Academia.eduAcademia.edu

"TÜRK SAVAŞ SANATI " VE "KURT SAVAŞ TAKTİKLERİ"

TÜRK ATASÖZLERİ VE DEYİMLER IŞIĞINDA "TÜRK SAVAŞ SANATI" VE "KURT SAVAŞ TAKTİKLERİ" BİRLİKTEN (GÜÇ) KUVVET DOĞAR TÜRK ATASÖZÜNÜN ETİMOLOJİK KÖKENİ: Birlikten (güç) kuvvet doğar Türk Atasözümüz Türk Dünyasında yaygın bir şekilde kullanılmakta olan askeri Atasözlerimizdendir. Burada bahsi geçen "birlik" kavramı Göktürkçe "Birig" askeri birlik tabirinden doğmuş kökü Türk Kara Kuvvetlerinin kuruluşu sayılan M.Ö.209 tarihine dayanmaktadır. Tarihi kaynaklara göre bahse konu tarihte Büyük Hun Kağanı Mete dünya askeri tarihinde ilk defa askeri "Birlik" sistemini kurarak tarihin ilk profesyonel Ordusunu oluşturmuştur. Mete Kağan, ordusunu onluk, yüzlük(bölük), binlik ve onbinlik(tümen) parçalara ayırmıştır. Bu sayede Türk ordusu rahatlıkla parçalara bölünebilmekte ve daha sonra rahatlıkla birleşebilmekte, emir komuta bu hiyerarşik yapı sayesinde sağlanarak Orduda düzen ve disiplin içerisinde sevk ve idare gerçekleştirilebilmektedir. Birlikten kuvvet doğar Atasözümüzde bu askeri büyük gücü ifade etmektedir. Mete Kağanın kurmuş olduğu bu birlik sistemi askeri terminolojide onluk çekirdek yapısı Almanca (manga) olarak bilinse de bu sistemin kökeni Büyük Hun Kağanı Meteye dayanmaktadır. Bu sebeble Türkler Onluk sistemi yani on kişiyi yöneten rütbeye Onbaşı, yüz kişiyi yöneten rütbeye Yüzbaşı,Bin kişiyi yönetene Binbaşı rütbesi vermiş bahse konu askeri rütbeler hala günümüzde Türk Silahlı Kuvvetlerince kullanılmaktadır. Bir çok Türkolog Türk askeri birlik sisteminin daha eski tarihlere dayandığını ifade etsede Tarihi vesikalarda birlik sisteminin Büyük Hun Kağan'ı Mete tarafından kullanıldığı yazılı Çin kaynaklarında yazmakta bu nedenle Türk Kara Kuvvetleri kuruluş tarihini Türkolog H.Nihal Atsız'ın girişimi ile M.Ö.209 olarak kabul etmiş, profesyonel Türk Ordusunun kuruluşunu Büyük Hun Kağanı Tanrı-Kut Mete'nin (birlik,onluk,yüzlük,binlik,onbinlik,yüzbinlik)kurduğu "Birlik" sistemine dayandırmıştır. Birlikten Kuvvet/Düzen doğar Türk Atasözü ile Türkler ordunun askeri "birlik" sistemi sayesinde kuvvetli ve güçlü olacağını ifade etmiş bahse konu Atasözü dilimizle günümüze kadar ulaşmıştır. Divanı Lügat it Türk'te: Alplar arıg alkışur (Savaşçılar arınmak için savaşır) Küç bir kılıp arkaşur (Güçlerini birleştirerek sırt sırta verir) Bir bir üze alkaşur (Birlikte yardımlaşarak savaşır) Edgermedip ok atar (Ölüme göğüs gerip ok atarlar) şiiri ile Birlikten güç doğar Atasözümüz Türk Savaş Sanatı şiirselleştirilerek anlatılmaktadır. Yine bu Atasözünün Türk Milletinin birlik,beraberlik ve dayanışma gücü sayesinde güçlü olacağını ifade etmesi de Türkçenin söz varlığı gücünü bizlere göstermektedir.Yine Etimolojik köken olarak birlik kavramı tek Tanrı inanç sistemini ifade eden bir kavramdır.Nitekim Anadolunun Türk-İslam yurdu olmasında büyük payı olan Hoca Ahmet Yesevi ekolünden gelen ve Ahilik teşkilatı üyesi Hacı Bektaş-ı Veli anadoluda yurt tutan Türklere öğüt verirken "Bir olun,diri olun,iri olun" buyurarak Türklerin Tek Tanrı inancı etrafında birlik olmaları gerektiğini öğütlemektedir. İbn-i Fadlan 10. yüzyılda Oğuz Türklerini halifenin elçisi sıfatıyla ziyaret ettiğinde o zaman Türkler Müslüman değildi. İbn-i Fadlan'ın anlattığına göre, o çağlarda Türkler haksızlığa uğradıklarında ya da bir zorlukla karşılaştıklarında başlarını yukarı kaldırıp "Bir Tengri" demektedirler. Yine Makdisi: "Türkler bir tengri, yani Tanrı birdir derler..." Demek suretiyle Türklerin birlik inancı ile Tanrı inancını yanyana kullandıklarını ifade etmektedir. Günümüze kadar ulaşan "Tengri biz menen" günümüz Türkçesiyle"Tanrı/Allah bizimle" duasının Göktürkçe konuşma dili esas alındığında "Tengri bizin birle" olması gerekmektedir. Yine Efsaneye göre Oğuz Kağan ölmeden önce çocuklarına öğüt verirken çocuklarından sadaklarından tek ok alıp kırnalarını ister çocukları rahatlıkla o tek oku kırarlar, daha sonra Oğuz Kağan çocuklarından sadaklarından 10 ok alıp deste halinde kırmalarını emreder ancak hiçbir çocuğu deste halindeki onoku kıramaz bunun üzerine Oğuz Kağan çocuklarına: "Çocuklarım bir ve beraber olmazsanız işte şu zayıf tek ok gibi kırılır dağılırsınız, Ama birlik içinde, bir arada olursanız kimse sizi bölemez parçalayamaz " diye öğüt verir.Mete Kağan Çin imparatoriçesi ne yazdığı mektupta ok atan ve yay geren boyları tek bayrak altında birleştirdiğinden bahsetmektedir. Yine Vezir Bilge Tonyukuk bu öğüdün bir benzerini Kendi adına dikilmiş Göktürk kitabesinde:" " Yuyka erkli tupulğalı ucuz ermiş, yinçge erklig üzgeli ucuz. Yuyka kalın bolsar tupulğuluk alp ermiş Yinçge yoğun bolsar üzgülük alp ermiş. Yufka olanın delinmesi kolay imiş, ince olanı kırmak kolay. Yufka kalın olsada delinmesi zor imiş. İnce yoğun olsa kırmak zor imiş."Sözleriyle düşmana karşı birlik olmaları gerektiğini Kutluk İlteriş Kağana ifade etmiştir. Bunun bir benzerini Cengiz Kağan Moğolların Gizli Tarihçesine yazdırmıştır. Selçuklu Sultanı Selçuk bey öldüğünde saltanatı Tuğrul ve Çağrı Beye kalmış Tuğrul Bey, Çağrı Beyi yanına oturtup sadağından bir ok alıp kırmasını söylemiş Çağrı bey sadağından bir oku alıp kolayca kırmış, bunun üzerine Tuğrul Bey Kardeşi Çağrıya sadağından on ok alıp deste halinde kırmasını emretmiş Çağrı Bey ne kadar zorlasada deste halindeki On oku bir türlü kıramamış, bunun üzerine Tuğrul Bey Çağrı Beye: " Kardeşim birlik olmaz, ayrılırsak işte şu tek ok gibi bölünüp parçalanırız. Ama bir ve beraber olursak, bölünüp parçalanmayız" diye öğütte bulunarak Birlik ve beraberliğin önemini ifade etmiştir.Yine Sultan Alparslan Türk Komutan Erdem'e öğüt ve nasihat verirken On Okun hikayesinin bir benzerini anlatmış Nizamü'l Mülk Oğuz oğulları unutmasın diye bu kıssayı "Siyasetname"sine yazmıştır. Ulu Türk Ozan Yunus Emre: Bölüşerek tok oluruz. Bölünerek yok oluruz. Dizeleriyle Türklerin bölünmemelerini, birlik ruhu içerisinde dayanaşarak ve bölüşerek hareket edilmesi gerektiğini ifade etmektedir....Devamı Yazımızdadır... Türkler hiç şüphesiz tarihin en eski ve en büyük savaşçı milletidir. Türklerin geniş bozkır ve otlaklarda,doğayla iç içe yaşamaları ve hayvancılıkla uğraşmaları Türklerin savaşçı özelliği kazanmasında etkili olmuş, Türkler küçük yaşlarından itibaren savaş ve avlanma sanatı ile uğraştıklarından "Ordu millet" olarak anılmıştır. Türklerin avcı ve hayvan yetiştirici toplum olmaları ve sosyal yaşantıları gereği, Türkler; doğayı çok iyi gözlemlemiş bu gözlemler neticesi, yırtıcı ve avcı hayvanların avlanma taktiklerinden kendi savaş sanatını meydana getirmişlerdir. "ASPANDA BÜRKÜT, JERDE KÖKBÖRÜ BOL." "GÖKTE KARTAL, YERDE BOZKURT OL." "KARTAL YAVRUSU KARTAL,ASLAN YAVRUSU ASLAN,KURT ENİĞİ KURT OLUR" gibi dilimizle günümüze kadar ulaşan bu sözlerimiz durumu anlatan en iyi Atasözlerimizdendir. Türklerin savaşçı özelliği kazanmasında en etkili hayvan ise konar göçer Türklerin sürülerini korumaya çalıştığı "kurt" olmuştur. Türkler Kurtların avlanma stratejisinden önemli dersler çıkararak kendi savaş sanatlarını kurtların avlanma taktik ve stratejileri üzerine inşa etmişlerdir. Bu sebeple Türk savaş sanatı aslında kurt savaş sanatı dersek yanılmamış oluruz. Bunu biz Göktürk yazıtlarında geçen: "Tengri küç birtük üçün karigım kağan süsi böri teg ermiş, yağısı koriy teg ermiş. / Tanrı kuvvet verdiği için, babam kağanın askeri kurt gibi imiş, düşmanı koyun gibi imiş. (Bilge Kağan yazıtı doğu yüzü II.) Bilge Kağanın sözü bizlere Göktürklerin askerlerini kurda düşmanlarını ise kurtların avladığı sürüye benzettiğni Göktürklerin savaş strateji ve taktiğinde kurtları örnek aldıklarını bizlere açıkça göstermektedir.Yine aşağıda açıklayacağımız üzere günümüze kadar ulaşan bir çok Atasözüde bu tezimizi doğruladığı gibi Türklerin kurt savaş taktikleri hakkında bizlere bilgi vermektedir....Devamı Yazımızdadır...

TÜRK ATASÖZLERİ VE DEYİMLER IŞIĞINDA: "TÜRK SAVAŞ SANATI" VE "KURT SAVAŞ TAKTİKLERİ" Türkolog-Yazar: Fatih Mehmet Yiğit (28.01.2018) BİRLİKTEN (GÜÇ) KUVVET DOĞAR TÜRK ATASÖZÜNÜN ETİMOLOJİK KÖKENİ: Birlikten (güç) kuvvet doğar Türk Atasözümüz Türk Dünyasında yaygın bir şekilde kullanılmakta olan askeri Atasözlerimizdendir. Burada bahsi geçen "birlik" kavramı Göktürkçe "Birig" askeri birlik tabirinden doğmuş kökü Türk Kara Kuvvetlerinin kuruluşu sayılan M.Ö.209 tarihine dayanmaktadır. Tarihi kaynaklara göre bahse konu tarihte Büyük Hun Kağanı Batur (Mete) dünya askeri tarihinde ilk defa askeri "Birlik" sistemini kurarak tarihin ilk profesyonel Ordusunu oluşturmuştur. Batur (Mete) Kağan, ordusunu onluk, yüzlük (bölük), binlik ve on binlik (tümen) parçalara ayırmıştır. Bu sayede Türk ordusu rahatlıkla parçalara bölünebilmekte ve daha sonra rahatlıkla birleşebilmekte, emir komuta bu hiyerarşik yapı sayesinde sağlanarak Orduda düzen ve disiplin içerisinde sevk ve idare gerçekleştirilebilmektedir. Birlikten kuvvet doğar Atasözümüzde bu askeri büyük gücü ifade etmektedir. Batur (Mete) Kağanın kurmuş olduğu bu birlik sistemi askeri terminolojide onluk çekirdek yapısı Almanca (manga) olarak bilinse de bu sistemin kökeni Büyük Hun Kağanı Mete’ye dayanmaktadır. Bu sebeple Türkler Onluk sistemi yani on kişiyi yöneten rütbeye Onbaşı, yüz kişiyi yöneten rütbeye Yüzbaşı, Bin kişiyi yönetene Binbaşı rütbesi vermiş bahse konu askeri rütbeler hala günümüzde Türk Silahlı Kuvvetlerince kullanılmaktadır. Birçok Türkolog Türk askeri birlik sisteminin daha eski tarihlere dayandığını ifade etse de Tarihi vesikalarda birlik sisteminin Büyük Hun Kağan'ı Batur (Mete) tarafından kullanıldığı yazılı Çin kaynaklarında yazmakta bu nedenle Türk Kara Kuvvetleri kuruluş tarihini Türkolog H.Nihal Atsız'ın girişimi ile M.Ö.209 olarak kabul etmiş, profesyonel Türk Ordusunun kuruluşunu Büyük Hun Kağanı Tanrı-Kut Mete'nin (birlik, onluk, yüzlük, binlik, on binlik, yüz binlik)kurduğu "Birlik" sistemine dayandırmıştır. Birlikten Kuvvet/Düzen doğar Türk Atasözü ile Türkler ordunun askeri "birlik" sistemi sayesinde kuvvetli ve güçlü olacağını ifade etmiş bahse konu Atasözü dilimizle günümüze kadar ulaşmıştır. Divanı Lügat it Türk'te: Alplar arıg alkışur (Savaşçılar arınmak için savaşır) Küç bir kılıp arkaşur (Güçlerini birleştirerek sırt sırta verir) Bir bir üze alkaşur (Birlikte yardımlaşarak savaşır) Edgermedip ok atar (Ölüme göğüs gerip ok atarlar) şiiri ile Birlikten güç doğar Atasözümüz Türk Savaş Sanatı şiirselleştirilerek anlatılmaktadır. Yine bu Atasözünün Türk Milletinin birlik, beraberlik ve dayanışma gücü sayesinde güçlü olacağını ifade etmesi de Türkçenin söz varlığı gücünü bizlere göstermektedir.Yine Etimolojik köken olarak birlik kavramı tek Tanrı inanç sistemini ifade eden bir kavramdır.Nitekim Anadolu’nun Türk-İslam yurdu olmasında büyük payı olan Hoca Ahmet Yesevi ekolünden gelen ve Ahilik teşkilatı üyesi Hacı Bektaş-ı Veli Anadolu’da yurt tutan Türklere öğüt verirken "Bir olun, diri olun, iri olun" buyurarak Türklerin Tek Tanrı inancı etrafında birlik olmaları gerektiğini öğütlemektedir. İbn-i Fadlan 10. yüzyılda Oğuz Türklerini halifenin elçisi sıfatıyla ziyaret ettiğinde o zaman Türkler Müslüman değildi. İbn-i Fadlan'ın anlattığına göre, o çağlarda Türkler haksızlığa uğradıklarında ya da bir zorlukla karşılaştıklarında başlarını yukarı kaldırıp "Bir Tengri" demektedirler. Yine Makdisi: "Türkler bir tengri, yani Tanrı birdir derler..." Demek suretiyle Türklerin birlik inancı ile Tanrı inancını yan yana kullandıklarını ifade etmektedir. Günümüze kadar ulaşan "Tengri biz menen" günümüz Türkçesiyle "Tanrı/Allah bizimle" duasının Göktürkçe konuşma dili esas alındığında "Tengri bizin birle" olması gerekmektedir. Yine Efsaneye göre Oğuz Kağan ölmeden önce çocuklarına öğüt verirken çocuklarından sadaklarından tek ok alıp kırmalarını ister; çocukları rahatlıkla o tek oku kırarlar, daha sonra Oğuz Kağan çocuklarından sadaklarından 10 ok alıp deste halinde kırmalarını emreder ancak hiçbir çocuğu deste halindeki onoku kıramaz bunun üzerine Oğuz Kağan çocuklarına: "Çocuklarım bir ve beraber olmazsanız işte şu zayıf tek ok gibi kırılır dağılırsınız, Ama birlik içinde, bir arada olursanız kimse sizi bölemez parçalayamaz " diye öğüt verir. Ulu Batur (Batur (Mete) Kağan)Çin imparatoriçesi ne yazdığı mektupta ok atan ve yay geren boyları tek bayrak altında birleştirdiğinden bahsetmektedir. Yine Vezir Bilge Tonyukuk bu öğüdün bir benzerini Kendi adına dikilmiş Göktürk kitabesinde:" " Yuyka erkli tupulğalı ucuz ermiş, yinçge erklig üzgeli ucuz. Yuyka kalın bolsar tupulğuluk alp ermiş Yinçge yoğun bolsar üzgülük alp ermiş. Yufka olanın delinmesi kolay imiş, ince olanı kırmak kolay. Yufka kalın olsa da delinmesi zor imiş. İnce yoğun olsa kırmak zor imiş."Sözleriyle düşmana karşı birlik olmaları gerektiğini Kutluk İlteriş Kağana ifade etmiştir. Bunun bir benzerini Cengiz Kağan Moğolların Gizli Tarihçesine yazdırmıştır. Selçuklu Sultanı Selçuk Bey öldüğünde saltanatı Tuğrul ve Çağrı Beye kalmış. Tuğrul Bey, Çağrı Beyi yanına oturtup sadağından bir ok alıp kırmasını söylemiş. Çağrı bey sadağından bir oku alıp kolayca kırmış, bunun üzerine Tuğrul Bey Kardeşi Çağrıya sadağından on ok alıp deste halinde kırmasını emretmiş Çağrı Bey ne kadar zorlasa da deste halindeki On oku bir türlü kıramamış, bunun üzerine Tuğrul Bey Çağrı Beye: " Kardeşim birlik olmaz, ayrılırsak işte şu tek ok gibi bölünüp parçalanırız. Ama bir ve beraber olursak, bölünüp parçalanmayız" diye öğütte bulunarak Birlik ve beraberliğin önemini ifade etmiştir. Yine Sultan Alparslan Türk Komutan Erdem'e öğüt ve nasihat verirken On Okun hikâyesinin bir benzerini anlatmış Nizamü'l Mülk Oğuz oğulları unutmasın diye bu kıssayı "Siyasetname"sine yazmıştır. Ulu Türk Ozan Yunus Emre: Bölüşerek tok oluruz. Bölünerek yok oluruz. Dizeleriyle Türklerin bölünmemelerini, birlik ruhu içerisinde dayanaşarak ve bölüşerek hareket edilmesi gerektiğini ifade etmektedir. BİRLİKTEN (GÜÇ) KUVVET DOĞAR TÜRK DÜNYASI ORTAK ATASÖZÜ ttü. Birlikten güç/kuvet doğar/Nerede birlik, orada dirlik. altn. Birlik bolmay, tirlik bolmas. /Birlik tiriliktir. oğzt. Düzenlik kandayısa onmağ anda. osml. Düzenlik kanda ise dirlik andadur. afgn. Tiriliktin küçü birlikte. balk. Nerde ise birlik, ordadır dirlik. / Dirlik birlikten olur. başk. Kayza birlik, şunda tiriklik. /Birlikte, tiriklik blgr. Dirlik olmayan yerde birlik olmaz. çuvş. Asta perleh, unta vay. dbrc. Kayerde bîrlîk, o yerde tîrlîk. dlrm. Ne de bîlik oda dîlik. gagz. Nerede birlik, orda dirlik. gazr. Birlik harda, dirilik orda. |r haks. Sugnın pazı tagda, çonnın küzi pirleste. kary. Kayda azatlık, anda yahşilik. kazk. Birlik bolmay tirlik bolmas. /Birlik bolmagan çerde tirlik bolmas. kazr. Birlik harda, dirilik orda. / Birlik olmayan yerde dirlik olmaz. V kbrs. Birlikten dirlik olur. /Nerde birlig, orda dirlig. kerk. Birlikten kuvvet doğar, kırm. Kayda birlik, anda tirilik. kklp. Birlik bar çerde tirilik bar/Birlik bolmay, tirilik bolmas. krçy. Birlik küç talmaz. krgz. Birdik bolboy, tirdik tirdik bolboyt. kşky. Birlik olmasa dirlik olmaz. / Birlik harda dirlik orda. nogy. Tiriliktin küşi birlikte. özbk. Kayda birlik, anda tirilik. /Tirilikting küçi birlikde. tatr. Kayda birlik, anda tirlik. /Birlik-tirliktir. trkm. Birlik bolmasa, dirilik bolmaz. tuva. Demnin saaskan teve tudup çiir. /Taramıktar kattışkaş küş bolur. uygr. Birlik bar yerde inaklik bar/ Küç birlikte. yakt. Eyetten orduk suoh. / Hanna tümsüü baar da onno küüs baar. (Türk Dünyası Ortak Atasözleri Sözlüğü/ Prof. Dr. Özkul Çobanoğlu/Atatürk Kültür Merkezi Yayınları) DÜŞMANINI HİÇ BİR ZAMAN KÜÇÜK GÖRME DAİMA SAVAŞ İÇİN HAZIRLIKLI OL... ttü. Düşmanın karınca olsa da, sen onu fil (gibi) gör. dltü. Yağını aşaklasa, başka çıkar. kpçk. Kiçik tip birmegil düşmanka fursat, ulug bolur kaçan kim tapsa ruhsat. altn. Düşman kumurska bolsa fil san. oğzt. Düşmenin senden yeğin gör, alta çıgarsa, senin dövletün. osml. Düşmanın karınca ise de fil gibi say. balk. Karanca kadar duşmanıni karşinda aslan bil. kary. Düşmanın hor kormek bolmaz. kazk. Javın tışkan bolsa arıştan dep kara. kazr. Düşman karışka da olsa, sen onu fil say. kerk. Düşmanuv kannca da olsa ona hor bahma. kırm. Düşmanın karınca ise, sen fil ol. kşky. Düşmanın zayıf olsa da, ihtiyatı elden koyma. kumk. Düşman homursga busa da, sen onu pil gör. özbk. Duşmanin siçkon bolsa ham, kuçin arslonça bolsin. trkm. Düşmanın peşeçe bolsa, pilçe gör. uygr. Düşminin çaşkançe bolsimu, küçün yolvasçe bolsun. (Türk Dünyası Ortak Atasözleri Sözlüğü/ Prof. Dr. Özkul Çobanoğlu/Atatürk Kültür Merkezi Yayınları) TÜRK DÜNYASI ORTAK ATASÖZÜ FATİH MEHMET YİĞİT TÜRK ATASÖZLERİ VE DEYİMLERİ IŞIĞINDA TÜRKLERİN "KURT SAVAŞ TAKTİKLERİ" Türkler hiç şüphesiz tarihin en eski ve en büyük savaşçı milletidir. Türklerin geniş bozkır ve otlaklarda, doğayla iç içe yaşamaları ve hayvancılıkla uğraşmaları Türklerin savaşçı özelliği kazanmasında etkili olmuş, Türkler küçük yaşlarından itibaren savaş ve avlanma sanatı ile uğraştıklarından "Ordu millet" olarak anılmıştır. Türklerin avcı ve hayvan yetiştirici toplum olmaları ve sosyal yaşantıları gereği, Türkler; doğayı çok iyi gözlemlemiş bu gözlemler neticesi, yırtıcı ve avcı hayvanların avlanma taktiklerinden kendi savaş sanatını meydana getirmişlerdir. "ASPANDA BÜRKÜT, JERDE KÖKBÖRÜ BOL." "GÖKTE KARTAL, YERDE BOZKURT OL." "KARTAL YAVRUSU KARTAL, ASLAN YAVRUSU ASLAN, KURT ENİĞİ KURT OLUR" gibi dilimizle günümüze kadar ulaşan bu sözlerimiz durumu anlatan en iyi Atasözlerimizdendir. Türklerin savaşçı özelliği kazanmasında en etkili hayvan ise konargöçer Türklerin sürülerini korumaya çalıştığı "kurt" olmuştur. Türkler Kurtların avlanma stratejisinden önemli dersler çıkararak kendi savaş sanatlarını kurtların avlanma taktik ve stratejileri üzerine inşa etmişlerdir. Bu sebeple Türk savaş sanatı aslında kurt savaş sanatı dersek yanılmamış oluruz. Bunu biz Göktürk yazıtlarında geçen: "Tengri küç birtük üçün karigım kağan süsi böri teg ermiş, yağısı koriy teg ermiş. / Tanrı kuvvet verdiği için, babam kağanın askeri kurt gibi imiş, düşmanı koyun gibi imiş. (Bilge Kağan yazıtı doğu yüzü II.) Bilge Kağanın sözü bizlere Göktürklerin askerlerini kurda düşmanlarını ise kurtların avladığı sürüye benzettiğni Göktürklerin savaş strateji ve taktiğinde kurtları örnek aldıklarını bizlere açıkça göstermektedir. Yine aşağıda açıklayacağımız üzere günümüze kadar ulaşan birçok Atasözüde bu tezimizi doğruladığı gibi Türklerin kurt savaş taktikleri hakkında bizlere bilgi vermektedir. BASKIN SAVAŞ TAKTİĞİ: "KURT SÖYLEYİP GELMEZ, FIRTINA SÖYLEYİP ESMEZ/ Böri aytıp kelmes, boran aytıp soqbas (Kazakistan) "SÜRÜDEN AYRILAN KOYUNU KURT KAPAR" (TÜRK DÜNYASI ORTAK) "YALNIZ KALANI KURT YER" (TÜRK DÜNYASI ORTAK) Yesi yoqnu börü aşar. Sahibi olmayanı kurt yer (Sürüden ayrılan kuzuyu kurt kapar)./Kumuk Türkleri Atasözü Bölüngön mal böörügö cem. Bölünen (dağılan) mal, kurda yem olur./Kırgızistan Türk Atasözü Bölingen koydı böri aşar. Bölünen koyunu, kurt yer./Nogay Türkleri Atasözü Ayirılgannı ayu aşar, bülingenni büre aşar. Ayrılanı ayı yer; bölüneni kurt yer./Kırım Tatar Türkleri Atasözü Bölingendi börü jeydi. Bölüneni kurt yer. (Ayrılanı kurt kapar)/Karakalpak Türkleri Atasözü KURTTAN KURTULAN KOYUN KURDA KAÇAR/Börüden sıyırılgan koy börüge kaçar. (Karaçay-Malkar) "BASKIN BASANINDIR/ İLK VURAN KAZANIR" (TÜRK DÜNYASI ORTAK) BÖLÜNENİ KURT YER/ Bölüngenni Böri yer (Doğu Türkistan)/Bölünenni börü aşar. (Nart-Karaçay-Hun) Börü acaşhan malnı buvar / Kurt sürüden kopan ne yapacağını şaşıran hayvanı avlar (Nart boyu Hun-Karaçay Türk Atasözü) BÖL, PARÇALA, YUT" (TÜRK DÜNYASI ORTAK) Ayrılan er azar, Birleşen er geçer. Ayrılanı ayı kapar, bölüneni kurt kapar. Ayırılğan ir azır, Kuşılğan ir uzır. Ayınlğandı ayıv aşar, bülengande büre aşar. Başkurt Türkleri Atasözü Kurtlar doğada sürü halinde yaşayan avcı yırtıcı hayvanlardandır. Kurtlar yaratılışlarına özgü olarak sürü halinde belirli bir taktikle avlarını yakalamaktadır. Kurtların bu avlanma taktiklerinden birisi "Sürüden ayrılan koyunu kurt kapar" sözü ile dilimize ulaşan "Böl, parçala, yut" taktiğidir. Bu taktikle kurtlar avlanmak istedikleri sürüyü önce ani akınlarla paniğe sevk eder daha sonra dağılan sürü hayvanlarını kolaylıkla avlar çünkü sürü birlikte olduğu zaman kendisini koruyabilir. Mesela Minsk öküzleri kurt saldırısına maruz kaldıklarında sırt sırta vererek halka oluşturup boynuzları ile kurt saldırısını bertaraf edebilirler ancak sürü paniğe kapılır dağılırsa savunmasız hale gelerek kolaylıkla kurtlara av olmaktadırlar. Türkler Kurtların bu avlanma stratejisinden esinlenerek ani baskınlar düzenlemiş bu suretle düşman hatlarını paniğe sevk edip parçalara ayırarak zayıf kalan düşmanı kolaylıkla alt etmiş bunu da "Baskın basanındır, ilk vuran kazanır, böl parçala yut" sözleri ile ifade etmişlerdir. Türk askeri terminolojisine bu askeri hücum harekâtı "BASKIN" tabiri ile (gece düşmanı uykuda basmak gibi) Türk Savaş taktiği olarak tescil etmişlerdir. Türk savaş tarihinde bu askeri "BASKIN" taktiği birçok savaşta uygulanmış ve Türk ordularınca başarı kazanılmıştır. PUSU SAVAŞ TAKTİĞİ: "KURT PUSLU/SİSLİ/DUMANLI HAVAYI SEVER" (TÜRK DÜNYASI ORTAK) Börü boranlı gün quturur. Kurt fırtınalı günde kudurur (Kurt dumanlı havayı sever)./Kumuk Türkleri Atasözü KURT DUMANLI GÜN ARAR/Qurd dumanlı gün axtarar (Azerbeycan) KURT FIRTINADA KUDURUR/Böri boronda quturar (Özbekistan) KURDUN AZIĞI FIRTINADA/Börünü azığı boranda (Karaçay-Malkar) "AVA GİDEN AVLANIR" (TÜRK DÜNYASI ORTAK) Büre tuzaknı unıtsa da, tuzak Büreni unıtmıy. Kurt tuzağı unutsa da tuzak kurdu unutmaz. /Kırım Tatar Türkleri Atasözü KURT DAĞ ETEĞİNDE GEÇİTTE KIŞLAR/Böri bökterdi ötkeldi qıstaydı (Kazakistan) Bu Atasözlerimizle kurtların avlanmak ve avına kolayca yaklaşmak için sisli ve puslu (görüş açısının düşük ve az olduğu) havayı tercih ettiklerini yine avlayacakları hayvanların geçiş güzergâhlarında ve geçitlerde pusuya yattıklarını bizlere anlatılmaktadır. Türkler kurtların bu avlanma taktiğinden esinlenerek tıpkı kurtlar gibi düşmanın görüş mesafesinin düşük olduğu puslu ve sisli havayı tercih ettikleri gibi, tıpkı kurtların avlarını av geçit yollarında gizlenerek yakaladıkları gibi Türklerde kurtların bu avlanma stratejisinden esinlenerek düşman unsurlarının intikal yollarına gizlice mevzilenerek (ava giden avlanır anlayışıyla) düşmanı gafil avlayarak düşman unsurları bozguna uğratmışlardır. Türkler bu askeri stratejiyi kurtların puslu havada avlanmasından esinlenerek "PUSU" kavramı ile ifade ederek Türk askeri savaş taktiği olarak tescil etmişlerdir. Türk savaş tarihinde bu askeri "PUSU" taktiği birçok savaşta uygulanmış ve Türk ordularınca başarı kazanılmıştır. ER ERDEMİ TÜRK SAVAŞ SANATINDA "KURT KAPANI/TURAN/HİLAL" VUR-KAÇ KUŞATMA VE İMHA TAKTİĞİ Hunların kökeni İskitlere dayanmaktadır. Çinliler, İÖ 2207 yılında, Çin'in kuzeydoğusunda türeyen ve sürülerinin etleriyle beslenip deri elbiseler giyen Hunlardan söz ederler. Diğer halklarla ticaret yaparken sözleri antlaşma yerine geçerdi. Kendi aralarındaki cinayet ve hırsızlığı kesinlikle idamla Cezalandırırlardı. Çocuklarını avlanmaya ve silah kullanmaya alıştırırlardı. İlk yıllarında kuş ya da fareleri o oklarla vururlar, büyüdükçe yaban tavşanların ve tilkilerin peşine düşerlerdi. Aralarındaki hiç kimse, bir düşman öldürene kadar ya da bir düşmanı öldürecek kadar cesur ve yetenekli olana kadar erkek sayılmazdı. Avantajlı olduğunda, düşmanlarına beklenmedik bir şekilde saldırmak ve avantajı ele geçirdiklerinde hızla çekilmek (Vur-Kaç /Gerilla saldırısı düzenlemek) onların gelenekleriydi. Atlarının muhteşem hızı bu savaş biçimini kolaylaştrırdı. Bu nedenle piyade savaşına alışkın Çinliler, onları takip edemez ve alt edemezlerdi. Hunlar, eğer yeniliyorlarsa, düşmanlarının onları takip etmek için çok ağır koşullarla karşılaşacakları çöllere çekilirlerdi. Silahları oklar, mızraklar ve kılıçlardı. Tutsak almaya çok hevesliydiler ve bu tutsakları daha sonra sürülerini gütmekte kullanırlardı. Tekerlekli arabalar üzerine kurulmuş çadırlarda yaşarlardı. Kadim Hunlar; tabutlarına, ölünün rütbesine göre değerli esyalarla, altın, gümüş ve mücevherlerle süslenerek yerleştirilirler: lahit ya da türbe yapmazlardı. Birçok hizmetkär ve cariye cenazede ölüyü takip ederdi ve yaşıyormuş gibi ona hizmet ederdi; asker taburları ona eşlik ederdi ve dolunayda değişime kadar sürecek savaş oyunlarına başlarlardı. Sonra, birçok tutsağın kafalarını keser ve her bir savaşçı ekşi bir sütten yapılmış bir çeşit içkiyle (kımızla) ödüllendirilirdi.(1) (M.Ö.615-617) Tu-küe'lerin (Türklerin) gücü yalnızca ata binmekten ve ok atmaktan oluşuyor; avantajlı bir durum gördüklerinde hücum ediyorlar; bir tehlike sezdiklerinde hemen geri çekiliyorlar: firtna ve yıldırım gibi uğultuyla uzaklaşıyorlar ve düzenli bir savaş nizamı nedir bilmiyorlar (Gayri nizami Vur-Kaç Gerilla savaşı yapıyorlar) Ok ve vay onların pençeleri ve dişleri, zırhlar ve miğferler onların günlük giysileridir (Savaşa daima hazırdılar) (2) (Avrupa Hun-Türkleri) Kışkırtıldıkları zaman savaşırlar, savaşa girdiklerinde yek pare haline gelirler ve korkunç savaş naraları atarlar. Harekatlarında beklenenin üzerinde son derece süratlidirler ve düşmanlarını saşırtmayı severler. Buna bağlı olarak aniden dağılır, sonra birleşir ve bunu tekrar ederek (vur-kaç yaparak), düşmana ağır zayiat verdikten sonra her daim kale ve tahkimâtlardan sakınarak düzensiz gruplar halinde bölgeye dağılırlar. Bir açıdan denilebilir ki onlar tüm savaşçıların en çetinidirler. Sıradan mızrak uçları yerine sivriltilmiş kemik uçlu her türden menzilli silahları kullanırlar ve bu kemikleri hayran bırakacak șekilde cirit veya okların sap uçlarına bağlarlar. Fakat yakın mesafede olduklarnda kendi güvenliklerini umursamadan kılıçla savaşırlar ve genellikle düşmanları onların saldırılarını püskürtmeye çalışırken; onlar düşmanlarını burmalı ipler ile etrafinı dolayıp, ellerini bağlar ve böylece onları ne binek binecek ne de yürüyecek hale getirirler.(3) Çin kaynaklarında Türklerin atı nasıl kullandığına dair șöyle bir ibare bulunmaktadır: "Türkleri üstün yapan atlıları ve okçularıdır. Kendilerine uygun gelirse șiddetle saldırırlar, tehlikede olduklarını sezerlerse rüzgar gibi kaçarlar, șimşek gibi kaybolurlardı." (4) Carpışmadan olabildiğince uzak durular, düşmanları karşılarına çıktığında dörtnala saldırırlar, sonra onların atış alanlarına girdiklerini göriünce ani bir geri dönüş yapar ve gerisin geri giderek oklarını omuzlarının üstlerinden geriye doğru fırlatırlar. "Partların ok taktiği" aynı zamanda bir İskit, Türk ve Moğol taktiğidir. Çinliler, Uygurluları: "Hzlıdırlar ve kolay yakalanmazlar; hareket halindeki birliklerin etrafinda vızıldayan böcekler gibi dolaşarak onları hırpalarlar" sözcükleriyle anlatır.(5) Türk vahși hayvana, kuşa, havadaki hedefe, insana, çömelmis ya da yere konmuş hayvandan hedeflere, avının üzerine pike yapan kuşlara ok atar. Harici yayına bir ok koymadan Türk on tane ok atar. Bir dağdan inerken veya bir çukur vadinin içine girerken atını çok hızlı sürer. Türkün ikisi yüzünde, ikisi kafasının arkasında olmak üzere dört gözü vardır.(6) Türk, Horasanlı gibi geri çekilmez. Geri döndügü takdirde öldürücü bir zehir, insanın işini bitiren bir ölümdür. Zira arkasındaki insana önündeki insan gibi okunu isabet ettirir. Bu kadar hızlı gitmesine rağmen kement at masından, kementi ile düşmanın atını yere yıkmasından ve sivariyi atının üzerinden kapıp almasından emin olunamaz. (7) KURT AVIN KOMAZ/KURT AVINI SAĞ BIRAKMAZ(TÜRK DÜNYASI ORTAK) KURT DOYDUĞUNA DEĞİL KIRDIĞINA SEVİNİR/ Qasqır toyğanına emes, qırğanına maz(Kazakistan) Kaşkir teni surîh şutne pîhsa timast’. Kurt dediğin koyun sayısına bakmaz. Kaşkir yalanah vışî. Kurt daima açtır.(Çuvaş Türkleri Atasözü) KURT SAYI BİLMEZ/Püür san pile çoğıl (Hakas Türkleri Atasözü) VURANDAN DÜRTEN KÖTÜDÜR/Urgandan turtgan yomon(Özbekistan) "VUR KAÇ/ SAHTE RİCAT" (TÜRK DÜNYASI ORTAK) İleriye de adım at, gerile de, Taktikle boz düşman kuşatmasını. Alğa da bas, keyin de şegin, Aylamen üz javdm şebin.KAZAKİSTAN TÜRK ATASÖZÜ "Vur kaç, sahte ricat" Türklerin savaşlarda en çok kullandığı taktiklerden olup bu askeri taktik kurtların avlanma stratejisinden esinlenerek Türkler tarafından geliştirilmiş, dilimize "vur,kaç" tabiri ile askeri bir deyim olarak kazandırılmıştır. Vur kaç,sahte ricat taktiği Askeri terminolojide "Hilal, Turan,Kurt Kapanı" taktiği olarak da bilinmektedir. Kurtlar avlamak istedikleri (öküz,ayı,köpek sürüsü vb.) tehlikeli hayvanları önce ani saldırılarla kızdırarak üzerine çekip daha sonra sahte ricat geri çekilme ile avlarını pusuda bekleyen kurt sürüsüne yaklaştırdıkları gibi yine avlarını kızdırıp üzerine çekerken, diğer kurtlar tarafından avın kuşatma altına alınması sağlanarak av avlanır. Türkler kurtların bu avlanma taktiğinden esinlenerek güçlü gördükleri düşman unsurlarını vur,kaç saldırıları ile kızdırarak sahte ricat /geri çekilme ile düşmana yenilgiye uğramış süsü vererek düşmanı üzerine çeker diğer yandan geri çekilirken bir yay, bir hilal misali kanatlardan unsurlarını açarak düşmanı çepe çevre kuşatma altına alır ve imha eder veya küçük bir birlik düşmanı kendi üzerine çekerek diğer pusuda bekleyen birliğin üzerine yani pusu alanına çekip bu taktikle düşmanı bozguna uğratır. Türkler bu askeri stratejiyi kurtların avlanma stratejisinden esinlenerek "KUŞATMA VE İMHA" kavramı ile ifade ederek Türk askeri savaş taktiği olarak tescil etmişlerdir.Türk savaş tarihinde bu askeri "KUŞATMA VE İMHA" taktiği İskit Kraliçesi Tomris'in Pers Kralı Kruş'un ordusunu yok ettiği savaştan, Mete Kağan'ın Çin ordusunu yendiği Peteng Savaşından, Baş Komutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Yunan ordusunu büyük yenilgiye uğrattığı Sakarya Meydan muharebesine kadar bir çok savaşta Türk Ordularınca uygulanmış ve büyük zaferler kazanılmıştır.(8) Bölüm Kaynakçası: 1-Fransız Doğubilimci, Sinolog, Türkolog Joseph de Guignes (1748) – Mémoire historique sur l'origine des Huns et des Turcs - Hunlar ve Türklerin Kökeni / (1757) – Histoire generale des Huns, des Mongoles, des Turcs el des autres Tartares occidentaux, - Hunlar, Moğollar, Türkler ve diğer Batı Tatarlarının Genel Tarihi 2-Mau-Tsai/Çin Kaynaklarına göre Doğu Türkleri Sayfa:174-175-556 3-Ammianus Marcellinus/The Roman History (Roma Tarihi) sayfa:501 4-Prof.Dr.Salim Koca/Eski Türklerde Devlet Geleneği ve Teşkilat sayfa:1475 5-Jean-Poul Roux /Orta Asya Tarih ve Uygarlık sayfa:40 6-7-El Cahiz /Türklerin Faziletleri sayfa: 67-79/İbrahim Doğukan Dokur/Bozkır Orduları Savaş ve Kuşatma Stratejileri 8-Fatih Mehmet Yiğit/ Tanrı-Kut Mete Kağan Ulu Batur Destanı (Er Erdemi Türk Savaş Sanatı) BAŞBUĞ ATATÜRK'ÜN SAKARYA SAVAŞI VE BÜYÜK TAARUZDA UYGULADIĞI (KURT KAPANI/HİLAL/TURAN) TÜRK SAVAŞ TAKTİĞİ : Atatürk, Büyük Taaruz kararını gözden geçirmek, gerekli düzenlemeleri ve hazırlıkları yapmak amacıyla kahraman Türk komutanlarla bir dizi gizli toplantı yaptı. Düşman Yunan ordusunu kuşkulandırmamak adına futbol maçı izleme ya da bazı törenlere katılma görüntüleri altında cephede gerekli incelemelerde bulunuldu. Aşağıdaki alıntı bu döneme ait konuşmalardan alınmıştır: “Çay’da toplanılmıştı. Fevzi Çakmak saldırı planını açıklamıştır. İsmet Paşa saldırıya karşıdır. Yakup Şevki Paşa, milletin varını yoğunu zar gibi atmanın tarihçe cinayet sayılacağını söyler. Mustafa Kemal: – Milletin varı yoğu bundan mı ibarettir Paşam? – Evet! – O hâlde kesin sonucu bununla almak zorundayız. Kolordu Komutanı Kemalettin Sami Paşa bizim geri teşkilatının düşmanı yirmi kilometreden fazla kovalayamayacağını söyler. Mustafa Kemal: – Bizim geri teşkilatımız düşmanı yirmi kilometreden fazla kovalayamaz mı? – Hayır Paşam! – Demek düşmanı yirmi kilometre içinde yok etmek (Atatürk'ten Hatıralar-5/Çankaya yolunda/ Kahraman Yusufoğlu sayfa:51-52) zorundayız.” Sakarya Meydan Muharebesi’nin nasıl yapıldığını Başkomutan Mustafa Kemal Paşa Nutuk’ta şöyle a n l a t m a k t a d ı r : “Meydan Muharebesi yüz kilometrelik cephe üzerinde oluyordu. Sol kanadımız Ankara’nın 50 km güneyine kadar çekilmişti. Ordumuzun cephesi batıya iken güneye döndü. Bunda hiç bir sakınca görmedik. Savunma hatlarımız kısım kısım kırılıyordu. Fakat kırılan her kısmın yerine, en yakın bir yerde hemen yeni bir savunma hattı kuruluyordu. Memleket savunmasını başka türlü ifade ermeyi ve bu ifademde direnerek şiddet göstermeyi yararlı ve etkili buldum. Savunma hattı yoktur, savunma alanı vardır. O alan bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz. Onun için küçük, büyük her birlik, ilk durabildiği noktada yeniden düşmana cephe kurup savaşa devam eder.”Bu suretle ordumuzun her ferdi, bu sistem içinde, her adımda, en büyük fedakârlığını göstererek ve düşmanın üstün kuvvetlerini yıpratıp yokederek, sonunda onu, taarruzuna devam güç ve kudretinden yoksun bir duruma getirdi.Bundan sonra Fransa Hükümeti ile Misak-ı Milli (Ulusal yemin) üzerinde eski Fransız bakanlarından Mösyö Franklen Buyon ile müzakerelere girişildi. Sonunda 20 Ekim 1920 tarihinde Ankara Anlaşması imza edildi.Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa yine Nutukta der ki; “Bu anlaşma ile siyasi, iktisadi, askeri vb. hiç bir alanda bağımsızlığımızdan hiçbir şey feda etmeksizin vatan topraklarımızın değerli parçalarını işgalden kurtarmış olduk. Bu anlaşma ile milli davamız ilk defa olarak batı devletlerinden biri tarafından onaylanmış ve açıklanmış o l d u . ” Sakarya Meydan Muharebesi Türk Milleti için bir ölüm kalım savaşı olmuştur. Bu muharebe ile Türk ordularının taktik geri çekilme manevrası sona ermiş; stratejik savunma konsepti kabul edilmiştir. Yunanlılar, Kütahya-Eskişehir Muharebelerini kazandıktan sonra, Yunanlıların bu başarılarından bahseden İngiliz Başbakanı Lloyd George: "Milli Türk Kuvvetlerini yenmiş bulunan Yunanistan`ın Sevr Antlaşması esaslarıyla yetinemeyeceği" şeklinde ileri sürdüğü büyük vaatlerle Yunanistan`ı barışa değil taarruza teşvik etmiştir. Yunan Genelkurmayı, Kütahya-Eskişehir Muharebelerinden (10-24 Temmuz 1921) sonra, Sakarya`nın doğusuna çekilen Türk ordusuna son darbeyi indirmek amacıyla hazırlıklarını tamamlayıp harekete geçmiştir. Bu arada Türk ordusu da kesin sonuçlu bir meydan savaşı için tüm birliklerini başarılı bir geri çekilme planıyla Sakarya`nın doğusuna çekerek 100 km. genişliğindeki bir cephe hattında toplamıştır. Yunanlıların bu düşünce ve faaliyetleri karşısında Mustafa Kemal Paşa, 5 Ağustos 1921`de TBMM Hükümeti tarafından kabul edilen 144 sayılı kanunla ve geniş yetkilerle üç ay süre ile Türk ordusunun sorumluluğunu üstüne alarak Başkomutanlık görevine getirilmiştir. Mustafa Kemal Paşa, bu yetkilere dayanarak 7-8 Ağustos 1921’de "Tekalif-i Milliye Emirleri"ni yayınlayarak orduyu personel, silah ve araç - gereç bakımından güçlendirmeye çalışmıştır. Harekât yapılan bölgenin arazi yapısı; Kuzey Anadolu kenar dağları; batıda İç Anadolu batı eşiği; güneyde Batı ve Orta Toroslar, doğuda Kızılırmakla çevrelenmiştir. Harekât bölgesinde Sakarya Nehrinin kolları ile, Ankara Çayı ve Ilıcaözü deresinin açmış olduğu vadi ve çöküntüler, yapılacak harekâtın cinsini belirlemede önemli rol oynamıştır. Sakarya Meydan Muharebesi Türk Ordusu için bir yokluk ve yoksulluk savaşı olmuştur. Kütahya-Eskişehir Muharebelerinden sonra, insan gücünün 1/2’ini, silah gücünün de 1/10’unu kaybetmiş olan Batı Cephesi Komutanlığı, birliklerine 18 Temmuz 1921 tarihinde Sakarya Nehrinin gerisine çekilme emrini vermiştir. Başkomutan; Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanı; Fevzi Paşa’dır ve Başkomutanlık karargâhı Ankara’dadır. Batı Cephesi Komutanlığı, Yunan taarruzuna karşı, kuvvetlerini Sakarya Nehri doğusunda yedi grup (kolordu) halinde konuşlandırmıştır. Batı Cephesi komutanı Tümgeneral İsmet (İnönü)’dir ve karargâh merkezi Ankara-Polatlı arasında yer alan Alagöz’dedir. Yunan kuvvetleri 16 tümenden oluşan beş kolordu ve bir süvari tugayından kurulmuştur. Bu kolordulardan üçü Anadolu’da bulunmaktadır. 13 Ağustos’ta ileri harekâta geçen Yunan Ordusu sıklet merkezi Sakarya mevziinin güney kanadına yönelmiş olarak ve kuşatıcı bir tertiple taarruza geçmiştir. Yaklaşık olarak 100 km.lik bir cephede başlayan bu kanlı boğuşma, tarihin önemli meydan muharebelerindendir. Düşmanın üstün kuvvet ve silahlarla yaptığı taarruzlarda Sakarya mevziinde yer yer çekilmeler olmuştur. Muharebeler o kadar kanlı oluyordu ki bazı alaylar mevcutlarının büyük kısmını ve subaylarını kaybediyordu. İşte bu sıralarda Başkomutan Mustafa Kemal Paşa Batı Cephesi birliklerine şu meşhur emrini yayınladı: “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanı ile ıslanmadıkça terk olunamaz...” Gerçekten de geri çekilmek zorunda kalan bir birlik, ilk tutunabildiği yerde duruyor, yeniden boğuşuyor ve mevzii savunmak çabası içinde son nefesini veriyordu. Açılan her gediği kapatmak için 70 km.yi bulan cebri yürüyüşlerle, birlik kaydırmaları yapılıyor, her gelen birlik ertesi sabah çelikten bir kale halinde düşman karşısına çıkıyor, vuruşuyor, şehit oluyor, fakat vatan savunuluyordu. Düşman, Türk kuvvetlerini 23-30 Ağustos günleri arasında bütün zorlamalarına rağmen kuşatıp imha edemeyince kuvvetlerinin büyük kısmıyla Türk cephesini merkezden Haymana istikametinde yarmak istemiştir. 6 Eylül’e kadar da bunun için uğraşmış fakat etten bir Türk duvarına çarpmıştır. Bundan sonra bulunduğu hatlarda savunarak kalmaya karar vermiş ancak, 10 Eylül’de başlatılan genel karşı taarruzla buna da mani olunmuştur. Yunan kuvvetleri için yapılacak tek şey kalmıştır. Kaçmak, Onlar da öyle yapmıştır. 13 Eylül’e kadar Sakarya nehrinin doğusunda tek Yunan askeri kalmamıştır. 22 gün geceli gündüzlü süren Sakarya Meydan Muharebesi Türk’ün zaferi ile sonuçlanmıştır. Askerî Sonuçlar: Sakarya Zaferi`yle inisiyatif Türk ordusuna geçmiştir. Sakarya Muharebeleri, Türk ordusunun moralini ne kadar yükseltmiş ise, Yunan ordusunun moralini de o derece kırmıştır. t Önce Sakarya doğusu, sonra da Afyon-Eskişehir hattına kadar olan vatan parçası Yunanlılardan e m i z l e n m i ş t i r . Sakarya Meydan Muharebesi sonucu, askeri harekât yön değiştirmiştir. Sakarya Muharebesi sonuna kadar stratejik savunma yapılırken, Sakarya`dan sonra stratejik taarruza dönüş olmuştur. Muharebe sonunda Yunan ordusu stratejik saldırı yapma gücünü yitirmiştir. Sakarya Zaferi, Büyük Taarruz (26 Ağustos 1922) ve Başkomutanlık Muharebesi (30 Ağustos 1922) için gerekli olan hazırlıkların yapılmasına zaman kazandırmıştır. Sakarya Meydan Muharebesi sonunda Türk ordusunun zayiatı; 5713 şehit, 18.480 yaralı, 828 esir ve 14.268 kayıp olmak üzere toplam 49.289`dur. Yunan ordusunun zayiatı ise; 3758 ölü, 18.955 yaralı, 354 kayıp olmak üzere toplam 23.007`dir. Sakarya Meydan Muharebesinde çok fazla subay kaybı olduğu için bu Muharebeye “Subay Muharebesi” adı da verilmiştir. ATATÜRK’de bu muharebe için “Sakarya Melhame-i Kübrası” yani büyük kıyamet, ölüm kalım savaşı, kan gölü, kan deryası demiştir. 25 Ağustos günü yabancı ülkelerle olan tüm haberleşmeler kesildi. 26 Ağustos 1922 sabahı 5.30’da, Afyon Kocatepe’den Türk topçusunun ateşi ile ani bir baskın şeklinde başlayan Büyük Taarruz, 30 Ağustos 1922’de Yunan ordusunun Dumlupınar’da eski Türk savaş taktiği olan Kurt kapanı/Hilal/Turan taktiği ile kuşatılıp imha edilmesiyle Türk ordusu zafere ulaştı. Atatürk Kurt Kapanı/Hilal/Turan Türk Savaş taktiğini Sakarya Savaşında da uyguladığını şu sözlerle ifade etmiştir: Atatürk 'e ait Sakarya Meydan Muharebesini Amerikan Büyükelçisine anlattığı çizimler. "Ben Yunanlıları Sakarya'da yenecek ve hepsini esir edecektim. Ne çare ki, kumandanlardan biri vazifesini saatinde yapamadı. Düşmanı yavaş yavaş sol cenahından çekmiştim. Kumandan kendisine düşen ödevi vaktinde yapsaydı sert bir itme ile onu tuzlu çöle sokacaktık. Orada ya tutsaklığı yahut ölümü benimseyecekti. Bu takdirde, Yunan ordusundan milleti de hükümeti de habersiz kalacaktı. Herkes birbirine ordumuz nerede diye soracaklardı. Dünya şaşıp kalacak Yunan ordusunu aramaya çıkacaktı. En sonra Tuzlu Çöl'de onun salamurasını bulacaklardı." (Mahmut Esat Bozkurt, Atatürk İhtilali, C.I-II, 3. Basım, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2003, s.379.) BÜYÜK TAARRUZDA KURT KAPANI 29 Ağustos’u 30 Ağustos’a bağlayan gece, saat 02’de Kurmay Başkanı’nın Afyon’daki Başkomutanlık Karargahına gelip, raporunu arz ettikten ve Kurmay Başkanı’nı dinledikten sonra, geri çekilen düşman birliklerinin Dumlupınar- Çalköy- Aslıhanlar üçgeninde toplanmış olduğunu gören Atatürk, hemen Fevzi ve İsmet paşaları çağırtır. “Dar bir alana sıkışmış olan düşmanı, kıskaca alıp bir darbe ile yok edeceğiz” der. Hemen orada saldırı planı yapılır ve zaman olmadığı için emri ordu komutanlarına kendileri iletmeye karar verirler. Fevzi Paşa’nın güneydeki 1.Ordu’ya, Atatürk’ün kuzeydeki 2. Ordu’ya gitmesi, İsmet Paşa’nın merkezde durması kararlaştırılır. Plan saat gibi işler ve 30 Ağustos’ta kesin zafer kazanılır. Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk’ta ordunun Büyük taarruz planını şöyle açıklar: “Düşündüğümüz, ordularımızın ana kuvvetlerini düşman cephesinin bir kanadında ve mümkün olduğu kadar dış kanadında toplayarak, bir imha meydan savaşı vermekti. Bunun için elverişli bulduğumuz durum, ana kuvvetlerimizi düşmanın Afyonkarahisar yakınlarında bulunan sağ kanat grubu güneyinde ve Akarçay ile Dumlupınar hizasına kadar olan alanlarda toplamaktı. Düşmanın en hassas ve önemli noktası orasıydı. Çabuk ve kesin sonuç almak, düşmanı bu kanadından vurmakla mümkündü.” (Nutuk, S.478) *Fatih Mehmet Yiğit HAZIR KUVVET, NÖBETÇİ, GÖZCÜ, KEŞİF, GÖZETLEME, İSTİHBARAT VE İSTİHBARATA KARŞI KOYMA FAALİYETİ: KURDUN KULAĞI AVDADIR/Börinin quloği ovda (Özbekistan)/Borunun kulağı uuda ( K ı r g ı z i s t a n ) KURT DUYARLI, YER KULAKLI OLUR/Püür uhancıl, çir hulahtığ polcañ. (Hakas Türkleri Atasözü) KURT KENDİ AVINI KENDİ BULUR/Börü kesini azıgın kesi tabar. (Karaçay-Malkar) "KURT TEK GÖZÜ AÇIK UYUR/ Börü bir közü bla cuklar (Karaçay-Malkar) "KURDUN İZİNİ BULMADAN KENDİNİ BULAMAZSIN/Qasqırdın izin tappay, özin tappaysın (Kazakistan) KURT KARDA YÜRÜR İZİNİ BELLİ ETMEZ (TÜRK DÜNYASI ORTAK) KURT İNİNDE AVLANMAZ (TÜRK DÜNYASI ORTAK) "ÇOBANSIZ KOYUNU KURT KAPAR" (TÜRK DÜNYASI ORTAK) "KÖPEKSİZ SÜRÜYE KURT GİRER" (TÜRK DÜNYASI ORTAK) Bin düşmandan tek casus kötüdür./Mıñ javdan bir jansız jaman. Kazakistan Türk Atasözü Bu atasözleri ile kurtların başka hayvanların saldırısına uğramamak için tek gözü açık uyuduğu izini belli etmeden yani temkinli hareket ettiği yine kurtların hayvan sürülerine saldırırken sürü çobanlarını ve köpeklerini gözetledikleri ve saldırı için uygun anı kolladıkları dile getirmektedir. Türkler kurtların bu özelliğinden esinlenerek ordu ve birliklerinin bulunduğu yerde düşman saldırısına karşı daima nöbetçi ve gözcü (sak) koymuşlar düşman saldırılarına karşı hazır kuvvet savunma birlikleri konuşlandırmışlardır, yine düşmanlarına uygun zaman ve yerde saldırmak amacı ile "KEŞİF VE GÖZETLEME" unsurları görevlendirerek düşman hareketlerini sürekli kontrol altında tutmuş, düşman unsurlarının ve düşman gücünün tespiti amacıyla istihbarat toplama faaliyetleri yürütmüş, düşmanın zaaf gösterdiği zamanda uygun saldırı taktikleri uygulayarak düşmanı imha etmişlerdir. Türkler bu askeri stratejiyi kurtların yaşamından esinlenerek "HAZIR KUVVET, NÖBETÇİ VE GÖZCÜ" "KEŞİF VE GÖZETLEME, İSTİHBARAT VE İSTİHBARATA KARŞI KOYMA" kavramı ile ifade ederek Türk askeri istihbarat ve savunma taktiği olarak tescil etmişlerdir. Türk savaş tarihinde bu askeri "HAZIR KUVVET, NÖBETÇİ VE GÖZCÜ"" KEŞİF VE GÖZETLEME, İSTİHBARAT VE İSTİHBARATA KARŞI KOYMA" istihbarat ve savunma taktiğini tüm ordu ve birliklerinde kullanmış bu sayede Türk ordusu ani düşman baskın ve saldırılarına karşı kendilerini korumuşlardır. KARŞI PROPAGANDA FAALİYETİ: Börü aç bara busa da, toq bara görünür. Kurt aç olsa da tok görünür. Güçlü bolma süysefi, düşmandan gücün yaşır. Güçlü olmak istersen, düşmandan gücünü gizle./Kumuk Türkleri Atasözü Böre yugini pahpaytip, oruklukini bildirmes. Kurt tüyünü şişirip, zayıflığını göstermez./Uygur Türk Atasözü KURT ZAYIFLIĞINI İTE BİLDİRMEZ/Böri arığın iytke bildirmes (Kazakistan) Bu Atasözü ile düşmana ordunun zayıf yönlerinin ve zaaflarının gösterilmemesi gerektiği ayrıca karşı propaganda faaliyeti yürütülmesi gerektiği anlatılmaktadır. (KRİPTO) ŞİFRELİ HABERLEŞME FAALİYETİ VE (PAROLA) İM: KURDUN DİLİNİ KURT ANLAR (Türk Dünyası ortak Türk Atasözü) Börinin tilini böri tuşunadi (Özbekistan Türk Atasözü) İm Bilse Er/Börü Ölmes (Altay ve Uygur bölgesi) Türk Atasözleri ile düşman unsurların Türk Birlikleri ile ilgili karşı istihbarat toplamamaları amacıyla Türk Ordusunun kripto ve şifreli haberleşme yapması gerektiğini İm (parola) bilse Er (börü/Kurt) Ölmes (ölmez) Türk Atasözü ile de düşman unsurların ve casusların Türk Birliğine sızmamaları için İM yani parola kullanmaları gerektiğini ifade etmişlerdir. Konu ile ilgili iki tarihi örnek vermek gerekirse: “İskit/Saka Türk (Skythler) Kağanı (İdanthyrsos) Ülkesini işgal etmek isteyen Pers Kralı Dareios’a bir Elçi ile (çavuşla); bir kuş, bir fare, bir kurbağa ve beş oktan oluşan bir mesaj y o l l a d ı . Mesajı getiren İskit/Saka Türk Elçisi (Çavuş) bunların ne anlama geldiğini söylemeye yetkili olmadığını söyleyip geri döndü. Pers komutanı Gobryas, Dareiosa İskit/Saka Türklerinin (Skythlerin): “Ey Persler eğer, kuş olup uçmaz, fare olup yerin altına girmez, kurbağa olup bataklığa atlamazsanız yurdunuza dönemeyecek, oklarımızla can vereceksiniz” demek istediklerini söylemesine rağmen Pers Kralı Dareiosa bu ince mesajı anlamadı ve büyük bir askeri güçle İskit/Saka Türk ülkesini işgal etmek istedi. İskit Türk Ordusunun uyguladığı Vur Kaç taktiği Pers Ordusunun bozguna uğramasına ve büyük kayıplar vermesine neden oldu. Bu ağır kayıplar sonucu Pers Kralı Dareiosa İskitlerin mesajını geçte olsa anlayarak İskit Türk topraklarını terk ederek ülkesine geri dönmek zorunda kaldı (1) Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettikten sonra Roma’yı (İtalya ve civarını) fethetmek için hazırlık yapmaya başladı ve fethetmek istediği bölge hakkında askeri istihbarat toplaması amacıyla İskender isimli Akıncı Beyini (komutanını) o bölgeye gönderdi. Akıncı Beyi İskender, Fatih'e gönderdiği mektubunda İtalya ve civarı hakkında bilgi verdikten sonra Pulya üzerinde durarak: "amma şol Pulye memleketinun balı çok arusı azdır, etraftan ol memlekete hep toma ediyorlar" gizli mesajıyla İtalya fethinde Pulye şehrinin zengin hazinelere sahip stratejik bir yer olduğunu, şehrin askeri olarak düşman tarafından tam olarak korunmadığını fethe karşı düşman korumasının zayıf ve düşman asker sayısının az olduğunu "Balı çok, arısı az" sözü ile kinayeli, gizli bir şekilde anlatmıştır. (2) 1-TARİH, Herodotos Sayfa 349 - İş Bankası Yayınlıları 2-Topkapı Osmanlı Arşivi 5853-6066 sayılı askeri yazışma belgeleri KENDİ KENDİNE YETERLİLİK VE TÖREYE (DİSİPLİN)SADAKAT: Kaşkir ta kaşkir yiline pihinat’. Kurt da kurt töresine bağlıdır. Kaşkîra kaşkir şimest. Kurt kurdu yemez./Çuvaş Türkleri Atasözü Kaşkîra uri tîrantarat’. Kurdu ayağı doyurur. Kaşkîra şilî tîrantarat’. Kurdu dişi doyurur. Kaşkîrîn şîvari vunikkî, tet. Kurdun ağzı on ikiymiş./Çuvaş Türkleri Atasözü Börü, avına sessizce yaklaşır. Kurt, izini belli etmez. Kurdun elinden (takibinden) kaçan kurtulamaz. Türk Atasözlerimizden "Börinin avı ortak, Kuzgunun yıgaç başında./Kurt avını paylaşır, kuzgun ağaçta yalnız yer." Divanü Lügatit Türk "Böri koşnusun yemes/Kurt komşusunu yemez." Divanü Lügatit Türk Kurt Dostuna/Komşusuna saldırmaz/Türk Dünyası Ortak Atasözüdür. Kurda “neden boynun kalın?” demişler, “işimi kendim görürüm de ondan” demiş. Oğzt. Gürda “boynun neçün yoğundur?” demişler, “işüm kimesneye inan-mazım” demiş. Osml. “Kurdun boynu yoğun olduğı işin kimseye inanmaz.” Balk. Kurda sormişler: “Niçin ensen kalındır?”, “kendi işimi kendim yaparım” demiş. Blgr. Kurda: “neden ensen kaim” demişler “işimi kimseye inanmadığımdan” demiş. Btrk. Kurda ensen neden kalın dediler, kendi işimi kendim gördüğümden, dedi. Yukarıdaki Atasözlerimizden de anlaşılacağı üzere Kurtlar sürü halinde avlanmaları nedeniyle aralarında iş bölümü ve katı kurallar mevcuttur. Aksi halde görevini yerine getirmeyen bir birey avın kaçmasına sürünün aç kalmasına neden olabilir. Savaşta da kurallara bağlı ve iş bölümü içerisinde belli bir disiplin içerisinde savaşılmazsa birlik görevini yapamaz dağılır veya düşman unsurlarca imha edilir. Aynı şekilde Kurt sürüsünde hem disiplin olmalı hem de karşılıklı saygı olmalıdır ki sürünün devamlılığı sağlansın birlik ruhu ve güven oluşsun aynı şekilde Birlik içerisinde birlik ruhunun oluşması birliği oluşturan unsurların birbirine güvenine bağlıdır. Bu yüzden savaş kuralları ve disiplin önemlidir. Yine aynı şekilde kendi kendine yeterli olmak bir kurt sürüsünün avını yakalaması için nasıl gerekli ise bir birliğin görevini yapması kendi kendine yeterli olmasına bağlıdır. FATİH MEHMET YİĞİT "SU UYUR DÜŞMAN UYUMAZ", "SUYA DAYANMA DÜŞMANA İNANMA" TÜRK ATASÖZLERİNİN ETİMOLOJİK KÖKENİ Bahse konu Atasözlerimiz en eski askeri Atasözlerimizdendir. Burada Su kavramı Askeri ve komuta kademesini ifade eder. Türkler askeri suya benzetmiş, nasıl ki karlar eridiğinde sular akmaya başlar. Aynen öyle kış mevsiminin sona ermesi ve baharın başlangıcı Türklerin Akın zamanının geldiğini ifade etmekte olup bu nedenle düşman hatlarına hücum eden askerlere su kavramından hareketle Türkler Akıncı tabirini kullanmışlardır. Su kavramı ile ilgili olarak Selçuklu ve Osmanlı ordusu askeri terminolojide "Subaşı" ("su /asker" ile "baş" sözcüklerinin birleşmesiyle) kavramını kullanırken Cumhuriyet ile birlikte "Subay" ("su /asker" ile "bey" sözcüklerinin birleşmesiyle) kelimesi ile askere komut veren komuta eden rütbeli subay kavramı olarak kullanılmıştır. "Su uyur düşman uyumaz" Atasözü ile Türkler düşmana karşı dikkatli olunmasını, zaafa düşülmemesini, düşman ani akın ve hücumlarına karşı askerlerin dikkatli ve uyanık olunmasını düşman ani baskın ve hücumlarına karşı sürekli (sak) gözcü ve birlik konuşlandırılmasını ifade ederken yine "Suya dayanma, düşmana inanma" Türk Atasözü ile Türkler sadece kendi ordusuna güvenerek hata edilmemesini, düşman hareketlerinin sürekli kontrol edilmesini, düşman hakkında sürekli istihbari bilgi toplanmasını düşmanın sözüne inanılıp güvenilmemesini ifade etmektedirler. TÜRK DÜNYASI ORTAK ATASÖZÜ ttü. Su uyur düşman uyumaz. altn. Suv uyklar cav/düşman uyklamas. oğzt. Su uyur düşmen uyumaz. osml. Su uyur, düşman uyumaz. balk. Su uyur, düşman uyumaz. başk. Hıv yoklaha la, doşman yoklamas. blgr. Su uyur düşman uyumaz. dlrm. Su uyuu düşman uyumas. gagz. Su uyur düşman uyumaz. haks. Iırcı argıs taa körinze oloh la ıırcı poladır. kbrs. Su uyur düşman uyumaz. kerk. Su yatar, düşmen yatmaz. özbk. Suv tohtar, düşman tohtamas. /Suv törter düşman törtemez. trkm. Suv yatar, düşman yatmaz. *ttü. Suya dayanma, düşmana inanma, altn. Akar suya tayanma, il oğluna inanma. /Biylerge inanma suvga tayanma. oğzt. Beglere ve avrata inanma, akar suya tayanma. osml. Beglere inanma, suya dayanma, ahsk. Beglere inanma, suya tayanma. blgr. Beylere inanma, suya dayanma, dbrc. Suvga tayanma, duşmanga inanma, gazr. Ahar suya dayanma, her bir söze inanma, haks. Otnan peerispe, suğnan nancı bolm, çilge kirtinme. kary. Hocage mahtanma-kuçluge urunma. kazk. Muzğa süyenbe, cavğa senbe. kazr. Beylere inanma, suya dayanma. kırm. Suvğa taânma, duşmanga inanma, krçy. Suvga tayanma cavga iynanma. kşky. Ahan suya dayanma, her deyene inanma, kumk. Biyge inanma, suvğa tayanma. nogy. Suvga tayanma, duspanga manma. özbk. Folga inonma, suvga suyanma. tatr. Katınga ışanma, buzga tayanma. trkm. Bege inanma, suva söyenme. (Türk Dünyası Ortak Atasözleri Sözlüğü/ Prof. Dr. Özkul Çobanoğlu/Atatürk Kültür Merkezi Yayınları) FATİH MEHMET YİĞİT DÜŞMANIN DÜŞMANI SENİN DOSTUNDUR TÜRK ATASÖZÜ İLE KORECE " İLÇİ MUNDOK " VE "TANGUN" ADLARININ TÜRKÇE ETİMOLOJİK KÖKENİ "Düşmanının düşmanı senin dostundur." Türk Atasözü: Türk Devlet geleneğinde ve Türk tarihinde sıklıkla uygulanan bir askeri stratejiyi ifade etmektedir. Birçok Türk Devleti bu askeri, politik stratejiyi uygulamış yararlı sonuçlar almıştır. Mesela; Göktürkler Çin'e karşı Gogurya diye adlandırılan eski Koreliler ile siyasi, ekonomi ve askeri alanlarda müttefiklerdi. Dünya askeri tarihinde önemli bir yere sahip olan Büyük Salsu Zaferi Çin ve Koguryo Krallığı arasında gerçekleşen savaşlar serisinin ikinci kısmını teşkil etmektedir. Tarihte Sui-Koguryo Savaşları olarak adlandırılan savaşlar 598-618 yılları arasında gerçekleşmiş, Çin ve Kore tarihinde önemli kırılmalar meydana getirmiş, Çin’in Sui hanedanlığının yıkılmasına ve Kore krallıklarının Asya’da daha etkin hale gelmesine sebep olmuştur. Bu savaşlarda Gök-Türkler Çinlilere karşı Korelilerle birlikte savaşmış Çin ordusunun bu savaşlar silsilesinde bir milyonun üzerinde asker kaybettiği asker kayıplarının çoğunluğunu Türklerin sahte geri çekilme ve vur kaç taktiği neticesi olduğu hatta bu savaşta Çinlilerin Koreliler ile Göktürk askerlerini bir birinden ayıramadığı ifade edilmektedir. Kore’nin milli tarihi ve Koreli kimliği bu savaş sayesinde olmuştur. Çin ordusuna Salsu nehrinde kurduğu baraj tuzağı ile en büyük bozgunu yaşatan Koguryo Kralı Yongyangın Mareşalı Ilçi Mundok'u (Eulji Mundeok) kanaatimizce GökTürk generalidir. İsim bilim açısından İlçi/Elçi: yani başka ülkeye (GökTürklerden Koreye yardım için) gönderilen devlet görevlisi anlamında Türkçe bir isimdir. Yine Korece Mundeok kelimesi : (Kore lehçelerinde geçen) Chosŏn'gŭl: ฀฀฀ /Hanja: 文德郡 /RR: Mundeok-gun /MR: Muntŏk kun ismi Türkçe kökenli olup "ok" ve "gün" Türkçe isimlerden meydana gelmektedir. Yine Korelilerin kurucu Ata olarak gördüğü ( Korece:Hangıl ฀฀฀฀Hanja 檀君王儉 McCune–Reischauer Tan'gun Wanggŏm) "DanGun/TanGun" (Samguk Yusa adlı Korece: ฀฀฀฀, 三國遺事; "Üç Krallığın Hatırası"ndaki Efsaneye göre MÖ 2333 senesinde Kore milletinin kurucusu baş rahibi Tangun , Tanrı Dağlarında hüküm süren Hwanin'in oğludur ve efsaneye göre Tangun Kore yarımadasına gelerek Korelilere medeniyeti öğreterek Kore’nin "Göksel Kralı" ve Kore ulusunun başlatıcısı olmuştur ) Tangun kelimesinin Türkçe "Tengri" (Tanrı /eski Türkçe) kelimesiyle ve isimbilim açısından Türkçe Tan ve Gün kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmesi oldukça muhtemeldir. TÜRK DÜNYASI ORTAK ATASÖZÜ ttü. Düşmanın düşmanı senin dostundur. altn. Düşmana iye çikkan düşmandir. kazk. Jaman dos, javınmen birge şabadı. kazr. Düşmenin düşmeni senin dostundur. krçy. Cavungu cavu seni bla şoh bolur. kşky. Düşmeninin düşmeni, senin dostundur, özbk. Duşmanimnin duşmani-menin dostim. trkm. Düşmanın düşmanı senin dostun bolar. (Türk Dünyası Ortak Atasözleri Sözlüğü/ Prof. Dr. Özkul Çobanoğlu/Atatürk Kültür Merkezi Yayınları) FATİH MEHMET YİĞİT BÜYÜK HUN BAŞBUĞU BATUR (METE) KAĞAN'IN UYGULADIĞI; TÜRK ASKERİ, POLİTİK, STRATEJİK SAVAŞ SANATI'NDA MUTLAK GALİBİYETİN TEMEL ESASLARI: Jeopolitik, Jeostrateji, Milli Ülkü ve Diplomasi... Siyasi, ekonomik, mali, askeri, teknolojik ve lojistik güç (Ülke imkân ve kaynakları)... Milli birlik ve beraberlik, iç barış ve huzur ortamı... Adanmışlık ruhu, Töreye bağlılık ve kutsal inanç (Din)... Doğru strateji, Doğru planlama, Doğru ittifak, Doğru istihbarat, Doğru zaman, Doğru yer, Doğru iklim ve hava şartları, Doğru insan kaynağı ve liyakat sistemi, Doğru silah, Doğru güç, Doğru taktik Doğru eylem Ve Tanrı Kut'u (Uğur)... *Türkolog: Fatih Mehmet Yiğit (11.10.2019) ER ERDEMİ TÜRK SAVAŞ SANATINDA: "ÖLMEK VAR DÖNMEK YOK" FELSEFESİ İLGİLİ İSKİT SAKA TÜRK SAVAŞÇILARININ UYGULADIĞI ERDEMLİ BİR HAREKET... [46] Taurians (Turanlılar/Türkler) İskit halkı olan Tauryalılar, (Türkler) savaşa hazırlanırken her zaman hendekler kazıyor, höyükler yığıyor ve arkalarındaki zemini geçilmez hale getiriyorlardı. Geri çekilme yolları bu şekilde kesildiğinden, fethetmekten ya da ölmekten başka seçeneklerinin olmadığını biliyorlardı. (Kaynak:M.S.2.YY. Romalı Yazar Polyaenus: Stratejiler/Stratagems/Strategemata - 7. KİTAP 46.BAB) Bu tarihi bilgi bana nedense, Türklerin ölüm kalım savaşı olan Kurtuluş savaşında; Başkomutan Atatürk'ün: "Ya İstiklal, ya ölüm" taarruz emrini hatırlattı... Büyük Vatan Şairi Namık Kemal'in: "Fıtrat değişir sanma bu kan yine o kandır." dediği gibi... Fatih Mehmet Yiğit OYUN VE PİYON Geleceği ön görebilirsin, ancak kontrol edemezsin Çünkü kontrolü ele alıncaya kadar kontrol hep başkalarındadır Kendini ne kadar büyük görürsen gör... Senin dalından koparılan, rüzgarda savrulan bir yapraktan farkın yoktur. Çünkü rüzgarı sen çıkarmamış rüzgara karşı koyacak güce sahip değilsin Bu yüzden ön görülerini sağlam yapmalı, doğru bir strateji üzerinde yürümelisin Düşman bir düşünüyorsa sen bin, on bin, yüz bin düşünmeli adımlarını ona göre atmalısın Yoksa kendini koca bir savaşın ortasında, yada bir hayat kavgasında yapa yalnız, bir başına bulabilirsin, Atılan adımların geri dönüşü olmaz çünkü zaman geri yürümez, Hayatın kuralıdır bu; su tersine akmaz, atılan ok geri gelmez, Eğer büyük stratejide ön görmedi isen, taktiksel geri çekilmelerin işe yaramaz Küçük taktikler büyük bir stratejinin ürünü değilse, taktikte kazansan bile büyük stratejide çoktan kaybetmişsindir. Satrançta bir kaleyi bir piyona feda eden akıl eğer seni mat edecekse kaleyi kolayca sunar sana Akılla aklın mücadelesidir savaş İşte öngörü budur bir, on, yüz hamle sonrasını görmek, acele etmeden doğru bir strateji yürüterek kontrolü ele almak Unutma kontrolü ele alıncaya kadar kontrol hep başkalarındadır Kontrol sende değilse, senin bu oyunda bir piyondan farkın yoktur... Unutma: Kendisine efendi olamayanlar, Başkasına köle olmaktan kurtulamazlar... Vesselam... (Hayat Savaşçısının Günlüğü /Fatih Mehmet Yiğit) OYUN VE PİYON-2 "Oyunun kurallarını daima oyunu kuran belirler oyun kurmak içinde, oyuna hakim olabilecek güç ve stratejik akla sahip olmak gerekir.Oyun kurucu sen olmasan da, oyunu yönetebilirsin, bu açıdan baktığında oyunu kuran değil, oyunu iyi yöneten kazanır. Düşmanı yenmenin yolu; onu tanımaktan geçer Düşmanı tanımanın yolu ise; onun düşüncelerini, harekat tarzını ve eylemlerini anlamaktan geçer Geçmişi bilmez, bu günü yorumlayamazsan geleceği ön göremezsin. Satrançta böyledir düşmanının oyun tarzını öğrenmeden oyuna oturduysan, düşmanın sana taktik kazanım sahası açtığında stratejik olarak büyük oyunda kaybedersin çünkü; artık onun sahasında onun kurallarına tabisin. O halde neden sen oyun kurucu olmuyor kendi taktik ve stratejilerini üretmiyorsun? Buna engel olan nedir? Algı dünyanı sen mi yönetiyorsun yoksa başkaları mı? Başkalarının tezleriyle düşünmeye başladıysan başkalarının görüşlerini can siperhane savunuyorsan sen artık rakibinin piyonusun ancak bunun farkında değilsin? Unutma, düşmanlarının sana gururunu okşayan laflarla sunduğu taktiksel kazanımlara aldandığın an stratejide kaybetmeye mahkumsun, üç beş taş aldım, üç beş taş alacağım diye sevinme büyük resmi gör oyunun içine çekilme... Çünkü rakibini Mat etmediğin sürece daha oyun bitmedi... Fatih Mehmet Yiğit