Academia.eduAcademia.edu

Erzurum Sokakları

2021, Erzurum Gelişim Dergisi

Geleneksel yerleşmelerde örülen organik doku, bulunulan coğrafyanın belirleyici etkileri ile kendiliğinden gelişen bir yapıya sahiptir. Bu yapı: cebirsel bakımdan insani ölçülere bağlı olduğu kadar; akrabalık, arkadaşlık, komşuluk, birlikte vakit geçirmek ve yardımlaşmak cihetinden de sosyal bir organizasyondur.

İLMEK İLMEK İNSAN DOKUYAN: ERZURUM SOKAKLARI Geleneksel yerleşmelerde örülen organik doku, bulunulan coğrafyanın belirleyici etkileri ile kendiliğinden gelişen bir yapıya sahiptir. Bu yapı: cebirsel bakımdan insani ölçülere bağlı olduğu kadar; akrabalık, arkadaşlık, komşuluk, birlikte vakit geçirmek ve yardımlaşmak cihetinden de sosyal bir organizasyondur. Teknolojinin değil, inanç ve ahlak alanının bir ürünü olarak görülen geleneksel mimari, varlığın bütünlüğü ve kuvvetler hiyerarşisine dayandırıldığı için hakikatin dili mesabesindedir. Gelenekçi mimar, içinde yaşadığı toplum ve inanç sisteminin üst değerlerini çok iyi bildiğinden dolayı maddî, biyo-sosyal, psikolojik ve ruhî-aklî varlık düzeylerinin problemleriyle ilgili spesifik tutum ve uygun değerlendirme yetisine sahiptir. Bu nedenle ortaya koyacağı eserde, maddi ve manevi çevre ile tezat oluşturacak hiçbir unsura tenezzül etmemiştir. İnancın toplayıcı, birleyici sınırları çerçevesinde, maddi çevrenin ve milli amillerin farklı uygulamaları, değişik beldelerimizde zenginleşen bir mimari ortaya koymuştur. Bu yüzden geleneksel mimarimizle muhatap olan herhangi bir insan, hiçbir zaman ziyaretçi olamamış, kendisini mekâna mensup bilmiştir. Geleneksel yerleşim beldesinin herhangi bir sokak başı çeşmesinden içeri adımınızı attıktan sonra, dünyanın merkezi olarak kabul edilen Âdem’in makamına ulaşma hissi, sizi kuşatmaktadır. Gelenekli mimarlar bu makamı; hiyerarşik bir yapı sunmayan, yaratan ile kulu arasına sınıfsal kutsanmışlar grubu konulmasına engel olan, gökteki ziyadan yerdekini gizlemeyen; nispetleri ile dengeli, sükûnetiyle vakarlı, sadeliğiyle asaletli mekânlar halinde insanlara sunarak oluşturmuşlardır. Fotoğraf 1. Camii Kebir-Parmaksız Sokak (N. Kılıçoğulları) Erzurum şehir yerleşmesinin geleneksel dokusunu da istenilen insani hasletler belirlemiştir. En başta Erzurum geleneksel sokak dokusu, şahsi ihtiraslardan, gururdan, her türlü açık yahut gizli isyanlardan arındırılmış tasarım metodolojisine uygun bir tavırla oluşturulmuştur. İç kale ya da tepsi minareyi bir ağacın toprağa tutunan kökü olarak tahayyül eden mimar, farklı dönemlerde yaşasa da aynı genetik kodları taşımaktan sebep; kimi zaman Ulu Camii, kimi zaman Lalapaşa Camii’ni kimi zaman da Havuzbaşı’nı bu ağacın gövdesi bilmiştir. Erzurum ağacının dalları ne kadar serpilse de, gövdenin bu amillerine ram olmayı bilmiştir. Yaratılmış olduğunun bilinç acziyeti içerisinde, aşırılığa, haddi aşmaya, isyan ve şirke düşürecek tasarım uygulamalarının en küçük bir zerresine dahi bulaşmamıştır. Bakmayın şimdilerde yaprakların dahi kök ve gövdeyi geride bıraktığına. Erzurum’un geleneksel sokak dokusunda hiçbir yapı, kendi nefsini değil hakkı hatırlatan unsurları ön plana çıkarmıştır. Geleneksel sokaklar; azameti, parçaları birleyerek oluşturduğu kütle kompozisyonlarında yakalamıştır. Süsü ise, maddenin ve şekillerin doğasını diyalektik unsurlarla bozarak değil, ahşaba, çiniye ya da kaleme eklediği hikmet dolu motiflere yüklemiştir. Erzurumlunun mütevazılığı ondandır. Ondandır diklenmeyi terk edep, dik durmayı asaletinde bilir. Ondandır süslü sözleri diyemediği ve ondandır şiirlerin dizelerini bakışlarında gizlediği. Fotoğraf 2. Mirza Mehmed-Bedendibi Sokak Geleneksel Erzurum sokakları; toplanmayı, bütün olmayı, birlenmeyi yani ulus olmayı işaret eden yapılardan müteşekkildir. Bu birleme mahallelere de adını veren Camii Kebir, Lalapaşa Camii, Narmanlı Camii, Şeyhler Camii gibi mukaddes mabetler etrafına toplanma biçiminde görülmektedir. Arzın merkezi olarak görülen Kâbe’den başlayarak şehirlerin kuruluşu ve bağımsız yapıların tasarımına kadar, Müslüman mimarlığın asli kaidelerinden sayılan bu birleme, merkez sembolizmi olarak tanımlanmaktadır. Erzurum gibi İslam şehirlerinde, en dar sokaktan en geniş caddelere kadar her yönelim bu merkeze doğru tasarlanmıştır. Geleneksel Erzurum sokaklarının birleme hasleti, içinde büyüttüğü canlara da sirayet etmiştir. Ondandır Erzurumlunun Ata bilmesi. Ve ondandır Erzurum’un yıllardır hinlere karşı tek yumruk oluşu. Erzurum’un geleneksel yerleşke tasarım evresinde yer seçiminin çok güçlü simgesel anlamları bulunmaktadır. Komşu hakkı düsturuna bağlı kalınarak, birbirinin güneşini kesmeyecek yapıtların inşası; Hacı Cuma, Narmanlı, Mirza Mehmet, Ayazpaşa mahallelerinde olduğu gibi, teraslı arazilere kurulmaktadır. Ulu Camii gibi kutsiyet atfedilen yapılar, inancın sembolleri olarak, beylerbeyi sarayı gibi kamu yönetim binaları da hâkimiyetin sembolü olarak şehrin her yerinden görülebilecek yüksek tepelere ya da merkezi noktalara inşa edilmiştir. Lalapaşa Camii’nin hemen alt kısmındaki eski kuyumcular çarşısı ve Rüstempaşa Bedesteni gibi ticari yapılar, şehir merkezlerinde, Ahmediye Medresesi gibi kadı yetiştiren medrese, hukuk uygulayıcısı kamu yönetim binası ve Allah’ın evi camilerle sırt sırta yapılmakta ki harami düşünme tahayyül dahi edilemesin. Çifte Minareli Medrese ve Yakutiye Medresesi gibi eğitim kurumları, öğrenilenin davranışa dönüştürülebileceği diğer yapı toplulukları ile birlikte ya da onlara yakın merkezi konumlara yapılmaktadır. Üç kümbetler, Mehdi Abbas ve Karanlık Kümbet gibi türbe ya da mezar yapıtları, beşeri yaşamın faniliğinin, ahiri yaşamın ebediliğinin görsel hatırlatıcıları olarak yaşamın hemen yanı başında tasarlanmaktadır. Cami hazireleri, bir yandan bu öğütsel simgeyi ifade ederken diğer yandan da ata kültüne bir öykünme olarak yapılagelmektedir. İbadetlerin de başlangıç şartı olan temizlik; su yapılarına yüklenen anlamları ile, Cennet Çeşmesi, Dabakhane Çeşmesi gibi halkın kolay ulaşabileceği alanlara dağıtılarak sağlanmıştır. Erzurum sokaklarına dizilen yapıların bu işlevsel düzeni ve hiyerarşisi, insanının karakterine de yansımıştır. Ondandır Erzurumlu, kendisine “büyük” olarak kabul ettiğine dadaş diyerek hem yerini hem de haddini bilmiştir. Erzurum eski sokaklarının yerleşke planı, görünüşte kapalı olsa da özünde esnekliğin sembolü olarak açıktır. Bu hem değişimi kolaylaştırmakta, hem de yeniden kullanılabilirliği sağlamaktadır. Tasarım aşamasında birbirini tamamlayıcı olarak yapılan oylumlar, gerekli görüldüğü zaman çok muhkem bağımsız birimler olarak ayrılabilmektedir. Geleneksel Erzurum evi, dışa kapalı yapısına rağmen rahatlıkla bölünerek birkaç farklı konut ikametgâhına çevrilebilmektedir. Aynı zamanda yapı, bu esnekliği ile kolayca yeniden kullanıma dönüştürülebilmektedir. İhtiyaç duyulduğu anda işlevi değiştirilerek (özellikle askeri) farklı kullanıma dönüştürülen yapı örnekleri oldukça çoktur. Erzurum sokaklarını şekillendiren bu kapalı-esnek yapı düzeni Erzurumlunun kişilik özelliklerini de tanımlamaktadır. Ondandır Erzurumlu gelenekçidir ancak bağnaz değildir. Ve ondandır Erzurumlunun yumuşak başlılığı, gerektiğinde geçilmez bir hudut sınırına dönüşmesi. Erzurum geleneksel sokak görüngüsü, yalnızca doğa kuvvetleri ile değil, doğanın özünü oluşturan düzen ve nizamı ile uyum içinde tabi denge timsali tasarımlar ortaya koymuştur. Yapılar, yavaşça topraktan başkaldıran nebatat gibi doğal kaynaklardan yararlanarak şekillenir. Taş, toprak ve ahşap bileşenlerinden müteşekkil olan yapılar, doğada kolay bulunan malzemeler ile inşa edilmektedir. Bu nedenle çok büyük yerleşmeler dahi nüfusunu kaybedince aslına, yani toprağa geri dönmektedir. Yapılarındaki bu doğala uyum Erzurum insanının tipik özelliklerini de etkilemiştir. Ondandır Erzurumlunun çetin karasal iklimi gibi sert mizaçlı olması ve ondandır Erzurumlunun göründüğü gibi olması. Fotoğraf 3. 1920’li yıllar Tebrizkapı- Badpazarı Sokak. Ve Camii Kebir sokaklarında olduğu gibi Erzurum’un geleneksel organik sokaklarının taş kaplamalarının gündüzleri çıkardığı ritmik seslerin tını dinletisinin, geceleri güvenlik alarmı görevi üstlenmesini mi? Hemen her sokak başına yapılan meydan çeşmelerinin su gibi temiz sevda buluşmalarından mı? Hacı Çöpür Çıkmaz Sokağı gibi etrafındaki evlere doğal açık avlu işlevi gören mahrem alanlardan mı? Süreyya Narmanlıoğlu Evi, Odavlı Mehmet Efendi Konağı ve Kobazaların Evi’nde olduğu gibi öndeki evin damının, arkadaki eve bahçe olmasından mı? Yoksa bu damlarda sıcak aylarda kadınların semaver eşliğinde ikindi çayı içmelerinden mi? Mühürdarların ve Kömürcüzadelerin evlerinde olduğu gibi evlerin sokağa bakan giriş kat pencerelerinin hem yüksek hem de küçük yapılışlarının mahrem ve masumiyeti koruyuşundan mı? Mısırlızade Mehmet Efendi’nin Evi’nde olduğu gibi sokak birleşim yerlerine denk gelen köşelerin pahlanarak özellikle hayvanlara zararının engellenişini mi? Mirza Mehmet Bedendibi sokağı biçimlendiren iki katlı cumbalı evlerde olduğu gibi cumba çıkması ve saçak altındaki dinlenme taşlarında hayata tutunan yaşlıların oturmalarından mı? Fotoğraf 4. Cumhuriyet Caddesi (1950’li yıllar) Caferiye Mahallesi’ndeki Kadıhafızoğulları Konağı ve karşısındaki Dulkadirlilerin Evi’nde olduğu gibi cumba çıkmalarının iki evin ortak çamaşır kurutma düzeneğine mi? Bezzaz Yusuf Efendi’nin Evi’nde olduğu gibi sokağı derinlemesine gören ve çocuklarını izlediği cumba pencerelerinden mi? Yoksa Yaşar İkizler Evi’nde olduğu gibi giriş kapısını gören kim geldi pencerelerinden mi? Kazım Efendi Evi’nde olduğu gibi sokağın doğal topografyasına dokunmadan kurulan gönyeli çıkmalardan mı? bunların hangisini diyeceğim bilemedim. Fotoğraf 5. Hacı Cuma-Kumlu Dere Sokak. Ancak! Erzurumluya kişilik kazandıran amillerin başında, geleneksel mimarinin ilmem ilmek dokunan motiflerinin geldiğini bildim. Ve son söz: Ey ahali! Eğer mutlu olmak istersen Kırkçeşme’ye, İbrahimpaşa’ya, Yeğenağa’ya Mehdi Efendi’ye, Narmanlı’ya ve nihayet yeni açılan Camii Kebir Mahallelerine git. Son çırpınışlarını yaşayan o sokakları gör. İçini saran, yüreğine ılık ılık dokunan insani değerlerini hatırla. Ve onları öylece yaşat ki torunlarında seni bilebilsin… Dr. Temel SAĞLAM Kaynakça: Arseven, C.E. (1956). Türk Sanatı Tarihi, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi. Burckhardth, T. (2005). İslam Sanatı Dil ve Anlam (Çev. Turan Koç). İstanbul: Klasik Yayınları. Cansever, T. (2012). İslamda Şehir ve Mimari, İstanbul: Timaş Yayınları. Çaycı, A. (2016). "İslam Mimarisinde Anlam Meselesi", Sosyoloji Divanı, Sayı: 7, s.189-202. Nasr, S. H. (2019). İslam Sanatı ve Maneviyatı (Çev. Ahmet Demirhan), İstanbul: İnsan Yayınları. Sağlam, T. (2019). Geleneksel Erzurum Evleri, Restorasyonları ve Ev Yaşantısı, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Sağlam, T. ve Yurttaş, H. (2020). “Geleneksel Erzurum Evlerinin İstatistiki Veri Analizi”. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi - Journal of Turkish Researches Institute. 67, 421-458. SAĞLAM, Temel (2021). “İlmek İlmek İnsan Dokuyan Erzurum Sokakları”, Gelişim Erzurum Dergisi, Sayı 14, 2-6. ISSN 2757-5020. 4