İçimizdeki Şeytan Quotes

Rate this book
Clear rating
İçimizdeki Şeytan İçimizdeki Şeytan by Sabahattin Ali
21,508 ratings, 4.31 average rating, 992 reviews
İçimizdeki Şeytan Quotes Showing 1-30 of 105
“İçimizde şeytan yok... İçimizde aciz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var...”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan
“Kalabalık beni sahiden sıktı. Ben ikide birde böyle oluyorum, bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil… İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile… Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımdan küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birilerini arıyorum. Bütün bu beynimde geçenleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman nasıl hazin bir hal aldığımı tasvir edemezsiniz. Kış günü sokağa atılmış bir kedi gibi kendimi zavallı hissediyorum.”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan
“Birbirimize rastlamadan evvelki hayatımız sahiden birbirimizi aramaktan başka bir şey değilmiş... Ne aradığımızı bilmeden aramak... Şimdi içim rahat, aradığını bulan ve başka bir şey istemeyen biri gibi sükunet içindeyim... Dünyada bundan büyük bir saadet olur mu?”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan
“İyilik demek kimseye kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir.”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan
“İnsanların en zayıf tarafları, sormadan, araştırmadan, düşünmeden, kafalarını patlatmadan inanmak hususundaki hayret verici temayülleridir.”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan
“Demek hayat böyle iki adım ilerisi bile görülmeyen sisli ve yalpalı bir denizdi. Tesadüflerin oyuncağı olacak olduktan sonra ne diye bir irademiz vardı? Kullanamadıktan sonra göğsümüzü doldurn hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı?”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan
“Kendi ruhunun pisliğini bu kadar yakından gören bir adam başkalarının temiz olacağına inanabilir mi?”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan
“Artık korkuyorum. Saadetin bizi korkutacak kadar çok ve kesif olması nedir bilir misiniz?”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan
“Bir gün, belki on sene oluyor, bir hocam bana: "Zekanı mirasyedi gibi harcıyorsun!" demişti. Doğru... Zekamı har vurup harman savurdum ve nihayet iflas ettim... Hiçbir şeyim kalmadı... Ben zekayı radyum gibi bitip tükenmez bir cevher sanıyordum...”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan
“Hayat beni sıkıyor..." dedi. "Her şey beni sıkıyor. Mektep, profesörler, dersler, arkadaşlar... Hele kızlar... Hepsi beni sıkıyor... Hem de kusturacak kadar..."
Bir müddet durdu. Eliyle gözlüğünü oynattı ve devam etti: "Hiçbir şey istemiyorum. Hiçbir şey bana cazip görünmüyor. Günden güne miskinleştiğimi hissediyorum ve bundan memnunum. Belki bir müddet sonra can sıkıntısı bile hissedemeyecek kadar büyük bir gevşekliğe düşeceğim. İnsanlar bir şey yapmalı, öyle bir şey ki... Yoksa hiçbir şey yapmamalı. Düşünüyorum: Eliminizden ne yapmak gelir? Hiç!... Milyonlarca senelik dünyada en eski şey yirmi bin yaşında. Bu bile biraz palavralı bir rakam. Gecen gün bizim felsefe hocasıyla konuşuyordum. Lafı gayet ciddi tarafından açtım ve 'hikmeti vücudumuz'u araştırmaya çalıştım. Dünyaya ne halt etmeye geldiğimiz sualine o da cevap veremedi. Yaratmak zevkinden, hayatin bizatihi bir hikmet olduğu hakikatinden dem vurdu, fakat çürük. Ne yaratacaksın? Yaratmak yoktan var etmektir. En akillimizin kafası bile bizden evvelkilerin depo ettiği bir suru bilgi ve tecrübenin ambarı olmaktan ileri geçemez. Yaratmak istediğimiz şey de bu mevcut malları seklini değiştirerek piyasaya sürmekten ibaret. Bu gülünç is bir insani nasıl tatmin eder bilmiyorum. Bizde ziyasını beş bin senede gönderen yıldızlar varken, en kabadayısı elli sene sonra kütüphanelerde çürüyecek ve nihayet beş yüz sene sonra adi unutulacak eserler yazarak ebedi olmaya çalışmak yahut üç bin sene sonra kolsuz bacaksız, bir müzede teshir edilsin diye ömrünü çamur yoğurmak ve mermere kalem savurmakla geçirmek bana pek akilli isi gibi gelmiyor." Sesine mühim bir eda vererek ağır ağır mırıldandı: "Bana öyle geliyor ki, hakikaten yapabileceğimiz bir tek is vardır, o da ölmek. Bak, bunu yapabiliriz ve ancak bu takdirde irademizi tam bir şey yapmakla kullanmış oluruz. Ben ne diye bu isi yapmıyorum diyeceksin! Demin söyledim ya, müthiş bir gevşeklik içindeyim. Üşeniyorum. Atalet kanunu icabı sürüklenip gidiyorum. Eeeeh.”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan
“İstanbul'dan ayrılmak istemiyoruz fakat senede kaç defa kütüphaneye gideriz? üç beş cadde ile bir o kadar da kahveden başka ne biliriz? fikir hayatı, fikir hayatı diyoruz... en kabadayımız bile gevezelikten başka ne konuşuyor? kahve münakaşalarıyla zihnimizi inkişaf ettirdiğimizi sanmakla pek akıllıca bir iş yaptığımıza kani değilim... bizi buraya asıl bağlayan bir alışkanlıktır... biz burada maksatsız yaşamayı ve boş beyinle dolaşmayı tatlı bir meşgale haline getirmek yolunu keşfetmişiz... hepimizi istanbul'a bağlayan sadece bu... burada insan, kafasını zerre kadar işletmeden mütefekkir bir kimse olduğuna inanmak ve buna başkalarını da inandırmak imkanına malik... bu şehrin ve buradaki muhitlerin dayanılmaz cazibesi işte bundan ibaret!...”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan
“İnsanların en zayıf tarafları, sormadan, araştırmadan, düşünmeden, kafalarını patlatmadan inanmak hususundaki hayret verici temayülleridir. Dünyadaki yalancı peygamberleri yetiştirmek ve beslemek için en iyi gübre, işte bu bilmeden inanmak için çırpınan kalabalıktır.”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan
“Hiçbiri insanı insan yapan şeyin şahsiyet olduğunu, bütün ilimlerin, bütün tecrübelerin yalnız bunu temine yaradığını anlamamıştır.”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan
“Sana kızgın değilim.Sana kızmayacak kadar seni iyi tanıyorum.Sonra seni seviyorum.Neden sevdiğimi bilmeden seviyorum.Bu sevgiyi her gittiğim yere beraber götüreceğim.Allahaısmarladık.”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan
“Sana ahlak vaazı verecek değilim. Yalnız, benim gibi eş dost arasında akıllı geçinen bir insanın nasıl olup da bu kadar manasız ve bomboş bir gençlik geçirdiğine herkesten evvel kendimin hayret ettiğimi söyleyeceğim… Evvela bunun farkında değildim. Kendilerini derecesiz bir zeka ve kabiliyete sahip sayan arkadaşların arasında, mukaddes ve mağrur bir aptallığa sırtımı vererek yaşıyor ve sırf bununla mühim bir şey yaptığımı sanıyordum. Ne gayem, ne düşüncem vardı. Zekam bütün kuvvetini, içinde bulunduğu ana sarf ediyordu. Yerinde bir cevap, keskin bir nükte bütün hakikatlere bedeldi. Böyle günü birlik bir fikir hayatının tabii bir neticesi olarak tezatlara, manasızlıklara, hatta edepsizliklere düşüyordum. İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum; müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın bir uydurması… içimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu… İçimizde şeytan yok… İçimizde aciz var… Tembellik var… İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var… Hiçbir şey üzerinde düşünmeye hatta bir parçacık durmaya alışmayan gevşek beyinlerimizle kullanmaya lüzum görmeyerek nihayet zamanla kaybettiğimiz biçare irademizle hayatta dümensiz bir sandal gibi dört tarafa savruluyor ve devrildiğimiz zaman kabahati meçhul kuvvetlerde, insan iradesinin üstündeki tesirlerde arıyoruz.”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan
“Oğlum, sen dünyada ne kadar antikalık yapmak isteresen hayat önüne o kadar gündelik hadiseler çıkarıyor. Korkuyorum ki bu, ömrünün sonuna kadar böyle devam edecek ve sen dünyanın parmağını ağzında bırakacak bir iş beceremeden rahmeti rahmana kavuşacaksın.”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan
“Sen şimdi bu sözlerinle benim kararımı takviye ettin...Sana teşekkür borçluyum evlat...Bana dünyanın hakikaten suratına tükürülmeye bile değmez olduğunu ve bu dünyada suratına tükürülmeyecek bir tek, ama bir tek insan bile bulunmadığını sağlam bir şekilde ispat ettin.Böyle biri mevcut olsa o sen olurdun ve şimdi buraya gelinceye kadar içimde bir şüphe vardı.Şu kainatta belki bir de iyi taraf vardır,fakat görmek bize nasip olmuyor diyor ve seni düşünüyordum.Bir daha teşekkür ederim.Beni boş hayallerle avunmaktan,yaptığıma pişman olmaktan kurtardın.Ben de kendimi adam tanır birşey zannederdim.Senin suratına bakınca melanet dolu ruhunu göreceğime yüreği çarpan bir insan görüyordum.Nah,bunak kafa...”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan
“Zannediyorsun ki, hepimiz birer makineyiz ve evvelden kurulduğumuz gibi işleriz. Bir yerde bir bozukluk oldu mu, derhal orayı sökup atmak lazım!.. En kuvvetli insanın bile bazan ne kadar zayıf anları, istediğinin tam aksini yapmaya mecbur olduğu dakikaları bulunduğunu nasıl inkar edebiliriz?”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan
“Tesadüflerin oyuncağı olacak olduktan sonra ne diye bir irademiz vardı? Kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızdaki düşünceler neye yarardı?”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan
“Kendilerinde bir şeyler bulunduğunu vehmeden bütün acizlerin hiç şaşmadan bu basit çareye: Karanlık ve karışık olmak suretiyle derin ve manalı görünmek hilesine başvurduklarını unutuyoruz.”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan
“Birdenbire boğazına hafif bir gıcık geldiğini ve gözlerinden farkında olmadan yaşlar boşanmaya başladığını hissetti. Bu, öyle hummalı, hıçkırıklı, buhranlı bir ağlayış değildi. Bir yerde biriktiği anlaşılan gözyaşları, kendilerine dökülecek bir mecra bulmuşlar, gayet sakin, hatta biraz tatlı bir şekilde iki yanağından yastığa süzülüyorlardı.”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan
“Görüyorsun ki hepsi hayata birer miktar kin borçlu. Hepsi çocukluklarından beri mahkum oldukları kuvvete hasret çekerek ve kendilerini yiyerek bu hale gelmişler. Hakikaten kuvvet sahibi olanlara haset ve imkansızlıkla baka baka nihayet kuvveti en büyük, en tapılmaya layık mevcudiyet olarak kabul etmişler... Bu gibi fikirleri doğuranlar, daima, ezilmeye, yok olmaya mahkum olduklarını hisseden zümrelerdir. Bağırırlar, çağırırlar, ellerine fırsat geçerse suni olarak sahip oldukları bu iktidarı en vahşi şekilde kullanmaya kalkarlar; fakat nihayet hayatın ebedi kanunlarının pençesi altında çiğnenir ve mahvolurlar...”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan
“Dostlarımız, âmirlerimiz, işlerimiz, derslerimiz var… Allah kahredesi hayatımız var!..”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan
“Acaba dünyada benim kadar manasız şeyler düşünen var mıdır ?Bir de utanmadan akıllı geçiniyoruz.”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan
“İnsan oturduğu odanın duvarlarından biri yok oluvermiş gibi bir noksanlık, bir çıplaklık duyuyor, bir gün evveline kadar kolumuz, bacağımız gibi pek tabii surette mevcut olan bir şeyin birdenbire hiç olmasına inanmak istemiyordu.”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan
“Bu adamların hepsi büyük bir tezat ve ikilik içinde çırpınıyorlar. Hiçbiri sırtında taşıdığı ve muhafazaya mecbur olduğu mevki veya paye ile ahenk halinde yaşamıyor. Kafaları, zeka itibariyle olsun, yarım yamalak bilgileri itibariyle olsun, merhamete muhtaç bir halde. Şahsiyetleri kırpıntı bohçası gibi. Her şeyleri iğreti, her vasıfları, her kanaatlari iğreti... Basit bir insan, mesela hiç okuması yazması olmayan bir köylü, bir amele, lalettayin bir adam bunlardan çok daha mükemmel bir bütündür. Çünkü o adam, mesela Hasan ağa, Hasan ağa olarak düşünür, böyle yaşar. Hükümleri hayatın verdiği birtakım tecrübelerin neticesidir ve kendine göredir. Konuşurken karşısında Hasan ağadan başka kimse yoktur. Fakat bu efendilerin hiçbiri kendisi değildir. Fikir diye ortaya attıkları her şey, kafalarına rastgele doldurdukları hazmedilmemiş, acayip, birbirine zıt bilgilerin tahrip edilmiş şekillerinden ibarettir. Mesela Mehmet beyle asla Mehmet bey olarak konuşmaya imkan bulamazsın. Siyasetten bahsedecek olsan karşında şu Fransız gazetesinin veya bu diktatörün nutkunu bulursun... Müzik lafı açsan bilmem hangi gavurun kitabı veya hangi Müslümanın makalesiyle karşılaşırsın... Beğendiği yemeği söylerken bile Mehmet bey değildir. Mühim adamların nasıl yemekleri beğenmesi lazım geldiğini düşünmeden bir şey diyemez.”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan
“Hayat bir katakulliden ibarettir.”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan
tags: hayat
“Bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret falan değil.. İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile. Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımda küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Taşıp dökülecek kadar kendi kendimi doyurduğu mu hissediyorum. Kafamda hiçbir şeyle değişilmesi mümkün olmayan muazzam hayaller, bana her şeylerden daha kuvvetli görünen fikirler birbirini kovalıyor. Fakat sonra birden bire etrafımda bana yakın birini arıyorum. Bütün bu beynimde geçen şeyleri teker teker uzun uzun anlatacak birini. Sokağa fırlıyorum. Bir tek çehre görsem de yanında yürüsem, hiç ses çıkarmadan yürüsem diyorum. Halbuki ara sıra karşılaştığım ahbapları görmemezliğe geliyorum. Hiçbiri bana bu anda yardıma çağrılacak kadar yakın görünmüyor. Bilmem beni anlıyor musunuz?”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan
“Ben bu içimdeki melun şeytanı bir müddet daha gezdirir ve sonra her şeye bir son veririm.Niçin seni beraber sürükleyeyim? Ne kadar ayrı insanlar olduğumuz meydanda...Bütün bu farklara rağmen seni böyle çılgınlar gibi sevişim de herhalde bu şeytanın bir oyunu olacak...Sonra herşey günden güne daha fena oluyor.Şimdiye kadar asla yapmadığum,yapacağımı aklıma bile getirmediğim işler oldu.Ben senin yanında böyle uzanıp sahici bir insan gibi sözler söyleyecek bir mahluk değilim.”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan
“Şimdi bakıyorum,yüzünüz hiç de fena bir kıza benzemiyor.Fakat yaptıklarınızı kendiniz beğeniyor musunuz ?”
Sabahattin Ali, İçimizdeki Şeytan

« previous 1 3 4