Richard Zsigmondy
Bu madde, Vikipedi biçem el kitabına uygun değildir. (Nisan 2023) |
Bu madde hiçbir kaynak içermemektedir. (Mart 2014) (Bu şablonun nasıl ve ne zaman kaldırılması gerektiğini öğrenin) |
Richard Adolf Zsigmondy | |
---|---|
Doğum | 1 Nisan 1865 Viyana, Avusturya |
Ölüm | 23 Eylül 1929 Göttingen, Almanya |
Milliyet | Alman |
Ödüller | Nobel Kimya Ödülü (1925) |
Kariyeri | |
Dalı | Kimyager |
Çalıştığı kurumlar | Jena Cam Fabrikası, Göttingen Üniversitesi, Graz Üniversitesi |
Richard Adolf Zsigmondy (d. 1 Nisan 1865 - ö. 23 Eylül 1929), babasının hekim olması nedeniyle tıp konuları, özellikle laboratuvar araç ve gereçleriyle küçük yaşta tanışıyor, görevlerini ve işleyişlerini biliyordu. Ortaöğretiminden sonra organik kimyaya ilgi duyuyor ve 25 yaşında doktorasını tamamlayarak Münih Üniversitesi'nden ayrılıyordu. Fakat daha öğrencilik yıllarında Kundt yönetiminde çalışıyor, porselenler üzerine sürülen altın çözeltilerinin yarattığı parlak renklerle büyüleniyordu.
Böylece Zsigmondy, temellerini bir kuşak önce Graham'ın attığı asıltılar (kolloidler) kimyasına giriyordu. Bir süre Graz Üniversitesi'nde çalışıyorsa da tutkunu olduğu renkler dünyası için düşündüklerini uygulama olanağı bulamayan Zsigmondy, Jena Cam Fabrikalarına geçiyor ve altın asıltısı üzerinde duruyordu. O sıralarda bu olayın kimyası hakkında pek az şey biliniyor, aslında genel olarak asıltıların nasıl inceleneceğini kimse açıkça söyleyemiyordu. Asıltıdaki altın o kadar küçük parçalar halindeydi ki suda veya başka bir çözücüde de asılı kalıyor, koyu kırmızı veya pembemsi renk veriyordu.
Kimyacıların problemi, bilinen mikroskoplarla bu son derece küçük parçaların incelenememesiydi. İnceleme yönteminde yapılan geliştirmeler de sonuç vermiyordu. Çözümü sınırlayan engel ışığın yapısından ileri geliyordu. "O halde" diyordu Zsigmondy "parçacıkların incelenmemesinin nedeni, boyutlarının, görünen ışığın dalga boyundan bile küçük olmasındandır." Yani mikroskop mercekleri ne kadar iyi olursa olsun, asıltıdaki parçalar gözlenemezler. Fakat asıltıdaki parçacıklar "Tydall Etkisi" gösterecek; yani ışığı dağıtacak boyutta olmalıydılar. "İşte bundan yararlanılabilinir." diyordu. Işık asıltının içinden geçirilirse ve mikroskop ışık demetine dik gelecek biçimde ayarlanılırsa, ancak dağıtılan ışık mikroskoba girebilirdi. Asıltının parçacıkları ayrıntılı olarak görülmese de ışıklı noktalar olarak sayılabilir ve hareketleri incelenebilirdi. Bundan, parçacıkların boyutları ve belki de biçimleri saptanabilir.
Zsigmondy dediklerini uyguladı; fakat bulduğu sonuca ve ileri sürdüğü kurama inanacak kimse bulamıyordu. Bunu ispat etmenin tek yolu çok küçük cisimleri gösterecek güçte bir mikroskop yapmaktı. Bu amaçla cam fabrikalarındaki işinden ayrılıp bir fizikçi ile birlikte düşündüğü mikroskobu gerçekleştiriyordu. Hemen asıltılar üzerindeki çalışmalarına başlıyor ve çok kısa bir sürede ileri sürdüğü fikirlerin yanlışlığını görüyor; fakat kendisine karşı olanların kuramlarını doğruladığını söylemekten de çekinmiyordu. Bunun üzerine Göttingen Üniversitesine atanıyor, çok başarılı bir laboratuvar kuruyor ve yaptığı önemli çalışmalar (Diyaliz: gerçek bir çözeltideki asıltıyı içinde bulunduğu maddeden yarı geçirgen bir zar kullanarak ayırmak ki, bugün yapay böbreklerin işleyişidir. Ultra süzgeç: molekül büyüklükleri farklı eriyik ve asıltıların emme ve basınçla ayrılmasını sağlayan gereç) nedeniyle, 1925 yılı Nobel Kimya Ödülü'nü alıyordu.
Zsigmondy'nin bulduğu ultra mikroskop, bugün de asıltı incelemelerinde önemini korumakla birlikte, daha çok büyültmenin gerektiği alanlarda bir kuşak sonraki Zworykin'in bulduğu elektron mikroskobu kullanılmaktadır.