13 yaşındaki Jamie Miller’ın bir sınıf arkadaşını öldürmekle suçlanmasının ardından gelişen olaylar, suçun bireysel ve toplumsal boyutlarını ele alırken, aile içindeki kırılganlıkları, bireyin şiddete eğiliminin hangi dinamiklerle şekillendiğini, çocukların suçla ilişkilendirilme biçimlerini ve adalet sisteminin çocuk suçlulara yaklaşımını irdeliyor. Yanı sıra toksik maskülinite ve dijital çağın toplumsal etkilerini incelerken, izleyiciyi hem empati kurmaya hem de eleştirel düşünmeye teşvik ediyor.