Academia.eduAcademia.edu

Ekoloji Almanağı

2017

Çevre, ekoloji ya da ‘‘yaşam savunusu’’ olarak adlandırılan bu hareketlerin söz ve eylem kapasiteleri, uzun zamandan beri siyasetin gündemini işgal eden ‘‘kriz tartışmalarının’’ satır başlarını oluşturan ‘‘temsiliyet, yatay örgütlenme, iletişim tekniklerinin siyasete etkisi, doğa-kültür/insan çatışkısı’’ gibi konuların da daha içeriden tartışılmasını sağladı, sağlıyor. 90’lı yıllarda bir iki yayınevi, dergi ve bir iki dernekle sınırlıyken, 2005’ten sonra birçok yerel platform kurulması, ekolojik temalı sitelerin, sosyal medya hesaplarının açılması, yayınevlerinin dizi başlıklarına ‘‘ekoloji’’yi eklemeleri, belli başlı haber sitelerinin ana sayfalarına ‘‘ekoloji’’ butonu eklemeleri hız kazandı. Artık ‘‘ekoloji’’ gündelik yaşamımızın ana gündem maddelerinden biri…

Yeni İnsan Yayınevi Ekoloji Serisi EkolojiYeniBoy200x250.indd 1 29/11/2017 15:05 EkolojiYeniBoy200x250.indd 2 29/11/2017 15:05 EKOLOJİ ALMANAĞI –2005 - 2016– Hazırlayanlar: Cemil Aksu Ramazan Korkut <(1ú ú16$1 \D\×QHYL EkolojiYeniBoy200x250.indd 3 29/11/2017 15:05 <(1ú ú16$1 \D\×QHYL Yeni İnsan Yayınevi – 153 Ekoloji Serisi – 44 Ekoloji Almanağı –2005-2016– Cemil Aksu - Ramazan Korkut 1. Baskı: Aralık 2017 ISBN: 978-975-2498-41-9 Genel Yayın Yönetmeni: Aytaç Timur Düzelti: Merthan Özcan - Fevzi Özlüer Sayfa ve Kapak Tasarımı: Şendoğan Yazıcı Sertifika No: 12186 Baskı: Asya Basım Yayın Sanayi Tic. Ltd. Şti Tevfikbey Mah. Halkalı Cad. No: 162/7 Küçükçekmece – İSTANBUL Matbaa Sertifika No: 36150 Tüm hakları saklıdır. Yayıncının yazılı izni olmaksızın, tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında, hiç bir yolla çoğaltılamaz. © Tohum Yayıncılık Turizm Reklam ve Sağlık Hizm. San. Tic. Ltd. Şti. 2017 Altıntepe mah. Galipbey Caddesi, Özüdoğru Sok. No: 44/1B Küçükyalı İstanbul Tel: (0 216) 489 84 08 Fax: (0 216) 518 23 60 www.yeniinsanyayinevi.com yeniinsanyayinevi@gmail.com newhumanpublisher@yahoo.com facebook/yeniinsanyayinevi instagram/yeniinsanyayinevi twitter.com/yeninsanyayin Bu yayın Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği'nin desteği ile gerçekleştirilmiştir. EkolojiYeniBoy200x250.indd 4 29/11/2017 15:05 EKOLOJİ ALMANAĞI –2005 - 2016– Hazırlayanlar: Cemil Aksu Ramazan Korkut <(1ú ú16$1 \D\×QHYL EkolojiYeniBoy200x250.indd 5 29/11/2017 15:05 EkolojiYeniBoy200x250.indd 6 29/11/2017 15:05 İçindekiler EkolojiYeniBoy200x250.indd 7 11 | Sunuş 13 | Birinci Bölüm İklim Değişikliği ve İklim Adaleti Hareketi 41 | İkinci Bölüm Madenler: Doğa’nın Değeri (Altınla) Ölçülebilir Mi? 79 | Üçüncü Bölüm Cerattepe 107 | Dördüncü Bölüm Termik Santral Karşıtı Hareket 143 | Beşinci Bölüm Nükleer Santral Karşıtı Hareket 181 | Altıncı Bölüm HES Karşıtı Hareket 281 | Yedinci Bölüm “Güneş ve Rüzgar Bize Yeter” Mi? 301 | Sekizinci Bölüm Gdo’ya Hayır Hareketi 321 | Dokuzuncu Bölüm “Kentsel Dönüşüm”e Karşı “Kent Hareketleri” 391 | Onuncu Bölüm Kuzey Ormanları… 419 | Onbirinci Bölüm Karadeniz Sahil Yolu 429 | Onikinci Bölüm Yola Devam: Yeşil Yol Projesine Karşı Mücadele 449 | Onüçüncü Bölüm Hava, Su, Toprak: Her Şey Kirlenirken… 483 | Ondördüncü Bölüm Tek Tek Ağaçlar ve Hep Birlikte Ormanlar Yok Edilirken…. 547 | Onbeşinci Bölüm “Doğal” Afetler 569 | Onaltıncı Bölüm Hayvan Hakları Hareketi 589 | Onyedinci Bölüm Forumlar, Sempozyumlar, Konferanslar, Paneller 29/11/2017 15:05 EkolojiYeniBoy200x250.indd 8 29/11/2017 15:05 Sunuş SUNUŞ Çevre/Ekoloji Hareketlerinin Türkiye’yi (Görece) Sarsan Oniki Yılı1 Cemil Aksu - Ramazan Korkut E konomide cari canlanmayı sağlama hedefiyle özellikle maden, enerji ve inşaat sektörlerine dayanan bir “büyüme” stratejisi, 2002’de iktidara gelen AKP ile tam bir şahlanma sürecine girdi.1 Sözkonusu üç sektörün –aslında hepsinin birer inşaat ayağı var- hammaddesi “müşterekler”, yani “herkes”in ya da daha doğrusu “hiçkimse”nin olan ama “milli emlak” sayılan ormanlar, tarım alanları, kentlerdeki “boş alanlar”, “yeşil alanlar” vb. alanlar oldu. Devlet ya da hükümet yasal değişiklikler, imar izni verme, devlet arazisini özelleştirme, “kentsel dönüşüm projeleri”, “acele kamulaştırma”, enerji ve köprü ihalelerinde gördüğümüz gibi hizmet alım garantörlüğü, mahkeme kararlarına uymama gibi olağanüstü yetkilerle sürecin sermaye tarafında bizzat katıldı. Bu sektörler, bir zamanlar “kamu iktisadi teşebbüslerinin” “arpalık” olarak kullanılmasında olduğu gibi, oy deposu olarak da kullanıldı. Yürütülen projelerin hem büyük finansal akış yaratması hem başka sektörlerdeki ürün ve hizmetleri girdi olarak kullanması ve hem de bu sektörlerdeki çıktıların başka sektörler için canlandırıcı etki yapması “ekonomik canlılık”, “istihdam”, hastane, okul, ev sahibi olma biçiminde olduğu gibi sanal bir zenginleşme hissi yarattı ve bir kalkınma efsanesi canlandırıldı. 2 Elbette bu “kalkınma efsanesi”nin bedeli büyük oldu. Maden, 1 Akın Atauz’un “Çevreci Hareketlerin Türkiye’yi Sarsmayan On Yılı” yazısına binayen… Birikim dergisi, Sayı : 57-58 - Ocak/Şubat 1994 http://www.birikimdergisi.com/birikim-yazi/4939/cevreci-hareketlerin-turkiye-yi-sarsmayan-on-yili#.WSb-CGjyjIU 2 Melih Yeşilbağ l Hegemonyanın Harcı: AKP Döneminde İnşaata Dayalı Birikim Rejimi l Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt 71, No. 2, 2016, s. 599-626 http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/42/2088/21593.pdf enerji ve inşaat şirketlerine tanınan serbestlikler doğa ve işçi katliamlarıyla sonuçlandı.3 Doğanın, “yaşam alanları”nın şirketlerce yağmalanması karşısında “savunma”lar da boy gösterdi. Türkiye elbette daha önce de –nükleer santral projesi, Gökova, Elbistan termik santrali, Murgul bakır madeni, Bergama altın madeni, vd.- birçok doğa katliamına mekan oldu ve bu katliamlara karşı hem yerel hem de görece ulusal çapta mücadeleler yürütüldü. Fakat –bu Almanak’ta da bir nevi milat seçtiğimiz- 2005 yılından itibaren hem katliamlar ve yağma hem de -hareketin kendi lugatıyla -”yaşam savunucuları”nın eylemleri ve örgütlenmeleri olabildiğince yaygınlaştı, derinleşti, kitleselleşti ve görünürlük kazandı. Ve “üç beş ağaç meselesi”, Türkiye’nin siyasal tarihinde birçok açıdan “sıçrama” sayılan/sayılabilecek Gezi İsyanı ya da Haziran Ayaklanması’na vesile (ya da en önemli vesilelerden biri) oldu.4 Çevre, ekoloji ya da “yaşam savunusu” olarak adlandırılan bu hareketlerin söz ve eylem kapasiteleri, uzun zamandan beri siyasetin gündemini işgal eden “kriz” tartışmalarının satırbaşlarını oluşturan “temsiliyet, yatay örgütlenme, iletişim tekniklerinin siyasete etkisi, doğa-kültür/insan çatışkısı” gibi konuların da daha içeriden tartışılmasını sağladı, sağlıyor.5 90’lı yıllarda bir iki 3 Yaşanan iş cinayetleri ve işçi katliamları ile ilgili Bir Umut Derneği tarafından 2012’den beri yayınlanan İş Cinayetleri Almanağı, bu almanak çalışmasının esin kaynağıdır. 4 Sinan Erensü, Gezi Parkı Direnişinin İlhamını Yerelde Aramak, http://bianet.org/bianet/siyaset/147400-gezi-parki-direnisinin-ilhamini-yerelde-aramak. 10 Haziran 2013 5 Cemil Aksu, ‘Derelerin Özgürlüğünden Yaşamın Özgürleştirilmesine: Hes Karşıtı Kitle Hareketlerinin Politik Ufku Üzerine Bir Deneme’, Sudan Sebepler (Ed. Sinan Erensü, Erdem Evren ve Cemil Aksu), İletişim Yayınları, 2016 9 EkolojiYeniBoy200x250.indd 9 29/11/2017 15:05 6 1 0 2 5 0 0 2 yayınevi , dergi ve bir iki dernekle6 sınırlı iken, 2005’ten sonra, birçok yerel platform kurulması, ekoloji temalı sitelerin, sosyal medya hesaplarının açılması, yayınevlerinin dizi başlıklarına “ekoloji”yi eklemeleri, belli başlı haber sitelerinin anasayfalarına “ekoloji” butonu eklemeleri hız kazandı. Artık “ekoloji” gündelik yaşamımızın ana gündem maddelerinden biri… Bugüne kadar geçen 12 yıllık sürecin birikiminin kayıt altına alınması, üretilen bilgi-belgelerin herkes için erişilir kılınması, hareketlerin belleğinin ortaklaştırılması vb. bakımından –hareketlerin yeteneklerine oranla- maalesef çok geri olunduğu söylenebilir. Hareketlerle ilgili çıkan kitap sayısı bir elin parmaklarını geçmemektedir. Bir ilk olmaları bakımından, HES karşıtı hareketi mercek altına alan, Mahmut Hamsici’nin “Dereler ve İsyanlar”ı ile Erensü-Evren ve Aksu’nun editörlüğünü yaptığı “Sudan Sebebler” kitaplarını anabiliriz. Ekoloji yayıncılığında akla ilk gelen yine Ekoloji Kolektifi Derneği’dir. Dernek tarafından yayınlanan Kolektif dergi 2008-2015 arasında 18 sayı çıktı. Yeşiller Hareketi’nden Ümit Şahin, Rahmi G. Öğdül, Nergis Ertekin, Ebru Özdemir’in çıkardığı Üç Ekoloji dergisi ise daha çok düşünsel gelişim açısından önemli bir katkı olmuştur. Üç Ekoloji de 2003-2015 arasında 10 sayı çıkabilmiştir. Arada kısa ömürlü başka yayınlar da çıktı; İstanbul merkezli çıkan Yeşil Öfke, Yeşil Direniş gibi. Çevre ya da ekoloji hareketleri sosyal medyayı etkili kullanmaları ile öne çıksalar da, önemli başarılara imza atan/atmış birçok yerel platform hakkında bilgi edinebileceğimiz birinci el kaynaklar, örneğin internet siteleri, maalesef yok. Kapanan siteler, sürekli artan yasaklamalar, kapatmalar ve bazen de hacklemeler birçok bilginin kaybolmasına neden olmaktadır. Örgütlenme ve paylaşım açısından son derece işlevsel olan sosyal medya, en başta da facebook hesapları ise geçmişe yönelik bilgi-belge erişimi açısından işlevsel ve erişilebilir değil. Bir Ekoloji Almanağı fikri de işte bu tablodan hareketle oluştu. İlk olarak 10 yıllık düşünülen Almanak, ancak 2 yılda son haline geldiği için kapsamı da 12 yıla çıktı. Böyle bir almanağın hazırlanmasının en kısa ve doğru yolu, tıpkı mücadelede olduğu gibi, hareketlerin, aktivistlerin ortak emeği ile gerçekleşmesiydi. Bu doğrultuda yaptığımız öneri arkadaşlarca fikir bazında güzel bulunsa 6 En başta elbette Ayrıntı ve İletişim Yayınları, dergi olarak da Ağaçkakan ve Git dergileri sayılabilir. Bergama köylülerinin altın madenine karşı mücadelesi, Akkuyu nükleer ve Gökova termik santrallerine karşı mücadele çevre/ekoloji hareketine ilginin yoğunlaşmasını getirdi. Ekoloji Kolektifi Derneği hala çalışmalarını sürdüren ilk akla gelen derneklerdendir. Daha çok AB fonları ile organik tarım alanında faaliyet sürdüren Buğday Ekoloji Derneği’nin faaliyetlerini de unutmamak lazım. Eko lo ji A lmanağ ı – 2005 -2016– da zaman ve iş planlaması noktasında bir ortaklık kurulamadığı için bireysel olarak çalışmayı yürütmek zorunda kaldık. Hem uzun bir zaman dilimini kapsaması hem sorun/hareket çeşitliliği açısından gerçekleşebilirliği hayli zor görünmesine rağmen, birçok eksiklikle de olsa, Ekoloji Almanağı elinizde. Ekoloji Almanağı, hareket odaklı olarak oluşturuldu. Başka türlü nasıl olurdu, bilemedik. Hareket odaklı derken, sorunları değil “eylemleri” esas aldık. Bu açıdan elbette burada belirtilenden çok daha fazla sorun olduğunu belirtmeye gerek yok. Biz, daha kolay olduğu için, sorunlara karşı hareketleri takip ettik. Yine de bütün hareketleri yakaladığımız söylenemez. Elden geldiğince, hareketlerin çeşitliliğini, yaygınlığını, evrimini, öznelerini , eylem çeşitliliğini yansıtmaya gayret ettik. Bunu yaparken, örneğin İstanbul’da kurum binalarında gerçekleşen basın açıklamalarına ya da yazılı açıklamalara yer vermedik ama Anadolu kentlerinde gerçekleşen bu biçimdeki eylemlere yer verdik. Bazı eylemlerdeki açıklamalara, konuşmalara yer vermezken bazılarına hareketin taleplerini ve düşünce dünyasını takip etme şansı vermesi açısından yer verdik. Almanak açısından en temel sorun, olayın yaşandığı tarih ile haberin çıktığı tarih arasındaki fark oldu. Almanak, büyük oranda internet taraması üzerinden oluşturuldu. Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, Radikal, NTVCNBC gibi ana medya organlarının internet arşivleri, Sendika.org, Bianet, Birgün, Evrensel, Dicle Haber Ajansı, ANF, Açık Radyo, Etkin Haber Ajansı, Atılım Gazetesi gibi sol-sosyalist siteler, Türkiye Mimarlar Mühendisler Odası’na bağlı odaların internet siteleri, Akitera, Mindap gibi mimarlık siteleri, Ekolojistler.org, Kureseleylem.org, ekolojiagi. wordpress.com, Yesilgundem.net, Su Hakkı Kampanyası, Yeryuzuneozgurluk.blogspot.com, nükleer karşıtı platform gibi ekoloji blog ve internet sayfaları, Greenpeace, TEMA, Çevko gibi çevre örgütlerinin siteleri, Egeçep, Munzur, Hasankeyf, Derelerin Kardeşliği Platformu gibi onlarca yerel platformun internet siteleri ve facebook sayfaları, ayrıca hemen hemen bütün illerin yerel gazetelerinden en az bir tanesinin internet sayfasında tematik aramalar yapılarak taramalar gerçekleştirildi. Bu nedenle haberin gerçekleştiği tarih ile yayınlandığı tarih arasında fark olabilir. Hele yerel siteler çoğu durumda haberleri haftalık girdikleri için tarih sıkıntısı daha fazla ortaya çıktı. Elden geldiğince azaltmaya çalıştıksa da yine de böyle hataların olabileceğini peşinen kabul ediyoruz. İşimizi oldukça kolaylaştıran, belli yıllarda yapılan yılsonu değerlendirmelerini, Barış Gençer Baykan’ın GDO ve İklim hareketi tarihçesi çalışmalarını, Ekoloji Kolektifi Derneği’nin hazır- 10 EkolojiYeniBoy200x250.indd 10 29/11/2017 15:05 Sunuş ladığı Gerze direnişi almanağını anmadan geçemeyiz. Ekoloji Almanağı’nı sürüncemede kalıp akamete uğrama tehlikesinden kurtaran ise Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği’nden Yasemin Ahi ile tanışmamız oldu. Çalışmamızdan büyük heyecan duyan ve Hopa’ya gelerek çalışmanın muvaffak olması konusunda bize desteklerini sunan Yasemin’e, onunla tanışmamıza vesile olan Artvin Çoruh Üniversitesi SBF’den hocamız Ayhan Bilgin’e ve Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği’ne ne kadar teşekkür etsek az. Almanak’ın bazı bölümlerini son bir kontrolden geçirmesi için yine ekoloji hareketinden arkadaşlarımızın yardımına başvurduk. HES karşıtı hareket ile ilgili bölümü İsmail Akyıldız, Yeşil Yol Projesi’ne karşı direniş bölümünü Karadeniz İsyandadır Platformu’ndan Eren Dağıstanlı, GDO karşıtı hareket bölümünü Greenpeace’ten Nejat Dinç, iklim hareketi bölümünü Ethem- can Turhan ve Arif Cem Gündoğdu, Kuzey Ormanları mücadelesini Kuzey Ormanları Savunması’ndan Balaban Cerit okudu ve düzeltmelerde bulundular. Almanak’ın tamamını okumayı yine Ekoloji Kolektifi’nden Fevzi Özlüler, Cömert Uygar Erdem, Emre Baturay Altınok ve Merthan Özcan yaptı. Hepsine teşekkür ediyoruz. Yine de Almanak’taki bütün hatalarda sorumluluğun bizde olduğunu belirtmeye gerek yok sanırız. Almanak’ın çeşitli evrelerinde maddi ve manevi olarak birçok kişinin desteğini gördük. Almanak konusunda deneyimini bizimle paylaşan ve işbirliğinde (teşrikimesaide) bulunan gazeteci Mustafa Alp Dağıstanlı’ya, Biryaşam İnisiyatifi’ne, mekanlarını bize sunan Babil Cafe’nin emekçilerine ve adını anamadığımız herkese teşekkür ediyoruz. Ekoloji mücadelesine bir damlacık katkı olması dileği ile... 11 EkolojiYeniBoy200x250.indd 11 29/11/2017 15:05 6 1 0 2 5 0 0 2 Eko lo ji A lmanağ ı – 2005 -2016– 12 EkolojiYeniBoy200x250.indd 12 29/11/2017 15:05 İklim Değişikliği ve İklim Adaleti Hareketi Birinci Bölüm İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE İKLİM ADALETİ HAREKETİ 13 EkolojiYeniBoy200x250.indd 13 29/11/2017 15:05 6 0 0 2 5 0 0 2 İklim Değişikliği ve İklim Adaleti 1 Hareketi Eko lo ji A lmanağ ı – 2005 -2016– “İ klim değişikliği” ya da “iklim adaletsizliği”, insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük sorunlardan biridir. Nedenleri ve sonuçları ile diğer bütün çevresel veya ekolojik sorunları “acil” koduyla ele alınmasını gerektiren temel mesele budur. Yalnız bu kadarıyla değil, nasıl yaşayacağımız, üretim ve tüketim kültürünü nasıl değiştireceğimiz konusu da “iklim değişikliği”nden bağımsız tartışılamaz. Çünkü “iklim değişikliği” bütün bunların, “uygarlık”ın, “kültür”ün bir sonucu. Ezcümle insan kaynaklı (antropojenik). Dolayısıyla “başka türlü bir dünya/hayat” ütopyasının üreteceği cevaplarda temel çıpa bu konudur.1 İklim değişikliği, “küresel ısınma” kavramının yaygın kullanılmasından dolayı eksik ya/da yanlış telakki edilmektedir. İklim değişikliği orta, uzun vadede sıcaklık ortalamalarını arttırıyor, arttıracak ancak bölgesel ve lokal seviyede yer yer aşırı/anormal soğuklara da yol açıyor/açacak. Dolayısı ile küresel ısınma argümanı örneğin bahar aylarında aşırı soğuk havaların, kar yağışının yaşanması gibi durumlarda pek çok insanda kavramsal açıdan şaşkınlık/karmaşa yaratıyor ve inkarcıların işini kolaylaştırıyor (e hani ısınıyorduk? Bu kar ne bu mevsimde?). İklim değişikliği sorunu sadece atmosfere CO2 salımı (emission) meselesinden ibaret sayılamaz. Büyük oranda fosil yakıt (petrol ve türevleri, gaz, vb.) kullanımına dayanan dünya ekonomisinin kapitalist mantığı, azami kar için şirketlerin azgınlaşmış rekabeti, bu rekabette üstün gelmek için “ulus-devlet”in ve “ulus-üstü örgütler”in silahlı güçlerini devreye sokmaktan çekinmeyen, dolayısıyla rekabetteki üstünlüğü silahlanmaya dayalı üstünlükle berkiten bir işleyişe sahiptir. Marx’ın “sermaye yüzde 10 kar için her yerde çalışmaya razıdır; kesin yüzde 20, iştahını kabartır; yüzde 50, küstahlaştırır, yüzde 100, bütün insani yasaları ayaklar altına aldırır; yüzde 300 kar ile, sahibini astırma olasılığı bile olsa, işlemeyeceği ci- 1 Bu bölümün hazırlanmasında önemli oranda aşağıdaki çalışmadan yararlandık. Barış Gençer Baykan, Türkiye’de iklim hareketinin kısa tarihi: uluslararası müzakerelerden ulusal politikaya, https://www.academia.edu/3340352/T%C3%BCrkiye_de_iklim_hareketinin_k%C4%B1sa_tarihi_Uluslararas%C4%B1_m%C3%BCzakerelerden_ulusal_politikaya Ayrıca Ethemcan Turhan ve Arif Cem Gündoğan bu bölümü gözden geçirerek önerileri ile geliştirmemizi sağladılar. nayet, atılamayacağı tehlike yoktur.”2 Bugün karşı karşıya kaldığımız tablo böyle bir sistemin sonucu. Ama elbette sadece bu kadarıyla değil. Dünyayı, doğayı insan denen canlı türüne hizmet etmek için yaratıldığına kani, doğayı, hayvanları, devamında insanları da sömürmeyi marifet sayan düşünme biçimini de başedilmesi gereken bir sorun olarak görmek gerekir. İnsan kaynaklı iklim değişikliğinin en önemli göstergelerinden birisi sayılan atmosferdeki CO2 konsantrasyonunun (veya seviyesinin) bilim insanlarının görece güvenli eşik olarak gördüğü 350 ppm (ppm = milyonda parçacık, halihazırdaki seviye 410 ppm sınırında) seviyesine çekilememesi ve içinde bulunduğumuz yüzyıl sonuna doğru küresel sıcaklık ortalamasındaki artışın sanayi devrimi öncesine kıyasla 2 santigrat derecenin mümkün olduğu kadar altında sınırlandırılması için gereken adımların şimdiden atılmaması halinde etkisini şimdiden göstermeye başlayan küresel çapta felaketlerin yaşanması kaçınılmaz olacaktır. İklim değişikliğinin Türkiye’deki etkilerinin artan yaz sıcaklıkları, batı illerinde azalan kış yağışları, yüzey sularının kaybı, artan sıklıkta kuraklık, toprak bozulması, kıyı erozyonu ve sel şeklinde oluyor. Bu durum, gıda üretimi için gereken su kaynakları ve kırsal kalkınma üzerinde olumsuz etkiler yaratıyor. Örneğin, Türkiye’nin Ege kıyılarında yer alan Gediz ve Büyük Menderes Havzaları’nda bu yüzyılın sonunda yüzey sularının %50’sinin kaybolacağı, tarımsal, evsel ve sanayide su kullanımında aşırı su sıkıntısı yaşanacağı tahmin ediliyor. Buna karşılık Doğu Karadeniz için yağışların ani ve şiddetli hal alacağı, bunun da sel, heyelan gibi sonuçlara neden olacağı öngörülüyor. Dolayısıyla fi tarihinde kopacak “kıyamet” şimdi kapımızda… Bir an önce “bi şey yapmalı”. 1980’li ve 90’lı yıllarda tek tek çevre STK’ları, yayınlar ve etkinlikler aracılığıyla iklim değişikliği konusunda faaliyet göstermeye başlasalar da 2000’li yıllara kadar eşgüdümlü bir iklim hareketinden bahsedemeyiz. Türkiye’de iklim değişikliği hareketinin 2005 yılının Aralık ayında İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Diyarbakır ve Eskişehir’de yapılan protestolarla başladığını öne sürülebilir. Söz konusu protestolar 34 ülkede aynı anda gerçekleştirilmiş ve iklim değişikliği ile mücadele için ilk defa küresel bir kampanya başlatılmıştı. 2 Karl Marx, Kapital 1. Cilt, (Sayfa 779, 67 nolu dipnot) 14 EkolojiYeniBoy200x250.indd 14 29/11/2017 15:05