Toplum hayatında önemli bir mahiyet arz eden kadın; hakları ile de tarih boyunca tartışılan varlı... more Toplum hayatında önemli bir mahiyet arz eden kadın; hakları ile de tarih boyunca tartışılan varlıklardan biri olmuştur. Osmanlı'da kadına ilişkin kaleme alınan eserler genellikle gerçeğinden uzaktır. Mesela, Oryantalistler, Osmanlı'da kadını saray bünyesinde ele alarak, bilhassa haremde bulunan kadınları resim sanatının başköşesine oturtarak gayrı ahlâkî çizimleriyle insanların zihninde bu betimlemelerin yer etmesinde önemli rol oynamışlardır. Toplumda var olan genel söylemlere göre ise Osmanlı'da kadın, kendi evinde hapis hayatı yaşayan, sosyal hayatta girişimci bir mahiyet arz etmeyen şahıslar olarak nitelendirilmektedir.Osmanlı'da kadın hakkında bu denli söylemlerde bulunan zümreler o günün atmosferini düşünmeden değerlendirme yapmakla meşguldürler. Bu betimlemeleriyle sadece saray kadınını gündeme alırken; Osmanlı toplum hayatında önemli yer teşkil eden kadını göz ardı etmekte ya da silik olarak niteledikleri şahsiyetini dile getirmektedirler. Oysa Türk Devletler...
The Ottoman Empire has an organization and ceremonial structure based on Turkish-Islamic state tr... more The Ottoman Empire has an organization and ceremonial structure based on Turkish-Islamic state traditions. During the sultan's accession to the throne, a ceremony called 'Cülûs ceremony' was held in line with the rules of this protocol and it was foreseen to pay allegiance to the new sultan. It was also an important tradition to send a congratulatory name for the Culûs ceremony. Congratulation-names are a type for celebration purposes in correspondence between private or official persons. This tradition, which generally serves the purpose of being the recipient of benevolence, was also seen as valuable in terms of palace dignitaries, harem people and many literary groups. The subject within the scope of the study is III. Ahmed's daughter Saliha Sultan; It is a congratulation-name sent by Mahmud I on his death; It contains a letter about a concubine that the sultan gave to himself and his mother, and the wish of the sultan to be victorious in the war. Therefore, in th...
Osmanlı saltanat geleneğinde padişahların kız kardeşleri ve kızları hanedan mensubu oldukları içi... more Osmanlı saltanat geleneğinde padişahların kız kardeşleri ve kızları hanedan mensubu oldukları için yaşamları, eğitimleri, evlilikleri tıpkı şehzadeler gibi belirli bir kaideye göre tertip edilmiştir. Hayatları, evlilik çağına gelinceye kadar Osmanlı sarayında harem bölümünde annelerinin yanında Türk kültür ve gelenekleri ekseninde geçmiştir. Eğitimleri de yine sarayda kendilerine tahsis olunan mekânlarda özel hocalar eşliğinde gerçekleşmiştir. Bunlar ayrıca teamül gereği onlu yaşlarına geldikleri esnada zengin temlik veya has tahsisleri ile taltif edilmişlerdir. Nişan veya evlilik çağına geldiklerinde teşrifat ve teşkilat nizamına uygun olarak gösterişli törenlerle genelde itibarlı ve maddi bakımdan zengin sayılabilecek paşalarla, beylerle ve alimlerle evlendirilmişlerdir. Çalışma konusu olarak ele alınan Saliha Sultan, III. Ahmed’in kızıdır. Gerek babası döneminde gerekse sonrasında tahta geçen amcazadesi I. Mahmut döneminde ve sonra kardeşi III. Mustafa devrinde bu padişahların te...
ÖZET Bu çalışmanın konusu, Türk tarihçiliğinin henüz ilgilenmediği bir alanı, psikoloji tarihini,... more ÖZET Bu çalışmanın konusu, Türk tarihçiliğinin henüz ilgilenmediği bir alanı, psikoloji tarihini, psikoloji ile siyasi iktidar ilişkisi bağlamında incelemektir. Bunun için Türk psikolojisinin kurucularının yazılarından yararlandık. Psikoloji tarihi yalnız psikoloji sahasındaki meseleler değildir. Onu Türk düşünce ve sosyal tarihi içine yerleştirmek gerekiyor. Bu açıdan değerlendirildiğinde psikolojinin temel rolü eğitim reformunun gerçekleştirilmesi ve modernleşme sürecinin başarılı bir şekilde yürütülmesi olmuştur. Psikoloji ve pedagoji iktidar için eğitim reformunda kullanılacak bir araçtır. Dolayısıyla yöneticilerin ilgisini çeken psikolojinin teorik yanı değil uygulama yönüdür. İktidar hedefe ulaşmakta yardımını istediği psikolojiye gerekli kurumsal ve maddi desteği sağlamıştır. İstanbul’daki psikoloji ve pedagoji bölümlerinin çalışma konularına genel bir bakış onların da kendilerinden beklenenin farkında olduklarını gösteriyor. Ancak ilk uzmanlar eğitimde psikolojiye bilimsel eğitim ve sosyal disiplin aracı olarak kullanmakta birleşseler de nasıl kullanılacağı ve hangi hususların öne çıkarılacağı konusunda az çok birbirlerinden ayrılıyorlardı. Üzerinde durulması gereken bir diğer nokta, Türk psikologların dönemlerinin meselelerini takip ettikleri ve psikolojiye dayalı çözüm önerilerini iktidarın bilgisine sunduklarıdır. ANAHTAR SÖZCÜKLER Türk Psikolojisi, Türk Modernleşmesi, Eğitim Reformu, Türk Pedagojisi ABSTRACT The subject of this work is one that has to date been largely ignored by historians of Turkish psychology: the relationship between psychology and political power. To investigate this matter, we drew upon the writings of the framers of Turkish psychology. The history of psychology should not only be considered from the subject of psychology per se, but, rather, 82 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 13. Sayı 1. Mart 2016  also should also include such topics as Turkish thought and social history. It is when it is viewed from this perspective that psychology's fundamental role in the processes of educational reform and modernization can be successfully realized. Because psychology and pedagogy are tools that the government uses in educational reform, it is the practical, rather than theoretical, aspects of psychology that draw the attention of the administrators. Governments are willing to provide both corporate and material support to those fields within psychology that they believe will help them achieve their objectives. A general look at the kinds of topics being chosen as research topics by psychology and pedagogy departments in Istanbul demonstrates an awareness of what is being expected of them. However, even if early specialists were in accord regarding the role of psychology as a tool in education, science-based education, and social discipline, they differentiated to various degrees as to how and in what respects it should be utilized. Another point that needs consideration is to what degree Turkish psychologists followed the issues of their current times and how they presented psychology-based proposal solutions to the relative authorities. KEY WORDS Turkish psychology, Turkish modernisation, educational reformism in early Turkish Republic, Turkish pedagogy
Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi
Herhangi bir basma âletiyle basılmamış, özel mürekkep ve kalemle çoğu defa özel olarak işlenmiş k... more Herhangi bir basma âletiyle basılmamış, özel mürekkep ve kalemle çoğu defa özel olarak işlenmiş kâğıtlara yazılarak meydana getirilen, ilmî, fennî ve edebî eserlere yazma eser adı verilmektedir. Bu türden eserlerin en nadide örneklerinin Osmanlılar devrinde ortaya konduğu tespit edilebilmektedir. Nitekim arşiv ve kütüphânelerde basma kitapların yanı sıra el yazması eserlerin de saklanıp, tasnif edildiği, îtinâ ile korunduğu bölümler bulunmaktadır. Bu çalışmanın konusunu Müneccimbaşı Mehmed Çelebi’nin yazmış olduğu Usūl-i Ahkām-ı Sāl-i Ālem adlı Milli Kütüphane’de 06 Mil Yz A 890/1 arşiv numarasıyla yer alan bir yazma eseri oluşturmaktadır. Eserin ilgili nüshasının tanıtılması ve içeriğinin değerlendirilmesi bu suretle gerçekleştirilecektir. Nitekim eser, bir astronomi ve astroloji bilimi kitabıdır. Bu eser, Osmanlı Devleti’nde ahkām takvimi hazırlarken nasıl bir usūl izlenmesi gerektiğini konu edinmektedir. Ayrıca gökyüzündeki gezegen ve yıldızların bulundukları konumların toplumdak...
Ayntab, Osmanli devrinde Anadolu’nun onemli bir ticaret merkezidir. Ayntab, bahsi gecen donemde O... more Ayntab, Osmanli devrinde Anadolu’nun onemli bir ticaret merkezidir. Ayntab, bahsi gecen donemde Osmanli Imparatorlugu’nun egemenliginde bulunan bir sancak vasfini haizdi. Ticari niteligiyle bilinen Halep guzergâhinda bulunmasi Ayntab’a onemli bir ticari arena olma misyonu yukluyordu. Ayntab, gerek konumu dolayisiyla ve gerekse ticari urun isleyen ve satisini gerceklestiren huviyetiyle tuccarlarin ugrak mekâni idi. Bu calismada 1700-1750 yillarina ait 51-107 numara araligindaki Ayntab Şer’iyye Sicilleri incelenmistir. Buradaki verilerden hareketle Ayntab tuccari, ticari sahada etkin olarak varlik gostermistir, diyebiliriz. Ozellikle tekstil ticaretine yonelik yurutulen faaliyetler kente tuccar akisinin saglanmasinda da onemli bir etkiye sahip olmustur. Dolayisiyla bu calismada 18 yuzyilin ilk yarisinda Anadolu’nun orta buyuklukteki bir sehri olan Ayntab tuccarlarinin ticari faaliyetlerinin kentin bolgelerarasindaki islerligi ekseninde ic ticarete konu olan urunleri ele alinmistir. Ad...
Toplum hayatında önemli bir mahiyet arz eden kadın; hakları ile de tarih boyunca tartışılan varlı... more Toplum hayatında önemli bir mahiyet arz eden kadın; hakları ile de tarih boyunca tartışılan varlıklardan biri olmuştur. Osmanlı'da kadına ilişkin kaleme alınan eserler genellikle gerçeğinden uzaktır. Mesela, Oryantalistler, Osmanlı'da kadını saray bünyesinde ele alarak, bilhassa haremde bulunan kadınları resim sanatının başköşesine oturtarak gayrı ahlâkî çizimleriyle insanların zihninde bu betimlemelerin yer etmesinde önemli rol oynamışlardır. Toplumda var olan genel söylemlere göre ise Osmanlı'da kadın, kendi evinde hapis hayatı yaşayan, sosyal hayatta girişimci bir mahiyet arz etmeyen şahıslar olarak nitelendirilmektedir.Osmanlı'da kadın hakkında bu denli söylemlerde bulunan zümreler o günün atmosferini düşünmeden değerlendirme yapmakla meşguldürler. Bu betimlemeleriyle sadece saray kadınını gündeme alırken; Osmanlı toplum hayatında önemli yer teşkil eden kadını göz ardı etmekte ya da silik olarak niteledikleri şahsiyetini dile getirmektedirler. Oysa Türk Devletler...
The Ottoman Empire has an organization and ceremonial structure based on Turkish-Islamic state tr... more The Ottoman Empire has an organization and ceremonial structure based on Turkish-Islamic state traditions. During the sultan's accession to the throne, a ceremony called 'Cülûs ceremony' was held in line with the rules of this protocol and it was foreseen to pay allegiance to the new sultan. It was also an important tradition to send a congratulatory name for the Culûs ceremony. Congratulation-names are a type for celebration purposes in correspondence between private or official persons. This tradition, which generally serves the purpose of being the recipient of benevolence, was also seen as valuable in terms of palace dignitaries, harem people and many literary groups. The subject within the scope of the study is III. Ahmed's daughter Saliha Sultan; It is a congratulation-name sent by Mahmud I on his death; It contains a letter about a concubine that the sultan gave to himself and his mother, and the wish of the sultan to be victorious in the war. Therefore, in th...
Osmanlı saltanat geleneğinde padişahların kız kardeşleri ve kızları hanedan mensubu oldukları içi... more Osmanlı saltanat geleneğinde padişahların kız kardeşleri ve kızları hanedan mensubu oldukları için yaşamları, eğitimleri, evlilikleri tıpkı şehzadeler gibi belirli bir kaideye göre tertip edilmiştir. Hayatları, evlilik çağına gelinceye kadar Osmanlı sarayında harem bölümünde annelerinin yanında Türk kültür ve gelenekleri ekseninde geçmiştir. Eğitimleri de yine sarayda kendilerine tahsis olunan mekânlarda özel hocalar eşliğinde gerçekleşmiştir. Bunlar ayrıca teamül gereği onlu yaşlarına geldikleri esnada zengin temlik veya has tahsisleri ile taltif edilmişlerdir. Nişan veya evlilik çağına geldiklerinde teşrifat ve teşkilat nizamına uygun olarak gösterişli törenlerle genelde itibarlı ve maddi bakımdan zengin sayılabilecek paşalarla, beylerle ve alimlerle evlendirilmişlerdir. Çalışma konusu olarak ele alınan Saliha Sultan, III. Ahmed’in kızıdır. Gerek babası döneminde gerekse sonrasında tahta geçen amcazadesi I. Mahmut döneminde ve sonra kardeşi III. Mustafa devrinde bu padişahların te...
ÖZET Bu çalışmanın konusu, Türk tarihçiliğinin henüz ilgilenmediği bir alanı, psikoloji tarihini,... more ÖZET Bu çalışmanın konusu, Türk tarihçiliğinin henüz ilgilenmediği bir alanı, psikoloji tarihini, psikoloji ile siyasi iktidar ilişkisi bağlamında incelemektir. Bunun için Türk psikolojisinin kurucularının yazılarından yararlandık. Psikoloji tarihi yalnız psikoloji sahasındaki meseleler değildir. Onu Türk düşünce ve sosyal tarihi içine yerleştirmek gerekiyor. Bu açıdan değerlendirildiğinde psikolojinin temel rolü eğitim reformunun gerçekleştirilmesi ve modernleşme sürecinin başarılı bir şekilde yürütülmesi olmuştur. Psikoloji ve pedagoji iktidar için eğitim reformunda kullanılacak bir araçtır. Dolayısıyla yöneticilerin ilgisini çeken psikolojinin teorik yanı değil uygulama yönüdür. İktidar hedefe ulaşmakta yardımını istediği psikolojiye gerekli kurumsal ve maddi desteği sağlamıştır. İstanbul’daki psikoloji ve pedagoji bölümlerinin çalışma konularına genel bir bakış onların da kendilerinden beklenenin farkında olduklarını gösteriyor. Ancak ilk uzmanlar eğitimde psikolojiye bilimsel eğitim ve sosyal disiplin aracı olarak kullanmakta birleşseler de nasıl kullanılacağı ve hangi hususların öne çıkarılacağı konusunda az çok birbirlerinden ayrılıyorlardı. Üzerinde durulması gereken bir diğer nokta, Türk psikologların dönemlerinin meselelerini takip ettikleri ve psikolojiye dayalı çözüm önerilerini iktidarın bilgisine sunduklarıdır. ANAHTAR SÖZCÜKLER Türk Psikolojisi, Türk Modernleşmesi, Eğitim Reformu, Türk Pedagojisi ABSTRACT The subject of this work is one that has to date been largely ignored by historians of Turkish psychology: the relationship between psychology and political power. To investigate this matter, we drew upon the writings of the framers of Turkish psychology. The history of psychology should not only be considered from the subject of psychology per se, but, rather, 82 Modern Türklük Araştırmaları Dergisi Cilt 13. Sayı 1. Mart 2016  also should also include such topics as Turkish thought and social history. It is when it is viewed from this perspective that psychology's fundamental role in the processes of educational reform and modernization can be successfully realized. Because psychology and pedagogy are tools that the government uses in educational reform, it is the practical, rather than theoretical, aspects of psychology that draw the attention of the administrators. Governments are willing to provide both corporate and material support to those fields within psychology that they believe will help them achieve their objectives. A general look at the kinds of topics being chosen as research topics by psychology and pedagogy departments in Istanbul demonstrates an awareness of what is being expected of them. However, even if early specialists were in accord regarding the role of psychology as a tool in education, science-based education, and social discipline, they differentiated to various degrees as to how and in what respects it should be utilized. Another point that needs consideration is to what degree Turkish psychologists followed the issues of their current times and how they presented psychology-based proposal solutions to the relative authorities. KEY WORDS Turkish psychology, Turkish modernisation, educational reformism in early Turkish Republic, Turkish pedagogy
Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi
Herhangi bir basma âletiyle basılmamış, özel mürekkep ve kalemle çoğu defa özel olarak işlenmiş k... more Herhangi bir basma âletiyle basılmamış, özel mürekkep ve kalemle çoğu defa özel olarak işlenmiş kâğıtlara yazılarak meydana getirilen, ilmî, fennî ve edebî eserlere yazma eser adı verilmektedir. Bu türden eserlerin en nadide örneklerinin Osmanlılar devrinde ortaya konduğu tespit edilebilmektedir. Nitekim arşiv ve kütüphânelerde basma kitapların yanı sıra el yazması eserlerin de saklanıp, tasnif edildiği, îtinâ ile korunduğu bölümler bulunmaktadır. Bu çalışmanın konusunu Müneccimbaşı Mehmed Çelebi’nin yazmış olduğu Usūl-i Ahkām-ı Sāl-i Ālem adlı Milli Kütüphane’de 06 Mil Yz A 890/1 arşiv numarasıyla yer alan bir yazma eseri oluşturmaktadır. Eserin ilgili nüshasının tanıtılması ve içeriğinin değerlendirilmesi bu suretle gerçekleştirilecektir. Nitekim eser, bir astronomi ve astroloji bilimi kitabıdır. Bu eser, Osmanlı Devleti’nde ahkām takvimi hazırlarken nasıl bir usūl izlenmesi gerektiğini konu edinmektedir. Ayrıca gökyüzündeki gezegen ve yıldızların bulundukları konumların toplumdak...
Ayntab, Osmanli devrinde Anadolu’nun onemli bir ticaret merkezidir. Ayntab, bahsi gecen donemde O... more Ayntab, Osmanli devrinde Anadolu’nun onemli bir ticaret merkezidir. Ayntab, bahsi gecen donemde Osmanli Imparatorlugu’nun egemenliginde bulunan bir sancak vasfini haizdi. Ticari niteligiyle bilinen Halep guzergâhinda bulunmasi Ayntab’a onemli bir ticari arena olma misyonu yukluyordu. Ayntab, gerek konumu dolayisiyla ve gerekse ticari urun isleyen ve satisini gerceklestiren huviyetiyle tuccarlarin ugrak mekâni idi. Bu calismada 1700-1750 yillarina ait 51-107 numara araligindaki Ayntab Şer’iyye Sicilleri incelenmistir. Buradaki verilerden hareketle Ayntab tuccari, ticari sahada etkin olarak varlik gostermistir, diyebiliriz. Ozellikle tekstil ticaretine yonelik yurutulen faaliyetler kente tuccar akisinin saglanmasinda da onemli bir etkiye sahip olmustur. Dolayisiyla bu calismada 18 yuzyilin ilk yarisinda Anadolu’nun orta buyuklukteki bir sehri olan Ayntab tuccarlarinin ticari faaliyetlerinin kentin bolgelerarasindaki islerligi ekseninde ic ticarete konu olan urunleri ele alinmistir. Ad...
II. MUSTAFA’NIN DEVLET YÖNETİM USULÜ(ÜSKÜDARLI İBRAHİM SIRRÎ EFENDİ’NİN “TARİH-İ SULTAN MUSTAFA-İ SANİ” ADLI ESERİNE GÖRE, 2019
Sultan II. Mustafa, 1695-1703 yılları arasında hüküm sürmüş 22. Osmanlı padişahı ve İslâm
halifel... more Sultan II. Mustafa, 1695-1703 yılları arasında hüküm sürmüş 22. Osmanlı padişahı ve İslâm halifelerinin 87.si’dir. Babası IV. Mehmet, annesi Giritli Rabia Gülnuş Emetullah Valide Sultan’dır. II. Mustafa, devrin alimlerinden ilim tahsili yapmış ve okçuluk ile harp tekniklerine ilişkin önemli bir eğitimden de geçmiştir. Tahta geçtiği zaman Osmanlı Devleti, 12 yıldır Avusturya,Lehistan,Rusya ve Venedik ile karada ve denizde savaş halindeydi. Bu sürecin idare edilebilmesi için birtakım önlemler alınması, devlet yönetiminde bazı değişikliklere gidilmesi gerekiyordu. Tarih-i Sultan Mustafa-i Sani adlı yazma eser, 17. Yüzyıl Osmanlı şairlerinden Üsküdarlı İbrahim Sırrî Efendi’ye ait bir eserdir. Maliye katipliği, Girit Defterdarlığı görevlerini ifa eden İbrahim Sırrî Efendi, bu eserinde II. Mustafa’nın 1695’te tahta cülusundan 1699’a kadar geçen süreçte yaşanan siyasî, askerî, idarî, malî, mimarî alanda gerçekleşen gelişmeleri kendi gözlemleri ışığında anlatarak tarihî ve edebî vasfını gözler önüne sermiş, eseri tamamlayarak devrin padişahı II. Mustafa’ya sunmuştur. Esere ilişkin iki nüsha Reşit Efendi Millet Genel Kütüphanesi Arşivi’nde 06 Mil.MFA 320/No:992/I ve 06 Mil.MFA 321/No:1138 numaralarıyla kayıtlı olarak bulunmaktadır. Bu nüshalardaki veriler ışığında Sultan II. Mustafa’nın yönetim anlayışı, yakın çevresi, yaptığı yenilikler ve bunların neticeleri göz önüne alınmıştır. Anahtar Kelimeler: Tarih-i Sultan Mustafa-i Sani, Üsküdarlı İbrahim Sırrî Efendi, yazma eser, devlet yönetimi
MÜHİMME DEFTERLERİ’NE GÖRE 18. YÜZYILDA OSMANLI İMPARATORLUĞU’NDA UYGULANAN SÜRGÜN CEZALARI, 2019
Mühimme defterleri, divan-ı hümayunda tutulmakta olup, divanda görüşülen; devletin
iç ve dış mese... more Mühimme defterleri, divan-ı hümayunda tutulmakta olup, divanda görüşülen; devletin iç ve dış meseleleri ile ilgili siyasî, iktisadî, askerî,sosyal, idarî ve dinî konulardan önemli olanların kaydedildiği defterlerdir. Reisü’l-küttâb gözetimindeki katipler tarafından yazılırlardı. Divan Toplantılarında alınan kararlar,padişahın onayından geçtikten sonra kronolojik bir sıra halinde bu defterlere kaydedilirdi. Osmanlı toplumu farklı milletleri bünyesinde barındıran bir yapıya sahipti. Devlet, toplumun her zümresinin haklarının gözetildiği en üst mercii idi. Herhangi bir suretle haksızlığa uğrayan herkes haklarını arama yetkisine sahipti. Dolayısıyla toplumsal refahın gözetildiği bir mekanizmaya sahip olan imparatorluk için bu yapının muhafazası önem arz etmekteydi. Görev ihlali,ahlakî meziyetlerdeki yoksunluk, eşkıyalık hareketleri toplum yapısına zarar veren etkenlerdi. Dolayısıyla yönetim bu tarz davranışlarda bulunan kitleler için “Sürgün” adı verilen bir yöntemi gerekli görüyor ve bulundukları yeri terketme cezasına çarptırılanlar belirli sürgün bölgelerine göç ettirilmeye mecbur bırakılıyorlardı. Bu çalışmada 18. yüzyılda sürgün cezasına çarptırılanların kimliği, varsa yetki alanı, sürgün nedeni ve sürüldükleri merkezler karşılaştırmalı olarak incelenecektir. Anahtar Kelimeler:Osmanlı İmparatorluğu, Mühimme Defteri, Divan-ı Hümâyûn, Reisü’l-küttâb, Sürgün
Uploads
Papers by Rumeysa KARS
halifelerinin 87.si’dir. Babası IV. Mehmet, annesi Giritli Rabia Gülnuş Emetullah Valide Sultan’dır.
II. Mustafa, devrin alimlerinden ilim tahsili yapmış ve okçuluk ile harp tekniklerine ilişkin önemli
bir eğitimden de geçmiştir. Tahta geçtiği zaman Osmanlı Devleti, 12 yıldır
Avusturya,Lehistan,Rusya ve Venedik ile karada ve denizde savaş halindeydi. Bu sürecin idare
edilebilmesi için birtakım önlemler alınması, devlet yönetiminde bazı değişikliklere gidilmesi
gerekiyordu.
Tarih-i Sultan Mustafa-i Sani adlı yazma eser, 17. Yüzyıl Osmanlı şairlerinden Üsküdarlı İbrahim
Sırrî Efendi’ye ait bir eserdir. Maliye katipliği, Girit Defterdarlığı görevlerini ifa eden İbrahim Sırrî
Efendi, bu eserinde II. Mustafa’nın 1695’te tahta cülusundan 1699’a kadar geçen süreçte yaşanan
siyasî, askerî, idarî, malî, mimarî alanda gerçekleşen gelişmeleri kendi gözlemleri ışığında anlatarak
tarihî ve edebî vasfını gözler önüne sermiş, eseri tamamlayarak devrin padişahı II. Mustafa’ya
sunmuştur.
Esere ilişkin iki nüsha Reşit Efendi Millet Genel Kütüphanesi Arşivi’nde 06 Mil.MFA
320/No:992/I ve 06 Mil.MFA 321/No:1138 numaralarıyla kayıtlı olarak bulunmaktadır. Bu
nüshalardaki veriler ışığında Sultan II. Mustafa’nın yönetim anlayışı, yakın çevresi, yaptığı
yenilikler ve bunların neticeleri göz önüne alınmıştır.
Anahtar Kelimeler: Tarih-i Sultan Mustafa-i Sani, Üsküdarlı İbrahim Sırrî Efendi, yazma eser,
devlet yönetimi
iç ve dış meseleleri ile ilgili siyasî, iktisadî, askerî,sosyal, idarî ve dinî konulardan önemli
olanların kaydedildiği defterlerdir. Reisü’l-küttâb gözetimindeki katipler tarafından
yazılırlardı. Divan Toplantılarında alınan kararlar,padişahın onayından geçtikten sonra
kronolojik bir sıra halinde bu defterlere kaydedilirdi.
Osmanlı toplumu farklı milletleri bünyesinde barındıran bir yapıya sahipti. Devlet,
toplumun her zümresinin haklarının gözetildiği en üst mercii idi. Herhangi bir suretle
haksızlığa uğrayan herkes haklarını arama yetkisine sahipti. Dolayısıyla toplumsal refahın
gözetildiği bir mekanizmaya sahip olan imparatorluk için bu yapının muhafazası önem arz
etmekteydi. Görev ihlali,ahlakî meziyetlerdeki yoksunluk, eşkıyalık hareketleri toplum
yapısına zarar veren etkenlerdi. Dolayısıyla yönetim bu tarz davranışlarda bulunan kitleler
için “Sürgün” adı verilen bir yöntemi gerekli görüyor ve bulundukları yeri terketme cezasına
çarptırılanlar belirli sürgün bölgelerine göç ettirilmeye mecbur bırakılıyorlardı.
Bu çalışmada 18. yüzyılda sürgün cezasına çarptırılanların kimliği, varsa yetki alanı,
sürgün nedeni ve sürüldükleri merkezler karşılaştırmalı olarak incelenecektir.
Anahtar Kelimeler:Osmanlı İmparatorluğu, Mühimme Defteri, Divan-ı Hümâyûn,
Reisü’l-küttâb, Sürgün