Academia.eduAcademia.edu

Arkeolojik Bulgularla Mudurnu

2018, Arkeolojik Bulgularla Mudurnu

Bu kitap Türkiye Halk Bankası ve Bolu Ticaret ve Sanayi odasının katkıları ile basılmıştır. ULUSLARARASI MUDURNU ARAŞTIRMALARI AHİLİK VE HALK KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU 21-22 Eylül 2018, Mudurnu/ Bolu INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON MUDURNU STUDIES, AKHISM AND FOLK CULTURE September 21-22, 2018 Mudurnu/Bolu Bildiri Kitabı/ Proceedings Book Editörler/Editors: Dr. Öğretim Üyesi Azize AKTAŞ YASA Doç. Dr. Faruk ÖZTÜRK İngilizce Editörü/English Editor: Dr. Ayşe Ege YILDIRIM Ankara, 2018 BAİBÜ Bolu Halk Kültürünü Araştırma ve Uygulama Merkezi (BAMER) Yayınları No: 20 BAİBÜ Bolu Folk Culture Research and Application Center Publications: 20 ULUSLARARASI MUDURNU ARAŞTIRMALARI AHİLİK VE HALK KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU/ INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON MUDURNU STUDIES, AKHISM AND FOLK CULTURE BİLDİRİ KİTABI/ PROCEEDİNGS BOOK Editörler: Dr. Öğr. Üyesi Azize AKTAŞ YASA, Doç. Dr. Faruk ÖZTÜRK İngilizce Editörü: Dr. Ayşe Ege YILDIRIM Bu kitap, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Bolu Halk Kültürünü Araştırma ve Uygulama Merkezi (BAMER)’in 21-22 Eylül 2018 tarihinde Mudurnu’da düzenlediği Uluslararası Mudurnu Araştırmaları Ahilik Ve Halk Kültürü Sempozyumu’nda sunulan bildirilerden oluşmaktadır. Bu kitapta yer alan bilgi, görüş, görsel malzeme kullanımıyla; çalışmaların araştırma ve yayın etiğine uygunluğundan yazarlar sorumludur. Copyright / Yayın Hakları: Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesine aittir. Basım Tarihi: Aralık 2018 Basım Adedi: 500 Dizgi: Emel Mercan Kapak Tasarımı: Nimet Çelebi Kapak Fotoğrafı: İ. Bengüboz Koleksiyonu ISBN: 978-975-321-053-9 Sertifika No: 16157 Baskı: İvedik Organize Sanayi Bölgesi Matbaacılar Sitesi 1514.Sokak No: 28 Yenimahalle/Ankara ONUR KURULU I Honour Committee Aydın BARUŞ I Bolu Valisi Alaaddin YILMAZ I Bolu Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa ALİŞARLI I Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rektörü Mustafa DURUK I Mudurnu Kaymakamı Mehmet İNEGÖL I Mudurnu Belediye Başkanı Prof. Dr. Öcal OĞUZ I UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Korkut BORATAV I Ankara Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi Ünal COŞKUN I Mudurnu Eski Kaymakamı 2002 Kerem Süleyman YÜKSEL I Mudurnu Eski Kaymakamı 2013-2015 Mehmet KARAKAŞOĞLU I Mudurnu Eski Belediye Başkanı 1989-2004 DÜZENLEME KURULU I Organizing Committee Dr. Öğrt. Üyesi Azize AKTAŞ YASA I Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi BAMER Müdürü Düzenleme Kurulu Başkanı Dr. Ayşe Ege YILDIRIM I Mudurnu Kültürel Miras Alan Yönetimi Başkanı Doç. Dr. Faruk ÖZTÜRK I Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi BAMER Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Mehmet SÜME I Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi BAMER Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Filiz YILDIZ I Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi BAMER Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Öğr. Görv. Nail HOŞCAN I Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Süreyya Astarcı Meslek Yüksek Okulu Öğr. Görv. Nimet ÇELEBİ I Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü Necdet AKAY I Mudurnu Kültür Turizm ve Dayanışma Derneği (MUKTUDER) Başkanı Mehmet CAN I Mudurnu Esnaf ve Sanatkârlar Odası Celalettin ÇELEBİ I Mudurnulular Derneği Başkanı Engin ERSOYDAN I Mudurnu Belediyesi İbrahim SERTDEMİR I Mudurnu Arastası Koruma ve Kalkındırma Derneği (MAKDER) Başkanı Metin SOYGÜR I Şeyh-ül İmran Vakfı Başkanı Mustafa SOYGÜR I Mudurnu Kaymakamlığı Sıla Ceyda OKUR I Mudurnu Belediyesi Cemali ÖZLÜ I Mudurnu Halk Eğitim Müdürü Zekiye TÜTÜNCÜ AYDIN I İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü KURUMSAL PAYDAŞLAR I Corporate Stakeholders T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı T.C. Ticaret Bakanlığı Ankara 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü Ankara Vakıflar Bölge Müdürlüğü Bolu Ticaret İl Müdürlüğü Türkiye Tarihi Çarşılar Federasyonu Bolu Ticaret ve Sanayi Odası Doğu Marmara Kalkınma Ajansı (MARKA) Mudurnu Orman İşletme Müdürlüğü Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) BİLİM KURULU I Scientific Committee Prof. Dr. Hakkı ACUN I T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Ankara 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Üyesi/ TÜRKİYE Prof. Dr. Zeynep AHUNBAY I ICOMOS Türkiye Milli Komitesi 2. Başkanı/ TÜRKİYE Prof. Dr. Machiel KIEL I Emeritus Dr. Advisor to UNESCO for Bosnia/ Hercegovina/ HOLLANDA Prof. Dr. Sofia AVGERINOU-KOLONIAS I Atina Ulusal Teknik Üniversitesi/ YUNANİSTAN Prof. Dr. Mikail BAYRAM I Selçuk Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi/ TÜRKİYE Prof. Dr. Ali CENGİZKAN I TED Üniversitesi/ TÜRKİYE vii Prof. Dr. İclal DİNÇER I ICOMOS Türkiye Milli Komitesi Başkanı/ TÜRKİYE Prof. Dr. Neslihan DOSTOĞLU I İstanbul Kültür Üniversitesi/ TÜRKİYE Prof. Dr. Nuran Zeren GÜLERSOY I ICOMOS Türkiye Milli Komitesi/ TÜRKİYE Prof. Dr. Yegân KÂHYA I ICOMOS Türkiye Milli Komitesi/ TÜRKİYE Prof. Dr. Mehmet KARAGÜL I Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi/ TÜRKİYE Prof. Dr. Güngör KARAUĞUZ I Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi/ TÜRKİYE Prof. Dr. Yusuf KÜÇÜKDAĞ I Karatay Üniversitesi/ TÜRKİYE Prof. Dr. İrfan MORİNA I Priştine Üniversitesi/ KOSOVA Prof. Dr. Hedda Reindl-KIEL I Emeritus Head of the Department of Turkish Studies of the University of Bonn, Bonn Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Bölümü Onursal Başkanı/ ALMANYA Prof. Dr. Ahmet OCAK I Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi/ TÜRKİYE Prof. Dr. Metin SÖZEN I ÇEKÜL Vakfı Başkanı/ TÜRKİYE viii Prof. Dr. Ayşıl TÜKEL YAVUZ I Orta Doğu Teknik Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi/ TÜRKİYE Prof. Dr. Fikret TÜRKMEN I Ege Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi/ TÜRKİYE Prof. Dr. Filiz YENİŞEHİRLİOĞLU I Koç Üniversitesi/ TÜRKİYE Doç. Dr. Leyla ALPAGUT I Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi/ TÜRKİYE Doç. Dr. Samettin GÜNDÜZ I Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi/ TÜRKİYE Doç. Dr. Nuray ÖZDEMİR TİRYAKİ I BAİBÜ, BAMER Yönetim Kurulu Üyesi/ TÜRKİYE Doç. Dr. Selami ÖZSOY I BAİBÜ BAMER Yönetim Kurulu Üyesi/ TÜRKİYE Doç. Dr. Faruk ÖZTÜRK I BAİBÜ BAMER Yönetim Kurulu Üyesi/ TÜRKİYE Dr. Öğrt. Üyesi Azize AKTAŞ YASA I BAİBÜ BAMER Yönetim Kurulu Üyesi/ TÜRKİYE Dr. Öğrt. Üyesi Meral ORTAÇ I Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi/ TÜRKİYE Dr. Simone RICCA I Deputy Director at WHITRAP/ UNESCO Asya-Pasifik Bölgesi Dünya Miras Eğitim ve Araştırma Merkezi Başkan Yardımcısı/ ÇİN Dr. Öğrt. Üyesi Yıldız SALMAN I ICOMOS Türkiye Milli Komitesi/ TÜRKİYE Dr. Öğrt. Üyesi Gülsün TANYELİ I İstanbul Teknik Üniversitesi/ TÜRKİYE Dr. Ayşe Ege YILDIRIM I Mudurnu Kültürel Miras Alan Yönetimi Başkanı/ TÜRKİYE Samir ABDULLAC I ICOMOS Uluslararası Kentler Komitesi Başkanı/ FRANSA Namık Kemal DÖLENEKEN I Mudurnu Alan Yönetimi Danışma Kurulu Başkanı/ TÜRKİYE Muhsin ÖZYILDIRIM I Türkiye Esnaf Federasyonu Başkanı/ TÜRKİYE Mehmet TUNÇKOL I Araştırmacı- Yazar/ TÜRKİYE SEKRETERYA I Secretariat Öğretmen Orhan AYTAR I Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi BAMER Y. Alperen YASA I Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Yüksek Lisans Öğrencisi Özlem YOLDAŞ I Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Yüksek Lisans Öğrencisi İlgem ÇOBAN I Şehir Plancısı ix İÇİNDEKİLER KURULLAR HATA! YER İŞARETİ TANIMLANMAMIŞ. İÇİNDEKİLER ………………………………………………………………………………………….. X SUNUŞ ………………………………………………………………………………………………. XVİ AÇILIŞ VE PROTOKOL KONUŞMALARI …………………………………………………… 1 AÇILIŞ KONFERANSI………….. MUDURNU ARKEOLOJİSİ VE TARİHİ Prof. Dr. Mustafa Hamdi SAYAR ………………………………………………………….. 11 MODRENA=MUDURNU BİR ESKİÇAĞ YERLEŞMESİ HAKKINDA KISA NOTLAR Dr. Öğretim Üyesi Meral ORTAÇ ………………………………………………………….. 17 ARKEOLOJİK BULGULARLA MUDURNU Arkeolog Ümit KARATAŞ- Arkeolog Rüya ALTUNEL ………………………………. 55 MUDURNU İLÇESİ ÇEVRELİ KÖYÜ MEZAR KURTARMA KAZISI Prof. Dr. Abdulkadir DÜNDAR ………………………………………………………………. 73 BEŞ HURUFÂT DEFTERİ’NDEKİ KAYITLARA GÖRE MUDURNU Dr. Hüseyin SARI ………………………………………………………………………………….. 95 ŞER’İYYE SİCİLLERİNE GÖRE MUDURNU KÜLTÜRÜNDEN KESİTLER Dr. Nilgün ÇEVRİMLİ ………………………………………………………………………… 125 MUDURNU’DA KURULAN PARA VAKIFLARI’NA İLİŞKİN BİR DEĞERLENDİRME Dr. Öğretim Üyesi Mehmet SÜME …………………………………………………… 137 19. YÜZYILDA MUDURNU’DA ESNAF VE ZANAATKÂRLAR Doç. Dr. Selami ÖZSOY ………………………………………………………………………. 159 ÇOK PARTİLİ DÖNEMDE YEREL BASIN: MUDURNU ÖRNEĞİ MİMARİ VE KENTSEL YAPI; AHİLİĞİN KENTSEL YAPIDAKİ YANSIMALARI Ebru Nur TÜRE MUDURNU’DA SOSYAL YAŞAM VE TARİHİ KENT DOKUSU 193 Doç. Dr. Sevgi PARLAK MUDURNU’DA DİNİ MİMARİ 207 Dr. Öğretim Üyesi M. Fatih MÜDERRİSOĞLU AHİ YERLEŞİMİ MUDURNU VE YILDIRIM KÜLLİYESİ 251 Dr. Öğretim Üyesi Buket KARATOP- Öğrt. Görv. Dr. Neval KONUK TÜRK EV MİMARİSİNİN YAŞAM KALİTESİNE ETKİSİNDE MUDURNU EV MİMARİSİ ÖRNEĞİ 706 Dr. Öğretim Üyesi Azize AKTAŞ YASA MUDURNU GELENEKSEL KONUT MİMARİSİNDE AHŞAP MALZEMENİN KULLANIMI 265 Dr. Ayşe Ege YILDIRIM UNESCO DÜNYA MİRASI YOLUNDA MUDURNU xi 291 Dr. Öğretim Üyesi Tolga ÇAKMAK KÜLTÜREL MİRAS ÜRÜNLERİNİN GÖRÜNÜRLÜĞÜ: MUDURNU DİJİTAL KENT ARŞİVİ ÖRNEĞİ 317 Dr. Öğretim Üyesi Binali TERCAN MUDURNU'NUN KENTSEL GELİŞİM SÜRECİ VE BARINDIRDIĞI YAPISAL, SOSYO MEKÂNSAL, KÜLTÜREL VE EKONOMİK RİSKLER 327 Arzu ARSLAN KELAM, Haluk AKGÜN, Doç. Dr. Mustafa Kerem KOÇKAR MUDURNU YAMAÇ ŞEVLERİNDEKİ DURAYSIZLIKLARIN İNSAN YAŞAMI VE TARİHİ YAPILAR İÇİN OLUŞTURDUĞU TEHDİT AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ 353 Dr. Öğretim Üyesi Yıldız SALMAN- Mimar Enes Serdar YALTIR MUDURNU TABAKHANELER BÖLGESİ MİRAS DEĞERLERİ VE KORUMA 361 YAKLAŞIMI Dr. Öğretim Üyesi Hasan Tahsin SELÇUK MUDURNU’DA “YERİN RUHU” ÜZERİNE DEĞERLENDİRME 377 Öğr. Gör. Burcu BOSTANCI RİTÜEL VE MEKÂN İLİŞKİSİ BAĞLAMINDA MUDURNU ARASTASI 399 HALK KÜLTÜRÜ xii Dr. Abdullah DEMIRCI MUDURNU TÜRKÜLERİNİN DERLENMESİ VE DERLEME SÜRECİ 415 Dr. Öğretim Üyesi İbrahim KIBRIS MUDURNU TÜRKÜLERİNİN ŞİİRSEL YÖNÜYLE DEĞERLENDİRİLMESİ 429 Dr. Öğretim Üyesi İsmail Hakkı AKYOLOĞLU- Öğretmen Orhan AYTAR MUDURNU YÖRÜKLERİNE ÖZGÜ BİR TÜRKÜ VE OYUN “MEŞELİ, DAĞLAR MEŞELİ” 451 Dr. Öğretim Üyesi İsmail Hakkı AKYOLOĞLU MUDURNU’DAN DERLENEN TÜRKÜLER VE 45 YIL ÖNCE ÖDÜL ALAN BİR TÜRKÜ “MUDURNU DEDİKLERİ’’ 459 Dr. Öğretim Üyesi Zeynep BALKANAL MUDURNU İĞNE OYALARININ TEKNİK, DESEN, RENK VE KOMPOZİSON ÖZELLİKLERİ 465 Öğr. Gör. Semra BOZDOĞAN MUDURNU’DAN ÖZEL İŞLEME ÖRNEKLERİ İLE VASFİYE ERGEN- FATMA ERCAN KOLEKSİYONU 491 Dr. Öğretim Üyesi Filiz YILDIZ- Prof. Dr. Nigar MERDAN- Bervan DEMİR MUDURNU İLÇESİ YÖRESEL KIYAFETLERİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME 521 Hamza YERLİ TARİHİ MUDURNU KENTİNDE “İĞNECİLİK SANATI” 541 Prof. Dr. Erol ÖZTÜRK MUDURNU AĞIZLARININ DİYALEKTOLOJİK DURUMU 549 Öğretmen İbrahim DURSUN YÖRE HALKININ MUDURNU YEREL TARİHİNE İLİŞKİN FARKINDALIĞI 567 TURİZM, EKO TURİZM, GASTRONOMİ, TARIM VE HAYVANCILIK Prof. Dr. Okan KÜLKÖYLÜOĞLU ABANT GÖLÜ TABİAT PARKI (MUDURNU, BOLU) BİYOÇEŞİTLİLİĞİ, EKOTURİZM VE EKOLOJİK EĞİTİMCİLER İLİŞKİSİ 581 Öğr. Gör. Dr. Nail HOŞCAN MUDURNU’DA SÜRDÜRÜLEBİLİR TURİZM GELİŞİMİNDE ETNOBOTANİK 595 Dr. Öğretim Üyesi Hasan LÖK KÜLTÜREL VARLIKLARIN TEŞVİK VE FİNANSMANINDA DEVLET DESTEKLERİNDEN YARARLANMA: MUDURNU ÖRNEĞİ 609 Prof. Dr. Mustafa MİDİLLİ- Dr. Öğretim Üyesi M. Akif ÖZCAN BOLU-MUDURNU İLÇESİNDE YÜRÜTÜLEN KANATLI SEKTÖRÜNE YÖNELİK 629 FAALİYETLER VE GELECEK İÇİN ÖNERİLER Dr. Öğretim Üyesi Hamdi ZENGİNBAL BOLU İLİ MUDURNU İLÇESİ MEYVECİLİK DURUMU VE POTANSİYELİ 651 xiii AHİLİK KÜLTÜRÜ VE MUDURNU'DAKİ YANSIMALARI Doç. Dr. Ağaverdi HALİL TÜRK KÜLTÜRÜNDE AHİLİĞİN YERİ VE ROLÜ 662 Prof. Dr. Hayrettin İVGİN AHİLİK, İNSAN VE TOPLUM Prof. Dr. Mehmet KARAGÜL AHİLİK KURUMU, İKTİSADİ İLKELERİ ve NEO LİBERAL İKTİSAT Dr. Öğretim Üyesi Buket KARATOP- Prof. Dr. Cemalettin KUBAT Ahilikten Türk Kalite Sistemine Celalettin ÇELEBİ MUDURNU’DA AHİLİĞİN TARİHİ KÖKLERİ VE AHİBABA ŞEYHU’L UMRAN 716 Doç. Dr. Hüseyin İbrahim YEĞİN DİN PSİKOLOJİSİ AÇISINDAN TÜRBE ZİYARETLERİNİN PSİKO-SOSYAL NEDENLERİ: ŞEYH İMRAN TÜRBESİ 730 Prof. Dr. Kenan Ziya TAŞ 16. YÜZYILDA MUDURNU VE AHİLER 752 Öğr. Gör. Dr. Emine AŞÇI TÜRK KÜLTÜRÜNDE AHİLİK GELENEĞİ VE MUDURNU 760 Doç. Dr. Özgür SARI TARİHSEL MİRASTAN KÜLTÜREL METAYA: MUDURNU HALK KÜLTÜRÜNÜN VE AHİLİĞİN TURİZME KAZANDIRILMASINDAKİ RİSKLER Dr. Öğretim Üyesi Serdar UĞURLU MUDURNU’DA HALVETÎLİK 780 Dr. Öğretim Üyesi Bilge KAYA YİĞİT MUDURNULU DİVAN ŞAİRLERİ VE MUTASAVVIFLAR 800 UNESCO DÜNYA MİRASI YOLUNDA MUDURNU VE AHİLİK xiv Prof. Dr. Zeynep AHUNBAY DÜNYA MİRASI VE ICOMOS 818 Dr. Ayşe Ege YILDIRIM MUDURNU TARİHİ AHİ KENTİ KÜLTÜREL MİRAS ADAY VARLIK TANIMI 824 Deirdre MCDERMOTT TOWARDS UNESCO WORLD HERİTAGE SİTE CANDİDACY: THE OUV OF THE ‘HİSTORİC GUİLD TOWN OF MUDURNU’ 832 Gjejlane HOXHA, CULTURAL HERİTAGE AND MUDURNU 836 Muhsin ÖZYILDIRIM AHİLİK HAKKINDA ESNAFIMIZIN BİLGİSİ VE ÖDEVLERİMİZ 848 FOTOĞRAFLARLA MUDURNU ARAŞTIRMALARI AHİLİK VE HALK KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU 831 PROGRAM VE AFİŞLER 847 Arkeolojik Bulgularla Mudurnu Mudurnu aus der Sıcht von archäologıschen Befunden Dr. Öğretim Üyesi Meral ORTAÇ Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi ortac_m@ibu.edu.tr ARKEOLOJİK BULGULARLA MUDURNU Özet Mudurnu’nun Arkeolojik bulgularla belgelenebilen tarihsel süreci, arkeolojik çeşitliliği ve Antik Çağdaki Sosyo-kültürel yapısı bu bildirinin konusunu oluşturmaktadır. Bugünkü Mudurnu isminin Hitit yazılı belgelerine dayanılarak bir Tunç Çağı yerleşiminin adından geldiği önerilmektedir. Ancak Mudurnu’da Hitit Dönemine ilişkin arkeolojik bir alan ya da bulgu tespit edilmemiştir. Antik Çağ yazarı Strabon’da geçen Modra, coğrafi tanımlamalar ve iki kelime arasındaki ses benzerliği nedeniyle Mudurnu’da lokalize edilir. Modra kelimesi ise Phrygce ile ilişkilendirilir. Mudurnu’da bir Phryg yerleşimi şimdiye kadar tespit edilmemiştir. Bununla birlikte Mudurnu’da Phryg Dönemi’ne tarihlendirilen bir Kybele heykeli bulunmuştur. Ayrıca Modra’nın Phrygia Epiktetos içinde yer alması, mezar taşlarında tipolojik olarak Phryg özelliklerinin görülmesi, kitabelerde geçen Phryg tanrı isimleri ve Thrak kökenli insan isimleri bölgede Phryg kültürünün Roma İmparatorluk Dönemi’nde etkili olduğunu gösterir. Bu yüzden bölgede eski bir Phryg yerleşimi de beklenebilir. Mudurnu’da arkeolojik taş eserler, antik yerleşim alanları, kaleler, mezarlar ve yazılı belgeler MS 1. yüzyıldan Osmanlı Dönemi’ne kadar kırsal yerleşimler olduğunu gösterir. Bu kırsal yerleşimler, Roma ordusunun doğuya seferler düzenlediği iki ana yol güzergâhı arasında kalmaktadır. Bu yüzden Mudurnu içindeki yollar, olasılıkla iki ana yol arasında bağlantı sağlamaktaydı. Taş eserlerden anlaşıldığı kadarıyla Modra/Modrene’de refah seviyesi MS 2. ve 3. yüzyıllarda yükselmiştir. Modrene halkının geçim kaynakları tarıma ve hayvancılığa dayanır. Mezar taşlarına kendi isimlerinin yanı sıra Roma vatandaşlık hakkı aldıklarını gösteren isimleri de yazılmıştır. Bu da çoğunlukla Roma İmparatorlarının bölgedeki Romalılaştırma politikaları ile açıklanır. Roma imparatorluk Döneminde en sevilen tanrı Zeus’dur. Büyük olasılıkla erken Roma İmparatorluk Dönemi’nden itibaren Hıristiyanlık, henüz serbest bırakılmadan önce burada taraftar bulur ve güçlenir. Bir komopolis (köy kent) olan Modrene ve yakınındaki Mela MS 4/5. yüzyılda bir piskoposluk merkezi olur. Burada kiliselerin olduğuna ilişkin arkeolojik veriler de mevcuttur. Mudurnu’da küçük çaplı müze kurtarma kazıları dışında arkeolojik bilimsel kazı yapılmamıştır. Mudurnu’da arkeolojik yüzey araştırmaları sırasında tespit edilen alanlarda bilimsel arkeolojik kazıların yapılması, yukarıdaki önerilerin güçlenmesi ve Mudurnu tarihine ilişkin yeni veriler elde edilmesi açısından önemlidir. Anahtar Kelimeler: Modra/ Modrene, Mela, Bithynia, Romalılaştır ma, Mezar Taşı, Zeus, Hıristiyanlık . 30 MUDURNU AUS DER SICHT VON ARCHÄOLOGISCHEN BEFUNDEN Zusammenfassung Schlüsselwö rter: Modra/ Modrene, Mela, Bithynia, Romanisieru ng, Grabsteine, Zeus, Christentum . 31 Der durch die archäologischen Funde dokumentierte historische Prozess von Mudurnu, die archäologische Vielfalt und die soziokulturelle Struktur dieser Provinz in der Antike bilden die Themen dieses Artikels. Auf die hethitischen schriftlichen Dokumente beruhend wird behauptet, dass der Name des heutigen Mudurnu aus dem Name einer bronzezeitlichen Siedlung stammt. Jedoch wurde in Mudurnu weder eine Siedlung noch ein archäologischer Fund aus der hethitischen Zeit gefunden. Die antike Siedlung Modra, deren Name und Lokalität erstmals vom antiken Schriftsteller Strabon erwähnt wurden, wird aufgrund geografischer Beschreibungen und klanglicher Ähnlichkeit zwischen zwei Wörtern in Mudurnu lokalisiert. Es besteht aber auch eine Neigung dazu, das Wort Modra mit Phrygisch zu verbinden. Eine phrygische Siedlung in Mudurnu wurde zwar bisher nicht entdeckt. Jedoch wurde vor Ort eine Mitte des sechsten Jahrhunderts v.Chr. datierte Kybele-Statue gefunden. Darüber hinaus zeigen die Lokalität von Modra innerhalb von Phrygia Epiktetos, die typologischen Eigenschaften von einigen Grabsteinen, die phrygischen Götternamen und die thrakischen Bürgernamen in den Inschriften, dass der Einfluss der phrygischen Kultur in der Region zu Zeiten des römischen Kaiserreichs immer noch zu spüren ist. Daher besteht die Möglichkeit, dass sich eine alte phrygische Siedlung in der Region zeigen kann, weiterhin. Die festgestellten antiken Siedlungen, Burgen, Gräber, die in Mudurnu vorhandenen archäologischen Steinfunde und die schriftlichen Quellen weißen darauf hin, dass es ländliche Siedlungen in Mudurnu vom ersten Jahrhundert n.Chr. bis zur osmanischen Zeit gab. Diese ländlichen Siedlungen lagen zwischen den zwei Hauptstraßen, die besonders von der römischen Armee während den Expeditionen nach Osten und von den Pilgern in byzantinischer Zeit benutzt wurden. Daher bildeten die antiken Straßen in Mudurnu wahrscheinlich eine Verbindung zwischen diesen beiden Hauptstraßen. Wie aus den Steinarbeiten hervorgeht, stieg das Wohlfahrtsniveau in Modra/Modrene im 2. und 3. Jahrhundert n.Chr. an. Der Lebensunterhalt des Volkes von Modrene war die Landwirtschaft. Auf den Grabsteinen wurden nicht nur die lokalen Namen der Bürger sondern auch nebenbei ihre römischen Bürgerschaftsnamen geschrieben. Dies ist hauptsächlich mit der Romanisierungspolitik der römischen Kaiser in der Region zu erklären. Zeus war in dieser Zeit der beliebteste Gott dieser Umgebung. Neben diesem Glauben hat wahrscheinlich auch das Christentum bereits aus der frühen römischen Kaiserzeit hier seine Anhänger gefunden und sich stark verbreitet, bevor es zugelassen wurde. Komopolis (Dorfstadt) Modrene und an ihrer Nähe Mela wurden im 4/5. Jahrhundert n.Chr. zu einem Bistum. Die Ruine eines Gebäudes und die architektonisch kirchlichen Blöcken in den verschiedenen Dörfern weißen das Vorhandensein der alten Kirchen nach. Außer den kurzzeitlichen Notausgrabungen des Museums wurden keine wissenschaftlichen Ausgrabungen in Mudurnu durchgeführt. Die wissenschaftlichen Ausgrabungen in den antiken Siedlungen und Burgen, die in den archäologischen Feldforschungen festgestellt worden sind, sind sehr nötig, um die oben genannten Vorschläge zu stärken und um neue Daten zur Geschichte von Mudurnu zu erhalten. Bu bildirinin konusunu, Mudurnu’nun Eskiçağına ilişkin tarihsel süreç ve bu süreci bize belgeleyen arkeolojik potansiyeli ve çeşitliliği oluşturmaktadır. Konu, bu bağlamda Antik kaynaklar ile literatürden toplanan veriler ve Mudurnu arazisinde ekibimle birlikte gerçekleştirdiğim arkeolojik yüzey araştırmasında tespit ettiğimiz arkeolojik eserlerden, sit alanları ile anıtlardan elde edilen bilgiler bir araya getirilerek irdelenmiştir. 19. yüzyıl seyyahlarının yanı sıra 20. yüzyılda Mudurnu’da bilim insanları tarafından bizzat arazi gezilerek epigrafik ve arkeolojik olmak üzere incelemeler yapılmıştır (Perrot, 1862; Diest, 1889; Şahin, 1978; Marek, 1997). Başkanlığım altında bir ekip ile de Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün izni ile 2010 yılında Mudurnu’nun bütün köyleri gezilerek yüzeyde görülebilen arkeolojik eserler belgelenmiştir1. Yayınladığım bildiride (Ortaç, 2012) yeni 1 Araştırma maddi olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Döner Sermaye İşletmeleri Merkez Müdürlüğü ile Bolu İl Özel İdaresi tarafından; kurumsal olarak Bolu İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Bolu Müze Müdürlüğü, Abant İzzet Baysal Üniversitesi ile Mudurnu Kaymakamlığı ve Belediyesi tarafından desteklenmiştir. Ayrıca Mudurnu Belediye Başkanı Sayın Mehmet İnegöl ekibimizin araştırma sırasında Mudurnu’da konaklayabilmesi için olanak sağlamıştır. Araştırmaya Bakanlığı temsilen Karabük Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü uzmanlarından Fahri Kurt katılmıştır. İstanbul Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mustafa H. Sayar, Gazi Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Yüksek Lisans mezunu Esen Aktaş, Canan Albayrak, İstanbul Üniversitesi Eskiçağ Tarihi Yüksek Lisans öğrencisi Selin Önder, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tarih Bölümü öğrencisi Niyazi Küçük özverili çalışmaları 32 kitabelerden bahsetmem üzerine epigraflar tekrar bölgeye ilgi duymuşlardır. Filiz Dönmez Öztürk ile Hüseyin Sami Öztürk 2012 yılında ve H. S. Öztürk 2014 yılında Mudurnu ve Göynük’te epigrafik yüzey araştırmaları gerçekleştirerek gördükleri kitabeleri tercüme etmişlerdir (Dönmez Öztürk, 2012; 2013; 2014a ve b; Dönmez Öztürk ve Öztürk, 2015; Öztürk ve Dönmez Öztürk 2015; Öztürk, 2015). 33 Çorum İli Sungurlu İlçesi Boğazkale beldesinde ele geçen ve M. Forlanini (1977: 223) tarafından incelenen çivi yazılı bir belgede geçen bazı coğrafik isimler, Bolu ve çevresi ile ilişkilendirilir. Forlanini, bu belgede ele geçen Mutara(ssi) yerleşiminin, modern Mudurnu’nun Klasik Çağ ismi Modra ya da Modrene ile Salunata(ssi) yerleşiminin, Strabon’da (XII 4. 7, Pekman 1987’den: 45) geçen Bithynion’daki (Bolu’nun bilinen en eski adı) Solonitis ile Lahina(ssi) yerleşiminin, Klasik çağların Lagania’sı günümüz Beypazarı ile özdeş olduğu görüşündedir. Hititolog S. Erkut (2001: 94) Forlanini tarafından söz konusu edilen bu yer adlarının kesinlikle Hititli olmadığı görüşündedir. Bu Hititçe belge, en azından bölgede Hititli ya da Hititli olmayan ama Hititlilerle çağdaş yerleşimler olabileceğini düşündürür. Mudurnu İlçesi içinde yaptığımız yüzey araştırmalarında ve literatürde bu bölgede Hitit varlığını bize doğrulayacak ya da Tunç Çağı’na ilişkin arkeolojik kalıntılara ya da yerleşim alanlarına rastlamadık. Bununla birlikte Mudurnu’nun doğu komşusu Seben’de 1998 yılında Korucuk köyü sınırları içinde bulunduğu söylenen ve Hitit Dönemi’ne tarihlendirilen Bronz el baltaları ve kaplar mevcuttur (Yıldırım, 2001: 127 vd.; Tunçay, 2016: 23-25). Eserler bugün Bolu Arkeoloji Müzesi’nde sergidedirler. Bununla birlikte bu döneme ait bir yerleşim alanı, gerek eserlerin ele geçtiği sırada bu çevrede yapılan araştırmalarda gerekse bizim 2017 yılında Seben’de yaptığımız arkeolojik yüzey araştırmamız sırasında tespit edilememiştir. Mudurnu İlçesi, Antik Çağ’da Bithynia Bölgesi’nin doğu ve güney kısımlarına ve Phrygia Epiktetos Bölgesi’nin kuzey kısımlarına girmekteydi. Yazılı kaynaklarda Ϻόδρων (Modron) kelimesi - genitiv plural formda - en erken Strabon’da (MÖ 64 – MS 24) geçer. Strabon ile katkı sağlamışlardır. Katkıları için adı geçen kurumlara ve şahıslara teşekkür ederim. (XII 3. 7, Pekman 1987’den: 14, 15) ve daha sonraki Antik Çağ yazarlarını inceleyen pek çok araştırmacı, bu Antik Çağ yazarlarının anlatımlarında “Phrygia Epiktetos” içinde yer aldığı belirtilen Gallos Nehri ve Modra/Modroi/Modrene isimleri ile anılan Antik yerleşimin lokalizasyonları üzerine çeşitli tezler üretirler (Perrot, 1862: 58; Sölch, 1911: 393-414; Ruge, 1910: 674; Ruge, 1932: 2333; Şahin, 1986a: 125-143, 149; Şahin, 1987a: 265, 266; Şahin, 1987b: 118 T52, 131 T59; Belke, 2013: 93; Marek ve Adak, 2016: 16). Farklı düşünenler olsa da bilim insanları ağırlıklı olarak Antik yazarların Modra/Modroi’un lokalizasyonu konusundaki anlatımlarından yola çıkarak ve Modra/Modroi/Modrene kelimeleri ile Mudurnu kelimesi arasındaki ses benzerliği nedeniyle Gallus’u Mudurnu Çayı2 ile ve Modrene’yi Mudurnu ile eşleştirirler. S. Şahin, Strabon’nun tanımlamalarından, yüzey araştırmaları sırasında gördüğü arkeolojik bulgulardan ve daha önceki yayınlardan 2 Mudurnu sınırları içinde bugünkü haritalarda Mudurnu adıyla iki akarsu bulunmaktadır. Bunlar: Mudurnusu ve Mudurnu Çayıdır. Mudurnusu, Ardıç Dağının kuzey eteklerinden doğar, belirli bir kaynağı yoktur. Küçük kaynaklar ve yan derelerden toplanarak meydana gelir. Bolu Merkezden itibaren Büyüksu adını alır ve kuzeydoğuya Mengen’e doğru akar. Mudurnusu’yun kısa bir kısmı Mudurnu İlçesi sınırları içindedir. Mudurnu Çayı, Abant Dağlarının güney yamaçlarından doğar, belirli bir kaynağı yoktur. Yan dereler ve küçük kaynakların toplanmaları ile meydana gelir. İl çıkış alanı ormanlıktır. Ormanlık alanların yağan kar ve yağmurları toprağa sızdırması ile çoğalır. Kuzeyde yine Abant Dağları’ndan Seymen Deresi’ni alarak batıya doğru akar ve Bolu il sınırlarından çıkarak kuzeyde Sakarya Nehrine karışır (Erkut, 1987: 10). Bu durumda Strabon’un bahsettiği Gallos bugün Mudurnusu değil Mudurnu Çayı’dır. Perrot (1862: 58) Mudurnu Nehrinin Billaios’a (Filyos) doğru aktığını gösteren Kiepert’in, Mudurnu Nehrinin yönü konusunda yanıldığını yazar. Ancak Kiepert olasılıkla Mudurnu Çayını değil Mudurnusu’yu kastetmiştir. Zira eski haritalarda (Taeschner, 1924: Harita 1-2) Mudurnu Çay ve Mudurnusu Mudurnu sınırları içinde kesişiyor görünür ve tek adla (Mudurnusu) adlandırılır. Lokalizasyon konusunda eski kaynaklardaki yanılgının sebebini Belke de buna bağlar. (Belke, 1996: 132, dipnot 97). Konuyu oldukça detaylı ele alan S. Şahin de Gallos’u Mudurnusu ile eşleştirir, ancak coğrafi anlatımlarından aslında bugün haritalarda yer alan Mudurnu Çayı’nı kastettiği anlaşılmaktadır (Şahin, 1986a: 125 vd.). 34 35 yararlanarak detaylı bir şekilde Phrygia Epiktetos’un lokalizasyonu üzerine problemleri de ayrıca tartışır. S. Şahin’in (1986a: 149; 1987a: 266) yaptığı saptamalara göre, Phrygia Epiktetos, kuzeyde Mudurnu (Modrene) ve Mudurnusu’yun (Gallos) bir bölümüne kadar, kuzeydoğuda Bithynia’nın doğu sınırına, yani Antik Krateia (Gerede) kentine kadar batıda ise İznik Gölü’nün güneyine kadar uzanmaktadır. Bu durumda Bolu İlinin Göynük, Mudurnu ve hatta Seben ve Kıbrıscık ilçelerinin güney kesimleri Antik Çağ’da Phrygia Epiktetos içinde yer alıyor görünür. S. Şahin’e (1986a: 125-152) göre geç dönemde karşımıza çıkan Ϻοδρ<ην>η kelimesi, Strabon’da geçen Ϻόδρων kelimesi ile bağlantılıdır ve Ϻόδρων kelimesi Ϻοδρ<ην>ων şeklinde düzeltilmelidir. Neumann (1986: 52) bu düzeltmeye karşı çıkar. Hem Strabon’da geçen (XII 3. 7) Ϻόδρων hem de Konstantinos Porphyrogennetos’da (De themat. IV 28) geçen της κωμοπόλεως ϻοδρηνης kelimesini, Neumann eski Phrygce (Frigce) ile ilişkilendirir. Phrygce bir belgede geçen Modrovanak ifadesini “Modra/Modroi efendisi, hâkimi” şeklinde çevirir ve aynı şekilde ϻοδρηνης kelimesi de “Modra yerleşimine ait olan” şeklinde anlamlandırılmalıdır der. Eğer iddia edildiği gibi Mudurnu adı, Phrygce’den geliyorsa; burada aşağıda bahsedeceğimiz yerli ikonografiye sahip Phryg Dönemi bir ana tanrıça Kybele heykeli bulunmuşsa; Phryg kültürü etkisi Roma İmparatorluk Dönemi’nde arkeolojik eserler üzerinde kendini hala hissettiriyorsa ve komşu ilçede Phryg anıtı ile yerleşimi varsa, öyleyse Mudurnu sınırları içinde de bir Phryg yerleşimi olabilir diye düşünülebilir. Mudurnu İlçesi’nde Mehmet Durmaz koleksiyonunda MÖ 6. yüzyıl ortalarına tarihlendirilen kireçtaşı bir Kybele heykeli bulunmaktadır (Arslan ve Metin, 2004: 1-10). Heykel, resmi bir kazıda ele geçmiş olmayıp, bulan kişi tarafından Mudurnu sınırları içinde çift sürerken bulunduğu belirtilmektedir. Arslan ve Metin’in görüşlerine göre, burada sağ elinde olasılıkla nar, sol elinde ise yün eğirme işinde kullanılan kirmen (iğ) ile ayakta tasvir edilen Phryg ana tanrıçası Kybele, yerel özellikleri ile tasvir edilmiştir. Bu eser dışında Phryg Dönemi’ne tarihlendirilen bir eser Mudurnu’dan bilinmemektedir. Bu döneme ilişkin bir yerleşim alanı da tespit edilememiştir. Ancak komşu ilçe Göynük’te Soğukçam (Germanos) köyünün 2.5 km batısında, köy ile Çatak Boğazı arasında Matar Kybele’nin adının geçtiği Phrygce bir kitabenin yer aldığı kaya anıtı (Türbe Kayası) ve civarda Phryg Dönemi temel kalıntıları ile Phryg seramiklerinin bulunduğu bir yükseltiden dolayı bir yerleşim alanı olduğu tahmin edilmektedir (Şahin, 1981: 33). Ancak burada bilimsel arkeolojik bir kazı gerçekleştirilmemiştir. Bu yükselti üzerinde Roma Dönemi’ne ilişkin arkeolojik bulguların olmaması nedeniyle, olası bu Phryg yerleşimi Roma İmparatorluk Dönemi’nde terk edilmiş görünür. Mudurnu’da bir Phryg yerleşimi bulamamıza karşın, bizim araştırmalarımız sırasında ve öncesinde tespit edilen Roma İmparatorluk Dönemi’ne tarihlenen kapı formlu mezar taşı, phallus formlu mezar taşı ve özellikle Phrygia’da Tembris Vadisi’nde çok yaygın kullanılan Zeus Bennios, -Bronton, -Soter ile -Sabazios gibi Phryg tanrı adlarının ve Thrak insan isimlerinin geçtiği kitabeler, Phryg kültürünün Roma İmparatorluk Dönemi’nde burada hala etkili olduğunun göstergesidirler. Uzunçam köyünün 1 km doğusunda Erikli’de bir evin önünde kapı formlu bir mezar taşı (Şahin, 1986a: 134, 135, Resim 4; Marek ve Adak 2016: 19 No 25) belgelenmiştir. Kapı formlu mezar taşları, MÖ 8. yüzyıldan 6. yüzyıla kadar tarihlenen Phryg kaya anıtlarıyla ilişkilendirilir ve özellikle Phryg Bölgesi’nde Roma İmparatorluk Dönemi’nde yaygın olarak kullanılır (Waelkens, 1986: 17). Yazılarda (Topallar)’da bulunan üçgen alınlıklı bir stelde Bennarches kelimesi geçmektedir (Ortaç, 2012: 139, Resim 4; Dönmez Öztürk, 2014b: 646). Bu kelime bereket tanrısı Zeus Bennios adına kurban ve hasat bayramı düzenleyen memur anlamına geliyor. Zeus Soter, Gelinözü Göğören Mahallesi Cami avlusunda altar kitabesi üzerinde (Geçmişten Günümüze Mudurnu: 17; Dönmez Öztürk, 2012: 68); Zeus Sabazios, Hüsamettindere Abazalar Mahallesi mezarlığında karşılaştığımız altar kitabesinde (Dönmez Öztürk, 2012: 69; Dönmez Öztürk, 2013: 37) karşımıza çıkmaktadır. Roma İmparatorluk Dönemi Mudurnu eserlerinde Zeus adına sıklıkla rastlamamızın sebebi ise, Gülbay’a göre Bithynia ve Mysia bölgelerine özel bir ilgi duyan ve bu bölgelerin kalkınması için çeşitli destekler veren Roma İmparatoru Hadrian’ın, Zeus kültünü kendi kültü gibi benimseyip yaymaya çalışmasıdır (Gülbay, 2016: 417). Yayınlarda geçen ve arazide gördüğümüz arkeolojik eserlerden anlaşıldığı üzere Kybele heykelinin tarihlendiği Arkaik Dönem’den (MÖ 6. yy), Roma İmparatorluk Dönemi’ne (MS 1 yy) kadar Mudurnu’da arkeolojik materyal olarak elimizde bir veri bulunmamaktadır. Mudurnu merkez ve köylerinde yaptığımız yüzey 36 araştırmasında saptadığımız arkeolojik eserler ve sit alanları ise bölgede MS 1. yüzyıldan Osmanlı Dönemi’ne kadar kırsal yerleşimlerin olduğunu açıkça göstermiştir. Hatta yazılı kaynaklara göre Mudurnu Bizans Dönemi’nde komopolis (köy kent – küçük şehir) statüsüne ulaşmıştır. Saptadığımız taş eserler bölgenin Roma İmparatorluk ve Bizans dönemlerindeki arkeolojik potansiyeli, çeşitliliği, tarihsel süreci, sosyo-kültürel yapısı gibi çeşitli konularda önemli bilgiler sunmaktadırlar. Bu eserleri tek tek anlatmaktansa, işlevlerine ve arkeolojik tipolojilerine göre gruplandırarak anlatmak arkeolojik çeşitliği, Modrene’nin çevre bölgeleriyle ilişkilerini görmek açısından daha faydalı olacaktır. Daha sonra da eldeki verilerin izin verdiği ölçüde bu eserlerin gelmiş olabileceği kırsal yerleşimlerden ve bu yerleşimler arasındaki yol ağından bahsedilecektir. 37 Bereketi simgelediği düşünülen phallus formlu mezar taşı, Bolu sınırları içinde çok sık karşımıza çıkmaz. Mudurnu’da da aynı şekilde Uğurlualan köyünde belgelediğimiz tek bir örnekle temsil edilir. Bu tür mezar taşları bazen tümülüslerin üzerine bazen de mezar başlarına dikilirdi. Uğurlualan köyündeki phallus mezar taşı da ilginç bir şekilde eski kullanımındaki gibi spolien olarak yakın zamana ait bir mezarın başına dikilmiştir. Bolu’nun araştırdığımız diğer bütün ilçelerinde olduğu gibi Mudurnu İlçesi’nde de üst ve alt bitimleri çeşitli şekillerde profillendirilmiş Bithynia tipi olarak adlandırabileceğimiz sütun formlu mezar taşları çokça kullanılmıştır. Ancak Mudurnu örneklerinin istisnalar olmakla birlikte genel olarak taş cinsi bakımından merkeze göre (Ortaç, 2011: 329 vd.) daha az kaliteli oldukları, profil ya da yazıt işlenişi bakımından da daha az özenli oldukları gözlemlenmiştir. Bunlar büyük formatlı olabildikleri gibi küçük formatlı da olabilmektedirler. Bu sütunların gövde kısmı kitabeli veya kitabesizdir ve çoğunlukla bezemesizdir. Fındıcak örneğinde ise kitabenin etrafında yaprak, orak, ayna, spiral gibi mezar sahiplerinin cinsiyetine ve mesleklerine işaret eden motifler kazıma ile yapılmıştır (Ortaç, 2012: 133). Kitabelerinden de anlaşılacağı üzere bu sütunlar, çoğunlukla mezar taşı, mezar altarı, adak ya da onurlandırma steli olarak kullanılmışlardır. Mudurnu’da in situ olarak bir örneğine rastlamasak da teknik olarak büyük boyutlu olanların mimari yapılarda taşıyıcı olarak kullanılmış olması da mümkündür. Mudurnu’da Hacıhalimler ve Keçikıran’da karşımıza çıkan dört tarafı iç bükey profilli ve köşeleri kabartma hayvan bacağı şeklinde süslenmiş bloklar (Ortaç, 2012: 135, 136, Resim 14), olasılıkla pedestal yani kaide görevi görüyorlardı. Keçikıran örneğinin üzerindeki daire şeklindeki anathyrosisden ve bunun çapından anlaşılacağı üzere sütun formlu bir anıt, olasılıkla yukarıda bahsedilen Bithynia tipi bir mezar taşı taşıyor olmalıydı. Zira Keçikıran’da ve komşu köylerde büyük boyutlu sütun formlu mezar taşlarına rastlanmıştır. Hacıhalimler örneklerinde de dübel yuvalarından ve kurşun akıtma kanallarından anlaşılacağı üzere, blokların üzerine bir başka blok geliyordu. Her üç örnek de köşelerindeki hayvan bacağı şeklindeki kabartma ile oldukça özenli bir işçilik gösterirler. İznik’in (Nikaia) 5 km kuzeybatısında Elbeyli’de obelisk formunda inşa edilmiş Cassius Philiscus’a ait muhtemelen MS 1. ya da 2. yüzyıla ait oldukça ihtişamlı bir mezar anıtında benzer şekilde pedestaller kullanılmıştır (Şahin, 1978: 84, Levha 4). Bu anıtta üç basamaklı kaidenin en üst sırası dört pedestalden oluşur. Bunların üzerine alt ve üst kısımları profilli dikdörtgen blok oturur. Bunun üzerinde anıt, üçgen formda yukarı doğru gittikçe daralan beş bloğun üst üste yerleştirilmesi ile piramit şeklinde yükselir. Bithynia tipi sütun formlu mezar taşlarının yanı sıra alt ve üst bitimi yine profilli ancak bu kez dikdörtgen postament şeklinde mezar steli de Mudurnu’da rastladığımız mezar taşı formlarındandır. Benzer postamentlerden bazıları ise mimari sütun kaidesi olarak görev yapmış olmalıdırlar. Bu postamentler de hem taş cinsi olarak hem de profillerin ve kitabelerin işlenişi bakımından fazla kaliteli değillerdir. Sadece Keçikıran ve Sürmeli örnekleri kabartma çelenklerle süslenmiştir. Bithynia Bölgesi’nde sıklıkla karşılaşılan ve Mudurnu’da da tespit edebildiğimiz diğer bir mezar taşı türü ise, postament formlu ancak bu kez daha büyük formatlı ve ayrıca üst profilin üzerinde köşe akroterleri ile süslü olan dikdörtgen mezar stelleridir3. Mudurnu’daki üçgen alınlıklı, alınlığın altında dikdörtgen çerçeveli oldukça sade steller bazen onurlandırma bazen de mezar kitabesi 3 Bu tür steller, Bolu Müzesi bahçesinde de mevcuttur. İki dikdörtgen akroterli adak ve onurlandırma steli Klaudiupolis sınırları içinde bulunmuştur (Adak vd., 2008: 77 nr. 2; 82 nr. 6). 38 taşırlar. Bu örneklere Topallar, Hüsamettindere, Dolayüz ve Hacıhalimler köylerinde rastlanmıştır. Bu tür mezar taşlarının dikdörtgen kısımları özellikle Phrygia Bölgesi’nde panellere ayrılarak kapı formu verilmeye çalışılmıştır. Paneller içine işlenen kapı kilidi, tokmağı gibi motiflerle de kapı vurgulanmıştır. Araştırmamız sırasında dikdörtgen kısmı panellere ayrılmış bir örnek görülmemiştir. Bununla birlikte daha önceki araştırmacılar tarafından Uzunçam köyünün 1 km doğusunda Erikli’de bir evin önünde kapı formlu bir mezar taşı (Şahin, 1986a: 134, 135, Resim 4; Marek ve Adak 2016: 19 No 25) belgelenmiştir. Bu tür mezar taşları özellikle Phrygia Bölgesi’nde Roma İmparatorluk Dönemi’nde yaygın olarak görülür. Bu yüzden bu formların bölgedeki Phrygia kültürünün etkisini yansıttığı düşünülür. 39 Mudurnu’da tespit edebildiğimiz bir diğer eser grubumuz, dar kenarlarında S profilli konsol tarzında dışa çıkan, uzun yan kenarlarında ise düz ya da arşitrav şeklinde fascialı bloklardır. İncelediğimiz Mudurnu Dolayüz ve Karşıköy örneklerinin (Ortaç, 2012: 132, 136 Resim 5) ikisinde de kitabe yoktur. Bununla birlikte Mudurnu’nun komşu ilçesi Göynük’te kaydedilen Bizans Dönemi’ne tarihlendirilen benzer bir blok (Şahin, 1978: 128, Levha 11 nr. 9) ile Bolu Müzesi’ndeki buluntu yeri bilinmeyen MS 2. yüzyıla tarihlendirilen benzer blok (Adak vd., 2008: 97 nr. 21), Geyve Bacıköy’de bir örnek (Şahin, 1982: Kat.nr. 1231) ve Akçakaya’da bir örnek (Şahin, 1982: Kat.nr. 1232. Levha 2) geniş yüzlerinde birer mezar kitabesine sahiptirler. Geyve Bacıköy’de MS 2/3 yüzyıla tarihlenen mezar kitabeli – kitabesi alt blokta devam eden - örnek, üst köşelerinde akroterli, alt ve üst kısımları çeşitli profillere sahip dikdörtgen blok üzerinde tespit edilmiştir. MS 2/3. yüzyıla tarihlenen Geyve Akçakaya mezar anıtında da akroterli dikdörtgen kaide üzerine iki yanı karşılıklı S profilli arşitrav bloğu yerleştirilmiştir. Buna ilaveten arşitrav bloğunun üzerinde son örnekte bir de lahit bulunmaktadır. Mudurnu’nun hemen batısında tespit edilen bu iki örnek, Mudurnu S profilli arşitrav bloklarının da Mudurnu’da münferit olarak rastladığımız yukarıda bahsi geçen benzer akroterli dikdörtgen bloklar üzerinde küçük bir mezar anıtını andırır şekilde kullanılmış olabileceğini gösterir. Bunların da üzerinde boyutlarından dolayı muhtemelen Mudurnu’da gördüğümüz ostothekler yer alıyordu. Bu yüzden Mudurnu örneklerinin de bir mezar anıtının parçası olarak kullanılmış olabileceğini düşünebiliriz. Adak vd., (2008, s. 97, nr. 21) bu tür eserlere özellikle Nikaia territoriumunda rastlandığını ifade ederler. Biz de bu örneklere Mudurnu’nun dışında Bolu’nun doğusunda kalan alanlarda rastlamadık. Bolu’da tümülüs geleneğinin olduğu bilinmektedir. Pelitözü köyünde tarımsal alanda bir tümülüs saptadık. Pelitözü’nde daha önce de müze tarafından iki adet tümülüs saptanmıştır. Bu tümülüslerin mezar odalarına ilişkin bir bilgimiz yoktur. Bununla birlikte Dodurga’da Ardıçyanı Mevkii’nde incelediğimiz tamamen dağıtılmış şekilde rastladığımız yapı kalıntıları (Ortaç, 2012: 132, Resim 7) olasılıkla bir tümülüsün tonoz örtülü mezar odasını oluşturuyorlardı. Çevre bölgelerdeki örneğin İzmit (Nikomedia) Üçtepeler tümülüsü tonozlu mezar yapısı (Ulugün vd., 2007: 201), Zonguldak Sabunlar köyü Mendeller Mahallesi’nde ve Devrek Pınarönü köyündeki tonozlu mezar yapıları (Karauğuz vd., 2010: Levha 29, 103, 108; Karauğuz ve Özcan, 2010: Resim 28) ile benzerlik kurulduğunda, Dodurga yapısı mimari blokları arasındaki 3 m çapa sahip ve 41 cm kalınlığındaki yekpare büyük yarım daire blok aynı şekilde mezar odasının cephe duvarları üzerine oturuyor ve tonozun alınlık kısmını oluşturuyor olmalıydı. Çevredeki iç bükey kesilmiş bloklar da bu bloğun üzerini kemer şeklinde taçlandırıyordu. Anıtın inşa edildiği kısımda birkaç blok araştırmamız sırasında kısmen görünmesine rağmen, yapı neredeyse tamamen tahrip edildiğinden, alanın üzerinde bugün ağaçlar yetiştiğinden ve alan büyük oranda toprakla örtüldüğünden mezar odasının planına ilişkin bir veri elde edilememiştir. Basit bezemesiz yekpare lahit mezarlar, Mudurnu’da Dedeler ve Dodurga köylerinde görülmüştür (Ortaç, 2012: 131, 132). Dedeler Köy Muhtarının mezarları haber vermesi üzerine Bolu Müzesi tarafından 2000 yılında bu alanda kurtarma kazısı yapılmıştır. Kazıda mezarların daha önce kaçak kazılar sonucu soyulduğu tespit edilmiştir. Kaçak kazılara rağmen her iki lahit de buluntu vermiştir. Güneş ve Kozdere (2006: 18) lahitlerin birinin içinde kolye ucu diğerinde bir adet eros başı tasvirli yüzük ile bir adet Domitian Dönemi’ne (MS 81-96) ait sikke ele geçtiğini bildirmektedirler. Müzece lahitlerin etrafında yapılan araştırma, çevrede başka mezarların olmadığını yani burada bir nekropol alanının söz konusu olmadığını lahitlerin münferit olarak gömüldüğünü göstermiştir. Bunların yanı sıra Mudurnu’da Göllüören köyü (Ortaç, 2012: 134, 40 41 Resim 8) ve merkeze bağlı Karacakaya Mahallesi’nde (Ortaç, 2012: 137) nekropol alanlarında yekpare lahitten farklı olarak, büyük basit dikdörtgen blokların birbirine bağlanması ve yaslanmasıyla oluşturulan üçgen çatılı sanduka mezarların da kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu mezarlarda dar kenarlardaki iki blok, yandakilerden farklı olarak üçgen çatı oluşturabilmek için üçgen alınlıklıdır. Kapak kısmında büyük dikdörtgen bloklar dar taraftaki üçgen alınlıkların üzerine oturtularak üçgen çatı oluşturulmuştur. Bloklar kaba işlenmiştir. Benzer bir mezar yakın zamanda Çevreli köyü sınırları içinde inşaat çalışmaları sırasında ortaya çıkmış ve burada Bolu Müze Müdürlüğü tarafından bir kurtarma kazısı gerçekleştirilmiştir. Münferit olarak bulunan bu mezar, Bolu Müze Müdürlüğü tarafından Mudurnu’daki Arkeoparka taşınmıştır. Bu mezar ve çalışmalar konusunda Müze Müdürlüğü uzmanları Ümit Karataş ve Rüya Altunel tarafından bu sempozyumda bir bildiri sunulmuştur. Konuşmacıların sunumuna göre mezarda Galerius Dönemi’ne (MS 305-311) ait bir sikke bulunmuştur. Bu tür mezarlara Antik Çağ’da Bithynia Bölgesi sınırları içinde kalan Bursa Orhaneli’nde de rastlanır. (Şahin vd., 2011: 104, Resim 12). Bu tip Göllüören ve Çevreli köyleri mezarları düz alanlarda yer alırken, Karacakaya mezarları bir tümülüs içinde yer alır. Bu da bize bu bölgedeki tümülüslerde sadece tonozlu oda mezarların olmadığını, aynı zamanda birden fazla basit sanduka lahitlerin de yer aldığını gösterir. Bolu Müzesi’nde örnekleri (Adak vd., 2008: 111 vd.) olan ostotheklerin kapaklarına Mudurnu’da Gelinözü ve Dereçetinören köylerinde rastlanmıştır (Ortaç, 2012: 132, 133, Resim 9). Bolu Müzesinde sergide yer alan çevresi girlandlarla, köşeleri koçbaşları ve dar kenarları insan başı ile süslenmiş ostothek teknesinin Karşıköy’den gittiği anlaşılmıştır. Bunlar üçgen alınlıklıdır ve köşeleri de akroterlidir. Dereçetinören örneğinde alınlıkta kabartma şeklinde bir yüz - muhtemelen mezarları koruduğuna inanılan Medusa betimi vardır. İn situ bulunmadıkları için nasıl bir gömü tarzına sahip olduklarını söylemek artık mümkün değildir. Ancak yukarıda arşitrav formlu mezar taşları bahsinde anlatıldığı gibi, bir mezar anıtının üzerinde de yer alıyor olabilirler. Bunlar Antik Çağ’da ölü küllerini muhafaza ettikleri gibi, bebek mezarı olarak da kullanılmışlardır. Mudurnu İlçesi’nde çok sayıda Roma İmparatorluk ve Bizans dönemlerine tarihlenebilen mezar taşı ve az sayıda da olsa mezarların, nekropol alanlarının bulunması burada bu dönemlerde belli bir nüfusun yaşadığının belgeleridirler. Tespit ettiğimiz kırsal yerleşimler ve kaleler de bunu ispatlar. Bununla birlikte çok sayıda Antik Çağ mezar taşı bulunmasına karşın yapı bloklarına özellikle üst yapıya dair bulgularımız oldukça azdır. Bunun sebebi, kırsal yerleşimlerde daha ucuz ve yakın çevrede bulunabilir olması nedeniyle moloz taşın veya ahşabın yapı malzemesi olarak tercih edilmiş olabileceğiyle açıklanabilir. Gerçekten de görebildiğimiz duvarlar, moloz taşın harç ile örülmesi ile inşa edilmiştir. Bununla birlikte özellikle kamu yapılarında duvarların ilk sıralarında büyük taş blokların kullanıldığını gösteren bulgular da vardır. Yapı elemanı olarak en çok karşımıza çıkan buluntu grubu yivsiz sütunlardır. Yekpare ve yivsiz olan bu sütunlar çoğunlukla 35-40 cm çapa ve 2 m civarında bir yüksekliğe sahiptirler. Bunlar basit köy evlerinden çok kamu yapılarına ya da kısmen zengin konut ya da çiftlik mimarisine ait olmalıdırlar. Sütunların yanı sıra özellikle kiliselerde kemer taşıyıcısı olarak çift yarım sütun fil ayakları (pilasterler) kullanılmış görünür. Hatta Esenkaya köyünde bulunan bir çift yarım sütun fil ayağı üzerinde İsa için yazılmış bir dua metni bulunur (Dönmez Öztürk, 2013: 36). Bunların alt ve üst bitimleri çeşitli profillere sahiptir ve bazılarında başlık kısmı dil sırası ile bezenmiştir. Çift yarım sütun fil ayakları ve dil bezemesi daha çok Bizans mimarisinde karşımıza çıkan unsurlardır. Anıtsal cephe mimarisini gösterebilecek profilli ve bezemeli bloklar yok denecek kadar azdır. Tavşansuyu köyünde bir adet küçük çaplı oldukça özenli yapılmış Attika tipi sütun kaidesi görülmüştür (Ortaç, 2012: 139, Resim 11). Bunun dışında kare bir plinthe, bunun üzerinde karenin çapında düz profilli bir daire ve bunun üzerinde biraz daha içeride yer alan ikinci düz profilli daireden oluşan fazla özenli olmayan sütun kaidelerine daha fazla sayıda rastlanmıştır. Bu bloklar sütun kaidesi olarak kullanılmış olabilecekleri gibi aynı zamanda sütun başlığı olarak da kullanılmış olabilirler. Olasılıkla Doğu Roma İmparatorluk Dönemi’ne aittirler. Rastladığımız diğer sütun başlıkları dil ya da yaprak motifiyle bezelidir. Dil motifi ile bezeli sütun başlıkları Bithynia’ya komşu Paphlagonia Bölgesi’nde Hadrianupolis kentinde MS 6. yüzyıla tarihlenen A kilisesi mimarisinde de kullanılmıştır (Laflı ve Zäh, 2008: 108, Resim 38). Mudurnu’da ornament bezemeli ve profilli üst yapı bloklarının sayısı oldukça azdır. Gördüğümüz bu az sayıdaki bloklar, Doğu Roma 42 İmparatorluk Dönemi işçiliği gösteren dil, yaprak, spiral ve sarmaşık gibi bezemeler taşırlar. 43 Rastladığımız eser gruplarımızdan bir diğeri ise Mudurnu’nun tarımsal yaşamına ilişkin bilgiler veren pres ağırlık taşlarıdır (Ortaç 2012 ve 2013). Araştırmamızda Mudurnu’nun 11 köyünde 17 adet litus (pres ağırlık taşı) kaydedilmiştir. Bu tür taş tarım aleti, Phrygia’da, Pontos’da, Karia’da ve Kilikia’da şarap ve zeytinyağı üretiminde sıkça kullanılmaktadır. Zeytin Mudurnu’da iklimsel olarak yetiştirilemediğinden, bu tip bloklar ilçede Antik Çağ’da üzüm şırasının çıkarıldığının ve büyük olasılıkla bu şıradan şarap üretildiğinin arkeolojik kanıtlarıdırlar. Bunlar pres baskı kolunu aşağı çekmek için vida/burgu ya da manivela ile birlikte kullanılan taşlardır. Bu taşların işleniş şekli incelendiğinde Akdeniz Dünyası ile aynı teknolojinin kullanıldığı anlaşılır. Bu tür bloklara Merkez (Ortaç, 2011; Ortaç, 2013), Mengen (Ortaç, 2014a ve b) ve Seben (Ortaç, baskıda) ilçelerinin köylerinde de çok sayıda rastladık. Mudurnu örnekleri istisnalar olmakla birlikte çoğunlukla yakın çevrede bulunabilecek taşlardan dış hatları olduğu gibi bırakılarak, sadece vida yuvaları ve ahşap yuvaları işlenerek kabaca şekillendirilmişlerdir. Bu pres ağırlık taşları, Mudurnu’nun değişik bölgelerinde dağınık olarak belgelendiklerinden ve dar bir alanda yoğunlaşmadıklarından, muhtemelen köylerin kendi yerel ve belki yakın çevrelerinin ihtiyacını karşılıyor olmalılardı. Mudurnu pres ağırlık taşları üzerlerinde tarihlemeye yönelik bir kitabe ya da bezeme yoktur. Blokların işlevsel tipolojisi, diğer ilçelerdeki örnekler ve Mudurnu örneklerinin çevresinde tespit edilen diğer buluntu gruplarının tarihleri dikkate alındığında bunları Roma İmparatorluk ve Bizans dönemlerine tarihleyebiliriz. Hatta bir kısmı Osmanlı Dönemi’nde de kullanılmış olabilir. Bunların pek çoğu, üzüm şırası çıkarmaktan vazgeçilmesi ya da bu işlem için farklı teknikler kullanılmaya başlanması nedeniyle işlev değiştirmiş, ortadaki vida yuvası genişletilmek suretiyle yakın zamana kadar dibek olarak kullanılmışlardır. Yukarıda bahsedilen buluntuların pek çoğu in situ değildir. Buluntulara daha çok köy meydanlarında, cami, ev ile okul bahçelerinde, yol ve tarla kenarlarında, temel duvarlarında ikinci kullanımlarında rastlanmıştır. Bununla birlikte bu buluntular gerek tipolojik ve stilistik özelliklerinden gerekse yazıtlarından anlaşıldığı kadarıyla çevrede Roma İmparatorluk ve Bizans dönmelerinde kırsal yerleşimlerin ve çiftliklerin olduğuna açıkça işaret ederler. Araştırmalarımız sırasında bazı köylerde kırsal alandaki buluntuların durumuna, arazinin formuna ve köylülerin verdikleri bilgilere dayanarak Antik düz yerleşim alanları, Bizans kaleleri/karakolları ve nekropol alanları konusunda önemli bulgular elde edebildik. Bu alanların üzeri neredeyse tamamen toprak ve sık bitki örtüsü ile kapanmıştır. Yukarıda söylediğimiz gibi, bugün olduğu gibi geçmişte de yapılarda çoğunlukla kil özlü toprak, moloz küçük taş ve ahşap kullanılmış olması, yıkılan yerleşimlerin çabuk düzleşmesini ve üzerinin ormanlaşmasını kolaylaştırmış ve hızlandırmıştır. Araştırmalarımızda Gelinözü, Karşıköy, Uzunçam, Hüsamettindere, Hacıhalimler köylerinde aşağıda daha detaylı anlatacağımız düz yerleşimler olduğunu gösterecek veriler saptadık. Hüsamettindere’de bir evin dış kapısının önünde eşik olarak kullanılan erken Roma İmparatorluk Dönemi’ne tarihlendirilen bir askere ait onurlandırma yazıtı, daha önce S. Şahin tarafından 1983 yılında görülmüş ve Ch. Marek (1997: 81, 82) tarafından aynı yerde görülerek yayımlanmıştır. Bu kitabe bizim 2010 yılında yaptığımız araştırmalar sırasında da aynı yerinde bir evin kapısının önünde eşik taşı olarak belgelenmiştir. Marek’in köylülerden edindiği bilgiye göre stel, köyün 2 km doğusunda Çatmaçayırı/Örenyeri Mevkii’nde, Sakarya’ya (Sangarios) bağlanan Kocasu yakınında bulunmuştur. Bu yazıtta komutan Cassius Longinus’u Tmateanoi halkı yaptığı para yardımlarından dolayı onurlandırır. Marek, bu yazıtta geçen Tmateanoi kelimesinin Antik Çağ köylerinin oluşturduğu politik amaçlı bölgesel bir birliğin adı olduğunu düşünür. Zaten Gelinözü, Karşıköy, Uzunçam, köylerinde saptadığımız Antik Çağ yerleşimleri de birbirine ve Hüsamettindere köyüne oldukça yakın konumdadırlar. Bu köylerde olduğunu düşündüğümüz yerleşimler belki de Hüsamettindere kitabesinde geçen birliğin üyeleri köy yerleşimleridir. Bu yerleşimler Mudurnu merkeze yakın hemen batıda yer almaktadırlar. Zira Ramsay yazılı kaynaklardan Kissaion ve Mela’nın Modrene yakınlarında olduğunun anlaşıldığını ifade etmektedir (Ramsay, 1960: 207, 225). Bununla birlikte Kissaion konusunda şüpheleri vardır. 44 45 Bizans kaynaklarını inceleyen S. Şahin4 Modrene ve Modrene’nin yakınlarında olduğu anlaşılan Mela yerleşimleri konusunda önemli verilere ulaşır. MS 4/5. yüzyıl ve sonrası piskoposluk listelerinde (Notitiae Episcopatuum) Bithynia Eyaleti içinde Nikaia metropolitliğine5 bağlı üç piskoposluktan bahsedilir. Modrene ya da Mela/Melina piskoposluğu bu üç piskoposluk içinde hiyerarşik olarak ilk sırada yer almaktadır. Bu da bu yerleşmelerin siyasi ve dini açıdan bölgede önemli bir yer edindiklerini gösterir. Belke’ye (2013: 90, 91) göre Modrene’nin bir köy yerleşimi iken piskoposluk statüsüne getirilmesinin sebebi coğrafi olarak önemli yol bağlantılarında yer alması ile açıklanabilir. Bana göre Hıristiyanlığın yayılmasında oynadığı rol de önemli bir etken olmuştur. MS 758/760-817/818 yılları arasında yaşadığı tahmin edilen tarihçi Theophanes Confessor, Chronographia adlı eserinde MS 741-742 yılları arasında Armenia kökenli Artavasdos ve V. Constantinus arasında imparatorluk çekişmesi yaşandığını ve bu yüzden Artavasdos’un oğlu Niketas ile V. Constantinus’un Modrene yakınlarında savaştığını yazmaktadır. Bu eserin Anastasius Bibliothecarius (MS 810-878) tarafından yapılmış Latince çevirisinde (Theoph. Conf. Chronogr. 272-277, Ramsay 1960’dan: 207) aynı konu içinde Modrene’nin yanı sıra Kissaion adlı bir başka yerleşimden de bahsedilmektedir. Constantinus VII Porphyrogenitus (MS 905-959) tarafından Doğu Roma idari bölgelerinin (thema) konu edildiği bir başka eserde (De Thema Asia) Modrene, bir köy-kent (komopolis) statüsünde ve Bukellarion idari bölgesinin başlangıç noktası olarak gösterilmektedir. Piskoposluk listesinde Modrene ve Mela/Melina kelimeleri birlikte anıldığı için bu iki yerleşimin birbirine yakın yerleşimler oldukları düşünülebilir. Piskoposluklardan bahsedildiğine göre piskoposlar ve 4 Bizans kaynakları ve tercümeleri için bakınız Şahin, 1987b: 132-134 T59a-d. 5 Modrene, coğrafi konumuyla Klaudiupolis ile Nikaia şehirleri arasında kalır. Sınırları belirlemek oldukça zordur. Sınır Becker Bertau’ya göre (1986: 18) bir su ayrımı, Bolusu ve Mudurnusu olmalıdır. Modrene, mesafe olarak Klaudiupolis’e daha yakın olmakla birlikte; arkeolojik malzemelerinin tipolojik özelliklerinden ve epigrafik içeriklerinden dolayı Modrene’nin Roma İmparatorluk Dönemi’nin başından beri Nikaia territoriumu içinde kaldığı kabul edilir (Şahin, 1987b: 131 T59; Dönmez Öztürk ve Öztürk, 2015: 123; Marek ve Adak, 2016: 16). bunların görev aldığı kiliseler söz konusu olmalıdır. Mudurnu’nun merkezinde şimdiye kadar herhangi bir kilise kalıntısı bilinmemektedir. Bununla birlikte Mudurnu Merkezin hemen batısında yer alan Gelinözü köyü Göğören Mahallesi’nde tek apsisli bir kilise kalıntısı olduğunu söyleyebiliriz. Köyün Harman Yeri ve hemen kuzeyinde Tuzla Arkası Mevkii ve bunların doğusunda kalan tarlalarında pek çok Antik Çağ bloğu bulunmaktadır. Harman Yeri Mevkii’nde 4 büyük kesme taş blok, dikdörtgen bir yapının temelini oluşturacak şekilde in situ olarak yan yana durmaktadır. Bu yapının hemen kuzeyinde çitlerin altında bir dikdörtgen mezar steli bulunmaktadır. Tuzla Arkası Mevkii’ne doğru gidildikçe arazi yükselir ve bir ören yeri formuna uygun olarak bir tepe oluşturur. Bu tepe üzerinde kitabeli akroterli dikdörtgen bir mezar steli ve büyük dikdörtgen duvar blokları tespit edilmiştir. Bu alanın doğusuna düşen tarlalardan birinde bir kilise kalıntısı olduğu köylüler tarafından bize bildirilmiştir. Gösterilen yerde yaptığımız incelemelerde içi bitkilerle dolu hafif bir çukurluk dışında bir yapı izine rastlanmamıştır. Ancak araştırma bittikten sonra tarafıma getirilen ve arkasına Gelinözü 1992 notu düşülmüş bir fotoğrafta gerçekten de bir kilise olabilecek, spolien malzemenin de kullanıldığı tek apsisli bir yapı görülmektedir6. Geçen süre içinde bu alan tamamen kapanmış ya da gerek çukur tehlike oluşturmasın diye gerekse kalıtılar korunsun diye kapatılmış olmalıdır. Bu yapının güneyinde, yine Harman Yeri Mevkii’nin doğusunda kalan başka bir tarla içinde çok sayıda büyük dikdörtgen kesme taş duvar blokları çalıların içinde ve kısmen toprağa gömülü olarak görülmüştür. Ayrıca yan yana, uzun kenarlarından birinde dikdörtgen pervaz bulunan iki alçak dikdörtgen blok da in situ görünümü verir. Bloklar üzerinde birbirine bağlandığını gösteren kenet yuvaları vardır. Köy içinde tespit edilen buluntular da muhtemelen bu mevkiden taşınmış olmalıdırlar. Bütün bu veriler, ayrıca Göğören’in adından da anlaşılacağı gibi burada Antik bir yerleşim olduğuna işaret ederler. Bulgular bu yerleşimin Roma İmparatorluk ve Bizans dönemlerine tarihlenebileceğini açıkça göstermektedir. 6 Fotoğraf için Mudurnu’nun tarihi ve kültürel değerlerinin arşivlenmesine, araştırılarak tanıtılmasına büyük önem ve katkı veren Sayın Mehmet Tunçkol’a teşekkür ederim. 46 47 Ramsay (1960: 207, 225), yazılı kaynaklara dayanarak Kissaion ve Mela’nın Modrene yakınlarında olduğunu tahmin etmektedir. Daha sonra Şahin de (1986b: 156, dipnot 9) aynı şekilde Notitiae episcopatuum ecclesiae Constantinopolitanae’de bahsi geçen Modrene ile Mela’nın bir piskoposluk oluşturduğu bilgisinden yola çıkarak Mudurnu’nun 20 km batısında yer alan Asarköy’ün Mela olabileceğini düşünür. Mudurnulu olan Selami Erkut (1987: 18) Karşıköy’de tarım yapılan alanların altının eski eserlerle dolu olduğunu, ayrıca burada Asarlık Mevkii’ndeki eserlerin Mela ve Kissaion kentlerinin kalıntıları olabileceğini tekrarlar. Biz de köyden batıya doğru giden patika yolun kuzeyinde Gazel Pınarı Mevkii’nde iki adet profilli yapı bloğuna ve bir adet akroterli mezar steline rastladık. Bu bloklar her ne kadar tam anlamıyla in situ görünümü vermeseler de boyutları nedeniyle buraya başka bir yerden getirilmiş izlenimi oluşturmazlar. Alan ören yerlerine uygun bir yükseklik gösterir. Ayrıca köy içinde Merkez Mahalle’de bulunan bir tarafı arşitrav şeklinde fascialı, iki dar kenarı öne çıkan konsol şeklinde S profilli blok, kitabeli dikdörtgen akroterli stel ve Asarlık Mahallesi’nde bir tarlanın kenarına çekilmiş olan biri kitabeli 3 akroterli mezar steli ve büyük dikdörtgen duvar blokları çevrede Antik bir yerleşimin olduğunun işaretleridirler. Mahallenin adının Asarlık olması da bunu desteklemektedir. Burada da yine Roma İmparatorluk Dönemi’ne ait bir yerleşim olmalıdır. Karşıköy ve Gelinözü köylerinde her ne kadar Antik Çağ yerleşim izlerine rastlamış olsak da bunların Mela ve Kissaion yerleşimleri olduklarına ilişkin kesin bir delil yoktur. Bununla birlikte Gelinözü’nde kilise olabilecek bir yapıya rastlamamız ve Gelinözü ile Karşıköy’de tespit ettiğimiz yerleşimlerin Mudurnu Merkeze yakınlıkları nedeniyle Gelinözü’ndeki yerleşimin Mela, Karşıköy’deki yerleşimin Kissaion olması olasıdır. Bu düşüncelerin doğrulanabilmesi için bu alanlarda arkeolojik bilimsel kazıların yapılmasına ve daha kesin delillere ihtiyaç vardır. Mudurnu İlçesi Uzunçam köyü tarım arazisi içinde Davudbeleni ya da Kızılcıkören denen mevkide kitabeli büyük boyutlu bir mezar steli ve yerel taşlardan işlenmiş duvar blokları tespit edilmiştir. Bu bloklar öne düşmüş duvar bloğu izlenimi verirler. Ancak bir duvar tespit edilememiştir. Ayrıca bu alanın yakınındaki tarım arazisi içinde ören olarak adlandırılan mevkide de profilli bir dikdörtgen stel ve üzerinde kenet yuvaları olan dikdörtgen duvar blokları dağınık bir şekilde izlenmiştir. 1984 yılında yanan eski köyün olduğu alanda kitabeli bir mezar steli, Kelebek Çayırı Mevkii’nde yivsiz sütun tamburu, iki adet dikdörtgen mezar steli, Merkez Mahallesi içinde iki adet yivsiz sütun tamburu görülmüştür. Bu bloklar da Uzunçam köyü yakın çevresinde bir Antik Çağ yerleşimin olduğu düşüncesini desteklerler. Mudurnu’nun doğusunda ise başka bir birlikten söz edilebilir. Mudurnu İlçesi’nin doğu sınırına yakın Topallar köyü yakınlarında Bolu-Mudurnu karayolu kenarında yer alan Orman İşletmesi’nde gördüğümüz – bugün Mudurnu’da Arkeopark’da yer alan – MS 1-2. yüzyıla tarihlendirilen üçgen alınlıklı stel üzerindeki kitabede Ospraimenos/Spraimenos halkından bahsedilir (Ortaç, 2012: 139, Resim 4; Dönmez Öztürk, 2014b: 646; Öztürk, 2016: 288). Bu bloğun nereden getirildiği bilinmemektedir. Buraya en yakın tespit edebildiğimiz Antik Çağ yerleşim izi Hacıhalimler köyünde bulunmaktadır. İncelediğimiz bu alan, yakınlarda yer alması gereken bir yerleşimin nekropolü olmalıdır. Hacıhalimler-Keçikıran yolu kenarında bugün bahçe ve mera olarak kullanılan alanda iki adet oldukça kaliteli köşeleri hayvan bacakları ile bezeli pedestal görülmüştür. Buradan çıkmış izlenimi veren çok sayıda küçük taş bu alanın çevresine yığılmıştır. Bunların içinde çok sayıda tuğla kırığı da vardır. Bahçeyi çeviren taş duvar içinde büyük boyutlu olduğu çapından anlaşılan sütun formlu Bithynia tipi bir mezar taşının (?) profilli kısmı ve sütun gövdesi parçaları dağınık olarak tespit edilmiştir. Yol ile bahçe sınırında ise kitabeli üçgen alınlıklı dikdörtgen mezar steli bulunmaktadır. Bu alanın da bir Antik Çağ yerleşimin parçası olduğu düşünülmektedir, zira burası Ören Mevkii olarak adlandırılmaktadır. Ayrıca Merkez Mahalle camisinin etrafındaki biri kitabeli üç sütun mezar taşı, kitabeli dikdörtgen stel, yivsiz sütun tamburu ve bir postament yakın civarda Roma İmparatorluk Dönemi’ne ait bir yerleşim olduğunu destekler. Yerleşim alanlarının yanı sıra yüksek tepeler üzerinde konumlandırılmış kale ya da karakol olabilecek noktalarda da incelemeler yaptık. Mudurnu-Adapazarı yoluna hâkim konumda Taşkesti Beldesi’nde, Çavuşderesi ile Çevreli köyleri arasında Cinlertepesi Mevkii’nde ve Mudurnu’ya hâkim konumda Mudurnu merkezde olmak üzere üç adet Bizans Dönemi kalesi ya da karakolu olduğunu düşündüğümüz yapı vardır. Bunlar olasılıkla erken Osmanlı Dönemi’nden itibaren de kullanılmaya devam etmişlerdir. 1640 tarihinde Mudurnu’ya gelen Evliyâ Çelebi (Kahraman ve Dağlı, 48 49 1999’dan: 149), kale hakkında bazı bilgiler aktarır. Merkezdeki kalenin yüksek bir tepe üzerinde yer aldığı, sekiz köşeli, yirmi kuleli ve bir kapılı olduğu, oldukça harap olduğu, etrafında bir hendek olmadığı, içinde birkaç hane ve bir cami bulunduğu ve kaleden aşağıya kayalardan çam oluklarla su aktığı bilgilerini verir. Tarihçi ve Coğrafyacı Kâtip Çelebi’nin Cihannüma adlı eserinin 1732 yılında İbrahim Müteferrika tarafından yayınlanan nüshasında Mudurnu ile ilgili kısım Ebu Bekir b. Behram Ed-Dımeşki’den alınmıştır (Önal, 2008: 25-27). Burada kasabanın kuzeydoğusundaki dağ üzerinde yer alan kalenin üç tarafının surla çevrili olduğu ve bir tarafı yüksek yar (uçurum) olduğundan o tarafta sura ihtiyaç kalmadığı, içinde birçok evin ve bir caminin bulunduğu yazmaktadır. Ancak kale Mudurnu’nun güneyinde kalmaktadır. Mudurnu’yu gezen Fransız Perrot (1862: 58), yayınladığı kitabında kısmen benzer bilgiler yazarak ilçenin güneyinde yüksek bir tepe üzerinde yer alan duvarları oldukça yıkılmış kale içinde hala Türklerin oturduğu evlerin olduğunu, çeşme ve su kaynağı olmadığını, ancak sarnıçlar olduğunu ifade eder. Her üç kalenin bugün görebildiğimiz duvarları harçlı moloz taş duvar örgüsüne sahiptirler. Bu kalelerin/karakolların Çelebi Mehmet tarafından kullanılmış olabileceği düşünülebilir. Konrapa (1964: 152) ve Erkut’a (1987: 35) göre Çelebi Mehmet Fetret Devri’nde önce Bolu Seben dağlarına sığınmış, Timur Anadolu’yu terk edince bir süre Bolu’da kaldıktan sonra, ordusu ile birlikte Mudurnu üzerinden Göynük – Taraklı – Eskişehir güzergâhından ilerleyerek Amasya’ya varmıştır. Daha sonra IV Murat’ın 1635’deki Revan Seferine birlikte katılan Kâtip Çelebi’nin Cihannümada verdiği bilgiye göre, ordu seferden dönüşte Mudurnu’da Çavuşlar Çiftliği’ndeki menzil hanede (konak yeri) konaklar (Önal, 2008: 25). 1160-1182 yılları arasına ait Temettuat ve ve şer’iyye defterlerinden Nallıhan, Mudurnu, Göynük, Gölpazarı ve Taraklı’da menzil hanelerin varlığı bilinmektedir (Özlü, 2006: 1). Mudurnu İlçesi Taşçılar köyü sınırları içinde, Ankara-Sakarya karayolunun (D140) doğusunda, Mudurnu-Nallıhan yolu kenarında Alkaya Mevkii’ndeki tepecikte az sayıda seramik parçası, künk parçası ve tuğla kırıkları tespit edilmiştir. Alanın üzeri kaçak kazı çukurları ve yüksek gerilim hattı direkleri ile kısmen tahrip olmuştur. Kaçak kazı çukurlarında dağılmış olarak Mudurnu’da Antik Çağ duvar örgülerinde kullanılan yerel küçük kırık taş öbekleri görülmüştür. Tepenin hemen batısından asfalt yol, doğusundan Sorkun Deresi geçmektedir ve bu doğu kısımda toprağın akmasına sebep olmuştur. Kuzey kısmı ise tarım faaliyetleri sonucu kısmen düzleşmiştir. Bununla birlikte ağaçlık olan güney kısmı oldukça eğimlidir. Tepenin oluşturduğu alanın küçüklüğü göz önüne alınırsa burada tek bir yapının varlığı ve yol üzerinde olması nedeniyle belki de yukarıda bahsedilen söz konusu konaklama yerlerinden biri olması olasılığı vardır. Olasılıkla yüksek bir tepe üzerinde çevreyi ve geçiş güzergâhlarını çok iyi görebilen bir konumda inşa edilmiş Cinlertepesi, Mudurnu ve Taşkesti’de incelediğimiz askeri olabilecek yapılar, çeşitli zamanlarda bir taraftan bu yapıların yakın civarında tespit ettiğimiz yerleşimleri, diğer taraftan posta ya da ticari amaçlı kervanları ya da orduyu koruma görevine sahipti. Taşçılar’da Mudurnu Nallıhan yolu üzerinde düzlükte tahmin ettiğimiz münferit yapı ise muhtemelen bir konaklama yeri idi. Yüzey araştırmamız sırasında incelediğimiz bu yapılarda şimdiye kadar bilimsel bir kazı yapılmamıştır, bu yüzden yapıların kullanım amaçları, planları ve tarihsel süreçleri konusunda kesin sonuçlar söylemek mümkün değildir. Hepsi de bugün Adapazarı-Mudurnu-Bolu yolu üzerindeki yüksek tepeler üzerinde askeri öneme sahip oldukça stratejik konumdadırlar. Bolu Merkez Çakmaklar Yaylası’nın güneyinde Hala/Halı Hisarı olarak bilinen kale (Perrot, 1862: 44, 45; Belke, 1996: 206, Resim 84, 85; Ortaç, 2011: 330, Resim 1, 2) ve Gerede’de merkezde Keçi Kalesi (Belke, 1996: 240, Resim 86-88; İdil, 2000: 105 vd.) ve Çalışlar köyünde Asar Kale (Belke, 1996: 181, Resim 20, 21) olmak üzere Osmanlılar tarafından da kullanılmış üç adet Doğu Roma İmparatorluk Dönemi kaleleri daha bilinmektedir. Ramsay’e (1960: 218) göre Roma ve Bizans İmparatorluk dönemlerinde Nikaia’dan çıkıp Dorylaion üzerinden Sangarios (Sakarya) ve Halys (Kızılırmak) ırmaklarını aşarak doğuya ve güneydoğuya ilerleyen askeri yol üzerinde belli noktalarda imparator doğuya sefere çıkınca ordusuna katılmak üzere bölükler hazır bulunurlardı, bu noktalara Grekçe aplekton, Latince applic(i)tum (ordugâh, askeri toplanma yeri) denirdi. Bu askerler Romalıların stativa dedikleri daimi karargâhlarda kalırlardı. Bu yol, Hacıyolundan uzun olmasına rağmen askeri durumlarda aşılması kolay olduğundan Ramsay’e göre daha tercih edilirdi. Ancak aşağıda bahsedeceğimiz Hacıyolu olarak ünlenen ancak mil taşlarından daha önce kullanıldığı anlaşılan güzergâh da askeri ikinci bir alternatif olarak kullanılmış olmalıdır. Mudurnu, coğrafi olarak Roma ve Bizans 50 dönemlerinde kullanılan iki ana yol güzergâhı arasında kalıyor görünür. Bu yollardan biri kuzeyde Nikomedia’dan gelip Düzce (Prusias ad Hypium), Bolu Merkez (Klaudiupolis), Gerede (Flaviopolis) güzergâhını izler ve doğuya devam eder. Diğeri ise literatürde Hacıyolu olarak ünlenen ancak daha önce Roma İmparatorluk Dönemi’nde de kullanıldığı anlaşılan ve bu dönemde yine ana yol olarak kabul edilen Constantinopolis, Ancyra, Tarsus, Antiochia ve Jerusalem (Kudüs) yoludur. 51 Mudurnu içindeki Antik Dönem yol izlerine ilişkin arkeolojik buluntular pek bilinmemektedir. Mudurnu’daki Antik Çağ yolları topografik nedenlerle büyük olasılıkla bugünkü yollara paralel uzanıyordu. Bunun göstergelerinden biri, Alman harita subayı Kurmay Binbaşı W. v. Diest’in (1889: 59) Mudurnusu ve Bolusu’nun su ayrımında, Bulanık köyünün hemen arkasında eski bir Roma yoluna ait döşeme izlerini görmüş olmasıdır. Bu yol Klaudiupolis’den bugünkü caddenin izlediği yol gibi Köroğlu Dağları, Abant Gölü sıradağları ve Abant silsileleri arasından geçerek Modrene’ye gider. Wilson (1961: 323), Diest’ten aldığı bilgileri bize aktarır. Diest Mongoşlar tarafından gelindiğinde Mudurnu’ya 6 km kala 500 m uzunluğunda ve 12 m genişliğinde kare bloklarla inşa edilmiş bir Roma Dönemi yol döşemesi ve 3 adım mesafede buna paralel giden bir başka döşeme gördüğünü söyler. Bu yol muhtemelen Mudurnu’dan Nallıhan’a giden yoldur. Mudurnu içinden geçen yollar, büyük olasılıkla Roma ordularının sıklıkla kullandığı yukarıda adı geçen iki ana güzergâha bağlanıyorlardı. İncelediğimiz kaleler ya da karakollar da bir taraftan Mudurnu içindeki bu yolları ve çevredeki yerleşimleri savunan, diğer taraftan Roma ordusu sefere çıktığında orduya takviye sağlayan yukarıda bahsedilen stativa türü karargâhlar olabilirler. Hatta daha sonra aynı şekilde Osmanlı ordusuna da hizmet vermiş görünürler. Daha çok seyahatnamelerdeki yol tariflerinden ve mesafe ölçülerinden bilinen bu ana yollar üzerine arkeolojik veriler (toprak arazide yol döşemeleri ya da kayalık alanlarda yol düzeltmeleri, in situ mil taşları vs.) kısıtlı olduğundan ana yolların tam olarak nerelerden geçtiğini söylemek zordur. Hacıyolunu arazide detaylı olarak inceleyen French (1981: 19, 20), özellikle yol izlerine, mil taşlarına ve topografyaya dayanarak Gölpazarı, Neçinler, Sarıhacılar, Akçapınar yönünden gelen yolun Göynük Kilciler’den, Kilciler’in yaklaşık 3.5 km batısında Çakırlar’dan, Köstekler’in kuzeyindeki sırttan, Kayabaşı yakınındaki sırttan, Himmetoğlu Deresi’nden, Kazandere’den, Çatakçay’ından, Ahmetbeyler’in altındaki iki nehir geçidinden geçerek Nallıhan’a gittiğini düşünür. Ahmetbeyler’den Nallıhan’a kadar yola ilişkin bir ize rastlamadığını söyler. Bu yol üzerinde bulunan mil taşları Ahmetbeyler’de (bir adet), Ahmetbeyler’in 2 km batısında Bölücekova’da (üç adet), Çayköy’de (beş adet), Himmetoğlu’nda (iki adet), Kayabaşı’nda (bir adet) ve Narzanlar’da (bir adet) tespit edilmiştir (French, 1988: nr. 245, 248255, 259, 260, 262, 263; Marek ve Adak, 2016: 3 nr. 1). French ile hemen hemen aynı tarihlerde araştırma yapan Şahin (1981: 6, 7, 9, 16 vd., 19 dipnot 66), Nikaia’dan (İznik) doğuya doğru giden yol üzerinde Traian Dönemi’nden (MS 98-117) İovianos Dönemi’ne (MS 363-364) kadar tarihlenen 23 mil taşı saptar. Bunlardan bazıları Mudurnu’nun batı komşusu Göynük sınırları içindedir (1981: Çayköy Kat.nr. 1014, 1015, Ahmetbeyler köyü Kat.nr. 1016, 1020, Himmetoğlu köyü Kat.nr. 1017, 1018, 1019, 1021, 1022). Bu yol ona göre Roma ordularının sıkça kullandığı bir yoldur. S. Şahin İtinerarium Burdigalense’de verilen istasyonları verilen mesafeler ile saptayabildiği yol izlerinden, mil taşlarından ve yerleşim alanlarından faydalanarak saptamaya çalışır. Artemis konak yerinin (mutatio) Göynük içinde Kilciler’de olduğunu düşünür. Mutatio Dableis Şahin’e göre Çayköy ile Himmetoğlu arasında oldukça gelişmiş bir yerleşim olmalıdır. Mutatio Cenon (Coenon ?) Gallicanon Göynük olabilir, bu durumda güneydoğuya giden Nikaia-Ankyra yolu üzerinde değil, bu yolu kuzey güney yönünde kesen Dorylaion-Prusias ad Hypium yolu üzerinde idi. Nikaia-Ankyra yolu üzerinde adı geçen mutatio Ceratae için yakın çevrede farklı yerler Demirhanlar, isim benzerliği nedeniyle Gerede köyü ve Beydili/Gerede köyü önerilmektedir. Demirhanlar- Nallıhan arası belki Wilson’un (1961: 326, 327, 332) önerileri ile tamamlanabilir. İtinerarium’lardan ve kalıntılardan yola çıkan Wilson, mutatio Ceratae-Cenon Gallicanon’u, Göynük’ün 12 km güneydoğusunda Karaardıç’ta; mutatio Fines’i Sıfyanlar yakınında; mutatio Dadastana’yı Köstebek’te; mutatio Trans Montem’i Çavuşlar’da lokalize eder. Wilson’un önerileri doğruysa, Köstebek’te yol artık Bolu sınırları dışına çıkar. Bundan sonra Juliopolis’e kadar arada yeri tahmin edilemeyen sadece mutatio Milia kalır. Bu veriler doğruysa her iki Roma askeri yolu da ana hat olarak Mudurnu içinden geçmez. 52 53 Osmanlı Dönemi yazılı kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre Mudurnu içinden geçen yollar ticari ve seyahat amaçlı, ayrıca posta yolu olarak kullanılmıştır. Taeschner (1926: 45, 46, 56), Berlin devlet kütüphanesinde bulunan 1263 (1846) tarihli bir salnameye ve 1307 (1889-90) tarihli Ankara salnamesine dayanarak Osmanlı Dönemi Tatar posta yoluna ilişkin bilgiler verir. Bu posta yolunun güzergâhı Skutari, Gejbize (Gebze), Hersek, Gemlik, Brussa (Bursa), Izniq (İznik), Lefke, Gejve (Geyve), Göinük (Göynük), Mudurnu, Nally Han (Nallıhan), Bejpazar (Beypazarı), Angora (Ankara), Qyrshehir (Kırşehir), Nevshehir (Nevşehir), Qaisarije (Kayseri) şeklindedir. Bu yol, Mudurnu merkezden değil, Mudurnu’nun güney köylerinden geçer (Taeschner, 1924: Harita 1-2). Bu posta yolu güzergâhı yukarıda bahsi geçen Hacı Yolu güzergâhına benzer görünüyor. Eğer Osmanlılar, hala Roma ve daha sonra Bizans dönemlerinde kullanılan ve “Hacı Yolu” olarak literatüre giren bu yolu kullanıyorlarsa, o zaman yol Göynük’ten sonra Mudurnu’ya girip sonra Nallıhan’a gidiyor olmalıydı. Bu durumda yol, olasılıkla yolu uzatmamak için Mudurnu merkeze varmadan Mudurnu’nun güneybatısından geçiyor olmalıydı. Wilson, Hacıyolunun Köstebek Deresi’ni Nallıhan’a kadar takip etmek yerine Çavuşlar’da terk edip, Sarıçal tepesinin batısındaki ve güneyindeki güzergâhı izlediğini düşünür. Otuzuncu Osmanlı padişahı II. Mahmut Dönemi’nde İran’a büyükelçi olarak görevlendirilen Yasincizade Abdülvahab Efendi ve heyetine, İstanbul’dan İran’a seyahatleri sırasında Bozoklu Osman Şakir Efendi tercümanlık eder. 18 Ekim 1810 tarihinde başlayan Seyahati Osman Şakir Efendi bugün İstanbul Fatih Millet Kütüphanesi’nde bulunan Musavver Sefâretnâme-i İran isimli el yazması eserde kaleme alır (Önal, 2007: 6). Bu seyahat sırasında Üsküdar, Kartal, Gebze, Hereke, İzmit, Sapanca, Geyve, Taraklı, Göynük, Mudurnu, Bolu, Köroğlu çeşmesi (Bolu ile Çağa gölü arasında), Gerede, Bayındır, Çerkeş, Karacalar, Koçhisar, Tosya ve Tahran güzergâhı izlenir. French tarafından Göynük içinde bulunan yol izleri ve mil taşları bir tarafa bırakılırsa, fazla güneye inmeden bugün olduğu gibi Geyve-Taraklı yönünden gelen, Ekinciler tarafından Göynük’e giren ve bugünkü Göynük-Mudurnu-Bolu asfalt yolu güzergâhını takip eden bir diğer yolun daha olması, yolu daha kısaltacağı için mantıklı görünür. Ancak buna ilişkin arkeolojik verilerimiz bulunmamaktadır. Göynük’ten Mudurnu’ya giren ve Nallıhan’a giden Hacıyolu, muhtemelen bir yerde çatallaşıp kuzeydoğuya önce Mudurnu merkeze, buradan Bolu merkezden geçen diğer ana yola bağlanıyordu. Wilson (1961: 323), Diest’ten aldığı bilgilere dayanarak Köstebekler’in 5 km kuzeybatısındaki Monkoşlar’dan (Mongoşlar) kuzeydoğuya Mudurnu’ya doğru yolun çatallaştığını söyler. Diest’in Mudurnu’ya 6 km kala 500 m uzunluğunda ve 12 m genişliğinde kare bloklardan bir Roma Dönemi yol döşemesi ve 3 adım mesafede buna paralel giden bir başka döşeme gördüğünden bahseder. Bu yol muhtemelen Mudurnu’dan Nallıhan’a giden yoldur. Eldeki verilere göre Mudurnu-Nallıhan yolu ile Hacıyolunu bugün olduğu gibi Mongoşlar’dan çıkan bir ara yol bağlar. Yukarıda bahsi geçen Uzunçam’da tespit ettiğimiz sit alanı olasılıkla bu ara yol üzerinde bulunuyordu. Taşçılar’da tespit ettiğimiz münferit yapı ise muhtemelen eski Mudurnu-Nallıhan yolu üzerinde idi. Şimdiye kadar Mudurnu içerisinde bulunmuş bir mil taşı benim kayıtlarım arasında bulunmamaktadır. Bununla birlikte Mudurnu’nun içinden geçen yollar, Klaudiupolis (Bolu), Krateia (Gerede), Nikaia (İznik), Nikomedia (İzmit), Prusias ad Hypium (Düzce), Juliopolis (Nallıhan) gibi Antik kentlere bağlantı sağlıyorlardı. Bu yüzden ana güzergâh olmasalar da özellikle tehlike anlarında iki ana yol arasında askeri amaçlı alternatif yol olarak kullanılıyor olmalılardı. Bizden önce ve sonra bölgede yapılan incelemeler sırasında ve 2010 yılı araştırmalarımızda gerek sit alanlarında gerekse çevre bölgelerde dağınık olarak çok sayıda kitabe bulunmuştur. Bunların büyük bölümünü mezar kitabeleri oluşturur. Bunun yanı sıra az sayıda onurlandırma ve adak kitabeleri de vardır. Bu kitabeler bize bölgenin sosyal, kültürel, dini, ekonomik ve siyasi yapısı hakkında bilgiler vermektedirler. Mudurnu’daki yerleşimlerin bugün olduğu gibi Antik Çağ’da da tarıma ve hayvancılığa bağlı bir ekonomilerinin olduğunu gerek taş eserlerden gerekse kitabelerden yola çıkarak söyleyebiliriz. Hatta Yazılar’da (Topallar) bulunan üçgen alınlıklı bir stelde geçen Bennarches kelimesinden bölgede hasadın iyi olması için Zeus Bennios adına kurban ve hasat bayramı düzenlendiği anlaşılmaktadır (Ortaç, 2012: 139, Resim 4; Dönmez Öztürk, 2014b: 646). Akdeniz dünyasında şarap işliklerinden bilinen pres ağırlık taşları, 54 Mudurnu’da Roma İmparatorluk ve Bizans dönemlerinde karşımıza çıkarlar ve o dönemlerin tarım teknolojisini yansıtırlar. II. Mahmut Dönemi (1808- 1839) şer’iyye sicillerini inceleyen H. Sarı (1992: 136), bağcılığın Osmanlı Dönemi’nde de Mudurnu’nun ekonomik faaliyetleri arasında olduğunu saptamıştır. Tımaraktaş köyünde bir evin önünde S. Şahin tarafından 1983 yılında bulunan, Marek ve Adak (2016: 17, 18 No 23) tarafından yayınlanan kireç taşı bir stel üzerinde Paraphylaks P. Aelius S-as onurlandırılmaktadır. Paraphylaks, Marek ve Adak’a göre Mudurnu chorasının güvenliğinden ve vergilerin toplanmasından sorumludur. Çobanlar memnuniyetleri nedeniyle Paraphylaks P. Aelius S-as’ı onurlandırmış görünürler. Bu yazıt çobanların ve çiftliklerin varlığının, dolayısıyla hayvancılığın da yoğun bir şekilde yapıldığının göstergesidir. 55 Alpagut, Göncek, Karşıköy, Kurtlar ve Pelitözü köylerinde belgelenen kitabelerde yerel isimlerin yanında Romalı ikinci isimlere rastlanması ve Roma vatandaşlık hakkını gösteren unvanların olması, Roma imparatorlarının Modrene halkını Romalılaştırma politikalarının bir parçasıdır (Oktan, 2007: 63-66 no 4 ve 5; Dönmez Öztürk, 2012: 68; Dönmez Öztürk, 2013: 34; Dönmez Öztürk, 2014b: 646, 647, 649; Marek ve Adak, 2016: 22 no 30 ve 23, 24 no 33). Roma İmparatorluk Dönemi’ne ait büyük boy mezar taşlarına çok sayıda rastlamamız Şahin’in 1983’de Bithynia Bölgesi’nde yaptığı araştırmalarda da ortaya koyduğu gibi özellikle MS 2. yüzyıldan sonra kentlerin yanı sıra kırsal bölgelerin de ekonomik açıdan refah seviyelerinin arttığının bir göstergesidir (Şahin, 1984: 115). Gülbay’a göre özellikle İmparator Hadrian, Bithynia ve Mysia bölgelerinin kalkınması için katkı sağlamıştır (Gülbay, 2016: 417). Diğer ilçelerde olduğu gibi Mudurnu’da da Roma İmparatorluk Dönemi’nde özellikle farklı epitetlere sahip tanrı Zeus kutsanmaktadır. Zeus’un adının geçtiği kitabelerden örnekler yukarıda verilmiştir. Kitabelerin yanı sıra tanrı Zeus, boğa başı, çift balta gibi sembollerle de karşımıza çıkar. Kovucak’ta bulunan 20 cm çapında, 41 cm yüksekliğindeki küçük yuvarlak sunağın dört yanında çift balta kabartma olarak yapılmıştır (Ortaç, 2012: 136, Resim 10). Altar bugün Mudurnu Merkez’de Arkeopark’ta sergilenmektedir. Üzerinde bir tanrıya işaret eden herhangi bir kitabe yoktur. Bununla birlikte çift balta Zeus’un sembolü olarak kabul edilir7. Bölgede Zeus’un yanı sıra yerel kültlerin de olduğu söylenebilir. Muhtemelen bölgenin yerel kültlerine ilişkin olabilecek bir heykel parçası ya da kabartma parçasına Tavşansuyu köyü sınırları içinde rastlanmıştır. Ancak eser çok tahrip olduğu için tasvirin konusu anlaşılamamıştır. Heykelin/kabartmanın sol tarafında aşağıya sarkan ucu düğümlü bir kurdele ve kurdelenin üst tarafında bereket boynuzu başlangıcı vardır. Kurdelenin sağında iç içe V şeklinde kıvrımlar görülür. Bu kıvrımlar bir büste ait elbisenin göğüs kısmına ait olabilirler. Tımaraktaş’ta 1983 yılında S. Şahin tarafından bir evin önünde tespit edilen ve daha sonra Marek ve Adak (2016: 16, 17 No 22) tarafından yayınlanan Roma İmparatorluk Dönemi’ne ait mermer bir altarın üzerindeki kitabede tanrıça Lotiane’nin ismi geçmektedir. Tanrıçanın ismine literatürde daha önce rastlanmadığı için, Marek ve Adak tarafından Lotiane’nin yerel bir tanrıça olduğu düşünülmektedir. Yeniceşeyhler köyü camisinde bulunan altar üzerindeki kitabe civarda bir kutsal alan, dolayısıyla Antik bir köy yerleşiminin olduğunu gösteriyor. Ancak bu kutsal alanın hangi tanrıya ait olduğu kitabeden anlaşılamamaktadır (Öztürk, 2016: 289 nr. 2, 290). Bostancılar köyü Ballar Mahallesi’nde bir ahırın temel duvarı içinde yer alan dikdörtgen blok üzerindeki baş tarafı eksik ve sol tarafı kısmen tahrip olmuş bir yazıt, Kokkinia (1999: 202 vd.) tarafından bölgede Antik Çağ mezar gelenekleriyle alakalı görünür. Kokkinia yazıtta bir kelimeyi, emir kipi formunda [rodize]sthai şeklinde tamamlar. Kokkinia’ya göre Grekçe yazılan bu yazıtın üçüncü ve onuncu satırlarından anlaşıldığı kadarıyla mezar için her yıl Latin Rosalia - Rosatio Bayramının Yunan yorumu olan Rodismos (Rosalia Bayramı) gerçekleştirilecektir. Ayrıca yazıta göre mezarın bir başkasına satılmasına izin verilmemiştir ve mezar sahibinin annesi Aquilina’nın anılması talep edilmiştir. Bunlar için ilgilenecek kişi mezar sahibi tarafından özgür bırakılan biri olmalıdır. Rodismos (Rosalia) Bayramına Bithynia Bölgesi’ndeki yazıtlarda sıklıkla 7 Tanrı Zeus, Klaudiupolis’de de yazıtlarda Erkeios, Bronton, Kaouatrenos, Eienkimos, Soter gibi çeşitli epitetleri ile karşımıza çıkan sevilen bir tanrıdır (Becker Bertau, 1986: 21, dipnot 13). 56 57 karşılaşılmaktadır. Rodismos’un komşu kentlerden Nikaia’da ve Klaudiupolis’de de kutlandığı burada bulunan yazıtlardan (Nikaia’da 6, Klaudiupolis’de 1 yazıt) anlaşılmaktadır. Kitabenin başı olan birinci ve ikinci satırlar oldukça bozuktur ve çok az harf okunabilmektedir. Kokkinia okunabilen harflerden ve bölgedeki benzer konulu yazıtlardan yola çıkarak bu kısımda, mezar sahibinin Rodismos’un gerçekleşebilmesi için en azından bir arazi bağışlamış olduğunun anlatıldığını tahmin eder. Olası bu arazinin adı Tu- harfleri ile başlamaktadır, ancak kelimenin gerisi bozulmuştur. Yılda bir kez kutlanan bu bayram sırasında kurban, tören yemeği, mezarın güllerle (çiçeklerle) süslenmesi ve ölülerin anılması gerçekleştirilir. Kokkinia’nın araştırmalarına göre bu bayram daha sonra Hıristiyanlar tarafından da benimsenir. Benzer şekilde mezarın satılamayacağını gösteren bir ifade, Kurtlar köyünde bulunan bir mezar kitabesinde de görülmektedir (Oktan 2007: 63-65 no 4). Bu da göstermektedir ki, Roma İmparatorluk Dönemi’nde burada mezarlar başkalarına satılabilmekteydi. Ancak anlaşılan yerel yönetime ödenen para ya da verilen mal karşılığında mezarlar başkalarına devredilmiyordu ve korunuyordu. Bu da o dönem insanlarının öldükten sonraki ebedi istirahatgâhlarına verdikleri önemi yansıtmaktadır. Böyle yazıtlara Oktan’ın verdiği bilgiye göre Bithynia ve Thrakia bölgelerinde rastlanmaktadır. Arkeolojik kalıntılarla belgeleyebildiğimiz Doğu Roma İmparatorluk Dönemi, yazılı kaynaklarda da karşımıza çıkar. Bu kaynaklar bize aynı zamanda bölgede değişen dini, kültürel ve siyasi yapıya ilişkin bilgiler de verir. Yazılı kaynaklar bize ilk olarak 4/5. yüzyıldan sonra bölgede Hıristiyanlığa ilişkin bilgiler veriyorsa da, bu tarihlerden çok evvel Erken Roma İmparatorluk Dönemi’nden itibaren Mudurnu’da Hıristiyanlık gizli olarak yayılmaya başlamış olmalıdır. Gürçam (eski adı Kocababaz) köyü Mudurnu merkezden karayolu ile yaklaşık 5 km uzaklıkta Babas kaplıcalarına yakın bir konumdadır. Bugün köye giden asfalt yolun hemen kenarında kaya sığınakları/barınakları mevcuttur. Mudurnu’da her ne kadar Phryg Dönemi bir Kybele heykeli bulunsa da ve Phryg kültürü etkisi Roma İmparatorluk Dönemi’nde görülse de bu kaya mekânlar, benim görüşüme göre Phryg kaya mezarları ya da anıtları değillerdir. Buradaki kaya barınakları 3 katlıdır. Buradan Mudurnu’ya ulaşan bir tünelin olduğu ve bizzat bu tünelden geçtikleri bilgisini köylüler vermişlerdir. Ancak bizim girdiğimiz iki oda bir tünele açılmamaktadır. Biraz yukarıda kalan büyük girişe ise kayaların kopması nedeni ile ulaşılamamıştır. Girdiğimiz odalardan küçük bir baca ile alt kattaki odaya inilmektedir. Bu bacaların ağzı da taşlarla kapanmıştır. Mudurnu’nun güneydoğusunda yer alan Seben İlçesi Kaşbıyıklar köyü, Muslar Mahallesi’nde, Solaklar köyünde ve Çeltikdere Vadisi’nde de ve Kıbrıscık’ta benzer kaya sığınakları mevcuttur (Konukçu, 1993: 7; Kozdere ve Güneş, 1998: 126; Ortaç, baskıda). İncelediğimiz gerek Mudurnu’daki gerekse Seben’deki odaların formları ve ölçüleri, bunların devamlı kullanılabilecek yaşam konforuna sahip normal bir ev/yerleşim alanı olmaktan çok; Hıristiyanlığın henüz kabul görmediği ve Hıristiyanların istenmediği hatta yakalanarak mahkeme edildikleri dönemde Hıristiyanlığı seçenlerin geçici süreyle sığındıkları barınaklar olabileceklerini gösterir. Bithynia Eyalet Valisi Plinius, İmparator Traian’a (MS 98-117) yazdığı mektupta Hıristiyanlardan duyulan rahatsızlığı açık bir şekilde dile getirmiştir (Marek, 2003: 118-121). Bununla birlikte Hıristiyanlığın resmi olarak kabul olmasından sonra, çevredeki buluntulardan ve köyün eski adından anlaşıldığı kadarıyla bölgede Hıristiyanlık Dönemi yapıları inşa edilmiş olmalıdır. Kaya sığınaklarının civarında Roma ve Bizans Dönemlerine tarihlenebilecek taş eserler bulunmaktadır. Köseler Mahallesi’nde çift yarım sütun fil ayağı, Kurtlar Mahallesi’nde Bithynia tipi sütun formlu mezar taşı, Köseler ile Merkez mahalleleri arasında yolun kenarında yivsiz bir sütun tamburu ve Emek Mahallesi’nde üzerinde kazıma tekniği ile motiflerin yapılmış olduğu blok sayılabilir. Saydığım son blok üzerinde ortada sekize bölünmüş büyük merkezi bir daire ve iki yanında birer küçük daire ile daireler arasında bir kuş tasviri bulunmaktadır. Haç ve kuş betimli bu bloğun cephesi de inci dizisi, urgan ve yaprak sırası ile bezenmiştir. Bu bezeme sıralarının orta kısmı yine sekize bölünmüş daireyle süslenmiştir. Bu blok, üzerindeki tasvirler nedeniyle Hıristiyanlık Dönemi’ne tarihlenmektedir8. Blok bugün Arkeoparkta yer alır. Çift yarım sütun fil ayağı da kiliselerde özellikle kemer taşıyıcısı olarak kullanılmaktadır. Köyün eski adının Kocababaz olması da burada Hıristiyanlık Dönemi bir yapının olduğu görüşünü desteklemektedir. Bunların dışında Keçikıran ve Çepni köylerinde bulduğumuz, kiliselerde kullanılan altar masası kaideleri de civarda Hıristiyanlık 8 Benzer şekilde ortadaki haçın iki yanında kuş motifi Ravenna’da MS 6. yüzyılda karşımıza çıkar (Koch, 1991: 178, Resim 12). 58 Dönemi dini yapılarının olduğuna işaret eder. Çepni’de bulunan bloğun yüzeyinde kare yuvaların arasında bir haç kabartması da bulunmaktadır. Gürçam’daki kaya barınakları Hıristiyanlığın henüz resmi olarak kabul görmediği hatta yasaklandığı erken Roma İmparatorluk Dönemi’nden itibaren bölgede inanç sisteminin değiştiğini, Hıristiyanlığın pagan kültlerin yanı sıra kabul görmeye başladığını gösterir. Muhtemelen Paulus’un MS 1. yüzyılda hemen güney sınırdaki Galatia Bölgesi’nde Hıristiyanlığı yaymak için yaptığı geziler ve faaliyetler bu bölgede de etkili olmuştur. Zira 1855’e ait bir Osmanlı arşiv belgesinde Seben, Kıbrıscık ve Mudurnu bölgeleri birlikte Pavli-i Bolu şeklinde adlandırılmaktadır (Sezen, 2017: 669). Bu üç bölgenin de benzer formlarda kaya sığınıklarına sahip olması ve üçünün birlikte bu adı alması dikkat çekicidir ve düşüncemi doğrular niteliktedir. 1881yılına ait bir Osmanlı arşiv belgesinde ise aynı bölge Çarşamba adıyla anılır. Elde ettiğimiz bilgilere göre haç bezemeli taş eserler ve MS 4/5 yüzyıl kilise kayıtları Hıristiyanlığın burada güçlendiğinin ve Modrene’nin bu tarihten itibaren bir piskoposluk merkezi haline geldiğinin belgeleridir. 59 Mudurnu’da rastladığımız arkeolojik eserlerin tipolojik çeşitliliğine ve özelliklerine baktığımızda, Modra ya da Modrene Roma İmparatorluk Dönemi’nde özellikle batı bölgeleriyle özellikle Nikaia ile ilişkili görünür. Bununla birlikte kuzeydoğuda Klaudiupolis ile de benzerlikleri vardır. Dolayısıyla Modrene büyük kentlerin arasındaki konumunu iyi kullanarak özellikle 2. ve 3. yüzyıllardan itibaren hem ekonomik anlamda hem de siyasi anlamda güçlenmiş, bununla birlikte tarıma dayalı kırsal yerleşim yapısı ve yaşam tarzı devam etmiş görünür. Bizans Dönemi’nde bir piskoposluk olmasına karşın sanatsal yönden özenli ve kaliteli Bizans eserleri çok fazla değildir. Bölgenin tarihi ve kültürü konusundaki bilgilerimizin artması için bölgede yüzey araştırmalarının belli aralıklarla tekrarlanmasına ve saptanan yerleşim alanlarında ve kalelerde ya da karakollarda bilimsel arkeolojik kazıların yapılmasına ihtiyaç vardır. Kaynakça Adak, Mustafa vd. (2008). “Neue Inschriften im Museum von Bolu (Bithynion/Klaudiupolis)”, Gephyra, S. 5, s. 73-120. Arslan, Melih ve Metin, Mustafa (2004). “Yeni Bir Kybele heykeli”, Anadolu/Anatolia, S. 26, s. 1-10. Becker Bertau, Friedrich (1986). Die Inschriften von Klaudiu Polis, Inschriften Griechischer Städte aus Kleinasien, S. 31, Bonn: Avusturya Bilimler Akademisi Yayınları. Belke, Klaus (1996). Paphlagonien und Honorias, Österreichische Akademie der Wissenschaften philosophisch – historische Klasse Denkschriften, 249. Band, Tabula İmperi Byzantini, S. 9, Viyana: Avusturya Bilimler Akademisi Yayınları. Belke, Klaus (2013). “Bithynien. Historische und geographische Beobachtungen zu einer Provinz in byzantinischer Zeit”, Neue Funde und Forschungen in Bithynien. Asia Minor Studien, S. 69, Bonn: Dr. Rudolf Habelt Yayınevi. Diest, Walter v. (1889). Von Pergamon über den Dindymos zum Pontus, Dr. A. Petermanns Mitteilungen, Ergänzungsheft 94, Gotha: Justus Perthes Yayınevi. Dönmez Öztürk, Filiz (2012). “Göynük ve Mudurnu’dan Yeni Yazıtlar I”, Mediterranean Journal of Humanities, S. II/2, s. 67-78. Dönmez Öztürk, Filiz (2013). “Bolu İli Mudurnu ve Göynük İlçeleri EpigraikTarihi Coğrafya Yüzey Araştırması – 2012”, Türk Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü Haberler, S. 35, s. 34-37. Dönmez Öztürk, Filiz (2014a). “Bolu İli Göynük ve Mudurnu İlçeleri Epigrafik, Tarihi-Coğrafi Yüzey Araştırması 2012 Yılı Çalışmaları”, (35. Uluslararası Kazı Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu, 27-31 Mayıs 2013, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi - T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı), içinde: Araştırma Sonuçları Toplantısı, S. 31/2, Muğla: Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Basımevi, s. 313-323. Dönmez Öztürk, Filiz (2014b). “Erste Ergebnisse epigraphischer Feldforschungen in Bithynien (Göynük und Mudurnu)”, içinde: Cojocaru vd. (edl.), Interconnectivity in the Mediterranean and Pontic World during the Hellenistic and Roman Periods, Cluj Napoca: Mega Yayınevi, s. 641-661. Dönmez Öztürk, Filiz ve Öztürk, Hüseyin Sami (2015). “Neue Inschriften aus Göynük und Mudurnu II”, Philia, S. 1, s. 123-128. 60 Erkut, Selami (1987). Tarihte Mudurnu, Bolu: Bolu Kalkınma ve Tanıtma Vakfı Yayınları. Erkut, Sedat (2001). “Bolu ve Çevresinin M.Ö. II. Binyıldaki Durumu”, içinde: Özgünel, Coşkun; Bingöl, Orhan; İdil, Vedat; Doruk, Seyhan; Görkay, Kutalmış; Kadıoğlu, Musa (derl.), Günışığında Anadolu. Essays in Honour of Cevdet Bayburtluoğlu, İstanbul: Homer Yayınevi. Forlanini, Massimo (1977). “L’ Anatolia Nordoccidentale Nell’Impero Eteo”, Studi Micenei ed Egeo-Anatolici, S. 18, s. 197-225. French, David (1981). Roma Çağında Küçük Asya’daki Yollar ve Mil Taşları, Fasikül 1: Hacı Yolu (Roman Roads and Milesstones of Asia Minor: Fasc. I: the Pilgrim’s Road, Oxford: Ankara İngiliz Arkeoloji Enstitüsü Yayınları. French, David (1988). Küçük Asya’daki Roma Yolları ve Mil Taşları, Fasikül 2, Mil Taşı Ara Kataloğu 1. Bölüm (Roman Roads and Milesstones of Asia Minor: Fasc. 2: An Interim Catalogue of Milesstones Part 1), Oxford: Ankara İngiliz Arkeoloji Enstitüsü Yayınları. Geçmişten Günümüze Mudurnu (1994). İstanbul: Mudurnu ve Köylerine Hizmet Götürme Birliği. 61 Gülbay, Onur (2016). “Emperor Hadrian’s Reconstruction Projects in Mysia and Bithynia”, içinde: Takmer vd. (edl.), Vir Doctus Anatolicus. Studies in Memory of Sencer Şahin, İstanbul: Kabalcı Yayınları, s. 403-417. Güneş, Mustafa Y. ve Kozdere, Güner (2006). “Mudurnu İlçesi, Dedeler – Topallar Köyleri 2000 Yılı Kurtarma Kazısı Çalışmaları”, Mudurnulular Derneği Bülteni, S. 1, s. 18. İdil, Vedat (2000). “Eskiçağ’da Gerede (Krateia) ve Keçi Kalesi”, içinde: Osmanlı Devleti’nin Kuruluşunun 700. Yılında Geçmişten Günümüze Gerede Sempozyumu, Gerede: Gerede Kaymakamlığı Yayınları, s.105-108. Kahraman, Seyit Ali ve Dağlı Yücel (1999). Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi III. Kitap, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. Karauğuz, Güngör vd. (2010). Zonguldak Bölgesi Arkeoloji, Eskiçağ Tarihi ve Coğrafya Araştırmaları, Konya: Çizgi Kitabevi Yayınları. Karauğuz, Güngör ve Özcan, Ali (2010). Eskiçağda Zonguldak Bölgesi ve Çevresi, Konya: Çizgi Kitabevi Yayınları. Koch, Wilfried (1991). Kleine Stilkunde der Baukunst, München: Orbis Yayınevi. Kokkinia, Christina (1999). “Rosen für die Toten im griechischen Raum und eine neue Rhodismos-Inschrift aus Bithynien”, Museum Helveticum, S. 56, s. 202 – 221. Konrapa, Zekai (1964), Bolu Tarihi, Bolu: Bolu Vilayet Matbaası. Konukçu, Enver (1993). “Tarih Bölümü”, içinde: Cumhuriyetin 70. Yılında Bolu, (yer yok): Bolu Gazeteciler Cemiyeti Yayınları, s. 5-24. Kozdere, Güner ve Güneş, Mustafa Yaşar. (1998). “Kültür Bölümü”, içinde: Bolu 1998 Yıllığı, Ankara: Bolu Valiliği Yayınları, s. 108-150. Laflı, Ergün ve Zäh, Alexander (2008). “Archäologische Forschungen im byzantinischen Hadrianupolis in Paphlagonien”, Byzantinische Zeitschrift, S. 101, s. 681-713. Marek, Christian (1997). “Grab-, Ehren- und Weihinschriften aus der Gegend von Modrene (Mudurnu) in Bithynien”, Epigraphica Anatolica, S. 28, s. 81-84. Marek; Christian (2003). Pontus et Bithynia. Die römischen Provinzen im Norden Kleinasiens, Mainz am Rhein: Philipp von Zabern. Marek, Christian ve Adak, Mustafa, (2016). Epigraphische Forschungen in Bithynien, Paphlagonien, Galatien und Pontos, Philia Suppl. 2, İstanbul: Kabalcı Yayıncılık. Neumann, Günter (1986). “Modrovanak”, Epigraphica Anatolica, S. 8, s. 52. Oktan, Mehmet (2007). “Bithynia Bölgesi’nden Yeni yazıtlar”, OLBA, S. 15, s. 59-71. Ortaç, Meral (2011).“Bolu İli Yüzey Araştırması 2009”, (32. Uluslararası Kazı Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu, 24-28 Mayıs 2010 İstanbul, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı) içinde: Araştırma Sonuçları Toplantısı, S. 28/1, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, s. 329-348. Ortaç, Meral (2012). “Bolu İli Yüzey Araştırması 2010: Merkez ve Mudurnu İlçeleri ile Köyleri”, (33. Uluslararası Kazı Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu, 23-28 Mayıs 2011 Malatya, Malatya İnönü Üniversitesi - T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı), içinde: Araştırma Sonuçları Toplantısı, S. 29/1 Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, s. 129-154. Ortaç, Meral (2013). “Bolu Merkez, Mudurnu, Yeniçağa ve Dörtdivan İlçeleri Antik Çağ Tarım Teknolojisi: Pres Ağırlık Taşları (Lituslar)”, içinde: G. Kökdemir (ed.), Prof. Dr. Orhan Bingöl’e 67. Yaş Armağanı, Ankara: Bilgin Kültür Sanat Yayınevi, s. 407-432. 62 Ortaç, Meral (2014a) “Bolu İli Arkeolojik Yüzey Araştırması 2012: Mengen İlçesi Çalışmaları”, (35. Uluslar arası Kazı Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu, 27-31 Mayıs 2013 Muğla, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi - T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı), içinde: Araştırma Sonuçları Toplantısı, S. 31/1, Muğla: Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Basımevi, s.245-260. Ortaç, Meral (2014b). “2013 Yılı Bolu İli Merkez ve Mengen İlçeleri Arkeolojik Yüzey Araştırması”, (36. Uluslar arası Kazı Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu, 02-06 Haziran 2014 Zeugma Müzesi Gaziantep, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı), içinde: Araştırma Sonuçları Toplantısı, S. 32/2, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, s. 1-22. Ortaç, Meral (baskıda). “2017 Yılı Bolu İli Seben ve Merkez İlçeleri Arkeolojik Yüzey Araştırması”, (40. Uluslar arası Kazı Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu, 7-11 Mayıs 2018 Çanakkale, Çanakkale Üniversitesi T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı), içinde: 36. Araştırma Sonuçları Toplantısı (baskıda). Önal, Güray (2007). “Sefaretname-i İran. Göynük, Mudurnu, Bolu, Gerede”, Mudurnulular Derneği Bülteni, S. 2, s. 6-13. 63 Önal, Güray (2008). “Mudurnu Kalesi’nin Bir Tarafında Sur Olmadığını Biliyor muydunuz?”, Mudurnulular Derneği Bülteni, S. 3, s. 25-27. Özlü, Zeynel (2006). “Göynük (Bolu) Menzil Teşkilatı’nda Görev Yapan Menzilciler”, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C. 8, S. 2, s. 1-13. Öztürk, Hüseyin Sami ve Dönmez Öztürk, Filiz (2015). “Göynük ve Mudurnu’dan Yeni Yazıtlar III”, Cedrus, S. 3, s. 243-256. Öztürk, Hüseyin Sami (2015). “Bolu İli Göynük ve Mudurnu İlçeleri EpigrafikTarihi Coğrafi Yüzey Araştırmaları - 2014”, Türk Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü Haberler, S. 39, s. 30. Öztürk, Hüseyin Sami (2016). “Göynük ve Mudurnu’dan Yeni Yazıtlar IV”, Cedrus, S. 4, s. 287-297. Pekman, Adnan (1987). Strabon Coğrafya Anadolu (Kitap: XII, XIII, XIV), İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları. Perrot, Georges vd. (1862), Exploration archéologique de la Galatie et de la Bithynie, d’une part de la Mysie, de Phrygie, de la Cappodoce et du Pont, I-II, Paris: .Rue Jacob Enstitüsü Yayınları. Ramsay, William M. (1960). Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası. Çev: Mihri Pektaş, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi. Ruge, W. (1910). “Gallos”, Real-Encyclopädie der classischen Altertumswissenschaft, S. 13, Stuttgart: J. B. Metzler Kitabevi Yayınları, s. 674. Ruge, W. (1932). “Modra”, Real-Encyclopädie der classischen Altertumswissenschaft, S. 15, Stuttgart: J. B. Metzler Kitabevi Yayınları, s. 2333. Sarı, Hüseyin. (1992). “II. Mahmud Döneminde Mudurnu’da Fiyat Hareketleri ve Kentin Genel Giderleri”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, S. 28, cilt 17, 135-153. Sezen, Tahir (2017). Osmanlı Yer Adları, Ankara: T.C. Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayın No: 26. Sölch, Johann (1911). “Modrene, Modroi und Gallus”, Klio, S. 11, s. 393414. Şahin, Sencer (1978). Inschriften griechischer Städte aus Kleinasien, Bithynische Studien, S. 7, Bonn: Rudolf Habelt Yayınevi. Şahin, Sencer (1981). Katalog der antiken Inschriften des Museums von Iznik (Nikaia), Bölüm II/1, Inschriften griechischer Städte aus Kleinasien, S.10/1, Bonn: Rudolf Habelt Yayınevi. Şahin, Sencer (1982). Katalog der antiken Inschriften des Museums von Iznik (Nikaia), Bölüm II/2, Inschriften griechischer Städte aus Kleinasien, S.10/2, Bonn: Rudolf Habelt Yayınevi. Şahin, Sencer (1984), “1983 Yılında Bithynia ve Lycia – Pamphylia’da Yapılan Epigrafi ve Tarihi Coğrafya Araştırmaları”, (6. Uluslararası Kazı Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu 16-20 Nisan 1984 İzmir, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı), içinde: Araştırma Sonuçları Toplantısı, S. 2, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, s. 113-117. Şahin, Sencer (1986a) “Studien über die Probleme der historischen Geographie des nordwestlichen Kleinasiens I. Strabon XII 3, 7 p 543. Der Fluss Gallos, die Stadt Modr<en>e in Phrygia Epiktetos und die Schiffbarkeit des Sangarios”, Epigraphica Anatolica, S. 7, s. 125-152. Şahin, Sencer (1986b). “Studien über die Probleme der historischen Geographie des nordwestlichen Kleinasiens II. Malagina/Melagina am Sangarios”, Epigraphica Anatolica, S. 7, s. 153-167. Şahin, Sencer (1987a). “Phrygia Epiktetos”, (8. Uluslararası Kazı Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu 26-30 Mayıs 1986 Ankara, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı), içinde: Araştırma Sonuçları Toplantısı, S. 4, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, s. 265-268. 64 Şahin, Sencer (1987b). Katalog der antiken Inschriften des Museums von Iznik (Nikaia), Bölüm II/3, Inschriften griechischer Städte aus Kleinasien, S.10/3, Bonn: Rudolf Habelt Yayınevi. Şahin, Mustafa vd. (2011). “Bursa ve Çevresi Yüzey Araştırması - 2009 Keles ve Orhaneli –“, (32. Uluslararası Kazı Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu, 24-28 Mayıs 2010 İstanbul, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı), içinde: Araştırma Sonuçları Toplantısı, S. 28/1, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, s. 99-114. Taeschner, Franz (1924). Das anatolische Wegenetz nach osmanischen Quellen, Türkische Bibliothek, S. 22, Leipzig: Mayer & Müller Yayınevi. Taeschner, Franz (1926). Das anatolische Wegenetz nach osmanischen Quellen II. Band, Türkische Bibliothek, S. 23, Leipzig: Mayer & Müller Yayınevi. Tunçay, Hüseyin (2016). Bolunun Saklı Cenneti Seben, Ankara: Seben Belediyesi Yayınları. Ulugün, Yavuz F. vd. (2007). Kocaeli ve Çevresi Tarihi II. Roma Dönemi Bithynia, İzmit: KYOD Tarih Yayınları. 65 Waelkens, Marc (1986). Die kleinasiatischen Türsteine. Typologische und epigraphische Untersuchungen der kleinasiatischen Grabreliefs mit Scheintür, Mainz am Rhein: Philipp von Zabern. Wilson, David Raoul (1961). The Historical Geography of Bithynia, Paphlagonia and Pontus in the Greek and Roman Periods: a new survey with particular reference to surface remains still visible. Oxford Üniversitesi: Yayınlanmamış Doktora tezi. Yıldırım, Tayfun (2001). “A Group Of Hittite Bronze Objects From The Seben District Of Bolu”, Anatolica, S. 27, s. 127-144.