KÛR’AN-I KERİM IŞIĞINDA EYYUB (as)
Arz ve semâvatın kilidi onda olup, dilediğine rızkı bast (veya kabzı) takdir eder. O herşeye âlimdir. (Şura 42/12)
Bast : rahatlama
Kabz : daralma
Sizi malınızdan / nefsinizden (canınızdan) / (emek verdiğiniz) semerenizden noksanlıkla (yani) korku ve açlık gibi şeylerle imtihan edeceğiz. Sabredenleri beşir et ! (Bakâra 2/155)
Semere : mal / mûlk / ekin / hayvan / ilim / makam / manevi alemde ulaşılan mertebeler / kalp ikliminde yapılan yolculuklar / fıtri değerlerin kemaliyet sürecinde katettiği seviyeler / bedeni ve ruhi terakkiyat
(Ey rasûlûm) abdimiz Eyyub’u da zikret. Rabbine (şöyle) nida (etti) : Şeytanın (vesvesesi) beni isyana (teşvik ederek) azabı temas ettirdi. (Sad 38/41)
(Ey Eyyub) ! Racûl (olarak ayağını yere) vur ! (Yerden fışkıran) serin (suyla) guslet ve ondan iç ! (Sad 38/42)
Berd : serin
Şarab : içmek (mesela su içmek)
Hamr : sarhoş edici
Ulûl elbab : ilim / hikmet / kudret kapısı
Messeni : sûi amel veya isyan duygusu
Rahmetimizden (ötürü Eyyub’a yitirdiği) ehlini ve (malını) misliyle hibe ettik. Ulûl elbab (sahipleri için bu kıssayı) zikrettik. (Sad 38/43)
• Eyyub (as) maddi ve manevi hastalıklarından ötürü sadıka / tahire / saliha eşinden gayrı herşeyini yitirmişti.
• Eyyub (as) maddi açıdan mallarını / evladlarını / hayvanlarını / ekinlerini yitirmişti. Allah’ın nimetlerini kullarına ikram eden salih birisiydi.
Nice cömert insan maddi sıkıntıya düştükten sonra halden anlamayan nadanların aşağılamalarına maruz kalmıştır. Bazen bu insanlar anneniz / babanız / eşiniz / kardeşiniz / evladınız hatta dün elinden tuttuğunuz kimseler olabilir.
• Eyyub (as) manevi açıdan dost ve akrabalarını yitirmişti.
Zenginlik esnasında düşman bile dost olur. Fakrû zaruret hasıl olduğunda bazen dost bile düşman olur. Mesela işini düzgün yapan, sözüne sadık nice iş insanları beceriksiz devlet idarecilerinden ötürü ekonomik kriz sürecinde iflas ettiğinde borçlarını ödeyemez, itibarları kalmaz, şahsiyetlerine dil uzatılır.
• Eyyub’un (as) fıtri açıdan kendisini mûspet / maruf / mûkerrem / mukaddes / mutahhar değerlere taşıyan duyguları yıllarca süren imtihan esnasında yavaş yavaş pörsümüştü.
Eyyub’un (as) inşa ettiği gönül sarayının dünyevi cennetinde türlü sebze ve meyvelerin yeşerdiği bostanlar / muhtelif hayvanlar / onları ıslah eden çalışanlar / göze aydınlık veren evladlar / konağın her daim sofralarına icabet eden dostlar hiç eksik olmuyordu. Adeta cennet misali bahçeden geriye kuraklıktan ötürü yaşama tutunma mücadelesi veren 2 tane kuru ağaç kalmıştı.
İnsan; ruhundaki 70 çeşit hazinenin tohumlarını besledikçe hayatiyet kazanır. O duygular yeterince beslenmezse zamanla kurumaya başlar. Nice insanlar bahar esintisinde salih / hasbi / sadık / mûtedil / muhakkik / muhterem / mûlayim / mùstakim yaşam tarzına sahip olsa bile rüzgar muhalif yönden esmeye başladığında herşeyi ters-yüz olduğu gibi ahlaki değerlerinde de çok ciddi sarsılma olur.
İnsanın mahiyetindeki 70 çeşit fazilet elbisesinden mahrum kalacak seviyede acziyet yaşaması Allah’ı herbir duygusuyla tesbih / tahmid / takdis etmesine de ciddi ölçüde mani olur. Zira ruha ait herbir duygu kendi nevinden beslenmeyi arzu ettiği gibi o minvalde marifet peteğini örerek, Hakk ile muhabbet eyleyip, semerelerini zevk-i ruhani ikliminde duymak ister.
Ruhun söz ve amel bütünlüğü içinde selim kalp & salih amel silsilesi marifet / muhabbet / zevk-i ruhani ikliminde yol aldıkça insan muazzam rahatlamayı (bastiyet) hisseder. Normal şartlarda 70 senede elde edilecek, ilmi / hikmeti / mûlkû belki 7 senede alır.
Ruh o hazinelerin nurani neşvesine büründüğünde 70 çeşit elbisesi kendine has renk tonlarıyla sıbğatallah ufkunda tûlû eder. Bu ilahi ihsandan mahrum kaldığında maddi ve manevi darlık (kabziyet) onu dünyevi ve uhrevi yönden perişan eder.
Allah’ın tüm kullarını nimetlerinden belli ölçüde imtihan etmesine “kabz” yani “maddi ve manevi darlık” diyebiliriz. Her insan gibi enbiya da bu süreci yaşamıştır. Eyyub (as) kıssası cûmle enbiya için emsal hükmündedir.
• Şeytanın mûspet / maruf / mûkerrem / mutahhar / mukaddes değerleri köreltmek için insana sağından / solundan / önünden / arkasından gelerek, bazen nefsiyle bazen yitirdikleriyle bazen sevdikleriyle bazen akıbetiyle ilgili tereddütler / ızdıraplar / sorunları vesvese vermesi, insanı ve çevresindekileri çok ciddi yıpratabilir hatta isyana teşvik edebilir. Bu haleti ruhiye hasbi insanlar için bitmek bilmeyen azaba dönüşebilir.
Şeytan insanın psikolojisiyle ilgilenir. İnsanın duygu ve düşüncelerini tahrik eder. İnsan iradesiyle ya onun teşvik ettiği şeye direnir veya ilgi gösterir.
Şeytan sadece o insanı değil, onunla ilişkili diğer insanları da aynı düşünceye teşvik eder. O insanlardan bazıları bu tahriklere boyun eğdiği zaman asıl sorun başlar. Zira o süreçten itibaren sadece kendi iradenizi sıratı mûstakim üzerinde tutmanız yetmeyebilir. O kişilerin herbirini ikna edecek somut çözümler sunmanız gerekir lakin kendi sorununuzu bile çözmekten aciz olduğunuz süreçte bu mümkün değildir. O kişiler çoğunluk teşkil ettiğinde sizi de ikna etmeye çalışır hatta dayatma süreci başlayabilir.
Nice kitlesel linç hadiselerinde birkaç kişiyle başlayan tepkisel söylem kısa sürede yüzlerce hatta binlerce insandan destek görmüştür. Misalen köylülerin hayatına baktığımızda geçmişteki hadiseler ibret vericidir. Mesele birkaç kişinin dedikodusuyla başlamış, ardından iftiraya dönüşmüş hatta tüm köylüyü tahrik ederek, o haneyi sürgün etmiş veya ateşe vererek buna zorlamıştır. Köydeki aklı selim insanlar bu zulmü engellemekte yetersiz kalmış, bazı ahmaklar da iftiraya itibar ederek, zulmün safında yer almıştır.
Şeytan insandaki hased / ihtiras / tûli emel duygularını körüklediği zaman devlet eliyle herhangi bir kesime cadı avı uygulanarak, milyonlarca masum insanın hayatı karartılabilir.
• Eyyub’un (as) maddi ve manevi alemdeki darlığı (kabziyet) muhabbet duyduğu insanlara karşı tavrına olumsuz yansır. Hayatta en çok değer verdiği eşine hiç beklenmedik cevap vermesi ne kadar zor bir imtihandan geçtiğine işaret eder.
• Eyyub’un eşi çok çetin geçen imtihandan ötürü dayanamaz hale gelmiş, ona olan muhabbet / merhamet / mûlayemet / şefkat duyguları azaldıkça azalmış lakin onu terk etmemişti. Bununla birlikte kadın da imtihanın zorluklarına artık katlanamıyordu. Zira aşırı yıpranmış ilişkilerinde herhangi bir ümid ışığı da görünmüyordu. Eşiyle arasındaki davranışlar Eyyub’u (as) rahatsız etmiş, o acziyet ve kızgınlıkla tepki gösterip, sıhhat bulursa şayet eşini sopayla darb edeceğini söylemişti. Eyyub sıhhat bulduğunda sözünü hatırlar ama eşine vurmaya da kıyamaz. Allah ikisi arasındaki meveddet duygusunu pekiştirecek yolu gösterir.
• Eyyub (as) maddi ve manevi musibetlerden derin azap duymuş, şeytanın vesvesesinden Allah’a sığınmıştı. Halini Allah’a arzederek, merhamet dilemişti. Allah ona taşıyamayağı yükü yüklememiş, bast ettiği nimetlerini kabz ettiği gibi tekrar ona iade eder.
• Eyyub (as) dünyevi ve uhrevi her türlü eraciften uzak bir hayat yaşadığı için bizim gibi mûnkerat / fuhşiyat / bağiy düşünce ve amellerden temizlenmek için istiğfar deryasında yıkanması gerekmez. O herdaim Hakk kapısına davet bekleyen evvabinden olup, sıbğatallah elbisesinin kendisini bürüyeceği gusûl davetini bekledi.
• Yahya (as) bizim gibi nefsine zûlmeden asileri tevbe / evbe / inabeye davet ederek, gusûl yani vaftiz ederdi. Bu şekilde fıtrata muhalif her türlü eracife tevbe ederek, selim bir kalple Allah’a yönelip, salih ameller ufkunda hidayet köyüne yolculuk yapılırdı. Allah ; vaftiz olmuş selim kalplerin ruhlarındaki 70 çeşit fazileti sıbğatallah elbisesine bürür.
(Ey Eyyub) ! (Sözünde) hanis (olmamak için) eline desteyle (başak alıp, eşinin sırtını sıvazlar gibi) darb et ! Biz onu sabırlı bulduk. O nimel abdehû olup, evvabindi. (Sad 38/44)
Nimel abdehû : ne güzel kul
Evvabin : her hali etvarıyla Allah’a yönelen
Not : Eyyub kelimesinin manasını evvabin vasfında aramak gerekir.
Eyyub Rabbine (şöyle) nida etti : (Ey beni dertlerimden arındıracak) erhamûr rahim ! (Şeytan) isyana (teşvik ederek) bana zarar veriyor. (Enbiya 21/83)
(Eyyub’un salih duasına) icabet ettik. Rahmetimizden (ötürü Eyyub’un) zararını (giderip, yitirdiği) ehlini ve (malını) misliyle inkişaf ettirdik. Abidler (için bu kıssayı) zikrettik. (Enbiya 21/84)
Muhakkak ki; biz sana vahyettiğimiz gibi Nuh / İbrahim / İshak / Yakub / (Yakub’un) soyundan gelenlere (mesela) İsa / Eyyub / Yunus / Harun ve Sûleyman nebiye vahyettik. (Hatta) Davud’a Zebur’u verdik. (Nisa 4/163)
(İbrahim’e) İshak ve Yakub’u hibe edip, hepsini hidayet ettik. (İbrahim’den) önce Nuh’a (hatta) zûrriyetinden Davud / Sûleyman / Eyyub / Yusuf / Musa / Harun’a da hidayet ettik. Muhsinlere cezasını (bu şekilde veririz)! (En’âm 6/84)
Hûsn -> Hasen -> Muhsin
—————————————————————
Her insan / aile / toplum / şirket / spor klübü / STK / dini cemaat veya tarikat / siyasi hareket / ideolojik yapı / millet / devlet / kültür ve medeniyetin kaderinde rahatlık (bast) ve darlık (kabz) az-çok mevcuttur.
• İnsan ; ilim / mûlk / makam / ruhi terakkiyat gibi zenginliklerin nimetlerinden azami istifade ettikten sonra onlardan mahrum kaldığında sıratı mûstakim üzerinde kalması çok zordur. Bu nedenle iflas etmiş zengin / cimrilerin eline muhtaç düşen cömertin / cahillerin emrindeki alimin / sefalet beldesindeki asillerin / eracif yığınları arasında iffet / sadakat / taharetini muhafaza etmeye çalışanların halinden o husustaki fakirler hiçbir zaman anlayamaz.
• Mesela 40 sene emek verdiğin işin / aşın / eşin / ailen / dostun / ülken / inanç kardeşliğin / mefkûre kardeşliğin gibi tüm zenginliğini hiç beklemediğin hadiselerin ardından çok kısa sürede yitirip, hayata yeniden başlamak için hicrete mecbur kalabilirsiniz. Adeta mallardan / canlardan / semerelerden noksanlaşan halimiz bizi birçok hususta bezdiren şartlarla el-ele vererek, inandığımız değerleri bile sorgulamaya sevk edebilir.
• Mesela birçok sektörü incelediğimizde her 3/5/7/10 senede yüksek sezon veya ekonomik daralma yaşanır.
• Mesela evrensel değerleri özümsememiş ülkelerde her 10 senede askeri darbe olur. Yüzbinlerce insana cadı avı uygulanır.
• Mısır / Fars / Grek / Çin / Hind / İbrani / Arap / Türk / İtalyan / İspanyol / Portekiz / İngiliz / Fransız / Rus / Germen / İskandinav milletlerin tarihinde nice bast ve kabz dönemleri olmuştur.
Mesela Mısır medeniyeti yeryüzüne 2000 sene hakim olduktan sonra 2000 senedir esaret yaşıyor.
Mesela İngilizler güneşin üzerine doğup-batmadığı imparatorluk kurmalarına rağmen günümüzde küçük bir adayı 4 devlet paylaşmak zorunda kalıyor.
Mesela Selçuklu devletine kabus gibi çöken Moğollar bölge insanını 300 sene kabz etmiştir.
Mesela Farsiler 1285 sene / Araplar 660 sene / Grekler 400 sene boyunduruk altında yaşamıştır.
• İslam medeniyetinden uzaklaşan mûslimler 1572 yılından beri her alanda kabz yaşamaktadır. Avrupa medeniyeti o tarihten beri tüm dünyaya egemen oldu.