Academia.eduAcademia.edu

İşsizlik nedir

ekonomideki iş gücü seviyesi ile, işgücünün iş bulup çalışan kısmını ifade eden "istihdam seviyesi" arasındaki farktan meydana gelen, iş aradığı halde iş bulup çalışamayan işgücü. Milletler, bir yandan sosyal gaye ile bir kısım vatandaşlarının işsiz ve dolayısıyla gelirsiz kalmasını önlemek için, öbür yandan iktisadi kalkınmada mevcut işgücünden tam olarak faydalanabilmek için işsizliği önlemek veya hiç olmazsa azaltmak çareleri aramışlardır. Bu sebeple iktisadi gelişme planlarında, ülkenin çalışma politikası önemle ele alınarak yer altı ve yerüstü kaynakları ile birlikte insan gücünün de tam olarak değerlendirilmesi gayesi güdülmüştür. İşsizlikle mücadele sosyal bakımdan da son derece büyük bir önem arz etmiş, 19. yüzyılda sık sık vukuu bulan iktisadi buhranlar işsizlikle beraber sefaletin artmasına sebep olmuş, bu durum da sosyalist ve komünist cereyanların hazırlanmasına ve yayılmasına yardımcı olmuştur. İşsizlik, duruma göre çeşitli şekilde ortaya çıkmaktadır: 1. Açık işsizlik: Çalışma arzusu ve iktidarında olduğu halde cari ücret seviyesinde iş arayıp da bulamayanların toplamıdır. Bu işsizlik nevi ayrıca a) Devri (konjonktürel) işsizlik, b) mevsim işsizliği, c) Teknolojik işsizlik, d) Bünyevi işsizlik, e) Arizi işsizlik olmak üzere çeşitlere ayrılır. Devri işsizlik: Ekonominin dönemler halinde daralıp genişlemesine bağlı olarak değişir. Ekonominin büyüme devresine girdiği zamanlarda azalır, deprasyon zamanlarında ise artar. Mevsimlik işsizlik ise daha çok tarım kesiminde olmak üzere mevsime bağlı olarak üretim yapılan sahalarda çalışan iş gücü üzerinde kendini gösterir. Teknolojik işsizlik ise, sanayide makinalaşmanın meydana getirdiği işgücü açığından kaynaklanır. Bu durum uzun dönemde alınan tedbirlerle giderilmeye çalışılır. Bünyevi işsizlik de, ekonomilerin yapılarından doğan, ekonominin gelişmiş ve azgelişmiş olma durumlarına göre değişen özelliklerinden kaynaklanır. Mesela, gelişmiş ekonomilerde işsizlik oranı düşük olduğu ve kontrol altında tutulduğu halde, ekonomileri yeni gelişmekte olan ülkelerde işsiz sayısı ve oranı oldukça yüksek bulunmaktadır. Arizi işsizlik ise, hertürlü ekonomik yapıya sahip olan ülkelerde görülen ve ekonomik sistemin tabii işleyiş şeklinden zaman zaman istisnai olarak kaynaklanan bir geçici işsizlik nevidir. 2. Gizli işsizlik: Çalışır görünen, fakat çalıştığı işte iktisadi hasılaya bir ilavede bulunmayan insanların halini veya düşük verimle çalışılmasını ifade eder. 3. Sürekli durgunluk: Gelişmiş bir ekonominin belirli bir büyüme sonunda maruz kalması muhtemel iktisadi durgunluk halini ve bundan doğacak müzmin işsizlik durumunu belirtir. Gelişmiş ekonomilerde devri işsizlik, gelişmekte olan ülkelerde ise mahdut istihsal (üretim) imkanları karşısında gerek hızlı artan nüfus, gerekse süratli olarak emek arzında meydana gelen değişmelerden diğer işsizlik nevileri görülmektedir.

İşsizlik nedir? Bir ekonomideki iş gücü seviyesi ile, işgücünün iş bulup çalışan kısmını ifade eden "istihdam seviyesi" arasındaki farktan meydana gelen, iş aradığı halde iş bulup çalışamayan işgücü. Milletler, bir yandan sosyal gaye ile bir kısım vatandaşlarının işsiz ve dolayısıyla gelirsiz kalmasını önlemek için, öbür yandan iktisadi kalkınmada mevcut işgücünden tam olarak faydalanabilmek için işsizliği önlemek veya hiç olmazsa azaltmak çareleri aramışlardır. Bu sebeple iktisadi gelişme planlarında, ülkenin çalışma politikası önemle ele alınarak yer altı ve yerüstü kaynakları ile birlikte insan gücünün de tam olarak değerlendirilmesi gayesi güdülmüştür. İşsizlikle mücadele sosyal bakımdan da son derece büyük bir önem arz etmiş, 19. yüzyılda sık sık vukuu bulan iktisadi buhranlar işsizlikle beraber sefaletin artmasına sebep olmuş, bu durum da sosyalist ve komünist cereyanların hazırlanmasına ve yayılmasına yardımcı olmuştur. İşsizlik, duruma göre çeşitli şekilde ortaya çıkmaktadır: 1. Açık işsizlik: Çalışma arzusu ve iktidarında olduğu halde cari ücret seviyesinde iş arayıp da bulamayanların toplamıdır. Bu işsizlik nevi ayrıca a) Devri (konjonktürel) işsizlik, b) mevsim işsizliği, c) Teknolojik işsizlik, d) Bünyevi işsizlik, e) Arizi işsizlik olmak üzere çeşitlere ayrılır. Devri işsizlik: Ekonominin dönemler halinde daralıp genişlemesine bağlı olarak değişir. Ekonominin büyüme devresine girdiği zamanlarda azalır, deprasyon zamanlarında ise artar. Mevsimlik işsizlik ise daha çok tarım kesiminde olmak üzere mevsime bağlı olarak üretim yapılan sahalarda çalışan iş gücü üzerinde kendini gösterir. Teknolojik işsizlik ise, sanayide makinalaşmanın meydana getirdiği işgücü açığından kaynaklanır. Bu durum uzun dönemde alınan tedbirlerle giderilmeye çalışılır. Bünyevi işsizlik de, ekonomilerin yapılarından doğan, ekonominin gelişmiş ve azgelişmiş olma durumlarına göre değişen özelliklerinden kaynaklanır. Mesela, gelişmiş ekonomilerde işsizlik oranı düşük olduğu ve kontrol altında tutulduğu halde, ekonomileri yeni gelişmekte olan ülkelerde işsiz sayısı ve oranı oldukça yüksek bulunmaktadır. Arizi işsizlik ise, hertürlü ekonomik yapıya sahip olan ülkelerde görülen ve ekonomik sistemin tabii işleyiş şeklinden zaman zaman istisnai olarak kaynaklanan bir geçici işsizlik nevidir. 2. Gizli işsizlik: Çalışır görünen, fakat çalıştığı işte iktisadi hasılaya bir ilavede bulunmayan insanların halini veya düşük verimle çalışılmasını ifade eder. 3. Sürekli durgunluk: Gelişmiş bir ekonominin belirli bir büyüme sonunda maruz kalması muhtemel iktisadi durgunluk halini ve bundan doğacak müzmin işsizlik durumunu belirtir. Gelişmiş ekonomilerde devri işsizlik, gelişmekte olan ülkelerde ise mahdut istihsal (üretim) imkanları karşısında gerek hızlı artan nüfus, gerekse süratli olarak emek arzında meydana gelen değişmelerden diğer işsizlik nevileri görülmektedir. Sözlükte "işsizlik" ne demek? 1. Bir işyeri için durgunluk dönemi. 2. Bir ülkede ya da bölgede iş bulunmaması durumu. 3. İşsiz kalma, iş bulamama durumu. İşsizlik kelimesinin ingilizcesi n. unemployment, vacancy n. desolation, solitude, wilds Işsizlik ne demek? (Ekonomi) (Unemployment) Çalışma yaşları arasında olan, çalışmaya engel bir özürü bulunmayan ve çalışma arzusuna sahip kişilerin iş bulamaması durumu. Burada, isteğe bağlı yani "gönüllü" değil, istek dışı ya da "gayri iradi" bir işsizlik durumu söz konusudur. Bir ülkede işsizliğin önemli boyutlarda artması, ekonomik olduğu kadar sosyal alanda da çok ciddi sorunlar doğurabilir. O bakımdan, gelişmiş ve az gelişmiş hemen hemen bütün ülkelerin hedefi, istihdamın yükseltilmesi ya da işsizliğin ortadan kaldınlmasıdır. Ortaya çıkış şekillerine göre, çeşitli işsizlik türlerinden söz edilebilir : (a) Teknolojik işsizlik : Eskiden insanlar tarafından yapılan işlerin makineler tarafından yapılmaya başlanmasından sonra oluşan yani sermaye - yoğun teknolojilerin ortaya çıkarttığı işsizlik, (b) Yapısal işsizlik : Ekonomide sermaye yokluğu gibi nedenlerle yeterli ölçüde iş sahası yaratılamamasmdan kaynaklanan işsizlik, (c) Mevsimlik işsizlik: Özellikle tarım ve inşaat gibi mevsime bağlı iş kollarında uygun mevsimler dışında ortaya çıkan işsizlik durumu, (d) Konjonktürel işsizlik: Bir ekonomide talepteki daralma dolayısıyla beliren işsizliktir, (e) Arızı işsizlik: Grev, sel, yangın gibi geçici nedenlerin doğurduğu işsizlik, (f) Gizli işsizlik : Çalışır göründüğü halde, gerçekte üretime bir katkısı olmayan insanların çalışması durumu. 1 bölüm 2 bölüm önsöz Ekonomide her şey dönüp dolaşıp işsizliğe gelir. Uzmanlar ve politikacılar dikkatini ülkenin gayrifsafi yurtiçi hasılasına, enflasyonuna, faiz oranlarına ve servetine verse de, insanların iş sahibi olup olmadığı gibi basit soru hala çok temeldir. Tüm dünyadaki politikacıların ilk vaatlerinden biri tam istihdamdır. Elbette verdikleri bu sözü ne kadar yerine getirebildikleri değişir. Hükümetlerin işsizlikle mücadelesi anlaşılabilir bir durumdur. İnsanlar işlerini kaybedince büyük bir travma yaşarlar. Fakat serbest piyasayı bu kadar dinamik yapan, şirketlerin işe alımlarda ve işten çıkarmalarda esnek davranabilmesidir. Eğer bir emlakçı işlerin kötü gittiğini fark ederse, pazarlama ve ofis maliyetini düşürerek harcamalardan kısmaya çalışabilir. Fakat çalışanları işten çıkararak daha fazla tasarruf edecektir. Bu iki etkenin ilişkisi, yani hükümetin olabildiğince çok insanı istihdam ettirmeye çalışması ve şirketlerin hayatta kalma ihtiyacı, sırf emek piyasasının değil aynı zamanda ekonominin tümünün kaderini belirler. İki Emek Piyasasının Hikayesi Avrupa ve Amerika’daki deneyimleri karşılaştıralım. Avrupa’nın büyük bir kısmında emek piyasası kanunları, şirketlerin işten çıkarma yetkilerine sınırlandırma getirir ve asgari ücreti zorunlu koşar. Fakat Amerikalı iktisatçı Thomas Sowell’in Temel Ekonomi eserinde ortaya koyduğu gibi ‘’ iş güvencesi kanunları çalışanların işlerini korur fakat ekonominin tamamının esnekliğini ve verimini azaltır. Bu yüzden de diğer işçiler için iş yaratılmasını engeller.’’ Bu sebeple, Avrupa, emek piyasasının oldukça esnek olduğu Amerika’ya göre oldukça yavaş istihdam yaratır. İşsizliğin Tanımı En genel anlamıyla işsizlik, iş sahibi olmama durumudur. Fakat iktisatçılar için bu yetersiz bir tanımdır. İki iş arasında birkaç hafta işsiz kalan geçici ofis çalışanı ( geçici işsizlik ) ile sanayi artık denizaşırı ülkelere taşındığından becerilerini kullanmayacak olan fabrika teknisyeni arasında büyük bir fark vardır. İlki kısa sürede yeni bir iş bulup özel sektörün ekonomik verimine katkıda bulunur; ikincisinin ise devlet desteğiyle uzun bir süre yeniden eğitim alması gerekir. Farklı durumlar arasında ayrım yapabilmek için, iktisatçılar çeşitli işsizlik kategorileri sunar. Uluslararası Çalışma Örgütü’ne (ILO) göre işsizlik, işsiz olup da aktif olarak emek piyasasının geri dönmeye çalışma durumu olarak tanımlar. Amerika’da bu tanıma uyan işçiler, 2013’de yüzde 7.4’übuluyordu. bu yüzden, İngiltere’de 7,5; Avrupa Birliği’nde ise 10,9 idi. Uzun süredir işsiz olanlar ise ayrı bir kategori oluşturur. Bu grubun yüzdesi daha büyüktür çünkü öğrenciler, emekliler, anneler ve çalışamayacak kadar hasta ve engelli olanlar da bu kategori içindedir. İktisatçılar ayrıca, çalışanların yaş gruplarını da haklı olarak karşılaştırır. Yapılan araştırmalar ergenlikte ve yirmili yaşlarda uzun süre işsiz kalanların ileride uzun süreli veya daimi işsizliğe düşme ihtimalinin daha yüksek olduğunu göstermektedir. İşsizlik Oranı Nasıl Ölçülür ? İşsizlik iki şekilde ölçülür. İlki, işsizlik maaşı alanların sayılmasıdır. Buradaki sorun, işsiz kalan ve iş arayan insanların hepsinin bu maaşa başvurmamasıdır. Belki gururdan, belki de umursamazlıktan, belki de bu maaş için hak sahibi olduklarını bilmemelerinden dolayı insanlar işsizlik maaşına başvurmayabilir. Modern ve daha kapsamlı ölçme yolu, nüfusun temsili bir kısmını (İngiltere’de bu, he rçeşit geçmişe sahip 60 bin insandan oluşur) ve o anki çalışma koşullarını araştırmaktan geçer. İşsizlik seviyeleri gelgitler yaşar. Büyük Buıhran zamanında, Amerika’da yüzde 25’i bulmuştur. Fakat işsizlik oranı asla sıfır olmaz. Aslında hükümetlerin tüm iyi niyetli işsizlikle mücadele adına çabalarına rağmen dolu dizgin büyüyen bir ekonomide bile bu oran çalışan nüfusun yüzde 4’ünün altına nadiren iner. Pratikte tam istihdam imkansızdır, çünkü yeteri kadar iş olsa bile insanların kendilerine uygun işi bulmaları zaman alır hem de ekonomi geliştikçe ve teknoloji ilerledikçe bazı işçiler belli işleri yapabilmek için gereken becerilerden yoksun kalacaktır. Genelde, işsizlik, olabileceğinin üstündedir zira asgari ücret yasaları veya sendikaların maaşları belirleme gücü, şirketlerin daha ucuza daha çok işçi çalıştırmasını engeller. Aynı şekilde işsizlik maaşının varlığı, bazı insanları yeni iş aramak yerine işsiz kalmaya itebilir. Bu da iktisatçıların ‘’ doğal işsizlik oranı’’ yani uzun vadeli ortalama işsizlik oranı olarak adlandırdığı olguyu ortaya çıkarır. En meşhur İngiliz iktisatçılarından A.W. Philips, işsizlik seviyesi ve enflasyon arasında tekinsiz ilişki tespit eder. Eğer işsizlik belli bir seviyenin altına inerse, maaşları ve böylece enflasyonu yukarıya iter çünkü şirketler çalışanları ellerinde tutabilmek için fazladan maaş ödemeye hazır olurlar. Yüksek işsizlik durumunda bunun zıttı olur ve enflasyon aşağıya itilir. Ekonomideki tabiriyle enflasyon ve işsizlik arasında negatif korelasyon vardır. Philips’in kuramı ekonomideki en uzun soluklu modellerden birine hayat verir: Philips Eğrisi. Bu eğri yukarıda bahsedilen negatif korelasyonu gösterir. Mesela işsizliği yüzde 4’e tutmak istiyorsanız, yüzde 6’lık enflasyona razı olmanız gerekir. Eğer enflasyonu yüzde 2’de tutacaksanız, yüzde 7’lik işsizlik seviyesini kabul edeceksiniz. Meşhur iktisatçı Milton Friedman’la beraber Edmund Phelps, bu fikri bir adım daha ileri taşır ve ‘’ enflasyonu hızlandırmayan işsizlik oranı’’ (NAIRU) kuramını geliştirir. Bu kurama göre, politikacılar Philips Eğrisi’ni kullanarak kısa vadede işsizliği aşağıya çekmeye çalışsalar da, eninde sonunda işsizlik doğal oranına ulaşacaktır. ( Bu sırada faiz oranlarını düşürerek ekonomiyi geliştirme çabaları ekstra çabalara ekstra enflasyon yaratacaktır ama bu başka bir tartışma konusudur.) Politikacılar hala insanlara gerçekçi olmayan yüksek istihdam sözleri vermeye devam ediyor. Fakat iktisatçılar iç karartıcı bir cevap vererek tam istihdamın pratikte imkansız olduğunu hatırlatıyor. 3 bölüm İŞSİZLİĞİN NEDENLERİ, SONUÇLARI, ÇÖZÜM YOLLARI                 İşsizlik bir ekonomide işlerin yolunda gidip gitmediğini gösteren en önemli kriterlerden biri durumundadır. Hem gelişmiş ülkelerin hem de gelişmekte olan ülkelerin iyileştirmeye çaba sarf ettiği bir sorundur işsizlik. İşsizlik deyince kastettiğimiz şey, o yılın cari ücretleriyle çalışmaya razı olan fakat iş bulamayan kişilerdir. Dünya genelinde artan teknolojik gelişmeye bağlı olarak değişen üretim yöntemleri insanların iş gücüne katılımlarını kısıtlamaktadır. Ayrıca sürekli artan nüfusa istihdam oluşturmak da oldukça güç bir mesele olduğundan, işsizlik hemen her ülke için sürekli üstünde durulan ya da kontrol altında tutulan bir konudur.                 İşsizliğin nedenleri çeşitlidir. Gelişmiş ülkelerde daha çok talep yetersizliğinden kaynaklanmakta, gelişen ülkelerde ise yeterli istihdam alanının olmamasından ileri gelmektedir. Gelişmekte olan ülkeler ekonomik açıdan tarım ülkesi olmaktan sanayi ülkesi olmaya geçerken işsizlik oranlarının artmaması çok zordur. İşsizlik yaşanmaması için tarımdan sanayiye geçecek olan işgücü için yeterli istihdam alanı açılması gerekmektedir ki bu da yeni sanayileşmekte olan ülkeler için bir anda olabilecek bir durum değildir. Ayrıca kırdan kentlere göçün hızlı bir şekilde artması da işsizliğin önemli nedenlerindendir. Ayrıca devletlerin uyguladığı yanlış istihdam politikaları günümüzde işsizliğin en önemli nedenlerinden biri sayılmaktadır. Gelişen teknoloji de üretim sistemlerini kökten değiştirerek, üretimin daha az emeğe ihtiyaç duymasına neden olmuş ve bu da işsizliği arttıran sebeplerden biri haline gelmiştir.                 İşsizlik hem bireysel hem de toplumsal bir takım sonuçlar doğurur. Bireysel sonuçlarının en önemlilerini kişinin psikolojik açıdan rahatsız hissetmesi, özgüven kaybı, ailesine karşı olan sorumluluğunu yerine getirememenin verdiği huzursuzluk şeklinde sıralayabiliriz. Toplumsal sonuçlar ise bireyin üstündeki negatif etkilerinden dolayı tahmin edilebileceği üzere kötüdür. Toplumda sigara, alkol, uyuşturucu gibi zararlı bağımlılıkların artması ile işsizlik arasında bir ilişki olduğunu gösteren pek çok aştırma vardır. Ayrıca işsizlik oranı yüksek toplumlarda suç işleme ve intihar gibi davranış bozukluklarının görülme oranı da yüksek seyretmektedir. İşsizliğin iktisadi sonuçları ise ülke ekonomisinin büyümesine engel olmasıdır. İşsizlik bir ekonomide sahip olunan kaynakların bir kısmının atıl tutulması anlamına gelmekte ve bu da üretimin olabileceğinden daha düşük gerçekleşmesine neden olmaktadır. Böyle olunca ülkedeki yaşam standartları da yeterli seviyeye getirilememektedir.                 Türkiye açısından işsizliğe bakacak olursak özellikle 1980 sonrasında ekonomimizin en önemli yaralarından biri olduğunu görürüz. Şuanda %11 civarında olan işsizlik oranı ülkemiz için son derece olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Bu oran 3 milyondan fazla işsiz olduğu anlamına gelmektedir. Komşumuz Yunanistan ve bazı Avrupa ülkeleri, Ortadoğu ve Afrika ülkeleri dünyada işsizlik oranının yüksek olduğu yerler durumundadır.                 İşsizliği ortadan kaldırmak yolunda atılabilecek en önemli adım istihdam yaratılmasıdır. Bunu da yatırımların artmasına uygun bir alan oluşturmak yoluyla yapabilmek mümkündür. İşsizlikle mücadelede yeni iş sahalarının açılması ve eğitim sisteminin doğru şekilde iş hayatına yönelik yeniden düzenlenmesi büyük önem arz etmektedir. Ayrıca kırdan kente göçün önlenmesi de işsizlik oranlarını düşürmeye yönelik atılacak bir adım olabilir.                 Sonuç olarak işsizlik bir ülkede bireyi, toplumu ve ekonomiyi önemli ölçüde kötü etkileyen bir sorundur. Bu sorunun üstesinden yalnızca doğru politikalar izlemek yoluyla kurtulabilirsiniz. İşsizliğin %30’ları aştığı ülkelerin yanında %1’ler ya da %3’ler seviyesinde tutabilen ülkeler de mevcut. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin başını daha çok ağrıtan bu sorun olan işsizlik doğru hamlelerle büyük ölçüde yok edilebilmektedir.