucip bir ciheti olmadığı halde
her biri kendi memleketine ait kısmın mütalaa ve tetkiki lütfunda bulunan müteaddit muhabirlere
teşekküratımı takdim ve bunlar meyanında Mösyö A. Bruggeman (Fransa), H. O. Frind (Kanada),
Profesör Ciusti [Giusti] (İtalya), E. H. Grayfit [Griffith] (Müttehide-i Amerika), Major J. A. Heris
[Harris] (Şimali İrlanda), Lindolt [Lindhult] (İsveç), E. P. Makaron [McCarron] (Serbest İrlanda),
Profesör Doktor Norden (Almanya), Doktor Çoltes [Schulthess] (İsviçre), Van Polç [Poelje]
(Hollanda), Senatör Ving [Vinck] (Belçika) ve E. Vayt [Whyte] (İskoçya) Efendilerin namlarını
suret-i mahsusada zikrederim. Hülasa, Hıfz-ı Sıhhat-i Umumiye Nezareti’nin istihbarat şubesi
memurları ve ezcümle Mösyö E. A. Çarls [Charles] Vort’a karşı da azim minnetlerimi beyan ve
muavenetlerinin pek kıymettar olduğunu zikreylerim.
Ağustos 1925
J. Montakü Heris [G. Montagu Harris]
5
Metinde geçen yabancı isimlerin orijinal halleri kitabın Fransızca ve İngilizce baskılarından eklenmiştir. G. Montagu Harris, Le Régime Municipal Dans Les Divers Pays: III Congrès International des Villes (Bruxelles: Union Internationale Des
Villes, 1925); G. Montagu Harris, Local Government in Many Lands, a Comparative Study (London: P.S. King and Son, 1926).
Henri Sellier’in yazısı İngilizce baskısında yoktur. Sellier’in yazısına erişimimizi sağlayan Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kütüphanesi çalışanı Yavuz Karayel’e teşekkür ederiz (Yayına hazırlayanların notu).
Sayı: 22 Haziran 1926
Mukaddime
Daha 1914 senesinde Belçika’nın “Gan” [Gand] şehrinde, cihanın başlıca beldeleri, “Şehirler
Beynelmilel Birliği”nin temellerini atarken bunların tezekkürüne arz olunan muhaberatın adet ve
miktarı, muhtelif memleketlerdeki belediye usulleri için iptidai bir nevi ceyb muhtırası yapılmasına
lüzum gösteriyordu.
Cihan Harbi tahribatının tamir ve yeniden ihya-yı umran teşebbüsünden biri bu “Şehirler
Beynelmilel Birliği” belediyeler beynindeki muhaberat işinde iade-i faaliyete muvaffak olabildi
ve dahil-i dairesi olan idarelerin vesaik ve müstenidat edinmek ihtiyacını tatmin için, hususen
kendi mikdaratını idarede ağır vazife yükü ve mesuliyeti altına girmiş olanlara her şeyden evvel
bu “Şehirler Beynelmilel Birliği”nin çalışmak için davet eylediği madde ve mesele ne ise onun açık
olarak tarif ve beyanı lazımdı.
Hakikat-i halde, beynelmilel mesaide tesadüf edilen en büyük müşkülat tarif ve tabirlerdeki
ihtilaf yüzünden tahaddüs eder. Hususen adli ve fenni mesailde unsurlar nazari noktadan manaya
yabancı ve fakat daimi inkılabat sahasında faal ve canlı halde idare harekâtının esaslarını teşkil
eden tabirler ve kelimeler pek doğru olarak tam manasıyla tercüme edildikleri halde manası bir
memleketten diğerine büsbütün farklı bir tagayyüre duçar oluyor.
Bizzat mütehassıslar, kendi milletlerine yabancı gelen tabirat ve manayı, ekseriya esna-yı
tedkik ve tetebbularında kendileriyle daha menus ve mütekarrip bulunan düsturlar ve tabirlere
ifrağ ediyorlar.
Mesela “mahalli hükûmet” maddesinde resmi yahut hususi raporlar ve vesaikçe daima
görülen yanlışlık, menşei her yerde aynı mebde ve cevherden olup hem teşrii hem içtimai aynı
şekilde evsaf arz eden idari hadisat ve mesailin tercüme ve izahında bu “mahalli hükûmet” tabiriyle
Fransızların buna müradif “komün-commune”yani nahiye tabirinin manasındadır. Buna binaen
hakikat-i halde “komün” kelimesi, asıl Fransızcadaki manası ve medlulü itibarıyla bu zamanın
teşrii ve içtimai bir şeklin hemen büsbütün Fransızlara mahsusiyetini ve mukayeseli mesail ve
hadisat-ı idariye müfessirlerinden ekserinin beynelmilel telakki ettikleri evsaf ve alamat-ı asliyesi
bulunmayıp ancak Fransa Büyük İhtilali’nin mevzuat-ı kanuniyesinden doğrudan doğruya az veya
çok müteessir olmuş olan memleketlere ait bir manayı ifade eder. Fransız yahut Belçikalı “komün”
[comune] Hollanda’nın “gement”i [gemeente], İtalyanların “komün”ü [comune] gibi aynı esastan
istinsah edilmiş ve aynı tarihi haiz olanlar, İspanyolların “münisipiyo”su [municipio], Almanların
“landgemayende”si [landgemeinde], “stad”ı [stadt], yahut “guçbezirke”sinin [gutsbezirke] gösterdiği
evsaf-ı teşriiye ve kanuniyeden hiçbirini haiz değildirler; ve yine bu saydığımız ikinciler,
İsviçrelilerin “zivil [zivil] yahut orç [orts] yahut virtelskemayenden”i [viertelsgemeinden],
Danimarkalıların “sugni komün” [sogne kommune] yahut “kobstad”ı [kobstad], İsveçlilerin
“fögderier”i ve Norveç’in “bay” [by] yahut “ladesteder”i ve Çekoslovakların “zupas” ilh. ile de aynı
evsafı haiz olmayıp bunlardan herhalde farklı bir bünye ve mizaç arz ederler. İngilizlere gelince,
bunların “sivil periç” [civil parish], “zirai yahut şehri distrik [district]”, “münisipal” [municipal] yahut
kontri [county] buruk/borough” , “siti” [city], “kontri”leriyle bunların üstüne suret-i hususiyede
konmuş olan “cunit bords/joint boards”lardan dolayı karışık ve dolaşık bir teşkilat esası izhar
eden idarelerini hatta teşrii mevcudiyetleri noktasından da Orta Avrupa’nın hiçbir şekl-i esasında
toplamak kabil değildir.
İşte bu şerait dahilinde, bazı mahalli hükûmetler usulleri üzerine mukayeseli tetkikat
yapıldığı vakit ne suretle hareket edileceği ve idari salahiyetlerin bazı ahval ve tezahüratını
muayenede evvela menşe ve esaslarına, teşekküllerine ve bünyelerinin tabayiine nüfuz etmek
arzusunu temin için ne kadar ihtiyatkâr olmak lazım geldiği anlaşılır. Bu takayyüt ve ihtimam, aslı
95
96
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
Fransız menşelerinden çıkma teşrii meslek ve müesseselerin sinesinde yetişmiş bulunan ve meyil
ve maksadı beynelmilel hükûmat-ı mahalliye usullerinin eşkâl-ı muhtelifesini zahiren insicamlı
ve ahenktar basit bir tarza irca etmek olan mütehassıslar da daha fazla ve şedid olmak lazım gelir.
Bununla beraber, mahalli idareler teşkilatına müteallik mesail, başka yerlerden ziyade
Fransız usul-ı teşriiyesini almış olan memleketlerde büsbütün hususi bir incelik arz eder. Latin
medeniyetinden yahut Cerman tesiratından yetişme olan başka milletlerdeki mahalli idare
teşkilatı, iktisadi ve içtimai şeraite tabi olarak tedricen müterakki surette tahavvül eden tarihi
ananeler neticesidir. Bunların mahalli idare usullerinde bilainkıta vaz olunan tarz tertipleri şöyle
sathi bir muayeneden geçirilince harice karşı tezahürleri âdeta eski bir usul ifham eder, halbuki
hakikatte kendi kaide ve inkılapları noktasından onlarca pek asridir. Fransa’da ise ihtilal hukuk
ve kavanini, teşkilat-ı mahalliye nokta-i nazarından bilakis hemen kati bir inkıta gösterir. Bunun
sebebi ihtilalin, tarz-ı kadimin devamınca tedrici ve yavaş tahavvülat ile hasıl olan teşkilat tarzını
kâmilen kesmiş, yıkmış olmasıdır. Başka emsalinde de olduğu gibi Fransız İhtilali’nin faal mucitleri
felsefi düsturlarını teşkil eden vahdet, müsavat ve kudret-i hakime müselles hissiyatıyla hareket
ederek eski tarz ve tertibi birden ve kati surette kesip bitirerek onun yerine bir mevzii ve mahalli
hukuk-ı umumiye usulü vücuda getirmek istediler. Bu usul o vakitten beri, en son vaz olunan
kanunlarında bile mahsus olduğu vechile, hemen hiç değişmeyerek kaldı.
Mahalli hususiyetlerin hepsini kesip atmak, cihet ve mıntıka muhtariyeti gibi fikirleri
son dereceye kadar kaldırmak ve bu suretle memleketin heyet-i mecmuasında milli kuvvet ve
hakimiyette yeknesak bir vahdet temin etmek isteyen bu ihtilalciler, “komün”lerin serbestisi ve
teşebbüsat-ı şahsiyesini hadd-ı asgariye indirmek arzusuyla mücehhez ve mütemezzic edilir.
Bunların bu düsturları bu noktada birinci imparatorluğun diktatörlük temayülleri ile takviye ve
tahkim edilmişti.
Müsavat arzusu onları, “komün”lere ayrılmış ve ehemmiyetleri, iktisadi irtibatları, derece-i
inkişafları ne olursa olsun yeknesak bir idare kanunu ile çevrilmiş bir millet fikir ve tasavvuruna
sevk etti.
Sinelerinde artık eski vilayet ananelerinin yaşayamaması mefkûresini gösterir bir dikkatle
tahdid edilmiş “departman” yani eyaletler teşkili neticesinde memleket, hükûmetin memurları olan
valiler elinde toplanmış oldu. Çünkü valiler vekâletnamelerini, nezdinde cümleten mesul oldukları
hükûmet-i merkeziyeden alıyorlardı. Bir nevi hakk-ı vesayetin istimali olan bu “komün”ler yani
nevahi tarz-ı teşriisi ancak son zamanlarda tahfif-i şiddet etmiştir.
Belçika ve Hollanda’ya Fransız İhtilali’nin usul-ı idariyesi ithal olunarak sunuf ve
mesleklerin ananat-ı kadimesiyle mezc ve terkip edilmişse de ihtilal hukuk-ı idariyesinin esasat-ı
umumiyesi ve ezcümle bunun kâffe-i ahvalde bütün memlekete seyyan ve yeknesak olarak tatbiki
hükûmet-ı mahalliye esaslarında sabit kalmıştır.
Bu memleketlerde nevahi birliği, mahalli hüküm ve kuvvetlerin mecmuunu bir merkeze
toplar. Hükûmet-ı merkeziyenin Fransa’da çok ve ehemmiyetli, Belçika’da hafif, Hollanda’da pek
mahrem ve ihtiyatlı olan teftiş ve murakabesi kayd-ı ihtirazıyla usul-ı idare, memleketin kıvam
ve kararı ve ehemmiyeti ne olursa olsun hep aynı halde kalır. Fransa İhtilali’nin vücuda getirdiği
tebeddül ve inkıtaa uğramayarak mahalli idareler teşkilatı ananelerinin tesiri altında kalmış
olan başka memleketlerin ekserinde nahiye yani “komün” idaresi Fransa, Belçika zihniyet ve
fehmiyetinden farklı başka türlü bir manzara-i kanuni arz eder.
Bunlarda evvela teşkilat ve muamelat tarzları ahvale; muhite ve menşeen [menşe-i]
tarihisinin ehemmiyetine göre değişir, sonra bazı kere salahiyet ve vazifesi bir mecburiyetle
aynı coğrafi daireyi aşmadığı halde mahalli kuvvetler başka mahalli hükûmetler vasıtasıyla idare
Sayı: 22 Haziran 1926
olunurlar ve o vakit nahiye memleketin asıl unsur-ı ibtidaisini gösteren idari bir cüz ferdliğinden
çıkarak herhangi bir idare veya hizmetin yegâne merkezi olur.
Bazı ahvalde yabancılara içinden çıkılmaz bir ihtilat arz eden bu tarz, mahalli idarelerin
oranın asri şehir halkına ihtiyacat-ı asliyeleri noktasından bambaşka bir sühulet-i hareket ve
itidal-i mesai ile tevafuku ve ona müsaadesi gibi faydayı haizdir.
“Şehirler Beynelmilel Birliği” Cihan Harbi’nden beri tertip ettiği ilk büyük kongresinde bu
tetkiklerin menşe ve mebadisine muhtelif memleketlerdeki belediye usullerinin tahkik ve tahlilini
vaz etmekten daha iyi bir yol bulamıyordu. İftihara şayan olan bu mesaiyi ifa için ise Mösyö
“Montagu Harris”ten daha münasip kimse olamazdı.
Bu zat birkaç sene evvel, İngiliz usul-ı idaresinin yeniden tensiki mesailini tetkik vazifesiyle
“mahalli hükûmet komisyon-ı kralisi”nin erkânından olmak üzere çalışmış; ve bu münasebetle
bilahare başlıca memleketlerdeki mahalli muamelat usullerine müteallik bir teftişi yapmış; ve aynı
zamanda da İngiliz şehircilik mütehassıslarından en meşhurlarının komisyona takdim ettikleri
raporları nizam ve tertibine koymuştur. Nizam ve tertip itibarıyla idari ve beledi muhtelif ahval
ve tezahüratın beynelmilel tanınması için Mösyö Montagu Harris’e mesai şerikleri çağırılmış ve
mumaileyh muntazaman tertip edilmiş mücmel ve mükemmel bir hüccet olan eserde beynelmilel
belediye usullerinin evsaf-ı asliyelerini ayan ve zahir hale koymayı iyi bilmiştir.
Belçika Dahiliye Nezareti Umur-ı İdariye Müdir-i Umumisi Mösyö “Bone” [Bonnet],
İspanya hükûmeti müdir-i umumilerinden Mösyö “Jozef Kalvo Sotelo” [Joseph Calvo Sotelo],
İspanya profesörlerinden “Lui Jordana Pozas” [Louis Jardona Pozas], “Jozef Jil Rubels” [Joseph Gil
Robles]; Estonya hükûmeti Reval İstatistik Kalemi Müdürü “V. Semetanin”lerle Filander [Finlande],
Hollanda, Macaristan, Fransa, Lehistan, Romanya birliklerinin tedkikat-ı mahsusalarıyla ikmal
edilmiş olan Mösyö Montagu Harris’in bu say ve eseri, bütün müderris ve muallimler, mektep
talebesi ve beledi idare memurları, hülasa: Asri heyet-i içtimaiyelerin “komün” ismiyle gitgide
daha mühim bir inkılap ve inkişafına bais olan bu amil ile alakadar herkes için kıymettar bir
vesika teşkil eder.
Mösyö “Dö Tokovil”in [Alexis de Tocqueville] tabiri vechile: “Nahiye tamamıyla tabiatta
mevcut olan yegâne cemiyettir, her nerede toplu insanlar var ise orada kendiliğinden bir nahiye heyeti
teşekkül eder. O halda nahiye cemiyeti, adetleri ve kanunları ne olursa olsun her millette vardır.”
Lakin nahiye umumi olursa mevcudiyetini pek muhtelif eşkâl ve menazırla izhar eder;
bundan dolayı, muhteviyatı bugüne kadarki bu nevi asarın hepsine faik bir teferrüt telkin ve
mezkûr muhtelif menazırın temaşası fırsat ve imkânını hasıl eden Mösyö Montagu Harris’e
teşekküre ve beyan-ı tebriğe borçluyuz.
Zaten “Şehirler Beynelmilel Birliği” bu noktalarda kalmayarak, netayici gelecek kongrede
anlaşılmak üzere usul-ı maliye ve büyük hidemat-ı umumiye teşkilatı hakkında şimdiden suret-i
mahsusada tahkikat icra etmektedir. Bu vechile “Şehirler Beynelmilel Birliği”nin sinesinden
gelen feyizli mesai-i müşterekenin en kıymetli netayicinden biri de, birbirine en muhalif siyasi
ufuklardan doğru umumun menfaatine olarak gelen hüsn-i niyet sahibi insanlarda tezahür edecek
olan şu, dünyanın her yerinde maddi ve manevi terakkiyat-ı müessesat-ı belediyenin inkişaf ve
tekâmülüne bağlıdır hakikatidir.
“Sören” [Suresnes] Belediye Reisi
Fransa Şehirleri ve Komünleri Birliği Kâtib-i Umumisi
Hanri Selye [Henri Sellier]
97
98
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
Birinci Fasıl
Medhal
Bu kitapta kullanılan “mahalli hükûmet” tabirinin mana-yı medlulü, hakimiyeti haiz bir
devlet toprağının münkasım bulunduğu cüzlerin gerek o kısım sekenesi tarafından müntehap
heyetler ve gerek hükûmet memurları vasıtasıyla olsun, idare-i umumiyesindeki suver ve eşkâlin
kâffesini ifade eder. Müttehit hükûmetler ve vilayetler vesaire eczası beyninde kuvvetlerin tevzii
meselesi, bu hükûmetlerin müttehit bir teşkilat-ı esasiyesi olduğundan baladaki tarif vechile
“mahalli hükûmet”ten bahseden bir kitabın çerçevesinden hariçte kalacağı için mevzua dahil
edilmemiştir.
Bundan dolayı Almanya, Hükûmet-i Müttehide-i Amerika, İsviçre, Kanada ve Avustralya’ya
müteallik mebahiste “mahalli hükûmet” tabiri ancak devletin, vilayetlerin veyahut “kanton” denilen
eczasının tabii ve maiyeti olan kuvvetler tatbiki şeklinde tasavvur edilmemelidir. Cenubi Afrika ve
İngiliz Hindistan’ı vilayetleri de, ileride görüleceği vechile, bu tarif olunan şekilden az farklıdırlar.
Kitabın vüsat-i sahası müsaade ettiği derecede her memleketin elyevm takip etmekte
olduğu usul mücmelen tarif edilecek ve aynı zamanda bu usullerin her birinden çıkan mahalli
imtiyazların vüsat-i hakikiyesi hakkında az çok bir hüküm vermeye cehd olunacaktır.
“Mahalli hükûmet”, “mahalli hükûmet-i muhtariye”, “mahalli muhtariyet” ve buna mümasil
diğer ıstılah ve tabirat-ı mahsusa manaları arasındaki farklar ekseriya mevki-i münakaşaya
konulmuşlardır.
Burada böyle bir bahse avdeti teklif etmemekle beraber bu kitapta geçecek olan “mahalli
hükûmet-i muhtariye” tabirinden murad edilen mana, iki cevher-i asliden mürekkep olup da
bunlardan birincisinin kendi haricinde her nevi teftişten azade bir mahalli hükûmet içinde
mündemiç bulunmasıdır. Bu manada alınan tamamen muhtariyeti haiz bir “mahalli hükûmet” ile
kullanılan tabir arasında tenakuz hasıl olur; çünkü böyle bir muhtariyete malik olan her hükûmet
müstakil bir mevcudiyet teşkil edeceğinden artık onun “mahalli”liği kalmamak icap eder. O halde
buradaki muhtariyetten maksat mahalli bir hükûmetin diğer emsali olan mahalli hükûmetlere
veyahut hükûmet-i merkeziyeye nispetle haiz olduğu istiklalin derecesidir.
Bununla beraber, haricin teftişi olmaması da tamamen muhtariyet esasını ifade etmez,
meğerki bu istiklal nahiyenin mecmuundan idare-i umumiyece taksim edilmiş bir cüz-i tam eşi
olmasın. Burada da mesele yine kaide-i umumiye itibarıyla bir derece meselesidir. Umum ahali
tarafından doğrudan doğruya tedvir-i umur edilen bir hükûmet numunesi ve misali bulunmak
imkânıyla beraber şuna kail olmalıdır ki büyük milletlerin asri hükûmetlerine böyle bir usul-i
idare umumiyetle gayr-i kabil-i tatbik olduğundan bunun hadd-i marufu ancak “rey-i âm usulüreferendum” gibi bir usulden ileriye geçememektedir.
Bir memleketteki usulün diğer memleketteki ile mukayesesi esnasında nazar-ı dikkate
alınacak olan başlıca mesele bu iki noktadır, fakat bunlarda bir usulün muvafakat ve kıymetini
onun haiz olduğu muhtariyetle doğrudan doğruya münasebeti derecesinde farz ve taharri etmeye
mahal yoktur.
Küre-i arzı işgal eden beşeriyet ırklarının mizaç ve bünyeleri, tarihleri, örf ve âdetleri
nikat-ı nazarından aralarındaki pek derin farklar aynı hükûmet usulünün mütesaviyen bunların
her birine tatbikine mânidir. Hatta yalnız bir memleket içinde bile idare umurunun tenevvüü ve
elastikiyeti büyük bir ehemmiyet ve kıymeti haiz bir amildir. “Birine gıda olan şey diğeri için
Sayı: 22 Haziran 1926
zehirdir.” diyen bir halk meseli bize bu hususta bazı hakayık telkin eder, bu münasebetle burada
“Pop”un [Pope] bir beytini zikretmekten vazgeçemeyeceğiz:
“Şaşkınlar hükûmet şekillerini münakaşa ededursunlar; iyi idare edilen bir memleketin
şekli de iyidir.”
Burada mahalli muhtariyetin kıymeti olduğuna itikat edenlerin bunu terbiye ve idare
kabiliyeti nikat-ı nazarından da zikrettiğimiz beyti harfi harfine alamayacaklarından, “Pop”un bu
sözlerle ifade etmek istediği mana asıl madde-i cevheriyenin şekil ve kalıptan daha çok mühim
olduğu fikr-i sahihidir.
Bununla beraber, bu mülahazatın hilafına olarak, hükûmet şekillerini tetkik etmek faydasız
bir iş değildir. Çünkü şekil hem cevher-i asliyi, hem de aynı zamanda onun üzerine icra etmekte
olduğu bazı tesiratı ifade eder. O halde bir millet için diğer bir memleketin hükûmet mevzuat
ve esasatını olduğu gibi toptan alıvermek makul değildir, burada tarih, tıpkı ırk ve millet gibi
kendisininkinden başka bir yol takip etmiş olur; diğer cihetten pek az memleket vardır ki kendi
hükûmet makinesinin şu veya bu kısmını ıslah için bazı vesait aramasın ve pek muhtemeldir
ki böyle vesait-ı ıslahiye taharrisiyle başka memlekette müstamel olan bir tarz ve usulü kabul
mevkiinde bulunmasın.
Kitabın fasılları düşünülmüş bir tertip ile yekdiğerini takip eder. Bu tertipte Fransa en
başta gösterilmiş ve bu kısım diğerlerinden ziyade tafsil edilmiştir, çünkü Fransız usulleri muhtelif
memleketler tarafından suret-i mahsusada alınmış ve bu usuller diğer bazı memleketlere de tesir
yapmışlardır. Bundan sonra Belçika’nın, Hollanda’nın, İtalya’nın usulleri gelir, çünkü bunlar
Fransa’nınkilere en ziyade merbut olanlardır. Bunları müteakip derhal İspanya’nın gelmesine
sebep mahalli hükûmet kanunlarının oldukça hususi bazı lehçeleri olması ve diğerlerinden
ziyade Fransız usulüne benzemesidir. İskandinavya memleketlerinin usullerinin de kısm-ı
azamı keza Fransız esaslarına müstenittirler. Alman teşkilatına gelince bu, başka esasattan sudur
eder. Kitabımızda Alman usullerinin temelleri, karışık mekanizmasının müsaadesi derecesinde,
mücmelen zikredilmiş ve muhtelif idare şubeleri ise muhtelif hükûmetlerinin kendi bahislerinde
misal olarak yeni mahalli hükûmet tesisatına ait malumat-ı hususiyeleriyle beyan olunmuştur.
Fakat bu malumat-ı hususiye dediğimiz şeyler o kadar az sabit bir halde bulunuyor ki kitabın
enzar-ı ammeye vazı esnasında bu malumattan birçoğunun hakikat-i hale tevafuk etmeyeceğinden
korkulur.
İsviçre’nin mahalli hükûmet sistemi, “kanton”larının menşeine göre Fransız yahut Alman
usullerinin evsafını arz ettiği için kitapta bunun bahsi bütün berri Avrupa mebahisinin nihayetine
bırakılmıştır. Balkan devletlerindeki mahalli hükûmet usullerinin tarifi bu eser için pek de faydalı
olmamakla beraber Rusya’da tatbik olunan yeni usullerin mukayese nokta-i nazarından ehemmiyeti
düşünülmüş ise de “Sovyet” idaresi altındaki memleketlerin hal-i hazırda kabul ve tatbik ettikleri
usuller hakkında esaslı malumat elde etmenin fevkalhad müşkül olması bu memlekete müteallik
bahisten büsbütün vazgeçmeyi tercih ettirmiştir.
Büyük Britanya’da, buraya kadar zikrettiğimiz bütün memleketler usullerinden tamamen
farklı ve ayrı bir mahalli idare mefkûresine tesadüf ediyoruz.
“İngiltere”, “İskoçya” ve serbest kısmı da dahil olduğu halde “İrlanda” elyevm cari olan
usullerin tarifinden sonra, diğer bir fasılda da Büyük Britanya’nın mavera-yı ebhardaki “Dominyon”
[Dominions] müstemlekâtından bahsedilmiştir. Bunların usulleri Britanya usulü esasatına pek
yakın ise de bu hal muhalif ve inkişaf ve tekâmüle doğru mühim bir cihet takip eder. Bu kıtaattaki
99
100
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
muhtelif devlet veya vilayetlerin kabul etmiş oldukları mahalli hükûmetler eşkâlindeki tenevvüden
dolayı bu mevzuu umumi bir nazarla tetkik lazım gelmiş ve bu tarz da daha ziyade tevafukundan
ötürü Amerika Hükûmat-ı Müttehidesi’nin tetkiki bunlardan sonraya bırakılmıştır.
Kâfi yer bulunamaması hasebiyle Cenubi Amerika memleketlerinden bahsedilmemiş ve
diğer cihetten Afrika (Cenubi Afrika İttihadı müstesna) ve Asya memleketleri hakkında kolayca
malumat-ı kâfiye alınabilse de kitabın takip ettiği maksat ve gayeye umumiyeti itibarıyla tevafuk
etmemesinden naşi bırakılmışlardır. Yalnız Japonya’da elyevm tatbik edilen usul ile İngiltere’nin
“Dominyon”larına dahil bulunan Hindistan İngiliz’i için bir fasıl tahsis edilmiştir.
İkinci Fasıl
Fransa
Tarihi Malumat
Romalıların “Galya”6 İmparatorluğu devrinde, diğer vilayetlerinde olduğu gibi, belediyelere
geniş bir muhtariyet bırakılmıştı. Bunun zaman-ı hazıra kadar izlerini bırakmış olan eşkâli,
bilahare aklam elinde bir merkeziyete münkalip oldu. “Frank” hükûmet-ı mutlakasının bazı
mevaddını muhafaza ettiği bu usul, imparatorluğun sukutuyla ortadan kalktı.
Derebeylik teşekkülatı hükûmet-i merkeziye nüfuzunu büsbütün azalttı. Bu milli hercümerç
devrinin sonunda şehirler cemaatleri, “şart” [charte] yani fermanlarla mahfuz ve müeyyed beledi
hürriyetler elde etmeye tedricen vasıl oldular. Bazen basit bir uzlaşma ve bazen de silah kuvvetiyle
alınmış olan bu fermanlar hakikat-i halde beylikler rüesasıyla yapılan muahede yahut bir suret-i
tesviyeden ibaret olup, evvelce zihne lahik esaslara yahut mahalli hükûmetin umumi bir planı
üzerine müesses şeyler değildi.
Kral, büyük tabileri üzerine hükmetmeye başlayınca merkeziyete temayül tarzı bütün
kuvvetiyle yeniden zahir oldu ve 14’üncü karn-ı miladiden itibaren o fermanlarla meşrut şehir
muhtariyetleri ve hatta temellük imtiyazatı tedricen söndü gitti. Bu tarz-ı siyaset “Rişliyo”
[Richelieu] ve On Dördüncü
Lui” [Louis] devirlerinde son haddine erişti, fakat Fransa’yı tecezzi kabul etmez bir vahid-i
küll yapmak gayesi, memleketin eski vilayet zihniyetini yıkmak arzularına muvafık “departman”
yani eyaletlere taksimini yapan ihtilal hükûmeti ricaliyle “Birinci Napoleon” taraflarından takip
edildi. Bundan sonraki devirlerde de bu siyasetten vazgeçilmedi. Ve krallık, imparatorluk, yahut
cumhuriyet olsun teakup eden hükûmetlerin hepsi Fransa’nın vahdetini sıyanetle meşgul olarak
bunun için de bütün idare-i memleketi Paris hükûmet-i merkeziyesinin tamamen tabi ve maiyeti
yapmak çare-i yegânesini buldular. Millet, hükûmeti ile bu noktada sarahaten müttefiktir.
Zamanımızda mahalli idarelerle tedvir-i umur için şimdikinden daha geniş sahalara lüzum
olduğundan istişhad ederek bu hususta müsadif oldukları en büyük mânilerin bu merkeziyet
siyasetinden çıktığı mülahazasında bulunan mustatraf-ı idare yahut “mıntıka idaresi-regionalisme”
usulünün müdafileri için muvafık gelecek hiçbir hareket vaki olmamış ve olmamaktadır.
6
Şimdiki Fransa’nın büyük bir kısmı.
Sayı: 22 Haziran 1926
Nahiye “Komün”
Nahiyelerin Menşei
Fransa’da mahalli idarenin cüz-i ferdi nahiyedir. Nahiyeler eski zamanlardan beri mevcut
idiler, fakat şimdiki şekilleri “Büyük İhtilal”in ve “meşruti meclis-i umumi”nin 1789’da her “kasaba,
şehir, piskopos dairesi, yahut çiftçi cemaati”nin bir nahiyesi olması kararından bed eder. Bunların
mecmuu 44.000’dir.
Mahalli idarelere eşhas beyninde olduğu gibi müsavat esası tatbik olunmuştur; bu suretle
pazar yerini havi büyük köyler, çarşılı şehir veya karye arasındaki eski derece ve farklar kaldırılarak
hep nahiyeler aynı seviyeye ifrağ edilmişlerdir.
Bu esas bugüne kadar muhafaza edilmektedir. Paris şehri hariç kalmak üzere, sanayii
münkeşif ve müterakki bir şehir veya ufak bir kasaba veyahut büsbütün zirai bir mevki olsun, her
nahiye aynı şekl-i esasiyi, aynı hukuku ve aynı vezaifi haizdir.
Nahiyelerin İhsaiyatı
1921’de Fransa nahiyelerinin adedi 37.963 idi. Bunlardan 22.000’in her birinde 500 veya
bundan az ve 374’ün beherinde ancak 50 nüfus var idi. Bu derecatın öbür nihayetinde ise 12
nahiyenin her biri 100.000’den 400.000 ve iki nahiyenin beheri 400.000’den 1.000.000 nüfusa
kadar sekeneyi muhtevi idi.
Nahiyelerin mesaha-i sathiyeleri 4 hektardan 1.000 kilometre murabbaına kadar değişir;
mutavassıtı 1458 hektardır.
Beledi Meclis
Her nahiyenin, dört sene için müntehap ve nüfusunun adedine göre on kişiden otuz altı
kişiye kadar azalı bir meclis-i beledisi vardır.
İntihap
Yaşı yirmi biri geçmiş her Fransız, altı ay ikamet etmekle bulunduğu nahiyede intihap reyi
vermek hakkını haiz olur.
Nüfusu on binden fazla olan nahiyeler intihap daireleri olmak üzere mahallelere taksim
olunabilirler, böyle olunca her mahalle alelekall dört aza intihap etmelidir.
Meclise İntihap Olunabilmek
Muavenet-i umumiyeden bir şey almayan mahkûm yahut takibat-ı adliye tahtında
olmayan; o kaza dahilinde resmi memuriyeti, nahiyede ücretli vazifesi, mektep müdürlüğü yahut
muallimliği bulunmayan, 25 yaşına gelmiş her müntehip veya mükellef Fransız meclis azalığına
intihap edilebilir.
-Mabadı var-
101
102
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi
Tayyare Cemiyeti’ne Yardım Ediniz!
Bir milletin terakki ve inkişafı, idame-i mevcudiyeti istiklal ve satvetiyle kaimdir. İşte bu hakikati bilen
Türk millet-i necibesi duçar-ı tezelzül olan istiklalini pek büyük fedakârlıklarla bütün cihanı hayretlerde bırakacak
icaznüma bir kudretle elde etmiş ve satvetini de o millet-i necibeye layık bir derecede temin ve tevsik eylemiştir.
Aziz vatanın muhterislere karşı muhafazasında en mühim amil olan vesait-i müdafaadan biri de
tayyarelerdir. Son zamanlarda teşekkül eden ve hummalı bir faaliyetle fevkalade asar-ı muvaffakiyet gösteren
Tayyare Cemiyeti’ne; teşekkülünden istihdaf olunan gayeye bir an evvel vusul için büyük Türk milletinin bütün
kuvvetiyle müzahir olacağına hiç şüphe yoktur.
Şehremaneti Mecmuası’na Yeniden Abone Olanlar ve
Abonelerini Tecdit Edenler
Abone
Numarası
271
İstanbul Elektrik Şirketi
272
Çakmakçılar’da Agopyan Hanı’nda Salih Cevdet Bey
273
Tramvay ve Elektrik Şirketleri Umur-ı Hukukiye Dairesi
274
Bor Belediyesi
275
Büyükçekmece Belediyesi
276
Çankırı Valisi Bekir Sami Bey
277
İnebolu Belediyesi
278
Bozüyük Nahiyesinde Hacı Selamizade Rıza Efendi
279
Kağızman Belediyesi
280
Iğdır Belediyesi
281
Buz Fabrikasında Elektrik Mühendisi Süleyman Oktay Bey
282
Bahr-ı Siyah Sahilinde Ulus Belediyesi
283
Adalar Kazası Kaymakam-ı Sabıkı Sedad Aziz Bey
284
Sürmene Kazasının Humurgân Belediyesi
285
Büyükada’da Doktor Celal Muhtar Bey
286
Erenköy Kız Lisesi Müdüriyeti
287
Lapseki-Çardak Nahiyesi Belediyesi
288
Söke Belediyesi
289
Mersin Belediyesi Zabıta-i Belediye Memuru Nedim Efendi
290
Uşak-Ulubey Nahiyesi Belediye Reisi Osman Oğuz Bey
291
İstanbul Balıkpazarı’nda Nafia Hanı’nda Hüsnü Bey
-Mabadı var-
Sayı: 22 Haziran 1926
103
104
İstanbul Şehremaneti ̇ Mecmuasi