Bu kitap Türkiye Halk Bankası ve Bolu Ticaret ve Sanayi odasının
katkıları ile basılmıştır.
ULUSLARARASI MUDURNU ARAŞTIRMALARI
AHİLİK VE HALK KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU
21-22 Eylül 2018, Mudurnu/ Bolu
INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON MUDURNU
STUDIES, AKHISM AND FOLK CULTURE
September 21-22, 2018 Mudurnu/Bolu
Bildiri Kitabı/ Proceedings Book
Editörler/Editors: Dr. Öğretim Üyesi Azize AKTAŞ YASA
Doç. Dr. Faruk ÖZTÜRK
İngilizce Editörü/English Editor: Dr. Ayşe Ege YILDIRIM
Ankara, 2018
BAİBÜ Bolu Halk Kültürünü Araştırma ve Uygulama Merkezi (BAMER) Yayınları No: 20
BAİBÜ Bolu Folk Culture Research and Application Center Publications: 20
ULUSLARARASI MUDURNU ARAŞTIRMALARI
AHİLİK VE HALK KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU/
INTERNATIONAL SYMPOSIUM ON MUDURNU
STUDIES, AKHISM AND FOLK CULTURE
BİLDİRİ KİTABI/ PROCEEDİNGS BOOK
Editörler: Dr. Öğr. Üyesi Azize AKTAŞ YASA,
Doç. Dr. Faruk ÖZTÜRK
İngilizce Editörü: Dr. Ayşe Ege YILDIRIM
Bu kitap, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Bolu Halk Kültürünü
Araştırma ve Uygulama Merkezi (BAMER)’in 21-22 Eylül 2018 tarihinde
Mudurnu’da düzenlediği Uluslararası Mudurnu Araştırmaları Ahilik Ve
Halk Kültürü Sempozyumu’nda sunulan bildirilerden oluşmaktadır. Bu
kitapta yer alan bilgi, görüş, görsel malzeme kullanımıyla; çalışmaların
araştırma ve yayın etiğine uygunluğundan yazarlar sorumludur.
Copyright / Yayın Hakları: Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesine aittir.
Basım Tarihi: Aralık 2018
Basım Adedi: 500
Dizgi: Emel Mercan
Kapak Tasarımı: Nimet Çelebi
Kapak Fotoğrafı: İ. Bengüboz Koleksiyonu
ISBN: 978-975-321-053-9
Sertifika No: 16157
Baskı: İvedik Organize Sanayi Bölgesi Matbaacılar Sitesi 1514.Sokak No: 28
Yenimahalle/Ankara
ONUR KURULU I Honour Committee
Aydın BARUŞ I Bolu Valisi
Alaaddin YILMAZ I Bolu Belediye Başkanı
Prof. Dr. Mustafa ALİŞARLI I Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rektörü
Mustafa DURUK I Mudurnu Kaymakamı
Mehmet İNEGÖL I Mudurnu Belediye Başkanı
Prof. Dr. Öcal OĞUZ I UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Başkanı
Prof. Dr. Korkut BORATAV I Ankara Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi
Ünal COŞKUN I Mudurnu Eski Kaymakamı 2002
Kerem Süleyman YÜKSEL I Mudurnu Eski Kaymakamı 2013-2015
Mehmet KARAKAŞOĞLU I Mudurnu Eski Belediye Başkanı 1989-2004
DÜZENLEME KURULU I Organizing Committee
Dr. Öğrt. Üyesi Azize AKTAŞ YASA I Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi
BAMER Müdürü
Düzenleme Kurulu Başkanı
Dr. Ayşe Ege YILDIRIM I Mudurnu Kültürel Miras Alan Yönetimi Başkanı
Doç. Dr. Faruk ÖZTÜRK I Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi BAMER
Yönetim Kurulu Üyesi
Dr. Öğr. Üyesi Mehmet SÜME I Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi
BAMER Yönetim Kurulu Üyesi
Dr. Öğr. Üyesi Filiz YILDIZ I Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi BAMER
Yönetim Kurulu Üyesi
Dr. Öğr. Görv. Nail HOŞCAN I Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Süreyya
Astarcı Meslek Yüksek Okulu
Öğr. Görv. Nimet ÇELEBİ I Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Basın ve
Halkla İlişkiler Müdürlüğü
Necdet AKAY I Mudurnu Kültür Turizm ve Dayanışma Derneği
(MUKTUDER) Başkanı
Mehmet CAN I Mudurnu Esnaf ve Sanatkârlar Odası
Celalettin ÇELEBİ I Mudurnulular Derneği Başkanı
Engin ERSOYDAN I Mudurnu Belediyesi
İbrahim SERTDEMİR I Mudurnu Arastası Koruma ve Kalkındırma Derneği
(MAKDER) Başkanı
Metin SOYGÜR I Şeyh-ül İmran Vakfı Başkanı
Mustafa SOYGÜR I Mudurnu Kaymakamlığı
Sıla Ceyda OKUR I Mudurnu Belediyesi
Cemali ÖZLÜ I Mudurnu Halk Eğitim Müdürü
Zekiye TÜTÜNCÜ AYDIN I İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü
KURUMSAL PAYDAŞLAR I Corporate Stakeholders
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı
T.C. Ticaret Bakanlığı
Ankara 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü
Ankara Vakıflar Bölge Müdürlüğü
Bolu Ticaret İl Müdürlüğü
Türkiye Tarihi Çarşılar Federasyonu
Bolu Ticaret ve Sanayi Odası
Doğu Marmara Kalkınma Ajansı (MARKA)
Mudurnu Orman İşletme Müdürlüğü
Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB)
BİLİM KURULU I Scientific Committee
Prof. Dr. Hakkı ACUN I T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve
Müzeler Genel Müdürlüğü Ankara 1 Numaralı Kültür Varlıklarını
Koruma Bölge Kurulu Üyesi/ TÜRKİYE
Prof. Dr. Zeynep AHUNBAY I ICOMOS Türkiye Milli Komitesi 2. Başkanı/
TÜRKİYE
Prof. Dr. Machiel KIEL I Emeritus Dr. Advisor to UNESCO for Bosnia/
Hercegovina/ HOLLANDA
Prof. Dr. Sofia AVGERINOU-KOLONIAS I Atina Ulusal Teknik Üniversitesi/
YUNANİSTAN
Prof. Dr. Mikail BAYRAM I Selçuk Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi/
TÜRKİYE
Prof. Dr. Ali CENGİZKAN I TED Üniversitesi/ TÜRKİYE
vii
Prof. Dr. İclal DİNÇER I ICOMOS Türkiye Milli Komitesi Başkanı/ TÜRKİYE
Prof. Dr. Neslihan DOSTOĞLU I İstanbul Kültür Üniversitesi/ TÜRKİYE
Prof. Dr. Nuran Zeren GÜLERSOY I ICOMOS Türkiye Milli Komitesi/
TÜRKİYE
Prof. Dr. Yegân KÂHYA I ICOMOS Türkiye Milli Komitesi/ TÜRKİYE
Prof. Dr. Mehmet KARAGÜL I Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi/ TÜRKİYE
Prof. Dr. Güngör KARAUĞUZ I Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi/
TÜRKİYE
Prof. Dr. Yusuf KÜÇÜKDAĞ I Karatay Üniversitesi/ TÜRKİYE
Prof. Dr. İrfan MORİNA I Priştine Üniversitesi/ KOSOVA
Prof. Dr. Hedda Reindl-KIEL I Emeritus Head of the Department of Turkish
Studies of the University of Bonn, Bonn Üniversitesi Türkiye
Araştırmaları Bölümü Onursal Başkanı/ ALMANYA
Prof. Dr. Ahmet OCAK I Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi/ TÜRKİYE
Prof. Dr. Metin SÖZEN I ÇEKÜL Vakfı Başkanı/ TÜRKİYE
viii
Prof. Dr. Ayşıl TÜKEL YAVUZ I Orta Doğu Teknik Üniversitesi Emekli
Öğretim Üyesi/ TÜRKİYE
Prof. Dr. Fikret TÜRKMEN I Ege Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi/
TÜRKİYE
Prof. Dr. Filiz YENİŞEHİRLİOĞLU I Koç Üniversitesi/ TÜRKİYE
Doç. Dr. Leyla ALPAGUT I Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi/ TÜRKİYE
Doç. Dr. Samettin GÜNDÜZ I Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi/ TÜRKİYE
Doç. Dr. Nuray ÖZDEMİR TİRYAKİ I BAİBÜ, BAMER Yönetim Kurulu Üyesi/
TÜRKİYE
Doç. Dr. Selami ÖZSOY I BAİBÜ BAMER Yönetim Kurulu Üyesi/ TÜRKİYE
Doç. Dr. Faruk ÖZTÜRK I BAİBÜ BAMER Yönetim Kurulu Üyesi/ TÜRKİYE
Dr. Öğrt. Üyesi Azize AKTAŞ YASA I BAİBÜ BAMER Yönetim Kurulu Üyesi/
TÜRKİYE
Dr. Öğrt. Üyesi Meral ORTAÇ I Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi/
TÜRKİYE
Dr. Simone RICCA I Deputy Director at WHITRAP/ UNESCO Asya-Pasifik
Bölgesi Dünya Miras Eğitim ve Araştırma Merkezi Başkan Yardımcısı/
ÇİN
Dr. Öğrt. Üyesi Yıldız SALMAN I ICOMOS Türkiye Milli Komitesi/ TÜRKİYE
Dr. Öğrt. Üyesi Gülsün TANYELİ I İstanbul Teknik Üniversitesi/ TÜRKİYE
Dr. Ayşe Ege YILDIRIM I Mudurnu Kültürel Miras Alan Yönetimi Başkanı/
TÜRKİYE
Samir ABDULLAC I ICOMOS Uluslararası Kentler Komitesi Başkanı/ FRANSA
Namık Kemal DÖLENEKEN I Mudurnu Alan Yönetimi Danışma Kurulu
Başkanı/ TÜRKİYE
Muhsin ÖZYILDIRIM I Türkiye Esnaf Federasyonu Başkanı/ TÜRKİYE
Mehmet TUNÇKOL I Araştırmacı- Yazar/ TÜRKİYE
SEKRETERYA I Secretariat
Öğretmen Orhan AYTAR I Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi BAMER
Y. Alperen YASA I Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Yüksek Lisans
Öğrencisi
Özlem YOLDAŞ I Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Yüksek Lisans
Öğrencisi
İlgem ÇOBAN I Şehir Plancısı
ix
İÇİNDEKİLER
KURULLAR
HATA! YER İŞARETİ TANIMLANMAMIŞ.
İÇİNDEKİLER ………………………………………………………………………………………….. X
SUNUŞ ………………………………………………………………………………………………. XVİ
AÇILIŞ VE PROTOKOL KONUŞMALARI …………………………………………………… 1
AÇILIŞ KONFERANSI…………..
MUDURNU ARKEOLOJİSİ VE TARİHİ
Prof. Dr. Mustafa Hamdi SAYAR ………………………………………………………….. 11
MODRENA=MUDURNU BİR ESKİÇAĞ YERLEŞMESİ HAKKINDA KISA NOTLAR
Dr. Öğretim Üyesi Meral ORTAÇ ………………………………………………………….. 17
ARKEOLOJİK BULGULARLA MUDURNU
Arkeolog Ümit KARATAŞ- Arkeolog Rüya ALTUNEL ………………………………. 55
MUDURNU İLÇESİ ÇEVRELİ KÖYÜ MEZAR KURTARMA KAZISI
Prof. Dr. Abdulkadir DÜNDAR ………………………………………………………………. 73
BEŞ HURUFÂT DEFTERİ’NDEKİ KAYITLARA GÖRE MUDURNU
Dr. Hüseyin SARI ………………………………………………………………………………….. 95
ŞER’İYYE SİCİLLERİNE GÖRE MUDURNU KÜLTÜRÜNDEN KESİTLER
Dr. Nilgün ÇEVRİMLİ ………………………………………………………………………… 125
MUDURNU’DA KURULAN PARA VAKIFLARI’NA İLİŞKİN BİR
DEĞERLENDİRME
Dr. Öğretim Üyesi Mehmet SÜME …………………………………………………… 137
19. YÜZYILDA MUDURNU’DA ESNAF VE ZANAATKÂRLAR
Doç. Dr. Selami ÖZSOY ………………………………………………………………………. 159
ÇOK PARTİLİ DÖNEMDE YEREL BASIN:
MUDURNU ÖRNEĞİ
MİMARİ VE KENTSEL YAPI; AHİLİĞİN KENTSEL YAPIDAKİ
YANSIMALARI
Ebru Nur TÜRE
MUDURNU’DA SOSYAL YAŞAM VE TARİHİ KENT DOKUSU
193
Doç. Dr. Sevgi PARLAK
MUDURNU’DA DİNİ MİMARİ
207
Dr. Öğretim Üyesi M. Fatih MÜDERRİSOĞLU
AHİ YERLEŞİMİ MUDURNU VE YILDIRIM KÜLLİYESİ
251
Dr. Öğretim Üyesi Buket KARATOP- Öğrt. Görv. Dr. Neval KONUK
TÜRK EV MİMARİSİNİN YAŞAM KALİTESİNE ETKİSİNDE MUDURNU EV
MİMARİSİ ÖRNEĞİ
706
Dr. Öğretim Üyesi Azize AKTAŞ YASA
MUDURNU GELENEKSEL KONUT MİMARİSİNDE AHŞAP MALZEMENİN
KULLANIMI
265
Dr. Ayşe Ege YILDIRIM
UNESCO DÜNYA MİRASI YOLUNDA MUDURNU
xi
291
Dr. Öğretim Üyesi Tolga ÇAKMAK
KÜLTÜREL MİRAS ÜRÜNLERİNİN GÖRÜNÜRLÜĞÜ: MUDURNU DİJİTAL
KENT ARŞİVİ ÖRNEĞİ
317
Dr. Öğretim Üyesi Binali TERCAN
MUDURNU'NUN KENTSEL GELİŞİM SÜRECİ VE BARINDIRDIĞI YAPISAL,
SOSYO MEKÂNSAL, KÜLTÜREL VE EKONOMİK RİSKLER
327
Arzu ARSLAN KELAM, Haluk AKGÜN, Doç. Dr. Mustafa Kerem KOÇKAR
MUDURNU YAMAÇ ŞEVLERİNDEKİ DURAYSIZLIKLARIN İNSAN YAŞAMI VE
TARİHİ YAPILAR İÇİN OLUŞTURDUĞU TEHDİT AÇISINDAN
DEĞERLENDİRİLMESİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
353
Dr. Öğretim Üyesi Yıldız SALMAN- Mimar Enes Serdar YALTIR
MUDURNU TABAKHANELER BÖLGESİ MİRAS DEĞERLERİ VE KORUMA
361
YAKLAŞIMI
Dr. Öğretim Üyesi Hasan Tahsin SELÇUK
MUDURNU’DA “YERİN RUHU” ÜZERİNE DEĞERLENDİRME
377
Öğr. Gör. Burcu BOSTANCI
RİTÜEL VE MEKÂN İLİŞKİSİ BAĞLAMINDA MUDURNU ARASTASI
399
HALK KÜLTÜRÜ
xii
Dr. Abdullah DEMIRCI
MUDURNU TÜRKÜLERİNİN DERLENMESİ VE DERLEME SÜRECİ
415
Dr. Öğretim Üyesi İbrahim KIBRIS
MUDURNU TÜRKÜLERİNİN ŞİİRSEL YÖNÜYLE DEĞERLENDİRİLMESİ
429
Dr. Öğretim Üyesi İsmail Hakkı AKYOLOĞLU- Öğretmen Orhan AYTAR
MUDURNU YÖRÜKLERİNE ÖZGÜ BİR TÜRKÜ VE OYUN
“MEŞELİ, DAĞLAR MEŞELİ”
451
Dr. Öğretim Üyesi İsmail Hakkı AKYOLOĞLU
MUDURNU’DAN DERLENEN TÜRKÜLER VE 45 YIL ÖNCE ÖDÜL ALAN BİR
TÜRKÜ “MUDURNU DEDİKLERİ’’
459
Dr. Öğretim Üyesi Zeynep BALKANAL
MUDURNU İĞNE OYALARININ TEKNİK, DESEN, RENK VE KOMPOZİSON
ÖZELLİKLERİ
465
Öğr. Gör. Semra BOZDOĞAN
MUDURNU’DAN ÖZEL İŞLEME ÖRNEKLERİ İLE VASFİYE ERGEN- FATMA
ERCAN KOLEKSİYONU
491
Dr. Öğretim Üyesi Filiz YILDIZ- Prof. Dr. Nigar MERDAN- Bervan DEMİR
MUDURNU İLÇESİ YÖRESEL KIYAFETLERİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
521
Hamza YERLİ
TARİHİ MUDURNU KENTİNDE “İĞNECİLİK SANATI”
541
Prof. Dr. Erol ÖZTÜRK
MUDURNU AĞIZLARININ DİYALEKTOLOJİK DURUMU
549
Öğretmen İbrahim DURSUN
YÖRE HALKININ MUDURNU YEREL TARİHİNE İLİŞKİN FARKINDALIĞI
567
TURİZM, EKO TURİZM, GASTRONOMİ, TARIM VE HAYVANCILIK
Prof. Dr. Okan KÜLKÖYLÜOĞLU
ABANT GÖLÜ TABİAT PARKI (MUDURNU, BOLU) BİYOÇEŞİTLİLİĞİ,
EKOTURİZM VE EKOLOJİK EĞİTİMCİLER İLİŞKİSİ
581
Öğr. Gör. Dr. Nail HOŞCAN
MUDURNU’DA SÜRDÜRÜLEBİLİR TURİZM GELİŞİMİNDE ETNOBOTANİK 595
Dr. Öğretim Üyesi Hasan LÖK
KÜLTÜREL VARLIKLARIN TEŞVİK VE FİNANSMANINDA DEVLET
DESTEKLERİNDEN YARARLANMA: MUDURNU ÖRNEĞİ
609
Prof. Dr. Mustafa MİDİLLİ- Dr. Öğretim Üyesi M. Akif ÖZCAN
BOLU-MUDURNU İLÇESİNDE YÜRÜTÜLEN KANATLI SEKTÖRÜNE YÖNELİK
629
FAALİYETLER VE GELECEK İÇİN ÖNERİLER
Dr. Öğretim Üyesi Hamdi ZENGİNBAL
BOLU İLİ MUDURNU İLÇESİ MEYVECİLİK DURUMU VE POTANSİYELİ
651
xiii
AHİLİK KÜLTÜRÜ VE MUDURNU'DAKİ YANSIMALARI
Doç. Dr. Ağaverdi HALİL
TÜRK KÜLTÜRÜNDE AHİLİĞİN YERİ VE ROLÜ
662
Prof. Dr. Hayrettin İVGİN
AHİLİK, İNSAN VE TOPLUM
Prof. Dr. Mehmet KARAGÜL
AHİLİK KURUMU, İKTİSADİ İLKELERİ ve NEO LİBERAL İKTİSAT
Dr. Öğretim Üyesi Buket KARATOP- Prof. Dr. Cemalettin KUBAT
Ahilikten Türk Kalite Sistemine
Celalettin ÇELEBİ
MUDURNU’DA AHİLİĞİN TARİHİ KÖKLERİ VE AHİBABA ŞEYHU’L UMRAN
716
Doç. Dr. Hüseyin İbrahim YEĞİN
DİN PSİKOLOJİSİ AÇISINDAN TÜRBE ZİYARETLERİNİN PSİKO-SOSYAL
NEDENLERİ: ŞEYH İMRAN TÜRBESİ
730
Prof. Dr. Kenan Ziya TAŞ
16. YÜZYILDA MUDURNU VE AHİLER
752
Öğr. Gör. Dr. Emine AŞÇI
TÜRK KÜLTÜRÜNDE AHİLİK GELENEĞİ VE MUDURNU
760
Doç. Dr. Özgür SARI
TARİHSEL MİRASTAN KÜLTÜREL METAYA: MUDURNU HALK KÜLTÜRÜNÜN
VE AHİLİĞİN TURİZME KAZANDIRILMASINDAKİ RİSKLER
Dr. Öğretim Üyesi Serdar UĞURLU
MUDURNU’DA HALVETÎLİK
780
Dr. Öğretim Üyesi Bilge KAYA YİĞİT
MUDURNULU DİVAN ŞAİRLERİ VE MUTASAVVIFLAR
800
UNESCO DÜNYA MİRASI YOLUNDA MUDURNU VE AHİLİK
xiv
Prof. Dr. Zeynep AHUNBAY
DÜNYA MİRASI VE ICOMOS
818
Dr. Ayşe Ege YILDIRIM
MUDURNU TARİHİ AHİ KENTİ
KÜLTÜREL MİRAS ADAY VARLIK TANIMI
824
Deirdre MCDERMOTT
TOWARDS UNESCO WORLD HERİTAGE SİTE CANDİDACY:
THE OUV OF THE ‘HİSTORİC GUİLD TOWN OF MUDURNU’
832
Gjejlane HOXHA,
CULTURAL HERİTAGE AND MUDURNU
836
Muhsin ÖZYILDIRIM
AHİLİK HAKKINDA ESNAFIMIZIN BİLGİSİ VE ÖDEVLERİMİZ
848
FOTOĞRAFLARLA MUDURNU ARAŞTIRMALARI AHİLİK VE
HALK KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU
831
PROGRAM VE AFİŞLER
847
Arkeolojik Bulgularla
Mudurnu
Mudurnu aus der Sıcht von
archäologıschen Befunden
Dr. Öğretim Üyesi Meral ORTAÇ
Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi
Fen Edebiyat Fakültesi
ortac_m@ibu.edu.tr
ARKEOLOJİK BULGULARLA MUDURNU
Özet
Mudurnu’nun Arkeolojik bulgularla belgelenebilen tarihsel süreci,
arkeolojik çeşitliliği ve Antik Çağdaki Sosyo-kültürel yapısı bu bildirinin
konusunu oluşturmaktadır. Bugünkü Mudurnu isminin Hitit yazılı
belgelerine dayanılarak bir Tunç Çağı yerleşiminin adından geldiği
önerilmektedir. Ancak Mudurnu’da Hitit Dönemine ilişkin arkeolojik bir
alan ya da bulgu tespit edilmemiştir. Antik Çağ yazarı Strabon’da geçen
Modra, coğrafi tanımlamalar ve iki kelime arasındaki ses benzerliği
nedeniyle Mudurnu’da lokalize edilir. Modra kelimesi ise Phrygce ile
ilişkilendirilir. Mudurnu’da bir Phryg yerleşimi şimdiye kadar tespit
edilmemiştir. Bununla birlikte Mudurnu’da Phryg Dönemi’ne tarihlendirilen
bir Kybele heykeli bulunmuştur. Ayrıca Modra’nın Phrygia Epiktetos içinde
yer alması, mezar taşlarında tipolojik olarak Phryg özelliklerinin görülmesi,
kitabelerde geçen Phryg tanrı isimleri ve Thrak kökenli insan isimleri
bölgede Phryg kültürünün Roma İmparatorluk Dönemi’nde etkili olduğunu
gösterir. Bu yüzden bölgede eski bir Phryg yerleşimi de beklenebilir.
Mudurnu’da arkeolojik taş eserler, antik yerleşim alanları, kaleler, mezarlar
ve yazılı belgeler MS 1. yüzyıldan Osmanlı Dönemi’ne kadar kırsal
yerleşimler olduğunu gösterir. Bu kırsal yerleşimler, Roma ordusunun
doğuya seferler düzenlediği iki ana yol güzergâhı arasında kalmaktadır. Bu
yüzden Mudurnu içindeki yollar, olasılıkla iki ana yol arasında bağlantı
sağlamaktaydı. Taş eserlerden anlaşıldığı kadarıyla Modra/Modrene’de
refah seviyesi MS 2. ve 3. yüzyıllarda yükselmiştir. Modrene halkının geçim
kaynakları tarıma ve hayvancılığa dayanır. Mezar taşlarına kendi isimlerinin
yanı sıra Roma vatandaşlık hakkı aldıklarını gösteren isimleri de yazılmıştır.
Bu da çoğunlukla Roma İmparatorlarının bölgedeki Romalılaştırma
politikaları ile açıklanır. Roma imparatorluk Döneminde en sevilen tanrı
Zeus’dur. Büyük olasılıkla erken Roma İmparatorluk Dönemi’nden itibaren
Hıristiyanlık, henüz serbest bırakılmadan önce burada taraftar bulur ve
güçlenir. Bir komopolis (köy kent) olan Modrene ve yakınındaki Mela MS
4/5. yüzyılda bir piskoposluk merkezi olur. Burada kiliselerin olduğuna
ilişkin arkeolojik veriler de mevcuttur. Mudurnu’da küçük çaplı müze
kurtarma kazıları dışında arkeolojik bilimsel kazı yapılmamıştır. Mudurnu’da
arkeolojik yüzey araştırmaları sırasında tespit edilen alanlarda bilimsel
arkeolojik kazıların yapılması, yukarıdaki önerilerin güçlenmesi ve Mudurnu
tarihine ilişkin yeni veriler elde edilmesi açısından önemlidir.
Anahtar
Kelimeler:
Modra/
Modrene,
Mela,
Bithynia,
Romalılaştır
ma, Mezar
Taşı, Zeus,
Hıristiyanlık
.
30
MUDURNU AUS DER SICHT VON ARCHÄOLOGISCHEN BEFUNDEN
Zusammenfassung
Schlüsselwö
rter: Modra/
Modrene,
Mela,
Bithynia,
Romanisieru
ng,
Grabsteine,
Zeus,
Christentum
.
31
Der durch die archäologischen Funde dokumentierte historische Prozess
von Mudurnu, die archäologische Vielfalt und die soziokulturelle Struktur
dieser Provinz in der Antike bilden die Themen dieses Artikels. Auf die
hethitischen schriftlichen Dokumente beruhend wird behauptet, dass der
Name des heutigen Mudurnu aus dem Name einer bronzezeitlichen
Siedlung stammt. Jedoch wurde in Mudurnu weder eine Siedlung noch ein
archäologischer Fund aus der hethitischen Zeit gefunden. Die antike
Siedlung Modra, deren Name und Lokalität erstmals vom antiken
Schriftsteller Strabon erwähnt wurden, wird aufgrund geografischer
Beschreibungen und klanglicher Ähnlichkeit zwischen zwei Wörtern in
Mudurnu lokalisiert. Es besteht aber auch eine Neigung dazu, das Wort
Modra mit Phrygisch zu verbinden. Eine phrygische Siedlung in Mudurnu
wurde zwar bisher nicht entdeckt. Jedoch wurde vor Ort eine Mitte des
sechsten Jahrhunderts v.Chr. datierte Kybele-Statue gefunden. Darüber
hinaus zeigen die Lokalität von Modra innerhalb von Phrygia Epiktetos, die
typologischen Eigenschaften von einigen Grabsteinen, die phrygischen
Götternamen und die thrakischen Bürgernamen in den Inschriften, dass
der Einfluss der phrygischen Kultur in der Region zu Zeiten des römischen
Kaiserreichs immer noch zu spüren ist. Daher besteht die Möglichkeit, dass
sich eine alte phrygische Siedlung in der Region zeigen kann, weiterhin. Die
festgestellten antiken Siedlungen, Burgen, Gräber, die in Mudurnu
vorhandenen archäologischen Steinfunde und die schriftlichen Quellen
weißen darauf hin, dass es ländliche Siedlungen in Mudurnu vom ersten
Jahrhundert n.Chr. bis zur osmanischen Zeit gab. Diese ländlichen
Siedlungen lagen zwischen den zwei Hauptstraßen, die besonders von der
römischen Armee während den Expeditionen nach Osten und von den
Pilgern in byzantinischer Zeit benutzt wurden. Daher bildeten die antiken
Straßen in Mudurnu wahrscheinlich eine Verbindung zwischen diesen
beiden Hauptstraßen. Wie aus den Steinarbeiten hervorgeht, stieg das
Wohlfahrtsniveau in Modra/Modrene im 2. und 3. Jahrhundert n.Chr. an.
Der Lebensunterhalt des Volkes von Modrene war die Landwirtschaft. Auf
den Grabsteinen wurden nicht nur die lokalen Namen der Bürger sondern
auch nebenbei ihre römischen Bürgerschaftsnamen geschrieben. Dies ist
hauptsächlich mit der Romanisierungspolitik der römischen Kaiser in der
Region zu erklären. Zeus war in dieser Zeit der beliebteste Gott dieser
Umgebung. Neben diesem Glauben hat wahrscheinlich auch das
Christentum bereits aus der frühen römischen Kaiserzeit hier seine
Anhänger gefunden und sich stark verbreitet, bevor es zugelassen wurde.
Komopolis (Dorfstadt) Modrene und an ihrer Nähe Mela wurden im 4/5.
Jahrhundert n.Chr. zu einem Bistum. Die Ruine eines Gebäudes und die
architektonisch kirchlichen Blöcken in den verschiedenen Dörfern weißen
das Vorhandensein der alten Kirchen nach. Außer den kurzzeitlichen
Notausgrabungen des Museums wurden keine wissenschaftlichen
Ausgrabungen in Mudurnu durchgeführt. Die wissenschaftlichen
Ausgrabungen in den antiken Siedlungen und Burgen, die in den
archäologischen Feldforschungen festgestellt worden sind, sind sehr nötig,
um die oben genannten Vorschläge zu stärken und um neue Daten zur
Geschichte von Mudurnu zu erhalten.
Bu bildirinin konusunu, Mudurnu’nun Eskiçağına ilişkin tarihsel süreç
ve bu süreci bize belgeleyen arkeolojik potansiyeli ve çeşitliliği
oluşturmaktadır. Konu, bu bağlamda Antik kaynaklar ile literatürden
toplanan veriler ve Mudurnu arazisinde ekibimle birlikte
gerçekleştirdiğim arkeolojik yüzey araştırmasında tespit ettiğimiz
arkeolojik eserlerden, sit alanları ile anıtlardan elde edilen bilgiler bir
araya getirilerek irdelenmiştir. 19. yüzyıl seyyahlarının yanı sıra 20.
yüzyılda Mudurnu’da bilim insanları tarafından bizzat arazi gezilerek
epigrafik ve arkeolojik olmak üzere incelemeler yapılmıştır (Perrot,
1862; Diest, 1889; Şahin, 1978; Marek, 1997). Başkanlığım altında
bir ekip ile de Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler
Genel Müdürlüğünün izni ile 2010 yılında Mudurnu’nun bütün
köyleri gezilerek yüzeyde görülebilen arkeolojik eserler
belgelenmiştir1. Yayınladığım bildiride (Ortaç, 2012) yeni
1 Araştırma maddi olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve
Müzeler Genel Müdürlüğü, Döner Sermaye İşletmeleri Merkez Müdürlüğü
ile Bolu İl Özel İdaresi tarafından; kurumsal olarak Bolu İl Kültür ve Turizm
Müdürlüğü, Bolu Müze Müdürlüğü, Abant İzzet Baysal Üniversitesi ile
Mudurnu Kaymakamlığı ve Belediyesi tarafından desteklenmiştir. Ayrıca
Mudurnu Belediye Başkanı Sayın Mehmet İnegöl ekibimizin araştırma
sırasında Mudurnu’da konaklayabilmesi için olanak sağlamıştır.
Araştırmaya Bakanlığı temsilen Karabük Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Bölge Kurulu Müdürlüğü uzmanlarından Fahri Kurt katılmıştır. İstanbul
Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mustafa H. Sayar, Gazi Üniversitesi Arkeoloji
Bölümü Yüksek Lisans mezunu Esen Aktaş, Canan Albayrak, İstanbul
Üniversitesi Eskiçağ Tarihi Yüksek Lisans öğrencisi Selin Önder, Abant İzzet
Baysal Üniversitesi Tarih Bölümü öğrencisi Niyazi Küçük özverili çalışmaları
32
kitabelerden bahsetmem üzerine epigraflar tekrar bölgeye ilgi
duymuşlardır. Filiz Dönmez Öztürk ile Hüseyin Sami Öztürk 2012
yılında ve H. S. Öztürk 2014 yılında Mudurnu ve Göynük’te epigrafik
yüzey araştırmaları gerçekleştirerek gördükleri kitabeleri tercüme
etmişlerdir (Dönmez Öztürk, 2012; 2013; 2014a ve b; Dönmez
Öztürk ve Öztürk, 2015; Öztürk ve Dönmez Öztürk 2015; Öztürk,
2015).
33
Çorum İli Sungurlu İlçesi Boğazkale beldesinde ele geçen ve M.
Forlanini (1977: 223) tarafından incelenen çivi yazılı bir belgede
geçen bazı coğrafik isimler, Bolu ve çevresi ile ilişkilendirilir.
Forlanini, bu belgede ele geçen Mutara(ssi) yerleşiminin, modern
Mudurnu’nun Klasik Çağ ismi Modra ya da Modrene ile Salunata(ssi)
yerleşiminin, Strabon’da (XII 4. 7, Pekman 1987’den: 45) geçen
Bithynion’daki (Bolu’nun bilinen en eski adı) Solonitis ile Lahina(ssi)
yerleşiminin, Klasik çağların Lagania’sı günümüz Beypazarı ile özdeş
olduğu görüşündedir. Hititolog S. Erkut (2001: 94) Forlanini
tarafından söz konusu edilen bu yer adlarının kesinlikle Hititli
olmadığı görüşündedir. Bu Hititçe belge, en azından bölgede Hititli
ya da Hititli olmayan ama Hititlilerle çağdaş yerleşimler olabileceğini
düşündürür.
Mudurnu
İlçesi
içinde
yaptığımız
yüzey
araştırmalarında ve literatürde bu bölgede Hitit varlığını bize
doğrulayacak ya da Tunç Çağı’na ilişkin arkeolojik kalıntılara ya da
yerleşim alanlarına rastlamadık. Bununla birlikte Mudurnu’nun doğu
komşusu Seben’de 1998 yılında Korucuk köyü sınırları içinde
bulunduğu söylenen ve Hitit Dönemi’ne tarihlendirilen Bronz el
baltaları ve kaplar mevcuttur (Yıldırım, 2001: 127 vd.; Tunçay, 2016:
23-25). Eserler bugün Bolu Arkeoloji Müzesi’nde sergidedirler.
Bununla birlikte bu döneme ait bir yerleşim alanı, gerek eserlerin ele
geçtiği sırada bu çevrede yapılan araştırmalarda gerekse bizim 2017
yılında Seben’de yaptığımız arkeolojik yüzey araştırmamız sırasında
tespit edilememiştir.
Mudurnu İlçesi, Antik Çağ’da Bithynia Bölgesi’nin doğu ve güney
kısımlarına ve Phrygia Epiktetos Bölgesi’nin kuzey kısımlarına
girmekteydi. Yazılı kaynaklarda Ϻόδρων (Modron) kelimesi - genitiv
plural formda - en erken Strabon’da (MÖ 64 – MS 24) geçer. Strabon
ile katkı sağlamışlardır. Katkıları için adı geçen kurumlara ve şahıslara
teşekkür ederim.
(XII 3. 7, Pekman 1987’den: 14, 15) ve daha sonraki Antik Çağ
yazarlarını inceleyen pek çok araştırmacı, bu Antik Çağ yazarlarının
anlatımlarında “Phrygia Epiktetos” içinde yer aldığı belirtilen Gallos
Nehri ve Modra/Modroi/Modrene isimleri ile anılan Antik yerleşimin
lokalizasyonları üzerine çeşitli tezler üretirler (Perrot, 1862: 58;
Sölch, 1911: 393-414; Ruge, 1910: 674; Ruge, 1932: 2333; Şahin,
1986a: 125-143, 149; Şahin, 1987a: 265, 266; Şahin, 1987b: 118
T52, 131 T59; Belke, 2013: 93; Marek ve Adak, 2016: 16).
Farklı düşünenler olsa da bilim insanları ağırlıklı olarak Antik
yazarların
Modra/Modroi’un
lokalizasyonu
konusundaki
anlatımlarından yola çıkarak ve Modra/Modroi/Modrene kelimeleri
ile Mudurnu kelimesi arasındaki ses benzerliği nedeniyle Gallus’u
Mudurnu Çayı2 ile ve Modrene’yi Mudurnu ile eşleştirirler. S. Şahin,
Strabon’nun tanımlamalarından, yüzey araştırmaları sırasında
gördüğü arkeolojik bulgulardan ve daha önceki yayınlardan
2 Mudurnu sınırları içinde bugünkü haritalarda Mudurnu adıyla iki akarsu
bulunmaktadır. Bunlar: Mudurnusu ve Mudurnu Çayıdır. Mudurnusu, Ardıç
Dağının kuzey eteklerinden doğar, belirli bir kaynağı yoktur. Küçük
kaynaklar ve yan derelerden toplanarak meydana gelir. Bolu Merkezden
itibaren Büyüksu adını alır ve kuzeydoğuya Mengen’e doğru akar.
Mudurnusu’yun kısa bir kısmı Mudurnu İlçesi sınırları içindedir. Mudurnu
Çayı, Abant Dağlarının güney yamaçlarından doğar, belirli bir kaynağı
yoktur. Yan dereler ve küçük kaynakların toplanmaları ile meydana gelir. İl
çıkış alanı ormanlıktır. Ormanlık alanların yağan kar ve yağmurları toprağa
sızdırması ile çoğalır. Kuzeyde yine Abant Dağları’ndan Seymen Deresi’ni
alarak batıya doğru akar ve Bolu il sınırlarından çıkarak kuzeyde Sakarya
Nehrine karışır (Erkut, 1987: 10). Bu durumda Strabon’un bahsettiği Gallos
bugün Mudurnusu değil Mudurnu Çayı’dır. Perrot (1862: 58) Mudurnu
Nehrinin Billaios’a (Filyos) doğru aktığını gösteren Kiepert’in, Mudurnu
Nehrinin yönü konusunda yanıldığını yazar. Ancak Kiepert olasılıkla
Mudurnu Çayını değil Mudurnusu’yu kastetmiştir. Zira eski haritalarda
(Taeschner, 1924: Harita 1-2) Mudurnu Çay ve Mudurnusu Mudurnu
sınırları içinde kesişiyor görünür ve tek adla (Mudurnusu) adlandırılır.
Lokalizasyon konusunda eski kaynaklardaki yanılgının sebebini Belke de
buna bağlar. (Belke, 1996: 132, dipnot 97). Konuyu oldukça detaylı ele alan
S. Şahin de Gallos’u Mudurnusu ile eşleştirir, ancak coğrafi anlatımlarından
aslında bugün haritalarda yer alan Mudurnu Çayı’nı kastettiği
anlaşılmaktadır (Şahin, 1986a: 125 vd.).
34
35
yararlanarak detaylı bir şekilde Phrygia Epiktetos’un lokalizasyonu
üzerine problemleri de ayrıca tartışır. S. Şahin’in (1986a: 149; 1987a:
266) yaptığı saptamalara göre, Phrygia Epiktetos, kuzeyde Mudurnu
(Modrene) ve Mudurnusu’yun (Gallos) bir bölümüne kadar,
kuzeydoğuda Bithynia’nın doğu sınırına, yani Antik Krateia (Gerede)
kentine kadar batıda ise İznik Gölü’nün güneyine kadar
uzanmaktadır. Bu durumda Bolu İlinin Göynük, Mudurnu ve hatta
Seben ve Kıbrıscık ilçelerinin güney kesimleri Antik Çağ’da Phrygia
Epiktetos içinde yer alıyor görünür. S. Şahin’e (1986a: 125-152) göre
geç dönemde karşımıza çıkan Ϻοδρ<ην>η kelimesi, Strabon’da
geçen Ϻόδρων kelimesi ile bağlantılıdır ve Ϻόδρων kelimesi
Ϻοδρ<ην>ων şeklinde düzeltilmelidir. Neumann (1986: 52) bu
düzeltmeye karşı çıkar. Hem Strabon’da geçen (XII 3. 7) Ϻόδρων
hem de Konstantinos Porphyrogennetos’da (De themat. IV 28)
geçen της κωμοπόλεως ϻοδρηνης kelimesini, Neumann eski
Phrygce (Frigce) ile ilişkilendirir. Phrygce bir belgede geçen
Modrovanak ifadesini “Modra/Modroi efendisi, hâkimi” şeklinde
çevirir ve aynı şekilde ϻοδρηνης kelimesi de “Modra yerleşimine ait
olan” şeklinde anlamlandırılmalıdır der. Eğer iddia edildiği gibi
Mudurnu adı, Phrygce’den geliyorsa; burada aşağıda
bahsedeceğimiz yerli ikonografiye sahip Phryg Dönemi bir ana
tanrıça Kybele heykeli bulunmuşsa; Phryg kültürü etkisi Roma
İmparatorluk Dönemi’nde arkeolojik eserler üzerinde kendini hala
hissettiriyorsa ve komşu ilçede Phryg anıtı ile yerleşimi varsa, öyleyse
Mudurnu sınırları içinde de bir Phryg yerleşimi olabilir diye
düşünülebilir.
Mudurnu İlçesi’nde Mehmet Durmaz koleksiyonunda MÖ 6. yüzyıl
ortalarına tarihlendirilen kireçtaşı bir Kybele heykeli bulunmaktadır
(Arslan ve Metin, 2004: 1-10). Heykel, resmi bir kazıda ele geçmiş
olmayıp, bulan kişi tarafından Mudurnu sınırları içinde çift sürerken
bulunduğu belirtilmektedir. Arslan ve Metin’in görüşlerine göre,
burada sağ elinde olasılıkla nar, sol elinde ise yün eğirme işinde
kullanılan kirmen (iğ) ile ayakta tasvir edilen Phryg ana tanrıçası
Kybele, yerel özellikleri ile tasvir edilmiştir. Bu eser dışında Phryg
Dönemi’ne tarihlendirilen bir eser Mudurnu’dan bilinmemektedir.
Bu döneme ilişkin bir yerleşim alanı da tespit edilememiştir. Ancak
komşu ilçe Göynük’te Soğukçam (Germanos) köyünün 2.5 km
batısında, köy ile Çatak Boğazı arasında Matar Kybele’nin adının
geçtiği Phrygce bir kitabenin yer aldığı kaya anıtı (Türbe Kayası) ve
civarda Phryg Dönemi temel kalıntıları ile Phryg seramiklerinin
bulunduğu bir yükseltiden dolayı bir yerleşim alanı olduğu tahmin
edilmektedir (Şahin, 1981: 33). Ancak burada bilimsel arkeolojik bir
kazı gerçekleştirilmemiştir. Bu yükselti üzerinde Roma Dönemi’ne
ilişkin arkeolojik bulguların olmaması nedeniyle, olası bu Phryg
yerleşimi Roma İmparatorluk Dönemi’nde terk edilmiş görünür.
Mudurnu’da bir Phryg yerleşimi bulamamıza karşın, bizim
araştırmalarımız sırasında ve öncesinde tespit edilen Roma
İmparatorluk Dönemi’ne tarihlenen kapı formlu mezar taşı, phallus
formlu mezar taşı ve özellikle Phrygia’da Tembris Vadisi’nde çok
yaygın kullanılan Zeus Bennios, -Bronton, -Soter ile -Sabazios gibi
Phryg tanrı adlarının ve Thrak insan isimlerinin geçtiği kitabeler,
Phryg kültürünün Roma İmparatorluk Dönemi’nde burada hala etkili
olduğunun göstergesidirler. Uzunçam köyünün 1 km doğusunda
Erikli’de bir evin önünde kapı formlu bir mezar taşı (Şahin, 1986a:
134, 135, Resim 4; Marek ve Adak 2016: 19 No 25) belgelenmiştir.
Kapı formlu mezar taşları, MÖ 8. yüzyıldan 6. yüzyıla kadar
tarihlenen Phryg kaya anıtlarıyla ilişkilendirilir ve özellikle Phryg
Bölgesi’nde Roma İmparatorluk Dönemi’nde yaygın olarak kullanılır
(Waelkens, 1986: 17). Yazılarda (Topallar)’da bulunan üçgen alınlıklı
bir stelde Bennarches kelimesi geçmektedir (Ortaç, 2012: 139,
Resim 4; Dönmez Öztürk, 2014b: 646). Bu kelime bereket tanrısı
Zeus Bennios adına kurban ve hasat bayramı düzenleyen memur
anlamına geliyor. Zeus Soter, Gelinözü Göğören Mahallesi Cami
avlusunda altar kitabesi üzerinde (Geçmişten Günümüze Mudurnu:
17; Dönmez Öztürk, 2012: 68); Zeus Sabazios, Hüsamettindere
Abazalar Mahallesi mezarlığında karşılaştığımız altar kitabesinde
(Dönmez Öztürk, 2012: 69; Dönmez Öztürk, 2013: 37) karşımıza
çıkmaktadır. Roma İmparatorluk Dönemi Mudurnu eserlerinde Zeus
adına sıklıkla rastlamamızın sebebi ise, Gülbay’a göre Bithynia ve
Mysia bölgelerine özel bir ilgi duyan ve bu bölgelerin kalkınması için
çeşitli destekler veren Roma İmparatoru Hadrian’ın, Zeus kültünü
kendi kültü gibi benimseyip yaymaya çalışmasıdır (Gülbay, 2016:
417).
Yayınlarda geçen ve arazide gördüğümüz arkeolojik eserlerden
anlaşıldığı üzere Kybele heykelinin tarihlendiği Arkaik Dönem’den
(MÖ 6. yy), Roma İmparatorluk Dönemi’ne (MS 1 yy) kadar
Mudurnu’da arkeolojik materyal olarak elimizde bir veri
bulunmamaktadır. Mudurnu merkez ve köylerinde yaptığımız yüzey
36
araştırmasında saptadığımız arkeolojik eserler ve sit alanları ise
bölgede MS 1. yüzyıldan Osmanlı Dönemi’ne kadar kırsal
yerleşimlerin olduğunu açıkça göstermiştir. Hatta yazılı kaynaklara
göre Mudurnu Bizans Dönemi’nde komopolis (köy kent – küçük
şehir) statüsüne ulaşmıştır. Saptadığımız taş eserler bölgenin Roma
İmparatorluk ve Bizans dönemlerindeki arkeolojik potansiyeli,
çeşitliliği, tarihsel süreci, sosyo-kültürel yapısı gibi çeşitli konularda
önemli bilgiler sunmaktadırlar.
Bu eserleri tek tek anlatmaktansa, işlevlerine ve arkeolojik
tipolojilerine göre gruplandırarak anlatmak arkeolojik çeşitliği,
Modrene’nin çevre bölgeleriyle ilişkilerini görmek açısından daha
faydalı olacaktır. Daha sonra da eldeki verilerin izin verdiği ölçüde bu
eserlerin gelmiş olabileceği kırsal yerleşimlerden ve bu yerleşimler
arasındaki yol ağından bahsedilecektir.
37
Bereketi simgelediği düşünülen phallus formlu mezar taşı, Bolu
sınırları içinde çok sık karşımıza çıkmaz. Mudurnu’da da aynı şekilde
Uğurlualan köyünde belgelediğimiz tek bir örnekle temsil edilir. Bu
tür mezar taşları bazen tümülüslerin üzerine bazen de mezar
başlarına dikilirdi. Uğurlualan köyündeki phallus mezar taşı da ilginç
bir şekilde eski kullanımındaki gibi spolien olarak yakın zamana ait
bir mezarın başına dikilmiştir.
Bolu’nun araştırdığımız diğer bütün ilçelerinde olduğu gibi Mudurnu
İlçesi’nde de üst ve alt bitimleri çeşitli şekillerde profillendirilmiş
Bithynia tipi olarak adlandırabileceğimiz sütun formlu mezar taşları
çokça kullanılmıştır. Ancak Mudurnu örneklerinin istisnalar olmakla
birlikte genel olarak taş cinsi bakımından merkeze göre (Ortaç, 2011:
329 vd.) daha az kaliteli oldukları, profil ya da yazıt işlenişi
bakımından da daha az özenli oldukları gözlemlenmiştir. Bunlar
büyük formatlı olabildikleri gibi küçük formatlı da olabilmektedirler.
Bu sütunların gövde kısmı kitabeli veya kitabesizdir ve çoğunlukla
bezemesizdir. Fındıcak örneğinde ise kitabenin etrafında yaprak,
orak, ayna, spiral gibi mezar sahiplerinin cinsiyetine ve mesleklerine
işaret eden motifler kazıma ile yapılmıştır (Ortaç, 2012: 133).
Kitabelerinden de anlaşılacağı üzere bu sütunlar, çoğunlukla mezar
taşı, mezar altarı, adak ya da onurlandırma steli olarak
kullanılmışlardır. Mudurnu’da in situ olarak bir örneğine rastlamasak
da teknik olarak büyük boyutlu olanların mimari yapılarda taşıyıcı
olarak kullanılmış olması da mümkündür.
Mudurnu’da Hacıhalimler ve Keçikıran’da karşımıza çıkan dört tarafı
iç bükey profilli ve köşeleri kabartma hayvan bacağı şeklinde
süslenmiş bloklar (Ortaç, 2012: 135, 136, Resim 14), olasılıkla
pedestal yani kaide görevi görüyorlardı. Keçikıran örneğinin
üzerindeki daire şeklindeki anathyrosisden ve bunun çapından
anlaşılacağı üzere sütun formlu bir anıt, olasılıkla yukarıda
bahsedilen Bithynia tipi bir mezar taşı taşıyor olmalıydı. Zira
Keçikıran’da ve komşu köylerde büyük boyutlu sütun formlu mezar
taşlarına rastlanmıştır. Hacıhalimler örneklerinde de dübel
yuvalarından ve kurşun akıtma kanallarından anlaşılacağı üzere,
blokların üzerine bir başka blok geliyordu. Her üç örnek de
köşelerindeki hayvan bacağı şeklindeki kabartma ile oldukça özenli
bir işçilik gösterirler. İznik’in (Nikaia) 5 km kuzeybatısında Elbeyli’de
obelisk formunda inşa edilmiş Cassius Philiscus’a ait muhtemelen
MS 1. ya da 2. yüzyıla ait oldukça ihtişamlı bir mezar anıtında benzer
şekilde pedestaller kullanılmıştır (Şahin, 1978: 84, Levha 4). Bu anıtta
üç basamaklı kaidenin en üst sırası dört pedestalden oluşur. Bunların
üzerine alt ve üst kısımları profilli dikdörtgen blok oturur. Bunun
üzerinde anıt, üçgen formda yukarı doğru gittikçe daralan beş
bloğun üst üste yerleştirilmesi ile piramit şeklinde yükselir.
Bithynia tipi sütun formlu mezar taşlarının yanı sıra alt ve üst bitimi
yine profilli ancak bu kez dikdörtgen postament şeklinde mezar steli
de Mudurnu’da rastladığımız mezar taşı formlarındandır. Benzer
postamentlerden bazıları ise mimari sütun kaidesi olarak görev
yapmış olmalıdırlar. Bu postamentler de hem taş cinsi olarak hem de
profillerin ve kitabelerin işlenişi bakımından fazla kaliteli değillerdir.
Sadece Keçikıran ve Sürmeli örnekleri kabartma çelenklerle
süslenmiştir.
Bithynia Bölgesi’nde sıklıkla karşılaşılan ve Mudurnu’da da tespit
edebildiğimiz diğer bir mezar taşı türü ise, postament formlu ancak
bu kez daha büyük formatlı ve ayrıca üst profilin üzerinde köşe
akroterleri ile süslü olan dikdörtgen mezar stelleridir3.
Mudurnu’daki üçgen alınlıklı, alınlığın altında dikdörtgen çerçeveli
oldukça sade steller bazen onurlandırma bazen de mezar kitabesi
3 Bu tür steller, Bolu Müzesi bahçesinde de mevcuttur. İki dikdörtgen
akroterli adak ve onurlandırma steli Klaudiupolis sınırları içinde
bulunmuştur (Adak vd., 2008: 77 nr. 2; 82 nr. 6).
38
taşırlar. Bu örneklere Topallar, Hüsamettindere, Dolayüz ve
Hacıhalimler köylerinde rastlanmıştır. Bu tür mezar taşlarının
dikdörtgen kısımları özellikle Phrygia Bölgesi’nde panellere ayrılarak
kapı formu verilmeye çalışılmıştır. Paneller içine işlenen kapı kilidi,
tokmağı gibi motiflerle de kapı vurgulanmıştır. Araştırmamız
sırasında dikdörtgen kısmı panellere ayrılmış bir örnek
görülmemiştir. Bununla birlikte daha önceki araştırmacılar
tarafından Uzunçam köyünün 1 km doğusunda Erikli’de bir evin
önünde kapı formlu bir mezar taşı (Şahin, 1986a: 134, 135, Resim 4;
Marek ve Adak 2016: 19 No 25) belgelenmiştir. Bu tür mezar taşları
özellikle Phrygia Bölgesi’nde Roma İmparatorluk Dönemi’nde yaygın
olarak görülür. Bu yüzden bu formların bölgedeki Phrygia kültürünün
etkisini yansıttığı düşünülür.
39
Mudurnu’da tespit edebildiğimiz bir diğer eser grubumuz, dar
kenarlarında S profilli konsol tarzında dışa çıkan, uzun yan
kenarlarında ise düz ya da arşitrav şeklinde fascialı bloklardır.
İncelediğimiz Mudurnu Dolayüz ve Karşıköy örneklerinin (Ortaç,
2012: 132, 136 Resim 5) ikisinde de kitabe yoktur. Bununla birlikte
Mudurnu’nun komşu ilçesi Göynük’te kaydedilen Bizans Dönemi’ne
tarihlendirilen benzer bir blok (Şahin, 1978: 128, Levha 11 nr. 9) ile
Bolu Müzesi’ndeki buluntu yeri bilinmeyen MS 2. yüzyıla
tarihlendirilen benzer blok (Adak vd., 2008: 97 nr. 21), Geyve
Bacıköy’de bir örnek (Şahin, 1982: Kat.nr. 1231) ve Akçakaya’da bir
örnek (Şahin, 1982: Kat.nr. 1232. Levha 2) geniş yüzlerinde birer
mezar kitabesine sahiptirler. Geyve Bacıköy’de MS 2/3 yüzyıla
tarihlenen mezar kitabeli – kitabesi alt blokta devam eden - örnek,
üst köşelerinde akroterli, alt ve üst kısımları çeşitli profillere sahip
dikdörtgen blok üzerinde tespit edilmiştir. MS 2/3. yüzyıla tarihlenen
Geyve Akçakaya mezar anıtında da akroterli dikdörtgen kaide
üzerine iki yanı karşılıklı S profilli arşitrav bloğu yerleştirilmiştir. Buna
ilaveten arşitrav bloğunun üzerinde son örnekte bir de lahit
bulunmaktadır. Mudurnu’nun hemen batısında tespit edilen bu iki
örnek, Mudurnu S profilli arşitrav bloklarının da Mudurnu’da
münferit olarak rastladığımız yukarıda bahsi geçen benzer akroterli
dikdörtgen bloklar üzerinde küçük bir mezar anıtını andırır şekilde
kullanılmış olabileceğini gösterir. Bunların da üzerinde
boyutlarından dolayı muhtemelen Mudurnu’da gördüğümüz
ostothekler yer alıyordu. Bu yüzden Mudurnu örneklerinin de bir
mezar anıtının parçası olarak kullanılmış olabileceğini düşünebiliriz.
Adak vd., (2008, s. 97, nr. 21) bu tür eserlere özellikle Nikaia
territoriumunda rastlandığını ifade ederler. Biz de bu örneklere
Mudurnu’nun dışında Bolu’nun doğusunda kalan alanlarda
rastlamadık.
Bolu’da tümülüs geleneğinin olduğu bilinmektedir. Pelitözü köyünde
tarımsal alanda bir tümülüs saptadık. Pelitözü’nde daha önce de
müze tarafından iki adet tümülüs saptanmıştır. Bu tümülüslerin
mezar odalarına ilişkin bir bilgimiz yoktur. Bununla birlikte
Dodurga’da Ardıçyanı Mevkii’nde incelediğimiz tamamen dağıtılmış
şekilde rastladığımız yapı kalıntıları (Ortaç, 2012: 132, Resim 7)
olasılıkla bir tümülüsün tonoz örtülü mezar odasını oluşturuyorlardı.
Çevre bölgelerdeki örneğin İzmit (Nikomedia) Üçtepeler tümülüsü
tonozlu mezar yapısı (Ulugün vd., 2007: 201), Zonguldak Sabunlar
köyü Mendeller Mahallesi’nde ve Devrek Pınarönü köyündeki
tonozlu mezar yapıları (Karauğuz vd., 2010: Levha 29, 103, 108;
Karauğuz ve Özcan, 2010: Resim 28) ile benzerlik kurulduğunda,
Dodurga yapısı mimari blokları arasındaki 3 m çapa sahip ve 41 cm
kalınlığındaki yekpare büyük yarım daire blok aynı şekilde mezar
odasının cephe duvarları üzerine oturuyor ve tonozun alınlık kısmını
oluşturuyor olmalıydı. Çevredeki iç bükey kesilmiş bloklar da bu
bloğun üzerini kemer şeklinde taçlandırıyordu. Anıtın inşa edildiği
kısımda birkaç blok araştırmamız sırasında kısmen görünmesine
rağmen, yapı neredeyse tamamen tahrip edildiğinden, alanın
üzerinde bugün ağaçlar yetiştiğinden ve alan büyük oranda toprakla
örtüldüğünden mezar odasının planına ilişkin bir veri elde
edilememiştir.
Basit bezemesiz yekpare lahit mezarlar, Mudurnu’da Dedeler ve
Dodurga köylerinde görülmüştür (Ortaç, 2012: 131, 132). Dedeler
Köy Muhtarının mezarları haber vermesi üzerine Bolu Müzesi
tarafından 2000 yılında bu alanda kurtarma kazısı yapılmıştır. Kazıda
mezarların daha önce kaçak kazılar sonucu soyulduğu tespit
edilmiştir. Kaçak kazılara rağmen her iki lahit de buluntu vermiştir.
Güneş ve Kozdere (2006: 18) lahitlerin birinin içinde kolye ucu
diğerinde bir adet eros başı tasvirli yüzük ile bir adet Domitian
Dönemi’ne (MS 81-96) ait sikke ele geçtiğini bildirmektedirler.
Müzece lahitlerin etrafında yapılan araştırma, çevrede başka
mezarların olmadığını yani burada bir nekropol alanının söz konusu
olmadığını lahitlerin münferit olarak gömüldüğünü göstermiştir.
Bunların yanı sıra Mudurnu’da Göllüören köyü (Ortaç, 2012: 134,
40
41
Resim 8) ve merkeze bağlı Karacakaya Mahallesi’nde (Ortaç, 2012:
137) nekropol alanlarında yekpare lahitten farklı olarak, büyük basit
dikdörtgen blokların birbirine bağlanması ve yaslanmasıyla
oluşturulan üçgen çatılı sanduka mezarların da kullanıldığı
anlaşılmaktadır. Bu mezarlarda dar kenarlardaki iki blok,
yandakilerden farklı olarak üçgen çatı oluşturabilmek için üçgen
alınlıklıdır. Kapak kısmında büyük dikdörtgen bloklar dar taraftaki
üçgen alınlıkların üzerine oturtularak üçgen çatı oluşturulmuştur.
Bloklar kaba işlenmiştir. Benzer bir mezar yakın zamanda Çevreli
köyü sınırları içinde inşaat çalışmaları sırasında ortaya çıkmış ve
burada Bolu Müze Müdürlüğü tarafından bir kurtarma kazısı
gerçekleştirilmiştir. Münferit olarak bulunan bu mezar, Bolu Müze
Müdürlüğü tarafından Mudurnu’daki Arkeoparka taşınmıştır. Bu
mezar ve çalışmalar konusunda Müze Müdürlüğü uzmanları Ümit
Karataş ve Rüya Altunel tarafından bu sempozyumda bir bildiri
sunulmuştur. Konuşmacıların sunumuna göre mezarda Galerius
Dönemi’ne (MS 305-311) ait bir sikke bulunmuştur. Bu tür mezarlara
Antik Çağ’da Bithynia Bölgesi sınırları içinde kalan Bursa
Orhaneli’nde de rastlanır. (Şahin vd., 2011: 104, Resim 12). Bu tip
Göllüören ve Çevreli köyleri mezarları düz alanlarda yer alırken,
Karacakaya mezarları bir tümülüs içinde yer alır. Bu da bize bu
bölgedeki tümülüslerde sadece tonozlu oda mezarların olmadığını,
aynı zamanda birden fazla basit sanduka lahitlerin de yer aldığını
gösterir.
Bolu Müzesi’nde örnekleri (Adak vd., 2008: 111 vd.) olan
ostotheklerin kapaklarına Mudurnu’da Gelinözü ve Dereçetinören
köylerinde rastlanmıştır (Ortaç, 2012: 132, 133, Resim 9). Bolu
Müzesinde sergide yer alan çevresi girlandlarla, köşeleri koçbaşları
ve dar kenarları insan başı ile süslenmiş ostothek teknesinin
Karşıköy’den gittiği anlaşılmıştır. Bunlar üçgen alınlıklıdır ve köşeleri
de akroterlidir. Dereçetinören örneğinde alınlıkta kabartma şeklinde
bir yüz - muhtemelen mezarları koruduğuna inanılan Medusa betimi vardır. İn situ bulunmadıkları için nasıl bir gömü tarzına sahip
olduklarını söylemek artık mümkün değildir. Ancak yukarıda arşitrav
formlu mezar taşları bahsinde anlatıldığı gibi, bir mezar anıtının
üzerinde de yer alıyor olabilirler. Bunlar Antik Çağ’da ölü küllerini
muhafaza ettikleri gibi, bebek mezarı olarak da kullanılmışlardır.
Mudurnu İlçesi’nde çok sayıda Roma İmparatorluk ve Bizans
dönemlerine tarihlenebilen mezar taşı ve az sayıda da olsa
mezarların, nekropol alanlarının bulunması burada bu dönemlerde
belli bir nüfusun yaşadığının belgeleridirler. Tespit ettiğimiz kırsal
yerleşimler ve kaleler de bunu ispatlar. Bununla birlikte çok sayıda
Antik Çağ mezar taşı bulunmasına karşın yapı bloklarına özellikle üst
yapıya dair bulgularımız oldukça azdır. Bunun sebebi, kırsal
yerleşimlerde daha ucuz ve yakın çevrede bulunabilir olması
nedeniyle moloz taşın veya ahşabın yapı malzemesi olarak tercih
edilmiş olabileceğiyle açıklanabilir. Gerçekten de görebildiğimiz
duvarlar, moloz taşın harç ile örülmesi ile inşa edilmiştir. Bununla
birlikte özellikle kamu yapılarında duvarların ilk sıralarında büyük taş
blokların kullanıldığını gösteren bulgular da vardır. Yapı elemanı
olarak en çok karşımıza çıkan buluntu grubu yivsiz sütunlardır.
Yekpare ve yivsiz olan bu sütunlar çoğunlukla 35-40 cm çapa ve 2 m
civarında bir yüksekliğe sahiptirler. Bunlar basit köy evlerinden çok
kamu yapılarına ya da kısmen zengin konut ya da çiftlik mimarisine
ait olmalıdırlar. Sütunların yanı sıra özellikle kiliselerde kemer
taşıyıcısı olarak çift yarım sütun fil ayakları (pilasterler) kullanılmış
görünür. Hatta Esenkaya köyünde bulunan bir çift yarım sütun fil
ayağı üzerinde İsa için yazılmış bir dua metni bulunur (Dönmez
Öztürk, 2013: 36). Bunların alt ve üst bitimleri çeşitli profillere
sahiptir ve bazılarında başlık kısmı dil sırası ile bezenmiştir. Çift yarım
sütun fil ayakları ve dil bezemesi daha çok Bizans mimarisinde
karşımıza çıkan unsurlardır.
Anıtsal cephe mimarisini gösterebilecek profilli ve bezemeli bloklar
yok denecek kadar azdır. Tavşansuyu köyünde bir adet küçük çaplı
oldukça özenli yapılmış Attika tipi sütun kaidesi görülmüştür (Ortaç,
2012: 139, Resim 11). Bunun dışında kare bir plinthe, bunun
üzerinde karenin çapında düz profilli bir daire ve bunun üzerinde
biraz daha içeride yer alan ikinci düz profilli daireden oluşan fazla
özenli olmayan sütun kaidelerine daha fazla sayıda rastlanmıştır. Bu
bloklar sütun kaidesi olarak kullanılmış olabilecekleri gibi aynı
zamanda sütun başlığı olarak da kullanılmış olabilirler. Olasılıkla
Doğu Roma İmparatorluk Dönemi’ne aittirler. Rastladığımız diğer
sütun başlıkları dil ya da yaprak motifiyle bezelidir. Dil motifi ile
bezeli sütun başlıkları Bithynia’ya komşu Paphlagonia Bölgesi’nde
Hadrianupolis kentinde MS 6. yüzyıla tarihlenen A kilisesi
mimarisinde de kullanılmıştır (Laflı ve Zäh, 2008: 108, Resim 38).
Mudurnu’da ornament bezemeli ve profilli üst yapı bloklarının sayısı
oldukça azdır. Gördüğümüz bu az sayıdaki bloklar, Doğu Roma
42
İmparatorluk Dönemi işçiliği gösteren dil, yaprak, spiral ve sarmaşık
gibi bezemeler taşırlar.
43
Rastladığımız eser gruplarımızdan bir diğeri ise Mudurnu’nun
tarımsal yaşamına ilişkin bilgiler veren pres ağırlık taşlarıdır (Ortaç
2012 ve 2013). Araştırmamızda Mudurnu’nun 11 köyünde 17 adet
litus (pres ağırlık taşı) kaydedilmiştir. Bu tür taş tarım aleti,
Phrygia’da, Pontos’da, Karia’da ve Kilikia’da şarap ve zeytinyağı
üretiminde sıkça kullanılmaktadır. Zeytin Mudurnu’da iklimsel olarak
yetiştirilemediğinden, bu tip bloklar ilçede Antik Çağ’da üzüm
şırasının çıkarıldığının ve büyük olasılıkla bu şıradan şarap
üretildiğinin arkeolojik kanıtlarıdırlar. Bunlar pres baskı kolunu aşağı
çekmek için vida/burgu ya da manivela ile birlikte kullanılan taşlardır.
Bu taşların işleniş şekli incelendiğinde Akdeniz Dünyası ile aynı
teknolojinin kullanıldığı anlaşılır. Bu tür bloklara Merkez (Ortaç,
2011; Ortaç, 2013), Mengen (Ortaç, 2014a ve b) ve Seben (Ortaç,
baskıda) ilçelerinin köylerinde de çok sayıda rastladık. Mudurnu
örnekleri istisnalar olmakla birlikte çoğunlukla yakın çevrede
bulunabilecek taşlardan dış hatları olduğu gibi bırakılarak, sadece
vida
yuvaları
ve
ahşap
yuvaları
işlenerek
kabaca
şekillendirilmişlerdir. Bu pres ağırlık taşları, Mudurnu’nun değişik
bölgelerinde dağınık olarak belgelendiklerinden ve dar bir alanda
yoğunlaşmadıklarından, muhtemelen köylerin kendi yerel ve belki
yakın çevrelerinin ihtiyacını karşılıyor olmalılardı. Mudurnu pres
ağırlık taşları üzerlerinde tarihlemeye yönelik bir kitabe ya da
bezeme yoktur. Blokların işlevsel tipolojisi, diğer ilçelerdeki örnekler
ve Mudurnu örneklerinin çevresinde tespit edilen diğer buluntu
gruplarının tarihleri dikkate alındığında bunları Roma İmparatorluk
ve Bizans dönemlerine tarihleyebiliriz. Hatta bir kısmı Osmanlı
Dönemi’nde de kullanılmış olabilir. Bunların pek çoğu, üzüm şırası
çıkarmaktan vazgeçilmesi ya da bu işlem için farklı teknikler
kullanılmaya başlanması nedeniyle işlev değiştirmiş, ortadaki vida
yuvası genişletilmek suretiyle yakın zamana kadar dibek olarak
kullanılmışlardır.
Yukarıda bahsedilen buluntuların pek çoğu in situ değildir.
Buluntulara daha çok köy meydanlarında, cami, ev ile okul
bahçelerinde, yol ve tarla kenarlarında, temel duvarlarında ikinci
kullanımlarında rastlanmıştır. Bununla birlikte bu buluntular gerek
tipolojik ve stilistik özelliklerinden gerekse yazıtlarından anlaşıldığı
kadarıyla çevrede Roma İmparatorluk ve Bizans dönmelerinde kırsal
yerleşimlerin ve çiftliklerin olduğuna açıkça işaret ederler.
Araştırmalarımız sırasında bazı köylerde kırsal alandaki buluntuların
durumuna, arazinin formuna ve köylülerin verdikleri bilgilere
dayanarak Antik düz yerleşim alanları, Bizans kaleleri/karakolları ve
nekropol alanları konusunda önemli bulgular elde edebildik. Bu
alanların üzeri neredeyse tamamen toprak ve sık bitki örtüsü ile
kapanmıştır. Yukarıda söylediğimiz gibi, bugün olduğu gibi geçmişte
de yapılarda çoğunlukla kil özlü toprak, moloz küçük taş ve ahşap
kullanılmış olması, yıkılan yerleşimlerin çabuk düzleşmesini ve
üzerinin ormanlaşmasını kolaylaştırmış ve hızlandırmıştır.
Araştırmalarımızda Gelinözü, Karşıköy, Uzunçam, Hüsamettindere,
Hacıhalimler köylerinde aşağıda daha detaylı anlatacağımız düz
yerleşimler
olduğunu
gösterecek
veriler
saptadık.
Hüsamettindere’de bir evin dış kapısının önünde eşik olarak
kullanılan erken Roma İmparatorluk Dönemi’ne tarihlendirilen bir
askere ait onurlandırma yazıtı, daha önce S. Şahin tarafından 1983
yılında görülmüş ve Ch. Marek (1997: 81, 82) tarafından aynı yerde
görülerek yayımlanmıştır. Bu kitabe bizim 2010 yılında yaptığımız
araştırmalar sırasında da aynı yerinde bir evin kapısının önünde eşik
taşı olarak belgelenmiştir. Marek’in köylülerden edindiği bilgiye göre
stel, köyün 2 km doğusunda Çatmaçayırı/Örenyeri Mevkii’nde,
Sakarya’ya (Sangarios) bağlanan Kocasu yakınında bulunmuştur. Bu
yazıtta komutan Cassius Longinus’u Tmateanoi halkı yaptığı para
yardımlarından dolayı onurlandırır. Marek, bu yazıtta geçen
Tmateanoi kelimesinin Antik Çağ köylerinin oluşturduğu politik
amaçlı bölgesel bir birliğin adı olduğunu düşünür.
Zaten Gelinözü, Karşıköy, Uzunçam, köylerinde saptadığımız Antik
Çağ yerleşimleri de birbirine ve Hüsamettindere köyüne oldukça
yakın konumdadırlar. Bu köylerde olduğunu düşündüğümüz
yerleşimler belki de Hüsamettindere kitabesinde geçen birliğin
üyeleri köy yerleşimleridir. Bu yerleşimler Mudurnu merkeze yakın
hemen batıda yer almaktadırlar. Zira Ramsay yazılı kaynaklardan
Kissaion ve Mela’nın Modrene yakınlarında olduğunun anlaşıldığını
ifade etmektedir (Ramsay, 1960: 207, 225). Bununla birlikte Kissaion
konusunda şüpheleri vardır.
44
45
Bizans kaynaklarını inceleyen S. Şahin4 Modrene ve Modrene’nin
yakınlarında olduğu anlaşılan Mela yerleşimleri konusunda önemli
verilere ulaşır. MS 4/5. yüzyıl ve sonrası piskoposluk listelerinde
(Notitiae Episcopatuum) Bithynia Eyaleti içinde Nikaia
metropolitliğine5 bağlı üç piskoposluktan bahsedilir. Modrene ya da
Mela/Melina piskoposluğu bu üç piskoposluk içinde hiyerarşik olarak
ilk sırada yer almaktadır. Bu da bu yerleşmelerin siyasi ve dini açıdan
bölgede önemli bir yer edindiklerini gösterir. Belke’ye (2013: 90, 91)
göre Modrene’nin bir köy yerleşimi iken piskoposluk statüsüne
getirilmesinin sebebi coğrafi olarak önemli yol bağlantılarında yer
alması ile açıklanabilir. Bana göre Hıristiyanlığın yayılmasında
oynadığı rol de önemli bir etken olmuştur. MS 758/760-817/818
yılları arasında yaşadığı tahmin edilen tarihçi Theophanes Confessor,
Chronographia adlı eserinde MS 741-742 yılları arasında Armenia
kökenli Artavasdos ve V. Constantinus arasında imparatorluk
çekişmesi yaşandığını ve bu yüzden Artavasdos’un oğlu Niketas ile V.
Constantinus’un Modrene yakınlarında savaştığını yazmaktadır. Bu
eserin Anastasius Bibliothecarius (MS 810-878) tarafından yapılmış
Latince çevirisinde (Theoph. Conf. Chronogr. 272-277, Ramsay
1960’dan: 207) aynı konu içinde Modrene’nin yanı sıra Kissaion adlı
bir başka yerleşimden de bahsedilmektedir. Constantinus VII
Porphyrogenitus (MS 905-959) tarafından Doğu Roma idari
bölgelerinin (thema) konu edildiği bir başka eserde (De Thema Asia)
Modrene, bir köy-kent (komopolis) statüsünde ve Bukellarion idari
bölgesinin başlangıç noktası olarak gösterilmektedir.
Piskoposluk listesinde Modrene ve Mela/Melina kelimeleri birlikte
anıldığı için bu iki yerleşimin birbirine yakın yerleşimler oldukları
düşünülebilir. Piskoposluklardan bahsedildiğine göre piskoposlar ve
4 Bizans kaynakları ve tercümeleri için bakınız Şahin, 1987b: 132-134
T59a-d.
5 Modrene, coğrafi konumuyla Klaudiupolis ile Nikaia şehirleri arasında
kalır. Sınırları belirlemek oldukça zordur. Sınır Becker Bertau’ya göre (1986:
18) bir su ayrımı, Bolusu ve Mudurnusu olmalıdır. Modrene, mesafe olarak
Klaudiupolis’e daha yakın olmakla birlikte; arkeolojik malzemelerinin
tipolojik özelliklerinden ve epigrafik içeriklerinden dolayı Modrene’nin
Roma İmparatorluk Dönemi’nin başından beri Nikaia territoriumu içinde
kaldığı kabul edilir (Şahin, 1987b: 131 T59; Dönmez Öztürk ve Öztürk, 2015:
123; Marek ve Adak, 2016: 16).
bunların görev aldığı kiliseler söz konusu olmalıdır. Mudurnu’nun
merkezinde şimdiye kadar herhangi bir kilise kalıntısı
bilinmemektedir. Bununla birlikte Mudurnu Merkezin hemen
batısında yer alan Gelinözü köyü Göğören Mahallesi’nde tek apsisli
bir kilise kalıntısı olduğunu söyleyebiliriz. Köyün Harman Yeri ve
hemen kuzeyinde Tuzla Arkası Mevkii ve bunların doğusunda kalan
tarlalarında pek çok Antik Çağ bloğu bulunmaktadır. Harman Yeri
Mevkii’nde 4 büyük kesme taş blok, dikdörtgen bir yapının temelini
oluşturacak şekilde in situ olarak yan yana durmaktadır. Bu yapının
hemen kuzeyinde çitlerin altında bir dikdörtgen mezar steli
bulunmaktadır. Tuzla Arkası Mevkii’ne doğru gidildikçe arazi yükselir
ve bir ören yeri formuna uygun olarak bir tepe oluşturur. Bu tepe
üzerinde kitabeli akroterli dikdörtgen bir mezar steli ve büyük
dikdörtgen duvar blokları tespit edilmiştir. Bu alanın doğusuna
düşen tarlalardan birinde bir kilise kalıntısı olduğu köylüler
tarafından bize bildirilmiştir. Gösterilen yerde yaptığımız
incelemelerde içi bitkilerle dolu hafif bir çukurluk dışında bir yapı
izine rastlanmamıştır. Ancak araştırma bittikten sonra tarafıma
getirilen ve arkasına Gelinözü 1992 notu düşülmüş bir fotoğrafta
gerçekten de bir kilise olabilecek, spolien malzemenin de kullanıldığı
tek apsisli bir yapı görülmektedir6. Geçen süre içinde bu alan
tamamen kapanmış ya da gerek çukur tehlike oluşturmasın diye
gerekse kalıtılar korunsun diye kapatılmış olmalıdır. Bu yapının
güneyinde, yine Harman Yeri Mevkii’nin doğusunda kalan başka bir
tarla içinde çok sayıda büyük dikdörtgen kesme taş duvar blokları
çalıların içinde ve kısmen toprağa gömülü olarak görülmüştür. Ayrıca
yan yana, uzun kenarlarından birinde dikdörtgen pervaz bulunan iki
alçak dikdörtgen blok da in situ görünümü verir. Bloklar üzerinde
birbirine bağlandığını gösteren kenet yuvaları vardır. Köy içinde
tespit edilen buluntular da muhtemelen bu mevkiden taşınmış
olmalıdırlar. Bütün bu veriler, ayrıca Göğören’in adından da
anlaşılacağı gibi burada Antik bir yerleşim olduğuna işaret ederler.
Bulgular bu yerleşimin Roma İmparatorluk ve Bizans dönemlerine
tarihlenebileceğini açıkça göstermektedir.
6 Fotoğraf için Mudurnu’nun tarihi ve kültürel değerlerinin arşivlenmesine,
araştırılarak tanıtılmasına büyük önem ve katkı veren Sayın Mehmet
Tunçkol’a teşekkür ederim.
46
47
Ramsay (1960: 207, 225), yazılı kaynaklara dayanarak Kissaion ve
Mela’nın Modrene yakınlarında olduğunu tahmin etmektedir. Daha
sonra Şahin de (1986b: 156, dipnot 9) aynı şekilde Notitiae
episcopatuum ecclesiae Constantinopolitanae’de bahsi geçen
Modrene ile Mela’nın bir piskoposluk oluşturduğu bilgisinden yola
çıkarak Mudurnu’nun 20 km batısında yer alan Asarköy’ün Mela
olabileceğini düşünür. Mudurnulu olan Selami Erkut (1987: 18)
Karşıköy’de tarım yapılan alanların altının eski eserlerle dolu
olduğunu, ayrıca burada Asarlık Mevkii’ndeki eserlerin Mela ve
Kissaion kentlerinin kalıntıları olabileceğini tekrarlar. Biz de köyden
batıya doğru giden patika yolun kuzeyinde Gazel Pınarı Mevkii’nde
iki adet profilli yapı bloğuna ve bir adet akroterli mezar steline
rastladık. Bu bloklar her ne kadar tam anlamıyla in situ görünümü
vermeseler de boyutları nedeniyle buraya başka bir yerden getirilmiş
izlenimi oluşturmazlar. Alan ören yerlerine uygun bir yükseklik
gösterir. Ayrıca köy içinde Merkez Mahalle’de bulunan bir tarafı
arşitrav şeklinde fascialı, iki dar kenarı öne çıkan konsol şeklinde S
profilli blok, kitabeli dikdörtgen akroterli stel ve Asarlık
Mahallesi’nde bir tarlanın kenarına çekilmiş olan biri kitabeli 3
akroterli mezar steli ve büyük dikdörtgen duvar blokları çevrede
Antik bir yerleşimin olduğunun işaretleridirler. Mahallenin adının
Asarlık olması da bunu desteklemektedir. Burada da yine Roma
İmparatorluk Dönemi’ne ait bir yerleşim olmalıdır.
Karşıköy ve Gelinözü köylerinde her ne kadar Antik Çağ yerleşim
izlerine rastlamış olsak da bunların Mela ve Kissaion yerleşimleri
olduklarına ilişkin kesin bir delil yoktur. Bununla birlikte
Gelinözü’nde kilise olabilecek bir yapıya rastlamamız ve Gelinözü ile
Karşıköy’de tespit ettiğimiz yerleşimlerin Mudurnu Merkeze
yakınlıkları nedeniyle Gelinözü’ndeki yerleşimin Mela, Karşıköy’deki
yerleşimin
Kissaion
olması
olasıdır.
Bu
düşüncelerin
doğrulanabilmesi için bu alanlarda arkeolojik bilimsel kazıların
yapılmasına ve daha kesin delillere ihtiyaç vardır.
Mudurnu İlçesi Uzunçam köyü tarım arazisi içinde Davudbeleni ya da
Kızılcıkören denen mevkide kitabeli büyük boyutlu bir mezar steli ve
yerel taşlardan işlenmiş duvar blokları tespit edilmiştir. Bu bloklar
öne düşmüş duvar bloğu izlenimi verirler. Ancak bir duvar tespit
edilememiştir. Ayrıca bu alanın yakınındaki tarım arazisi içinde ören
olarak adlandırılan mevkide de profilli bir dikdörtgen stel ve üzerinde
kenet yuvaları olan dikdörtgen duvar blokları dağınık bir şekilde
izlenmiştir. 1984 yılında yanan eski köyün olduğu alanda kitabeli bir
mezar steli, Kelebek Çayırı Mevkii’nde yivsiz sütun tamburu, iki adet
dikdörtgen mezar steli, Merkez Mahallesi içinde iki adet yivsiz sütun
tamburu görülmüştür. Bu bloklar da Uzunçam köyü yakın çevresinde
bir Antik Çağ yerleşimin olduğu düşüncesini desteklerler.
Mudurnu’nun doğusunda ise başka bir birlikten söz edilebilir.
Mudurnu İlçesi’nin doğu sınırına yakın Topallar köyü yakınlarında
Bolu-Mudurnu karayolu kenarında yer alan Orman İşletmesi’nde
gördüğümüz – bugün Mudurnu’da Arkeopark’da yer alan – MS 1-2.
yüzyıla tarihlendirilen üçgen alınlıklı stel üzerindeki kitabede
Ospraimenos/Spraimenos halkından bahsedilir (Ortaç, 2012: 139,
Resim 4; Dönmez Öztürk, 2014b: 646; Öztürk, 2016: 288). Bu bloğun
nereden getirildiği bilinmemektedir. Buraya en yakın tespit
edebildiğimiz Antik Çağ yerleşim izi Hacıhalimler köyünde
bulunmaktadır. İncelediğimiz bu alan, yakınlarda yer alması gereken
bir yerleşimin nekropolü olmalıdır. Hacıhalimler-Keçikıran yolu
kenarında bugün bahçe ve mera olarak kullanılan alanda iki adet
oldukça kaliteli köşeleri hayvan bacakları ile bezeli pedestal
görülmüştür. Buradan çıkmış izlenimi veren çok sayıda küçük taş bu
alanın çevresine yığılmıştır. Bunların içinde çok sayıda tuğla kırığı da
vardır. Bahçeyi çeviren taş duvar içinde büyük boyutlu olduğu
çapından anlaşılan sütun formlu Bithynia tipi bir mezar taşının (?)
profilli kısmı ve sütun gövdesi parçaları dağınık olarak tespit
edilmiştir. Yol ile bahçe sınırında ise kitabeli üçgen alınlıklı
dikdörtgen mezar steli bulunmaktadır. Bu alanın da bir Antik Çağ
yerleşimin parçası olduğu düşünülmektedir, zira burası Ören Mevkii
olarak adlandırılmaktadır. Ayrıca Merkez Mahalle camisinin
etrafındaki biri kitabeli üç sütun mezar taşı, kitabeli dikdörtgen stel,
yivsiz sütun tamburu ve bir postament yakın civarda Roma
İmparatorluk Dönemi’ne ait bir yerleşim olduğunu destekler.
Yerleşim alanlarının yanı sıra yüksek tepeler üzerinde
konumlandırılmış kale ya da karakol olabilecek noktalarda da
incelemeler yaptık. Mudurnu-Adapazarı yoluna hâkim konumda
Taşkesti Beldesi’nde, Çavuşderesi ile Çevreli köyleri arasında
Cinlertepesi Mevkii’nde ve Mudurnu’ya hâkim konumda Mudurnu
merkezde olmak üzere üç adet Bizans Dönemi kalesi ya da karakolu
olduğunu düşündüğümüz yapı vardır. Bunlar olasılıkla erken Osmanlı
Dönemi’nden itibaren de kullanılmaya devam etmişlerdir. 1640
tarihinde Mudurnu’ya gelen Evliyâ Çelebi (Kahraman ve Dağlı,
48
49
1999’dan: 149), kale hakkında bazı bilgiler aktarır. Merkezdeki
kalenin yüksek bir tepe üzerinde yer aldığı, sekiz köşeli, yirmi kuleli
ve bir kapılı olduğu, oldukça harap olduğu, etrafında bir hendek
olmadığı, içinde birkaç hane ve bir cami bulunduğu ve kaleden
aşağıya kayalardan çam oluklarla su aktığı bilgilerini verir. Tarihçi ve
Coğrafyacı Kâtip Çelebi’nin Cihannüma adlı eserinin 1732 yılında
İbrahim Müteferrika tarafından yayınlanan nüshasında Mudurnu ile
ilgili kısım Ebu Bekir b. Behram Ed-Dımeşki’den alınmıştır (Önal,
2008: 25-27). Burada kasabanın kuzeydoğusundaki dağ üzerinde yer
alan kalenin üç tarafının surla çevrili olduğu ve bir tarafı yüksek yar
(uçurum) olduğundan o tarafta sura ihtiyaç kalmadığı, içinde birçok
evin ve bir caminin bulunduğu yazmaktadır. Ancak kale
Mudurnu’nun güneyinde kalmaktadır. Mudurnu’yu gezen Fransız
Perrot (1862: 58), yayınladığı kitabında kısmen benzer bilgiler
yazarak ilçenin güneyinde yüksek bir tepe üzerinde yer alan duvarları
oldukça yıkılmış kale içinde hala Türklerin oturduğu evlerin
olduğunu, çeşme ve su kaynağı olmadığını, ancak sarnıçlar olduğunu
ifade eder. Her üç kalenin bugün görebildiğimiz duvarları harçlı
moloz taş duvar örgüsüne sahiptirler. Bu kalelerin/karakolların
Çelebi Mehmet tarafından kullanılmış olabileceği düşünülebilir.
Konrapa (1964: 152) ve Erkut’a (1987: 35) göre Çelebi Mehmet
Fetret Devri’nde önce Bolu Seben dağlarına sığınmış, Timur
Anadolu’yu terk edince bir süre Bolu’da kaldıktan sonra, ordusu ile
birlikte Mudurnu üzerinden Göynük – Taraklı – Eskişehir
güzergâhından ilerleyerek Amasya’ya varmıştır. Daha sonra IV
Murat’ın 1635’deki Revan Seferine birlikte katılan Kâtip Çelebi’nin
Cihannümada verdiği bilgiye göre, ordu seferden dönüşte
Mudurnu’da Çavuşlar Çiftliği’ndeki menzil hanede (konak yeri)
konaklar (Önal, 2008: 25). 1160-1182 yılları arasına ait Temettuat ve
ve şer’iyye defterlerinden Nallıhan, Mudurnu, Göynük, Gölpazarı ve
Taraklı’da menzil hanelerin varlığı bilinmektedir (Özlü, 2006: 1).
Mudurnu İlçesi Taşçılar köyü sınırları içinde, Ankara-Sakarya
karayolunun (D140) doğusunda, Mudurnu-Nallıhan yolu kenarında
Alkaya Mevkii’ndeki tepecikte az sayıda seramik parçası, künk
parçası ve tuğla kırıkları tespit edilmiştir. Alanın üzeri kaçak kazı
çukurları ve yüksek gerilim hattı direkleri ile kısmen tahrip olmuştur.
Kaçak kazı çukurlarında dağılmış olarak Mudurnu’da Antik Çağ duvar
örgülerinde kullanılan yerel küçük kırık taş öbekleri görülmüştür.
Tepenin hemen batısından asfalt yol, doğusundan Sorkun Deresi
geçmektedir ve bu doğu kısımda toprağın akmasına sebep olmuştur.
Kuzey kısmı ise tarım faaliyetleri sonucu kısmen düzleşmiştir.
Bununla birlikte ağaçlık olan güney kısmı oldukça eğimlidir. Tepenin
oluşturduğu alanın küçüklüğü göz önüne alınırsa burada tek bir
yapının varlığı ve yol üzerinde olması nedeniyle belki de yukarıda
bahsedilen söz konusu konaklama yerlerinden biri olması olasılığı
vardır.
Olasılıkla yüksek bir tepe üzerinde çevreyi ve geçiş güzergâhlarını çok
iyi görebilen bir konumda inşa edilmiş Cinlertepesi, Mudurnu ve
Taşkesti’de incelediğimiz askeri olabilecek yapılar, çeşitli zamanlarda
bir taraftan bu yapıların yakın civarında tespit ettiğimiz yerleşimleri,
diğer taraftan posta ya da ticari amaçlı kervanları ya da orduyu
koruma görevine sahipti. Taşçılar’da Mudurnu Nallıhan yolu
üzerinde düzlükte tahmin ettiğimiz münferit yapı ise muhtemelen
bir konaklama yeri idi. Yüzey araştırmamız sırasında incelediğimiz bu
yapılarda şimdiye kadar bilimsel bir kazı yapılmamıştır, bu yüzden
yapıların kullanım amaçları, planları ve tarihsel süreçleri konusunda
kesin sonuçlar söylemek mümkün değildir. Hepsi de bugün
Adapazarı-Mudurnu-Bolu yolu üzerindeki yüksek tepeler üzerinde
askeri öneme sahip oldukça stratejik konumdadırlar. Bolu Merkez
Çakmaklar Yaylası’nın güneyinde Hala/Halı Hisarı olarak bilinen kale
(Perrot, 1862: 44, 45; Belke, 1996: 206, Resim 84, 85; Ortaç, 2011:
330, Resim 1, 2) ve Gerede’de merkezde Keçi Kalesi (Belke, 1996:
240, Resim 86-88; İdil, 2000: 105 vd.) ve Çalışlar köyünde Asar Kale
(Belke, 1996: 181, Resim 20, 21) olmak üzere Osmanlılar tarafından
da kullanılmış üç adet Doğu Roma İmparatorluk Dönemi kaleleri
daha bilinmektedir.
Ramsay’e (1960: 218) göre Roma ve Bizans İmparatorluk
dönemlerinde Nikaia’dan çıkıp Dorylaion üzerinden Sangarios
(Sakarya) ve Halys (Kızılırmak) ırmaklarını aşarak doğuya ve
güneydoğuya ilerleyen askeri yol üzerinde belli noktalarda
imparator doğuya sefere çıkınca ordusuna katılmak üzere bölükler
hazır bulunurlardı, bu noktalara Grekçe aplekton, Latince
applic(i)tum (ordugâh, askeri toplanma yeri) denirdi. Bu askerler
Romalıların stativa dedikleri daimi karargâhlarda kalırlardı. Bu yol,
Hacıyolundan uzun olmasına rağmen askeri durumlarda aşılması
kolay olduğundan Ramsay’e göre daha tercih edilirdi. Ancak aşağıda
bahsedeceğimiz Hacıyolu olarak ünlenen ancak mil taşlarından daha
önce kullanıldığı anlaşılan güzergâh da askeri ikinci bir alternatif
olarak kullanılmış olmalıdır. Mudurnu, coğrafi olarak Roma ve Bizans
50
dönemlerinde kullanılan iki ana yol güzergâhı arasında kalıyor
görünür. Bu yollardan biri kuzeyde Nikomedia’dan gelip Düzce
(Prusias ad Hypium), Bolu Merkez (Klaudiupolis), Gerede
(Flaviopolis) güzergâhını izler ve doğuya devam eder. Diğeri ise
literatürde Hacıyolu olarak ünlenen ancak daha önce Roma
İmparatorluk Dönemi’nde de kullanıldığı anlaşılan ve bu dönemde
yine ana yol olarak kabul edilen Constantinopolis, Ancyra, Tarsus,
Antiochia ve Jerusalem (Kudüs) yoludur.
51
Mudurnu içindeki Antik Dönem yol izlerine ilişkin arkeolojik
buluntular pek bilinmemektedir. Mudurnu’daki Antik Çağ yolları
topografik nedenlerle büyük olasılıkla bugünkü yollara paralel
uzanıyordu. Bunun göstergelerinden biri, Alman harita subayı
Kurmay Binbaşı W. v. Diest’in (1889: 59) Mudurnusu ve Bolusu’nun
su ayrımında, Bulanık köyünün hemen arkasında eski bir Roma
yoluna ait döşeme izlerini görmüş olmasıdır. Bu yol Klaudiupolis’den
bugünkü caddenin izlediği yol gibi Köroğlu Dağları, Abant Gölü
sıradağları ve Abant silsileleri arasından geçerek Modrene’ye gider.
Wilson (1961: 323), Diest’ten aldığı bilgileri bize aktarır. Diest
Mongoşlar tarafından gelindiğinde Mudurnu’ya 6 km kala 500 m
uzunluğunda ve 12 m genişliğinde kare bloklarla inşa edilmiş bir
Roma Dönemi yol döşemesi ve 3 adım mesafede buna paralel giden
bir başka döşeme gördüğünü söyler. Bu yol muhtemelen
Mudurnu’dan Nallıhan’a giden yoldur. Mudurnu içinden geçen
yollar, büyük olasılıkla Roma ordularının sıklıkla kullandığı yukarıda
adı geçen iki ana güzergâha bağlanıyorlardı. İncelediğimiz kaleler ya
da karakollar da bir taraftan Mudurnu içindeki bu yolları ve
çevredeki yerleşimleri savunan, diğer taraftan Roma ordusu sefere
çıktığında orduya takviye sağlayan yukarıda bahsedilen stativa türü
karargâhlar olabilirler. Hatta daha sonra aynı şekilde Osmanlı
ordusuna da hizmet vermiş görünürler.
Daha çok seyahatnamelerdeki yol tariflerinden ve mesafe
ölçülerinden bilinen bu ana yollar üzerine arkeolojik veriler (toprak
arazide yol döşemeleri ya da kayalık alanlarda yol düzeltmeleri, in
situ mil taşları vs.) kısıtlı olduğundan ana yolların tam olarak
nerelerden geçtiğini söylemek zordur. Hacıyolunu arazide detaylı
olarak inceleyen French (1981: 19, 20), özellikle yol izlerine, mil
taşlarına ve topografyaya dayanarak Gölpazarı, Neçinler, Sarıhacılar,
Akçapınar yönünden gelen yolun Göynük Kilciler’den, Kilciler’in
yaklaşık 3.5 km batısında Çakırlar’dan, Köstekler’in kuzeyindeki
sırttan, Kayabaşı yakınındaki sırttan, Himmetoğlu Deresi’nden,
Kazandere’den, Çatakçay’ından, Ahmetbeyler’in altındaki iki nehir
geçidinden geçerek Nallıhan’a gittiğini düşünür. Ahmetbeyler’den
Nallıhan’a kadar yola ilişkin bir ize rastlamadığını söyler. Bu yol
üzerinde bulunan mil taşları Ahmetbeyler’de (bir adet),
Ahmetbeyler’in 2 km batısında Bölücekova’da (üç adet), Çayköy’de
(beş adet), Himmetoğlu’nda (iki adet), Kayabaşı’nda (bir adet) ve
Narzanlar’da (bir adet) tespit edilmiştir (French, 1988: nr. 245, 248255, 259, 260, 262, 263; Marek ve Adak, 2016: 3 nr. 1). French ile
hemen hemen aynı tarihlerde araştırma yapan Şahin (1981: 6, 7, 9,
16 vd., 19 dipnot 66), Nikaia’dan (İznik) doğuya doğru giden yol
üzerinde Traian Dönemi’nden (MS 98-117) İovianos Dönemi’ne (MS
363-364) kadar tarihlenen 23 mil taşı saptar. Bunlardan bazıları
Mudurnu’nun batı komşusu Göynük sınırları içindedir (1981: Çayköy
Kat.nr. 1014, 1015, Ahmetbeyler köyü Kat.nr. 1016, 1020,
Himmetoğlu köyü Kat.nr. 1017, 1018, 1019, 1021, 1022). Bu yol ona
göre Roma ordularının sıkça kullandığı bir yoldur. S. Şahin
İtinerarium Burdigalense’de verilen istasyonları verilen mesafeler ile
saptayabildiği yol izlerinden, mil taşlarından ve yerleşim alanlarından
faydalanarak saptamaya çalışır. Artemis konak yerinin (mutatio)
Göynük içinde Kilciler’de olduğunu düşünür. Mutatio Dableis Şahin’e
göre Çayköy ile Himmetoğlu arasında oldukça gelişmiş bir yerleşim
olmalıdır. Mutatio Cenon (Coenon ?) Gallicanon Göynük olabilir, bu
durumda güneydoğuya giden Nikaia-Ankyra yolu üzerinde değil, bu
yolu kuzey güney yönünde kesen Dorylaion-Prusias ad Hypium yolu
üzerinde idi. Nikaia-Ankyra yolu üzerinde adı geçen mutatio Ceratae
için yakın çevrede farklı yerler Demirhanlar, isim benzerliği
nedeniyle Gerede köyü ve Beydili/Gerede köyü önerilmektedir.
Demirhanlar- Nallıhan arası belki Wilson’un (1961: 326, 327, 332)
önerileri ile tamamlanabilir. İtinerarium’lardan ve kalıntılardan yola
çıkan Wilson, mutatio Ceratae-Cenon Gallicanon’u, Göynük’ün 12
km güneydoğusunda Karaardıç’ta; mutatio Fines’i Sıfyanlar
yakınında; mutatio Dadastana’yı Köstebek’te; mutatio Trans
Montem’i Çavuşlar’da lokalize eder. Wilson’un önerileri doğruysa,
Köstebek’te yol artık Bolu sınırları dışına çıkar. Bundan sonra
Juliopolis’e kadar arada yeri tahmin edilemeyen sadece mutatio
Milia kalır. Bu veriler doğruysa her iki Roma askeri yolu da ana hat
olarak Mudurnu içinden geçmez.
52
53
Osmanlı Dönemi yazılı kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre
Mudurnu içinden geçen yollar ticari ve seyahat amaçlı, ayrıca posta
yolu olarak kullanılmıştır. Taeschner (1926: 45, 46, 56), Berlin devlet
kütüphanesinde bulunan 1263 (1846) tarihli bir salnameye ve 1307
(1889-90) tarihli Ankara salnamesine dayanarak Osmanlı Dönemi
Tatar posta yoluna ilişkin bilgiler verir. Bu posta yolunun güzergâhı
Skutari, Gejbize (Gebze), Hersek, Gemlik, Brussa (Bursa), Izniq
(İznik), Lefke, Gejve (Geyve), Göinük (Göynük), Mudurnu, Nally Han
(Nallıhan), Bejpazar (Beypazarı), Angora (Ankara), Qyrshehir
(Kırşehir), Nevshehir (Nevşehir), Qaisarije (Kayseri) şeklindedir. Bu
yol, Mudurnu merkezden değil, Mudurnu’nun güney köylerinden
geçer (Taeschner, 1924: Harita 1-2). Bu posta yolu güzergâhı
yukarıda bahsi geçen Hacı Yolu güzergâhına benzer görünüyor. Eğer
Osmanlılar, hala Roma ve daha sonra Bizans dönemlerinde
kullanılan ve “Hacı Yolu” olarak literatüre giren bu yolu
kullanıyorlarsa, o zaman yol Göynük’ten sonra Mudurnu’ya girip
sonra Nallıhan’a gidiyor olmalıydı. Bu durumda yol, olasılıkla yolu
uzatmamak için Mudurnu merkeze varmadan Mudurnu’nun
güneybatısından geçiyor olmalıydı. Wilson, Hacıyolunun Köstebek
Deresi’ni Nallıhan’a kadar takip etmek yerine Çavuşlar’da terk edip,
Sarıçal tepesinin batısındaki ve güneyindeki güzergâhı izlediğini
düşünür.
Otuzuncu Osmanlı padişahı II. Mahmut Dönemi’nde İran’a büyükelçi
olarak görevlendirilen Yasincizade Abdülvahab Efendi ve heyetine,
İstanbul’dan İran’a seyahatleri sırasında Bozoklu Osman Şakir Efendi
tercümanlık eder. 18 Ekim 1810 tarihinde başlayan Seyahati Osman
Şakir Efendi bugün İstanbul Fatih Millet Kütüphanesi’nde bulunan
Musavver Sefâretnâme-i İran isimli el yazması eserde kaleme alır
(Önal, 2007: 6). Bu seyahat sırasında Üsküdar, Kartal, Gebze, Hereke,
İzmit, Sapanca, Geyve, Taraklı, Göynük, Mudurnu, Bolu, Köroğlu
çeşmesi (Bolu ile Çağa gölü arasında), Gerede, Bayındır, Çerkeş,
Karacalar, Koçhisar, Tosya ve Tahran güzergâhı izlenir. French
tarafından Göynük içinde bulunan yol izleri ve mil taşları bir tarafa
bırakılırsa, fazla güneye inmeden bugün olduğu gibi Geyve-Taraklı
yönünden gelen, Ekinciler tarafından Göynük’e giren ve bugünkü
Göynük-Mudurnu-Bolu asfalt yolu güzergâhını takip eden bir diğer
yolun daha olması, yolu daha kısaltacağı için mantıklı görünür. Ancak
buna ilişkin arkeolojik verilerimiz bulunmamaktadır.
Göynük’ten Mudurnu’ya giren ve Nallıhan’a giden Hacıyolu,
muhtemelen bir yerde çatallaşıp kuzeydoğuya önce Mudurnu
merkeze, buradan Bolu merkezden geçen diğer ana yola
bağlanıyordu. Wilson (1961: 323), Diest’ten aldığı bilgilere
dayanarak Köstebekler’in 5 km kuzeybatısındaki Monkoşlar’dan
(Mongoşlar) kuzeydoğuya Mudurnu’ya doğru yolun çatallaştığını
söyler. Diest’in Mudurnu’ya 6 km kala 500 m uzunluğunda ve 12 m
genişliğinde kare bloklardan bir Roma Dönemi yol döşemesi ve 3
adım mesafede buna paralel giden bir başka döşeme gördüğünden
bahseder. Bu yol muhtemelen Mudurnu’dan Nallıhan’a giden
yoldur. Eldeki verilere göre Mudurnu-Nallıhan yolu ile Hacıyolunu
bugün olduğu gibi Mongoşlar’dan çıkan bir ara yol bağlar. Yukarıda
bahsi geçen Uzunçam’da tespit ettiğimiz sit alanı olasılıkla bu ara yol
üzerinde bulunuyordu. Taşçılar’da tespit ettiğimiz münferit yapı ise
muhtemelen eski Mudurnu-Nallıhan yolu üzerinde idi.
Şimdiye kadar Mudurnu içerisinde bulunmuş bir mil taşı benim
kayıtlarım
arasında
bulunmamaktadır.
Bununla
birlikte
Mudurnu’nun içinden geçen yollar, Klaudiupolis (Bolu), Krateia
(Gerede), Nikaia (İznik), Nikomedia (İzmit), Prusias ad Hypium
(Düzce), Juliopolis (Nallıhan) gibi Antik kentlere bağlantı
sağlıyorlardı. Bu yüzden ana güzergâh olmasalar da özellikle tehlike
anlarında iki ana yol arasında askeri amaçlı alternatif yol olarak
kullanılıyor olmalılardı.
Bizden önce ve sonra bölgede yapılan incelemeler sırasında ve 2010
yılı araştırmalarımızda gerek sit alanlarında gerekse çevre bölgelerde
dağınık olarak çok sayıda kitabe bulunmuştur. Bunların büyük
bölümünü mezar kitabeleri oluşturur. Bunun yanı sıra az sayıda
onurlandırma ve adak kitabeleri de vardır. Bu kitabeler bize bölgenin
sosyal, kültürel, dini, ekonomik ve siyasi yapısı hakkında bilgiler
vermektedirler.
Mudurnu’daki yerleşimlerin bugün olduğu gibi Antik Çağ’da da
tarıma ve hayvancılığa bağlı bir ekonomilerinin olduğunu gerek taş
eserlerden gerekse kitabelerden yola çıkarak söyleyebiliriz. Hatta
Yazılar’da (Topallar) bulunan üçgen alınlıklı bir stelde geçen
Bennarches kelimesinden bölgede hasadın iyi olması için Zeus
Bennios adına kurban ve hasat bayramı düzenlendiği anlaşılmaktadır
(Ortaç, 2012: 139, Resim 4; Dönmez Öztürk, 2014b: 646). Akdeniz
dünyasında şarap işliklerinden bilinen pres ağırlık taşları,
54
Mudurnu’da Roma İmparatorluk ve Bizans dönemlerinde karşımıza
çıkarlar ve o dönemlerin tarım teknolojisini yansıtırlar. II. Mahmut
Dönemi (1808- 1839) şer’iyye sicillerini inceleyen H. Sarı (1992: 136),
bağcılığın Osmanlı Dönemi’nde de Mudurnu’nun ekonomik
faaliyetleri arasında olduğunu saptamıştır. Tımaraktaş köyünde bir
evin önünde S. Şahin tarafından 1983 yılında bulunan, Marek ve
Adak (2016: 17, 18 No 23) tarafından yayınlanan kireç taşı bir stel
üzerinde Paraphylaks P. Aelius S-as onurlandırılmaktadır.
Paraphylaks, Marek ve Adak’a göre Mudurnu chorasının
güvenliğinden ve vergilerin toplanmasından sorumludur. Çobanlar
memnuniyetleri nedeniyle Paraphylaks P. Aelius S-as’ı onurlandırmış
görünürler. Bu yazıt çobanların ve çiftliklerin varlığının, dolayısıyla
hayvancılığın da yoğun bir şekilde yapıldığının göstergesidir.
55
Alpagut, Göncek, Karşıköy, Kurtlar ve Pelitözü köylerinde belgelenen
kitabelerde yerel isimlerin yanında Romalı ikinci isimlere rastlanması
ve Roma vatandaşlık hakkını gösteren unvanların olması, Roma
imparatorlarının Modrene halkını Romalılaştırma politikalarının bir
parçasıdır (Oktan, 2007: 63-66 no 4 ve 5; Dönmez Öztürk, 2012: 68;
Dönmez Öztürk, 2013: 34; Dönmez Öztürk, 2014b: 646, 647, 649;
Marek ve Adak, 2016: 22 no 30 ve 23, 24 no 33). Roma İmparatorluk
Dönemi’ne ait büyük boy mezar taşlarına çok sayıda rastlamamız
Şahin’in 1983’de Bithynia Bölgesi’nde yaptığı araştırmalarda da
ortaya koyduğu gibi özellikle MS 2. yüzyıldan sonra kentlerin yanı sıra
kırsal bölgelerin de ekonomik açıdan refah seviyelerinin arttığının bir
göstergesidir (Şahin, 1984: 115). Gülbay’a göre özellikle İmparator
Hadrian, Bithynia ve Mysia bölgelerinin kalkınması için katkı
sağlamıştır (Gülbay, 2016: 417).
Diğer ilçelerde olduğu gibi Mudurnu’da da Roma İmparatorluk
Dönemi’nde özellikle farklı epitetlere sahip tanrı Zeus
kutsanmaktadır. Zeus’un adının geçtiği kitabelerden örnekler
yukarıda verilmiştir. Kitabelerin yanı sıra tanrı Zeus, boğa başı, çift
balta gibi sembollerle de karşımıza çıkar. Kovucak’ta bulunan 20 cm
çapında, 41 cm yüksekliğindeki küçük yuvarlak sunağın dört yanında
çift balta kabartma olarak yapılmıştır (Ortaç, 2012: 136, Resim 10).
Altar bugün Mudurnu Merkez’de Arkeopark’ta sergilenmektedir.
Üzerinde bir tanrıya işaret eden herhangi bir kitabe yoktur. Bununla
birlikte çift balta Zeus’un sembolü olarak kabul edilir7.
Bölgede Zeus’un yanı sıra yerel kültlerin de olduğu söylenebilir.
Muhtemelen bölgenin yerel kültlerine ilişkin olabilecek bir heykel
parçası ya da kabartma parçasına Tavşansuyu köyü sınırları içinde
rastlanmıştır. Ancak eser çok tahrip olduğu için tasvirin konusu
anlaşılamamıştır. Heykelin/kabartmanın sol tarafında aşağıya sarkan
ucu düğümlü bir kurdele ve kurdelenin üst tarafında bereket
boynuzu başlangıcı vardır. Kurdelenin sağında iç içe V şeklinde
kıvrımlar görülür. Bu kıvrımlar bir büste ait elbisenin göğüs kısmına
ait olabilirler. Tımaraktaş’ta 1983 yılında S. Şahin tarafından bir evin
önünde tespit edilen ve daha sonra Marek ve Adak (2016: 16, 17 No
22) tarafından yayınlanan Roma İmparatorluk Dönemi’ne ait
mermer bir altarın üzerindeki kitabede tanrıça Lotiane’nin ismi
geçmektedir. Tanrıçanın ismine literatürde daha önce rastlanmadığı
için, Marek ve Adak tarafından Lotiane’nin yerel bir tanrıça olduğu
düşünülmektedir. Yeniceşeyhler köyü camisinde bulunan altar
üzerindeki kitabe civarda bir kutsal alan, dolayısıyla Antik bir köy
yerleşiminin olduğunu gösteriyor. Ancak bu kutsal alanın hangi
tanrıya ait olduğu kitabeden anlaşılamamaktadır (Öztürk, 2016: 289
nr. 2, 290).
Bostancılar köyü Ballar Mahallesi’nde bir ahırın temel duvarı içinde
yer alan dikdörtgen blok üzerindeki baş tarafı eksik ve sol tarafı
kısmen tahrip olmuş bir yazıt, Kokkinia (1999: 202 vd.) tarafından
bölgede Antik Çağ mezar gelenekleriyle alakalı görünür. Kokkinia
yazıtta bir kelimeyi, emir kipi formunda [rodize]sthai şeklinde
tamamlar. Kokkinia’ya göre Grekçe yazılan bu yazıtın üçüncü ve
onuncu satırlarından anlaşıldığı kadarıyla mezar için her yıl Latin
Rosalia - Rosatio Bayramının Yunan yorumu olan Rodismos (Rosalia
Bayramı) gerçekleştirilecektir. Ayrıca yazıta göre mezarın bir
başkasına satılmasına izin verilmemiştir ve mezar sahibinin annesi
Aquilina’nın anılması talep edilmiştir. Bunlar için ilgilenecek kişi
mezar sahibi tarafından özgür bırakılan biri olmalıdır. Rodismos
(Rosalia) Bayramına Bithynia Bölgesi’ndeki yazıtlarda sıklıkla
7 Tanrı Zeus, Klaudiupolis’de de yazıtlarda Erkeios, Bronton, Kaouatrenos,
Eienkimos, Soter gibi çeşitli epitetleri ile karşımıza çıkan sevilen bir tanrıdır
(Becker Bertau, 1986: 21, dipnot 13).
56
57
karşılaşılmaktadır. Rodismos’un komşu kentlerden Nikaia’da ve
Klaudiupolis’de de kutlandığı burada bulunan yazıtlardan (Nikaia’da
6, Klaudiupolis’de 1 yazıt) anlaşılmaktadır. Kitabenin başı olan birinci
ve ikinci satırlar oldukça bozuktur ve çok az harf okunabilmektedir.
Kokkinia okunabilen harflerden ve bölgedeki benzer konulu
yazıtlardan yola çıkarak bu kısımda, mezar sahibinin Rodismos’un
gerçekleşebilmesi için en azından bir arazi bağışlamış olduğunun
anlatıldığını tahmin eder. Olası bu arazinin adı Tu- harfleri ile
başlamaktadır, ancak kelimenin gerisi bozulmuştur. Yılda bir kez
kutlanan bu bayram sırasında kurban, tören yemeği, mezarın
güllerle (çiçeklerle) süslenmesi ve ölülerin anılması gerçekleştirilir.
Kokkinia’nın araştırmalarına göre bu bayram daha sonra Hıristiyanlar
tarafından da benimsenir. Benzer şekilde mezarın satılamayacağını
gösteren bir ifade, Kurtlar köyünde bulunan bir mezar kitabesinde
de görülmektedir (Oktan 2007: 63-65 no 4). Bu da göstermektedir
ki, Roma İmparatorluk Dönemi’nde burada mezarlar başkalarına
satılabilmekteydi. Ancak anlaşılan yerel yönetime ödenen para ya da
verilen mal karşılığında mezarlar başkalarına devredilmiyordu ve
korunuyordu. Bu da o dönem insanlarının öldükten sonraki ebedi
istirahatgâhlarına verdikleri önemi yansıtmaktadır. Böyle yazıtlara
Oktan’ın verdiği bilgiye göre Bithynia ve Thrakia bölgelerinde
rastlanmaktadır.
Arkeolojik kalıntılarla belgeleyebildiğimiz Doğu Roma İmparatorluk
Dönemi, yazılı kaynaklarda da karşımıza çıkar. Bu kaynaklar bize aynı
zamanda bölgede değişen dini, kültürel ve siyasi yapıya ilişkin bilgiler
de verir. Yazılı kaynaklar bize ilk olarak 4/5. yüzyıldan sonra bölgede
Hıristiyanlığa ilişkin bilgiler veriyorsa da, bu tarihlerden çok evvel
Erken Roma İmparatorluk Dönemi’nden itibaren Mudurnu’da
Hıristiyanlık gizli olarak yayılmaya başlamış olmalıdır. Gürçam (eski
adı Kocababaz) köyü Mudurnu merkezden karayolu ile yaklaşık 5 km
uzaklıkta Babas kaplıcalarına yakın bir konumdadır. Bugün köye
giden asfalt yolun hemen kenarında kaya sığınakları/barınakları
mevcuttur. Mudurnu’da her ne kadar Phryg Dönemi bir Kybele
heykeli bulunsa da ve Phryg kültürü etkisi Roma İmparatorluk
Dönemi’nde görülse de bu kaya mekânlar, benim görüşüme göre
Phryg kaya mezarları ya da anıtları değillerdir. Buradaki kaya
barınakları 3 katlıdır. Buradan Mudurnu’ya ulaşan bir tünelin olduğu
ve bizzat bu tünelden geçtikleri bilgisini köylüler vermişlerdir. Ancak
bizim girdiğimiz iki oda bir tünele açılmamaktadır. Biraz yukarıda
kalan büyük girişe ise kayaların kopması nedeni ile ulaşılamamıştır.
Girdiğimiz odalardan küçük bir baca ile alt kattaki odaya
inilmektedir. Bu bacaların ağzı da taşlarla kapanmıştır. Mudurnu’nun
güneydoğusunda yer alan Seben İlçesi Kaşbıyıklar köyü, Muslar
Mahallesi’nde, Solaklar köyünde ve Çeltikdere Vadisi’nde de ve
Kıbrıscık’ta benzer kaya sığınakları mevcuttur (Konukçu, 1993: 7;
Kozdere ve Güneş, 1998: 126; Ortaç, baskıda). İncelediğimiz gerek
Mudurnu’daki gerekse Seben’deki odaların formları ve ölçüleri,
bunların devamlı kullanılabilecek yaşam konforuna sahip normal bir
ev/yerleşim alanı olmaktan çok; Hıristiyanlığın henüz kabul
görmediği ve Hıristiyanların istenmediği hatta yakalanarak
mahkeme edildikleri dönemde Hıristiyanlığı seçenlerin geçici süreyle
sığındıkları barınaklar olabileceklerini gösterir. Bithynia Eyalet Valisi
Plinius, İmparator Traian’a (MS 98-117) yazdığı mektupta
Hıristiyanlardan duyulan rahatsızlığı açık bir şekilde dile getirmiştir
(Marek, 2003: 118-121). Bununla birlikte Hıristiyanlığın resmi olarak
kabul olmasından sonra, çevredeki buluntulardan ve köyün eski
adından anlaşıldığı kadarıyla bölgede Hıristiyanlık Dönemi yapıları
inşa edilmiş olmalıdır. Kaya sığınaklarının civarında Roma ve Bizans
Dönemlerine tarihlenebilecek taş eserler bulunmaktadır. Köseler
Mahallesi’nde çift yarım sütun fil ayağı, Kurtlar Mahallesi’nde
Bithynia tipi sütun formlu mezar taşı, Köseler ile Merkez mahalleleri
arasında yolun kenarında yivsiz bir sütun tamburu ve Emek
Mahallesi’nde üzerinde kazıma tekniği ile motiflerin yapılmış olduğu
blok sayılabilir. Saydığım son blok üzerinde ortada sekize bölünmüş
büyük merkezi bir daire ve iki yanında birer küçük daire ile daireler
arasında bir kuş tasviri bulunmaktadır. Haç ve kuş betimli bu bloğun
cephesi de inci dizisi, urgan ve yaprak sırası ile bezenmiştir. Bu
bezeme sıralarının orta kısmı yine sekize bölünmüş daireyle
süslenmiştir. Bu blok, üzerindeki tasvirler nedeniyle Hıristiyanlık
Dönemi’ne tarihlenmektedir8. Blok bugün Arkeoparkta yer alır. Çift
yarım sütun fil ayağı da kiliselerde özellikle kemer taşıyıcısı olarak
kullanılmaktadır. Köyün eski adının Kocababaz olması da burada
Hıristiyanlık Dönemi bir yapının olduğu görüşünü desteklemektedir.
Bunların dışında Keçikıran ve Çepni köylerinde bulduğumuz,
kiliselerde kullanılan altar masası kaideleri de civarda Hıristiyanlık
8 Benzer şekilde ortadaki haçın iki yanında kuş motifi Ravenna’da MS 6.
yüzyılda karşımıza çıkar (Koch, 1991: 178, Resim 12).
58
Dönemi dini yapılarının olduğuna işaret eder. Çepni’de bulunan
bloğun yüzeyinde kare yuvaların arasında bir haç kabartması da
bulunmaktadır.
Gürçam’daki kaya barınakları Hıristiyanlığın henüz resmi olarak
kabul görmediği hatta yasaklandığı erken Roma İmparatorluk
Dönemi’nden itibaren bölgede inanç sisteminin değiştiğini,
Hıristiyanlığın pagan kültlerin yanı sıra kabul görmeye başladığını
gösterir. Muhtemelen Paulus’un MS 1. yüzyılda hemen güney
sınırdaki Galatia Bölgesi’nde Hıristiyanlığı yaymak için yaptığı geziler
ve faaliyetler bu bölgede de etkili olmuştur. Zira 1855’e ait bir
Osmanlı arşiv belgesinde Seben, Kıbrıscık ve Mudurnu bölgeleri
birlikte Pavli-i Bolu şeklinde adlandırılmaktadır (Sezen, 2017: 669).
Bu üç bölgenin de benzer formlarda kaya sığınıklarına sahip olması
ve üçünün birlikte bu adı alması dikkat çekicidir ve düşüncemi
doğrular niteliktedir. 1881yılına ait bir Osmanlı arşiv belgesinde ise
aynı bölge Çarşamba adıyla anılır. Elde ettiğimiz bilgilere göre haç
bezemeli taş eserler ve MS 4/5 yüzyıl kilise kayıtları Hıristiyanlığın
burada güçlendiğinin ve Modrene’nin bu tarihten itibaren bir
piskoposluk merkezi haline geldiğinin belgeleridir.
59
Mudurnu’da rastladığımız arkeolojik eserlerin tipolojik çeşitliliğine
ve özelliklerine baktığımızda, Modra ya da Modrene Roma
İmparatorluk Dönemi’nde özellikle batı bölgeleriyle özellikle Nikaia
ile ilişkili görünür. Bununla birlikte kuzeydoğuda Klaudiupolis ile de
benzerlikleri vardır. Dolayısıyla Modrene büyük kentlerin arasındaki
konumunu iyi kullanarak özellikle 2. ve 3. yüzyıllardan itibaren hem
ekonomik anlamda hem de siyasi anlamda güçlenmiş, bununla
birlikte tarıma dayalı kırsal yerleşim yapısı ve yaşam tarzı devam
etmiş görünür. Bizans Dönemi’nde bir piskoposluk olmasına karşın
sanatsal yönden özenli ve kaliteli Bizans eserleri çok fazla değildir.
Bölgenin tarihi ve kültürü konusundaki bilgilerimizin artması için
bölgede yüzey araştırmalarının belli aralıklarla tekrarlanmasına ve
saptanan yerleşim alanlarında ve kalelerde ya da karakollarda
bilimsel arkeolojik kazıların yapılmasına ihtiyaç vardır.
Kaynakça
Adak, Mustafa vd. (2008). “Neue Inschriften im Museum von Bolu
(Bithynion/Klaudiupolis)”, Gephyra, S. 5, s. 73-120.
Arslan, Melih ve Metin, Mustafa (2004). “Yeni Bir Kybele heykeli”,
Anadolu/Anatolia, S. 26, s. 1-10.
Becker Bertau, Friedrich (1986). Die Inschriften von Klaudiu Polis,
Inschriften Griechischer Städte aus Kleinasien, S. 31, Bonn:
Avusturya Bilimler Akademisi Yayınları.
Belke, Klaus (1996). Paphlagonien und Honorias, Österreichische Akademie
der Wissenschaften philosophisch – historische Klasse
Denkschriften, 249. Band, Tabula İmperi Byzantini, S. 9, Viyana:
Avusturya Bilimler Akademisi Yayınları.
Belke,
Klaus (2013). “Bithynien. Historische und geographische
Beobachtungen zu einer Provinz in byzantinischer Zeit”, Neue Funde
und Forschungen in Bithynien. Asia Minor Studien, S. 69, Bonn: Dr.
Rudolf Habelt Yayınevi.
Diest, Walter v. (1889). Von Pergamon über den Dindymos zum Pontus, Dr.
A. Petermanns Mitteilungen, Ergänzungsheft 94, Gotha: Justus
Perthes Yayınevi.
Dönmez Öztürk, Filiz (2012). “Göynük ve Mudurnu’dan Yeni Yazıtlar I”,
Mediterranean Journal of Humanities, S. II/2, s. 67-78.
Dönmez Öztürk, Filiz (2013). “Bolu İli Mudurnu ve Göynük İlçeleri EpigraikTarihi Coğrafya Yüzey Araştırması – 2012”, Türk Eskiçağ Bilimleri
Enstitüsü Haberler, S. 35, s. 34-37.
Dönmez Öztürk, Filiz (2014a). “Bolu İli Göynük ve Mudurnu İlçeleri
Epigrafik, Tarihi-Coğrafi Yüzey Araştırması 2012 Yılı Çalışmaları”, (35.
Uluslararası Kazı Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu, 27-31
Mayıs 2013, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi - T.C. Kültür ve Turizm
Bakanlığı), içinde: Araştırma Sonuçları Toplantısı, S. 31/2, Muğla:
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Basımevi, s. 313-323.
Dönmez Öztürk, Filiz (2014b). “Erste Ergebnisse epigraphischer
Feldforschungen in Bithynien (Göynük und Mudurnu)”, içinde:
Cojocaru vd. (edl.), Interconnectivity in the Mediterranean and
Pontic World during the Hellenistic and Roman Periods, Cluj Napoca:
Mega Yayınevi, s. 641-661.
Dönmez Öztürk, Filiz ve Öztürk, Hüseyin Sami (2015). “Neue Inschriften aus
Göynük und Mudurnu II”, Philia, S. 1, s. 123-128.
60
Erkut, Selami (1987). Tarihte Mudurnu, Bolu: Bolu Kalkınma ve Tanıtma
Vakfı Yayınları.
Erkut, Sedat (2001). “Bolu ve Çevresinin M.Ö. II. Binyıldaki Durumu”, içinde:
Özgünel, Coşkun; Bingöl, Orhan; İdil, Vedat; Doruk, Seyhan; Görkay,
Kutalmış; Kadıoğlu, Musa (derl.), Günışığında Anadolu. Essays in
Honour of Cevdet Bayburtluoğlu, İstanbul: Homer Yayınevi.
Forlanini, Massimo (1977). “L’ Anatolia Nordoccidentale Nell’Impero Eteo”,
Studi Micenei ed Egeo-Anatolici, S. 18, s. 197-225.
French, David (1981). Roma Çağında Küçük Asya’daki Yollar ve Mil Taşları,
Fasikül 1: Hacı Yolu (Roman Roads and Milesstones of Asia Minor:
Fasc. I: the Pilgrim’s Road, Oxford: Ankara İngiliz Arkeoloji Enstitüsü
Yayınları.
French, David (1988). Küçük Asya’daki Roma Yolları ve Mil Taşları, Fasikül
2, Mil Taşı Ara Kataloğu 1. Bölüm (Roman Roads and Milesstones of
Asia Minor: Fasc. 2: An Interim Catalogue of Milesstones Part 1),
Oxford: Ankara İngiliz Arkeoloji Enstitüsü Yayınları.
Geçmişten Günümüze Mudurnu (1994). İstanbul: Mudurnu ve Köylerine
Hizmet Götürme Birliği.
61
Gülbay, Onur (2016). “Emperor Hadrian’s Reconstruction Projects in Mysia
and Bithynia”, içinde: Takmer vd. (edl.), Vir Doctus Anatolicus.
Studies in Memory of Sencer Şahin, İstanbul: Kabalcı Yayınları, s.
403-417.
Güneş, Mustafa Y. ve Kozdere, Güner (2006). “Mudurnu İlçesi, Dedeler –
Topallar Köyleri 2000 Yılı Kurtarma Kazısı Çalışmaları”, Mudurnulular
Derneği Bülteni, S. 1, s. 18.
İdil, Vedat (2000). “Eskiçağ’da Gerede (Krateia) ve Keçi Kalesi”, içinde:
Osmanlı Devleti’nin Kuruluşunun 700. Yılında Geçmişten Günümüze
Gerede Sempozyumu, Gerede: Gerede Kaymakamlığı Yayınları,
s.105-108.
Kahraman, Seyit Ali ve Dağlı Yücel (1999). Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi III.
Kitap, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Karauğuz, Güngör vd. (2010). Zonguldak Bölgesi Arkeoloji, Eskiçağ Tarihi ve
Coğrafya Araştırmaları, Konya: Çizgi Kitabevi Yayınları.
Karauğuz, Güngör ve Özcan, Ali (2010). Eskiçağda Zonguldak Bölgesi ve
Çevresi, Konya: Çizgi Kitabevi Yayınları.
Koch, Wilfried (1991). Kleine Stilkunde der Baukunst, München: Orbis
Yayınevi.
Kokkinia, Christina (1999). “Rosen für die Toten im griechischen Raum und
eine neue Rhodismos-Inschrift aus Bithynien”, Museum Helveticum,
S. 56, s. 202 – 221.
Konrapa, Zekai (1964), Bolu Tarihi, Bolu: Bolu Vilayet Matbaası.
Konukçu, Enver (1993). “Tarih Bölümü”, içinde: Cumhuriyetin 70. Yılında
Bolu, (yer yok): Bolu Gazeteciler Cemiyeti Yayınları, s. 5-24.
Kozdere, Güner ve Güneş, Mustafa Yaşar. (1998). “Kültür Bölümü”, içinde:
Bolu 1998 Yıllığı, Ankara: Bolu Valiliği Yayınları, s. 108-150.
Laflı, Ergün ve Zäh, Alexander (2008). “Archäologische Forschungen im
byzantinischen Hadrianupolis in Paphlagonien”, Byzantinische
Zeitschrift, S. 101, s. 681-713.
Marek, Christian (1997). “Grab-, Ehren- und Weihinschriften aus der
Gegend von Modrene (Mudurnu) in Bithynien”, Epigraphica
Anatolica, S. 28, s. 81-84.
Marek; Christian (2003). Pontus et Bithynia. Die römischen Provinzen im
Norden Kleinasiens, Mainz am Rhein: Philipp von Zabern.
Marek, Christian ve Adak, Mustafa, (2016). Epigraphische Forschungen in
Bithynien, Paphlagonien, Galatien und Pontos, Philia Suppl. 2,
İstanbul: Kabalcı Yayıncılık.
Neumann, Günter (1986). “Modrovanak”, Epigraphica Anatolica, S. 8, s. 52.
Oktan, Mehmet (2007). “Bithynia Bölgesi’nden Yeni yazıtlar”, OLBA, S. 15,
s. 59-71.
Ortaç, Meral (2011).“Bolu İli Yüzey Araştırması 2009”, (32. Uluslararası Kazı
Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu, 24-28 Mayıs 2010 İstanbul,
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı) içinde: Araştırma Sonuçları
Toplantısı, S. 28/1, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, s.
329-348.
Ortaç, Meral (2012). “Bolu İli Yüzey Araştırması 2010: Merkez ve Mudurnu
İlçeleri ile Köyleri”, (33. Uluslararası Kazı Araştırma ve Arkeometri
Sempozyumu, 23-28 Mayıs 2011 Malatya, Malatya İnönü
Üniversitesi - T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı), içinde: Araştırma
Sonuçları Toplantısı, S. 29/1 Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı
Yayınları, s. 129-154.
Ortaç, Meral (2013). “Bolu Merkez, Mudurnu, Yeniçağa ve Dörtdivan
İlçeleri Antik Çağ Tarım Teknolojisi: Pres Ağırlık Taşları (Lituslar)”,
içinde: G. Kökdemir (ed.), Prof. Dr. Orhan Bingöl’e 67. Yaş Armağanı,
Ankara: Bilgin Kültür Sanat Yayınevi, s. 407-432.
62
Ortaç, Meral (2014a) “Bolu İli Arkeolojik Yüzey Araştırması 2012: Mengen
İlçesi Çalışmaları”, (35. Uluslar arası Kazı Araştırma ve Arkeometri
Sempozyumu, 27-31 Mayıs 2013 Muğla, Muğla Sıtkı Koçman
Üniversitesi - T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı), içinde: Araştırma
Sonuçları Toplantısı, S. 31/1, Muğla: Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi
Basımevi, s.245-260.
Ortaç, Meral (2014b). “2013 Yılı Bolu İli Merkez ve Mengen İlçeleri
Arkeolojik Yüzey Araştırması”, (36. Uluslar arası Kazı Araştırma ve
Arkeometri Sempozyumu, 02-06 Haziran 2014 Zeugma Müzesi
Gaziantep, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı), içinde: Araştırma
Sonuçları Toplantısı, S. 32/2, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı
Yayınları, s. 1-22.
Ortaç, Meral (baskıda). “2017 Yılı Bolu İli Seben ve Merkez İlçeleri Arkeolojik
Yüzey Araştırması”, (40. Uluslar arası Kazı Araştırma ve Arkeometri
Sempozyumu, 7-11 Mayıs 2018 Çanakkale, Çanakkale Üniversitesi T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı), içinde: 36. Araştırma Sonuçları
Toplantısı (baskıda).
Önal, Güray (2007). “Sefaretname-i İran. Göynük, Mudurnu, Bolu, Gerede”,
Mudurnulular Derneği Bülteni, S. 2, s. 6-13.
63
Önal, Güray (2008). “Mudurnu Kalesi’nin Bir Tarafında Sur Olmadığını
Biliyor muydunuz?”, Mudurnulular Derneği Bülteni, S. 3, s. 25-27.
Özlü, Zeynel (2006). “Göynük (Bolu) Menzil Teşkilatı’nda Görev Yapan
Menzilciler”, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C. 8, S. 2, s.
1-13.
Öztürk, Hüseyin Sami ve Dönmez Öztürk, Filiz (2015). “Göynük ve
Mudurnu’dan Yeni Yazıtlar III”, Cedrus, S. 3, s. 243-256.
Öztürk, Hüseyin Sami (2015). “Bolu İli Göynük ve Mudurnu İlçeleri EpigrafikTarihi Coğrafi Yüzey Araştırmaları - 2014”, Türk Eskiçağ Bilimleri
Enstitüsü Haberler, S. 39, s. 30.
Öztürk, Hüseyin Sami (2016). “Göynük ve Mudurnu’dan Yeni Yazıtlar IV”,
Cedrus, S. 4, s. 287-297.
Pekman, Adnan (1987). Strabon Coğrafya Anadolu (Kitap: XII, XIII, XIV),
İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları.
Perrot, Georges vd. (1862), Exploration archéologique de la Galatie et de la
Bithynie, d’une part de la Mysie, de Phrygie, de la Cappodoce et du
Pont, I-II, Paris: .Rue Jacob Enstitüsü Yayınları.
Ramsay, William M. (1960). Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası. Çev: Mihri
Pektaş, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi.
Ruge,
W. (1910). “Gallos”, Real-Encyclopädie der classischen
Altertumswissenschaft, S. 13, Stuttgart: J. B. Metzler Kitabevi
Yayınları, s. 674.
Ruge,
W. (1932). “Modra”, Real-Encyclopädie der classischen
Altertumswissenschaft, S. 15, Stuttgart: J. B. Metzler Kitabevi
Yayınları, s. 2333.
Sarı, Hüseyin. (1992). “II. Mahmud Döneminde Mudurnu’da Fiyat
Hareketleri ve Kentin Genel Giderleri”, Ankara Üniversitesi Dil ve
Tarih Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, S.
28, cilt 17, 135-153.
Sezen, Tahir (2017). Osmanlı Yer Adları, Ankara: T.C. Başbakanlık Devlet
Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayın No: 26.
Sölch, Johann (1911). “Modrene, Modroi und Gallus”, Klio, S. 11, s. 393414.
Şahin, Sencer (1978). Inschriften griechischer Städte aus Kleinasien,
Bithynische Studien, S. 7, Bonn: Rudolf Habelt Yayınevi.
Şahin, Sencer (1981). Katalog der antiken Inschriften des Museums von
Iznik (Nikaia), Bölüm II/1, Inschriften griechischer Städte aus
Kleinasien, S.10/1, Bonn: Rudolf Habelt Yayınevi.
Şahin, Sencer (1982). Katalog der antiken Inschriften des Museums von
Iznik (Nikaia), Bölüm II/2, Inschriften griechischer Städte aus
Kleinasien, S.10/2, Bonn: Rudolf Habelt Yayınevi.
Şahin, Sencer (1984), “1983 Yılında Bithynia ve Lycia – Pamphylia’da Yapılan
Epigrafi ve Tarihi Coğrafya Araştırmaları”, (6. Uluslararası Kazı
Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu 16-20 Nisan 1984 İzmir, T.C.
Kültür ve Turizm Bakanlığı), içinde: Araştırma Sonuçları Toplantısı, S.
2, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, s. 113-117.
Şahin, Sencer (1986a) “Studien über die Probleme der historischen
Geographie des nordwestlichen Kleinasiens I. Strabon XII 3, 7 p 543.
Der Fluss Gallos, die Stadt Modr<en>e in Phrygia Epiktetos und die
Schiffbarkeit des Sangarios”, Epigraphica Anatolica, S. 7, s. 125-152.
Şahin, Sencer (1986b). “Studien über die Probleme der historischen
Geographie des nordwestlichen Kleinasiens II. Malagina/Melagina
am Sangarios”, Epigraphica Anatolica, S. 7, s. 153-167.
Şahin, Sencer (1987a). “Phrygia Epiktetos”, (8. Uluslararası Kazı Araştırma
ve Arkeometri Sempozyumu 26-30 Mayıs 1986 Ankara, T.C. Kültür
ve Turizm Bakanlığı), içinde: Araştırma Sonuçları Toplantısı, S. 4,
Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, s. 265-268.
64
Şahin, Sencer (1987b). Katalog der antiken Inschriften des Museums von
Iznik (Nikaia), Bölüm II/3, Inschriften griechischer Städte aus
Kleinasien, S.10/3, Bonn: Rudolf Habelt Yayınevi.
Şahin, Mustafa vd. (2011). “Bursa ve Çevresi Yüzey Araştırması - 2009 Keles ve Orhaneli –“, (32. Uluslararası Kazı Araştırma ve Arkeometri
Sempozyumu, 24-28 Mayıs 2010 İstanbul, T.C. Kültür ve Turizm
Bakanlığı), içinde: Araştırma Sonuçları Toplantısı, S. 28/1, Ankara:
Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, s. 99-114.
Taeschner, Franz (1924). Das anatolische Wegenetz nach osmanischen
Quellen, Türkische Bibliothek, S. 22, Leipzig: Mayer & Müller
Yayınevi.
Taeschner, Franz (1926). Das anatolische Wegenetz nach osmanischen
Quellen II. Band, Türkische Bibliothek, S. 23, Leipzig: Mayer & Müller
Yayınevi.
Tunçay, Hüseyin (2016). Bolunun Saklı Cenneti Seben, Ankara: Seben
Belediyesi Yayınları.
Ulugün, Yavuz F. vd. (2007). Kocaeli ve Çevresi Tarihi II. Roma Dönemi
Bithynia, İzmit: KYOD Tarih Yayınları.
65
Waelkens, Marc (1986). Die kleinasiatischen Türsteine. Typologische und
epigraphische Untersuchungen der kleinasiatischen Grabreliefs mit
Scheintür, Mainz am Rhein: Philipp von Zabern.
Wilson, David Raoul (1961). The Historical Geography of Bithynia,
Paphlagonia and Pontus in the Greek and Roman Periods: a new
survey with particular reference to surface remains still visible.
Oxford Üniversitesi: Yayınlanmamış Doktora tezi.
Yıldırım, Tayfun (2001). “A Group Of Hittite Bronze Objects From The Seben
District Of Bolu”, Anatolica, S. 27, s. 127-144.