Academia.eduAcademia.edu

Ergenlikte Cinsellik

Bireyin cinsellikle ilgili gelişme ve değişmelerinde en önemli etken içinde yetiştiği toplumun cinselliğe bakış açısıdır. Kültürlerin cinselliğe bakış açıları birbirinden farklı olabildiği gibi aynı kültür içinde yöresel farklılıklar da cinselliğe bakışı etkiler. Her toplum cinsel davranışa bazı sınırlamalar getirir. Örneğin; ensest neredeyse bütün kültürlerde yasaklanmıştır. Cinsel davranışın diğer yönlerine –çocuklarda cinsel faaliyet, evlilik öncesi cinsel ilişki, mastürbasyon-farklı toplumlarda değişen ölçülerde izin verilir. Cinselliğe bakışta başlıca toplumsal farklılıklar şöyledir: • Cinselliği bastıran kültürler, • Cinselliği kısıtlayan kültürler • Cinselliğe izin veren kültürler Bazı çok hoşgörülü toplumlar otoerotik faaliyetleri ve her iki cinsiyetten çocuklar arasında cinsel oyunu teşvik eder ve onların yetişkinlerin cinsel etkinliklerini gözlemlemelerine izin verir. Örneğin; Afrika'daki Chewa'da, çocukların cinsel faaliyette bulunmaması durumunda ileride çocuk sahibi olamayacağına inanılır. Yeni Gine'deki Sambia, biseksüelliği kurumlaştırmıştır. Buna göre bir erkek çocukluğunda yetişkin erkekler eşcinsel ilişkilere girer. (s.15) Öte yandan, çok kısıtlayıcı toplumlar ilk gençlik dönemindeki cinsel davranışı denetlemeye ve çocukların cinsellik hakkında bilgi edinmelerini önlemeye çalışır. Güney Amerika'daki Cuna'da, çocukların evlenene kadar cinsellik konusunda tamamen cahil kalmaları gerektiğine inanılır; çocukların hayvanların doğumlarını bile izlemelerine izin verilmez. (s. 15) Yarı kısıtlayıcı toplumlar ise ergen cinselliğini hoş karşılamaz ancak buna karşı yasaklamaları sürekli uygularlar. Örneğin, çocukların cinsel faaliyetlerde bulunması yasaktır; ancak büyüklerin faaliyetlerini izlemeleri zaman zaman görmezden gelinir. Bazı toplumlarda evlilik öncesi cinsellik yasak olsa da gizli yapıldığı sürece aileler bu duruma karşı çıkmazlar. Günümüz Gençlerinin Cinsel Yaşamı Gençlerin cinsel yaşantısı konusunda karşımıza üç olasılık çıkar. Bunlardan ilki gencin hiçbir cinsel davranışta bulunmamasıdır. Buna cinsel perhiz de denilebilir. İkinci olasılık erken evliliktir. Üçüncü olasılık ise evlilik öncesi cinsel yaşantıdır. Tüm ülkelerde erkekler bu olasılığı daha fazla kullanmaktadır. Hiçbir ülkede evlilik öncesi cinsel ilişkide cinsler arasında bizlerdeki kadar fark görülmemiştir. 1982 yılında İTÜ'de yapılan bir araştırmada bekar kızların % 3.7'sine karşılık erkeklerin % 38.4'ünün evlilik öncesi cinsel deneyimlerinin olduğu anlaşılmıştır. ABD ve Avrupa ülkelerinde yapılan araştırmalara göre kızların% 63'ünün erkeklerin ise %77'sinin cinsel deneyimi olduğu anlaşılmıştır. Bu durum kız ve erkek arasındaki farklılıkların azaldığına ve çifte standardın kalkmaya başladığına bir kanıt olabilir. Yalnız onların erkeklerinin gittikçe rastgele ilişkiden uzaklaştığı Türkiye'deki erkeklerin ise genellikle genelev vasıtasıyla böyle bir ilişkiye girdiği belirtilmektedir. Ancak bu durumun son yıllarda farklılaştığı düşünülmektedir. (s. 31)

Ergenlikte Cinsellik Bireyin cinsellikle ilgili gelişme ve değişmelerinde en önemli etken içinde yetiştiği toplumun cinselliğe bakış açısıdır. Kültürlerin cinselliğe bakış açıları birbirinden farklı olabildiği gibi aynı kültür içinde yöresel farklılıklar da cinselliğe bakışı etkiler. Her toplum cinsel davranışa bazı sınırlamalar getirir. Örneğin; ensest neredeyse bütün kültürlerde yasaklanmıştır. Cinsel davranışın diğer yönlerine –çocuklarda cinsel faaliyet, evlilik öncesi cinsel ilişki, mastürbasyon- farklı toplumlarda değişen ölçülerde izin verilir. Cinselliğe bakışta başlıca toplumsal farklılıklar şöyledir: Cinselliği bastıran kültürler, Cinselliği kısıtlayan kültürler Cinselliğe izin veren kültürler Bazı çok hoşgörülü toplumlar otoerotik faaliyetleri ve her iki cinsiyetten çocuklar arasında cinsel oyunu teşvik eder ve onların yetişkinlerin cinsel etkinliklerini gözlemlemelerine izin verir. Örneğin; Afrika’daki Chewa’da, çocukların cinsel faaliyette bulunmaması durumunda ileride çocuk sahibi olamayacağına inanılır. Yeni Gine’deki Sambia, biseksüelliği kurumlaştırmıştır. Buna göre bir erkek çocukluğunda yetişkin erkekler eşcinsel ilişkilere girer. ( s.15 ) Öte yandan, çok kısıtlayıcı toplumlar ilk gençlik dönemindeki cinsel davranışı denetlemeye ve çocukların cinsellik hakkında bilgi edinmelerini önlemeye çalışır. Güney Amerika’daki Cuna’da, çocukların evlenene kadar cinsellik konusunda tamamen cahil kalmaları gerektiğine inanılır; çocukların hayvanların doğumlarını bile izlemelerine izin verilmez. ( s. 15 ) Yarı kısıtlayıcı toplumlar ise ergen cinselliğini hoş karşılamaz ancak buna karşı yasaklamaları sürekli uygularlar. Örneğin, çocukların cinsel faaliyetlerde bulunması yasaktır; ancak büyüklerin faaliyetlerini izlemeleri zaman zaman görmezden gelinir. Bazı toplumlarda evlilik öncesi cinsellik yasak olsa da gizli yapıldığı sürece aileler bu duruma karşı çıkmazlar. Günümüz Gençlerinin Cinsel Yaşamı Gençlerin cinsel yaşantısı konusunda karşımıza üç olasılık çıkar. Bunlardan ilki gencin hiçbir cinsel davranışta bulunmamasıdır. Buna cinsel perhiz de denilebilir. İkinci olasılık erken evliliktir. Üçüncü olasılık ise evlilik öncesi cinsel yaşantıdır. Tüm ülkelerde erkekler bu olasılığı daha fazla kullanmaktadır. Hiçbir ülkede evlilik öncesi cinsel ilişkide cinsler arasında bizlerdeki kadar fark görülmemiştir. 1982 yılında İTÜ’de yapılan bir araştırmada bekar kızların % 3.7’sine karşılık erkeklerin % 38.4’ünün evlilik öncesi cinsel deneyimlerinin olduğu anlaşılmıştır. ABD ve Avrupa ülkelerinde yapılan araştırmalara göre kızların% 63’ünün erkeklerin ise %77’sinin cinsel deneyimi olduğu anlaşılmıştır. Bu durum kız ve erkek arasındaki farklılıkların azaldığına ve çifte standardın kalkmaya başladığına bir kanıt olabilir. Yalnız onların erkeklerinin gittikçe rastgele ilişkiden uzaklaştığı Türkiye’deki erkeklerin ise genellikle genelev vasıtasıyla böyle bir ilişkiye girdiği belirtilmektedir. Ancak bu durumun son yıllarda farklılaştığı düşünülmektedir. ( s. 31 ) Araştırmalara göre gençlerin erken yaşta cinsel ilişkiye girmelerinde akran grubunun büyük bir baskısı var. Öte yandan gençlerin pek çoğunda eşcinsellik ve mastürbasyon konularında yoğun bir şekilde endişe bulunmaktadır. Bu durum gençlerin sosyal yaşamlarını etkilemekte ve onların kendilerini toplumdan soyutlamalarına da neden olabilmektedir. Bu sırada gençte nörotik belirtiler, saplantılı düşünceler ve yeme bozuklukları görülebilir. Bekar kızların hamileliği de büyük sorun yaratmaktadır. Araştırmalara göre bu kızların kendilerine saygılarının çok düşük olduğu bulunmuştur. Bu genç kızların bir kısmı yalnızlıktan kurtulmak için, bir kısmı annesinden görmediği şefkati bebeğine vermek için ve bir kısmı da kendini kanıtlamak için hamile kalmışlardır. ( s. 46 ) Aile Tutumlarının Bireyin Cinsel Yaşantısına Etkisi Ailenin bireye karşı tutumları onun cinsiyet rolünü benimsemesi ve sağlıklı bir cinsel yaşam sürmesi için son derece önemlidir. Toplumumuzda anne-babanın çocuklarına cinsel gelişim hakkında pek bilgi vermediği bilinmektedir. Anne-baba ve çocuklar arasında sevgi ve saygıya dayalı bir ilişki olduğu oranda çocuklar sağlıklı yetişir. Ayrıca bu çocukların buluğ dönemlerinde sorunları az olduğu gibi evlilikte de cinsel sorunları az olmaktadır. Ergenlikle beraber çocuklar cinsel konulara artan bir merakla ilgi duyarlar ve vücutlarındaki değişiklikleri dikkatle izlerler. Ailenin yanlış tutumları bireyin farklı cinsel eğilimler göstermesine sebep olabilir. Ergenlikte eşcinsellik, ergenlik süresi içerisinde keşfettiği eşcinsel kimliği ya da ergenlikte çocuğun yaşadığı homoseksüellik benzeri eğilim taşıyan davranışlar bütünü. Çocukluk ve ergenlik çağında çocuğun başından geçen eşcinsel dürtü ve eğilimler bütünü olarak adlandırılır. Bu cinsel dürtüler bireyin cinsiyet tercihi, cinsel kimlik arayışı sürecinde kendini bulmasında önemli bir yere sahiptir. Ergenlik süresince eşcinsellik benzeri cinsel yönelim, davranış gösterip yine aynı süre içerisinde bireyin kendini buluşu ve gençlik çağı süresinde yavaş yavaş karşı cinse olan cinsel yakınlık başladıysa bireyin cinsel tercihinin eşcinsellik olmadığı söylenebilir. Ergenlik süresince bu tür hem cinse dönük, zamanla karşı cinse artan eğilimli deneyimler bireyin heteroseksüel kimliğinde farklılaşma yaratmaz. Cinsel kimliğini arayan ve sorgulayan ergen bireyin cinsel kimliğinin oluşumunda algı, hangi cinsiyete yakınlığı, hormonların faaliyeti kadar, toplum tarafından çocuğa uygulanan eğitim tarzı, davranış modelleri, çocuk yetiştirme tarzlarının da etkisi büyüktür. Cinsel İstismar, Tecavüz Cinsel istismar bir kişinin kendi rızası dışında cinsel bir eyleme hedef olması ya da buna kalkışılmasıdır. Kadın, erkek, çocuk, genç, yaşlı, her cinsiyetten, her meslekten ve her sınıftan insan cinsel istismara uğrayabilir. Cinsel istismar sözle, dokunmayla, davranışlarla olabilir. Cinsel istismarla her yerde ve her konumda karşılaşılabilir. Kurban ve failler bazen birbirini hiç tanımaz ama bazen de bu kişiler daha önceden tanınan hatta aile içinden biri olabilir. Özellikle bu türden eylemler yinelenen tarzda olduklarında birey için çok daha ağır sonuçlar doğurabilir. Cinsel istismarın ağırlığının derecelendirilmesi toplumlar ve kültürler arasında küçük farklılıklar gösterse de genel olarak hiçbir yerde hoş karşılanmayan ve ağırlık derecesine göre cezalandırılan bir durumdur. Cinsel istismarın her derecesi için akılda tutulması gerekenler şunlardır: - Hiçkimse cinsel istismara maruz kalmak istemez. - Hiçkimse cinsel istismarı hak etmez. - Hiçbir davranış cinsel istismar için neden olarak gösterilemez. - Her tür cinsel istismar kanunlar ve toplum önünde suçtur. - Alkol, uyarıcı ya da uyuşturucular sağlıklı düşünmeyi ve iletişimi bozar. -Bireyler alkol, uyarıcı ya da uyuşturucu madde etkisinde de olsalar davranışlarından sorumludurlar. - 18 yaşından küçük bireyler kanun önünde reşit sayılmadığından bunlarla girilecek evlilik dışı cinsel birleşme suç sayılacaktır. Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Cinsel yolla bulaşan hastalıklar dünyada en sık rastlanan enfeksiyon hastalıklarındandır. Batı ülkelerinde bu hastalıklar 1950'lerden 1970'lere doğru giderek artmış, 1980'lerde sabit bir düzeye ulaşmıştır. Ne var ki 1980'lerin sonundan itibaren pek çok ülkede, özellikle sifiliz ve gonore yeniden artmaya başlamıştır. Dünyada her yıl 250 milyonu aşkın kişi sifiliz ye (bel soğukluğu) yakalanır. Sifiliz vakalarının sayısı 50 milyon civarındadır. Trikomoniyaz ve genital herpes ise daha sıktır, ancak doktorların bu hastalıkları bildirmesi zorunlu olmadığından rakamlar kesin değildir. ( s.36 ) Günümüzde cinsel yolla bulaşan hastalıkların çoğu, tedaviyle hızla iyileşebilir ve bulaşması önlenebilir. Ancak, eski organizmaların yeni ya da ilaca dirençli türleri, yeni ortaya çıkan etkenler, hayat koşullarının değişmesi ve daha serbest yaşam tarzları nedeniyle yayılım çok fazladır. Günümüzde dünya üzerinde insanların hareketinin artışı, bu hastalıkların hızla yayılmasından da sorumludur. HIV/ AIDS HIV/AIDS HAKKINDA… HIV, insan bağışıklık yetmezlik virüsünün adıdır. AIDS ise kazanılmış bağışıklık yetmezlik sendromudur. AIDS’ in yani HIV’in ilk olarak nereden, nasıl ve ne zaman geldiğine ilişkin çok kesin bilgiler olmamasına karşın bir takım varsayımlar ortaya konmaktadır. Olasılığı yüksek olan varsayımlarda en kuvvetlisi; HIV’in Orta Afrika’da ev hayvanı olarak bakılan yeşil başlı maymunda bulunan bu virüs hayvanda herhangi bir hastalığa neden olmamasına karşın insana geçtiği zaman değişime uğrayarak insana zarar veren HIV virüsüne dönüştüğüdür. HIV/AIDS : - Korunmasız her türlü cinsel ilişki, - Test edilmemiş kan ve kan ürünleri, - Anneden bebeğe (anne karnında, doğum sırasında ya da emzirme ile), - Ortak enjektör, jilet… kullanımı ile bulaşır! 1980'lerden sonra ortaya çıkan HIV/AIDS, cinsel yolla bulaşan hastalıklar sorununa yeniden dikkat çekilmesini sağlamıştır. Çeşitli nedenlerle gizlenen ve gerçek sayılarına ulaşmanın her zaman mümkün olmadığı bu hastalıkları toplumun önünde tartışılır hale getirmiştir ve bu, son derece yıkıcı ve halen tedavisine sahip olmadığımız hastalık nedeniyle alınan tüm önlemler diğer CYBH'ler için de koruyucu önlemlerdir. Cinsel yolla bulaşan hastalıkların kontrol altına alınması, tanı ve tedavi için tıbbi olanakların sağlanmasıyla olur. Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmada eğitim şarttır. Kişilerin cinsel yönden aktif yaşlara ulaştıklarında kendilerini bu hastalıklara karşı nasıl koruyacaklarını bilmeleri son derece önemlidir. Bu amaçla yürütülen çeşitli projeler kapsamında gençlerin ve adolesanların bilgilendirilmeleri amacı ile merkezler kurulmaktadır. Bir kişide CYBH saptandığı zaman tedavi mutlaka eşine de uygulanmalıdır. Erken Yaşta Hamilelik Ülkemizde, en çok da kırsal bölgelerde çok fazla karşılaşılan erken yaşta hamilelikler ve doğumlar, anne adayının fiziksel ve psikolojik bakımdan henüz gelişimi tamamlamış olduğundan dolayı, bir çok riski de beraberinde getirir. Adolesan dönem, çocukluk ile erişkinlik arasında yer alan evreyi tanımlar. Dünya Sağlık Örgütü’nün 10 yaş ile 19 yaş arasında sınırlandırdığı bu dönem içerisinde ki kişi fiziksel, cinsel, psikolojik gelişimini tamamlar. Erken yaşta hamile kalan ya da doğum yapan kadınlar, 20 yaş ile 29 yaş arasında yer alan kadınlar ile kıyaslandığı zaman, hamilelik dönemi içerisinde yaşanan risklerde ve anne ölümlerinde artış olduğu görülür ( s. 39 ) Erken yaşta hamile kalarak doğumu tamamlayan kadınlarda rastlanan komplikasyonların artması, anne adayının fiziksel ve psikolojik bakımdan henüz doğum yapmaya ve anne olmaya hazır olmamasından kaynaklanmaktadır. Adolesan dönemde, doğumların genellikle zor geçmesinin sebeplerinden en önemlisi, kalça kemiğinin (pelvis) henüz net bir şekilde gelişmemesi ve hala gelişim evresinde olmasıdır. Kadının zor bir doğum geçirmesi fistül (anüsten birkaç santimetre uzakta, apse neticesinde meydana gelen akıntılı delikler), idrar ve dışkı kaçırma ve bunlara bağlı olarak kendini toplum içerisinden soyutlama gibi neticeler meydana getirebilir. Anne adayının yeterli bir şekilde beslenmemesi, bu sebepten dolayı aneminin meydana çıkması, düşük, erken doğum, hamilelikte hipertansiyon ve sezaryen ile doğum tekrar erken yaşta hamileliğin sebebiyet vereceği rahatsızlıklar arasında yer alır. Yapılan araştırmalar sonucunda, bebek ölümlerinin 15 yaş altı annelerde, 20 yaş altında ki kadınlara kıyasen çok daha fazla olduğunu gösterdi. Aynı zamanda erken yaşta hamile kalan kadınların bebeklerinde gelişim geriliği ve erken doğum riski çok daha fazladır. Bunların haricinde bebeğin düşük kilo ile dünyaya gelmesi ve nörolojik rahatsızlıkların daha fazla görülmesi de, adelosan hamileliklerin meydana getirdiği sonuçlardan bazılarıdır. Nörolojik hastalıklar, daha sonra ki yaşlarda, çocukta zeka geriliği, serebral palsi (hastalık değildir, bir grup nörolojik bozukluğu ifade eder), epilepsi (sara) gibi sinirsel problemler ile karşılaşılmasına sebep olur. Ergenlik çağına gelmeden, erken yaşta hamile kalmak ya da doğum yapmak, netice olarak hem annenin hem de bebeğin sağlığını ciddi anlamda tehdit edebilir. Mümkün mertebe bu çeşit hamileliklerin meydana gelmesi önlemeli ve kadına korunma teknikleri, cinsel yol ile bulaşan hastalıklar, doğru beslenme gibi konularda eğitim verilmelidir. Ülkemizde ergen hamileliğinin en temel sebebi, kültürel bir şekilde erken yaşta gerçekleşen evliliklerdir. Yapılan araştırmalar, ülkemizde en çok Doğu Anadolu bölgesinde her 10 kadından minimum birinin 15 yaşından önce evlenmiş (evlendirilmiş) olduğunu belirtmektedir. Aynı kültürel yapı neticesinde de bu gençler doğum kontrol metotlarını bilmediği için, hatta hamile kalmaya teşvik bile edilmekte ve erken yaşta hamile kalmaktadırlar. Her ne kadar batı ülkelerinde görüldüğü gibi çok olmasa da ülkemizde özellikle büyük şehirlerde evlilik gerçekleşmeden yaşanan hamilelikler mevcuttur. Bu hamileliklerinde sayıları her geçen gün daha da fazlalaşmaktadır. Kentleşme ve gelişme ile alakalı olarak evlilik yaşının ilerlemesi ve gençlerin evlilik öncesi (gençlik/ergenlik dönemlerinde) cinsel yaşam ve tutumlarının eskiye göre değişiklik göstermesine bağlı olmaktadır. Bunun nedeni her ne olursa olsun, ergen yaşta gerçekleşen hamileliğin çok fazla fizyolojik riskleri olabileceği gibi, önemli psikolojik sorunlara da neden olması mümkündür. Böyle bir durumda yaşanılabilecek ilk sıkıntı, hamileliğin devam ettirilip ettirilmemesi ile alakalıdır. Evlilik dışı gerçekleşen hamileliğin büyük bir geneli sonlandırılmaktadır. Fakat uygulanan işlem sonrası, genç kız yeterli sosyal ve psikolojik desteğe sahip olmadığı durumda, ciddi bir travmaya maruz kalmaktadır. Hele bu durumu ailesi ve/veya yakınlarının bilmesi gibi bir imkanı bulunmayan bir genç, bu travmayı daha da şiddetli yaşayacaktır. İstediği zaman yeniden olup olamayacağı ile alakalı sıkıntılar, hamilelik sonlandırma ile alakalı duyduğu suçluluk duygusu, aile/çevreye yalan söylemek/saklamak ile ilgili suçluluk ve bütün bunların stresör olarak baskı yapması ile beraber partneri ile yaşanabilecek ilişki sorunları, bu tip travmaların en baş nedenleridir. Ergen zaten içinde bulunduğu yaş döneminden dolayı çok sayıda hormonal ve psikolojik değişimi arka arkaya yaşamaktadır. Daha kendini tanımaz, kendi kimliği ile alakalı çeşitli bocalamalar yaşarken, anne kimliğini alacak olması olduğu gibi bir stresördür. Bu duruma bağlı olarak anne adayının ciddi duygusal sorunları yaşaması, travmatize olması ve bu durumun çiftlerin ilişkilerine yansıması görülen ve görülme olasılığı yüksek olan bir durumdur.  Aynı zamanda yetişkin olmayan bir anne tarafından dünyaya getirilip büyütülecek olan çocuğun da, ayrıca psikolojik sağlığının boyutlarından şüphe edilmelidir. Şekli, nedeni ya da neticesi her ne olursa olsun, ergen hamileliğinin meydana getireceği psikolojik travma ile başa çıkmanın en etkili şekli, bu durumun önlenmesi için baştan bir takım tedbirlerin alınmasıdır. Hamile olunması durumunda ise, kişinin kararı ne olursa olsun gerekli olan psiko sosyal yardımın sağlanması çalışılmalıdır. Kaynakça; http://www.e-psikiyatri.com/ERGENLIK-DONEMINDE-CINSELLIK-22237 http://www.dokudanismanlik.com/makaleler-ergen-ve-cinsellik.php http://www.odtugvo.k12.tr/media/49723/cinsel_e_itim.pdf http://www.gata.edu.tr/cerrahitipbilimleri/kadinhastaliklaridogumad/sss/ergen5.html http://jinekoloji.com/adolesan-erken-yasta-hamilelik/ http://www.cisead.org/cinsel-saglik/ergenlikte-cinsellik.html http://www.bursapsikolog.org/ergenlikte-cinsel-gelisim/ http://pdrgunlugu.net/ergenlik-doneminde-cinsel-tutum-nasil-gelisir/ Özbay, H ve Öztürk, E. (1992). Gençlik. İstanbul: İletişim Yayıncılık. Kulaksızoğlu, A. (1998). Ergenlik psikolojisi. İstanbul: Remzi Yayınevi. Gander, M.J. & Gardiner H.W. (1993). Çocuk ve Ergen Gelişimi. B. Onur (Ed). Ankara: İmge Yayınevi http://www.guncedanismanlik.net/index.php?option=com_content&task=view&id=384&Itemid=229 AYDIN B. (2005) Çocuk Ve Ergen Psikolojisi Luella COLE- JOHN J.B MORGAN (2001) Çocukluk ve Gençlik Psikolojisi Stainberg, L. (2005). Ergenlik Yazan: Bonnidell CLOUSE** Çev.: Turgay GÜNDÜZ*** ERGENLERDE AHLÂK GELİŞİMİ VE CİNSELLİK*( s. 15, 31, 36, 39, 46, )