Küçük, Büyük, Tüm Parçalar
All Sherds Great and Small
PHILIP BES
RINSE WILLET
DENNIS BRAEKMANS
Biz Neden Çömlekseveriz?
Why Pottery?
Arkeolojinin insana tattırdığı ‘keşif hissi’ çok az şeyle kıyaslanabilir bir keyiftir. Ama sanılanın aksine, arkeologların
hayatları her zaman bir takım unutulmuş efsanevi kentler
keşfederek geçmez. İşimizin özü, geçmişte yaşamış insanlar
ve toplumlar hakkında bulabildiklerimizden neler öğrenebileceğimizdir. Bazılarımız için bu araştırmanın malzemesi
antik tiyatrolar gibi muhteşem yapılar olur. Bu bölümün üç
yazarı olarak bizim için, (elbette başka şeylere de ilgimizi
korumakla beraber) en ilginç malzeme kategorisi, arkeolojide en sık rastlanan buluntu olan kırık çanak çömlek
parçalarıdır. Arkeoloji müzelerini gezen herkesin bildiği
gibi, müze vitrinleri, bütün halde bulunmuş veya güzelce
onarılmış seramik kaplarla doludur. Gerçekte ise biz hemen
hemen yalnızca kırık kap-kacak parçaları ile uğraşırız; çünkü geçmişte de eşyalar sık sık kırılmış, kırılınca atılmış,
atık olarak oradan oraya taşınmıştır.
Peki, bu kırık seramik parçaları arkeolojide neden önemlidir? Seramik, arkeolojide bizim kişisel olarak çömlekleri
sevmemizin ötesinde bir anlam taşır. Arkeologlar, insanların dahil olduğu süreçlerde olayların sebepsiz veya tesadüfi
olmadığını düşünür. Arayıp bulduğumuz ve incelediğimiz
her şeyden insanların doğal ve sosyal çevreleri içinde, nasıl
yaşadıklarını, neyle geçindiklerini ve nelere inandıklarını
anlamaya çalışırız. Bir çömlek gibi ilk bakışta değersiz ve
basit görünen bir eşya, geçmişte bir veya daha fazla kişi
tarafından düşünülmüş ve emekler verilerek üretilmiştir.
Örneğin bir seramik kandili düşünelim; çeşitli kullanımlarının yanı sıra, insanlar bu kandilleri bir yakınları öldüğünde onun mezarına koymuşlardır. Arkeologlar kandilleri çalışarak Roma dünyasının ‘küresel’ ekonomisini dahi
inceleyebilir. Bu günümüzün iPhone’ları üzerine çalışarak,
Apple’ın dünya çapındaki etkisini anlamaya çalışmakla
kıyaslanabilir. Arkeolojide çanak çömlek kalıntılarının
Usually, the life of an archaeologist is not about finding
long-forgotten legendary cities, though the sensation of
discovery does play an important role. Few things may
be more satisfying than finding something new that, as a
matter of course, happens very often in archaeology. In the
end, of course, it is about what we can learn about people
and communities in the past from what we find. For some
of us, our research does not deal with ancient theatres, for
example, magnificent though these may be. The three of
us are somehow strongly drawn to one (though certainly
not the only!) of the most common categories of artefacts
found during archaeological excavations and surveys: pottery sherds. Now, anyone who has been to an archaeological museum remembers the displays full of complete or
beautifully restored vessels. In reality, we are almost always
dealing with broken vessels, simply because people back
then also broke things, threw these away, which was then
carried off as garbage, and so on.
But what makes these sherds such an appealing archaeological topic? Besides personal preferences, as archaeologists we assume that in the past things to some degree did
not happen accidentally or naturally, simply because there
were people involved. What we look for, find and study
can help us to understand how these people lived, worked
and believed in their social and natural environment. Even
something seemingly insignificant as a pottery vessel was
made by one or more persons, who put their ideas and efforts
into that vessel. We can focus on an oil lamp – which people
put in a grave after a loved one passed away, for example
– all the way to the ‘global’ economy of the Roman world.
Perhaps you might compare it to studying your own iPhone
and Apple’s worldwide impact. So, studying pottery helps
to understand how people in the past cooked, ate, traded
MEANWHILE IN THE MOUNTAINS: SAGALASSOS
141
KÜÇÜK, BÜYÜK, TÜM PARÇALAR
Fig. 1
Bir amforanın kulpuna ait parça. Sagalassos’un Kent Konağı adı verilen kazı
alanında ele geçmiştir. Güney İspanya’da üretilmiş bu amforanın içinde
olasılıkla balık sosu saklanmıştır.
A handle fragment of an amphora that was found in the so-called Urban
Mansion at Sagalassos. This amphora was made in southern Spain and most
probably contained a fish-sauce.
üzerinde yapılan çalışmalar, insanların nasıl yemek pişirdiklerinden, neler yiyip içmiş olduklarından, nasıl ticaret
yapmış olduklarına kadar, kısaca nasıl yaşadıklarıyla ilgili
çok değişik ölçek ve konuda bilgilere ulaşmamızı sağlar.
Sagalassos’ta küçük ya da büyük ayırt etmeden, bulunan
her seramik parçası üzerine çalışılır. Peki seramik çalışmak
ne demektir? Seramik çalışarak elde edilen sonuçların en
önemlilerinden biri, incelenen kırık parçanın tarihlenebilmesidir (Poblome, baskıda). Bu sayede, kazıda bu parçanın
ele geçtiği bağlamın tarihi hakkında fikirler elde edilir.
Nasıl 1740’larda kullanılan seramik kaplar, 1950’lerde kullanılanlardan farklıysa, MÖ 3. yüzyıl çanak çömlekleri de,
MS 1. yüzyıl kaplarından farklıdır. Seramik çalışmalarında,
bulunan kapların ne amaçla kullanıldığı da araştırılır. Bir
kandilin aydınlatma için kullanılmış olduğu açıktır. Ama
aynı kandili mezar hediyesi olarak bulduğunuzda, mesele
simgeselleşip karmaşık bir hal alır.
Aşağıda daha detaylı olarak açıklandığı gibi, insanlar
pişmiş toprak kapları yemek hazırlamak ve pişirmek için
de kullanmıştır. Biz ayrıca Sagalassos’ta ele geçen seramik
parçalarının nerede üretilmiş olduğunu da bilmek isteriz. Bölgenin killeri ve bulunan seramik parçaları üzerinde
142
BİR ZAMANLAR TOROSLAR’DA: SAGALASSOS
ALL SHERDS GREAT AND SMALL
etc. In other words, how they lived.
At Sagalassos, all sherds count, great and small. But
what do we do with them? One of the most important
things is that we are able to date the pottery (Poblome,
in press), which provides valuable information for fellow
archaeologists who wish to understand their sites, for example. Just like household pottery from, say, the 1740s looks
different from that made in the 1950s, pottery from the
3rd century BCE looks different from that of the 1st century CE. We also like to learn what ceramic vessels were
used for. In the case of an oil lamp this seems easy: it was
used to bring light. But when an oil lamp is found in a
grave, its purpose became more complex and symbolic.
Also, people prepared and cooked their food using ceramic
vessels, which is explained below. We are also interested
to learn where the pottery we find at Sagalassos came from.
Through laboratory research of clays and sherds we know
that between Late Achaemenid and Byzantine times almost
all pottery was made at or near Sagalassos (Neyt et al. 2012).
Pottery-wise, except for specific Middle Byzantine wares,
Sagalassos basically was a self-sufficient community. We
do find pottery from further away, even all the way from
southern Spain (Fig. 1)! This fragment is all that remains
of an amphora, a category of large vessels with two handles
in which all kinds of foodstuffs were transported, much
like our bottles and jerrycans. We think that this amphora
contained a fish-sauce (a salty substance, similar to some we
know today from southeast Asia) that was used to flavour
food. Not all herbs and spices we use in our kitchen today
were used in the past, and others were too expensive, such
as pepper which was brought all the way from India. If
this amphora when it arrived still contained the Spanish
fish-sauce – people in Antiquity also reused and recycled,
though for different reasons than we do today – who was
fortunate enough to buy it? Perhaps the fish-sauce was used
to prepare a meal for a special occasion? No one can answer
these questions, but by studying pottery sherds we can at
least breathe some life back into ancient Sagalassos and the
people that lived there.
The Great Sagalassos Bake Off
Cooking vessels were a fundamental part in the daily routine
of people’s lives, and the aspiring chef in the ancient world
had an array of metal and ceramic pots, pans, bowls, kettles,
grinding vessels, dishes and plates at his or her disposal.
Ceramic vessels could be multi-purpose, though we see a
yapılan laboratuvar analizleri, Geç Akhaimenid Dönem’den
Bizans Dönemi’ne kadar çömleklerin hemen hemen tamamının Sagalassos’ta veya yakınlarında üretilmiş olduğunu
göstermiştir (Neyt vd. 2012). Orta Bizans Dönemi’ne ait
bazı belirli türler dışında, Sagalassoslular tarih boyunca
kendi çanak çömleğini kendisi üretmiştir. Bununla birlikte, uzak yerlerden, örneğin İspanya’dan gelen kap kacak
da Sagalassos’ta ele geçmiştir (Fig. 1). Örnekteki bu seramik kırığı, bir amforadan geriye kalan bulduğumuz tek
parçadır. Amforalar çeşitli ürünleri saklamak ve taşımak
için üretilmiş, iki kulplu pişmiş toprak kaplardır. Günümüzün şişe veya bidonlarına benzetilebilir. Bu amforanın
içinde yemeklere tat katan balık sosu (çok tuzlu bir sostur;
günümüzde güneydoğu Asya’da benzerleri bulunur) olduğu
tahmin edilmektedir.
Bugün mutfağımızda bulunan ot ve baharatların büyük
kısmı geçmişte kullanılmazdı; biber dahi Hindistan’dan
getirildiği için çok pahalı bir üründü. Bu amfora, içinde balık sosuyla İspanya’dan Sagalassos’a vardığında (daha
sonra başka şeyleri saklamak için yeniden kullanılmış olsa
gerekir), bu pahalı ürünü kim alabilmişti? Belki de balık
sosu yalnızca çok özel durumlarda ve davetlerde yemeklere
katılıyordu. Bu sorulara kesin cevap vermek imkansızdır.
Ama çanak çömlek parçalarının çalışılmasıyla, en azından
antik Sagalassos ve halkının hayatına dair ip uçları elde
etmek mümkündür.
Sagalassos’ta Yemek Yarışması
Yemek pişirme kap-kacakları, geçmişte de insanların gündelik yaşamının temel eşyalarındandır. Kadın veya erkek,
‘şef’lerin ellerinin altında metal ve pişmiş topraktan yapılma
çeşitli tencere, tava, kâse, kazan, öğütücü ya da rendeleyici
aletler, tabaklar ve tepsiler vardır. Seramik kaplar aslında
birden fazla amaç için kullanılabilir ama yine de işlevlerine
göre özel olarak şekillendirilmiş olanlar da kazılarda ele geçmektedir. Bazı kapların belirli amaçlarla kullanılmasında,
işlevsel özelliklerinin yanı sıra, sosyal ve kültürel adetler
ve alışkanlıklar da rol oynar. Bir mutfakta kullanmış olan
kapların türleri, modelleri ve nerede üretilmiş olduklarına bakılarak, orada ne tür yemekler hazırlanmış olduğu,
Antikçağ’da o dönemin mutfağında nelerin tercih edildiği
hakkında pek çok bilgi elde edilebilir (bu yayında Jeroen
Poblome ve Sam Cleymans’ın bölümü).
Bu şekilde Roma İmparatorluk Dönemi’nde
Sagalassos’un yüksek gastronomi kültürü az çok anlaşılabilmiştir. İtalya’da MÖ 3. yüzyılın ortalarından itibaren,
great specialisation in their functions. Although aspects of
this specialisation are functionally important, all these vessels are ultimately rooted in a social and cultural framework
of habits and customs. The type, shape and provenance of
vessels used in the kitchen can tell us a great deal about the
types of food that were prepared and the cuisine that was
fashionable in Antiquity (see chapter by Jeroen Poblome
and Sam Cleymans).
Haute cuisine in Roman imperial Sagalassos can to some
extent be reconstructed this way. Bread baking dishes with
a thick ‘non-stick’ coating on the interior, were made in
Italy from the middle of the 3rd century BCE (Peña 1990:
648). These vessels, commonly known as Pompeian Red
Ware, became en vogue from the 1st century BCE into the
1st century CE and are identified at many sites throughout
the Empire (Fig. 2, top left, from Italy, possibly Peacock
fabric 1). At Sagalassos, these popular dishes were imported
in small numbers during the late 1st century BCE, before
becoming locally produced and their design evolved (Fig.
2, top right). They remained common into the 2nd century
CE and we can deduce that this reflects the popularity of
Italian-style bread baking at Sagalassos (Peacock 1977;
Poblome 2012: 86-89).
Apart from Pompeian Red Ware, other cooking vessels
were imported as well during the second half of the 1st century BCE to the 2nd century CE. Although originally not
recognised as imported vessels, a range of hard-fired cooking
vessels was imported from outside the direct territory of
Sagalassos (Degeest 2000). The exact provenance is still to
be determined. They consisted of frying pans with rounded
handles and shallow vessels with a double flanged rim (Fig.
2, centre right). This last type would be copied locally as
well, and these vessels were undoubtedly used for frying and
possibly also stewing, but it cannot be determined whether
these vessels are associated with a specific dish or cuisine.
Yet, they demonstrate that trade in these vessels existed and
that there was a market at Sagalassos for culinary gadgets
from further away. With these vessels, combined with the
Italian-style bread baking dishes, Sagalassos was fully connected to the latest fashions of cooking vessels present in the
wider Eastern Mediterranean and Italy. More importantly,
similar to the introduction of the Swiss fondue practice
during the 1930s or the German ‘Römertopf’ during the
1960s, the presence of these vessels suggest that culinary
fashions were being followed at Sagalassos.
Traditional locally-made cooking vessels played an
MEANWHILE IN THE MOUNTAINS: SAGALASSOS 143
KÜÇÜK, BÜYÜK, TÜM PARÇALAR
Fig. 2
Sol üst: İtalya’dan gelen Kırmızı Astarlı Pompeii kaplarından bir parça. Sağ üst: yerel üretim bir fırın kabı. Orta: Sagalassos’a dışarıdan getirilmiş, çift kenar
kıvrımlı, derin olmayan kızartma kaplarından bir örneğin kenar parçası. Sol alt: yavaş döndürülen çömlekçi çarkında yapılmış, yerel üretim büyük bir kazan
türüne ait parça. Sağ alt: Çömlekçi çarkında yapılmış bir güveç (kakkabos).
Top left: Pompeian Red Ware from Italy. Top right: a locally produced baking dish. Centre: the rim of an imported shallow vessel with a double flanged rim.
Bottom left: a locally produced cauldron, made on a slow-turning wheel. Bottom right: a locally made wheel-thrown stewing pot or kakkabos.
144
BİR ZAMANLAR TOROSLAR’DA: SAGALASSOS
ALL SHERDS GREAT AND SMALL
ekmek pişirmek için özel olarak tasarlanmış, iç yüzü yapışmayı önleyen bir sırla kaplı pişirme kapları üretilmiştir
(Peña 1990: 648). ‘Kırmızı Astarlı Pompeii Kapları’ olarak
bilinen bu seramik kaplar MÖ 1. yüzyıldan, MS 1. yüzyıla
kadar imparatorluk genelinde pek çok antik kent kazısında ele geçmiştir (Fig. 2, sol üst, İtalya’dan, olasılıkla
Peacock hamuru 1). Bu kaplar MÖ 1. yüzyılın sonlarında Sagalassos’a da az sayıda getirilmiştir; daha sonra bu
yapışmaz ekmek pişirme kapları yerel olarak üretilmeye
başlanmış, hatta tasarımları de gelişim göstermiştir (Fig.
2, sağ üst). MS 2. yüzyıla kadar da sıklıkla kullanılmıştır.
Bu ürüne bakılarak, Sagalassos’ta İtalyan ekmeğinin sevildiği ve uzun yıllar pişirildiği söylenebilir (Peacock 1977;
Poblome 2012: 86-89).
Kırmızı Astarlı Pompeii Kapları’nın yanı sıra MÖ 1. ile
MS 2. yüzyıl arasında Sagalassos’a dışarıda üretilmiş başka
seramik pişirme kapları da getirilmiştir. Örneğin, yüksek
ateşte fırınlanmış bir seri özel pişirme kabı tespit edilmiştir.
Bunların ilk başlarda yerel ürün olduğu tahmin edilmiş
ancak daha sonra araştırmalar bu kapların Sagalassos’un
sınırları dışında üretilmiş olduklarını göstermiştir (Degeest
2000). Esas üretim yeri halen kesin olarak tespit edilememiş olan bu kaplar, yuvarlak kulplu, çift kenar kıvrımlıdır
ve pek derin değillerdir. Bu seri kaplar, esasen kızartma
tavası olarak kullanılmışlardır (Fig. 2, sağ orta). Bu tavalar Sagalassos’ta yerel olarak da ayrıca üretilmiştir. Bunlar
kızartmanın yanı sıra güveç pişirmek için de kullanılmıştır ama özel bir yemek veya mutfak türü ile kesin olarak
ilişkilendirmek mümkün değildir. Bununla birlikte, bu
kapların ticaretinin yapıldığı ve Sagalassos’un uzaklarda
üretilen bazı mutfak eşyaları için bir pazar olduğu da bellidir. Kente dışarıdan gelen İtalyan usulü yapışmaz ekmek
pişirme kapları ve bu kızartma tavaları ile Sagalassos, dönemin Doğu Akdeniz ve İtalya’daki en son modasını yakalamış görünmektedir. 1930’larda İsviçre fondü geleneğinin,
1970’li yıllarda Alman Römertopf (yuvarlak kapaklı güveç)
modasının yayılması gibi, bu kaplarla belirli bir yemek
kültürü modası da Sagalassos’ta takip edilmiştir.
Roma İmparatorluk Dönemi’nde Sagalassos’ta geleneksel, yerel üretim kaplar da önemlerini korumuştur. MS
1.-3. yüzyıllara tarihlenen arkeolojik bağlamlarda çok sayıda yemek pişirme kabı (chytrai) ve güveç kapları (kakkaboi)
ele geçmiştir (Fig. 2, sağ alt). Yeni modaların yanı sıra,
geleneksel yemek hazırlama alışkanlıkları da devam etmiş,
yerleşik mutfak kültürü, yemek tüketimine temel oluşturmayı sürdürmüştür.
important role in the kitchens of Roman imperial Sagalassos as well. Cooking pots or chytrai and stewing pots or
kakkaboi (Fig. 2, bottom right) formed the majority of cooking vessels that are found in 1st-3rd century CE contexts.
Clearly traditional habits of food preparation continued to
exist and perhaps the locally established cuisine continued
to be the mainstay of food consumption. The persistence of
traditional cuisine in spite of an influx of new vessels and
ideas about cuisine is reflected in the continued long-term
existence of a deep cauldron. This cauldron appears during
Hellenistic times and continued to be used well into Late
Antiquity (Vionis et al. 2009) (Fig. 2, bottom left). All
other vessels discussed were made on a fast-turning wheel.
This range of deep cauldrons was made on a slow-turning
wheel instead, and a paddle was used to shape the vessel,
and marks of the paddling are still easily visible on the
sherds of these vessels. Furthermore, mottled spots on the
exterior of the sherds could suggest that these cauldrons
were fired in a bonfire, which is in contrast to all other
cooking vessels which were fired in a kiln. As this type is
currently only identified at Sagalassos, it probably reflects
the existence of a local tradition of food preparation and a
different method of pottery production, which continued
to coexist with other customs of production and cooking
for many centuries during Antiquity.
Back to the Beginning: Pottery Production
Recipes and Clay Raw Materials
Interdisciplinary research activities have always been an
integral part of the Sagalassos Archaeological Research Project. The analyses of various ceramic categories over the
years, from what was to become the territory of Sagalassos,
provided a vast amount of reference data ranging from Neolithic to Middle Byzantine ceramic assemblages. The main
question revolves around the origin, selection and use of the
mineral resources in both pottery production and consumption (see chapter by Patrick Degryse): for example, not all
clays are suitable for making cooking vessels. As with the
study of many material categories, ceramics can be studied
using a range of different equipment: from a hand lens to
high-resolution analytical equipment, the – latter requiring
a significant financial investment.
Important archaeometrical techniques for ceramological
research were, among others, presented by Peacock (1970).
Since then, scientific techniques have been used more and
more frequently for ceramic studies (and on many other
MEANWHILE IN THE MOUNTAINS: SAGALASSOS 145
KÜÇÜK, BÜYÜK, TÜM PARÇALAR
Moda akımları ile kente gelen yeni kaplar ve yeni fikirlere rağmen geleneksel mutfağın hükmünü sürdürdüğü
buluntulardan anlaşılmaktadır. Örneğin, derin büyük
bir kazan türünün kesintisiz ve yüzyıllarca kullanılmış
olması bunun bir göstergesidir. Bu kazan türü Hellenistik Dönem’de görülmeye başlanır ve Geç Antik Dönem’e
kadar kullanımda kalır (Vionis vd. 2009) (Fig. 2, sol alt).
Yukarıda bahsedilen tüm seramik kaplar çömlekçi tezgahında hızlıca döndürülerek yapılmıştır. Bu kazanlar ise
yavaş döndürülen tezgahta yapılmıştır. Kazanı şekillendirmek için bir tür mala kullanılmıştır. Bu kazanların kırık
parçalarının iç yüzlerinde mala izleri görülür. Dış yüzlerde
görülen beneklenmeler, bu toprak kazanların büyük bir açık
ateşte pişirilmiş olduğunun işaretidir. Diğer tüm kaplar
fırında pişirilerek üretilmiştir. Bu kazan türü şimdiye dek
yalnızca Sagalassos’ta tespit edilmiştir. Bu durum, yerele
özgü değişik bir yemek hazırlama adeti ve toprak kap üretme metodunun diğer adetler ve tekniklerle beraber yüzyıllar
boyu devam ettirildiğine işaret eder.
İşin Başı: Çanak Çömlek Nasıl Üretilir, Kil
Hammaddesi Nereden Gelir?
Sagalassos Arkeolojik Araştırma Projesi’nde çalışmalar en
başından itibaren disiplinlerarası işbirliği esasına göre yürütülmüştür. Sagalassos bölgesinde ele geçmiş olan, Neolitik
Dönem’den Orta Bizans Dönemi’ne dek uzanan seramik
grupları üzerinde yapılan analizlerle, çok temel, referans
sağlayan veriler elde edilmiştir. Seramik üretiminde kullanılmış olan mineral hammaddenin kaynağı, seçimi ve
kullanımı araştırmaların yanıtlamaya çalıştığı temel sorulardır (bu yayında Patrick Degryse’nın bölümü). Örneğin,
her kil türü, pişirme kabı yapmaya uygun değildir. Bu
nedenle, araştırmalarda incelenen pişmiş toprak kapların
kil hamurunun incelenmesi önem taşır. Araştırmacılar bu
amaçla büyüteç kullanır ya da, yüksek çözünürlüklü analiz
aletlerinden de yararlanırlar. Bu türden laboratuvar incelemeleri önemli araştırma fonları gerektirir.
Arkeolojide seramik araştırmalarında arkeometri tekniklerini ilk kullananların başında Peacock gelir (1970). O
yıllardan itibaren, arkeolojide arkeometrik analizler seramik ve diğer malzeme kategorilerinde gelişerek kullanılmıştır. Seramik araştırmalarında ‘ince kesit’ petrografisi
kullanılan en önemli tekniklerdendir. Sagalassos ve bölgesi
seramik araştırmalarında da sistemi olarak bu incelemeden
yararlanılmıştır (Fig. 3) (Quinn 2013). Seramik kesitlerinin incelenmesi önemli bir uzmanlık ve birikim gerek146
BİR ZAMANLAR TOROSLAR’DA: SAGALASSOS
ALL SHERDS GREAT AND SMALL
Fig. 3
Çapraz polarizasyon altında, yerel üretim, seramik bir depolama kabı parçasından alınmış ince kesit örneği (© Dennis Braekmans).
Equipment at Cranfield University: Laser Ablation Inductively Coupled
Plasma Mass Spectrometry (LA-ICP-MS) is a high-resolution analytical technique for the identification of the chemical composition of various materials
(© Dennis Braekmans).
material categories). Thin-section petrography is one of the
main techniques for the scientific study of ceramics and has
been systematically employed at Sagalassos and its immediate region (Fig. 3) (Quinn 2013). Looking at ceramic
sections requires a good level of expertise and experience,
which even for the geologically trained can be difficult.
Where the early approaches of chemical analyses of ceramics used elaborate wet-chemistry procedures, this has now
been superseded by an array of other techniques, especially
XRF, ICP-OES and ICP-MS (Pollard and Heron 2008)
(Fig. 4). When time and funding permits, a combination
of mineralogical and chemical approaches gives the best
information and is most likely to answer the archaeological
questions posed (Degryse and Braekmans 2014).
The huge number of ceramic fragments present on production sites, such as Sagalassos, in itself presents challenges. There tends to be a hierarchy of techniques used in
the analysis of ceramics, starting simply and cheaply with
the bulk of the samples, and selecting smaller numbers
at each stage to be subjected to analysis using lengthier
and more expensive techniques. Safeguarding the goal of
answering a real archaeological research question, however,
needs to be the primary concern in scientific studies of
archaeological ceramics.
tirir; jeoloji eğitimi almış olanlar için dahi yorumlaması
zor bir analizdir. İlk başlarda bu araştırmalar incelikli bir
seri kimyasal analiz prosedürü gerektirirken, günümüzde
XRF, ICP-OES ve ICP-MS gibi gelişmiş teknikler bunun
yerini almıştır (Pollard ve Heron 2008) (Fig. 4). Araştırma
için ayrılmış süre ve bütçeye bağlı olarak, minerolojik ve
kimyasal araştırmaların birlikte kullanılmasıyla, arkeolojide sorulan soruları en iyi şekilde yanıtlamak mümkün
olmaktadır (Degryse ve Braekmans 2014).
Sagalassos gibi alanlarda, ele geçen seramik buluntu
miktarının büyüklüğü, araştırma metotlarının da planlanmasını gerektirir. İncelemelerde basitten karmaşığa giden
etaplar takip edilir. Ele geçen buluntuların tamamının
genel değerlendirmesinin ardından her aşamada ayrılan
örneklere daha detaylı ve daha çok bütçe gerektiren incelemeler uygulanır. Tüm bu süreçte, arkeolojinin yanıtlarını
aradığı temel soruların seramik araştırmalarının çerçevesini
oluşturması gerekir.
Örneğin Sagalassos’ta yerelde büyük çaplı seramik
üretimi başlamadan hemen önceki döneme odaklanılmış
ve Roma İmparatorluk Dönemi’nde başlayan seri üretimi
hazırlayan koşullar incelenmiştir. Farklı seramik türlerinin
yapımında kullanılmış kil hamurunun nereden getirilmiş
olduğu analizlerle belirlenmiş, böylece bölgede çömlekçilik
geleneğinin uzun tarihi ortaya çıkarılmıştır. Seramik araştırmaları sonucunda kente dışarıdan çok az sayıda malzemenin getirildiği anlaşılmıştır. Bu da yerel çömlekçilerin,
farklı ürünler için gerekli değişik kil hamuru hazırlama ve
sır ve astar gibi yüzey özellikleri yakalamak konusunda ne
kadar başarılı olduklarını gösterir (Braekmans vd. 2017).
Sagalassoslu çömlekçiler, MÖ 3. yüzyılın sonundan itibaren
Hellenistik kültür etkisi altındaki dünyada popüler olan
ürünleri adapte etmekte de başarı göstermişlerdir.
Örneğin, Düzen Tepe kazılarında, aynı arkeolojik bağlamda hem kaba üretim kaplar, hem de Hellenistik sofra
kaplarının ele geçmesi, hem sıradan yerel üretimin, hem
de yenilikçi seri üretim sofra kaplarının aynı anda devam
ettiğine işaret eder. Düzen Tepe, Sagalassos’tan farklı üretim tekniği gösterir; Sagalassos’ta farklı işlevler için değişik
türler üretilmiştir (Braekmans vd. 2011).
Bugüne kadar yapılan çalışmalar, Sagalassos’un Anadolu
ve Kıbrıs’ı içeren belli bir kültürel dünyaya bir koine’ye
ait olduğuna işaret eder (Poblome vd. 2017). Bu çevrede
seramik, yerel üretim olarak devam eder ve yalnızca kısıtlı
olarak dönemin dışarıdan gelen etkilerine açık olmuştur.
Bu çerçeve Sagalassos’un toplu seramik üretiminin esasını
For example, the Sagalassos Archaeological Research
Project concentrated on the period just before the start
of mass production of ceramics, to document the conditions for the innovation in pottery production at Roman
imperial Sagalassos. By analysing the provenance of the
different types of ceramics, evidence for a long-standing
tradition of pottery production in the region was identified.
Remarkably, only a limited amount of imported material
was discovered which emphasizes the success of new potters’
skills in the preparation of raw clay materials and surface
treatment (Braekmans et al. 2017). The argument of this
long-standing local production supports the hypothesis of
the development of Sagalassos by adapting forms that were
popular throughout the Hellenistic world from the late 3rd
century BCE onwards. The existence of locally produced
buff wares, for example, in the same archaeological contexts
as the locally made Late Hellenistic tablewares at Düzen
Tepe suggests the possible coexistence of a new and local
element at Düzen Tepe (a different technology of production) and Sagalassos (different functions represented by new
shapes) (Braekmans et al. 2011). For the moment, the data
suggest that the region of Sagalassos was part of a cultural
sphere, or koine, that centred around southern Anatolia and
Cyprus (Poblome et al. 2017). Pottery remained locally
produced, however, and was only partially influenced by
contemporary traditions from outside. These circumstances
formed a basis for the mass production and importance of
Sagalassos as a major ceramic supplier and trade partner
well beyond its region.
MEANWHILE IN THE MOUNTAINS: SAGALASSOS 147
KÜÇÜK, BÜYÜK, TÜM PARÇALAR
ALL SHERDS GREAT AND SMALL
oluşturur ve kentin kendi bölgesi dışına ulaşan bir seramik
tedarikçisi ve ticaret ortağı olarak önemini belirler.
Çeviren: Ebru Torun
148
BİR ZAMANLAR TOROSLAR’DA: SAGALASSOS
Referanslar References
Braekmans, D., Degryse, P., Poblome, J., Neyt B., Vyncke, K., Waelkens, W. (2011) “Understanding Ceramic Variability:
An Archaeometrical Interpretation of the Classical and Hellenistic Ceramics at Düzen Tepe and Sagalassos (Southwest
Turkey)”, Journal of Archaeological Science 38: 2101-2115.
Braekmans, D., Degryse, P., Neyt, B., Waelkens, M., Poblome, J. (2017) “Reconstructing Regional Trajectories: the
Provenance and Distribution of Archaic to Hellenistic Ceramics in Central Pisidia (South-West Turkey)”, Archaeometry
59: 472-492.
Degeest, R. (2000) The Common Wares of Sagalassos, Studies in Eastern Mediterranean Archaeology 3, Turnhout.
Degryse, P., Braekmans, D. (2013) “Elemental and Isotopic Analysis of Ancient Ceramics and Glass”, Holland, H.D.,
Turekian, K.K. (eds.), Treatise on Geochemistry, Second Edition, Volume 14, Oxford: 191-207.
Neyt, B., Braekmans, D., Poblome, J., Elsen, J., Waelkens, M., Degryse, P. (2012) “Long-Term Clay Raw Material Selection and Use in the Region of Classical/Hellenistic to Early Byzantine Sagalassos (SW Turkey)”, Journal of Archaeological
Science 39: 1296-1305.
Peacock, D.P.S. (1970) “The Scientific Analysis of Ancient Ceramics: A Review”, World Archaeology 1: 375-389.
Peacock, D.P.S. (1977) “Pompeian Red Ware”, Peacock, D.P.S. (ed.), Pottery and Early Commerce, London: Academic Press:
147-162.
Peña, J.T. (1990) “Internal Red-Slip Cookware (Pompeian Red Ware) from Cetamura del Chianti, Italy: Mineralogical
Composition and Provenience”, American Journal of Archaeology 94: Archaeological Institute of America: 647-661.
Poblome, J., in press “How do we document time?”, J. Poblome (ed.), Scripta manent. Documenting the archaeology of Sagalassos, Istanbul.
Poblome, J. (2012) “‘Our Daily Bread’ at Ancient Sagalassos”, Cavalieri, M. (ed.), INDVSTRIA APIVM. L’archéologie: une
démarche singulière, des pratiques multiples. Hommages à Raymond Brulet, Louvain-la-Neuve: 81-94.
Poblome, J. Özden Gerçeker, S., Loopmans, M. (2017) “Different similarities or similar differences? Thoughts on koine,
oligopoly and regionalism”, Van Oyen, A., Pitts, M. (eds.), Materialising Roman Histories, Oxford: Oxbow Books: 85-100.
Pollard, A.M., Heron, C. (2008) Archaeological Chemistry, Cambridge: The Royal Society of Chemistry.
Quinn, P. (2013) Ceramic Petrography. The Interpretation of Archaeological Pottery and Related Artefacts in Thin Section, Oxford.
Vionis, A. K., Poblome, J., Waelkens, M. (2009) “The Hidden Material Culture of the Dark Ages. Early medieval
Ceramics at Sagalassos (Turkey): New Evidence (ca AD 650-800+)”, Anatolian Studies 59: BIAA - British Institute At
Ankara 147-165.
MEANWHILE IN THE MOUNTAINS: SAGALASSOS 149