this is something between me and the cinema
Favorite films
Recent activity
AllPinned reviews
More-
Naked 1993
evet, en iyi film değil ama benim için öyle. hep de öyle kalacak.
bedenin değil, varoluşun çıplaklığına dair bir anlatı. ontolojik mülksüzlük.
filmin başlangıç noktası olarak kabul edilebilecek bu “ontolojik mülksüzlük” kavramı, insanın yalnızca bedensel değil, ruhsal olarak da herhangi bir sahiplik iddiasından yoksun olduğunu ima eder. Johnny, içsel ve toplumsal düzeyde her türlü aidiyetten ve anlamdan soyunmuş, köksüz ve çıplak bir varlık. bu çıplaklık, onu temel varoluşsal kaygılarla yüzleştirir; insanın kendine ve dünyaya dair tüm sabitlik, güven ve anlam…
Translated from by
Recent reviews
More-
Nostalgia 1983
tarkovsky’nin nostaljiye verdiği anlam zaman ile kısıtlı değildi. o, bir geçmiş zaman güzelliğine değil tüm zamanlardan öte olan hakikate, mekandan bağımsız olan anavatanına özlem duyuyordu. bitimsiz bir sonsuz hasreti. zamanın mişli geçmiş formlarının boyunduruğu altına alınmak istenen nostaljinin baş kahramanı yapmıştı bu yüzden goncharov’u. nehirler özledikleri yere akardı ve bu özlemde pişmanlık yoktu. çünkü pişmanlık nietzsche’nin söylemiyle ‘köpeğin taşı ısırmasıydı’ . geriye, ileriye, şimdiye değil, tüm zaman ve mekanların ötesinde atomize edilen o büyük parçaya, hayatın ana arterine dönüş. insanoğlu…
Translated from by -
Monster 2004
monster'ın temel temalarından biri, bir insanı 'canavar' yapan şeyin ne olduğudur, bu da doğa mı yetiştirme mi tartışmasının bir uzantısı. dolaylı olarak da özgür irade, ahlaki dilemmalar... nietzsche (johan) ve kant'ın (tenma) tartışmasını izlemek ve bir dostoyevski romanı okuyormuşçasına bir seri. ayrıca heidelberg hayranı olan beni daha da heveslendirdi... ama bu seri hakkında yazdıklarımın epey kişisel unsurlar içerdiğini fark ettiğimden sadece en sevdiğim alıntıları yazacağım.
“senin için tüm hayatlar eşit yaratılmıştır. Bu yüzden hayata geri döndüm. ama sonunda bunu şimdi…
Translated from by
Popular reviews
More-
Oslo, August 31st 2011
geçen sene bugün annemle deniz kenarında beraber geçirdiğimiz anın güzelliğinden mahçup gülüşlerimizle gelecek hakkında konuşurken bugün annem yanımda dahi değil. ölüm kavramı hep düşündüğüm, anlamaya çalıştığım bir elveda şekliydi. şimdiyse daha fazlası. ölümün biyolojik kısmı en azından sadece acıtırken, onun metafiziksel olan bilinmez yanı geride kalanlara yönelik bir soruşturma doğuruyor.
Translated from by -
Winter Light 1963
bir bergman filminden öte en’lerin filmidir,
nattvardsgasterna.beşeri sevemeyenin ulvi olanı tahayyül edemeyeceği , mutlak sevginin ve tanrıyı idrakın ilk önce ‘sevgi’ ile başlayacağını anlatır,bergman.
1. korintliler bölüm 13’de belirtildiği üzere:
“peygamberlikte bulunabilsem, bütün sırları bilsem, her bilgiye sahip olsam, dağları yerinden oynatacak kadar büyük imanım olsa, ama sevgim olmasa, bir hiçim.”
o yüzden ıstırapların başlangıcı veyahut kurtuluşun habercisidir sevgi.
nitekim, karısının ölümünden sonra sevgisini yitiren ve inancını kaybeden tomas, tanrıyı sessiz olmakla suçlar. sonunda inancını yitirdiğini kendine itiraf eder…
Translated from by