04 tekeli 7-akilci planlama-yazi 2-sayfa 079-097:Layout 1
19.10.2009
14:05
PLANLAMADA GELECEK,
İMGELEM, UYGULAMA*
1. Hangi Sorunlar İçin Gelecek, İmgelem ve Uygulam
Bugün ülkemizde her konuda olduğu gibi mimarlık ve şehircilikte de
çeşitli sorunlar var, acaba bu sorunları yeterince algılayabiliyor ve tanımlayabiliyor muyuz? Ancak çok sınırlı bazı konularda yakın bir gelecekte
neler olacağını tahmin etmeğe çalışıyoruz. Örneğin önümüzdeki 15-20 yıl
içinde şehirlerimizde 15-20 milyonluk bir nüfus artışı olacağını öngörüyoruz, fakat gerçekte bunun ne demek olduğunu, yani gelecekte ne tip
organizasyonel problemler çıkaracağını ve şehirlerimizde ne tip bir ölçek
değişmesi olacağını düşünebiliyor veya görebiliyor muyuz? Böyle şehirsel bir yığılmanın nedenlerinin, gücünün, ölçeğinin ne olduğunu tasarlayabiliyor muyuz? Acaba şehirleşmenin ülkemize özel olan veya olmayan
bu sorunlarının çözümü için, şehircilerimiz, mimarlarımız, sosyal plancılarımız yeterli sayıda alternatif ortaya koyabiliyorlar mı? Eğer bu konularda sorunları yeterince gören ve çözümleyen plancılarımız varsa bile,
bunlar çözümlerini diğer plancılara, karar organlarına ve topluma anlatabiliyorlar mı? Sorunlara gerçekten yeni bir bakış açısı getiren olumlu çözümler karar organları üzerinde de ne derecede etkili olabiliyor? Bugün
için bu sorulara kolaylıkla olumlu cevaplar veremiyoruz, çok kere cevaplarımız olumsuz oluyor.
Hemen hemen bütün problemlerimizi, günlük çıkar düzeninin kısır
döngüsü içinde çözmeğe çalışıyoruz. İşte planlarımız, uzun sürelisi, kısa
sürelisi; getirdikleri tekliflerin, çözümlerinin bırakalım yeterli olmasını,
*
Nisan 1968 PAU Konferansı serisi için hazırlanan bildiri. İlhan Tekeli: Planlama ve
Ülkesel Fiziki Planlama Üzerine, OTDÜ Mimarlık Fakültesi, Ankara 1971, ss. 51-64
79
Sayfa 79
04 tekeli 7-akilci planlama-yazi 2-sayfa 079-097:Layout 1
19.10.2009
14:05
ne kadar düşünülmüş olduğu, ne kadar rastlantısal olduğu konusu kuşkulu. Bu planları kimler hazırlıyor? Ne kadarı onların, ne kadarı diğerlerinin günahı? Türk teknisyenleri içinde yaratıcı düşünceye sahip olanlara
ne kadar olanak veriliyor, uygulama şansı tanınıyor? Hâlâ en ufak sorunlarımızı yabancı uzmanlara, yabancı firmalara çözdürme hastalığı ve alışkanlığı devam ediyor. Türk teknisyenlerine, sanatçılarına kendi sorunlarını
kendilerinin çözmesi şansı verilmekten çekiniliyor.
Mimarı, şehircisi yaratıcı olarak kendisine toplum içinde seçkin bir yer
arıyor, yıllardır bunun kavgasını sürdürüyor. Ama işte yapılarımız, işte şehirlerimiz. Ne kadarı bu yaratıcı düşünceyi aksettiriyor, toplum içinde bu
seçkin rolü istemekte olan mimarlarımıza ve şehircilerimize hak verdiriyor? Toplum içinde bunların imtiyazlarının artırılmasının bize daha iyi
yapılara sahip olma ve daha iyi şehirlerde oturma imkanı sağlayacağı konusunda bugünkü örnekler ne kadar ümit veriyor?
İşte sık sık karşılaştığımız birçok sorun, biz bunları çözmeğe değil
bunların çözümünde belirli bir görüş açısına ve yaklaşıma sahip olmanın
imkanlarını savunmağa çalışacağız.
Bu yaklaşımda üç kavram ağırlık noktasını teşkil edecektir. Geleceğe
dönük olmak, kısa sürenin ve yakın çevrenin şartlandırmalarından kurtulmaya çalışarak imgelemin (muhayyile, imagination) imkanlarını yeterince kullanmak ve bunu uygulamak için uğraşmak eylemin bilinçleştirici, yaratıcı, dolayısıyla devrimci özelliklerinden faydalanmak.
2. Gelecek, İmgelem ve Uygulama
Gelecek tasarımı, imgelem ve uygulama birbirlerini etkileyen karşılıklı
ilişkileri ile sosyal organizasyonların evriminde önemli roller oynuyorlar.
Şehir de bir sosyal organizasyon olarak bu evrimde yerini alıyor.
Toplumların evriminde insanın araç yapma özelliğinin (teknolojinin)
tayin edici rolünü biliyoruz. İnsan doğayla olan ilişkilerinde araç kullanır.
Ama insan doğuştan bir içgüdüyle bilmez, araç yapıp kullanmayı deneylerle, uygulayıp yanılmayla bulur. (1) Bütün canlı varlıklar doğa ile karşılıklı bir metabolizma ilişkisi içindedir, dünyadan sürekli bir şeyler alır-verir,
aracısız bir alış veriştir bu. Canlı varlıklar içinde yalnız insanın ilişkisi tasarlanmış bir metabolizmadır. (2) Diğer taraftan insan, doğayı etkiler ve
değiştirirken kendi tabiatını da değiştirir, yeteneklerini geliştirir, böylece
eylemin, uygulamanın devrimci bir yönü oluşur. (3) Zaman içinde bu
80
Sayfa 80
04 tekeli 7-akilci planlama-yazi 2-sayfa 079-097:Layout 1
19.10.2009
14:05
karşılıklı ilişkiler devam eder ve sonuçları birikir. Birikimin sonucu ise geleceği tayin eder.
Burada geleceği şekillendiren iki mekanizma görüyoruz, yaratıcı düşünce ve imgelem esas harekete geçirici güç oluyor, bunların uygulanması ve sonuçlarının birikmesi ise geleceği belirliyor.
İnsanda, araç amaçtan önce gelmekte, amaç aracın kullanılmasına göre
açıklanmaktadır. İnsanlar teknolojide oldukça hızlı gelişmelerine rağmen,
teknolojinin toplumda, toplum yararına kullanılma imkanlarından yeterince faydalanamamışlardır. Teknolojinin imgelem, uygulama arasındaki
toplum yararına kullanılması çeşitli nedenlerle önlenmiştir. Hâlâ dünyanın büyük bir kısmındaki gerilik, azınlıktakilerin refahının temeli olmaya
devam etmektedir. Bu teknolojik bir zorunluluk değildir. Böyle bir ilişkinin devam ettirilebilmesinde geri kalmışların isteklerinin bir gelecek imgelemi içinde geliştirilmesinin önlenmesi önemli faktörlerden biri olmuştur. İnsanların isteklerinin geliştirilmesi derecesi, teknik imkanların
kullanılmasının derecesini etkileyecektir. Teknik şartlar, tasarımdaki imkan
ve elverişlilik seçimi kriteri olarak, imgelemin uygulamaya geçişindeki en
önemli sınır şartı olmaktadır. Ama bu sınırın toplum yararına sonuna
kadar kullanılması gereklidir.
Böylece gerek teknolojinin gelişmesinde gerekse teknolojinin toplum
yararına kullanılma imkanlarının arttırılmasında imgelemin ikili rolünü
gördük. Bu konuda teknolojik imkanların kullanılmasında isteklerin bir
gelecek imgelemi içinde geliştirilmesinin rolü yalnız toplumda gruplar
arası farklarda değil aynı zamanda konular arasındaki farklarda da kendini
gösterir. Örneğin teknolojinin sınırları uzay alanında veya askeri amaçlarla sonuna kadar zorlanırken, içinde yaşadığımız şehir mekânlarının tanziminde aynı ölçüde zorlandığı söylenemez.
Schelling’e (4) göre “bilmede objelerin yansılarını (kopyalarını) ediniriz, eylemde ise bilinç kendi örneğine (tasarımına) göre objeye müdahale eder; bilmede pasif kalırız, eylemde ise hür ve aktif oluruz” eyleme
geçmek ve uygulamak için çözümlerimiz (tasarımlarımız) ve araçlarımızın olması gerekir. Bunların düşünülmesi ve seçilmesi ise imgelem sorunudur. Tasarım uygulama süresince devam eder. Burada birikim ile uygulama arasındaki imgelem açısından olan fark üzerinde durmak yerinde
olacaktır sanıyorum. Birikimde, uygulanan yolun veya teklifin toplumun
malı haline gelişi söz konusudur. Uygulamada ise toplumca kabul edilin-
81
Sayfa 81
04 tekeli 7-akilci planlama-yazi 2-sayfa 079-097:Layout 1
19.10.2009
14:05
ceye kadar geçen süredeki deneme işlemi önemlidir. Bu tip uygulamada
imgelem açıktır. İmgelem, yaratıcılığına devam etmektedir. Toplumda
kabul edildikten, bir kalıp (pattern) haline geldikten sonraki tekrar edici
uygulamalarda ise imgelem pasiftir. Bu halde toplumda bir süreç tamamlanmıştır. Tekrar olayı ise başka bir zamanda başka bir kişinin veya aynı
kişinin imgelemini harekete geçirebilir. Bu, yeni bir sürecin başlaması
demek olmaktadır.
İmgelem uygulamayı ittirmekte, uygulama da tekrar imgelemi harekete geçirmektedir. İkisi arasında bir çoğaltan tesiri vardır. Kişilerde harekete ilerde ve plancılarda bir şehir organizasyonu biçimi belirli bir şehir
ünitesi, veya şehir silueti isteği tasarımı sırasında uygulama ihtiyacı da birlikte doğar. İmgelemi zayıf tekliflerin uygulama heyecanı yoktur, çünkü
güçlü bir isteği yoktur. Plancılar yaratıcı oldukları kadar uygulama imkanı arayacaklar, uygulama imkanı buldukları kadar yaratıcı olacaklardır.
İnsanın içinde bulunduğu toplumsal şartların bilincini belirlediği, kavrayış gücüne sınırlar çizdiği doğrudur. Ama bilinç sadece bir pasif yansıma
değildir. Bilinç gerçeğin doğru bir tasarımı, içinde bulunduğu zorunlulukların bilgisi haline geldikçe pasiflikten kurtulur. (5) Kendisini tutsaklaştıran belirlenimleri aşar. İnsanın geleceğe yönelmesi, yöneldiği geleceği
tanımlayabilmesi bu gelecekteki istekler cümlesini çizebilmesi, bugünkü
gerçekle bağını kurabilmesi imgelemi yalnızca pasiflikten kurtarmaz, imgelemin yönünü de çizer. Tanımlanmış bir geleceğin özlemini duyan toplumlarda, böyle bir geleceğin özlemi olmamasına göre çok daha yönlenmiş bir yaratıcı imgelem olacaktır.
Geleceğin yeterince tasarımı yalnız imgelemi yönlendirmiyor, uygulama imkanlarını da artırıyor. Uygulama imkanlarının artışı ise geleceği
daha çabuk inşa ediyor.
3. Bağımsız Değişken Olarak İmgelem
Bu üçlü terimin birbirini tamamlayan, birbirini kışkırtan girift ilişkilerine rağmen, imgelemin bunlar içinde bir başlatıcı ve ittirici rolü olduğunu gördük. Burada karşımıza çıkan sorun imgelemin toplumda ne
ölçüde bağımsız olarak geliştirilebileceğidir. Kişilerin imgelemlerinin, yeni
buluşlar yapmasının, yeni ilişkiler kurmasının belirli şartları var mıdır?
Acaba bu tamamen toplum şartları ile mi belirlenmiştir? Ne ölçüde bir esneklik söz konusudur? Bu şartlardan kurtulmanın yolları nelerdir?
82
Sayfa 82
04 tekeli 7-akilci planlama-yazi 2-sayfa 079-097:Layout 1
19.10.2009
14:05
• Tek tek kişiler arasında imgelem bakımından farklar olmakla beraber büyük gruplar arasında doğuştan gelen farklar olmadığını biliyoruz,(ırk, sınıf vs. gibi). Diğer taraftan belirli toplum şartlarının
imgelemi geliştirdiğini gözlüyoruz.
• Hatta belirli mekan biçimlerinin, mekanların birbirine geçtiği bölgelerin yaratıcılık olayının arttığı mekanlar olması çok muhtemeldir. Sınır biçimleri ile yapılan buluşlar arasında yüksek korelasyonlar olduğunu görüyoruz. (6)
• Gerçek üstücü sanatçılar imgelemi geliştirmek için çeşitli teknikler
kullanıyorlar. Eleştiri ve alay ile yeni bir şey ortaya çıkarabilmek
için gerçeği yıkmağa çalışıyorlar. Rastlantı, hayal, fantezi, düş,
kimyevi tahrik unsurları, otomatik yazı, yeni kombinasyonlar elde
etmek için mekanik süreçler vs. geliştiriyorlar. (7) Ama uygulama
ve fayda ile bağlarını kurmamışlar.
• Bazı araştırmacılar, sanatçılar çeşitli konularda yeni çözümler bulmak için imgeleme ikameler arıyorlar. Bu ikamelerden biri doğaya
başvurmak oluyor. Doğanın insan yaratımına katkısı olarak “insanın imgelemi ne kadar zengin olursa olsun doğanınki bin kez daha
zengindir, onun sırlarını çözebilmek için unutulmuş patikalardan
ilerlememiz gerekir ve bazen bizi bilinmeyen evrenleri bulgulayacağımız tepelere götürür” diyorlar. (8)
• Eğitim ile imgelemenin gelişmesini herkes kendi hayat tecrübesinde yaşıyor.
• İmgelemin güç beğenirlik ve razı olmama ile de arttığını biliyoruz.
Bir şehir plancısı, bir mimar bir tasarım çözümü aramağa başlarken çözümün ne olacağını bilmez ama çözümün kalitesi hakkında
bir umma düzeyi vardır. Bir tasarım böyle bir düzeye ulaşma isteğinin doğuşuyla başlar. Bu umma düzeyi ile bulduğu çözümün
uyumlu hale gelmesi, karar verme dinamiği bakımından önemlidir.
Bir tasarımcı çalışması sırasında umma düzeyini yükseltir. Eğer
umma düzeyine uygun alternatifleri kolayca bulamıyorsa, uzunca
bir süre çalışmadan sonra umma düzeyi düşer ve umma düzeyi ile
bulduğu çözüm birbiriyle uyumlu hale gelir. Bir şehirci veya mimar
karar verdiğinde böyle bir dengeye ulaşmıştır. Böyle bir dengeye
ulaşabilmesi için kendisine ve imgelemine güvenmesi gerekir. Daha
iyi bir çözüm bulma ümidi oldukça bu dengeye ulaşamaz. Bu
83
Sayfa 83
04 tekeli 7-akilci planlama-yazi 2-sayfa 079-097:Layout 1
19.10.2009
14:05
denge tasarım yapanın kendi içindedir, toplum açısından başarılı
bir çözümün kriterleri ise çok farklı olabilir. Bu uyum noktasının
yükseltilmesi, hem eğitiminin, hem de toplumdaki sosyal hareketlerin ve beğeninin fonksiyonudur;
İmgelemin geliştirilmesinin toplumun yapısından oldukça bağımsız
olarak ele alınabileceği çeşitli yolları gördük. Bu da bizim imgelemin geliştirilmesini bazı problemlerin çözümlenmesinde bağımsız değişken olarak ele alabileceğimizi gösteriyor.
İmgelem Kriterleri ve Sınırları
İmgelem yeni ilişkilerin tasarımı demektir, imge zihnin katıksız bir yaratışıdır. İmge bir karşılaştırmadan değil birbirinden az çok uzak iki gerçeğin yaklaştırılmasından doğar. Yaklaştırılan gerçekler ne kadar uzak
iseler imge o kadar güçlü olur. (9) İmgelemin bu şekilde ölçülmesinde
toplum açısından nötr bir yaklaşım söz konusudur. Bu tip imge (10) veya
buna dayanan sanat herhangi bir şeyi ifade edebildiği gibi hiçbir şeyi de
ifade etmeyebilir. Böyle bir imgenin doğruluğu yanlışlığı söz konusu değildir. Eleştirilemez. Resim alanında yaratıcılığın kişiye bağlı olması dolayısıyla, fayda açısından test edilmesinin anlamı olmayacağı ileri sürülse
bile şehir planlama insan ihtiyaçlarına cevap oldukça bu ileri sürülemez
çünkü sosyal bir temeli vardır. Mimarlık bir sanat olarak sosyal düzene
dayanır. Onun estetik değeri veya bütünlüğü belirli bir sosyal düzenle
doğrudan doğruya ilgilidir İmgelemin hem bu ihtiyaçların doğuşu üzerinde etkisi vardır hem de çözümü üstünde. Böyle olunca planlama ve
mimarideki imgelem nötr olarak başı boş bırakılamaz, diğer bir ölçünün
veya kriterin konulması gerekir. Bunu imgelemin sistemde etkenliği artırma derecesi olarak alabiliriz. Burada etkenliği en geniş anlamıyla yorumlamak gerekir, ekonomide verimlilik iken mimaride ve şehircilikte o
mekanda elde edilen tatmin hissi vb. olabilir. Etkinlik ise bir hedefe göre
tayin edilebilir. Bu ise toplumda kendiliğinden veya ideolojik olarak, belirlenmiş bir evrim yönü varsa o olacaktır. İmgelemi yorumlamakta birbirinden bağımsız iki kriter tanımlamış oluyoruz. Birisi orijinallik diğeri
ise faydalılık olmaktadır. Bir imgelem ürününü (mimaride veya şehircilikte
olsun) incelerken bu iki kritere göre birden değerlendirmek gerekir. Yani
bu kriterlerin sonuçları toplam şeklinde değil çarpım şeklinde değerlendirilmelidir. Bu iki kriterden birinin sonucunun sıfır olması halinde nihai
84
Sayfa 84
04 tekeli 7-akilci planlama-yazi 2-sayfa 079-097:Layout 1
19.10.2009
14:05
sonuç sıfırdır. Faydalılık sıfır ile bir arasında bir değer olabilir. Orjinalliğin büyük değerler alması düşünülebilir. Bunlardan imgelemin sonsuz
bir orijinallik yaratıp yaratmadığını görmeğe çalışalım. Eğer sanat bütün
ön şartlardan bağımsız olsa idi ve yalnızca spontan ifadelere dayansa idi
karşılıklı anlaşma ve haberleşme aracı olarak anlamı kalmayacaktı. (11)
Dolayısıyla sanat belirli ölçekte de olsa eski alışkanlıklara bağlı kalma durumundadır. Bu bir anlamda imge sonsuza gitse bile ürününün sonlu orijinallikte kalması zorunluluğunu gösterir.
Yalnızca spontanlık kendi başına muhabere edilebilir veya kavranabilir, iletişilebilir bir şey üretemez. Tamamen yaratıcı elemanlar anlaşılmaz
olacaktır. Bunun anlaşılabilir olması orijinallikten belirli bir fedakârlıkla
olur. Bütün sanat şekillerinde bu söz konusudur, belki küçük belki büyük
gruplar içinde nakledilebilir (communicable) olmalıdır. Mimarlık ve şehirciliğin de yalnızca küçük gruplar içinde nakledilebilir olması yeterli değildir, bütün toplum içinde anlaşılabilir, hissedilebilir olmalıdır. Dolayısıyla mimarlık ve şehircilik tekliflerinin ortak imgelere dayanması gerekir,
demek ki imgelemin şehircilikte ve mimaride toplumsal olması gerekir.
Bu bir mimarın veya şehircinin yeni teklifler yapmaması demek değildir. Bir yeni şehir çözümünün, bir yeni yapı anlayışının başlangıçta herkesçe anlaşılıp benimsenmesi gerekmez, yaymak ve bunu anlaşılır hale
getirmek toplumun imgesi ile çakıştırmak da şehircilere ve mimarlara
düşen görevdir. Bu arada ütopik şehir planları ve uygulamaların önemli
rolleri olacaktır. Böyle bir yeniliğin yayılması iki farklı grup için söz konusudur. Birincisi yapanlar yani şehirciler, plancılar ve mimarlar arasındadır, burada taklidin önemli rolü vardır. Feodal devredeki usta çırak
ilişkileri ile gelişen yapı ve şehir düzenlerinde bu rolün önemini çok iyi görüyoruz. Bu kavram içinde taklidin kötülenen değil pozitif bir rolü vardı.
Uygulamanın sonuçlarını toplum yararına yaymaktadır. İkincisi ise alanlar arasındadır. İki taraf imgelemenin bir uyuma girmesi gerekir ve yahut
fark azalmalıdır. Farklar böylece azaldıkça sanatçının eseri toplumca benimsenecektir.
Dolayısıyla salt orijinal bir sanattan ve salt geleneksel bir sanattan bahsedilemez. Bir sanatta her şeyin orijinal olmasının pratik olarak mümkün
olmaması bir yana, her şeyin orijinal olduğu bir ortamda hiçbir şey orijinal olmayacaktır. Ancak geleneksellik orijinaliteye imkan verecektir.
Gelenekler ve toplum yapısı orijinalliğin oluşması için gerekli şartları sağ-
85
Sayfa 85
04 tekeli 7-akilci planlama-yazi 2-sayfa 079-097:Layout 1
19.10.2009
14:05
larken, onun değerlendirilmesi için standartlar da verecektir. Örneğin bir
şehir düşünelim, her elemanı birbirinden çok farklı bir şehir, bir kaos olacaktır. Bir şehri diğerlerinden ayıran onun özellikleridir. Ama böyle bir
ayırımın varlığı, büyük ölçüdeki müşterekliliklerin varlığına bağlıdır. Bir
şehrin belirli noktalarının çekiciliği bunun etrafındaki diğer müşterek dokudan farkı dolayısıyladır. Her noktası ve her elemanı özel olsa idi şehrin
hiçbir noktası özel olmayacaktı.
Burada tekrarlamanın (taklidin) imgelemin ifadesine imkan vermesindeki olumlu rolünü gördük. Bu rolü ile tekrar, bir bulgunun mekan
içinde ve toplum içinde yayılmasını sağlayan bir mekanizma olmaktadır.
Bunun toplumda devamlılığı sağlama, etkinliği artırma gibi bir rolü vardır. Burada anlatılan tekrarlama, toplum içinde bulgunun yayılma süreci
olarak düşünülmelidir. Eğer birbirinden farklı iki toplum arasındaki taklit olayı varsa ancak alan ve veren toplumların yapıları arasında bir benzerlik olduğu zaman verimli olabilir. Eğer bu benzerlik yoksa böyle bir
işlev göremez, boşuna bir çabadır.
Bir mimarın veya şehircinin çözümlerini bulmada tek kaynağı kendisi
olamaz. Çeşitli uygulamaların birikiminden öğreticiliğinden faydalanır,
yani bir kültürel temele dayanır. Şehirci ve mimar böyle bir çerçeve içinde
imgelemini ve kendi anlatış biçimini elde eder. Alışılmışlık ve anlaşma bu
düzeyde olmalıdır. Eğer anlaşma yüzeyde ve yalnızca görüntüde kalan
rahat bir tekrarlamaya gidiyorsa ve farklı kişilerin ve ülkelerin uygulamaları böyle yüzeyde bir aktarmaya uğruyorsa, toplumda taklit imgelemin
yerini almış demektir ve çok olumsuz bir durumdur. Böyle bir yaklaşımın
toplumda yapan ve alan arasındaki imgelem uyuşmasını sağlaması beklenemez.
İmgelemin ürünü toplumda nasıl bir tepki görecektir. Bu konuda yukarıda imgelemi tanımlayan iki kriter yol gösterici olacaktır. Birinci kritere
göre orijinallik değeri ne kadar yüksek olursa göreceği tepki de o kadar
çok olacaktır. İkinci kritere göre faydalılık ne kadar yüksek olursa göreceği
tepki o kadar azalacaktır.
Sanatçının, mimarın veya şehircinin yaratışında tek kaynak kendi tecrübesi değildir, bunun üzerinde çeşitli etkiler kesişir. Kişilik yapısı sosyal
nedensellikler vb. Sanatçı kişilik yapısına veya yönelmelerine göre sosyal
nedensellikler tarafından bırakılan çeşitli imkanlar arasından seçme bağımsızlığını devam ettirirken, kendisi için yeni imkanlar yaratma duru-
86
Sayfa 86
04 tekeli 7-akilci planlama-yazi 2-sayfa 079-097:Layout 1
19.10.2009
14:05
mundadır. (12) Bunlar yaşadığı toplumun şartları tarafından sınırlandırılsa bile, yaratıcı kişi yeni anlatım biçimleri bulur. Sanatçı için çizilmiş
pozitif sınırlar yoktur, konulan sınırlar negatif karakterdedir. Yani yapabilecekleri değil yapamayacağı şeyler belirtilmiştir.
Eğer toplum içinde çelişmeler kalmazsa bu sınırlar hissedilmez, kişinin imgesi ile toplumun imgesi genellikle çatışmaz. Toplum içinde çelişmeler artarsa bu görüntüler arasında farklılık artar ve toplumun sınırlamaları açıkça hissedilir. (13)
Gerçek ve İmgelem
İmgeleme rasyonelliği artırmada rol düştüğü kadar, gerçeği anlamada
da rol düşüyor. Gerçek, rasyonellik ve imgelem birbirlerine karşı olan
değil birbirlerini tamamlayan kavramlardır.
Gerçeklik hiçbir zaman ayrı ayrı birimlerin aralarında hiçbir bağ olmadan yan yana durup, yığılması demek değildir. Gerçek bu birimlerin
arasındaki ilişkilerdedir. Bu ilişkilerin tasarımı gereklidir
Biz yaşantımızda gerçeğin çok az bir parçasını gözleriz veya duyarız,
hakiki gerçek bu eksiklikleri doldurarak imgelem elde edilecektir. Burada
çift yönlü bir yorumlama her zaman mümkündür, hem kaçış, hem gerçeğe
yaklaşış olabilir. Örneğin insan bulunduğu mekanı nasıl yorumluyorsa
öyle algılar, büyük veya küçük.
Eğer toplumda çeşitli sınıflar varsa bu farklı sınıflardaki kişiler gerçeği
farklı algılayacaklardır, demek ki gerçekte bir çok yönlülük vardır. Eğer
gerçek objektif olarak tanımlanmak isteniyorsa bu çok yönlülüğü ifade
edebilmelidir. Bu çok yönlülüğü kavrayabilmekte imgeleme düşen rol
önemli olmaktadır. Örneğin Ankara’da Kavaklıdere’nin anlamı, bir Altındağ’lı, bir Bahçelievler’li, bir Kavaklıdere’li için çok farklıdır. Demek
ki bir Kavaklıdere’nin anlatılmasında gerçeğin bu çok yönlülüğü kapsanmalıdır. Bir şehir plancısı tasarımda gerçeğin çok yönlü tasarımını yapabilmelidir. Yalnız kendisinin gerçeği tek yönlü algılaması yeterli değildir.
Bir kişi devamlı olarak kendi günlük işlerinin dar çerçevesi içinde
kalırsa, kendi durumuna karşı soru soran bir tavır takınmayacaktır. Kendisinin gerçekte daha büyük bir sistemin parçası içinde olduğunu algılayamayacaktır. Ancak belirli bir kriz anında kendisini, algıladığı çerçevenin dışını hissedebilecektir. Bu görüş genişlemesi ise kendi deneyinin
verdiği imkan ölçüsünde sınırlı olacaktır.
87
Sayfa 87
04 tekeli 7-akilci planlama-yazi 2-sayfa 079-097:Layout 1
19.10.2009
14:05
İnsanın deneyi ve imgelemi geliştikçe daha büyük çevrenin gerçeklerini algılayabilecek, kendisini daha büyük sistemlere entegre edebilecektir.
4. Gelecek (Şehir) Planlama ve İmgelem
Planlamada imgelem geleceğe yönelmiştir. Gelecekte yeni ilişkilerin
tasarımını kuracak ve gelecekteki etkililiği artıracaktır. Burada uygulamaya
yönelmiş bir imgelem vardır. Bu imgelemin gelecekte uygulanabilir (uzun
vadeli planlamada) bir çözümü tasarlayabilmesi, gelecekteki çevre şartlarının veya geleceğin doğru tahmin edilebilmesine bağlıdır. Bu doğru tahmin aynı zamanda geleceğin meydana gelişinde plancının rolünü artıracaktır.
Gelecek bir plancının önünde nasıl yer almaktadır? Bizim plancı olarak geleceğe karşı durumumuz tam bilgisizlik değildir. Özellikle kısa süreler için ve makro büyüklükler için geleceğe ait oldukça güvenilir tahminler yapılabilir. İnsan toplumunda değişmenin ufak birikmelerden
meydana geldiğini gördük. Bu birikmelerin hızını ancak geçmişteki tecrübelere bakarak tahmin edebiliyoruz. Fakat uzun süreler ve küçük ölçeklerde güvenirliğini kaybediyor. Geleceğin tasarımında planlamada çalışılan ölçeklere göre imgeleme farklı görevler düşüyor. Makro ölçekte,
hesaplamaların tahminlerine yol göstermesi ile geleceğin kaba bir tasarımını kuruyor. Mikro ölçekte ise imgelemin göreli önemli artıyor, berrak
ve tam tasarımlar geliştirmek gerekiyor. Bir ülke ölçüsünde planlama sorunları birinci hale örnek olurken, mimarı ölçek de ikinci halin örneği oluyor. Belki şehircilik, iki yaklaşımın da geleceğin tasarımında birbiriyle yarıştığı bir ara ölçeği teşkil ediyor.
ABD’ de yapılan bir araştırmada uzun süreler için ülke ölçüsünde yapılan tahminlerin hep gerçekleşen değerlerin altında kaldığı, şehirler gibi
mahalli alanlara ait yapılan tahminlerin ise hep gerçekleşen değerlerin üstünde kaldığı gözlenmiştir. Ülkemizde yapılacak böyle bir araştırmanın
pek muhtemel bir sonucu bu tahminlerimizin gerçek değerlerin altında
kaldığı yolunda olacaktır. Ankara, İzmir vs. şehir planları örneklerinde
oldu gibi. Toplumun statik bir devresinde bulunması plancıların geleceği
algılamasında önemli bir sınırlama oluşturmuştur.
Böyle geçmişe bakarak tahmin edebildiğimiz şeyler doğru olsa bile,
sınırlı sayıdaki makro büyüklükler için söz konusudur. Burada plancının
karşısına çıkan sorun geleceğe ait bazı özet ölçüleri tahmin edebilmenin
88
Sayfa 88
04 tekeli 7-akilci planlama-yazi 2-sayfa 079-097:Layout 1
19.10.2009
14:05
geleceği ne kadar tahmin etmek olduğudur. Örneğin bir şehirde önümüzdeki 20 yılda nüfusunun ne olacağını, bu nüfusun işgücü dağılımının
ne olacağını tahmin etmek bizim gelecekteki şehir yaşantısını tahayyül etmemizde ne kadar ipucu vermektedir. Böyle oldukça az tariflenmiş bir
geleceğe mikro ölçüde, örneğin yapı ölçüsünde veya mahalle ölçüsünde
nasıl yönelebiliriz. Burada hesaplanan geleceğe ait belirli bazı bilgilerin
eksikliklerini doldurabilmek tamamlayabilmek gerekir ve bu rol de şehir
plancısının imgelemine kalmaktadır. Bir şehrin 15-20 yıllık geleceğinin
bir kişinin veya küçük bir grubun imgelemine bırakıldığı ve bunun da test
edilme imkanının olmadığı düşünülürse bu imgelem ürünü üzerinde toplumda nasıl anlaşmaya varılabileceği sorunu önem kazanır. Bir taraftan
plancının geleceğe ait imgelemindeki yanılmalarının payını azaltacak şehir
planlama teknikleri geliştirilmesi zorunluluğu ortaya çıkarken, diğer taraftan ise şehir planlamasının toplumda müesseseleşmesi zorunluluğu belirir.
Bundan önceki bölümlerde daha çok (mikro) mimari ölçekte imgelemin yerini alan taklidi görmüştük. İmgeleme karşı diğer bir yaklaşım şehirsel ölçekte kendini göstermektedir. Acaba şehir veya metropoliten ölçekte bilgisayarların imkanlarına dayanan bilimsel yaklaşımlar planlamada
imgelemin yerini almakta mıdır? İmgelemin planlamadaki rolü azalmakta
mıdır?
Burada da tekrarlama ile orijinallik arasındaki tamamlayıcılık gibi imgelem ile bilimsel yaklaşımlar arasında tamamlayıcılık olduğunu göreceğiz. Özellikle şehir planlaması ölçeğinde planlamanın ne kadar bilim ne
kadar sanat olduğu tartışması bütün hızıyla devam ediyor. Şehir ölçeği
bu sorunun en çok belirdiği ölçek olmaktadır. Şehir sorununa bilimsel
yönden yaklaşan plancı bilimin matematiksel yönlerini kullanan niceliksel
bir yaklaşıma sahiptir. Sanat ve moral yönünden yaklaşan plancı da tasarıma ve niceliksel olmayan özelliklere dayanır. Bu ikili ayrım sanıldığı
kadar kesin bir “dichotomic” ayırım değildir. Tasarıma dayanan plancı bilimsel yaklaşımı olandan daha fazla sayıda yargıya varmak durumundadır, bu ise bir karşılaştırma gerektirir ve her karşılaştırma gibi niceliksel bir
yön durumundadır. Bu tip, plancının çıkış noktasındaki inançlarıyla çelişki
durumunda ortaya çıkmaktadır.
Öyle ise yaratıcı metotlarla bilimsel metotlar arasındaki uygun ayrım
nerede olacaktır. Bilimsel metotlar genellikle açık ve belirli bir bilimsel
89
Sayfa 89
04 tekeli 7-akilci planlama-yazi 2-sayfa 079-097:Layout 1
19.10.2009
14:05
hazırlığı bulunan herkes tarafından uygulanabilir, tekrar edilebilir metotlardır. Yaratıcı metotlar daha çok kişilerin içlerine sindirilmiş küçük gruplara veya kişiye özel yaklaşımlardır. Herkese açık başka bir deyişle, ikinci
tipe yaklaşabilmek çok az kişinin olanakları içindeyken birinci yaklaşım
daha fazla kişiye açık bir yaklaşımdır. Bugün için bizde şehir plancılarımızın çoğunluğu ikinci tip şehir plancısı olduğunu iddia ediyor. Birinci tip
yaklaşımdan korkuyor ve çekiniyor. Tabidir ki bu şehircilerimizin hepsinin böyle üstün yeteneklere, kendilerine özel metotlara sahip olduklarını
göstermiyor. Bu durum böyle iddaların test edilmesinin güçlüğünden doğuyor, bir anlamda kaçış oluyor. (14)
Planlama, özellikle şehir planlama sürecinde ne kadar imgeleme ve
(ben ufkun karşıtı olarak bilgisayarı! alacağım) bilgisayara yer olduğunu
görmek için kişinin ve bilgisayarın özelliklerini karşılaştırmağa çalışalım.
Bunların ayrımı ve bir planlama konusunda hangisinin daha uygun olacağı bunların kapasitelerinin mukayese edilmesine bakar.
İnsan aklının algılama kapasitesi çok yüksektir. İnsanın bilgisayarlara
göre algıladığı bilgi miktar olarak yüksek olduğu gibi, bilgiyi karşılıklı eylemde bulunmaya dayanarak, çevresine ve kendi statüsüne göre organize
etme yeteneği de yüksektir. Bilgisayarlar statik ve pasiftir, bilgilerinin organizasyonu amaçlı değildir, motivasyonu yoktur. İnsan beyninin topolojik ve “pattern” algılama kapasitesi çok yüksektir. Bilgisayarlar tarafından
ikame edilemezler. İnsan algılaması değerlendiricidir, normatiftir. Beyin
bir ağ şeklinde işlediği, linear veya sıra ile işlemediği için beynin sonsuz
permutasyonlar ve kombinasyonlarla uğraşma yeteneği vardır, birçok kanalda birden bu tip ilişkiler arayabilir. İnsanın büyük ölçekte, permutasyonel ve kombinasyonel ilişkilerle uğraşabilmesi (bu belki de kısmen
bilinçaltında olmaktadır), büyük algı kapasitesi, bilgi tamamlama yeteneği, bir araya geldiğinde yaratıcı ve bulucu olmasına imkan verir.
İnsan beyninin işleyişi kısmen kendisini kontrole açıktır, düzenli olarak denemeye az açıktır ve tam anlaşılamamıştır. Beynin kapasitesi sınırlıdır, insan bildiklerinin ancak özetlerini verebilir, bütün hepsini veremez.
Buna karşılık bilgisayarların işleyişi gayet iyi bilinmektedir. Çok hassas işlemleri yapmakta ve küçük mantıki kararları vermekte çok hızlı ve hassas,
aynı zamanda da çıktı kapasitesi çok yüksektir. (15)
İki farklı özellikteki elemanın tabiidir ki planlama sürecinde birbirlerine üstün oldukları noktalar olacaktır. Bunların ikisinin imkanlarının bir-
90
Sayfa 90
04 tekeli 7-akilci planlama-yazi 2-sayfa 079-097:Layout 1
19.10.2009
14:05
likte kullanılması ile daha iyi planlamalara ulaşmak mümkündür. Britton
Harris bu tip yaklaşımları “pseudo scientific” olarak adlandırıyor. Üzerinde hemen hemen bütün plancıların anlaşmış oldukları bir doğrusal
planlama süreci var, bu süreçte imgeleminin ve bilgisayarın rollerini bu
açıdan inceleyelim. Amaçların belirlenmesi, tasarım alternatiflerinin bulunması, her bir alternatifin neticelerinin tahmini, seçim ve uygulama.
İmgelemin, hedeflerin formülasyonunda rolü çok önemli olacaktır. İnsanlar ihtiyaçları için imgelem aracılığına başvurabilecekleri gibi, imgelem de yeni ihtiyaçlar doğurabilir. Bu imgelemin ne toplumdaki kompleks
hedef formulasyonunun çok yönlülüğünü ve dinamikliğini ihmal ne de
bilimsel yaklaşımın hedeflerinin açıklığa kavuşturulmasında rolü yoktur
demektir, bu konuda imgelemin rolünün en iyi ne olabileceğini ütopik
şehir planlarında görüyoruz.
Tasarım alternatiflerin yaratılması süreci ise kombinasyonel ve topolojik özellikleri dolayısıyla buluşla ilgilidir. Bu süreç yaratıcı özü en yüksek olan aşamadır. Bu aşamadaki süreçte yüksek araştırma muhtevasında
bilgisayarın imkanlarından bahsedebilirse de sürecin esas olarak yaratıcı
olması niteliği ortadan kaldırılamaz. Yeni isteklerin ortaya çıkarılması ve
bunu karşılayacak alternatiflerin miktarı şehir plancısının yaratıcılığının
fonksiyonudur. Alternatif sayısını artıracak rasyonel yollar bulmak da imgeleme bağlıdır. Tasarım alternatiflerinin geliştirilmesi sürecinde de imgelemin sınırları ve kriterleri hakkında söylediğimiz tüm sözler geçerlidir.
Plancı alternatiflerini geliştirirken birçok metottan yararlanabilir, fakat
sonuçta geliştirilen alternatiflerin verilen hedefler sistemiyle uyumlu olduğunu kanıtlayabilmektedir. Genellikle şehir planlamasında birçok hedefi tam belirli olmayan sınırlar içinde gerçekleştirmeye çalıştığımızdan
deterministik olan optimize edici metotları tam kullanamayız. Dolayısıyla
planlama sürecinin rasyonelliğini artırmak için alternatiflerimizin sayısı
artırılmalı, bunlar arasından en iyisi seçilmelidir. Genellikle sistematik bir
alternatif yaratma süreci kullanılmamakta, alternatif yaratma süreci kör
kalmaktadır. Plancıya daha iyi alternatifin dışarıda bırakıldığını gösterecek
bir metot yoktur. Plancı yeterli sayıda alternatif yarattığına umma düzeyi
ile oluşturduğu alternatifin başarısı uyumlu hale geldiğinde karar verir.
Şehir plancısı alternatiflerini geliştirirken zihninde bir stok olarak, çeşitli şemalar hakkında genel planlama fikirleri, ütopik plan teklifleri, diğer
yerlerde uygulanmış plan örnekleri vardır. Bunların önemi, pratik hayat-
91
Sayfa 91
04 tekeli 7-akilci planlama-yazi 2-sayfa 079-097:Layout 1
19.10.2009
14:05
taki etkililiklerinden çok tasarım yapana yardımcı olmalarındandır. Bunlar plancının geleneksellikle bağlarını kurduğu gibi imgelemin kombinasyonel çalışmalarını yaptığı esas blokları teşkil ederler. Bu stokun
zenginliği plancının imgeleminin çözüm bulma imkanlarını artıracaktır.
Burada da ütopik planlara düşen önemli roller yardır.
Şehir plancısı alternatiflerini ortaya koyarken imgelemine yol gösterebilir. (16) Örneğin şehrin büyümesi “simulate“ edilerek alternatifler yaratılabilir. Plancı kendisince en önemli gördüğü tek amacı optimize edecek
çözüm arayabilir, yani kısmi optimumla çalışabilir. “Incremental süreç”te
toplam planın bir ucundan başlayarak ve problemleri tek tek çözerek toplu
çözüme ulaşabilir, sonuç yeterli değilse süreci tekrarlayabilir. “Karar
Ağacı” yaklaşımında ise plancı bütün sınırlayıcı şartlar ve standartları belirler ve kısmi çözümler arar. Bulunan çözümler birleştirilerek aralarındaki çatışmalar çözümlenir böylece nihai çözüme ulaşılır. Eklektik bir
başka yaklaşım ise, küçük alanlar için kısmî çözümler geliştirilip bunları
bütün sisteme ilişkin bir hedefe göre bir bütün olacak biçimde düzenlemeye çalışmaktır.Tüm bu teknikler imgelemi alternatif yaratmakta kışkırtır ve yol gösterir fakat imgelemin yerini alamaz.
Şehrin kendisinin bir sistem olarak büyümesinin kuralları ve kanunları
vardır. Şehirde hiçbir planlama faaliyeti olmasa dahi şehir bir yönde değişir ve yeni bir form alır. Plancının salt imgelemi ile bu form arasındaki
farklılığın çoğalması toplum içindeki çatışmaların, varlığının habercisi olabileceği bir yana, plancının kendi imgelemini gerçekleştirecek araçlara
sahip olup olmadığı sorununu ortaya çıkarmaktadır. Bu araçlarla imgelemin sapması arasında bir denge kurulmalıdır.
Bundan sonraki aşama alternatiflerin sonuçlarının tahmin edilmesidir.
Bilimsel süreçle üst üste binen bu aşama fiziki planlamada çok zayıftır.
Özellikle planlamanın mekan ile ilgili sonuçlarının algılanmasında insan
beyninin topolojik üstünlükleri imgelem yoluyla sonuç almaya imkan
verir. Şehir planlamasında bir organizasyonun teşkili söz konusu olduğuna göre yapılacak tahminler birçok konuyu kapsayacaktır ve özü bilimseldir. Bu konuda son zamanlarda gelişen simülasyon tekniklerinin
imkanlarından bahsedilebilir. Plancı bu aşamadaki zayıflık sonucu olarak
tahminleri yapamaz durumda kalırsa seçme yapmadan karar verir. Bunun
sonucu olarak tahmin aşamasında tasarım sürecinin içine girer. En kötü
durumda, plancı için tasarım, tahmin ve seçme işlemleri böylece tek ey-
92
Sayfa 92
04 tekeli 7-akilci planlama-yazi 2-sayfa 079-097:Layout 1
19.10.2009
14:05
leme indirgenmektedir. Bu aşamadaki sürecin geliştirilmesinde ise bilime
ve bilgisayara önemli roller düşer.
Planlamanın uygulama safhasında imgeleme düşen yaratıcı ve devrimci rolü önceki kısımlarda görmüştük.
5. Ütopik Şehir Planları ve Planlama Sürecindeki Yeri
Türkiye’de ütopya oldukça negatif bir tavır takınmayı ifade için kullanılıyor. Sanki toplumumuzda gerçekçi olmağa çok önem veriliyormuş
gibi. Gerçekçi olmamak bu kadar çok tepki görüyorsa neden gerçeklerimizin hâlâ bu kadar az farkındayız. Belki de ütopya’dan, yaratıcılıktan,
imgelemden korkulduğu için çekinilmektedir. Yeni düşüncelerin gerçekleştirilmesi için gerekli gayretlerden kaçınmanın bir yolu onun ütopya olduğunu söylemek haline gelmiştir. Kelimenin bizdeki kavramı yıpratıcı
kullanımına rağmen, ütopyayı imgelemin en uzun adımı olarak, olumlu
bir yönelmeyi ifadelendirmek için kullanacağız.
Bundan önceki bölümlerde planlama süreci sırasında isteklerin, amaçların formülasyonunda ve plancının alternatiflerini yaratmada kullandığı
stokunu oluşturmak rollerini gördüğümüz, imgelemin çok aktif olduğu
bu düşünceyi gerçek dünyasından ayırmakta, özgürlüğe kavuşturmakta,
gereği gizlemeye karşı savaşta veya gerçeğin sınırlarını genişletmekte kullanılabilir. Bu şekli ile ütopya kavramı bir anlamda gerçeğin ilerisidir.
Ütopya mevcut gerçeğe yabancı bir yönelmedir ama mevcut düzenin
bağlarını çökertmeğe çalışmaz, bu ise ideoloji ile olan ayrımını ortaya
koyar. Doğal olarak bu ikisinin birbirlerine geçiş sınırlarının neler olduğu
hassas bir ayırımdır.
Her devirde mevcut düzene göre ileri düşünceler olmuştur, fakat bunlar ütopyalar olarak fonksiyon görmezler, bunlar daha çok mevcut gelişme aşamasına uygun düzenin karakteristiklerine organik olarak bağlı
ifadelerdir. Ütopya ise mevcut düzen açısından kısa sürede gerçekleştirilemez düşünceler olacaktır. Bu tip bir ütopya kavramı oldukça kapsamlıdır, çünkü gerçeğin dinamik özelliklerini tanımına katar. Gerçek devamlı
olarak değişmektedir. Statik bir gerçek yoktur. Gerçekte değişme olduğu
gibi ütopya da zaman içinde değişmeye uğrar. Ütopya ile mevcut düzen
arasında diyalektik ilişkiler vardır. (17)
Ütopya’ların çıkışı sosyal hayattan bağımsız değildir. Tarihi gelişmelerde ütopyalar birbirini takip ederler, çıkışları tarihi aşamalara bağlıdır.
93
Sayfa 93
04 tekeli 7-akilci planlama-yazi 2-sayfa 079-097:Layout 1
19.10.2009
14:05
Özellikle geçiş dönemlerinde, toplumlarda bir istek fantezisi olarak doğarlar. ABD’de endüstriyel döneme geçiş yıllarında oldukça kısa sürede
yalnız şehir planlaması ile ilgili 200 kadar ütopik teklif yapılmıştır. Şehir
planlarında ütopik tekliflerin endüstrileşme çağıyla önem kazandığını görüyoruz. Bunlar zaman içinde toplumun belli kesimlerince benimseniyor.
Ebenzer Howard’in (18) “Bahçe Şehri”, F.L. Wright’ın (19) “Broad acre
City”si, Le Corbusier’in (20) “La Ville Radicuse” teklifleri ortaya çıktıkları zamanın ütopyalarıdır. Bugün için de kısmen uygulanmış ve uygulanmaya devam eden görüşlerdir. Ama bu, yeni ütopyalann ortaya çıkmasını önlemez. İşte bu günün şehir planlaması ütopyaları (21) “Instant
City” “Mega Structures” ve “Platform” şehirleri. Bunların hangisinin etkili olacağı zaman içinde ortaya çıkacaktır.
Ütopyalar yürürlükte olan planlamaya karşı tepki olarak planlama dışındaki bir idealin gerçekleştirilmesi yaklaşımıyla ortaya çıkar. En az iki vaziyet alış söz konusudur; 1) mevcut durumla tatmin olmamak, 2) insanın
çevresini değiştireceğine inancı olması. Bu ütopya erişilmek istenilen durumun oldukça tam bir resmidir. Fiziki ve müessesevi yönleri olabilir ve
bir hedefler durumunu belirtir.
Bu teklif edilen şemalar daha iyi bir hayatı başarmak için gerekli olan
büyük değişikliği tasvir eder. Fakat çıktığı zamandaki toplumun arzu ve
isteklerine uygundur. Bu nedenle çıktığı dönemin özelliklerince belirlenmiştir. Hem sosyal hem fiziki ütopyalarda görünüşte total bir tanımlamaya yönelme varsa da ütopyayı yaratanlar gelecekte istenilen sistem için
yalnızca bir kaç prensip seçer ve onun üzerinde dururlar. Aynen sosyal
analizcinin analizlerinde kısmi olması gibi. Ütopik şemalar yaratıcısının
özelliklerine bağlı olarak seçmeci ve keyfi olabilir.
Riesmann (22) ütopik düşüncenin canlandırılmasını entelektüel bir
iddia olarak görüyor, çünkü büyük alternatifler koymak mevcut alternatifler arasında, daha az kötüler arasından seçmekten çok zordur. “Ne
olabilir?” ile uğraşmak “nedir?” ile uğraşmaktan çok cesaret istiyor. Dolayısıyla ütopyalar sanıldığı kadar kolay çıkmıyor. Bunun yerine anti ütopyalar meydana geliyor. M. Mead’in söylediği gibi “cehennem her zaman
cennetten daha canlı ve daha ikna edicidir.”
Ütopyacı planlama düşüncelerinin şehirlerin düzenlenmesinde, sosyal
hareketleri başlatmak ve motivasyonları artırmak fonksiyonları yanı sıra
şehir planlarının gelişmesine önemli katkıları vardır. Ütopik şemaların kat-
94
Sayfa 94
04 tekeli 7-akilci planlama-yazi 2-sayfa 079-097:Layout 1
19.10.2009
14:05
kısı potansiyel olarak arzu edilenin ne olduğunu ortaya koymaktadır ve bir
hedefler ve bunların ilişkileri şeması verilmiştir. Bu şekilde çok yönlü hedefler bütününü ifade etmek bunların göreli ağırlıklarını belirtmek imkanı ortaya çıkar. Ütopik şemalar şehir planlarının çok yönlü hedeflerini
sergilemeyi kolaylaştıran bir yol olarak düşünülebilir. Ütopik şemalar kişilerin çevresine ait hedeflerinin geliştirilmesinde ve bunun hem yaratıcı
hem de kullanıcı için müşterek bir hedef haline gelmesinde önemli rol oynamaktadır. İnsanların isteklerini geliştirmede imgelemin rolünü göstermektedir. (23)
• Üzerinde ısrar edilen bu hedef alanları, toplumda kişilerin plan
hazırlanmasında fikir birliğine varmaları gereken sahaların neler
olacağını göstermesi bakımından ilgi çekicidir.
• Bunun tersi olarak bir planlama sisteminde yapılacak kritiğin yönünün ne olacağını da tanımlayacaktır. Tartışmanın esas noktalarını ortaya çıkaracaktır. (24)
• Şehir planlaması kendi teorisini geliştirdikçe ve açık hale getirdikçe kendi metodolojisindeki ütopik elemanları nasıl ayıklayacağı sorusuyla karşı karşıya kalabilir. Ütopik elemanların alternatif
normatif büyüteçlerden bakıldığında komünitenin nasıl göründüğünü değerlendirmekte her zaman fonksiyonu olacaktır. Belki
de gerçeğin çok y5önlülüğünün şehir planlamasında test edilmesine imkan tanıyacaktır.
• Şehir planlaması gelecekle ilgilendiği için, şehir planlamasının
amaç ve değerlerindeki buluşlar ile araçlarındaki buluşlar veya eylemin yollarındaki buluşlarla ilgilenmesi zorunludur. Böylece ütopik şemalar buluşları, şehir veya diğer tip planlamalarda test
etmek imkanını verir. (25)
• Ütopyacı yaklaşımlar plancının plan tipleştirmelerindeki stokunu
artırır.
• Ütopyanın kendisinden çok ütopyacı süreç ilham ve gayreti teşvik eder. Eğer ütopyaya deneysel ve geçici olarak ve bilinçli olarak alternatifler aramak için yaklaşırsak statik katı ütopyaların
zararlarından kaçınırız. Böylece şehirlerin planlaması için iki yaklaşım birbiri içinde eritilmiş olur.
Gelecek, imgelem, uygulama kavramlarından daha çok yalnız ikisine,
gelecek ve imgeleme dayanan ütopik planlama yaklaşımının şehir planla-
95
Sayfa 95
04 tekeli 7-akilci planlama-yazi 2-sayfa 079-097:Layout 1
19.10.2009
14:05
masına getirdiği imkanları gördük. Demek ki kısa sürede uygulama zorunluluğunun imgelem üzerine koyduğu sınırlar vardır, ütopyada bu sınırların zorlamalarını elimine ediyoruz.
Bu tartışmanın yarattığı çağrışımla geleceğin Türk şehri diye bir
ütopya aranabilir mi veya bir kültüre özel ütopyalar olabilir mi sorusu sorulabilir. Kanımca sorunun cevabı hayırdır: Bunun bir çok nedeni var.
Kişi ütopya olarak yeni bir değerler sistemi teklif ederken bulunduğu kültürün etkisi altında olmakla birlikte, yaptığı teklif bunlara karşıdır ve çok
uzun süreye yöneldiği için üniversal karakterde olmak durumundadır,
çünkü farkların değişmesini uzun süre için detaylı olarak tahmin etmek
imkanı yoktur. Diğer taraftan toplumlar arasında ilişkiler arttıkça kültürel farkların da azaldığını biliyoruz. Dolayısıyla ütopik düşünce içinde
belki yeni değerler teklifinin yanında, eski değerlerin bazılarının kalması
istenilebilir. Ama bu, eski değerlere evrensellik atfederek yapılabilinir.
Bir teklifin ütopya tanımına dönüşü ancak o kültürün dışına yönelmesi ve üniversal karakter alması halinde söz konusudur.
96
Sayfa 96
04 tekeli 7-akilci planlama-yazi 2-sayfa 079-097:Layout 1
19.10.2009
14:05
KAYNAKLAR
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
22
23
24
25
Leslie A. White: The Evolution of Culture, Mc Graw Hill Book Company, 1959
Ernst Fisher: Sanatın Gerekliliği. De Yayınevi, 1968
Jean Freville: Toplum ve Sanat, İzlem Yayınevi 1963
Schelling
S. Hilav: Gerçek Üstücülük, De Yayınevi, 1962
Regional Science Congress, 1966 J. Nyusten’in sınır durumları üzerindeki
tebliği ile ilgili tartışmalardan.
Yves Duplessis’in “Le Surrealisme” eserinden yapılan çevirilerden Gerçek
Üstücülük De Yayınevi, 1962
H. Poincare: Mimarlık Mecmuası 1968 yılı 1. Sayı 1, Sayfa 27
Pierce Reverdy: Andre Breton’un “Gerçek Üstücülüğün Birinci manifestosu”
Bak, Gerçek Üstücülük. De yayınevi, 1962
Herbert Read: The Grass Roots of Art, Meridian Books, 1961. Bölüm 3
Andre Breton: “Gerçek Üstücülüğün Birinci Manifestosu” Bak, Gerçek
Üstücülük. De Yayınevi, 1962
Arnold Hauser: The Philosophy of Art History, Meridian Books, New York
1963, Bölüm VI.
Arnold Hauser: A.g.e Bölüm I
E.G. Altouney: “The Role of Uncertainities in the Economic Evaluation of
Water Resource Projects” Stanford University Institute of Engineering,
Economic Systems, Report E. EP 7. 1963
Britton Harris: “The limits of Science and Humanism in Planning” Journal
of AIP 1967 Eylül.
Kevin, Lynch: “Quality in City Design”, Unpublished Mimeograph M.I.T., 1965
Karl Manheim: Ideology and Utopia, International Library of Psychology
Philosophy and Scientific Methods. 1936
Ebenezer Howard: Garden Cities of to Morrow, The MIT Press, 1965
F. Lloyd Wright: The Living City, Horizon Press, 1958
Le Corbusier: La Ville Radieuse: Elements d’une Doctrine d’Urbanisme Pour
L’Equipement de la Civilisation Machiniste. Boulogne Editions de
L’Architecture d’Aujourd’hui. 1933
David Reisman: “Some Observations on Community Plans and Utopias,
Yale Law Journal, Aralık, 1947
Margaret Mead: “Towards More Vivid Utopias” Science 1957 s. 126-158
Thomas A.Reiner: The Place of the Ideal Community In Urban Planning,
Pennslyvania University Press, 1962.
Martin Meyerson: “Utopian Tradition and Planning of Cities” Daedalus,
1961 kış sayısı.
97
Sayfa 97