Academia.eduAcademia.edu

ANTİK YUNAN DEMOKRASİSİ – MODERN DEMOKRASİ KARŞILAŞTIRMASI

ANTİK YUNAN DEMOKRASİSİ – MODERN DEMOKRASİ KARŞILAŞTIRMASI Mehmet Fatih HÜNER ÖZET Modern demokrasinin sorunları incelenirken çoğu kez, demokrasinin ilk olarak kurumsallaştığı döneme, Antik Yunan dönemine dönülmesi ihtiyacı doğmaktadır. Antik Yunan demokrasisini incelemek her şeyden önce, demokrasi kavramının ilk olarak nasıl bir içeriğe sahip olduğunu görme fırsatı sunmaktadır. Böylece modern demokrasinin sorunlarına çözüm ararken de, demokrasinin ifade ettiği özün referans noktası olarak alınması mümkün olabilir. Bu amaçla, çalışmanın birinci bölümünde Antik Yunan demokrasisinin özellikleri genel hatları ile çizilmeye çalışılacaktır. Bu bölümde özellikle Yunan polislerinin nasıl bir toplumsal yapıya sahip olduğu açıklanacaktır. Çalışmanın ikinci bölümünde ise modern demokrasi ile birlikte demokrasi kavramında gerçekleşen değişim görülmeye çalışılacaktır. Üçüncü bölümde ise Antik Yunan demokrasileri ile modern demokrasiler arasındaki temel farklılaşma noktaları izah edilmeye çalışılacaktır. Böylece Antik Yunan demokrasisini anlamanın, modern demokrasinin sorunlarının çözülmesine nasıl bir katkı sunacağı anlaşılmaya çalışılacaktır. Anahtar kelimeler: Antik Yunan, demokrasi, polis. COMPARISON OF ANCIENT GREEK DEMOCRACY AND MODERN DEMOCRACY SUMMARY While inspecting the problems of modern democracy, the need for returning to Ancient Greek Period when democracy is first institutionalized arises. Examination on Ancient Greek democracy, before all, provides opportunity to understand the content of democracy concept. Thus, while trying to find solutions for the problems of modern democracy, it is possible to take extract expressed by democracy as reference point. To this end, the first chapter will try to outline features of Ancient Greek democracy. In this chapter, social structure in Greek polis will be explained. In the second   İş bu makale; Hukuk ve Adalet, Eleştirel Hukuk Dergisi, Yıl 2013, Sayı 13’te yayımlanmıştır. Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Ali Fuad Başgil Hukuk Fakültesi, Araştırma Görevlisi. 1 chapter, change in concept of democracy will be revealed along with the modern democracy. In the third chapter, basic differentiating points between Ancient Greek democracies and modern democracies will be expressed. Thus, we will try to understand how the meaning of Ancient Greek democracy will make contribution to the settlement of problems of modern democracy. Key words: Ancient Greek, Democracy, polis. BİRİNCİ BÖLÜM ANTİK YUNAN DEMOKRASİSİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ I.Toplumsal Yapı Atina İ.Ö. 8. yüzyıla kadar krallıkla yönetilmekteydi ancak daha sonra aristokratlardan oluşan bir zümre yönetime sahip oldu.1 Bu dönemde soylular ile halk arasında yaşanan gerilimler, önce Drakon kanunları sonra Solon kanunları gibi kanunlarla giderilmeye çalışılmıştır.2 Halk ile soylular arasında yaşanan gerilimlerin en önemli nedeni ise, “borç köleliği” idi. Borç köleliği; insanların, borçlarına karşılık olarak eşlerini, çocuklarını veya kendilerini güvence olarak göstermesi uygulamasına verilen addır. Bu uygulama neticesinde borcunu ödeyemeyen insanların köle olması söz konusu oluyordu.3 Solon kanunları ile birlikte borç köleliği kaldırılmıştır. Özellikle Solon kanunları ile birlikte Atina’nın sınıfsal yapısının değiştiği söylenebilir.4 Bu gelişmeler neticesinde Atina’da İ.Ö. 508’de demokrasi ortaya çıkmıştır. Polislerin yönetim biçimlerindeki bu değişim; Yunan İlkçağı, Yunan Ortaçağı ve Yunan Aydınlık Çağı şeklinde bir benzetmenin yapılmasına neden olmuştur.5 İki yüzyıl kadar süren demokrasinin Makedon yenilgileri ile sona erdiği kabul edilmektedir.6 Antik Yunan demokrasi incelenirken o dönemki toplumun yapısı, toplumun sosyal ve siyasal kültürü gibi özelliklerin üzerinde dikkatle durulması gerekmektedir. Çünkü siyasi rejimler doğal olarak varlıklarını sürdürdükleri toplumsal yapı ile etkileşim halindedirler. İşte Antik Yunan demokrasisinin başarılı olduğu dönem incelendiğinde görülmektedir ki, polislerdeki toplumsal yapı demokrasinin işleyişini kolaylaştırmıştır. Örneğin Antik Yunan demokrasisinin en zayıf yönleri 1 UYGUN, 2003, s. 22,23. UYGUN, 2003, s. 22 – 25. 3 ŞENEL, 1996, s. 116. 4 ŞENEL, 1996, s. 117. 5 LABROUSSE, R., 1959., Aktaran, GÖZE, Ayferi, 2009, s. 2. 6 UYGUN, 2003, s. 22. 2 2 olarak kabul edilebilecek kölelik olgusunun ve kadınların siyasal haklardan mahrum olması halinin, demokrasinin işleyişine çeşitli biçimlerde katkı sunduğu söylenebilir. Polislerde toplumun yaklaşık yarısının kölelerden oluştuğu kabul edilmektedir.7 Polislerde köleler insan sayılmazlardı. Köleler bir araç veya bir eşya gibi görülmekteydi.8 Bununla beraber kölelerin çalışarak para biriktirmesi ve özgürlüğünü satın alması mümkündü.9 Polislerde üretim büyük ölçüde kölelere dayanıyordu.10 Köleler idari işler dâhil her işte çalıştırılabiliyordu. Dolayısıyla polisin ekonomik varlığını sürdürmesinde kölelerin rolünü tahmin etmek zor değildir. Çünkü daha sonra da değinileceği üzere, vatandaşlar devlet işleri için yoğun bir mesai harcamaktaydılar. İşte kölelerin, vatandaşların çalışmadıkları zamanlardan doğan ekonomik kaybın önüne geçtikleri söylenebilir. Kısacası Antik Yunan demokrasisinin başarısı üzerinde düşünülürken bu başarının gerçekleşmesinde kölelerin işgücünün sömürülmesinden doğan ekonomik kazancı da hesaba katmak gerekmektedir. Polislerde köleler gibi kadınların ve yabancıların da siyasal hakları bulunmamaktaydı.11 Meclise katılamayan, memur olamayan kadınların, genel olarak toplumsal hayatın içinde de fazla yer almadıkları söylenmektedir.12 Bu durumun demokrasinin işleyişine sunduğu katkı ise şu şekilde izah edilebilir: Kadınlar, köleler ve çocuklar toplam nüfustan çıkarıldığında, üç yüz yirmi bin nüfuslu bir poliste ancak yirmi bin kişin halk meclisine katılabilmiştir.13 Dolayısıyla siyasi hakların sadece yirmi yaşın üzerindeki erkekler lehine sınırlandırılmış olması, halk meclisinin toplanmasını ve karar almasını kolaylaştırmıştır. Elbette günümüz demokrasi anlayışına göre böyle bir eşitsizlikten fayda sağlanması söz konusu olamaz. Ancak Antik Yunan demokrasisinin başarısında nüfusun az oluşunun etkisi de göz ardı edilemez. Nüfusun az olması ve siyasal hakların sınırlandırılmış olması, doğrudan demokrasiyi mümkün kılan en önemli etkenlerdir. Antik Yunan demokrasisini kadın haklarına yer vermediği için veya kölelik kurumu nedeniyle eleştirmenin ne kadar adil bir yaklaşım olduğu da tartışılmalıdır. Bilindiği üzere kadın – erkek eşitliği fikri ancak 20. yüzyılda tamamlanabilmiştir. Aynı şekilde kölelik kurumu da yakın tarihe kadar tüm dünyada varlığını sürdürmekteydi. Dolayısıyla Antik Yunan demokrasisini, kendi çağından iki bin yıl kadar sonra ulaşılan değerlere sahip olmadığı için eleştirmek kanaatimizce haksızlık olacaktır. 7 UYGUN, 2003, s. 86. AĞAOĞULLARI, Mehmet Ali, 2009, s. 21. 9 FRIEDELL, 2004, s.187. 10 AĞAOĞULLARI, 2009, s. 21. 11 ŞENEL, 1996, s. 118. 12 FRIEDELL, 2004, s.184. 13 PARKINSON, 1976, s. 159. 8 3 Özellikle Atina polisinde yabancıların da nüfusun içinde önemli bir toplam teşkil ettiği bilinmektedir. Perikles döneminde her iki erkek Atinalıya karşılık bir yabancının Atina’da bulunduğu ifade edilmektedir.14 Yabancıların bu denli çok olmasının nedeni polisler arası ticaretin artmış olasıydı. Dolayısıyla yabancıların da varlığı düşünüldüğünde polislerde vatandaşların azınlık durumunda olduğu söylenebilir.15 Polislerde vatandaşlık, zor kazanılan, önemli bir statüydü. Vatandaşlık ancak vatandaş statüsündeki erkek ve kadının meşru evliliklerinden doğan çocuklar için mümkündü.16 Vatandaş olmayanlar, mülk sahibi olamamak, geçerli bir evlilik yapamamak gibi kısıtlamalarla karşılaşıyorlardı.17 Bu nedenle bazı insanlara, halk meclisi kararıyla vatandaşlık statüsü kazandırılabiliyordu.18 Bu durum, özellikle polise önemli katkıları olmuş yabancılar için söz konusuydu. Polislerde aynı dine inanç ve türdeş bir toplumsal yapı söz konusuydu.19 Nüfusun da az olmasının etkisiyle insanların birbirlerine ve polise olan bağlılıkları kuvvetliydi. Dinin, insanların birbirlerine olan bağlılıklarının en önemli paydası olduğu söylenebilir. Fustel de Coulanges, polislerin kurucu öğesinin din olduğunu ifade etmiştir.20 Her ne kadar polisleri din temelinde anlamak tartışılabilir bir durum olsa da, aynı dine inanıyor olmanın kaynaştırıcı etkisi de göz ardı edilemez. Bu doğrultuda polise de derin bir bağlılık söz konusuydu.21 Bu durumun siyasi ilgiyi de canlı tutabileceği söylenebilir. Çünkü insanlar birbirlerini tanıyorlardı ve günlük siyasi tartışmalardan da birbirleriyle görüşmeleri esnasında haberdar oluyorlardı. Ancak o dönemde de siyasete ilgisiz kalan insanların varlığından söz edilebilir. Bu durumun en açık göstergesi ise bir dönem meclis çalışmalarına katılanlara maaş bağlanmış olmasıdır.22 Bu durumun aynı zamanda, meclis toplantılarına halkın yoksul kesiminin katılmasını da kolaylaştırdığı söylenebilir. Demokrasinin o dönemde, halkın yoksul kesiminin yönetimi anlamında da kullanıldığı bilinmektedir. Esasen bugün için de demokrasi, düşük eğitim ve gelir seviyesine sahip insanların yönetimde söz sahibi olabilmesinin önünü açan bir rejim olarak kabul edilmektedir.23 Bununla birlikte Antik Yunan’da bu durum demokrasinin daha ziyade kötü bir özelliği olarak görülüyor ve eleştiriliyordu.24 14 ŞENEL, Alâeddin, 1970, s. 263. GÖZE, 2009, s. 5. 16 ARİSTOTELES, 1998, s. 69.; FRIEDELL, 2004, s.183. 17 FRIEDELL, 2004, s.183. 18 FRIEDELL, 2004, s.183. 19 MAYO, Henry, 1964, s.39.; FINLEY, Moses, 2003, s. 50. 20 COULANGES, Fustel de, 1956, s, 33 -117., Aktaran, MUMCUOĞLU, 2001, s. 27. 21 MAYO, 1964, s. 39. 22 PARKINSON, 1976, s. 159. 23 VERA-ZAVAL, America, 2006, s. 28. 24 ARBLASTER, Anthony, 1999, s. 20.; DAHL, Robert, 2010, s. 20. 15 4 Platon, demokrasiyi şu cümlelerle eleştirmiştir: “Bana kalırsa demokrasi, yoksulların zenginleri alt edip onları öldürmeleri, sürgüne yollamaları ve cumhuriyet ve yargıçlık görevlerini kalanlar arasında paylaşmalarıyla doğmaktadır.”25 Aristoteles de aynı yönde, demokrasinin yoksulların hüküm sürdüğü yerde var olan bir rejim olduğunu ifade etmiştir.26 Özellikle dönemin filozoflarının gönüllerinde yatan rejimin aristokrasi olduğu bilinmektedir. Ancak toplumun genelinin demokrasiyi benimsediği ve demokrasiyi bir yaşam biçimi olarak kabul ettikleri görülmektedir. Günümüzde demokrasilerin tıkanmasının başlıca nedenleri arasında; etnik, dini, kültürel farklılıkların, insanların beraber yaşama isteğini azaltması sayılabilir. Bu gibi konulardaki derin ayrılıklar demokrasinin sürdürülebilmesini de engellemektedir. Ayrıca modern demokrasilerin, seçim sistemlerinin de etkisiyle ya hep ya hiç anlamına gelebildiği de görülmektedir. Oysa polislerdeki türdeş yapının toplumda bir kazanan ve bir kaybeden sınıf oluşturmadığı söylenebilir. Bu durum doğrudan demokrasinin başarısında nüfusun az olmasının ve toplumun türdeş olmasının ne denli etkili olduğunu göstermektedir. Polise hâkim olan bu türdeş yapı dayanışma duygusunu da beraberinde getiriyordu. Şüphesiz demokrasinin sadece homojen toplumlarda başarılı olacağı gibi bir kanaate ulaşmıyoruz. Ancak toplumdaki derin ayrılıkların demokrasinin işlemesini güçleştirdiği de inkâr edilemez bir olgudur. II. Doğrudan Demokrasi Uygulaması Antik Yunan demokrasisini o zamana kadar ki diğer rejimlerden ayırt eden temel özellik, toplumun, polisin yönetiminde doğrudan söz sahibi olmasıydı. Dolayısıyla kölelerin, kadınların ve yabancıların durumu bir yana, siyasi eşitlik müessesesi söz konusu olmaktaydı. Siyasi eşitlik anlamında kullanılan isegoria kavramı vatandaşların mecliste özgürce konuşabilmeleri anlamına gelmekteydi. Kanun önünde eşitlik anlamına gelen isonomia ise demokrasiye geçilmeden de önce, Solon kanunları ile getirilmişti.27 Polislerde doğrudan demokrasi uygulamasının görüldüğü öncelikli alan halk meclisleriydi. Bununla beraber, beşyüzler meclisi ve yargı gibi kurumlar aracılığıyla da insanların siyasetin içinde olması sağlanmış olmaktaydı. 25 PARKINSON, Northcote, 1976, 165. PARKINSON, 1976, s. 166. 27 AĞAOĞULLARI, 2009, s. 45. 26 5 A. Halk Meclisi (Ekklesia) Yirmi yaşını bitiren her erkek vatandaş halk meclisinin doğal üyesi olmaktaydı.28 Dolayısıyla daha önce de ifade edildiği üzere kadınlar, köleler ve yabancılar bu haktan mahrumdular. Şüphesiz halk meclisi, üyelerin tamamının katılımıyla toplanmıyordu. İnsanların işleri nedeniyle, evlerinin halk meclisine uzak olması nedeniyle veya ilgisizlik nedeniyle toplantılara katılmadığı oluyordu. Verilen rakamlar net olmamakla birlikte, meclisin, kırk bin üyesinin bulunduğu bir dönemde ortalama altı bin üye ile toplandığı ifade edilmektedir.29 Dolayısıyla halk meclislerine katılma oranının düşük olduğu ifade edilebilir.30 Şenel, Perikles döneminde Atina nüfusunun dört yüz bin olduğunu ifade etmiştir. Bu nüfus içinde siyasal hakları olan vatandaşların sayısını ise elli bin olarak ifade etmiştir.31 Uygun’a göre meclisin altı bin yeter sayı ile toplandığı kabul edilmelidir.32 Üstelik bu rakamlar yorumlanırken özellikle Perikles döneminde meclis toplantılarına katılanlara ücret ödendiği hususu dikkate alınmalıdır.33 Dolayısıyla Antik Yunan demokrasisinde dahi yönetime doğrudan katılım müessesesinin tam anlamıyla gerçekleştiği söylenemez. Özellikle Atina nüfusunun zamanla artmasıyla bu durumun Atina bakımından daha da belirginleştiği söylenebilir. Meclis yılda kırk kez olağan olarak toplamaktaydı.34 Oturumlar, “Kim söz almak istiyor?” sorusuyla başlıyordu.35 Meclisin en önemi yetkileri kanun yapmak ve dış ilişkilere ilişkin kararlar almaktı.36 Her ne kadar temsilci bulunmasa da halkın duygularına hitap etme konusunda yetenekli olan demagoglar vardı.37 Bu demagogların, toplumun diğer kesimlerine göre daha fazla söz alan ve tartışmaları yönlendiren kişiler olduğu tahmin edilmektedir. Vatandaşlar her ne kadar polisin yönetimi için mesai harcıyor idiyseler de, çalışma hayatlarına da devam etmekteydiler.38 Üstelik çalışanların küçük bir bölümü de memurlardan oluşmaktaydı. Ancak memurluk günümüzde olduğu gibi sürekli bir iş değildi. Memurlar bir yıl veya daha az bir süre görevde kalabiliyorlar ve insanlar aynı memurluğa en fazla iki defa seçilebiliyorlardı.39 28 KARAGÖZ, 2010, s. 38 KARAGÖZ, 2010, s. 38, 39. 30 PARKINSON, 1976, s. 159. 31 ŞENEL, 1996, s. 122. 32 UYGUN, 2003, s. 29. 33 UYGUN, 2003, s. 30. 34 UYGUN, 2003, s. 29. 35 AĞAOĞULLARI, 2009, s. 45. 36 UYGUN, 2003, s. 30, 31. 37 AĞAOĞULLARI, 2009, s. 49. 38 MAYO, 1964, s. 35. 39 FRIEDELL, 2004, s.181. 29 6 Memurların kurayla belirlenmesi ve sınırlı süre görevde kalmaları, rüşvetin ve yolsuzluğun önlenmesi amacıyla alınmış bir tedbirdi.40 B. Beşyüzler Meclisi (Boule) Beşyüzler meclisi, Atina’daki kabileleri temsilen kura ile seçilen beş yüz kişiden oluşan bir kurumdu.41 Günümüz siyasi rejimlerindeki yürütme organına benzetilebilecek bir kurumdu. En önemli görevleri, halk meclisinin gündemini belirlemek ve kimi idari işleri yürütmekti.42 Üyelerin kura ile seçilmesi ve bir kimsenin ancak bir kez seçilebilmesi yöntemi nedeniyle vatandaşların birçoğu beşyüzler meclisinde üyelik yapmış oluyordu.43 Atinalılar özellikle idarecilerin göreve getirilmesinde kura yöntemine başvuruyorlardı. Kura yönteminin seçimlerden daha demokratik bir yöntem olduğu kabul ediliyordu.44 Atina’da idarecilerin görev sürelerinin genellikle bir – iki yıl gibi sürelerle sınırlanması yoluna gidiliyordu. Bu durumun özellikle yolsuzlukları önleyeceği düşünülmüştür.45 Ayrıca hemen her vatandaşın siyasetin çeşitli alanlarında faaliyette bulunmasının yolu da böylece açılmış oluyordu. Bununla birlikte idarecilerin sürekli değişmesinin teknik konularda uzmanlaşmaya engel olduğu da söylenebilir. Öte yandan Antik Yunan demokrasilerinde modern devletlerdeki gibi bir uzman kadroya ihtiyaç duyulup duyulmadığı da tartışılabilir. Çünkü küçük ölçekli ve sanayileşmemiş bir toplumda uzman sınıfına ne kadar ihtiyaç duyulacağı tartışma konusudur. Bununla birlikte Atinalılar, vatandaşları sürekli siyasi hayat içinde tutarak vatandaşların yönetim ile ilgili işler konusunda kendilerini geliştirmelerine olanak sağlıyordu. Bu bağlamada, halk meclisini sadece siyasi kararların alındığı bir kurum olarak değil aynı zamanda vatandaşların da siyasi konularda kendilerini geliştirmelerine olanak sağlayan bir kurum olarak görmek gerekmektedir. Bu nedenle Atinalıların siyasi konularda günümüz insanına göre daha bilgili oldukları rahatlıkla söylenebilir. 40 FRIEDELL, 2004, s.181. KARAGÖZ, 2010, s. 41.; UYGUN, 2003, s. 33. 42 DAVIES, J. K., 1993, s. 54. 43 UYGUN, 2003, s. 34. 44 AĞAOĞULLARI, 2009, s. 39. 45 UYGUN, 2003, s. 37. 41 7 III. Yargı A. Halk Mahkemesi (Dikasterion) Antik Yunan’da mahkemelerde de tıpkı yasama ve yürütmede olduğu gibi uzmanlaşma bulunmamaktaydı.46 Mahkemeler, kurayla belirlenen altı bin üyeden oluşuyordu.47 Bununla beraber üye sayısının dava çeşitlerine göre değiştiği ifade edilmektedir.48 Mahkeme üyeleri otuz yaşını tamamlamış vatandaşlar arasından seçiliyordu.49 Atina’da kişisel uyuşmazlıkların genellikle hakem aracılığıyla çözülmesi nedeniyle, halk mahkemesinin iş yükünü siyasi davalar oluşturmaktaydı.50 Mahkeme kararlarının temyizi mümkün değildi.51 Halk mahkemesinde davaların özellikle siyasi davaların, jürinin galeyana gelerek karar vermesi ile sonuçlandığı ifade edilmektedir. Örneğin dört yüz civarında askerin fırtına yüzünden ölmesi neticesinde altı amiral idam edilmiştir. Atinalıların bu karardan daha sonra pişman oldukları ifade edilmektedir.52 Gerçekten, halk mahkemelerinde bu karar gibi sonuçlanan başka kararların da alındığını tahmin etmek hiçte zor değildir. Özellikle vatana ihanet gibi, vatandaşların bir anlık kızgınlıkla karar vermelerinin mümkün olduğu davalar açısından halk mahkemelerinde adaletin ne kadar tecelli ettiği şüphelidir. İlk bakışta yüzlerce üyesi bulunan bir mahkeme hayranlık uyandırıcı olarak görülebilir. Bununla birlikte uzmanlaşmaya en çok ihtiyaç duyulan kurumlardan birisi de belki de mahkemelerdir. Atinalıların mahkemelerde de uzmanlaşmaya gitmemiş olmaları, mahkemelerin de siyasi kurumlar olarak görüldüğünün bir kanıtı olarak görülebilir. Nitekim halk mahkemelerin çoğu kez siyasi kararlara imza attığı kabul edilmektedir.53 Bu durum aynı zamanda, Antik Yunan kurumlarının birbirlerinden net çizgilerle ayrılmamış olmalarının bir sonucudur. B. Anayasa Yargısı (Graphe Paranomon) Graphe Paranomon denilen uygulama ile halk meclisinin karaları denetlenebiliyordu. Her vatandaşın meclis karalarının iptalini isteme yetkisi bulunmaktaydı.54 Dolayısıyla bu kurum, 46 UYGUN, 2003, s. 36. FRIEDELL, Egon, 2004, s. 181. 48 KARAGÖZ, 2010, s. 42. 49 KARAGÖZ, 2010, s. 41. 50 KARAGÖZ, 2010, s. 42. 51 ATEŞ, Toktamış, 1994, s. 37. 52 UYGUN, 2003, s. 40. 53 MEIER, Christian, 1990, s.148. 54 UYGUN, 2003, s. 47. 47 8 günümüzdeki anayasa yargısına benzetilebilir. Bununla birlikte Atina’da anayasa yargısının günümüzdeki gibi olağan mahkemelerin dışında, ayrı bir yargı organı olarak görülmediği ifade edilmektedir. Uygun’a göre o dönemde anayasa yargısı, iptali istenen kararların tekrar görüşülmesinin dışından fazla bir anlam taşımamaktaydı.55 Atina’da her meclis üyesi kanun teklifinde bulunabiliyordu ancak bu teklifin sonuçlarına katlanılmak zorundaydı. Buna göre, bir kanunu teklif eden vatandaşın, bu teklifin anayasaya aykırı olması nedeniyle yargılanması mümkündü.56 Ancak bu anayasa yazılı bir anayasa değildi. Anayasa, sözlü olarak kabul edilen temel kurallardan oluşmaktaydı.57 Yargılama neticesinde vatandaşlıktan çıkarılma, ölüm cezası gibi cezalar verilebiliyordu.58 Bu durumun, mecliste serbeste konuşma özgürlüğünü bir anlamda sınırladığı söylenebilir. İKİNCİ BÖLÜM MODERN DEMOKRASİ VE DEMOKRASİ KAVRAMINDAKİ DEĞİŞİM I. Modern Demokrasinin Getirdikleri Antik Yunan demokrasisinin sona ermesinin ardından modern demokrasinin ortaya çıkışı ve kendisini tamamlaması ancak yakın tarihte mümkün olabilmiştir. Kadınların ve işçilerin oy haklarını elde ettikleri tarihi veri kabul edecek olursak modern demokrasinin ancak 20. yüzyılda tamamlanabildiği söylenebilir. Demokrasinin yeniden uygulanmaya başlanmasının bu kadar uzun sürmüş olması aynı zamanda, demokrasinin gerçekleştirilmesi zor bir rejim olduğunun da kanıtı gibidir. Bununla birlikte, doğrudan demokrasi modelinin modern devletlerde uygulanmasının mümkün görünmemesi nedeniyle de demokrasiye karşı mesafeli durulduğu söylenebilir. Neticede temsil olgusunun demokrasiye uyarlanmasıyla demokraside yeni bir dönemin başlangıcı mümkün olabilmiştir. 55 UYGUN, 2003, s. 48. FINLEY, 2003. s. 38. 57 UYGUN, 2003, s. 45. 58 ATEŞ, 1994, s. 36. 56 9 A. Temsili Demokrasi 1. Temsil Olgusu ve Temsil Sorunu Temsil olgusu ile birlikte demokrasi kavramı adeta yeniden tanımlanmış olmaktadır. Çünkü temsil, demokrasinin özünü önemli ölçüde değiştirmiş,59 hatta tahrip etmiştir. Bilindiği üzere demokrasi, halkın yönetimi demektir. Oysa temsil olgusuyla beraber bu tanım, halkın temsilciler aracılığıyla yönetimi olarak değişmiş olmaktadır. Ancak sorun bununla da bitmemektedir. Çünkü modern demokrasiler incelendiğinde görülmektedir ki temsil de tam anlamıyla gerçekleşmemektedir. Esasen tam anlamıyla bir temsilin varlığı mümkün de değildir. Bu anlamda modern demokrasilerdeki temsil olgusunun, temsil varsayımına dayandığı söylenebilir.60 Gerçekten bir milletvekilinin milyonlarca insanı aynı anda temsil ettiğini söylemek ancak bir varsayım olabilir. Temsil olgusunun bu olumsuz yönü bir tarafa, temsil aracılığıyla demokrasinin yeniden uygulanma imkânı bulduğu da bir gerçektir. Bu nedenle temsil olgusu önemli bir işlevi de yerine getirmiş olmaktadır. Çünkü günümüzde ulus devletlerin sadece nüfusları dahi doğrudan demokrasiye geçilmesini tek başına engelleyecek güçtedir.61 Bu nedenle temsili demokrasiye geçilmesi günümüzde demokrasinin varlığını sürdürebilmesi için zorunlu bir unsur olarak görünmektedir. Bugün için zorunlu görünen temsil olgusu aynı zamanda önemli bir sorunun merkezinde yer almaktadır. Bilindiği üzere modern demokrasilerde seçimlerden sonra bir sonraki seçimlere kadar milletvekillerini denetlemenin herhangi bir yolu bulunmamaktadır. Milletvekillerinin de seçilmelerinden sonra toplumla iç içe oldukları ve temsil görevlerini gereği gibi yerine getirdikleri söylenemez. Bu nedenlerle modern demokrasinin en önemli sorunlarından birisi temsil sorunudur. Bu durum modern demokrasiyi doğrudan demokrasiye yaklaştıracak kimi çözüm önerilerinin geliştirilmesine neden olmuştur. Bu önerilere geçmeden önce temsil kavramının zorunlu olarak ortaya çıkardığı siyasi partiler ve siyasi hayatta uzmanlaşma konularına kısaca değinmek gerekmektedir. 59 UYGUN, 2003, s. 126. HÜNER, Mehmet, Fatih, 2012, s. 30. 61 SARTORİ, Giovanni, tarihsiz, s. 165. 60 10 2. Siyasi Partiler “Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir.”62 Siyasi partiler modern demokrasilerin en önemli unsurlarıdırlar. Bu nedenle bir ülkedeki partilerin içinde bulunduğu şartlara bakılarak, o ülkenin demokrasisi üzerinde fikir sahibi olunabilir.63 Aynı şekilde bir ülkedeki seçim sistemi de o ülkenin demokrasisinin niteliği hakkında fikir sahibi olunabilir. Çünkü temsili demokrasiyi gerçekleştirmenin yolu siyasi partilerden geçmektedir. Siyasi partiler toplumun örgütlenmesinin ve görüşlerini dile getirmesinin en etkili aracı olmaktadırlar. Bununla birlikte siyasi partilerin bu gücünün demokrasinin lehine çalışmadığı durumlar da söz konusu olabilmektedir. Örneğin bir siyasi partinin kemikleşmiş bir üst yönetimi varsa veya bir siyasi partide bütün kararlar parti liderinin onayına kalmış durumdaysa o partinin demokrasinin işleyişine katkı sunması beklenmemelidir. Hatta bu durum modern demokrasilerin “elit teorileri” ile açıklanmasına neden olmuştur. Bu teorilere göre, modern demokraside de tıpkı diğer rejimlerde olduğu gibi yönetici elitler vardır ve seçimler yalnızca elitlerin yer değiştirmesini sağlamaktadır. Siyasi partiler, devlet yönetiminde ihtiyaç duyulan uzman kadroların yetiştirilmesinde veya bu kişilere ulaşılmasında da görev üstlenmektedirler. Burada uzmanlardan kastedilen, ekonomi, hukuk gibi teknik alanlarda uzmanların devlet yönetiminde görevlendirilmesidir. Çünkü modern hayatın gerektirdiği hıza ve bilgiye ulaşılabilmesi için bazı konularda uzmanlara ihtiyaç duyulması kaçınılmazdır. Örneğin Antik Yunan polislerinde uzmanlaşmaya günümüzdeki kadar ihtiyaç duyulduğu söylenemez.64 Çünkü modern hayat ile beraber uzmanlaşma kaçınılmaz hale gelmiştir.65 Öte yandan siyaset sadece uzmanlara bırakılacak olursa, bu durumda aristokrasiden veya elit yönetiminden bahsedilir. Dolayısıyla siyasi partilere vatandaşların rahatlıkla katılabilmeleri ve partinin işleyişinde söz sahibi olabilmeleri gerekmektedir. Şayet bunu gerçekleştirecek önlemler alınmamış olursa siyasi partilerin vatandaşlarla olan bağı kesilmiş olacaktır. Bu durum da doğal olarak, rejimin niteliğini değişmesine neden olacak kadar önemlidir. B. Bireysel Hak ve Özgürlükler Modern demokrasi artık bireysel hak ve özgürlükler olmadan tanımlanamaz hale gelmiştir. Günümüzde bireysel hak ve özgürlükler demokrasi tanımlanırken başvurulan kavramlar arasında ilk 62 ÖZTEKİN, Ali, 2007, s. 75. ÖZTEKİN, 2007, s. 78. 64 MAYO, 1964, s. 40. 65 Aksi yönde bir görüş için bkz. VERA-ZAVAL, 2006, s. 13 - 15. 63 11 sıralarda yer almaktadırlar. Bu nedenle, köleliğe yer veren veya kadın haklarını tanımayan Antik Yunan demokrasisinin ne kadar demokrasi olduğunu sorgulayabiliyoruz. Öte yandan demokrasi kavramının tarihsel bakımdan “telif hakkı” Antik Yunan’a ait olduğuna göre, Antik Yunan’da demokrasi olmadığını söylemek yerinde değildir.66 Bu hususu da göz önüne alarak, demokrasi kavramının zaman içinde anlam değişimine uğramış olduğunu ifade etmek gerekmektedir. Dolayısıyla günümüzde demokrasinin diğer şartlarını taşısa dahi, bireysel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği bir rejim demokrasi olarak kabul edilmemekte veya eksik demokrasi olarak nitelenmektedir. II. Modern Demokraside Yeni Arayışlar Modern demokrasilerde temsil sorunun en azından hafifletilmesi bir zaruret olarak karşımıza çıkmaktadır. Aksi halde zaten ifade ettiği özden oldukça uzaklaşmış olan demokrasi kavramının itibar kaybetmesi kaçınılmaz olacaktır. Günümüzde bu itibarı koruyabilecek en uygun enstrümanlardan biri toplumsal çoğulculuk olarak görülmektedir. Bunun için de fikirlerin özgürce karşılaşabilmesine olanak sağlayan hukuki altyapının ve siyasi kültürün varlığı gerekmektedir. Böylece seçim dışı dönemlerde de siyasi iktidarın denetimi ve vatandaşların temsili sağlanabilir. Bu bağlamda, günümüzde kamuoyu oluşturmanın en etkili yollarından biri kabul edilebilecek medyanın da çoğulcu ve özgür olması beklenir. Medyanın ve toplumsal örgütlenmelerin, denetime ve temsile yaptıkları bu katkı, aynı zamanda rejimin de demokratikleşmesine yapılan bir katkı olmaktadır.67 İşte, seçimler dışında siyasi hayat içinde hemen hemen hiç var olmayan günümüz insanlarının, siyasi hayata daha fazla müdahil olabilmesinin yolları aranmaktadır. Bunun yollarından birisi; ifade ettiğimiz gibi sivil toplum, medya gibi kurumlar aracılığıyla siyasete katılmaktır. Diğer önlemler ise yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ile halk girişimi ve referandum gibi yarı doğrudan demokrasi araçlarının kullanımı olarak sıralanabilir. A. Yerel Yönetimlerin Güçlendirilmesi Modern demokrasilerin özellikle temsil sorununu çözmek için yeni arayışlar içinde olduğu görülmektedir. Günümüzdeki birçok demokrasinin yukarıda değinilen sorunlarla bağlantılı olarak halkın isteklerine cevap vermekte zorlandığı görülmektedir. Bu noktada yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, insanların yaşadıkları şehir üzerinde daha fazla söz sahibi olma istekleri 66 67 RAAFLAUB, Kurt, A. / OBER, Josiah, / WALLACE, Robert, W., 2007, s. 12. BEKTAŞ, Arsev, 2000, s. 243. 12 çerçevesinde gündeme gelmiştir. Antik Yunan polisleri düşünülecek olursa, insanların üzerlerinde yaşadıkları küçük bir toprak parçası üzerinde yönetim hakkı bulunmaktaydı. Oysa günümüz demokrasilerinde insanlar bu etkinliğe sahip değillerdir. Ulus devletlerin nüfuslarının çok fazla artmış olması ve coğrafi genişlik gibi faktörler günümüz insanlarının etkisizlik duygusuna kapılmalarına neden olmaktadır. Dolayısıyla insanların yaşadıkları şehirler üzerinde daha fazla tasarruf yeteneğinin bulunmasının demokrasinin temsil sorununu bir nebze de olsa azaltacağı söylenebilir. Ayrıca bu şekilde yerel yöneticilerin hemen her gün vatandaşlarla iletişime geçebileceği ve insanların baskısını üzerlerinde daha çok hissedebileceği söylenebilir.68 Bu durum aynı zamanda insanların siyasetle daha fazla ilgilenmesine neden olabilecektir. Çünkü bilindiği üzere modern demokrasilerin temsil sorununun bir parçasını da siyasi ilgisizlik oluşturmaktadır.69 B. Halk Girişimi ve Referandum Vatandaşların seçim dışı dönemlerde de siyasi hayata katılımını sağlayan diğer yöntemler ise genel olarak, yarı doğrudan demokrasi araçları olarak bilinmektedir. Yarı doğrudan demokrasi araçları birbirleriyle kıyaslandığında, halk girişimi ve referandumun, temsilcilerin azli veya halkın vetosu gibi yöntemlere göre daha sık başvurulan yöntemler olduğu görülmektedir. Bununla birlikte, halk girişiminin, süreci başlatanın halk olması nedeniyle temsil sorununun çözümüne daha fazla katkı sunması beklenebilir. Ancak dünyadaki uygulamaya bakıldığında, halk girişiminin de oldukça sınırlı sayılabilecek bir uygulama alanı bulunmaktadır. Günümüzde ancak otuz yedi ülkede halk girişiminin yasalarla düzenlenmiş olduğu ifade edilmektedir.70 Referandum ise dünyadaki ülkelerin birçoğunda başvurulan bir yöntemdir. Karagöz, 2003 yılında sadece ABD’de yerel düzeyde yapılan referandumların sayısının on bin civarında olduğunu ifade etmektedir.71 Referandumun bu denli rağbet görmesinde, referandumun uygulanmasındaki kolaylık da şüphesiz önemlidir. Referandumlar, hazır bir metnin halkın önüne getirilmesinden ve çoğu zaman da halkın, “evet” veya “hayır” şeklindeki iki seçenekle sınırlandırıldığı bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte dünyanın, teknolojik gelişmelerin referandum yöntemini zenginleştirmesinin mümkün olduğu bir döneme doğru ilerlediği de görülmektedir. Bu bağlamada “elektronik referandum” başlığı altında bu konuya da değinilecektir. 68 PUSTU, Yusuf, 2005. s. 129 – 130. 69 HÜNER, 2012, s. 33, 34. 70 KARAGÖZ, Kasım, 2010, s. 77. 71 KARAGÖZ, 2010, s. 61. 13 1. Klasik Referandum Usulü Referandum, temsili bir meclisin hazırladığı bir kanun metninin halkın oyuna sunulması olarak tanımlanabilir.72 Böylece temsili demokrasilerde görülen, seçimden seçime oy verme yönteminin getirdiği sınırlamanın aşılması amaçlanmaktadır. Ancak referandumların başarısının ülkelere göre farklılık gösterdiğini de ifade etmek gerekir. Örneğin Türkiye’de şimdiye kadar gerçekleştirilen referandumların, temsil sorununu gidermeye yardımcı olduğu söylenemez. Bu bağlamda, sadece halkın onayını almış olmak için yapılan, göstermelik niteliğe sahip referandumların şüphesiz demokrasiye sunacağı bir katkı bulunmamaktadır. Referandumları, halkı sürece ne kadar dâhil ettikleri sorusu çerçevesinde değerlendirmek gerekmektedir. 2. Elektronik Referandum Usulü Teknolojideki gelişimin yönetim biçimlerine olan etkisi göz ardı edilemez. Bu değişimin sadece biçimsel sonuçları olması beklenemez. Örneğin internetin varlığı, sansürün aşılması, doğru bilgiye anında ulaşma imkânı sunması73 bağlamında modern demokrasileri ve diğer rejimleri etkilemiştir. Teknolojideki bu gelişim aynı zamanda, temsili demokrasileri katılımcı demokrasiye dönüştürmenin bir aracı olarak görülebilir.74 Teknoloji, çoğulculuğun sağlanması ve yeni tartışma ortamlarının oluşması bakımından da bir fırsat olarak görülebilir. 75 Bu anlamda teknolojinin yeni bir medya ve yeni bir sivil toplum modelini şekillendirdiği görülmektedir. Teknolojinin modern demokrasilere sunduğu bu katkının yanı sıra, teknolojinin referandumları, hayatın olağan bir parçası yapmak gibi bir işlevi de mümkün olabilir. Elektronik referandum olarak adlandırılan bu model ile vatandaşların görüşlerinin daha sık alınmasının yolu açılabilir. Ayrıca vatandaşlara sorulan soruların, yalnızca “evet” ve “hayır” cevapları alınacak şekilde değil de daha geniş kapsamlı cevaplara olanak tanıyacak şekilde hazırlanması mümkündür. Örneğin toplumda tartışmalı olan bir konu referanduma sunulabilir. Bu referandumun cevaplanması için geniş bir zaman aralığı tutulabilir. Böylece zaman zaman yapılacak referandumlarla vatandaşların siyasi etkinliği artmış olacaktır. Bununla birlikte, yukarıda sayılan önlemler gibi referandumlar da modern demokrasileri doğrudan demokrasilere yaklaştıracak uygulamalar olmaktan uzaktırlar. Ancak yine de demokrasinin özü halkın bir şekilde yönetimde 72 KARAGÖZ, 2010, s. 22. TİMİSİ, Nilüfer, 2003, s. 184. 74 TİMİSİ, 2003, s. 187. 75 TİMİSİ, 2003, s. 189, 190. 73 14 bulunması ise, bu duruma katkı sunacak bütün önlemler demokrasinin kendi özüne yaklaşması için atılan önemli adımlar olarak anlaşılmalıdır. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM İKİ DEMOKRASİ MODELİNİN FARKLILAŞTIĞI TEMEL NOKTALAR I. Devlet – Birey İlişkileri Antik Yunan demokrasisi ile modern demokrasiler karşılaştırıldığında görülmektedir ki devlet - birey ilişkilerinin zemini tamamen değişmiştir. Bu değişimin temel nedeni, polis ile modern devlet arasındaki farklar ve bu farkların vatandaş kavramında meydana getirdiği değişiklik olmaktadır. A. Polis – Modern Devlet Farkları Antik Yunan polisleri küçük bir şehir ile bu şehrin çevresindeki köylerden oluşmaktaydı. Dolayısıyla polisler hem coğrafi bakımdan hem de nüfus bakımından modern devletlerle kıyaslanamayacak derecede küçük birimlerdi. Ayrıca modern devlet ile polis kıyaslandığında, polislerde asıl olanın devletsizlik hali olduğu görülecektir. Bu bağlamda Sartori, polis kavramını ifade etmek üzere şehir devleti yerine şehir – topluluk kavramının kullanılması gerektiğini ifade etmiştir.76 Bunun nedeni Antik Yunan’da polislerin, vatandaşların varlığından bağımsız, toplumdan ayrı bir kurum olarak görülmemesiydi. Oysa modern devlette, devlet ve vatandaş birbirlerinden bağımsız kişiliklere sahiptirler. Polislerde ise yasama, yürütme ve yargı yetkilerinin tamamı vatandaşlar eliyle yerine getirilmekteydi. Halk meclisinin gücü, dolayısıyla polisin gücü teorik olarak sınırsızdı.77 Modern devlet ise kendisine özel bir alan çizerken bu özel alanın, hukuk devleti, kuvvetler ayrılığı gibi ilkelerle sınırlanması yoluna gidilmiştir. Kısacası polis ile modern devlet arasında pek az benzerlik bulunmaktadır. B. Vatandaş Kavramının Değişen İçeriği Modern devletin getirdiği devlet – vatandaş farklılaşması, vatandaş kavramının yeniden düzenlenmesini gerektirmiştir. Bu düzenlemenin en önemli sonucu ise bireysel hak ve özgürlüklerin tanımlanması olmuştur. Polislerde de ifade özgürlüğünün (isegoria) ve kanun önünde eşitliğin 76 77 SARTORİ, tarihsiz, s. 161. FINLEY, 2003, s. 102. 15 (isonomia) bulunduğunu daha önce ifade etmiştik.78 Ancak polislerdeki bu özgürlükler günümüzdeki özgürlük anlayışından çok farklıydı. Polislerde düşünce özgürlüğünün geniş olduğu ifade edilmektedir. Bu özgürlük, sitenin temel kurumlarının eleştirilmesine dahi imkân veriyordu.79 Hatta dönemin filozoflarından Platon’un, kişisel özgürlüklerin çok fazla olmasından yakındığı ifade edilmektedir.80 Bununla birlikte polislerde insanların siyasal alanın dışında özgür olmadıkları ifade edilmektedir.81 Bu anlamda polislerdeki siyasi özgürlüğün, Antik Yunan özgürlük anlayışını değerlendirirken araştırmacıları yanlış kanaatlere sürüklemesi mümkündür. Polislerde üstün değer insan değil polisin kendisi idi. 82 Dolayısıyla siyasi özgürlük de insan temelinde tanımlanan bir özgürlük değildi. Örneğin Aristotales bir insanın intihar etmesi olayını, o insanın kente verdiği zarar temelinde ele almıştır ve bu insanın başına bir uğursuzluk geleceğini ifade etmiştir.83 Dönemin filozoflarından Platon da Aristotales gibi insanın topluma göre konumunun ikinci derecede olduğuna işaret etmiştir.84 Dolayısıyla günümüzde insanın özel alanına ilişkin olduğunu düşündüğümüz birçok alanın, o dönemde toplumun ve kentin faydası temelinde ele alındığını görmekteyiz. Örneğin, insanların malvarlığı polisin kullanımına daima açıktı.85 İnsanlar sıra kendilerine geldiği zaman idari görevleri yerine getirmek zorundaydılar.86 Bu doğrultuda, polisin menfaati söz konusu olduğunda insanların yaşama hakkının dahi önemsiz kaldığı ifade edilmektedir.87 Günümüzdeki özgürlük anlayışı, insanın özgürlüğünün korunması gerektiği fikri üzerinden hareket etmektedir.88 Oysa polislerde insanın korunması gibi bir düşüncenin var olmadığı görülmektedir. Nitekim siyasi özgürlüklerin de insanın korunması düşüncesiyle değil, polisin korunması düşüncesiyle ortay çıkmıştır. İnsanların bir araya gelmeleri ve tartışmaları ile polis için en iyi olana ulaşılabileceği düşünce bulunmaktaydı. Bununla paralel olarak halk meclisinde kendini ifade etme özgürlüğü anlamına gelen isegoria kavramının, kimi zaman Yunanlı yazarlarca demokrasi ile aynı anlama gelmek üzere kullanıldığı ifade edilmektedir.89 Polislerde günümüzdeki gibi bir devlet anlayışı olmadığından, devletin karşısında insanın hakları ne olmalı gibi bir soru sorulmamıştır. Dolayısıyla devlet – birey ilişkilerinin tanımlanması 78 FRIEDELL, Egon, 2004, s. 180. MAYO, 1964, s.31. 80 MAYO, 1964, s. 47. 81 SARTORİ, tarihsiz, s. 167. 82 UYGUN, 2003, s. 57. 83 ARISTOTELES, 2009, s. 113. 84 TANNENBAUM, Donald / SHULTZ, David, 2008, s. 98. 85 MUMCUOĞLU, 2001/b, s. 100. 86 MUMCUOĞLU, 2001/b, s. 100. 87 AĞAOĞULLARI, 2009, s. 47. 88 SARTORİ, tarihsiz, s. 170. 89 FINLEY, 2003, s. 29. 79 16 ve bu çerçevede insan haklarının ortaya çıkması modern devlet ile mümkün olabilmiştir. Bu nedenle Antik Yunan demokrasisi ile modern demokrasi arasındaki en önemli farklardan birisi de vatandaş kavramının yeniden düzenlenmiş oluşudur. Günümüzde, insanların devletin müdahale alanına karşı korunması gerektiği fikri yerleşmiştir. Bu durum, modern demokrasilerin bireysel özgürlüklerden bağımsız olarak tanımlanamayacağı anlamına gelmektedir. Antik Yunan’da vatandaşların polise olan bağlılıkları duygusal bir zemine oturmaktaydı. Her ne kadar ulus devletler de bu durumu bir parça gerçekleştirmiş olsalar da, günümüzde vatandaşlarla devlet arasında daha ziyade teknik bir ilişki bulunduğu söylenebilir. Bir Atinalı için en uygun yaşam alanı polisti. Oysa günümüzde küreselleşmenin de etkisiyle insanların yaşadıkları topluma ve özellikle de devlete olan bağlılıklarının zayıfladığı söylenebilir. II. Siyasi Kültür Antik Yunan’da demokrasi bir yaşam biçimiydi.90 Rejim ile halkın yaşam biçimi arasında bir sürtüşme yoktu. Tam tersine rejim ve halkın yaşam biçimi birbirleri ile uyum içindeydi. Polisler yalınızca siyasi bir birlik değildi. Aynı zamanda toplumsal, dini, askeri bir birlikti.91 O dönem incelendiği zaman da görülmektedir ki, rejimin demokrasiye evrilmesi kendiliğinden olmuştur. Doğal olarak da bu geçiş süreci oldukça uzun sürmüştür. Bu durum bize, demokrasinin aynı zamanda bir kültür meselesi olduğunu da göstermektedir. Aynı sonuçtan hareketle, demokrasiye ilişkin kurum ve uygulamaların her toplumda farklı sonuçlar doğuracağı rahatlıkla söylenebilir. Bu bağlamda, demokrasiyi yalnızca kurumsal düzenlemelere indirgemek hata olur.92 Demokrasi, toplumun demokrasiyi içselleştirmesi ile sağlıklı olarak sürdürülebilir. İşte Antik Yunan demokrasisinin başarısında belki de en önemli rol, polislere hâkim olan siyasi kültüre aitti. Ortalama bir Atinalının çalışıyor da olsa, gününün bir bölümünü meclise gitmeye, bir bölümünü duruşmaları izlemeye veya bir hatibi dinlemeye ayırdığı söylenmektedir.93 Dolayısıyla Atinalılar siyasi hayata sadece meclis aracılığıyla katılmıyorlardı. Beşyüzler konseyinde, mahkemelerde bulunarak ve hatta kamusal görevlerde bulunarak siyasi hayatın sürekli içinde bir hayat sürüyorlardı.94 Dolayısıyla Dahl’ın da ifade ettiği gibi, vatandaşların hayatında siyaset ile hayata ilişkin diğer faaliyetler birbirinden kesin biçimde ayrılmıyordu.95 Polisin yönetiminde uzmanlaşmaya yer vermeyen Atinalılar, polisin bütün sorunlarını kendileri çözme yoluna 90 UYGUN, 2003, s. 11.; ŞENEL, Alâeddin, 1968, s.38. AĞAOĞULLARI, 2009, s. 16.; GÖZE, 2009, s. 1. 92 Aynı yönde bkz. TOURAINE, Alain, 2000, s. 26. 93 FRIEDELL, 2004, s.188. 94 DAHL, Robert, 1993, s. 20. 95 DAHL, 1993, s. 21. 91 17 gitmişlerdi. Bu doğrultuda eski bir Atina özdeyişi şu şekildedir: “Ayakkabıyı ayakkabı tamircisi yapar ama ayakkabının neresinin sıktığını onu giyen kişi söyleyebilir.”96 Kısacası, polisin yönetimine katılmak, polisin sorunlarının çözülmesine katkıda bulunmak Atinalılar için hayatın bir parçasıydı. Bu nedenle bir Atinalının siyasete ilgisiz kalması neredeyse imkânsızdı. Modern demokrasilerdeki siyasi kültür incelendiğinde, Antik Yunan’daki kültürün zıddı bir durum ile karşılaşmaktayız. Günümüz demokrasilerinde vatandaşların büyük bir çoğunluğu yalnızca seçim dönemlerinde siyasete katılmaktadırlar. Ayrıca siyasi ilgisizlik nedeniyle siyasi hayata herhangi bir müdahalesi olmayan vatandaş sayısı da azımsanamayacak kadar çoktur. Bu nedenle modern demokrasilerde siyaset büyük ölçüde temsilcilerin uğraşı alanı haline gelmiştir. Bu durumun bir bakıma kaçınılmaz olduğunu da ifade etmek gerekmektedir. Çünkü günümüzde insanlar günde ortalama sekiz saat çalışmaktadırlar ve kalan zamanlarını da yorucu iş temposunun stresini atabilmek için dinlenmeye ayırmaktadırlar. Bununla beraber, günümüzün rekabet koşullarının birçok insanın neredeyse gününün tamamını çalışmaya ayırmasına neden olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla Atinalıların siyasi hayata katılmalarını sağlayan koşulların günümüzde var olmadığı açıkça görülmektedir. Başka bir ifadeyle, Atinalıların sahip oldukları siyasi kültüre modern insanın da sahip olmasını beklemek haksızlık olacaktır. III. Yöneldikleri Amaçlar Özellikle temsil olgusuyla birlikte demokrasinin amacında da bir değişim olduğu görülmektedir. Antik Yunan demokrasisinde polis için en iyi kararın vatandaşlar tarafından alınacağı düşünülüyordu. Bu nedenle Atinalılar polisin yönetimiyle ilgili hiçbir alanda uzmanlaşmaya gitmemişlerdi. Kura yöntemi ile hemen her Atinalı hayatında en az bir kez devlet görevine geliyordu.97 Kısacası demokrasinin amacı, toplum için neyin iyi olduğuna toplumun karar vermesini sağlamaktı. Oysa modern demokrasinin amacının, Sartori’nin de ifade ettiği gibi iktidarın sınırlanması ve denetiminin sağlanması olduğu söylenebilir.98 Gerçekleştirilen düzenli seçimlerle, siyasi iktidarların sorumluluk bilinciyle davranmaları sağlanmaktadır. Ayrıca birey hak ve özgürlükleri ve bu hak ve özgürlükler temelinde şekillenen hukuk devleti anlayışıyla, siyasi iktidarların gücünün sınırlandırılması mümkün olmaktadır. Belki de modern demokrasilerin en zayıf noktası, vatandaşların yönetime katılmasında yaşanan sorunlar olmaktadır. Özellikle, sadece seçimlerle sınırlanan bir katılımın ne kadar demokrasi olduğu tartışmalıdır. Bu nedenle modern 96 BEETHAM, David / BOYLE, Kevin, 2005, s. 3. AĞAOĞULLARI, 2009, s. 45. 98 SARTORİ, Giovanni, 1996, s. 303. 97 18 demokrasilerdeki seçimlerin pratikteki işlevinin, toplumun yönetime katılmasından ziyade, toplumun siyasi iktidarın uygulamalarına rıza göstermesi olduğu söylenebilir. Şüphesiz toplumun yaptığı seçimler önemlidir. Ancak seçimlere indirgenmiş bir demokrasi, özünden uzaklaşmış demektir. Bu durum, modern demokrasilerde seçimlerin olmadığı dönemlerde de toplumun yönetime katılmasını sağlayan araçların önemini artırmaktadır. 19 SONUÇ Antik Yunan demokrasisi ile modern demokrasiler arasında gerçekten pek az benzerlik bulunduğu söylenebilir. Antik Yunan demokrasilerinin özellikle; nüfus, coğrafi alan, toplumdaki sınıfsal bölünmeler ve vatandaşların yönetime doğrudan katılımı gibi özellikleri bakımından modern demokrasilerden ayrıldığı görülmektedir. Bu nedenle Antik Yunan demokrasisini modern dünyaya kopya etmek mümkün değildir. Ayrıca böyle bir işlemin arzu edilir olmadığı da ortadadır. Bununla birlikte Antik Yunan demokrasisi, toplumun siyasi hayata katılımı anlamında modern demokrasiler için çizilmiş bir ideal gibidir. Çünkü modern demokrasilerin temel sorunlarından biri, toplumun siyasete katılımının yeterince sağlanamıyor oluşudur. Bu bağlamda temsili demokrasinin temsili niteliği törpüleyecek kimi araçların kullanılmasının yararlı olacağı söylenebilir. Halk girişimi, referandum veya yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gibi önlemlerin modern demokrasilerin sorunlarına kısmen de olsa katkı sunması mümkündür. Ancak bu önlemlerin modern demokrasileri doğrudan demokrasiye yaklaştıracağını dahi söylemek zordur. Çünkü modern demokrasi, demokrasinin yeniden tanımlanmış, modern hayata uygulanmış biçimidir. Demokrasinin bu yeni tanımının, Antik Yunan’da tanımlanan demokrasiden farklı bir zemine oturduğu görülmektedir. Bununla birlikte modern demokrasinin, demokrasinin ifade ettiği özden uzaklaşmasını engelleyecek tedbirlerin alınması, demokrasinin varlığını sürdürebilmesi için de zorunlu görünmektedir. 20 KAYNAKÇA AĞAOĞULLARI, Mehmet Ali, Kent Devletinden İmparatorluğa, (6. Baskı), İmge Kitabevi, Ankara, 2009. ARBLASTER, Anthony, Demokrasi, Çev. Nilüfer Yılmaz, Doruk Yayımcılık, Ankara, 1999. ARİSTOTELES, Atinalıların Devleti, Çev. Suat Yakup Baydur, Cumhuriyet, 1998. ATEŞ, Toktamış, Demokrasi: Kavram, Tarihi Süreç, İlkeler, (5. Baskı) Ümit Yayıncılık, Ankara, 1994. BEETHAM, David / BOYLE, Kevin, Demokrasinin Temelleri, (2. Baskı), Çev. Aslıhan Zeynep Kopuzlu, Adres Yayınları, Ankara, 2005. BEKTAŞ, Arsev, Kamuoyu, İletişim ve Demokrasi, (2. Baskı) Bağlam Yayınları, İstanbul, 2000. BİLGİN, Nahit, Felsefeden Ekonomiye Antik Yunan Dünyası, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 2004. DAHL, Robert, Demokrasi ve Eleştirileri, Çev. Levent Köker, Yetkin Basımevi, Ankara, 1993. DAHL, Robert, Demokrasi Üzerine, (2. Baskı), Phoenix Yayınevi, Ankara, 2010. DAVIES, J. K., Democracy and Classical Greece, (2. Edition), Harvard University Press, Cambridge, Massachusetts, 1993. FINLEY, Moses, Antik ve Modern Demokrasi, Çev. Deniz Türker, Ayraç Yayınevi, Ankara, 2003. FRIEDELL, Egon, Antik Yunan’ın Kültür Tarihi, (2. Baskı), Dost Kitabevi, Ankara, 2004. GÖZE, Ayferi, Siyasal Düşünceler ve Yönetimler, (12. Baskı), Beta Yayınları, İstanbul, 2009. HÜNER, Mehmet, Fatih, Demokrasinin İşleyişinde Yargının Rolü ve Meşruiyeti, Adalet Yayınevi, Ankara, 2012. KARAGÖZ, Kasım, Doğrudan Demokrasi Aracı Olarak Halk Girişimi, Yekin Yayınları, Ankara, 2010. MAYO, Henry, Demokratik Teoriye Giriş, Çev. Emre Kongar, Türk Siyasi İlimler Derneği Yayınları, Ankara, 1964. MEIER, Christian, The Greek Discovery of Politics, Translated by David McLintock, Harvard University Press, Cambridge, Massachusetts, 1990. MUMCUOĞLU, Maksut, Antik Demokrasinin Kuruluş Süreci, AÜHF Yayını, Ankara, 2001/a. 21 MUMCUOĞLU, Maksut, Kendine Özgü Bir Siyasal Topluluk Antik Çağ Polisi, AÜHF Yayını, Ankara, 2001/b. ÖZTEKİN, Ali, Siyaset Bilimine Giriş, (5. Baskı), Siyasal Kitabevi, Ankara, 2007. PARKINSON, Northcote, Siyasal Düşüncenin Evrimi, Çev. Mehmet Harmancı, Remzi Kitabevi, Ankara, 1976. PUSTU, Yusuf, Yerel Yönetimler ve Demokrasi, Sayıştay Dergisi, Sayı 57, 2005. RAAFLAUB, Kurt, A. / OBER, Josiah, / WALLACE, Robert, W., Origins of Democracy in Ancient Greece, University of California Pres, Los Angeles, California, 2007. SARTORİ, Giovanni, Demokrasi Kuramı, Çev. Deniz Baykal, Siyasi İlimler Türk Derneği, Ankara, tarihsiz. SARTORİ, Giovanni, Demokrasi Teorisine Geri Dönüş, Çev. Tunçer Karamustafaoğlu., Mehmet Turhan, Yetkin Basımevi, Ankara, 1996. ŞENEL, Alâeddin, Eski Yunanda Eşitlik ve Eşitsizlik Üstüne, AÜSBFY, Ankara, 1970. ŞENEL, Alâeddin, Eski Yunanda Siyasal Düşünüş, AÜSBFY, Ankara, 1968. ŞENEL, Alâeddin, Siyasal Düşünceler Tarihi: Tarihöncesinde İlkçağda Ortaçağda ve Yeniçağda Toplum ve Siyasal Düşünüş, (6. Kısaltılmış Baskı), Bilm ve Sanat Yayınları, Ankara, 1996. TANNENBAUM, Donald / SHULTZ, David, Siyasi Düşünce Tarihi: Filozoflar ve Fikirleri, (4. Bakı), Çev. Fatih Demirci, Adres Yayınları, Ankara, 2008. TİMİSİ, Nilüfer, Yeni İletişim Teknolojileri ve Demokrasi, Dost Kitabevi, Ankara, 2003. TOURAINE, Alain, Demokrasi Nedir?, (2. Baskı), Çev. Olcay Kunal, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2000. UYGUN, Oktay, Demokrasinin Tarihsel, Felsefi ve Ahlaki Boyutları, İnkılâp Kitabevi, İstanbul, 2003. VERA-ZAVAL, America, Katılımcı Demokrasi: Dünyadaki Katılımcı Demokrasi Deneyimleri, Çev. Naile Aras, Dipnot Yayınları, Ankara, 2006.