ÇETİN, F. Demet, Yrd. Doç. Dr., ÖZBUDAK,Y. Berivan
D.Ü. Mühendislik Mimarlık Fakültesi
Mimarlık Bölümü Bina Bilgisi Anabilim Dalı 21280 DİYARBAKIR
Tel: 0412/2488403/3559
Faks: 0412/2237683
Email: fdcetin@dicle.edu.tr
Email: bbudak@dicle.edu.tr
KÜLTÜR DEĞİŞİMİNİN DİNİ YAPILARA ETKİLERİ VE DİYARBAKIR ULU CAMİİ
1. Giriş
Kültür kavramı; dini, ahlaki, adet, gelenek ve görenek gibi pek çok unsuru içine alan bir bütündür. Toplumlardan toplumlara farklılıklar gösteren bu kavram, sürekli olarak yenilenerek günümüz toplumlarına ulaşmıştır. Her toplum, kendine ait özellikleri bu kavrama dahil etmiştir. İnanışlara bağlı değişimler mimari yapıları da etkilemiştir. Örneğin eski Yunan’da birçok artistik kavram tanrısallaştırılmıştır. Örnek olarak Olimpus dağındaki tanrılar tanrısı Zeus, güzellik, aşk, şarap, savaş, fırtına tanrı ve tanrıçaları verilebilir.. Bu kavramlar Yunan yapı sanatına etki etmiş, tapınaklara resimler yapılmış ve tapılmıştır. Ancak dinlerin gelişmesiyle bu kavramlar yok olmaya başlamıştır.
Kültür değişimlerinin mimariye yansımasının önemli bir örneği Diyarbakır Ulu Cami’dir. Yapı plan boyutunda incelendiğinde merkeziyetçi bir yaklaşım sergilemektedir. Gerek yapının kent morfolojisi içindeki konumu, gerekse plan oluşumu, merkeziyetçi özelliğin kanıtıdır. Bu özellik İslam Ortaçağ mimarisinde önemli bir yaklaşımdır. Yapı tasarımı ve konumu nedeniyle Şam Emevi Cami’den sonra 5. Halef-i Şerif olarak kabul edilmiştir.
Çalışmada farklı medeniyetleri barındırmış olan yapının plan oluşumunda ve süslemesinde etkili olan medeniyetler incelenmiştir. Bu medeniyetlere ait kültürlerin Ulu Cami mimarisine etkileri belirlenmiştir.
2. Kültür ve Din Bağlamında Mimari
Tarihte toplumlara itibar kazandıran üç önemli unsur vardır. Bunlar; musiki, mimari ve şiirdir. Kültürlerin zaman içinde değişmesi, bu üç öğenin toplumdan topluma geçişine neden olmuştur. Her geçiş yeni bir kültürün temeli olmuştur.
Kültür kavramı çok eski dönemlere kadar iniyor olsa da, aslında modern bir kavramdır. 18. yüzyıldan bu yana kullanılmaktadır. İnsanlara ait bilgi, inanç ve davranışlar bütünü ile, bu bütüne ait nesneler kültür kavramını tanımlamaktadır. Yani 1871’de Taylor’un tanımlamış olduğu gibi kültür, her türlü beşeri olguyu kapsayan “karmaşık” bir bütündür [1].
Kültür, modern öncesi dönemlerin dinlerini tanımlamaktadır. Bu dönemlerde, insanların ortak alanı topluluklar arasındadır. İçeriği de ahlak, siyasallıkla ilgisi olmayan bir hukuk ve nihayet din anlayışıdır [1].
Yüzyıllar boyunca insanlar dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, hangi dine inanırlarsa inansınlar aslında temel öğretileri konusunda bir konsensus vardır. Yani bir görüş ve inanç birliği mevcuttur. Dolayısıyla denilebilir ki dinlerin toplumdaki işlevleri sonucunda insanlığın ortak ahlaki değerleri oluşmuştur [2]. Bu noktada küreselleşme kavramı ortaya çıkmaktadır.
Küreselleşme bir yandan toplumların birbirine benzeme süreçlerini, buna bağlı olarak da tek bir global kültürün ortaya çıkmasını, diğer taraftan da toplumların kimlik ve kültürel farklılıklarını anlamak için kullanılmaktadır [1]. Küreselleşme, geçmiş zaman toplumlarında da önemli olmuştur. Birçok farklı etnik grup ve bununla beraber değişen medeniyetler farklı kültür mozaiklerini oluşturmuşlardır. Yönetimlerin kültür mozağiyi ile birlikte gelen din ayrılıklarını kabul edip kurumsallaştırması, toplumlarda kültürel bir özümsemenin yaşanmasını sağlamıştır. Bu durum, kentlerin morfolojisini oluşturan öğelerden biri olan mimariyi de etkilemiştir.
Farklı kültürler, mimariye gerek fonksiyon, gerekse süsleme boyutunda yenilikler getirmiştir. Yine farklı etnik kökenleri olan usta ve zanaatkarların yapı üretiminde birlikte çalışmaları, gruplar arası öğretilerin aktarımına neden olmuştur. Bugün birçok kentimizde etnik grupların adıyla anılan mahalleler mevcuttur. Bu mevcudiyet kültürel ve dolayısıyla mimari özellikleri de beraberinde getirmiştir.
3. Diyarbakır Ulu Cami ve Kent Morfolojisindeki Yeri
Kent bölümlerinin, bölgelere ya da üç ana işlevsel grup olan, konuta, ekonomik etkinliklere ve dini-kültürel etkinliklere bağlı bina komplekslerine ayrılması Osmanlı kent morfolojisinin ana prensibidir [3]. Bu morfolojide dini yapılar merkez noktayı oluşturmaktadır. İslam Ortaçağında cemaatlerin birçok dini ve toplumsal işlevlerini yerine getiren camiler bu konumdadır. Bu dönemde camiler toplanmış cemaatin merkez noktasıydı. Orada sadece dini törenler değil siyasal toplantılar, adli mahkemeler, öğretim yapılmaktaydı. Bazen ziyaretçi ve gezginler misafir edilirdi [3].
Diyarbakır Ulu Cami de böyle bir merkeziyetçiliği kendinde barındırmıştır. Diyarbakır Ulu Cami, kenti saran surların içinde kalan ve bu bölgeyi dört parçaya bölen yol aksının Kuzeybatı kanadında yer almaktadır. Yollar Sur içini dört farklı çıkış kapısına ulaştırmakta ve Diyarbakır Ulu Cami yaklaşık olarak bu kapıların merkezinde bulunmaktaydı. Etrafında hanlar, çarşılar, hamamlar ve daha sonra da konut dokusu yer almaktaydı [Şekil 1].
Şekil 1 Kalkan Balığı ve Konumu
3.1. Yapının Tarihsel Gelişimi
Tarihi oldukça eskiye dayanan insanoğlu, ilk dönemlerinde anlayamadıkları, yanıtlayamadıkları ve kendilerini koruyamadıkları doğa olaylarını gizemli yöntemlerle algılamaya, tanımlamaya çalışmışlardır. Ruhani güçlere inanmışlardır. Bu güçler zaman içinde tanrı kavramını ortaya çıkarmıştır. Ancak konunun yalnızca tanrı boyutunda kalması yeterli olmamış ve kavram putlarla somutlaştırılmıştır.
Diyarbakır ulu Cami de tarihi İ. S. 7. yüzyıla kadar inen bir yapıdır. Yapının putperestlere ait bir tapınak olduğu sanılmaktadır. Bugün Hanefilerin ibadet kısmının orta yerinde en yüksek bölümü oluşturan kısmında vaktiyle bir put olduğu söylenmektedir [4]. Tapınak İ.S. 629 da Roma İmparatoru Herakliyus tarafından kilise olarak düzenlenmiş ve Mar Toma adını almıştır. Ancak kaynaklardaki farklı yaklaşımlara göre kilisenin yapım tarihi İ. S. 363’tür [5]. Anadolu’nun en eski camisi olan Diyarbakır Ulu Cami, İ. S. 639’da Müslüman Arapların Mar Toma kilisesini camiye dönüştürmesi ile oluşmuştur. 1091’de büyük Selçuklu hükümdarı Melikşah’ın buyruğu ile yapı büyük bir onarım görmüş ve bugünkü halini almıştır [6]. Erken İslam döneminin ünlü Şam Emeviye Cami’nin Anadolu’ya yansıması olarak yorumlanmaktadır [Şekil 2][7] [Resim 1-2-3].
Şekil 2 Şam Emevi Camii Planı [7] Resim 1 Şam Emevi Camii Üstten Görünüşü [7]
Resim 2 Şam Emevi Camii Avlusu
Resim 3 Şam Emevi Camii İç Mekan Görüntüleri
İslam aleminin 5. Harem-i Şerifi olarak kabul edilmektedir. Ortadaki büyük avlunun doğu ve batısında yer alan maksureleri
Maksure eski camilerde parmaklıklarla ayrılmış yüksekçe yer, güneyindeki Hanefiler Cami, kuzeyindeki Şafiler cami ve Mesudiye medresesi, batı girişinin hemen yanındaki Zinciriye Medresesi yapının dinsel ve kültürel bir bütün olduğunu göstermektedir [Şekil 3]. Yapının Şafiler Bölümünün yapımına Artuklular döneminde başlandığı ya da değiştirildiği düşünülmektedir [8] [Resim 4-5].
Şekil 3 Diyarbakır Ulu Camii Planı
Resim 4 Diyarbakır Ulu Camii Şafiler Bölümü Resim 5 Diyarbakır Ulu Camii Hanifiler Bölümü
3.2. Kültürel Yansımaların Diyarbakır Ulu Cami Mimarisine Etkileri
Diyarbakır Ulu cami putperestlerin yaptırmış olduğu bir yapıdır. Ancak daha sonra kiliseye dönüştürülmüştür. Kenti Müslüman Araplar tarafından işgali sonucu yapının 1/3 cami olarak kullanılmaya başlanmıştır. Diyarbakır Ulu Cami merkezi planlı bir yapı olup tek başına ya da külliyenin bir parçası olarak her dönemde kenti egemenliği altına almıştır.
Mezopotamya kültür uygarlığında, mimari oluşumlar daha çok iklimin etkisiyle ortaya çıkmıştır. Bu etkileşim sonucu oluşan “ Bit Hilani” hilani evinin önündeki sundurmalar yöre mimarisinde giriş olarak kullanılmıştır. Dini yapılarda da benzer etkileşimler görülmektedir [5]. Önce çevre ve çevredeki tasarımlar önemli olmuştur. Bu yaklaşımlar baz alınmıştır. Ancak zaman içinde dinlerin seramonisine, ruhuna uygun olan tasarımlara yönelinmiştir. Örneğin ilk mescit, çöl çardağı şeklindedir. Cemaat arttıkça direk sayısı artırılmıştır. Yani dinin etkisinde gelişen kültür kavramı mimariyi de yansımıştır. Diyarbakır Ulu Camii de daha önce kilise olarak kullanılması nedeniyle Hıristiyan toplumunun dini özelliklerine bağlı tasarımını yansıtan yapı grubudur [Resim 6-7].
Resim 6 Diyarbakır Ulu Camii Dış Görünüşü Resim 7 Diyarbakır Ulu Camii İç Görünüşü
Mar Toma ya da Saignt Toma adıyla bilinen kilisede, geç roma ve erken Bizans dönemine ait süslemeler yer almaktadır. Yapıdaki sütunlar, abartılı akantüs yaprakları, silme ve üst başlıklar, klasik Yunan ve Korentiyen anlayışının Roma günlerindeki Anadolu yorumudur [5] [Resim 9-10].
Resim 9 Batı Kanat Sütun Süslemeleri Resim 10 Doğu Kanat Sütun Süslemeleri
Yine avluyu çeviren mermer kolon ve başlıklar, Bizans dönemi kilise dikmeleridir [5]. Cami’de görülen yan neflerin sağ ve solda, doğu ve batı doğrultusundaki orta enli nefe dik olarak düzenlenmesi erken dönem Suriye mimarlığının önemli bir etkisidir.
Kentin zengin kültür mozağiyi vardır. 18. yüzyılda kentte 50 bin hanelik nüfus olduğu ve bunların yarısının Hıristiyan olduğu belirtilmektedir [5]. Geri kalanlar ise Ermeniler ve Süryanilerdir. Yine 1612’de şehre gelen Simeon, 1000 hanenin Ermeni, 50 hanenin Rum ve 70-80 hanenin ise Yahudi olduğunu ifade etmiştir. Kentte yalnızca Süryanilere ait olan toplam 7 adet kilise mevcuttur. Bu da göstermektedir ki Osmanlı dini mimarisi olan cami tasarımları kiliselerin etkisinde gelişmiştir [5].
Rokoko ve Neoklasik yeniliklere karşın merkezi planlı biçim dini mimaride her zaman önceliğini korumuştur. Hatta en önemli mekanların merkeziliği düşeyde de güçlendirilmiştir. Bu durum Ortadoks kiliselerinin bazı biçimsel öğelerini cami yapılarına kazandırmıştır. Buna örnek olarak, çan kulelerinin cami mimarisine minare olarak yansıtılması verilebilir.
Doğu-batı, kuzey güney olmak üzere dört cepheden oluşan Ulu Cami, her cephesi farklı mimari özellikleri taşımaktadır. Cephenin her bölümünde yer alan Korent düzenindeki sütunlar, camideki Grek mimarisinin etkilerine örnektir [Resim 11].
Resim 11 Korent Düzenindeki Sütunlar
Hıristiyanlık, başlangıçta Yahudiliğin tasvir yasağını benimsediği için ilk resim örnekleri ancak 3. yüzyılda katakomb
Katakomb ilk Hıristiyanların gizlice toplanıp dinsel tören yaptıkları yer altı mezar ve tapınağı duvarlarında görülür. Bu resimler genellikle çok basit ve şematiktir[Batı sanatı]. Bu durum kültürel etkilerin mimari eserlere etki etmesinin 3. yüzyılda başladığını göstermektedir.Camiye girişin iç cephesinde putlara tapılan dönemde duvarlara işlenmiş olan asma yaprağı figürü dönemin bağlarını ve şarapçılık kültürünün bir yansımasıdır [4]. Yani 3. yüzyılda başlayan bir kültürün 7. yüzyılda da kullanıldığının ifadesidir [Resim 12].
Resim 1 Sütunlardaki Asma Yaprağı ve Üzüm Figürleri
Zaman içinde bu süreç dinler arası kültürel bir alışverişe dönüşmüştür. Erken Hıristiyan sanatının oluşumunda Helen-Latin kültürü kadar kuzey kavimlerinin de katkısı olmuştur. Romanesk sanat deyince ilk akla gelen, ortaçağın büyük manastır yapılarıdır. Bunlar yalnız dinsel değil, sosyal ve kültürel etkinlikleri de içeren yapı kompleksleridir. Romanesk kiliseler ise kalın taş duvarları, masif kuleleri ve heybetli görünümleri ile kimi zaman bir şatoyu anımsatırlar. Romanesk mimarinin en yaygın formu çok nefli ve transeptli bazikal formdur. Bu üsluptaki kiliselerde orta nef ile yan neflerin bağlantısı masif ayaklara dayanan yuvarlak kemerlerle sağlanmıştır [9]. Diyarbakır Ulu camisinde de orta nef ile yan neflerin bağlantısı masif ayaklara dayanan yuvarlak kemerlerle sağlanmıştır. Yani Romanesk mimarinin etkilerini de yapıda görmek mümkündür [Resim13].
Resim 13 Şafiiler Bölümü İç Mekan Görünüşü
Bu dönemde dini yapılar önemini korurken Rokoko sanat anlayışı ortaya çıkmıştır. Rokoko 18. yüzyılda Fransa’da Barok ve Palladyenden sonra moda olan eğri çizgileri bol, gösterişli bir bezeme üslubudur. Rokoko İtalyan baroğu ile Fransız rokay
Rokay üslubu XV. Louis döneminde, 1710-1750 yılları arasında gelişmiş olan doğal ya da yapay çakıllar, kayalar ve deniz kabukları şeklindeki bir mobilya ve süsleme sanatı tarzından esinlenmiştir. Barok’un yuvarlak çizgileri aşırı dereceye götürülüp yapıların her yanı kıvrıntılı süslerle kaplanmıştır. Hiçbir yüzeyi olduğu gibi bırakmamak, bir duvarın ya da tavanın her yanını süslemelerle doldurmak, bunu yaparken de irili ufaklı yuvarlak çizgilere yer vermek, yaprak çiçek gibi motiflerle süslemek rokoko üslubunun özellikleridir [10]. Tarihlemeleri bir tarafa bıraktığımızda Diyarbakır Ulu Camiinde Rokoko sanatının etkilerini de görmek mümkündür. Yine Suriye kökenli Kıpti sanatı da plan oluşumunda etkili olmuştur.
Diyarbakır Ulu camiin
4. Sonuç
Kültür mozayiği çok renkli olan Diyarbakır’da, Diyarbakır Ulu Cami, birçok medeniyetin izlerini taşımaktadır.
Tarihi İ. S. 7. yüzyıla kadar inen yapıda öncelikle Ortadoks kilise yapılarının biçimsel öğeleri görülmektedir. Plan boyutunda orta nefli bazikal form aslında, kilise yapılarına ait bir tasarım yaklaşımıdır. Yapının sütun ve sütun başlıklarında görülen süslemeler geç Roma ve Erken Bizans dönemine tarihlenmektedir. Yörede nüfusu oldukça fazla olan, Süryanilerin süsleme sanatında oldukça iyi oldukları bilinmektedir. Sütunların yapıya eklenme zamanının bilinmemesi nedeniyle, Rokoko etkisinden de söz edilebilir.
İslam Ortaçağ’ında ise Kıpti sanatının etkisi ile Şam Emevi Camiden Sonra 5. halef-i Şerif olarak kabul edilmiştir. Diyarbakır Ulu Camii putperestlere tapınma zamanından başlayarak önce Hıristiyan dini ve daha sonra Müslüman toplumların kültürünü her noktasında taşıyan bir yapı gurubudur. Bu tür yapıların tarihi ve kültürel süreklilik boyutunda yaşanması ve yaşatılması gerekmektedir.
Kaynakça
AYDIN, Mustafa, “Küreselleşme, Kültürcülük ve Din”, Medeniyetler Arası Diyalog, Uluslararası Sempozyum,18-20 Eylül 1998, Diyarbakır.
TOPRAK, Binnaz, “Küreselleşme, Kültürcülük ve Din”, Medeniyetler Arası Diyalog, Uluslararası Sempozyum,18-20 Eylül 1998, Diyarbakır.
CERASI, M., Maurıce, “Osmanlı İmparatorluğunda 18. ve 19. yüzyıllarda Kent Uygarlığı ve Mimarisi”, Osmanlı Kenti, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 1999.
www.evrensel.net\Toplum - Yaşam [01_05_02].htm
Tuncer, Cezmi, Orhan, Diyarbakır Kiliseleri, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kültür ve sanat Yayınları, 1996, Diyarbakır.
TEKİN, Adil, Diyarbakır: Anadolu Tarihinin Taşlara Yazıldığı Kent, Dicle Üniversitesi Basımevi, 1997, Diyarbakır
ENDERLEİN, Volkmar, “Architecture”, Islam Art And Architecture, Köneman, 2000, Fransa.
Tuncer, Cezmi, Orhan,”Mukarnas, Oran, Orantı”, Diyarbakır Camileri, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kültür ve sanat Yayınları, 1996, Diyarbakır.
www. Ortacagsanatı.htm, Ünsal Yücel - Tarcan Yılmaz
HASOL, Doğan,Mimarlık Sözlüğü, Yapı Endüstri Merkezi Yayınları,
10