Academia.eduAcademia.edu

Pride (2014)

2020

Pride (2014) Filmi üzerinden Farklılıkların insanları öteki kıldığını ve toplumsal sorun olarak görünen olayların normalleşme süreci anlatan 'Öteki'leştirilenler üzerine bir çalışma.

'ÖTEKİ'LEŞTİRİLMİŞLER YAZININ PLANI Başlık: 'Öteki'leştirilmişler (Çoğunluğa karşı azınlık olan 'Öteki' sayılan insanları tanımlamak, dikkat çekmek ve merak uyandırmak için kullanılmıştır.) Giriş: Farkılıkların insanları öteki kıldığını ve toplumsal sorun olarak görünen olayların normalleşme süreci anlatılır. (İncelenecek konunun ve filmin öncesinde başlığın sosyolojik anlamı dile getirilerek makalenin zemini oluşturulur.) Gelişme 1. Paragraf: Onur - Pride (2014) Filminin özeti ve buradan yola çıkarak dönemin tarihsel bağlantısıyla ayrımcılığa uğrayanların dayanışma öyküsünün anlatılacağına dair bilgi verilir. Gelişme 2. Paragraf: Onur yürüyüşü'nün tarihsel çerçevede incelenmesi ve LGBT'li bireylerin yaşadığı şiddet aktarılır. Böylece toplum içinde varolan bu topluluğun bir varlık gösterme çabasında siyasi ve idari güçler tarafından bastırılması kanıtlarla gözler önüne serilmiştir. Gelişme 3. Paragraf: Günümüzde bu yönelimin nasıl adlandırıldığına değinilir. (Araştırmalar sonucu ortaya çıkan Queer kavramı alıntılarla tanımlanır.) Gelişme 4. Paragraf: Farklılık ve öteki kavramları tartışılır. Gelişme 5. Paragraf: Siyasi ve sosyal sonuçların doğurduğu homofobiye değinilir. Gelişme 6. Paragraf: Toplumsal bakış açısıyla kadın ve erkeğin rolleri ve konumları açıklanır. Normal ile ötekinin karşılaştırılması anlatılır. Gelişme 7. Paragraf: Bağlama paragrafı (LGBT'li bireylerin akademik kavramlar ışığında incelenmesi sonrası Pride filmi ile anlamlandırılması. Bu iki bölümü hem ayırıyor hem de yazının amacına bağlayan köprü işlevi görüyor.) Gelişme 8. Paragraf: Günümüzde Türkiye perspektifi üzerinden bu konulara bakmak ve anlatılanlar ışığında yorumlanır. Toplumsal ve siyasal düzenlemelere bakılır. Sonuç Paragrafı: Toplumun baskı ve şiddetine neden olan şeylerin insanların farklılık karşısındaki tavırları olduğuna değinilir. 'Öteki'leştirilenleri hayata bağlar. 'ÖTEKİ'LEŞTİRİLMİŞLER TUTKU KAPLAN Herkes farklı olmak ister ama diğer insanlar gibi sıradan olmak 'normal' olarak tanımlanır. Bu nedenle farklılıklarımız bizi özel kılması gerekirken toplumdan uzaklaştırmaya neden olur. Diğerlerinden farklı olan azınlık gruplar 'öteki'leştirilerek damgalanır. Toplumun kara lekesi, sakat, hasta ve öteki olarak yaftalanmış LGBT'li bireylerin durumu buna örnektir. Geçmişten günümüze kadar bu varlık bulma hali pek çok ilerleme kaydeder. Farklılıkların mücadelesi ve normalleşmesi filmler, protestolar ve sosyal yardımlaşma derneklerinde hayat bulur. Stephen Beresford’un yazıp Matthew Warchus’un yönettiği Pride (2014), gerçek bir olaydan uyarlanmış 1980’lerin başında İngiltere’de geçen hikâyedir. Demir Leydi lakaplı Margaret Thatcher’ın muhafazakâr hükümetinin hedef aldığı iki farklı grubun, haksızlığa karşı birleşmelerini konu alır. Madenlerin özelleştirilmesi grevlerle karşılanır. Thatcher hükümeti döneminde daha çok baskıya uğrayan bir grup eşcinsel, ayrımcılığa karşı benzer hisler içindeki madencilere destek olmaya karar verir. Ulaştıkları madenci dayanışma grupları onlara cevap vermese de Galler’de bulunan köydeki madenciler yardımlarını kabul eder. Pride; ayrımcılığa karşı birlik olup birlikte sorunlarını çözebilen iki grubu anlatan bir dayanışma öyküsüdür. Onur yürüyüşü veya Pride 1969’da LGBT bireylerin varoluşlarına yapılan saldırı, taciz, darp, dışlanma gibi şiddetlere ayaklanmalarıyla her yıl kutlanmaya başlanmıştır. Toplumda bu bireylere çeşitli sıfatlar, yakıştırmalar yapılıyordu. Elbette ayaklanmalar sonrasında bu yaklaşım değişmedi fakat daha fazla insanın onları tanıma fırsatı bulması bu sayede oldu. Toplum içinde bir arada yaşayan birçok insan komşusunun, en yakın arkadaşının veya ailesinden birinin eşcinsel olduğunu veya kendini gizlediğini bilmiyordu. Bu durum günümüzde de bu şekilde karşılanıyor ve devam ediyor olsa da bu ayaklanmalar çoğu insanın hayatına dokundu. Çünkü bu ayaklanmalar heteronormativiteyi yıkmak için önemli bir adımdı. Günümüze kadar birçok bilim insanının, psikoloğun bu yönelimin hastalık olduğu iddiasında bulunması toplumun bu konudaki düşüncelerini etkilemede oldukça başarılı olmuştur. Toplum kültürel olanı, kendisine empoze edilen düşünceleri, farklı olanı dışarıda tutarak hatta yok etmek isteyerek sürdürmüştür. LGBT bireylere toplum tarafından söylenilen sıfatlar kötü anlamlar taşısa da daha sonradan eşcinsellerin kullanımıyla bu anlamını yitirmiş, eşcinsel haklarının savunulmasında kullanılmıştır ve zamanla Queer gibi bazı sözcükler sıfat yerine isim halini almıştır. Queer olmak mahremiyet hakkıyla değil, kamusal olma özgürlüğü, kim isek o olma özgürlüğü ile ilgilidir. Queer olmak her gün zulme karşı, homofobiye, ırkçılığa, kadın düşmanlığına, dindar ikiyüzlülerin bağnazlığına ve kendi kendimize yönelttiğimiz nefrete karşı (kendimizden nefret etmemiz gerektiği bize özenle öğretildi) mücadele etmek demektir. (Çakırlar ve Delice, 2012, s. 15 ) Queer 'öteki.' statüsüne indirgenemez. Ben ve öteki inşasını sorgular. Azınlık grubu olarak var olmasını öngören "etnik model"e karşı çıkar. Sistem eleştirisinden kaçınan siyasi duruşları da tenkit eder. Norma direnen radikal bir "farklılık" siyasetini gözeten olasılıkları inceler. Queer, cinsel çeşitliliğin, eşcinsel ile heteroseksüel gibi iki kategoriye indirgenmesine karşı bir duruştur. (Erdem, 2012, s. 70) LGBT bireylerin kendi varoluşları üzerinden toplum tarafından uğradıkları ayrımcılığın politika ve kültürle önemli bir ilişkisi vardır. Bireylerin ait hissettikleri toplum içerisinde özgürce yaşayamamaları siyasetin bu konudaki tavrının ayrımcı ve homofobik olmasıyla yakından ilgilidir. Ataerkil toplum düzenin getirdiği anlayış insanları heteroseksüel bir yönde ilerlemeye zorlamıştır. Erkeğe yüklenen erillik, güç ve gelecek nesillerin üretiminde bir kaynak olarak görülmesi bu sorunun kaynağıdır. Kadınlar ise çocuk doğurmak ve erkeğe bakmakla görevlendirilmiştir. Bu anlayışta cinselliğin üreme organları ve neslin devam ettiricisi gözüyle bakılması LGBT'nin tamamen yok sayılmasını gerekli kılıyordu. İnsanların özgür iradeleriyle hareket etmedikleri düşüncesi yerine bu durumu bir eksiklik ve hastalıkla özdeştirilmişlerdir. Sakatlığın kaynağını bireydeki /bedendeki bir eksiklik, "normal" işlemeyen bir veya birden fazla organ olarak gören tıp temelli bu perspektif sakatlığa bakışı uzun süre boyunca şekillendirdi. (Yardımcı, 2012, s. 232) Homoseksüel olmak eskiden İngiltere'de idam cezasına çarptırılmakla sonuçlanırdı. Pride filminde verilen mücadeleler sonucu bu durumun çoktan ortadan kalktığını görsek de insanların bakış açısının kolay kolay değişmediği Onur yürüyüşünde insanların tavırlarında görülür. Diğer insanların yapabildiklerini yaptıklarını kanıtlamak istemeleri bile pek çok soruna yol açar. Madencilere yardım etmek istediklerinde sahip oldukları cinsel kimlikleri üzerinden yargılanıp muhtaç oldukları yardımı reddetmişlerdir. Ama bu durum toplumsal olarak dışlanmışlığın verdiği bir kalıp yargı olduğu görülür. Televizyonlarda bile eşcinsellerin AIDS bulaştırdığı yönünde haberlerin yapılması insanların önyargıyla davranmasına neden oluyordur. Fakat filmin sonunda İngiltere'de AIDS bulaşmış tanısı koyulmuş ilk kişinin uzun yıllar yaşadığına şahit oluyoruz. Biyolojik ölüm silahı olarak görülen bu durum 'öteki'yi yaratmak için örülen ağlardan biri olduğu anlaşılır. Türkiye’de ise Onur Yürüyüşü ilk kez 1993’ te kutlanmak istenmiş ancak valiliğin izin vermemesi sonucu gerçekleştirilememiştir. Bu baskılar ve engellemeler sonucunda LGBT haklarını savunmak için dernekler ve sivil toplum örgütleri oluşturulmaya başlanmıştır. Sadece toplumda değil siyasette LGBT bireylere yer verilmesi, onların haklarının savunulması için birçok söylem oluşturulmuştur. Bugün Türkiye’ de çok sayıda LGBT birey fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalarak öldürülmekte veya intihara sürüklenmektedir. Bu nedenle 'Öteki'leştirilmek toplumsal bir sorunu da beraberind getirir. Önemli olan farklılıkları kabullenmek ve onlara normal statülerini geri vermektir. Herkes farklı olmak ister ama kimse 'öteki' olarak anılmak istemez. LGBT bireyler için dünyada ve ülkemizde olan önyargılar kolay kolay kırılacak gibi değildir. Fakat Onur yürüyüşleri sırasında kendilerini insanlara göstermeleriyle başlayan bu süreçte; dizilerde, filmlerde ve toplumun her alanında anılmaya başlanmaları bile önemli bir gelişmedir. Bu sayede bilimsel araştırmalar çerçevesinde bir sorun olarak anılmak yerine hayatın içindeki bir olgu olarak ele alınmaya başlandı. İnsanları dışlayıp toplumdan uzaklaştırmak yerine toplumun bir parçası olarak kabullendiğimiz süreçte baskılar, şiddetler ve ön yargılar son bulur. KAYNAKÇA Çakırlar, C. ve Delice, S. (2012). Yerel ile küresel arasında: Türkiye'de cinsellik, kültür ve toplumsallık. Cinsellik Muamması: Türkiye'de queer kültür ve muhalefet (s. 11-34), İstanbul: Metis. Erdem, Tuna (2012). Hizadan çıkmaya, yoldan sapmaya ve çıkıntı olmaya dair: kimlik değil, cinsellik! Tektip cinsellik değil, cinsel çeşitlilik! Cinsellik Muamması: Türkiye'de queer kültür ve muhalefet (s. 37-71), İstanbul: Metis. Yardımcı, Sibel (2012). Sakatlık çalışmalarında queer ufku: Türkiye'de bu etkileşimin zorluğu ve olası imkanları üzerine. Cinsellik Muamması: Türkiye'de Queer Kültür ve Muhalefet (s. 223-247), İstanbul: Metis. TUTKU KAPLAN