bi ıhlamur yapayım mı ben sana abi, he abi? :)
ilk bölümlerin outrosunda ferdi özbegenin anılması cok hosuma gitti.
“gercekti, degil mi? sen ve ben. uzun zaman önceydi. ikimiz de daha cocuktuk ama birbirimizi gercekten sevdik degil mi?”
“dün gece uyuyamadım. cünkü iliskimizin bittigini biliyorum. artık acı duymuyorum. cünkü yasadıklarımızın gercek oldugunu biliyorum ve ileride uzak bir yerlerde, yeni hayatlarımızda birbirimizi görürsek sana nese ile gülümseyecegim. ve o yazı agacların altında nasıl gecirdigimizi hatırlayacagım. birbirimizden ögrenerek ve sevgiyle büyüyerek.”
“sence askımız mucizeler yaratabilir mi?”
…sadece alıntı ile bitirmek istemedim. lakin ne demem gerektigi konusunda da pek emin degilim. hic tahmin etmedigim yerlerimden sarstı. acıtmaktan cok kelimelerle izah edemedigim bir tebessümle izlettirdi. üstüne konusulup paylasılacak cok sey var. ama yeri burası degil sanırım.
mel brooks hakkında ufak bir arastırma yaptıgımda kötü bir filmin parodisinden basarılı olunamayacagından bahsettigi bir alıntıyı gördüm. kötü bir film ile dalga gecmek cok kolayken iyi bir film ile dalga gecip insanları güldürmek bir o kadar zordur. bu baglamda spaceballs’ın bu kadar cok begenilen bir parodi olmasını bu düsünceyle acıklayabiliriz. ki alıntının tam haline erisemesem de (tam hali olsaydı reviewde yer vermekten kacınmazdım) mel brooks’un anlatmak istedigi tam olarak bu. spaceballs’ı hicivden cok parodi kategorisine koymak daha dogru olur. hiciv…